Danışma Meclisi B : 21 Bu maruzatım nazarı itibara alındığı takdirde, 22 420 240 000 Türk Liralık bütçemizin tasarruf ilke­ lerine azamî riayet edilerek hazırlanmış olduğu tak­ dir buyurulacaktır. Sayın Başkan, değerli üyeler; Uluslararası ilişkilerin bugünkü durumu iyimser­ liğe yer bırakmamaktadır. Doğu - Batı ilişkilerinde yetmişli yıllarda şekillenmeye başlayan yumuşama or­ tamı son yıllarda ciddî sarsıntılar geçirmektedir. Dünyanın çeşitli yörelerinde her an merdivenleşme istidadını gösteren politik ihtilafların sayısı kabar­ maktadır. Bunların sıcak çatışmaya dönmemesi, hiç değilse belirli bir kontrol altında tutulabilmesi için Birleşmiş Milletler etkili olamamakta, dar görüşlü siyasal istismar hevesleri iyi niyetli çabaların sonuç vermesini önlemektedir. Bir yandan uluslararası fo­ rumlarda irili ufaklı bütün ülkeler silahsızlanmanın faziletleri konusunda beyanat yarışında bulunurlar­ ken, diğer yandan dünyada silahlanma .yarışı bütün hızıyla devam etmektedir. Bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra dünya ekonomisi de yapısal bir bunalım ge­ çirmektedir. Hemen hemen bütün ülkelerde yatırım­ lar azalmakta, üretim düşmekte, işsizlik tehlikeli bo­ yutlara ulaşmakta, enflasyon önlenememekte ve İkin­ ci Dünya Savaşından beri ilk defa Dünya ticaret hacmi gerçek değer itibarı ile daralmaktadır. Ulusal ekonomiler giderek zayıflamakta, sanayici ülkeler tehlikeli bir himayecilik eğilimi içine girmektedirler. İnsanlığın geleceği için tehlike arz eden bu gidi­ şin durdurulmasının, büyük-küçük bütün ülkelerin sorumluluklarını fazla gecikmeden idrak etmelerine ve bu hususta kollektif bir çaba sarfedilmesine yakın­ dan bağlıdır. Bununla beraber barışın korunması alanında bu hususta başlıca sorumluluğun büyük dev­ letlere düştüğü de bir vakıadır. Şüphesiz uluslararası ilişkilerde ideal olan mutlak ve devamlı bir barış ortamının kurulabilmesidir. Bu­ nun bugünden yarına gerçekleşebilmesinin mümkün olabileceğini söylemek imkânsızdır. Dolayısıyla in­ sanlık kendisine, daha mütevazi de olsa, gerçekleşme­ si mümkün olabilecek bir amaç saptamak durumun­ dadır. Bunun yolu da yumuşamadan, gerginlikleri azaltmak ve hiç olmazsa bunları makul sınırlar için­ de kontrol altında tutabilmekten, ülkelerin birbirle­ riyle ilişkilerinde uluslararası antlaşmalarla uymayı taahhüt ettikleri ilkelere sadık kalmalarından geçmek­ tedir. 1970'li yıllarda sürdürülen çabalar bu yönde, mütevazi de olsa bir başlangıç teşkil edebilecek nite­ likte idi. Bu ortamın bugün zedelenmiş olmasının baş— 250 22 . 11 . 1982 O :4 lıca nedeni, Doğu-Batı arasında şekillenmeye başla­ mış askerî dengenin bozulması, kaba kuvvete müra­ caatın yaygınlaşan bir politika yöntemi haline gelme­ si, yaratılmasına çalışılan itimat duygusunun daha fi­ lizlenme sürecinde zayıflamasına yol açan davranış­ ların çoğalmasıdır. Dolayısıyla uluslararası ortamı, bugün ulaştığı tehlikeli boyutlardan soyutlamak için, Doğu ile Batı arasında gerçek bir askerî dengenin bir an evvel sağ­ lanması, bütün ülkelerin taahhüt ettikleri ilkelere sa­ dık kalan bir davranışı gecikmeden benimsemeleri büyük öncelik taşımaktadır. Yukarıda kısaca çizmeye çalıştığım uluslararası durumun bu çerçevesi içerisinde, ülkeinizin şimdiye kadar izlediği dış politikanın temel esasları daha da artan bir değer ve geçerlilik kazanmaktadır. Şüphe­ siz dış politikamızın temel unsuru ülkemizin güvenli­ ğini sağlamaktır. Bu çerçevede Kuzey Atlantik İtti­ fakına üyeliğimiz dış politikamızdaki önemli mevkiî ni muhafaza etmeye devam etmektedir. İttifak, ku­ ruluşundan bu yana geçen süre zarfında oluşturduğu caydırıcı güçle, üyelerinin güvenliğini ve kendi so­ rumluluk alanı içinde barışın idamesini sağlamakta­ dır. Dünya barışı için büyük öncelik taşıyan Doğu ile Batı arasındaki gerçek bir askerî dengenin sağlan­ masında NATO'nun oluşturduğu ve muhafazası için çaba harcadığı caydırıcı güç, bizim güvenlik ihtiyaç­ larımız için olduğu kadar dünya barışı için de önem taşımaktadır. NATO üyeliğimizi ve İttifak içindeki yükümlülüklerimizi sadakatle yerine getirmeye atfet­ tiğimiz önem bundan kaynaklanmaktadır. Tamamen savunmaya yönelik bulunan ve barışın muhafazası için yararını tereddüde yer vermeyecek şekilde kanıt­ lamış olan bu örgütün gücünden kaybetmeden varlı­ ğını sürdürmesine yardımcı olmak, dış politikamızın esas unsurlarından biri olmaya devam etmektedir. Barışın sağlanması için caydırıcı güç oluşturul­ ması, içinde bulunduğumuz koşullarda şüphesiz ge­ rekli; ancak tek başına bu amaç için yeterli bir yol değildir. Buna muvazi olarak gerginliği de azaltmak önem arz etmektedir. Bu bakımdan 1970'li yıllarda, mütevazi bir hız ve muhteva kazanmaya başlayan yumuşama sürecinin sarsıntı geçirmemesi ve olumlu aşamalar kaydetmesinde de büyük bir yarar görmek­ teyiz. Halen devam etmekte olan Madrid Toplantı­ sının, Doğu ve Batı Diyalogunun muhafazasına yar­ dımcı olmasını ve bir Avrupa Silıhsızlanma Konfe­ ransının toplanması için gerekli görev talimatını ke­ sinleştirmesini samimiyetle arzu ediyoruz. Aynı çer-