ELEKTROKONVÜLSİF TEDAVİYE BAĞLI HEMODİNAMİK CEVABI

advertisement
T.C.
Sağlık Bakanlığı
Haydarpaşa Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği
Klinik Şefi: Dr. Neşe AYDIN
ELEKTROKONVÜLSİF TEDAVİYE BAĞLI
HEMODİNAMİK CEVABI ÖNLEMEDE
ESMOLOLÜN İKİ FARKLI DOZUNUN
KARŞILAŞTIRILMASI
(UZMANLIK TEZİ)
Dr. Filiz TURAN
İSTANBUL-2009
TEŞEKKÜR
Hastahanemizde huzurlu, güvenli ve düzenli bir çalışma ortamı hazırlayan
başhekimimiz sayın Doç. Dr. Hakan Güven’e,
eğitimim boyunca eşim ve benden her türlü ilgi ve yardımlarını eksik etmeyen
nezaket ve hoşgörü insanı, değerli klinik şefim sayın Uz. Dr. Neşe AYDIN’ a,
ihtisas eğitimim esnasında geniş bilgi ve tecrübelerini esirgemeyen, hastaya ve
mesleğe nasıl saygı duyulması gerektiğini gösteren dürüst insan, değerli klinik şefim
sayın Uz. Dr. Nur AKGÜN’ e,
ihtisasım boyunca engin bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, klinik şef
muavinlerimiz sayın Uz. Dr. Asu ÖZGÜLTEKİN’ e ve Uz. Dr. Emine DİNÇER’ e,
klinik içi ve idari görevlerinin yoğun mesaisi içerisinde gerek eğitimim esnasında
gerekse tezimin hazırlanması aşamasında bilgi, tecrübe, destek ve yardımlarını eksik
etmeyen değerli ağabeyim Uz. Dr. Osman EKİNCİ’ ye,
tez çalışmamda desteklerini esirgemeyen Psikiyatri Klinik Şefi Uz. Dr. Mecit
ÇALIŞKAN’ a, Psikiyatri Kliniği çalışanlarına ve anestezi teknisyenlerine,
eğitimim esnasında emeği geçen bütün Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği
uzmanlarına,
yorucu ve yıpratıcı çalışma şartlarına birlikte göğüs gererek sıkıntılarımızı
hafiflettiğimiz bütün asistan arkadaşlarıma,
benimle birlikte eşime ve kızlarıma da sevgi ve şefkatlerini esirgemeyen,
fedakar anne ve babama,
her zaman maddi ve manevi desteklerini gördüğüm ağabeylerime,
birlikte başladığımız çalışma ve ev hayatında her zaman yanımda bana destek
olan meslek ve hayat arkadaşım, yoldaşım, biricik eşime,
oynayabilmek için akşama kadar yolumu gözleyen, akşam eve geldiğimde ise
bu haklarından feragat edip tez çalışmalarıma müsaade eden(!), hayatımın neşe
kaynakları kızlarım Ayşe Nergis ve Hatice Yeliz’ e ,
ve her şey için …
sonsuz teşekkürler.
Dr. FİLİZ TURAN
-1-
İÇİNDEKİLER
Giriş………….…………..……….. : 3
Genel Bilgiler…………...………. : 4
Materyal ve Metod………..……. : 16
Bulgular…………………….……. : 19
Tartışma……………………..…… : 37
Özet……………………..….…….. : 45
Kaynaklar………………..………. : 47
-2-
GİRİŞ
Elektrokonvülsif tedavi (EKT); farmakolojik tedaviye cevap vermeyen ağır
depresyonların dışında, mani, afektif bozukluklarla seyreden şizofreni, katatoni,
parkinson, nöroleptik malign sendrom gibi bazı psikiyatrik hastalıkların tedavisinde
uygulanmaktadır. Etki mekanizması hâlâ kesin olarak bilinmemekle birlikte temeli,
dışarıdan verilen elektriksel uyarı yoluyla beyinde tipik grand mal epilepsi nöbeti
oluşturulması esasına dayanan yaygın ve etkin bir biyolojik tedavi yöntemidir (1,2).
EKT’nin etkili olabilmesi için “beyinde tipik grand mal epilepsi nöbeti” nin
oluşması yeterlidir ve bu epilepsi nöbetine ait periferdeki tonik-klonik kasılmaların
oluşması, tedavi etkinliği açısından gerekli değildir (3).
EKT uygulaması kısa süreli bir işlem olduğu için, kullanılan anestezikler de kısa
etki süreli ve hızlı derlenme özellikleri taşımalıdır. Bununla birlikte EKT esnasında
oluşturulan nöbetin süresi tedavinin etkinliğinde önemli olduğu için kullanılan ilaçlar
bu süreyi etkilememelidir.
Nöbet esnasında sempatik aktivasyona bağlı olarak gelişen ciddi taşikardi ve
ani hipertansiyon, başta serebrovasküler ve koroner problemler olmak üzere birçok
sistem üzerine olumsuz etki doğuracağından, oluşan bu hemodinamik cevabı
baskılamaya yönelik tedbirler alınmalıdır.
Çalışmamızda EKT esnasında oluşan hemodinamik cevabı önleyebilmek için
kısa etki süreli bir beta adrenerjik blokör olan esmololün iki farklı dozunu
karşılaştırmayı amaçladık.
-3-
GENEL BİLGİLER
EKT’nin Tarihçesi
EKT’nin tarihsel sürecine baktığımızda bir Macar nöropsikiyatri uzmanı olan
von Meduna’nın 1934 yılında, şizofrenik hastalarda parenteral enjeksiyonlarla
epilepsi nöbeti ortaya çıkararak psikotik semptomları anlamlı olarak azalttığını
görüyoruz. Avusturyalı Sakel, 1933 yılında, kaza ile aşırı doz insülin alarak
hipoglisemik koma ve konvülsiyonlar gösteren bir hastanın, mental durumunda
önemli düzelmeler müşahede ederek, şizofrenik hastaları insülin koması ile tedaviye
başlamış, başarılı sonuçlarını yayınlamasından sonra “İnsülin Koma Tedavisi (ICT)”
büyük ilgi görmüş ve 1950’lerin sonuna kadar şizofreni tedavisinde en etkili yöntem
olarak kullanılmıştır. İtalyan nöropsikiyatri uzmanları Ugo Cerletti ve Lucio Bini, 1938
yılında Roma’da, elektrik stimulusu ile nöbet oluşturmayı deneyip, beyinden yüksek
frekanslı elektrik akımı geçirmek suretiyle tipik epilepsi nöbeti ortaya çıkarmayı
başarmışlar ve böylece EKT, tedavi alanına girmiştir (3).
Carletti ve Bini'nin ilk uygulamalarının ardından, 1940'lı yıllarda EKT ciddi
ruhsal bozuklukların tedavisinde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Bu arada, 1951’de
süksinilkolinin güvenilir bir kas gevşetici ilaç olarak kullanıma girmesi ve 1959’da
methoheksitalin anestezik olarak uygulanması ile, EKT'de genel anestezi ve kas
gevşetici ile uygulama yerleşmeye başlamıştır. 1976'da elektrokardiyografi (EKG) ve
elektroensefalografi (EEG) kullanımı rutin kullanıma girmiştir (1).
EKT’de Yöntem
Ampirik bir tedavi yöntemi olan EKT’nin etki mekanizması günümüzde bazı
teorilerle açıklanmaya çalışılmakla birlikte tam olarak hâlâ bilinmemektedir (3).
EKT, özel olarak yapılmış cihazlar kullanılarak, hastanın beyninden 0.1-0.5
saniye süreyle 70-130 voltluk elektrik akımı geçirmek suretiyle grand mal epilepsi
nöbeti ortaya çıkarmaktan ibaret bir tedavi yöntemidir. Elektrik stimulusunun şiddeti
-4-
ve süresi kişisel farklılıklara göre ayarlama gerektirebilir. EKT başlıca, elektrotların
hastanın başına yerleştirilme şekline göre “tek taraflı (unilateral)” ve “çift taraflı
(bilateral)” olarak iki farklı teknikle uygulanmaktadır. EKT uygulamalarının yan etki ve
risklerini azaltmak için son yıllarda, EKT’nin kas gevşeticili anestezi altında
uygulanması ile birlikte, halen geleneksel yöntemlere devam eden ekoller de vardır.
Buna göre günümüzde “geleneksel yöntem (yalın uygulama)” ve “modifiye yöntem
(kas gevşeticili anestezi altında uygulama)” diye iki farklı EKT uygulama yöntemi de
söz konusudur (3).
Elektrokonvülsif tedavi her ne kadar ilaçtan daha hızlı netice verse de, nükslerin
engellenmesi için ilaçların işlemle birlikte kullanımı ve işlemin tekrarlanması
gerekebilir (1,4).
EKT’nin Kontrendikasyonları
EKT uygulaması için Amerikan Psikiyatri Birliği tarafınca kafa içi basıncı artışı
ile seyreden beyin tümörü, serebrovasküler hadiseler ve kanama gibi durumların
dışında mutlak bir kontrendikasyon bulunmamaktadır. Bununla birlikte EKT
uygulamasının riskli olabileceği bazı durumlar arasında son 6 hafta içinde geçirilmiş
miyokard enfarktüsü, feokromasitoma, vasküler anevrizma veya malformasyonlar,
santral sinir sistemi enfeksiyonları, servikal vertebra hastalıkları ve genel anestezi
riskinin yüksek olduğu durumlar sayılabilir. Hayat kurtarıcı olacağı düşünülüyorsa, bu
durumlarda bile, alınacak bazı farmakolojik tedbirlerle risk azaltılarak, EKT
uygulanabilir (1,3).
EKT’de İstenmeyen Etkiler
Elektrokonvülsif tedavi genellikle güvenli bir yöntem olarak kabul edilmektedir.
Ortalama mortalite % 0.02-0.04 arasındadır ve bunun “tek başına, kısa süreli genel
anesteziye” bağlı ölüm oranlarına hemen hemen eşit olduğu görülmektedir. En sık
görülen morbidite ise kognitif bozukluklardır.
-5-
1. Kognitif bozukluklar: EKT’nin yol açtığı kognitif fonksiyon bozukluklarının
şiddeti; elektrik stimulusu, elektrotların yerleşim tarzı, EKT sayısı ve sıklığı, hastanın
yaşı, daha önce mevcut olan serebral fonksiyon bozukluğu gibi faktörlere bağlı
olarak değişir. EKT, üç tip kognitif bozukluğa yol açar (3):
a)Postiktal konfüzyon: EKT bir epilepsi nöbeti ortaya çıkardığı için bütün
hastalar EKT’den sonra birkaç dakikadan birkaç saate kadar geçici konfüzyon
yaşarlar ve çoğu hasta nöbetten hemen sonraki sürede amnestik olduğundan bu
halin de farkında olmaz.
b)İnteriktal
konfüzyon:
Seyrek
olarak
postiktal
konfüzyon
tamamıyla
kaybolmaz ve ağırlaşarak interiktal konfüzyon ve deliryum haline dönüşür. EKT
kümülatif olarak, konfüzyonu arttırır ise de tedavinin kesilmesiyle birkaç gün içinde
konfüzyon kaybolur.
c)Amnezi (anterograd ve retrograd hafıza bozukluğu): EKT uygulamalarına
bağlı olarak sıklıkla ortaya çıkan amnezinin şiddeti ve süresi kişiden kişiye değişir.
Hem retrograd amnezi (EKT işleminden önceki bilgilerin hatırlanmaması) hem de
anterograd amnezi (EKT işleminden sonra öğrenilen yeni bilgilerin muhafaza
edilememesi) görülebilir. Anterograd amnezi tedavinin tamamlanmasından sonraki
günler-haftalar içinde kaybolursa da retrograd amnezi bazen daha uzun sürebilir
(aylarca ve nadiren 1-2 yıl). Unilateral EKT uygulamalarının daha az hafıza
bozukluğu yaptığı kabul edilmektedir.
2. Yetersiz nöbet: EKT uygulaması esnasında bazen, elektrik stimulusun
yetersizliği, derinin geçirgenliğinin az olması, elektrotların uygun yerleştirilmemesi,
kullanılan anesteziğin özelliği veya dozuna bağlı olarak nöbet oluşmayabilir veya
grand mal nöbet yerine yetersiz bir nöbet oluşabilir. Bu durumda yeniden elektrik
stimulusu verilerek nöbet ortaya çıkarılmalıdır (3).
3. EKT’nin kardiyovasküler ve serebral etkileri: Nöbet esnasında ve akut
postiktal dönemde sempatik ve parasempatik otonomik sistem ardışık olarak stimüle
olur. Elektriksel uyarıdan sonra önce 10-15 saniye süren parasempatik sistem
-6-
aktivasyonu neticesinde kalp hızında geçici bir azalma, hemen ardından da belirgin
bir sempatik sistem aktivasyonu oluşur. Yaklaşık 5 dakikalık bu süreçte kalp hızında
önce geçici bir azalma sonrasında ise sempatik stimülasyon ile ciddi taşikardi ve ani
hipertansiyon gelişir (1,2).
EKT, sistemik dolaşımda olduğu gibi beyin dolaşımında da ani bir artışa yol
açar. Böyle belirgin bir artış, EKT’nin yol açtığı katekolamin salınımına bağlı
olabileceği gibi artan serebral oksijen ihtiyacını karşılamak üzere tetiklenen serebral
otoregülasyona da bağlı olabilir (1,2).
EKT’ye bağlı doğrudan nöron hasarı gösterilmemekle birlikte, geçici nörolojik
iskemik bulgular, kafaiçi kanama ve kortikal körlük bildirilmektedir (1,4).
EKT esnasında ciddi taşikardi ve ani hipertansiyon gelişmesi, başta
serebrovasküler ve koroner problemler olmak üzere birçok sistem üzerine olumsuz
etki
doğuracağından,
hastalarda
hemodinaminin
mümkün
olduğunca
stabil
seyretmesi önemlidir ve bunu sağlayabilmek için çeşitli ilaç ve yöntemler
kullanılabilir(1,2):
a) Beta-blokörler: Özellikle kısa etkili beta-blokörler seçilmelidir. İntravenöz
yolla uygulanabilmesi ve kısa yarılanma ömrü nedeniyle kardiyovasküler cevabın
baskılanması için esmolol ve labetalol sıklıkla seçilen ilaçlardır.
b) Kalsiyum kanal blokörleri: Verapamil, ani hemodinamik cevabı baskılarken
konvülsiyon süresini uzatmadığından dolayı EKT’nin etkinliğini azaltmamaktadır.
Diğer bir kalsiyum kanal blokörü olan diltizem ise konvülsiyon süresini uzattığı için
kullanımı tavsiye edilmemektedir.
c) Doğrudan etkili vazodilatörler: Nitrogliserin EKT’den önce uygulandığında
ortalama arter basıncını etkin şekilde düşürürken, nitroprussit de benzer şekilde
sistemik arter basıncındaki artışı baskılamaktadır.
-7-
d) Lokal anestetikler: Lidokain de bu amaçla kullanılmış ancak hemodinamik
cevabı yeteri kadar önleyemediği gibi doza bağlı olarak konvülsiyon süresini
uzatmıştır (1).
Çalışmamızda EKT esnasında oluşan hemodinamik cevabı önleyebilmek için
kısa etki süreli bir beta adrenerjik blokör olan esmololün iki farklı dozunu
karşılaştırmayı amaçladık.
4. EKT’nin diğer istenmeyen yan etkileri
Geleneksel EKT uygulamalarında baş ağrısı, bulantı, adale ağrıları, uzayan
apneya bağlı hipoksi, serum potasyum seviyesinde hızlı yükselme, kırık ve çıkıklar
(sıklıkla diş, torakal vertebra, kosta, asetabulum, humerus boynu ve femur kırığı ile
çene ve omuz çıkığı) görülebilir.
EKT esnasında hastaların çoğunda kas-iskelet sistemi problemleri, solunum ve
hava yolları ile ilgili sıkıntılar ve hemodinamik fizyolojik cevapların ortaya çıkması,
işlemin genel anestezi altında ve kas paralizisi sağlanarak uygulanması ihtiyacını
doğurmuştur (1,4).
EKT’DE ANESTEZİK YAKLAŞIM
EKT’de kullanılacak ideal bir anestezik, hızlı indüksiyon ve derlenme sağlamalı,
etki süreleri kısa olmalı, vücutta birikmemeli, yan etkisi olmamalı, bunun yanı sıra
EKT’nin de etkinliğini azaltmamalıdır (1,2,5).
15 saniyenin altında ve 120 saniyenin üzerindeki konvülsiyon süreleri EKT’nin
başarısızlığına neden olabilir. Anesteziklerin pek çoğu doza bağlı olarak konvülsiyon
sürelerine etki etmektedir. Bu yüzden ideal bir konvülsiyon süresi sağlamakla, yeterli
bir anestezi derinliği sağlamak arasında çok hassas bir denge vardır. Bunun için
EKT yapılacak bütün hastalar, uygulamadan önce bir psikiyatrist ve anestezist
-8-
tarafından birlikte değerlendirilmelidir. Böylece tedavinin etkinliği artırılırken,
muhtemel yan etkiler de azaltılmaktadır (1,2,5).
Özellikle tekrarlanan ve bipolar elektrot yerleşimli uyarılar bradikardi ve
hipersalivasyona yol açmaktadır. Fakat bu cevabın baskılanmasında antikolinerjik
premedikasyon kullanımı ise tartışmalıdır. Çünkü bu uygulama, kısa süreli ve geçici
olan bu parasempatik cevabı takip eden sempatik deşarjın şiddetini artırarak,
miyokardın iş yükünü ve oksijen ihtiyacını artırmaktadır (1).
Preanestezik
hazırlıkta
hastaların
anestezi
öncesi
açlık
süreleri
tamamlanmalıdır. Gebeliğin son üç ayı içinde olanlar, obez hastalar ile acil
müdahale gereken tok hastalar için regürjitasyon ve aspirasyona karşı tedbirli
olunmalıdır. Anestezi altında EKT yapılacak odada acil resüssitasyon şartları
hazırda tutulmalıdır. Bunun için monitör, oksijen sistemi, ambu, anestezi maskesi,
laringoskop, endotrakeal tüp, laringeal maske, anestezi cihazı ve defibrilatör
bulundurulmalıdır. Hastaların arteriyel tansiyonları, EKG, EEG ve periferik oksijen
saturasyonları ile nöbet süreleri takip edilmelidir. Uygulama sonrası erken dönemde
de hastalar muhtemel komplikasyonlara karşı yakın takibe alınmalıdır.
EKT’de Kullanılan Başlıca Anestezikler (1):
1. Kısa etkili barbitüratlar
Metoheksital, bütün dünyada yaygın olarak kullanılan kısa etkili barbitürattır.
Doza bağlı olarak konvülsiyon eşiğini artırırken süresini de kısaltmaktadır. Diğer bir
kısa etkili barbitürat olan tiyopental de konvülsiyon süresini kısaltmaktadır ve EKT’de
tavsiye edilen ortalama dozu 1.5-2.5 mg/kg’dır (6).
2. Propofol
Propofol de barbitüratlar gibi antikonvülsan etkiye sahip bir hipnotiktir.
Konvülsiyon süresini doza bağlı olarak azaltır. Propofolün hemodinamik cevabı ve
-9-
kafa içi basıncını diğer anesteziklere göre daha etkin olarak baskılar ve derlenme
süresi daha hızlıdır (7). EKT’de kullanılan ortalama dozu 0.75-1.5 mg/kg’dır.
3. Etomidat
Etomidat; metoheksital, tiyopental ve propofol ile karşılaştırıldığında en uzun
konvülsiyon süresi sağlayan ilaçtır. Yüksek elektriksel uyarıya karşın kısa
konvülsiyon süresi olan hastalarda özellikle seçilir
(8)
mg/kg’dır.
ve
Kardiyovasküler
cevabı
barbitüratlar
. Önerilen dozu 0.15-0.3
propofol
kadar
etkin
baskılayamamakta ve daha sıklıkla EKT sonrası konfüzyona ve kusmaya yol
açmaktadır (2,5).
4. Ketamin
Ketamin konvülsiyon süresini uzattığından dolayı yüksek elektrik uyarısına
rağmen yeterli konvülsiyon süresi sağlanamayan hastalarda tercih edilebilir. Ancak
ilacın kendisinin de hipertansiyon ve taşikardi yapıcı etkisinin bulunması, EKT’de
kullanımını kısıtlamaktadır (9).
5. Benzodiyazepinler
Belirgin antikonvülsan etkileri nedeniyle benzodiyazepinler konvülsiyon eşiğini
yükseltirken nöbet süresini de kısaltırlar.
6. İnhaler anestezik
EKT için volatil bir anestezik, uygulamasının uzun zaman alması ve teknik
güçlüğü, ortamı kirletmesi, intravenöz anestetiklere karşı bariz bir üstünlüğünün
olmaması gibi nedenlerle pek tercih edilmemektedir. Ancak sevofluran, gebeliğin geç
dönemlerinde EKT sonrasındaki uterin kontraksiyonları azaltabileceği için faydası
olabilir (2).
- 10 -
7. Kas gevşeticiler
EKT uygulamalarına bağlı şiddetli kas ağrısı ve ciddi kas-iskelet hasarlarından
koruyabilmek maksadıyla genel anestezi altındaki hastaya işlem öncesinde
nöromusküler blokör verilmesi, sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Kısa etki süresi
nedeniyle süksinilkolin, EKT’de en sık kullanılan kas gevşetici ilaçtır. Ancak
bradikardi yapma ihtimali, kas ağrısı oluşturabileceği, malign hipertermi riski,
psödokolinesteraz enzim defektinde etkisinin uzaması, malign nöroleptik sendrom,
katatonik şizofreni ve organofosfat zehirlenmelerinde kullanımının riskli olabileceği
unutulmamalıdır. EKT’de ortalama tavsiye edilen dozu 0.5 mg/kg’dır. Kısa etki süreli
bir nondepolarizan ilaç olan mivakuryum, süksinilkolinin sakıncalarından dolayı ona
iyi bir alternatif olabilir. Ortalama tavsiye edilen dozu 0.15-0.25 mg/kg’dır. Yüksek
dozlarda histamin salınımına yol açabilmekte ve etkisinin antikolinesterazlarla geri
döndürülmesi gerekmektedir. Atrakuryum, sisatrakuryum, vekuronyum, rokuronyum
gibi diğer kas gevşeticiler ise EKT uygulamalarında rutin kullanımı olmayan
ilaçlardandır (2).
Sonuç olarak,
EKT uygulaması kısa süreli bir işlem olduğu için, kullanılan anestezikler de kısa
etki süreli ve hızlı derlenme özellikleri taşımalıdır. Bununla birlikte EKT esnasında
oluşturulan nöbetin süresi tedavinin etkinliğinde önemli olduğu için kullanılan ilaçlar
bu süreyi etkilememelidir. EKT esnasındaki sempatik deşarj, başta kardiyovasküler
ve serebrovasküler olmak üzere morbidite riskini artıracağından dolayı hemodinamik
cevabı baskılamaya yönelik tedbirler alınmalıdır.
- 11 -
ESMOLOL
Esmololün kimyasal yapısı
Kimyasal adı “metil 3- [ 4- [ 2- hidroksi- 3- (propan- 2- ylamino) propoksi]
fenil] propanoat” olan esmolol, etkisi hızlı başlayan ve çok kısa süreli olan beta-1
selektif (kardiyoselektif) adrenerjik reseptör blokörüdür.
Molekül ağırlığı 295.374 g/mol ve formülü C16H25NO4 olan esmololün suda
çözünürlüğü çok fazladır ve alkolde serbestçe çözünür. Esmolol hidroklorürün pH
7.0’daki partisyon katsayısı (oktanol/su) 0.42’dir. Hidrofilik özelliğinden dolayı kanbeyin bariyerinden geçemez (12,13,14).
Farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri:
Terapötik dozlarda intrensek sempatomimetik veya membran stabilize edici
aktivitesi yoktur. İntravenöz infüzyondan sonra dağılım yarı ömrü 2 dakika,
eliminasyon yarı ömrü yaklaşık 9 dakikadır. İnfüzyonun devam ettiği sürece beta-1
blokaj etkileri devam eder. Esmolol terapötik dozlarda kalp hızını azaltır, sinüs
siklusu süresinde artış sağlar, atriyum ile his demeti arasındaki ileti hızında
- 12 -
azalmaya sebep olur. Bu özellikleri sayesinde esmolol, kalp hızı ve kan basıncının
acil kontrolünde tercih edilebilecek kullanışlı bir ilaçtır. Esmololün oluşturduğu beta
blokajın derecesi, ilacın serumdaki seviyesiyle orantılıdır. Esmolol, terapötik
dozlarda kalp kasında bulunan beta-1 reseptörleri inhibe etmekle birlikte, yüksek
dozlarda bronş ve damar kaslarında bulunan beta-2 reseptörleri de inhibe etmektedir
(10,11,15)
.
Esmolol, ester bağlarının eritrosit sitozolündeki esterazlar tarafından hidrolizi ile
hızla metabolize olur. Plazma kolinesterazları ve eritrosit membranındaki asetilkolin
esterazlar hidrolizden sorumlu değildir. Metabolizması hepatik ya da renal kan
akımından etkilenmez. Esmololün total vücut klirensi 20 l/kg/h, dağılım yarı ömrü
yaklaşık 2 dakika ve eliminasyon yarı ömrü yaklaşık 9 dakikadır. 50-300 mcg/kg/dk
dozlarında kararlı durum kan düzeylerine 5 dakika içinde ulaşılır (16,17).
Kandaki kararlı durum düzeyleri infüzyon süresince korunur. Bu özelliği, ilacın
hasta cevabına göre titre edilebilme imkanını sağlar. Ancak infüzyonun sona
ermesinden sonra kararlılık hızla azalır. Bolus uygulamasından sonra kalp hızı
üzerine pik etkisi ise 1.dakikada, kan basıncı üzerine pik etkisi ise 2. dakikada başlar
(18)
.
Kandan hızla elimine edildiğinden ilacın % 2’si idrarla değişmeden hızla atılır.
Esmololün metabolizasyonu sonucu serbest asit ve metanol oluşur. Asit mataboliti
esmolol aktivitesinin 1/1500’üne sahiptir, ancak kandaki düzeyleri beta blokaj etkisi
göstermez. Renal yetmezlikte kan düzeyleri artabilir, ancak toksik etki beklenmez.
Esmolol insan plazma proteinlerine (albumin) %50 oranında, asit metaboliti %10
oranında bağlanır (18).
Kullanımı
Esmolol, antihipertansif ve antiaritmik amaçla kullanılabileceği gibi, uyarılara
cevaben oluşan sempatik aktiviteyi baskılamada,
iskemik
kalp hastalıkları
tedavisinde, hipertiroidi krizinde ve hipertrofik kardiyomiyopati (pulmoner arter
akışını ve arteriyal oksijen satürasyonunu düzeltmek amacıyla) gibi durumlarda da
- 13 -
kullanılabilir. Esmolol tek doz ya da infüzyon şeklinde uygulanabilir. Tek doz
uygulama dozu 0.5-3 mg/kg iken infüzyon dozu 300-500 mcg/kg/dk 1 dakikalık
yükleme sonrası 50-300 mcg/kg/dk idame şeklindedir.
Yan Etkiler
1. Bronkokonstrüksiyon: Esmolol esas olarak kalp kasında yerleşmiş olan
beta-1 reseptörleri inhibe etmektedir ancak yüksek dozlarda esas olarak bronşiyal ve
vasküler kas yapılarında yerleşmiş olan beta-2 reseptörlerini de inhibe etmeye
başlar.
2. Hipotansiyon: Doza bağlı olarak meydana gelir ve dozun azaltılması ya da
ilacın kesilmesi sonrası düzelir.
3. Bradikardi: Genelde bolus dozlarında görülebileceği gibi infüzyon esnasında
da görülebilir. Dozun azaltılması veya ilacın kesilmesi ile düzelir. Beklenmeyen bir
yan etkidir.
4. Santral Sinir Sistemi Bulguları: Baş dönmesi, uyuklama, konfüzyon, baş
ağrısı, ajitasyon gibi yan etkiler ortaya çıkabilir.
5. Metabolik ve Endokrin Sistem: Beta blokör ilaçların glukoz metabolizması
üzerine olumsuz etkileri vardır. Bu etkiler, pankreastan insülin salgılanmasını ve
dokuların insüline duyarlılığını azaltmasına bağlıdır. Diğer yandan, insülin veya
sulfonilüre
türevi
oral
antidiyabetik
ilaç
kullanan
hastalarda,
hipoglisemiyi
tamponlamaya çalışan refleks sempatoadrenal etkinliği azalttığı için hipogliseminin
şiddetini ve süresini artırır. Ayrıca hipogliseminin haberci belirtilerini maskeleyebilir.
Glukoz metabolizması ile ilgili bu yan etkiler kardiyoselektif ilaçlarla daha seyrek
görülür (19).
6. Gastrointestinal Sistem Bulguları: Bulantı, kusma, dispepsi, konstipasyon
ve ağızda kuruluk gibi yan etkiler görülebilir.
- 14 -
7. Cild: Uygulama yerinde enflamasyon, sertleşme, yanma hissi, tromboflebit
gibi lokal yan etkiler görülmüştür. Bu etkiler ilacın 5 mg/mL gibi uygun dilüsyonda
hazırlanması ile engellenebilir.
Kontrendikasyonlar
Kalp atım hızının 50 atım/dakika’nın altında olduğu bradikardi, birinci derecenin
üzerinde kalp bloğu, aort stenozu, şok, konjestif kalp yetmezliği, obstrüktif periferik
damar hastalıkları, ağır bronşiyal astım ve ilaca karşı bilinen alerji varlığı
durumlarında kontrendikedir. Sol ventrikül fonksiyon kusuru, hipotansiyon ve hafif
bronşiyal astımı olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır (20).
Çalışmamızda EKT esnasında oluşan hemodinamik cevabı önleyebilmek için
kısa etki süreli bir beta adrenerjik blokör olan esmololün iki farklı dozunu
karşılaştırmayı amaçladık.
- 15 -
MATERYAL VE METOD
Çalışmamıza, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik
Kurulu onayı alındıktan sonra başlandı. Çalışmamız, 1 Eylül 2008 ile 1 Haziran 2009
tarihleri arasında Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri
Kliniği EKT Odası’nda 20 vaka üzerindeki toplam 60 EKT seansında yapıldı
(Maksimum kalp hızı ölçümleri için yapılan Power analizde 0,95 power ile 0,01
yanılma seviyesinde çalışmaya alınması gereken vaka sayısı 15 olarak saptandı.
Çalışmamızı 20 vaka ile gerçekleştirdik). Hastaların anestezi öncesi muayeneleri
yapılarak laboratuar bulguları değerlendirildi. Çalışmamıza, kendisi ve yakınlarının
sözlü ve yazılı rıza gösterdiği, 18 yaş üzeri, en az üç seans EKT uygulanacak ASA13 risk grubundaki 20 hasta dahil edildi. Beta blokör, dijital veya kalsiyum kanal
blokörü kullanımı ve hipotansiyon hikayesi, AV blok, aritmi, sinüs bradikardisi, kronik
obstrüktif akciğer hastalığı, diyabet, kalp yetmezliği, astım, karaciğer hastalığı,
böbrek yetmezliği, ilaç allerjisi hikayesi, gebe veya emzirmekte olan hastalar ile
bazal tansiyon arteriyel değeri 100/60 mmHg’nın ve kalp hızı 60 atım/dk’nın altında
olan hastalar çalışma dışı bırakıldı (çalışma süresince EKT planlanan 34 hastadan
toplam 14 hastanın üçü diyabet, altısı gebe, ikisi bazal tansiyon arteriyel değeri
100/60 mmHg’nın altında, ikisi kalp hızı 60 atım/dk’nın altında olduğu için, bir hasta
da ikinci seansında EKT’nin sonlandırılması nedeni ile çalışma dışı bırakıldı).
Hastalar, her seans için, işlemden yaklaşık 30 dakika önce 0.5 mg intramuskuler
atropin ile premedike edildi. EKT Odası’na alındığında noninvaziv olarak EKG,
periferik oksijen satürasyonu (SpO2) ,sistolik arter basıncı (SAB) ,diyastolik arter
basıncı (DAB) ve ortalama arter basıncı (OAB), PETAŞ KMA 265 R cihazı ile
monitörize edilerek hastaların bazal ölçümleri kaydedildi. Sol el dorsal yüzden 22 G
kanül ile damar yolu açılarak izotonik salin intravenöz infüzyonu başlandı.
Elektroensefalografi (EEG) ve elektromyografi (EMG) elektrodları bağlandı. Sağ
dirsek üstüne tansiyon manşonu bağlandı ve anestezi indüksiyonunun hemen
öncesinde radiyel arter atımının hissedilemediği en az basınca kadar şişirildi. Genel
anestezi için 0.75 mg/kg propofol, kas gevşemesi için de 0.5 mg/kg süksinilkolin
kullanıldı. Hastalar, Ohmeda Anesthesia Sistem (Excel 210) yarı kapalı mekanik
ventilasyon sisteminde maske ile ventile edildi. İndüksiyonun hemen sonrasında
- 16 -
çalışma ilacı verildi. Çalışma ilacı verilmesinin ikinci dakikasında Thymatron system4
bipolar EKT cihazı ile EKT uygulandı. Nöbet aktivitelerinin takibinde hem EEG
kayıtları, hem EMG kayıtları, hem de manşon bağlanan ekstremitedeki kasılma
süresinin kronometre ile ölçülen kayıtları tutuldu. Çalışmamızda nöbet süresi olarak
EEG kayıtları esas alındı. Bununla birlikte hastaların çalışma ilacı verilmeden evvel
(bazal) ve EKT sonrası 1., 3., 5., 10. ve 15. dakikalarda kalp atım hızı ile SAB, DAB,
OAB ve EKT sonrasındaki maksimum nabızları kaydedildi.
İkişer gün arayla haftada üç defa EKT uygulanacak hastalardan, ilk EKT
seansındaki ölçümleri kontrol grubu olarak Grup 1 diye adlandırıldı ve bu hastalara
çalışma ilacı olarak anestezi indüksiyonundan hemen sonra plasebo %0.9 sodyum
klorür uygulandı. İlk EKT seansında hipertansiyon ve taşikardisi olan aynı hastanın
ikinci EKT seansında anestezi indüksiyonunun hemen sonrasında 0.5 mg/kg
esmolol verildi ve kaydedilen ölçümler ile oluşturulan gruba, Grup 2 adı verildi.
Benzer şekilde aynı hastanın üçüncü EKT seansında anestezi indüksiyonunun
hemen sonrasında 1 mg/kg esmolol verildi ve kaydedilen ölçümler ile oluşturulan bu
gruba da Grup 3 adı verildi. Böylece 20 hastanın üçer farklı zamandaki uygulamaları
ile 60 tedavinin verileri toplanmış oldu. İlaçlar proje çalışması sorumlusu tarafından
hazırlanarak çalışma ekibine enjektör içinde verildi. Çalışma ekibi verilen ilacın dozu
ve cinsi hakkında bilgi sahibi olmadan uyguladı ve kayıtları tuttu.
Hastada sistolik arter basıncı bazal değerin %30 altına indiğinde kolloid mayii
infüzyonu uygulanması, ortalama arter basıncı 60 mmHg altına indiğinde ise efedrin
5 mg dozlarla titre edilerek tansiyon arteriyelin regüle edilmesi ve efedrin verilen
hastaların çalışma dışı bırakılması planlandı. Kalp hızının 50 atım/dk’nın altında
gözlendiği bradikardi tedavisinde atropinin 0.5 mg’lık dozları kullanılması ve atropin
verilen hastaların çalışma dışı bırakılması planlandı.
İstatistiksel İncelemeler
Maksimum kalp hızı ölçümleri için yapılan Power analizde 0.95 power ile
0.01 yanılma seviyesinde çalışmaya alınması gereken vaka sayısı 15 olarak
- 17 -
saptanmışken
çalışmamızı
20
vaka
ile
gerçekleştirdik.
Bulguların
değerlendirilmesinde, istatistiksel analizler için NCSS 2007&PASS 2008
Statistical
Software
(Utah,
USA)
programı
kullanıldı.
Çalışma
verileri
değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (ortalama, standart
sapma) yanısıra normal dağılım gösteren niceliksel verilerin tekrarlayan
ölçümlerinin
karşılaştırılmasında
Repeated
Measures
test
(tekrarlayan
ölçümlerde varyans analizi), post hoc (ikili karşılaştırma) değerlendirmelerinde
ise Paired Samples t test kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında,
anlamlılık p<0.05 seviyesinde değerlendirildi.
- 18 -
BULGULAR
Çalışma, 1 Eylül 2008 ile 1 Haziran 2009 tarihleri arasında Haydarpaşa
Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği EKT Odası’nda 20 vaka
üzerindeki 60 EKT uygulamasında yapıldı. Vakaların yaşları 26 ile 38 arasında
değişmekte olup ortalama yaş 31,75±3,71’dir.
Vakaların 11’i (%55) kadın, 9’u
(%45) erkektir. Çalışmaya alınan 20 vakaya önce plasebo verilerek ölçümleri alındı
ve bu ölçümler “Grup 1” olarak adlandırıldı. İkinci seferinde aynı vakalara esmolol
0.5 mg/kg verildi bu ölçümler “Grup 2” olarak adlandırıldı. Son olarak aynı vakalara
esmolol 1 mg/kg verilerek ölçümleri alındı bu da “Grup 3” olarak tanımlandı.
Cinsiyet
Erkek
45,0%
Kadın
55,0%
Şekil 1: Vakaların cinsiyetlere göre dağılımı
Tablo 1: Demografik özelliklerin ve akım şiddeti(%)’nin dağılımı
Min-Max
Ort±SD
Yaş(yıl)
26-38
31,75±3,71
Ağırlık(kg)
64-80
71,65±5,03
Akım Şiddeti
10-30
19,00±6,19
N
%
Kadın
11
55
Erkek
9
45
Cinsiyet
- 19 -
Akım
şiddeti
%10
ile
%30
arasında
değişmekte
olup
ortalama
%19.0±6,19’dır. Vakaların vücut ağırlıkları 64 kg ile 80 kg arasında değişmekte olup
ortalama 71,65±5,3 kg’dır.
Tablo 2: Sistolik arter basıncı ölçümlerinin gruplara göre değerlendirmesi
Grup 1
Grup 2
Grup 3
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
Bazal
125,15±13,68
125,20±12,65
124,40±12,24
0,728
1. Dakika
174,00±22,37
145,60±12,39
135,80±12,36
0,001**
3. Dakika
152,85±12,65
129,25±11,01
126,35±11,43
0,001**
5. Dakika
142,30±12,96
120,45±10,99
116,40±11,27
0,001**
10. Dakika
130,60±15,17
122,85±10,87
120,65±9,84
0,003**
15. Dakika
128,00±15,36
123,20±11,19
122,50±10,44
0,161
SKB
+
Repeated Measures test
+
p
**p<0,01
Tablo 3: Sistolik arter basıncı ölçümlerinin Post Hoc değerlendirmeleri
Grup 1-Grup 2
SKB
++
Grup 1-Grup 3
++
p
p
Grup 2-Grup 3
++
p
0,978
0,728
0,554
1. Dakika
0,001**
0,001**
0,001**
3. Dakika
0,001**
0,001**
0,062
5. Dakika
0,001**
0,001**
0,006**
10. Dakika
0,001**
0,001**
0,114
15. Dakika
0,054
0,058
0,467
Bazal
++
Paired samples t test
**p<0,01
Bazalde alınan sistolik arter basıncı ölçümleri arasındaki fark istatistiksel
olarak anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 2). Grup 1 ile Grup 2, Grup 1 ile Grup 3 ve
- 20 -
Grup 2 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo
3).
EKT sonrası 1.dakikadaki sistolik arter basıncı ölçümleri arasındaki farklar
ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 2). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 3).
EKT sonrası 3.dakikadaki sistolik arter basıncı ölçümleri arasındaki farklar
ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 2). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde görülen değişim ise anlamlı değildir (p>0,05)
(Tablo 3).
EKT sonrası 5.dakikadaki sistolik arter basıncı ölçümleri arasındaki farklar
ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 2). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 3).
EKT sonrası 10.dakikadaki sistolik arter basıncı ölçümleri arasındaki farklar
ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 2). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
- 21 -
3’de sistolik arter basıncı ölçümlerinde görülen değişim ise anlamlı değildir (p>0,05)
(Tablo 3).
EKT sonrası 15. dakikadaki sistolik arter basıncı ölçümleri arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0,05) (Tablo 2). Grup 1 ile
Grup 2, Grup 1 ile Grup 3 ve Grup 2 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak
anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 3).
Tablo
4:
Sistolik
arter
basıncı
ölçümlerinin
her
grupta
bazale
göre
değişimlerinin değerlendirmesi
Grup 1
SKB
++
Bazal- 1. dak
Bazal- 3. dak
Grup 2
++
p
0,001**
0,001**
p
Grup 3
++
p
0,001**
0,001**
0,001**
0,059
Bazal- 5. dak
0,001**
0,001**
0,001**
Bazal- 10. dak
0,005**
0,057
0,005**
Bazal- 15. dak
0,170
0,058
0,094
++
Paired samples t test
**p<0,01
Grup 1 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1.dakikadaki sistolik
arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0,01). EKT sonrası 3., 5. ve 10.dakikalarda sistolik arter basıncı ölçümleri bazele
göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek olarak saptanmıştır (p<0,01). Sistolik arter
basıncı ölçümlerinde bazale göre 15.dakikadaki değişim istatistiksel olarak anlamlı
değildir (p>0,05) (Tablo 4).
Grup 2 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1.dakikadaki sistolik
arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0,01). EKT sonrası 3. ve 5.dakikalarda sistolik arter basıncı ölçümleri bazale göre
istatistiksel olarak anlamlı yüksek olarak saptanırken (p<0,01), EKT sonrası 10. ve
15.dakikalardaki bazale göre olan değişim istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05)
(Tablo 4).
- 22 -
Grup 3 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1.dakikadaki sistolik
arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0,01). Bazale göre EKT sonrası 3.dakikadaki sistolik arter basıncındaki değişim
anlamlı bulunmazken (p>0,05), 5. ve 10.dakikalarda sistolik arter basıncı ölçümleri
bazale göre istatistiksel olarak anlamlı düşük olarak saptanmıştır (p<0,01). Sistolik
arter basıncı ölçümlerinde bazale göre 15.dakikadaki değişim istatistiksel olarak
anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 4).
SKB Ölçümleri
ort
200
**
180
**
**
160
**
140
120
100
80
60
40
20
0
Bazal
**p<0,01
1. Dakika
3. Dakika
Grup I
5. Dakika
Grup II
10. Dakika
15. Dakika
Grup III
Şekil 2: Sistolik arter basıncı ölçümlerinin gruplara göre dağılımı
- 23 -
Tablo 5: Diyastolik arter basıncı ölçümlerinin gruplara göre değerlendirmesi
Grup 1
Grup 2
Grup 3
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
79,75±7,71
78,90±8,57
78,05±7,40
0,468
1. Dakika
114,15±10,27
99,10±7,04
91,55±6,36
0,001**
3. Dakika
99,10±7,34
88,75±7,39
83,45±6,05
0,001**
5. Dakika
88,50±5,85
80,35±6,21
76,20±6,69
0,001**
10. Dakika
82,80±6,16
78,05±5,42
73,80±6,85
0,001**
15. Dakika
79,80±5,75
78,10±6,74
75,85±7,63
0,010*
DKB
Bazal
+
Repeated Measures test
*p<0,05
+
p
**p<0,01
Tablo 6: Diyastolik arter basıncı ölçümlerinin Post Hoc değerlendirmeleri
Grup 1-Grup 2
DKB
++
Grup 1-Grup 3
++
p
Grup 2-Grup 3
++
p
p
0,677
0,285
0,512
1. Dakika
0,001**
0,001**
0,001**
3. Dakika
0,001**
0,001**
0,002**
5. Dakika
0,001**
0,001**
0,018*
10. Dakika
0,007**
0,001**
0,006**
15. Dakika
0,253
0,010*
0,246
Bazal
++
Paired samples t test
*p<0,05
**p<0,01
Bazalde alınan diyastolik arter basıncı ölçümleri arasındaki fark istatistiksel
olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05) (Tablo 5). Grup 1 ile Grup 2, Grup 1 ile Grup 3
ve Grup 2 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05)
(Tablo 6).
EKT sonrası 1.dakikadaki diyastolik arter basıncı ölçümleri arasındaki
farklar ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 5). Anlamlılığın
hangi gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e
göre Grup 2’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde
- 24 -
anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’te diyastolik arter basıncı
ölçümlerinde görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye
göre Grup 3’te diyastolik arter basıncı ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 6).
EKT sonrası 3.dakikadaki diyastolik arter basıncı ölçümleri arasındaki
farklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 5). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 6).
EKT sonrası 5.dakikadaki diyastolik arter basıncı ölçümleri arasındaki
farklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 5). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde yine anlamlı düşüş saptanmıştır (p<0,05)
(Tablo 6).
EKT sonrası 10.dakikadaki diyastolik arter basıncı ölçümleri arasındaki
farklarda istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 5). Anlamlılığın
hangi gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e
göre Grup 2’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde
anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de diyastolik arter basıncı
ölçümlerinde görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye
göre Grup 3’de diyastolik arter basıncı ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 6).
EKT sonrası 15.dakikadaki diyastolik arter basıncı ölçümleri arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir (p<0,05) (Tablo 5). Anlamlılık Grup
1 ile Grup 3 vakaların diyastolik ölçümleri arasındaki farktır (p<0,05). Grup 1 ile Grup
2 ve Grup 2 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05)
(Tablo 6).
- 25 -
Tablo 7: Diyastolik arter basıncı ölçümlerinin her grupta bazale göre
değişimlerinin değerlendirmesi
Grup 1
DKB
++
Grup 2
++
p
p
Grup 3
++
p
Baz- 1. dak
0,001**
0,001**
0,001**
Baz- 3. dak
0,001**
0,001**
0,001**
Baz- 5. dak
0,001**
0,424
0,334
Baz- 10. dak
0,022*
0,595
0,004**
Baz- 15. dak
0,963
0,565
0,055
++
Paired samples t test
**p<0,01
Grup 1 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1.dakikadaki diyastolik
arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0,01). EKT sonrası 3. ve 5.dakikalarda diyastolik arter basıncı ölçümleri bazale
göre istatistiksel olarak anlamlı yükseliş p<0,01 seviyesinde;
10.dakikadaki
ölçümlerle arasındaki fark ise p<0,05 seviyesinde anlamlı bulunmuştur. Diyastolik
arter basıncı ölçümlerinde bazale göre 15.dakikadaki değişim ise istatistiksel olarak
anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 7).
Grup 2 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1. ve 3.dakikalarda
diyastolik arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Diyastolik arter basıncı ölçümlerinde bazale göre 5., 10. ve
15.dakikalardaki değişim istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 7).
Grup 3 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1.dakikadaki diyastolik
arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0,01). Bazale göre EKT sonrası 3.dakikadaki fark da istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Bazale göre EKT sonrası 5.dakikadaki değişim anlamlı
bulunmazken (p>0,05), 10.dakikada diyastolik arter basıncı ölçümleri bazale göre
istatistiksel olarak anlamlı düşük olarak saptanmıştır (p<0,01). Diyastolik arter basıncı
ölçümlerinde bazale göre 15.dakikadaki değişim istatistiksel olarak anlamlı değildir
(p>0,05) (Tablo 7).
- 26 -
DKB Ölçümleri
ort
120
**
**
100
**
**
*
80
60
40
20
0
Bazal
*p<0,05; **p<0,01
1. Dakika
3. Dakika
Grup I
5. Dakika
Grup II
10. Dakika
Grup III
Şekil 3: Diyastolik ölçümlerin gruplara göre dağılımı
- 27 -
15. Dakika
Tablo 8: Ortalama arter basıncı ölçümlerinin gruplara göre değerlendirmesi
Grup 1
Grup 2
Grup 3
+
OAB
p
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
94,95±8,72
94,30±9,31
93,50±8,12
1. Dakika
134,15±13,07
114,60±8,00
106,35±7,38
3. Dakika
116,95±7,63
102,30±7,73
97,65±6,85
5. Dakika
106,35±7,61
93,75±6,88
89,60±6,92
10. Dakika
98,70±8,76
92,95±6,25
89,40±7,02
15. Dakika
95,85±8,39
93,20±7,53
91,40±7,55
Bazal
+
Repeated Measures test
*p<0,05
0,433
0,001**
0,001**
0,001**
0,001**
0,012*
**p<0,01
Tablo 9: Ortalama arter basınç ölçümlerinin Post Hoc değerlendirmeleri
Grup 1-Grup 2
Grup 1-Grup 3
Grup 2-Grup 3
p
P
P
0,714
0,314
0,418
1. Dakika
0,001**
0,001**
0,001**
3. Dakika
0,001**
0,001**
0,001**
5. Dakika
0,001**
0,001**
0,003**
10. Dakika
0,002**
0,001**
0,004**
15. Dakika
0,108
0,005**
0,163
OAB
Bazal
++
Paired samples t test
*p<0,05
**p<0,01
Bazalde alınan ortalama arter basınç ölçümleri arasındaki fark istatistiksel
olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05) (Tablo 8). Grup 1 ile Grup 2; Grup 1 ile Grup 3
ve Grup 2 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05)
(Tablo 9).
- 28 -
EKT sonrası 1.dakikadaki ortalama arter basınç ölçümleri arasındaki farklar
ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 8). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de ortalama arter basınç ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de ortalama arter basınç ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de ortalama arter basınç ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 9).
EKT sonrası 3.dakikadaki ortalama arter basınç ölçümleri arasındaki farklar
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 8). Anlamlılığın hangi gruptan
kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre Grup
2’de ortalama arter basınç ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de ortalama arter basınç ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de ortalama arter basınç ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 9).
EKT sonrası 5.dakikadaki ortalama arter basınç ölçümleri arasındaki farklar
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 8). Anlamlılığın hangi gruptan
kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre Grup
2’de ortalama arter basınç ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de ortalama arter basınç ölçümlerinde
görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup
3’de ortalama arter basınç ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 9).
EKT sonrası 10. dakikadaki ortalama arter basınç ölçümleri arasındaki
farklarda istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 8). Anlamlılığın
hangi gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e
göre Grup 2’de ortalama arter basınç ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde
anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de ortalama arter basınç
ölçümlerinde görülen düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye
göre Grup 3’de ortalama arter basınç ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01) (Tablo 9).
- 29 -
EKT sonrası 15.dakikadaki ortalama arter basınç ölçümleri arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir (p<0,05) (Tablo 8). Anlamlılık Grup
1 ile Grup 3 olguların ortalama arter ölçümleri arasındaki farktır (p<0,01). Grup 1 ile
Grup 2 ve Grup 2 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir
(p>0,05) (Tablo 9).
Tablo 10: Ortalama arter basıncı ölçümlerinin her grupta bazale göre
değişimlerinin değerlendirmesi
Grup 1
OAB
++
Grup 2
++
p
p
Grup 3
++
p
Baz- 1. dak
0,001**
0,001**
0,001**
Baz- 3. dak
0,001**
0,001**
0,001**
Baz- 5. dak
0,001**
0,669
0,009**
Baz- 10. dak
0,005**
0,243
0,001**
Baz- 15. dak
0,464
0,304
0,001**
++
Paired samples t test
**p<0,01
Grup 1 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1.dakikadaki ortalama
arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0,01). EKT sonrası 3., 5. ve 10.dakikalarda ortalama arter basıncı ölçümleri
bazale göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek saptanmıştır (p<0,01). Ortalama arter
basıncı ölçümlerinde bazale göre 15.dakikadaki değişim istatistiksel olarak anlamlı
değildir (p>0,05) (Tablo 10).
Grup 2 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1. ve 3.dakikalarda
ortalama arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Ortalama arter basıncı ölçümlerinde bazale göre 5., 10. ve
15.dakikalardaki değişim ise istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 10).
Grup 3 vakalarda; bazal ölçümlere göre EKT sonrası 1.dakikadaki ortalama
arter basıncı ölçümlerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p<0,01). Bazale göre EKT sonrası 3.dakikadaki fark da istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Bazale göre EKT sonrası 5. ve 10.dakikalarda ortalama arter
basıncı ölçümlerinde düşme yönünde görülen değişim p<0,01 seviyesinde,
- 30 -
15.dakikadaki değişim ise p<0,05 seviyesinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(Tablo 10).
OAB Ölçümleri
ort
160
**
140
**
**
120
**
*
10. Dakika
15. Dakika
100
80
60
40
20
0
Bazal
*p<0,05; **p<0,01
1. Dakika
3. Dakika
Grup I
5. Dakika
Grup II
Grup III
Şekil 4: OAB ölçümlerinin dağılımı
- 31 -
Tablo 11: Kalp atım hızı ölçümlerinin gruplara göre değerlendirmesi
Grup 1
Grup 2
Grup 3
+
KH
p
Ort±SD
Ort±SD
Ort±SD
Bazal
80,20±6,03
78,30±7,46
83,90±7,48
0,105
Max nabız
161,60±8,59
133,25±9,90
131,75±9,74
0,001**
1. Dakika
89,35±6,56
77,35±7,16
69,05±6,53
0,001**
3. Dakika
84,55±6,90
73,20±6,68
69,75±5,77
0,001**
5. Dakika
83,00±6,56
74,60±6,83
71,45±5,16
0,001**
10. Dakika
81,05±6,97
75,90±6,31
73,55±5,25
0,001**
15. Dakika
80,90±6,38
77,00±6,71
75,10±5,31
0,002**
+
Repeated Measures test
**p<0,01
Tablo 12: Kalp atım hızı ölçümlerinin Post Hoc değerlendirmeleri
Grup 1-Grup 2
Grup 1-Grup 3
Grup 2-Grup 3
P
P
p
0,189
0,105
0,062
Max
0,001**
0,001**
0,001**
1. Dakika
0,001**
0,001**
0,001**
3. Dakika
0,001**
0,001**
0,038*
5. Dakika
0,001**
0,001**
0,058
10. Dakika
0,003**
0,001**
0,129
15. Dakika
0,012*
0,002**
0,239
KH
Bazal
++
Paired samples t test
*p<0,05
**p<0,01
Bazalde alınan kalp atım hızı ölçümleri arasındaki fark istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır (p>0,05) (Tablo 11). Grup 1 ile Grup 2, Grup 1 ile Grup 3 ve
Grup 2 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo
12).
- 32 -
Maksimum kalp atım hızı ölçümleri arasındaki farklar istatistiksel olarak
anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 11). Anlamlılığın hangi gruptan kaynaklandığını
saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre Grup 2’de maksimum kalp
atım hızı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01).
Grup 1’e göre Grup 3’de maksimum kalp atım hızı ölçümlerinde görülen düşüş de
ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup 3’de maksimum
kalp atım hızı ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,01)
(Tablo 12).
EKT sonrası 1.dakikadaki kalp atım hızı ölçümleri arasındaki farklar ise
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 11). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen
düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup 3’de kalp
atım hızı ölçümlerinde yine ileri düzeyde anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,01)
(Tablo 12).
EKT sonrası 3.dakikadaki kalp atım hızı ölçümleri arasındaki farklar
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 11). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen
düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup 3’de kalp
atım hızı ölçümlerinde yine anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,05) (Tablo 12).
EKT sonrası 5.dakikadaki kalp atım hızı ölçümleri arasındaki farklar
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 11). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen
düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup 3’de kalp
atım hızı ölçümleri arasındaki fark ise anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 12).
EKT sonrası 10.dakikadaki kalp atım hızı ölçümleri arasındaki farklarda
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 11). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
- 33 -
Grup 2’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen
düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup 3’de kalp
atım hızı ölçümleri arasındaki fark ise anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 12).
EKT sonrası 15.dakikadaki kalp atım hızı ölçümleri arasındaki farklarda
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01) (Tablo 11). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığını saptamak için yapılan ikili karşılaştırmalarda Grup 1’e göre
Grup 2’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen düşüş ileri düzeyde anlamlı
bulunmuştur (p<0,01). Grup 1’e göre Grup 3’de kalp atım hızı ölçümlerinde görülen
düşüş de ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Grup 2’ye göre Grup 3’de kalp
atım hızı ölçümleri arasındaki fark ise anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 12).
Tablo 13: Kalp atım hızı ölçümlerinin her grupta bazale göre değişimlerinin
değerlendirmesi
Grup 1
KH
++
Grup 2
++
p
Grup 3
++
p
p
Baz- Max
0,001**
0,001**
0,001**
Baz- 1. dak
0,001**
0,020*
0,001**
Baz- 3. dak
0,001**
0,001**
0,001**
Baz- 5. dak
0,001**
0,001**
0,001**
Baz- 10. dak
0,379
0,007**
0,001**
Baz- 15. dak
0,363
0,104
0,001**
++
Paired samples t test
*p<0,05
**p<0,01
Grup 1 vakalarda; bazal ölçümlere göre maksimum nabız ölçümlerinde
görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Bazale göre EKT
sonrası 1.dakikadaki kalp atım hızı ölçümlerinde görülen yükseliş de istatistiksel
olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01). EKT sonrası 3. ve 5.dakikalarda kalp atım hızı
ölçümleri bazale göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek olarak saptanmıştır (p<0,01).
Kalp atım hızı ölçümlerinde bazale göre 10. ve 15.dakikalardaki değişim istatistiksel
olarak anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 13).
- 34 -
Grup 2 vakalarda; bazal ölçümlere göre maksimum nabız ölçümlerinde
görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Bazal ölçümlere
göre EKT sonrası 1.dakikadaki kalp atım hızı ölçümlerinde görülen düşme p<0,05
düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kalp atım hızı ölçümlerinde bazale
göre ve 3., 5. ve 10.dakikalarda görülen düşüş de istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p<0,01); bazale göre 15.dakikadaki değişim ise istatistiksel olarak
anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 13).
Grup 3 vakalarda; bazal ölçümlere göre maksimum nabız ölçümlerinde
görülen yükseliş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01). Bazal ölçümlere
göre EKT sonrası 1., 3., 5., 10. ve 15.dakikalardaki kalp atım hızı ölçümlerinde
görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01). (Tablo 10).
Kalp Hızı Ölçümleri
ort
180
**
160
140
120
**
100
**
**
**
**
3. Dakika
5. Dakika
10. Dakika
15. Dakika
Grup II
Grup III
80
60
40
20
0
Bazal
**p<0,01
Max nabız
1. Dakika
Grup I
Şekil 5: Kalp atım hızı ölçümleri dağılımı
- 35 -
Tablo 14: Nöbet süresinin gruplara göre değerlendirmesi
Nöbet Süresi
(sn)
Ort±SD
Grup 1
46,80±5,05
Grup 2
46,20±4,03
Grup 3
46,65±3,29
P
+
Grup1Grup2; ++p
0,642
Grup1Grup3; ++p
0,895
Grup2Grup3; ++p
0,651
0,895
Repeated Measures test
++
Paired samples t test
Nöbet süreleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır
(p>0,05) (Tablo 11). Grup 1 ile Grup 2, Grup 1 ile Grup 3 ve Grup 2 ile Grup 3
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05) (Tablo 14).
- 36 -
TARTIŞMA
Elektrokonvülsif tedavi (EKT); farmakolojik tedaviye cevab vermeyen ağır
depresyonların dışında, mani, afektif bozukluklarla seyreden şizofreni, katatoni,
parkinson, nöroleptik malign sendrom gibi bazı psikiyatrik hastalıkların tedavisinde
uygulanmaktadır. Etki mekanizması hâlâ kesin olarak bilinmemekle birlikte temeli,
dışarıdan verilen elektriksel uyarı yoluyla beyinde tipik grand mal epilepsi nöbeti
oluşturulması esasına dayanan yaygın ve etkin bir biyolojik tedavi yöntemidir (1,2).
Nöbet esnasında ve akut post iktal dönemde sempatik ve parasempatik
otonomik sistem ardışık olarak stimüle olur. Elektriksel uyarıdan sonra önce 10-15
saniye süren parasempatik sistem aktivasyonu neticesinde kalp hızında geçici bir
azalma, hemen ardından da belirgin bir sempatik sistem aktivasyonu ile ani
taşikardi ve hipertansiyon oluşur (1,2).
Bu nöbet esnasında olduğu gibi sempatik sistemin aktive olduğu bir stimulus
varlığında hastada bir seri metabolik ve hormonal değişiklikler gelişir. Normalde
vital organların fonksiyonlarını korumaya yönelik olan bu değişiklikler, aşırı
geliştiğinde vücud için oldukça zararlı olabilmektedir. Kalp hızı ve kan basıncında
görülen artış, başta kardiyovasküler ve serebrovasküler fonksiyonlar olmak üzere
organizma üzerinde olumsuzluklara neden olmaktadır. Hormon rezervleri aşırı
şekilde mobilize olur, metabolizma katabolik hale geçer, oksijen tüketimi artar.
Taşikardi, kalp üzerinde, kan basıncı artışına göre daha fazla yük oluşturmaktadır.
Çünkü taşikardi, kalbin miyokard oksijen tüketimini artırırken, diyastolik dolumu da
azaltmakta, bu da etkili koroner akımı engellemektedir (21).
İskemik kalp hastalığı olan veya diyabet, hipertansiyon ve periferal damar
hastalığı gibi önemli risk faktörlerine sahip olan hastalar; cerrahi işlemin neden
olduğu stres dolayısıyla miyokardın oksijen ihtiyacının artması nedeniyle
perioperatif dönemde miyokard iskemisi geçirme riski taşırlar. Adrenerjik strese
bağlı cevap, anestezinin veya cerrahi işlemin çeşitli safhalarında ortaya çıkabilir.
Bu
safhalar
arasında
indüksiyon,
- 37 -
entübasyon,
insizyon,
manipülasyon,
ekstübasyon ve derlenme dönemlerini saymak mümkündür(22,23). Koroner arter
hastalığı veya risk faktörü olan hastalarda Glantz ve arkadaşlarının yaptıkları bir
çalışmada postoperatif iskemik olayların %54,7’sine taşikardinin eşlik ettiği
gözlenmiştir
(24)
. Hipertansiyon ayrıca kafa içi basınçta belirgin artışa ve beyin
ödemine sebep olur, bu da beyin perfüzyon basıncını azaltır, hastalarda
intrakraniyal kanama ve herniasyon riski doğurur
(25)
. Sonuçta miyokard iskemisi,
ventriküler aritmi, akut kalp yetmezliği, intrakraniyal kanama ve ani ölüm meydana
gelebilir (21).
EKT esnasında ciddi taşikardi ve ani hipertansiyon gelişmesi, görüldüğü gibi
başta serebrovasküler ve koroner problemler olmak üzere birçok sistem üzerine
olumsuz etki doğurabileceğinden, hastalarda hemodinaminin mümkün olduğunca
stabil seyretmesi önemlidir ve bunu sağlayabilmek için beta blokörler, kalsiyum
kanal blokörleri, direkt etkili vazodilatörler, opioidler, lokal anestezikler gibi çeşitli
ilaçlar
kullanılmaktadır.
Kullanılan
ilaçların
arasında,
çalışmamızda
da
kullandığımız kısa etkili kardiyoselektif bir beta blokör olan esmolol de yer
almaktadır (1,2).
EKT
esnasındaki
nöroendokrin
cevapların
araştırıldığı
Weinger
ve
arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada hastalar, 1 mg/kg esmolol , 1.5 mcg/kg
fentanil , 0.3 mg/kg labetalol ve salin solüsyonu verilen (kontrol grubu) hastalar
olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. Hastalardan anestezi indüksiyonundan önce,
EKT’den önce ve nöbetten 1, 5, 10 ve 30 dakika sonra epinefrin, norepinefrin,
adrenokortikotrop hormon (ACTH), arjinin vazopressin (AVP) ve kortizol seviyeleri
çalışılmıştır. Kontrol grubunda epinefrin ve norepinefrin seviyelerinin üç ile onbeş
kat arttığı, ACTH ve kortizol seviyelerinin de yavaş yavaş 30 dakika üzerinde artış
göstererek toplamda yaklaşık iki ile üç katına çıktığı ve AVP seviyelerinin de EKT
sonrasında anlamlı olarak yükseldiği gösterilmiştir. Esmolol verilen hastalarda EKT
ile indüklenen nörepinefrin sekresyonunu direkt olarak azalırken, fentanil verilen
hastalarda ise EKT sonrası ACTH serbestleşmesi azalması neticesinde benzer etki
görülmüştür.
Sonuçta
esmololün,
EKT
sonrası
serum
katakolamin
serbestleşmesini azaltarak EKT esnasındaki kardiyovasküler cevapların önüne
geçebildiği bildirilmiştir (26).
- 38 -
Weinger ve arkadaşlarının EKT uygulanacak 10 hastada yaptıkları çalışmada,
her hastaya beş ayrı seansta farklı ilaç uygulanarak sonuçta oluşan hemodinamik
etkileri birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Hastalara çalışma ilacı olarak esmolol 1
mg/kg, fentanil 1.5 mcg/kg, labetalol 0.3 mg/kg, lidokain 1 mg/kg ve salin
solüsyonundan
biri
indüksiyondan
bir
dakika
önce
verilmiştir.
Ölçümler
incelendiğinde kontrol grubunda kalp hızı ve kan basıncının bütün hastalar içinde
p<0.01 seviyesinde anlamlı arttığı, esmolol ve labetalolün hemodinamik cevabı,
fentanil ve lidokaine göre p<0.05 seviyesinde daha anlamlı baskıladığı, esmololün
ise labetalole göre arteriyel kan basıncındaki yükselmeyi yine p<0.05 seviyesinde
daha anlamlı engellediği saptanmıştır (27).
Castelli ve arkadaşlarının 18 hasta üzerinde yaptıkları bir çalışmada esmolol ve
labetalolün iki farklı uygulama dozları plasebo ile karşılaştırılmıştır. Her bir hastaya
farklı seanslarda esmolol 1.3 mg/kg (çalışmada, düşük doz olarak isimlendirilmiş)
ve 4.4 mg/kg (çalışmada, yüksek doz olarak isimlendirilmiş) ile labetalol 0.13
mg/kg (çalışmada, düşük doz olarak isimlendirilmiş) ve 0.44 mg/kg (çalışmada,
yüksek doz olarak isimlendirilmiş) bolus uygulanmıştır. Her iki ilacın bütün dozları
ile kan basıncı ve kalp hızındaki artış, plasebo ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak
baskılanabilmiştir. Her iki ilacın düşük dozları birbirine benzer şekilde sistolik kan
basıncındaki yükselmeyi yaklaşık %50 kadar engelleyebilmişken, her iki ilacın
yüksek dozları yine birbirine benzer şekilde bu yükselmeyi neredeyse tamamen
baskılayabilmiştir (28).
Propofol indüksiyonundan hemen sonra verilen esmolol 1 mg/kg, labetalol 0.25
mg/kg ve plasebonun karşılaştırıldığı Shrestha ve arkadaşlarının 90 hastada
yaptıkları bir diğer çalışmanın sonucunda esmololün, EKT uygulamasının ilk üç
dakikasındaki taşikardi ve hipertansiyonun derecesini plaseboya göre anlamlı
olarak azalttığı gözlenmişken, labetalol verildiğinde benzer etki, 3 dakikadan sonra
başlamış, 10. dakikaya kadar devam etmiştir. Bu çalışma ile kalp hızı ve kan
basıncındaki ani ve maksimum yükselmelerin zamanı göz önüne alındığında,
hemodinamiyi kontrol altında tutabilmek amacıyla 1 mg/kg dozunda verilen
esmololün, 0.25 mg/kg labetalole göre daha uygun olabileceği sonucuna
varılmıştır(29).
- 39 -
Saito
ve
arkadaşlarının
yayınladıkları
bir
makalede
EKT
esnasında
hemodinamiyi stabil tutmak amacıyla iki kısa etkili beta blokörün yer aldığı iki
çalışma birlikte değerlendirilmiştir. Birinci çalışmada landiolol, 0.125 mg/kg, 0.25
mg/kg ve 0.5 mg/kg olmak üzere üç farklı dozu birbirleriyle karşılaştırılmışken,
ikinci çalışmada landiololün 0.5 mg/kg dozu ile esmololün 1 mg/kg dozu
karşılaştırılmıştır. Çalışma ilacı, süksinilkolin injeksiyonundan bir dakika sonra
verilmiş, ilaçtan iki dakika sonra da EKT uygulanmıştır. Birinci çalışmada
landiololün bütün dozları ile EKT sonrasındaki taşikardinin önlenebildiği, buna
rağmen kan basıncındaki yükselmenin plasebo ile benzer olduğu görülmüştür.
İkinci çalışmada 1 mg/kg esmolol ile 0.5 mg/kg landiolol, birbiriyle ve plasebo ile
karşılaştırıldığında kalp hızındaki artışı önlemede iki ilaç da birbirine benzer şekilde
anlamlı olarak etkili bulunmuştur. Kan basıncındaki artışa bakıldığında, landiolol ile
plasebo bu açıdan benzer bulunmuşken, esmolol, kan basıncındaki yükselmeyi
belirgin biçimde engelleyebilmiştir (30).
Çalışmamızda kullandığımız 1 mg/kg esmolol ile sistolik arter basınç değerleri
bazal değerlere göre EKT sonrası birinci dakikada anlamlı derecede yükselmişken
bu yükseliş plaseboya göre ileri derecede anlamlı olarak düşük seyretmiştir. EKT
sonrası üçüncü dakikada sistolik arter basınçları bazal değerler ile benzerken
beşinci ve onuncu dakika değerleri bazal değerlere göre istatistiksel olarak düşük,
sonraki takibinde bazal değerler ile benzer seyretmiştir. Yine esmolol 1 mg/kg
dozda verildiğinde EKT’nin hemen sonrasındaki maksimum kalp hızı değerleri,
bazal değerlere göre anlamlı derecede yükselmişken bu yükseliş plaseboya göre
ileri derecede anlamlı olarak düşük seyretmiştir. EKT sonrası birinci dakikadaki
kalp hızındaki düşüş bazal değerlere göre anlamlı bulunmuş ve bu seviyede
seyreden kalp hızı, EKT’nin onbeşinci dakikasında da stabil olarak devam etmiştir.
Bu bulgular bize göstermiştir ki 1 mg/kg
esmolol kullanımı ile, her ne kadar
EKT’nin akut döneminde kalp hızı ve kan basıncındaki bir miktar yükselmenin
önüne geçilememiş olsa da, kontrol grubundaki ani ve ciddi yükselmeler ile
karşılaştırıldığında, gerek buradaki ulaştığı yüksek değerler gerekse bu değerlerde
seyretme süresi göz önüne alındığında, 1 mg/kg esmolol kullanımının,
hemodinamiyi kontrol grubuna göre daha stabil tuttuğunu, literatür ile benzer
şekilde gözlemledik.
- 40 -
EKT’deki kardiyovasküler cevabı etkili olarak önleyebilecek esmolol için
standart bir doz belirlemek amacıyla yapılan çalışmalardan biri de Kovac ve
arkadaşlarının 17 hasta üzerinde yaptıkları çalışmadır. Bu çalışmada EKT
uygulanacak hastalara anestezi indüksiyonundan 2 dakika evvel 80 mg bolus ve
takiben 24 mg/dk infüzyon şeklinde indüksiyonun 5. dakikasına kadar devam
edecek şekilde esmolol verilerek EKT uygulanmış, ardından üç veya beş gün
sonra aynı hastalara uygulanan EKT’lerde bu sefer esmolol verilmeyerek kayıtlar
tutulmuş ve her iki gruptan elde edilen ölçümler birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Bu
çalışma ile hastalara düşük doz esmolol verildiğinde de kalp hızında ve ortalama
arter
basıncındaki
yükselmenin
belirgin
biçimde
engellendiği
sonucuna
varılmıştır(32).
EKT’deki hemodinamiyi baskılamada esmololün doz aralığının tanımlanması
amacıyla Howie ve arkadaşlarının 20 hasta üzerinde yaptıkları bir çalışmada
esmolol, üç farklı kullanım şekliyle uygulanmıştır: 500 mcg/kg bolus verildikten
sonra 300 mcg/kg/dk (yüksek doz olarak adlandırılmış), 200 mcg/kg/dk (orta doz
olarak adlandırılmış) ve 100 mcg/kg/dk (düşük doz olarak adlandırılmış) infüzyon.
İndüksiyon ve süksinilkolin verilmesinden 90 saniye sonra EKT uygulanmış ve ilaç
infüzyonu EKT’den 3 dakika sonra kesilmiştir. Çalışmanın sonucunda hastalara
esmolol verildiğinde kalp hızı, maksimum nabız ve ortalama arter basınçları
plaseboya göre EKT sürecinde önemli ölçüde düşük saptanmıştır (31).
Çalışmamızda ise esmolol 0.5 mg/kg tek doz verildikten sonra infüzyona devam
edilmemiştir. Muhtemelen bunun bir sonucu olarak, EKT’nin hemen sonrasındaki
kalp hızı ve sistolik arter basıncındaki ani yükselme, bu grupta da görülmüştür. Bu
artış her ne kadar bazal değere göre ileri seviyede anlamlı görülmüşse de kontrol
grubu ile karşılaştırıldığında ileri seviyede anlamlı olarak düşük seyretmiş ve kalp
hızı değerleri EKT’nin birinci dakikasından itibaren, sistolik arter basınçları ise
EKT’nin üç ile beşinci dakikasında bazal seviyelerine ulaşmıştır. Esmololün 0.5
mg/kg dozu ile 1 mg/kg dozu karşılaştırıldığında ise, 1 mg/kg esmololün EKT
sonrası ilk dakikalarda hemodinamiyi 0.5 mg/kg’a göre daha iyi ve daha hızlı
kontrol ettiğini ve bu iki doz arasındaki farkın EKT’nin üçüncü dakikasında
kapandığını gözlemledik.
- 41 -
Kovac ve arkadaşlarının EKT uygulanan 20 hastada yaptıkları başka bir
çalışmada ise, aynı hastanın üç ile beş gün aralarla uygulanan farklı EKT
seanslarında plasebo ile esmololün 100 mg ve 200 mg olmak üzere iki farklı bolus
dozları verilmiş ve hemodinamik cevaba ve nöbet sürelerine olan etkileri
karşılaştırılmıştır.
Çalışma
ilacı,
randomize
ve
çift
kör
olarak,
anestezi
indüksiyonundan bir dakika, EKT uygulamasından iki dakika evvel 15 saniyede
bolus olarak verilmiş ve ölçümler kaydedilmiştir. 100 mg verildiğinde kalp hızı
plaseboya göre altı dakika boyunca anlamlı olarak farklı seyretmişken 200 mg.
verildiğinde bu süre yirmi dakikaya çıkmıştır. Ortalama arter basınçlarındaki
değişikliklerde ise 100 mg dozu, plaseboya göre dört dakika, 200 mg dozu ise altı
dakika boyunca anlamlı olarak farklı seyretmiştir. Etki gösterdikleri bu süreler
içerisinde her iki esmolol dozu arasında kalp hızı ve kan basıncındaki değişiklikler
üzerinde anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Nöbet süreleri karşılaştırıldığında ise
plasebo ile esmololün 100 mg dozu arasında anlamlı bir fark bulunmamışken,
esmolol 200 mg verildiğinde plaseboya göre nöbet sürelerinin anlamlı olarak
kısaldığı gözlenmiştir. Çalışmanın sonucunda, esmololün 100 ve 200 mg
dozlarının EKT esnasında hemodinamik değişiklikleri önlemedeki etkileri birbirine
benzer bulunmuş iken, nöbet süresini kısaltmaması dolayısıyla 100 mg esmololün
EKT için daha iyi bir tercih olacağı görüşüne varılmıştır (33).
Howie ve arkadaşlarının çalışmalarında esmololün, 500 mcg/kg bolus sonrası
300 mcg/kg/dk (yüksek doz) ile yine 500 mcg/kg bolus sonrası 200 mcg/kg/dk (orta
doz) şeklinde verildiğinde plaseboya göre nöbet süresi anlamlı derecede
kısalmışken, esmolol, 500 mcg/kg bolus sonrası 100 mcg/kg/dk (düşük doz)
şeklinde verildiğinde klinik olarak nöbet süresinde plaseboya göre önemli bir
farklılık saptanmamıştır. Bu çalışmanın sonucunda esmolol 500 mcg/kg bolus
sonrası 100 mcg/kg/dk infüzyon şeklinde uygulandığında nöbet süresi değişmemiş,
EKT esnasındaki hiperdinamik cevap etkili bir şekilde kontrol edilmiştir (31).
Weinger ve arkadaşlarının esmolol 1 mg/kg, fentanil 1.5 mcg/kg, labetalol 0.3
mg/kg ve lidokain 1 mg/kg ile yaptıkları çalışmada labetalol, fentanil ve lidokain,
kontrol grubuna göre nöbet süresini anlamlı olarak azaltmış ve hastalar için ikinci
bir yüksek elektrik stimulusa daha ihtiyaç duyulmuştur. Esmololün nöbet süresi
- 42 -
üzerindeki etkisi ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu çalışmanın
sonucunda 1 mg/kg esmololün indüksiyondan bir dakika evvel verilmesi ile
kardiyovasküler cevapta belirgin bir azalma görülürken nöbet süresine anlamlı bir
etkisi görülmemiştir (27).
Castelli ve arkadaşlarının esmolol ile labetalolü düşük ve yüksek dozlarıyla
karşılaştırdıkları çalışmada, beta adrenerjik blokörlerin nöbet süresine olan
etkilerinin
ihtilaflı
olduğu
gerekçesiyle
nöbet
süreleri
ölçümlerine
yer
verilmemiştir(28).
Saito ve arkadaşlarının, 1 mg/kg esmolol ve çeşitli dozlarda landiolol
kullanılarak yapılan iki çalışmanın birlikte değerlendirildiği makalelerinde nöbet
süreleri, hem turnike bağlanan bacaktaki kasılmaların takibi ile, hem de EEG ile
değerlendirilip kaydedilmiş ve nöbet süreleri bakımından her iki çalışmada da
gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmamış (30).
Kovac ve arkadaşlarının 80 mg bolus ve takiben 24 mg/dk infüzyon şeklinde
indüksiyonun 5. dakikasına kadar devam edecek şekilde esmolol verilerek
yaptıkları
çalışmada
esmololün
değiştirmediği gösterilmiştir
bu
kullanım
şekliyle
de
nöbet
süresini
(32)
.
Bunlarla birlikte van den Broek ve arkadaşları esmololün düşük dozunda dahi
EKT esnasında nöbet süresini kısalttığını göstermişlerdir. Burada haftada iki defa
EKT uygulanan hastalar çalışmaya alınmış ve aynı hastalara her bir seansta çift
kör ve randomize olarak plasebo ve 80 mg esmololden birisi verilmiş ve
hemodinamik ölçümler ile nöbet süreleri takip edilmiştir. Hastaların nöbet süreleri
hem kaf metodu hem de EEG kullanılarak kaydedilmiştir. Kaf metodunda sağ dize
manşon bağlanmış, süksünilkolin vermeden evvel 300 mmHg basınç uygulanmış
ve sağ bacaktaki klinik olarak gözlenen konvülsiyonun süresi kaydedilmiştir.
Anestezi indüksiyonunda 0,2-0,3 mg/kg etomidat kullanılmış ve çalışma ilacı
indüksiyondan hemen önce verilmiştir. Kalp hızı ve sistolik arter basıncındaki artış,
esmolol verildiğinde anlamlı olarak düşük saptanmıştır. Nöbet süreleri bakımından
ise, esmolol verildiğinde kaf metodu ile kaydedilen ölçümlerde ortalama 5.83
- 43 -
saniye, EEG ile kaydedilen ölçümlerde ise ortalama 9.9 saniye, istatistiksel olarak
anlamlı biçimde kısaldığı bulunmuştur. Buna sebep olarak da konvülsiyon
oluşturacak stimulusun dozundaki farklılıklar tartışılmış ve bu çalışmada uygulanan
doz, farklı olarak, hastanın yaşı temel alınarak belirlenmiş ve hastalarda daha
düşük doz ile konvülsiyonlar oluşturulmuştur (34).
EKT esnasında oluşturulan nöbetin süresi tedavinin etkinliğinde çok önemlidir.
15 saniyenin altında ve 120 saniyenin üzerindeki konvülsiyon süreleri EKT’nin
başarısızlığına neden olabilir. Bunun
için, EKT sürecinde kullanılan ilaçlar bu
süreyi etkilememelidir. Esmololün yüksek dozda nöbet süresini kısalttığı
gösterilmişti. Broek ve arkadaşlarının çalışmasında düşük stimulus ile nöbet
oluşturulma çabası ile nöbetin amplitüdü düşürülmüş ve böylece, zaten yüksek
dozda nöbet süresini kısalttığı bilinen esmolol, düşük dozda da benzer etkiyi
göstermiş olabilir. Broek ve arkadaşlarını bu konuda destekleyecek daha fazla
çalışmaya ihtiyaç olduğu görüşündeyiz. Çalışmamızda nöbet oluşturmak için
uygulanan akım şiddetinin belirlenmesinde yaş faktörü temel alınmayıp hastalara
her seans için benzer olacak şekilde standart bir akım şiddeti uygulandı.
Çalışmamızın sonucunda, esmololün uyguladığımız her iki dozunda da nöbet
sürelerine
etkisi
bakımından,
plaseboya
göre
istatistiksel
olarak
anlamlı
sayılabilecek bir fark görmedik.
Çalışmamızda her iki esmolol dozunda da herhangi bir yan etkiye rastlamadık.
Sonuç olarak, EKT esnasında hemodinamik cevabı önlemek için esmolol 1
mg/kg dozda uygulandığında, 0.5 mg/kg dozda uygulanmasına göre hemodinamiyi
daha stabil tutmuştur. Her iki kullanım şekliyle de herhangi bir yan etki
gözlenmemiş ve nöbet süreleri üzerine herhangi bir etkileri olmamıştır. Bu çalışma
ile, EKT sürecinde gerçekleşen hemodinamik cevabı önlemek için mutlaka bir
tedavi planlanması gerektiği ve bu konuda 1 mg/kg esmololün iyi bir seçenek
olabileceği sonucuna vardık.
- 44 -
ÖZET
Giriş ve Amaç: EKT esnasındaki sempatik deşarj neticesinde ciddi taşikardi ve
ani hipertansiyon gelişmesi, başta serebrovasküler ve koroner problemler olmak
üzere birçok sistem üzerine olumsuz etki doğuracağından, hastalarda hemodinamiyi
mümkün olduğunca stabil seyrettirmek oldukça önemlidir. Bunu sağlayabilmek için
çeşitli ilaç ve yöntemler kullanılmaktadır. Kısa süreli bir işlem olan EKT’de
kullanılacak ilaç da kısa etki süreli ve hızlı derlenme özellikleri taşımalı, bununla
birlikte EKT ile oluşturulan nöbetin süresi tedavinin etkinliğinde çok önemli olduğu
için aynı zamanda bu süreyi de etkilememelidir. Çalışmamızda EKT esnasında
oluşan hemodinamik cevabı önleyebilmek için kısa etki süreli bir beta adrenerjik
blokör olan esmololün iki farklı dozunu karşılaştırmayı amaçladık.
Materyal ve Metod: Hastanemiz Etik Kurulu onayı alındıktan sonra uygun
kriterleri taşıyan, 18 yaş üzerinde, ASA 1-3 risk grubunda, en az üç seans EKT
uygulanacak 20 hasta çalışmaya alındı. Hastalar işlemden yaklaşık 30 dakika önce
0.5 mg intramuskuler atropin ile premedike edildi. Hastaların çalışma ilacı
verilmeden evvel (bazal) ve EKT sonrası 1., 3., 5., 10. ve 15. dakikalarda kalp atım
hızı, SAB, DAB, OAB ve EKT sonrasındaki maksimum nabızları kaydedildi. İkişer
gün arayla haftada üç defa EKT uygulanacak hastalardan, ilk EKT seansındaki
ölçümleri kontrol grubu olarak Grup 1 diye adlandırıldı ve bu hastalara çalışma ilacı
olarak anestezi indüksiyonundan hemen sonra plasebo %0.9 sodyum klorür
uygulandı. İlk EKT seansında hipertansiyon ve taşikardisi olan aynı hastanın ikinci
EKT seansında anestezi indüksiyonunun hemen sonrasında 0.5 mg/kg esmolol
verildi ve kaydedilen ölçümler ile oluşturulan gruba, Grup 2 adı verildi. Benzer
şekilde aynı hastanın üçüncü EKT seansında anestezi indüksiyonunun hemen
sonrasında 1 mg/kg esmolol verildi ve kaydedilen ölçümler ile oluşturulan bu gruba
da Grup 3 adı verildi. Böylece 20 hastanın üçer farklı zamandaki uygulamaları ile 60
tedavinin verileri toplanmış oldu.
Her bir hastanın bütün EKT uygulamalarındaki nöbet süreleri EEG ile
kaydedildi.
- 45 -
Bulgular: Her üç grupta da EKT uygulandığında kan basınçları ve kalp
hızlarında bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde artış saptandı
(p<0.01). Grup 1’de bu artış EKT sonrası 10. dakikaya kadar devam ederken Grup
2’de sistolik kan basıncı EKT’nin 5. dakikasından sonra, kalp hızı ise maksimum
nabızdan sonra EKT’nin 1. dakikasından itibaren bazal seviyelere yaklaştığı gözlendi
(p<0.01). Grup 3’te ise sistolik kan basıncı EKT’nin 3. dakikasında bazal seviyelere
geriledi, kalp hızı ise maksimum nabızdan hemen sonra azalarak EKT’nin 1.
dakikasından itibaren bazale göre daha düşük (p<0.01), stabil halde seyretti. Her üç
grup kendi aralarında karşılaştırıldığında Grup 2 ve Grup 3’teki artışların Grup 1’e
göre istatistiksel olarak ileri seviyede daha düşük olduğu saptandı (p<0.01). Grup 2
ile Grup 3 karşılaştırıldığında ise EKT esnası ve hemen sonrasında sistolik kan
basıncı, maksimum nabız ve kalp hızı değerlerindeki artış Grup 3’te Grup 2’ye göre
istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha düşük saptandı (p<0.05 ve p<0.01). Nöbet
süreleri bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı
(p>0.05).
Sonuç: EKT esnasında hemodinamik cevabı önleyebilmek amacıyla esmolol 1
mg/kg dozda uygulandığında, 0.5 mg/kg dozda uygulanmasına göre hemodinamiyi
daha stabil tutmuştur. Bununla birlikte, her iki kullanım şekliyle de herhangi bir yan
etki gözlenmemiş ve ilacın her iki dozunun da nöbet süreleri üzerine herhangi bir
etkileri olmamıştır. Bu çalışma ile, EKT sürecinde gerçekleşen hemodinamik
cevabı önlemek için mutlaka bir tedavi planlanması gerektiği ve bu konuda 1 mg/kg
esmololün iyi bir seçenek olabileceği sonucuna vardık.
- 46 -
KAYNAKLAR
1. Başgül E.,Çeliker V. Elektrokonvülsif Tedavide Anestezi Yaklaşımı. Türk
Psikiyatri Dergisi 2004;15(3):225-35
2. Ding Z, White PF. Anesthesia for electroconvulsive therapy. Anesth Analg
2002;94:1351-64.
3. Tosun M., İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri
Depresyon, Somatizasyon ve Psikiyatrik Aciller Sempozyumu 2-3 Aralık 1999,
İstanbul, s.107-120.
4. Simpson KH, Lynch L. Anaesthesia and electroconvulsive therapy (ECT).
Anaesthesia 1998;53:615-7.
5. Çelebioğlu B, Yiğit H, Rezaki M. Anesthesia in electroconvulsive therapy. Annals
of Saudi Medicine, 1999;19:144-6.
6. Gürsoy MY, Özerdem A, Arkan A ve ark. Elektrokonvülsif tedavide tiyopenton ve
propofolün hemodinamik yanıtlar ve derlenme üzerine etkileri. Türk Anest Rean
Cem Mecmuası, 1998;26:197-201.
7. Kadoi Y, Saito S, Ide M. The comparative effects of propofol versus thiopentone
on left ventricular function during electroconvulsive therapy. Anaesth Intensive
Care, 2003;31:172-5.
8. Conca A, Germann R, König P. Etomidate vs. thiopentone in electroconvulsive
therapy. Pharmacopsychiatry, 2003;36:94-7.
9. Kısa C, Okay T, Dilbaz N. Anestezi ve Kas Gevşeticili Modifiye Elektrokonvülzif
Tedavi Uygulamaları. Klinik Psikiyatri 2001;4:253-60.
- 47 -
10. Gorczynski RJ,Shaffer JE,Lee RJ. Pharmacology of ASL-8052, a novel βadrenergic receptor antagonist with an ultrashort duration of action. J.Cardiovasc
Pharm 1983:5:668-77.
11. Sum CY, Yacobi A, Kartznel, Stampfli H. Kinetics of esmolol ,an ultra-shortacting beta blocer,and of its major metabolite.Clin.Pharm.Ther.1983:34:427-34.
12. Kayaalp O. Tıbbi Farmakoloji 10. Baskı Hacettepe Taş Kitapçılık, Ankara.
2002, 547-62.
13. Wiest D. Clinical Pharmacokinetic. 3rd Edition. Carolina. Aclis International
Limited 1995,190-202.
14. Bertram G. Temel ve Klinik Farmakoloji Lange Medical Book 1995,Cilt 1, Sayfa
294.
15. Turlapaty P, Laddu A, Murty VS. Esmolol: A Titratable Short-Acting
Intravenous Beta-Blocker for Acute Critical Care Settings. Am Heart J 1997;114:
866-85.
16.
Lowenthal
DT,
Porter
RS,
Saris
RS.
Clinical
Pharmacology,
Pharmacodynamics, and Interactions with Esmolol. Am J cardiol 1985;56:14-18F.
17. Kaplan JA: Role of Ultrashort-acting Beta-Blockers In The Perioperative
Period. Cardiothoracic Anesth 1988;2:682-91.
18. Sinetos AL, Hulse J, Pritchett EL. Pharmacokinetics and Pharmacodymanics of
Esmolol Administered As An Intravenous Bolus. Clin Pharmocol Ther 1987:41;112117.
19. Katzung GB. Basing & Clinical Pharmacology 8 rd Edition. Newyork: LangeMedical Books 2001;545-53).
- 48 -
20. Kirshenbaum JM, Kloner RA, McGowan N. Use of an Ultrashort-Acting Beta
Blocker (Esmelol) in Patients with Acute Myocardial Ishcemia and Relative
Contrindications to Beta-Blockade Therapy. J Am Coll Cardiol 1988;12:773-80.
21. Figueredo E, Garcia-Fuentes EM. Assessment of the efficacy of esmolol on the
haemodynamic changes induced by laryngoscopy and tracheal intubation: A
metaanalysis. Acta Anaesthesiol Scand 2001;45:1011-22.
22. Mangona DT, Hollenberg M, Fegert G. Perioperative Myocardial Ischemia in
Patients Undergoing Noncardiac Surgery: Incidence and Severity During The 4
Day Perioperative Period. J Vasc Surg 1991;17:843-50.
23. McCann RL, Clements FM. Silent Mycardial Ischemia in Patients Undergoing
Peripheral Vascular Surgery: Incidence and Association with Perioperative Cardiac
Morbidity and Mortality. J Vasc Surg 1989;9:583-7.
24. Glantz L, Grenger B, Gozal Y. Perioperative myocardial iskemia in cataract
surgery patients. General versus local anesthesia. Anesth Analg 2000;91:1415-9.
25. Basali A, Mascha EJ, Kalfas I, Schubert A. Relation between perioperative
hypertension and intracranial hemorrhage after craniotomy. Anesthesiology
2000;93:48-54.
26. Weinger MB, Partridge BL, Hauger R, Mirow A, Brown M. Prevention of the
Cardiovascular and Neuroendocrine Response to Electroconvulsive Therapy II.
Effects of Pretreatment Regimens on Catecholamines, ACTH, Vasopressin, and
Cortisol. Anesth Analg 1991;73(5):563-9.
27. Weinger MB, Partridge BL, Hauger R, Mirow A. Prevention of the
Cardiovascular and Neuroendocrine Response to Electroconvulsive Therapy I.
Effectiveness of Pretreatment Regimens on Hemodynamics. Anesth Analg.
1991;73(5):556-62.
- 49 -
28. Castelli I, Steiner LA, Kaufmann MA, Alfille PH, Schouten R, Welch CA, Drop
LJ. Comparative Effects of Esmolol and Labetalol to Attenuate Hyperdynamic
States After Electroconvulsive Therapy. Anesth Analg 1995;80:557-61.
29. Shrestha S, Shrestha BR, Thapa C, Pradhan SN, Thapa R, Adhikari S.
Comparative study of esmolol and labetalol to attenuate haemodynamic responses
after electroconvulsive therapy. Kathmandu Univ Med J. 2007 Jul-Sep;5(3):318-23.
30. Saito S, Nishihara F, Akihiro T, Nishikawa K, Obata H, Goto F, Yuki N.
Landiolol and esmolol prevent tachycardia without altering cerebral blood flow. Can
J Anesth 2005;52(10):1027-34.
31. Howie MB, Hiestand DC, Zvara DA, Kim PY, McSweeney TD, Coffman JA.
Defining the dose range for esmolol used in electroconvulsive therapy
hemodynamic attenuation. Anesth Analg. 1992;75(5):805-10.
32. Kovac AL, Goto H, Arakawa K, Pardo MP. Esmolol bolus and infusion
attenuates increases in blood pressure and heart rate during electroconvulsive
therapy. Can J Anaesth. 1990;37(1):58-62.
33. Kovac AL, Goto H, Pardo MP, Arakawa K. Comparison of two esmolol bolus
doses
on
the
haemodynamic
response
and
seizure
duration
during
electroconvulsive therapy. Can J Anaesth. 1991;38(2):204-9.
34. van den Broek WW, Leentjens AFG, Mulder PGH, Kusuma A, Bruijn JA. Lowdose esmolol bolus reduces seizure duration during electroconvulsive therapy: a
double-blind, placebo-controlled study. Br J Anaesth. 1999;83(2):271-4.
- 50 -
Download