obez i teyehayır

advertisement
İVAZ
PAŞA
CAMİİ
(MANİSA-MERKEZ)
Manisa Mutlu Mahallesi’nde, Kumlu Sokak’ta
bulunan İvaz Paşa Camisi’ni Arapça
kitabesinden öğrenildiğine göre; Abdülmûin
oğlu İvaz Paşa 1484’de yaptırmıştır.
İvaz Paşa Camisi plan olarak Edirne’deki Üç
Şerefeli Cami’nin küçük bir örneğidir.
Manisa’da bu tipin benzerleri Sultan Camisi’nde de
görülmektedir. Cami erken Osmanlı döneminde çok sık
kullanılan kesilmiş taş ve tuğlalardan duvarları örülmüştür.
Taşların arasına da dikine tuğlalar konulmuştur. Sekiz köşeli
yüksek kasnak üzerindeki kubbesinde de aynı teknik
uygulanmıştır.Caminin önünde beş sütunlu, yuvarlak kemerli
dört bölüm halinde, üzeri kubbeli son cemaat yeri
bulunmaktadır. İbadet mekânı Dikdörtgen planlı olup orta
mekânı iki sütun ve trompların yardımıyla 8.20 m. çapında
merkezi bir kubbe örtmektedir. Bunun iki yanında birer sütuna
oturan sivri kemerlerle birbirlerinden ayrılmış ikişer kubbeli iki
mekân bulunmaktadır. İki yan mekân ve taşıyıcı sütunlar
birbirine eş olmağından planda bir düzensizlik açıkça
görülmektedir. Bu sütunlar antik yapılardan getirilmiş oldukları
gövdelerinden ve başlıklarından açıkça görülmektedir.
İbadet mekânı kasnaktaki sekiz pencereden başka yan
duvarlarda ve son cemaat yerindeki altlı üstlü ikişer, mihrap
duvarında dörder pencere ile aydınlatılmıştır. Alt sıra
pencerelerin üzerinde tuğladan sivri boşaltma kemerleri
bulunmaktadır. Bu pencere sövelerinde Bizans yapılarından
derlenmiş mermerler kullanılmıştır.
Mihrap dışarıya hafif çıkıntılı olup dilimli bir kemer
içerisindedir. Niş beş sıra mukarnaslıdır. Minber ağaç işçiliğinin
en güzel örneklerinden olup, Hatuniye Camisi minberi ile
benzerlik göstermektedir. Her ikisinin aynı ustanın elinden
çıktığı sanılmaktadır.
Minare caminin solunda olup taş bir kaide üzerinde, yuvarlık
yivli gövdeli tek şerefelidir. Şerefe altında, taş kuşak üzerinde
zengin bir mukarnas dizisine yer verilmiştir.
Caminin ana duvarları içerisinde kuzey köşede minare kürsüsü
bitişiğinde türbe bulunmaktadır. Türbe iki taraftan sivri kemerli
bir açıklığa sahip olup, bu kemerler köşedeki sütunlar üzerine
oturtulmuştur. Acık türbe görünümündeki bu mekân küçük bir
kubbe ile örtülmüştür. Türbe içerisindeki üç sanduka
bulunmaktadır. Ancak bu sandukalar üzerindeki girift yazılar
okunamadığından kime ait oldukları bilinmemektedir.
KABAK TEKKESİ (MERKEZ)
Manisada bulunan bu tekke XVI. yüzyılda Hacı Hüseyin tarafından
yaptırılmıştır.Tekke kesme taş, moloz taş ve tuğladan yaptırılmıştır. Kare
planlı yapının üzerini yüksek sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir.
Kubbeye geçiş trompların yardımıyla sağlanmıştır. Kubbenin üzeri
kiremit örtülüdür. Kubbe kasnağında iki sıra halinde kirpi saçak
çepeçevre dolanmıştır.
TARİHİMİZİ TANIYALIM
NİOBE AĞLAYAN KAYA EFSANESİ
ULU CAMİ (İSHAK ÇELEBİ) VE KÜLLİYESİ
Şehrin güneyinde yükselen Spil Dağı’nın mekan olduğu
öykülerden biri de Niobe’ye aittir. Tantalos’un kızı olan
Niobe Manisa’da doğmuş, yine efsaneye göre tanrıça Leto ile
birlikte çocuklukları bu yörede geçmiştir. Daha sonra
Thebai Kralı Amphion ile evlenen Niobe’nin, yedi kız, yedi
erkek olmak üzere 14 çocuğu olur. Çocukluk arkadaşı ve
Zeus’un eşi Leto’nun ise Apollon ve Artemis olmak üzere iki
çocuğu vardır. Her fırsatta çocukları ile gururlanan
Niobe’nin, kendisinin çok çocuğu olduğunu, Leto’nun ise sadece iki çocuğunun
olduğunu söylemesi tanrıça Leto’yu öfkelendirir ve çocuklarından Niobe’yi
cezalandırmalarını ister. Niobe’nin bütün çocukları, Apollon ve Artemis’in
oklarıyla öldürülürler. Niobe, çocuklarının cesetleri başında günlerce ağlar.
Sonunda tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ızdırabına son vermek için onu Spil
Dağı
eteklerinde
taş
haline
getirir.
Karaköy semti Çaybaşı Mevkii’nde kadın başı şeklindeki bu kayanın göz çukuru
şeklindeki girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe’nin
gözyaşları olarak yorumlanır ve halk arasında “Ağlayan Kaya” adıyla
anılırdı.Yakından bakıldığında doğal bir kaya oluşumu, batı yönünde biraz
uzaklaşılarak bakıldığında ise kadın başı şeklinde görünen bu kaya en çok ziyaret
edilen yerlerden biridir.
641 yıllık tarihi bulunan ve Manisa'daki Anadolu Türk
Beylikleri döneminin en önemli eserlerinden biri olan
Manisa Ulucami, Manisa'yı hakim gören bir bölgede
halen cami olarak hizmet vermeyi sürdürüyor.
Manisa İl Kültür Müdürü Erdinç Karaköse,
Ulucaminin İshak Çelebi tarafından 1366 tarihinde
Mimar Emet Bin Osman'a yaptırıldığını ve caminin
Anadolu Türk Beylikleri döneminin Manisa'daki en önemli eserlerinden biri
olduğunu bildirdi.
Caminin, külliye ile ona bitişik bir mekanda olan hamamdan oluştuğunu ve
şehre hakim bir yamaçta bulunduğunu belirten Karaköse, şunları söyledi:
''Ulucami Medresesi olarak da bilinen Fethiye Medresesi, Manisa'daki en eski,
en tarihi eğitim merkezlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Manisa'daki
surların önünden şehrin yamacında hakim bir noktada bulunmakta ve bu da
cami olarak Manisa'nın bütün görünümünü çerçevelemekte ve hakim bir
yapıyı ortaya koymaktadır. Ulucami ve Külliyesi 641 yıllık geçmişi ile
Manisa'nın en önemli ve en eski Türk İslam eserlerinden biri olup, kültür
miraslarımızdan bir tanesidir.''
Yapıldığı dönemin antik mimari malzemeleri, taşı ve tuğlalarının bileşiminden
oluşan caminin 641 yıl sonra bile ''sağlamlığını ve zindeliğini'' koruduğunu
ifade eden Karaköse, ''Ulucami, Türk-İslam mimarisinin zenginliği olarak
günümüzde yaşayan bir eserdir ve karşımızda durmaktadır'' dedi.
CAMİNİN MİMARİ ÖZELLİKLERİ
İshak Çelebi tarafından 1366 yılında mimar Emet Bin Osman'a yaptırılan,
inşasında, devşirme antik mimari malzemeler, kaba yontutaş ve tuğla
kullanılan cami, aynı mimari düzenin tekrarı olan bir iç avlu ve kapalı
bölümden oluşuyor.
İstiridye motifli kavsarası olan, kapı nişinin içine bir satırlık bir kuşak halinde
kitabe işlenen taç kapıdan girilen avlunun doğu bölümünde ve yan sokağa
açılan ikinci bir kapı bulunsa da, bu kapı günümüzde kullanılmıyor.
Avlunun ortasındaki açık bölümde mermerden oluşan havuz, bugün de
misafirlerine serinlik ve huzur vermeyi sürdürüyor.
Avludan taş bir merdivenle çıkılan minarenin gövdesi yeşil, mavi ve sarı sırlı
tuğlalarla örülmüş. Yine avlunun batı bölümünden ise türbe ve medrese
bölümlerine geçiş sağlanmış.
Caminin mihrabı ise hakiki kündekari tekniği ile yapılmıştır ve buradaki
işçilik Beylikler Devri Türk ahşap oymacılığının şaheserlerinden kabul
ediliyor.
DARPHANE: (MANİSA-MERKEZ)
Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde, Ulu Camii’nin batısında yer
alan kare planlı , iki katlı, üzeri kubbe ile örtülü olan bina
kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Alt katı sivri tonozlarla
örtülü yan yana iki mekan halinde düzenlenmiştir. Üst katın
ön cephesinde sivri kemerli sağır nişler içine yerleştirilmiş
pencere bulunmaktadır. Binanın niteliği ile ilgili kesin bir
bilgi olmamakla birlikte, Saruhanoğulları’ndan İlyas Bey’e
ait 1362 tarihli bir sikkeyle birlikte bulunan bir miktar sikke sebebiyle “Darphane”
olarak adlandırılmıştır.
SANDIK-MANİSA KALESİ: (MANİSA-MERKEZ)
Manisa’nın 3 km. güneyinde Spil Dağı’nın kuzey yamaçlarında,
şehre hakim olan 350 m. yüksekliğindeki Sandık Tepe’de
bulunan Manisa Kalesi’nin ilk yapım tarihi bilinmemektedir. Bu
konuda bir kitabe ve kaynaklarda da yeterli bilgi
bulunmamaktadır. Bununla beraber kalenin şehri kuran
Magnetler tarafından kurulduğu iddia edilmektedir. Ayrıca
Makedonya Kralı İskender’in burada bazı malzemelerini ve
eşyalarını koruduğu da ileri sürülmüştür. Ancak, bu iddialar kesinlik kazanamamıştır.
Günümüze kalıntıları gelen kalenin Bizans döneminde, Bizans İmparatoru
III.J.Ducas tarafından 1222 yılında yaptırdığı bilinmektedir. Bizans döneminde
yapılan bu kaleyi Saruhanoğulları ve Osmanlılar da kullanmış, zaman zaman da
onarmışlardır.
Manisa Kalesi iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir.
İç Kale 1.700 m. uzunluğunda olup, kuzeyinde 13 burcu vardı. Dış kalenin ise
duvarları oldukça geniş bir alanı kaplıyor ve uzunluğu 4.5 km.yi buluyordu. Kale
duvarları şehre hakim bir konumda katlar halinde idi. Ayrıca kalenin kuzey yönden
şehre açılan demir bir kapısı bulunuyordu. Yapımında kesme, moloz taşların yanı sıra
antik parçalar da kullanılmıştır. Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet kale
içerisine cami, iki su sarnıcı, 30’a yakın ev ve depolar yaptırmıştır.
Günümüze bu kaleden yalnızca duvar kalıntıları gelebilmiştir.
MEVLEVİHANE: (MANİSA-MERKEZ)
Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde 1369 yılında İshak Çelebi
tarafından yaptırılmış olan Mevlevihane, projesi Mimar
Emet Bin Osman’a ait bir tekkedir. Ortadaki kubbeli
semahanenin güneyine sivri tonozlu geniş bir ana eyvan
eklenip tekkenin mescit kısmı oluşturulmuştur. Giriş
eyvanında iki katlı bir düzen uygulanmış ve üst kat musiki
icra yeri olarak kullanılmıştır. Yapılışından bu yana birçok
onarım geçirmiş ve bu onarımlar sırasında özelliklerini önemli ölçüde yitirmiştir
O B E Z İ T E Y E
H A Y I R
İBRAHİM ÇELEBİ CAMİİ (1549)
H. 956 (M. 1549) tarihli, kare planlı tek kubbeli
bir camidir. Son cemaat yeri üç kubbeyle
örtülmüştür. Kuzey - batı köşesindeki minareye,
çıkış kapısı son cemaat yerindedir. Bu kapının
simetriği sol taraftadır. Bu kapı da caminin
türbe kısmına açılmaktadır. Kare planlı kübik iç
hacim bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin son
cemaat yeri alaturka kiremitli üç küçük kubbeyi taşıyan, mermer sütunlu,
devşirme Bizans başlıklı ve sivri kemerli bir arkad sisteminden meydana
gelmiştir. Kesme taşların derz aralarına ikişer sıralı yassı tuğla yerleştirmek
suretiyle örtülen duvarlarına taş söveli dikdörtgen pencereler açılmış,
lentoların üstüne tuğla ile sağır boşaltma kemeri örülmüştür. Caminin sol
tarafındaki tek kubbeli kübik yapı, caminin banisine ait türbedir.
Kitabelerinden biri basık kemerli cümle kapısının üstünde olup, ebcet hesabı
ile H. 956 (M. 1549) tarihini verir. İkinci kitabe, asıl kitabenin yukarısında sağ
tarafa yerleştirilmiş bir tamir kitabesidir. Üçüncü kitabede son cemaat yeri
sütunlarından soldan ikincisi üzerine oyulmuştur.
ULAŞIMDA BİSİKLETİ KULLANALIM
MURADİYE CAMİİ VE KÜLLİYESİ
III. Murad tarafından 1583–1592 yılları arasında
yaptırılan külliye; cami, medrese, imarethane ve
dükkânlardan oluşmaktadır. III. Murad şehzade
olarak Manisa’da bulunduğu yıllarda aynı yere daha
küçük bir cami yaptırmışken, padişah olduktan sonra
artık ihtiyacı karşılamayan caminin yerine bugünkü
cami ve külliyeyi yaptırmıştır. Yapı topluluğunun mimarı olarak
kaynaklarda Mimar Sinan gösterilir. O yıllarda 90’lı yaşlarda olan
Sinan’ın külliyenin projesiyle ilgilendiği yapımına iştirak etmediği
sanılıyor. İnşası Mimar Mahmut Ağa tarafından başlatılmış ve ani ölümü
üzerine de Hassa mimarlarından Mehmet Ağa tarafından
tamamlanmıştır.
Yapı topluluğu; Mimar Sinan'ın Ege'deki tek, Osmanlı Devleti'nin
Manisa'daki en kıymetli mimari eseridir.
SARUHAN BEY TÜRBESİ
Manisa il merkezinde, İzmir Caddesi üzerinde,
Sultan Camisinin karşısında ve Muradiye
külliyesinin batısındaki meydanda bulunan
türbenin Saruhan Beye ait olduğu sanılmaktadır.
Bu türbenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir.
Kuzey yönündeki giriş kapısı üzerinde kitabe yeri
bulunuyorsa da kitabe günümüze gelememiştir. Evliya Çelebi de
Seyahatnamesinde bu kitabeden söz etmediği dikkate alınırsa kitabenin
onun Manisa’ya gelişinden önce kaybolduğu sanılmaktadır.
Saruhan Beyliğinin kurucusu olan Saruhan Bey’in 1345-1346 yılında
öldüğü dikkate alırsa türbenin de XIV. yüzyıl ortalarında, torunu İshak
Bey tarafından yapıldığı sanılmaktadır.
Türbe kaba yontma taş, tuğla ve çevredeki antik yapılardan toplanmış
malzeme ile yapılmıştır. Dikdörtgen planlı türbenin kuzey yönünde giriş
kapısı bulunmaktadır. Kapının iki yanındaki birer küçük pencere
açıklıkları tuğla örgülü, yuvarlak sağır kemerlerle çevrilmiştir. Giriş
kapısını ve bu pencerelerin bütününü, cephenin tümüne hâkim tuğla
örgülü sivri bir kemer çevirmektedir.
Türbenin iç mekânı iki bölüme ayrılmıştır. Girişteki sivri tonoz örtülü
bölüm ile kubbeli lahdin bulunduğu bölüm birbirlerinden mimari bir
eleman ile ayrılmamıştır. Ancak lahit odası ön mekândan daha geniş ve
yüksek tutulmuş ve üst örtüde de bir farklılık göze çarpmaktadır. Lahdin
bulunduğu odanın doğu duvarında açılmış kapının türbenin başka bir
yapı ile bağlantısı olduğunu göstermektedir. Bu konuda araştırma yapan
İlhami Bilgin;”Buradaki duvar izlerinin türbeye bitişik bir yapının
varlığından başka, türbe ile ek yapının, inşa edilirken birlikte planlanıp
yapılmadıklarını; türbenin inşasından sonraki bir tarihte yapılan ek
yapıyla türbe arasındaki bağlantıyı sağlamak üzere türbenin doğu
pencerelerinden birinin kapı haline dönüştürüldüğü” sonucunu
çıkarmaktadır. Buradaki ek binanın ne zaman ve kimin tarafından
yaptırıldığı da bilinmemektedir.
Türbenin altında bir mumyalık kısmı bulunmaktadır. Ayrıca üzeri de
tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Girişin iki yanındaki pencereler
dışında diğer üç kenarında ikişer düz lentolu pencere bulunmaktadır.
Ancak türbe birkaç kez onarım geçirdiğinden bu pencerelerin orijinal
olup olmadıkları da kuşkuludur. Türbe 1974 yılında onarılmıştır.
Türbenin yanındaki meydana Manisa Ticaret Odası tarafından 1974’
yılında Saruhan Bey’in heykeli dikilmiştir.
Fax
Okul Tel:0 236 238 47 77
:0 236 238 09 55
www.hturekal.k12.tr
SULTAN (VALİDE = MESİR) CAMİİ VE KÜLLİYESİ
MANİSA MÜZESİ
Kanuni Sultan Süleyman sancak beyi olarak Manisa’da görev
yaptığı dönemde annesi Hafsa Sultan’da yanında
bulunmaktadır. Sultan Süleyman İstanbul’a gidip tahta
oturunca Mimar Acem Ali’yi cami, medrese, sübyan mektebi,
imaretten meydana gelen bir külliye inşa etmesi için
görevlendirmiştir. 1522 yılında tamamlanan bu yapılara daha sonra dar-üş şifa ve
çifte hamam ilave edilmiştir. Cami 16.yüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli
örneklerindendir. Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade bir
üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş, iki
minareli bir camidir. Mermer minberi oyma ve kabartmalıdır. Kadınlar mahfelinde
ise ahşap oymalar bulunmaktadır. Ünlü Mesir Macunu’nun halka saçıldığı cami
olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır. Cami
avlusunun kuzeyini çevreleyen medrese binası, ana girişi kuzeye bakan on odalı bir
yapıdır. Misafirhane ve yemek odaları beşik tonoz örtülmüş, diğer mekânlar kubbe
ile kapatılmıştır.
Medrese binasının kuzeydoğusuna düşen iki odalı sübyan mektebi, kuzeyinde yer
alan hamam ve dar-üş şifa, çeşitli tarihlerde yapılan onarımlar sayesinde sağlam
durumda günümüze ulaşmıştır. Hamamın kadınlar ve erkekler bölümleri aynı
mimari düzenlemededir. Soğukluk ve ılıklık bölümleri yan yanadır. Sıcak bölümün
orta kubbesinin kasnağından yedi aydınlatma penceresi vardır, ayrıca kubbelerin
ortasına birer aydınlatma feneri yapılmıştır
Sart ören yerlerinde çıkan eserlerin sergilendiği yer olması bakımından da
önem arz eden Manisa Müzesi, Muradiye Camii’nin batısında, külliyenin
medrese ve imarethane bölümlerinde yer almaktadır.
Arkeolojik eserlerin sergilendiği imarethane
bölümünde; Bronz Çağdan Bizans Dönemi sonuna
kadar heykel lahit gibi parçalar, salon kısmında, toprak
kaplar, heykelcikler, mezar taşları, mozaikler, büstler,
takılar , cam ve fildişi gibi diğer eşyalar ise yan odalarda
görülebilir. Halkın gelenek, görenek, inanç ve yaşam
biçimini yansıtan silah, giysi, ev eşyaları ve el yazmaları gibi etnografik
eşyalar ise külliyenin medrese kısmında yer alan diğer bölümde görmek
mümkündür
YENİ HAN
19. yüzyılda Hacı Mehmet Sadık Bey tarafından
yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, avlulu, ahırlı, iki katlı
bir ticaret hanıdır. Birinci katta depolar ve sonradan
ilave edilmiş ahırlar, ikinci katta ise revaklara açılan tek
mekânlı odalar yer almaktadır. Manisa İl Özel İdaresi
tarafından 2000 yılında restorasyonu başlayan Yeni
Han’daki çalışmalar 2005 yılında tamamlanarak halkın hizmetine sunuldu.
Osmanlı sivil mimarisinin açık avlulu ve iki katlı han tiplerindendir.Dönemine
ve karakterine uygun dekore edilen yapının aktar bölümünde şifalı bitkiler ile
baharatlar, yiyecek ürünleri mağazasında Manisa’da üretilen tarımsal ve
geleneksel ürünler ile hediyelik cam ve toprak eşyaların, ahşap metal ve taş
oyma ürünlerin, el dokuma halı, kilim, heybelerin yöreye özgü antika
eşyaların, geleneksel kumaşların dokunup satıldığı, müzik aletlerinin
yapıldığı, deri ürünleri ile yöresel giysilerin dikildiği, kiralandığı ve satıldığı
mağazalar yer alıyor.
Okul Tel:0 236 238 47 77
Fax
:0 236 238 09 55
www.hturekal.k12.tr
HASAN TÜREK ANADOLU LİSESİ
“BİSİKLET KULÜBÜ - PROJE ETKİNLİĞİ”
Tarihe Pedalla Açılan Yol
“6.ETAP”
AYN-İ ALİ CAMİİ-TÜRBESİ (MANİSA-MERKEZ)
Tek kubbeli kübik bir yapıdır. Üç sivri kemer açıklığı son
cemaat yeri kubbelerini taşımaktadır. Minaresi kuzeydoğu
köşesindedir. Tuğla malzeme kullanılarak yapılmıştır. Minberi
taştan yapılmış basit bir minberdir. Yuvarlak kemerli bir niş
halindeki mihrabın taç kısmı kabartma barok desenlerle
süslenmiştir. Kaba yönü taş blokların derz aralarında yassı
tuğla yerleştirilerek örülen beden duvarı çift sıra tuğla yerleştirilerek örülen beden
duvarı çift sıra kirpi saçakla sonuçlanır. Kuzey yönündeki son cemaat mahalli
mermer sütunlu üç sivri kemerli ve kubbeli revak sistemi şeklindedir. Taş söveli ve
kemerli cümle kapısının iki tarafında birer basit mihrabiye nişi vardır. Mihrabı
kaval silmeli, barok karakterli, sütunceli olup taç kısmında
barok stilinde bitkisel desenler bulunmaktadır. 17. yy.'da
yapıldığı tahmin edilen Ayni Ali Cami ve türbesi geçirdiği
onarımlarla devrinin özelliklerini kaybetmiş, kapalı bir şehir
planlaması sonucu çevresindeki yüksek yapılarla görünümünü
de yitirmiştir.
SİNAN BEY
MERKEZ)
Karaköy
yüzyılda
MEDRESESİ
(MANİSA-
semtinde yer alan medrese, 15.
Sultan
Mehmed’in
müderrislerinden Titrek Sinan
Bey tarafından yaptırılmıştır. Beylikler dönemi mimarisinden klâsik
Osmanlı mimarisine geçiş özellikleri gösteren açık avlulu tarzdaki
medreseye giriş, kuzeye bakan bir taç kapı ile sağlanmaktadır.
Dikdörtgen planlı medresenin güney cephesinde mescid–dershane,
doğu ve batı kanatlarında ise beşer oda yer almaktadır.
Vakfiyesinden, medresenin yanında bulunduğu anlaşılan sübyan
mektebi günümüze ulaşmamıştır.”Manisa’nın birçok tarihe ışık
tutan eserleri var. Niobe (Ağlayan Kaya), Kybele Kaya Anıtı, Peri
Bacaları, Kula Volkanları, Bintepeler, Fosil Ayak İzleri gibi asırlara
dayanan ilginç hikâyeleri ile dikkat çekmekte. Bu
kadarını sizlerle paylaşarak, gidip görmenizi tavsiye
ediyorum. Manisa durağımız haftaya kaldığı yerden
devam edecek, yeniden görüşmek üzere.
Fatih
Okul Tel:0 236 238 47 77
Fax
:0 236 238 09 55
www.hturekal.k12.tr
Download