775 - Diş Hekimliği Fakültesi

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Anesteziyoloji Ve Reanimasyon
Anabilim Dalı
KARDİYOPULMONER RESÜSİTASYONDA
KULLANILAN İLAÇLAR
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Emin Serdar DEMİRÇAL
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Sezgin ULUKAYA
İZMİR – 2012
ÖNSÖZ
“Kardiyopulmoner Resüsitasyonda Kullanılan İlaçlar” konulu tez çalışmamda bana
yardımcı olan değerli hocam Prof. Dr. Sezgin ULUKAYA’ ya teşekkür eder ve
saygılarımı sunarım. Tezimde bana yardımcı olan kız arkadaşım Aysun DOĞU’ ya
ve tüm hayatım boyunca desteklerini esirgemeyen aileme teşekkürü bir borç bilirim.
İZMİR – 2012
Stj. Diş Hekimi Emin Serdar DEMİRÇAL
II
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ……………………………………………………………….……...1
.
2. KARDİYAK ARREST TEDAVİSİ SIRASINDA KULLANILAN
İLAÇLAR…………………………………………………………….……2
2.1.
Oksijen……………………………………….……………………..2
2.2.
Adrenalin………………………………….………………………..3
2.3.
Vazopressin……………………………….………………………...4
2.4.
Amiodaron…………….……………………………………………6
2.5.
Lidokain ……………………………………………………………7
2.6.
Magnezyum Sülfat …………………………………………………9
2.7.
Diğer İlaçlar ………………………………………………………..10
2.7.1.
2.7.2.
2.7.3.
2.7.4.
2.7.5.
Atropin .……………………………………………………....11
Kalsiyum ……………………………………………………..12
Sodyum Bikarbonat…………………………………………..13
Sıvılar…………………………………………………………15
KPR Sırasında Trombolitik Tedavi…………………………..16
3. PERİ-ARREST DÖNEMDE KULLANILAN İLAÇLAR ………………17
3.1.
Adenozin …………………………………………………………...17
3.2.
Amiodaron ..……………………………………………………….19
3.3.
Aspirin ..…………………………………………………………...20
3.4.
Atropin……………………………………………………………...21
3.5.
Beta-Adrenerjik Blokerler………………………………………….21
3.6.
Kalsiyum Kanal Blokerleri: Veramapil Ve Diltiazem……….……..22
3.7.
Digoksin…………………………………………………………….24
3.8.
İnotroplar Ve Vazopressörler : Dobutamin, Adrenalin,
Noradrenalin Ve Dopamin………………………………………….25
3.9.
Lidokain…………………………………………………………….29
III
4. TARTIŞMA VE SONUÇ………………………………………………….30
5. KAYNAKLAR……………………………………………………………31
6. ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………….32
IV
1.GİRİŞ
Kardiyopulmoner arrest herhangi bir nedenle hastada solunumun ve/veya
büyük damarlarda nabız alınamaması hali olan dolaşımın ani ve beklenmeyen
durmasıdır. Kardiyopulmoner arrest halinde yani yaşamı herhangi bir şekilde
kesintiye uğramış bir kişide yeniden hayata döndürme çabalarını kapsayan işlemlerin
tamamına ise “Kardiyopulmoner Resüsitasyon” (KPR) denir. Ancak uzun vadede
hedef organ olan beynin korunması söz konusu olduğu için “kardiyopulmonerserebral resüsitasyon” (CPCR) olarak da adlandırılmaktadır.
Kardiyopulmoner
resüsitasyonda kullanılan ilaçlar iki kısma ayrılarak
incelenir:
- Kardiyak arrest tedavisi sırasında kullanılan ilaçlar.
- Peri-arrest döneminde kullanılan ilaçlar.
2.KARDİYAK ARREST TEDAVİSİ SIRASINDA KULLANILAN
İLAÇLAR
Kardiyak arrestin acil tedavisi esnasında birkaç ilacın kullanım endikasyonu
vardır ve onların da etkili olduğunu gösteren bilimsel kanıtlar çok kısıtlıdır. İlaçlar,
ancak toraks kompresyonları ve ventilasyona başlanıldıktan ve endikasyon varsa şok
uygulandıktan sonra düşünülmelidir.
2.1.OKSİJEN
Mümkünse kardiyak arrest esnasında tüm hastalara en yüksek konsantrasyonda
oksijen verilmelidir. Spontan soluyan hastalara rezervuarlı oksijen maskeleri ile
yüksek konsantrasyonda
oksijen verilmelidir. İnspirasyon esnasında rezervuar
balonun kollapsını önlemek için oksijen akımının (genellikle > 10 / dk) yeterli
olduğundan emin olunuz. Şayet hasta entübe edilmişse yüksek konsantrasyondaki
oksijeni kendiliğinden dolan balon ile veriniz(1).
Hedef PaO2’nin mümkün olduğu kadar normal sınırlarda (yaklaşık 13 kPa veya
100 mmHg ) veya pals oksimetre’de oksijen saturasyonunun
(SpO2)%97-100
olmasını sağlamaktır. Bazı hastalarda bu mümkün olmayabilir ve daha düşük
değerler tolere edilmek zorunda kalınabilir (en az 8 kPa (60mmHg) üzerinde veya
SpO2 %90-92). Kronik obstruktif akciğer hastalarında (KOAH) olduğu gibi bazı
hasta gruplarında yüksek konsantrasyondaki oksijen solunumu deprese edebilir.
Bununla beraber bu hastaların kandaki oksijen seviyeleri düşmeye devam ederse
organ hasarı ve kardiyak arrest gelişir. Bu grup hastalarda amaç normalin altında
PaO2 ve oksijen saturasyonu sağlanmasıdır. Uygun hedef 8 kPa (60 mmHg) veya
pals oksimetredeki değerin (SpO2)% 90-92 olmasıdır(1).
2
2.2.ADRENALİN
Endikasyonlar
Doz
Etiyolojisi ne olursa olsun kardiyak arrest 1mg,İV/İO, her 3-5 dk’da bir
Kullanımı
Adrenalin genelde iki farklı dilüsyon şeklinde hazırlanır:
- 1: 10.000 (10 ml solüsyon 1 mg adrenalin içerir)
- 1: 1.000 (1 ml solüsyon 1 mg adrenalin içerir)
Kardiyak arrest sırasında intravasküler
(intravenöz veya intraossöz) yol
gecikmişse veya sağlanamıyorsa 10-20 ml steril su içinde sulandırılarak, 3 mg
dozunda trakeal tüpten verilebilir. Trakeal yoldan absorbsiyon oldukça değişken ve
güvensizdir.
İnatçı kardiyak arrest olgularında daha yüksek dozları destekleyen kanıt yoktur.
Bazı olgularda resüsitasyondan sonraki devrede adrenalin infüzyonu gerekebilir.
Spontan dolaşımın geri dönmesinden (SDGD) sonra fazla doz adrenalin
taşikardiyi,
miyokard iskemisini, ventriküler taşikardiyi (VT) ve ventriküler
fibrilasyonu (VF) tetikleyebilir. Perfüze eden ritim başladıktan sonra ek doz
adrenalin gerekli ise yeterli kan basıncı sağlayacak şekilde adrenalin titre edilmelidir.
Pek çok hipotansif hasta için 50-100 mcg intravenöz yeterlidir.
Etkileri
Adrenalin hem alfa, hem de beta adrenerjik aktiviteye sahip direkt
etkili
sempatomimetik amindir (2). Adrenalinin resüsitasyonda kullanılan dozu α ve β
reseptörlerini birlikte stimüle ederek periferik vazokonstrüksiyon yapar. Bu, KPR
3
esnasında sistemik vasküler rezistansta artış sağlayarak serebral ve
koroner
perfüzyonda rölatif bir artışa neden olur.
Çalışan kalpte adrenalin, β1 reseptörler yoluyla düzenlenen bir etkiyle kalp hızını
ve kalbin kontraksiyon gücünü arttırır. Bu durum zararlı olabilir, çünkü miyokardın
oksijen ihtiyacının artması ile iskemiyi artırabilir. β adrenerjik etki, serebral kan
akımını artırabilir ve perfüzyon basıncında α etkisi ile düzenlenen artıştan
bağımsızdır(1).
Özellikle miyokard hipoksemik ve/veya iskemik olduğu durumlarda adrenalin
miyokardın eksitabilitesini arttırır ve bu nedenle de aritmojenik potansiyele sahiptir.
Resüsitasyondan sonra adrenalin VF’nin tekrarlamasını tetikleyebilir(1).
2.3.VAZOPRESSİN
Adrenalin kardiyak arrest tedavisinde kırk yıldır temel ilaçtır. Primer etkisi
α-adrenerjik vazokonstrüktif etki ile gelişen sistemik vazokonstrüksiyon sonucu
koroner ve serebral perfüzyon basıncını arttırmaktır. Adrenalinin β adrenerjik etkisi
(inotropik, kronotropik) koroner ve serebral kan akımını artırabilir fakat eşzamanlı
gelişen miyokard oksijen tüketiminde artış, ektopik ventriküler aritmiler (özellikle
miyokard asidotik iken) pulmoner arteriyovenöz şant sonucu ortaya çıkan geçici
hipoksemi bu yararları bozabilir.
Adrenalinin bu potansiyel olarak zararlı beta etkisi alternatif vazokonstrüktör
ajanların araştırılmasına yol açmıştır. Vazopressin doğal anti-diüretik hormondur.
Çok yüksek dozlarda, düz kaslardaki V1 reseptörlerini stimüle ederek etki oluşturan
kuvvetli bir vazokonstrüktördür. Kardiyak arrest vakalarında vazopressinin önemi ilk
4
kez başarı ile resüsite edilen hastane dışı kardiyak arrest olgularında vazopressin
konsantrasyonlarının daha yüksek bulunması ile gündeme geldi. Klinikte ve
hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, kardiyopulmoner resüsitasyon sırasında
adrenaline alternatif olarak vazopressin kullanıldığında hemodinamik değerlerde artış
gösterilmesine rağmen hepsinde sağ kalımda artış gösterilememiştir.
Hastane içi ve hastane dışı kardiyak arrest vakalarını konu alan iki büyük
randomize çalışmada adrenalin ve vazopressin karşılaştırmıştır. Her iki çalışmada
hastalar başlangıçta adrenalin veya vazopressin uygulanacak şekilde randomize
edilmiş ve ilk ilaca yanıt alınamayan hastalara adrenalin uygulanmıştır. Her iki
çalışmada da başlangıç vazopressörü olarak tekrar edilen 1 mg adrenalin ile 40 Ü
vazopressin verilen gruplar arasında SDGD
veya sağkalım açısından farklılık
gösterilememiştir. Hastane dışı geniş kapsamlı kardiyak arrest çalışmasında post-hoc
analiz (yani çalışmadan önce planlanmamış analiz) asistoli tanısı konan hastalarda
yaşam ve hastaneden taburcu olmada belirgin artış olmasına rağmen nörolojik olarak
iyi olanların sayısında fark bulunamamıştır(1).
Yakın zamanda yapılmış beş randomize çalışmayı içeren bir
meteanaliz,
vazopressin ile adrenalin arasında SDGD yirmi dört saat içinde gerçekleşen ölüm
veya hastaneden taburcu olmadan ölüm açısından istatiksel fark olmadığını
göstermiştir(3).
Şimdilik herhangi bir kardiyak arrest ritminde vazopressini adrenaline alternatif
olarak veya adrenalin ile birlikte kullanmak veya kullanmamak yönünde yeterli kanıt
yoktur. Güncel uygulama bütün kardiyak arrest ritimlerinde adrenalinin primer
vazopressör olarak kullanılmasıdır.
5
2.4.AMİODARON
Endikasyonları
İnatçı ventriküler fibrilasyon/ nabızsız
VT(VF7VT)
Doz
300mg, İV
Kullanımı
Amiodaron, özellikle QT aralığını uzatan ilaçlarla birlikte verilirse “parodoksik”
olarak aritmojenik etki gösterebilir. Bununla birlikte benzer şartlarda proaritmik
etkisi diğer antiaritmik ilaçlardan daha azdır.
Amiodaronun temel akut yan etkisi hipotansiyon ve bradikardidir ama bu yan
etkiler spontan dolaşım geri dönmeden ortaya çıkmaz. Uzun süreli oral kullanımda
görülen yan etkiler (fotosentivite, tiroid fonksiyon bozukluğu, periferik nöropati,
pulmoner inflamasyon ve hepatik disfonksiyon) akut durum için geçerlidir (4).
İlk üç şoktan sonra VF veya VT hala devam ediyorsa, başlangıç dozu olarak, 20
ml %5
dekstroz
içinde 300 mg
amiodaronun
intravenöz
olarak verilmesi
düşünülmelidir. Amiodaron periferik bir venden verilirse tromboflebite neden
olabilir: hastanın santral veni varsa kullanılmalı, yoksa kalın bir periferik venden bol
sıvı ile verilmelidir.
İlk üç şoktan sonra şoka dirençli VF’ da amiodaron plasebo veya lidokaine göre
yakın dönem sağkalımı artırmaktadır.
Amiodaron aynı
zamanda insan ve
hayvanlarda VF veya hemodinamik olarak anstabil ventriküler taşikardilerde
defibrilasyona cevabı artırmaktadır.
Tek şok stratejisinde amiodaronun ne zaman verilmesi gerektiğine dair kanıt
yoktur. Günümüze kadar yapılan klinik çalışmalarda amiodaron, en az üç şok
6
uygulamasından sonra VF/VT hala devam ediyorsa verilmiştir. Bu nedenle başka
bilgi olmadığı için şayet üç şoktan sonra hala VF/VT devam ediyorsa 300 mg
amiodaron verilmesi önerilmektedir.
Etkileri
Amiodaron membran stabilize eden bir antiaritmik ilaçtır ve atriyal ve ventriküler
miyokardda aksiyon potansiyeli ve refraktör periyod süresini uzatır.
Atriyoventriküler iletimi yavaşlatır, benzer etki aksesuar yollarda da gözlenir.
Amiodaron çok düşük negatif inotropik etkiye sahiptir ve nonkompetetif alfa blok
etkisiyle kısmen periferik vazodilatasyona neden olur.
İntravenöz amiodaron
uygulanmasıyla ortaya çıkan hipotansiyon hızlı enjeksiyonla daha belirgindir ve
ilaçtan çok çözücünün (polisorbat 80) neden olduğu histamin salınımına bağlıdır.
Amiodaronun sudaki preparatları bu yan etkilerden kısmen uzaktır ancak henüz
yaygın kullanım alanına sahip değildir.
2.5.LİDOKAİN
Endikasyonları
Refrakter ventriküler fibrilasyon/nabızsız
VT (amiodaronun mevcut olmadığı
durumlarda)
Doz
100 mg,İV
Kullanımı
Lidokain
100 mg (1-1,5 mg kg¹) sadece
durumlarda üç şoka
cevap vermeyen
amiodaronun
dirençli
mevcut olmadığı
VF veya nabızsız VT’ de
düşünülmelidir(3). Gerekirse ilave olarak, 50 mg daha verilebilir. İlk saat içerisinde
toplam doz 3 mg kg¹’ı aşmamalıdır.
Karşılaştırmalı çalışmalar amiodaronun
7
lidokainden daha iyi bir antiaritmik olduğunu göstermişlerdir.
Kalp debisinin azaldığı durumlarda karaciğer hastalıklarında veya yaşlılarda
olduğu gibi hepatik kan akımının azaldığı durumlarda, karaciğerde metabolize olan
lidokainin yarılanma ömrü uzar. Kardiyak arrest esnasında normal
mekanizmaları fonksiyon
yapamadığından
konsantrasyonlarına ulaşılabilir.
tek dozla
klirens
yüksek
bile
kan
24 saatlik infüzyonla plazma yarılanma ömrü
belirgin olarak artırabilir. Bu gibi durumlarda doz düşürülmeli ve sürekli infüzyon
tedavisinin endikasyonu düzenli olarak gözden geçirilmelidir. Lidokain hipokalemi
ve hipomagnezemi varlığında
daha az
etkilidir
ve bu
bozukluklar
hemen
düzeltilmelidir.
Etkileri
Lidokain membran stabilize eden antiaritmik bir ilaçtır ve miyozit refrakter
periyodunu artırarak etki eder. Lidokain ventriküler otomatisiteyi ve ventriküler
ektopik aktiviteyi azaltır. Lidokain normal dokulardaki elektriksel aktiviteyi minimal
etkilerken depolarize aritmojenik dokularda aktiviteyi baskılar.
Bu
nedenle
depolarizasyonla ilgili aritmileri (iskemi, digital toksisitesi) baskılamada etkin
fakat
normal
polarize
hücrelerdeki
aritmileri
(atriyal fibrilasyon/flatter)
baskılamada kısmen etkisizdir. Lidokain ventriküler fibrilasyonun eşik değerini
arttırır.
Aşırı doz lidokain (ilk bir saatte>3 mg kg-1) parestezi,
uyuşukluk
hali,
konfüzyon ve konvülsiyonlara kadar gidebilen kas kasılmaları yapabilir. Eğer
toksisite belirtileri varsa verilişi hemen durdurulmalı ve konvülsiyon varsa tedavi
edilmelidir. Lidokain miyokard fonksiyonunu deprese eder fakat bu genellikle
8
geçicidir ve intravenöz sıvı veya vazopresörlerle tedavi edilebilir.
2.6.MAGNEZYUM SÜLFAT
Endikasyonları
Hipomagnezemi varlığında şoka dirençli
ventriküler fibrilasyon
Hipomagnezemi varlığında ventriküler
taşiaritmi
Torsade de pointes
Atriyal fibrilasyon
Digoksin toksisitesi
Doz
2 gr İV bolus
2 gr, 10 dk üzerinde, İV
2 gr, 10 dk üzerinde, İV
2 gr, 10 dk üzerinde, İV
2 gr, 10 dk üzerinde, İV
Kullanımı
İntravenöz magnezyum güvenlidir ve ventriküler taşiaritmilerde etkin bir
tedavidir. Magnezyum böbrekler tarafından atılmasına rağmen renal yetmezlikte bile
hipermagnezeminin yan etkileri oldukça nadir görülür. Magnezyum düz
kas
kontraksiyonlarını inhibe ederek vazodilatasyon ve sıcaklık hissine (bilinci açık
hastalarda), doza bağlı hipotansiyona neden olur ancak bu geçicidir ve intravenöz
sıvı ve vazopressörlere cevap verir.
Şoka dirençli VF’de başlangıç dozu olarak 2 g (=4 ml (8mmol) intravenöz %50
magnezyum sülfat
verilir
ve 10-15
dakika
sonra tekrar edilebilir. Diğer
taşiaritmilerde 2 gr magnezyum sülfat 10 dakika içinde verilmelidir.
Etkileri
Magnezyum pek çok enzim sisteminin, özellikle kaslarda ATP yapımı ile ilgili
enzimlerin yapısında önemli rol oynar. Aynı zamanda asetilkolin salımını ve motor
end plağın hassasiyetini azaltarak nörokimyasal transmisyonda önemli rol oynar.
Magnezyum afallamış miyokarda kontraktiliteyi artırır ve bilinmeyen bir mekanizma
9
ile infarkt büyüklüğünü sınırlar. Magnezyumun normal plazma konsantrasyonu 0.80
- 1.00 mmol I¹’dir.
Hastaneye yatırılmış hastalarda magnezyum eksikliği nadir değildir ve sıklıkla
diğer elektrolit bozuklukları ile özellikle hipokalemi, hipofosfatemi, hipokalsemi ile
birlikte bulunur. Hipomagnezemi aritmi ve kardiyak arrest gelişmesine katkıda
bulunabilir. Hipomagnezemi miyokardın digoksin alımını artırır ve hücresel
Na+/K+-ATPaz aktivitesini azaltır(5). Hipomagnezemi veya hipokalemi veya ikisi
birden olan hastalarda digoksinin plazma konsantrasyonu tedavi sınırları içinde olsa
bile digoksin toksisitesi gelişebilir.
Hipomagnezemik hastalara magnezyum verilmesinin faydaları bilinmesine
rağmen
kardiyak
arrest
sırasında
rutin
olarak
verilmesinin
faydaları
kanıtlanmamıştır(6). Erişkinlerde hastane içi ve dışı Kardiyak arrest vakalarında rutin
olarak magnezyum verilmesinin SDGD oranını artırmadığı belirlenmiştir. İnatçı VF’
da magnezyumun faydalı olabileceğini düşündüren bazı çalışmalar vardır.
2.7.DİĞER İLAÇLAR
Kardiyak arrest tedavisinde kullanılan pek çok ilaçta olduğu gibi atropin,
kalsiyum ve sodyum bikarbonat gibi diğer ilaçların rutin olarak verildiğinde
faydalarını gösteren çalışmalar sınırlıdır. Bu ilaçların kullanımı hakkındaki öneriler
kardiyak arrestin
patofizyolojisi ve bu ilaçların
hakkındaki bilgilerimize dayanmaktadır.
10
2.7.1.ATROPİN
farmakodinamik
özellikleri
Endikasyonlar
Asistoli
Atım hızı <60 dk1 olan nabızsız
elektriksel aktivite (NEA)
Doz
Tek dozda 3 mg, İV
Tek dozda 3 mg, İV
Kullanımı
Asistolik kardiyak arrestteki etkinliğinin kesin olduğunu gösteren kanıt mevcut
değildir. Bununla beraber, asistolinin prognozu çok kötüdür ve atropin verilmesinden
başarılı olunduğuna dair bazı bilgiler vardır. Kullanılmasının zararlı olma olasılığı da
çok düşüktür.
Önerilen erişkin dozu, asistoli veya kalp hızının <60 dk olduğu NEA’ de
intravenöz olarak 3 mg tek dozda verilmesidir.
Etkileri
Atropin, muskarinik reseptörlerdeki parasempatik nörotransmiter asetilkolinin
etkisini antagonize eder. Dolayısıyla, vagus sinirinin hem sinoatrial (SA) düğüm hem
de atriyoventriküler (AV) düğümdeki tkisini bloke ederek sinüs otomatisitesini
arttırır ve AV düğüm iletisini kolaylaştırır.
.
Atropinin yan etkileri (bulanık görme, ağız kuruluğu ve idrar retansiyonu gibi)
doza bağımlıdır. Ancak bu yan etkiler kardiyak arrest sırasında söz konusu değildir.
İntravenöz verilişinin takiben, özellikle yaşlılarda akut konfüzyon olabilir. Kardiyak
arrest sonrası hastalarda pupillaların genişlemesi sadece atropine bağlanmamalıdır.
Hastane içi ve dışı kardiyak arrest olgularında yapılan birkaç yeni çalışma atropin
kullanımının faydasını göstermemiştir.
11
2.7.2.KALSİYUM
Endikasyonları
Nabızsız elektriksel aktivite aşağıdakilerden
Kaynaklanıyorsa:
--Hiperkalemi
--Hipokalsemi
--Kalsiyum kanal blokerlerinin aşırı dozları
--Hipermagnezemi
Doz
10 mg % 10’luk kalsiyum klorür,
İV
Kullanımı
Kalsiyum kalp hızını yavaşlatabilir ve aritmilere neden olabilir. Kardiyak
arrestte hızlı İV enjeksiyonla verilebilir. Spontan dolaşımın varlığında ise yavaş bir
şekilde verilmelidir. Kalsiyum solüsyonları ile sodyum bikarbonat aynı
damar
yolundan,aynı anda verilmemelidir.
Başlangıçta verilen, 10ml % 10’luk kalsiyum klorür dozu (6.8 mmol Ca+2)
gerektiğinde tekrarlanabilir.
Etkileri
Kalsiyum, miyokard kontraktilitesinin sellüler mekanizmasında hayati rol
oynar. Çoğu kardiyak arrest olgularında, kullanılan kalsiyumun etkinliğini gösteren
çok az kanıt vardır. Enjeksiyondan sonra oluşan yüksek plazma konsantrasyonunun
iskemik miyokard üzerinde zararlı etkisi olabilir ve serebral iyileşmeyi bozabilir. Bu
nedenle kalsiyum resüsitasyonda sadece endikasyonu varsa kullanılmalıdır.
2.7.3.SODYUM BİKARBONAT
Endikasyonları
Hayatı tehdit eden hiperkalemi veya
hiperkalemi ile ilişkili kardiyak arrest
Trisiklik antidepresan aşırı dozu
Doz
50 ml %8.4 sodyum bikarbonat, İV
50 ml %8.4 sodyum bikarbonat, İV
13
Kullanımı
Sodyum bikarbonatın kardiyak
arrest esnasında (özellikle hastane dışı
kardiyak arrestte) veya spontan dolaşım döndükten sonra rutin olarak verilmesi
önerilmemektedir. Kardiyak arrest, hiperkalemi veya trisiklik antidepresan aşırı dozu
ile ilişkiliyse 50 mmol sodyum bikarbonat verilmelidir. Klinik durumuna ve kan
gazları sonucuna göre doz tekrarlanır. Bazıları arteriyel pH 7,1 den düşük ise sodyum
bikarbonat uygularlar ama bu konu tartışmalıdır.
Kardiyak arrest esnasında
arteriyel kan gazı
durumunu
değerleri dokuların
asit - baz
doğru
olarak
yansıtmayabilir – doku pH’ı arteriyel kandan daha düşük olacaktır. Miks venöz kan
değerleri doku pH’ını daha iyi yansıtır fakat kardiyak arrest esnasında pulmoner
arter kateterinin bulunması oldukça nadirdir. Şayet santral venöz kateter var ise
santral ven kan gazı analizi doku asit baz durumunu arteriyel kan gazı analizinden
daha iyi gösterir.
Etkileri
Bikarbonat verilmesi, hızlı bir şekilde hücre içine diffüze olabilen CO2
üretimine neden olur: Bu durum hücre içi asidozu artırır ve iskemik miyokardda
negatif inotropik etki yaratır. Bikarbonat verilmesi zaten tehlike içinde bulunan
dolaşımı ve beyni büyük ve ozmotik olarak aktif sodyum yüküne maruz bırakır.
Oksihemoglobin disosiasyon eğrisinin sola kaymasına neden olur dolayısı ile
dokulara O2 verilmesi inhibe edilir.
Hafif asidoz vazodilatasyona neden olarak serebral kan akımını artırabilir. Bu
nedenle arteriyel kan pH’ının tam olarak düzeltilmesi teorik olarak böyle bir kritik
dönemde serebral
kan
akımını azaltabilir.
Bikarbonat iyonu akciğerlerden
14
karbondioksit olarak atıldığı için ventilasyonunun artırılması gereklidir. Bütün bu
nedenlerden dolayı sodyum bikarbonat verilmesi için metabolik asidemi yeteri kadar
ağır olmalıdır.
2.7.4.SIVILAR
Hipovolemi kardiyak arrestin geri döndürülebilen nedenlerden birisidir –
hipovolemiden
şüpheleniyorsa sıvı verilmelidir. Resüsitasyonun başlangıcında
kolloid kullanmanın bir avantajı
belirlenmemiştir. %0,9 NaCl veya Hartman
solüsyonu kullanılabilir. Dekstroz kullanılmamalıdır zira dekstroz hızla intravasküler
alanı terk eder ve kardiyak arrestten sonraki nörolojik sonuca negatif etki yapabilen
hiperglisemiye neden olur. Cerrahi olarak düzeltilebilecek hipovolemide (örn,
postoperatif, aortik anevrizma rüptürü, travma) radiyal nabız palpe edilir edilmez
infüzyon hızı yavaşlatılmalıdır. Bu durumda acil cerrahi yaklaşım düşünülmelidir.
Aşırı sıvı infüzyonu
kanamayı
artırabilir
ve
temel
pıhtılaşma
faktörlerinin
dilüsyonuna neden olur.
İntravenöz sıvıların kardiyak arrest
tartışmalıdır.
sırasında
rutin
olarak
verilmesi
Henüz normovolemik kardiyak arrest sırasında rutin sıvı verilip
verilmemesini karşılaştıran yayınlanmış bir klinik çalışma yoktur. Hipovolemi yoksa
KPR sırasında fazla sıvı verilmesi zararlı olabilir. Periferik olarak verilen ilaçların
santral
bolusları
dolaşıma karışabilmesi için ilaç uygulamasından sonra intravenöz sıvı
gerekir.
SDGD
gerçekleşirse hemodinamik
değerler
değerlendirmeye göre sıvı infüzyonu uygulamasına karar verilebilir.
15
2.7.5.KPR SIRASINDA TROMBOLİK TEDAVİ
ve klinik
ENDİKASYONLARI
Sebebi pulmoner emboli olduğu
düşünülen kardiyak arrest
DOZ
-Tenekteplaz 500-600 mcg kg-1, İV,10
sn’de
-Alteplaz (r-tPA) 10 mg, IV, 1-2 dk’da
takiben 2 saat içinde 90 mg infüzyon
Kullanımı
Akut pulmoner emboliye sekonder olarak uygulanan KPR sırasında, hatta 60
dakikadan fazla KPR uygulanan olgularda bile, verilen trombolitik tedaviyi takiben
yaşama dönen olgular ve iyi nörolojik sonuçlar bildirilmiştir. Bu gibi durumlarda
trombolitik tedavi verilirse resüsitasyon sonlandırılmadan önce KPR’a en az 60-90
dakika devam edilmelidir.
Endikasyonları
Kardiyak arrestin nedeni olarak akut pulmoner emboli düşünülüyorsa veya
tanı konulmuşsa trombolitik tedavi düşünülmelidir. Travmatik olmayan kardiyak
arrestte trombolitik tedavinin rutin kullanımının önerilmesini destekleyen yeterli
kanıt yoktur. Etiyolojide akut trombolitik olay düşünüldüğünde başlangıçta standart
resüsitasyona cevap vermeyen erişkin kardiyak arrestte tromboliz uygulaması için
her hasta ayrı ayrı değerlendirilmelidir. KPR’a devam edilmesi trombolitik tedavi
için kontraendikasyon teşkil etmez.
Etkileri
Erişkinlerdeki kardiyak arrest genellikle trombus ile koroner arter tıkanmasını
takiben gelişen akut miyokard iskemisine bağlıdır. Özellikle arrest nedeni pulmoner
emboli ise, KPR sırasında trombolitik tedavi uygulandığında başarılı olduğunu
gösteren birkaç çalışma vardır. Trombolitik tedavinin koroner arter ve pulmoner arter
16
trombüsünü parçalaması birkaç hayvan deneyinin konusu olmuştur.
Hayvan
çalışmaları kardiyopulmoner resüsitasyon sırasında trombolitik ilaçların serebral kan
akımı üzerine yararlı etkisi olduğunu göstermiştir ve bir klinik çalışmada KPR
sırasında trombolitik tedavi ile daha az hipoksik ensefolopati geliştiği bildirilmiştir.
Birkaç çalışmada standart tedaviye cevap vermeyen nontravmatik kardiyak
arrest olgularında trombolitik tedavinin etkinliği araştırılmıştır.
İki çalışmada
sağkalım ve hastaneden taburcu olmada fark olmadan SDGD oranında artış ve başka
bir çalışmada ise yoğun bakımda sağkalım oranlarında artış olduğu bildirilmiştir.
İki çalışma akut pulmoner emboli düşünülen veya tanı konan kardiyak arrest
olgularına verildiğinde fayda sağladığını, bir çalışma da 24 saat içindeki sağkalımda
artış olduğunu göstermiştir. Birkaç klinik çalışma ve olgu bildirimi trombolitik
tedavinin travmatik olmayan kardiyak arrest olgularında kanama komplikasyonunu
artırmadığını göstermiştir.
3.PERİ-ARREST DÖNEMİNDE KULLANILAN İLAÇLAR
3.1.ADENOZİN
Endikasyonları
Vagal manevralarla sonlandırılamayan,
stabil, düzenli dar kompleksli taşikardi
Doz
6 mg, 12 mg, 12 mg İV
Kullanımı
Adenozin, geçici ventrikül durmasına neden olabildiği için hastanın monitorize
edilebildiği yerlerde kullanılmalıdır.
Adenozinin en büyük avantajı verapamilin aksine etiyolojisi belli olmayan
17
geniş kompleksli taşikardide kullanılabilmesidir. Supra ventriküler taşikardide
ventrikülün hızı geçici olarak yavaşlar ama ventriküler taşikardide (VT) değişiklik
olmaz. Adenozin, AV düğümden geçen re-entry devresine bağlı taşikardilerinin
büyük bir kısmının sonlandırılmasında etkindir. Adenozinin diğer avantajı, azalmış
kardiyak debi ve hipotansiyon ile sonuçlanabilen, belirgin negatif inotrop etki
yapmamasıdır. Beta bloker alan hastalara güvenle verilebilir.
Hastalar adenozinin bulantı, sıcaklık hissi, göğüste sıkışma hissi gibi geçici
yan
etkileri
açısından
uyarılmalıdır.
Adenozin
bazı
Avrupa
bulunmamaktadır fakat adenozintrifosfat (ATP) bir alternatiftir.
ülkelerinde
Birkaç Avrupa
ülkesin ikisi de bulunmamaktadır. Bu durumda verapamil en iyi tercihtir.
Teofilin ve benzer ilaçlar adenozinin etkisini antagonize ederler. Dipiridamole
veya karbamazepin kullanan veya denerve kalbi olan hastalarda adenozine abartılı
yanıt alınabilir ve tehlikeli olabilir. Wolff-Parkinson-White (WPW) sendromunda
adenozinin neden olduğu AV kavşak bloğu aksesuar yolaklardan iletiyi artırabilir.
Pre-eksitasyon atriyal fibrilasyon veya flatter varlığında bu durum tehlike yaratacak
kadar hızlı ventriküler yanıta yol açabilir.
Etkili olması beklenilen en düşük doz 6 mg’dır. (bu doz bazı ruhsatlarda yer
alan ilk doz aralığının dışındadır). Gerekiyorsa her 1-2 dakikada bir her biri 12 mg
olan iki ilave doz yapılabilir.
Etkileri
Adenozin doğal olarak oluşan bir pürin nükleotiddir. Atriyoventriküler (AV)
düğümde iletimi yavaşlatır fakat miyokardın diğer hücreleri üzerinde veya iletici
18
yollarda pek az etkiye sahiptir. AV kavşağı da içeren re-entry mekanizması ile
oluşan paroksismal SVT’yi (AVNRT ve AVRT) sonlandırmada oldukça etkindir.
Diğer dar kompleksli
taşikardilerde (örn. Atriyal flatter) ventriküler cevabı
yavaşlatarak altta yatan atriyal ritmi ortaya çıkarabilir. 10-15 sn’lik çok kısa yarı
ömrü nedeniyle ya hızlı verilen infüzyonla birlikte bolus enjeksiyonla verilmelidir
yada arkasından hemen %0.9 NaCl uygulanmalıdır.
3.2.AMİODARON
Endikasyonları
Hemodinamik olarak stabil VT,
polimorfik VT ve orijini bilinmeyen
geniş kompleksli taşikardilerin
kontrolünde
Adenozin, vagal manevra ve AV nodal
blok ile kontrol edilemeyen paroksismal
SVT
Preeksitasyonlu atriyal aritmilerde
aksesuar ileti sistemleri sonucu oluşan
hızlı ventriküler ritmi kontrol için
Elektriksel kardiyoversiyona cevap
vermeyen hemodinamik olarak anstabil
taşikardi
Doz
300 mg, İV (20-60 dakikada);takiben 24
saatte 900 mg olacak şekilde infüzyon
300 mg, İV (10-20dakikada); takiben 24
saatte 900 mg olacak şekilde infüzyon
Kullanımı
Hastanın durumu ve hemodinamisine bağlı olarak 300 mg amiodaron 10-60
dakikalık bir süre içinde verilir. Bu yükleme dozunu, toplam doz 24 saatte 900 mg
olacak şekilde devamlı infüzyon takip eder. Tekrarlayan veya inatçı aritmilerde
toplam doz 2gr olacak şekilde 150 mg’lık ek dozlar verilir (ruhsattaki maksimum doz
ülkeden ülkeye değişebilir). Ciddi kalp yetmezliği olan hastaların atriyal ve
ventriküler aritmilerinin tedavisinde intravenöz amiodaron diğer anti aritmik ilaçlara
tercih edilir. En önemli yan etkisi bradikardi ve hipotansiyondur ancak ilacın
infüzyon hızı yavaşlatılarak önlenebilirler. Eğer mümkünse amiodaron santral yoldan
19
verilmelidir-periferden verildiği zaman tromboflebite yol açar. Acil durumlarda geniş
periferik venden verilebilir.
Amiodaron ile warfarin ve digoksinin plazma düzeyleri artar. Bu nedenle
dozları azaltılmalıdır. Genellikle warfarin dozu üçte bir, digoksinin dozu ikiye bir
oranında azaltılmalıdır. Digoksin tedavinin takibinde digoksin seviyesi, warfarin
tedavisinin takibinde de İNR izlenmelidir. Amiodaron beta-blokerler ve kalsiyum
kanal blokerlerin AV düğüm üzerindeki etkilerini artırır.
3.3.ASPİRİN
ENDİKASYONLARI
Akut koroner sendromlar
DOZ
300-325 mg oral yükleme dozunu
takiben günde 75 mg
Kullanımı
Aspirin oral yolla tek doz olarak 300-325 mg verilir. Aspirinin etkinliği, erken
veya geç tedavi edilen hastalarda benzer gibi görünmektedir. Bu nedenle aspirin ilk
değerlendirmedeki gecikmeye bakılmaksızın, akut koronerler sendromlu hastalara
verilmelidir. Aspirinin uzun süreli kullanımı akut ve kronik üst gastrointestinal
kanama ile sonuçlanabilir. Risk dozla ilgilidir.
Aspirin anti-trombosit
aktivitesi
30
dakika içinde ortaya çıktığından,
kontrendikasyon olmadıkça hastaneye gelinceye kadar verilmesi geciktirilmemelidir.
Kullanımı kolaydır ve tek bir doz iyi tolere edilir.
Eğer erken döneminde trombolitik tedavi verilirse, erken koroner arter
reoklüzyon riskini azaltmak için beraberinde aspirin de verilmelidir.
20
Etkileri
Aspirin akut,
koroner sendrom
hastalarının
prognozunu
düzeltir
ve
kardiyovasküler ölümü önemli oranda azaltır. Etkinliği anti-trombotik koruma ve
anti-trombosit aktivitesine bağlıdır.
3.4.ATROPİN
ENDİKASYONLARI
Hastalarda yan etkiler varsa; sinüzal,
atriyal veya nodal bradikardide
DOZ
500 mcg, İV dozlarda maksimum 3 mg
Kullanımı
Başlangıç dozu İV yolla 0,5-1 mg’dır. Takiben tekrarlayan dozlar gerekebilir.
Ancak bu yeterli değilse peys takılması düşülmelidir.
İleti bozukluğu veya yüksek vagal tonusa bağlı bradikardi, atropine cevap
Verebilir(4).
3.5.BETA-ADRENERJİK BLOKERLER
ENDİKASYONLARI
-Ventriküler fonksiyonları korunmuş
hastalarda adenozin ve vagal manevralar
ile kontrol edilemeyen dar kompleksli
taşikardiler
-Aritminin süresinin 48 saatten az olduğu
ve ventriküler fonksiyonların korunduğu
AF ve atriyal flatterde ise hız kontrolü
için
DOZ
-Atenolol(β1) 5 mg, İV, 5 dk’ da
-Metoprolol(β1) 2-5mg, İV, 5 dk
aralarla, toplam 15 mg
-Propanolol (β1 ve β2) toplam 100mcg
kg1, iki dk ara ile 3 bölünmüş doz
-Esmolol (β1) 500 mcg kg1, bir dk; daha
sonra 50-200 mcg kg1 dk1 infüzyon
Kullanımı
Dar kompleks taşikardi (veya aberan iletili SVT olarak bilinen geniş
kompleksli taşikardide) beta bloker, adenozin kullanıldıktan sonraki ikinci ilaçtır.
Ventrikül fonksiyon bozukluğu, hipotansiyonu veya kalp bloğu olan hastalarda
21
herhangi bir beta bloker kullanımı sol ventrikül yetmezliğini hızlandırır. Özellikle
intravenöz beta bloker alan bir hastaya verapamil intravenöz olarak verilirse asistoli
ve kalp bloğu riski artar. Aynı nedenle lidokain
gibi
antiaritmik
ilaçlar
beta-
blokerlerle kombine edilmemelidir.
SVT’yi tedavi ederken çeşitli ilaçları düşüncesizce kullanarak hayatı tehdit
etmeyen bir durumu hayatı tehdit eder duruma sokmamak için dikkatli olmak
gerekir. İV esmolol etki süresi çok kısa (yarı ömrü 2-9 dk) olan bir β1-selektif
beta-blokerdir.
Etkileri
Beta-blokerler (atenolol, metaprolol (alfa ve beta bloker etki), propranolol,
esmolol) dolaşımdaki katekolaminlerin etkisini azaltır ve kan basıncı ve kalp hızını
düşürürler. Akut koroner sendromu olan hastalarda kalp koruyucu etkileri vardır.
Beta-blokerlerin yan etkileri bradikardi, AV iletide gecikme, hipotansiyon ve
bronkospazmıdır. Beta-bloker kullanımına ait kontraendikasyonlar ise ikinci ve
üçüncü derecede kalp bloğu hipotansiyon,
ciddi konjektif kalp
yetmezliği,
bronkospazma yol açan akciğer hastalığıdır.
3.6.KALSİYUM KANAL BLOKERLERİ: VERAMAPİL VE
DİLTİAZEM
ENDİKASYONLARI
DOZ
Adenozin veya vagal manevralar ile
sonlanmayan stabil düzenli dar kompleks
taşikardi
AF veya atriyal flatteri olan hastalarda
ventriküler hızı kontrol için (genellikle
aritminin süresi 48 saatten az ise
Verapamil 2,5-5 mg, İV 2 dk’da veya
diltiazem 15-20 mg, İV 2 dk ‘da
Diltiazem 15-20 mg, İV 2dk ‘da
22
Kullanımı
STV tedavisinde intravenöz verapamil sadece kesin tanı
konulduğunda
kullanılır.
Belirgin negatif inotropik etkisi vardır ve ventriküler veya orijini şüpheli olan
geniş kompleksli taşikardide verilmemelidir.
Yan etkileri diğer vazodilatatörlerde olduğu gibi ateş basmas, baş ağrısı ve
hipotansiyondur. Hipotansif etki oldukça dramatik olabilir. Antiaritmik etkisi,
intravenöz yolla uygulandıktan sonra yaklaşık 6 saat kadar sürer.
Başlangıç verapamil dozu 2.5-5mg, İV iki dakikada verilebilir. Terapötik
yanıt alınamazsa ve yan etki gözlenmezse her 15-30 dakikada maksimum doz 20 mg
olacak şekilde 5-10 mg dozlarda tekrarlanır. Her dozdan sonra hasta dikkatlice
değerlendirilir. Verapamil
sadece dar kompleks
paroksismal
SVT
veya
supraventriküler orijinli olduğu kesin olarak bilinen aritmilerde kullanılmalıdır.
0.25 mg kg1 dozunda diltiazemi takiben ikinci doz 0,35 mg kg1 verilmesi
verapamil kadar etkindir. Bazı Avrupa ülkelerinde diltiazem bulunmamaktadır
(örn,İngiltere) verapamil ve daha az oranda da diltiazem miyokard kontraktilitesini
azaltabilir ve ciddi sol ventrikül yetmezliği olan hastalarda kardiyak debiyi kritik
oranlarda azaltabilir.
Etkileri
Verapamil ve diltiazem kalsiyum kanallarını bloke ederek iletiyi azaltır ve AV
düğümde refraktör periyodu arttırır. Bu etki düğümün karıştığı re-entry aritmileri
sonlandırabilir ve diğer atriyal taşiaritmilerdeki ventriküler yanıt hızını kontrol
23
etmeye yardım edebilir
3.7.DİGOKSİN
Endikasyonları
Hızlı ventriküler yanıtlı atriyal
fibrilasyon
Doz
500mcg, İV, 30 dakikada
Kullanımı
Digoksinin antiaritmik olarak kullanımı sınırlıdır. Hızlı ventriküler yanıtlı
atriyal fibrilasyonlu hastalarda ventriküler hızı azaltabilir fakat
akut atriyal
fibrilasyonda, amiodaron veya beta blokerler gibi diğer antiaritmik ilaçlara göre
etkisinin başlangıcı yavaş ve etkisi azdır.
Serum digoksin konsantrasyonu arttığında bulantı, ishal, iştahsızlık şuur
bulanıklığı ve baş dönmesi gibi yan etkileri artar. Digoksin toksisitesi hipokalemi,
hipomagnezemi,
hipoksi,
hipokalsemi ve hipotiroidizm ile artar.
Digoksin
toksisitesinin tanısı, plazma konsantrasyonu ölçümleriyle doğrulanabilir.
İntravenöz veya intravenöz ve oral yükleme dozlarının kombinasyonu ile hızlı
digitalizasyon sağlanabilir. Maksimum doz olan 50ml %5 dekstroz içinde 500
mikrogram digoksin, intravenöz olarak 30 dakika üzerinde verilir. Gerekirse bir defa
daha tekrarlanabilir. Eğer hasta küçük, yaşlı veya zayıf ise daha düşük doz kullanılır.
Oral idame dozu günde 62,5-500 mikrogramdır ancak 250 mcg üzerinde toksisite
riski ciddi oranda artar. Normal böbrek fonksiyonu olanlarda digoksinin yar ömrü
yaklaşık 36 saattir fakat böbrek yetmezliği olanlarda etkisi ciddi oranda uzayacaktır.
24
Etkileri
Digoksin ventriküler
hızı
aşağıdaki
etkilerle
yavaşlatan
bir
kardiyak
glikoziddir:
-Vagal tonusu artırarak,
-Baroreseptörleri baskılayıp sempatik aktiviteyi azaltarak,
-AV düğümün refraktör periyodunu uzatarak,
Aynı zamanda miyokardın kontraktilitesini artırır, otamatisitiyi güçlendirir ve
Purkinje liflerinde ileti hızını artırır.
3.8.İNOTROPLAR VE VAZOPRESÖRLER:
DOBUTAMİN, ADRENALİN, NORADRENALİN VE DOPAMİN
DOBUTAMİNE
ENDİKASYONLARI
-Hipovolemiye bağlı olmayan
hipotansiyon
- Kardiyojenik şok
DOZ
5-20 mcg kg-1 dk-1
Kullanımı
Dobutamin, resüsitasyon sonrası dönemde sıklıkla ilk seçilen inotroptur.
Dobutamin, düşük kalp debisi ve hipotansiyon doku perfüzyonunda önemli miktarda
azalma ile sonuçlanırsa endikedir. Özellikle, pulmoner ödem
olduğunda ve
hipotansiyon diğer vazodilatatörlerin kullanımını engelliyorsa yararlıdır. Hastanın
hemodinamik monitörizasyonu şarttır ve yüksek düzeyde bakım verilen ortamlarda
veya yoğun bakımda kullanılmalıdır.
Miyokart iskemisini tetikleyecek olan
taşikardiye engel olmaya çalışılmalıdır. Özellikle yüksek dozlarda kardiyak aritmiler
gözlenebilir. Hipotansiyona engel olmak için doz kademeli olarak azaltılmalıdır.
25
İlacın yarılanma ömrü kısadır ve bir infüzyon pompası kullanılarak, intravenöz
infüzyon yoluyla verilmelidir. Doz sınırı 5-20 mcg kg-1 dk-1’dır ve infüzyon, kan
basıncı ve/veya kalp debisine göre ayarlanır.
Etkileri
Dobutamin etkisini β1, β2 ve α1 reseptörleri aracılığı ile gösteren sentetik bir
katekolamindir. β1 reseptörlerinin stimülasyonu ile miyokard üzerinde pozitif
inotropik etki gösterir. Periferik kan damarlarında β2 stimülasyonu, vazodilatasyona
dolayısıyla periferik direncin düşmesine neden olur ve kan basıncını düşürebilir. Net
etki kalp debisinde artıştır. Renal kan akımı genellikle artar. Dobutamin, miyokardın
oksijen gereksinimini diğer inotropik ajanlardan daha az artırır ve daha az aritmiye
yol açar.
ADRENALİN
ENDİKASYONLARI
Kardiyojenik şokta ikinci sıra tedavidir
Bradikardide eksternal peys’e alternatiftir
Anaflaksi
DOZ
0,05-1 mcg kg-1 dk-1
2-10 mcg dk-1
Bölüm 13’e bakınız
Kullanımı
Resüsitasyon sonrası dönemde, daha az potent inotroplar (dobutamin gibi)
kalp debisini artırmaya yetmediğinde adrenalin infüzyonu endikedir. Adrenalin,
atropine yanıt vermeyen, semptom veren veya asistoli riski taşıyan bradikardide,
eksternal peys yoksa veya başarısızsa kullanılır.
Doz, resüsitasyon sonrası dönemde infüzyon ile verildiğinde 0.05ˉ¹ mcg kg¹
dkˉ¹1’dir. İnfüzyona düşük hızda başlanmalı ve ortalama arter basıncı ve/veya kalp
debisine göre infüzyon hızı ayarlanmalıdır. Atropine dirençli bradikardide doz aralığı
26
genellikle 2-10 mcg dkˉ¹ ‘dır.
Etkileri
Adrenalin α ve β - agonist özellikleri, normal olarak
vazokonstrüksiyonda
kontraktilite ve
belirgin artışa yol açar. Bu genellikle kan basıncı ve kalp
debisini artırır ancak eşlik eden taşikardi ve afterload’daki artış önemli oranda
miyokard iskemisine neden olabilir. Adrenalin, barsak iskemisine de neden olabilir.
NORADRENALİN
Endikasyonlar
-Hipovoleminin olmadığı, düşük periferik
direncin eşlik ettiği (örn,septik şok) ciddi
hipotansiyon
-Kardiyojenik şok tedavisinde adrenaline
alternatif olarak
Doz
0.05-1 mcg kgˉ¹ dk ¹
Kullanımı
Noradrenalin, resüsitasyonu izleyen dönemde, doku perfüzyonunda belirgin
azalma ile sonuçlanan düşük kalp debisi ve hipotansiyon durumunda endikedir.
Öncelikle hipovolemi düzeltilmelidir. Özellikle ciddi periferik vazodilatasyonun
(örneğin, sepsis veya sistemik inflamatuar yanıt sendromu -SIRS-‘a neden olan
diğer durumlar) eşlik ettiği kardiyak arrestte yararlıdır.
edilerek
kullanılabilir.
Hastanın,
yoğun
bakım
Dobutamin ile kombine
ortamında
hemodinamik
monitörizasyonu gereklidir. Noradrenalin, santral ven yolu ile verilmelidir: ciltaltına
kaçışı, doku nekrozu ile sonuçlanır.
İlacın yarılanma ömrü kısadır ve bir infüzyon pompası kullanılarak, intravenöz
infüzyon şeklinde verilmelidir. En düşük etkin doz kullanılmalı, yaklaşık olarak 0.05
mcg kg ¹ dk ¹ dozunda başlanmalı ve ortalama arter basıncına göre infüzyon hızı
27
ayarlanmalıdır.
Etkileri
Noradrenalin,
potent
α – reseptör
agonisti
olan
bir katekolamindir.
Noradrenalinin kısmen β-reseptör agonist etkisi de vardır. Net sonuç; belirgin
vazokonstrüksiyon ve miyokard üzerinde pozitif
inotropik etkidir. Kalp debisi
üzerinde kesin etkisini gösteren birçok faktör (kan volümü, vasküler direnç gibi)
vardır, fakat sonuç genellikle debinin artmasıdır. Noradrenalin miyokardın oksijen
gereksinimini artırabilir fakat bu etki artmış miyokard oksijen sunumu ve koroner
perfüzyon basıncı ile dengelenir.
DOPAMİN
ENDİKASYONLAR
Hipovolemiye bağlı olmayan
hipotansiyon
DOZ
1-10 mcg kg ¹ dk ¹
Kullanımı
Dopamine alınan yanıtta önemli oranda bireysel değişkenlik vardır ve spesifik
reseptörleri hedefleyerek doz seçmek mümkün değildir. Dopamin sıklıkla idrar
volümünü artırır fakat renal fonksiyon üzerine yararlı bir etkisi yoktur. Dopamin, bir
infüzyon pompası kullanılarak santral ven yolu ile verilmelidir. Dopamin kullanımı,
yoğun bakımda veya yüksek düzeyde bakım verilen ortamlarda gerçekleştirilir ve
invaziv monitörizasyon gereklidir. Dopamin başlangıçta 1-2 mcg kg ¹ dk ¹ dozda,
intravenöz infüzyon şeklinde verilir. Kalp debisi ve kan basıncını artırmak için
kullanılan doz 5-10 mcg kg ¹ dk ¹ arasındadır.
28
Etkileri
Dopamin,
doğal
olarak
bulunan
katekolaminler olan adrenalin
ve
noradrenalinin prekürsörüdür. Dopamin (D1 ve D2), α1 ve β1 reseptörleri üzerinden,
doza bağımlı pozitif inotropik etki gösterir. Teorik olarak, düşük infüzyon hızlarında
(1-2 mcg kg ¹ dk ¹) renal arterde vazodilatasyona (D1 reseptörleri aracılığı ile) neden
olduğu
ve glomerüler filtrasyon hızı
ve sodyum
ekskresyonunu
artırdığı
bildirilmiştir. Gerçekte, “düşük doz dopamin” α ve β reseptörleri aracılığı ile de
etkisini gösterebilir. Orta infüzyon hızlarında(2-10 mcg kg ¹ dk ¹), kalp debisini ve
sistolik kan basıncını (β1reseptörleri aracılığı ile) artırır. En yüksek infüzyon
hızlarında (>10mcg kg ¹ dk ¹), α1 ve α2 reseptörleri aktive olarak,
vazokonstrüksiyona neden
yaygın
olur. Dopamin, kardiyak aritmilere neden olabilir,
miyokardın oksijen gereksinimini artırabilir ve iskemiyi ağırlaştırabilir.
3.9.LİDOKAİN
Endikasyonları
Hemodinamik olarak stabil ventriküler
taşikardide (amiodarona alternatif olarak)
Doz
50 mg, İV
Kullanımı
İstenmeyen bulgular olmadığında, lidokain, ventriküler taşikardinin başlangıç
tedavisinde amiodarona alternatiftir(3).
İntravenöz olarak 50 mg dozda verilir. Bu doz hızla dağılır ve etkisi sadece
yaklaşık 10 dakikadır. Eğer gerekirse maksimum doz 20 mg olacak şekilde her 5
dakikada bir aynı dozda tekrarlanabilir.
29
4. TARTIŞMA VE SONUÇ
Kardiyak arrest durumunda kalbi çalıştırabilmek için ve ritmini düzenli tutabilmek
için Oksijen, Adrenalin, Vazopressin, Amiodaron, Lidokain, Magnezyum Sülfat,
Atropin, Kalsiyum, Sodyum Bikarbonat, Sıvılar, Adenozin, Aspirin, Beta-Adrenerjik
Blokerler, Kalsiyum Kanal Blokerleri, Digoksin, İnotroplar ve
Vazopessörler,
Lidokain gibi ilaçlardan yararlanmak gerekmektedir. Ancak kullanılan ilaç çeşitleri
yıllar içinde değişiklikler göstermektedir.
Yapılan
çalışmalarda bazı ilaçların
dozlarında da değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle, sonuç olarak güncel
kaynakları ve kılavuzları izleyerek, kalbi durmuş insanlara tedavi planlaması yapmak
sağkalımı başarmak açısından önemlidir.
30
5. KAYNAKLAR
1- Nolan J.,Gabbott D.,Locey A., İleri Yaşam Desteği,Nisan 2006,5,S:91-103
2- Cummins RO. Pharmacology II: Agents
to
Control Rate and Rhythm.
In Advanced Cardiovascular Life Support (ACLS), American Heart Association,
2003,S: 239-259.
3- American Heart Association Guidelines for Cardiopulmonary Resuscitation and
Emergency Cardiovascular Care. Circulation, 2005, 112, IV/1- IV/211.
4- Carlin TM. Pharmacology of antidysrhythmic and vasoactive medications. In
Tintinalli JE, Kelen GD, Stapczynski JS: Emergency Medicine A Comprehensive
Study Guide. 5th ed. New York, McGraw-Hill, 2000,S:193-214.
5- Londner M, Carr CM, Kelen GD. Fluid and Electrolyte Problems. In Tintinalli
JE, Kelen GD, Stapczynski JS: Emergency Medicine A Comprehensive Study
Guide. 5th ed. New York, McGraw-Hill, 2000,S: 150-169.
6- Allegra J, Lavery R, Cody R, et al. Magnesium sulfate in the treatment of
Refractory ventricular fibrillation in the prehospital setting. Resuscitation 2001,
49,S:245-249.
31
6. ÖZGEÇMİŞ
1985 Denizli doğumluyum.
İlkokulu
Namık
Kemal
İlkokulunda, ortaokulu
Sevil Kaynak Ortaokulunda okuduktan sonra liseyi Denizli Anadolu Lisesinde
bitirdim. 2004 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım.
32
Download