MEDICANA SAĞLIK GRUBU AYLIK ÜCRETSİZ YAYINIDIR KASIM 2015 SAYI: 83 Organ Bağışla Hayat Kurtar! Son dönem böbrek yetmezliği olan kişiler tedavi edilmezlerse yaşamaları mümkün değildir. Bu hastalar için diyaliz ve böbrek nakli olmak üzere iki tedavi alternatifi vardır. Bu tedavi alternatiflerinin seçimine hekim, hasta ve ailesi görüşerek karar vermelidir. Diyaliz hastayı yaşatan bir tedavi yöntemidir. Fakat hiçbir makine doğal organın yapmış olduğu bütün fonksiyonları yerine getiremez. Bu nedenle böbrek nakli hem hastanın yaşama süresi, hem yaşadığı hayatın kalitesi itibariyle çok büyük üstünlüklere sahiptir. Hastalar, başta yiyecek içecek olmak üzere yaşamını sınırlayan kısıtlamalardan kurtularak, serbestçe beslenen sağlıklı kişiler olarak hayatlarını sürdürürler. Çalışma ve sosyal hayatı normale dönerler. Böbrek nakli son dönem böbrek yetmezliği olan hastaların bedenine, bu fonksiyonları yapabilecek sağlam bir organın yerleştirilmesidir. Böbrek nakli için gerekli olan sağlıklı organ, kadavradan ya da canlı vericilerden sağlanır. Ülkemizde daha çok canlı vericilerden temin edilen böbreklerle nakiller gerçekleştirilmektedir. Canlı vericiden temin edilen böbreklerle yapılan nakillerin sonuçları çok iyidir. Ancak her hastanın canlı vericisi yoktur. Organ naklinin çok sayıda hastaya şifa verebilmesi için kadavradan organ bağışlarının sayısının artması gerekmektedir. Kronik böbrek yetersizliği olan hastalarda böbrek fonksiyonları %15’in altına düştüğü zaman, diyaliz veya böbrek nakli tedavisine ihtiyaç vardır. Herhangi bir sakıncası olmayan tüm hastalarda öncelikle böbrek nakli düşünülmeli ve olanakları araştırılmalıdır. Diyaliz hastanın hayatını kurtarır onu hayatta tutar fakat başta damarların zamanla hasar görmesi olmak üzere çeşitli komplikasyonları vardır. Bu nedenle henüz diyalize girmeden nakil olmalarının böbrek ve hasta sağlığı açısından üstünlüğü vardır. Mevcut yasa ve yönetmeliklere göre ilk dört derece içindeki akrabalarınızdan gönüllü olmak koşuluyla organ alabilirsiniz. Daha uzak akrabanız ya da yakınlığınız olan kişilerden nakil yapılabilmesi için etik kurulun onayına gerek vardır. Ülkemizde sevindirici bir gelişme olarak böbrek nakli uygulamaları giderek hız kazanmaktadır. Bunda böbrek nakli yapan merkezlerin sayısının artmasının yanında, özellikle Sağlık Bakanlığı ve Müdürlüğü’nün etkin çalışması ve bildirilen kadavra donör sayısının artmasının büyük rolü vardır. Bu gelişmeler sayesinde 2007 yılında nakiller Marmara Bölgesi’nde %200 artmış olup, böylece Marmara Bölgesi ülkemizde ilk sıraya yükselmiştir. Ülkemizde organ nakli bilincinin artması ve organ bekleyen hastaların sağlıklı bir yaşama kavuşabilmesi dileğiyle... KANSERE KARŞI HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN! Kanser tüm dünyada kalp hastalıklarından sonra en sık görülen ikinci sağlık problemidir. Kanser, dış etkenlerle değişime uğramış hücrelerin, köken aldığı dokuda kontrolsüz olarak çoğalıp büyümelerinin sonucu oluşan habis hastalıktır. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı’nca hazırlanan kanser raporlarına baktığımızda, ülkemizde kanser hastalarının sayısında artış olduğu gözlenmektedir. Önümüzdeki 25 yılda, sigaraya bağlı nedenlerden ölecek kişilerin sayısının 800 bin olarak vurgulanıyor olması da oldukça dikkat çekicidir. Kanser önlenebilir bir hastalıktır Kanser hastalığından korunmada; sağlıklı beslenme, sigara, alkol ve güneş ışınlarından uzak durma, güvenli su kullanımının önemi büyüktür. Akciğer kKanseri üzerine yoğunlaşmak gerekirse; sigaranın kansere neden olan etkenler arasında birinci sırada yer aldığı ve sigaraya karşı savaşın kanserlerin yüzde 40’ını yok edeceğini belirtmek gerekir. Sigara içmeyen akciğer kanserli hastaların yüzde 33’ünün sigara içen bir kişiyle birlikte yaşadığına, bu kişilerde görülen akciğer kanserlerinin nedeninin çocukluk çağı veya erişkin dönemdeki pasif içicilik olduğu da bir diğer dikkat çekici durum. Erken tanı, erken çözüm! Sigaranın ayrıca akciğer ağız boşluğu, yemek borusu, boyun, pankreas, mesane, böbrek, mide ve kan kanserine, alkol kullanımının ise karaciğer ve yemek borusu kanserine yol açtığının da unutulmaması gerekirli. Kanser tüm bu anlatılanlara rağmen büyük oranda önlenebilir bir hastalıktır. Sadece sigara içmemekle, kanser ölümlerinin yarıya yakınının önlenebilmesi olasıdır. Yeme içme alışkanlıklarımızı değiştirerek ve içtiğimiz su ile soluduğumuz havayı temiz tutarak, temizlik ve hijyen kurallarına uyup, düzenli spor yaparak çoğu kanser türüne yakalanmaktan kendinizi koruyabilirsiniz. Yapılan çeşitli çalışmalarda her öğünde yeşil salata ve meyve yiyerek; bol lifli gıdalara ağırlık vererek, balık, süt ve süt ürünleri, gıdaları taze taze tüketmeye dikkat etmek; işlenmiş et, salamura, turşu türü ve tütsülenmiş gıdalardan uzak kalarak kansere yakalanma riskinizi çok önemi ölçüde azaltmanız mümkündür. Çağımızın vebası kanserin, dünyada ve Türkiye’ de görülme sıklığı her geçen gün artmaktadır. Yurdumuzda her yıl yaklaşık 200.000 kişinin yakalandığı kanserin tedavisi, özel uzmanlık alanlarının, son teknolojiye sahip tıbbi cihazların bir arada olmasını gerektirir. Çünkü kanser tedavisinin en önemli gereği, hastalığın değişen koşullarına göre tedaviye yön verebilmek için bütün birimlerin aynı hastanede bulunmasıdır. Kanser tedavisi, birçok uzmanlık dalının bir arada çalışmasını zorunlu kılan bir tedavi grubudur. Burada çeşitli cerrahi branşlar, Radyasyon onkolojisi ve Medikal Onkoloji uzmanları birlikte çalışır. Teşhis sırasında Patoloji, teşhisi güçlendirmek ve tedavi sonuçlarını izlemek için Radyoloji ve Nükleer Tıp bölümleri büyük önem taşır. Kanser hastalarının büyük çoğunluğunda birinci tedavi tümörün ameliyatla çıkarılmasıdır. Bu müdahale hem hastalığın tedavisini sağlar, hem de teşhisi kesinleştirir. Hastalığın yerine ve tuttuğu organa göre çeşitli cerrahi dalları burada görev alır; genel cerrahi, ortopedi, kulak burun boğaz, kadın hastalıkları ya da akciğer cerrahisi, göz, üroloji gibi dallar ilk müdahaleyi yapar. Cerrahi sonrası tedaviye tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisi dalları devam eder. Tıbbi Onkoloji, kanserin ilaçla tedavisini yapan bilim dalıdır. Tıbbi onkoloji bir yandan kanser ilaçlarıyla kanser hastasını tedavi eder (kemoterapi), bir yandan da hastanın dahili problemlerini (enfeksiyonlar, böbrek yetmezlikleri, kalp yetmezliği, beslenme bozuklukları vb.) çözmeye çalışır. Radyasyon Onkolojisi, röntgen ışınlarını kullanan makinelerle çalışır. Ameliyat edilen bölgenin kanser hücrelerinden arındırılması için yapıldığı gibi, ameliyata uygun olmayan hastalarda doğrudan tümörü ışınlayarak kanseri yok etmeye çalışır. “Dİyabet” damarlarda sertleşme ve daralmaya neden oluyor! 21. yüzyılın en büyük sağlık sorunlarının başında hiç kuşkusuz diyabet ve kalp rahatsızlıklarıgeliyor. Öyle ki önümüzdeki 10 yılda dünyadaki her 100 kişiden 4’ünün diyabet hastası olacağı tahmin ediliyor. Bu artışın en önemli sebepleri ise şehir yaşamının beraberinde getirdiği sağlıksız beslenme, hareketsiz bir hayat ve sonucunda ortaya çıkan fazla kilolar. Ayrıca 45 yaşın üzerinde olmak, genetik faktörler, bozulmuş açlık kan şeker düzeyleri ve gebelik diyabeti de uzun dönemde diyabet hastası olma riskini artırıyor. Diyabet hastalığı erken dönemde teşhis edilmez ve doğru bir şekilde tedavi edilmezse, görme kaybı, böbrek yetersizliği ve kalp krizi gibi ciddi sorunlara neden olabiliyor. Diyabet hastalığı uzun dönem kontrol altına alınmadığında damarlarda yıllar içinde sertleşme meydana geliyor. Damar sertliği bu hastalarda kalp krizini beraberinde getiriyor. Ateroskleroz denilen damar sertliği yani damar tıkanıklıkları diyabet kaynaklı kalp hastalıklarının başını çekiyor. Diyabet, endotel denen damar içindeki hücre örtüsünün yapı ve fonksiyonunu bozduğundan damar sertliği daha hızlı ve kolay oluşuyor. Tüm vücut damarlarında daralmalar oluşuyor. Damar daralmaları kalpte meydana geldiğinde krize, boyunda inme ve felçlere, böbrekte ciddi kontrolsüz yüksek tansiyona, bacakta ise, ayak ve bacak kesilmesine kadar gidebilen kanlanma bozukluklarına neden olabiliyor. Düzenli diyet ve takiple diyabet kontrol altına alınıyor Tedavisi çok daha komplike olan bu hastalıkların önüne geçebilmek için öncelikle şeker hastalığının tanısının erken dönemde konulması gerekiyor. Sonrasında ise düzenli diyet ve doktor tavsiyesinde alınan ilaçlarla kan şekerinin ideal düzeyde tutulması şart. Ayrıca tansiyon ve kolesterol seviyelerinin kontrol altına alınması ve sigara içilmemesi de alınması gereken önlemler arasında yer alıyor. Diyabetli hastalarda yüksek tansiyon ve kolesterol sağlıklı insanlara oranla çok daha önemli. Diyabet zaten atardamarlarda yapı ve fonksiyon bozukluğuna neden oluyor. Buna kolesterol yüksekliği ve yüksek tansiyon gibi ek risk faktörlerinin eklenmesi, damar sertliği riskini çok arttırıyor. Koroner kalp hastalığı risk faktörlerinin sayısı arttıkça da hastalık riski yükseliyor. Diyabet hastalarına bypass ve stent çok sık uygulanıyor Diyabet hastalığı olanların yılda en az bir kez kalp kontrolünden geçmesi, rutin muayene, EKG, kan tahlilleri ve gerekli görüldüğünde ekokardiyografi ve efor testi ile değerlendirilmeleri birçok hastalığın önüne geçilmesinde önemli bir etken. Diyabet kontrol altına alınamadığında damar hastalığının ilerlemesi kaçınılmaz hale geliyor. Özellikle diyabet hastalarında koroner kalp hastalıkları çok daha sık görülüyor ve dolayısıyla da bypass ameliyatları çok daha sık uygulanıyor. Ayrıca diyabet hastalarında sık olarak stent uygulamalarına da gerek duyuluyor. Oranları düşürmenin yolu çocuklara doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak Diyabet hastalığının görülme oranlarındaki önlenemez yükselişe dur diyebilmek için anne babalarınbeslenme ve fiziksel aktivite konusunda çocuklarına örnek olması gerekiyor. Özellikle fastfood’tan uzak durulması, karbonhidrat içeriği yüksek besinlerin mümkün olduğunca az tüketilmesi, şeker içeriği yüksek gazlı içeceklerden uzak durulması ve düzenli spor yapılması gibi basit önlem ve alışkanlıklar uzun dönemde diyabet riskini önemli oranda azaltıyor. Böbrek rahatsızlıkları Bö brekler