Ömer Faruk Filiz 23.03.2016 Floransa’dan Çıkan Siyasetin Babası Rönesans ilgi duyduğum halde uzun zamandır araştırmaya vakit bulamadığım , tarihi açıdan çok önemli bir dönem . Öyle ki Rönesans , günümüz dünyasında modernizmden bahsederken atlayamayacağımız kadar elzem bir zaman dilimi . Her neyse yaklaşık üç yıl evvel , şu an Eskişehirde okuyan bir arkadaşım konuşma esnasında kendisinin çok sevdiği ‘’Da Vinci’s Demons’' dizisinden bahsetmişti . Daha evvel de çevremdeki birçok kişi tarafından adını sıkça duyduğum bu diziye başlamam gerektiğini düşünüyordum . Kısaca bahsetmem gerekirse Da Vinci’s Demons’ın toplamda bir saatten oluşan her bir bölümü oldukça aksiyon ve heyecan barındırmasının yanında sinematografik yönden kaliteli bir yapım olduğunu söyleyebilirim . Leonardo da Vinci gibi bir deha ve çevresindeki aydın dostlarının atıldıkları maceraları izlemek gerçekten keyifli bir seyir deneyimi oldu . Dolayısıyla bir solukta bitirmeye çalıştığım bu diziden sonra Rönesans dönemine dair zihnimdeki boşlukları doldurmaya yönelik kitap arayışına girmem de uzun sürmedi . Kendi adıma şunu açıkça söylemeliyim ki , ilgi duyduğum ya da çok satan eser olsun fark etmeksizin , okuma alışkanlığımı yalnızca uyku sürecinden önce yapmamdan ötürü sonradan olumsuzluklarını fark ettiğim bir yön var . Dönem olarak ele alındığında Rönesans , modernizm ve gelenekçi düşünce arasında yaşanmış bir savaştan ibaret olmadığı anlamak hiç de zor olmasa gerek . Orta Çağ’ın dönem şartlarının yaratmış olduğu Machiavelli ve söylemlerini birçok kişinin oldukça katı ve acımasız bulduğunu açıkça söylemeliyiz fakat bu noktada pek çok kişinin gözünden kaçan şey dönemin şartlarına dair derinlemesine inceleme yapmadan Machiavelli gibi bir düşünürü yaftalamaktır . Kendi adıma şunu açıkça söylemeliyim ki düşünce akımlarını dönemi şartları içinde değerlendirmeyi es geçip yargılamak her açıdan kusurlu bir davranıştır . Günümüz dünyasında Makyavelizm denilince birçok kişinin , günümüz dünyasına hakim ılımlı siyaset algısından ötürü acımasızca eleştirdiği herkesçe bilinen bir gerçek . Hâlbuki Orta Çağ İtalyasına dair bilgi sahibi olunduğunda fark edilecek en önemli gerçek Machiavelli’nin dönemine göre oldukça masum bir ideolojiye sahip olduğudur . Dünya tarihi açısından bakacak olursak , derinlemesine iz bırakmış bir düşünürün bu denli haksız eleştirilere maruz kalması beni cidden üzüyor . Dilerim ki bir gün toplum ve insanlık olarak kendi değer yargılarımızla eleştiri yapmaktan vazgeçip , kişileri yaşadıkları dönem ve şartlar altında konuşabiliriz . Yıllar evvel karşılaştığım bir durumun benzeri ile karşılaştığımı sanıyorum . Henüz bir ilkokul öğrencisi iken Harry Potter serisine ait kitapların hepsini okumuş fakat filmlerini izledikten sonra geçmişe dair hatırladığım neredeyse tüm öğeler yalnızca filmin içeriğinde bulunan sahnelerden ibaret olmuştu . Kitabında derinlemesine tasvir edilmesine rağmen görsel öğelerin insanın beynindeki hatıralara şekil verdiğine buradan varabiliyorum . Benzer durum bu Machiavelli romanını okurken de başıma geldi fakat bambaşka bir şekilde . Harry Potter’da deneyimlediğim durumudaki sıra önce kitap daha sonra filmler iken bu sefer tam tersi bir şekilde önce diziyi daha sonra kitabı okumak beynimde Machiavelli karakterini öylesine sınırlandırdı ki romana dair kendimi yetkin hissetmekten çok uzağım . Romanda özel olarak , Machiavelli ve Yahudi aşkı Giuditta arasında geçen kısımları hem çok sevdim hem de dizide benzer bir kurgu olmadığı için oldukça detaylı biçimde anımsayabiliyorum . Fakat diğer yandan kitap ve dizideki Girolamo karakterinin birbirinden çok farklı yerlerde konumlandırıldığını da söylemeden geçmek istemiyorum . Bu eseri okumadan önce kendi adıma zihnimde canlandıramadığım kitap içerikleri yüzünden hep kendimi şanssız hissettim . Fakat asıl sebep , okumayı alışkanlık edinmekten çok uyumama yardımcı bir aktivite olarak görmemden kaynaklanıyor sanıyorum . Şimdilerde , uykuya dalmama vesile olması için aldığım , yatağımın kenarındaki komidinimden gelip geçen o eserlere üzülüyorum .