AYLIK GAZETE Nisan 2014 / Sayı 11 GENEL KURULUMUZU TAMAMLADIK [email protected] BASIN AÇIKLAMALARI İNŞAATI SÜRDÜRMEK ÜZERE YAPILAN YENİ DÜZENLEME 3. Havalimanı için yeni plan: ‘Jeotermal Kurul’un ardından, 3. Havalimanı İnşaatını devam ettirmek için, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni bir ÇED raporu hazırladı. Rapor, Perşembe günü değerlendirilecek. Sayfa 6’da TÜRKİYE 2030’A GELMEDEN SU FAKİRİ OLACAK Sayfa 2-4’de Gerekli önlemler alınmaz, konu ciddiyetsiz açıklamalarla geçiştirilirse, üç yanı denizlerle çevrili, 13’ü ana 24 de kolları olmak üzere 37 nehri bulunan ülkemiz suya hasret kalacak… Sayfa 7-10’da YENİ YÖNETİM KURULUMUZ ÇALIŞMAYA HAZIR AOÇ’DE YENİ YARGI KARARI! Bugüne kadar yapılan en geniş katılımlı kurultay MAHKEMENİN AOÇ HAKKINDA VERİDİĞİ YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI HAKKINDAKİ BASIN AÇIKLAMAMIZDIR… Sayfa 10’da 12. Genel Kurul’umuzun ardından mazbatamızı alarak ilk toplantımızı gerçekleştirdik ve görev dağılımımızı yaptık. Sayfa 4’de ÇMO ANTALYA ŞUBE OLMALARINI COŞKUYLA KUTLADI ÇMO Başkanı Bozoğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri, Antalya ÇMO’yu, Şube olma kutlamalarında yalnız bırakmadı. Sayfa 5’de ÇANAKKALE DESTANI’NIN 99. YILI 18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Zaferimizin 99. yıl dönümünde, başta ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bize bugünleri sağlayan bütün şehitlerimiz önünde saygı ile eğiliyoruz. Sayfa 5’de PHASELİS RANTA,TALANA TESLİM EDİLİYOR! YENİ BELEDİYE BAŞKANLARINI ZOR GÜNLER BEKLİYOR - Toplam nüfusun yarıdan fazlasında içme ve kullanma suyu arıtılmıyor - Başkent de dahil 41 ilçe belediyesinde atık su ve kanalizasyon sistemi yok - Atık sular derelere deşarj ediliyor Sayfa 6’da Ülkemizde gün geçmiyor ki, doğal/ kültürel alanlar yapılaşmaya açılmasın... Ne yazık ki, bir tarihi ve doğal alan daha Antalya bölgesinde, toplumdan koparılıyor ve ranta açılıyor. Sayfa 11-13’de BERKİN’İ KATBETTİK 269 gündür uyanması için umutla beklediğimiz çocuğumuz, kardeşimiz Berkin Elvan’ı kaybettik. Sayfa 13’de haberler 2 - 6 | basın açıklamaları 6 - 13 | basında odamız 13 - 19 | kültür-sanat 19 | eğitimlerimiz 20 2 haberler GENEL KURULUMUZU TAMAMLADIK Bugüne kadar yapılan en geniş katılımlı kurultay Bu yıl 12.si gerçekleştirilen Çevre Mühendisleri Odası Genel Kurulu 15-16 Mart‘ta yapıldı. İnşaat Mühendisleri Odası‘nda 15 Mart cumartesi günü başlayan genel kurul çalışmaları yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Saydı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan Genel Kurul‘da daha sonra divan üyeleri ve divan başkanı seçimi yapıldı. Gündemin okunmasının ardından ilk olarak TMMOB Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi Murat Aslan bir konuşma yaptı. Aslan‘ın ardından kürsüye gelen Oda Başkanımız Baran Bozoğlu konuşmasına Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik ve yine AKP`nin şiddet politikasına kurban giden polis memuru Mustafa Sarı, Ahmet Küçüktağ ve Burakcan Kahramanoğlu`nu anarak başladı. Hayatını kaybedenlerin demokrasi ve insan hakları adına verdikleri mücadelenin, kendi mücadelemizde ve anılarımızda yaşayacağını söyleyen Bozoğlu, şöyle konuştu: ‘‘Değerli Meslektaşlarım, Zor günlerden geçiyoruz. Gerek mesleğimiz ve çevre sorunları gerekse toplumsal anlamda oldukça zor günlerden geçiyoruz. Mesleğimizin sorunlarının toplumsal sorunlardan bağımsız olmadığı gerçeği ve bilinciyle yaşadığımız süreci değerlendirmek gerekir. 2011 Genel Seçimleri ile AKP hükümeti, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığını kurmuş ve çok başlı bir çevre yönetim anlayışını ortaya çıkmıştır. Bu önemli hata ile birlikte, ülkemizde rant ve talan; hukuki zemine çekilmeye çalışılmıştır. Sınırsız yetkilerle donatılan, yatırım ile denetimi bilim dışı bir biçimde aynı yapıda barındıran bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluşturulmuştur. Çevre Bakanlığı sürecinden gelen kurumsal hafıza yok edilmiş, merkez ve taşra teşkilatları altüst edilmiş, tüm yöneticilerinin vekaleten görev yaptığı, personel değişikliklerinin yoğun olduğu bir yapı hakim kılınmıştır. Tabiri caizse, Vekaletler ve Evcilik Bakanlığı haline getirilmiştir. Çevre politikasının ve çevre yönetiminin en önemli başlığı olan Su Yönetimi başka bir bakanlıkta yapılandırılmıştır. Bu bilim dışı anlayış, su havzalarının yok edilmesi, çevre teknolojilerinin göz ardı edilmesi sürecini perçinlemiştir. Değerli Meslektaşlar, Çevre mühendisliği biliminin hakim olması gereken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yayımladığı yönetmeliklerle çevre sorunlarını çözmekten çok kronikleştirme ve çevre mühendislerini yok sayma eğilimi göstermiştir. Çevre mevzuatının temelini oluşturan ÇED Yönetmeliği, Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelik, Çevre Görevlisi, Çevre Yönetim Birimi ve Çevre Danışmanlık Firmaları Hakkında Yönetmelik, Atıksu Genelgesi gibi önemli hukuki metinler, çevre mühendislerini yok sayan, çevre sorunlarını çözmek yerine rantı, talanı meşrulaştıran, siyasi ilişkilere göre karar alan bir hale getirilmiştir. Yayımlanması gereken, yürürlüğe girmesi gereken birçok önemli yönetmelik defalarca ertelenmiştir. İdari olarak itibarsızlaştırılan, etkisizleştirilen Çevre Yönetimi ve bilimden-teknikten uzaklaştırılan çevre mevzuatı ile "kirletenler" için dikensiz gül bahçesi yaratılmıştır. Çevre Kanununa dair değişiklerin bile torba kanun ile yasalaşması, meclis komisyonlarında dahi tartışılmaması katılımcılıktan uzan bir tarzın göstergesidir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına özel yapılan düzenleme ile KPSS`siz personel istihdamının önü açılmış, Bakanlığa alenen torpille personel alınmıştır. ÇED muafiyetlerine dair kazandığımız davalara rağmen, iptal edilen yönetmelik maddeleri tekrar yönetmeliklere konulmuş ve ciddi mağduriyetler yaratılmış, hukuk tanınmamıştır. Çevre düzeni planı, imar planlarına dair projeler yapılması gerekirken, projelerin yapılması için planlar hazırlanmış, doğa yok edilmiştir. ÇED raporlarının nekadar sürede hazırlanacağı Çevre Bakanı tarafından değil, Sanayi Bakanı tarafından planlanmış, Çevreye dair Çevre ve Şehircilik Bakanı yerine ulaştırma, enerji bakanları konuşma yapmaktadır. Öte yandan, Büyükşehir Belediyesi Kanunun da yapılan değişikliklerle mesleğimizi ilgilendiren ve kamu hizmeti olan kentsel atıksu yönetimi, içmesuyu yönetimi, atık yönetimine dair belediyelere önemli görevler verilmiştir. Bu görevleri yerine getirmesi gereken belediyelerin alt yapı eksiklikleri, teknik personelden yoksunlukları, kamu hizmetlerinde taşeronlaşma- www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com haberler 3 Genel Kurul Divan Başkanlığı yı tetiklemektedir. Bazı belediyeler tarafından gerçekleştirilen ihalelerde ise doğrudan mesleğimizle bağlantılı olan konularda, nokta atışı alakasız meslek disiplinleri talep edilmektedir. Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılarının da içerisinde yer aldığı ucuz emek süreci kemikleşmekte ve iş cinayetleri ne yazık ki birbiri ardına gelmektedir. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın bu alandaki sorumlulukları gittikçe önem kazanmaktadır. Mühendislerin, mimarların ve şehir plancılarının yegane birlikteliği olan TMMOB vesayet altına alınmaya çalışılmıştır. TMMOB kanunundaki maddeler 30 yıl sonra ilk defa AKP tarafından uygulanmıştır. Değerli Meslektaşlarım, Tüm bu olumsuzluklara yenilerini eklemek ne yazık ki mümkündür. Mesleğimize dair yaşanan süreci siyasi iktidarın antidemokratik, bilimden uzak tavırlarından ayrı değerlendirmemek gerekir. Mesleğimizin, Odamızın yaşadığı süreç ülkemizin en ücra köşesinde dahi yaşanır hale gelmiştir. Hukukun temeli olan Barolar Birliğinin dahi zorlandığı bir dönemde, Odamız, şube ve temsilciliklerimiz, yönetim kadrolarımız AKP`nin vurdum duymaz tavrına karşı mesleği, Odamızı ve ülkemizi savunmuşlardır. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarındaki meslektaşlarımızın da Odamıza büyük katkıları olmuştur. Bakanlığın mevzuat çalışmalarına müdahale için onlarca ziyaret, toplantı, görüş hazırlama süreci şube ve temsilciliklerimizin www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com katkıları ile gerçekleştirilmiştir. Odamız, TBMM`de, belediyelerde, Bakanlıklarda, il müdürlüklerinde, üniversitelerde, iş yerlerimizde birçok görüşme yapmış ve mesleğin, ülkenin sorunlarını sahiplenmiştir. Tüm bu emeklerimiz zaman zaman olumlu sonuçlar vermiş, Oda örgütlülüğümüz gittikçe gelişmiştir. Kısa sürede yeni temsilcilik ve şubelerimiz oluşturulmuş, kamuoyunda saygınlığı olan bir meslek Odası haline gelinmiştir. Diyarbakırın cenneti olan Hevsel Bahçelerinin yok edilmesi, Antalya`da Phaselis Antik Kentinin talana açılması, İstanbul`un can damarlarına Havalimanı yapılması, İzmir`de Gaziemirde atıkların üzerine toprak örtülmesi, Ankara`da ODTÜ ormanlarının, AOÇ`nin yok edilmesi, Trabzonda, Samsunda derelerin yok edilmesi, Trakya`da Ergene`nin, Bursa`da Nilüfer çayının, Mersin Akkuyu`da ve Kocaelinde Dilovanın kronikleşmesi teşhir edilmiş, Balıkesirde, Sivasta içmesuyu sorunu yaşayan köylülerin yanında olunmuş, şube ve temsilciliklerimizle birlikte kamuoyu bilgilendirilmiştir. 3. Havalimanı ÇED raporu, AOÇ`de inşaatı süren Başbakanlık Hizmet Binasını mühürletmek için çalışmalarımız, 3. Köprünün yanlışlığını her mecrada anlatmamız, Hevsel bahçeleri, Gaziemir için yaptığımız eylemlerimiz, Phaselis`te tatil köyü ve 4 haberler otel inşaatının yanlışlığını anlatmak için bağırmalarımız hep ‘uçmuyorsa kuşlar, ölüyorsa balıklar, nasıl yaşar insanlar`ı anlatabilme çabamızdan… Çünkü; "Bilenin bildiğini öğretmesi, sevenin sevdiğini söylemesi borçtur. Çünkü alim borçludur. Cahil alacaklıdır." Sevgili Arkadaşlar, Konuşacak çok şey var. Elinizde bulunan çalışma raporu, hükümetin antidemokratik uygulamalarına rağmen, tüm birimlerimizle birlikte Odamızın 2 yıllık süreçte gerçekleştirdiği etkinlikleri, emekleri içermektedir. Bugün genel kurulumuzda, tüm şube ve temsilciliklerimizin yaptıklarını, yapabilecekleri çalışmaları tartışacağız. Mesleğimizi nasıl daha da güçlendirebileceğimizi, Odamızı nasıl daha da güçlendirebileceğimizi tartışacağız. Çevre sorunlarının çözümünde halkımıza, ülkemize nasıl faydalı olabileceğimizi görüşeceğiz. Bu anlamda, tüm şube ve temsilcilik yöneticilerimize, destek olan olmayan meslektaşlarımıza, öğrenci arkadaşlarımıza, odamızın değerli çalışanlarına, emekçilerine teşekkür ediyorum. Ve, iş cinayetlerine kurban giden değerli meslektaşlarımız İrfan Bozkurt, Beril Batı, Burcu Ünal, Onur Ercan Özakıncı ve Serkan Türkoğlu`nu ve Sakarya Üniversitesinde çevre mühendisliği öğrencisi go-kart pistinde yaşamını yitiren Tuğba Erdoğan kardeşimize Allahtan rahmet, sevenlerine sabır diliyorum. Umarım bizlerin de katkılarıyla, mücadelelerimizle iş cinayetleri bu ülkede son bulacaktır.‘‘ Baran Bozoğlu konuşmasını, Cahit Sıtkı Tarancı‘nın Memleketim adlı şiiriyle tamamladı. Bozoğlu‘nun konuşmasının ardından İkinci Başkan Mert Güvanç Çalışma Raporu‘nu anlatan sunumu, Sayman Gökşin Tekindor Mali Raporu anlatan sunumu Denetim Kurulu‘nda Aslı Karabacak da denetim sürecini anlattı. Sunumların ardından söz almak isteyen üyelerin konuşmalarına yer verilen Genel Kurul‘da çalışma komisyonları oluşturuldu. Öğleden sonraki oturumda komisyon kararlarının okunması ve oylamanın ardından listeler hazırlandı. Çalışmaların tamamlanmasının ardından 16 Mart pazar günü yeni yönetim kurulu ve delege seçimi için sandığa gidildi. Akşam saat 17.00‘de tamamlanan oy verme sürecinin ardından oylar sayıldı. Akşam saatlerinde tamamlanan oy sayımı sonucuna göre, kayıtlı 563 seçmenden 399‘u oy kullandı. 398 oyun geçerli sayıldığı seçimde Genç Çevre Mühendisleri, kesin olamayan sonuçlara göre 102‘ye karşı 290 oy alarak seçimi kazanan taraf oldu. Oda Başkanımız Bozoğlu, sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı konuşmada, seçimin sevindirici yanının yaşı ileri olanların da kendilerini desteklemesi olduğunu söyledi. Çok yorulduklarını ama güzel bir Genel Kurul süreci yaşadıklarını söyleyen Bozoğlu, ‘İlk günkü heyecanı yaşadık. 40-50 kişilik delegemizin gelememiş olmasına rağmen kazandık. Bize oy verenlerin sayısına bakacak olursak bugüne oylarımızı artırarak gelmişiz‘ dedi. Meslektaşlarının büyük çoğunluğunun desteğini aldıklarının görüldüğünü belirten Baran Bozoğlu, ‘Ancak bu, yükümüzün arttığını, daha çok çalışmamız gerektiğinin de göstergesi‘ diye konuştu. ‘Belki bir hafta dinlenebiliriz ama ondan sonra hızla çalışmaya, projeler üretmeye, birliğimizi, örgütlülüğümüzü artırmak için kolları sıvamaya başlayacağız. Çünkü herkes bizi umut olarak görüyor‘ diyen Bozoğlu konuşmasını, en çok teşekkürü hak edenler dediği çalışanlara tek tek teşekkür ederek tamamladı. YENİ YÖNETİM KURULUMUZ ÇALIŞMAYA HAZIR 12. Genel Kurul’umuzun ardından mazbatamızı alarak ilk toplantımızı gerçekleştirdik ve görev dağılımımızı yaptık Mart ayının 15-16’sında gerçekleştirdiğimiz Genel Kurul’umuzun ardından, 24 Mart Salı günü, Yüksek Seçim Kurulu’nda mazbatamızı aldık. Aynı gün akşam toplanan Yönetim Kurulumuz, öncelikle görev dağılımını gerçekleştirdi. Görev dağılımının ardın- dan, iş ve proje planlamalarını yapan yeni yönetim kurulumuz, aynı heyecan ve inançla çalışmalarına başladı. Yapılan görev dağılımına göre yeni Yönetim Kurlu, Başkan Baran Bozoğlu, İkinci Başkan Mert Güvenç, Genel Sekreter Betül Keskin Çatal, Genel Sayman Gökşin Tekindor, Üye S. Yeşer Aslanoğlu, Üye Canan Esin Köksal ve Üye Ozan Çıtır’dan oluşuyor. ÇMO olarak, yönetim kurulumuza, önümüzdeki dönemde gerçekleştirecekleri çalışmalarda başarılar diliyoruz. www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com haberler 5 ÇMO ANTALYA ŞUBE OLMALARINI COŞKUYLA KUTLADI ÇMO Başkanı Bozoğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri, Antalya ÇMO’yu, Şube olma kutlamalarında yalnız bırakmadı Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bu göreve atanan ilk çevre mühendisi de olan İl Çevre ve Şehircilik Müdürü Bedrettin Taşkesen, Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof Dr Bülent Topkaya, SDÜ Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç Dr Gökhan Civelekoğlu, Antalya Kent Konseyi Genel Sekreteri Sema Nur Kurt ve Antalya Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu Başkanı Abit Küçükarslan’ın da katıldığı kutlamada, Başkan Bozoğlu da Şube kurucu üyelerine çalışmalarındaki başarılarından dolayı da plaket verdi. Katılımcıların gönüllerince eğlendiği galanın düzenlenmesinde katkıda bulunan sponsorlara da birer teşekkür plaketi sunuldu. Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, 22 Mart Pazar günü, temsilcilikten Şube olmaya geçişlerini düzenledikleri gala yemeği ile kutladı. ÇMO Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri, Antalya Şubesi’ni bu mutlu günüde yalnız bırakmadı. Kutlama yemeğinde, Antalya’da birincisi düzenlenen Meslekte Onur Yılı Plaket Töreni de gerçekleştirildi. Meslekte 20, 25 ve 30. yılını dolduranlar ile şubeleşme sürecinde destekleri nedeniyle 11 ve 12. Dönem Genel Başkanı Baran Bozoğlu ile Yönetim Kurulu üyeleri Mert Güvenç, Betül Keskin Çatal, Gökşin Tekindor, Yeşer Aslanoğlu, Ozan Çıtır, Tuğçe Akgöz, Hasan Şevki Çiftçi ve Canan Esin Köksal’a teşekkür plaketi sunuldu. Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı adına Genel Sekreter Yrd Ali Özkayacan, ÇANAKKALE DESTANI’NIN 99. YILI 18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Zaferimizin 99. yıl dönümünde, başta ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bize bugünleri sağlayan bütün şehitlerimiz önünde saygı ile eğiliyoruz Yakın tarihimizin en büyük zaferlerinden, dünya tarihinde rastlanmayan bir direniş ve kahramanlık örneği olan 18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Zaferimizin 99. yıl dönümünü. Çanakkale'de 1915'te, Mustafa Kemal Atatürk öndeliğindeki ordumuzun sağladığı başarı, yeryüzündeki hiçbir silahın vatan ve ulus sevgisine karşı başarılı olamayacağının göstergesidir. Atatürk ve silah arkadaşları, yaklaşık 300 bin askerimizin şehit olduğu bu savaş sonrasında ulusumuza Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını armağan ettiği bu zafer, yalnızca ülkemizde değil, dünyada da büyük bir mücadele örneği olarak kayıtlara geçmiştir. Türk insanının vatan sevgisi uğruna neler yapabileceğini gösteren en önemli tarihi olaylardan biri olan Çanakkale Zaferi , bugün Türkiye Cumhuriyeti topraklarında bağımsız ve özgürce yaşayabilmemiz için atılan önemli bir adımdır. www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com 6 haberler YENİ BELEDİYE BAŞKANLARINI ZOR GÜNLER BEKLİYOR - Toplam nüfusun yarıdan fazlasında içme ve kullanma suyu arıtılmıyor - Başkent de dahil 41 ilçe belediyesinde atık su ve kanalizasyon sistemi yok - Atık sular derelere deşarj ediliyor Ankara (Haber Merkezi) – Türkiye’de, toplam nüfusun yarıdan fazlasında içme suları arıtılmazken, Başkent Ankara’ya bağlı dört ilçe ile de dahil, toplam 41 ilçede içme sularını arıtacak bir tesis ve kanalizasyon sistemi yok. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu’nun muhabirimize verdiği bilgilere göre, Türkiye nüfusunun yarıdan fazlası arıtılmayan içme suyu kullanıyor. Bozoğlu, ‘Yerel yönetim seçimlerine sayılı günler kaldığı bu günlerde, başkan adayları ve liderler kentlerin kanalizasyon, içme suyu, arıtma tesisleri konusunda daha fazla konuşur oldu. Ancak Başkent’in dört ilçesinin bile hala atık sularını arıttığı bir tesisi yok. Belediye ve hükümet hizmetleri kapsamında olan içme suyu temini ve atık su bertarafı konusunda, 21. Yüzyılda geldiğimiz nokta ne yazık ki, bu’ dedi. Başkan Bozoğlu, Başkent Ankara’nın Bala, Şereflikoçhisar, Haymana, Güdül ilçelerinde atıksuları arıtma tesisi, Nevşehir’in Avanos, Akarca, Kalaba, Çalış, Topraklı, Kırşehir’in Ulupınar, Toklümen, Özbağ, Boztepe, Kaman Demirli ve Kurancılı, Kayseri’nin Akkışla Kululu ve Gömürgen, Kayseri’nin Sarıoğlan Palas, Kırıkkale’nin Karaahmetli, Yozgat’ın Sırçalı, Çayıralan Evciler, Sorgun Bahadin, Çankırı’nın Şabanözü Gümerdiğin, Samsun’un Bafra Kolay, Çekinkaya, Doğanca, Dededağı, İkizpınar, Ondokuzmayıs Dereköy ilçeleri ile Yörükler Yenipazar beldelerinde de kanalizasyon ve arıtma tesisi bulunmadığını belirtti. ‘Bu il ve ilçelerde mevcut hükümetin partisinden olan belediye başkanlarının olduğunu hatırlamakta yarar var’ diyen Bozoğlu şöyle tamamladı: ‘2012 TÜİK rakamları incelendiğinde, 2010 yılından ileriye gidilemediği, aksine geriye doğru bir gidiş olduğu görülüyor. İçme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verilen nüfusun belediye nüfusu içindeki oranı 2010 yılında yüzde 99 iken 2012 yılında bu oran yüzde 98’e gerilemiş. İçme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verilen nüfusun genel nüfusa oranı ise yüzde 83. Yani ülkemizdeki nüfusun yüzde 17’sine içme ve kullanma suyu hizmeti sağlanamı- Ankara (Haber Merkezi) yor. – Türkiye’de, toplam nüfu Öte yandan, yine sun yarıdan fazlasında içme 2012 TÜİK verilerine suları arıtılmazken, Başkent göre, içme ve kullanma suyu arıtma tesisi ile Ankara’ya bağlı dört ilçe ile hizmet verilen nüfusun de dahil, toplam 41 ilçede toplam nüfusa oranı yüz- içme sularını arıtacak bir tede 47. Bu da demektir ki, sis ve kanalizasyon sistemi toplam nüfusun yarısın- yok. dan fazlasının (yüzde 53) kullandığı içme ve kullanma suyu arıtılmıyor. Türkiye’de sadece 258 adet içme suyu arıtma tesisi mevcut. Hali hazırda 2 bin 950 belediye olduğunu ve bunların yalnızca 411’inin bu hizmetten yararlanabildiği düşünülecek olursa, nüfusun yüzde 47’si ileri teknolojiyle arıtılmış su kullanma şansına sahip diyebiliriz. Acı bir gerçek, ama tükettiğimiz suyun yalnızca yüzde 4’ü ileri arıtma sistemleri ile temizleniyor.’ Ülke nüfusunun yüzde 22’sine kanalizasyon hizmeti verilmediğine de değinen Baran Bozoğlu, atık suların bazı bölgelerde fosseptik çukurlarında toplandığını, bazı yerlerde ise bunun bile yapılmadan, uygun olmayan koşularda yalnızca konutlardan uzaklaştırıldığını anlattı. Toplam 2 bin 950 belediyeden yalnızca 536’sında atık su arıtma tesislerinden yararlanıldığına vurgu yapan ÇMO Başkanı şöyle devam etti: ‘Geriye kalan 2 bin 414 belediye atık sularını arıtmadan doğaya veriyor. Yani nüfusumuzun yarıya yakın (yüzde 42’si) atık suyu, arıtılmadan doğrudan doğaya veriliyor. Arıtılmayan bu sular ekolojik dengeyi altüst ettiği gibi su döngüsünde problemler yaratarak, temiz su kaynaklarımızı da yok ediyor. Çünkü atık sularımız doğrudan derelere deşarj ediliyor. Ayrıca, arıtılmadan deşarj edilen sular orta vadede daha ciddi maliyetler de yaratıyor. Verdiğimiz vergiler, su faturalarındaki ödentiler bu hizmetlerin sunulması içindir. Gelinen noktada, bu hizmetlerin sunulmadığı ve çevre sorunlarının daha da kronikleşmeye başladığı su götürmez bir gerçektir. Sayın Başbakan nüfusumuzun artması gerektiğini vurguluyor. Ancak ne var ki, altyapı hizmetleri bu nüfus artışına yönelik planlı bir şekilde gerçekleştirilmiyor.’ İNŞAATI SÜRDÜRMEK ÜZERE YAPILAN YENİ DÜZENLEME 3. Havalimanı için yeni plan: ‘Jeotermal Kurul’un ardından, 3. Havalimanı İnşaatını devam ettirmek için, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni bir ÇED raporu hazırladı. Rapor, Perşembe günü değerlendirilecek 3. HAVALİMANINDA DA HUKUKUN ARKASINDAN DOLAŞILMAYA ÇALIŞILIYOR! YARGILAMA DEVAM EDERKEN YENİ ÇED RAPORU HAZIRLANDI! 3. havalimanı projesine dair Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın ÇED olumlu kararı için dava açılmış ve dava sürecinde, yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ve Çevre Kanununun 10. Maddesi, ÇED Yönetmeliği‘nin 6. Maddesi gereğince proje durdurulmuştu. Mahkeme kararının ardından, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, yargı kararının tanınmadığı ve yaşam alanlarını yok eden, İstanbul‘un su sorununu körükleyecek bu projenin devam edeceği yönünde açıklamalar yapılmıştı. ÇED raporu olumlu ka- www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com basın açıklamaları rarının yürütmesinin durdurulmasının gerekçelerinin ise anlamsız olduğu Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından ifade edilmişti. ÇED raporundaki eksiklikleri ve mahkeme kararını kabul etmemişlerdi! ÇED raporundaki eksiklikleri kabul etmeyen ve mahkeme kararını tanımayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın yeniden rapor hazırlanması oldukça "manidar"dır. Odamız, mesleğimizden gelen bilimsel bilgi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın hatalarını ve ranta prim veren yaklaşımlarını teşhir etmiştir. Herkesi Kandırabilirsiniz Ancak Çevre Mühendislerini ASLA! Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 3. Havalimanı‘na dair yeni bir ÇED raporu hazırlatmıştır. Söz konusu ÇED raporu 07.03.2014 tarihinde Bakanlık internet sitesinde yayımlanmıştır. Yeni ÇED raporu Bakanlığın 2009/7 Genelgesine dayandırılarak hazırlanmıştır. Yeni ÇED Raporunun İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı 13.03.2014 Perşembe günü Ankara‘da yapılacaktır. Apar topar hazırlandığı belli olan bu raporda, eski tarihli 7 (2012 tarihli) Atıksu Arıtma/Derin Deniz Deşarjı Genelgesi esas alınmış, oysa ki, genelge 2014 yılında değiştirilmiştir. Çevre sorunlarına dair ifadelerde de herhangi bir değişikliğe gidilmemistir. Öte yandan, 2009/7 Genelgesinde yürütmenin durdurulması/iptal gerekçelerinin giderilmesi sonucunda yapılan değişiklikler dikkate alınarak yeni ÇED raporunun hazırlanması ön görülmektedir. Oysa, mahkemenin verdiği kararda, 2009/7 sayılı Genelgenin uygulanmasına gerektirecek şekilde doğrudan bir soruna atıf yapılmamış, "Bilirkişi İncelemesi"nin ardından karar vermek üzere geçici olarak yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla, yeni hazırlanan ÇED Raporu hukuken geçersizdir. Bu raporu esas kabul eden tüm bürokratlar suç işlemektedir. 3. Havalimanı Kalkınma Değil, TÜKENİŞTİR! 3. Havalimanı projesi, doğal alanlarımızın, sulak alanlarımızın, ormanlarımızın yok olmasına neden olacak, ülkemizin zarar göreceği bir projedir. YER SEÇİMİ YANLIŞTIR! Ülkemizin gelişmesi, halkımızın ihtiyaçlarının karşılanması, doğanın korunması bizlerin de temel kaygılarıdır. Ancak projelerin yer seçimlerine dikkat edilmelidir. İstanbul Boğazı‘nın doldurulmasına yetecek kadar bir dolgunun kullanılacağı, sulak alanların, İstanbul‘a su sağlayan derelerin ve göllerin yok olacağı bu projenin hataları biran önce siyasi irade tarafından görülmeli ve bu bilim dışı, hukuk dışı ısrardan vaz geçilmelidir. Odamız kamu yararı gözeten duruşunu sürdürecek, hukuki ve bilimsel mücadelesine devam edecek ve kamuoyuna 3. Havalimanına dair bilgi vermekten geri durmayacaktır. Çünkü; "Bilenin bildiğini öğretmesi, sevenin sevdiğini söylemesi borçtur. Çünkü alim borçludur. Cahil alacaklıdır." Saygılarımla. Baran BOZOĞLU TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı 3. Havalimanı Kalkınma Değil, TÜKENİŞTİR! TÜRKİYE 2030’A GELMEDEN SU FAKİRİ OLACAK Gerekli önlemler alınmaz, konu ciddiyetsiz açıklamalarla geçiştirilirse, üç yanı denizlerle çevrili, 13’ü ana 24 de kolları olmak üzere 37 nehri bulunan ülkemiz suya hasret kalacak… 22 MART DÜNYA SU GÜNÜ nedeniyle hazırladığımız basın açıklamamızı, değerli medya mensupları ve halkımızın dikkatine sunarız… BM KARARIYLA 22 MART ‘SU GÜNÜ’… Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1992 yılında Rio de Janerio'da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart’ın “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasına karar verdi. 22 Mart 1993 tarihinden bu yana, her yıl farklı temalarla kutlanan Dünya Su Günü, herkesin yaşamını sürdürebilmesi için sağlıklı, temiz sıhhi şartlara ulaşması mesajı ile kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler ve üye ülkeler bu- www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com günü, dünyadaki su kaynakları ile ilgili somut çalışmaları ödüllendirmek ve BM tavsiyelerini uygulamaya ayırmıştır. Her yıl Birleşmiş Milletlerin su alanında çalışmalar yapan farklı bir kuruluşu Dünya Su Günü’nde yapılacak uluslararası etkinlikleri destekleyip koordine etmektedir. Birleşmiş Milletlere üye ülkelerin dışında, içilebilir su kaynakları ve su yaşamını destekleyen bazı sivil toplum kuruluşları da Dünya Su Günü’nü, çağımızın öncelikli su sorunlarına dikkat çekmek için iyi bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Örneğin, Dünya Su Konseyi 1997’den bu yana her üç yılda bir düzenlediği Dünya Su Forumu ile bir hafta boyunca binlerce katılımcıya ulaşmaktadır. Ayrıca Dünya Su Günü vesilesi ile 2003, 2006, 2009 ve 2012 yıllarında Birleşmiş Milletler Dünya Su Kaynaklarını Geliştirme Raporu yayınlanmıştır. Su, uzun bir süreden beri harcanmış, yanlış yönetilmiş ve fazla kullanılmıştır. Kuraklığın gazete manşetlerinde geniş yer alıp özellikle dikkatlerimizi çekmesine karşılık, gittikçe fazlalaşan su tüketimimizin uzun vadede yarattığı sorunlar gözden kaçmaktadır. Su kıtlığının işaretlerini her yerde görmek mümkündür. Yeraltı sularının seviyeleri düşmekte, göller küçülmekte, sulak alanlar yok olmaktadır. Nehir yataklarından başka havzalara, tünellerle su aktarılarak hem çevreye zarar veren hem de fevkalade pahalı uy- 8 basın açıklamaları gulamalar söz konusu. Dere yataklarının üzerine hidroelektrik santralleri kurulması çalışmaları ısrarla sürdürülüyor. İstanbul’da 3. Havalimanı ve 3. Köprü, Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği ve Antalya Phaselis’te olduğu gibi sulak alanlara, kuş göç yollarına, tarımsal ve/veya sit alanlarına inşaatlar yapılıyor. Su sıkıntısı çeken şehirlerde, aynı kısıtlı su kaynağını paylaşmak zorunda kalan şehirlilerle çiftçiler arasındaki rekabet artıyor. Halihazırdaki su kanunu taslağı suyu da bir meta olarak görüp yüzeysel suların uzun süre kiralanmasına izin vermekte ve havzalar arası su aktarımına olanak tanıyor. Ve su uğruna savaş olasılığı, gittikçe daha fazla yüksek sesle dile getiriliyor. 2013’ün son ve 2014 yılının da ilk aylarında yaşanan yağış azlığı karşısında, özellikle çiftçi yurttaşlarımızın sergilediği çaresizliklere karşın, ilgili bakanlar ile kurum ve kuruluşların açıklamalarındaki tutarsızlıklar, kitle iletişim araçlarındaki yüzeysel haberler, tehlikenin katlanarak gittiğini gösteriyor. KURAKLIK KADER DEĞİLDİR! Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü “2013 Yılı Yağış Değerlendirmesi” raporuna göre, 2013 yılında küresel ortalama yağışlar 1961–1990 normalleri civarında (1033 mm) gerçekleşmiştir. Ülkemizin yıllık yağış normali 646 mm civarında olmakla birlikte, 2013 yılında ortalama 564,1 mm olarak kayıt edilen yağış miktarı, ülke normalinin yaklaşık 80 mm altında kalmıştır. Yıllara göre yağış dağılımı incelendiğinde, kurak geçen 2006, 2007 ve çok kurak geçen 2008 yıllarından sonra 2009 yılından itibaren yurdumuzun daha yağışlı bir döneme girdiği görülmektedir. 2012 yılında da bu eğilim değişmemiş, ancak 2013 yılında yağışlar normale göre % 13 oranında azalmıştır. Bölgesel olarak normaline göre artış sadece % 11 ile Ege Bölgesi’nde görülmüş olup, en fazla düşüş ise % 27 azalma ile İç Anadolu Bölgesinde gerçekleşmiştir. Kuraklık belirtilerinin yol açtığı kaygıların giderek büyüyüp yaygınlaştığı, ciddi bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz bir dönemdeyiz. 2013 Ekim-Aralık döneminde yağışlar, 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 41,2 azaldı. En fazla yağış azalması yüzde 49,4 ile İç Anadolu ve yüzde 47,7 ile Akdeniz bölgelerinde oldu. Aralık ayında Ege Bölgesi’ndeki yağış azalması yüzde 84,5’e çıktı. Hububat ekiminin yoğun olarak yapıldığı bu bölgelerde yağışların azalması önemli bir sıkıntı oluştururken ‘Özellikle İstanbul’da su kesintisi olmayacak. Aksi takdirde bıyıkları- mı keserim” diyebilen “akademisyen” bir Orman ve Su İşleri Bakanı, ‘Bizim için yani tarımcılar için tarımsal kuraklık önemli. Tarımsal kuraklık şu; bitkinin suya ihtiyaç hissettiği 3 dönem var. Bunlar tohumu toprağa attığınız an, bitki büyüyeceği zaman gövdesinin gelişmesi için, bir de ürün vereceği zaman bir dönemdir. Buna tarımsal kuraklık diyoruz. Şu an itibariyle tarımsal kuraklık söz konusu değil. Bugün Türkiye’de tarımsal kuraklık var diyemiyoruz. Ama meteorolojik kuraklık var. Bir yıl içinde uzun yıllar ortalamasıyla mukayese edildiğinde yağan yağmur miktarı daha az. Şu an için yok ama endişe taşıyoruz.” açıklamasını yapabilen bir Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı yaklaşımı ile karşı karşıyayız. Bu açıklamalar topluma bilgi veren şeffaf bir yaklaşımı sergilememekte, aksine endişeleri daha da arttırmaktadır. Kuraklığı sadece yıllara göre dağılımla ifade etmek ve normal bir süreç olarak dile getirmek doğru değildir. Ormansızlaşma, sulak alanların yok olması, kamu yararından uzak projeler, mikro HES’lere dayalı bir enerji politikası hiç kuşkusuz olası sorunları perçinlemekte ve şiddetini arttırmaktadır. O nedenle, 80 yıllın en yoğun kuraklığını yaşadığımızı ifade ederek bunun doğal bir süreç olduğunu vurgulamak bilim dışıdır. SU ZENGİNİ DEĞİLİZ! Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 2.000 m3'den az olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3'ten azı da su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. DSİ'nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3'tür ve Türkiye, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.000 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Avrupa Çevre Ajansı’nın hazırladığı raporda da 2030 yılında Türkiye’nin pek çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde su sıkıntısı yaşanacağına dikkat çekilmektedir. Bu nedenle sanıldığının aksine, Türkiye yakın gelecekte ciddi su sorunları ile karşılaşmaya aday bir ülkedir. Tabi bu sayılar, nüfusa göre değerlendirilmiş ve AKP hükümetinin gerek çevre alanındaki bilim dışı çok başlı yönetim anlayışı (Çevre ve Şehircilik ve Orman 2012 TÜİK VERİLERİ KÖTÜ GİDİŞATI DESTEKLER NİTELİKTE! BELEDİYELERDE YAŞAYAN NÜFUSUN %17sine İÇME VE KULLANMA SUYU SAĞLANMIYOR VE TOPLAM NÜFUSUN %53’ÜNÜN İÇME VE KULLANMA SUYU ARITILMIYOR! ATIKSULARIMIZ DOĞRUDAN DERELERE DEŞARJ EDİLİYOR! ve Su İşleri Bakanlıkları) gerekse ormanları, sulak alanları yok eden projeleri kapsamadan hesaplanmıştır. Bu nedenle, yapılması ön görülen ve yaşam alanlarımızı, sulak alanlarımızı yok edecek olan “akıl almaz projeler” ile 2030’u dahi göremeden su kıtlığı yaşayacağımız su götürmez bir gerçektir. Ayrıca Türkiye, su kaynaklarının kıt olduğu bir bölgede Ortadoğu’da yer almaktadır. 2000’li yıllardan önce su zengini kabul edilebilecek durumda iken, günümüzde su sıkıntıları yaşayan ülkeler grubuna gerilediği düşünülecek olursa su yönetimindeki yanlışlar, uygulanan su politikaları, artan nüfusla birlikte tüm sektörlerde artan su talebi, küresel iklim değişikliği, su sorununun ne boyutlara geldiğinin önemli göstergesidir. 2012 TÜİK VERİLERİ KÖTÜ GİDİŞATI DESTEKLER NİTELİKTE! BELEDİYELERDE YAŞAYAN NÜFUSUN %17sine İÇME VE KULLANMA SUYU SAĞLANMIYOR VE TOPLAM NÜFUSUN %53’ÜNÜN İÇME VE KULLANMA SUYU ARITILMIYOR! ATIKSULARIMIZ DOĞRUDAN DERELERE DEŞARJ EDİLİYOR! Yerel yönetim seçimleri yaklaşırken, adaylar ve liderlerin kanalizasyon, içme suyu, arıtma tesisleri konusunda söz söyler hale gelmeleri oldukça önemlidir. Ancak belediye ve hükümet hizmetleri kapsamında olan içmesuyu temini ve atıksu bertarafı konusunda 21. Yüzyılda ülkemiz oldukça geri noktadadır. Başkent Ankara’nın Bala, Şereflikoçhisar, Haymana, Güdül gibi ilçelerin atıksuları arıtma tesislerine bağlı değildir. Kanalizasyonu ve arıtma tesisi bulunmayan yerleşim yerleri içerisinde; Nevşehir Avanos, Akarca, Kalaba, Çalış, Topraklı; Kırşehir Ulupınar, Toklümen, Özbağ, Boztepe, Kaman Demirli ve Kurancılı, Kayseri Akkışla Kululu ve Gömürgen, Kayseri Sarıoğlan Palas, Kırıkkale Karaahmetli, Yozgat Sırçalı, Çayıralan Evciler, Sorgun Bahadin, Çankırı Şabanözü Gümerdiğin, Samsun Bafra Kolay, Çekinkaya, Doğanca, Dede- www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com basın açıklamaları dağı, İkizpınar, Ondokuzmayıs Dereköy ve Yörükler Yenipazar beldelerinde de kanalizasyon ve arıtma tesisi bulunmuyor. Bu illerde ve ilçelerde mevcut hükümetin partisinden olan belediye başkanları olduğunu da hatırlamakta yarar vardır. 2012 TÜİK rakamları incelendiğinde ise, 2010 yılından ileriye gidilemediği, aksine geriye doğru bir gidişatın olduğu görülmektedir. İçme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verilen nüfusun belediye nüfusu içindeki oranı 2010 yılında %99 iken 2012 yılında %98’e gerilemiştir. İçme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verilen nüfusun genel nüfusa oranı ise %83’dür. Yani ülkemizdeki nüfusun %17’sine içme ve kullanma suyu hizmeti sağlanmamaktadır. Öte yandan, 2012 TÜİK verilerine göre, içme ve kullanma suyu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun toplam nüfusa oranı %47’dır. Yani toplam nüfusun %53’ünün kullandığı içme ve kullanma suyu arıtılmamaktadır. Sayın Başbakan tarafından nüfusumuz arttırılması vurgulanırken, altyapı hizmetlerinin bu nüfus artışına yönelik planlı bir şekilde gerçekleştirilmediği açıkça görülmektedir. İçme suyu arıtma tesisi sayısı sadece 258’dir. Bu arıtma tesisleri 2950 adet belediyenin yalnızca 411’ine hizmet vermektedir ve sadece 47 adedi ileri arıtma tesisidir. Tükettiğimiz suyun yalnızca %4’ü ileri arıtma sistemleri ile temizlenmektedir. Nüfusumuzun %22’sine kanalizasyon hizmeti verilmemektedir. Yani atık suları çağdaş koşullarda toplanmamakta, ya fosseptik çukurlarına yada daha da uygun olmayan koşularda atıksular konutlardan uzaklaştırılmaktadır. 2950 belediyeden sadece 536’sı atıksu arıtma tesislerinden yararlanmaktadır. Geriye kalan 2414 belediye atıksularını arıtmadan doğaya vermektedir. Toplam nüfusumuzun %42’sinin atıksuyu arıtılmamakta doğrudan doğaya verilmektedir. Arıtılmayan suların hem ekolojik dengeyi altüst ettiği hem de su döngüsünde problemler yaratarak, temiz su kaynaklarımızı yok ettiği unutulmamalıdır. Arıtılmadan deşarj edilen sular orta vadede www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com daha ciddi maliyetler yaratmaktadır. İstatistiklere bakıldığında, ülkemizin gelişmişlik seviyesinden oldukça uzak olduğu görülmektedir. Birçok ülke “Mars”a araç göndermeye çalışırken, ülkemizin Başkenti başta olmak üzere diğer kentlerinde halen kanalizasyon bulunmaması, içmesuyu ve atıksu arıtma tesisi olmaması meşru görülemez. Verdiğimiz vergiler, su faturalarındaki ödentiler bu hizmetlerin sunulması içindir. Gelinen noktada, bu hizmetlerin sunulmadığı ve çevre sorunlarının daha da kronikleşmeye başladığı su götürmez bir gerçektir. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI VE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI “DAMACANA SU” KULLANIYOR! 22 Mart Dünya Su Gününe girerken, su politikasındaki hataların her alana yayıldığını açıkça görebiliyoruz. Öyle ki, kentlerin su ihtiyacından, havzaların korunmasından, kirletenlerin denet- lenmesinden, halka sağlıklı suyun temininin sağlanmasından doğrudan ve dolaylı olarak sorumlu olan iki bakanlığında merkez ve taşra teşkilatlarında “damacana” su kullanıldığı görülmektedir. Bu durum bile, herkesin sağlıklı ücretsiz temiz suya ulaşım hakkının artık var olmadığını, su politikasından sorumlu kurumların dahi çaresizliğini ortaya koymaktadır. Öte yandan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetçileri, fabrika, tesis denetimlerinde yer altı suyu kullanımını (kuyu) denetleyememektedir. Çünkü iki başlı idare yapısında DSİ Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı ve farklı bir mevzuata sahiptir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı çevre denetçileri, en değerli ve kaliteli su olan yer altı sularının tabiri caizse sınırsızca, kontrolsüzce kullanan fabrikalarda yer altı suyuna dair sorgulama 9 yapamamakta ve herhangi bir yaptırım uygulayamamaktadır. Yüzey sularının (dereler, göller v.b.) ve yer altı sularının kalite kriterleri Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca belirlenmekte, ne var ki, yüzey sularına verilecek atıksu kriterlerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı belirlemektedir. Bütüncül olmayan bu yapıdan dolayı çelişkiler yumağı ve çözümsüzlük Sapancada, Ergenede, Mendereste, Gedizde, Diclede yani tüm havzalarda hakim olmaktadır. SONUÇ ve ÖNERİLER Yaşam için zorunlu olan su, korunmalı, savunulmalı ve doğru kullanılmalıdır. Asla sadece bir enerji kaynağı veya ticari bir mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Su kaynakları yönetiminde başlıca hedef, alternatifi olmayan doğal bir kaynak olan suyun daha planlı ve ekonomik kullanılması, su kaynaklarını tehdit eden sorunların belirlenmesi ve önlenmesi, su ve suya bağlı ekosistemlerin korunması ve bunlara bağlı olarak sürdürülebilir bir su kaynakları yönetimi sağlanmalıdır. Ülkemizde suyun kullanımıyla ilgili pek çok çalışma yapılmasına rağmen, yürütülen politika ve uygulamalar, ihtiyaç belirleme aşamasındaki çelişkiler Türkiye'nin geleceği için ciddi tehlike oluşturmaktadır. - Uzun yıllardır yürütülen yanlış ve hukuksuz uygulamalar, nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar ortaya çıkartmaktadır. Buna rağmen, Türkiye'de henüz tüm tarafların katılımıyla hazırlanmış, kamu yararı gözeten bütüncül bir su politikası ve suyun yönetimiyle ilgili temel ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir Çerçeve Su Kanunu bulunmamaktadır. Bu ihtiyaç, suyu doğadan bağımsız görmeden, orman alanları, sulak alanları koruyan bir perspektifle biran önce giderilmelidir. - Türkiye’de su kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir yönetimi için, “Ulusal Su Politikası” oluşturulmalıdır. Türkiye su politikası, Avrupa Birliği su politikaları ve uluslararası su politikalarını dikkate alarak ülke koşullarına uygun olacak şekilde belirlenmelidir. Su kaynakları sorunlarının çözümü için, merkezi yönetimlere bağlı kalmayarak, uzun dönemli politikalar üre- 10 basın açıklamaları tilmeli, bu politikalar ve planlar günümüzde olduğu gibi “kişilere”, “projelere”, “siyasi iktidarlara” göre değiştirilmemelidir. - 3. Havalimanının yer seçimi yanlıştır. Söz konusu proje İstanbul’un yaşam alanlarını tüketecek ve başka havzalardan su aktarımı projeleri dahi bu sorunu çözemeyecektir. Gündemde olan, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul ve ülkemizde orman ve sulak alanları, dereleri yok edecek tüm projeler durdurulmalı, aklı selim çözümler katılımcı bir anlayışla üretilmelidir. - Çevre mühendisleri, aldıkları formasyon gereği, su yönetimi konusunda uzmandırlar. İçmesuyu ve atıksu arıtımı, çevre teknolojisi, projelendirmesi gibi konularda eğitim gören çevre mühendisleri, ne yazık ki, gerek belediyelerde, İller Bankası’nda, ilgili bakanlıklarda yeterince istihdam edilmemekte ve İller Banka- sı’nın ve bazı belediyelerin arıtma tesisi ihalelerinde yok sayılmaktadır. Bu sorun acilen giderilmeli ve su mühendisi olarak da tabir edilen çevre mühendislerinin çözümün parçası haline getirilmesi sağlanmaldır. - Teknik alt yapısı güçlü, çevre mühendisi istihdam eden, çevreye, suya dair tüm mevzuatı kendi bünyesinde toplamış, kamu yararı gözeten bir Çevre Bakanlığı acilen kurulmalıdır! - Temiz suya erişimin, sağlık politikasının da temeli olmalıdır. Temiz suya erişemeyen nesillerin, hastalıklarla, sağlık alanındaki maliyetlerle karşı karşıya geleceği gerçektir. - 30 Martta seçilecek olan Belediye Başkanlarının önceliği halkın doğrudan ihtiyacı olan temiz suya erişim koşullarını yaratmak olmalıdır. Ciddi önlemler alınmadığı takdirde, Türkiye’nin su ihtiyacı giderek artacak ve 2030’u göremeden kişi başına düşen su miktarı kritik sınırın altında olacaktır. Ülkemizde, bize ve gelecek nesillere kadar yetecek su kaynağı bulunmaktadır. Ancak, bu kaynaklardan yararlanabilmemiz için, koruma alanlarının belirlenmesi, kirliliklere karşı korunması, sürdürülebilir su kullanımı ve yönetimi ile ilgili sağlıklı politikaların üretilmesi gerekmektedir. Doğayı, yaşamı koruyarak kalkınmak mümkündür. Damacanalardan değil, musluklardan su içmek ve herkes için ulaşılabilir temiz su, bir haktır, zorunluluktur! Baran BOZOĞLU TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı AOÇ’DE YENİ YARGI KARARI! MAHKEMENİN AOÇ HAKKINDA VERİDİĞİ YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI HAKKINDAKİ BASIN AÇIKLAMAMIZDIR… AOÇ’DE PLANLAR BİLİM DIŞI, AOÇ’DE TÜM YAPILAŞMA DURMALI, TARİHİ MİRASA SAHİP ÇIKILMALI, DOĞAL YAŞAM KORUNMALI DEDİK; HAKLILIĞIMIZI MAHKEMELER BİR KEZ DAHA TESCİL ETTİ! Ankara Büyükşehir Belediye’sinin Atatürk Orman Çiftliği kavşak inşaatında yürütmeyi durdurma kararı… Ankara Büyükşehir Belediye’sinin 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararı ile 1/10000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları "Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı, 1/10000 ölçekli ulaşım seması ve 1/1000 ölçekli Ulaşım (Yol-kavsak) Uygulama Projesinin kabul edilmesine ilişkin işleminin yürütmesi durduruldu. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak, Peyzaj Mimarları Odası, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası Ankara Şubeleri ile birlikte, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin AOÇ’de yapmayı sürdürdüğü Yol-Kavsak Uygulama Projesi hakkında açtığımız davada, Ankara 5. İdare Mahkemesi işleminin yürütmesinin durdurulması yönünde karar verdi. Mahkeme, yapılan itiraz hakkındaki değerlendirmenin sonunda, ‘Dava konusu işlemin imar planı ve uygulama projesine ilişkin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, uygulanmasının, telafisi güç zararlar doğurabileceği acıktır’ hükmüne vardı. HÜKÜMET İNADINDAN VAZ GEÇMELİ, YÜZÜNÜ KAMU YARARINA, HUKUKA DÖNMELİDİR! Mahkeme tarafından verilen karardaki gerekçeler, Odamızın ekoloji, çevre sorunları açısından yaptığı açıklamaları doğrulamakta, bilimsel-teknik çalışmalarımıza atıf yapmaktadır. Ankara’nın ekolojik bütünselliğini bozacağına ve çevre sorunlarına neden olacağına vurgu yapılmaktadır. AOÇ, Ankara’nın, Türkiye’nin tarihi değeridir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet’in, kalkınma mücadelemizin mirasıdır. AOÇ, Ankara’nın, Ankaralıların nefesidir. AOÇ, Ankara’nın doğal yaşam alanıdır, akciğeridir. AKP’nin rant ve talan odaklı politikaları, birçok kentte olduğu gibi Ankara’yı da yoksunlaştırmaktadır. Bu politikalar kapsamında oluşturulan planlar ve projeler hukuki süreçler devam ederken, toplum tarafından tartışılırken durdurulmalı, toplumsal uzlaşı ile hayata geçirilmelidir. Öte yandan, mahkemelerin verdiği geç kalan kararlar, yaşam alanlarımızın kamu yararından uzak projelerle yok edilmesine neden olmakta ve geri dönüşü olmayan sorunlar yaratmaktadır. Ülkedeki tüm karar vericiler hukuki ve bilimsel tartışmalar sürerken, bilimsel-teknik eleştiriler varken, yaşamımızı, sağlığımızı doğrudan etkileyecek çevresel sorunların oluşması gündemdeyken, yüzlerini bilime, emeğe ve hukuka dönmeli ve ülkemizin çevresel anlamdaki tükenişinin parçası olmamalıdırlar. Bilimsel-teknik perspektifle, kamu yararı ilkesiyle, Ankara’nın yaşam alanlarını korumaya, tarihimize, toprağımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz! Baran BOZOĞLU TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com basın açıklamaları 11 PHASELİS RANTA, TALANA TESLİM EDİLİYOR! Ülkemizde gün geçmiyor ki, doğal/kültürel alanlar yapılaşmaya açılmasın... Ne yazık ki, bir tarihi ve doğal alan daha Antalya bölgesinde, toplumdan koparılıyor ve ranta açılıyor. Beydağları Olimpos Milli Park sınırları içinde bulunan ve yine bir kısmı(18.626 m2) 1. Derece SİT alanında bulunan alana, 180,009 m2 alanın 161.383 m2`lik kısmına 280 odalı, 3 adet yüzme havuzlu, 6 adet Tenis Kortlu, 100 Araçlık Üzeri Kapalı Otoparkı olan, 1000 kişi kapasiteli otel ve tatil köyü yapılarak, Rixos Otelleri zincirine bir halka daha eklemek istenmektedir. Söz konusu projedeki hukuksuzluklar ve bilim dışı uygulamalara bazı örnekler vermek gerekirse: Alanda süreç bilim dışı ve tersten işletilerek rantın önü açılmıştır. Önce alan tahsis edilmiş, daha sonra şirket, gereken evrakları toparlamış, proje hazırlanmış, Uzun Devreli Gelişim Planı yapılmış, ardından imar planları yapılmıştır. Yani, önce Milli Park sınırları içerisinde orman olarak belirlenen arazi, yatırım amaçlı tahsis edilmiş, ardından buna uygun yasal prosedür yerine getirilmiştir. Milli Parklar Kanunu 8. Maddesinde açıkça "...Milli park ve tabiat parklarının gelişme planları kesinleşmeden bu Kanunda sözü edilen izin verilemez." denilmektedir. 180 dönümlük, biyoçeşitliliği yoğun olan, doğal alan, orman alanı herhangi bir plan olmadan tahsis edilmiş, tahsis işleminin ardından planlar hazırlanmıştır! Alanın Bütününe dair Koruma Kurulunun İncelemeleri Devam Etmektedir! Tahsis edilen alan, Turizm Gelişim Bölgesi içinde kalmakla beraber turizm merkezi değil, MİLLİ PARK alanıdır. Ayrıca alan uluslararası sözleşmelerle korunmuş tarihi Antik Phasilis kentinin hemen arkasında ve arkeolojik alana bitişik iç içe bir alandır. 2012 yılında Antalya Kültür Varlıkların Koruma Bölge Kurulu, alanın tarihi SİT olma özelliğini genişletmiş ve tahsis edilen alanın 20,000 metre karesi daha SİT alanı ilan edilmiştir. Arkeologların girişimiyle alanın tamamının SİT olması talep edilmiş, Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 17.02.2014 Tarih ve 2399 K.sayılı kararı ile tahsis alanı da kapsayan bölgenin jeomanyetik alan etüdlerine yönelik bilimsel bir çalışma ile alanın arkeolojik özelliğinin yeniden araştırılmasına karar vermiştir. Arkeolojik olarak yeniden araştırılmasına karar verilen bir bölgede, yani coğrafyamızın tarihine dair yeni verilerin olabileceğine dair çalışmaların yapılması- www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com na karar verilen bir bölgede, nasıl olur da "otel" yapılmasının önü açılabilir? Tabiri caizse, tarihin, kültürün fışkırdığı bir alanın, halkın malı olan bir alanın ranta teslim edilmesi, belirli çıkar gruplarının eline bırakılması kabul edilemez! Tahsis Bedeli Belirsiz! Öte yandan, Orman Bölge Müdürlüğü`ne sormamıza rağmen, 4/2/2014 tarihli cevaplarında alanın ne kadar bedelle tahsis edildiği ise öğrenilememiştir. Bu bedel de hiç kuşkusuz sorgulanmalı, bu konuda Bakanlık şeffaf hareket etmelidir. Tahsis Orman Kanunu`na Aykırı! Orman kanunun 17. maddesi hangi durumlarda ormanlık alanın tahsis edilebileceğini ya da kiralanabileceğini belirlemiştir. Buna göre 17. maddenin 3. Fıkrasında "...Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde" denilmektedir. Yasanın bu maddesi, ormanlık alanda yapılabilecek tesisleri tek tek saymış, bu tesislerin yapımına da ancak ‘kamu yararı ve zaruret hali`nin bulunması durumunda izin vermektedir. Alanda otel ve tatil köyü yapılacağı açıktır. Ne var ki, Yasanın bu maddesi Milli Park Statüsündeki Ormanlık alanda, OTEL veya TATİL KÖYÜ yapımına izin vermediği gibi, Otel veya tatil köyü yapımında "kamu yararı ve zaruret" de bulunmamaktadır. Arkeolojik SİT Alanı için Geçiş Alanı Belirlenmemiş! Sit alanı ile tahsis edilen alan iç içedir. Gerek Yönetmelikte geçen tanımlarda, gerekse Koruma Kurulu İlke kararlarında, 1.Derece arkeolojik sitlerin etrafında etkileme geçiş alanlarının belirlenmesi gerekliliği ortaya konmaktadır. Dava konusu parselde sit alanı etrafı herhangi bir etkileme geçiş alanı yapılmadan tahsis edilmiştir. Sit alanının bitmesi ile inşaat alanı başlamıştır. İnşaat alanının hemen yanı ile denize bakan kısmının önü, 1.Derece Arkeolojik sit olan, Uluslararası öneme sahip Phaselis Liman Kenti`dir. Tahsis edilen alanda büyük bir 5 yıldızlı turistik tesis yapımı amaçlanmıştır. Tesisin ve otelin yapımı, inşat aşaması, inşaat ve sonrası kullanımı, alt yapı tesisleri antik kente, doğal site ve milli parkın bu bölümünde kalan orman ekosistemine zarar verecek konumdadır. DOĞA YOK EDİLİYOR, İL ÇEVRE MÜDÜRLÜĞÜ SORGULAMIYOR! Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği`ne göre, söz konusu proje için ÇED sürecine girilip girilmeyeceğine dair karar verilmek üzere Proje Tanıtım Dosyası hazırlanmıştır. Antalya İl Çevre ve Şehircilik DOĞA YOK EDİLİYOR, İL ÇEVRE MÜDÜRLÜĞÜ SORGULAMIYOR! 12 basın açıklamaları Müdürlüğü kendilerine sunulan Proje Tanıtım Dosyası`nı (PTD) inceleyerek, doğal sit alanı olan bir bölgede yapılacak olan proje için ÇED sürecini gerekli görmediğini belirtmiş ve ÇED Gerekli değildir kararı vermiştir. Antalya İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü verdiği karar ile projenin çevresel etkilerini göz ardı etmiş ve PTD`de bulunan hataları irdelememiştir. PTD İçerisinde Birçok Eksiklik Bulunmasına Rağmen İl Müdürlüğü Neden Olumlu Karşılamıştır? Proje Tanıtım Dosyası, ÇED sürecinin gerekli olup olmadığına dair bilgiler içermeli ve ÇED Yönetmeliği`nde belirtilen formata uygun olmalıdır. Ancak ne yazık ki, Proje Tanıtım Dosyası içerisinde projeye dair birçok detay bulunmamakta, çevresel etkiler irdelenmemekte, önlemler yönetmeliklere atıf yapılarak geçiştirilmekte ve güncel olmayan modelleme metotları kullanılmaktadır. Bu eksiklikler ise İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından irdelenmemiş ve kabul edilmiştir. PTD dikkat çeken sorun alanları; Proje tanıtım dosyası, alanla ilgili özellikler içermemekte, alanın 20 dönüm kadarı 1. Derece ARKEOLOJİK SİT alanı olmasına rağmen bununla ilgili hiçbir inceleme bulunmamakta, MİLLİ PARK statüsünde bulunan ve ORMAN olan alanla ilgili özel bir değerlendirme yapılmamakta, hatta 161,000 metrekare alana oturacak ve içinde tenis kortu, otopark 280 oda ve 3 yüzme havuzu, restoran ve alışveriş merkezi bulunacak böyle bir kompleks için kaç ağaç kesileceğine ilişkin bilgi dahi bulunmamaktadır. Dosyada proje alternatifi hiç tartışılmamıştır. Yerin tapulu olduğundan bahisle bu tartışmanın yapılmadığı sayfa 7 de belirtilmiştir. ( Tapu Senedi EK15 Proje Tanıtım Dosyası) Oysa alan, dava dışı şirketin tapulu malı değil, irtifak hakkı devletten (Orman Bakanlığı adına Maliye`den) alınan bir kamu malıdır. Şirket, yerin tapulu malı olduğunu beyanla gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktadır. Yer üst hakkı ile dava dışı şirkete tahsis edildiğinden bu projenin alternatiflerinin de tartışılması kaçınılmazdır. Bu hususun tartışma alanı da her şeyden önce ÇED sürecinde yapılır. PTD`de bu yapılmaz, bu nedenle tanıtım dos- yası yetersizdir. Alan, başta da belirttiğimiz gibi, Antik Phaselis kentinin hemen arkasında bir kısmı da arkeolojik sit sınırı içerisinde kalan, aynı zamanda Milli Park olan ormanlık bir alandır. Burada proje için 19,000 metreküp (m3) (2,5 metre yüksekliğinde futbol sahası) hafriyat çıkacağı hesaplanmıştır. (sy.13-15) Bu kadar büyük (32,300 ton olarak hesaplanmıştır) hafriyatın nasıl çıkarılıp nasıl depolanacağına dair PTD dosyasında herhangi bir veri bulunmamaktadır. Kullanılabilir nitelikte hafriyatın dolgu malzemesi olarak kullanılacağı, kalanının ise Tekirova belediyesinin göstereceği yere döküleceği belirtilmiştir. Hafriyatın etkisine dair somut ve gerçekçi ifadeler kullanılmamaktadır. Hafriyatın ise arazinin, proje alanının neresinden çıkarılacağına dair herhangi bir bilgi verilmemiştir. Hafriyatın nereden nasıl çıkacağı mutlaka belirtilmelidir. 180 dönümlük bir orman alanında yapılacak olan kazı çalışmasında, doğal alanın tahribatı, kaç adet hangi tip ağaç kesileceği, hangi canlılara zarar verileceği, flora ve faunaya dair etkilerin neler olacağı, bu etkinlerin engellenmesi için ne gibi önlemler alınacağı hakkında en ufak bir açıklama yer almamaktadır. Söz konusu bölge 1. Derece doğal sit alanını da kapsamakta, ciddi bir biyo çeşitliliğe sahip, endemik türlerin de bulunabileceği bir alandır. Bu alana dair bitki örtüsü ve canlılara, flora ve faunaya dair çalışma yapılmadan inşaata başlanması ciddi çevre katliamına neden olacaktır. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün bu konuda herhangi bir talebinin olmaması ise mutlaka sorgulanmalıdır! Yapılacak otel için ağaçların yok edileceği su götürmez bir gerçektir. Otelin yapılması ile gerçekleştirilecek olan peyzaj çalışmasına ve hangi tip bitkilerin, ağaçların bu peyzaj, bahçe düzenleme çalışmalarında kullanılacağına dair herhangi bir ifade yer almamaktadır. Yaşa- mın kaynağı olan bu bölgede bitki örtüsüne uygun olmayan "palmiye ağaçlarının" veya diğer bitki türlerinin dikilecek olması biyo çeşitliliği olumsuz etkileyecektir. Bu konuda PTD içerisinde herhangi bir ifade, çalışma yer almamaktadır. Sırf bu nedenle bile ÇED sürecinin işletilmesi gerekmektedir. Raporun 11.sayfasına konu Tablo-4`te "proje kapsamında özellikle inşaat aşamasında 2 adet kamyon ve 1 adet ekskavatör çalıştırılacağı" ifade edilmektedir. Öyle bir otel inşaatı düşünün ki beton bile kamyonda karılıyor, ekskavatörle katlara çıkarılıyor. Yani kullanılacak iş makineleri bile gerçeği yansıtmıyor. "Mobil Vinç, Transmikser, Silindir, Hidrolik kırıcı vb." hiç mi kullanılmayacaktır? İnşaat aşamasına dair gerçekçi veriler verilmemektedir. Gerçeklerin gizlenmeye çalışıldığına dair şüpheler bu konuda da somutlaşmaktadır. Projede "arazi hazırlık aşaması" hiç olmayacakmış gibi ifadeler yer almaktadır. Aşağıdaki şekilde de bu konu belirtilmemiştir. Arazi hazırlık aşamasında bitki örtüsü olumsuz etkilenmekte, ağaç kesimi gerçekleştirilmektedir. Bu konuya dair herhangi bir bilgi verilmemesi dikkat çekicidir. Arazinin fotoğrafları incelendiğinde bitki örtüsünün yok edileceği açıkça görülebilmektedir. Sahada patlatma yapılıp yapılmayacağına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Sadece ekskvatör ile kasının yapılması yeterli olmayabilmektedir. Jeolojik açıdan sert bölgelere denk gelinirse, kaya vb ile karşılaşılma durumunda, patlatma, kırma gibi yoğun etkileri (toz, gürültü vb) olan işlemler gerçekleştirilebilmektedir. Bu konuda da mutlaka değerlendirme yapılmalıdır. Yapıldığı iddia edilen Rüzgar modelleme çalışmalarında kullanılan verilerin Antalya iline ait olup olmadığı hiçbir şekilde anlaşılmamaktadır. Bununla birlikte, kullanılan modelleme yöntemi Gauss`tur ve artık geçerliği hiç yoktur, bunun yerine Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden saat- HUKUKİ SÜRECİ BAŞLATTIK Phaselis`te yapılması planlanan projeye dair meslek odalarımızın, sivil toplum kuruluşlarının ve yurttaşların katılımı ile iki dava açılmıştır. İlk dava alanın tahsisinin iptal edilmesi amacıyla açılmıştır. www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com basın açıklamaları lik veriler alınmalı ve saatlik modelleme yapılmalıdır. Kullanılan modelleme tekniği yerine Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü`nün önerdiği modelleme metotları tercih edilmelidir. Proje inşaatı sırasında 150 personelin çalışacağı bölgede şantiye kurulup kurulmayacağına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Projenin inşaat ve işletme aşamalarında ekosisteme etkisi (flora-fauna) irdelenmemiştir. Yer altı su kaynaklarına, denize, ormanlık alana, endemik türlere dair etkileri PTD içerisinde yer almamakta ve bu konuda herhangi bir öneri, çözüm ve önleyici faaliyetten söz edilmemektedir. İnşaat Yoğunluğunda "ali cengiz oyunu!" Koruma Amaçlı İmar Planları İle Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi Ve Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmeliğine göre, içerisinde 1.derece arkeolojik ve doğal sit alanı barındıran ve herhangi bir yapılaşma koşulu getiren kararlardan önce, sit alanı sınırlarının planlara işlenerek Koruma Amaçlı İmar Planı yapılması ve sonrasında tahsis işleminin gerçekleştirilmesi gerekirdi. Dava konusu yaklaşık 180 dönümlük parselin 20 dönümü sit alanında kalmaktadır. Tahsis yapılırken sit alanına ilişkin bölüm çıkarılmaksızın, parselin tamamı tahsis edilmiştir. Parselin sit olmadığı iddia edilen 160 dönümlük kısmında yapılaşma izni verilmesi, kararı geçerli kılmaz. Zira, parselin tamamı (180 dönümü) esas alınarak inşaat emsal oranı belirlenmektedir. Diğer bir deyişle alanın sit alanı olan 20 dönümlük kısmının tahsisi iptal edilerek 160 dönüm üzerinden yapılaşma emsali belirlenmesi gerekirken 180 dönüm üzerinden yapılaşma kararı belirlenecek, dolayısıyla 160 dönüm üzerine ilave bir yoğunluk getirilecektir. Koruma Amaçlı İmar planı yapılması ve sit alanının parselden çıkarılması halinde inşaat alanı emsal hesabının 160 dönüm üzerinden hesabı yapılacaktır. Koruma Amaçlı İmar planı yapılmadan total tüm parsel üzerinden tahsis ile inşaatı yapacak firma fazla emsal kazanarak haksız rant sağlamaktadır. PROJE DURDURULMALIDIR! Böylesine önemli, tarihi ve doğal bir alanın tahsisinden, çevresel etkilerinin değerlendirilmesine kadar ciddi hukuksuzlukların ve hataların olduğu açıkça görülmektedir. Phaselis`te yapılması planlanan projede var olan bu açık usulsüzlükler, ülkemizdeki rant politikalarının uygulandığının, halkın olan doğanın, yaşam alanlarımızın belirli çıkar gruplarına teslim edildiğinin göstergesidir. Ayrıca, Bakanlıklar arasında koordinasyonsuzluk olduğu, doğal ve tarihi alanlarımıza dair her kurumun farklı kararlar verdiğini, bu kararların dönemsel olarak ve projelere, projelerin sahiplerine göre farklılık gösterdiği de, artık gün gibi ortadadır. Bakanlıkların, koruma kurullarının görevi, kamu yararı gözetmektir, doğayı korumaktır, halkın alanlarına sahip çıkmaktır, herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını sağlamaktır! Ülkemizde Çevresel Etki Değerlendirme mevzuatının geldiği durumu görmek adına ise ibret verici bir projedir. Phaselis`in hataları ve eksiklikleri barındıran Proje Tanıtım Dosyası`nın İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından yeterli görülmesi, böylesine tarihi, kültürel ve doğal önemi bulunan bir alanda yapılacak projede ÇED sürecinin işletilmemesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve Çevre Mevzuatının ülkemizin sorunlarına çözüm üretmekten oldukça uzaklaştığını, daha çok rant çevrelerinin işini kolaylaştıracak çalışmalar yaptığını ortaya koymaktadır. Tıpkı, 3. Havalimanı`nın birçok hatayı eksikliği barındıran ÇED raporunun aynı bakanlık tarafından olumlu ve yeterli karşılanması gibi... HUKUKİ SÜRECİ BAŞLATTIK BERKİN’İ KATBETTİK 269 gündür uyanması için umutla beklediğimiz çocuğumuz, kardeşimiz Berkin Elvan’ı kaybettik Haziran Direnişi ve sonrasında halka karşı uygulanan polis terörü ekmek almaya giderken Berkin‘e de yöneldi. 14 yaşında başından gaz fişeği ile vurulan, 15 yaşına hastanede giren Berkin uykusundan uyanamadı. Gezi direnişinde kaybettiğimiz bütün gençlerimiz, bütün çocuklarımız gibi Berkin de şimdi kara boncuk gözleriyle bize www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com bakıyor. Onlara eşit, özgür, demokratik bir Türkiye sözümüz var. Berkin‘in anasının, babasının, ailesinin acısı bizim de acımız ve acımız hiçbir şeyi affetmeyecek kadar çok büyük. Mehmet Soğancı TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı 13 Phaselis`te yapılması planlanan projeye dair meslek odalarımızın, sivil toplum kuruluşlarının ve yurttaşların katılımı ile iki dava açılmıştır. İlk dava alanın tahsisinin iptal edilmesi amacıyla açılmıştır. Dava Konusu; Ares Phasilis İnşaat Turizm AŞ`ye 49 yıllığına tahsis işlemine onay veren Orman ve Su işleri Bakanlığı`nın 29/7/2005 tarih ve 25 sayılı OLUR`u ile buna bağlı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı`nın 14/10/2005 tarihli 153236 sayılı OLUR`u ile işlemlerinin iptali, Tahsis işleminin, Beydağları Olimpos Milli Park sınırları içinde bulunması ve yine bir kısmı(18.626 m2) 1. Derece SİT alanı olması nedeniyle tahsise bağlı projenin uygulanması halinde ileride telafisi mümkün olmayacak zararlar meydana getireceğinden, takdiren davalı idarenin savunması alınmadan, davanın ihbarı gibi usuli işlemler beklenmeden, yürütmenin durdurulması talebidir. İkinci dava ise Antalya İl Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün ÇED gerekli değil kararının iptaline yöneliktir. İkinci davanın konusu ise; Antalya ili, KEMER ilçesi sınırları içinde, Phaselis mevkiinde 878 parsel numaralı 180,009 m2 alanın, 280 odalı otel ve tatil köyü projesi için dava dışı Ares Phasilis LTD ŞTİ`ne tahsisinde verilen 26/12/2013 tarih ve 23822202 220-02 e-201435 sayılı "ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR" kararının iptali. Yapılacak proje ile doğal, tarihi ve kültürel güzellikleri barındıran bu önemli bölgenin toplumdan kopartılacağı, özel mülkiyet alanına tabi olacağı ve halkımızın bu alanlara erişiminin engelleneceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, biran önce tarihi ve doğal sit alanlarına yapılması ön görülen projeler durdurulmalıdır. Baran BOZOĞLU TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı 14 basında odamız www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com basında odamız www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com 15 16 basında odamız www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com basında odamız www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com 17 18 basında odamız www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com kültür - sanat 19 Film Tanıtım Dersu Uzala, yönetmenliğini Akira Kurosava’nın yaptığı, 1975 Sovyet-Japon ortak yapımı bir film. Oyunculuğunu, Dmitri Korshikov, Maksim Munzuk, Yuri Solomin, Svetlana Danilchenko’nun yaptığı film, 20. yüzyılın başlarında, bir Rus askeri haritacı ekibi olan Arsenyev ve ekibi, araştırma ve haritalama çalışmaları sırasında yaşlı bir yöre avcısı olan Dersu Uzala ile tanışmalarını anlatıyor. Dersu Uzala'nın yaşantısı atalarınkinden pek farklı değildir. Bu araştırmacı grup önceleri Dersu Uzala'yı küçümserler ancak zamanla bu cesur ve bilge adamla aralarında bir dostluk gelişir, ondan doğaya, hayata dair çok şey öğrenir. Rus kaşif Viladimir Arsenyev'in 190210 yılları arasında Sibirya bölgesindeki araştırmaları sırasında yaşadıklarını anlattığı aynı adlı eserinden filme çekilen Dersu Uzala, Moskova film festivali ve 1975 yılında en iyi yabancı film dalında Oscar ödülü adı. Akira Kurusava'nın en önemli çalışmaları arasında yer alan film, sinema sanatının başyapıtları arasında gösteriliyor. Dostluk, doğa ve insan sevgisini çok iyi anlatan, gerek diyalogları gerekse çekimleri çok etkileyici olan bu filmin çekimi dört yıl sürmüş. Filmin her karesi bir tablo, bir doğa fotoğrafı gibi. Göze ve duygulara hitap eden bir film arayanlar için kesinlikle önerilir. Nisan 2014, 11.sayı, Ayda bir yayınlanır Editör: Zeynep İPEK, Sahibi: Baran BOZOĞLU, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Zeynep İPEK, Yayın Kurulu: Sema ÖZENALP, Canan Esin KÖKSAL, Yeşer ASLANOĞLU, Aslı ÖZTÜRK Yayın İdare Merkezi: Hatay 2 Sokak 24/17 06650 Çankaya - ANKARA Telefon: +90 312 419 80 71 Basım Yeri: Ümit Ofset Form Matbaa Sanayi Tic. Ltd. Şti. K. Karabekir Cad. Murat Çarşısı No: 41/1 İskitler/ANKARA Tel : 0312 384 26 27 (pbx) Fax : 0312 384 17 07 Basım Tarihi: 07.04.2014 Yerel Süreli Yayın, 21x29.7 boyutunda 2000 adet basılmıştır. www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com 20 eğitimlerimiz MART 2014 DÜZENLENEN EĞİTİMLER EĞİTİM ADI EĞİTİM YERİ EĞİTİM TARİHİ LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ (3 GÜN) BURSA 07-09 MART 2014 LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ (3 GÜN) ANKARA 07-09 MART 2014 TEHLİKELİ ATIK BEYAN SİSTEMİ VE UYGULAMALARI EĞİTİMİ İZMİR 11 March 2014 LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ (3 GÜN) İSTANBUL 12-14 MART 2014 PATLAMADAN KORUNMA DÖKÜMANI HAZIRLANMASI ANKARA 22-23 MART 2014 TS EN ISO 50001 ENERJİ YÖNETİM SİSTEMİ EĞİTİMİ İZMİR 27-28 MART 2014 EĞİTİM ADI EĞİTİM YERİ EĞİTİM TARİHİ LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ (3 GÜN) GAZİANTEP 04-06 NİSAN 2014 LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ (3 GÜN) SAMSUN 04-06 NİSAN 2014 LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ (3 GÜN) ANTALYA 04-06 NİSAN 2014 BİYOSİDAL ÜRÜN UYGULAYICI EĞİTİM PROGRAMI KOCAELİ 04-06 NİSAN 2014 ISO 50001 ENERJİ YÖNETİM SİSTEMİ BAŞ TETKİKÇİ EĞİTİMİ İZMİR 08-11 NİSAN 2014 YEŞİL YILDIZ (ÇEVREYE DUYARLI KONAKLAMA TESİSİ BELGESİ) EĞİTİMİ İZMİR 12-13 NİSAN 2014 ATIKSU ARITMA TESİSİ OPERATÖRÜ BİLGİLENDİRME EĞİTİMİ İSTANBUL 17-18 NİSAN 2014 İLETİŞİM Tel: 0 224 452 32 87 e-posta: [email protected] Tel: 0 312 419 80 76 e-posta: [email protected] Tel: 0 232 464 00 22 e-posta: [email protected] Tel :0 212 245 89 15 e-posta: [email protected] Tel: 0 312 419 80 76 e-posta: [email protected] Tel: 0 232 464 00 22 e-posta: [email protected] NİSAN 2014 EĞİTİM PROGRAMI İLETİŞİM Tel : 0 530 306 25 26 e-posta: [email protected] Tel : 0 362 431 01 80 e-posta: [email protected] Tel : 0 242 322 32 56 e-posta: [email protected] Tel : 0 262 323 62 73 e-posta: [email protected] Tel: 0 232 464 00 22 e-posta: [email protected] Tel: 0 232 464 00 22 e-posta: [email protected] Tel : 0 212 245 89 15 e-posta : [email protected] www.cmo.org.tr www.cevresektoru.com