54. sayi pdf - Hayat Online

advertisement
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 1
AVRUPA 23. KUR’AN OKUMA YARIŞMASI 3 NiSAN’DA
CASTROP-RAUXEL EUROPAHALLE’DE YAPILACAK
Mannheim’da
Anlamlı Bir
Çalışma
Hayat
16
18
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hessen’li Gençlerden IGMG
Genel Merkezine Ziyaret
16
Avrupa’daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06142-790370-71 . Fax: 06142-790372
Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected]
www.okusan.eu
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 54 · Yl/Jahre: 8 · Şubat / Februar 2011 / Rebiü`l Evvel 1432
“SüNNET”i HAYATIMIZA HAKiM KILMAK
ENERGY
Enerji
İçeceği
Damaklara
Serin
Bir
Tat
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
İslam Şairi
NÂBÎ’nin
Hz. Peygamber
(s.a.v)i
Ziyareti
Dr. Yusuf IŞIK
Bat Avrupa’ya
Türk İşgücü
Göçünün
50. Ylnda
Aile, Gençlik ve
Geleceğimiz
5 Mahmut AŞKAR
Hadithe und
Sunna
des Propheten
Muhammed
(F.s.m.I.)
11 Selma ÖZTÜRK
Hacarabn
Serüvenleri
41
27 M. Salih AYDIN
Ehliyet
Konusunda
Yaplan En Son
Kanun
Değişiklikleri-2
29 İhsan GÜLER
21 M. Hulusi ÜNYE
Sünneti
Anlamak
13
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 2
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 3
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
Zulmedenler Kadar
Zulmedilenler de
Cesur Olmalı!
Sevgili dostlar!
Son dönemde özellikle Arap dünyasında yaşanan ve başlangıcı Tunus`ta başgösteren diğer ülkelere de
sirayet ettiği için “domino etkisi” adı
verilen olaylar hepinizin gündemindedir diye düşünüyoruz.
Kendi insanlarına köle gibi davranan ve ülkelerinin her türlü imkanlarını har vurup harman savuran bu
diktatörlerin sonunu bir kere daha
görmüş bulunuyoruz.
Tunus`ta Bin Ali`nin kendi halkına reva gördügü zulüm, Mısır`da
Hüsnü Mübarek`in kendi halkını açlığa mahkum etmesi, son olarak da
Libya`da yaşanan gelişmeler. Bir kere daha görüldü ki kendi halkına zulüm eden hangi lider veya yönetici
olursa olsun; sonları mutlaka bu şekilde olacaktır.
Özellikle 11 Eylül tarihinden itibaren dünyada belli dengelerin değişeceği özellikle Batılı politikacılar
tarafından dile getiriliyordu. Bunun
benzer görüntülerini Kafkaslar dediğimiz eski Sovyet ülkelerinde gördük. Yalnız buralarda yaşanan ayaklanmalar özellikle Batılı finansörler
tarafından organize ediliyordu. Bunun sonucu birkaç Kafkas ülkesinde
Batı yanlısı yöneticiler yönetime getirildi. İktidara gelirken daha fazla
refah vadeden bu tür yöneticiler, ne
hikmetse yönetime yerleşince her
türlü yolsuzluğa bulaşıverdiler.
Özellikle ABD yöneticilerinin İslam coğrafyasındaki ülkelerin yönetim ve sınırlarında yapacaklarını
söyledikleri değişiklikler Allah`a sükürler olsun ki gerçekleşmedi veya
çok az oranda gerçekleşti.
Irak`a demokrasi getireceğiz diye
milyonu aşan insanın kanına giren
bu vahşiler diğer ülkelere de bu bahane ile girmeye niyetlenirken umduklarını bulamadılar.
Özellikle Türkiye`deki gelişmeler belkide bekledikleri gibi olmadı.
Bunun niye söylüyoruz; İslam Dünyası ve Türk Dünyası diye adlandırdığımız coğrafya Türkiye`deki geliş-
meleri her zaman dikkatle takip etmiştir. Türkiye ne zaman dik durmuşsa buralardaki yönetim ve halkta
da canlanmalar başlamıştır. Bir de
buna internet ve medyanın artık tüm
dünyadaki olayları en ücra köşelere
kadar ulaştırdığını eklerseniz; özellikle de İslam Cografyasındaki insanlar artık kendilerinin yönetime
gelmelerinden başka çare kalmadığını ve ülkelerindeki zulmün artık devam etmemesi gerektiğinin farkına
ve cesaretine vardılar.
Dünya üzerinde kendi egemenliklerini sürdürmek isteyen ve kendilerinden başka insanları da köle olarak gören zihniyetler, yine kendi zihniyetlerini taşıyanları pek çok ülkede yönetime getirmeyi başarıyorlardı. Belki bugün de bunu başarıyorlar
ama son yaşanan Tunus, Mısır, Libya örneğinde artık bunun demokratik
teamüller dışında çok daha zor olacağını gösteriyor.
Arap dünyasında bunlar yaşanırken Batılı ülkelerde durum güllük
gülistanlık mı? Tabiki hayır. İste Yunanistanda yaşananlar, belki yakın
gelecekte İspanya, Portekiz, Belçika
vs. ülkelerde yaşanacaklar. Niye insanlar sokaklara dökülüp yine kendi
ülkelerinin milli serveti olan binaları
yakıyorlar. Niye kendi insanı olan ve
yine kendileri gibi ülkeleri için çalışan görevlilere karşı şiddet uyguluyorlar. Buna benzer örnekler çoğaltılabilir.
İster doğulu olsun, ister batılı olsun, ister İslam Dünyasında olsun,
ister Hristiyan dünyasında olsun, yaşanan bu sıkıntıların sebebi paylaşımda adaletsizliğin had safhaya
ulaşmasından kaynaklanıyor. İslam
ve doğu dünyasındaki ülkelerde gelirlerin % 80`ini nüfüsun % 5`i elde
ederken geri kalan % 20`yi nüfusun
% 95`i elde ediyor.. Bunun tabii sonucu olarak da insanların bir kısmı
her türlü lüks içinde yaşarken, büyük
bir kısmı da sefalet içerisinde açlıkla
boğuşuyor. Bu adaletsiz tabloyu belki emirlerindeki güçlerle sindirerek
baskı altına alabiliyorlar ama; işte
son yaşanan olaylar artık bunun da
fayda vermeyeceği yönünde.
Bunları niye yazıyoruz. Şunun
için; eğer bir ülkede yönetimde bulunanlar ülkelerinin ve insanlarının refahını değil de kendi menfaatlerini
ön plana çıkarır ve bunun için ülke
kaynaklarını peşkeş çekerlerse sonunda olacak olanlar bundan farksız
olmayacaktır.
Bir ülkede zulmedenler kadar
zulmedilenler de cesur olmak zorundadırlar. Yoksa üzerlerindeki zulüm
her daim devam eder.
Bir yöneticide Allah korkusu
yoksa ve kendisine O`nun gönderigi
peygamberleri örnek almıyorsa, o
zaman o yönetici herkese zulmeder
ve bu zulmü de kendisinin doğal
hakkı olarak kabul eder. Yani maddi
değerleri manevi değerler doğrultusunda insanların hizmetine sunmazsa
neticede olacaklar yine bunlardır.
Bu belki şu anda özellikle İslam
dünyası ve doğu dünyası için görünüyor olsa bile Batı dünyasının ve
özellikle de yaşadığımız Almanya`nın içinde bulunduğu adaletsiz paylaşım bugün olmasa bile yakın bir
gelecekte aynı akibeti göstermektedir. Yöneticiler artık kendi ceplerini
doldurmayı düşünmeyi bir kenara
bırakıp asıl yapmaları gereken insanlarının refahı için olan çalışmalarına yönlenmeliler. Yoksa belki bugün karşılarına geçip güldüğünüz ülkelerdeki duruma sizler düşebilirsiniz. Bunu söylerken bizler böyle olmasını istediğimiz anlaşılmasın. Tabiki bizler de bu tür durumların olmaması için elimizden geleni yapmakla mükellefiz. Ve bizler “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” düsturunu kendimize şiar edindiğimiz için bu uyarıları yapmak ihtiyacı hissediyoruz.
Son olarak bu ve buna benzer gelişmelerin olmaması için bizler kendimize Hz. Muhammed (s.a.v)i kendimize rehber edindiğimizi hatırlatmak istiyoruz. Bu vesile ile de Efendimiz (s.a.v)in dünyaya teşrifleri
olan Mevlit Kandilinizi de tebrik et-
[email protected]
mek istiyoruz.
Not: Türkiye`de mukim Amcamız Kemal Aktürk Bey Cenab-ı
Hakk`in rahmetine kavuşmuştur. Cenazeyi İstanbul`da bulunan aile kabristanlığına defnettik. Cenaze dolayısı ile bizleri arayan, mesaj gönderen
ve ilanlar ile üzüntümüzü paylaşan
tüm dostlara kalbi teşekkürlerimizi
arzediyoruz. Sizlerden Amcamız
Kemal Aktürk bey için Fatihalar
ricasında bulunuyoruz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Șubat - Februar 2011
Rebiü`l Evvel 1432
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk,
M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
sayfa 3
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 4
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
S
ayın veliler ilkokuldan sonra
bir üst okula kayıt için tavsiye
mektubunda (Grundschulempfehlung) dikkat edilmesi gereken
noktaları hatırlatmakta fayda olacaktır.
Çocuğunun eğitimi ile ilgilenen
velilerimiz çocuk ilkokula başlar başlamaz her şeyini takip edip not almalı. Çocuğun imtihanlarının, karne notlarının bir fotokopisini alarak belgelemekte fayda var. Bir üst okul hayalini kuran çocukların hazırlığa 3. sınıftan itibaren başlaması gerekmektedir.
İlkokul dördüncü sınıfta okul seçimi tavsiye kararı (Grundschulempfehlung) verilirken öğrencinin özellikle de Almanca ve Matematik derslerindeki başarısı dikkate alınır. Buna
çocuğun ders başarısının yanısıra gelişiminde önemli etken kabul edilen;
çalışma alışkanlığı, öğrenme gücü,
bağımsız iş yapabilme yeteneği, arkadaşlarıyla uyumu ve şimdiye kadar
gösterdiği gelişme gibi özellikleri de
etki eder.
İYİ BİR OKULA GİTMEK İÇİN
NOTLAR NASIL OLMALI?
Kural olarak ilkokulda alınan ana
derslerden Matematik ve Almanca’nın
not ortalaması 2,5 ve daha iyisi olursa
Gymnasium, 2,6 ile 3,0 arası Realschule; 3.1 ve daha kötüsü ise Hauptschule veya Werkrealschule tavsiyesi
verilir. Her öğrenci için tavsiye mektubuna kadar aldığı notlara göre başarı durumunu gösteren bir kayıt karnesi (Anmeldezeugnis) düzenlenir. Bu
karne okulda kalır veliye gönderilmez.
Bu karnedeki Almanca ve Matematik
notları çocuğun devam edeceği okul
türünü belirleme de önemli bir rol oynar..
Bazı eyaletlerde tavsiye, yarıyıl
karnesi zamanında verilir. Bazılarında
daha sonrada verilebilir. Öğrencinin
yarı karnede notları tutuyor olsa bile
buna rağmen bir alt okul tavsiyesi
(Empfehlung) verilebilir. Çünkü ilk
yarı karnelerini aldıktan sonra ikinci
yarının başında ana dersler Matematik
ve Almancadan birer imtihan daha yazarlar. İşte bu imtihanlardan alınan
notlar da ortalamaya yansıyarak öğretmenler
tarafından
tavsiyeler
verilir. Öğretmenin kendi kanaati de
bu konuda etkilidir.
NOT ORTALAMASI
NASIL HESAPLANIR?
İlkokulda sınavlar büyük test ve
küçük testler diye iki türlü imtihan
şekli vardır. Mesela Almanca`da kompozisyon (Aufsatz) büyük test sayılırken, Diktat (doğru yazım) bir büyük
teste denk gelir. Bu yüzden veliler sene başında yapılan veliler toplantısına
katılarak çocuklarının almış oldukları
bu notların değerlerini öğretmeninden
sayfa 4
IGMG Eğitim Başkanlığı’ndan Bilgilendirme
ÇOCUĞU İLKOKULA GİDEN VELİLERİN DİKKATİNE (Okul Seçimi)
öğrenmesi gerekiyor. Matematikte ise
(kurz test) kısa testler ve normal yazılı testler olmak üzere iki çeşit sınav
yapılır. Bu sınavların ortalaması Matematik notunun sonucunu belirler.
OKUL TAVSİYESİ SADECE
NOTLARA GÖRE VERİLMEZ
Almanca ve Matematik’ten aldığı
notların ortalaması Gymnasium veya
Realschule’ye gitmek için yeterli olsa
bile bu notlara uygun bir tavsiye kararı (Grundschulemfehlung) alınmayabilir. Sınıf öğretmenler kurulunun
(Klassenkonferenz) kanaati ayrıca
önemli bir etkendir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi çocuğun çalışma alışkanlığı, öğrenme gücü, şimdiye kadarki gelişimi, bağımsız iş yapabilme
yeteneği, arkadaşlarıyla uyumu gibi
özellikleri alınacak tavsiye kararında
etkili olur. Bazen tersi bir durum da
olabilmektedir. Öğrencinin Almanca
ve Matematik’ten aldığı notların ortalaması Realschule veya Gymnasium
için yetersiz olsa bile Sınıf öğretmenler Kurulu (Klassenkonferenz), öğrencinin bu okulları başarabileceği kanaatinde olduğundan bu okullar için
(Realschule, Gymnasium) tavsiye kararı (Grundschulmfehlung) alabilir.
TAVSİYE MEKTUBU
NE KADAR BAĞLAYICIDIR?
Okul türü tavsiye kararını
(Grundschulemfehlung) veli isabetsiz
buluyorsa, kabul etmek zorunda değildir. Çocuğunun daha iyi bir okulu başarabileceğini düşüncesinde olan veli
durumunun yeniden değerlendirilerek
(Beratungsverfahren) yeni bir karar
(gemeinsame Bildungsemfehlung) ve-
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
rilmesini isteyebilir. Aile gönderilen
formda kararı onaylamadığını gösteren kısmı işaretleyip belirlenen süre
içinde formu imzalayarak okula gönderebilir.
Veli ikinci karardaki okul türü tavsiye kararının da (gemeinsame Bildungsempfehlung) çocuğunuza uygun
olmadığı düşünüyorsa; ikinci bir fırsat
daha bulunmaktadır. Çocuğunu giriş
sınavlarına (Aufnahmeprüfung) katılmasını sağlamak. Bu sınavda çocuğun
aldığı not hangi okulu tutuyorsa öğretmenin tavsiyesi baz alınmadan çocuk
o okula gitme hakkına sahip olabilir.
Fakat veliler çocuklarının yeteneklerini abartarak başaramayacakları bir
okula da gitmelerini istememelidir.
OKUL TERCİHİNİ
DEĞİŞTİRME ve BİR ALT
OKULA DÜŞME İHTİMALİ
Dördüncü sınıftan sonra da öğrenci istediği okula gidememiş ise 5, 6 ve
son sınıflarda da not ortalamasına göre bir üst okula geçme hakkına sahiptir. Özellikle de 5. ve 6. sınıfta bir üst
okula geçmek daha kolaydır. Hauptschule 5. ve 6. sınıfta Realschule’ye
geçmek için ana dersler olan Matematik, Almanca ve İngilizce’den herhangi ikisinin notu en az 2, birisinin notu
ise en az 3 olması gerekmektedir. Realschule’de bulunan bir öğrencinin
Gymnasiuma geçebilmesi için ise 3
ana dersin ortalamasının maksimum
3.0 olması gerekmektedir. Öğrencinin
notu böyle ise okulun tavsiye etmesi
şartına bakılmadan öğrenci doğrudan
Gymnasiuma geçebilir. Bu geçişler 6.
sınıfın ilk yarı sonrasında da müm-
kündür. 6. sınıfın son dönemini bekleme şartı yoktur. Başarılı öğrenciler isteklerine göre okul değiştirebildiği gibi başarısız öğrenciler de bir alt okula
gönderilebilir. Bilhassa 5. ve 6. sınıflarda öğrenci ana derslerde başarılı
değilse, notları 4, 5 veya 6 ise bir alt
okula gönderilebilir. Örneğin Gymnasium’dan Realschule’ye hatta Hauptschule’ye kadar düşebilir. Veliler,
çocuklarının veli toplantılarına katılıp,
öğretmenleriyle diyalog halinde olmalı ve dersler iyi takip edilmelidir.
EYALETLERE GÖRE KARAR
VERMEDE YETKİLİ MERCİLER
Kuzey Ren Vestfalya (NRW):
2010 yılından itibaren yeni kanuna
göre aileler karar veriyor. Fakat okullar yönetim olarak öğretmenin dediğini yapmaya çalışıyorlar. Tavsiyeler
Şubat başında belirleniyor.
Berlin: İkinci dönem başında tavsiye geliyor, veli kanaati önemli.
Baden-Württemberg: Mart başında
karar veriliyor. Öğretmen kanaati
önemli.
Bavyera: Nisan ayında belirleniyor. Öğretmen kanaati önemli.
Hamburg, Bremen: Veli kararı
önemli.
Hessen: Veli kararı önemli. Şubat
ayında 1. dönem karnesiyle beraber
veriliyor.
Rheinland-Pfalz: Veli karar veriyor
ama okul öğretmen kanaatini öngörüyor.
Bilhassa okulda yapılan veli toplantılarına ebeveynlerden birisinin
mutlaka katılması gerekmektedir.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 5
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
İslam Şairi NÂBÎ’nin
Hz. Peygamber (s.a.v)i
Ziyareti
-” Beni ziyaretten baþka, gönlünde
hiçbir emel arzu olmayarak kim beni
ziyarete gelirse, kýyamet gününde ona
þefaatçi olmam benim üzerimde bir hak
olur.”
(Hz.Muhammed) (s.a.v).
Bu Hadîs-i Þerîf’in canlý bir örneði ve
nümûne-i imtisal olmasý bakýmýndan Þâir
NÂBÎ’nin Peygamberimizi ziyareti son
derece çarpýcýdýr. Þöyleki;
Nâbî, Osmanlý þâiri ve velîdir. Asýl
ismi Yusuf’tur. Nâbî, 1642 yýlýnda
Evliyalar ve Enbiyalar þehri olarak bilinen
Urfa’da doðdu. 1712 yýlýnda vefat etti ve
Üsküdardaki Karacaahmet mezarlýðýna
defnedildi.
Zamanýn Sultanýndan izin alýp bir
kere,
1678 yýlýnda çýktý bir kafileyle, hacca
gitmek üzere.
Nâbî’nin bulunduðu kafilede o zaman,
Devlet ricâlinden de bulunurdu çok
insan.
Resûlüllah Efendimize olan sevgi ve
aþký ile,
O, Hicaz yollarýnda, uyumadý az bile.
Kafile yaklaþýnca,
Medîney-i Münevvere’ye nihâyet,
Zirvesine çýkmýþtý, ondaki bu
muhabbet.
Her bir adým attýkça, o sevgi
artýyordu,
Kalbi
Resûlüllah’ýn
aþkýyla
yanýyordu.
Resûlüllah’ýn Kabr-i Þerifleri olan,
Kubbe-i Hadrâ görülmeye baþladýðý
sýrada,
Nâbî, hürmet ve edebinden kendini o
makâmý,
Ziyarete lâyýk görememekten gelen
mahcûbiyetten,
Ne yapacaðýný þaþýrmýþtýr.
O böyle yanýyorken, sevgi ve muhabbetle
Gördü ki, kafilede bulunan
Eyûplu Râmî Mehmed Paþa
Uykusu gelmiþ, dalgýn uyur,
ayaklarý kýblede hâþâ.
Adeta nereye geldiðinin farkýnda
deðildir.
Onu bu vaziyette görünce Yusuf Nâbî,
Üzüldü, kederlendi, kýrýldý ince kalbi.
Onu uyandýracak yüksek bir sesle
hemen,
Nâbî’nin dudaklarýndan gayr-i
ihtiyârî,
Þu þiir dökülüverdi düþünmeden :
.. ..
..
“Sakýn terk-i edepten,
kuy-i mahbûb-i Hüdâ’dýr bu.
Nazargâh-ý Ýlâhî’dir,
Makâm-ý Mustafâ’dýr bu.
Müraât-ý edep þartý ile gir,
Nâbî bu dergâhah’a
Metâf-ý Kudsiyândýr,
Bûsegâh-ý Enbiyâdýr bu.”
Anlamý :
“Edebi terketmekten sakın. Zîra burası, Allah’ın sevgilisi olan Hz. Peygamber
Efendimizin bulunduğu yerdir. Bu yer,
Hak Teâlâ’nın nazar evi, Resûlü Ekrem
Efendimizin makâmıdır.”
“Ey Nâbî! Bu dergâha, edebin
þartlarýna riâyet ederek gir. Zîra burasý
büyük meleklerin etrafýnda pervâne
olduðu ve Peygamberlerin hürmetine
eðilerek öptüðü tavaf (ziyaret) yeridir.”
“Habîb-i Kibriyâ’nýn
Hâbgâhýdýr fazîletde,
Tefevvuk-kerde-i arþ-i
Cenâb-ý Kibriyâ’dýr bu.
Bu hâkin pertevinden oldu
deycûr-i âdem zâil,
Ýmâdýn açdý mevcûdât
dü çeþmin tûtiyâdýr bu.”
Anlamý:
“Burasý, Allah’ýn sevgilisinin istirahat
ettikleri yerdir. Fazîlet yönünden
düþünülürse, Allah’ýn arþýnýn en üstündedir.”
“Bu mukaddes yerin mübârek
topraðýnýn
parlaklýðýndan,
yokluk
karanlýklarý sona erdi. Yaratýlmýþlar iki
gözünü körlükten açtý. Zîra burasý kör
gözlere þifa veren sürmedir.”
“Felekde mâh-ý nev
Babusselâmýn sîne-i çâkidir,
Bunun kandili cevzâ matla
nûr-i ziyâdýr bu.”
Anlamý:
“Gökyüzündeki yeni ay, O’nun
kapýsýnýn
yüreði
yaralý
âþýðýdýr.
Gökyüzündeki oðlak yýldýzý bile O
Peygamberin nûrundan doðmaktadýr.”
Daha bir çok beyitlerle,
Peygamber-i zîþâný,
Medhedip, uyandýrdý o uyuyan
Paþayý.
O Paþa, bu þiiri iþitince Nâbî’den,
Hatasýný anlayýp, doðruluverdi hemen.
Ve Nâbî’ye sordu ki;
Ne zaman yazdýn bunu?
Ýkimizden baþkaca, duyan oldu mu?
Dedi; Söylememiþtim,
bunu ben daha önce,
Ýlk defa söylüyorum, sizi böyle
görünce.
Bu cevabý alýnca, aldý rahat bir nefes,
Dedi ki; Aman Nâbî,
duymasýn baþka bir kes.
Paþa ile hürmeten derhâl deveden
inerek,
Yaya olarak yol almaya baþladýlar.
Dinlediði mýsralardan,
oldukça duygulanan Paþa,
Nâbî’den mýsralarý tekrar
okumasýný rica eder.
Nâbî mýsralarý tekrar ederken,
Yaklaþmýþtý kâfile o sabah
Medîne-i Münevvere’ye.
Vardýlar ezan vakti, Mescid-i
Nebevîye,
Velâkin baktýlar ki, Mescid-i
Nebevî’den.
Müezzinler bu þiiri okurlar hepsi birden;
... ... ... ... ... ... ..
“Sakýn terk-i edepten
kûy-i mahbûb-i Hüdâ’dýr bu,
Nazargâhý Ýlâhî’dir,
Makâm-ý Mustafâ’dýr bu.”
... ... ... ... ... ... ..
Bu mýsralar tatlý naðmelerle yayýlýr.
Kulaklarýna inanamayan,
Nâbî
ile
o
Paþa,
þaþýrýp
hayretlerinden,
Aman Paþam ne oluyor? Bu nasýl
iþtir?
Þu minareden duyulan mýsralar az
evvel
Benim kalbime ilham edilmiþtir.
Ben de onu sizden baþkasýna
okumadým.
Paþa dedi ki; Ben de onu sizden
baþkasýndan duymadým.
Mescide girdiler, sabah namazýný
kýldýlar,
Sonra, hemen müezzinin yanýna
koþtular.
Gelip sual edince baþ müezzinden,
- Siz Türkçe biliyor musunuz? der.
- Hayýr!
O zaman Allah aþkýna
Peygamber aþkýna söyleyin,
Ezandan önce okuduðunuz
o beyitleri kimden,
Nereden ve nasýl öðrendiniz?
Baþýmý da alsalar bu söylenmez.
Yâhu ! Biraz evvel bunu ben
söyledim.
Baktým sen de söylüyorsun.
Hayret ve þaþkýnlýk içindeyim.
- Siz Nâbî misiniz?
- Evet.
Bu cevabý alan müezzinin gözleri
yaþarýr,
Eðilerek Nâbî’nin elini öpmek ister,
Nâbî’nin hayreti bir kat daha artar,
Nihayet müezzin,
Nâbî’yi meraktan kurtarýr ve der;
Bu gece Resûlüllah(s.a.v) Efendimiz,
Bütün müezzinlerin rüyasýný
þereflendirerek;
Rüyada îkaz edip, verdiler ki þu emri:
Bu sabah, ümmetimden
Nâbî isminde bir zat,
Beni ziyarete gelir ki, yakýndadýr þu
saat.
Bana olan aþký herþeyin üzerindedir.
Kalkýn, ezandan önce O’nun benim
için,
Yazdýðý beyitleri okuyarak
kendisini karþýlayýn,
Mescidime giriþini kutlayýn !
buyurdu.
Biz de Resûlüllah’ýn verdiði emre
uyduk.
Bunu, O’ndan öðrenip,
hep birlikte okuduk,
Þâir Nâbî duyunca, bu sözü
müezzinden,
Sevinç gözyaþlarýyla ýslandý yüzü
birden.
Nâbî, hepten þaþýrdý ve heyecanlandý,
Dayanamayýp aðladý.
Gözyaþlarý içinde müezzine tekrar,
Ýki cihanýn Efendisi,
gerçekten Nâbî mi dedi,
O benim ümmetimdendir mi buyurdu?
diye sordu.
Evet, Nâbî dedi, o benim ümmetimdendir
buyurdu.
Nâbî bu iltifata daha fazla
dayanamadý.
Sevincinden oracýða düþüp bayýldý.
Bir zaman sonra ayýldýðýnda
paþayý ve müezzini,
Yanýnda aðlarken buldu.
... ... ... ... ... ... ..
Nâbî, bu iltifata, Resûlüllah’a
duyduðu edep ve muhabbetten dolayý nâil
olmuþtýr.
Hz. Mevlânâ’ya göre edep, insanýn bedenindeki ruhtur,
“Edep bir tâc imiþ Nûr-i Hüdâ’dan
Giy ol tâcý, emin ol her belâdan”
Þiir bu...Nâbî bu...Edeb bu...
Onyedinci yüzyýl þâiri Nâbî,
Resûlüllah’a olan sevdasýný þöyle dile
getirmiþti;
“Aþkýnla yaþarýr gözler
Hasretinle yanar özler
Mübârek Ravzana yüzler
Sürelim Yâ Resûlellâh”
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
sayfa 5
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 6
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen Bölgesine bagli olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin başkanları ve Büyükler, Kadınlar Teşkilatı, Gençlik Teşkilatı,
Kadınlar Gençlik Teşkilatı idarecilerinin tam kadro katılım sağladığı Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısı
Rüsselsheimdaki Bölge Merkezinde
yapıldı.
Program takdimcisi Bölge İrşad
Başkanı Şerif Aslan katılımcılara
programın akışı hakkında bilgilendirme yaptı.
Daha sonra Rüsselsheim Cemiyet
İmam Hatibibnin okuduğu açılış
Kur`an-ı Kerimi ile program başladı.
Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz`ın yapmış olduğu yoklamada katılımın neredeyse 100 %
olduğu gözlendi.
Programa IGMG Genel Merkezden
Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan,
Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim Kaygısız, Özel Kalem Müdürü
I
Hayat
IGMG Hessen Bölgesi Genişletilmiş Şube
Başkanları Toplantısı Rüsselsheim’da Yapıldı
Emrullah Yayla, Gençlik Teşkilatı
Başkanı Mesut Gülbahar katılım sağladılar.
Programın açılış konuşmasını yapan IGMG Hessen Bölge Başkanı
Mehmet Ateş; katılımdan duyduğu
memnuniyeti dile getirdi. Hessen Bölgesinin
faaliyetleri
hakkında
bilgilendirmede bulundu.
IGMG Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim Kaygısız da bir selamlama konuşması yaptı. IGMG
Gençlik Teşkilatı Başkanı Mesut Gül-
bahar da bir selamlama konuşması
yaptı. Yine Türkiyeden gazeteci-yazar
Şakir Tarım bir konuşma yaptı.
Son olarak IGMG Genel Başkanı
Yavuz Çelik Karahan bir selamlama
ve değerlendirme konuşması yaptı.
Karahan: “Bugünkü programa katılımın yoğunluğundan dolayı tüm kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Hessen Bölgemiz tüm çalışmalarda diğer
bölgelerimize örnek olmaya devam
ediyor. Bundan dolayı memnuniyetimizi dile getiriyoz” dedi.
Namaz için verilen moladan sonra
tüm birimler yaptıkları çalışmalar
hakkında sinevizyon eşliğinde bilgilendirmelerde bulundular.
Bu bilgilendirmelerden sonra yine
mikrofona gelen IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan bir değerlendirme yaptı ve dilek ve temennilere
cevaplar verdi.
Program IGMG Hessen Bölgesi
Eğitim Başkan Yardımcısı Habib Yazıcı`nın okuduğu kapanış Kur`an-ı
Kerimi ve dua ile sona erdi.
I
GMG Rhein Neckar Saar Bölgesi 2010-2011 çalışma yılı Şube Başkanlar toplantısı Saarbrücken Luisenthal Şubesinde yapıldı.
Toplantının açılış konuşmasını
yapan IGMG RNS Bölge Başkanı
Yaşar Cimşit; “IGMG RNS Bölgesi olarak yapılan faaliyetlerden örnekler sunarak Cemiyetlerin çalışmalarının daha verimli ve kaliteli
olması için eğitime ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti. Başta çocuklarımızın dini eğitimi ve okul eğitimlerinin çok önemli olduğunu bu
hususların ihmal edilemeyeceğini,
cemiyetlerimizin birer ilim yuvası
haline dönüştürülmesi için gayret
göstermemiz gerekmektedir. Hem
genç kızlarımız hem de genç erkeklerimiz için plan ve program
dahilinde onların Teşkilat olarak
ihtiyaçlarının belirlenerek giderilmesi noktasında seferber olmamız
gerekiyor. Camilerde cemaatimizi
bilgilendirme ve toplumla olan diyalog ve ilişkilerimizin daha verimli olması için faaaliyetlerimizi
yaygınlaştırmamız gerekmektedir.
27 Mart 2011`de yapılacak Eyalet Milletvekilleri seçimlerine değinen Başkan Tüm siyasi partilere
sayfa 6
IGMG RNS Bölgesi Şube Başkanları
Toplantısı Saarbrücken’de Yapıldı
eşit mesadeyiz önemli olan bizim
yani müslümanların sorunlarını ve
ayrımcılığa karşı duran partiler bizim için seçimde dikkate alacağımız konuların başında gelmektedir.
CDU Rheinland-Pfalz Eyaleti seçim bildirgesindeki yaklaşımşlar
ve ifadeler müslümanları hem üzmüş hem de düşündürmektedir.
Böyle bir yaklaşım toplumda barışı
degil, uzun yıllardır burada yaşayan müslümanları ötekileştirir, sadace seçimden dolayı bu türlü popülüst açıklamalar ve seçim bildirgeleri oy avcılığından başka bir şeye hizmet etmez. Oysa müslüman-
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
lar Almanyanın ekonmisine ve sosyo-kültürüne zenginlik katmışlardır. İslam Almanya`nın bir parçası
olduğu gibi globalleşen bir dünyada örnek bir toplum olma noktasında da sınav vermektedir. Biz de bu
tartışmaların akılcı bir şekilde ve
Anayasaya uygun bir zeminde olmasını temenni ederek, daha sağlıklı sonuçlara varmasını dileriz.
Günün Seminercisi Sebahattin
Uçar ise “niçin çalışmalıyız ve nasıl çalışmalıyız” adlı seminerini sunarak insanlığın saadet ve selameti
için inancımız gereği Adem
(a.s)dan bu zamana kadar devam
eden Hak ve Batıl mücadelesindeki
metod ve yöntemleri anlattı. IGMG
Genel Merkez adına toplantıya katıla Bayram Kılıç yapmış olduğu
konuşmada: “RNS Bölgemiz çalışmalarını düzen ve disiplin içinde
plan ve program dahilinde yapmaktadır. Bundan dolayı başta Bölge Başkanımız ve yönetim kurulu
üyeleri ile Cemiyet Başkanlarımıza
teşekkür ederim. Biz teşkilat olarak
daha iyinin daha güzelin ve faydalının tahakkuk etmesi için çalışan
insanlarız bundan dolayı bu sezonun hayırlı geçmesini temenni
ederim” dedi.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 7
Auf der Bleiche 29 - 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70
Fax.: 0202 747 659 71 . www.casado.eu . [email protected]
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
sayfa 7
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 8
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG HESSEN’DE EN GüZEL YARIÞMA
10-13 YAÞ GURUBU KÜÇÜKLER
14-18 YAÞ GURUBU BÜYÜKLER
Offenbach / Özel
GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin
iki kategoride yarýþtýklarý Kur`an-ý Kerim
Yarýþmasý Bölge Finali Offenbach`ta yapýldý.
IGMG Hessen Bölgesi Ýrþad Baþkanlýðý
tarafýndan organize edilen Kur`an-ý Kerim
Yarýþmasý Bölge Finali Offenbach`ta yapýldý.
IGMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerdeki talebelerin iki
kategoride yarýþtýklarý yarýþmaya katýlým oldukça yoðundu.
Program Rüsselsheim Camii İmam
Hatibinin okuduðu Kur`an-ý Kerim tilavetiyle baþladý.
Daha sonra programýn açýlýþ konuþmasýný
IGMG Hessen Ýrþad Baþkaný Þerif Aslan yaptý. Aslan bu tür yarýþmalarýn önemine deðindi.
Almanya`da çocuklarýmýzýn bu tür yarýþmalara katýlmasýnýn ne kadar önemli olduðunu
hatýrlattý.
Yine IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ bir selamlama konuþmasý yaptý.
Ateþ; bu tür programlara katýlýmýn önemine
deðinen bir konuþma yaptý.
Daha sonra IGMG Ýrþad Baþkaný Ahmet
Özden Kur`an eksenli nefis bir konuþma yaptý.
IGMG Ýrþad Baþkaný Ahmet Özden`in konuþmasýndan sonra bir mola verildi.
Moladan sonra yarýþma jürisi ilk önce küçükler kategorisindeki yarýþmacýlar için sýralama kur`asý çekimi yaptý. Sýra numarasýna
göre yarýþmacýlar ilk önce ezberden daha
sonra ise yüzüne olarak sunumlarýný yaptýlar.
I
Alzenau-Baki Özer, Aschaffenburg-Mehmet Güler,
Darmstadt-Ensar Aslan, Gross Gerau-Üsame Ünalan,
Hanau-Ömer Faruk Taþçý, Kelsterbach-Hasan Terzi,
Lollar-Muhammed Ömer Dalklç, Offenbach-Taha
Tekdemir, Pfungstadt-Emre Gürbüzer, RüsselsheimKenan Karyaðdý, Wetzlar-Enes Deðer, F.Höchst-Alparslan Turan, Westerburg-Emre Yüzer, ElsenfeldŞevket Ylmaz, Hattersheim-Tolga Deveci
sayfa 8
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
İkindi Namazi için ve küçüklerin puanlaması için kısa bir mola verildi.
Yine jürinin büyükler kategorisinde katýlým saðlayan yarýþmacýlar için sýra belirleme
kur`asý çekimine geçildi. Kur`a çekiminden
sonra yarýþmacýlar yine ezber ve yüzüne sunumlarýný yaptýlar.
Tüm yarýþmacýlarýn sunumundan sonra jüri yine puanlama için kýsa bir mola verildi.
Mola esnasýnda puanlamalar hesaplanýrken yarýþmacýlar için IGMG Hessen Bölgesi
tarafýndan alýnan hediyeler getirildi.
Jüri heyetinin puanlamasýna göre dereceye giren yarýþmacýlar davet edildi.
Jüri bir jest yaparak ilk üçe girenlerin haricindekileri dördüncü ilan etti.
Sýrasýyla dereceye giren yarýþmacýlar puanlarý ve cemiyetleri þunlardý:
Küçükler kategorisinde Birinci Aschaffenburg Cemiyetinden Mehmet Güler, ikinci
Hanau Cemiyetinden Ömer Faruk Taþçý
üçüncü Wetzlar Cemiyetinden Enes Değer.
Büyükler kategorisinde Birinci Elsenfeld
Cemiyetinden Enes Yýlmaz, ikinci Hanau Cemiyetinden Muhammed Taþçý, üçüncü Limburg Cemiyetinden Muhammed Gülen.
Yarýþmacýlarýn puanlamasý yüzüne okumasý, ezbere okumasý ve tecvid bölümü olarak
üç bölüme göre yapýldý.
Tüm yarýþmacýlar hediyelerini aldýktan
sonra; toplu olarak fotoðraf çektirilmesi ve
programda büyükler kategorisinde birinci
olan Elsenfeld Cemiyetinden Enes Yılmaz`ın
okuduðu kapanýþ Kur`an-ý Kerim ile program
sona erdi.
Darmstadt-Süleyman
Derin,
Giessen-Süleyman Klç, Gross Gerau-Ýsmail Görgülü, Hanau-Muhammed Taþçý, Kelsterbach-Veysel Panço, Limburg-Muhammed Gülen,
Lollar-Ali Çam, Offenbach-Fatih
Zengin, Pfungstadt-Yasir Karakş,
Rüsselsheim-Kerem Karyaðdý, Wetzlar-Enes Polat,
F.Höchst-Aykut Elmas, Elsenfeld-Enes Ylmaz,
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 9
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
sayfa 9
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 10
haber
A
TİB Gençlik Kolları, bu yıl da
bir ilki gerçekleştirerek faaliyet yelpazesini genişletti.
Daha önce de yaptığı Amatör Kısa
Film Festivali’yle sivil toplum kuruluşları arasında bir ilke imza atan
ATİB Gençlik Kolları, bu yıl da Amatör Tiyatro Müsabakası’nın ilkini düzenledi.
Frankfurt’ta gerçekleştirilen Birinci Amatör Tiyatro Müsabakası, 7’den
70’e herkesin büyük ilgisini gördü.
Sunuculuğunu ATİB Mainz Kız
Kolları Sekreteri Nur Atalay ve ATİB
BW Kız Kolları Bölge Başkanı Özlem
Özyurt'un yaptığı programın jüri heyetinde, AYÖG Başkanı Gülden Bayrak, Kişisel Gelişim Uzmanı Hidayet
Kayaalp ve ATİB Kadın Kolları Eski
Başkan Yardımcısı Mehtap Yücel yer
aldılar.
Seçkin davetlilerin katıldığı programa tiyatro severlerin yanısıra, başta
ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın, Genel Başkan Yardımcılarından
Yakup Tufan ve Hanefi Şimşek,
Frankfurt Din Hizmetleri Ateşesi Y.
Seracettin Baytar, ATİB Kurucularından Tidaf Şeref Başkanı İhsan Öner,
ATİB Gençlik Kolları Genel Başkanı
Oğuzhan Erkmen, Gençlik Kolları Eski Genel Başkanı Mustafa Çağrı Öner,
Sanatçı Ahmet Yenilmez ve Program
Yapımcısı Mustafa Birkan ile çok sayıda ATİB Bölge ve Dernek yöneticileri katıldı.
Okunan Kur`an-ı Kerim ve İstiklâl
Marşı’yla başlanılan programda, selamlama konuşması yapmak üzere
sahneye gelen ATİB Hessen Bölge
Başkanı Şaban Duran, böylesine güzel
bir faaliyete ev sahipliği yapmaktan
duyduğu mutluluğu dile getirdi. Programda emeği geçen herkese teşekkür
eden Duran, gençlerin toplum içerisindeki önemine de değinerek, bu tür
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
ATİB Gençlik Kollarından “Birinci
Amatör Tiyatro Müsabakası”
faaliyetlerin sıkça yapılması gerektiğini söyledi.
Daha sonra Kanal 7 ekranlarından
tanınan ve “Mustafa Birkan’la Hasbîhal” programını sunan Mustafa Birkan da okuduğu “Benim Adım Televizyon” isimli şiirle seyircilerin beğenisini topladı. Heyecanlı bekleyişin
ardından perde müsabakanın ilk oyunu olan “Anzaklı Ömer” için açıldı.
ATİB Kassel Gençlik Kolları tarafından sahnelenen oyun seyircilere
duygulu anlar yaşattı. Ardından konuşma yapmak üzere sahneye gelen
ATİB Kız Kolları Başkanı Nurhan
Aksoy konuşmasında, sanatın ve sanatçının önemine değinerek, bu alanda
faaliyet göstermenin gerekliliğini vuguladı.
Yarışmaya katılan tiyatro ekiplerinin sahne hazırlıkları sürerken birbirinden önemli mesajların verildiği
programda, kürsüye gelen ATİB
Gençlik Kolları Genel Başkanı Oğuzhan Erkmen de yaptığı konuşmada yapılan faaliyetin önemine dikkat çekerek; “ATİB Gençlik Kolları olarak bu
sahalarda da çalışma yapmanın önemli olduğuna inanmaktayız. Bugün gerçekleştirdiğimiz bu programda sanatın en önemli dallarından biri olan tiyatroyla sizleri buluşturmaktadır. ilk
defa gerçekleştirdiğimiz bu programın belki büyük eksiklikleri olabilir
ama emekleyerek başladığımız bu
yolda Allah`ın izniyle koşarak ilerleyeceğimize inanıyoruz” dedi.
Daha sonra “Kınalı Hasan Destanı” isimli oyunlarıyla sahneye gelen
ATİB Hagen Gençlik Kolları, oyuncu-
sayfa 10 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
luklarının yanısıra kullandıkları ses
ve ışık efektleriyle seyircilerin beğenisini topladılar. Ardından konuşma
yapmak üzere sahneye gelen TC.
Frankfurt Baskonsoloslugu Din Hizmetleri Ateşesi Y. Seracettin Baytar,
programa katılmaktan dolayı duyduğu
memnuniyeti dile getirerek, sanatsal
alanlarda yapılan bu çalışmaların hafife alınamayacak kadar önemli olduğunu ve sergilenen oyunları keyifle izlediğini söyledi.
Programa ev sahipliği yapan ve organizede büyük emeği olan ATİB
Frankfurt Gençlik Kolları da yarışmaya “Nasihat” isimli oyunları ile katıldılar. Aile ile ilgili güzel mesajların
verildiği oyunu seyirciler, kahkahalarla izlediler.
ATİB Genel Başkanı Selahattin
Saygın da anlamlı bir konuşma yaparak programın önemini vurguladı.
ATİB’ in daima ilkleri gerçekleştiren
bir teşkilat olduğuna da değinen Genel
Başkan Saygın, “diğer kuruluşlara da
örnek olacak böylesine güzel bir programa katılmak önemli bir iştir. Benim
için burada birinci ikinci veya üçüncü
yoktur. Buraya katılan tüm derneklerimiz birincidir. Emeği geçen herkesi
ayrı ayrı kutluyor, gençleri bu tür faaliyetlere yönlendiren dernek yöneticilerine de teşekkür ediyorum” dedi.
ATİB Gençlik Kolları Birinci
Amatör Tiyatro Müsabakası’nda perde son olarak ATİB Göppingen Kız
Kolları için açıldı. “Padişahın İşi Ne
?” isimli oyunlarıyla sahne alan grup,
oyunculuklarıyla, kostümleriyle seyircilere zaman da yolculuk yaptırdılar.
Alkışların salonda yankılandığı oyundan sonra, jüri değerlendirmesini yaparken, ATİB Gençlik Kollarının genç
ozanı Ozan Ferhat Kafkas da sazıyla
sözüyle unutulmayacak bir gece yaşattı.
Daha sonra gecenin süprizi olan
usta tiyatro sanatçısı Ahmet Yenilmez
de İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u anlatan Uğur Uzunok’un yazdığı “Safahat” isimli oyunu ile sahneye
gelerek, Milli Şairimizi canlandırdı.
Seyircilerin gözyaşları içinde izlediği
oyun ayakta alkışlandı. Usta Tiyatrocu Ahmet Yenilmez oyunun sonunda
bir konuşma yaparak tiyatro gibi
önemli bir sanat dalında yapılan bu
faaliyetin gurur verici olduğunu söyledi.
Seyircilerin alkışlarıyla sahneden
uğurlanan usta tiyatrocudan sonra, dereceler açıklandı.
Jüri heyetine başkanlık yapan Kişisel Gelişim Uzmanı Hidayet Kayaalp,
ATİB Göppingen Kız Kollarını birinci, Hagen Gençlik Kollarını ikinci ve
Kassel Gençlik Kollarını da üçüncü
olarak ilan etti.
Daha sonra tüm gruplar sahneye
çağrılarak ödülleri takdim edildi.
Birincinin ödülünü ATİB Genel
Başkanı Selahattin Saygın, ikincinin
ödülünü ATİB kurucularından Tidaf
Şeref Başkanı İhsan Öner ve üçüncünün ödülünü de ATİB Gençlik Kolları
Genel Başkanı Oğuzhan Erkmen verdi.
ATİB Gençlik Kolları Birinci Tiyatro Müsabakası, en önemli görevi
yerine getiren jüri heyetine hediyelerinin takdimiyle sona erdi.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 11
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Batı Avrupa’ya Türk İşgücü Göçünün 50. Yılında
Aile, Gençlik ve Geleceğimiz
Avrupalı Göçmen
Türk, Batı modernitesinin tarümar ettiği
aile yuvasını yeniden
inşa etmeyi, insanı
yalnızlığa iten ferdiyetçiliğin yerine cemaat ve cemiyetleşmeyi, yaşlandıktan
sonra ölüme terk edilen aile büyüklerini
sahiplenmeyi, kendi
çağdaşlaşma projesi
olarak hayata geçirince, çağın idrakine
ve kamuoyuna kendisini bir daha söyletmiş olacak.
Bireyi gerektiği şekilde doğuran ve yetiştiren, toplum ve kitle ruhudur” (Ali Şeriati)
Günün birinde Christopf Lasch’ın
imzasını taşıyan güzel bir cümle,
cümleden ziyade yerinde bir tesbit
dikkatimi çekmişti. Böylesi beyin
ürünü dahiyane sözler denk geldiğinde, birgün lazım olur diye, her zaman
olduğu gibi, bir kenara not edivermişim. Şimdi Christopfer Lasch’ın o sözüyle konuya giriş yapmak istiyorum:
“Aile, içinde yaşadığımız 20. yüzyılın kalpsiz dünyasında insanın sığınabileceği tek limandır”
Geçen yüzyılda sarfedilen bu sözü, daha on yılı bile tamam olmamış
yeni yüzyıla taşıdığımızda, dünkünden daha beter kalpsizleşen dünyada
aile müessesesi, çatırdamasına rağmen, yine de başımız sıkıştığında sığınabileceğimiz ve huzur bulabileceğimiz yegane mekandır. Hele hele
farklı bir kültür coğrafyasında yaşayan azınlıklar için aile ocağı, birçok
görevi birden üstlenmek mecburiye-
“
tindedir: Anavatandan birlikte getirilen kültürel değerlerin yetişmekte
olan nesillerce yaşanması ve yaşatılması, yenivatanın dilini öğrenmeğe
başlamadan önce anadilin öğrenilmesi, yerli-çoğulcu toplum içinde yetişirken, şahsiyet kazanarak uyum sağlanması gibi daha birçok konu...
Aileleşemeden, yani aile yuvası
oluşmadan zürriyetimiz, yani gençliğimiz, gençliğimiz olmadan da, geleceğimiz olamaz! Sağlam Türk Aile
Yapısı, içinde bulunduğumuz zaman
ve şartlara uyarlanmadığından çok
ama çok zorlanıyor.
Anadolu’dan gelirken getirilen ve
o günden bugüne adeta konserve edilen anlayış ve hayat tarzıyla bu kültür
coğrafyasındaki Türk aile ocağının
varlığını sürdürmesi kolay değildir.
Önce ebeveynler, çocuklardan önce
onları eğitecek annebabalar eğitilmeli...
Artık ne kırılan kolu yen içinde, ne
de kırılan başı fes içinde saklamamız
mümkün...
Yıllar önce Batı Avrupa Türk ailesini konu edinen bir yazımda şöyle bir
benzetme yaptığımı hatırlıyorum: Dışarıdan baktığınızda, buradaki aile
görüntümüz, üzeri yeşillikler, binbir
çeşit çiçekler ve çam ağaçlarıyla kaplı güzel bir dağa benziyor. Fakat öyle
bir dağ ki, içerisi fokur fokur lavlarla
kaynıyor ve her an patlamaya hazır
bir yanardağ!
Bizatihi hayatın içinden, dost, akraba, tanıdık aileler içindeki değişim
ve gelişimleri, menfi ve müsbet yönleriyle bire bir gözlemleyen ve aktif
cemiyet hayatında özellikle Almanya
Türklerinin sosyo-kültürel gidişatının
takipçilerinden birisi olarak diyoruz
ki; “Varılmaz menzile bu gidiş ile...”.
Bazen cinayetlerle ilişkilendirilen töresi, bazen hedef tahtası haline getirilen namus telakkisi, bazen de cahiliye
döneminin kadına bakış açısıyla irtibatlandırılan dini, medeniyetler çatışmasında malzeme olarak kullanılırken; her türlü istismara, karalamaya
ve çarpıtılmaya maruz kalmış Türk
Aile Müessesesinin acilen “restorasyon”a ihtiyacı var. Çünkü etrafı abluka altına alınmış bu “kale”nin surla-
rında epeyce gedikler açıldı, tahribatlar yapıldı.
Üstte mavi gök mü çöktü, yoksa
altta yağız yer mi delindi, bilmem
ama bizi biz yapan, inanç dairemiz
içindeki törelerimizi ya birileri bozdu, ya da birilerinin uzantısı birilerimiz bozdu. Dünya çaplı medeniyetler
çatışmasından bir kıvılcım, bir top
ateş de bizim aile ocağımıza düştü ve
o gün bugündür yuvamızda nesillerarası kültürel çatışma huzurumuzu
kaçırıyor, birliğimiz ve dirliğimize
zarar veriyor.
-Uyumdan ziyade asimilasyon kokan dayatmalar...
-Müslüman Göçmenler üzerinde
araştırma yapan Oliver Roy gibi ilim
adamları, üçüncü nesil müslüman
göçmenlerdeki kökkültüründen kopuşa (Entwurzelung) dikkat çekerler.
Imgard Pinn (Müslüman Alman sosyolog) da bu duruma, “Kulturelle Enteignung (Kültürel İstimlak)” diyor.
İstatistiklere bakılırsa yeni nesil
göçmen Türkler de artık Batılılaşyorlar, yani yerlilerin hayat tarzına hergün biraz daha yaklaşıyorlar: Geç evleniyor, az çocuk yapıyor, çokca boşanıyorlar. Yanlış ve cahilane aile, namus veya erkeklik anlayışı yüzünden
baskılara dayanamayıp evden kaçan
kızlar ve genç kadınlarımız da yüreğimizde bir başka acıya sebep oluyorlar.
Uzun yıllar siyasi
mültecilere, müslüman
göçmenlere
hizmet
vermiş, danışmanlık
yapmış bir Müslüman
Alman hanımefendiyle
yapılan söyleşideki
anektod dikkatimi çekmişti. Şöyle diyordu:
Sıkça gidip geldiğim otobüs ve tramvaylarda bir grup Türk
ve Faslı gencin uygunsuz hareketlerinden rahatsızlık duyuyordum.
Bağıra çağıra ve küfürlü konuşmalarına, oturuş duruş biçimlerine
günün birinde dayanaymayıp yanlarına gi-
[email protected]
derek müdahale ettim. Konuşmalarından möüslüman olduklarını bildiğimden direk sordum; “Siz müslüman
mısınız?” diye. Hepsi birden biraz da
iftaharla; “Elhamdülillah” dediler. O
zaman bunun gereğini yapın, dedim.
Biraz şaşırdılar. “Seni ne ilgilendirir?” dediler. Ben de; çünkü ben de
müslümanım, dedim. Öyle ya, biz
birbirimize ayna olmayacak mıydık?...
Her bir müslüman, her bir Türk,
kendisinden bildiği insanların dışarıdaki yanlış ve uygunsuz davranışlarını, bu hanımefendi gibi, kendilerine
hatırlatmış olsaydı, dışarıdaki görüntümüz şimdikinden çok daha iyi olabilirdi kanaatindeyim.
Yerli toplum içinde Türk/Müslüman azınlık olarak dışarıdaki hal ve
hareketlerimiz sözkonusu olunca, affınıza sığınarak şöyle bir değerlendirme yapıyorum: Namaz bitince sağımızdaki ve solumuzdaki bizi gözetleyen, günahımızı ve sevabımızı kayıt
altına alan meleklere inancımız gereği selam veren bizler bilmeliyiz ki,
hanemiz, derneğimiz veya camimizden ayağımızı dışarıya atar atmaz bu
toplum da bizim her hareketimizi not
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 11
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 12
haber
ediyor, kayıt altına alıyor ve “Hesap
Günü”nü beklemeden akşamına veya
sabahına televizyon ekranlarına, internet sitelerine, kitap veya gazete
sayfalarına bazen abartarak, bazen
çarpıtarak taşıyorlar.
Haftalardan beri Alman medyasında bizimle ilgili koparılan kızılca
kıyameti takip edenler, ne demek istediğimizi daha iyi anladıkları kanaatindeyim.
Evet... Batı Avrupa Türkünün geldiği nokta; ne kendisi gibi olmak, ne
de onlar gibi olabilmek arası bir yer...
İşte tam da burada Hz. Mevlana’nın o
çok bilinen pergel benzetmesi imdadımıza yetişiyor: Bir ayağımız şeriat,
İslâm, bizi biz yapan değerler üzre sabitken, diğer ayağımızla farklı kültürler, kavimler ve dinleri dolaşmak, onlarla tanışmak ve barışmak...
Şayet kendi eksenimizde dönebilirsek, etrafımızı da kendimize göre
döndermiş oluruz. Aksi taktirde biz
başkalarının eksenine gireriz ki, bugünlerde Türkiye’de “eksen kayması” tartışmaları biraz da bu duruş veya duruşsuzlukla bağlantılıdır.
Hâkim medeniyet anlayışı, Batı tipi hayat tarzı, dininden ve milliyetinden bağımsız olarak insanı, cemiyet,
cemaat ve hatta aileden koparmış,
yalnızlığa terketmiştir. Tüketim toplumunda yetişen nesillerine israfın haram olduğunu verebilenlere helal olsun! Narsist, bencil, egosentrik bir
hayat anlayışı karşısında, mütevaziliği, yardımlaşmayı, paylaşmayı, cefakârlık ve fedakârlığı bir hayat düsturu, unutulmaya yüz tutmuş bir medeniyetin olmazsa olmazları hâline getirenlere selâm olsun! Ve o değerler ki,
aynı zamanda insanlığın ortak değerleridir, onları bir medeniyet projesi
olarak veya bizim de bu topluma katkımız olsun diyerek sunanalara gerçekten helal olsun!... Huzurun, yalnızlıkta değil, toplumuyla içiçe, cemaatiyle omuz omuza, dostlarıyla
hemhal olabilmekte olduğunu anlayanların yuvası daim, istikbali parlaktır.
R
heinland Pfalz Eyaleti Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı
Malu Dreyer (SPD), “Neuen
Osnabrücker Zeitung“a yaptığı açıklamada, “Almanya’daki göçmenlere
de çifte vatandaşlık hakkının verilmesi ve eskide kalmış ulusal-küçük
devlet düşüncelerinin aşılması gerektiğini” belirtti.
Çifte vatandaşlığın Almanya’nın
uzun zamandır bir realitesi olduğuna
vurgu yapan Rheinland Pfalz Eyaleti
Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Malu
Dreyer, “İspanyollar, İtalyanlar veya
diğer AB vatandaşları bugün Alman
vatandaşı olup çifte vatandaş kalabi-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
- İlmî araştırmalar, yedi yaşına kadar insanda kültürel proğramlanmanın büyük ölçüde tamamlandığını ortaya koymaktadır. Dün almış olduğu
kültürel değerler ve terbiyeye göre,
başka toplumlardaki farklı davranış
biçimlerini “tuhaf” veya “ayıp” olarak kategorize eden bizler, bugün
bunları birlikte yaşadığımız toplumların olağanları (normal) arasında görebilmekteyiz. Dünya ölçekli Müslüman-Doğu ile Hıristiyan-Batı veya
kıta ölçekli Batı Avrupa Müslüman
Göçmenleri ile Hıristiyan-Yerliler
arasındaki kültür (din) eksenli tartışmalarda Batı ise, müslümanın ‘normal’ini kendi kültürel normlarına aykırı bulduğundan, “anormal” olarak
kategorize ettiği gibi, kabullenmekte
de zorlanıyor. Bu kültürel çatışmalar,
tarafların kendi değerlerine daha çok
sahip çıkmasına ve bu bunları yeniden keşfetmelerine yardımcı olmaktadır.
Erich Fromm diyor ki; “Bir çocuğun iradesini zayıflatmak için en etkili yöntem, onda suçluluk duygusunu
uyandırmaktır”.
Onyıllardan beri burdaki Türklere
karşı yürütülen metot da, Erich
Fromm’un tesbitiyle bire bir örtüşüyor. Özellikle Almanya Türkleri öylesi bir suçlama ve töhmet altında bırakılma hücumuna uğruyor ki, savunma refleksiyle atılan her adım kendimizi ifade etmekten uzak olduğu için,
yeni nesillerdeki özgüven kaybına sebep oluyor.
Batı Avrupa Türkü, kendinden
sonraki nesilleri yetiştirmede maalesef başarılı olamamıştır. Özellikle Almanya Türklerinin şahsında müslüman azınlığa karşı her sene birkaç defa tekrarlanan kültürel taaruzların dayandığı mutlaka haklı sebepler de olmakla birlikte, gayenin üzüm yemekten çok bağcı dövmek olduğu aşikârdır. Farzımuhal bir sabah kalktığımızda Almanya’daki bütün Türkler akademisyen, işveren ve meslek sahibi
insanlar olmuş olsalar, ve yine aynı
günün sabahı başörtülü bütün kadın-
ların örtülerini açarak “modern” kıyafetlerle Alman hemcinsleri gibi bir
hayat tarzını benimsemiş olsalar,
Türk/Müslüman düşmanlığı biter mi?
Hayır! Sadece bu ülkede değil, bu
kültür coğrafyasında özellikle Müslüman-Türke karşı kültürel taaruzlar
başka bir kılıfa girerek, başka bahanelerin arkasına sığınarak devam edecektir.
Nerede ve hangi şartlarda yaşadığımızı, ileriki zamanlarda karşılaşabilceğimiz muhtemel engeller ve engebeleri şimdiden öngörmek açısından buna göre kendimizi ve geleceğimizi tasarlamamız gerekiyor.
Başkalarının çocuğu 18 yaşını iple çekerek, sanki o yaşa girmesiyle
hürriyetine kavuşmuş, ailesini terketmeye sebep bulmuş olabilir. Benim
çocuğum bunu yapamaz, yapmamalıdır! Bizim kültürümüzde, aile hayatımızda evlada karşı ana-baba mesuliyeti maddi ve manevi manada nasıl
son gün son nefese kadar ise, evladın
da ana-babaya karşı her türlü mesuliyeti, onların son gün son nefesine kadardır! İster Almanya’da ister Türkiye’de yaşamış olsun, bunu kabullenmeyen evlat bizden değildir!
Evlat yetiştirmeyip, evlat besleyenlen ailelerin dikkatine arz olunur!
Nitekim Şeyh Sadi de; “Koyun gibi güdülmesini istemiyorsanız, evlatlarınızı kuzu gibi yetiştirmeyin” diyor.
Göçmenlik üzerine araştırma yapanlar, 3. ve en geç 4. nesilden sonra
kültürel asimilasyon sürecinin başladığını söylerler. Buradaki Türklerin
kültürel varlığı büyük çapta, birçok
ağır aksak taraflarına rağmen, 3. nesille devam etmesi, yapılan tahminleri, öngörüleri ve yazılan senaryoları
altüst etti.
Bu sebepten dolayı, birtakım yanlışlarımız, hatalarımız ve eksikliklerimizin arkasına sığınılarak, yıllardan
beri şu veya bu ad altında üç direnç
noktamıza atış yapmaya devam edi-
Hayat
yorlar:
-Din
-Aile Ocağı/Töre (akrabalık bağları, namus telakkisi, örf ve adetleri
vs.)
-Milli Kültür/Kimlik
Peki yapılması gereken nedir, sorusuna cevap arayalım: Hemen söylemek gerekirse; bu kültür coğrafyasında Batı Avrupa Göçmen Türkünün
varlığını koruyabilmesi için özel veya
sihirli bir reçeteye, formüle gerek
yoktur. Sadece, “sağlam aile eşittir
sağlam evlat” denklemi diyorum.
Okumak ve okutmak gibi biz özelliğe sahip olunmadan bu iş olmaz,
kültürel varlık korunamaz!
Bu toplum okuyor... Okumayan
bir toplum olarak kalmaya devam ve
inat edersek, gün gelir okuyan toplum
tarafında asimile edilmekten kurtulamayız.
Evlat beslemeyin, yetiştirin! Okumasanız da okutun! Mükemmel Almanca ve mükemmel Türkçe konuşun, konuşturun...
Dilinizi yaşatın ki, dininiz de yaşasın. Prof. Hayrettin Karaman’ın dediği gibi; “din ancak dilde yaşar.”
En az iki dilli ama birisi mutlaka
Türkçe, iki kültürlü, iki kimlikli, eğitimli, şahsiyetini kazanmış nesiller...
Mevlana Celalledin’in pergel benzetmesi gibi, bir ayağı kökkültürü
üzerinde sabit, diğer ayağıyla dünyayı dolaşan, kucaklayan nesiller...
Daireyi kendi ekseni etrafında çizenlerin duruşu sağlamdır, lakin bir
ayağı sabit olmayanlar her daim zikzak çizerler.
Avrupalı Göçmen Türk, Batı modernitesinin tarümar ettiği aile yuvasını yeniden inşa etmeyi, insanı yalnızlığa iten ferdiyetçiliğin yerine cemaat ve cemiyetleşmeyi, yaşlandıktan sonra ölüme terk edilen aile büyüklerini sahiplenmeyi, kendi çağdaşlaşma projesi olarak hayata geçirince, çağın idrakine ve kamuoyuna
kendisini bir daha söyletmiş olacak.
Çifte Vatandaşlık: "Eskide kalmış ulusalküçük devlet düşünceleri aşılmalı"
liyorlar. Türkler ve diğer milletler
için de bu konuda başka türlü davranılmamalı” dedi. Bu bağlamda göçmen çocuklarına 18 ve 23 yaşları arasında iki vatandaşlık arasında seçim
yapmaya zorlayan seçme modelinin
kaldırılması talebinde bulunan Dreyer, “Genç göçmenlerden Alman pasaportu yüzünden diğer vatandaşlığından ayrılmasını istemek kadar
saçma bir şey olamaz” şeklinde ko-
sayfa 12 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
nuştu.
SPD’li bakanın ayrıca yerel seçimlerde AB vatandaşı olmayan göçmenlere de oy hakkı yolunu açmak
istediği belirtilirken, Dreyer konuyla
ilgili “başarılı entegrasyon politik katılımı da şart koşmaktadır. Bu nedenle yerel alanda yabancılara seçim
hakkı vermek başarılı bir entegrasyon
politikası için atılacak önemli bir
adım olacaktır” dedi.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 13
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Hulusi ÜNYE
Sünneti Anlamak
Sünneti öğrenmeli, anlamalı ve yaşamalıyız. Çünkü dinimizin bugün bize
ulaşmış olan şekli, bilhassa
sünnetle yoğrulmuş şeklidir. Temelini Kur’an’da
bulan birçok ibadet ve insanlar arası ilişkilerin yaşam biçimi olarak ortaya
çıkması, sünnetle olmuştur.
Sünneti aradan çıkarırsak
birçok ibadeti yerine dahi
getiremeyiz. Örneğin, namaz kılamayız, zekat veremeyiz, faiz gibi bir yasağı
kavrayamayız, şirket, vakıf
gibi birçok kuruluşun yönetim prosedürünü uygulayamayız.
S
ünnet, sözlük anlamı itibariyle yol, gidiş, tabiat, şeriat,
yüz, yüzün görünen yeri, alışılmış yol manalarına gelir. Dini ıstılahta ise, Hz. Peygamber (s.a.v)
Efendimizin söz, fiil ve takrirlerinin bütününü ifade eden bir terimdir. Çoğulu ise, “sünen”dir.
Sünnet, Fıkıh ilminde hüküm
elde etme konusunda Kur’ân-ı Kerim’den sonra ikînci temel kaynaktır. “Âllah’a itaat edin, Rasûle ita-
at edin ve kötülüklerden sakının”,
(Mâide Suresi, [5:92]) “Kim Rasûle itaat ederse, Allah’a itaat etmiş
olur” (Nisâ Suresi, [4:80]). “Peygamber size ne verdiyse onu alın ve
size neyi yasakladıysa ondan da
sakının. Allah’tan korkun. Çünkü
Allah’ın azabı çetindir“ (Haşr Suresi, [59:7]). “De ki: Eğer Allah’ı
seviyorsanız bana uyun ki Allah da
sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân Suresi,
[3:31]) ayetleri bunun delilidir.
Hz. Peygamber (s.a.v)’in çeşitli
vesilelerle söylemiş olduğu sözleri,
sözlü sünneti oluşturur. “Âmeller
ancak niyetlere göredir ve herkese
niyetinin karşılığı vardır”1 hadisi
gibi. Hz. Peygamber (as)’ın namaz
kılış ve haccediş şekilleri O’nun
fiili sünnetine misaldir. “Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle
kılın,”2 “Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alın”3 hadis-i şerifleri
sözlü olarak O’nun fiili sünnetine
işaret etmektedir. Bazen Hz. Peygamber (s.a.v), görüp işittiği halde
yapılan işlere karışmaz ve karşı
çıkmazdı. Onun o işe karşı çıkmamış olması onu kabullenmesi demekti. Çünkü Peygamber (as), bir
iş yapılırken veya bir söz sarfedilirken orada hazır olur da yapılan
işe veya söze müdahele ederek düzeltme veya reddetme yoluna gitmezse, bu durum onun o işi veya
sözü uygun bulması ve doğru olduğunu hâl dili ile bildirmiş olması
demektir. Örneğin Peygamber
Efendimiz (as), kabir ziyareti yapan kadınları gördüğü halde onları
bundan menetmemiştir. Bu da takriri sünnetin örneği olmuştur.
Sünnet, rivayet yani zamanımıza ulaşması yönü ile de, Mütevatir,
Meşhur ve Âhad olmak üzere ayrıca üç kısma ayrılır. Ahad sünnetin
alt bölümleri de vardır ki, böyle bir
yazıda o kısımlara inmek istemiyoruz. Ayrıca Sünnetin Kur’an’a nisbetle yeri ve fonksiyonu konusunu
da bir başka yazıya bırakıyor ve
yazımızı sünnetin gerekliliğine ve
onu anlamanın lüzumuna hasrediyoruz.
Peygamberler, Allah tarafından
seçilen ve gönderilen, “tevhid” elçileridir ve de getirmiş oldukları
tevhid mesajına insanları itaate çağırırlar. Dolayısıyla peygamberlerin iki önemli görevi vardır. Birincisi, Rabbimizden almış oldukları
vahyi, insanlara ulaştırma, yani risalet görevi, ikincisi ise, vahiy kaynaklı mesajın yaşanması konusunda, insanlardan itaat edilmesi istenen uygulamaları bizzat tatbik etmeleri, yani iman edenlere bizzat
yaşantılarıyla örnek teşkil etmeleridir. Yani Peygamberler, tebliğ etmiş oldukları vahiy bilgilerini eylemleştirme konusunda ilk örnek
olmuşlar ve onların örneklikleri
kesintisiz devam etmiştir.
Sünneti anlamak ve yaşamak dini anlamak ve yaşamak demektir.
Çünkü Sünnet, Kur’ân’la gelen
hükmü destekler ve güçlendirir;
açıklanmaya ihtiyaç duyulan
Kur’ân âyetlerini beyan eder, açıklayıcı hükümler getirir ve
Kur’ân’da bulunmayan meseleler
hakkında hükümler getirir. Elbette
biz dinimizin temel pek çok husu-
[email protected]
sunu, Kur’an’dan öğreniriz. Ancak
Kur’ani bir ahlakın ve dış müdahele ile mücadele tarzımızın oluşmasında ve Kur’an’ın bildirdiği hükümlerin uygulanmasında, Peygamberimizin örnekliği bizi yakinen ilgilendirir; bizim için en temel
önceliği oluşturur.
Bütün bunlardan dolayı sünneti
öğrenmeli, anlamalı ve yaşamalıyız. Çünkü dinimizin bugün bize
ulaşmış olan şekli, bilhassa sünnetle yoğrulmuş şeklidir. Temelini
Kur’an’da bulan birçok ibadet ve
insanlar arası ilişkilerin yaşam biçimi olarak ortaya çıkması, sünnetle olmuştur. Sünneti aradan çıkarırsak birçok ibadeti yerine dahi getiremeyiz. Örneğin, namaz kılamayız, zekat veremeyiz, faiz gibi bir
yasağı kavrayamayız, şirket, vakıf
gibi birçok kuruluşun yönetim prosedürünü uygulayamayız. Yani
sünnet sayesinde dini daha iyi anlar ve onu hayatımızda tatbik ederiz.
Sünnet bilgisi, bize çeşitli kanallardan ulaşmaktadır. Bugün elimizde yüzbinlerce Peygamber sözünü sayfaları arasında cemetmiş,
hadis eserleri mevcuttur. Yani yazılı kaynaklarla sünnet bilgisine
ulaşmaktayız. Son zamanlarda
Arapça aslından Türkçe’ye de kazandırılan metin ve şerhleri içeren
hadis eserleri, insanımızın sünnetten yararlanması adına büyük imkânlar sunmaktadır. Bu eserler vasıtasıyla, karşımıza çıkan problemleri çözme noktasında büyük kolaylıklar edinilmiş durumdadır.
Ayrıca sünneti öğrenme ve yaşatma noktasında ev, aile, cami ve
medrese (okul) ortamları da çok
büyük önem arzetmektedir. İslami
hassasiyetleri daha kuvvetli olan
ailelerde, sünnete uygun yaşama
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 13
54. sayi pdf
08.03.2011
11:50 Uhr
Seite 14
dosya
biçimi daha küçük yaşlardan itibaren çocuklara da öğretilmekte ve
bir yaşama biçimi olarak sünnet
ebediyyen onların hayatında yer almaktadır. Yemede, içmede, giyim
ve kuşamda, helal ve haramı her
merhalede göz önünde bulundurmada sürekli ve tek ölçü, sünnete
uygun yaşama kaygısıdır. Bir de
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
beraber yaşanılan toplum içinde
gözetilmesi gereken uygulamaların
cereyan ettiği yerler vardır ki, bunların başında camiler gelir, bu mekanlarda da sünnet bizim en önemli ölçümüzdür. Sünnet eğitiminde
belki en temel ve metodlu eğitim
camilerimizde yapılan dersler sayesinde gerçekleşmektedir. Onun
için de bilhassa gençliğimizin camilerimizde verilen Kur’an ve
Sünnet derslerine katılmalarına gerektiğince dikkat etmemiz gerekmektedir.
Çocuklarımız ve gençlerimiz,
Kur’an bilgisinin yanında, O’nun
eksiksiz bir uygulaması olan Sünnet sayesinde, kendi kültürlerini
IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Güney Teşkilatında
Genişletilmiş Şube Yürütme Kurulu Toplantısı
(GŞYK) ve Eğitim Semineri
I
GMG Hessen Bölgesi Kadınlar Güney
Teşkilatı bu yılın ilk Genişletilmiş Şube
Yürütme Kurulu Toplantısını Offenbach
Şubesinde gerçekleştirdi. İki bölümden oluşan gündemin birinci bölümünde yoklama’nın ardından IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Güney Teşkilatı Başkanı Saime Tekdemir yapılacak olan çalışmalar ve programlar hakkında bilgi verdi. Ayrıca Bölge Kadınlar Teşkilatının Mart ayında düzenleyeceği Mutlu Anne Mutlu Aile Kursu’nun
(MAMAK) ön kayıtlarının başladığını vurguladı.
Ardından IGMG Hessen Kadınlar Genç-
lik Teşkilatı Başkanı Ayşe Akgün, Gençliğin
çalışmalarını anlattı. Başlatmış oldukları
Kutlu Doğum etkinliklerinin yoğun ilgiyle
devam ettiğini bildirdi.
Akabinde Hollanda’dan gelen Misafir
Eğitimci Sündüz Kurt Hanım “Vahyin gölgesinde kimlik inşaası” adlı Semineri sundu.
Sündüz Kurt kimlik ve kişiliğimizi etkileyen
etkenleri anlattı ve bizlerin kişilik oluşumunun vahiy yolu olması gerektiğini vurguladı.
Büyük ilgiyle dinlenilen Seminer‘in son
bölümünde ise günün konuşmacısı Aile ve
toplumda huzurlu yaşamanın yolları hakkında da bilgi vererek program sona erdi.
IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Kuzey Teşkilatında
Genişletilmiş Şube Yürütme Kurulu Toplantısı
(GŞYK) ve Eğitim Semineri
I
GMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı; Genişletilmiş Şube Başkanlar Toplantısı’nı Giessen‘de 60 kişilik 9 şube katılımıyla gerçekleştirdi.
Toplantının açılış konuşmasında IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Başkanı Handan
Yazıcı; “Allah yolunda hizmet etmenin karşılıklarından bahsederek, heyecan ve büyük bir arzu ile
çalışmalarımıza devam etmeliyiz gerektiğinden
bahsetti.
IGMG Hessen (Kuzey) Gençlik Teşkilatı’ndan
Ceylan İpek yeni oluşan komisyonu tanıtarak,
faydalı ve verimli bir birim çalışması yaptılar.
Ayrıca davet edilen eğitimciler ve hoca hanımlar
da kendi birimlerine dağılarak şubelerdeki eğitim
faaliyetleri konusunda aktuel durum ve yıl sonuna kadar olan faaliyetler konusunda çalışmalarda
bulundular.
Toplantıyı teşrif eden IGMG Hessen Bölgesi
Başkanı Mehmet Ateş, yaptığı selamlama konuşmasında; bulunduğumuz yerdeki sorun ve problemleri tespit ve bertaraf ederek çalışmalarımıza
devam etmemiz gerektiği, israf edecek vakit olmadığı, bu yüzden heyecen ve kafa dinçliği ile
yol almamız gerektiği noktasında tavsiyelerde
bulundu.
Toplantının bu bölümünden sonra Hollanda’dan gelen eğitimci Sündüs Kurt hanım başkanlara ve Giessen´li hanımlara ‘Vahyin ışığı’nda
kimlik ve kişilik oluşumu’ başlıklı verdiği seminerinde; kişilik oluşumunda kriterlerimiz, tercih
sıralamalarımız, teslim olduğumuzu temsil etmek, samimiyet, istikamet ve teşkilatçının sahip
olması gereken özellikler konularında örnek ve
bilgilendirmede bulundu. Ardından Limburg Şubesi’nin hazırlamış olduğu ikramlar ve okunan
Kur’an-ı Kerim ile toplantı sona erdi.
sayfa 14 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
Hayat
bütünüyle içselleştirip, içinde yaşadıkları kültür ikliminin zararlı etkilerinden, kendilerini, Allah’ın inayet ve keremiyle muhafaza etmiş
olacaklardır.
1 Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, I; İmân, 41; Müslim, İmâre, 155
2 Buhârî, Ezân, 18; Edeb, 27; Âhad, I
3 Ahmed b. Hanbel, III, 318, 366
IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar
Gençlik Teşkilatı Eğitim Kursu
GMG Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından organize edilen
“Gençlik Eğitim Kursu”nun ilki Rüsselsheimdaki Bölge Merkezinde yapıldı.
Gençlik Eğitim Kursuna 11
şubeden 37 genç kız katılım
sağladılar.
Gençlik Eğitim Kursuna
konuşmacı olarak IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet
Ateş de katıldı. Ateş; “genç
kızlarımızın bu çalışmasını çok
önemsiyorum. Eğitimli müslüman genç kızlar bulundukları
topluma her yönden katkı sağlamak durumundadırlar. Bu
katkının faydalı olabilmesi için
eğitim açısından donanımlı olmak gerekir” dedi.
Daha sonra Türkiyeden gazeteci-yazar Şakir Tarım genç
kızlara “Namaz” konulu güzel
bir seminer verdi.
Yine IGMG Genel Merkez
I
Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim Kaygısız da “Teşkilat Yapımız” konulu bir seminer sundu.
IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Başkanı Handan
Yazıcı da genç kızlara “Kul olmak ve Kardeşlik Bilinci” içerikli bir seminer sundu.
IGMG Genel Başkanı Yavuz
Çelik Karahan da genç kızların
eğitim kursuna katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasından
sonra genç kızlar Yavuz Çelik
Karahan`a bir hediye takdiminde bulundular.
Son olarak Eğitimci Aysel
Ceylan genç kızlara “Recht im
Islam” konulu almanca bir
seminer sundu.
IGMG Hessen Bölge Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı
Ayşe Akgün bu programın her
ay bir cemiyette devam edeceğini ve tüm genç kızları buraya
beklediklerini söyledi.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 15
haber
F
arklý kültür ve deðerlere ev
sahipliði yapan bir toplumun
hedefi, farklý deðerlerin
birlikte barýþ içinde yaþamalarý için
gereken altyapýyý saðlayarak
mevcud çalýþmalarý teşvik etmek
olmalýdýr. Bu meyanda atýlacak her
türlü müsbet adým, Almanya’da
mevcud bulunan çeşitlilik ve
farklýlýklarýn kendi aralarýndaki
hoşgörü ve saygýyý olumlu yönde
etkileyecektir.
IGMG RNS Bölgesi Mannheim
Fatih Camii Üniversiteliler Birimi
bu anlamlý çalýþmalarý desteklemek
amacýyla Ýslam Peygamberi Hz.
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG RNS Bölgesi Mannheim Fatih
Camiinden Anlamlı Bir Çalışma
Muhammed´in Hadis-i Şeriflerini
Mannheim´ýn farklý bölgelerinde
yayýmlamaktadýr.
“Hayra delalet eden, onu işlemiş gibidir.” Hz. Muhammed
Hz. Peygamber’in hadislerinin
reklam
panolarýnda
teşhir
edilmesinin yaný sýra bir çok adrese
mezkur hadislerin bulunduðu
kartpostallar yollandý. Günümüz
toplumunun sýkýntý ve açmazlarýna
dikkat çekerek çözümler sunan
hadislerin her biri farklý bir
üniversiteli tarafýndan işaret
edilmiş; misal olarak “Sizin en
hayýrlýnýz
ailesine
hayýrlý
olanýnýzdýr” hadis-i şerifi psikoloji
okuyan bir üniversiteli genç
tarafýndan dillendiriliyor.
“Gerçek zenginlik kanâattir.”
Hz. Muhammed
Hz. Muhammed’i sembolize
eden
2.500
kýrmýzý
gülün
Mannheim’ýn muhtelif yerlerinde
daðýtýlmasýndan sonra tüm bu
çalýþmalar, 25.02.2011 tarihinde
Dorint Otel’de verilecek olan Mevlid Kandili Resepsiyonu ile sona
erecek.
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 15
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 16
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
AVRUPA 23. KUR’AN OKUMA YARIŞMASI BU YIL
CASTROP-RAUXEL EUROPAHALLE’DE YAPILACAK
ölgeler Arası Elemeler Tamamlandı ve Finalistler
Belirlendi. Yarışma 3 Nisan 2011 / Pazar günü 13’de başlayacak.
KERPEN- Özel
IGMG İrşad Başkanlığı tarafından organize edilen yarışma bu yıl
da heyecanlı ve çekişmeli geçecek.
Bilindiği gibi 10-13 ve 14-18 yaş
katagorilerinde düzenleniyor. Yarışmaları organizesinden sorumlu
olan birim olarak IGMG Genel
Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Ahmet Özden yarışma ile alakalı
olarak şunları söyledi:
“Bu yıl 23.sünü düzenlediğimiz Kur’an-ı Kerim Okuma Ya-
B
rışması’nı Almanya’nın CastropRauxsel şehrinde 3 Nisan 2011 /
Pazar günü yapılacağız. Bölgeler
arası elemeleri Şubat ayının ilk iki
haftasıda Hamburg, Brüksel, Avusturya Linz ve Waldorf şehirlerinde
4 etabta tamamladık ve 10-13 ve
14-18 yaş gruplarında olmak üzere
tamamladık ve finalistlerimizi belirledik. Netice itibarı ile şonuçlar
şöyşe şekillendi:
10-13 Yaş Grubu’nda:
Abdulkerim İleri (Kuzey Ruhr),
Muhammed Aydın (Freiburg),
Ali Mahmud (Schwaben)
Smed Bozkurt (Güney Hollanda) finalist olurlarken;
14-18 Yaş Grubu’nda da:
M. Fahim Akbar (Berlin),
Enes Çiçek (Ruhr A),
Mehmet Papak (Avusturya Viyana),
İ. Melih Tuzlacı (Rhein Neckar
Saar) finallere katılmaya hak kazandılar.”
Yarışmanın son derece güzel
geçmesi için yoğun bir gayret içinde olduklarını ifade eden İrşad Başkanı Ahmed Özden sözlerini şöyle
hulasa etti:
“Yüce
Allah’ın
kitabı
Kur’an’a müslümanlar olarak
göstereceğimiz ilgi oranında
Rabbimizin rahmetinden istifade
ir süre önce IGMG Genel
Merkezini ziyaret eden
gençler, Bosna Hersek gezisine hazırlanıyor.
Gençlerin ilgi gösterdiği sohbetler
Pazartesi günleri yapılmaya devam
ediyor. Üç yıldır aralıksız olarak devam eden sohbetlerde derslerin yanısıra, sosyal aktivitelerde gerçekleştiriliyor.
Muhabbetin en güzelinin oluştuğu
ev sohbetlerinde Ahlak`tan Siyer
derslerine, İlmihal bilgilerinden, Tarih bilgilerine bir çok alanda konular
işleniyor. Bununla beraber ev sohbetlerine katılan gençlere topluma
uyum saglama ve bunu Milli ve
Manevi değerlere bağlı kalarak uygulaması da anlatılıyor. Milli gazete leştirilen sohbete katılarak gençlere mek konusunu işleyen Tarım, namayazarlarından, Şakir Tarım, gerçek- nasihatlarda bulundu. Allah‘ı birle- zın önemine değinerek, gençleri bu
B
edebiliriz. Bunun için tüm müslümanların Kur’an’ı öğrenmelerini, anlamalarını ve yaşamalarını
teşvik etmek bizlerin asli görevimizdir. Bundan dolayı bu yarışmamızın ve buna benzer faaliyetlerin önemi çok büyüktür. Tüm
kardeşlerimiz bu güzel yarışmaya katılmalı ve bilhassa çocuklarımızı bu ortamın yaşamasına vesile olmalıdır. İnanıyoruz ki,
manevi hazzın zirveye çıkacağı
bu yarışmada katılan herkes ruhen huzur duyacak, feyz alacaktır. Bu münasebetle Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i okunacağı
programımıza herkesi davet ediyoruz” dedi.
IGMG Hessen 2000 EVSO gönül
buluşmaları devam ediyor
sayfa 16 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
güzel çalışmalarından dolayı tebrik
etti.
Sohbet dersleri tamamlandıktan
sonra eğlenceler yapılarak gençlerin
kaynaşması sağlanıyor. Bir süre önce IGMG Genel Merkezini ziyaret
ederek IGMG Genel Başkanı Yavuz
Çelik Karahanı da ziyaret eden
gençler, önümüzdeki günlerde Bosna Hersek gezisi organize etmeyi
planlıyorlar. Dört gün sürmesi düşünülen gezide Bosna Hersek’in baş
şehri Sarejevo, Mostar ve Srebnenica gibi şehirler ziyaret edilecek.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 17
haber
slam tarihi, düşüncesi ve sanatı
üzerine araştırmalarda bulunmuş,
konuları hakkında önemli ölçüde
bilgi birikimine sahip çok sayıda batılı
müellifin olduğu, geçmişte olduğu gibi
bugün de bir hakikattir. Oryantalist ya
da şarkiyatçı olarak da adlandırılan,
özellikle Edward Said’in meşhur Oryantalizm adlı eserinden sonra ekseriyetle olumsuz bir imaja sahip bu araştırmacıların eserlerini kalın bir hamakat perdesinin arkasından bakmaksızın
ilmî açıdan göz ardı etmek pek mümkün değildir. Bununla birlikte, bu alanda kimi müellifler vardır ki, eserleri ve
şahsiyetleri ile hem Batı’da hem de
Doğu’da hayranlık uyandırmış, kendilerine haklı olarak büyük hürmet gösterilmiştir.
Vefatının yıldönümü münasebetiyle
kendisini tanıtarak, hatırasını yâd etmeyi arzuladığımız Annemarie Schimmel hanımefendinin, sözünü ettiğimiz
zümre içerisinde müstesna bir yeri vardır. 7 Nisan 1922 tarihinde, Almanya’nın Erfurt şehrinde dünyaya gelen
Annemarie Schimmel, felsefî ve mistik
konulara meraklı bir baba ile okumaya
ziyadesiyle düşkün bir annenin kızıdır.
Bir ev hanımı olan annesi Anna
Schimmel, 1978 yılında vefatına dek
sürekli kızının yanıbaşında olmuş, kitaplarını herkesten önce okumuş ve
müşfik yardımını kızından hiç esirgememiştir. Doğu ve bilhassa İslam kültürüne ilgi duyan hocalarının da katkılarıyla küçük yaşlardan itibaren tarih
ve edebiyat başta olmak üzere, çeşitli
dinler ve dinler tarihi hakkında yorulmaksızın okuyup araştırmalarda bulunan Schimmel, okulda öğrendiği Fransızca ve Latince dillerinin yanısıra
Arapça eğitimi de almıştır. Araya giren
ikinci dünya savaşı ve beraberinde getirdiği olumsuz şartlar, genç Schimmel’in üniversiteye devamına engel
teşkil etmemiştir. Üniversitede İslam
sanatı tarihi ve Arapça derslerine devam eden Schimmel’in bu alandaki kabiliyeti hocalarının da gözünden kaçmamıştır. İleriki yıllarda Arapça’nın
yanı sıra Farsça ve Osmanlıca öğrenmeye başlayan Schimmel, “Memlüklüler döneminde, Mısır’da Halife ve
Kadıların Durumu” başlıklı doktora tezini 1941 yılında tamamlamıştır. 1946
yılında, “Memlük Devleti’nde Asker,
Emir ve Sultanların Sosyal ve Kültürel
Rolleri” başlıklı doçentlik tezini sunduktan sonra, Marburg Üniversitesi’ndeki akademik kariyerine doçent
olarak başlamıştır. Üniversitede Arapça, Türkçe ve Farsça’nın yanısıra, İslam sanatları ve İslam edebiyatı tarihi
dersleri de veren Schimmel, bu esnada,
dinler tarihi alanında ikinci bir doktora
çalışmasına başlayıp çok geçmeden bu
alanda da doktorasını başarıyla tamamlamıştır.
Müteakip yıllar, Schimmel’in Tür-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
İ
Annemarie Schimmel (1922-2003)
Bereketli Bir Ömrün
Kısacık Hikâyesi
Ömer Faruk Altıntaş • [email protected]
kiye ile ilişkilerinin sıkılaşacağı yıllar
olacaktır. İlk olarak 1952 yılında, yazma eserleri incelemek üzere İstanbul’a
gelen Annemarie Schimmel, kısa sürede aralarında Yahya Kemal, Samiha
Ayverdi gibi isimlerin de bulunduğu,
ilim ve edebiyat çevrelerinden pek çok
dost edinmekte gecikmeyecektir. Öyle
ki dönemin İstanbul’unda çıkan Yeditepe, Hayat gibi edebiyat dergilerinde,
“Cemile Kıratlı” müstear ismiyle yazıları dahi yayımlanır. Genç yaşlarından
itibaren Mevlana’nın şiirlerine hayranlık duyan ve Mesnevi’ye atıfla; “hayatımın yeni dönemindeki o uzun ve çetin günlerimde acımı dindiren merhem” diyen Schimmel, Türkiye’de bulunduğu bu dönemde Konya’ya giderek, Mevlana’nın türbesini de ziyaret
etme imkânı bulacaktır.
Annemarie Schimmel’in hayatında
ayrıca zikredilmesi gereken bir de Ankara dönemi bulunur. Yeni kurulan Ankara İlahiyat Fakültesi’nde, Dinler Tarihi kürsüsü için yapılan hocalık teklifini kabul eden Schimmel, 1954-59
yılları arasında fakültede Dinler Tarihi
dersi vermiştir. Bu dönemde hazırladığı Dinler Tarihine Giriş adlı ders kitabının yanısıra, Muhammed İkbal’in
Cavidname adlı eserini de Türkçe’ye
tercüme etmiştir. Hayatının bu dönemi
Schimmel’e Anadolu kültürünü tanıma
adına da kimi fırsatlar sunmuş, annesi
Anna Schimmel ile birlikte Anadolu
coğrafyasında uzun ve maceralı seyahatler gerçekleştirmiştir.
1959 yılında Türkiye’den ayrılarak,
Marburg’a geri dönen Schimmel, 1961
yılından itibaren Bonn Üniversitesi’nde Arapça, Farsça ve Türkçe derslerinin yanısıra, dinler tarihi, tasavvuf
ve İslam tarihi üzerine dersler vermiştir. Muhammed İkbal’e olan hayranlığı
Hint-İslam kültürüne dair derin bir alâka duymasını ve bilgi sahibi olmasını
sağlamış, 1967 yılından itibaren, ta ki
1992 yılında emekli oluncaya kadar
Harvard Üniversitesi’nde Hint-İslam
kültürü dersleri vermiştir.
Yazarın emeklilik dönemi de bereketli geçmiş, her yıl birden fazla kitap
yayımlanmıştır. Alanının en önemli
araştırmacılarından biri olan Annemarie Schimmel, “Doğu ve Batı. BatılıDoğulu Hayatım” (Morgenland und
Abendland. Mein west-östliches Leben) başlıklı hatıratını yayımladıktan
kısa bir süre sonra, 26 Ocak 2003 tarihinde Bonn’da vefat etmiştir. Mezar
taşında, henüz küçük yaşlarda okuyup
çok etkilendiği, ömrü boyunca hatırından bir an olsun çıkarmadığı, “İnsanlar
uykudadır, öldüklerinde uyanırlar”
mealindeki hadis-i şerif Almanca ve
Arapça olarak yazılıdır.
Ömrünü İslam dininin incelikleri,
özellikle de tasavvuf kültürü üzerine
araştırmalar yaparak geçiren Schimmel, bu kültürden neşet eden şiir, mûsikî, mimarî, minyatür, resim ve hat gibi sanat dallarını incelemiş, bilgi ve izlenimlerini kitaplarına vukufiyetle aksettirmiştir. Arapça, Farsça, Türkçe,
Urduca, Peştuca, Sintçe, Gucerati, Marathi, Keşmiri, Bengali, Sanskritçe,
Çekçe, İbranice, eski Yunanca, Latince, İtalyanca, Rusça, İspanyolca, Hollandaca, Fransızca ve İngilizce bilen
Schimmel, bu dillerin çoğundan tercümeler de yapmıştır.
Annemarie Schimmel, aralarında
1995 yılında verilen Alman Yayıncılar
Birliği Barış Ödülü de olmak üzere
birçok ödüle layık görülmüştür. Yazar
arkasında yüzden fazla eser ve binlerce makale bırakmıştır.
Öne çıkan ve Türkçe tercümeleri de
bulunan bazı eserleri şunlardır:
Mystische Dimensionen des Islam. Die
Geschichte des Sufismus. (İslam’ın
Mistik Boyutları. Sufizm’in Tarihi),
Rumi: Ich bin der Wind und du bist Feuer. Leben und Werk des Mystikers.
(Ben Rüzgarım Sen Ateş, Mevlana Celaleddin Rumi’nin Hayatı ve Eserleri),
Die Träume des Kalifen. Träume und
ihre Deutung in der islamischen Kultur. (Halifenin Rüyaları: İslam’da Rüya ve Rüya Tabiri) Und Muhammad ist
sein Prophet. Die Verehrung des Propheten in der islamischen Frömmigkeit.
(Ve Hz. Muhammed O’nun Peygamberi’dir: Peygambere İslam İnancında
Gösterilen Hürmet), Wanderungen mit
Yunus Emre (Yunus Emre ile Yollarda).
Kaynaklar:
1. Senail Özkan, Vefeyat-Zümrüt Hayallere Adanmış Bir Ömür, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı 9, s.153-166, 2003
2. DİA İslam Ansiklopedisi, Annemarie Schimmel Maddesi, Cilt.36, Yazar: Senail Özkan
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 17
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 18
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
M
üstakil Sanayiciler ve İşadamları MÜSİAD Nürnberg/Nordbayern derneği
sivil toplum ve resmi kuruluşlara başlattığı tanışma ziyaretlerini hızla sürdürmekte.
Son olarak Nürnberg Belediyesi
Ekonomiden Sorumlu Genel Müdür
Dr. Roland Fleck`i ve T.C. Nürnberg
Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Ateşesi Dr. Kemal Ramoğlu‘nu ayrı ayrı makamlarinda ziyeret
eden MÜSIAD-Nürnberg, derneklerinin amaçları ve çalışmaları ile ilgili
bilgi verdiler. Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Satır başta olmak üzere son
ziyarette Baş Danışman İsmail Akpınar, Başkan Yardımcısı Ümit Sormaz,
Muhasib Kadir Bozkurt, Denetleme
Kurulu üyesi Murat Kudat ve Üye
Hayrettin Kudat hazır bulundular.
Başkan Satır gazetemize şu açıklamalarda bulundu: “MÜSIAD-Nürnberg bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak tüm diğer kuruluşlarla yakın
irtibatta bulunacaktır ve gerektiğinde
ortak çalışmalar yapacaktır. Özellikle
bölgemizdeki Alman resmi kuruluşlarla irtibatımızı yüksek bir seviyede
tutmak ve ortak projeler yürütmek istiyoruz. Tabiki Türk resmi makamlar-
MüSiAD-Nürnberg’den Ziyaretlere Devam
la da irtibatımız yoğun olacaktır. Bunun için yaklaşık iki aydır yoğun şekilde MÜSİAD-Nürnberg`in amaçlarını ve çalışmalarını tanıtmak üzere
hiç bir ayrım yapmadan bölgemizdeki
bütün kuruluşları ve işadamlarını sırası ile ziyaret ediyoruz. Sayın Genel
Müdür Dr. Fleck ve Sayın Ateşemiz
Dr. Ramoğlu ile görüşmelerimiz çok
iyi geçmiştir.
MÜSİAD-Nürnberg`in başdanışmanlığını yürüten Ekonomist İsmail
Akpınar ise, son ziyaretleri şu şekilde
değerlendirdi: “MÜSİAD-Nürnberg
sadece bölgesinde çalışma yapan bir
kuruluş değildir. MÜSİAD-Nürnberg
mevcut Almanya ve Türkiye altyapısı
ile uluslararası bir güce sahiptir. Bu da
Oynarken düşünelim, düşünürken öğrenelim
oyun serisi ile Kur’an Alfabesini öğrenmek
ayrı bir zevk verecektir. Mem-Oy oyununu
çocuklarımızla beraber oynayalım.
Genel olarak oyun bir eğlence olmanın ötesinde, bilhassa çocuklarda bedeni ve
zekayı geliştirmektedir. Oyunlar çocukların
çevrelerini keşfetmelerine yardımcı olur, çocuklara mantık yürütmeyi, seçim yapmayı
ve sebep-sonuç ilişkisini kurmayı öğretir.
Çocuklarımızla oynacağımız oyunlarla
iletişim becerileri artar ve doğru-yanlış, iyikötü, güzel, haklı-haksız gibi ahlaki
kavramları öğrenirler. Mem-Oy oyunu
Kur’an Alfabesini öğrenmenin yanısıra
çocuğun hafızasının gelişmesine, renkleri
algılamasına da faydalı olacaktır.
IGMG Eğitim Başkanlığı
sayfa 18 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
bütün MÜSIAD üyelerine ve yerleşik
olduğu bölgelerin ekonomilerine bir
güç sağlamaktadır. Örnegin Nürnberg`de faaliyet gösteren bir Alman iş
adamı kolaylıkla MÜSİAD-Nürnberg
üzerinden Fuar ve iş Forum Kongresine katılarak dünyanın diğer önemli ticaret merkezleri ile ortak iş yapma
imkanına sahip olacaktır. İşte bu özellik MÜSİAD-Nürnberg`i diğer işadamları derneklerinden ayırt eder. Bunun içinde sayın Dr. Fleck, MÜSİADNürnberg`in sağladığı bu imkanın
Nürnberg bölgesinde bulunan Türk ve
Alman işletmelerine de büyük fırsatlar
yaratabileceğinin altını çizdi”
MÜSİAD, Türkiye genelinde
32’ye ulaşan şube sayısı, 40 farklı ül-
kede yaklaşık 90 irtibat noktasıyla
3000’den fazla üyeyi ve GSMH’ya
yaklaşık 35 milyar dolar, ihracata ise
yaklaşık 10 milyar dolar katkısı olan,
yaklaşık 750.000 kişiye istihdam sağlayan ve yıllık ortalama 3 milyar dolara yakın yatırım yapan 15.000 işletmeyi temsil eden önemli uluslararası
kuruluşlarımızın arasındadır. Almanya çapında ise 6 bölgesi bulunmaktadır.
MÜSIAD-Nürnberg açılış merasimini ise 13 Mart 2011 tarihinde Nürnberg`de düzenleyecektir. Programa
300`ün üzerinde Alman ve Türk işadamı, siyasetçi, sivil toplum ve resmi
kuruluşların temsilcilerinin katılması
beklenmektedir.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 19
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Ahmer ARSLAN
Sünnet:
Çağlar Üstü Örneklik
Hz. Peygamber’in
(s.a.v) vefatından sonra onun misyonunu iyi
kavrayamayan bazı
kimseler, bir yandan
insanüstü nitelikler atfederek O’nu (s.a.v)
her şeyden haber veren
bir kâhin gibi algılamışlar, diğer yandan,
peygamberlerin her şeyin en üst bilgisine sahip oldukları varsayımından hareketle Hz.
Muhammed (s.a.v)’in
her alanda rehberlik
edebilecek bilgi ve beceriyle donanımlı olduğu düşüncesine kapılmışlardır.
slam dininin temel kaynaklarından
biri olan “sünnet”, özel anlamıyla,
bu dini tebliğ eden Hz. Muhammed’in (s.a.v), inananlar için örnekliğini ifade eden bir kavramdır. Arapçada fiil olarak, yeni bir şey ortaya koy-
İ
mak, iyi veya kötü çığır açmak anlamlarına gelen sünnet, isim olarak âdet,
gidişat, davranış tarzı, kural gibi anlamlar içerir. Hz. Peygamber’in
(s.a.v), İslam dininin öğretilerini açıklamak, uygulamak, dinî ve ahlakî açıdan müminlere örnek olmak için ortaya koyduğu söz, tatbikat ve takrirlerin
(onayların) genel adıdır. İslam dininin
Kur’an’dan sonraki ikinci kaynağı
olarak “sünnet”in ıstılahi (terimsel) bir
anlam kazanması ise Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatından sonradır. Hicrî üçüncü asırdan sonra hadis ve sünnet terimleri genellikle eş anlamlı olarak kullanılmış ve sünnet, kavlî (sözlü), fiilî ve takrirî (onaylı) olarak üçe
ayrılmıştır. Nebevî söz ve uygulamaların aktarıldığı şifahî rivayetler ve yazılı metinlerin hepsi “hadis” genel
kavramı altında ifade edildiği için tüm
bunları konu edinen ilim dalına da
“Hadis” adı verilmiştir.
Sünnetin İşlevleri
Hz. Peygamber’in (s.a.v), Allah’tan aldığı vahyi insanlara tebliğ
ederken gerekli hâllerde onu açıklama
ve uygulayarak gösterme görevi, sünnetin esasını teşkil ettiği için, İslam
bilginleri dinin anlaşılması ve yaşanmasında hadis ve sünnetin işlevsel değerini üç kısımda ele almışlardır:
Kur’an doğrultusunda hüküm getiren, Kur’an’ı açıklayan ve Kur’an dışında yeni hükümler koyan sünnetler.
Hz.
Peygamber’in
(s.a.v),
Kur’an’da yer alan ilahî buyrukların
ve ahlakî kuralların yerine getirilmesini ashabından istemesi birinci grup
sünnete girmektedir. Örneğin, Hz.
Peygamber’in (s.a.v), Kur’an’da bildirilen ibadetlerin yerine getirilmesini
ashabına emretmesi, onları Allah’a ortak koşmaktan, yalancılıktan, ana-babaya isyandan, haksız yere insan öldürmekten, içki, kumar ve zinadan
menetmesi bu tür sünnetlerdendir.
Bunlar bir bakıma Kur’an’ın tebliği
sayılabilir. Hz. Peygamber’in (s.a.v),
çeşitli vesilelerle ashabına, kendi ifadeleriyle yaptığı bu açıklamalar,
Kur’an metninden farklıdır. Ancak
bunlar Kur’an’a dayandıkları için hüküm olarak aynen Kur’an gibidir. Örneğin, Kur’an’da, “Ey iman edenler!
Mallarınızı aranızda batıl yolla yemeyin.” (Nisâ Suresi, [4:29]) buyrulmuş,
Hz. Peygamber (s.a.v) de buna uygun
olarak “Rızası olmadan bir kimsenin
malının başkasına helal olmayacağını” ifade etmiştir. Kur’an’ın tebliğcisi
ve açıklayıcısı olan Hz. Peygamber’in
(s.a.v) pek çok söz ve uygulamasının
Kur’an ayetleriyle benzerlik göstermesi doğaldır ve bu konuda çok sayıda örnek göstermek mümkündür.
Hz. Peygamber’in (s.a.v) sünnetinin önemli bir bölümü Kur’an’ı açıklama ve yorumlama şeklindedir. Bu
görev bizzat Allah tarafından kendisine verilmiştir: “Sana da Zikri
(Kur’an’ı) indirdik ki düşünüp öğüt
almaları için kendilerine indirileni insanlara açıklayasın.” (Nahl Suresi,
[16:44]) “(Kendilerine indirileni)
açıklasın diye biz her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik.” (İbrâhîm Suresi, [14:4]) Ashap, inen ayetlerden anlayamadıkları yerleri Hz.
Peygamber’e (s.a.v) sorarlar, o da
bunlarla ne kastedildiğini açıklardı.
Örneğin, Kur’an’da namazın kılınması
emredilmiş ancak kaç rekât olduğu ve
nasıl kılınacağı açıklanmamıştı. Bu
konuda bilgi almak isteyen arkadaşlarına Hz. Peygamber (s.a.v), “beni namaz kılarken gördüğünüz gibi kılınız,”
buyurmuştur. Hac ve zekât ibadetinin
nasıl ve ne şekilde yerine getirileceğini açıklayan hadisler de böyledir.
Hz. Peygamber (s.a.v) bazı durum-
[email protected]
larda Kur’an’da bulunmayan hükümler de koymuştur. Peygamberliğinin
yanı sıra toplumun lideri ve yöneticisi
olması onu, bazı problemlerin çözümünde bir tür içtihada yöneltmiştir. Bu
hükümlerde aklî muhakemesini kullanmasının yanı sıra, içinde bulunduğu toplumun örf ve ihtiyaçlarını da
dikkate almıştır.
Örneğin, kadınların özel hâllerinde
namaz ve oruç ibadetlerini yerine getirmemeleri de sadece Hz. Peygamber’in (s.a.v) beyanına dayanmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v), özellikle bazı
ticari ve toplumsal ilişkileri düzenleyen kurallarda, içinde bulunduğu toplumun örf, âdet ve uygulamalarını
esas almıştır. Alışverişte şart koşma
özgürlüğü (muhayyerliği), şuf’a (önalım hakkı) kuralları ve diyet (malî ceza) hükümleri buna örnek verilebilir.
Hz.
Peygamber’in
(s.a.v)
Kur’an’dan bağımsız hüküm koyamayacağını ileri süren bazı bilginler varsa da, bu görüş isabetli değildir.
Çünkü evrensel bir din olan İslam’ın kıyamete kadar canlılığını sürdürmesi, gelişen ve değişen şartlara
göre yeni hükümler verilmesiyle
mümkündür. Dinin temel ilkelerini referans alacak bu tür yeni hükümleri
vermede fakihlere, müçtehidlere tanınan hakkın bu dinin peygamberine tanınmaması düşünülemez. Bu yüzden,
İslam tarihinde Hz. Peygamber (s.a.v)
ve arkadaşlarından başlayarak her dönemde İslam bilginlerince Kur’an’da
olmayan ama özü itibarıyla ona ters
düşmeyen çok sayıda hüküm verilmiştir.
Sünnetin Müslümanlar İçin
Bağlayıcılığı
Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in (s.a.v) hem mübelliğ (tebliğ
eden, duyuran), hem de mübeyyin
(açıklayan) olarak gönderildiğini belirtirken, ona itaatin Allah’a itaatla eşdeğer olduğunu vurgulamış, müminleri onu dinlemeye ve itaat etmeye çağırmıştır. Ayrıca bazı ayetlerde onun
ahlakî yüceliğine, meziyetlerine ve gü-
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 19
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 20
haber
zel örnekliğine atıfta bulunulmuştur.
Hz. Muhammed’in(s.a.v) ilk muhataplarına yönelik bu hitapların sadece onlarla sınırlı olamayacağı açıktır. Sünnet, meşruiyetini ve kaynaklık değerini Hz. Peygamber’in (s.a.v) müminler
karşısındaki konumuna işaret eden bu
ayetlerden almaktadır. Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve eylemlerinin bağlayıcılık yönünden değerlendirilmesi,
hadis ve fıkıh bilginlerini uğraştıran
önemli bir konu olmuş, tarihî süreç
içinde bir hayli tartışılan bu konuyla
ilgili birçok eser kaleme alınmıştır.
Sünneti bağlayıcılık açısından değerlendirmede sahâbe döneminden beri süregelen başlıca üç yaklaşım söz
konusudur. Bunlar, zahirî, fıkhî ve içtihadî yaklaşımlardır. Zahirî yaklaşım,
Hz. Peygamber’in (s.a.v) sözlerinin
zahirine sarılarak, onları lafzî ve harfî
(literal) anlayan, davranışlarına ise daha çok şeklî ve yüzeysel yaklaşan bir
eğilimdir. Fıkhî yaklaşım, Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve davranışlarının kaynağının, gerekçesinin ve maksadının ne olduğunu, onu hangi ortam
ve şartlarda söylediğini, bağlayıcı olup
olmadığını kavramaya çalışan yaklaşımdır. İçtihadî yaklaşım ise, bazı yönetici sahabilerin Hz. Peygamber’in
(s.a.v) vefatından sonra değişen şartlar
karşısında sünneti ele alış tarzları, yeni
problemlere çözüm bulmaları, hakkında nebevî talimat ve tatbikat bulunan
bazı konularda içtihatlarına dayalı
farklı tasarruflarını ifade etmektedir.
Konuyla ilgili çalışmalarda örnekleri verilen bu yaklaşımlardan fıkhî ve
içtihadî olanların, İslam toplumunun
sosyal gerçekliğine, gelişme ve ilerlemenin temel dinamiklerine daha uygun
olduğu açıktır. Zahirî yaklaşımın sonraki asırlarda şekillenmiş en katı biçimini temsil eden Zahiriyye mezhebi,
gerçekliğe uymadığı için kısa sürede
ortadan kalmıştır. Hz. Peygamber’in
(s.a.v) vefatının üzerinden henüz on
yıl dahî geçmeden, onu en iyi anlayan
arkadaşlarından Hz. Ömer, sünneti
maksadına uygun yorumlayarak, şeklen Hz. Peygamber’in (s.a.v) tatbikatından farklı ama özü itibarıyla aynı
olan birçok uygulamaya imza atmış,
B
irlik partileri göçmenler için
entegrasyon sözleşmelerini
bu yıl hayata geçirmek istiyor.
Burada en önemli hususun entegrasyonu reddedenlere karşı yapılacak
yaptırımların belirlenmesi olduğunu
ifade eden Birlik Partileri Meclis
Grubu Entegrasyon Sorumlusu Stefan Müller (CSU), Almanya’da yaşamak ve çalışmak isteyen her göçmenin Almanca öğrenmek ve düşünce
özgürlüğü ve eşitlik gibi temel değerleri kabul etmesi gerektiğini söyledi.
Mainz şehrinde biraraya gelen
Eyalet Entegrasyon Bakanları Al-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde
mevcut olmayan 150 civarında meseleye içtihatta bulunarak çözüm üretmiştir. Müslümanların sünnet anlayışlarının şekillenmesinde sahâbe ve tâbiîn nesliyle onları takiben ortaya çıkan
ekollerin büyük rolü olduğu şüphesizdir. Neyin sünnet olup olmadığı, sünnetse hangi ölçüde bağlayıcı olduğu,
onların bakış açıları ve değerlendirmeleriyle belirlenmiştir. Çoğu kez Hz.
Peygamber’in (s.a.v) kendisinin olumlu ya da olumsuz bir görüş belirtmediği bir davranışın farz mı, vacip mi ya
da mendup mu olduğu özellikle fakihlerin değerlendirmeleriyle tespit edilmiştir.
İslam bilginleri genellikle, Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve eylemlerini
dinî ve dünyevî olmak üzere iki temel
ayırıma tâbi tutmuşlardır. Buna göre,
Hz. Peygamber’in (s.a.v) dinle ilgili
söz ve eylemleri müminleri için bağlayıcı kabul edilmiş, dünyevî tutum ve
davranışları bağlayıcı sayılmamıştır.
Burada dinî-dünyevî ayırımı, Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve eylemlerinin
kaynak ve niteliğini anlamak için yapılmıştır. “Yani Hz. Muhammed’in
(s.a.v) bir davranışının kaynağı vahye
mi; yoksa kendi bilgi ve tecrübesine mi
dayanmaktadır? Bu davranış, dinin
inanç ve ibadet alanıyla veya diğer kurallarından biriyle mi ilgilidir yoksa
bireysel veya toplumsal hayatla ilgili
rutin insanî bir davranış mıdır?”
Aslında İslam dinine göre insanın
bütün söz, eylem ve tutumlarının dinî
bir değeri vardır. Dinin amacı insanın
dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak
olduğuna göre, bütün insanî eylemlerin iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, günah-sevap, helal-haram gibi dinî değerlendirmelere tâbi tutulması doğaldır. Ancak kendine itaat edilmesi ve
örnek alınması Allah (c.c) tarafından
emredilen bir peygamber, hangi yönüyle örnek alınacak ve insanlara model olacaktır? Kur’an-ı Kerim, Hz.
Muhammed’in (s.a.v) üstün ahlakî kişiliğine, insanî erdemlerine değindiği
hâlde, onun fizikî özelliklerine, giyimkuşamına, yeme-içmesine, dünyevî becerilerine temas etmemiştir. Örneğin
Kur’an’da onun “yüce bir ahlâk sahibi olduğu” (Kalem Suresi, [68:4]),
“müminlere karşı şefkatli ve merhametli olduğu” (Tevbe Suresi, [9:128]),
“utangaç olduğu” (Ahzâb Suresi,
[33:53]), “nazik ve yumuşak kalpli olduğu” (Âl-i İmrân Suresi, [3:159]) ifade edilmiş, ancak sıradan beşerî faaliyetlerinden fazla bahsedilmemiştir.
Kur’an ona itaat edilmesini isterken
peygamberlik misyonuna, onu örnek
gösterirken de ahlâki meziyetlerine
dikkat çekmiştir. Bu durumda Hz. Muhammed (s.a.v)’in söz ve eylemlerinin
bağlayıcılık yönü, O’nun (s.a.v) peygamberlik görevi ve ahlakî kişiliğiyle
sınırlı olmaktadır. O hâlde, Hz. Peygamber’in (s.a.v) Allah’tan (c.c) alıp
insanlara tebliğ ettiği vahiy çerçevesindeki açıklamak, uygulamak, öğretmek, tavsiye etmek, emretmek, yasaklamak şeklinde tezahür eden hadis ve
sünneti bağlayıcıdır.
Örneğin inanç ve ibadet konularında yaptığı açıklamalar ve uygulamalar
bağlayıcı fakat tıp, ziraat, ticaret, sanat
vb. konularda yaptığı birçok tasarruf
bağlayıcı değildir. Böyle bir ayırımı
bizzat Hz. Muhammed (s.a.v)’in yaptığı, hadis kaynaklarında yer almaktadır.
Misal olarak hurma aşılama hadisi olarak meşhur olan bir rivayete göre Hz.
Muhammed (s.a.v), Medine’ye geldiğinde hurma aşılayan bazı kimseleri
görerek ne yaptıklarını sormuş, onların
aşılama yaptıklarını söylemeleri üzerine “yapmasanız daha iyi olacağını
umarım” demiştir. Bunun üzerine aşılamayı bırakan çiftçilerin hurmaları olgunlaşmadan dökülmüş, durum kendisine iletilen Hz. Muhammed (s.a.v),
“Ben ancak bir beşerim. Size dininizden bir şey emredersem uyun, kendi
görüşümden bir şey söylersem ben de
insanım” şeklinde karşılık vermiştir.
Rivayetin başka bir şeklinde ise, “Siz
(kendi) dünyanızın işini daha iyi bilirsiniz” ifadesi vardır. Bu rivayetten anlaşıldığına göre tarıma elverişli bir
bölge olmayan Mekke’de yetişen Hz.
Muhammed (s.a.v), Medine’ye geldiğinde, fazla tecrübesi olmadığı bir konuda tahminde bulunmuş, tahmininin
doğru çıkmaması üzerine de gerekli
açıklamayı yapmıştır. Hz. Peygam-
Hayat
ber’in (s.a.v) fiillerinin müminler için
bağlayıcı olan ve olmayan şeklinde bir
ayırıma tâbi tutulması, esas itibarıyla,
onun sünnetinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanan zorunlu bir durumdur.
Sonuç Olarak
Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatından sonra onun misyonunu iyi kavrayamayan bazı kimseler, bir yandan insanüstü nitelikler atfederek O’nu
(s.a.v) her şeyden haber veren bir kâhin gibi algılamışlar, diğer yandan,
peygamberlerin her şeyin en üst bilgisine sahip oldukları varsayımından hareketle Hz. Muhammed (s.a.v)’in her
alanda rehberlik edebilecek bilgi ve
beceriyle donanımlı olduğu düşüncesine kapılmışlardır.
Buna göre Hz. Muhammed (s.a.v)
Allah’ın elçisi olmasının yanı sıra, örneğin, en iyi tabip, en başarılı tüccar,
en bilgili çiftçi gibi tasavvur edilmiştir.
Hâlbuki Hz. Peygamber’in böyle bir
iddiası olmadığı gibi, bunlar O’nun
(s.a.v) peygamberlik görevinin zorunlu unsurlarından da değildir. O (s.a.v),
Allah’tan aldığı kutsal görevi yerine
getirir ve insanları Allah’ın dinine davet ederken, ahlakî kişiliği, ilkeli, tutarlı, azimli, sabırlı, fedakâr ve hoşgörülü tutumuyla toplumun her kesimine
önder ve örnek olmuştur. Hz. Peygamber’in (s.a.v) sünneti, nasıl başarılı bir
tüccar ya da çiftçi olunacağının değil,
nasıl iyi bir insan ve olgun bir Müslüman olunacağının reçetesi niteliğindedir. O nedenle, Hz. Peygamber’in
(s.a.v) bir beşer olarak kişisel zevk ve
tercihlerine göre ortaya koyduğu davranışlarıyla, içinde yaşadığı toplumun
örf ve âdetlerine tâbi olarak yaptığı eylemleri bağlayıcı sünnet kapsamında
yer almamıştır. Hz. Peygamber’e
(s.a.v) itaat etmenin ve ona tâbi olmanın, onu taklit etmekle değil, örnek almakla mümkün olacağının bilinmesidir. Çünkü örnek almak, bilinçli, istemli ve öze ilişkin bir faaliyetken,
taklit bilinçsiz ve yüzeysel bir davranıştır.
Kaynak: İslam’a Giriş, Ana Konulara Yeni
Yaklaşımlar; Komisyon, DİB Yay. 653, Nisan
2007 Ankara, ISBN: 2007-06-Y-0003-653
Göçmenlere Entegrasyon Yaptırımı
manya’da göçmenlerin entegrasyonu
üzerine tartışıyor. Tartışmanın önemli
konularından birini entegrasyonu
reddedenlere yönelik yaptırımlar
oluşturuyor. Stefan Müller geçtiğimiz
yıl sözkonusu kişilere karşı neredeyse
hiç yaptırım uygulanmadığını savunurken, özellikle devletten yardım
alan göçmenlerle ilgili yardımları
azaltma gibi bir yaptırıma gidilebileceğini belirtti.
Yeşiller Milletvekili Memet Kılıç
ise, Birlik partilerinin yaptırım ön-
sayfa 20 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
lemlerine dayanan entegrasyon politikalarını seçimlere yönelik girişimler
olarak niteledi. Federal Göç ve Mülteci Dairesi (BAMF) Başkanı entegrasyonu reddedenlerin oranının yüzde 1 olduğunu belirtirken, entegrasyon kurslarına hangi nedenlerle katılınmadığının bilinmediğini ifade etti.
Bu açıklamalar ışığında konuyu
“Kursa katılmamanın sağlık sorunları
ya da çalışma nedeniyle kursu bırakma gibi haklı nedenleri olabilir. Bu
açıdan yaptırımların az olması man-
tıklıdır” sözleriyle değerlendiren Kılıç, Birlik partilerini göçmenleri sebepsiz yere toptan yargılamakla suçladı.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 21
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
İhsan GÜLER
Ehliyet Konusunda
Yapılan En Son
Kanun Değişiklikleri-2
Çok değerli okurlar
Bir çok okurlarımızdan verdiğimiz bilgilerden olumlu tepkiler aldık.
Asıl gayemiz insanlara faydalı
olmak hedefimiz ise bu hususta siz
değerli okurlarımızın bazı kanun
ve kurallara dikkatinizi çekmek,
bilgilerinizi tazelemektir.
Her kural ve kanun insanların
rahatlığı, emniyeti ve huzuru için
yapılmak istenen bir maksattır. Ancak bazen maksadını aşan ve eskimiş olarak zararlı ve zahmetli de
olabilir. İşte yöneticiler ve düşünen
insanlar bunun farkına varır düzeltilmesi için mücadele eder. Bu görev tüm insanlara verilmiş bir görevdir. İyiliği emret kötülüğü nehyet düsturundandır.
“Sokakta gördüğün zarar veren
bir taş parçası ise dahil onu oradan
kaldır” emrindendir.
Dolayısı ile herkes olumlu olan
Kanun ve Kurallara uymalı uymayanları uyarmalı zararlı ve faydasız
kuralların değişmesi için mücadele
etmelidir.
Sizinle paylaşacağım konuların
başlıkları kısaca şöyle;
Ağır vasıta ehliyeti ile ilgili yapılan değişiklikler.
Türkiyeden veya 3. ülkelerden
alınan ehliyetlerde yapılan değişiklikler.
Almanyada almış oldukları
Ehliyetin herhangi bir suç nedeniyle iptali sonrası tekrar geri alma hakkında yapılan değişiklikler.
Ağır vasıta ehliyeti ile ilgili yapılan değişiklikler:
Ağır vasıta ehliyeti için
09.09.2009 tarihi önemli bir dönüm
noktası oldu.
Bu tarihten sonra ağır vasıta ehliyeti alanlar herhangi bir firmada
çalışmak için ek bir kurs yani
“Hızlandırılmış Yeterlilik Temel
Kursu” ve yazılı imtihan yapmak
zorundalar. Bu kursu yapmayanlar
herhangi bir ticari iş yerinde çalışamazlar.
09.09.2008 tarihinden sonra
Otobüs Ehliyeti (D-DE, D1-D1E)
alan herkes yapmak zorunda.
09.09.2009 tarihinden sonra
Ağır vasıta (C-CE, C1-C1E) alan
herkes yapmak zorunda.
Bu “Hızlandırılmış Yeterlilik
Temel Kursu”zdan Muaf Olanlar.
Ağır
vasıta
ehliyetini
09.09.2010 tarihinden Önce alanlar
Oto Ehliyetini 01.07.1999 tarihinden önce alanlar yani eski 3. Sı-
nıf
Saatte 45 Km/h hızı aşmayan
güçlü motorlu taşıtlar.
Tüm resmi motorlu taşıtlar ve
resmiyet idaresinde çalışan özel
motorlu taşıtlar istisna.
Ambulans veya resmiyet idaresinde afetlerde kurtarma aracı olarak kullanılan motorlu taşıtlar.
Teknik geliştirme, tamir veya
bakım amaçlı, uzman raporu için
veya “STVO” kanun dahilinde kullanılan motorlu taşıtlar.
Meslek öğrenmek için gereken
araç ve gereçleri taşımalarda ve
kullanmalarda.
Not: Ne yazık ki Türkiyeden (3
cü Ülkelerden) alınan ağır vasıta
ehliyetleri bu “Beschleunigte
Grund Qualifikation”dan Muaf
değiller.
Bu kursun adı “Beschleunigte
Grund Qualifikation” yani
“Hızlandırılmış Yeterlilik Temel
Kursu”
Kanun Uygulama tarihi :
09.09.2009
Kurs süresi: 130 saat sözlü ders
ve 10 saat direksiyon dersi.
Eğitim veren Mercii: Ağır vasıta ehliyeti verebilen sürücü kursları ve diğer müsaadesi olan merciler.
Sınav şartları 140 saatlik kurs
sonunda Almanca yazılı sınav.
Sınav Yapan Mercii: Industrie
Handelskammer – Endüstri ve Ticaret Odası.
Kurs maliyeti: 2000 ile 2500
Euro arası.
Ağır vasıta ehliyet maliyeti:
2500 ile 3500 € arası
Toplam maliyet: 4500 ile 6000
€ arası
Otomobil ehliyetini 01.07.1999
tarihinden önce almış olan ve ağır
vasıta ehliyeti almak isteyenler fırsatı kaçırmasınlar “Hızlandırılmış
Yeterlilik Temel Kursu”nu yapmak zorunda değiller.
[email protected]
Yani ehliyetlerini 2500 ile 3500
€ arasında alabilirler.
Ağır vasıta ve Otobüs şoförlerine ihtiyaç artmıştır.
Weiterbildung (Kalifiye kursu)
Bu kursun adı “Weiterbildung” yani “Kalifiye Kursu”
Yürürlüğe giriş tarihi:
09.09.2009
Kurs süresi: 35 saat sözlü ders
5 defa 7 Saat.
Eğitim veren mercii: Ağır vasıta ehliyeti verebilen sürücü kursları ve diğer müsadesi olan merciler.
Sınav şartları: Sınav yok.
Kurs maliyeti: 250 ile 400 Euro arası.
Ticari işyerinde Otobüs kullananlar 35 saatlik kalifiye kursunu
en geç 10.09.2013 tarihine kadar
yapmış olmaları gerekmektedir.
Ticari işyerinde ağır vasıta kullananlar 35 saatlik kalifiye kursunu
en geç 10.09.2014 tarihine kadar
yapmış olmaları gerekmektedir.
Ve bu tarihten sonra her 5 yılda
bir 35 saatlik “Weiterbildungskurs”
yani “Kalifiye kursu” yapmak zorundalar.
Geliştirme kursu belgesini aldıktan sonra Ehliyet Dairesine
verilerek Ehliyetin arkasına kod
sayısını 95 kayıt ettirilmeli.
Dikkat – Müsadeli toptan ağırlığı 3,5 tondan fazla olan aracı ticari işyerinde kullanmak istediğiniz
takdirde Weiterbildung “Kalifiye
kursu“ belgesini almadan çalışmanız yasaktır.
Yani şu ehliyet sınıfları: C/CE,
C1/C1E ve D/DE (Linie < 50 km),
D1/D1E, D/DE için mecburidir.
“Hızlandırılmış Yeterlilik Temel Kursu” ve “Kalifiye Kursu”nu yapmadan ticari maksatlı
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 21
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 22
dosya
yukardaki araçları kullananlara
uygulanabilecek ceza
20.000 €`ya kadar işverenlere
5.000 €`ya kadar şoförlere para
cezası verilir. 5 koduldan oluşan Kalifiye
Kursları Her yıl 1 kodulu yaparak
belgesini en son harihe kadar bekletip mecburiyet harihi geldiğinde
Ehliyet Dairesine verilebilir. Ehliyetlerinin arka kısmında 95 kodunu kayıt yaptırabilirler.
Türkiye`den veya 3. ülkelerden alınan ehliyetlerde yapılan
değişiklikler
“Führerschein Umschreibung”
yani Almanların deyimi ile 3. ülkelerden alınan ehliyetlerin Alman
Ehliyetine çevrilmesi.
Türkiye`den ehliyet alan ve
Almanya`da değiştirmek isteyen
vatandaşlarımızı ilgilendiren durumlara bakalım.
Almanya`ya gelmeden Türkiye`den
ehliyet
alan
biri
Almanya`ya giriş tarihinden itibaren 6 aydan fazla Almanya`da kalacak ise Türkiye`den aldığı ehliyeti ile Almanya`da 6 ay ehliyetinde sürme müsadesi olan araçları
kullanabilir.
6 aydan sonra Türkiye`den alınan ehliyet ile hiç bir motorlu taşıt
kullanılması yasaktır.
Ancak yazılı ve direksiyon sınavına girerek Türk Ehliyetini Alman
Ehliyetine çevirdikten sonra ehliyet
sınıfına sahip olduğunuz araçlar
kullanılabilir.
Almanya`da oturumu olan bir
şahıs yurt dışından aldığı (mesela
I
GMG Düsseldorf Bölge Başkan Yardımcısı Ahmet Turan ve
Suzan Koçyigit’in oğlu Hasan
Koçyiğit ve Solingen’li Düsseldorf
Bölgesi Merkez üyelik başkanı Recep ve Mihrican Karakaya çiftinin
kızı Hatice 12 Şubat Cumartesi günü Wuppertal Murat Düğün salonunda evlilige ilk adımı attılar.
Düğünde konuşan A. T. Koçyigit’in konuşması şöyle: Muhterem
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
izinde) ehliyeti Almanya`da geçerli değildir ve değiştiremez. Ancak
yurt dışında en az 6 ay 1. ikametini
belge ile kanıtlarsa geçerli olabilir.
Dikkat: Türk vatandaşları bunu
Yabancılar polisinden müsaade almadan yaparlarsa oturumları gecersiz olur.
Şayet Almanya`ya giriş tarihinden 6 ay sonra taşıt kullanırsa “Ehliyetsiz taşıt kullandı anlamina gelir” ki
1. Para cezası alır.
2. Ehliyeti elinden alınır.
3. Ehliyet alması için yasak süre
konur.
4. Duruma göre MPU psikolojik
terapiye tabii tutulabilir.
5. Araç sigortası herhangi bir
kazada zararı ödemeyebilir.
Eski kanuna göre ehliyetini 3
sene içerisinde Alman ehliyetine
çeviremeyenler 3 yıl sonra çevirme
şanslarını tamamen kaybediyorlardı. Şimdi o kanun değişti.
3 yıl sınırlaması artık kaldırıldı.
Artık Almanya`ya 20 yıl önce
gelmiş ve Türkiye`den ehliyeti
olan şahıs ehliyetini Almanya`da
degiştirebilir.
Veya
Sadece B sınıfını değiştirmiş fakat ağır vasıtayı değiştirmediyse
şimdi kalan sınıfları da değiştirebilir.
Türk ehliyetini Alman ehliyetine çevirmenin şartları ve gereken evraklar:
Pasaport
Dilekçe (hazır formlar şoför
okulunda doldurtabilirsiniz)
Resim (Visiuele foto Pass bild)
Türk Ehliyetinin Almanca Tercümesi
İlkyardım Kursu belgesi – Ağır
vasıta için 2 günlük lazım.
Sehtest – Ağır vasıta için göz
doktorundan rapor
Ağır vasıta için ev doktorundan
Sağlık Raporu
Eğitim şartları: Mecburi ders
saati yok - mecburi direksiyon dersi yok.
İmtihan şartları: Hem yazılı
imtihanı hem de direksiyon imtihanı mecburi.
Yazılı imtihanlarına Türkçe girilebilir.
Tahmini Maliyeti: B sınıfı için
3 direksişon dersi dahil 600 €
CE sınıfı için 8 direksiyon dersi
dahil tahmini 1700 €
Almanya`ya yeni gelen veya
akrabası gelecek olan vatandaşlara
tavsiyemiz: Almanya`ya geldikten
sonra araç kullanma tecrübesi
olanlar en kısa zamanda tecrübe
edinmek amacı ile araç kullansın.
Türkiye`de fazla araç kullanma
tecrübesi olmayanlar araç kullanmadan önce:
1. Şoför Okulu ile görüşüp bir
kaç direksiyon dersi alıp sonra sürüşünü Almanya şartlarına göre
müsaade edilen 6 ay süre içinde geliştirsin ki sonra imtihana gireceği
zaman fazla direksiyon dersi almak
mecburiyetinde kalmasın.
2. Almanya`ya geldikten hemen
sonra ehliyetini değiştirmek için
Hayat
ehliyet dairesine dilekçe versin ki 6
ay dolmadan ehliyetini alabilir, dolayısı ile 6 ay sonra ehliyetsiz kalmaz. Sizin de bildiğiniz gibi hangi
işyerine gitseniz sizden ehliyet sorarlar.
3. Türkiye`den ağır vasıta ehliyeti alanlar B sınıfını değiştirdikten sonra ağır vasıtay da uygun fiyata değiştirebilirler. Yazılı imtihanlarına da Türkçe girebilirler.
4. Yazılı derslere (14 defa) katılmak mecburiyeti yok ama Alman Trafik Kanun ve Kurallarını
tanımak için katılmalarını tavsiye
ederiz.
Almanya`da almış oldukları
ehliyetin herhangi bir suç nedeniyle ellerinden alındıktan sonra
geri alma hakkında yapılan değişiklikler
Yeni çıkan kanuna göre Almanya`da almış olduğunuz ehliyetiniz
herhangi bir suçtan dolayı elinizden alınmışsa mecburi bekleme süresinden sonra MPU yani (Idioten
test) - Sağlık ve Psikolojik terapi
yaptıktan sonra
Sınav mecburiyeti olmadan ehliyetini geri alabilir.
MPU hususunda bilgi verebiliriz.
Daha detayli bilgi için bizi arayabilirsiniz.
www.fahrschule-guler.de
[email protected]
Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah`a emanet olun
Fahrschule İhsan Güler hayırlı
yolculuklar diler.
Hasan ve Hatice’nin Mutlu Günü
Hanımefendiler beyler sevinçler
paylaşıldıkça çoğalır. Buradan
IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik
Karahan`a, IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim`e Bölgeye,
Şubemize şu an burada akrabam
parmak sayacak kadar yok. Beni
babasız büyüten anneme çok selam
sayfa 22 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
ediyorum. Türkiye`de onlar bizi internetten izliyorlar.
Kız Babası Recep Karakaya da
bir selamlama konuşması yaptı.
Uzaktan yakından teşrif ettiniz hoşgeldiniz sefalar getirdiniz.
Wuppertal Murat Düğün salonunda yapılan düğün merasimine
katılım oldukça geniş bir katılım
oldu.
Wuppertal ve Avrupa`nın farklı
ülkelerinden gelen misafirler iki
yeni dünür Koçyiğit ve Karakaya
ailelerini yalnız bırakmadılar.
Hayat Gazetesi olarak gençlere
dareyn saadeti dileriz.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 23
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
G
eride bıraktığımız dönemde
Orta- ve Güney-Almanya’nın farklı noktalarında
gerçekleştirilen, “Göçün 50. Yılında
Ailemiz, Gençliğimiz ve Geleceğimiz” konulu panellerin sonuncusu
Kuzey Almanya bölgesinde yapıldı.
ATİB’e bağlı Osnabrück, Bremen ve
Hannover teşkilatlarının evsahipliğini yaptığı panellere ilgi büyüktü.
Sevgi Mala Çalışkan, Mahmut
Aşkar, Ferhat Genç ve Hasan Basri
Arıcı’dan oluşan panelistler, Batı Avrupa Türklerinin aile ve gençlik meselelerini farklı boyutlarıyla masaya
yatırdılar. ATİB Niedersachsen Bölge Başkanı Ferhat Genç’in koordine
ettiği ve aynı zamanda konuşmacı
olarak iştirak katıldığı toplantılara
erkeklerden daha fazla kadınların ve
genç kızların ilgi duymaları dikkat
çekti.
Ferhat Genç, ailede çocuk eğitimine ağırlık verirken, Sevgi Mala
Çalışkan, kadın-erkek ve çocuk-ebeveyn münasebetlerindeki yanlışlara
dikkat çekti. Sadece Bremende’ki
panele iştirak eden Hasan Basri Arıcı
da, günümüz dünyasında ailenin önemine ve çocukların eğitimine vurgu
yaptı. Gelinen nokta itibariyle Batı
Avrupa Türklerinin aile, gençlik ve
ATiB Kuzey Almanya Aile
ve Gençlik Panelleri
bunlara bağlı olarak gelecekle ilgili
meselelerinin bir muhasebesini yapan Mahmut Aşkar; eğitim seviyesi
son derece yüksek olan Batı Avrupa
ülkelerinde kültürel varlığımızı koru-
yabilmek için eğitimli nesiller yetiştirmeliyiz, dedi.
Bremen’de Türk kadınının maharetli ellerinden çıkmış birbirinden leziz yiyecekler, toplantıya katılanlar
tarafından büyük ilgi gördü. Genç
kızların satışa sunduğu kitaplar, yemekler kadar ilgi görmese de, sayıları giderek artan kitapseverlerden
Bremende de görmek, insana gelecek
adına umut veriyordu.
ATİB-Bremen teşkilatı tarafından
oluşturulan kızlar korosu, birbirinden
güzel ilahiler okuyarak toplantıya
renk kattı.
Ayrıca, ATİB-Hannover’in evsahipliğini yaptığı toplantıda da, bir
genç kızımızın yanık sesiyle bazen
türkü bazen de ilahi okuması salondakilere duygulu anlar yaşattı.
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 23
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 24
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
DUiSBURG’DA EN GüZEL YARIÞMA
I
GMG Düsseldorf Bölgesi Kur’anı Kerim yarışması elemeleri yapıldı.
İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Avrupa Kur’an-ı Kerim tilavet
yarışması Düssseldorf Bölgesi şubelerarası elemeleri yapıldı.
Duisburg- Yıllardır gerçekleştirilen ve bu yıl Duisburg Akgülsaal`da
yapılan elemelere ilgi büyüktü. Geçen
senenin 1.sinin okuduğu Kur’an–ı Kerim ile başlayan programın sunuculuğunu IGMG Düsseldorf Bölge Hac ve
Umre Sorumlusu Selahattin Cankur
yaptı.
Daha sonra mikrofona gelen
IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim “Allah’ın lafzı olan Kur’an-ı
Kerimi okuyan gençleri gördükçe
mutlu oluyorum. Sayılarının artması
için elimizden geleni yapıyoruz. Sizlerden de yavrularımızın eğitim ve
öğrenimine daha fazla destek veren
bir tavır bekliyorum” dedi.
IGMG Genel Merkez İrşad Başkanı Ahmet Özden de yaptığı konuşmada İslam`ın barış dini olduğunu,
Kur`an-ı Kerimi anlamalı onu hayatı-
mızda tatbik etmeliyiz diye konuştu.
Juri başkanlığını Ulucami Mülheim imam hatibi Gürsel Turhan yaparken, diğer jüri üyeliklerini de Ayasofya Duisburg camii imam hatibi Mehmet Fırat ve Duisburg Marxloh Camii
imam hatibi Yusuf Topçuk tarafından
oluşturuldu.
IGMG Düsseldorf Bölge İrşad
Başkanı Mustafa Bildik çocukların
eğitiminde yardımcı oldukları için
hem aileleri hem de hocalarını tebrik
ettikten sonra, iki kategoride yapılan
yarışmalara geçildi.
İlk önce 10 ile 13 daha sonra da 14
sayfa 24 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
ile 18 yaş gruplarındaki çocuklar ezber ve yüzünden okuma imtihanına
tabii tutuldular. Jüri Başkanı Gürsel
Turhan değerlendirmeyi mahrec, tecvit uygulaması, ses ve okuyuş hâkimiyetine göre yaptıklarını açıkladı.
Bu değerlendirmelere göre büyüklerde birinciliği 219 puanla Duisburg
Hacı Bayram camiinden Enes Karaca,
ikinciliği 195 puanla Duisburg Bruckhausen cemiyetinden Mehmet Ali
Okumuş, üçüncülüğü 172 puanla
Mülheim cemiyetinden Murat Ergin
kazandı.
Küçüklerde ise birinci 212 puanla
Oberhausen Selimiye cemiyetinden
Seyyit Yıldız, ikinci 207 puanla Duisburg Hacı Bayram camiinden Ahmet
Karaca, üçüncü 172 puan ile Muhammed Ebrar oldu.
Büyüklerde birinci seçilen Enes
Karaca’nın hediyesini IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim, küçüklerde birinci seçilen Seyyit Yıldız’ın hediyesini Hocası Fatih Okumuşa IGMG Genel Başkan Yrd. İrşad
Başkanı Ahmet Özden verdi.
Sırasıyla dereceye girenlere ödülleri verilirken gelecek yıllarda da kendilerinden aynı başarının beklendiği
belirtildi.
Günün değerlendirme konuşmasını yapan Ayasofya Duisburg camii
imam hatibi Mehmet Fırat yeryüzünde yapılan en güzel yatırımın sağlıklı,
bilgili, kültürlü, ailesine bağlı, topluma faydalı nesiller yetiştirmek adına
yapılan yatırım olduğunun altını çizerek, bu yönde fedakârlıklarını esirgemeyen cemiyet mensuplarının ve velilerin her türlü takdiri hak ettiklerini
ifade etti.
Program okunan Kur’an-ı Kerim
ile sona erdi.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 25
haber
I
GMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesi Mainz Şubesi Barbaros Camiinde ElifBe´den Kur´an´a programı çok güzel
geçti.
IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Mainz Kadınlar Teşkilatı hazırlık sınıfı ve 1.
sınıftaki talebelerden Kur´an´a geçen talebeler için bir program hazırladı. Programda talebeler şiirler, ilahiler, namaz sureleri
ve ezberledikleri Hadis-i Şerifleri okudular.
Daha sonra Kur´an´a geçen 15 talebeye
2
8 Şubat 2011 Pazartesi günü Mainz
Eğitim Merkezi’nde başlayacak olan
kursa katılacak adayların mulakatı
IGMG Genel Merkezi’nde yapıldı.
İmamlık formasyonunu yükseltmek ve
IGMG camilerinde imam-hatip olmak için
Almanya, Belçika ve Hollanda’dan toplam
25 aday katıldı.
Mülakat öncesi biraraya gelen kursiyer
adaylarına IGMG Genel Başkanı Yavuz
Çelik Karahan bir konuşma yaptı ve
önemli tavsiyelerde bulundu. Konuşmasına
imamlığın manevi değerine dikkat çeken
Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan özetle
şunları söyledi: “Sizler Yüce Dinimiz İslam’ın öğrenilmesinde ve müslümanların ibadetlerini yerine getirmesinde çok
önemli görevler icra edeceksiniz. Bundan dolayı omuzlarınızda çok büyük
mes’uliyet var. Bu mes’uliyetin yükünü
kolay bir şekilde taşıyabilmeniz için bilgi
ile donanmış olmanız elzemdir. İşte bu
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG RNS BÖLGESi MAINZ BARBAROS
CAMİİNDE ELİF BE’DEN KUR’AN’A PROGRAMI
hazırlık sınıfı hocası Nevin Toy takkeleri,
1. sınıf hocası Hasene Canbaz ise taçları
taktılar.
Akabinden IGMG Rhein Neckar Saar
Bölgesi Mainz Kadınlar Teşkilatı Eğitim
Başkanı Kur´an okuma belgelerini ve gül-
lerini verdi.
Mainz Barbaros Camii hocahanımlarından Merziye Canbaz da çocuk eğitimi
ve camilerimizde din eğitimi hakkındaki
konuşmasını yaparak velilerden daha gayretli olmaları gerektiğini belirtti.
Kalabalık bir cemaatin katılımıyle gerçekleşen program Ayşe Yaycıoğlu hocahanımın duygu dolu duası ile son buldu.
Program için teşekkür eden cemaat ve
veliler ikramlarını da aldıktan sonra memnun olarak hayır dua ile ayrıldılar.
3. İMAM EGİTİM KURSUNA KATILACAK
OLAN ADAYLARIN MÜLAKATI YAPILDI
nedenle biz bu kursa bunun için büyük
önem atfetmekteyiz. Sizlerden ricamız ve
beklentimiz odur ki, bu üç ayı en faydalı
bir şekilde değerlendirmeniz ve verilen
derslere azami dikkat göstererek kursu
başarı ile tamamlamanızdır. Hepinize
çalışmalarınızda üstün başarılar diliyor,
hepinizi Allah’a emanet ediyorum.”
IGMG İrşad Başkanı Ahmed Özden
de kursiyerlere bir konuşma yaptı ve özetle
şunları söyledi: “Önceki yıl iki dönem
olarak İmam Eğitim Kursu düzenledik.
Bu kursu tamamlayan hocalarımız sertifika aldılar ve şu anda teşkilatımızın camilerinde imam-hatip görevlerine devam ediyorlar. Biz bu çalışmayı önemsi-
yor, ancak yeterli bulmuyoruz.
Daha kalıcı hizmet için Temelden
İmam Yetiştirme Projesi’ni kısa zamanda hayata geçirmek için çalışmalarımızı
sürdüyoruz. İstiyoruz ki, Avrupa’daki
camilerimizin imam ihtiyacını burada
yaşayan ve bulundukları ülkenin
dilini,kültürünü çok iyi bilen; çocuklar
ve gençlerle iyi diyaloğlar kurabilen hocalarımız yetişsin. İnşaallah bu hedefleri
gerçekleştirir ve arzuladığımız kaliteyi
tutturabiliriz. Sizlerin azimli çalışmalarınız neticesinde bu kursu da başarı ile
neticelendireceğimize inanıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum” dedi.
P
olizeiinspektion Mainz 3`den IGMG
RNS Bölgesi Mainz Barbaros Cemiyetine Ziyaret
Polizeiinspektion Mainz 3 (Mainz 3.
Şube Polis Teşkilatı) tarafından IGMG
Mainz Barbaros Cemiyetine bir ziyaret
gerçekleştirildi. Polis teşkilatından ziyarete gelen, Erster Polizeihauptkommissar
(Birinci Başkomiser) Günter Schneider,
Yardımcısı Erster Polizeihauptkommissar (Birinci Başkomiser) Gregor Webers ve aynı birimde vazifeli, Türk asıllı
Komiser Ali Hırlak`ı Mainz cemiyetinden
Başkan Aziz Yılmaz, Teşkilatlanma Başkanı Mustafa Öztav, Sekreter Hadi Yalnız,
cemiyet bünyesindeki SKC Barbarosspor
kulübünün Bşk. Ünal Kopan ve cemiyet
mensubu işadamlarından Hasan Kurul samimi bir şekilde karşıladılar.
IGMG RNS Bölgesi Mainz şubesinin
kurulduğundan bu yana, Mainz Polis teşkilatı üst düzey yöneticileri tarafından ilk
kez böyle bir ziyaret gerçekleştirilmiştir.
Cemiyetin Başkanı Aziz Yılmaz, göstermiş oldukları bu hassasiyetten ötürü kendilerine teşekkür etti. Kısa bir tanışma faslının ardından çaylar eşliğinde ziyaretin
amacına uygun görüşmelere geçildi.
IGMG RNS Bölgesi Mainz Barbaros
cemiyetinin Mainz 3. Şube Polis teşkilatının yetki alanları içinde bulunması hasebiyle; bu iki teşkilatın birbirini daha yakın-
IGMG RNS BÖLGESi MAINZ BARBAROS
CEMİYETİNE POLİSTEN DOSTLUK ZİYARETİ
dan tanıma, önyargıları ortadan kaldırma
ve bundan sonra geliştirilecek diyalogların
karşılıklı anlayış içerisinde devam etmesi
için ilk adımlar atılmış oldu.
Misafirler, cemiyetin çalışmaları ve
faaliyet alanlarına müteallik ev sahipleri
tarafından bilgilendirildi. Zikredilen birçok faaliyetin arasından özellikle kadın
kollarının yaptıkları çalışmaları ve cemiyet içerisinde aktif olmalarını, gençleri
şiddetten ve nahoş alışkanlıklardan uzak
tutarak topluma faydalı bireyler olarak kazandırma yönündeki gayretleri takdir ettiler. Eğitim faaliyetlerine ilişkin anlatılanla-
rın topluma uyum açısından ciddi bir önem
teşkil ettiğini ifade ettiler. Bu konularda
kendilerine düşen bir görev olursa severek
katkıda bulunabileceklerini arz ettiler ve
“Bizler sadece Alman halkının değil, ülkemizde yaşayan tüm insanların güvenliğini
sağlamak ile sorumlu bir teşkilatız” şeklinde konuştular.
Bu konuşmalar esnasında bazı konularda cemiyetin yardımını talep ettiler. Bilhassa, vatandaşlarımızın da müdahil olup
ölümle sonuçlanan trafik kazalarında müslüman ailelere bu haberi ulaştırmada sıkıntı çektiklerini ifade ettiler. Bu sebeple on-
larla birlikte giderek ölenin yakınlarına İslami usûllere göre telkin ve teskinde bulunulmasını rica ettiler. Bu teklifi çok olumlu ve lüzumlu gördüklerini belirten cemiyet yetkilileri, bu hususta her türlü katkıda
bulunabileceklerini ifade ettiler. Yaklaşık
iki saat süren ziyaret sırasında buna benzer
birçok konu üzerinde fikir teatisinde bulunuldu. Sunulan ikramların ardından cemiyetin güzide binası misafirlere gezdirildi.
Misafirler bu ziyaretten son derece
memnun kaldıklarını ve iade-i ziyarete
mutlaka beklediklerini belirterek mesrur
bir şekilde ayrıldılar.
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 25
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 26
haber
I
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik
Teşkilatı tarafından organize edilen
“Peygamberi Sevmek” konulu programın ikincisi Gross Gerau`ta kalabalık bir
izleyici topluluğunun katılımı ile gerçekleştirildi.
Program takdimcisi Aydın Baz katılımcılara programın akışı hakkında bilgilendirme yaptı.
Daha sonra Hanau Cemiyetinden Bölge Kur`an okuma ikincisi Muhammed
Taşçı`nın okuduğu açılış Kur`an-ı Kerimi
ile program başladı.
Yine IGMG Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz açılış ve selamlama konuşması için sahneye davet
edildi. Şahbaz; “programın hazırlanmasında emeği geçen özellikle Kadın Kolla-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG Hessen Bölgesi’nde “Peygamberi
Sevmek” Programının İkincisi Düzenlendi
rı Gençlik Teşkilatı Başkanı olmak üzere
herkese teşekkür etti.
Programın adından hareketle Peygamberi sevmenin kuru bir sözle olamayacağını her sevgide olduğu gibi Peygamber
Sevgisinin de bir bedel istediğini bu bedelin de O`nu sevmenin göstergesi olan
Sünnetine sımsıkı sahip olmakla olabileceğini dile getirdi.
Yine IGMG Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz`dan sonra
sahneye Türkiye`den gelen gazeteci-yazar Şakir Tarım davet edildi. Şakir Tarım
Peygamber Efendimiz eksenli nefis bir
konuşma yaptı.
sayfa 26 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
Daha sonra programın misafir hatibi
Türkiyeden Kişisel Gelişim Uzmanı İlahiyatçı Sıtkı Aslanhan sahneye davet
edildi. “Peygamberimizin Aile Hayatının
Günümüze Yansıması” konulu iki bölümden oluşan sunumunun birinci bölümünde insanlık tarihinden başlayarak
Efendimize kadar olan dönem içerisinden
örneklendirmeler yapıp bunu da
Kur`an`dan ayet ve Efendimiz (s.a.v)den
hadislerle destekleyerek nefis içerikli bir
şekilde dinleyicilerin istifadesine sundu.
Sıtkı Aslanhan`ın sunumunun birinci
kısmının sonunda ikindi namazı için bir
mola verildi. Moladan sonra Offenbach
Mevlana Camiinden Nesibe Ergün Efendimiz konulu bir nat-ı şerif okudu.
Nat-ı Şerifin okunmasından sonra Sıtkı Aslanhan`ın sunumunun ikinci kısmına geçildi.
Sıtkı Aslanhan yine kendine has uslubu
ile salonda bulunanları hem bilgilendirdi
ve hem de hoş anların yaşanmasına
vesile oldu.
Program IGMG Hessen Bölgesi Gross
Gerau Cemiyeti imam hatibinin okuduğu
kapanış Kur`an-ı Kerimi ve dua ile sona
erdi.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 27
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Özel Köșe
Selma ÖZTÜRK
Hadithe und Sunna
des Propheten
Muhammed (F.s.m.I.)
Das Wort Hadith - mit
der Pluralform Ahadith –
stammt aus der arabischen
Wurzel h-d-s und trägt die
Bedeutung “Neuigkeit”
oder “etwas Neues”. Im
Zusammenhang mit dem
Propheten Muhammed
(F.s.m.I.) sind Hadithe somit die Sammlung der
Schriften über alle Taten
und Worte des Propheten.
Seine vorbildliche Lebensweise wird als Sunna
bezeichnet. D.h. also, die
Sunna des Propheten spiegelt sich in den Hadithen
wieder. Bzw. sind die Hadithe das Mittel, mit dem
uns die Sunna des Propheten Muhammed
(F.s.m.I.) übermittelt wird.
D
ie Hadithe und Sunna des
Propheten sind ein wesentlicher und unerlässlicher
Bestandteil des islamischen Glaubens. Neben dem Koran als Hauptquelle stellen sie die Sekundärquelle dar und haben eine ergänzende, erläuternde und erweiternde
Funktion.
Das Wort Hadith - mit der Pluralform Ahadith – stammt aus der
arabischen Wurzel h-d-s und trägt
die Bedeutung “Neuigkeit” oder
“etwas Neues”. Im Zusammenhang
mit dem Propheten Muhammed
(F.s.m.I.) sind Hadithe somit die
Sammlung der Schriften über alle
Taten und Worte des Propheten.
Seine vorbildliche Lebensweise
wird als Sunna bezeichnet. D.h. also, die Sunna des Propheten spiegelt sich in den Hadithen wieder.
Bzw. sind die Hadithe das Mittel,
mit dem uns die Sunna des Prophe-
ten Muhammed (F.s.m.I.) übermittelt wird.
Sunna bedeutet eigentlich “Sitte” oder “Brauchtum”. Das Wort
Sunna kommt auch im Koran vor.
Sie wird nicht ausschließlich für
den Propheten verwendet, sondern
auch für Allah. So taucht im Koran
die Bezeichnung “Sunnat-ul`lah”,
die Sunna Gottes auf.
Die Bedeutung der Sunna
kommt auch dadurch zum Ausdruck, dass ein Muslim stets zuerst
auf der Grundlage des Korans und
anschließend auf der Grundlage
der Sunna agiert.
Die Hadithüberlieferung erfolgte - wie der Koran auch – durch
mündliche und schriftliche Übermittlung. Die Gefährten des Propheten lernten seine Worte auswendig und schrieben sie nieder. Sie
werden als Sahaba bezeichnet. Sie
sind die ersten, frühen Muslime,
die den Propheten gegenwärtig vor
Augen hatten, mit ihm gemeinsam
lebten und seine Anweisungen befolgten. Die Niederschriften auf losen Blättern entwickelten sich zu
einer Sammlung, die Sahifa genannt wurde. Nach dem Tod des
Propheten wurden die Hadithe auf
der gleichen Art und Weise sowohl
mündlich, als auch schriftlich wieder- und weitergegeben.
Mit der Besorgnis, dass in Zukunft die Hadithe verlorengehen
könnten, wurde auf Anregung des
Kalifen Omar zu seiner Regierungszeit
das
systematische
(schriftliche) Sammeln der Ahadith durchgeführt. Es wird zwischen verschieden Arten von
schriftlichen Sammlungen unterschieden. So gibt es die
Sahifa, die Sammlung von Hadithen, die von einem Sahabi oder
einem Tabi niedergeschrieben wurden.
Musannaf, die Sammlung, die
nach Themen geordnet sind (wie
z.B. Sahih Buchari)
Musnad, die Sammlung, in denen die Ahadith nach den Namen
der
Überlieferer geordnet sind.
Dschami, die Sammlung über
alle bekannten Themen.
Sunan, die Sammlung von
Ahadith über Rechtsfragen (ahkam)
Mustadrak, die Sammlung von
Ahadith auf der Grundlage der
Maßstäbe, die frühere Gelehrte angewandt haben.
Arbainijat, die Sammlung von
vierzig Ahadith zu unterschiedlichen ausgewählten Themen, wie
z.B. Nawawis Vierzig Hadithe.
Als Überlieferer der Hadithe
kommen sowohl die Sahaba als
auch die Tabiun in Betracht. Sahaba sind diejenigen Muslime, die
[email protected]
zur Zeit des Propheten gelebt haben, ihn gesehen haben und eine
gewisse Zeit mit ihm verbracht haben. Zu den wichtigsten Sahaba,
die Hadithe überliefert haben, gehören Abu Huraira, Anas b. Malik,
Aischa und Abdullah b. Abbas.
Diese genannten Sahaba werden
auch als Mukathirun bezeichnet,
weil sie besonders viele Hadithe
(mindestens 1000) überliefert haben. Die Tabiun sind die Generation nach den Sahaba. Sie haben den
Propheten nicht selbst gesehen und
hatten keinen direkten Kontakt zu
ihm, sondern “nur” mit den Sahaba. Bei den Tabiun unterscheidet
man zwischen drei Gruppen, nämlich:
Schüler des Sahaba, die den Islam vor der Einnahme Mekkas angenommen hatten.
Schüler der Sahaba, die den Islam nach der Einnahme Mekkas
angenommen hatte.
Schüler der Sahaba, die zu Lebzeiten des Propheten von jüngeren
Jahren.
Ibn Abi Laila, Abu Zinad und
Yahya b. Said gehören zu den bekanntesten Tabiun.
Die Überlieferung der Hadithe
stützt sich auf eine sog. Überlieferungskette, die Isnad genannt wird.
Es ist die Liste der Personen, die
Hadithe überliefert haben und stellt
den Beweis dafür dar, dass ein Bericht echt und authentisch ist. Der
Isnad dient der sorgfältigen Überprüfung einer Hadith bezüglich seiner Fehlerhaftigkeit bzw. seiner
Echtheit.
Das Erlernen von Hadithen stellt
eine eigene Wissenschaft dar und
wird als Hadithwissenschaft bezeichnet. Der Hadithgelehrte wird
muhaddith genannt.
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 27
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 28
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Şinasi ŞİMŞEK
Yolcu Yolunda Gerek
Y
aşadığımız zaman modern
bir hayat dilimine denk düşüyor. Modern hayat tarzının en belirgin özelliği sayısız küçük meselerle insanı meşgul etmesidir. Gündelik hayatımız ayrıntılar
üzerine kurulmuş. Zincirleme bir
düzen içinde bir daha geri gelmeyecek yıllarımız harcanıp gidiyor.
“Çokluk ve ayrıntılar sizleri
öylesine oyaladı ki” diye Yaradan
bizi kitabında uyarıyor. Hayatımızın dengede disiplinli bir şekilde
gitmesi için ikaz ediyor. Ama ne
duyanımız ne de kulak verenimiz
var. Bizi bir yerlere alıp götüren
adeta sürükleyen birşeyler var. Bir
akıntıya kendimizi kaptırmışız, haberimiz yok. Nereden geldik nereye
gidiyoruz; bu soruları ne düşünecek, ne de cevaplayacak vaktimiz
var. Hemen halletmemiz, bitirmemiz gereken işler var, üstelik bunlar
bitmeden yenileri sırada bekliyor.
Modern hayat tarzının geçerli formülü ;Çalış ve dinlen, kazan ve
eğlen.
Kutlu doğum etkinlikleri ile
kendisini hatırlamaya çalıştığımız
Efendimiz bizi uyarıyor: “Bir müminin dünya hayatı çölde yolculuk yapan birinin bir gölgede azıcık dinlenmesine benzer.’’ Yolcu
bir süre dinlenir, sonra yoluna devam eder, yolcu yolunda gerek.
Yolcu yolunda gerek diyoruz
ama malesef yolcu yolunda değil.
Yolcu, hatta yolcu olduğunun da
yolda olduğunun da farkında değil.
Önüne gelen her yola sapıyor o saptığı yollarda hayatı bitiyor haberi
olmuyor. Sanki hiç ölmeyecekmiş
gibi, sanki bu hayat hep böyle devam edecekmiş gibi yolcu bir koşturmanın içinde. Çünkü ne şükrü ne
kanatı var. Şükür ve kanaat olmadığı için iktisatlı davranamıyor, haline rıza gösteremiyor ve memnuni-
yetsizliği gün geçtikçe çekilmez
hal alıyor. Şükürsüzlüğün mizanı
hırstır, israftır ve hürmetsizliktir.
Haram helal demeden rast geleni
yemektir. Bu hayat tarzında da
bunlar çokça mevcut.
Yolcu yolunda olmadığına göre,
yoluna nasıl döndüreceğiz. Ya da
yolcu olduğunu nasıl hatırlatacağız.
Bizlere düşen en önemli görev budur. Biz de bir yolcu olduğumuza
göre önce şunu hatırlayacağız. Bizleri Yaratan, yola çıkaran, yolda
yürümemizi sağlayan bizden istediği iki şey var.
1-Bizleri yaratan Allah’a ibadet.
2-Yarattığı tüm canlı mahlukata ayırım kayırım yapmadan
şevkat göstermektir.
Bunu yapmak için sevgi, disiplin ve dengeyi ön plana çıkarmalıyız. Sevgi verdikçe çoğalan tek
sermayemizdir. Sevgi para pul
harcamadan kazandığımız tek
şeydir. Disiplin hayatımızı intizam
altına almayı neyi nerede nasıl yapacağımızı planlar. Disiplinin en
belirgin örneği günde beş vakit
kılanan namazdır. Hakkı ile kılanan beş vakit namaz bizim hayatımızı disiplin altına almaya yeter de
artarda. Geriye kalan dengedir.
Denge hayatımızın düzenini akışını
ölçülü şekilde yapmamızı sağlar.
Efendimiz hayatının akışını yani
zamanını üçe ayırmıştır. Tam dengeli bir hayat tarzı yaşam biçimidir.
İçinde hiç bir negatiflik olumsuzluk
yoktur. Pozitif bir yaşam biçimidir.
Bu üç önemli nitelik şudur.
1-Allah’a ibadet: Efendimiz
kadar Allah’a ibadet eden O’nu
anan yoktur.
2-Ailesine ve çocuklarına: En
iyi en mükemmel aile reisidir.
Çocuklarına ve torunlarına en iyi
aile babasıdır ve terbiye edicidir.
3-Cemiyete ve Topluma: Yaşadığı sürede toplumun her zaman
içinde olmuş. Toplumun güvenini
sayfa 28 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
kazanmış önderi olmuş,onu yönlendirmiş ve dünya alame nizam
intizam nasıl olacağını göstermiştir.
Efendimiz bu üç önemli görevi
yaparken hepsinde de zirvede olmuş, topluma ve insanlığa örnek
şahsiyet kimlik ve kişilik olmuştur.
Yolcu yolunda gerekse bu yolda
yürürken bu üç özelliği taşımayada
gayret göstermelidir. Sevgi, disiplin ve dengeyi aklından çıkarmamalıdır. Teşkilat ve cemiyetlerde
görev yapacağım diye birilerine
yardım edeceğim diye, asıl yardım
edeceği aile ve çocuklarının zamanından çalmamalıdır. Aile ve çocuklarımla ilgileneceğim diye de
cemiyet ve toplumdan geri kalmamalıdır.
Modern hayat tarzının kıskacından, negatif olumsuzluklarından
kurtulmak isteyen yukarıdaki örnek
ve önerileri göze almak zorundadır.
Bunu yapmamız bize tekrar yolcu
olduğumuzu ve bir yolda yürüdüğümüzü hatırlatacaktır. Kendimize
yeniden özgüven sağlayacaktır. Israrlı şekilde gerçekten işimiz olan
şeyleri takip etmemizi sağlayacaktır. İşimizi özel bir zevk olarak yapma gayreti verecektir. Çevreyi doğru şekilde tanımamızı ve doğru
strateji geliştirmemize yol açacaktır.
Amacımız modern bir hayat
içinde, yol yürürken modern hayatın içinde kaybolmadan varlığımızı
“Çokluk ve ayrıntılar
sizleri öylesine oyaladı
ki” diye Yaradan bizi kitabında uyarıyor. Hayatımızın dengede disiplinli
bir şekilde gitmesi için
ikaz ediyor. Ama ne duyanımız ne de kulak verenimiz var. Bizi bir yerlere
alıp götüren adeta sürükleyen birşeyler var. Bir
akıntıya kendimizi kaptırmışız, haberimiz yok.
Nereden geldik nereye gidiyoruz; bu soruları ne
düşünecek, ne de cevaplayacak vaktimiz var. Hemen halletmemiz, bitirmemiz gereken işler var,
üstelik bunlar bitmeden
yenileri sırada bekliyor.
hissettirmektir. Yolcu olarak hedefimiz; dürüstlük, güvenilirlik,
saydamlık, toplumsal yararın gözetilmesidir. Çevreye sevgi saygı
ile yaklaşmak, ilgi, iletişim, tanımayla yol almaktır. Yolda yürüyen
bütün yolcuların yolu mübarek olsun. Kutlu doğum etkinlikleri insanlığın yararına ve faydasına olsun.
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 29
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 41
Oradan Buradan
Bir Cuma günü Wetzlar Fatih
Camiinde Cuma namazını kıldık.
Musafaha yapıyoruz, yanımda Abdulkadir İrkin duruyor. Bir ara Sabri Özkan geldi şaka yollu Abdulkadir İrkin`in elini öpmek istedi. Ben
de bu olayı kaçırmadım ve takıldım:
—Şeyhiniz mi oluyor dedim.
Sabri de:
—Evet dedi. Şaka olarak.
Arkasından Tahsin Yılmaz seslendi:
—Yaz, yaz bu adamı yaz dedi.
—Ben de bunu unutmayın yazarım ama hepinizi diye takıldım.
Biraz sonra Abdulkadir İrkin’in
etrafına Tahsin Yılmaz, İrfan Altınküpe, Sabri Özkan ve daha birkaç
kişi toplanmış Cuma sonrası konuşuyorlar.
Ben yine bunlara takıldım:
—Şeyhliğiniz ve müritliğiniz
hayırlı olsun dedim. Hepsi gülüştüler. Ben de bak bu olayı yazıyorum
dedim.
İrfan da takıldı:
Yaz abi bunu da yaz dedi.
Ben de:
—Yazdım gitti İrfan kardeşim
dedim. Hepimiz gülüştük. Sonra
ben oradan ayrıldım. Ve eve doğru
yürüdüm. Aradan bir hafta geçti
geçmedi Perşembe günü Cengiz
Şahbaz kardeşim telefonla aradı:
—Cumartesi işin var mı? dedi.
—Hayır dedim.
—O zaman Rodgau’da üyeler
toplantısı var seninle oraya gidelim.
Pazar günü öğle işin yoksa Rüsselsheim’da nöbet değişikliği var o za-
man da oraya gidelim dedi.
Ben de:
—Olur, kardeş gidelim işim yok
dedim. Cuma günü camide ezandan
önce vaaz dinliyoruz. Bir de baktım
kapıdan Abdulkadir İrkin girdi bana
da eliyle işaret ediyor yazdın mı?
diye. Ben de elimle işaret ettim
oooho çoktan yazdım diye. Boynunu biraz büktü yazma der gibi namazdan sonra dışarıda Abdulkadir
İrkin`i gördüm ve sordum:
—Ne o müritlerin nerede seni
terk mi ettiler dedim. Tam bana cevap verecekti ki geriden Tahsin geldi.
Bu sefer ona:
—Öp şeyhinin elini dedim.
Tahsin de:
—Ne şeyhi ondan şeyh mi olur,
ama abi olarak elini öperim dedi.
Bu sefer Abdulkadir İrkin bana
dönerek:
—Yaz kardeşim yaz sahte şeyhin
sahte müritleri diye yaz deyince
epey gülüştük.
Ve Cumartesi geldi. Cumartesi
günü akşam namazına müteakip yola çıktık önce Bad Homburg’a uğradık. Cengiz kardeşin adaşı Cengiz
kardeşin arabası ile devam ederek
Rodgau’ya gittik. Toplantı güzel bir
atmosferde geçti. Pazar günü olunca Rüsselsheim’a doğru yola çıktık.
Orada da toplantı ve nöbet değişimi
güzel bir atmosferde geçti. Hatta
nöbeti devralan kardeş takıldı:
—Bizi de yaz diye.
Başka bir kardeş de takıldı:
—Rüsselsheim Kahraman’dan
sonra Uysallaşıyor mu diye başlık
at dedi gülüştük. Kardeşlerime ha-
yırlı ve başarılı görevler diliyorum.
RAB’bim doğrudan ayırmasın yalnız bırakıp da şaşırtmasın.
Aradan bir hafta daha geçti yine
bir Cuma geldi Saat 11`e yaklaştı ki
bir telefon baktım kardeşim:
—Abi babamın (Hacarap) durumu iyi değil şimdi doktorda boş
kimse yok yanına git.
—Tamam, kardeşim bize yine
yollar göründü dedim.
Babam (Hacarap) muayene olacağı sırada düşmüş ayakta duramamış tamamen halsiz bir halde imiş.
O heyecanla doktora vardım ki 3 tane acil araba duruyor. Doktor yanındaki bir Türk hemşireyi de beraberinde babamla (Hacarap) göndermiş. Annem de orada annemle beraber eve gittik. Hastanede yatacağından eşyalarını aldım doğru hastaneye gittim. Baktım babam dalgın artık sonuçları bekliyoruz. Derken
apar topar yukarı aldılar, beşinci kata çıkardılar, yer yokmuş ara salonda yatırdılar. Baktım babam (Hacarap) gözünü açmıyor yine takıldım:
—Hani ya burada bir onbeş yaşında Hacarap varmış dedim. Hemen gözlerini açtı eliyle işaret etti
hangi onbeşlik hacarap ve gülümsedi. Ve o anda aklıma geldi birinci
nesilden kimler geldi kimler geçti.
Bir nesil daha erimekte nelerimizi
verdik bize ne kaldı. Kimse kadrimizi bilmedi herkes horladı emeğimizi verdik. Derdi bize kaldı gece
demedik gündüz demedik çalıştık.
Burada yabancı diye horlandık vatanımızda Almancı. Herkes saf bildi elimizdeki avucumuzdakini aldılar. Şimdi ise kaybettiğimiz evlatla-
[email protected]
rımız oldu. Dertlerimizle başbaşa
kaldık. ALLAH bizleri yalnız bırakmasın yeter. ALLAH ne verirse
hayırlısını versin. Belki de bizim
imtihanımız böyle imiş diyerek burada bu konuyu da noktalıyorum.
Ve Dile Gelir Yürek
Hasret kalmak vatana yurda acı
çekmek üç kuruşun karına ve dile
gelir taş bile ve oradaki bir kuşa
seslenerek ondan adeta sorarak dile
gelir şu ezilmiş yürek. O kadar acı
çekmiştir ki dayanacak gücü kalmamıştır. Vatanın her köşesinden bucağından mezarından haber sorar.
Haber getir benim kuşum. Sarp ve
dik o dağlardan, O güzelim bağlardan, Kekik kokulu yaylalardan, Haber getir benim kuşum. Öksüz kalmış çocuklardan, Dul ve yalnız insanlardan, Boynu bükük analardan,
Haber getir benim kuşum. Mezarına gidip ağlayandan, Garip bahtsız
sızlayandan, Yalnız kimsesiz sabredenden, Haber getir benim kuşum.
Salih burda bekler iken, Ömür bazen tekler iken, Günler hızla geçer
iken, Haber getir benim kuşum.
Evet bunca acılardan sonra bazen
insan dile gelip söyleniyor.
Bugünlük de bu kadar deyip sağsalim olur da bir kederimiz olmaz
ise Yaradan da izin verirse gelecek
sayıda buluşmak üzere hakkınızı
helal edin, bizimki de kardeşlerimize helal olsun.
ALLAH’a emanet olun.
Selam ve dua ile.
Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 29
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 30
bulmaca
sayfa 30 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 31
54. sayi pdf
08.03.2011
11:51 Uhr
Seite 32
HAC-UMRE SEYAHAT
Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH
Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen
Telefon: 02237-656 310/311
E-Posta: [email protected] . Web: www.igmghacumre.com
Download