PowerPoint Sunusu

advertisement
BASIN
RAPORU
YAZILI BASIN
HABERLERİ
HABER TÜRK – Kanser Tedavisi İçin Yılda 3 Milyar Lira Harcanıyor.
25.04.2017
TÜRKİYE – Kanseri Önleyen Tek Bir Besin Olamaz.
25.04.2017
TÜRKİYE – Kemoterapi Tartışması Hastaya Zarar Veriyor.
25.04.2017
TÜRKİYE – Türk İnsanında Kanser Geni Aranacak.
25.04.2017
YURT – Onkoloji Ünitesi Çalışanlarına 1.Lik Ödülü Verildi.
29.04.2017
ARTI HABER – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘İmmünoterapi’.
03.05.2017
ARTI HABER – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘İmmünoterapi’.
03.05.2017
DİRİLİŞ POSTASI – Kanseri Önlemek Tedaviden Daha Kolay
23.04.2017
AYYILDIZ TOROS – Tavuk Eti Kanser Yapar Diye Bir Yayın Yok.
24.04.2017
MEDİ KONGRE – 22. Ulusal Kanser Kongresi 1750 Uzmanı Bir Araya Getirdi.
01.05.2017
SABAH ADANA GÜNEY – Antalya’da Ulusal Kanser Kongresi
21.05.2017
MANİSA'DA GÜNDEM – CBÜ’lü Doktora Çifte Ödül.
22.04.2017
KAHRAMANMARAŞ’TA BUGÜN – Çiğ Süt Satışı İle İlgili Çok Önemli Kararlar.
28.04.2017
POPÜLER SAĞLIK – Editör’den
01.03.2017
POSTA İZMİR EGE – Ekmek Zararlı Demek Yanlış.
26.04.2017
MEDİKAL TREND – Kanser Harcamaları Artıyor.
01.05.2017
BURSA KENT – Kanser Harcamaları Artıyor.
01.05.2017
BİZİM ADANA – Kanser Tedavisi İçin Yılda 3 Milyar Lira Harcanıyor.
26.04.2017
MİRKUZEY – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘İmmünoterapi’.
02.05.2017
YENİ MESAJ – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem: İmmünoterapi.
03.05.2017
SAMSUN ARENA – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘immünoterapi’
01.05.2017
DİYARBAKIR YENİGÜN – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘immünoterapi’
30.04.2017
GÜNEYDOĞU EKSPRES – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘immünoterapi’
30.04.2017
GÜNEYDOĞU GÜNCEL – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘İmmünoterapi’
30.04.2017
DİYARBAKIR OLAY – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘immünoterapi’
30.04.2017
GÜMÜŞ KOZA – Kanser Tedavisinde Yeni Yöntem ‘İmmünoterapi’
01.05.2017
POSTA AKDENİZ – Kanserden Ölümler Artıyor.
01.05.2017
YENİ MANİSA – Kansere Karşı Nano Teknoloji Ödül Getirdi.
27.04.2017
HÜRRİYET AKDENİZ – Kanserin Maliyeti Yüksek.
23.04.2017
POPÜLER SAĞLIK – Kanser Artıyor.
01.03.2017
POPÜLER SAĞLIK – Kongre Takvimi
01.03.2017
POPÜLER SAĞLIK – Çocuk Ve Ergen Kanserlerinde Farkındalığı Artırmaya, Tanı Ve
Tedavilerinde Rehber Görevini Sürdürmeye Kararlıyız.
01.03.2017
POPÜLER SAĞLIK – Hedeflerimizin Ötesine Geçebileceğimize İnancımız Tamdır.
01.03.2017
POPÜLER SAĞLIK – 22. Ulusal Kanser Kongresi
01.03.2017
9 EYLÜL İZMİR – Özet: Tavuk Eti Kanser Yapar Diye Bir Yayın Yok.
23.04.2017
FİNİKE AKDENİZ – Prof. Dr. Özet: Tavuk Eti Kanser Yapar Diye Bir Yayın Yok.
25.04.2017
A GAZETESİ – Prof. Dr. Özet: Tavuk Eti Kanser Yapar Diye Bir Yayın Yok.
24.04.2017
BOR’UN SESİ – Sokak Sütüne Etiket.
28.04.2017
KIRKLAR HABER – Sütte Yeni Gelişmeler.
02.05.2017
HİLAL – Tavuk Eti Kanser Yapıyor İddiaları
26.04.2017
MEDİKAL TREND – Türk İnsanında Kanser Geni Aranacak.
01.05.2017
BATI ANTALYA – Tavuk Eti Kanser Yapar Diye Bir Yayın Yok.
24.04.2017
OSMANİYE OLAY – Uzman Dr. Ali Alkan 2017 Tıbbi Onkoloji Araştırma 1.Lik Ödülü Aldı.
29.04.2017
VATAN KIBRIS – Yakın Doğu Üniversitesi 22. Ulusal Kanser Kongresi’nde Temsil Edildi.
29.04.2017
STAR KIBRIS – YDÜ 22. Ulusal Kanser Kongresi’nde Temsil Edildi.
30.04.2017
HAKİKAT – YDÜ 22. Ulusal Kanser Kongresi’nde Temsil Edildi.
01.05.2017
MARDİN HABER – Yeni Yöntem ‘İmmünoterapi’
01.05.2017
İNTERNET
HABERLERİ
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
AYDINSES.COM /21.04.2017
GAZETESES.COM /21.04.2017
HABER1.COM /21.04.2017
MYNET.COM/21.04.2017
POLO.COM.TR /21.04.2017
HURRIYET.COM.TR / 21.04.2017
HABERLER.COM / 21.04.2017
ARTI49.COM / 21.04.2017
AYDINSES.COM / 21.04.2017
BENGITURKHABER.COM / 21.04.2017
GAZETESES.COM / 21.04.2017
HABER1.COM / 21.04.2017
HABERLERDENEVAR.COM / 21.04.2017
MYNET.COM / 21.04.2017
SONDAKIKA.COM / 21.04.2017
TELEHABER.COM / 21.04.2017
YURTGAZETESI.COM.TR / 21.04.2017
YURTHABER.MYNET.COM / 21.04.2017
PALO.COM.TR / 22.04.2017
TOPTANCIMGAZETESI.COM / 22.04.2017
Namık Kemal KILINÇ/SERİK (Antalya), () - ULUSAL Kanser Kongresi Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet
Özet, tavuk etinin kansere yol açtığı yönündeki yayınları eleştirerek, "5 milyar dolarlık bir
01.05.2017
ihracat potansiyeline sahibiz. Bu pazarı da bu tip yayınlarla 'kendi ayağımıza sıkar'
gibi zararlı
şekilde sunuyoruz. Şu ana kadar üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir yayın yok"
dedi. Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji
Grubu Derneği tarafından düzenlenen 22'nci Ulusal Kanser Kongresi Antalya'da başladı. Belek
Turizm Bölgesi'ndeki Regnum Carya Otel'de düzenlenen kongre kapsamında, Kongre Başkanı
Prof. Dr. Serdar Özkök, Kongre Eş Başkanları Prof. Dr. Ahmet Özet ve Prof. Dr. Mehmet Kantar,
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, Türk Radyasyon Onkolojisi
Derneği Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam, Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, Prof.Dr. Zeynep Özsaran ve
Doç. Dr. Neriman Sarı'nın katılımıyla basın toplantısı düzenlendi. Kongre Başkanı Prof. Dr.
Serdar Özkök, kongrenin 12 yıldır üç derneğin ortak katılımıyla düzenlendiğini söyledi. Prof.Dr.
Serdar Özkök, kongre kapsamında 11 tümör konseyi, 14 konferans, 39 panel, 13 sözel bildiri, 13
uydu sempozyum, 1 yuvarlak masa, 2 ASCO, 1 hasta dernekleri oturumu gerçekleştirildiğini
söyledi. 95 sözel bildiri ve 750 poster sunumu yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Özkök, Türkiye'deki
son kanser verileri ve şu anda aktif uygulanan kanser tarama sonuçlarının da kongrede
sunulduğunu kaydetti. Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet ise kansere bağlı ölüm
sonuçlarına değindi.
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
Dünyada ve Türkiye'de kanserin artan hastalık yükü nedeniyle en önemli sağlık sorunları
arasında yer aldığının altını çizen Prof. Dr. Özet, "Dünyada yıllık kanser görülme sıklığı 14
milyonken kansere bağlı ölümler 8 milyondur. Maalesef Türkiye'de her yıl 165 bin kanser
vakası görülmekte ve 80 bin kişiyi kansere bağlı ölümlerden kaybetmekteyiz" dedi. KANSER
HARCAMALARI Kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı harcamaların her yıl arttığına işaret
eden Prof. Dr. Özet, bu harcamaların yıllar içinde de artmaya devam edeceğini aktardı. Prof.
Dr. Özet, Türkiye'de sadece kanserin ilaçla tedavisine yılda 2.5- 3 milyar TL harcanırken, yeni
ilaçlar ve immünoterapi uygulamalarıyla bu harcamanın birkaç kat katlanacağının tahmin
edildiğini kaydetti. KEMOTERAPİ ÖLDÜRÜYOR İDDİASI Prof. Dr. Ahmet Özet, 'kemoterapi
öldürüyor' şeklindeki yayınları da eleştirdi. Bu konunun toplumda büyük sorun oluşturduğu
kaydeden Prof.Dr. Özet, “Bu durum hastalarımız için hayata tutuma şansı olanlar açısından
negatif bir etki oluşturuyor. Kemoterapi kabul edilebilir toksiteyle hastaların tedavisinde
kullanılan tedavi yöntemidir. Bu tip yayınların mümkün olduğunca kontrollü şekilde
yapılması gerekir" dedi.
'GDO TÜRKİYE'DE TEHLİKE ARZETMİYOR' Prof. Dr. Ahmet Özet, GDO'lu ürünler hakkında da
bilgiler vererek bu konuda Türkiye'de sık sık tartışmalar yaşandığına değindi. Prof. Dr. Özet,
Türkiye'de GDO'lu ürünlerin insanların tükettiği besinlerde kullanılmadığını, sadece hayvan
ve tavuk besinleri için kullanılan soya ve mısırda bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Özet, "O
açıdan GDO'nun Türkiye için tehlike arz etmiyor. Tükettiğimiz besinler içinde GDO'lu
ürünlerin koyulması yasak" diye konuştu. Prof.Dr. Özet, ekmeğin sağlık açısından zararlı
olduğunu iddialarına ilişkin de "Ekmekle beslenen bir grubuz. Ekmeği çok zararlı olarak
topluma sunmak oldukça yanlış. Kontrollü tüketmemiz gerekir. Ekmekle ilgili bir sorunumuz
yok" dedi. 'TAVUK ETİ KANSER YAPIYOR' İDDİALARI Türkiye'nin tarımsal sanayi alanında en
önemli üretimlerinden birisinin tavuk olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özet, tavuk etinin
kanser yaptığına dair yayınları da eleştirdi. Prof. Dr. Ahmet Özet, "5 milyar dolarlık bir ihracat
potansiyeline sahibiz. Bu pazarı da bu tip yayınlarla 'kendi ayağımıza sıkar' gibi zararlı şekilde
sunuyoruz. Şu ana kadar üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir yayın yok. Tavuk
proteininin tüketilmesinde bir sakınca görmüyoruz" diye konuştu. Prof. Dr. Ahmet Özet,
alternatif tedavilerin, kanserin tedavisi şeklinde sunulmasının da yanlış olduğunu belirterek,
"Organik ürünler ve diğer ürünlerle ilgili sıkıntılar var. Organik ürün tüketen kişilerde daha az
kanser oluştuğuna dair elimizde bilgi yok" diye konuştu. Prof. Dr. Özet, laboratuvar
aşamasındaki ilaçların da topluma 'kansere çare bulundu' diye sunulmasından yakındı.
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
'KANSERİ ÖNLEMEK TEDAVİ ETMEKTEN DAHA KOLAY' Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı
Prof. Dr. Mahmut Gümüş de kanseri önlemenin tedavi etmekten daha kolay olduğunu
vurguladı. Kanserin nedenlerini 'değiştirilebilen' ve 'değiştirilemeyen' nedenler diye ikiye
ayırdıklarını belirten Prof. Dr. Gümüş, şunları kaydetti: "Sigara ve diğer tütün ürünlerinden
uzak durarak, beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak,
alkol almayarak, kansere neden olabilecek virüslere karşı uygun tedbirleri alarak ve tuz
alımını kısıtlayarak kanser riskini yüzde 76 oranında azaltabiliriz. Tüm bu sayılan nedenler
kendi irademizle değiştirebileceğimiz nedenlerdir. Kalan yüzde 14 neden ise ultraviyole
radyasyon, hava kirliliği, sosyoekonomik koşullar ve mesleki kanser nedenleri gibi toplum
düzeyinde alınacak tedbirlerle önlenebilecek kanserlerdir. Sadece yüzde 10 kanser, kişisel ve
toplumsal olarak müdahil olamayacağımız, bir bakıma 'kötü şans' diyebileceğimiz ailesel ve
genetik faktörler nedeniyle oluşmaktadır." 'KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR'
Kanserle mücadelenin doğumla başladığını belirten Prof.Dr. Gümüş, "Bu nedenle kanserle
mücadelemizde bu saydığımız faktörlere odaklanmalıyız. Ve bu odaklanma doğumla birlikte
başlamalı. Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta tüm yaşam boyunca hasta
olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif olarak uzak tutmalı,
şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor yapmalarını sağlamalıyız.
Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında azaltmamız mümkün. Tüm
yapılacaklar bir yaşam tarzı değişikliği olarak algılanmalı ve tüm toplumu kapsayacak şekilde
insanlarımıza önerilmelidir" diye konuştu. Diğer katılımcılar da kendi alanlarındaki gelişmeler
hakkında bilgiler verdi.
'GDO TÜRKİYE'DE TEHLİKE ARZETMİYOR' Prof. Dr. Ahmet Özet, GDO'lu ürünler hakkında da
bilgiler vererek bu konuda Türkiye'de sık sık tartışmalar yaşandığına değindi. Prof. Dr. Özet,
Türkiye'de GDO'lu ürünlerin insanların tükettiği besinlerde kullanılmadığını, sadece hayvan
ve tavuk besinleri için kullanılan soya ve mısırda bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Özet, "O
açıdan GDO'nun Türkiye için tehlike arz etmiyor. Tükettiğimiz besinler içinde GDO'lu
ürünlerin koyulması yasak" diye konuştu. Prof.Dr. Özet, ekmeğin sağlık açısından zararlı
olduğunu iddialarına ilişkin de "Ekmekle beslenen bir grubuz. Ekmeği çok zararlı olarak
topluma sunmak oldukça yanlış. Kontrollü tüketmemiz gerekir. Ekmekle ilgili bir sorunumuz
yok" dedi. 'TAVUK ETİ KANSER YAPIYOR' İDDİALARI Türkiye'nin tarımsal sanayi alanında en
önemli üretimlerinden birisinin tavuk olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özet, tavuk etinin
kanser yaptığına dair yayınları da eleştirdi. Prof. Dr. Ahmet Özet, "5 milyar dolarlık bir ihracat
potansiyeline sahibiz. Bu pazarı da bu tip yayınlarla 'kendi ayağımıza sıkar' gibi zararlı şekilde
sunuyoruz. Şu ana kadar üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir yayın yok. Tavuk
proteininin tüketilmesinde bir sakınca görmüyoruz" diye konuştu.
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
Prof. Dr. Ahmet Özet, alternatif tedavilerin, kanserin tedavisi şeklinde sunulmasının da yanlış
olduğunu belirterek, "Organik ürünler ve diğer ürünlerle ilgili sıkıntılar var. Organik ürün
tüketen kişilerde daha az kanser oluştuğuna dair elimizde bilgi yok" diye konuştu. Prof. Dr.
Özet, laboratuvar aşamasındaki ilaçların da topluma 'kansere çare bulundu' diye
sunulmasından yakındı.
'KANSERİ ÖNLEMEK TEDAVİ ETMEKTEN DAHA KOLAY' Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı
Prof. Dr. Mahmut Gümüş de kanseri önlemenin tedavi etmekten daha kolay olduğunu
vurguladı. Kanserin nedenlerini 'değiştirilebilen' ve 'değiştirilemeyen' nedenler diye ikiye
ayırdıklarını belirten Prof. Dr. Gümüş, şunları kaydetti: "Sigara ve diğer tütün ürünlerinden
uzak durarak, beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak,
alkol almayarak, kansere neden olabilecek virüslere karşı uygun tedbirleri alarak ve tuz
alımını kısıtlayarak kanser riskini yüzde 76 oranında azaltabiliriz. Tüm bu sayılan nedenler
kendi irademizle değiştirebileceğimiz nedenlerdir. Kalan yüzde 14 neden ise ultraviyole
radyasyon, hava kirliliği, sosyoekonomik koşullar ve mesleki kanser nedenleri gibi toplum
düzeyinde alınacak tedbirlerle önlenebilecek kanserlerdir. Sadece yüzde 10 kanser, kişisel ve
toplumsal olarak müdahil olamayacağımız, bir bakıma 'kötü şans' diyebileceğimiz ailesel ve
genetik faktörler nedeniyle oluşmaktadır." 'KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR'
Kanserle mücadelenin doğumla başladığını belirten Prof.Dr. Gümüş, "Bu nedenle kanserle
mücadelemizde bu saydığımız faktörlere odaklanmalıyız. Ve bu odaklanma doğumla birlikte
başlamalı. Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta tüm yaşam boyunca hasta
olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif olarak uzak tutmalı,
şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor yapmalarını sağlamalıyız.
Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında azaltmamız mümkün. Tüm
yapılacaklar bir yaşam tarzı değişikliği olarak algılanmalı ve tüm toplumu kapsayacak şekilde
insanlarımıza önerilmelidir" diye konuştu. Diğer katılımcılar da kendi alanlarındaki gelişmeler
hakkında bilgiler verdi.
‘PROF. DR. MEHMET
KANTAR: ‘PEDİYATRİK ONKOLOJİ VE HEMATOLOJİ YAN DALLARININ
HER İKİSİ DE 3 YIL OLMALI.’
MEDİMAGAZİN.COM.TR / 21.04.2017
DRTUS.COM / 24.04.2017
HABERGARAJ.COM / 22.04.2017
Antalya’da düzenlenen, 22. Ulusal Kanser Kongresi 19 Nisan’da başladı. Kongre Eş Başkanı,
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Mehmet Kantar kongre basın toplantısında yaptığı açıklamada, pediyatrik onkoloji ve
hematoloji alanların çok geniş ve farklı konulara sahip iki dal olduğunu, hasta bakımı ve tıp
eğitimindeki sorunların önüne geçilmesi için bu iki disiplinin ayrılması gerektiğini ifade etti.
‘’Ülkemizde bir hastalık grubuna odaklanmak lüks görülüyor’’
Onkoloji ve hematolojiyi ilgilendiren bir hastalık olan lösemiler dışında, iyi huylu
(bening) hematolojik hastalıkların kanserle ilgisi olmadığının altını çizen Kantar, solid
tümörlerin de iyi huylu hematolojik hastalıklardan farklı olduğunu belirtti.
Son 20 yılda çocukluk çağı kanserlerinin yaşam oranlarında ve yaşayanların yaşam kalitesinde
önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Kantar, ‘’Bunun temel nedeni odaklanmadır, yani
çocuk kanseri tedavi eden doktorlar iyi huylu hastalıklarla uğraşmamaktadırlar. Hatta daha
ileri ülkelerde bu konuda uzmanlaşmış bazı doktorlar neredeyse tüm meslek yaşamlarını
beyin tümörü, Wilms tümörü, nöroblastom gibi tek bir tümör türü ile uğraşarak
geçirmektedirler. Bir hastalık grubuna odaklanmayı ülkemize lüks olarak görmek bu ülkemizin
hastalarına zarar verecektir. Odaklanmadan verilen tavizler yaşam hızlarında düşmelere yol
açabilecektir.’’ açıklamasında bulundu.
‘’Pediyatrik malig hastalıklar lösemiden ibaret değil’’
Kantar, ‘’Pediatrik Onkoloji eğitim süreci pediyatrik hematolojininkinden tamamen farklı olup,
bu eğitim süreci, 5-6 çeşit malign tümöre verilen 3-5 çeşit şemanın öğretilmesi ile geçirilen bir
süreç değildir ve pediyatrik malign hastalıklar sanıldığı gibi lösemiden ibaret değildir.
Lösemiler bu hastalıkların sadece yüzde 25’ini oluşturmaktadır.’’ şeklinde konuştu.
Çocukluk çağı kanserlerinde yaşam oranlarındaki artışın hastaların tedavi sonrasında izlem
sürecinin önemini artırdığını ifade eden Kantar, ‘’Pediyatrik onkologlar tedavinin geç yan
etkilerinin izlemi konusunda da eğitim almakta ve tecrübe kazanmaktadır. Kliniklerde sadece
yeni tanı alan hastalar değil, kanserden kurtulanlar da (survivor) izlenmektedir. Pediyatrik
onkoloji eğitimi 3 yılda tamamlanmalıdır.
‘PROF. DR. MEHMET
KANTAR: ‘PEDİYATRİK ONKOLOJİ VE HEMATOLOJİ YAN DALLARININ
HER İKİSİ DE 3 YIL OLMALI.’
MEDİMAGAZİN.COM.TR / 21.04.2017
DRTUS.COM / 24.04.2017
HABERGARAJ.COM / 22.04.2017
Hematoloji eğitimi için de bu söz konusudur. Bu iki bilim dalı da çok geniş bir yelpazede, tanı
ve tedavisi zor kompleks hastalıklar ile ilgilenmektedir. Bu iki bilim dalının birleşik eğitiminin 3
yılda tamamlanması asla mümkün değildir. Bu durum hasta güvenliğini tehlikeye atacaktır.’’
dedi.
‘’Türkiye’de yan dal uzmanları ağır iş yükü altında’’
Türkiye’de pediyatrik hematoloji ve onkoloji yan dalının pediyatri uzmanlığını bitirmiş
hekimler için cazip olmadığını belirten Kantar, ‘’Açılan yan dal kadrolarına Yandal Uzmanlık
Sınavı ile başvuran sayısı az.. Başlamış olsalar bile bir kısım yan dal uzmanları ağır iş yükü
koşulları ve onkolojinin getirdiği duygusal yük nedeniyle ayrılıyor. Tüm kliniklerde yan dal
eğitimi alan uzman sayısı 0-2 arasında değişiyor. The Journal of Pediatrics dergisinin Nisan
2006’daki raporuna göre ise, Amerika Birleşik Devletleri’nde pediyatrik hematoloji-onkoloji
yan dalı en çok tercih edilen ikinci yan dal ve yan dal yapmak isteyen pediyatristlerin yüzde
12,6’sı tercih etmektedir Bizde bu oran yüzde 1 bile değil.’’ ifadelerini kullandı.
‘’Çocukluk çağında görülen 60’ın üzerinde kanser var’’
Çocukluk çağında görülen kanser çeşitlerinin, nadir görülenler hariç, 60’ın üzerinde olduğu
bilgisini veren Kantar, her bir kanserin tanı yaklaşımı, tedavisi ve izleminde yapılması
gerekenlerin kendine has özellikler taşıdığını söyledi.
Pediyatrik onkoloji branşının başta pediyatrik onkoloji olmak üzere; nöroşirurji, ortopedi, göz,
kulak burun boğaz, radyasyon onkolojisi, radyoloji, nükleer tıp ve patoloji gibi çok
sayıda uzmanlık dalı ile ortak çalışma gerektiren bir dal olduğunu vurgulayan Kantar sözlerini
şöyle sürdürdü:
‘’Hatta erişkin onkoloji, radyasyon onkolojisi, cerrahi branşlar ve temel bilim dallarının ortak
konseyleri bu eğitimin olmazsa olmazlarıdır. Bu nedenle pediyatrik onkologlar, hematolojiden
farklı olarak eğitim süresince malign hastalıkların radyolojik ve histopatolojik bulguları, cerrahi
ve radyoterapi yaklaşımı konularında eğitim almak, deneyim kazanmak zorundadır.
Uzmanlık eğitimi döneminde bu bölümlerle ortak toplantılar ve yakın iş birliği gerekmektedir.
Hematoloji ile birleşik yapılan şu andaki onkoloji eğitiminde, yan dal uzmanlık öğrencilerimiz
18 ay içinde (ihtisas süresinin yarısı) bu donanımı kazamamaktadır. Yan dal uzmanlık
öğrencilerimizin eğitimlerinin yeterince gerçekleşemediğini üzülerek görmekteyiz.’’
‘KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR.’
NTV.COM.TR / 27.04.2017
ALEMİHABER.COM / 27.04.2017
HABERLERDENEVAR.COM/ 27.04.2017
HABERTARAYICI.COM / 27.04.2017
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, kanserle mücadelenin doğumla
başladığını belirterek kanseri önlemenin tedavi etmekten daha kolay olduğuna vurgu yaptı.
Onkoloji alanında en eski ve katılımı en yüksek kongrelerden biri olan Ulusal Kanser Kongresi;
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji
Grubu Derneği ile birlikte Antalya’da düzenlendi.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök, günümüzde kanserin ikinci sıklıkta ölüm nedeni
olmakla birlikte; erken tanı, kanser genetiğindeki gelişmeler ile kişisel tedavilerin gündeme
gelmesi ve multidisipliner yaklaşımlarla doğru tedavilerin uygulanması sonucu erken
evrelerde kür edilebilir, daha ileri evrelerde ise kronik hastalıklar grubuna girdiğine dikkat
çekti.
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet ise Türkiye’de her yıl 165 bin kanser vakası
görüldüğünü ve 80 bin kişinin kansere bağlı nedenlerden öldüğünü söyledi.
Kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı harcamaların yıllar içinde arttığını aktaran Özet,
“Sadece kanserin ilaçla tedavisine 2.5-3 milyar TL harcanırken, yeni ilaçlar ve immünoterapi
uygulamalarıyla bu harcamanın birkaç kat katlanacağı tahmin edilmektedir. Kanserin artan
sağlık sorunu olması nedeniyle ülkemizde kanserle ilgili her alanda ileri araştırmalar yapmak,
ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme üretimi ve kanserle ilgili politikaların üretilmesi amacıyla Türkiye
Sağlık Enstitülerine bağlı olarak 2014 yılında Türkiye Kanser Enstitüsü kuruldu. TÜSEB Kanser
Enstitüsü ülkemizde ve bölgemizde sağlık bilimleri alanında bilimsel çalışmalara katkıda
bulunmak isteyen bilim insanlarının araştırma ve çalışmalarının merkezi olmayı
hedeflemektedir” dedi.
“PEDİATRİK ONKOLOJİ VE HEMATOLOJİ YAN DAL EĞİTİMİ AYRILMALIDIR”
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kantar, Türkiye de Çocuk Onkoloji Uzmanlığı Eğitiminde
Sorunlara değindiği konuşmasında Pediatrik onkoloji ve hematoloji yan dal eğitiminin
ayrılarak her iki dal için de eğitim süresinin üç yıl olması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Kantar Pediatrik onkoloji ve pediatrik hematolojinin kendi içlerinde başlı başına çok
geniş ve farklı konulara sahip olduğuna dikkat çekerek şu açıklamada bulundu:
‘KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR.’
NTV.COM.TR / 27.04.2017
ALEMİHABER.COM / 27.04.2017
HABERLERDENEVAR.COM/ 27.04.2017
HABERTARAYICI.COM / 27.04.2017
“Son 20 yılda çocukluk çağı kanserlerinin yaşam oranlarında ve yaşayanların yaşam
kalitesinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bunun temel nedeni “odaklanmadır, yani çocuk
kanseri tedavi eden doktorlar iyi huylu hastalıklarla uğraşmamaktadırlar. Hatta daha ileri
ülkelerde bu konuda uzmanlaşmış bazı doktorlar neredeyse tüm meslek yaşamlarını beyin
tümörü, Wilms tümörü, nöroblastom gibi tek bir tümör türü ile uğraşarak geçirmektedirler.
Bir hastalık grubuna odaklanmayı ülkemize lüks olarak görmek bu ülkemizin hastalarına zarar
verecektir. Odaklanmadan verilen tavizler yaşam hızlarında düşmelere yol açabilecektir.
"UZMANLIK ALANINDA DETAYLI BİLGİ VE DENEYİME DOĞRU GİDİLİYOR"
21. yüzyılda tıpta son derece hızla gelişmeler olurken ve uzmanlık alanlarında daha detaylı
bilgi ve deneyime doğru gidilirken, Türkiye’de birçok batı ülkesinden önce, yasal çerçevede 25
yıldır edinilen kazanımların sürdürülmesi ve pediatrik onkoloji ve pediatrik hematoloji yan
dallarının ayrı tutularak, bu konularda daha derin bilgi ve deneyimlerin edinilmesinin ülkemiz
tıbbının ve çocuk hastalarının yararına olacağına inanıyoruz.”
Hematoloji eğitimi için de bu söz konusudur. Bu iki bilim dalı da çok geniş bir yelpazede, tanı
ve tedavisi zor kompleks hastalıklar ile ilgilenmektedir. Bu iki bilim dalının birleşik eğitiminin 3
yılda tamamlanması asla mümkün değildir. Bu durum hasta güvenliğini tehlikeye atacaktır.’’
dedi.
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
İHA.COM.TR / 21.04.2017
MİLLİYET.COM.TR / 21.04.2017
HABERTÜRK.COM.TR / 21.04.2017
HABERLER.COM / 21.04.2017
STAR.COM.TR/ 21.04.2017
81HABER.COM/ 21.04.2017
AJANSMANİSA.COM/ 21.04.2017
AKDENİZSONHABER.COM / 22.04.2017
AKITHABER.COM / 21.04.2017
AKSIYONHABER.COM / 21.04.2017
ALEMIHABER.COM / 22.04.2017
ALO25.COM / 21.04.2017
ANDROHIT.COM / 21.04.2017
ANTALYAHBR.COM / 22.04.2017
ANTALYAPOST.COM / 22.04.2017
ARTI49.COM / 21.04.2017
AVRUPATURKMENGAZETESI.COM / 21.04.2017
BERLINTURK.COM / 21.04.2017
BEYAZGAZETE.COM / 21.04.2017
BOLGEGUNDEM.COM / 21.04.2017
BURSAMANSET.COM.TR / 21.04.2017
BURSAMARMARA.COM
CRITURK.COM.TR / 21.04.2017
DOGUREHBERI.COM / 21.04.2017
EKOMETRE.COM / 21.04.2017
EMLAKEKI.COM / 21.04.2017
ERBAADAN.COM / 21.04.2017
ERZURUMFLAS.COM / 21.04.2017
FIRMAREHBERIM.COM / 21.04.2017
FITRATHABER.COM / 21.04.2017
HABER7.COM / 21.04.2017
HABERCANIK.COM / 21.04.2017
HABERISTANBUL.INFO / 21.04.2017
HABERLERDENEVAR.COM / 21.04.2017
HABERLERDENEVAR.COM / 22.04.2017
HABERLISAN.NET / 21.04.2017
HABERSITESI.COM / 21.04.2017
HABERTARAYICI.COM / 22.04.2017
HABERX.COM / 21.04.2017
HEDEFHALK.COM / 22.04.2017
HERDAKIKAHABER.NET / 22.04.2017
INEGOLONLINE.COM / 21.04.2017
ISTANBULHABER.COM.TR / 21.04.2017
KARAMANGUNDEM.COM / 22.04.2017
KAYSERİTEMPO.ORG / 22.04.2017
KIRIKHANOLAY.COM.TR / 21.04.2017
KONHABER.COM / 22.04.2017
KOYLERIM.COM / 21.04.2017
LODOSHABER.COM / 21.04.2017
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
MALATYAGUNCEL.COM / 21.04.2017
MANISADASONNOKTA.COM/ 21.04.2017
MANISAOKUYOR.COM / 21.04.2017
MARMARİSTV.COM.TR / 22.04.2017
MEDİKAYNAK.COM / 22.04.2017
MEDYARADAR.COM / 21.04.2017
MEMLEKET.COM.TR / 21.04.2017
MERHABAHABER.COM / 21.04.2017
MSN.COM / 21.04.2017
MYNET.COM / 21.04.2017
PUSULAHABER.COM.TR / 21.04.2017
SAYFAHABER.COM / 21.04.2017
SONDAKIKA.COM / 21.04.2017
SONDAKIKA.COM / 21.04.2017
SONDAKIKAHABER.COM.TR / 21.04.2017
SONHABERLER.COM / 21.04.2017
TIMETURK.COM / 21.04.2017
TİPFAK.COM / 22.04.2017
TR.RADAR.BG / 22.04.2017
TR.WIKIWET.ORG / 22.04.2017
ULKE.COM.TR / 21.04.2017
ULUSALPOST.COM / 21.04.2017
YENIMARMARAGAZETESI.COM / 21.04.2017
YURTHABER.MYNET.COM / 21.04.2017
ALEMİHABER.COM / 21.04.2017
İNCEKARA.COM.TR / 30.04.2017
ANTALYAHABERTAKIP.COM / 22.04.2017
SOZCU.COM.TR / 26.04.2017
7-24HABERCI.COM / 28.04.2017
SDHABERLER.COM / 26.04.2017
HASTANE.COM.TR / 21.04.2017
ANDROHIT.COM / 21.04.2017
22. Ulusal Kanser Kongresi
22. Ulusal Kanser Kongresi Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, GDO’lu ürünlerin Türkiye’de
tehlike oluşturmadığını belirterek, ekmeği tüketmenin topluma çok zararlı şekilde
yansıtmanın yanlış olduğunu kaydetti.
Onkoloji alanında en eski ve katılımı en yüksek kongrelerden biri olan Ulusal Kanser
Kongresi’nin (UKK) 22.’si, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği
ve Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği ile birlikte Antalya’nın Belek Turizm
Merkezindeki bir otelde başladı.
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısına Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök,
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kantar, Türk Tıbbi
Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği
Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam, Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, Prof. Dr. Zeynep Özsaran, Doç. Dr.
Neriman Sarı katıldı.
Prof. Dr. Serdar Özkök, kongre hakkında genel bilgiler verirken günümüzde kanserin ikinci
sıklıkta ölüm nedeni olmakla birlikte, erken tanı, kanser genetiğindeki gelişmeler ile kişisel
tedavilerin gündeme gelmesi ve multidisipliner yaklaşımlarla doğru tedavilerin uygulanması
sonucu erken evrelerde kür edilebilir, daha ileri evrelerde ise kronik hastalıklar grubuna
girdiğine dikkat çekti.
Ulusal Kanser Kongresi’nin, 12 yıldır üç derneğin ortak katılımı ile düzenlendiğini hatırlatan
Prof. Dr. Serdar Özkök, “Kanserin tanı ve tedavisine katkıda bulunan ve diğer disiplinlerden en
çok katılımcısı olan kongredir. Bu yıl 22’sini düzenlediğimiz Ulusal Kanser Kongresi
kapsamında 11 tümör konseyi, 14 konferans, 39 panel, 13 sözel bildiri, 13 uydu sempozyum,
1 yuvarlak masa, 2 ASCO, 1 hasta dernekleri oturumu gerçekleştirdik. 95 sözel bildiri ve 750
poster sunumu yapıldı. Türkiye’deki son kanser verileri ve şu anda aktif uygulanan kanser
tarama sonuçları da kongremizde sunuldu. Bilimsel çalışmaların tartışılmasının yanı sıra
onkoloji alanındaki kurumlarla olan sorunlar ve bunların çözümüne yönelik verdiğimiz önemle
paneller düzenledik. Türk Radyasyon Onkolojisi, Türk Tıbbi Onkoloji, Türk Pediatrik Onkoloji
Derneği, Ulusal Kanser Enstitüsü Başkanları’nın ve Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu ve Kamu Hastaneler Birliği Kurumlarının üst düzey yetkililerinin katıldığı
panelde araştırmalarda yaşanan zorluklar, özlük hakları vb. sorunlar ve çözüm önerileri
görüşüldü” diye konuştu.
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
Prof. Dr. Özkök, Türkiye’de düzenlenen kongreler içinde onkoloji alanında en büyük katılımın
sağlandığı kongrelerine hekimlerin yanı sıra genetik uzmanları, hemşire, teknisyen, psikolog
gibi bin 750 uzmana ev sahipliği yaptıklarını kaydetti.
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, 2014 yılında Türkiye’de kurulan Türkiye Kanser
Enstitüleri hakkında bilgi verirken kansere bağlı ölüm sonuçlarına değindi. Dünyada ve
Türkiye’de kanserin artan hastalık yükü nedeniyle en önemli sağlık sorunları arasında yer
aldığının altını çizen Prof. Dr. Özet: “Dünyada yıllık kanser görülme sıklığı 14 milyonken
kansere bağlı ölümler 8 milyondur. Ülkemizde ise erkeklerde yıllık kanser görülme sıklığı yüz
binde 248, kadınlarda ise yüz binde 170’dir. Maalesef Türkiye’de her yıl 165 bin kanser vakası
görülmekte ve 80 bin kişiyi kansere bağlı ölümlerden kaybetmekteyiz.
Kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı harcamalar yıllar içinde artmaktadır. Sadece kanserin
ilaçla tedavisine 2.5-3 milyar TL harcanırken, yeni ilaçlar ve immünoterapi uygulamalarıyla bu
harcamanın birkaç kat katlanacağı tahmin edilmektedir. Kanserin artan sağlık sorunu olması
nedeniyle ülkemizde kanserle ilgili her alanda ileri araştırmalar yapmak, ilaç, tıbbi cihaz ve
malzeme üretimi ve kanserle ilgili politikaların üretilmesi amacıyla Türkiye Sağlık Enstitülerine
bağlı olarak 2014 yılında Türkiye Kanser Enstitüsü kuruldu. TÜSEB Kanser Enstitüsü ülkemizde
ve bölgemizde sağlık bilimleri alanında bilimsel çalışmalara katkıda bulunmak isteyen bilim
insanlarının araştırma ve çalışmalarının merkezi olmayı hedeflemektedir” diye konuştu.
“Tartışılan, ekmek, yoğurt, tavuk,GDO hakkında açıklama”
Prof. Dr. Özet, son dönemde toplumda sıkça gündeme gelen konulara da açıklık
getirdi.‘Kemoterapi öldürüyor’ şeklindeki yayınların toplumda büyük sorun oluşturduğunun
altını çizen Prof. Dr. Özet, “Bu durum hastalarımız için hayata tutuma şansı olanlar açısından
negatif bir etki oluşturuyor. Kemoterapi kabul edilebilir toksiteyle hastaların tedavisinde
kullanılan tedavi yöntemidir. Bu tip yayınların mümkün olduğunca kontrollü şekilde yapılması
gerekir. Kemoterapinin zaman zaman yan etkileri ortaya çıkıyor, biliyoruz. Tıbbi onkologlar
olarak bu tedavinin eğitimini alıyoruz, bunlara uygun şekilde mücadele ederek en uygun
şekilde hastalarımıza uyguluyoruz” dedi.
“GDO, Türkiye’de tehlike arz etmiyor”
GDO’lu ürünler hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Özet, “GDO’lu ürünlerle ülkemizde sık sık
tartışmalar yaşanıyor. Bilindiği gibi ülkemizde GDO’lu ürünler insanların tükettiği besinlerde
kullanılmıyor. O açıdan GDO ülkemiz için tehlike arz etmiyor. Sadece hayvan ve tavuk besinleri
için kullanılan soya ve mısır içinde bunlar var. Ama bu hayvanlar tarafından tüketiliyor. Bizim
tükettiğimiz besinler içinde bu GDO’lu ürünlerin koyulması yasak” açıklamasını yaptı.
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
“Ekmek zararlı demek yanlış”
Ekmeğin zararlı olduğu yönünde söylemlerinde gündemde olduğunu aktaran Prof. Dr. Özet,
“Toplum olarak belirli bir gelir grubuna sahibiz. Ekmekle beslenen bir grubuz. Ekmeği çok
zararlı olarak topluma sunmak oldukça yanlış. Ama ekmeği kontrollü olarak tüketmemiz
gerekir. Ekmekle ilgili bir sorunumuz yok” dedi.
“Tavuk tüketilmeli”
Tartışılan yoğurt ve tavuk konusuna da değinen Prof. Dr. Özet:
“Ülkemizin tarımsa sanayi alanında en önemli üretimlerinden birisi tavuk üretimidir. 5 milyar
dolarlık bir ihracat potansiyeline sahibiz. Bu pazarı da bu tip yayınlarla kendi ayağımıza sıkar
gibi zararlı şekilde sunuyoruz. Şuana kadar üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir
yayın yok. Ucuz bir protein kaynağı olması nedeniyle tavuğun tüketilmesini öneriyoruz. Tavuk
proteininin tüketilmesinde bir sakınca görmüyoruz” dedi.
“Şekeri kontrollü tüketin”
Prof. Dr. Özet şöyle devam etti:
“Hazırlana yoğurtlar en uygun ve steril şekilde topluma ulaştırılıyor. Her kişiye git pazardan
süt al yoğurt yap demek, toplum için bir anksiyete oluşturuyor. Sakıncalı bir durum. Şeker
tüketiminin azaltılmasını öneriyoruz. Ama kontrollü tüketin. Toplum sağlığı için şekerli
ürünlerin, içeceklerin azaltılması önemlidir. Kanser hastasının zaten sınırlı beslenmesi olan
kişiye şeker sınırlaması yapmak doğru değil.”
“Organik ürünler kanser yapmaz doğru değil”
Alternatif tedavilerin, kanserin tedavisi şeklinde sunulmasının yanlış olduğuna değinen Prof.
Dr. Özet, “Organik ürünler ve diğer ürünlerle ilgili sıkıntılar var. Organik ürün tüketen kişilerde
daha az kanser oluştuğuna dair elimizde bilgi yok” dedi.
“Kanser ilacı çalışmaları”
Laboratuar aşamasında olan ilaçların topluma kansere çara bulundu diye sunulmasından
yakınan Prof. Dr. Özet, “Akciğer kanserinin tedavisinde kullanılan Küba aşısının klinik
çalışmaları devam ediyor. Klinik çalışması sonuçlanmadan çare diye sunulması yanlış. Akciğer
kanserinde Küba aşısı tam bir çare değil maalesef” bilgilerini verdi.
“Uzmanlık öğrencisi sıkıntısı”
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kantar, Türkiye de çocuk onkoloji uzmanlığı eğitiminde
sorunlara değindiği konuşmasında pediatrik onkoloji ve hematoloji yan dal eğitiminin
ayrılarak her iki dal için de yan dal eğitim süresinin üç yıl olması gerektiğini söyledi.
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
34 yıldır Türkiye’de çocuk onkologlarının yetiştiğini kaydeden Prof. Dr. Kantar, “Ayrı bir ihtisas
alanıyken 2005 yılında bu ihtisas maalesef uzmanlık örgütlerinin pediatrik ve pediatrik
onkolojinin istememesine rağmen birleştirildi. Bunu yasal yollara taşıdık. Eğitimin ayrılması
süreci bizim beklentilerimizden uzak gidiyor. Yurt dışında çocuk onkoloji uzmanları, onkoloji
ve hematoloji tercih olarak çocuk sağlığı hastalıkları içinde ikinci sırada tercih edilen üst
ihtisas olarak sayılırken, ülkemizde hiç tercih edilmeyen bir branş yıllardır. Bu branş zaten
tercih edilmezken birde iki eğitim birleştirilerek iyice artık eleman bulamaz hale geldik. 1983
yıllarında çocuk onkoloji uzmanı gönüllü kişiler artarken, şuanda eğitim birleştirildi, bilim
dalları birleştirildi. Şimdi ihtisasa gelen yan dal uzmanlık öğrencilerimiz senede iki kez sınava
girerken, şuanda tek sınava düşürüldü. Bu sınav aralıkta yapılıyor. Son yapılan sınavda sorular
mahkemelik oldu. Bu senede mahkemelik oldu. Aralıkta sınav yapılmasına rağmen sonuç
açıklanamadı. Çocuk onkoloji hocaları bizler, Türkiye’de 35 çocuk onkoloji merkezi var ama
yanımızda yetiştireceğimiz elemanları uzmanları beklerken, sınav sonuçları açıklanamadığı
için halen kimin geleceğini ihtisas yağacağını bilemiyoruz” ifadelerine yer verdi.
“Çocuk onkologları, doğru yerde görev yapmalı”
Prof. Dr. Kantar, çocuk onkolojisi ihtisasını bitirenlerin, çocuk onkoloji merkezlerinde görev
almamasının ise ayrı bir sorunları olduğunu vurguladı.
“Bu ülkenin bu kadar yetişmiş insan gücünü böyle harcama lüksü yok” diyen Prof. Dr. Kantar,
“Kolay yetişmiyor çocuk onkoloji uzmanı.36 ayın 18 ayını çocuk onkolojisi yaparak geçiriyorlar.
Çocuklarda kanser nadir vaka. Türkiye nüfusunun yüzde 36’sının 19 yaş altında olduğunu
düşünürseniz, her 3 bireyden biri Türkiye’de çocuk yada ergen. Göreceli olsa da ülkemizde
çocuk kanseri 2 bin 2500 bekleniyor. 1983 yılından bu yana bu kadar yol alan bilim dalının
şuanda çocuk onkoloji uzmanları 18 ay hastalarını takip edebiliyor. Çocukların yüzde 70’inin
kanserden kurtulduğunu düşünürsek, başarı oranları çok yüksektir. Bu çocukların uzun dönem
takipleri ve kanser yan etkisini, eğitimlerine gelen arkadaşların yapması gerekir” dedi.
“Radyoterapinin önemi”
Radyoterapide gelişen teknolojiler ve stereotaktik radyoterapi kullanım alanları hakkında bilgi
veren Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam, “Günümüzde en
önemli sağlık problemlerinden biri olan “kanser” tedavisinde, bilgi birikiminin artması ve
modern teknolojinin uygun hastalarda gerektiği şekilde uygulanabilir olması ile multidisipliner
yaklaşımda radyoterapinin katkısı, özellikle erken evrelerde saptanan meme, akciğer, gırtlak,
prostat, kadın genital organ tümörleri ve benzeri pek çok kanser tipinde etkin kontrol ve
yüksek yaşam kalitesi sağlamasıyla, belirgin olarak artmaktadır” diye konuştu.
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
“Stereotaktik ablatif beden radyoterapi”
Radyasyon ile tedavi yöntemleri kanser tedavisinde en önemli parçalardan biri olduğunu
vurgulayan Prof. Dr. Sağlam, “Teknolojik gelişmelere paralel olarak hızla ilerleyen radyasyon
onkolojisi halen neredeyse tüm kanser tiplerinin tedavisinde, her evrede yer almakta ve
hastalarda ciddi yan etkiler yaratmadan tedavi sonuçlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Son
kanser istatistiklerine göre sigara içme oranında düşmeler gözlense de erkeklerde görülen en
sık kanser akciğer bölgesi kanserleridir. Sigara içen bireylere uygulanmaya başlayan tarama
programları da erken evrede çok sayıda kanser teşhis edilebilmesinin yolunu açmıştır. Akciğer
yerleşimli kanserlerde cerrahi önemli bir tedavi seçeneğiyken, günümüzde özellikle genel
durumu, yaşı, diğer hastalıkları sebebiyle ameliyat olamayacak hastalar için hedeflenmiş
yoğun dozu belli bir noktaya vererek yapılan özel tekniklerle (stereotaktik ablatif beden
radyoterapi) seçilmiş erken evre akciğer kanserleri hastalarında cerrahi sonuçlarla benzer
şekilde yüzde 90’lara varan tedavi şansı söz konusu olabilmektedir” ifadelerine yer verdi.
“Ameliyatsız tedavi”
Prof. Dr. Sağlam şöyle konuştu:
“Günümüzde pek çok deneyimli merkezde yapılan stereotaktik radyoterapi, radyoterapi ile
tedavide önemli bir kapı açmıştır. Cerrahi için uygun olmayan hastalardaki erken dönem
başarılı sonuçlardan yola çıkarak, cerrahi için uygun olan hastalarda da ameliyatsız, tedavi
seçeneği olarak sunulmaya başlanmış ve cerrahi ile benzer şekilde hastalıktan kurtulmayı
mümkün kıldığı görülmektedir. Ameliyat ve getirdiği risklere göre herhangi bir yan etki
gözlenmezken tedavi hızla yapılabilmekte, seçilmiş hastalarda uygun şekilde yapıldığında
minimum risk taşımakta, ayrıca solunum sıkıntısı olan ve yaşlı hastalarda da uygulanması
önünde engel bulunmamaktadır.”
“Kanserle mücadele doğumla başlar”
Prof. Dr. Mahmut Gümüş, kanserle mücadelenin doğumla başladığını belirterek kanseri
önlemenin tedavi etmekten daha kolay olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Gümüş, kanserin
nedenlerini değiştirilebilen ve değiştirilemeyen nedenler diye ikiye ayırdıklarını belirterek,
“Yapılan farklı çalışmalar göstermiştir ki sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak durarak,
beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak, alkol almayarak,
kansere neden olabilecek virüslere karşı uygun tedbirleri alarak ve tuz alımını kısıtlayarak
kanser riskini yüzde 76 oranında azaltabiliriz. Tüm bu sayılan nedenler kendi irademizle
değiştirebileceğimiz nedenlerdir. Kalan %14 neden ise Ultra Viyole radyasyon, hava kirliliği,
sosyoekonomik koşullar ve mesleki kanser nedenleri gibi toplum düzeyinde alınacak
tedbirlerle önlenebilecek kanserlerdir. Sadece yüzde 10 kanser, kişisel ve toplumsal olarak
müdahil olamayacağımız, bir bakıma "kötü şans" diyebileceğimiz ailesel ve genetik faktörler
nedeniyle oluşmaktadır” diye konuştu.
‘22. ULUSAL KANSER KONGRESİ’
“Kanserle mücadele doğumla başlar”
Prof. Dr. Gümüş konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu nedenle kanserle mücadelemizde bu saydığımız faktörlere odaklanmalıyız. Ve bu
odaklanma doğumla birlikte başlamalı. Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta
tüm yaşam boyunca hasta olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif
olarak uzak tutmalı, şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor
yapmalarını sağlamalıyız. Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında
azaltmamız mümkün. Bu noktada önemsediğimiz bir konu, alınacak bu tedbirlerin hastalık
tanısından sonra yararı olabileceği gibi daha da önemlisi hasta olmadan önce yararının çok
daha fazla olacağıdır. Tüm yapılacaklar bir yaşam tarzı değişikliği olarak algılanmalı ve tüm
toplumu kapsayacak şekilde insanlarımıza önerilmelidir.”
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
SOZCU.COM.TR /21.04.2017
HABERLER.COM /21.04.2017
ANDROHIT.COM /21.04.2017
MSN.COM /21.04.2017
SONDAKIKA.COM /21.04.2017
TELEHABER.COM /21.04.2017
AYYIDILDIZGAZETESİ.COM /21.04.2017
TURKISH.SHAFAQNA.COM / 22.04.2017
ULUSAL Kanser Kongresi Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, tavuk etinin kansere yol açtığı
yönündeki yayınları eleştirerek, '5 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeline sahibiz. Bu pazarı
da bu tip yayınlarla 'kendi ayağımıza sıkar' gibi zararlı şekilde sunuyoruz. Şu ana kadar
üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir yayın yok' dedi.
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji
Grubu Derneği tarafından düzenlenen 22'nci Ulusal Kanser Kongresi Antalya'da başladı. Belek
Turizm Bölgesi'ndeki Regnum Carya Otel'de düzenlenen kongre kapsamında, Kongre Başkanı
Prof. Dr. Serdar Özkök, Kongre Eş Başkanları Prof. Dr. Ahmet Özet ve Prof. Dr. Mehmet Kantar,
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, Türk Radyasyon Onkolojisi
Derneği Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam, Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, Prof.Dr. Zeynep Özsaran ve
Doç. Dr. Neriman Sarı'nın katılımıyla basın toplantısı düzenlendi.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök, kongrenin 12 yıldır üç derneğin ortak katılımıyla
düzenlendiğini söyledi. Prof.Dr. Serdar Özkök, kongre kapsamında 11 tümör konseyi, 14
konferans, 39 panel, 13 sözel bildiri, 13 uydu sempozyum, 1 yuvarlak masa, 2 ASCO, 1 hasta
dernekleri oturumu gerçekleştirildiğini söyledi. 95 sözel bildiri ve 750 poster sunumu
yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Özkök, Türkiye'deki son kanser verileri ve şu anda aktif
uygulanan kanser tarama sonuçlarının da kongrede sunulduğunu kaydetti.
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet ise kansere bağlı ölüm sonuçlarına değindi. Dünyada
ve Türkiye'de kanserin artan hastalık yükü nedeniyle en önemli sağlık sorunları arasında yer
aldığının altını çizen Prof. Dr. Özet, 'Dünyada yıllık kanser görülme sıklığı 14 milyonken kansere
bağlı ölümler 8 milyondur. Maalesef Türkiye'de her yıl 165 bin kanser vakası görülmekte ve 80
bin kişiyi kansere bağlı ölümlerden kaybetmekteyiz' dedi.
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
SOZCU.COM.TR /21.04.2017
HABERLER.COM /21.04.2017
ANDROHIT.COM /21.04.2017
MSN.COM /21.04.2017
SONDAKIKA.COM /21.04.2017
TELEHABER.COM /21.04.2017
AYYIDILDIZGAZETESİ.COM /21.04.2017
TURKISH.SHAFAQNA.COM / 22.04.2017
KANSER HARCAMALARI
Kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı harcamaların her yıl arttığına işaret eden Prof. Dr.
Özet, bu harcamaların yıllar içinde de artmaya devam edeceğini aktardı. Prof. Dr. Özet,
Türkiye'de sadece kanserin ilaçla tedavisine yılda 2.5- 3 milyar TL harcanırken, yeni ilaçlar ve
immünoterapi uygulamalarıyla bu harcamanın birkaç kat katlanacağının tahmin edildiğini
kaydetti.
KEMOTERAPİ ÖLDÜRÜYOR İDDİASI
Prof. Dr. Ahmet Özet, 'kemoterapi öldürüyor' şeklindeki yayınları da eleştirdi. Bu konunun
toplumda büyük sorun oluşturduğu kaydeden Prof.Dr. Özet, “Bu durum hastalarımız için
hayata tutuma şansı olanlar açısından negatif bir etki oluşturuyor. Kemoterapi kabul edilebilir
toksiteyle hastaların tedavisinde kullanılan tedavi yöntemidir. Bu tip yayınların mümkün
olduğunca kontrollü şekilde yapılması gerekir' dedi.
'GDO TÜRKİYE'DE TEHLİKE ARZETMİYOR'
Prof. Dr. Ahmet Özet, GDO'lu ürünler hakkında da bilgiler vererek bu konuda Türkiye'de sık sık
tartışmalar yaşandığına değindi. Prof. Dr. Özet, Türkiye'de GDO'lu ürünlerin insanların
tükettiği besinlerde kullanılmadığını, sadece hayvan ve tavuk besinleri için kullanılan soya ve
mısırda bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Özet, 'O açıdan GDO'nun Türkiye için tehlike arz
etmiyor. Tükettiğimiz besinler içinde GDO'lu ürünlerin koyulması yasak' diye konuştu. Prof.Dr.
Özet, ekmeğin sağlık açısından zararlı olduğunu iddialarına ilişkin de 'Ekmekle beslenen bir
grubuz. Ekmeği çok zararlı olarak topluma sunmak oldukça yanlış. Kontrollü tüketmemiz
gerekir. Ekmekle ilgili bir sorunumuz yok' dedi.
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
SOZCU.COM.TR /21.04.2017
HABERLER.COM /21.04.2017
ANDROHIT.COM /21.04.2017
MSN.COM /21.04.2017
SONDAKIKA.COM /21.04.2017
TELEHABER.COM /21.04.2017
AYYIDILDIZGAZETESİ.COM /21.04.2017
TURKISH.SHAFAQNA.COM / 22.04.2017
'TAVUK ETİ KANSER YAPIYOR' İDDİALARI
Türkiye'nin tarımsal sanayi alanında en önemli üretimlerinden birisinin tavuk olduğunu
vurgulayan Prof. Dr. Özet, tavuk etinin kanser yaptığına dair yayınları da eleştirdi. Prof. Dr.
Ahmet Özet, '5 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeline sahibiz. Bu pazarı da bu tip yayınlarla
'kendi ayağımıza sıkar' gibi zararlı şekilde sunuyoruz. Şu ana kadar üretilmiş tavukların kanser
oluşturduğuna dair bir yayın yok. Tavuk proteininin tüketilmesinde bir sakınca görmüyoruz'
diye konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Özet, alternatif tedavilerin, kanserin tedavisi şeklinde sunulmasının da yanlış
olduğunu belirterek, 'Organik ürünler ve diğer ürünlerle ilgili sıkıntılar var. Organik ürün
tüketen kişilerde daha az kanser oluştuğuna dair elimizde bilgi yok' diye konuştu.
Prof. Dr. Özet, laboratuvar aşamasındaki ilaçların da topluma 'kansere çare bulundu' diye
sunulmasından yakındı.
'KANSERİ ÖNLEMEK TEDAVİ ETMEKTEN DAHA KOLAY'
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş de kanseri önlemenin tedavi
etmekten daha kolay olduğunu vurguladı. Kanserin nedenlerini 'değiştirilebilen' ve
'değiştirilemeyen' nedenler diye ikiye ayırdıklarını belirten Prof. Dr. Gümüş, şunları kaydetti:
'Sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak durarak, beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan
uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak, alkol almayarak, kansere neden olabilecek virüslere
karşı uygun tedbirleri alarak ve tuz alımını kısıtlayarak kanser riskini yüzde 76 oranında
azaltabiliriz. Tüm bu sayılan nedenler kendi irademizle değiştirebileceğimiz nedenlerdir. Kalan
yüzde 14 neden ise ultraviyole radyasyon, hava kirliliği, sosyoekonomik koşullar ve mesleki
kanser nedenleri gibi toplum düzeyinde alınacak tedbirlerle önlenebilecek kanserlerdir.
Sadece yüzde 10 kanser, kişisel ve toplumsal olarak müdahil olamayacağımız, bir bakıma 'kötü
şans' diyebileceğimiz ailesel ve genetik faktörler nedeniyle oluşmaktadır.‘
‘PROF. DR. ÖZET: TAVUK ETİ KANSER YAPAR DİYE BİR YAYIN YOK.’
SOZCU.COM.TR /21.04.2017
HABERLER.COM /21.04.2017
ANDROHIT.COM /21.04.2017
MSN.COM /21.04.2017
SONDAKIKA.COM /21.04.2017
TELEHABER.COM /21.04.2017
AYYIDILDIZGAZETESİ.COM /21.04.2017
TURKISH.SHAFAQNA.COM / 22.04.2017
'KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR'
Kanserle mücadelenin doğumla başladığını belirten Prof.Dr. Gümüş, 'Bu nedenle kanserle
mücadelemizde bu saydığımız faktörlere odaklanmalıyız. Ve bu odaklanma doğumla birlikte
başlamalı. Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta tüm yaşam boyunca hasta
olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif olarak uzak tutmalı,
şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor yapmalarını sağlamalıyız.
Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında azaltmamız mümkün. Tüm
yapılacaklar bir yaşam tarzı değişikliği olarak algılanmalı ve tüm toplumu kapsayacak şekilde
insanlarımıza önerilmelidir' diye konuştu.
Diğer katılımcılar da kendi alanlarındaki gelişmeler hakkında bilgiler verdi.
‘ANTALYA’DA ULUSAL KANSER KONGRESİ.’
SABAH.COM.TR / 21.05.2017
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Pediatrik Onkoloji Grubu ve Türk Tıbbi Onkoloji
Derneği'nin ev sahipliğinde Antalya'da gerçekleştirilen 22. Ulusal Kanser Kongresi, başarıyla
tamamlandı. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu, kongrede "Glioblastomda Tedavi" panelinde başkanlık
görevinin yanısıra meme kanserleri ve gastrointestinal sistem kanserleri ile ilgili posterleri
değerlendirme kurulunda yer aldı.
‘ÇİĞ SÜT SATIŞI İLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ KARAR’
GAZETEMISTANBUL.COM / 27.04.2017
BURSADABUGUN.COM / 27.04.2017
KANALMARAS.COM / 27.04.2017
GAZETETURKA.COM / 27.04.2017
AYDINPOST.COM / 27.04.2017
HABERGUNCE.COM / 27.04.2017
T24.COM.TR / 27.04.2017
A24.COM.TR / 27.04.2017
HURRIYET.COM.TR / 27.04.2017
POSTA.COM.TR / 27.04.2017
CAYYOLU.COM.TR / 27.04.2017
F5HABER.COM / 27.04.2017
GAZETEKRITIK.COM / 27.04.2017
GOZLEMGAZETESI.COM / 27.04.2017
HABERERK.COM / 27.04.2017
HABERGARAJ.COM / 27.04.2017
HALKINHABERCISI.COM / 27.04.2017
ISTIKLAL.COM.TR / 27.04.2017
MANISAHABERLERI.COM / 27.04.2017
MANISAKULISHABER.COM / 27.04.2017
MAYDANOZHABER.COM / 27.04.2017
OBJEKTIFHABER.COM / 27.04.2017
PARALIMANI.COM / 27.04.2017
RASTHABER.COM / 27.04.2017
TRABZONHABER.COM.TR / 27.04.2017
ADANAHABERMERKEZI.COM / 27.04.2017
EGEHABER.COM / 27.04.2017
OLAYBURSA.COM / 27.04.2017
YURTGAZETESI.COM.TR / 27.04.2017
MIKROFON.COM.TR / 27.04.2017
TIMETURK.COM / 27.04.2017
DOSYAHABER.COM / 27.04.2017
SOZCU.COM.TR / 27.04.2017
GAZETESOK.COM / 27.04.2017
KAPAZAR.NET / 27.04.2017
SDHABERLER.COM / 27.04.2017
FAMAHABER.COM / 27.04.2017
FINANSGUNDEM.COM / 27.04.2017
BORSAGUNDEM.COM / 27.04.2017
TURKHABERLER.TV / 27.04.2017
KARAR.COM / 27.04.2017
SGKREHBERI.COM / 27.04.2017
TURKTIME.COM / 27.04.2017
YENISAFAK.COM / 27.04.2017
DOGRUHABER.COM.TR / 27.04.2017
KANALAHABER.COM / 27.04.2017
MARASHABERLER.COM / 30.04.2017
SUPERHABER.TV / 27.04.2017
MARASMEDYAMERKEZI.COM / 30.04.2017
HUKUKİHABER.COM / 27.04.2017
‘ÇİĞ SÜT SATIŞI İLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ KARAR’
ÇİĞ sütle ilgili tebliğ yayımlandı. Buna göre, sokaktan alınan sütlerin paketlerinde son
kullanma tarihinden, işletmenin adına, sütün miktarına kadar her türlü bilgi etiketler halinde
yer alacak. Tebliğe göre artık marketlerde de ambalajlı bir şekilde çiğ süt satışı yapılabilecek.
Çiğ Sütün Arzına Dair Tebliğ, Resmi Gazete'de yayımlandı. Böylece çiğ sütün yerel
perakendeciler tarafından son tüketiciye arzına ilişkin usul ve esasları belirlendi.
Tebliğe göre bundan sonra çiğ süt, sağımdan hemen sonra 4 °C'nin altındaki sıcaklıklara
soğutulacak ve nakil sırasındaki sıcaklığı 4 °C'yi geçemeyecek. Tebliğ kapsamında son
tüketiciye arz edilecek çiğ süt işlenemeyecek, dondurulamayacak, herhangi bir bileşeni
ayrılamayacak, bir bileşen eklenemeyecek, separatörden geçirilemeyecek, farklı hayvan
türlerine ait sütler karıştırılamaz veya çiğ sütte değişikliğe neden olabilecek herhangi bir
işleme tabi tutulamayacak. Bunun yanında sütü satmak isteyen işletme, yetkililerden izin
belgesi almak zorunda olacak.
Tebliğ kapsamında çiğ sütün son tüketiciye arzı, sağımdan itibaren 24 saat içerisinde
gerçekleştirilecek. Farklı sağım zamanları olan çiğ sütlerin arzı sırasında ilk sağım zamanı esas
alınacak. Çiğ sütün son tüketim süresi, ilk sağım saatinden itibaren 48 saati geçemeyecek.
‘ÇİĞ SÜT SATIŞI İLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ KARAR’
EN AZ BİR LİTRELİK AMBALAJ
Yeni Şafak'ın haberine göre çiğ süt kendine özgü renk, tat ve kokuda olacak. Süt bileşeni
dışında dışında herhangi bir madde içermeyecek.
Hazır ambalajlı çiğ süt için en az 1 litrelik ve tek kullanımlık ambalajlar kullanılacak. Yerel
perakendecide çiğ süt son tüketiciye; sadece otomatik satış makinesi aracılığıyla tek
kullanımlık ambalaj veya tüketici tarafından sağlanan kap içerisinde veya hazır ambalajlı
olarak arz edilecek. Satış sırasında çiğ süt, 0°C ila 4°C arasındaki sıcaklıklarda muhafaza
edilecek.
MAKİNE GÜNLÜK DOLACAK
Bundan sonra sütler elektrik ve sıcak/soğuk su tedarikine sahip olan alanlara yerleştirilecek.
Makine, yükleme konteynerinin ve süt kanallarının temizlik ve dezenfeksiyonu için otomatik
bir sisteme sahip olacak. Boşaltma ve dolum zaman aralığının çok kısa olduğu her seri
dolumdan sonra ve tüm hallerde günde en az bir defa uygun bir şekilde temizlenir ve
dezenfekte edilecek. Makine, günlük olarak doldurulacak. Gün içinde yeni dolum yapılmadan
önce, önceki dolumdan kalan çiğ süt boşaltılacak. Makinenin çiğ süt ile temasta bulunan tüm
yüzeyleri, gıda ile temasa uygun madde ve malzemeden üretilecek.
Çiğ süt ile doğrudan temas eden yüzeyler kolay temizlenebilir, düzgün, yıkanabilir, korozyona
dayanıklı ve toksik olmayan maddelerden yapılacak. Ve makine, çiğ sütün 0°C ila 4°C
arasındaki sıcaklıklarda muhafazasını sağlayacak.
SOKAK SÜTÜNE ETİKET
Çiğ sütün son tüketiciye satışı sırasında ürünün adı, işletmecisi, işletmenin adresi, hayvancılık
işletme numarası, sağım tarihi, son tüketim tarihi pakette yazılacak. Bunun yanında paketin
üzerinde en az bir cm olacak şekilde “Çiğ süt”, “24 saat içinde kullanılmalı”, “Kullanmadan
önce kaynatın, “0- 4 derece arasında buzdolabında saklayın” ifadeleriyle birlikte miktar
bilgileri de yer alacak. Tebliğin uygulamasını da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
yürütecek.
TÜKETİCİYE UYARI
Gıdaların organik olma kriterleri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayınlanan
yönetmeliklerle belirlenmişti. Uzmanlar, sadece bakanlığın “organik logosu” taşıyan sütlerin
organik olduğunu söylerken, "Bilinçli tüketicilerin aldıkları üründe muhakkak bu logoya dikkat
etmeleri gerekir. Sertifikalı olmayan hiçbir ürün organik ürün değildir. Buna sokak sütleri de
dahildir” uyarısı yaptı.
‘DHA YURT BÜLTENİ’
MYNET.COM / 22.04.2017
HABERLER.COM /22.04.2017
ANDROHIT.COM / 22.04.2017
ARTI49.COM / 22.04.2017
AYDINSES.COM / 22.04.2017
GAZETESES.COM / 22.04.2017
HABER1.COM / 22.04.2017
SONDAKIKA.COM / 22.04.2017
MYNET.COM / 21.04.2017
ANDROHIT.COM / 21.04.2017
ARTI49.COM / 21.04.2017
AYDINSES.COM / 21.04.2017
SONDAKIKA.COM / 21.04.2017
"ENDİŞE OLUŞTURMAYA GEREK YOK"
Uzmanların sütlerle ilgili kanser uyarılarının panik oluşturduğuna dikkat çekti. 22. Ulusal
Kanser Kongresi'nde konuşan Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, sokak sütünü
tüketmekte sakınca olmadığını söylerken, "Pazardan süt alıp yoğurt yap açıklamaları da
endişe oluşturuyor. Kanser olursunuz demek yanlış. Organik besin tüketin deniyor. Ama
fiyatları da belli. Yapılan yayınlarda da bu tip açıklamalara dikkat etmek gerekir" diye
konuştu.
Prof. Dr. Özet: Tavuk eti kanser yapar diye bir yayın yok
ULUSAL Kanser Kongresi Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, tavuk etinin kansere yol açtığı
yönündeki yayınları eleştirerek, "5 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeline sahibiz. Bu pazarı
da bu tip yayınlarla 'kendi ayağımıza sıkar' gibi zararlı şekilde sunuyoruz. Şu ana kadar
üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir yayın yok" dedi.
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji
Grubu Derneği tarafından düzenlenen 22'nci Ulusal Kanser Kongresi Antalya'da başladı.
Belek Turizm Bölgesi'ndeki Regnum Carya Otel'de düzenlenen kongre kapsamında, Kongre
Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök, Kongre Eş Başkanları Prof. Dr. Ahmet Özet ve Prof. Dr.
Mehmet Kantar, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, Türk
Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam, Prof. Dr. Başak Oyan Uluç,
Prof.Dr. Zeynep Özsaran ve Doç. Dr. Neriman Sarı'nın katılımıyla basın toplantısı düzenlendi.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök, kongrenin 12 yıldır üç derneğin ortak katılımıyla
düzenlendiğini söyledi. Prof.Dr. Serdar Özkök, kongre kapsamında 11 tümör konseyi, 14
konferans, 39 panel, 13 sözel bildiri, 13 uydu sempozyum, 1 yuvarlak masa, 2 ASCO, 1 hasta
dernekleri oturumu gerçekleştirildiğini söyledi. 95 sözel bildiri ve 750 poster sunumu
yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Özkök, Türkiye'deki son kanser verileri ve şu anda aktif
uygulanan kanser tarama sonuçlarının da kongrede sunulduğunu kaydetti.
‘DHA YURT BÜLTENİ’
MYNET.COM / 22.04.2017
HABERLER.COM /22.04.2017
ANDROHIT.COM / 22.04.2017
ARTI49.COM / 22.04.2017
AYDINSES.COM / 22.04.2017
GAZETESES.COM / 22.04.2017
HABER1.COM / 22.04.2017
SONDAKIKA.COM / 22.04.2017
MYNET.COM / 21.04.2017
ANDROHIT.COM / 21.04.2017
ARTI49.COM / 21.04.2017
AYDINSES.COM / 21.04.2017
SONDAKIKA.COM / 21.04.2017
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet ise kansere bağlı ölüm sonuçlarına değindi. Dünyada
ve Türkiye'de kanserin artan hastalık yükü nedeniyle en önemli sağlık sorunları arasında yer
aldığının altını çizen Prof. Dr. Özet, "Dünyada yıllık kanser görülme sıklığı 14 milyonken
kansere bağlı ölümler 8 milyondur. Maalesef Türkiye'de her yıl 165 bin kanser vakası
görülmekte ve 80 bin kişiyi kansere bağlı ölümlerden kaybetmekteyiz" dedi.
KANSER HARCAMALARI
Kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı harcamaların her yıl arttığına işaret eden Prof. Dr.
Özet, bu harcamaların yıllar içinde de artmaya devam edeceğini aktardı. Prof. Dr. Özet,
Türkiye'de sadece kanserin ilaçla tedavisine yılda 2.5- 3 milyar TL harcanırken, yeni ilaçlar ve
immünoterapi uygulamalarıyla bu harcamanın birkaç kat katlanacağının tahmin edildiğini
kaydetti.
'GDO TÜRKİYE'DE TEHLİKE ARZETMİYOR'
Prof. Dr. Ahmet Özet, GDO'lu ürünler hakkında da bilgiler vererek bu konuda Türkiye'de sık
sık tartışmalar yaşandığına değindi. Prof. Dr. Özet, Türkiye'de GDO'lu ürünlerin insanların
tükettiği besinlerde kullanılmadığını, sadece hayvan ve tavuk besinleri için kullanılan soya ve
mısırda bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Özet, "O açıdan GDO'nun Türkiye için tehlike arz
etmiyor. Tükettiğimiz besinler içinde GDO'lu ürünlerin koyulması yasak" diye konuştu.
Prof.Dr. Özet, ekmeğin sağlık açısından zararlı olduğunu iddialarına ilişkin de "Ekmekle
beslenen bir grubuz. Ekmeği çok zararlı olarak topluma sunmak oldukça yanlış. Kontrollü
tüketmemiz gerekir. Ekmekle ilgili bir sorunumuz yok" dedi.
‘DHA YURT BÜLTENİ’
MYNET.COM / 22.04.2017
HABERLER.COM /22.04.2017
ANDROHIT.COM / 22.04.2017
ARTI49.COM / 22.04.2017
AYDINSES.COM / 22.04.2017
GAZETESES.COM / 22.04.2017
HABER1.COM / 22.04.2017
SONDAKIKA.COM / 22.04.2017
MYNET.COM / 21.04.2017
ANDROHIT.COM / 21.04.2017
ARTI49.COM / 21.04.2017
AYDINSES.COM / 21.04.2017
SONDAKIKA.COM / 21.04.2017
'TAVUK ETİ KANSER YAPIYOR' İDDİALARI
Türkiye'nin tarımsal sanayi alanında en önemli üretimlerinden birisinin tavuk olduğunu
vurgulayan Prof. Dr. Özet, tavuk etinin kanser yaptığına dair yayınları da eleştirdi. Prof. Dr.
Ahmet Özet, "5 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeline sahibiz. Bu pazarı da bu tip yayınlarla
'kendi ayağımıza sıkar' gibi zararlı şekilde sunuyoruz. Şu ana kadar üretilmiş tavukların kanser
oluşturduğuna dair bir yayın yok. Tavuk proteininin tüketilmesinde bir sakınca görmüyoruz"
diye konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Özet, alternatif tedavilerin, kanserin tedavisi şeklinde sunulmasının da yanlış
olduğunu belirterek, "Organik ürünler ve diğer ürünlerle ilgili sıkıntılar var. Organik ürün
tüketen kişilerde daha az kanser oluştuğuna dair elimizde bilgi yok" diye konuştu.
Prof. Dr. Özet, laboratuvar aşamasındaki ilaçların da topluma 'kansere çare bulundu' diye
sunulmasından yakındı.
'KANSERİ ÖNLEMEK TEDAVİ ETMEKTEN DAHA KOLAY'
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş de kanseri önlemenin tedavi
etmekten daha kolay olduğunu vurguladı. Kanserin nedenlerini 'değiştirilebilen' ve
'değiştirilemeyen' nedenler diye ikiye ayırdıklarını belirten Prof. Dr. Gümüş, şunları kaydetti:
"Sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak durarak, beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan
uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak, alkol almayarak, kansere neden olabilecek virüslere
karşı uygun tedbirleri alarak ve tuz alımını kısıtlayarak kanser riskini yüzde 76 oranında
azaltabiliriz. Tüm bu sayılan nedenler kendi irademizle değiştirebileceğimiz nedenlerdir. Kalan
yüzde 14 neden ise ultraviyole radyasyon, hava kirliliği, sosyoekonomik koşullar ve mesleki
kanser nedenleri gibi toplum düzeyinde alınacak tedbirlerle önlenebilecek kanserlerdir.
Sadece yüzde 10 kanser, kişisel ve toplumsal olarak müdahil olamayacağımız, bir bakıma 'kötü
şans' diyebileceğimiz ailesel ve genetik faktörler nedeniyle oluşmaktadır.
‘DHA YURT BÜLTENİ’
MYNET.COM / 22.04.2017
HABERLER.COM /22.04.2017
ANDROHIT.COM / 22.04.2017
ARTI49.COM / 22.04.2017
AYDINSES.COM / 22.04.2017
GAZETESES.COM / 22.04.2017
HABER1.COM / 22.04.2017
SONDAKIKA.COM / 22.04.2017
MYNET.COM / 21.04.2017
ANDROHIT.COM / 21.04.2017
ARTI49.COM / 21.04.2017
AYDINSES.COM / 21.04.2017
SONDAKIKA.COM / 21.04.2017
'KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR'
Kanserle mücadelenin doğumla başladığını belirten Prof.Dr. Gümüş, "Bu nedenle kanserle
mücadelemizde bu saydığımız faktörlere odaklanmalıyız. Ve bu odaklanma doğumla birlikte
başlamalı. Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta tüm yaşam boyunca hasta
olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif olarak uzak tutmalı,
şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor yapmalarını sağlamalıyız.
Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında azaltmamız mümkün. Tüm
yapılacaklar bir yaşam tarzı değişikliği olarak algılanmalı ve tüm toplumu kapsayacak şekilde
insanlarımıza önerilmelidir" diye konuştu.
Diğer katılımcılar da kendi alanlarındaki gelişmeler hakkında bilgiler verdi.
‘GAZİANTEP'TE ÇİĞ SÜT ÜRETİCİLERİ ARTIK NASIL BİR YOL İZLEYECEK?’
OLAYMEDYA.COM / 27.05.2017
Gaziantep'te Çiğ Süt Üreticileri Artık Nasıl Bir Yol İzleyecek?
ÇİĞ sütle ilgili tebliğ yayımlandı. Buna göre, sokaktan alınan sütlerin paketlerinde son
kullanma tarihinden, işletmenin adına, sütün miktarına kadar her türlü bilgi etiketler halinde
yer alacak. Tebliğe göre artık marketlerde de ambalajlı bir şekilde çiğ süt satışı yapılabilecek.
Çiğ sütün son tüketiciye arzı, sağımdan itibaren 24 saat içinde gerçekleştirilecek.
Çiğ Sütün Arzına Dair Tebliğ, Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece çiğ sütün yerel
perakendeciler tarafından son tüketiciye arzına ilişkin usul ve esasları belirlendi.
Tebliğe göre bundan sonra çiğ süt, sağımdan hemen sonra 4 °C’nin altındaki sıcaklıklara
soğutulacak ve nakil sırasındaki sıcaklığı 4 °C’yi geçemeyecek. Tebliğ kapsamında son
tüketiciye arz edilecek çiğ süt işlenemeyecek, dondurulamayacak, herhangi bir bileşeni
ayrılamayacak, bir bileşen eklenemeyecek, separatörden geçirilemeyecek, farklı hayvan
türlerine ait sütler karıştırılamaz veya çiğ sütte değişikliğe neden olabilecek herhangi bir
işleme tabi tutulamayacak. Bunun yanında sütü satmak isteyen işletme, yetkililerden izin
belgesi almak zorunda olacak.
Tebliğ kapsamında çiğ sütün son tüketiciye arzı, sağımdan itibaren 24 saat içerisinde
gerçekleştirilecek. Farklı sağım zamanları olan çiğ sütlerin arzı sırasında ilk sağım zamanı
esas alınacak. Çiğ sütün son tüketim süresi, ilk sağım saatinden itibaren 48 saati
geçemeyecek.
EN AZ BİR LİTRELİK AMBALAJ
Yeni Şafak'ın haberine göre çiğ süt kendine özgü renk, tat ve kokuda olacak. Süt bileşeni
dışında dışında herhangi bir madde içermeyecek.
Hazır ambalajlı çiğ süt için en az 1 litrelik ve tek kullanımlık ambalajlar kullanılacak. Yerel
perakendecide çiğ süt son tüketiciye; sadece otomatik satış makinesi aracılığıyla tek
kullanımlık ambalaj veya tüketici tarafından sağlanan kap içerisinde veya hazır ambalajlı
olarak arz edilecek. Satış sırasında çiğ süt, 0°C ila 4°C arasındaki sıcaklıklarda muhafaza
edilecek.
‘GAZİANTEP'TE ÇİĞ SÜT ÜRETİCİLERİ ARTIK NASIL BİR YOL İZLEYECEK?’
OLAYMEDYA.COM / 27.05.2017
MAKİNE GÜNLÜK DOLACAK
Bundan sonra sütler elektrik ve sıcak/soğuk su tedarikine sahip olan alanlara yerleştirilecek.
Makine, yükleme konteynerinin ve süt kanallarının temizlik ve dezenfeksiyonu için otomatik
bir sisteme sahip olacak. Boşaltma ve dolum zaman aralığının çok kısa olduğu her seri
dolumdan sonra ve tüm hallerde günde en az bir defa uygun bir şekilde temizlenir ve
dezenfekte edilecek. Makine, günlük olarak doldurulacak. Gün içinde yeni dolum
yapılmadan önce, önceki dolumdan kalan çiğ süt boşaltılacak. Makinenin çiğ süt ile temasta
bulunan tüm yüzeyleri, gıda ile temasa uygun madde ve malzemeden üretilecek. Çiğ süt ile
doğrudan temas eden yüzeyler kolay temizlenebilir, düzgün, yıkanabilir, korozyona dayanıklı
ve toksik olmayan maddelerden yapılacak. Ve makine, çiğ sütün 0°C ila 4°C arasındaki
sıcaklıklarda muhafazasını sağlayacak.
SOKAK SÜTÜNE ETİKET
Çiğ sütün son tüketiciye satışı sırasında ürünün adı, işletmecisi, işletmenin adresi,
hayvancılık işletme numarası, sağım tarihi, son tüketim tarihi pakette yazılacak. Bunun
yanında paketin üzerinde en az bir cm olacak şekilde “Çiğ süt”, “24 saat içinde kullanılmalı”,
“Kullanmadan önce kaynatın, “0- 4 derece arasında buzdolabında saklayın” ifadeleriyle
birlikte miktar bilgileri de yer alacak. Tebliğin uygulamasını da Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı yürütecek.
TÜKETİCİYE UYARI
Gıdaların organik olma kriterleri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayınlanan
yönetmeliklerle belirlenmişti. Uzmanlar, sadece bakanlığın “organik logosu” taşıyan sütlerin
organik olduğunu söylerken, "Bilinçli tüketicilerin aldıkları üründe muhakkak bu logoya
dikkat etmeleri gerekir. Sertifikalı olmayan hiçbir ürün organik ürün değildir. Buna sokak
sütleri de dahildir” uyarısı yaptı.
"ENDİŞE OLUŞTURMAYA GEREK YOK"
Uzmanların sütlerle ilgili kanser uyarılarının panik oluşturduğuna dikkat çekti. 22. Ulusal
Kanser Kongresi'nde konuşan Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, sokak sütünü
tüketmekte sakınca olmadığını söylerken, "Pazardan süt alıp yoğurt yap açıklamaları da
endişe oluşturuyor. Kanser olursunuz demek yanlış. Organik besin tüketin deniyor. Ama
fiyatları da belli. Yapılan yayınlarda da bu tip açıklamalara dikkat etmek gerekir" diye
konuştu.
‘GDO ÜLKEMİZ İÇİN TEHLİKE ARZ ETMİYOR.’
AHMETRASIMKUCUKUSTA.COM / 22.04.2017
GIDAHABER.ORG / 22.04.2017
GIDAHATTI.COM / 22.04.2017
GIDAICECEKISTATISTIK.COM / 22.04.2017
Kanser Kongresi Başkanı kusura bakmasın, beslenme tavsiyelerine hiç katılmıyorum ama tabii
ki kendisi ve ona inananlar istedikleri kadar GDO' lu gıdalar, ekmek, şeker, market yoğurdu,
kutu sütü afiyetle yiyip içebilirler.
İnsana zararlı olan bir besinin hayvanlara verilmesi ne kadar doğru, bunu da bir durup
düşünmek lazım. Hayvanın yediği her şey etine, sütüne geçtiğine göre GDO' lu yemleri
emniyetli bulmanın bir mantığını bulamadım. Bu arada bizim için üzülmesine de hiç gerek
yok. Sokak sütü alıp yoğurt yapmaktan hiç şikayetçi değiliz, anksiyete de hissetmiyoruz.
Yoğurdumuzu, kefirimizi kendi ellerimizle yapıp keyifle tüketiyoruz.
Kanser ile yediğimiz gıdalar arasında bağlantı kuran söylemlere karşın 22. Ulusal Kanser
Kongresi Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet’den çarpıcı açıklamalar geldi. “Bilindiği gibi
ülkemizde GDO’lu ürünler insanların tükettiği besinlerde kullanılmıyor, o açıdan GDO ülkemiz
için tehlike arz etmiyor” diyen Özet, tavukların kanser yaptığına ilişkin bir bulgu olmadığını,
ekmek tüketmenin zararlı olduğu algısı yaratmanın da yanlış olduğunu söyledi.
Kanser tedavisindeki gelişmeler
Günümüzde kanserin ikinci sıklıkta ölüm nedeni olmakla birlikte, erken tanı, kanser
genetiğindeki gelişmeler ile kişisel tedavilerin gündeme gelmesi ve multidisipliner
yaklaşımlarla doğru tedavilerin uygulanması sonucu erken evrelerde kür edilebilir, daha ileri
evrelerde ise kronik hastalıklar grubuna girdiğine dikkat çeken Serdar Özkök, 22. Ulusal
Kanser Kongresi’nde hekimlerin yanı sıra genetik uzmanları, hemşire, teknisyen, psikolog
gibi bin 750 uzmana ev sahipliği yaptıklarını kaydetti.
Kansere bağlı ölümler
Dünyada ve Türkiye’de kanserin artan hastalık yükü nedeniyle en önemli sağlık sorunları
arasında yer aldığını belirten Kansere bağlı ölüm sonuçlarına değinen 22. Ulusal Kanser
Kongresi Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet ise şu bilgileri verdi:
“Dünyada yıllık kanser görülme sıklığı 14 milyonken, kansere bağlı ölümler 8 milyondur.
Ülkemizde ise erkeklerde yıllık kanser görülme sıklığı yüz binde 248, kadınlarda ise yüz binde
170’dir. Maalesef Türkiye’de her yıl 165 bin kanser vakası görülmekte ve 80 bin kişiyi kansere
bağlı ölümlerden kaybetmekteyiz.
‘GDO ÜLKEMİZ İÇİN TEHLİKE ARZ ETMİYOR.’
AHMETRASIMKUCUKUSTA.COM / 22.04.2017
GIDAHABER.ORG / 22.04.2017
GIDAHATTI.COM / 22.04.2017
GIDAICECEKISTATISTIK.COM / 22.04.2017
Kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı harcamalar yıllar içinde artmaktadır. Sadece kanserin
ilaçla tedavisine 2.5-3 milyar TL harcanırken, yeni ilaçlar ve immünoterapi uygulamalarıyla bu
harcamanın birkaç kat katlanacağı tahmin edilmektedir.
Kanserin artan sağlık sorunu olması nedeniyle Türkiye Sağlık Enstitülerine bağlı olarak 2014
yılında Türkiye Kanser Enstitüsü kuruldu. TÜSEB Kanser Enstitüsü, ülkemizde ve bölgemizde
sağlık bilimleri alanında bilimsel çalışmalara katkıda bulunmak isteyen bilim insanlarının
araştırma ve çalışmalarının merkezi olmayı hedeflemektedir.”
“Kemoterapi öldürüyor” iddiası
Son dönemde toplumda sıkça gündeme gelen konulara da açıklık getiren Prof. Dr. Ahmet
Özet, “Kemoterapi öldürüyor” şeklindeki yayınların toplumda büyük sorun oluşturduğuna
dikkat çekerek, “Bu durum hastalarımız için hayata tutuma şansı olanlar açısından negatif bir
etki oluşturuyor. Kemoterapi kabul edilebilir toksiteyle hastaların tedavisinde kullanılan tedavi
yöntemidir. Bu tip yayınların mümkün olduğunca kontrollü şekilde yapılması gerekir.
Kemoterapinin zaman zaman yan etkileri ortaya çıkıyor, biliyoruz. Tıbbi onkologlar olarak bu
tedavinin eğitimini alıyoruz, bunlara uygun şekilde mücadele ederek en uygun şekilde
hastalarımıza uyguluyoruz” dedi.
“GDO, Türkiye’de tehlike arz etmiyor”
GDO’lu ürünler hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Özet, “GDO’lu ürünlerle ülkemizde sık sık
tartışmalar yaşanıyor. Bilindiği gibi ülkemizde GDO’lu ürünler insanların tükettiği besinlerde
kullanılmıyor. O açıdan GDO ülkemiz için tehlike arz etmiyor. Sadece hayvan ve tavuk
besinleri için kullanılan soya ve mısır içinde bunlar var. Ama bu hayvanlar tarafından
tüketiliyor. Bizim tükettiğimiz besinler içinde bu GDO’lu ürünlerin koyulması yasak”
açıklamasını yaptı.
“Ekmek zararlı demek yanlış”
Ekmeğin zararlı olduğu yönünde söylemlerinde gündemde olduğunu aktaran Prof. Dr. Özet,
“Toplum olarak belirli bir gelir grubuna sahibiz. Ekmekle beslenen bir grubuz. Ekmeği çok
zararlı olarak topluma sunmak oldukça yanlış. Ama ekmeği kontrollü olarak tüketmemiz
gerekir. Ekmekle ilgili bir sorunumuz yok” dedi.
‘GDO ÜLKEMİZ İÇİN TEHLİKE ARZ ETMİYOR.’
AHMETRASIMKUCUKUSTA.COM / 22.04.2017
GIDAHABER.ORG / 22.04.2017
GIDAHATTI.COM / 22.04.2017
GIDAICECEKISTATISTIK.COM / 22.04.2017
“Tavuk tüketilmeli”
Tavuk ve yoğurt konusundaki tartışmalara da değinen Prof. Dr. Özet, şu değerlendirmeleri
yaptı:
“Ülkemizin tarımsal sanayi alanında en önemli üretimlerinden birisi tavuk üretimidir. 5 milyar
dolarlık bir ihracat potansiyeline sahibiz. Bu pazarı da bu tip yayınlarla kendi ayağımıza sıkar
gibi zararlı şekilde sunuyoruz. Şu ana kadar üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir
yayın yok. Ucuz bir protein kaynağı olması nedeniyle tavuğun tüketilmesini öneriyoruz. Tavuk
proteininin tüketilmesinde bir sakınca görmüyoruz.
“Şekeri kontrollü tüketin”
Hazırlanan yoğurtlar en uygun ve steril şekilde topluma ulaştırılıyor. Her kişiye ‘git pazardan
süt al yoğurt yap’ demek, toplum için bir anksiyete oluşturuyor. Sakıncalı bir durum.
Şeker tüketiminin azaltılmasını öneriyoruz. Ama kontrollü tüketin. Toplum sağlığı için şekerli
ürünlerin, içeceklerin azaltılması önemlidir. Kanser hastasına, zaten sınırlı beslenmesi olan
kişiye şeker sınırlaması yapmak doğru değil.”
“Organik ürünler kanser yapmaz’, doğru değil”
Alternatif tedavilerin, kanserin tedavisi şeklinde sunulmasının yanlış olduğuna değinen Prof.
Dr. Özet, “Organik ürünler ve diğer ürünlerle ilgili sıkıntılar var. Organik ürün tüketen kişilerde
daha az kanser oluştuğuna dair elimizde bilgi yok” dedi.
Kanser ilacı çalışmaları
Laboratuar aşamasında olan ilaçların topluma ‘kansere çare bulundu’ diye sunulmasından
yakınan Prof. Dr. Özet, “Akciğer kanserinin tedavisinde kullanılan Küba aşısının klinik
çalışmaları devam ediyor. Klinik çalışması sonuçlanmadan çare diye sunulması yanlış. Akciğer
kanserinde Küba aşısı tam bir çare değil maalesef” diye konuştu.
“Kanserle mücadele doğumla başlar”
Kanserle mücadelenin doğumla başladığını belirterek kanseri önlemenin tedavi etmekten
daha kolay olduğunu vurgulayan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş
ise kanserin nedenlerini değiştirilebilen ve değiştirilemeyen nedenler diye ikiye ayırdıklarını
söyledi. Gümüş, şöyle devam etti:
‘GDO ÜLKEMİZ İÇİN TEHLİKE ARZ ETMİYOR.’
AHMETRASIMKUCUKUSTA.COM / 22.04.2017
GIDAHABER.ORG / 22.04.2017
GIDAHATTI.COM / 22.04.2017
GIDAICECEKISTATISTIK.COM / 22.04.2017
“Yapılan çalışmalar göstermiştir ki sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak durarak,
beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak, alkol almayarak,
kansere neden olabilecek virüslere karşı uygun tedbirleri alarak ve tuz alımını kısıtlayarak
kanser riskini yüzde 76 oranında azaltabiliriz. Tüm bu sayılan nedenler kendi irademizle
değiştirebileceğimiz nedenlerdir. Kalan yüzde 14 neden ise Ultra Viyole, radyasyon, hava
kirliliği, sosyoekonomik koşullar ve mesleki kanser nedenleri gibi toplum düzeyinde alınacak
tedbirlerle önlenebilecek kanserlerdir. Sadece yüzde 10 kanser, kişisel ve toplumsal olarak
müdahil olamayacağımız, bir bakıma ‘kötü şans’ diyebileceğimiz ailesel ve genetik faktörler
nedeniyle oluşmaktadır.
Bu nedenle kanserle mücadelemizde bu faktörlere odaklanmalıyız. Ve bu odaklanma doğumla
birlikte başlamalı. Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta tüm yaşam boyunca
hasta olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif olarak uzak tutmalı,
şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor yapmalarını sağlamalıyız.
Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında azaltmamız mümkün. Bu
noktada önemsediğimiz bir konu, alınacak bu tedbirlerin hastalık tanısından sonra yararı
olabileceği gibi daha da önemlisi hasta olmadan önce yararının çok daha fazla olacağıdır. Tüm
yapılacaklar bir yaşam tarzı değişikliği olarak algılanmalı ve tüm toplumu kapsayacak şekilde
insanlarımıza önerilmelidir.”
‘HERKESİN BİR KANSER KABI VAR.’
SDHABERLER.COM / 26.04.2017
Kanserin birçok tetikleyicisi var. “Herkesin bir kanser kabı vardır” diyen Türk Tıbbi Onkoloji
Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, bu kabı doldurmadan, sağlıklı bir yaşamın nasıl
mümkün olduğunu anlattı.
22. Ulusal Kanser Kongresi Antalya’da geniş bir katılımla gerçekleşti. Kongrede kanserden
korunmanın yolları hakkında bilgiler veren, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr.
Mahmut Gümüş, kanserle mücadelenin doğumdan itibaren başladığını belirtti. Peki bu
mücadeleyi nasıl kazanabiliriz? Gümüş, sozcu.com.tr’ye özel bilgiler verdi.
Kanserle ilgili iki görüş var: Bir kısım bilim insanı, kanseri gittikçe daha çok savaşacağımız bir
kâbus olarak görüyor. Bir kısım bilim insanı ise, kanseri grip gibi görmemiz gerektiğini, onu
kanıksamamız ve ona göre yaşamamız gerektiğini düşünüyor. Siz bu konuda ne dersiniz?
Aslında bu söyledikleriniz olayın iki uç noktası gibi. Maalesef grip gibi değil. Kanser, yaşlanma,
hücrelerimizin artık fonksiyonlarını kaybetmesi ile birlikte sıkça gördüğümüz bir hastalık. Onun
yanında kâbus gibi de görmemek lazım tabi. Türkiye’ye baktığımızda kanser batı toplumlarına
göre daha az görülüyor. Ancak bunun bir sebebi daha genç bir nüfusa sahip olmamız. Kanser
bir yaşlılık hastalığı ve Türkiye yaşlandıkça oranlar da artacak. Ama bunu söyleyince kanser
patlayacak gibi bir ifade oluyor. Böyle düşünmemek lazım. Bu mücadeleyi yaşam boyu
sürdürmek lazım. Tüm hastalıklarda olduğu gibi korunma yöntemleri çok önemli ve bunların
çok büyük bir kısmı bizim yaşam tarzı değişiklikleriyle, bizim halledebileceğimiz konular. Bazen
daha çok teferruata odaklanıyoruz. Yani ‘bu katkı maddesi kansere neden oluyor’ gibi
konulara odaklanmak yerine, karşımızda mücadele etmemiz gereken sigara olayı var. Tüm
kanserlerin %35’i sigara nedeniyle oluşuyor.
Peki beslenme konusunda nelere dikkat etmeli? Ülkemizde GDO, tarım ilaçları, katkı
maddeleri gibi gıdaları tehdit eden birçok unsur var. Bugün tavuk, et, yoğurt gibi gıdaları
tartışıyoruz.
Tavuk, et aklanmıştı zaten. İnsanlar tarih boyunca zaten bunları tüketiyordu. Ama özellikle
sanayileşme ile birlikte katkı maddeleri gibi durumlar söz konusu oldu. Bu konularda akıllı
mücadelemizi sürdürmeliyiz.
Nasıl mücadele edeceğiz?
Burada sosyal paylaşım önemli. Bir şeye hormon verip çok üretmek isterken ya da zirai ilaçları
fazla kullanırken amaç daha fazla insana daha fazla besin kaynağı sağlamak. Ama biraz daha
eşitlikçi olunabilir. Görünen o ki eski usullerle üretim yapıldığında bu bize yetecek gibi
görünmüyor. Ama o yöne doğru gitmeli. Mümkün olduğunda tarım ilaçlarından uzak durmak
bunların alternatiflerini üretmek lazım.
‘HERKESİN BİR KANSER KABI VAR.’
SDHABERLER.COM / 26.04.2017
Bu konuda araştırmalar yapılmalı. Hayvancılık ve tarım açısından uygunuz ancak şehirleşme
gittikçe artıyor. Şu an en büyük şikayet, köydeki otların boş yere büyümesi ve onları yiyecek
bir hayvanın olmadığı… Herkes şehre gidiyor. Bu şehir yaşamı beraberinde hem obeziteyi,
hem hava kirliliğini getiriyor.
Beslenme konusunda denge çok önemli. Vücudun hem şekere hem proteine hem de yağa
ihtiyacı var. Ama fazla kullanımı önlemek, obeziteye neden olacak şekilde beslenmemek,
egzersizlere önem vermek alınacak en önemli önlemler arasında.
Diğer bir nokta beslenme, geleneksel ve tamamlayıcı tıp anlamında çok önemli. Biz
hastalarımızın yaşam kalitesini artırmak konusunda bitkisel ürünlerden çok faydalanabiliriz.
Burada yapılan tek hata, tedaviyi sadece o bitkisel ürünlerden beklemek. Şu ana kadar yapılan
çalışmalar gösteriyor ki, tek başına bir bitkisel ürünle kanseri tedavi etmek mümkün değil.
Bağışıklık sistemimiz için neler yapmalıyız?
Bağışıklık sistemimiz en büyük silahımız. Şöyle bir söz vardır: “Aslında günde 5-6 kez kanser
oluruz ve hemen sonrasında bağışıklık sistemimiz bu üretim hatasını düzeltir.” Bu sağlıklı bir
yaşam için çok gerekli bir şey. Özellikle yaş ilerledikçe ya da bir takım hastalıklarla bağışıklık
sistemi zayıflar. Bu olumsuz etkilerden kurtulmak için bağışıklık sistemini güçlendirmeliyiz.
Nasıl? Birincisi hep konuştuğumuz gibi sağlıklı yaşam önerileri var. Bunları herkes biliyor zaten.
Bunun yanı sıra genetik dediğimiz bir tetikleyici var. Son yıllarda kemoterapiyi arka plana iten
ama tamamen ortadan kaldırmayan immünoterapiler dediğimiz bağışıklık sistemini daha
aktive hale getiren, kanseri vücudun bağışıklık sisteminin tanımasına yardımcı olan ilaçlar var.
Bunlar yan etkiler açısından düşünüldüğünde yaşam kalitesini artırabilen şeyler gibi
görünüyor. Hep söylediğimiz gibi hastalığı kronik bir hale getirmek onunla yaşanabilir bir hale
getirmek açısından çok önem arz ediyor. Gelişmeler çok baş döndürücü.
‘HERKESİN BİR KANSER KABI VAR.’
SDHABERLER.COM / 26.04.2017
BOLUHAVADİS.NET / 27.04.2017
HABERATV.COM / 28.04.2017
YENİBASTAN.COM / 28.04.2017
SOZCU.COM.TR / 26.04.2017
7-24HABERCI.COM / 28.04.2017
Bu gelişmelerden biraz bahseder misiniz?
Küba aşısı gibi, Amerika ve Avrupa’daki gelişmeler gibi sonuçlar var. Türkiye’de de özellikle
yerli firmalar çalışıyor. Çok hızlı ilerliyor bu araştırmalar.
Kanserden daha hızlı mıyız?
Kanserden daha hızlı olmak mümkün olmayacak gibi. Çünkü hayat bir şekilde sonlanıyor. Bu
bazen kanser, kalp krizi,trafik kazası olabiliyor. Biz bunları mümkün olduğu kadar önleyip,
hayatı nasıl daha iyi ve uzun yaşayabiliriz buna odaklanmalıyız. Bu konuyu çok
önemsiyorum. Bir onkolog olarak hastalarımı tedavi ederken harcadığım çabanın yüzde 50’si
ilaçlarla, anti-kanser uygulamalarla tedavi etmek iken kalan yüzde 50’sini ise yaşam kalitesini
yükseltmek olarak görüyorum. Bu zaten zor bir süreç. Biz bu sürecin daha mutlu, daha
ızdırapsız olmasını önemsiyoruz.
‘HERKESİN BİR KANSER KABI VAR.’
SDHABERLER.COM / 26.04.2017
BOLUHAVADİS.NET / 27.04.2017
HABERATV.COM / 28.04.2017
YENİBASTAN.COM / 28.04.2017
SOZCU.COM.TR / 26.04.2017
7-24HABERCI.COM / 28.04.2017
Peki kanserle savaşta psikolojik önlemler önemli bir noktada mı? Stressiz yaşam öneriliyor
ancak bu pek mümkün değil. Bunun daha uygulanabilir bir formülü yok mu?
Stres aslında insanların zorluklarla başa çıkma yöntemlerinden biri. Yapılan çalışmalar gösterdi
ki tek başına stres kanser yapmaz. Ben hep hastalarıma “herkesin bir kanser kabı var” diyorum
ve bu kabı dolduran ondan fazla faktör var. Bunlar, stres, hava kirliliği, sigara, ailesel faktör,
alkol, obezite gibi sebepler… Hatta bilmediklerimiz de var. Fakat bir kimsede o kabı hangisinin
daha fazla doldurduğunu bilmekte zorlanıyoruz. Yaşam boyunca bu kap dolarsa kanser
oluyoruz. O yüzden kanser multifaktöriyel bir hastalık. Tek başına değil, birkaç kötü faktör bir
araya gelip kendi bağışıklık sistemimizi yıkabiliyor.
Beslenme konusu önemli bir konu. Sigaradan sonra kabı en çok yanlış beslenme ve obezite
tetikliyor. Korunma ve tedavi konusunda beslenme önemli. Ama tedavi konusundaki rolü
bilimsel kanıtlara dayalı olmalı.
Besinleri daha sağlıklı hale nasıl getirebiliriz, bunların üzerine çok gitmeli. Ama “ekmek
yemeyin, meyve yemeyin” gibi kesin ifadeler çok yanlış. Bunlar doğru ifadeler değil. Doğal ve
uygun ölçüde yendiği sürece sorun yok.
“Organik beslenme kanseri önlemiyor” tartışması oldu. Siz ne dersiniz?
Bir insanda bir şeyin kanser oluşturup oluşturmadığını test etmek için yapılacak çalışmalar çok
zordur. Siz bir besine ya da bir kimyasal maddeye maruz kaldığınızda ertesi gün kanser
yapmıyor.
Bu durumda besinleri tehdit eden kimyasallar için “suçluluğu kanıtlanana kadar suçsuzdur”
mu demeliyiz?
Öyle dememek lazım tabi. Bir takım tarım ilaçlarının kansere yol açtığını biliyoruz ama falanca
organik olmayan bir yapının kansere yol açıp açmadığını söylemek için 50 yıla ihtiyacımız var.
Bunu test etmeye uygun insanlara ihtiyacımız var. Mesela “çok et yemek kanser yapar” tezini
ortaya koymak işin, 30 yıl bir insan grubuna et yedirceksiniz, diğer pek çok değişkeni
sabitleyeceksiniz. Bu çalışmaları yapmak zor ve zaman alıyor. Bazen bazı yenilikçi ilaçların
kansere çare olduğunu söylerken ki hatalar da bundan kaynaklanıyor. Organik ve
ölçülü beslenmek lazım. Ama insanlara bunları kesin çözüm olarak da vermemek lazım.
Toplumun durumunu biliyoruz. Organik ürünler daha masraflı ama sadece bunlara
odaklanmamalı.
‘İMMÜNOTERAPI.’
MUGLAHABER.COM.TR / 09.05.2017
22. Ulusal Kanser Kongresinde tartışılan yeni bir tedavi yöntemi immünoterapi.
Basının görevlerinden en önemli görevlerinden biri günlük aktüel konular haricinde
beşeriyete ait yeni metod, usul, yöntemlerini vulkarize etme görevi olduğunu unutmamak
lazım.
Zira beşer mucizevi olarak dertlere çare müjdesini bekliyor. Buradan mülhem insan sağlığını
tehdit eden hastalıkların başında onkoloji tıp dalı iştigal konusu. Urlar üzerinde inceleme
yapan, bunların teşhisi ile uğraşan tıp dalı olarak henüz erken teşhis ve tedaviyle sonuçlanan
bir aşamayı yaşıyor.
Radikal çalışmaların olduğu da ve devam ettiği de vakıa. Tüm bunlardan sonuç alınacağına
inanıyorum. Zira bu inancımıza dayanak bir hadis-i şerif. “ ÖLÜMDEN GAYRİ HER ŞEYİN
ÇARESİ VARDIR.” Emri en büyük dayanak teşkil etmeyi gerekli meselinin mebdei. Bunların
yanından bitki tedavisi, fitoterapi tam olarak yerini almış değil. Zira şahit olduğumuz müspet
sonuçları da almasına rağmen kimyasal ilaçlar sanayinin dumura uğrayacağı düşüncesi ile
ülke yöneticilerinin cesareti ile doğru orantılı olarak ağır aksak yürüyor.
Kongrede konuşan, seminer tertip eden Onkolog Doç.Dr. Ali Kaplan beye verdiği müjdeli
haberden dolayı teşekkürü bir borç biliyoruz.
TEŞEKKÜR
Bursa Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi doktorlarından terapi hocam Rad.Onkolog
SEVİL YILDIRIM hoca hanım başta olmak üzere poliklinik çalışmalarını münavebe ile icra
eden Rad.Onkolog Dr. VİLDAN ATICI hoca hanıma, külfetkar sekreter Nilüfer hanıma,
tedavim müddetince ve kontrollerimdeki gösterdikleri hassasiyet, müşfik davranışlarından
dolayı teşekkürlerimi arz eder ekibe Allah’tan uzun ömürler dilerim.
‘KANSER HOCALARINI İKİYE BÖLEN TARTIŞMA’
YENISAFAK.COM / 18.05.2017
HABERLER01.COM / 18.05.2017
MEDYAGAZETE.COM / 27.04.2017
Tıp dünyasında “Tavuk mu kanserden çıkar”, “Kanser mi tavuktan çıkar” tartışması sürerken,
uzmanlardan “Tavuk kanser yapar”, “Organik ürün tüketin”, “Ekmek zehirdir, kansere sebep
olur”, “Sütçüden süt alıp yoğurt mayalayın” yorumları toplumda paniğe neden oluyor.
Türkiye Kanser Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, “Ülkemizde GDO ile ilgili sıkıntı yok.
Tavuk etine güvenebilirsiniz. Ekmek tüketmekte sakınca yok” diyor.
Her şey “Ekmek zehirdir”, “Entegre tavuk tesislerinde çabuk büyüsünler diye ilaç verilen
tavuklar kansere yol açıyor” açıklamalarıyla başladı. Birçok hekim bu konuda ikiye bölündü.
Vatandaşlar ise ekmekte zehir var diyerek, ekmeği kesmeye başladı; tavuk tüketimini
minimuma indirdi. Son araştırmalara göre ekmeğin kontrollü tüketilmesinde ve tavuk
yenmesinde sakınca yok.
Antalya’da gerçekleştirilen 22. Ulusal Kanser Kongresi’nde görüş veren Türkiye Kanser
Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, GDO'lu ürünler hakkında da bilgiler vererek bu
konuda Türkiye'de sık sık tartışmalar yaşandığına değiniyor ve devam ediyor: GDO’lu ürünler
insanların tükettiği besinlerde yok. GDO, sadece hayvan ve tavuk besinleri için kullanılan
soyayla mısırda var. Tükettiğimiz besinlere GDO konulması yasak. Bunun yanında ekmeğin
sağlığa zararlı olduğuna dair iddialar da var. Ekmeği çok zararlı olarak topluma sunmak
oldukça yanlış. Kontrollü tüketmemiz gerekir. Ekmekle ilgili bir sorunumuz yok. Ayrıca tavuk
etinin kanser oluşturduğuna dair bir yayın yok. Tavuktan 5 milyar dolarlık bir ihracat
potansiyeline sahibiz. Tavuk proteininin tüketilmesinde sakınca yok. “Organik ürün alın”
sözleriyle ilgili sıkıntılar var. Organik ürün tüketen kişilerde daha az kanser oluştuğuna dair
elimizde bilgi yok.
‘KANSER HOCALARINI İKİYE BÖLEN TARTIŞMA.’
YENISAFAK.COM / 18.05.2017
HABERLER01.COM / 18.05.2017
MEDYAGAZETE.COM / 27.04.2017
TEK BESİNLE BU İŞ OLMAZ
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş ise kanserle mücadelenin
doğumla başladığını belirterek, “Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta tüm
yaşam boyunca hasta olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif
olarak uzak tutmalı, şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor
yapmalarını sağlamalıyız. Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında
azaltmamız mümkün. Bu noktada önemsediğimiz bir konu, alınacak bu tedbirlerin hastalık
tanısından sonra yararı olabileceği gibi daha da önemlisi hasta olmadan önce yararının çok
daha fazla olacağıdır. Sadece bir besin öğesini alarak veya ondan uzak durarak bir hastalığın
tedavi edildiğine bilimsel dünyada bir örnek yoktur” diye konuşuyor.
GENETİK İNCELENECEK
Kansere Türk Genom Projesi ile darbe geliyor. Türkiye Kanser Genom Projesi ile kanserlerin
toplumlara göre gösterdikleri farklılıklar ve nedenleri gün ışığına çıkarılacak. Türkiye’deki
kanserlerin genetik yapısının, diğer ülkelerden farkı var mı ve varsa bu farklılığın nereden
kaynaklandığı detaylı şekilde incelenecek. Prof. Dr. Ahmet Özet, Türkiye Genom Projesi’yle
birlikte ülkemizde 100 bin kişinin genetik değerlendirmesinin yapılacağını söylüyor ve
ekliyor: Türk toplumuna yönelik genomik bozukluklar ortaya konularak bu bilgiler hastaların
tanı ve takip aşamasında kişiselleştirilmiş yaklaşımların kullanılmasını sağlayacak. Başta ABD,
İngiltere, İzlanda gibi Batı ülkeleri olmak üzere Orta Doğu’da Bahreyn gibi ülkeler, gen
bilgilerini toplamak üzere çalışıyorlar. Biliyoruz ki artık dünyada genomik değerlendirmeler
her geçen gün ucuzlayarak devam ediyor. Bu gelişen teknoloji ile biz de bir an önce devreye
girerek Türk toplumunun genomik değerlendirmesini yapmayı planlıyoruz.
‘KANSER TEDAVİSİ İÇİN YILDA 3 MİLYAR LİRA HARCANIYOR.’
ESASBULTEN.COM / 25.04.2017
YAZİYOOOO.COM / 26.04.2017
HABERTURK.COM / 25.04.2017
HABERTARAYICI.COM / 25.04.2017
MEDYABURDA.COM / 25.04.2017
MEDIKALAKADEMI.COM.TR / 26.04.2017
SAGLUKTAHERSEY.COM / 25. 04.2017
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji
Grubu Derneği tarafından düzenlenen “22’nci Ulusal Kanser Kongresi”, Antalya Belek’te
gerçekleşti.
Gazete Habertürk'ten Müslüm Sarıyar'ın haberine göre; kanser arama, tanı ve tedavisine
bağlı harcamaların her yıl arttığına işaret eden kongre eşbaşkanı Prof. Dr. Ahmet Özet,
“Dünyada kansere bağlı ölümler 8 milyona ulaştı. Maalesef Türkiye’de her yıl 165 bin kanser
vakası görülmekte ve 80 bin kişiyi kansere bağlı ölümlerden kaybetmekteyiz. Ülkemizde
kanserin ilaçla tedavisine yılda 2.5-3 milyar lira harcanıyor. Yeni ilaçlar ve immünoterapi
uygulamalarıyla bu harcama önümüzdeki süreçte birkaç kat katlanacak” diye konuştu.
Kemoterapinin ölüm tehlikesiyle ilgili iddialara da değinen Özet, “Bu durum hayata tutunma
şansı olan hastalarımız açısından negatif bir etki oluşturuyor. Bu tip yayınların mümkün
olduğunca kontrollü şekilde yapılması gerekir. Ayrıca bir diğer söylenti de Türkiye’de GDO’lu
ürünlerin kullanıldığı. GDO, sadece hayvan ve tavuk besinleri için kullanılan soya ve mısırda
bulunuyor. O açıdan GDO’nun Türkiye tehlike arz etmiyor. Tükettiğimiz besinler içine GDO’lu
ürün lerin koyulması yasak” dedi.
‘ÖNLEMEK TEDAVİ ETMEKTEN KOLAY’
Kanseri önlemenin tedavi etmekten daha kolay olduğunu ifade eden Türk Tıbbi Onkoloji
Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş ise “Sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak
durarak, beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak, alkol
almayarak, kansere neden olabilecek virüslere karşı uygun tedbirleri alarak ve tuz alımını
kısıtlayarak kanser riskini yüzde 76 oranında azaltabiliriz” dedi.
‘KANSER TEDAVİSİNDE YENİ YÖNTEM 'İMMÜNOTERAPi’
MUCADELEGAZETESI.COM.TR / 29.04.2017
IHA.COM.TR / 29.04.2017
AJANSMANISA.COM / 29.04.2017
AKSIYONHABER.COM / 29.04.2017
AKTIFMEDYA.COM / 29.04.2017
BEYAZGUNDEM.COM / 29.04.2017
BOLGEGUNDEM.COM / 29.04.2017
BURSAHABER.COM / 29.04.2017
CERKEZKOYBAKIS.COM.TR / 29.04.2017
DIYARBAKIROLAY.COM.TR / 29.04.2017
DOGUREHBERI.COM / 29.04.2017
ERBAADAN.COM / 29.04.2017
ERZURUMFLAS.COM / 29.04.2017
FIRMAREHBERIM.COM / 29.04.2017
HABERCANIK.COM / 29.04.2017
HABERLISAN.NET / 29.04.2017
HABERSITESI.COM / 29.04.2017
HABERTEK.COM / 29.04.2017
HEDEFHALK.COM / 29.04.2017
INEGOLONLINE.COM / 29.04.2017
ISTANBULHABER.COM.TR / 29.04.2017
KARAR.COM / 29.04.2017
KONYANINSESI.COM.TR / 29.04.2017
KOYLERIM.COM / 29.04.2017
LODOSHABER.COM / 29.04.2017
MALATYAGERCEK.COM / 29.04.2017
MALATYAGUNCEL.COM / 29.04.2017
MANISADASONNOKTA.COM / 29.04.2017
MANISAOKUYOR.COM / 29.04.2017
MERHABAHABER.COM / 29.04.2017
MYNET.COM / 29.04.2017
PALO.COM.TR / 29.04.2017
SAYFAHABER.COM / 29.04.2017
SONDAKIKA23.COM / 29.04.2017
ULUSALPOST.COM / 29.04.2017
YURTHABER.MYNET.COM /29.04.2017
81HABER.COM / 29.04.2017
BURSAMANSET.COM.TR / 29.04.2017
KIRIKHANOLAY.COM.TR / 29.04.2017
BEYAZGAZETE.COM / 29.04.2017
GUNEYDOGUGUNCEL.COM / 29.04.2017
HABERISTANBUL.INFO / 29.04.2017
HABERX.COM / 29.04.2017
HABERLERDENEVAR.COM / 02.05.2017
HABERTARAYICI.COM / 02.05.2017
YENIMESAJ.COM.TR / 02.05.2017
‘KANSER TEDAVİSİNDE YENİ YÖNTEM 'İMMÜNOTERAPİ’
Bu yıl 22’ncisi düzenlenen Ulusal Kanser Kongresi’nde tartışılan immünoterapi yöntemi,
kanser hastalarını kemoterapiye bağlı kalmaktan kurtaracak. Henüz yaygınlaşmayan tedavi
sayesinde kanser hastaları yaşama tutunma şansı artacak.
Bu yıl 22’incisi düzenlenen Ulusal Kanser Kongresi, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk
Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği ile birlikte Antalya’da
gerçekleşti. Kongreye katılan Memorial Diyarbakır Hastanesi’nde görevli Tıbbi Onkoloji
Uzmanı Doç. Dr. Ali Kaplan, burada Türkiye’de yeni yeni konuşulmaya başlanan
immünoterapi terapi ile ilgili seminer düzenledi.
Kanser tedavisinde yeni bir yöntem olan immünoterapi ile ilgili İHA muhabirine
açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Kaplan, immünoterapi, aşı tedavilerinin yeni yeni
gündemlerine geldiğini söyledi. Bağışıklık sisteminin kanserde çok önemli bir yer edindiğine
değinen Doç. Dr. Kaplan, “Kanserin oluşması için hücrelerin bağışıklık sisteminden de
kaçması gerekiyor. Bizim bağışıklık sistemimiz tümöre karşı ne kadar iyi çalışırsa, kanser
gelişme ihtimali daha da düşüyor, kanserle baş edebilme ihtimalimiz daha da artıyor.
Bununla birlikte immüno tedavi yönteminin geliştirilmesi gündeme geldi. Bağışıklık sistemi
çok çalışırsa romatizmal hastalıklara neden olabiliyor, az çalışırsa da kanser gibi hastalıklara
meydan vermiş oluyor.
‘KANSER TEDAVİSİNDE YENİ YÖNTEM 'İMMÜNOTERAPİ’
Uzun yıllardır kemoterapi kullanıyorduk, akıllı ilaçlar girdi 2000’li yılların başlarında
gündemimize ve immünoterapi çağının başlaması da 2010 yılındaki cilt tümörü hastalığında
yapılmış bir çalışmaya dayanıyor. Cilt kanserinde bizim elimiz yıllardır bağlı durumda, çok
sistemik tedavi ile hastaya katkımız olmuyor fakat 2010 yılında yapılmış çalışma ile kanserde
immünoterapinin yani aşıların etkin olabileceğine dair ciddi veriler elde edilmiş oldu. Bu
yöntemi kullanan hiç kemoterapi almadan sadece aşı tedavileri ile, kemoterapide 6 ay
yaşıyordu hastalar ama artık bu aşı tedavileri ile cilt kanseri hastalarımız 3 yılın sonunda 5
yılın sonunda yüzde 30-40’ları hala hayatta ve gayet sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam
ediyorlar. Bunun daha uzun yıllar süreceği ön görülüyor” dedi.
Önümüzdeki yıllarda tüm kanser tedavilerinde kullanılabilecek
Akciğer kanserinde ciddi gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Doç. Dr. Kaplan, konuşmasını
şöyle sürdürdü:
“Akciğerde önce ilk basamakta kemoterapi almış hastalara ikinci basamakta denendi ve
başarılı sonuçlar elde edildi. Yavaş yavaş ülkemizde kullanımına yönelik adımlar atılmaya
başlandı. Böbrek hücreli tümörde de 2000’li yılların başlarına kadar elimiz kolumuz bağlıydı.
Akıllı ilaçlar ciddi bir mesafe kat etti ve aşı tedavilerinin de burada ciddi bir katkısının
olabileceği 2 yıl önce ispatlandı.
Bu tedaviler de yavaş yavaş gündemimize gelecek. Bunun dışında umut verici hastalık
grupları var, mesela idrar kesesi kanserinde adımlar atıldı. Bağırsak rahim kanserinde etkili
olabileceği gözlendi. Lenfoma alt tipinde tüp tedavileri tüketmiş hastalar bile olsa bu
hastalarda yüzde 80’e varan etkinlikler gösterildi. Bu hastalıkların tamamında çok yakın
zamanda gündemimize gelecek bu tedaviler. Bu ilaçların yan etkileri çok daha az
kemoterapilere göre. Türkiye’de cilt kanseri hastalarına uygulanabiliyor. Bir takım erken
erişim programları ile akciğer hastalarıma biz de kullandık.”
‘ANSERİ ÖNLEYEN TEK BİR BESİN OLAMAZ.’
HABERLERDENEVAR.COM / 25.04.2017
HABERTARAYICI.COM / 25.04.2017
RISALEHABER.COM / 26.04.2017
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Prof. Dr. Mahmut Gümüş, hayat tarzının kanserin ortaya
çıkışında yaklaşık yüzde 76 oranında etkili olduğunu belirterek “Yapılan farklı çalışmalar
göstermiştir ki sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak durarak, beslenmemize dikkat edip
şişmanlıktan uzak kalarak, yeterli egzersiz yaparak, kansere sebep olabilecek virüslere karşı
uygun tedbirleri alarak ve tuz alımını kısıtlayarak kanser riskini %76 oranında azaltmamız
mümkündür. Beslenme bunlar içinde en önemlisidir ancak sadece bir besin öğesini alarak
veya ondan uzak durarak bir hastalığın tedavi edildiğine bilimsel dünyada bir örnek yoktur”
dedi.
Prof. Dr. Gümüş “Hayat tarzı değişiklikleriyle 4 kanserden üçünü engellemek mümkün. Bu
konudaki en önemli yanlış anlama, kanseri önlemeye yönelik tüm tedbirlerin kanserin
tedavisi olarak algılanmasıdır. Kanserin tedavisi aşamasında da bu önlemler tedavinin
başarısını mutlaka artıracaktır. Ama hiçbir zaman hastalığın tedavisi için yeterli
olmayacaktır” dedi.
‘KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR’
GAZETEVATAN.COM / 27.04.2017
YENIALANYA.COM / 27.04.2017
LIDERHABER.ORG / 27.04.2017
Prof. Dr. Mahmut Gümüş, kanserle mücadelenin doğumla başladığını belirterek kanseri
önlemenin tedavi etmekten daha kolay olduğuna vurgu yaptı.
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, kanserle mücadelenin
doğumla başladığını belirterek kanseri önlemenin tedavi etmekten daha kolay olduğuna
vurgu yaptı.
Onkoloji alanında en eski ve katılımı en yüksek kongrelerden biri olan Ulusal Kanser
Kongresi; Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik
Onkoloji Grubu Derneği ile birlikte Antalya’da düzenlendi.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök, günümüzde kanserin ikinci sıklıkta ölüm nedeni
olmakla birlikte; erken tanı, kanser genetiğindeki gelişmeler ile kişisel tedavilerin gündeme
gelmesi ve multidisipliner yaklaşımlarla doğru tedavilerin uygulanması sonucu erken
evrelerde kür edilebilir, daha ileri evrelerde ise kronik hastalıklar grubuna girdiğine dikkat
çekti.
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet ise Türkiye’de her yıl 165 bin kanser vakası
görüldüğünü ve 80 bin kişinin kansere bağlı nedenlerden öldüğünü söyledi.
Kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı harcamaların yıllar içinde arttığını aktaran Özet,
“Sadece kanserin ilaçla tedavisine 2.5-3 milyar TL harcanırken, yeni ilaçlar ve immünoterapi
uygulamalarıyla bu harcamanın birkaç kat katlanacağı tahmin edilmektedir. Kanserin
artan sağlık sorunu olması nedeniyle ülkemizde kanserle ilgili her alanda ileri araştırmalar
yapmak, ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme üretimi ve kanserle ilgili politikaların üretilmesi
amacıyla Türkiye Sağlık Enstitülerine bağlı olarak 2014 yılında Türkiye Kanser Enstitüsü
kuruldu. TÜSEB Kanser Enstitüsü ülkemizde ve bölgemizde sağlık bilimleri alanında bilimsel
çalışmalara katkıda bulunmak isteyen bilim insanlarının araştırma ve çalışmalarının merkezi
olmayı hedeflemektedir” dedi.
“PEDİATRİK ONKOLOJİ VE HEMATOLOJİ YAN DAL EĞİTİMİ AYRILMALIDIR”
Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kantar, Türkiye de Çocuk Onkoloji Uzmanlığı Eğitiminde
Sorunlara değindiği konuşmasında Pediatrik onkoloji ve hematoloji yan dal eğitiminin
ayrılarak her iki dal için de eğitim süresinin üç yıl olması gerektiğini söyledi.
‘KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR‘
GAZETEVATAN.COM / 27.04.2017
YENIALANYA.COM / 27.04.2017
LIDERHABER.ORG / 27.04.2017
Prof. Dr. Kantar Pediatrik onkoloji ve pediatrik hematolojinin kendi içlerinde başlı başına çok
geniş ve farklı konulara sahip olduğuna dikkat çekerek şu açıklamada bulundu:
“Son 20 yılda çocukluk çağı kanserlerinin yaşam oranlarında ve yaşayanların yaşam
kalitesinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bunun temel nedeni “odaklanmadır, yani çocuk
kanseri tedavi eden doktorlar iyi huylu hastalıklarla uğraşmamaktadırlar. Hatta daha ileri
ülkelerde bu konuda uzmanlaşmış bazı doktorlar neredeyse tüm meslek yaşamlarını beyin
tümörü, Wilms tümörü, nöroblastom gibi tek bir tümör türü ile uğraşarak geçirmektedirler.
Bir hastalık grubuna odaklanmayı ülkemize lüks olarak görmek bu ülkemizin hastalarına
zarar verecektir. Odaklanmadan verilen tavizler yaşam hızlarında düşmelere yol
açabilecektir.
"UZMANLIK ALANINDA DETAYLI BİLGİ VE DENEYİME DOĞRU GİDİLİYOR"
21. yüzyılda tıpta son derece hızla gelişmeler olurken ve uzmanlık alanlarında daha detaylı
bilgi ve deneyime doğru gidilirken, Türkiye’de birçok batı ülkesinden önce, yasal çerçevede
25 yıldır edinilen kazanımların sürdürülmesi ve pediatrik onkoloji ve pediatrik hematoloji
yan dallarının ayrı tutularak, bu konularda daha derin bilgi ve deneyimlerin edinilmesinin
ülkemiz tıbbının ve çocuk hastalarının yararına olacağına inanıyoruz.”
“KANSER RİSKİNİ AZALTMAMIZ MÜMKÜN”
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, kanserle mücadelenin
doğumla başladığını belirterek şöyle konuştu:
“Kanserin nedenleri değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğimiz nedenler olarak ikiye
ayrılabilir. Yapılan farklı çalışmalar göstermiştir ki sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak
durarak, beslenmemize dikkat edip şişmanlıktan uzak kalarak, yeterli egzersiz
yaparak, alkol almayarak, kansere neden olabilecek virüslere karşı uygun tedbirleri alarak ve
tuz alımını kısıtlayarak kanser riskini %76 oranında azaltmamız mümkündür. Tüm bu sayılan
nedenler kendi irademizle değiştirebileceğimiz nedenlerdir.
‘KANSERLE MÜCADELE DOĞUMLA BAŞLAR’
GAZETEVATAN.COM / 27.04.2017
YENIALANYA.COM / 27.04.2017
LIDERHABER.ORG / 27.04.2017
"KANSERLERİN SADECE %10'U 'KÖTÜ ŞANSIN' ESERİ"
Kalan %14 neden ise UV radyasyon, hava kirliliği, sosyoekonomik koşullar ve mesleki kanser
nedenleri gibi toplum düzeyinde alınacak tedbirlerle önlenebilecek kanserlerdir. Sadece %10
kanser, kişisel ve toplumsal olarak müdahil olamayacağımız, bir bakıma "kötü şans"
diyebileceğimiz ailesel ve genetik faktörler nedeniyle oluşmaktadır. Bu nedenle kanserle
mücadelemizde bu saydığımız faktörlere odaklanmalıyız. Ve bu odaklanma doğumla birlikte
başlamalı. Doğumla birlikte, ergenlik ve gençlik çağında hatta tüm yaşam boyunca hasta
olmadan önce insanlarımızı tütünden ve alkolden aktif veya pasif olarak uzak tutmalı,
şişmanlığa yol açmayan dengeli beslenmeye teşvik etmeli, spor yapmalarını sağlamalıyız.
Böylece kanser riskini yukarıda belirttiğimiz gibi 3/4 oranında azaltmamız mümkün.”
"RADYOTERAPİ TEKNOLOJİK GELİŞMELERE PARALEL OLARAK İLERLİYOR"
Radyoterapide gelişen teknolojiler ve stereotaktik radyoterapi kullanım alanları hakkında
bilgi veren Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam ise, “Teknolojik
gelişmelere paralel olarak hızla ilerleyen radyasyon onkolojisi halen neredeyse tüm kanser
tiplerinin tedavisinde, her evrede yer almakta ve hastalarda ciddi yan etkiler yaratmadan
tedavi sonuçlarını önemli ölçüde etkilemektedir" diye konuştu.
Stereotaktik radyoterapinin, radyoterapi ile tedavide önemli bir kapı açtığını söyleyerek,
"Cerrahi için uygun olmayan hastalardaki erken dönem başarılı sonuçlardan yola çıkarak,
cerrahi için uygun olan hastalarda da ameliyatsız, tedavi seçeneği olarak sunulmaya
başlanmış ve cerrahi ile benzer şekilde hastalıktan kurtulmayı mümkün kıldığı görülmektedir.
Ameliyat ve getirdiği risklere göre herhangi bir yan etki gözlenmezken tedavi hızla
yapılabilmekte, seçilmiş hastalarda uygun şekilde yapıldığında minimum risk taşımakta,
ayrıca solunum sıkıntısı olan ve yaşlı hastalarda da uygulanması önünde engel
bulunmamaktadır" dedi.
‘KEMOTERAPİ TARTIŞMASI HASTAYA ZARAR VERİYOR.’
TURKIYEGAZETESI.COM.TR / 25.04.2017
HABERTARAYICI.COM / 25.04.2017
GUNDEM.ME / 27.04.2017
Son dönemlerde ortaya çıkan “kemoterapi öldürüyor” şeklindeki haberlerin kanser
hastalarını olumsuz etkilediğini söyleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana
Bilim Dalı Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Özet “Bu durum
hastalarımızın tedaviye uyumunu olumsuz etkiliyor. Kemoterapi kabul edilebilir yan etki ile
hastaların tedavisinde kullanılan tedavi metodudur. Bu tip yayınların mümkün olduğunca
kontrollü şekilde yapılması gerekir. Kemoterapinin zaman zaman yan etkileri ortaya çıkıyor
ancak ehil ellerde yapıldığında hiçbir zararı yok. Biz tıbbi onkologlar olarak bu tedavinin
eğitimini alıyoruz, hangi hastanın hangi dozlarda alabileceğini bilerek tedaviyi uyguluyoruz”
dedi.
KEMOTERAPİYE HÂLÂ İHTİYACIMIZ VAR
22. Ulusal Kanser Kongresi Bilimsel Kurul Sekreteri Prof. Dr. Başak Oyan Uluç da son yıllarda
kanser tedavisinde çok önemli gelişmelerin olduğunu söyleyerek “Kanser tedavisine
kemoterapi ile başladık, sonra akıllı moleküller daha sonra da immünoterapiler çıktı. Buna
rağmen hiçbir tedavi ölmedi. Bugün immünoterapilerle birlikte akıllı ilaçları ve
kemoterapileri de kullanıyoruz. Bu tedavilerin hepsine ihtiyacımız var. İmmünoterapi var
diye hastalara kemoterapi vermeyeceğiz diye bir şey yok. Bazen bir hastaya kemoterapi
yapmak, o hastanın daha sonra immünoterapiye daha iyi cevap vermesini sağlayabiliyor”
dedi.
‘PROF.
DR. AHMET ÖZET: 80 BİN KİŞİ KANSERE BAĞLI ÖLÜMLERDEN HAYATINI KAYBETTİ.’
STAR.COM.TR / 22.04.2017
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji
Grubu Derneği iş birliğinde Belek Turizm merkezindeki bir otelde gerçekleştirilen "22. Ulusal
Kanser Kongresi"yle ilgili basın toplantısı düzenlendi.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet,
dünyada ve Türkiye'de kanserin artan hastalık yükü nedeniyle en önemli sağlık sorunları
arasında yer aldığını söyledi.
"Türkiye’de her yıl 165 bin kanser vakası görülmekte ve 80 bin kişiyi kansere bağlı
ölümlerden kaybetmekteyiz." diyen Prof. Dr. Özet, kanser tarama, tanı ve tedavisine bağlı
harcamaların yıllar içinde arttığını ifade etti. Özet, sadece kanserin ilaçla tedavisine yılda 2,53 milyar lira harcanırken, yeni ilaçlar ve immünoterapi uygulamalarıyla bu harcamanın birkaç
kat artacağının tahmin edildiğini vurguladı.
Kemoterapi öldürüyor iddiası
Özet, "Kemoterapi öldürüyor" şeklindeki yayınların toplumda büyük sorun oluşturduğunu
söyledi. Bu durumun hastalarını hayatta tutuma şansı olanlar açısından negatif bir etki
oluşturduğunu belirten Özet, "Kemoterapi kabul edilebilir toksiteyle hastaların tedavisinde
kullanılan tedavi yöntemidir. Bu tip yayınların mümkün olduğunca kontrollü şekilde
yapılması gerekir. Kemoterapinin zaman zaman yan etkileri ortaya çıkıyor, biliyoruz. Tıbbi
onkologlar olarak bu tedavinin eğitimini alıyoruz, bunlara uygun şekilde mücadele ederek en
uygun şekilde hastalarımıza uyguluyoruz." dedi.
Prof. Dr. Özet, genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) ürünlerle ilgili Türkiye'de sık sık
tartışmalar yaşandığını anımsatarak, Türkiye'de GDO'lu ürünlerin insanların tükettiği
besinlerde kullanılmadığını, o açıdan GDO'nun ülkemiz için tehlike arz etmediğini söyledi.
"Ekmekle ilgili sorunumuz yok"
Ekmeğin zararlı olduğu yönünde söylemlere de açıklama getiren Özet, "Toplum olarak belirli
bir gelire sahibiz. Ekmekle beslenen bir grubuz. Ekmeği çok zararlı olarak topluma sunmak
oldukça yanlış. Ama ekmeği kontrollü olarak tüketmemiz gerekir. Ekmekle ilgili bir
sorunumuz yok." dedi.
Türkiye'nin tarımsal sanayi alanında en önemli üretimlerinden birinin beyaz et olduğunu ve
5 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeline sahip olunduğunu anlatan Prof. Dr. Özet, tavuk
etinin kanser yaptığı şeklindeki yayınlarla kendi ayağımıza sıktığımızı söyledi.
‘PROF.
DR. AHMET ÖZET: 80 BİN KİŞİ KANSERE BAĞLI ÖLÜMLERDEN HAYATINI KAYBETTİ.’
STAR.COM.TR / 22.04.2017
"Şu ana kadar üretilmiş tavukların kanser oluşturduğuna dair bir yayın yok." diyen Özet, ucuz
bir protein kaynağı olması nedeniyle tavuğun tüketilmesini önerdiklerini belirtti.
"Tarama programları çok sayıda kanserin teşhisinin yolunu açtı"
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi ve Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği
Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam da hızla ilerleyen radyasyon onkolojisinin neredeyse tüm
kanser tiplerinin tedavisinde önemli katkılar sağladığını anlattı.
Son kanser istatistiklerine göre sigara içme oranında düşmeler gözlense de erkeklerde
görülen en sık kanserin akciğer bölgesi kanserleri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sağlam,
"Sigara içen bireylere uygulanmaya başlayan tarama programları, erken evrede çok sayıda
kanserin teşhis edilebilmesinin yolunu açmıştır." diye konuştu.
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş ise kanserle mücadelenin
doğumla başladığının altını çizerek, kanseri önlemenin tedavi etmekten daha kolay
olduğunu vurguladı.
- Sigara içme, egzersiz yap, alkol alma, tuzu azalt...
Prof. Dr. Gümüş, yapılan farklı çalışmaların, sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak durmak,
beslenmeye dikkat etmek, yeterli egzersiz yapmak, alkol almamak, kansere neden olabilecek
virüslere karşı uygun tedbirler almak ve tuz alımını kısıtlanmanın kanser riskini yüzde 76
oranında azalttığını gösterdiğini anlattı.
23 Nisan'da sona erecek kongreye, doktor, hemşire, teknisyen, psikolog gibi mesleklerden
bin 750 uzmanın katıldığı bildirildi.
‘PROF. DR. AHMET ÖZET: 80 BİN KİŞİ KANSERE BAĞLI ÖLÜMLERDEN HAYATINI
KAYBETTİ.’
TURKIYEGAZETESI.COM.TR / 25.04.2017
HABERTARAYICI.COM / 25.04.2017
GUNDEM.ME / 27.04.2017
Türkiye Sağlık Enstitüleri Birliği’ne bağlı olarak kurulan Türkiye Kanser Enstitüsünün planları
içinde yer alan Türk Kanser Gen Projesi’ne bu yıl içinde start verileceği bildirildi. Antalya’da
gerçekleştirilen 22. Ulusal Kanser Kongresi’nde görüştüğünüz Türkiye Kanser Enstitüsü
Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, bu proje kapsamında Türkiye’de yapılacak çalışmalarda
toplumdaki gen değişikliklerinin izleneceğini söyledi. Bu çalışmalar sonucunda mutasyon
dediğimiz kansere götürücü belli gen bozuklukların belirlenip, bu tanımlanmış bozukluklara
yönelik tedavi alternatiflerinin geliştirilmesinin planlandığını anlatan Prof. Dr. Özet, Bunun
için öncelikle bir hedef belirlememiz gerekiyor. Yapılacak bu genomik değerlendirmeyle
bizim toplumumuzda ortaya çıkan kanserlerde, kansere götürücü genomik bozukluklar
ortaya konulursa, bunlara yönelik tedavi ajanlarının geliştirilmesi mümkün olacaktır” dedi.
TÜRKİYE GENOM PROJESİ
Türkiye Sağlık Enstitüleri Birliği’nin tarafından gerçekleştirilecek olan Türkiye Genom
Projesi’nin de bu yıl başlatılacağını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Özet “Türkiye Genom Projesi ile
3-4 yıllık bir süre içerisinde Türkiye’de yaklaşık 100 bin kişinin tüm genetik değerlendirmesi
yapılacak. Bu değerlendirmeyle Türk toplumuna yönelik genomik bozukluklar ortaya
konularak bu bilgiler hastaların tanı ve takip aşamasında kişiselleştirilmiş yaklaşımların
kullanılmasını sağlayacak. Başta ABD, İngiltere, İzlanda gibi Batı ülkeleri olmak üzere Orta
Doğu’da Bahreyn gibi ülkeler, gen bilgilerini toplamak üzere çalışıyorlar. Biliyoruz ki artık
dünyada genomik değerlendirmeler her geçen gün ucuzlayarak devam ediyor. Bu gelişen
teknoloji ile biz de bir an önce devreye girerek Türk toplumunun genomik değerlendirmesini
yapmayı planlıyoruz” dedi.
ULUSAL BİYOBANKA ŞART
Prof. Dr. Ahmet Özet, çevresel faktörlerle genetik faktörlerin uzun dönemde kanser ve diğer
hastalıkların oluşumunda nasıl bir rol oynadığının ortaya çıkarılabilmesi için ulusal bir
biyobankanın oluşturulması gerektiğine dikkat çekti. Bunun için Türkiye Sağlık Enstitüleri
Birliği çatısı altında çalışmaların başladığını anlatan Prof. Dr. Özet “Bazı akademik kuruluşlara
ait biyolojik materyallerin saklandığı küçük çaptaki biyobankalar mevcut. Ancak hastalıkların
sebeplerinin ortaya konabilmesi milyonlarca insan DNA’sı doku örneğinin saklandığı ulusal
düzeyde bir yapının kurulması ile olacaktır. Tedavi şeklinin tanımlanmasında, hastalıkların
sebeplerinin ortaya konmasında, geleceğe dönük birçok bozuklukların belirlenmesinde bu
biyolojik materyallerin değerlendirilmesi çok önemli bir rol oynayacaktır” diye konuştu.
TV
HABERLERİ
‘SAĞLIKLI BESLENMEK ÖNEMLİ AMA.’
ATV.COM.TR / 26.04.2017 - 09:27:09
ATV.COM.TR / 26.04.2017 - 13:36:43
‘ULUSAL KANSER KONGRESİNİN 22 NCİSİ ANTALYA'DA BAŞLADI PROFESÖR DOKTOR
AHMET ÖZET ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR YAPTI.’
TGRT HABER / 22.04.2017 - 14:14:49
TGRT HABER / 22.04.2017 - 13:12:50
TGRT HABER / 22.04.2017 - 17:18:55
‘22.ULUSAL KANSER KONGRESİ EŞ BAŞKANI PROF.DR. AHMET ÖZET AÇIKLAMALARDA
BULUNDU.’
KOZA TV / 22.04.2017 - 18:45:40
KOZA TV / 22.04.2017 - 20:16:50
KOZA TV / 22.04.2017 - 23:15:54
KOZA TV / 23.04.2017 – 01:58:52
KOZA TV / 23.04.2017 - 03:17:33
KOZA TV / 23.04.2017 – 04:37:32
KOZA TV / 23.04.2017 - 05:56:35S
‘KONUK: PROF DR. NEVREZ KOYLAN.’
TV NET / 25.05.2017 - 05:09:29
‘SAĞLIKLI BESLENMEK ÖNEMLİ AMA.’
A HABER/ 26.05.2017 - 16:38:54
A HABER/ 27.05.2017 - 00:39:33
A HABER/ 27.05.2017 - 08:28:37
A HABER/ 27.05.2017 - 10:32:32
‘KONUKLAR: LEYLA ALATON ALVİMEDİCA YÖNETİM KURULU BAŞKANI VE
PROF. DR. KÜRŞAT TİGEN.’
KANAL 24 / 07.05.2017 - 09:09:42
‘PROF. DR. ÖZLEM ER DEĞERLENDİRİYOR.’
TV NET / 10.06.2017 - 14:00:27
Download