Alkan DEMİR - Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü

advertisement
Sayı: 11
Nüsha: 11
Aralık 2010
GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRĠLMĠġ ORGANĠZMALAR
Z. Nihal GÜLAÇ/TEAE
Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO), kendi türünden ya da kendi türü dışındaki
bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da
mikroorganizmalara denilmektedir yani genetik özellikleri suni yollarla değiştirilmiş
olan veya farklı genlerin birleştirilmesi ile oluşturulmuş organizmalarıdır. Modern
biyoteknolojinin ürünü GDO‟lar sağlıkla ilgili (kırmızı biyoteknoloji), tarımla ilgili
(yeşil biyoteknoloji), endüstriyle ilgili (beyaz teknoloji) ve deniz ürünleriyle ilgili
(mavi biyoteknoloji) her alanda uygulanmaktadır (1).
T.E.A.E - BAKIġ
RIMSAL EKONOMĠ ARAġTIRMA ENSTĠTÜSÜ
1.GiriĢ
ISSN 1303–8346
Muhtemel Fayda ve Zararları
GDO‟lu ürünlerin faydalı yada zararlı olduğu konusunda bir görüş birliği
bulunmamaktadır. GDO‟lu üretimin muhtemel faydaları; besin kalitesi ve sağlığa
yönelik faydaların artırılması, meyve ve sebzelerin raf ömrünün uzatılması,
organoleptik kalitelerinin artırılması, bitkisel-hayvansal ürün veriminin artırılması,
yenilebilir aşı ve ilaç üretimi, bio-fabrikalar ve endüstriyel kullanım için ürün ham
materyali olarak kullanımı, çevresel faydalar (daha az tarım ilacı kullanımına olanak
sağlaması vb.) olarak sıralanabilir (2).
2009 yılı ISAAA GDO Global Durum Özetine göre; 1996-2008 yılları arasında
GDO‟lu ürün üretimi ile toplam 51,9 milyar dolarlık ilave bir gelir elde edilmiştir.
Bu gelirin %50‟si üretim maliyetlerinde ki azalmadan diğer %50‟si ise verim artışı
ile (167 milyon ton daha fazla üretim) oluşmuştur. Eğer GDO‟lu ürünler üretimde
kullanılmasaydı söz konusu 167 milyon tonluk üretim artışını gerçekleştirmek için
ilave 62,6 milyon hektar tarım arazisine daha ihtiyaç duyulacaktı. Yine 1996-2008
yılları arasında pestisit kullanımındaki azalma 359 ton değerine ulaşmış, yani doğal
yaşama zarar veren pestisit kullanımı %8,8 azalma sağlanmıştır. 2008 yılında
GDO‟lu ürünler sayesinde toprak işleme ve ilaçlama avantajları ile CO2 salınımından
elde edilen tasarruf 14,4 milyar kg. eşdeğer olup bu 7 milyon otomobilin 1 yılda
yaydığı CO2 karşılık gelmektedir (3).
GDO‟larla ilgili üç temel konu tartışılmaktadır. Bunlar;
 Alerjik reaksiyonları tetikleme eğilimleri (alerjen olma durumu)
 Gen aktarımı
 Kendi soyu dışında üreme
Alerjen olma durumu: Aktarılan genin bitkide oluşturduğu proteinin alerjen etkiye
sahip olmadığı gösterilmedikçe yaygın olarak alerjik etkiye sahip gıdalardan gen
aktarımı tavsiye edilmemektedir. Genetiği Değiştirilmiş gıdalar için test protokolleri
Birleşmiş Milletlerin Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
tarafından değerlendirilmektedir (4).
Yapılan bir çalışmada; alerjik özelliği olduğu bilinen Brezilya fındığından alınan bir
gen, besin içeriğinin zenginleştirilmesi için soyaya aktarılmıştır. Ancak bu genin
sentezlediği proteinin, Brezilya fındığındaki alerjik proteinlerden biri olduğu ortaya
çıkmış ve bu transgenik soyanın geliştirilmesine son verilmiştir (5).
TEAE-BAKIġ
Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar
Gen aktarımı: GD gıdadan insan hücresine veya sindirim sistemindeki bakteriye gen aktarımı, antibiyotik
direncinin oluşması gibi insan sağlığını olumsuz etkileyecek bir duruma neden olabilir. Her ne kadar bu gen
aktarım olasılığı düşük olsa da FAO/WHO uzman paneli tarafından antibiyotik direnç geni aktarımı
yapılmadan bu teknolojinin kullanılması önerilmiştir (4).
Kendi soyu dıĢından üreme (outcrossing): GD bitkilerden geleneksel ürünlere veya doğada doğal olarak
yetişen yakın türlere gen hareketinin (kendi soyu dışından üreme olarak tanımlanır) yanı sıra geleneksel
tohumlardan elde edilen ürünle GD bitkiden elden edilen ürünün karıştırılması gıda güvenliği ve gıda
güvencesi üzerinde dolaylı bir etkide bulunabilir. GD ürün kullanımıyla ilgili ciddi bir çevresel etki rapor
edilmemiştir. Hayvan ve bitki sayısını çarpıcı bir şekilde olmasa da hafif düzeyde etkilendiğine dair çeşitli
çalışmalar bulunmaktadır (4).
2. Dünya’da Durum
1996 yılından itibaren GDO üretimi yaygınlaşmaya başlamıştır. 1996 yılında Amerika Birleşik Devletleri,
Arjantin, Kanada, Çin‟de 2,8 milyon hektarın üzerinde ekim yapılırken günümüzde 9‟u sanayileşmiş, 16‟sı
gelişmekte olan ülke olmak üzere toplam 25 ülkede 134,2 milyon hektar alan üzerinde GDO üretimi
yapılmaktadır. 32 ülkede ise gıda ve yem amaçlı tüketim için ithalat izni verilmiştir. 2009 yılında GDO
ekiminin %49‟u ABD‟de, %16‟sı Arjantin‟de, %16‟sı Brezilya‟da yapılmıştır (Şekil 2.). Hindistan ve
Çin‟de ise üretimde son yıllarda ciddi bir artış görülmektedir. 2009 Yılında Üretilen Transgenetik Ürünlerin
(GDO) Dünya Durum raporuna göre GDO‟lu ürünlerin 2015 yılında 40 ülkede 20 milyon üreticinin 200
milyon hektar üzerinde üretim yapacağı ve gelişmiş ülkelerin payının azalırken gelişmekte olan ülkelerde
artış olacağı tahmin edilmektedir (3).
Avrupa Birliği ülkelerinde ise İspanya, Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Romanya, Polonya, Slovakya‟da 100
bin hektarın altında olmak üzere GDO üretimi yapılmaktadır.
Şekil 1: Dünya GDO Ekim Alanı (mha)
Kaynak: (5)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
Şekil 2: Ülkelere Göre GDO Ekim Alanları (2009 yılı)
Kaynak: (5)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
2
Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar
TEAE-BAKIġ
Çizelge 1: Ülkelere Göre GDO Ekim Alanları (mha)
1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009
ABD
1,5
8,1
20,5 28,7 30,3 35,7
Arjantin
0,1
1,4
4,3
6,7
10
Brezilya
_
_
_
_
_
_
3,5
3
5
Kanada
0,1
1,3
2,8
4
3
3,2
_
4,4
_
_
_
_
_
_
_
1,1
_
_
0,3
0,5
1,5
Paraguay
_
_
_
_
_
G. Afrika
_
_
_
_
Diğerleri*
0,1
0,2
0,2
0,1
Hindistan
Çin
Toplam
2,8
39
42,8 47,6 49,8
54,6
57,7
62,5
64
18
19,1
21
21,4
9,4
11,5
15
15,8
21,3
5,4
5,8
6,1
7
7,6
8,2
0,1
_
1,3
3,8
6,2
7,6
8,4
2,1
2,8
3,7
3,3
3,5
3,8
3,8
3,7
_
_
_
_
_
2
2,6
2,7
2,2
_
_
_
_
_
_
1,4
1,8
1,8
2,1
0,2
0,2
0,3
1
0,7
1,5
1,6
2,4
2,9
0,3
11,8 13,5 13,9 16,2 17,1
12,7 27,8 39,9 43,9 52,5 58,3 67,3 78,9 87,4 102,4 114,8 125,2 134,2
*Şili, Kolambiya, Honduras, Burkina Faso, Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Polonya,
Slovakya, Avustralya, Meksika, İspanya, Romanya
Kaynak: (6)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
Günümüzde ticari amaçla tarımı yapılan başlıca GD tarım ürünleri soya, mısır, pamuk ve kanoladır. Bu
ürünlerin dışında genetiği değiştirilen çok sayıda tarla bitkileri, meyve, sebze ve süs bitkileri
bulunmaktadır. 1997-2009 yılları arasında üretiminde en fazla artış görülen ürünler soya ve mısırdır. 2009
yılında 134,5 milyon hektar transgenetik bitki üretilen alanın %51‟inde soya, %31‟inde mısır, %16‟sında
pamuk ve %6,5‟inde kolza üretilmiştir (Şekil 3.).
ISAAA‟nın verilerine göre 2009 yılında ekimi yapılan soyanın %70‟i, pamuğun %46‟sı, mısırın %24, kolza
tohumunun %21‟i, kanolanın %20‟si ve şeker pancarının %9‟unda GD tohum kullanılmıştır (Çizelge 2.).
Şekil 3. Önemli GD Ürünleri ve Ekim Alanları
Çizelge 2: Toplam Ekim Alanı İçinde GDO Alanları (mha)
Doğal Ürün
Ekim Alanları
(mha)
GD Ekim
Alanları
(mha)
GDO Ekim
Alanı Payı
(%)
Soya
90
69
70
Pamuk
33
16
46
Mısır
158
42
24
Konola
Kolza
Tohumu
30
5,9
20
31
6,4
21
4,4
0,5
9
Şeker Pancarı
Kaynak: (6)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
Kaynak: (6)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
3
Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar
TEAE-BAKIġ
Ülkelerin üretimlerine göre en fazla çeşitliliğin ABD ve Çin‟de olduğu görülmektedir. Soya, mısır ve
pamuk hemen hemen tüm ülkeler tarafından üretilen transgenetik bitkilerdir. Çin‟de sebze olarak domates
ve biber, Avusturalya, Şili ve Kolombiya da karanfil ve Çin‟de petunya üretimi yapılmaktadır (Çizelge 3).
Çizelge 3: Ülkelere Göre Üretimi Yapılan GDO Çeşitleri
Ülke
ABD
Arjantin
Brezilya
Kanada, Burkina Faso
Hindistan
Çin
Paraguay
G. Afrika
Uruguay
Bolivya
Ürün
soya, mısır, pamuk, kanola, balkabağı, papaya, kabayonca, ş.pancarı
soya, mısır, pamuk
soya, mısır, pamuk
pamuk
kanola,mısır,soya,ş.pancarı
pamuk, domates, kavak, petunya, papaya, çarliston biber
soya, mısır, pamuk
mısır, soya, pamuk
soya, mısır
soya
Filipinler, İspanya, Honduras, Çek Cumhuriyeti,
mısır
Romanya, Portekiz, Polonya, Slovakya, Mısır, Kosta Rica
Avustralya
Meksika
Şili
Kolambiya
Kaynak: (3)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
pamuk, kanola, karanfil
pamuk, soya
mısır, soya, kanola
pamuk, karanfil
Dünya’da Biyoteknoloji Ar-Ge ÇalıĢmaları
Şekil 4: Biyoteknoloji Ar-Ge Giderleri
Kaynak: (7)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
Şekil 5: Biyoteknoloji Patent Payları
Kaynak: (7)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
Biyoteknoloji Ar-Ge çalışmalarında en fazla pay ayıran ülkeler sırasıyla Amerika, Fransa, Kanada ve
İrlanda‟dır. Firmalar işletme giderleri içinde biyoteknoloji ürün Ar-Ge çalışmalarına ortalama %6 pay
ayırmaktadır (Şekil 4.). 2006 yılında Patent İşbirliği Anlaşmasına (PCT) göre biyoteknolojik ürün olarak en
fazla patent alan ülke Amerika‟dır ve ardından sırasıyla Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa ve Kanada
gelmektedir. Avrupa ülkelerinde GD ürünlerin ekimi ve tüketimi konusunda ciddi denetimleri olmasına
karşın bu ülkelerin biyoteknoloji ürünlerle ilgili Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verdikleri görülmektedir
(Şekil 5.).
4
TEAE-BAKIġ
Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar
Dünya ve Türkiye’de Yasal Düzenlemeler
Avrupa Birliğinde GDO ile ilgili düzenlemeler 2003‟te yürürlüğe giren yasaya göre yürütülmektedir. 100
bin dekar ve altında kontrollü şekilde GDO üretimine izin verilmektedir. Ülkelerde üretilen ya da ithal
edilen GDO‟lu ürünlerin tüm testleri ve risk değerlendirmeleri yapılmaktadır. %0.9 oranının üzerinde GDO
içeren ürünlerin paketleri üzerine görünür şekilde GDO içerdiği yazılmak zorundadır. Bu orandan daha az
GDO içeren ürünler için etiketleme kuralları uygulanmamaktadır. GDO‟lu ürünlerle beslenen hayvanlardan
elde edilen et, süt ya da yumurtalar için GDO etiketlemesi yapılmamaktadır. AB ülkelerinden Almanya,
Fransa, Macaristan, Avusturya, Lüksemburg ve Yunanistan‟da GDO‟suz ürünler, “GDO içermemektedir”
şeklinde etiketlenebilmektedir (8).
ABD, Kanada’da GDO ile ilgili düzenlemelerde etiketleme isteğe bağlıdır. Üretici kendi isteğine göre
GDO kullandığını belirtebilir ya da belirtmeyebilir. Karşılaştırmalı etiketleme yani GDO‟lu ürünler,
eşdeğer normal ürünlerinden farklı özellikler gösteriyorsa etiketlenmesinin zorunlu hale getirilmesi öneri
olarak sunulmuş ve tartışılmaktadır (8).
Brezilya’da GDO içeren ürünlerde, GDO oranı %1‟in üzerinde ise etiketlenmesi zorunludur(8).
Arjantin’de GDO içeren ürünlerin etiketlenmesi isteğe bağlıdır(8).
Türkiye’de biyogüvenlik konusunda Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine ek protokol
olarak hazırlanan Cartagena Biyogüvenlik Protokolü‟nün hüküm ve öngörüleri kapsamında AB mevzuatı
dikkate alınarak 26 Mart 2010 tarihli 27533 sayılı Resmi Gazetede 5977 nolu Biyogüvenlik Kanunu
yayımlanmıştır. Kanun insan, hayvan, bitki sağlığı ile çevrenin biyolojik çeşitliliğin korunması göz önünde
bulundurularak; GDO ve ürünlerinin araştırma, geliştirme, işleme, piyasaya sürme, izleme, kullanma,
ithalat, ihracat, nakil, taşıma, saklama, paketleme, etiketleme, depolama ve benzeri faaliyetlere dair
düzenlemeleri içermektedir. GDO ile ilgili tüm izinler oluşturulan bilimsel komiteler tarafından hazırlanan
risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarına göre Biyogüvenlik Kurulu tarafından verilmektedir.
Kararların geçerlilik süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. GDO ve ürünlerin onay almadan piyasaya
sürülmesi, kurul kararına aykırı olarak kullanılması veya piyasaya sürülmesi, GD bitki ve hayvan üretimi
ile GDO ve ürünlerinin bebek mamaları, devam mamaları, bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde
kullanılması yasaklanmıştır (9).
Bilimsel komite; gıda ve yem ürünlerinin GDO'lu olarak değerlendirilmesi ve etiketlenmesi için GDO eşik
değerini yüzde 0,9 olarak belirlemiştir. Karar AB'nin ilgili kurulları ve Bilimsel Komite tarafından yem ve
gıda olarak tüketimi uygun görülen GDO ürünlerinden kaynaklanan, önlenemeyen ve teknik olarak
kaçınılmaz bulaşıklıklardan dolayı, eşik değerinin yüzde 0,9 olarak kabul edildiğini açıklanmıştır. Karar
uyarınca belirlenen yüzde 0,9 eşik değerin altında GDO içeren ürünlerde etiketlenme şartı bulunmazken bu
eşik değerinin üzerinde GDO içermesi halinde etikette GDO içeriğinin belirtilmesi gerekmektedir.
Tanımlanmamış ve risk değerlendirmeleri yetkili kurullar (EFSA, Bilimsel Komite ve benzeri) tarafından
yapılmamış olan GDO içeren ürünler için bu eşik değer yüzde 0,0 olarak kabul edilmiştir (10).
Bilimsel Komite, çeşitlerle ilgili risk değerlendirmesi yapan muhtelif kurulusların, (EFSA, WHO, FAO) ve
bilimsel araştırmalarının sonuçları (allerjenik ve toksijenik etki analizleri, genetik modifikasyonunun
stabilitesi, morfolojik ve agronomik özellikler, hedef dışı organizmalara etkisi ve benzeri) ile farklı
ürünlerde üretim ve tüketim durumlarını göz önünde bulundurarak GDO'lu 16 mısır, 3 kolza, 1
şekerpancarı, 1 patates, 6 pamuk çeşidi ile 1 bakteri biyokütlesi ve 1 mayanın belirtilen amaçlarla
kullanılmasının insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı yönünde karar
almıştır (10).
Ekosistemlerin birbirlerinden çok farklı olması nedeniyle transgenetik ürünlerin çevre etkilerini
değerlendirmek için her ülkede ayrı deneme parselleri ile araştırma yapılması gerekmektedir. Transgenetik
ürünlerin çevresel etkilerini değerlendirmek insan sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirmekten daha zor
ve uzun yılları gerektirmektedir. AB mevzuatına göre de her bir tarnsgenetik ürünün çevre üzerinde olası
5
TEAE-BAKIġ
Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar
etkileri ürün ekiminin yapılacağı her bir ülkede ayrı ayrı ve birbirinden bağımsız olarak daha önceden
çerçevesi çizilmiş bilimsel yöntemlere göre yapılmaktadır. AB ülkelerinde 2404 saha denemesi yapılmıştır.
Bu denemelerin büyük bölümü Fransa (598), İspanya (437), İtalya (295)‟da yapılmıştır. 66 çeşit içinde en
fazla saha denemesi yapılan çeşitler; mısır (772), kolza tohumu (379), pancar (304)‟dır (9). Türkiye‟de
tarnsgenetik bitkilerle ilgili saha denemeleri 1998 yılında Tarım Bakanlığı tarafından çıkarılan
Transgenetik Kültür Bitkilerinin Alan Denemesi Hakkında Talimat‟a göre TAGEM tarafından yeterliliği
belirlenen Araştırma Enstitüleri ve araştırma kuruluşları tarafından yapılmaktadır (10).
Tüketicilerin GDO’lara BakıĢı
Toplum ve Bilim Kurumu Eurobarometer‟in 25 Avrupa Birliğine üye ülkede 1996, 1999, 2002 ve 2005
yılarında gerçekleştirdiği anket sonuçlarına göre; 1999 yılından bu yana AB‟de biyoteknoloji konusunda
giderek iyimser bir eğilimin olduğu ve Biyoteknoloji Yönetmeliğinden sonra GDO„lu ürünlere güvenin
arttığı bulunmuştur. Ancak 2002 yılından itibaren gıdalar için görülen riskler yararlarından ağır bastığından
GD gıdalara destek azalmıştır. Avrupa‟da “beyaz” biyoteknoloji olarak bilinen biyoteknoloji uygulamaları
endüstriyel alanda desteklenirken (etenol yakıt uygulamaları, biyolojik olarak parçalanabilen plastik, ilaç
üretmek için tasarlanmış transgenetik bitki), insan ve çevre sağlığı konusunda potansiyel risklerden dolayı
endişe duyulduğu bulunmuştur (12). Araştırmada tüketicilerin GD ürünleri satın alma ya da almama
nedenleri incelenmiştir. Satın alma nedenleri arasında sağlıklı olması ve ilaç kalıntısının az olması ilk
sırada yer alırken fiyatının düşük olması son neden olarak bulunmuştur (Şekil 4.).
Şekil 6. GD Ürünleri Satın Alma ya da Almama Nedenleri
Kaynak: (10)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir.
Toplum ve Bilim Kurumu Eurobarometer‟in 2008 yılında yayımlanan ve Avrupa Birliği üye ülkelerini
kapsayan Avrupa Birliği vatandaşlarının çevreye karşı tutum ve davranışlarının incelendiği araştırmada;
tüketicilerin %58‟inin GD ürünlere karşı çıktığı, %21‟inin desteklediği, %9‟unun ise hiç duymadığı
belirlenmiştir. Slovenya %82, Kıbrıs %81 ile GD ürün kullanımına en fazla karşı çıkılan ülkeler olarak
bulunmuştur. Malta, Portekiz ve İspanya‟da katılımcıların GD ürünlere daha olumlu baktıkları
bulunmuştur(13).
Yeni Zelandalı bilim adamlarının Belçika, Almanya, Fransa, İngiltere ve İsveç‟te 2736 tüketicinin doğal ve
GD meyve tüketim tercihleri üzerine yaptıkları araştırmada; normal ürün ile GD ürün fiyatları aynı
tutulduğunda Almanya‟da tüketicilerin %22‟si GD ürün almaya karar verirken, en düşük pay %17 ile
İngiltere‟de bulunmuştur. GD ürünlerin fiyatı düşürüldüğünde GD ürüne talebin arttığı, İsveç‟te
tüketicilerin %43, Yeni Zelanda‟da %60, Almanya‟da %36‟sının GD ürünü tercih ettiği bulunmuştur.
Sadece Belçika‟da tüketicilerin büyük bir bölümü GD ürünlerin fiyatının düşük olması durumunda bile
doğal ürünleri tercih etmektedir (11).
Çek Cumhuriyeti, Estonya, Almanya, Yunanistan, Hollanda, Polonya, Slovenya, İspanya, İsveç ve
İngiltere‟yi kapsayan ve Avrupalı tüketicilerin GD ürün satın alma konusunda tercihlerini inceleyen bir
araştırma yapılmıştır. Bu ülkelerde araştırmanın yapıldığı son 20 ayı kapsayacak şekilde GD ürünlerle ilgili
yayımlanan makaleler incelenmiştir. Araştırmaya katılan ülkelerde GDO ile ilgili aylık ortalama 14,2
6
TEAE-BAKIġ
Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar
makale yayımlandığı bulunmuştur ve yayımlanan makalelerin %22‟si olumlu, %40‟ı olumsuz, %38‟i ise
nötr olarak bulunmuştur. Aynı araştırmada Almanya‟da tüketicilerin %74,4‟ünün GD ürün almayacağı,
İspanya‟da %73‟ünün insan sağlığı ve çevre için tehdit olarak gördüğü, %92‟sinin ise etiketlemenin
zorunlu yapılması gerektiğini düşündüğü bulunmuştur. Polonya‟da katılımcıların %21‟inin GD ürün
alabilecekleri, %26‟sının karşı olduğu, %46‟sının kayıtsız olduğu bulunmuştur. Yine Polanya‟da
tüketicilerin %25‟i riskli olabileceğini, %14‟ü çevre için tehlikeli olduğunu, %13 etik olmadığını ve %4‟ü
ise ürün kalitesinin düşebileceğini düşünmektedir. Slovenya‟da tüketicilerin %75‟inin GD ürün almayacağı,
%49‟unun GD ürünlerde tek avantajın düşük fiyat ve daha az pestisit kullanımı olduğu, %71‟inin insan
sağlığını etkileyeceğinden endişe duyduğu bulunmuştur. Ayrıca Slovenya‟da tüketicilerin %80‟i hayvan
yemlerinde GD ürün kullanılması durumunda bu etleri tercih etmeyeceğini belirtmiştir (14).
Türkiye‟de ise GDO‟lara toplumun bakış açısını saptamak amacıyla yapılan çalışmada 439‟u bayan 474‟ü
erkek, toplam 913 kişi ile anket görüşmesi yapılmıştır. Katılımcıların %41‟i GDO terimini ilk kez
televizyondan duyduğunu, % 29‟u anket çalışmasında duyduğunu belirtmiştir. Katılımcıların %46‟sı
GDO‟ların sağlık sorunları yaratabileceğini belirtmiştir. Yine katılımcıların %96‟sı ürün etiketinde GDO
olup olmadığının belirtilmesi gerektiğini belirtirken, %86‟sı üzerinde GDO olduğu belirtilen ürünü satın
almayacağını belirtmiştir (15).
Ankara İl merkezinde 120 hekim, 120 mühendis ve 120 sosyal bilimcinin katılımı ile gerçekleşen
tüketicilerin tarımsal ve tıbbi biyoteknolojiye yönelik tutumları ile fayda ve risk algılarının incelendiği
araştırmada biyoteknolojik ürünlerin gelecekteki etkileri ile ilgili belirsizliklerin tüketicilerin kaygı
duymasına neden olduğu bulunmuştur. Genel olarak tüketiciler tıp alanında gerçekleşen biyoteknolojik
uygulama ve ürünlere olumlu yaklaşmakta, tarım sektörü söz konusu olduğunda sağlık, güvenlik ve etik
kaygıları ile değerlerinin dikkate alınmasını istemekledir (16).
Genel Değerlendirme
Dünyada hızla artan nüfus ve oluşan gıda açığı nedeniyle tarım ürünlerinde verim arttırıcı yöntemler öne
çıkmaktadır. Bu yöntemlerden biri olan ve son yıllarda en fazla öne çıkan yöntem modern biyoteknolojidir.
Dünyada ilk defa ticari olarak üretimine 1996 yılında başlanan GDO‟lu ürünlerin ekim alanı 80 kat artarak
bugün 134 milyon hektara ulaşmıştır. Günümüzde 9‟u sanayileşmiş, 16‟sı gelişmekte olan toplam 25
ülkede üretim, 32 ülkede ise gıda ve yem amaçlı tüketim için ithalat izni bulunmaktadır. Üretimi en fazla
yapılan başlıca GD tarım ürünleri soya, mısır, pamuk ve kanoladır. Bu ürünlerin dışında genetiği
değiştirilip üretimi yapılan ve hala çalışmaları devam eden çok sayıda tarla bitkileri, meyve, sebze ve süs
bitkileri bulunmaktadır (3). Amerika başta olmak üzere gelişmiş bir çok ülkede biyoteknoloji konusunda
Ar-Ge araştırmaları devam etmektedir.
GD ürün tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalarda tüketicilerin özellikle tarımsal alanda GD ürün
kullanımında insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri, çevresel etkileri ve uzun vadede yarattığı belirsizlik
nedeniyle olumlu bakmamaktadır. Araştırmalarda tüketiciler GD ürünlerin etiketlerde belirtilmesini
istemektedir.
GDO‟larla ilgili yaşanan hızlı gelişmeler dünyada biyolojik güvenlik konusunu öne çıkartmıştır. İnsan
sağlığı üzerindeki riskler göz önünde bulundurularak ve özellikle sınır ötesi hareketler üzerinde
odaklanarak, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı üzerinde olumsuz etkilere sahip
olabilecek ve modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş olan GDO‟ların güvenli bir şekilde taşınması,
işlenmesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeyinin sağlanmasına katkıda bulunmak olan ve
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Cartagena Biogüvenlik Protokolü Türkiye tarafından 2000 yılında
imzalanmıştır. Protokolün kabulünden sonra 5977 nolu Biyogüvenlik Kanununun 18 Mart 2010 tarihinde
kabul edilmesiyle yürürlüğe giren Biyogüvenlik Kanunu ile GDO ve ürünlerinin araştırma, geliştirme,
işleme, piyasaya sürme, izleme, kullanma, ithalat, ihracat, nakil, taşıma, saklama, paketleme, etiketleme,
7
TEAE-BAKIġ
Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar
depolama ve benzeri faaliyetlere dair düzenlemeler oldukça sıkı düzenlemelerle yapılmaktadır. AB
hükümlerine uyumlu olarak GDO‟larda eşik değeri yüzde 0,9 olarak belirlenmiştir. Türkiye‟de
gerçekleştirilen saha denemeleri oluşturulan komisyondan çıkan karara bağlı olarak değerlendirilmekte ve
komisyon kararına bağlı olarak yurt içi üretime izin verilmektedir.
Üretimi hızla devam eden GDO‟larla ilgili tartışmalar günümüzde hala devam etmektedir. Şu ana kadar
yapılan bilimsel araştırmalarda insan sağlığı ve çevresel etki açısından önemli bir olumsuzluğa
rastlanamasa da kullanılan ana materyali canlıların oluşturması bu konudaki tartışmaların devam edeceğini
göstermektedir. Bu konuda ortaya çıkabilecek olumsuz etkilerin önlenmesi geliştirilen yeni çeşitlerin insan
sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin uzun süre incelenmesi ile ortadan kaldırılabilir. Özellikle, yapılan
saha denemelerinin üretimin yapılacağı her ekosistemde ayrı ayrı yapılması büyük önem taşımaktadır.
Yine yapılan bilimsel araştırmaların ve yasal düzenlemelerin tüm yönleri ile kamuoyuyla paylaşılması,
tüketicilerin GD ürünlerle ilgili bilgilendirilmesi bu konuda bilinç düzeyini ve tercih durumunu olumlu
etkileyebilir.
Kaynaklar
1. Çetiner, S., 2009. “Enine Boyuna GDO Gerçeği. Ankara Sanayi Odası Yayın Organı” Kasım/Aralık
2009, Ankara.
2. Ünal, A., 2009. “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Biyogüvenlik Yasa Tasarısı” Ekonomi ve
Sosyal Araştırmalar Derneği, Ekonomi ve Politika Haber Analizi, İstanbul.
3. James, C. 2009. “Global Status of Commercialized Biotech/GM Crops: 2009” ISAAA, Brief No: 41.
4. Eştürk, O., Eştürk, E., Ören M.N., Ayhan, Z., 2010. “Gıda Güvenliği ve Genetiği Değiştirilmiş
Organizmalar (GDO). Türkite IX. Tarım Ekonomisi Kongresi, Şanlıurfa.
5. Kaynar, P., 2010. Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmalar (Gdo)‟a Genel Bir Bakış. Türk Hijyen
ve Deneysel Biyoloji Dergisi, 66-4, Ankara.
6. Anonmymous, 2010., www.ısaaa.org. ISAAA Briefs No: 12,21,23,24,25,34,37,39,41. (20/10/2010)
7. Anonmymous,2009., OECD Biotechnology Statistics.
8. Selin, A., 2010. “Türkiye, GDO ile Ekonomik ve Sosyal Açıdan Nasıl Getiri Sağlar?” Türkiye
Ekonomi Politikalrı Vakfı, TEPAV Bilgi Merkezi Sayı: 29, Ankara.
9. 5977 Biyogüvenlik Kanunu (26 Mart 2010 tarih ve 27533 sayılı Resmi Gazete).
10. TAGEM, 2010., Bilimsel Komite Kararları. http://www.tagem.gov.tr/pdf/gdo_komite.pdf.
(21.10.2010).
11. www.gmo-compass.org
12. Anonmymous, 2006., Europeans and Biyotechnology in 2005 Potterns and Trends. Eurobarometer
64.3.
13. Anonmymous,2008.,Attitudes of European Citizens Towards the Envinonment.Eurobarometer 68.2.
14. Anonmymous,2008., Do European Consumers Buy GM Foods?. European Commıssıon:
Fromework 6.
15. Demir A, Pala A. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara Toplumun Bakış Açısı. Hayvansal Üretim,
2007; 48 (1): 33-43.
16. Bayoğlu, A., Özgen, E., 2010. Tüketicilerin Tarımsal ve Tıbbi Biyoteknolojiye Yönelik Tutumları
İle Fayda ve Risk Algılarının İncelenmesi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi.
TARIMSAL EKONOMİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Kampüsü
06530 Lodumlu/Ankara
Eskişehir Yolu 9.Km 1 No’lu Kapı
06530 Lodumlu/Ankara
Tel: 0 312 287 58 33
Faks: 0 312 287 54 58
Web: http://www.aeri.org.tr
e-mail: [email protected]
8
Download