İVAZ PAŞA CAMİİ (MANİSA-MERKEZ) Manisa Mutlu Mahallesi’nde, Kumlu Sokak’ta bulunan İvaz Paşa Camisi’ni Arapça kitabesinden öğrenildiğine göre; Abdülmûin oğlu İvaz Paşa 1484’de yaptırmıştır. İvaz Paşa Camisi plan olarak Edirne’deki Üç Şerefeli Cami’nin küçük bir örneğidir. Manisa’da bu tipin benzerleri Sultan Camisi’nde de görülmektedir. Cami erken Osmanlı döneminde çok sık kullanılan kesilmiş taş ve tuğlalardan duvarları örülmüştür. Taşların arasına da dikine tuğlalar konulmuştur. Sekiz köşeli yüksek kasnak üzerindeki kubbesinde de aynı teknik uygulanmıştır.Caminin önünde beş sütunlu, yuvarlak kemerli dört bölüm halinde, üzeri kubbeli son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekânı Dikdörtgen planlı olup orta mekânı iki sütun ve trompların yardımıyla 8.20 m. çapında merkezi bir kubbe örtmektedir. Bunun iki yanında birer sütuna oturan sivri kemerlerle birbirlerinden ayrılmış ikişer kubbeli iki mekân bulunmaktadır. İki yan mekân ve taşıyıcı sütunlar birbirine eş olmağından planda bir düzensizlik açıkça görülmektedir. Bu sütunlar antik yapılardan getirilmiş oldukları gövdelerinden ve başlıklarından açıkça görülmektedir. İbadet mekânı kasnaktaki sekiz pencereden başka yan duvarlarda ve son cemaat yerindeki altlı üstlü ikişer, mihrap duvarında dörder pencere ile aydınlatılmıştır. Alt sıra pencerelerin üzerinde tuğladan sivri boşaltma kemerleri bulunmaktadır. Bu pencere sövelerinde Bizans yapılarından derlenmiş mermerler kullanılmıştır. Mihrap dışarıya hafif çıkıntılı olup dilimli bir kemer içerisindedir. Niş beş sıra mukarnaslıdır. Minber ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden olup, Hatuniye Camisi minberi ile benzerlik göstermektedir. Her ikisinin aynı ustanın elinden çıktığı sanılmaktadır. Minare caminin solunda olup taş bir kaide üzerinde, yuvarlık yivli gövdeli tek şerefelidir. Şerefe altında, taş kuşak üzerinde zengin bir mukarnas dizisine yer verilmiştir. Caminin ana duvarları içerisinde kuzey köşede minare kürsüsü bitişiğinde türbe bulunmaktadır. Türbe iki taraftan sivri kemerli bir açıklığa sahip olup, bu kemerler köşedeki sütunlar üzerine oturtulmuştur. Acık türbe görünümündeki bu mekân küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Türbe içerisindeki üç sanduka bulunmaktadır. Ancak bu sandukalar üzerindeki girift yazılar okunamadığından kime ait oldukları bilinmemektedir. KABAK TEKKESİ (MERKEZ) Manisada bulunan bu tekke XVI. yüzyılda Hacı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır.Tekke kesme taş, moloz taş ve tuğladan yaptırılmıştır. Kare planlı yapının üzerini yüksek sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Kubbeye geçiş trompların yardımıyla sağlanmıştır. Kubbenin üzeri kiremit örtülüdür. Kubbe kasnağında iki sıra halinde kirpi saçak çepeçevre dolanmıştır. TARİHİMİZİ TANIYALIM NİOBE AĞLAYAN KAYA EFSANESİ ULU CAMİ (İSHAK ÇELEBİ) VE KÜLLİYESİ Şehrin güneyinde yükselen Spil Dağı’nın mekan olduğu öykülerden biri de Niobe’ye aittir. Tantalos’un kızı olan Niobe Manisa’da doğmuş, yine efsaneye göre tanrıça Leto ile birlikte çocuklukları bu yörede geçmiştir. Daha sonra Thebai Kralı Amphion ile evlenen Niobe’nin, yedi kız, yedi erkek olmak üzere 14 çocuğu olur. Çocukluk arkadaşı ve Zeus’un eşi Leto’nun ise Apollon ve Artemis olmak üzere iki çocuğu vardır. Her fırsatta çocukları ile gururlanan Niobe’nin, kendisinin çok çocuğu olduğunu, Leto’nun ise sadece iki çocuğunun olduğunu söylemesi tanrıça Leto’yu öfkelendirir ve çocuklarından Niobe’yi cezalandırmalarını ister. Niobe’nin bütün çocukları, Apollon ve Artemis’in oklarıyla öldürülürler. Niobe, çocuklarının cesetleri başında günlerce ağlar. Sonunda tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ızdırabına son vermek için onu Spil Dağı eteklerinde taş haline getirir. Karaköy semti Çaybaşı Mevkii’nde kadın başı şeklindeki bu kayanın göz çukuru şeklindeki girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe’nin gözyaşları olarak yorumlanır ve halk arasında “Ağlayan Kaya” adıyla anılırdı.Yakından bakıldığında doğal bir kaya oluşumu, batı yönünde biraz uzaklaşılarak bakıldığında ise kadın başı şeklinde görünen bu kaya en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. 641 yıllık tarihi bulunan ve Manisa'daki Anadolu Türk Beylikleri döneminin en önemli eserlerinden biri olan Manisa Ulucami, Manisa'yı hakim gören bir bölgede halen cami olarak hizmet vermeyi sürdürüyor. Manisa İl Kültür Müdürü Erdinç Karaköse, Ulucaminin İshak Çelebi tarafından 1366 tarihinde Mimar Emet Bin Osman'a yaptırıldığını ve caminin Anadolu Türk Beylikleri döneminin Manisa'daki en önemli eserlerinden biri olduğunu bildirdi. Caminin, külliye ile ona bitişik bir mekanda olan hamamdan oluştuğunu ve şehre hakim bir yamaçta bulunduğunu belirten Karaköse, şunları söyledi: ''Ulucami Medresesi olarak da bilinen Fethiye Medresesi, Manisa'daki en eski, en tarihi eğitim merkezlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Manisa'daki surların önünden şehrin yamacında hakim bir noktada bulunmakta ve bu da cami olarak Manisa'nın bütün görünümünü çerçevelemekte ve hakim bir yapıyı ortaya koymaktadır. Ulucami ve Külliyesi 641 yıllık geçmişi ile Manisa'nın en önemli ve en eski Türk İslam eserlerinden biri olup, kültür miraslarımızdan bir tanesidir.'' Yapıldığı dönemin antik mimari malzemeleri, taşı ve tuğlalarının bileşiminden oluşan caminin 641 yıl sonra bile ''sağlamlığını ve zindeliğini'' koruduğunu ifade eden Karaköse, ''Ulucami, Türk-İslam mimarisinin zenginliği olarak günümüzde yaşayan bir eserdir ve karşımızda durmaktadır'' dedi. CAMİNİN MİMARİ ÖZELLİKLERİ İshak Çelebi tarafından 1366 yılında mimar Emet Bin Osman'a yaptırılan, inşasında, devşirme antik mimari malzemeler, kaba yontutaş ve tuğla kullanılan cami, aynı mimari düzenin tekrarı olan bir iç avlu ve kapalı bölümden oluşuyor. İstiridye motifli kavsarası olan, kapı nişinin içine bir satırlık bir kuşak halinde kitabe işlenen taç kapıdan girilen avlunun doğu bölümünde ve yan sokağa açılan ikinci bir kapı bulunsa da, bu kapı günümüzde kullanılmıyor. Avlunun ortasındaki açık bölümde mermerden oluşan havuz, bugün de misafirlerine serinlik ve huzur vermeyi sürdürüyor. Avludan taş bir merdivenle çıkılan minarenin gövdesi yeşil, mavi ve sarı sırlı tuğlalarla örülmüş. Yine avlunun batı bölümünden ise türbe ve medrese bölümlerine geçiş sağlanmış. Caminin mihrabı ise hakiki kündekari tekniği ile yapılmıştır ve buradaki işçilik Beylikler Devri Türk ahşap oymacılığının şaheserlerinden kabul ediliyor. DARPHANE: (MANİSA-MERKEZ) Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde, Ulu Camii’nin batısında yer alan kare planlı , iki katlı, üzeri kubbe ile örtülü olan bina kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Alt katı sivri tonozlarla örtülü yan yana iki mekan halinde düzenlenmiştir. Üst katın ön cephesinde sivri kemerli sağır nişler içine yerleştirilmiş pencere bulunmaktadır. Binanın niteliği ile ilgili kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Saruhanoğulları’ndan İlyas Bey’e ait 1362 tarihli bir sikkeyle birlikte bulunan bir miktar sikke sebebiyle “Darphane” olarak adlandırılmıştır. SANDIK-MANİSA KALESİ: (MANİSA-MERKEZ) Manisa’nın 3 km. güneyinde Spil Dağı’nın kuzey yamaçlarında, şehre hakim olan 350 m. yüksekliğindeki Sandık Tepe’de bulunan Manisa Kalesi’nin ilk yapım tarihi bilinmemektedir. Bu konuda bir kitabe ve kaynaklarda da yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber kalenin şehri kuran Magnetler tarafından kurulduğu iddia edilmektedir. Ayrıca Makedonya Kralı İskender’in burada bazı malzemelerini ve eşyalarını koruduğu da ileri sürülmüştür. Ancak, bu iddialar kesinlik kazanamamıştır. Günümüze kalıntıları gelen kalenin Bizans döneminde, Bizans İmparatoru III.J.Ducas tarafından 1222 yılında yaptırdığı bilinmektedir. Bizans döneminde yapılan bu kaleyi Saruhanoğulları ve Osmanlılar da kullanmış, zaman zaman da onarmışlardır. Manisa Kalesi iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. İç Kale 1.700 m. uzunluğunda olup, kuzeyinde 13 burcu vardı. Dış kalenin ise duvarları oldukça geniş bir alanı kaplıyor ve uzunluğu 4.5 km.yi buluyordu. Kale duvarları şehre hakim bir konumda katlar halinde idi. Ayrıca kalenin kuzey yönden şehre açılan demir bir kapısı bulunuyordu. Yapımında kesme, moloz taşların yanı sıra antik parçalar da kullanılmıştır. Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet kale içerisine cami, iki su sarnıcı, 30’a yakın ev ve depolar yaptırmıştır. Günümüze bu kaleden yalnızca duvar kalıntıları gelebilmiştir. MEVLEVİHANE: (MANİSA-MERKEZ) Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde 1369 yılında İshak Çelebi tarafından yaptırılmış olan Mevlevihane, projesi Mimar Emet Bin Osman’a ait bir tekkedir. Ortadaki kubbeli semahanenin güneyine sivri tonozlu geniş bir ana eyvan eklenip tekkenin mescit kısmı oluşturulmuştur. Giriş eyvanında iki katlı bir düzen uygulanmış ve üst kat musiki icra yeri olarak kullanılmıştır. Yapılışından bu yana birçok onarım geçirmiş ve bu onarımlar sırasında özelliklerini önemli ölçüde yitirmiştir O B E Z İ T E Y E H A Y I R İBRAHİM ÇELEBİ CAMİİ (1549) H. 956 (M. 1549) tarihli, kare planlı tek kubbeli bir camidir. Son cemaat yeri üç kubbeyle örtülmüştür. Kuzey - batı köşesindeki minareye, çıkış kapısı son cemaat yerindedir. Bu kapının simetriği sol taraftadır. Bu kapı da caminin türbe kısmına açılmaktadır. Kare planlı kübik iç hacim bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin son cemaat yeri alaturka kiremitli üç küçük kubbeyi taşıyan, mermer sütunlu, devşirme Bizans başlıklı ve sivri kemerli bir arkad sisteminden meydana gelmiştir. Kesme taşların derz aralarına ikişer sıralı yassı tuğla yerleştirmek suretiyle örtülen duvarlarına taş söveli dikdörtgen pencereler açılmış, lentoların üstüne tuğla ile sağır boşaltma kemeri örülmüştür. Caminin sol tarafındaki tek kubbeli kübik yapı, caminin banisine ait türbedir. Kitabelerinden biri basık kemerli cümle kapısının üstünde olup, ebcet hesabı ile H. 956 (M. 1549) tarihini verir. İkinci kitabe, asıl kitabenin yukarısında sağ tarafa yerleştirilmiş bir tamir kitabesidir. Üçüncü kitabede son cemaat yeri sütunlarından soldan ikincisi üzerine oyulmuştur. ULAŞIMDA BİSİKLETİ KULLANALIM MURADİYE CAMİİ VE KÜLLİYESİ III. Murad tarafından 1583–1592 yılları arasında yaptırılan külliye; cami, medrese, imarethane ve dükkânlardan oluşmaktadır. III. Murad şehzade olarak Manisa’da bulunduğu yıllarda aynı yere daha küçük bir cami yaptırmışken, padişah olduktan sonra artık ihtiyacı karşılamayan caminin yerine bugünkü cami ve külliyeyi yaptırmıştır. Yapı topluluğunun mimarı olarak kaynaklarda Mimar Sinan gösterilir. O yıllarda 90’lı yaşlarda olan Sinan’ın külliyenin projesiyle ilgilendiği yapımına iştirak etmediği sanılıyor. İnşası Mimar Mahmut Ağa tarafından başlatılmış ve ani ölümü üzerine de Hassa mimarlarından Mehmet Ağa tarafından tamamlanmıştır. Yapı topluluğu; Mimar Sinan'ın Ege'deki tek, Osmanlı Devleti'nin Manisa'daki en kıymetli mimari eseridir. SARUHAN BEY TÜRBESİ Manisa il merkezinde, İzmir Caddesi üzerinde, Sultan Camisinin karşısında ve Muradiye külliyesinin batısındaki meydanda bulunan türbenin Saruhan Beye ait olduğu sanılmaktadır. Bu türbenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kuzey yönündeki giriş kapısı üzerinde kitabe yeri bulunuyorsa da kitabe günümüze gelememiştir. Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde bu kitabeden söz etmediği dikkate alınırsa kitabenin onun Manisa’ya gelişinden önce kaybolduğu sanılmaktadır. Saruhan Beyliğinin kurucusu olan Saruhan Bey’in 1345-1346 yılında öldüğü dikkate alırsa türbenin de XIV. yüzyıl ortalarında, torunu İshak Bey tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Türbe kaba yontma taş, tuğla ve çevredeki antik yapılardan toplanmış malzeme ile yapılmıştır. Dikdörtgen planlı türbenin kuzey yönünde giriş kapısı bulunmaktadır. Kapının iki yanındaki birer küçük pencere açıklıkları tuğla örgülü, yuvarlak sağır kemerlerle çevrilmiştir. Giriş kapısını ve bu pencerelerin bütününü, cephenin tümüne hâkim tuğla örgülü sivri bir kemer çevirmektedir. Türbenin iç mekânı iki bölüme ayrılmıştır. Girişteki sivri tonoz örtülü bölüm ile kubbeli lahdin bulunduğu bölüm birbirlerinden mimari bir eleman ile ayrılmamıştır. Ancak lahit odası ön mekândan daha geniş ve yüksek tutulmuş ve üst örtüde de bir farklılık göze çarpmaktadır. Lahdin bulunduğu odanın doğu duvarında açılmış kapının türbenin başka bir yapı ile bağlantısı olduğunu göstermektedir. Bu konuda araştırma yapan İlhami Bilgin;”Buradaki duvar izlerinin türbeye bitişik bir yapının varlığından başka, türbe ile ek yapının, inşa edilirken birlikte planlanıp yapılmadıklarını; türbenin inşasından sonraki bir tarihte yapılan ek yapıyla türbe arasındaki bağlantıyı sağlamak üzere türbenin doğu pencerelerinden birinin kapı haline dönüştürüldüğü” sonucunu çıkarmaktadır. Buradaki ek binanın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı da bilinmemektedir. Türbenin altında bir mumyalık kısmı bulunmaktadır. Ayrıca üzeri de tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Girişin iki yanındaki pencereler dışında diğer üç kenarında ikişer düz lentolu pencere bulunmaktadır. Ancak türbe birkaç kez onarım geçirdiğinden bu pencerelerin orijinal olup olmadıkları da kuşkuludur. Türbe 1974 yılında onarılmıştır. Türbenin yanındaki meydana Manisa Ticaret Odası tarafından 1974’ yılında Saruhan Bey’in heykeli dikilmiştir. Fax Okul Tel:0 236 238 47 77 :0 236 238 09 55 www.hturekal.k12.tr SULTAN (VALİDE = MESİR) CAMİİ VE KÜLLİYESİ MANİSA MÜZESİ Kanuni Sultan Süleyman sancak beyi olarak Manisa’da görev yaptığı dönemde annesi Hafsa Sultan’da yanında bulunmaktadır. Sultan Süleyman İstanbul’a gidip tahta oturunca Mimar Acem Ali’yi cami, medrese, sübyan mektebi, imaretten meydana gelen bir külliye inşa etmesi için görevlendirmiştir. 1522 yılında tamamlanan bu yapılara daha sonra dar-üş şifa ve çifte hamam ilave edilmiştir. Cami 16.yüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli örneklerindendir. Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade bir üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş, iki minareli bir camidir. Mermer minberi oyma ve kabartmalıdır. Kadınlar mahfelinde ise ahşap oymalar bulunmaktadır. Ünlü Mesir Macunu’nun halka saçıldığı cami olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır. Cami avlusunun kuzeyini çevreleyen medrese binası, ana girişi kuzeye bakan on odalı bir yapıdır. Misafirhane ve yemek odaları beşik tonoz örtülmüş, diğer mekânlar kubbe ile kapatılmıştır. Medrese binasının kuzeydoğusuna düşen iki odalı sübyan mektebi, kuzeyinde yer alan hamam ve dar-üş şifa, çeşitli tarihlerde yapılan onarımlar sayesinde sağlam durumda günümüze ulaşmıştır. Hamamın kadınlar ve erkekler bölümleri aynı mimari düzenlemededir. Soğukluk ve ılıklık bölümleri yan yanadır. Sıcak bölümün orta kubbesinin kasnağından yedi aydınlatma penceresi vardır, ayrıca kubbelerin ortasına birer aydınlatma feneri yapılmıştır Sart ören yerlerinde çıkan eserlerin sergilendiği yer olması bakımından da önem arz eden Manisa Müzesi, Muradiye Camii’nin batısında, külliyenin medrese ve imarethane bölümlerinde yer almaktadır. Arkeolojik eserlerin sergilendiği imarethane bölümünde; Bronz Çağdan Bizans Dönemi sonuna kadar heykel lahit gibi parçalar, salon kısmında, toprak kaplar, heykelcikler, mezar taşları, mozaikler, büstler, takılar , cam ve fildişi gibi diğer eşyalar ise yan odalarda görülebilir. Halkın gelenek, görenek, inanç ve yaşam biçimini yansıtan silah, giysi, ev eşyaları ve el yazmaları gibi etnografik eşyalar ise külliyenin medrese kısmında yer alan diğer bölümde görmek mümkündür YENİ HAN 19. yüzyılda Hacı Mehmet Sadık Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, avlulu, ahırlı, iki katlı bir ticaret hanıdır. Birinci katta depolar ve sonradan ilave edilmiş ahırlar, ikinci katta ise revaklara açılan tek mekânlı odalar yer almaktadır. Manisa İl Özel İdaresi tarafından 2000 yılında restorasyonu başlayan Yeni Han’daki çalışmalar 2005 yılında tamamlanarak halkın hizmetine sunuldu. Osmanlı sivil mimarisinin açık avlulu ve iki katlı han tiplerindendir.Dönemine ve karakterine uygun dekore edilen yapının aktar bölümünde şifalı bitkiler ile baharatlar, yiyecek ürünleri mağazasında Manisa’da üretilen tarımsal ve geleneksel ürünler ile hediyelik cam ve toprak eşyaların, ahşap metal ve taş oyma ürünlerin, el dokuma halı, kilim, heybelerin yöreye özgü antika eşyaların, geleneksel kumaşların dokunup satıldığı, müzik aletlerinin yapıldığı, deri ürünleri ile yöresel giysilerin dikildiği, kiralandığı ve satıldığı mağazalar yer alıyor. Okul Tel:0 236 238 47 77 Fax :0 236 238 09 55 www.hturekal.k12.tr HASAN TÜREK ANADOLU LİSESİ “BİSİKLET KULÜBÜ - PROJE ETKİNLİĞİ” Tarihe Pedalla Açılan Yol “6.ETAP” AYN-İ ALİ CAMİİ-TÜRBESİ (MANİSA-MERKEZ) Tek kubbeli kübik bir yapıdır. Üç sivri kemer açıklığı son cemaat yeri kubbelerini taşımaktadır. Minaresi kuzeydoğu köşesindedir. Tuğla malzeme kullanılarak yapılmıştır. Minberi taştan yapılmış basit bir minberdir. Yuvarlak kemerli bir niş halindeki mihrabın taç kısmı kabartma barok desenlerle süslenmiştir. Kaba yönü taş blokların derz aralarında yassı tuğla yerleştirilerek örülen beden duvarı çift sıra tuğla yerleştirilerek örülen beden duvarı çift sıra kirpi saçakla sonuçlanır. Kuzey yönündeki son cemaat mahalli mermer sütunlu üç sivri kemerli ve kubbeli revak sistemi şeklindedir. Taş söveli ve kemerli cümle kapısının iki tarafında birer basit mihrabiye nişi vardır. Mihrabı kaval silmeli, barok karakterli, sütunceli olup taç kısmında barok stilinde bitkisel desenler bulunmaktadır. 17. yy.'da yapıldığı tahmin edilen Ayni Ali Cami ve türbesi geçirdiği onarımlarla devrinin özelliklerini kaybetmiş, kapalı bir şehir planlaması sonucu çevresindeki yüksek yapılarla görünümünü de yitirmiştir. SİNAN BEY MERKEZ) Karaköy yüzyılda MEDRESESİ (MANİSA- semtinde yer alan medrese, 15. Sultan Mehmed’in müderrislerinden Titrek Sinan Bey tarafından yaptırılmıştır. Beylikler dönemi mimarisinden klâsik Osmanlı mimarisine geçiş özellikleri gösteren açık avlulu tarzdaki medreseye giriş, kuzeye bakan bir taç kapı ile sağlanmaktadır. Dikdörtgen planlı medresenin güney cephesinde mescid–dershane, doğu ve batı kanatlarında ise beşer oda yer almaktadır. Vakfiyesinden, medresenin yanında bulunduğu anlaşılan sübyan mektebi günümüze ulaşmamıştır.”Manisa’nın birçok tarihe ışık tutan eserleri var. Niobe (Ağlayan Kaya), Kybele Kaya Anıtı, Peri Bacaları, Kula Volkanları, Bintepeler, Fosil Ayak İzleri gibi asırlara dayanan ilginç hikâyeleri ile dikkat çekmekte. Bu kadarını sizlerle paylaşarak, gidip görmenizi tavsiye ediyorum. Manisa durağımız haftaya kaldığı yerden devam edecek, yeniden görüşmek üzere. Fatih Okul Tel:0 236 238 47 77 Fax :0 236 238 09 55 www.hturekal.k12.tr