T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ - MESLEKÎ AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 DERS NOTU YAZAR Gökmen KUTLUTÜRK ANKARA 2012 MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ DERS KİTAPLARI DİZİSİ Copyright © MEB Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölümleri izin alınmadan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Yazar : Gökmen KUTLUTÜRK Grafik Tasarım : Hatice DEMİRER Resimleme : Sevgi MERT Kapak Tasarım : Güler ALTUNÖZ İÇİNDEKİLER ÖĞRENME ALANI: AHLAK VE DEĞERLER 1. ÜNİTE DEĞERLER 1. Değer Nedir ve Nasıl Oluşur? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 11 2. Değerlerin Oluşumuna Dinin Etkisi _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 12 2.1.Örf ve Âdetlerin Dinle İlişkisi _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 13 2.2.Ahlaki Değerlerin Dinle İlişkisi _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 15 3. Kişilik Gelişiminde Değerlerin Etkisi _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 17 4. Toplumu Birleştiren Temel Değerler _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 20 4.1. Vatan ve Ülkü Birliği _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 21 4.2. Bayrak ve İstiklâl Marşı _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 22 4.3. Hürriyet ve Bağımsızlık _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 24 4.4. İnsan Haklarına Saygı _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 25 4.5. Millî Seciye Kavramı ve Atatürk _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 29 Okuma Metni : BAYRAK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 30 NELER ÖĞRENDİK? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 31 Değerlendirme Soruları_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 32 ÖĞRENME ALANI: DİN VE LAİKLİK 1. ÜNİTE LAİKLİK VE DİN 1. Din Bireyi Esas Alır. _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 37 2. Laikliği Doğuran Nedenler _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 38 3. Laik Devlet _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 41 4. Laiklik Din ve Vicdan Özgürlüğünün Güvencesidir. _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 42 5. Atatürk’ün Laiklik Anlayışı _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 44 Okuma Metni : ATATÜRK’ÜN BALIKESİR HUTBESİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 46 Neler Öğrendik? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 47 Değerlendirme Soruları_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 48 ÖĞRENME ALANI: DİN, KÜLTÜR VE MEDENİYET 3. ÜNİTE İSLAMİYET VE TÜRKLER 1. Türklerin Müslüman Oluşu _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 53 2. Türklerde İslam Anlayışının Oluşmasında Etkili Olan Şahsiyetler _ _ _ 56 2.1. Ebû Hanife _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 56 2.2. Maturidî _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 57 2.3. Şafiî _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 58 2.4. Eş’arî _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 59 2.5. Ahmet Yesevî _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 60 2.6. Ahî Evran _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 61 2.7. Hacı Bektaş Veli _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 63 2.8. Mevlana _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 65 2.9. Yunus Emre _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 67 2.10. Hacı Bayram Veli _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 69 3. Türklerin İslam Medeniyetine Katkıları _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 70 Okuma Metni : HAK’TAN İNEN ŞERBETİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 75 Neler Öğrendik? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 76 Değerlendirme Soruları _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 77 DEĞERLENDİRME SORULARI CEVAP ANAHTARI_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 80 SÖZLÜK_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 81 KAYNAKÇA_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 84 1. ÜNİTE DEĞERLER ÖĞRENME ALANI: AHLAK VE DEĞERLER Bayramlaşmak, insanlar arasında hangi duyguların gelişmesini sağlar? Bir toplumda ortak değerlerin olması toplumsal hayata neler kazandırır? NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünitenin sonunda; 1. Değerleri oluşturan süreçleri sıralayacak kendi değerlerinizin neler olduğunu fark edeceksiniz. 2. Örf, âdet ve ahlaki değerlerin oluşumunda dinin etkisini öğreneceksiniz. 3. Ahlaki değerlerin dinle ilişkisini fark edeceksiniz. 4. Dinî değerleri doğru anlamanın önemini açıklayacaksınız. 5. Kişilik gelişiminde dinî ve ahlaki değerlerin etkisini açıklayacaksınız. 6. Kendi değerleriniz ile eylemleriniz arasında ilişki kuracaksınız. 7. Toplumu birleştiren değerleri korumaya özen göstermeniz gerektiğinin farkına varacaksınız. ANAHTAR KAVRAMLAR Sevgi Saygı Hoşgörü DEĞER Sorumluluk Vatanseverlik Dayanışma DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 GİRİŞ Bu ünitede değer kavramı üzerinde durulmaktadır. Değeri oluşturan unsurlara değinilmekte, değerlerin oluşumunda dinî, ahlaki, millî duyguların etkili olduğu açıklanmaktadır. Değerlerin oluşumunda dinin yeri ve önemi vurgulanmakta ve toplumu birleştiren temel değerlerin neler olduğu üzerinde durulmaktadır. 1. Değer Nedir ve Nasıl Oluşur? ! Atalarımızın gözünü kırpmadan bu vatan için canını seve seve feda etmelerini sağlayan etkenler nelerdir? Bir toplumda genel kabul gören veya benimsenen her türlü duygu, düşünce, davranış ve kurala değer adı verilmektedir. İnsanların sahip olduğu değerler onun hayatını anlamlandırmasına katkı sağlar. Günlük konuşmalardaki iyi, kötü, güzel, çirkin gibi tanımlamalar, davranışlardaki doğru, yanlış gibi kanaatler hep bir değerin ifadesidir. Konuşmalarda kullanılan “iyi, kötü” gibi kavramlar ahlaki değerleri, “helal, haram, sevap, günah” gibi kavramlar dinî değerleri, “güzel, çirkin” gibi kavramlar ise sanatsal değerleri ifade eder. Bir millet için önemli olan vatan, millet ve bayrak sevgisi de millî değerleri oluşturmaktadır. ? Değer nasıl oluşur? Değerlerin oluşmasında, insanın doğuştan getirdiği özellikler ile içinde yaşadığı toplumun önemli etkileri vardır. Davranışlara yön veren değerlerin bir kısmı, insanın fıtratında vardır. Kişi onları doğuştan getirir. Doğuştan gelen değerler dinî ve ahlaki değerlerdir. İnanma, saygı duyma, merhametli olma, yardımsever olma gibi değerler her çağda ve toplumda aynı anlamı taşır. Yalancılık, haksızlık ve zulüm de her yerde olumsuzluğu ifade eder. Din, insan ve toplum için faydalı olan değerleri ön plana çıkarmaktadır. Bu bağlamda İslam dini, evrensel değerlerin oluşmasında önemli katkılar sağlamıştır. Toplumun sahip olduğu alışkanlıkların etkisiyle ortaya çıkan değerler evrensel bir yapıya sahip değildir. Bunlar milletten millete, kültürden kültüre değişiklik gösterebilmektedir. Bu değerlere göre gerçekleştirilen davranışlar, toplumlar arasında farklı anlaşılmalara da yol açabilmektedir. Yani bir toplumda hoşa giden bir davranış, başka toplumlarda hoş karşılanmayabilir. 11 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Noktalı yerleri aşağıdaki kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz. “iyi, kötü, helal, haram, sevap, günah, güzel, çirkin” Dinî değerler :………………………………………………………… Ahlaki değerler :………………………………………………………… Sanatsal değerler :………………………………………………………… Genel olarak değerlerin özellikleri şöyle sıralanabilir: a. Toplum ya da fertler tarafından benimsenen birleştirici unsurlardır. b. Toplumun manevî ve sosyal ihtiyaçlarını karşıladığına ve fertlerin iyiliği için olduğuna inanılan ölçütlerdir. c. Bireyin bilincinde yer alan ve davranışı yönlendiren unsurlardır. ç. Sadece bilinci değil, duygu ve heyecanları da ilgilendiren yargılardır. Değerlerin ilk oluştuğu ve şekillendiği yer ailedir. Çocuğun dünyayı anlama çabası içerisinde çevresinden gördüğü etkiler önemlidir. Paylaşım, sevgi, saygı, adalet, hoşgörü gibi birçok değer çocukken davranışlara yerleşmekte karakter hâline gelmektedir. Ailede bu değerlerin kullanımı ve onlara atfedilen anlamları gören çocuk, bunları kendi hayatında da yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu bakımdan değerlerin oluşumunda aile kurumunun yeri büyüktür. İnsan, maddi ve manevi bütün değerlerin farkında olmalı ve bunlara kendi hayatında yer vermelidir. Hak, hukuk ve adalet gibi toplumu ayakta tutan değerleri benimsemeli ve hayatında uygulamalıdır. Sevgi, saygı ve yardımlaşma gibi değerlere de önem vermelidir. 2. Değerlerin Oluşumuna Dinin Etkisi Toplumlar üzerinde büyük etkiye sahip olan dinler, insanın mutluluğu için onun fiillerine düzenlemeler getirmiştir. En ilkel dinlerden semavi dinlere kadar her din insanlığa bir hayat tarzı sunmaktadır. Bu hayat tarzının getirdiği bazı kurallar vardır. Bu kurallar içerisinde ahlak kuralları da yer almaktadır. Nelerin iyi, nelerin kötü olduğu, yapılması ve yapılmaması gereken hususları dinî otorite belirler ve insanların bunlara uymasını ister. İlahî dinlere göre, yaratılan ilk insan ve aynı zamanda ilk peygamber Hz. Âdem’dir. Yüce Allah ona, kendisine nasıl iman ve ibadet etmesi gerektiğini bildirmiş, o da nesillerine, içinde yaşadığı topluluğa bunu göstererek ve yaşayarak anlatmıştır. 12 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Allah, insanlar içerisinden birisini peygamber olarak seçmiş ve ona gönderdiği vahiylerle insana yapması gereken davranışları ve kuralları bildirmiştir. Peygamberler de davranışlarıyla bu kuralların en doğru şekilde nasıl yapılması gerektiğini göstermişlerdir. Peygamberlerin açıkladığı konulara uyulması gerektiği ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de; “…Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının…” (Haşr suresi, 7. ayet.) buyrulmakta ve Müslümanların hayatlarını Allah’ın ve Peygamberinin açıkladığı dinî değerlere göre yaşamaları tavsiye edilmektedir. Aşağıdaki ayetleri okuyunuz. Ahlaki değerlerin oluşumunda dinin etkisi var mıdır? Düşüncelerinizi noktalı yerlere yazınız. “Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of!” bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: “Rabb’im! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!” diyerek dua et. Rabb’iniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tövbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.” (İsrâ suresi, 23–25. ayetler.) ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… 2.1.Örf ve Âdetlerin Dinle İlişkisi Toplumda insanın hayatını düzenleyen çeşitli kurallar vardır. Bunlardan bazıları yazılı, bazıları da yazılı olmayan kurallardır. Örf ve âdetler yazılı olmayan kurallardandır. ? Örf ve âdet nedir? Bir toplumda, eskiden beri uygulana gelen, nesilden nesile iletilen kültürel değer, bilgi, alışkanlık, töre ve davranışlara örf denilmektedir. Diğer bir ifade ile örf, insanların çoğunluğunun benimseyip alışkanlık hâline getirdiği işlerdir. Buna gelenek de denir. Örneğin evliliklerde düğün yapmak bir örftür. 13 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Bir şeyin eskiden beri görüldüğü gibi yapılma alışkanlığına da âdet denilmektedir. Buna görenek de denir. Örneğin bazı bölgelerde gençlerin erken evlendirilmeleri bir âdettir. Toplumda var olan inançlar, gelenek ve göreneklerin şekillenmesini ve devamlılığını sağlar. Örf ve âdetler toplum tarafından benimsenmiştir. Sosyal hayat, ağırlıklı olarak bu yazılı olmayan kurallarla şekillenmiştir. Çevrenizde gözlemlediğiniz örf ve âdetlerden bazılarını listeleyiniz. ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ? Örf ve âdetlerin din ile ilişkisi nedir? Örf ve âdetler din ile doğrudan ilişkilidir. Şöyle ki dinin koymuş olduğu değerlere ters düşen örfler ve âdetler terkedilmiş ve bırakılmıştır. Örneğin, kan davası gütmek ve tefecilik yapmak, İslam öncesinde birer örf ve âdet hâlini almıştı. Ancak İslam dini geldikten sonra bunlar kaldırılmıştır. Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde şöyle buyurmuştur: “…Faiz kaldırılmıştır…Kan davaları kaldırılmıştır…” Buna rağmen özellikle kan davasının kolay kolay terk edilemediği görülmektedir. Resim. 01.01: Hastaları ziyaret etmek dinen ve örfen tavsiye edilen güzel bir davranıştır. 14 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Müslüman toplumlarda dinin etkisiyle oluşmuş örf ve âdetler de bulunmaktadır. Bayramlaşma, dinî gün ve gecelerde yapılan etkinlikler, selamlaşma, hasta ziyareti, sünnet, nişan, düğün gibi uygulamaların özünde din vardır. Bunun yanında İslam öncesinden gelen ve İslam’a ters düşmeyen örf ve âdetler de varlıklarını devam ettirmişlerdir. Örneğin, aşure günü ve orucu İslam öncesinde de bilinen ve günümüze kadar gelen örf ve âdetlerdendir. Atatürk, her milletin kendine özgü gelenek ve göreneği olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir: “Her milletin kendine has geleneği, âdetleri, kendine göre millî özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynısıdır ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonu şüphe yok ki hüsrandır.” (Atatürkçülük, C I, s. 83.) Görüldüğü üzere toplum hayatını tanzim eden kurallardan biri örf ve âdetlerdir. Bizler, dinimizin onayladığı örf ve âdetlerimize sahip çıkmalı ve yaşatmalıyız. Bunları gelecek nesillere aktarmak için çaba sarf etmeliyiz. Bir toplumu ayakta tutan, geçmişiyle geleceği arasında köprü görevi gören önemli bir dayanağın örf ve âdetler olduğunu unutmamalıyız. Geçmişten gelen örf ve âdetlerin tamamı yaşatılmalı mıdır? Aşağıya yazınız. ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… 2.2.Ahlaki Değerlerin Dinle İlişkisi Ahlak sözlükte, huy, seciye, tabiat, mizaç, karakter anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise, insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep olan huylarına, söz ve davranışlarına ahlak denir. Değerlerin en üst seviyesinde yer alan ahlakın kaynağında; akıl, vicdan, örf, âdet ve din yer almaktadır. Tarih boyunca her toplumun kendine özgü dinî inançları olmuştur. Tarihe bakıldığında dinî yaşantısı olan toplumların muhakkak bir de ahlak anlayışlarının olduğu görülür. Bununla beraber, dinî yaşantının dışında ahlaki değerlerin olamayacağını söylemek de yanlış olur. Çünkü dinî değerlerin temeli insanın fıtratında bulunduğu gibi ahlaki değerlerin temeli de insanın fıtratında bulunmaktadır. 15 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? Ahlakın konusu nedir? Ahlaki değerlerin din ile yakın bir ilişkisi söz konusudur. Ahlak, insanın ve toplumun belli bir amaçla bilinçli olarak yaptığı iyi ya da kötü olarak nitelenebilen bütün davranışlarını, örf ve âdetlerini konu edinmektedir. Bunlar aynı zamanda dinin de konuları içerisinde yer almaktadır. Tüm dinlerde ahlaki değerlerle ilgili kurallar bulunmaktadır. Örneğin, Hz. Musa’ya indirilen “on emir” ahlaki ilkeler olarak Yahudilerin dinî öğretileri içerisinde yer almaktadır: 1. Karşımda başka ilahların olmayacak. 2. Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın yahut aşağıda yerde olanın yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin. 3. Allah’ın ismini boş yere ağza almayacaksın. 4. Cumartesi gününü daima hatırlayıp onu kutsal kılacaksın. 5. Anne ve babana hürmet edeceksin. 6. Öldürmeyeceksin. 7. Zina etmeyeceksin. 8. Çalmayacaksın. 9. Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın. 10.Komşunun evine, karısına, hizmetçisine veya öküzüne, eşeğine, velhasıl sana ait olmayan hiçbir şeye göz dikmeyeceksin. (Tevrat, Çıkış, Bab 20.) ? Din ile ahlaki değerler arasında nasıl bir ilişki vardır? İslam’ın emir ve yasakları da ahlakı güzelleştirmeye yöneliktir. İslam’ın ahlak ilkeleri arasında, Allah’ın yarattığı bütün canlılara karşı merhametli, dürüst, güvenilir, iyi niyetli olmak, karşılıksız iyilik yapmak gibi davranışlar yer almaktadır. İslam ahlakının asıl kaynağı Kur’an ve Peygamberimizin sünnetidir. Peygamberimiz, getirdiği dini, insanlara tebliğ etmenin yanında güzel ahlakı en iyi şekilde gösteren bir örnektir. Peygamberimiz, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, C II, s. 381.) buyurmuştur. Hz. Aişe de bir soru üzerine Peygamberimizin ahlakının Kur’an ahlakı olduğunu belirtmiştir. (Sahih-i Müslim, Müsafirin, 139.) Dinin amacı insanı, iyiye doğruya yönlendirip kötülüklerden uzak tutmaktır. Kişiyi dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştırmaktır. Din bunu gerçekleştirmek için insana; hayırseverlik, cömertlik, doğru söyleme, dürüst davranma gibi davranışları emretmektedir. Yalancılık, kıskançlık, cimrilik, geçimsizlik gibi davranışları da yasaklamaktadır. Yüce Allah Kur’an’da müminlerin vasıflarını anlatırken onların bağışlama, 16 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 affetme, alçakgönüllü olma gibi ahlaki özelliklerine vurgu yapmakta ve “Allah’tan korkan kimseler, …öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmrân suresi, 134. ayet.) buyurmaktadır. Bu şekilde emir ve yasaklarına uyanları güzel ahlaklı olarak isimlendirmektedir. İslam dininin tavsiye ettiği ahlaki tutum ve davranışlardan bazılarını listeleyiniz. Hastaları ziyaret etmek, Doğru sözlü olmak ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… Ahlaki değerler, insanı kötü hâl ve hareketlerden uzak tutup iyiliğe yönlendirir. Görüldüğü üzere, dinî buyruklar ile ahlaki değerler arasında yakın bir ilişki vardır. Ahlakın şekillenmesinde din önemli bir yere sahiptir. Güzel ahlak sahibi olmak insana neler kazandırır? ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… 3. Kişilik Gelişiminde Değerlerin Etkisi ! ? “Kişilikli bir insan.” ifadesinden ne anlıyorsunuz? Kişilik nedir? Her insanın kendine has özellikleri, alışkanlıkları ve davranışları vardır. İnsanın kendine özgü olan, az veya çok her zaman gözlenebilen davranış ve alışkanlıklarına kişilik denir. 17 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? Kişilik oluşumu nerelerde başlar? İnsan doğduğu andan itibaren sürekli dış dünyadan etkilenerek büyümekte ve aşama aşama kişiliğini oluşturmaktadır. Bu etkilerin en önemlisi ve başlangıç yeri ailedir. İnsan hayatı bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi safhalara ayrılmaktadır. Bebeklik ve çocukluk dönemleri kişilik gelişiminde iki önemli aşamadır. Kişiliğin temelleri bu dönemde atılır. Bu manada aile içerisinde sevgi, saygı ve merhamet gibi ahlaki değerlerin yaşanması önem arz etmektedir. Çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde önce ailesinin, sonra içinde yaşadığı çevrenin ve aldığı eğitimin önemi büyüktür. Bu şekilde insanın gelişim devrelerinin her birinde onu etkileyecek ve kişiliğini temellendirecek değerler oluşur. Bir insanın kişiliğinin oluşmasında toplumun değer yargılarının da çok büyük önemi vardır. Ailede ve toplumda dinî, ahlak ve millî değerlere önem verilmesi ve bunların üzerinde sıklıkla durulması, kişilik gelişiminde sevgi, saygı, doğruluk, şefkat, yardımseverlik, vatan ve millet sevgisi gibi erdemlerin kalıcı hâle gelmesini sağlar. Bütün bunlar dinî ve ahlaki değerler içinde yer alır ve insanın kişiliğini bulmasında önemli bir rol oynar. Aşağıdaki ifade ile ilgili tercihinizi işaretleyerek tercihinizin sebebini kısaca açıklayınız. “İnsanın kişilik gelişiminde en önemli etken ailedir.” Katılıyorum. Katılmıyorum. Çünkü………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… İnsanın kişiliğinin oluşmasında değerlerin büyük bir etkisi vardır. Vatanına, milletine faydalı bireyler yetiştirmek için, değerlerin teorik öğretiminin yanında uygulamasının da insanlara kazandırılması gerekmektedir. Bireyin hayatında uygulamadığı ancak bildiği bir değerin hiçbir faydası yoktur. Örneğin kişi, dürüstlük ve doğru sözlülüğün, dinin ve ahlakın bir gereği olduğunu bilir. Ancak iş ve meslek hayatında insanları aldatır, hile yaparsa bu tür insanların kişilikleri olumlu yönde tam olarak gelişmemiş demektir. Bu nedenle değerler ile insanın eylemleri arasında 18 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 doğrudan bir ilişki vardır. Kur’an’da Allah, insanlara kendilerinin uygulamadığı, yapmadığı davranışları başkalarına söylememelerini tavsiye etmiş ve “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saff suresi, 2–3. ayetler.) buyurmuştur. Kur’an’da Hz. Lokman’ın Oğluna verdiği Öğütler; •“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti... •Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. •Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir. •Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. •Yürüyüşünde tabi ol, sesini alçalt... (Lokman suresi, 13-19. ayetler.) Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütlerden ahlaki ilkeler çıkararak aşağıya listeleyiniz. ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… 19 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ! Huzurlu bir toplum için insanın kendisine düşen görevler nelerdir? Unutmayalım E İnsanın kişiliği özellikle bebeklik ve çocukluk dönemlerinde oluşmaktadır. Kişilik gelişiminde dinî ve ahlaki değerlerin olumlu yönde çok büyük etkisi vardır. Kişilik oluşumunda değerleri bireye kazandıracak olan anne, baba ve eğitimciler de önemlidir. Değerler, onun eğitimini verenlerin hayatında yer ettiği sürece yetişecek nesillere de etki edecek ve kişilikli bireylerin yetişmesine katkı sağlayacaktır. 4. Toplumu Birleştiren Temel Değerler İstiklâl Marşı’nın on kıtasını coşkulu bir şekilde ezbere okuyan bir kişiyi dinlediğinizde neler hissedersiniz? Sizce Mehmet Âkif Ersoy, millî marşımızı hangi duygular içinde yazmıştır? ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… Toplum, belli bir coğrafya üzerinde yaşayan, o coğrafya için mücadele etmiş, ortak değerleri benimsemiş insanlardan oluşur. Her toplumun kendine özgü değerleri vardır. Bu değerler, toplumdaki fertleri bir arada tutar. İnsanları tek tek fert olmaktan çıkarır, birlik beraberlik içinde yaşayan bir toplum hâline getirir. Aynı dine inanma, vatan ve millet sevgisi, ülkü ve ideal birliği, bayrak ve millî marş her toplumun ortak değerlerinin başında gelir. Türk milletini de bir arada tutan, toplumu birleştiren ortak değerler vardır. Bunlar; Allah inancı, Hz. Muhammed ve Kur’an sevgisi, vatan ve ülkü birliği, bayrak ve İstiklâl Marşı, hürriyet ve bağımsızlık, insan haklarına saygı ve millî seciye gibi değerlerdir. 20 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 4.1. Vatan ve Ülkü Birliği ? Bir milletin bağımsız ve egemen olarak üzerinde yaşadığı, can, mal, namus gibi maddi ve manevi değerlerini koruyup yaşattığı, sınırları belli olan toprak parçasına vatan denir. Vatan sadece bir toprak parçasından mı oluşur? Vatan yalnızca bir toprak parçasından ibaret değildir. Atalarımız bu vatan için canlarını seve seve feda etmişler ve şehitlik makamına yükselmişlerdir. Vatan, toprağın altında yatan şehitlerin kanları ve hatıralarıyla kutsal bir hâle bürünmüştür. Millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşı’nda: “Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı: Düşün altında binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.” diyerek vatan topraklarının kutsallığına ve önemine işaret etmiştir. Resim. 01.02: Atalarımız vatan sevgisi ve savunmasının en güzel örneğini Çanakkale savaşında vermişlerdir. ? Milletimizin ortak idealleri nelerdir? 21 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Türk milletini bir arada tutan değerlerden biri ülkü birliğidir. Ülkü; ulaşılmak istenen ortak amaç, ideal, mefkûre anlamlarına gelir. Bu vatanda yaşayan milletimizin ortak amacı; kendi topraklarımız üzerinde bağımsız olarak yaşamak, milletimizi yüceltmek ve çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmaktır. Ülkü birliği, milleti oluşturan bireylerin kuvvetini ve cesaretini artırır. Onları, ülküleri için çalışmaya, fedakârlıkta bulunmaya teşvik eder. Bu sayede aynı vatanda yaşayan bu millet, beraberce ortak bir amaç ve ideal için çalışarak çağdaş uygarlık seviyesine çıkabilir. Vatan ve ülkü birliği için çalışmak, ortak idealler için çaba göstermek, millî ve manevi görevlerimiz arasındadır. Resim. 01.03: Vatanımızın her köşesi ayrı bir güzelliktedir. ! Bir insan, yeryüzünde vatanı olmadan yaşayabilir mi? ? Bayrak neyi temsil eder? 4.2. Bayrak ve İstiklâl Marşı Bayrak, bir milletin özgürlüğünün, bağımsızlığının ve egemenliğinin sembolüdür. Bayrak olmadan bağımsızlıktan söz etmek mümkün değildir. O dalgalandıkça bağımsız bir devlet olduğumuzun bilincine varırız. 22 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? ? Bayrağımız, uğrunda canlarını seve seve feda eden atalarımızın kahramanlığını hatırlatır. Milletimizin vatan ve istiklal uğrunda verdiği büyük mücadeleyi ifade eder. Bayrağımız rengini nerden almıştır? Ay yıldızlı bayrağımız, kırmızı rengini şehitlerimizin kanından almıştır. Bayrağımız, atalarımızdan bize kalan çok değerli ve kutsal bir emanettir. Atalarımızın, bayrağımız uğruna canlarını feda etmişlerdir. Bu durumu Mehmet Âkif Ersoy şöyle dile getirmiştir: “Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!” Mithat Cemal Kuntay da bir dizesinde; “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” diyerek bayrağın önemini ifade etmiştir. Bayrağımızla ilgili dikkat etmemiz gereken bazı hususlar vardır. Örneğin; bayrak yere düşürülmez, atılmaz, yırtılmaz, yakılmaz. Bayrak çekilirken selam durulur. Ona önce saygı duymak, sonra saygı duyulmasını sağlamak, yüceliğini korumak, inandığımız değerleri korumak demektir. İstiklâl Marşı neden önemlidir? Her milletin bayrağı gibi bağımsızlığının ve egemenliğinin sembolü olan millî marşı vardır. Bizim milletimizin bağımsızlığını ifade eden millî marşımız da İstiklâl Marşı’dır. Millî marşımızda, milletimizin hayatı, görüşü, düşüncesi ve gücü vardır. O, milletimizin varlığı, hürriyeti ve istiklali demektir. Onda bu yüce milletin imanı, destanlaşmış kahramanlığı, bağımsızlığı ve bağımsızlığının şanlı tarihi anlatılmaktadır. Resim. 01.04: Bayrağımız bağımsızlığımızın sembolüdür. 23 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? İstiklâl Marşı söylenirken ne yapmalıyız? Marşımız söylenirken ayakta selam dururuz. Böylece hür ve bağımsız olmanın onur ve şerefini duyarız. İstiklâl Marşı’mızın her kelimesinde aziz milletimizin her ocağından çıkan, şehit ve gazilerimizin emaneti vardır. Bunun için İstiklâl Marşı’mıza saygı duymak, onu gönlümüzde ve hayatımızda yaşatmak millî ve manevi görevlerimizdendir. İstiklâl Marşı da bayrağımız gibi milletimizi temsil etmektedir. Bayrağımıza gösterdiğimiz saygı ve sevgiyi İstiklâl Marşı’na da göstermeliyiz. Mehmet Âkif ERSOY, İstiklâl Marşı’mızın son kıtasında milletimizin inançlı olarak hür ve bağımsız yaşama arzunda olduğunu vurgulamıştır. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin İstiklâl! Mehmet Âkif ERSOY İzmihlâl:Yok olma. Resim.01.05: İstiklâl Marşı’mızı Mehmet Âkif Ersoy yazmıştır. ! Mehmet Âkif Ersoy, hasta yatağında son günlerini yaşamaktadır. Bazı dostları ziyaretine gitmiştir. Söz, dönüp dolaşıp İstiklâl Marşı’na gelir ve misafirlerden biri; Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? cümlesini söyler. Mecalsiz bir şekilde yatağında uzanmakta olan Âkif, birdenbire başını kaldırır ve kesin bir ifade ile şu cümleyi söyler: Allah, bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın! Sizce Mehmet Âkif Ersoy, niçin böyle söylemiştir? ? 4.3. Hürriyet ve Bağımsızlık Hürriyet ve bağımsızlık Türk milleti için neden önemlidir? Toplumu birleştiren temel değerlerden biri de hürriyet ve bağımsızlıktır. Her toplum özgür bir ülkede yaşamak ister. Bağımsızlık bizim milletimiz için daha da önemlidir. Türk milleti hiçbir zaman esaret altına girmeyi kabullenememiştir. Tarihi- 24 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 miz bunun şanlı örnekleriyle doludur. Kurtuluş savaşı, Çanakkale savaşı hep hürriyet ve bağımsızlık için yapılmıştır. Atalarımız bu savaşlarda, dinleri, hürriyetleri ve vatanın bağımsızlığı için canlarını feda etmişlerdir. Çünkü esaret altında olan bir millet, dinini, inancını yaşayamaz, çocuklarını özgürce geleceğe hazırlayamaz. Hepsinden önemlisi hürriyet ve bağımsızlıktan yoksun bir milletin, ay yıldızlı bayrağının göklerde şanlı şanlı dalgalanacağı bir vatanı olmaz. Bu nedenle hür ve bağımsız olarak yaşamak milletimiz için çok önemlidir. Atatürk, Türk milletinin bağımsızlık aşkını şöyle dile getirmiştir: “Türk halkı, asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklali yaşamak için vazgeçilmez bir unsur kabul etmiş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” (Haziran 1922) O, hür ve bağımsız olarak yaşamanın önemini de şu sözleriyle açıklamıştır: “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir… Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın varlığı ve varlığının devam edebilmesi, mutlak o milletin hürriyet ve istiklaline sahip olmasıyla mümkündür. Ben şahsen saydığım bu özelliklere çok önem veririm ve bu özelliklerin kendimde var olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı özellik ile donanmış olmasını şart bilirim.” (Ankara gazetesi, Nisan 1921.) Hür ve bağımsız olmadan huzurlu ve mutlu yaşamanın mümkün olamayacağını bilmeliyiz. İnanç özgürlüğünün, can ve mal güvenliğinin bağımsızlıkla doğrudan ilgili olduğunu unutmamalıyız. Hürriyetimizi ve bağımsızlığımızı sonsuza dek korumaya çalışmalıyız. Bağımsızlığımızı korumak için neler yapabiliriz? Düşüncelerinizi aşağıdaki noktalı yerlere yazınız. ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ? 4.4. İnsan Haklarına Saygı İnsan hakları kavramı neyi ifade etmektedir? İnsanlar, tarihin her döneminde özgürce ve insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamak istemiştir. Günümüzde bu konu insan hakları olarak ifade edilmektedir. İnsan haklarını, diline, dinine, ırkına, cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakılmaksızın insana, insan olduğu için tanınan haklar şeklinde tanımlamak 25 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? ? ? ? mümkündür. Diğer bir ifade ile insan hakları, bütün insanların sadece insan olmalarından dolayı sahip oldukları haklardır. İnsan hakları nelerdir? İnandığı dinî özgürce yaşamak, istediği yere seyahat etmek ve yerleşmek, diğer insanlardan insanca muamele görmek, özgür bir şekilde düşüncelerini açıklamak insan haklarından bazılarıdır. İnsan hakları ne zaman sistemli hâle gelmiştir? 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, bu konuda ortaya konulan ilk önemli bildirgedir. Hemen iki yıl sonra kabul edilen, 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de insan hakları konusunda dünya devletlerinin ortaya koyduğu önemli çalışmalardır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk iki maddesi, bütün insanların hür doğduklarını, hak ve değer bakımından eşit olduklarını, beyannamede sözü edilen haklardan ırk, renk, cinsiyet, dil, din ayrımı yapılmaksızın yararlanacaklarını ilan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda İnsan Hakları nasıl yer almıştır? Anayasamızda insan hakları; kişi hakları, siyasi haklar, ekonomik ve sosyal haklar olmak üzere üç ana başlık altında değerlendirilmektedir. a. Kişi Hakları: Kişinin dokunulmazlığı, hürriyeti, zorla çalıştırılamayacağı, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti bu haklardan bazılarıdır. (17-40. maddeler.) b. Siyasi Haklar: Seçme ve seçilme hakkı, bilgi edinmek istediği konularda ilgili yerlere dilekçe verme hakkı bunlardan bazılarıdır. (41-65. maddeler.) c. Ekonomik ve Sosyal Haklar: Eğitim ve çalışma hakkı bunlardan bazılarıdır. (66-74. maddeler.) İnsanların, insanca yaşayabilmesi için bu haklara saygı duyulup korunması gerekir. Bu durum insanları daha mutlu eder ve toplumsal barışa katkı sağlar. İslam dininde insan haklarına verilen önem nedir? İslam dininde ise bu konu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin yayınlandığı 1948 yılından 1400 yıl önce dile getirilmiş ve uygulamaya konulmuştur. 26 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Yüce Allah, Kur’an’ın birçok yerinde insanın değerli bir varlık olduğunu belirtmiş ve kadın olsun erkek olsun herkesin yeryüzünde onurlu bir şekilde yaşama hakkının olduğunu belirtmiştir. Bu konuda bir ayette; “İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” (Şuarâ suresi, 183. ayet.) buyurmuştur. Kur’an’da ve Peygamberimizin sünnetinde adalete, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına saygıya devamlı vurgu yapılmıştır. Örneğin, Peygamberimiz Medine’ye hicret ettikten sonra oradaki farklı inanç guruplarıyla ve kabilelerle Medine sözleşmesi imzalayarak inanç hürriyeti, ticaret yapma serbestliği gibi temel insan haklarını güvence altına almıştır. Peygamberimizin 632 yılında veda haccında vermiş olduğu Veda Hutbesi ise dünya tarihine altın harflerle yazılacak ilk evrensel insan hakları ilkelerini içermektedir. Peygamberimiz Veda Hutbesi’ne “Ey İnsanlar!” diyerek başlamış ve zengin, fakir, efendi, köle ayrımı yapmadan bütün herkesin Allah’ın en şerefli varlığı insan olarak görülmesi gerektiğini vurgulamıştır. Resim. 01.06:Peygamberimiz Veda Hutbesini Mekke şehrindeki Arafat dağında vermiştir. Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde kadın hakları üzerinde durmuş ve bu konuda nelerin yapılması gerektiğini açıklamıştır. Kan davası, kölelik, faiz ve tefeciliği yasaklamıştır. İnsanların can, mal, namus ve özgürlüklerinin dokunulmaz olduğunu bildirmiştir. Buradan hareketle İslam âlimleri dinin amacının “zarurât-ı hamse” denilen beş temel ilkeyi korumak olduğunu ifade etmişlerdir. 27 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 İslam dininin korunmasını istediği beş temel ilke şunlardır: a. Canın korunması b. Aklın korunması c. Namusun korunması ç. Dinin korunması d. Malın korunması İslam dininin korunmasını istediği beş temel ilke, insan haklarına saygının temelini oluşturmaktadır. Buradaki aklın korunması konusu ifade ve düşünce hürriyetini de kapsamaktadır. Bu değerlere saygılı bir Müslüman, hem kendi canını, düşünce ve ifade özgürlüğünü (aklını), namusunu, dinini ve malını korumak için çaba gösterir hem de bir başkasının bu değerlerine saygılı olur. İnsanların insanca yaşayabilmesi için bu haklara saygı duyulup korunması gerekir. Bu durum insanları daha mutlu eder ve toplumsal barışa katkı sağlar. Peygamberimizin Veda Hutbesi’nden bazı bölümler; “Ey insanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü saldırıdan korunmuştur.(…) Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. (…) Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Ashabım! Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır.(…) Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır.(…) Ey insanlar! Rabb’iniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur.(…) Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.(…)” (İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 390.) Yukarıda Peygamberimizin Veda Hutbesi’nden bazı bölümler verilmiştir. Veda Hutbesi’nde üzerinde durulan insan haklarıyla ilgili evrensel ilkeleri aşağıya listeleyiniz. ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… 28 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 İnsan haklarına gereken önem verilmeli ve herkesin bu haklardan yararlanması sağlanmalıdır. Bunun için öncelikle insanın kendi haklarına sahip çıkma bilincinde olması ve başkalarının haklarına da saygı göstermesi gerekir. 4.5. Millî Seciye Kavramı ve Atatürk ? Seciye, yaratılış, huy, karakter gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Her insanın kendine özgü, farklı bir huyu, karakteri olduğu gibi milletlerin de kendine özgü, farklı karakterleri vardır. Millî seciye nedir? Millî seciye, bir milletin sahip olduğu kendine özgü karakterini ifade eder. Diğer bir deyişle, bir toplumun, bir milletin ahlakına, karakterine, ruhi ve manevi özelliklerine millî seciye denir. İnsanlar nasıl ki fiziki ve ruhsal özelliklerinden ötürü farklı mizaç ve yapıda iseler, milletleri de birbirinden ayıran ve kendine has kılan özellikleri bulunur. Türk Milleti’nin de kendine has özellikleri vardır. Örneğin; Türk Milleti hiçbir zaman esaret altında yaşamayı kabullenemez. Ölümü esarete tercih eder. Vatan savunması için canını feda etmekten çekinmez. Bunun en güzel örneğini yakın tarihimizde Çanakkale savaşında vermiştir. Atatürk bu savaşta gördüğü bir manzarayı Nutuk’ta şöyle anlatmaktadır: “Bomba sırtı olayı çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime - i şehadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerinde ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.” Atatürk Türk Milletinin millî seciyelerini, ona has olan mertlik, minnetsiz yaşama, yiğitlik, hoşgörü, sağlam irade büyüklere saygı gibi manevi ve ahlaki özellikleri olarak belirtmiştir. O, millî seciye kavramının yerine, millî karakter, millî terbiye ve millî ahlak terimlerini de kullanmıştır. Atatürk Türk Milletinin hoşgörüsünü şu sözleriyle dile getirmiştir. “Hiçbir millet, milletimizden çok, yabancı unsurların inanış ve âdetlerine saygı göstermemiş- 29 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 tir.” İstanbul’un fethinde de Fatih’in Hıristiyanlara tanıdığı serbestlikle de ilgili olarak “İstanbul’un fethinden beri Müslüman olmayanların sahip kılındıkları bu geniş imtiyazlar, milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en hoş görülü ve iyiliksever bir milleti olduğunu kanıtlayan en açık delildir.” (Atatürkçülük, C I, s. 51.) demiştir. Vatan sevgisi, kutsal kitabımız ve Peygamberimiz, ay yıldızlı bayrağımız, İstiklâl Marşı’mız, bağımsızlığımız, milî seciyemiz, milletimizi birleştiren ortak değerlerimizdir. Bizler, toplumumuzu bir arada tutan ve ortak bir ideal uğrunda kenetlenmemizi sağlayan bu değerlerimize sahip çıkmalıyız. Toplumumuzu birleştiren değerleri korumaya özen göstermeliyiz. Okuma Metni BAYRAK Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü Kız kardeşimin gelinliği, Şehidimin son örtüsü, Işık, ışık, dalga dalga bayrağım Senin destanını okudum, Senin destanını yazacağım Dalgalandığın yerde ne korku ne keder Gölgende bana da, bana da yer ver Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar Yurda ay-yıldızın ışığı yeter Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düşürdüğü gün Gölgene sığındık, Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı, Yüksek yerlerde açan çiçeğim Senin altında doğdum Senin dibinde öleceğim Tarihim, şerefim, şiirim her şeyim, Yeryüzünde yer beğen! Nereye dikilmek istersen Söyle seni oraya dikeyim Arif Nihat Asya 30 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 NELER ÖĞRENDİK? Değerleri oluşturan süreçleri sıraladık ve kendi değerlerimizin neler olduğunu fark ettik. Toplumun çoğunluğu tarafından kabul gören veya benimsenen her türlü duygu, düşünce, davranış ve kurala değer denir. Dinî, ahlaki, millî, manevi, vb. değerler vardır. Değerlerin oluşmasında ailenin, toplumun, alınan eğitimin ve dinin büyük bir etkisi vardır. Örf, âdet ve ahlaki değerlerin oluşumunda dinin etkilerini öğrendik. Bir toplumu ayakta tutan ahlaki değerler, örf ve âdetler vardır. Bu değerler dinî buyruklarla şekillendiğinde daha da bir anlam kazanmaktadır. İslam dini insanların hem bu dünyada hem de ahirette mutlu ve huzurlu olmalarını ister. Bunun için de güzel ahlakı tavsiye eder. Örf ve âdetlerden de dinin genel amaçlarına uygun olanların yaşatılmasını ister. Kişilik gelişiminde dinî ve ahlaki değerlerin etkili olduğunu öğrendik. İnsanın kişiliği özellikle bebeklik ve çocukluk dönemlerinde oluşmaktadır. Kişilik gelişiminde dinî ve ahlaki değerlerin olumlu yönde çok büyük etkisi vardır. Kişilik oluşumunda değerleri bireye kazandıracak olan anne, baba ve eğitimciler de önemlidir. Değerler, onun eğitimini verenlerin hayatında yer ettiği sürece yetişecek nesillere de etki edecek ve kişilikli bireylerin yetişmesine katkı sağlayacaktır. Toplumu birleştiren değerleri korumaya özen göstermemiz gerektiğinin farkına vardık. Vatan sevgisi, dinimiz, ay yıldızlı bayrağımız, İstiklâl Marşı’mız, bağımsızlığımız, millî seciyemiz, milletimizi birleştiren ortak değerlerimizdir. Bizler, toplumumuzu bir arada tutan ve ortak bir ideal uğrunda kenetlenmemizi sağlayan bu değerlerimize sahip çıkmalıyız. Toplumumuzu birleştiren değerleri korumaya özen göstermeliyiz. Her insan, insanca yaşayabilmek için, öncelikle kendi haklarına sahip çıkmalı, sonra da din, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin her insanın sahip olduğu temel haklara saygı duymalıdır. 31 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Değer kavramıyla ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A. İnanma, merhametli ve yardımsever olma gibi değerler evrenseldir. B. Değerler, toplumun sahip olduğu alışkanlıklara göre şekillenir. C. Değerler, toplumun geneli tarafından benimsenmiştir. D.Değerler, insanı toplumdan uzaklaştırır. 2. Değerlerin oluşmasında aşağıdakilerden hangisinin etkisi yoktur? A. Aile B. Din C. Sağlık D.Eğitim 3. “Sevap - günah” kavramları aşağıdaki değerlerden hangisi ile ilişkilendirilebilir? A. Ahlaki değerler B. Dinî değerler C. Sanatsal değerler D. Millî değerler 4. —Toplumda, insanın hayatını düzenleyen kurallardandır. —Tecrübelerle oluşmuş, nesiller boyu aktarılmıştır. —Yazılı olmamalarına rağmen insanlarda yaptırım gücü vardır. Yukarıda verilen bilgiler, aşağıdakilerden hangisini tanımlar? A. Din B. Ahlak C. Örf - âdet D.Sanat 5. Aşağıdakilerden hangisi İslamdan önce de var olan ve İslam’a ters düşmeyen örf ve âdetlerdendir? A. Kan davası gütmek B. Aşure orucu tutmak C. Tefecilik yapmak D.Köle ticareti yapmak 32 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 6. Kişilik gelişimi en çok hangi dönemde şekillenmektedir? A. Çocukluk B. Gençlik C. Yetişkinlik D.Yaşlılık 7. Aşağıdakilerden hangisi toplumları birleştiren temel değerlerden birisi değildir? A. Kur’an sevgisi B. Bayrak ve İstiklâl Marşı C. Hürriyet ve bağımsızlık D.Tüm dünyaya hükmetme 8. Vatan hakkında aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A. Atalarımız bu vatan için canlarını feda etmişlerdir. B. Vatan, toprak altında yatan şehitlerin kanları ve hatıralarıyla kutsaldır. C. Gerektiğinde vatan başkalarına emanet edilebilir. D.Vatan, hiçbir şeye değişilmez. 9. Aşağıdakilerden hangisi bayrağın taşıdığı anlamlardan biri değildir? A. Estetik B. Özgürlük C. Bağımsızlık D.Egemenlik 10.Atalarımız, Çanakkale ve İstiklal savaşında gözlerini kırpmadan canlarını feda etmişlerdir. Bu durum, Türk Milleti’nin hangi özelliğini öne çıkartmaktadır? A. Hür ve bağımsız yaşama arzusunu B. Savaşçı bir millet olmasını C. Bereketli toprakları kaybetmeme isteğini D.Yayılmacı karakterini 33 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 . ÜNİTEDE ÖĞRENDİKLERİMİZİ NOT EDELİM ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… 34 2. ÜNİTE LAİKLİK VE DİN ÖĞRENME ALANI: DİN VE LAİKLİK Din ve vicdan özgürlüğü ne demektir? Herkesin inandığı dini özgürce yaşayabilmesi için nasıl bir ortam olmalıdır? NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünitenin sonunda; 1. Dinin neden bireyi esas aldığını kavrayacaksınız. 2. Laikliği doğuran sebepleri ve laikliği açıklayacaksınız. 3. Laiklik kavramını öğreneceksiniz. 4. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencelerinden birinin de laik devlet olduğunun farkına varacaksınız. 5. Laik devlet anlayışının birey ve toplum açısından önemini kavrayacaksınız. 6. Atatürk’ün laiklik anlayışını öğrenecek bu konudaki sözleriyle ve yaptıklarıyla örneklendirebileceksiniz. ANAHTAR KAVRAMLAR Sevgi İnançlara saygı Laiklik DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ Türkiye Devleti Atatürk Hoşgörü DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 GİRİŞ Bu ünitede laiklik kavramı üzerinde durulmaktadır. Laikliği doğuran sebeplere değinilmekte, laikliğin, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olduğu açıklanmakta, toplumu birleştiren temel değerlerin neler olduğu üzerinde durulmaktadır. 1. DİN BİREYİ ESAS ALIR İnsanın diğer varlıklardan farklı yönleri nelerdir? Aşağıya yazınız. ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ? Din neden bireyi esas almaktadır? İnsan, hem maddi hem de manevi yönü olan bir varlıktır. Maddi yönü açısından havaya, suya ve gıdaya ihtiyaç duyduğu gibi, manevi yönü açısından da mutlu ve sevinçli olmaya ihtiyacı vardır. İnanma da insanın doğasında (fıtratında) olan manevi bir ihtiyaçtır. İnsan, doğuştan kendisinde var olan inanma duygusundan dolayı yüce bir yaratıcıya inanma ihtiyacı hisseder. Akıl, düşünce ve irade sahibi olan insan, bu özellikleriyle evrendeki tüm varlıklardan üstün bir konumda bulunur. İşte insan, diğer varlıklarda olmayan bu özelliklerinden dolayı, birey olarak sorumludur. Bu açıdan din, insanı muhatap almakta ve onun hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olmasını istemektedir. İlahî dinlere bakıldığında emir ve yasakların öncelikle bireye yönelik olduğu görülmektedir. Yeryüzünde ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem, dinî emirlerin ilk muhatabı olmuştur. İlahî dinlerin sonuncusu olan İslam dini de bireyi esas almaktadır. Emir ve yasakların öncelikle bireyin hayatında yer etmesini istemektedir. Yüce Allah, Peygamberimize hitaben; “…Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” (Hûd suresi, 112. ayet.) buyurmuştur. Bu ayet ile öncelikle Peygamberimizin doğrulukta ve dürüstlükte örnek olması istenmekte daha sonra onun şahsında bütün Müslümanlara seslenilerek onların da doğru olmaları istenmektedir. İnsan bu dünyada yaptıklarından ahirette hesaba çekilecektir. Herkes kendi davranışlarından sorumlu olacaktır. Hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu yüklenmeyecektir. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…Hiçbir günahkâr diğerinin günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüp gidişi, Rabb’inizedir. Yaptıklarınızı 37 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 o size haber verir. Çünkü o, kalplerde olan her şeyi hakkıyla bilendir.” (Zümer suresi, 7. ayet.) Görüldüğü üzere din, sorumluluk sahibi olan insanı esas almaktadır. Emir ve yasakların öncelikle bireyin hayatında yer etmesini istemektedir. Bireyin davranışlarını buna göre düzenlemesini emretmektedir. Allah, sağlıklı her bireye iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edebilme kabiliyeti vermiştir. Göndermiş olduğu peygamberler ve kutsal kitaplarla da doğru yolu bulmalarını istemiştir. İnsanların dini kabul etmelerini de tamamen onların özgür iradelerine bırakmıştır. “Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin…”(Kehf suresi, 29. ayet.) “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (Zilzal suresi, 7–8. ayetler.) Yukarıdaki ayetleri okuyunuz. Din, bireyi nasıl muhatap almaktadır? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız. ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… ! İnsan akıllı ve düşünen bir varlık olarak yaratılmasaydı ilahî emirlerden sorumlu olur muydu? 2. LAİKLİĞİ DOĞURAN NEDENLER ! ? Laiklik, ilk defa Fransa’da kiliseye başkaldırı olarak ortaya çıkmıştır. Sizce kilisenin hangi tutumundan dolayı böyle bir başkaldırı ortaya çıkmıştır? Laiklik ne demektir? Laiklik, Fransızcadan dilimize geçmiş bir kelimedir. Terim olarak, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması demektir. Devletin, din ve vicdan hürriyeti konusunda tarafsız olması, tüm inançlara eşit mesafede durması anlamına gelmektedir. 38 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? Laiklik nerede ve nasıl ortaya çıkmıştır? Laiklik, ilk olarak Hristiyanlığın yaygın olduğu batı ülkelerinde ortaya çıkmıştır. Orta Çağ’da Avrupa’daki Hristiyan toplumlarında dini temsil eden kilise, hayatın her alanında söz sahibi idi. Günlük işlerden bilimsel araştırmalara kadar hemen hemen her şey kilisenin ve din adamalarının otoritesi altında tutuluyordu. Kilisenin koyduğu kurallar kanun olarak görülüyordu. Hatta kilise merkezli düşüncelere karşı olanlar işkencelere maruz kalıyor, daha ileri gidenler de kilise tarafından Hristiyanlık dininden çıkartılarak aforoz ediliyordu. Bunun sonucu olarak da din adamları toplumda ayrıcalıklı ve üstün bir sınıf konumuna yükselmişti. Halk, kilisenin bu geniş yetkilerinden şikâyet ediyor, din adamlarının baskılarından kurtulmak istiyordu. İşte laiklik, Batı ülkelerinde kilisenin bu baskıcı tutumuna bir tepki olarak doğmuştur. Avrupa’daki kilise baskısından kaçıp Amerika’ya yerleşen göçmenler, 1776’daki Amerikan Anayasası’nda devletin dininin olamayacağını, dinin bireysel olduğunu, insanların din hürriyetlerinin olması gerektiğini ana ilke olarak belirtmişlerdir. Avrupa’da da Rönesans ve Reform hareketleri ile başlayan aydınlanma çağı, kilise otoritesini sarsmaya başlamış, kilisenin bilim, siyaset, sanat ve felsefe üzerindeki baskısına karşı çıkılmasına yol açmıştır. Fransız ihtilali ile son noktasına ulaşan kiliseye başkaldırı, kısa sürede tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Avrupa’da laikliği ortaya çıkaran sebepler nelerdir? Aşağıya yazınız. ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ? 1789 Fransız ihtilali ile kilisenin otoritesi son bulmuştur. Laiklik ilkesinin asıl yaygınlaşması bundan sonra olmuştur. 1905’te Fransız Parlamentosunun kabul ettiği bir kanunla din ve devlet işleri resmen birbirinden ayrılmış ve laik devlet anlayışı kabul edilmeye başlamıştır. Laiklik ilkesinin kabul edilmesinden sonra kilise, birçok alanda etkisini kaybetmiş ve sadece dinî konular olmak üzere kendi alanına çekilmiştir. Ülkemiz laiklikten nasıl etkilenmiştir? Laiklik, 18. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devletini etkilemeye başlamıştır. 1839 Gülhane Hattı Hümayunu’nda ilk kez din ve vicdan hürriyeti ilkesi yer almış, 1856’da ilan edilen Islahat Fermanı’nda laiklik ilkesi, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında yorumlanmıştır. Laikliğin benimsenmesine yönelik çabalar, Cumhuriyet Döneminde 39 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 de devam etmiştir. Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti laiklik ilkesini benimsemiştir. Bu kapsamda, 1922’de saltanat, 1924’te halifelik kaldırılmıştır. Halifeliğin kaldırılması ile yeni devletin yönetiminde din ile devlet işleri birbirinden ayrılmıştır. Böylece devlet yapısının laikleştirilmesi için önemli adımlar atılmıştır. 1928’de yapılan düzenleme ile Anayasa’dan devletin dinini belirleyen bölüm çıkarılmış, 1937 yılında laiklik ilkesi, devletin temel niteliklerinden biri olarak Anayasa’ya eklenmiştir. 1961 Anayasası laikliği daha sağlam güvencelere almış, 1982 Anayasası da bu ilkeleri korumuştur. E NOT EDELİM Anayasa’mızın laiklik ile ilgili 1 ve 2. maddeleri şöyledir: “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Laikliğin temel amaçlarından bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: a. Herkesin din ve inanç hürriyetini güvence altına almak b. Herkesin kanun önünde eşit olmasını sağlamak c. Dinin istismar edilmesine müsaade etmemek ç. Dinde ruhbanlık anlayışının oluşmasını önlemek d. Hukukun üstünlüğünün kabul edildiği demokratik bir devlet kurmak e. Bilimsel çalışmaların ve teknolojik gelişmelerin önünü açmak f. Devletin din ve mezheplere karşı tarafsız davranmasını sağlamak Sonuç olarak laiklik, kişinin özel ve manevi hayatına müdahâle etmediği gibi dindarlığı da dışlamaz. Aksine, ortaya çıktığı yer olan Avrupa ülkelerinde görüldüğü gibi, diğer temel hak ve hürriyetlerin yanında, din ve inanç hürriyetini de güvence altına alır. Ülkemizde laikliğin benimsenmesine niçin ihtiyaç duyulmuştur? ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… 40 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? 3. LAİK DEVLET Laik devlet ne demektir? Sınırları belli bir toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasi bakımdan teşkilatlanmış millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlığa devlet denir. Laik devlet ise, laiklik ilkesini benimsemiş devlet yönetimi demektir. Bir toplumda, fertler istedikleri inancı veya düşünceyi benimseyebilir, istedikleri dine de inanabilir. Devletin vatandaşları arasında farklı inançlara sahip birçok kişi bulunabilir. Laik devlet böyle farklı etnik ve dinî yapıya sahip bir toplumun tamamını güvence altına alır. Laik devlet, din hürriyetini ana ilke olarak kabul eder. Herkese dinini seçme ve onun gereklerini yerine getirme serbestliği tanır. Bununla birlikte inancının gereğini yerine getirmeyenlere ve bir inanca sahip olmayanlara da dayatma yapılmasını engeller. Laik devletin resmi bir dini yoktur. Devlet belli bir dinin kurallarını vatandaşlarına zorla benimsetmez ve uygulatmaz. Laik devlette insanlara bir dinin zorla benimsetilmesi söz konusu olmadığı gibi inandığı dinin gereklerini yerine getirmek isteyenlere de imkân sağlanır. Laik devletin özellikleri nelerdir? Aşağıya yazınız. ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… Laiklik, dinsizlik veya dine karşı olmak değildir. Laik devlet, dinleri veya inançları dışlamaz. Ancak din ve inançlar karşısında tamamen tarafsızdır. Bununla birlikte din hürriyetine önem verir. Laik devlet anlayışında din bir vicdan meselesi olarak görülür. Herkes inanç konusunda vicdanının hür sesini dinleyerek hareket eder. Vatandaşlar hiçbir zorlama olmadan dinlerini seçebilirler ve inançlarını yaşayabilirler. Bu konuda Atatürk de şöyle demiştir: “Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi ne bir din ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayamaz. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.” (Atatürkçülük, C I, s.110.) Atatürk, asla dine karşı olmamıştır. “Gerçeğe nasıl inanıyorsam dinime de öyle inanıyorum.” (Atatürkçülük, C I, s.111.) diyen Atatürk’ün çabası, devlet sistemini laik bir temele oturtmaya yönelik olmuştur. 41 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 E NOT EDELİM Laik devlette herkes kanun önünde eşittir. Kimse inancı, görüşü, dili veya ırkından dolayı diğer vatandaşlardan ayrı bir muamele görmez. Resim. 02.01: Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. 4. LAİKLİK DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GÜVENCESİDİR ? Her insanın yaşama, barınma, eğitim alma, sağlık hizmetlerinden yararlanma gibi temel hakları vardır. Din ve vicdan özgürlüğü de bu temel hakların başında gelir. Din ve vicdan hürriyeti ne demektir? Din ve vicdan özgürlüğü, vatandaşların istedikleri düşünceye ve inanca sahip olmalarını ifade eder. Bu özgürlük, hiçbir baskı ve tesir altında kalmadan kendi hür iradeleriyle tercihte bulunmaları, istedikleri dini benimsemeleri ve o dinin gereklerini yerine getirme hakkına sahip olmalarıdır. Din ve vicdan özgürlüğü, her insanın en doğal hakkı olduğu gibi, laikliğin de bir gereğidir. Bu durum, ülkemizde Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Anayasa’mızın 24. maddesinde din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili olarak şu ifadeler yer almaktadır: “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.14. madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıkla- 42 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 maya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz…” Anayasa’mızda yer alan bu ifadelerden de anlaşıldığı üzere ülkemizde vatandaşlar din ve vicdan hürriyetine sahiptir. Bu durum laikliğin bir gereği olarak anayasa ile güvence altına alınmıştır. Laiklik ilkesine göre devlet, vatandaşlarını bir dine inanıp inanmamak hususunda serbest bırakır. Bireylerin inancına, ayin ve törenlerine müdahale etmez. Laikliğin sağladığı din ve vicdan hürriyeti sayesinde hiç kimse bir başkasının inancına ve ibadetlerine karışamaz, bunlara sahip olmasından ötürü de o kişiyi kınayamaz. Atatürk bu konuyla ilgili olarak şöyle demiştir: “Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, mensup olduğu bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz. Vicdan hürriyeti, mutlak ve taarruz edilemez ferdin tabii haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.”(Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım, s. 85.) Devlet, insanların din ve vicdan özgürlüğünü sağladığı gibi, onların inandıkları dinin ibadetlerini yerine getirmeleri için gerekli düzenlemeleri de yapar. Bu konuda Atatürk şöyle demiştir: “Laiklik yalnız din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, din ve ibadet özgürlüğünü de üstlenmek demektir.” (Ahmet Bekir Palazoğlu, Atatürk’ün Eğitim ile İlgili Görüşleri, s. 89.) Laikliğin gereği olarak devlet, insanların dinî inanç ve duygularının sömürülmesine izin vermez. Atatürk, din sömürücülüğü yapanlar hakkında: “Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz.” (Atatürkçülük, C I, s.111.) demiştir. Zaten Yüce Allah, İslam dininin maddi menfaat karşılığı kullanılmasını kesin olarak yasaklamıştır. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…Allah’ın ayetlerini az bir karşılık ile satmayın…” (Bakara suresi, 41. ayet.) Devlet, vatandaşlarının dini öğrenme taleplerini karşılamak için çeşitli imkânlar sağlamıştır. İnsanların dinlerini öğrenmelerine yardımcı olmak için Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Bununla birlikte üniversitelerdeki ilahiyat fakülteleri, imam hatip liseleri ve okullardaki din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri vatandaşların dinlerini öğrenmelerini sağlamaktadır. Bu okullara paralel olarak şu anda sizin okumakta olduğunuz açık lise din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ile açık imam hatip lisesi de dışarıdan okumak isteyen vatandaşlarımızın dinlerini öğrenmelerine yardımcı olmak için açılmıştır. 43 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Devletimiz, vatandaşların dinlerini öğrenme taleplerini karşılamak için hangi kurumları faaliyete geçirmiştir? Aşağıya yazınız. ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… Laiklik ilkesinin kabulüyle ülkemizde herkesin din ve vicdan hürriyeti güvence altına alınmıştır. Yasalar karşısında tüm vatandaşlar eşit haklara sahip olmuştur. Böylece toplumsal barışın ve huzurun korunmasına katkıda bulunulmuş, millî birlik ve beraberlik güçlendirilmiştir. 5. ATATÜRK’ÜN LAİKLİK ANLAYIŞI Atatürk, kendini çok iyi yetiştirmiş bir lider idi. O, daha Osmanlı ordusunda albay iken Çanakkale Savaşı’ndaki üstün başarısıyla bunu ortaya koymuştur. ? Atatürk, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çok sağlam temeller üzerine kurulması için gerekli çalışmaları yapmıştır. O, bu ülke vatandaşlarının muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için birçok düzenleme yapmıştır. Laiklik de bu düzenlemelerin en önemli maddelerinden birini oluşturmaktadır. Atatürk’ün laiklik anlayışı nasıldır? Atatürk’ün laiklik anlayışı, asla dinsizlik veya din karşıtlığı değildir. Aksine ona göre laiklik, sahte dindarlıkla ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesini sağlamaktadır. Atatürk bu konu ile ilgili şöyle demiştir: “Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış Doğu kavimlerinin tutucularından başka kimse olamaz.”(Atatürkçülük, C I, s. 111.) O, yine bir konuşmasında; “…Bazı kimseler çağdaş olmayı, inançsız olmak sanıyorlar. Asıl inançsızlık, onların bu inanışıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, Müslümanların inançsızlara esir olmasını istemek değil de nedir?...” (Atatürkçülük, C I, s. 457.) diyerek laikliğin dinsizlik olmadığını belirtmiştir. Atatürk dine önem veren, dinî değerlere saygı gösteren bir lider idi. Atatürk, milleti ayakta tutan önemli bir değerin din olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir: 44 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 “Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası vardır ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.”(Atatürkçülük, C III, s.225.) Atatürk, devlet yönetiminin laik olmasının gerekliliğine inanmıştır. Din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrı olarak yürütülmesi gerektiğini belirtmiş ve şöyle demiştir: “…Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz.” (Atatürkçülük, C I, s. 111.) Ulu önder Atatürk, vatandaşların din ve vicdan hürriyetlerinin korunması gerektiğini belirtmiştir. Laiklik, insanların din ve vicdan hürriyetini garanti altına almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her fert, dinini seçmekte serbesttir. Herkes istediği dinin törenlerini de yerine getirebilir. Bu konuda Atatürk şöyle demiştir: “Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir.”(Atatürkçülük, C I, s. 111.) Atatürk’ün laiklik anlayışında taassup asla hoş görülmemiştir. Taassup, ister dinî, isterse dine karşı olsun, asla hoş görülemez ve laiklik anlayışıyla bağdaşmaz. Atatürk’ün laiklik anlayışında öne çıkan konular nelerdir? Aşağıya yazınız. ……………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………… …… 45 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Okuma Metni ATATÜRK’ÜN BALIKESİR HUTBESİ “Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur’an-ı Azimüşşan’daki açık ve kesin hükümlerdir. İnsanlara manevi mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilahî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak’tır. Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah’ın evi idi. Millet işlerini Allah’ın evinde yapardı. Hazret-i Peygamberin mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah’ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir’in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum. Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lazımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.” 07 Şubat 1923 BALIKESİR - Zağnos Paşa Cami (Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı, s. 82.) 46 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 NELER ÖĞRENDİK? Dinin bireyi esas aldığını kavradık. İnsan akıllı ve inanan bir varlıktır. Bu özellikleri dolayısıyla Allah tarafından varlıklar içinde en şerefli olarak yaratılmıştır. Bu yönüyle insan, dinî buyruklar karşısında muhatap olmuştur. Din bireyi esas almış ve onu kendi davranışlarıyla değerlendireceğini belirtmiştir. Laikliğin ne anlama geldiğini ve laikliği doğuran sebepleri açıkladık. Laiklik, kişinin özel ve manevi hayatına müdahale etmediği gibi dindarlığı da dışlamaz. Aksine, diğer temel hak ve hürriyetlerin yanında, din ve inanç hürriyetini de güvence altına alır. Laiklik, kiliselerin ve din adamlarının, din ve mezhep adına hayatın her alanına müdahale etmesine bir başkaldırı olarak başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde ortaya çıkmıştır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencelerinden birinin de laik devlet olduğunun farkına vardık. Din ve vicdan özgürlüğü, her insanın en doğal hakkı olduğu gibi, laikliğin de bir gereğidir. Her insan istediği dinî inancı benimseyebilir. Laikliğin sağladığı din ve vicdan hürriyeti sayesinde hiç kimse bir başkasının inancına ve ibadetlerine karışamaz, bunlara sahip olmasından ötürü de o kişiyi kınayamaz. Devlet, insanların din ve vicdan özgürlüğünü sağladığı gibi, onların inandıkları dinin ibadetlerini yerine getirmeleri için gerekli düzenlemeleri de yapar. Laik devlet anlayışının birey ve toplum açısından önemini kavradık. Laiklik ilkesini benimsemiş devlet yönetimine laik devlet denir. Devletin vatandaşları arasında farklı inançlara sahip birçok kişi bulunabilir. Laik devlet, böyle farklı dinî yapıya sahip bir toplumun tamamını güvence altına alır. Laik devlet, din hürriyetini ana ilke olarak kabul eder. Herkese dinini seçme ve onun gereklerini yerine getirme hakkı tanır. Laik devlette, devletin resmi bir dini yoktur. Devlet dini bir vicdan meselesi olarak görür ve bütün inançlara eşit mesafede yer alır. Atatürk’ün laiklik anlayışını, bu konudaki sözleriyle ve yaptıklarıyla anlamaya çalıştık. Atatürk’ün laiklik anlayışı, asla dinsizlik veya din karşıtlığı değildir. Atatürk dine önem veren, dinî değerlere saygı gösteren bir liderdir. Atatürk, milleti ayakta tutan önemli bir değerin din olduğunu belirtmiştir. Atatürk, devlet yönetiminin laik olmasının gerekliliğine inanmıştır. Din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrı olarak yürütülmesi gerektiğini belirtmiştir. Laiklik, insanların din ve vicdan hürriyetini garanti altına aldığı için Atatürk, vatandaşların din ve vicdan hürriyetlerinin korunması gerektiğini belirtmiştir. Atatürk’ün laiklik anlayışında taassup asla hoş görülmemiştir. 47 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi, insanın bireysel anlamda, sorumluluk sahibi olduğunun delillerinden biri değildir? A. İrade sahibi olması B. Akıllı olması C. Düşünebilmesi D.Konuşabilmesi 2. Laiklik ilkesinin ortaya çıkmasında en önemli etken aşağıdakilerden hangisidir? A. Kilisenin baskıcı tutumu B. Sanayi inkılabı C. Bilimsel gelişmeler D.Felsefi düşünceler 3. Aşağıdakilerden hangisi laik devlet tanımına uymaz? A. Dini bir vicdan meselesi olarak görür. B. Vatandaşlarının hepsini kanun önünde eşit görür. C. Demokratik, çoğulcu, özgürlükçü bir sistemi benimser. D.Yasalarını belirlemede halkının inançlarını esas alır. 4. 1776 tarihli anayasasına “devletin bir dini olamayacağı ve fertlerin din hürriyetlerinin olduğu” ilkesini koyan ülke aşağıdakilerden hangisidir? A. Amerika B. İngiltere C. Fransa D.Osmanlı Devleti 5. Aşağıdakilerden hangisi laiklik ilkesinin bir gereğidir? A. İnsanları inancının gereğini yerine getirmeye zorlamak B. İnsanlara belli bir dini benimsemeleri için baskı yapmak C. Farklı dinlere inananlar arasında ayrımcılık yapmak D.İnsanlara inançlarının gereğini yerine getirmek için imkânlar hazırlamak 48 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 6. Aşağıdakilerden hangisi, devletimizin dinin bir sömürü aracı olarak kullanılmasını engellemek için yapmış olduğu çalışmalar içerisinde yer almaz? A. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması B. İlahiyat fakültelerinin açılması C. Din adamlarına imtiyazlar tanınması D.Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin konulması 7. Aşağıdakilerden hangisi ülkemizde laikliğin kabul edilmesi ile ortaya çıkan bir durum değildir? A. Din ve vicdan hürriyetinin güvence altına alınması B. Din alanında yazılan eserlerin azalması C. Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi D.Yasal olarak kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olması 8. Aşağıdakilerden hangisi din ve vicdan özgürlüğü kapsamına girmez? A. Kişinin istediği dini ve inancı benimsemesi B. İnsanın inancını özgürce ifade edebilmesi C. İnsanlara zorla kendi inancını benimsetmeye çalışması D.İnsanın ibadetlerini serbestçe yapabilmesi 9. Anayasamıza Laiklik ilkesi kaç yılında girmiştir? A. 1923 B. 1928 C. 1937 D.1938 10.Aşağıdakilerden hangisi, Atatürk’ün laiklikle ilgili görüşleri arasında yer almaz? A. Laiklik dinsizlik demek değildir. B. Laiklik büyücülükle mücadele eder. C. Laiklik dindarlığın gelişmesine katkı sağlar. D.Laikliğin kendisi de dinî bir özellik arz eder. 49 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 . ÜNİTEDE ÖĞRENDİKLERİMİZİ NOT EDELİM ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… 50 3. ÜNİTE İSLAMİYET VE TÜRKLER ÖĞRENME ALANI: DİN, KÜLTÜR VE MEDENİYET Türkler Müslüman olduktan sonra birçok alanda eser vermişlerdir. Bir şehri fethettiklerinde oraya öncelikle cami, medrese, köprü gibi eserler yapmışlardır. Sizce fethedilen yerlere niçin böyle mimari eserler yapılmıştır? NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünitenin sonunda; 1. Türklerin Müslüman olma sürecini açıklayacaksınız. 2. Türklerde İslam anlayışının oluşmasında etkin olan tarihî şahsiyetleri tanıyacaksınız. 3. Türk bilginlerinin İslam medeniyetine katkılarını örneklerle açıklayacaksınız. 4. Türklerin İslam medeniyetine katkılarını öğreneceksiniz. ANAHTAR KAVRAMLAR Türkler Emeviler İSLAMİYET Abbasiler Ebû Hanife Talas savaşı Mevlana DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 GİRİŞ Bu ünitede Türklerin Müslüman olmadan önceki dönemde benimsedikleri dinler hakkında bilgiler verilecek, daha sonraki dönemlerde Türklerin tarihi süreçte nasıl Müslüman oldukları anlatılacaktır. Türklerin Müslüman olduktan sonra İslam kültür ve medeniyetine yaptıkları katkılar hakkında açıklamalar yapılacak, bazı önemli din âlimleri ve bilim adamları hakkında bilgiler verilecektir. 1. TÜRKLERİN MÜSLÜMAN OLUŞU ! ? Türklerin Müslüman olmadan önceki inançları hakkında neler biliyorsunuz? Türkler, Müslüman olmadan önce tarihi süreç içerisinde çok çeşitli dinlere mensup olmuşlardır. 5 ve 6. yüzyıllarda Budizm, Zerdüştlük, Manihaizm ve Hristiyanlık gibi dinleri benimsemişlerdir. Türkler, daha sonraki tarihi süreçte Gök Tanrı inancına sahip olmuşlar ve bu inancı Müslüman oldukları döneme kadar muhafaza etmişlerdir. Gök Tanrı inancının temel özellikleri nelerdir? Türklerin benimsedikleri Gök Tanrı inancının temel esasları şunlardır: a. Bir ve tek olan Gök Tanrı vardır. b. Tanrı yaratan, yaşatan ve koruyandır. c. Dünya hayatından sonra sonsuz bir hayat vardır. ç. Dünyada iyilik edenler öldükten sonra bunun karşılığı olarak iyi bir yere gidecekler ve sonsuz olarak yaşayacaklardır. Aynı şekilde kötülük edenler de cezalarını çekecekleri bir yere gideceklerdir. ? Türkler, doğru sözlü olmaya, dürüst davranmaya önem verirlerdi. Hile yapmayı, aldatmayı hoş karşılamaz, zina ve hırsızlık yapanları cezalandırırlardı. Türklerin Müslümanlarla ilk karşılaşmaları nasıl olmuştur? Türklerin Müslüman Araplarla ilk temasları ikinci halife Hz. Ömer zamanına rastlamaktadır. Bu dönemde yapılan Kadisiye (636) ve Nihavent (642) savaşlarında Müslümanlar Sasani devletini yenmişler ve Türk sınırlarına kadar gelmişlerdir. Türklerle karşılaşan Müslümanlar, Hz. Ömer’in talimatı üzerine herhangi bir çatışmaya girmemiş ve geri dönmüşlerdir. 53 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? Türklerin Müslümanlarla ilk ciddi münasebetleri Emevi Devleti zamanında başlamıştır. Ancak Emevilerin ırkçılığa dayalı olumsuz tutumları yüzünden Türklerin İslamiyet’e geçişleri yavaş olmuştur. Aynı dönemde Emevilerin baskıcı tutumundan rahatsız olan ehl-i beytten bazı Peygamber torunları da Türkistan bölgesine göç etmişlerdir. Bu dönemde Türklerle ehl-i beyt arasında yakın bir ilişki olmuştur. Türklerin Müslüman olma süreçlerinde ehl-i beytin olumlu katkıları olmuştur. Abbasilerle Türkleri birbirine yaklaştıran sebepler nelerdir? Emevi Devletinin yıkılışından sonra 750 yılında başa geçen Abbasilerle Türkler arasında iyi ilişkiler kurulmuştur. Özellikle 751 yılında Abbasilerin Çinlilerle yaptıkları Talas savaşında Türklerin Çinlilere karşı Abbasilere yardım etmesi ve bu savaşta Abbasi Devleti’nin yanında yer almaları Müslüman Araplarla Türklerin daha yakınlaşmasına sebep olmuştur. Bundan sonra Abbasiler Türklere karşı çok iyi davranmışlardır. Bu savaşla Türkleri daha yakından tanıyan Abbasiler onlara ordu içerisinde çeşitli görevler vermişlerdir. Böylece Türkler ordu ve devlet yönetiminde söz sahibi olmaya başlamışlardır. Bu yakınlaşmalar Türklerin İslam dinini daha yakından tanımalarını sağlamış ve Müslüman olmalarını hızlandırmıştır. ? Abbasilerin Türklere karşı içten gelen sıcak tutumları sayesinde İslamiyet, Türkler arasında hızla yayılmaya başlamıştır. Ayrıca Müslüman tüccarların dürüstlükleri, dervişlerin Türk boylarına yaptıkları ziyaretlerde İslam dinini anlatmaları, söz ve davranışlarıyla örnek olmaları Müslümanlığın Türk boyları arasında kabul edilmesini kolaylaştırmıştır. Bu sayede Türkler Müslümanlığı zorlamayla değil gönülden benimseyerek kabul etmişlerdir. İlk Türk Devletleri hangileridir? 10. yüzyıla gelindiğinde Türk boylarının çoğunluğu Müslüman olmuştur. Bu tarihlerde ilk Müslüman Türk Devletleri de ortaya çıkmaya başlamıştır. İtil Volga Bulgar Devleti (920), Karahanlılar (945), Gazneliler (963) ilk Müslüman Türk Devletleridir. Bundan sonraki süreçte kurulan Türk Devletleri İslam dinini Batıda Rumeli diyarına (Anadolu’ya), Kuzeyde Kafkas ülkelerine ulaştırmışlardır. Tarihi süreç içerisinde Büyük Selçuklular, Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti İslam dinine büyük hizmetler etmişlerdir. 54 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Türklerin Müslüman olma süreçleri nasıl gelişmiştir? Aşağıya yazınız. ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… Türklerin İslam dinini benimsemesinde etkili olan sebepleri şu şekilde sıralayabiliriz: a. İslam dininin hak ve gerçek din olması b. İslam medeniyetinin üstünlüğü ve yüceliği c. Müslüman tüccarların dürüstlüğü ç .Tasavvuf eğitiminden geçmiş dervişlerin yaşayışları d. İslam dininin hoşgörü ve sevgi anlayışı e. İslam dininin Türklerin mizacına uygun oluşu f. Gök Tanrı inancı ile İslam dininin benzerlikleri Türklerin Müslüman olmalarını kolaylaştıran Gök Tanrı inancı ile İslam dininin benzer yönlerini şöyle sıralayabiliriz: a. Eski Türklerde “tek tengri” (kendi özüne benzer yüce tanrı) ifadesi kullanılmaktadır. Bu tarif İslam’ın eşi ve benzeri olmayan Allah inancıyla benzeşmektedir. Türkler Müslüman olduktan sonra da Tanrı tabirini kullanmaya devam etmişlerdir. b. Türklerin eski inançlarında ruhun ölümsüzlüğü, cennet ve cehennem inançları İslam’ın ahiret inancı ile benzeşmektedir. c. İslam dininin ahlak esasları Türklerin fıtri özelliklerine uygundur. Yiğitlik, mertlik, dürüstlük Türklüğün şiarındandır. Bütün bu hasletler İslam dinince övülen özelliklerdendir. Yine yalan, hırsızlık ve riya benimsenmeyen ve cezası olan davranışlardır. İslam dini de bu tür davranışları yermektedir. Türkler temizdirler. İslam da temizliği emreder. Türkler sahip oldukları inançları, vatanları, gelenekleri uğruna savaşan bir millettir. İslam ise Allah yolunda vatan uğrunda savaşmayı, şehitlik ve gazilikle isimlendirip inananları cennetle müjdelemektedir. İşte Türklerin inanç, ahlak ve yaşayış tarzlarının İslam dinine uygun oluşu, onların Müslüman olmalarını kolaylaştırmıştır. 55 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 E UNUTMAYALIM Türklerin İslam dinini kabul etmelerinde yapılan fetihlerin, ticaret amacıyla gelen Müslüman tüccarların ve İslam’ı anlatan dervişlerin çok büyük etkisi olmuştur. İslam dininin ve medeniyetinin üstünlüğü ve yüceliği de Türklerin İslam’ı kabul etmesinde önemli rol oynamıştır. ! 2. TÜRKLERDE İSLAM ANLAYIŞININ OLUŞMASINDA ETKİLİ OLAN ŞAHSİYETLER Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre gibi zatlar, yıllar geçmesine rağmen niçin hâlâ insanlar tarafından seviliyorlar? Türkler Müslüman olduktan sonra düzenli bir şekilde İslam dinini öğrenme ve öğretme gayreti içine girmiştir. Bunun sonucu olarak da Türkler arasında çok değerli İslam âlimleri, tasavvuf önderleri ve halk dervişleri yetişmiştir. Ebû Hanife, Ahmet Yesevî, Ahî Evran, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bayram Veli gibi değerli şahsiyetler, hem Türkler arasında İslam anlayışının oluşmasında hem de İslam dininin başka diyarlara yayılmasında etkili olmuştur. ? 2.1. Ebû Hanife Ebû Hanife kimdir? Türklerin İslam anlayışının oluşmasında etkili olan başlıca âlimlerden biri Ebû Hanife’dir. Ebû Hanife 699 yılında Kûfe’de doğmuştur. Asıl adı Numan bin Sabit’tir. Fıkhi mezheplerden Hanefi Mezhebi onun görüşleri etrafında şekillenmiştir. Unvanı İmam-ı Âzam (En büyük imam)’dır. O, geniş bilgisi, keskin zekâsı ve görüşlerindeki isabeti dolayısıyla İslam dünyasında bu unvanla tanınır olmuştur. Bir Türk âlimi olan Ebû Hanife, küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim görmüş, Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş, Arapça, fıkıh ve hadis ilimlerinde derin bilgi sahibi olmuş ve bu alanlarda uzmanlaşmıştır. On altı yaşında gittiği Hicaz’da sahabeden hadisler dinlemiştir. Kufe’de, yirmi yaşından itibaren hocası Hammad bin Ebi Süleyman’dan on sekiz yıl ders almıştır. Hocasının ölümünden sonra kendisi dersler vermeye başlamıştır. Binden fazla talebe yetiştirmiştir. Bunların içerisinde en meşhurları İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Züfer’dir. 56 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Ebû Hanife’nin görüş ve düşünceleri ölümünden sonra yayılmış ve sistemleşmiştir. Bugün elimizde görüş ve düşüncelerini açıkladığı kendisine ait iki eseri vardır. Bunlardan biri Fıkh-ı Ekber, diğeri de el-Âlim ve’l - Müteallim’dir. E NOT EDELİM Günümüzde; Orta Asya, Türkiye, Irak, Balkanlar, Hindistan, Pakistan ve Afganistan’da bulunan Müslümanların çoğu fıkhi konularda Hanefi Mezhebi’nin görüşlerini benimsemiştir. Resim. 03.01: Bağdat’taki İmam-ı Âzam Külliyesi. ? Ebû Hanife İslam’ın doğru anlaşılıp doğru yaşanmasına çalışmış büyük âlimlerdendir. O, günlük yaşantıda karşılaşılan sorunlara Kur’an ve sünnet çerçevesinde çözümler getirmiş ve bu görüşleri pek çok kimse tarafından kabul görmüştür. Bugün dünyada birçok Müslüman onun, ibadetlerin yapılışı (amel) ile ilgili görüşlerini benimsemiştir. Ülkemizin büyük çoğunluğu da bu büyük İmam’ın mezhebine göre amel etmektedir. İmam-ı Âzam Ebû Hanife 767 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir. 2.2. Maturidî İmam Maturidî kimdir? Maturidî, Türklerin din anlayışının oluşmasında etkili olan bir İslam âlimidir. Asıl adı Ebû Mansur olan Maturidî, 852 yılında Semerkand’ın Maturid kasabasında doğmuştur. Maturidî, küçük yaştan itibaren kendini İslami ilimlerde yetiştirmiş, tefsir, akaid ve kelam ilimlerinde önemli çalışmalar yapmıştır. Kur’an ve sünnete göre İslam dininin inanç esaslarını açıklamıştır. İnanç konularında ortaya çıkan sorunlara çözümler getirmiş, iman esaslarını sistemli bir şekilde ifade etmiş, bunları savunmuş ve açıklamıştır. 57 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Onun görüş ve düşünceleri zamanla Maturidi Mezhebi’ni oluşturmuştur. İslam dininin inanç esasları (itikat) konularında ortaya koyduğu görüşlerle İslam dünyasında kabul görmüştür. E BİLİYOR MUSUNUZ? İslam dünyasında inançla ilgili en yaygın mezheplerden biri Maturidi diğeri de Eş’ari Mezhebi’dir. Maturidî’nin Kur’an ve sünneti akla dayalı olarak doğru anlama ve yorumlama biçimi, Türklerin din anlayışını şekillendirmiştir. Bugün Türk dünyasının çoğunluğu itikatta Maturidi Mezhebi’nin görüşlerine göre amel etmektedir. Maturidî, tefsir, fıkıh ve kelam alanlarında birçok eser yazmıştır. Bunlardan en meşhurları tefsir alanında; Te’vilatu’l-Kur’an, kelam alanında; Kitabü’t-Tevhid ve Kitabü’l-Makâlât adlı eserleridir. Ebû Mansur Maturidî, 944 yılında Semerkand’da vefat etmiştir. E NOT EDELİM Günümüzde; Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Endonezya ve Malezya’da bulunan Müslümanların çoğu inançla ilgili konularda Maturidi Mezhebi’nin görüşlerini benimsemiştir. ? 2.3. Şafiî İmam Şafiî kimdir? İmam Şafiî 767 yılında Gazze’de doğmuş, 820 yılında Mısır’da vefat etmiştir. Asıl adı, Muhammed bin İdris eş Şafiî’dir. Fıkhi alandaki büyük mezheplerden Şafiî Mezhebi onun görüşleri etrafında oluşmuştur. Mekke’de yetişmiş olan İmam Şafiî yedi yaşında Kur’an’ı ezberleyerek hafız olmuştur. Daha sonra Medine’ye giderek İmam Malik’ten fıkıh ile ilgili dersler almıştır. Tefsir, hadis, kelam ve fıkıh ilimlerinde derinleşmiştir. Keskin bir zekâya ve etkileyici bir hitabet gücüne sahip olan İmam Şafiî, hocasının vefatından sonra ders vermeye başlamış ve birçok öğrenci yetiştirmiştir. 58 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 İmam Şafiî daha sonra Irak’a gelip Ebû Hanife’nin öğrencileri ile görüşmüş, onların fıkıh görüşleri hakkında bilgi sahibi olmuştur. Böylece ilmi konulara farklı bakış açıları getirme imkânına kavuşmuştur. İmam Şafiî ömrünün sonlarına doğru Mısır’a gitmiştir. Fıkhi alandaki görüşlerini Mısır’da yaymaya başlamış ve çok taraftar bulmuştur. Bugün ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki Müslüman vatandaşlarımızın çoğunluğu İmam Şafiî’nin görüşleri üzerine ibadet ederler. İmam Şafii’nin birçok eseri vardır. Bunlardan en meşhurları, er-Risale ve elÜmm’dür. İmam Şafiî, İslam fıkhının doğru anlaşılması, yaşanması için çalışmış ve bu alanda eserler vermiş büyük bir İslam âlimidir. Türkler arasında İslam anlayışının oluşmasında da etkili olmuştur. E NOT EDELİM Günümüzde; Türkiye’nin doğusu, Irak, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika’da bulunan Müslümanların çoğu fıkhi konularda Şafiî Mezhebi’nin görüşlerini benimsemiştir. ? 2.4. Eş’arî İmam Eş’arî kimdir? İmam Eş’arî, 874 yılında Basra’da doğmuş, 936 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir. Asıl adı, Ali bin İsmail el-Eş’arî’dir. İtikadi alandaki Eş’arî Mezhebi onun fikirleri çevresinde oluşmuştur. İmam Eş’arî, önceleri Mu’tezile Mezhebi’nin tesirinde kalmış, kırk yaşına kadar onların fikirlerini savunmuştur. Ancak bazı konularda hocalarıyla fikir ayrılığı da yaşadığı olmuştur. Gördüğü bir rüyada Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet yoluna girmesini emretmesi üzerine Mu’tezile’den ayrılmıştır. İmam Eş’arî, İslam dininin inanç konularını akıl ve muhakeme gücü ile anlamaya çalışmıştır. Allah’ın varlık ve birliğini, tüm varlıkların yaratıcısının Yüce Allah olduğunu ayet ve hadislerin yanı sıra akli delillerle de açıklamaya çalışmış ve bunları kâinattan örnekler vererek ispatlamıştır. Eş’arî’nin İslam’ın inanç esaslarını savunmaya yönelik olarak ortaya koyduğu kelami görüşleri daha sonra Eş’arî Mezhebi’nin temelini oluşturmuştur. Hadis ve tefsir ilmini de öğrenmiş olan Eş’arî, Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünnetinin izinden giderek Ehl-i Sünnet görüşünü müdafaa etmiş, böylece fikirleri yayılmaya başlamıştır. İmam Eş’arî’nin İslam âlemine, itikadi konuların açık59 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 lanması ve yorumlanması ile ilgili önemli hizmetleri olmuştur. Tuğrul Bey ve özellikle onun yerine geçen Alparslan zamanında İslam’ın inanç esaslarıyla ilgili görüş ve düşünceleri Türkler arasında da yayılmış ve kabul görmüştür. Türklerin İslam anlayışının oluşmasında İmam Eş’arî’nin sağlam temellere dayanan düşüncelerinin önemli etkisi olmuştur. İmam Eş’arî’nin günümüze kadar gelmiş başlıca eserleri, Makalâtül-İslamiyyîn, el İbâne an Usûli’d-Diyane ve el-Lüm’a’ dır. E NOT EDELİM Günümüzde; Hindistan’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan bir coğrafyada yaşayan Müslümanların çoğu, inançla ilgili konularda Eş’arî Mezhebi’nin görüşlerini benimsemiştir. ? 2.5. Ahmet Yesevî Ahmet Yesevî kimdir? Ahmet Yesevî, 11. yüzyılın sonlarına doğru Batı Türkistan’da, bugünkü Kazakistan sınırları içinde bulunan Çimkent bölgesinin Sayram şehrinde doğmuştur. Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Küçük yaşlarda annesini ve babasını kaybeden Ahmet Yesevî, daha sonra ablasıyla Yesi şehrine gitmiş ve burada eğitimine devam etmiştir. Tasavvuf eğitimini ilk olarak yaşadığı şehir olan Yesi’de, Aslan Baba’dan almıştır. Sonra Buhara’ya gidip Şeyh Yusuf Hemedanî’nin talebesi olmuştur. Ahmet Yesevî, eğitimini burada tamamlamış ve hocasının çok değer verdiği bir müridi olarak onun sevgisini kazanmıştır. Yesi şehrinde Aslan Baba’dan aldığı tasavvuf eğitiminin ardından Buhara şehrinde de Şeyh Yusuf Hemedanî’den öğrendiği dinî ilimlerle hem maddi hem manevi bütün ilimlerde çok üst makamlara çıkmıştır. E UNUTMAYALIM “Divan-ı Hikmet”, Türk Tasavvuf Edebiyatının en eski ve en önemli bir eseridir. Ahmet Yesevî, hocası Hemedanî ölünce Yesi’ye geri dönmüş, burada şehir halkına ve bölge insanına büyük tesirleri olmuştur. Bir şair ve din büyüğü olan Ahmet Yesevî, Türk dünyasının manevi hayatına etki etmiş nadir şahıslardandır. Göçebe 60 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Türkler onun kurduğu Yeseviye Tarikatı’ndan etkilenmiştir. Yesevîlik Horasan, İran ve Azerbaycan Türkleri arasında da benimsenmiştir. O zamanlar Rum diyarı olan Anadolu’ya fetihler başladığı dönemde Hoca Ahmet Yesevî, müritlerini önden Anadolu içlerine göndermiş, buralarda söz ve davranışlarıyla örnek olmalarını ve İslam dinini anlatmalarını istemiştir. Ahmet Yesevî’nin Anadolu’ya gönderdiği talebelerine Alp Erenler denilmiştir. İlk fetihlerle birlikte Alp Erenler, Horasan erenleri olarak Anadolu’ya girmiştir. Örneğin, Hacı Bektaş Veli ve Sarı Saltuk, Ahmet Yesevî’nin Anadolu’ya manevi fetihler için yolladığı halifeleridir. Hoca Ahmet Yesevî Allah ve peygambere büyük bir aşkla bağlıdır. Türkistan’da ona “Hazreti Türkistan” (Türkistan Büyüğü) denilmektedir. Hoca Ahmet Yesevî, dinî, ahlaki öğütleri, peygamber ailesine olan sevgisini, dünya zevkleri ve düşkünlüğünün zararlarını, hikmetler hâlinde mantık gücü ve iman kuvvetiyle anlatmaya çalışmıştır. Söylediği hikmetli sözlerle insanların gönüllerine hitap etmiş ve çok tesirli olmuştur. Dinî öğütleri genellikle basit ve sade bir dille şiir şeklinde söylemiş, yeri geldikçe de kısa hikâyelere yer vermiştir. Resim. 03.02: Kazakistan’daki Ahmet Yesevî Türbesi. ? Hoca Ahmet Yesevî’nin söylemiş olduğu hikmetli sözleri, Divan-ı Hikmet isimli eserde toplanmıştır. Daha sonraki asırlarda yaşamış pek çok şaire ilham kaynağı olan bu eser, günümüzde hâlâ elden ele dolaşmakta ve okunmaktadır. Hoca Ahmet Yesevî, Türkistan’ın Yesi şehrinde 1166 yılında vefat etmiştir. 2.6. Ahî Evran Ahî Evran kimdir? 13. yüzyıl tasavvuf âlimlerinden biri olan Ahî Evran, Anadolu’da esnaflar arası Ahilik (kardeşlik) Teşkilatı’nın kurucusudur. Doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmeyen Ahî Evran, İran’ın Batı Azerbaycan tarafında bulunan Hoy kasabasında doğmuştur. Asıl adı Şeyh Nasıruddîn Mahmut’tur. 61 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Ahî Evran, zamanının büyük âlimi Fahrettin Razî’nin derslerine devam edip fen ilimlerini ve dinî ilimleri öğrenmiştir. Hoca Ahmet Yesevî’nin talebelerinin derslerine devam ederek de tasavvuf dersleri almıştır. Daha sonra Anadolu’ya gelmiştir. Anadolu’nun çeşitli şehirlerini dolaşan Ahî Evran, yaptığı vaazlarla halkı aydınlatmış, özellikle esnafa İslam’ı anlatarak nasihatlerde bulunmuştur. Daha sonra Kayseri’ye yerleşen Ahî Evran debbağlık (dericilik) yapmıştır. Esnaf tarafından çok sayılan ve sevilen Ahî Evran, esnaflar arasında Ahilik Teşkilatı’nı kurmuştur. Ahiliğin prensipleri temelde Kur’an ve sünnete dayanmaktadır. Ahilik dinî, ahlaki kurallarla iktisadi kuralları birleştiren ve sosyal bir yapıya kavuşturan bir teşkilattır. Türkler Anadolu’ya geldikten sonra fütüvvet ülküsünü benimsemişler yani İslam dininin güzelliklerini başka insanlara da ulaştırma gayreti içinde olmuşlardır. Türkler fütüvvet duygusunu kendilerine özgü cömertlik, yiğitlik ve kahramanlık özellikleriyle süslemişlerdir. E UNUTMAYALIM Ahilik Teşkilatı’nın “fütüvvetnâme “ denilen uyulması gereken kuralların yazılı olduğu bir belgesi vardır. Teşkilata girecek gençler bu kurallara uymak zorundaydı. Bu gençlerde doğruluk, güven, tevazu, vefa, cömertlik gibi nitelikler aranırdı. Yalan, içki, zina, hile, gıybet gibi davranışlar meslekten atılmayı gerektiren suçlardı. Ahilik bir meslek kuruluşu olmanın yanında, iman ve ahlak eğitiminin yapıldığı, millî kültürün öğretilip benimsetildiği bir okul görevi de görmüştür. Ahilik, “iş ahlakına sahip dürüst kişi, ancak kaliteli mal ve hizmet üretebilir.” gerçeğini yakalayıp uygulamada ortaya koymuştur. Ahî Evran, nüfusu yoğun yerleşim yerlerinde esnafların sohbet edecekleri, görüş alışverişinde bulunacakları, misafirlerin konaklayabileceği dergâhların kurulmasını sağladı. Talebeleri de gittikleri yerde Ahilik teşkilatlanmasına önem verdiler. Ahilik teşkilatında önemli olan bazı prensipleri şöyle sıralayabiliriz: a. Allah’ın emirlerine uyacaksın. b. Ahdinde, sözünde vefalı olacaksın. c. İşinde ve hayatında güvenilir olacaksın. ç. İyi kalpli ve cömert olacaksın. d. İyi huylu ve güzel ahlaklı olacaksın. e. İftira ve gıybetten sakınacaksın. 62 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Moğolların Anadolu’yu istilasında Kayseri’yi, Ahi teşkilatı savunmuştur. Ahî Evran Kayseri’nin Moğollar’ın eline geçmesiyle beş yıl tutuklu kalmıştır. Serbest kalınca önce Denizli, sonra da Konya’ya gitmiş, oradan da Kırşehir’e gelerek buraya yerleşmiştir. Burada halkı aydınlatıcı vaaz ve nasihatlerde bulunmuştur. Dünya malına ehemmiyet vermeyişi ve ahlakının güzelliği halkta kendisine karşı bağlılık ve saygıyı artırmıştır. Ahî Evran, 13. yüzyılın başlarında Kırşehir’de vefat etmiştir. Bugün bir külliye şekline getirilmiş olan türbesi, Kırşehir’de bulunmaktadır. Resim. 03.03: Kırşehir’deki Ahî Evran Camii ve Türbesi. ? 2.7. Hacı Bektaş Veli Hacı Bektaş Veli kimdir? Hacı Bektaş Veli, Anadolu’da İslam anlayışının yerleşmesinde etkili olan başlıca tasavvuf âlimlerinden birisidir. Asıl adı Seyyid Muhammed bin İbrahim Ata’dır. 1281 yılında Horasan’ın Nişabur şehrinde doğmuş, dinî eğitimini Hoca Ahmet Yesevî’nin talebelerinden almıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra Anadolu’ya gelen ve çeşitli yerleri dolaşan Hacı Bektaş Veli, Nevşehir yakınlarına yerleşmiştir. Bugün kendi adını taşıyan Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesinde halkı irşat edici çalışmalar yapmış ve talebeler yetiştirmiştir. 63 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Kendisinin de üyesi olduğu Ahilik teşkilatı ile önemli hizmetlerde bulunan Hacı Bektaş Veli, kurulma aşamasında olan Osmanlı Devleti sultanlarından da sevgi ve hürmet görmüştür. Osmanlıların kuruluş aşamasında sağlam temeller üzerine oturmasında büyük hizmetleri olmuştur. Orhan Bey zamanında kurulan yeniçeri ordusunun ve yeniçeriliğin piri, manevi üstadı olarak anılmıştır. Bu durum halk ile yeniçeriler arasındaki bağı güçlendirmiştir. Hacı Bektaş Veli, Anadolu’da İslam dininin yayılması için büyük çaba sarf etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in ilkeleri ışığında hareket etmeye önem vermiş, insanlara da bunları öğütlemiştir. Onun fikir ve düşünceleri doğrultusunda Bektaşilik Tarikatı ortaya çıkmıştır. O, insanların eline, beline, diline sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Küçüklerin büyüklerine saygı göstermesini öğütlemiş, misafirlere hürmet edilmesi gerektiğini belirtmiş, insanların kalbini kırmanın sakıncalarına dikkat çekmiştir. Hacı Bektaş Veli, vaaz ve sohbetleriyle İslam dinini insanlara öğretmeye ve sevdirmeye çalışmıştır. Sohbet meclislerinde kolay anlaşılır, sade bir Türkçeyle “nefes” adı verilen beyitler söylemiştir. Hacı Bektaş Veli’nin hikmetli sözlerinin, manzum olarak söylediği şiirlerin toplandığı Makâlât adlı Arapça bir eseri vardır. Makâlât incelendiğinde Hacı Bektaş Veli’nin İslam dininin emir ve yasaklarına sıkı sıkıya bağlılığı gözlenir. O, İslam’a uymayan davranışlara şiddetle karşı çıkmıştır. Hacı Bektaş Veli’nin sohbetlerine katılıp ona bağlananlara tasavvuftaki usule göre “Bektaşi” denilmiştir. Hacı Bektaş Veli 1338’de Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesinde vefat etmiştir. Resim. 03.04: Nevşehir’deki Hacı Bektaş Veli Camii ve Türbesi. 64 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? 2.8. Mevlana Mevlana kimdir? Mevlana, İslam dünyasının en meşhur tasavvuf âlimlerinden ve düşünürlerinden birisidir. Asıl adı Celaleddin Muhammed’dir. Dünyada Mevlana Celaleddin Rumi olarak meşhur olmuştur. Mevlana,1207 yılında bugün Afganistan’ın kuzeyinde Belh şehrinde doğmuştur. Babası Bahâeddin Veled, o dönemin en büyük İslam âlimlerinden birisidir. Belh şehrinde Sultan’ul - Ulema (âlimlerin sultanı) diye isimlendirilmiştir. E BİLGİ KUTUSU Mevlana; eskiden büyük zatlara ve âlimlere verilen “efendimiz” anlamına gelen bir saygı unvanıdır. Mevlana’nın babası Sultan Veled, Moğol istilasından dolayı ailesi ve öğrencileriyle birlikte Belh’ten ayrılarak uzun bir yolculuktan sonra Anadolu’ya gelmiştir. Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri ve Niğde’de konaklamış, sonra Karaman’a yerleşmiştir. Oğlu Mevlana Celaleddin, burada Gevher Hatun’la evlenmiştir. Mevlana babasının müderrisliğini yaptığı Karaman Medresesi’nde yetişip sayılı âlimlerden biri olmuştur. O, babasından ve devrin en önemli âlimlerinden almış olduğu dersler neticesinde tefsir, hadis, fıkıh ilimlerinde uzmanlaşmış, Arapça ve Farsçayı iyi bir şekilde öğrenmiştir. Mevlana, 1228’de Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın daveti üzerine Konya’ya yerleşmiştir. Babasına bağlı olanlar babasının ölümüyle Mevlana’nın etrafında toplanmıştır. Seyyid Burhaneddin’den tasavvuf ilmini de tamamlayan Mevlana, Konya halkının saygı duyduğu bir müderris hâline gelmiştir. Mevlana, sohbet ve vaazlarıyla halkı aydınlatma faaliyetlerinde bulunurken Şems-i Tebrizi ile karşılaşmıştır. Bu Mevlana’nın hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Şems-i Tebrizi’nin coşkun ve cezbeli hâli Mevlana’yı etkilemiştir. Coşkulu bir mutasavvıf olan Şems, Allah aşkı yolunda Mevlana’nın mürşidi olmuştur. Mevlana Celaleddin bütün çağlara tuttuğu hoşgörü, neşe ve umut meşalesi gibi yüce kişiliği ile kendi çağını da aydınlatmış bir âlimdir. Zamanının Anadolu insanı ve İslam dünyası ona bir maneviyat sultanı gözüyle bakmıştır. 65 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Resim. 03.05: Konya’daki Mevlana Türbesi. Mevlana hayatı boyunca insanlara, Allah’ı sevdirme gayreti içinde olmuştur. Farsça yazmış olduğu Mesnevi adlı eserinde, veciz şiirlerle, kısa ibretlik hikâyelerle insanların gönlüne hitap etmiş ve dini sevdirmeye çalışmıştır. O, insanlara hoşgörüyle yaklaşmıştır. O kimsesizlerin sığınağı, her düşüncenin ve medeni cesaretin barınağı idi. Sohbetlerinde ney, rebab ve santur çaldırıyor, sema ediyor, her türlü meclislere katılıyordu. Mesnevisi ve diğer eserleri Kur’an’ın özü ve özeti denilecek kadar peygamberin ve İslami bakışın bir timsalidir. Mevlana 1273 yılında Konya’da vefat etmiştir. Resim. 03.06: Sema töreni. 66 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? 2.9. Yunus Emre Yunus Emre kimdir? Yunus Emre, Anadolu’da yetişmiş Türk tasavvuf edebiyatının en büyük şairidir. Nerede doğduğu ve nerede öldüğü hakkında kesin bir bilgi yoktur. En çok kabul gören görüşe göre, 1240 yılında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Sarıköy’de doğmuş, 1320 yılında yine burada vefat etmiştir. Anadolu’nun birçok yerinde Yunus Emre’nin türbe ve mezarı bulunsa da buradaki mezar, Yunus Emre’nin mezarı olarak kabul edilmiştir. Yunus Emre, yaklaşık 80 yıl ömür sürmüştür. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlana gibi büyük İslam âlimlerinin yaşadığı dönemlerde yaşamıştır. Mevlana ile görüşmüş, onun düşüncelerinden etkilenmiştir. Aynı şekilde Hacı Bektaş Veli’nin Nevşehir’deki dergâhına gitmiş, onunla görüşmüştür. Daha sonraki yıllarda Hacı Bektaş Veli’nin halifelerinden Tapduk Emre’nin dergâhına gitmiş ve orada kırk yıla yakın hizmet etmiştir. Resim. 03.07: Yunus Emre’nin temsili resmi. E BİLGİ KUTUSU Yunus Emre’nin menkıbe şeklinde anlatılan hayatı şöyledir: Hacı Bektaş Veli, Horasan’dan Rum diyarına (Anadolu’ya) gelince ünü her tarafa yayıldı. O tarihlerde Yunus, Sivrihisar’a bağlı Sarıköy’de yaşamakta ve çiftçilikle uğraşmaktaydı. Yunus’un yaşadığı civarda kıtlık yaşanmaktaydı. Yunus, erenlerin güzel vasıflarını duymuştu. Onların kapısına gelenleri boş çevirmeyeceğini biliyordu. Öküzüne alıç yükleyip Hacı Bektaş Veli’nin huzuruna vardı ve buğday istedi. Bir süre orada kaldı. “Sorun bakalım ne ister, buğday mı nefes mi?” sorusuna; “Bana buğday gerek” cevabını verdi. Soru tekrarlanmasına rağmen buğdayda ısrar etti. Yolda kendi kendine “Ne olmayacak iş ettim, gafil oldum. Şimdi buğday belli bir süre sonra tükenir, nefes ise ölünceye kadar tükenmez.” diyerek pişman oldu. Tekrar geri dönen Yunus, nefes istedi. “O şimdiden sonra olmaz. Biz o kilidin anahtarını Tapduk Emre’ye verdik, varsın nasibini ondan alsın.” cevabını alan Yunus, Tapduk Emre’yi buldu ve hizmete başladı. 40 yıla yakın dergâha odun taşıyan Yunus’a Tapduk Emre: “Yunus, vakit oldu. O hazinenin kilidini açtık, nasibini alıverdin…” sözleriyle icazet vermiş oldu. 67 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Hocası Tapduk Emre, Yunus Emre’nin yetiştiğini, belli bir olgunluğa ulaştığını görünce, halkı irşat etmesi için ona icazet vermiştir. Yunus Emre, bundan sonra diyar diyar dolaşarak sade, anlaşılır ve akıcı Türkçesiyle dinî şiirler, ilahiler söylemiş, gönlünden geçenleri güzel Türkçesiyle süslemiştir. Yunus Emre’nin söylemiş olduğu ilahiler Anadolu insanı tarafından ezberlenmiş ve dilden dile, gönülden gönüle günümüze kadar aktarılmıştır. Onun yazmış olduğu şiirler Divan adlı eserinde toplanmıştır. Yunus Emre’nin bir şiiri şöyledir: İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin Ya nice okumaktır Okumaktan murat ne Kişi Hak’kı bilmektir Çün okudun bilmezsin Ha bir kuru ekmektir Okudum bildim deme Çok taat kıldım deme Eğer Hak bilmez isen Abes yere gelmektir Dört kitabın manası Bellidir bir elifte Sen elifi bilmezsin Bu nice okumaktır Yiğirmi dokuz hece Okursun uçtan uca Sen elif dersin hoca Mânâsı ne demektir Yunus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir Yunus Emre’yle ilgili anlatılan hikâyelerde onun tasavvufta önemli bir mertebeye sahip olduğu anlaşılır. Allah aşkı, peygamber sevgisi ile dolup taşan Yunus’un bu durumu şiirlerinde göze çarpar. Yunus Emre şiirlerini Türkçe yazmış ve Türk insanı tarafından çok sevilmiştir. Yunus Emre’nin Divan ve Risalet’ün-Nushiyye adlı iki eseri vardır. 68 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ? 2.10. Hacı Bayram Veli Hacı Bayram Veli kimdir? Hacı Bayram Veli, İslamiyetin Anadolu’da özellikle de Ankara civarında yayılmasına önemli katkılar sağlamış büyük bir mutasavvıf ve İslam âlimidir. Asıl adı Numan bin Ahmed’dir. 1352-1430 yılları arasında yaşamış olan Türk mutasavvıfı Hacı Bayram Veli, Ankara yakınlarındaki Solfasol köyünde doğdu. Çiftçilik yapan babası okuma eğiliminde olan Numan’ı Ankara’daki Kara Medrese’ye verdi. Burayı bitirince Bursa’ya gidip bir süre de orada eğitim gören Numan, Ankara’ya dönüp vaaz ve irşatlarda bulundu. Ününü duyan Şeyh Hamidüddin Aksarayî (Somuncu Baba), onu Kayseri’ye çağırdı. Numan ondan tasavvufla ilgili dersler aldı. Şeyhi ona Bayram adını verdi. E BİLGİ KUTUSU Hacı Bayram Veli’nin doğduğu Solfasol köyünün aslı “Erdemliler” anlamına gelen “Zü’l-fazıl”dır. Tasavvufla ilgili düşüncelerinin bir kısım insanlarca anlaşılamamasından kendisine kuşkuyla bakıldı. Bunun üzerine Sultan II. Murat onu Edirne’ye getirtti. Sultan, Hacı Bayram Veli’nin bilgisinin derinliği, yüreğinin arınmışlığı karşısında duygulanarak, söylenenlere itibar etmedi. Onu önce Ankara’daki Kara Medrese’ye sonra da Bursa Medresesi’ne müderris olarak atadı. Hacı Bayram, Şeyh Hamidüddin’in ölümünden sonra müderrisliği bıraktı. Ankara’nın bugünkü Ulus semtinde bulunan yere bir cami ve medrese yaptırarak insanları irşada başladı. Hayatını çevresinde toplananları yetiştirmekle geçirdi. Hacı Bayram Veli’nin tasavvufla ilgili görüşleri kendinden sonra gelenlerce belli bir sistem olarak benimsendi ve Bayramilik Tarikatı ortaya çıktı. Hacı Bayram Veli, insanı Allah’a yaklaştırma amacına yönelik irşat ve faaliyetlerde bulundu. Böylece halkın manevi dinamiklerinden biri oldu. O, Anadolu’nun manevi taşıyıcısı, gönüller sultanı, Hak aşığı, yardımlaşmanın timsali bir İslam âlimi idi. 69 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Resim. 03.08: Ankara’daki Hacı Bayram Camii ve Türbesi. 3. TÜRKLERİN İSLAM MEDENİYETİNE KATKILARI ! Medreselerde hangi ilimler öğretiliyordu? Türkler, Müslüman olduktan sonra İslam kültür ve medeniyetini yüceltmek için çaba göstermişlerdir. Emeviler ve Abbasiler döneminde yüksek bir seviyede olan İslam medeniyeti, Türklerin ilim, kültür ve sanat alanında ortaya koydukları eserlerle daha da yüksek bir seviyeye çıkmıştır. Türkler, hâkimiyet kurdukları topraklarda çok sayıda bilim adamı yetiştirmişler, cami ve medrese yapmışlardır. Böylece İslam dininin doğru bir şekilde öğrenilip anlaşılmasına ve yaşanmasına katkı sağlamışlardır. ? Türklerin kurdukları medreselerde tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf gibi dinî ilimlerle, matematik, astronomi, tıp, fizik gibi müspet ilimler alanında da çalışmalar yapılmıştır. Buralardan Ebû Hanife, Maturîdi, Zemahşerî, Razî gibi din âlimleri, Harezmî, Birunî, Uluğ Bey, Ali Kuşçu gibi müspet ilimlerle ilgilenen bilim adamları yetişmiştir. Türklerin dinî ilimlere katkıları nelerdir? Türkler tefsir, kelam, hadis, İslam tarihi, fıkıh gibi alanlarda yaptıkları çalışmalarla İslam medeniyetine büyük katkılar sağlamışlardır. Örneğin; Hanefi mezhebinin mezhep imamı olan Ebû Hanife, dinî ilimlerde özellikle fıkıh alanında yetişmiş önem- 70 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 li bir âlimdir. O, akla ve mantığa önem vererek İslami konulara açıklık getirmiştir. Maturidî, kelam ve tefsir alanında kendini yetiştirmiş bir İslam âlimidir. Zemahşerî ve Fahreddin Razi, tefsir ve edebiyat alanında yetişmiş büyük âlimlerdir. Zemahşerî’nin yazmış olduğu Keşşaf adlı tefsiri ile Fahreddin Razi’nin Mefatihü’l Gayb adlı tefsiri bu alanda yazılmış büyük eserlerdendir. Cumhuriyet döneminde, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili aldı tefsiri de son dönemde yazılmış önemli bir tefsir kitabıdır. Türkler matematik, tıp, astronomi, fizik gibi müspet ilimlerde yaptıkları çalışmalarla İslam medeniyetinin gelişmesine büyük katkı sağlamışlardır. Örneğin; Harezmî ilk büyük Müslüman matematikçilerdendir. Batı dünyasında Algorismus olarak bilinen Harezmî, matematiğin yanında astronomi ve coğrafya alanlarında da birçok buluş yapmıştır. Türkistan’da doğan Harezmî, bir dâhi olarak kabul edilmektedir. Sıfırlı ondalık sistemi bulmuştur. Matematikte cebir ve loResim. 03.09: Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın garitmanın kurucusu sayılır. yazmış olduğu tefsir. Birunî, fizik, matematik, astronomi, tarih, coğrafya gibi alanlarda eserler vermiş önemli bir Türk bilginidir. Ünlü bilim tarihçisi Sartoy, onun yaşadığı asra Birunî asrı adını vermiştir. Uluğ Bey ve Ali Kuşçu, astronomi alanında İslam medeniyetine önemli katkılar sağlamıştır. Uluğ Bey, Semerkant’ta bir rasathane kurmuş ve burada birçok talebe yetiştirmiştir. Ali Kuşçu, Fatih Sultan Mehmet döneminin önemli bilim adamlarından birisidir. Astronomi alanında önemli eserler yazmış, İstanbul’da bir rasathane kurmuş ve burada birçok öğrenci yetiştirmiştir. Piri Reis, ünlü Müslüman Türk denizcisi ve coğrafyacısıdır. İlk dünya haritasını günümüzdeki ölçülere yakın biçimde çizen kişidir. Bu haritada, o dönemde henüz keşfedilmemiş olan Amerika kıtası da çizilmiştir. Bu kıtanın çizilmiş olması Piri Reis’in ne derece ileri bir coğrafi bilgiye sahip olduğunu göstermektedir. Müslüman Türk bilim adamlarının tıp alanında da çok önemli hizmetleri olmuştur. Tıp alanında en meşhur âlim İbn-i Sina’dır. O, tıp alanında birçok yeniliğe imza atmıştır. Tıbba dair yazmış olduğu en meşhur eserleri Kitabü’ş Şifa ve el-Kanun fit-Tıp’tır. 71 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Resim. 03.10: Piri Reis’in çizdiği dünya haritası. ? Türklerin İslam sanatına katkıları nelerdir? Türkler İslam sanat dallarında ünlü sanatçılar yetiştirmiş ve bu alanda önemli sanat eserleri bırakmışlardır. Bunların çoğu kendi alanlarında birer şaheserdir. İslam sanatları; mimari, tezyinat (süsleme), minyatür, tezhip, güzel yazı (hüsnü hat), edebiyat ve musiki gibi dallara ayrılır. Türkler İslam inancını sanat eserlerinde somutlaştırmış, sanatla İslam’ı kaynaştırmışlardır. İslam sanatlarında, sonsuzluk ifade eden iç içe geçmiş çizgiler, soyut kavramlar kullanmışlardır. İslam mimarisinin gelişmesinde Türklerin katkıları büyüktür. İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılardan Osmanlı devletine kadar kurulan bütün Müslüman Türk devletleri sanat değeri yüksek mimari eserler meydana getirmişlerdir. Türkler yaptıkları cami, medrese, çeşme, saray, köprü gibi her türlü yapıda ihtiyaç ile sanat zevkini ve güzellik duygusunu ön planda tutmuşlardır. Bu eserlerde tezyinat sanatına da önem vermişler ve çok güzel eserler ortaya koymuşlardır. Konya İnce Minareli Medrese, Erzurum’daki Yakutiye ve Çifte Minareli Medreseler, Edirne’deki Selimiye, İstanbul’daki Süleymaniye ve Sultan Ahmet camileri vb. daha nice eserler Türk mimarları tarafından yapılmıştır. Bu mimarların en tanınmış olanı Mimar Sinan’dır. Türklerin mimari eserleri sadece camilerle sınırlı değildir. Saraylar, medreseler, aşevleri, köprüler, su kemerleri, hanlar, hamamlar vb. eserler de yapmış- 72 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 lardır. Türkler yaptıkları bu eserlerle İslam medeniyetinin gelişmesine büyük katkı sağlamışlardır. E BİLGİ KUTUSU Mimar Sinan, hayatı boyunca yetmiş üç cami, elli medrese, kırk dokuz mescit, otuz bir hamam, yirmi yedi saray, on sekiz kervansaray, on sekiz türbe, on yedi aşevi, yedi köprü ve yedi su kemeri yapmıştır. Resim. 03.11: Mimar Sinan’ın eserlerinden, Süleymaniye Camii-İstanbul. Minyatür, Türklere has bir sanattır. İslam âlemine Türkler vasıtasıyla yayılmıştır. Sulu baya veya altın yaldız kullanılarak kağıt ya da deri üzerine resim yapma sanatıdır. Ön taraftakiler ve arka taraftakiler aynı büyüklükte çizilir. Öndekiler altta, arkadakiler üstte gösterilir. Nakşî, Levnî ve Nigarî, Türklerin bu alandaki ünlü minyatürcüleridir. Tezhip (süsleme), kitap kenarlarının ve satır aralarının altın tozu, çiçek ve nakışlarla süslenmesidir. Bu sanat dalında el yazması kitaplar ve levha kenarları altın 73 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 yaldız ve boya kullanılarak süslenir. Özellikle el yazması Kur’an-ı Kerim’lerin süslenmesinde kullanılmıştır. Resim. 03.12: Hat sanatı ile yazılmış bir Besmele. Hüsnühat (güzel yazı), bir çizgi sanatı olarak doğan ve Arap harfleriyle yazı yazma sanatı olarak gelişen, kufi, sülüs, nesih gibi çeşitleri olan sanattır. Güzel yazı yazanlara hattat denir. Bu sanat Türk hattatlarla en parlak dönemini yaşamıştır. Hafız Osman, Karahisari, Mustafa Rakım, İzzet Efendi, Hamit Aytaç gibi ünlü hattatlar yetişmiştir. Hüsnü hat sanatı camilerimizin iç süslemelerinde ve Kur’an-ı Kerim’in yazılmasında kullanılmıştır. Ebru sanatı, özel birtakım boyalarla su üzerinde yapılan şekillerin kâğıda çıkarılmasıdır. Ebru sanatı daha çok yazı, levha ve minyatür kenarlarının süslemesinde kullanılmıştır. Türkler dil ve edebiyat alanında yaptıkları çalışmalarla İslam medeniyetinin gelişmesine büyük katkılar sağlamışlardır. Yazmış oldukları eserlerde dinî konuları işlemişler ve İslam dinini insanlara sevdirmişlerdir. Örneğin, Hoca Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Mevlana gibi âlimler hem yazdıkları eserlerle hem de söyledikleri şiirlerle İslam edebiyatının, kültür ve medeniyetinin gelişmesine katkı sağlamışlardır. Türkler altı yüz yıldan fazla İslam’ın bayraktarlığını yapmış, gittikleri her yere de Türk-İslam medeniyetinin izlerini ve eserlerini bırakmışlardır. Resim. 03.13: Mostar Köprüsü-Bosna Hersek. 74 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 Okuma Metni HAK’TAN İNEN ŞERBETİ Hak’tan inen şerbeti İçtik Elhamdülillah Şol kudret denizini Geçtik Elhamdülillah Şol karşıki dağları Meşeleri dağları Sağlık safalık ile Geçtik Elhamdülillah Kuru idik yaş olduk Ayak idik baş olduk Havalandık kuş olduk Uçtuk Elhamdülillah Vardığımız illere Şol safa gönüllere Halka Taptuk manisin Saçtık Elhamdülillah Beri gel barışalım Yad isen bilişelim Atımız eyerlendi Eştik Elhamdülillah Derildik pınar olduk İrkildik ırmak olduk Aktık denize daldık Taştık Elhamdülillah Taptuk’un tapusunda Kul olduk kapusunda Yunus miskin çiğ idik Piştik Elhamdülillah Yunus EMRE 75 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 NELER ÖĞRENDİK? Türklerin Müslüman olma sürecini açıkladık. 751 yılında Abbasilerin Çinlilerle yaptıkları Talas savaşında Türklerin Çinlilere karşı Abbasilere yardım etmesi ile Müslüman Araplarla Türkler arasında yakınlaşma olmuştur. Bu yakınlaşmalar Türklerin İslam dinini daha yakından tanımalarını sağlamış ve Müslüman olmalarını hızlandırmıştır. Ayrıca Müslüman tüccarların ve dervişlerin Türk boylarına yaptıkları ziyaretlerde İslam dinini anlatmaları, söz ve davranışlarıyla örnek olmaları Müslümanlığın Türk boyları arasında kabul edilmesini kolaylaştırmıştır. Bu sayede Türkler Müslümanlığı gönülden benimseyerek kabul etmişlerdir. Türklerin İslam dinini kabul etmelerinde yapılan fetihlerin, ticaret amacıyla Türklerin yaşadığı yerlere gelen Müslüman tüccarların ve İslam’ı anlatan dervişlerin çok büyük etkisi olmuştur. İslam dininin ve medeniyetinin üstünlüğü ve yüceliği de Türklerin İslam’ı kabul etmesinde önemli rol oynamıştır. Ayrıca Türklerin eski inançlarının İslam dininin bazı inançlarına benzemesinin de etkisi olmuştur. Türklerde İslam anlayışının oluşmasında etkin olan tarihî şahsiyetleri tanıdık. Türkler Müslüman olduktan sonra düzenli bir şekilde İslam dinini öğrenme ve öğretme gayreti içine girmiştir. Bunun sonucu olarak da Türkler arasında çok değerli İslam âlimleri, tasavvuf önderleri ve halk dervişleri yetişmiştir. Ebû Hanife, Ahmet Yesevî, Ahî Evran, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bayram Veli gibi değerli şahsiyetler, hem Türkler arasında İslam anlayışının oluşmasında hem de İslam dininin başka diyarlara yayılmasında etkili olmuştur. Türklerin İslam medeniyetine katkılarını öğrendik. Türkler, Müslüman olduktan sonra İslam kültür ve medeniyetini yüceltmek için çaba göstermişlerdir. Türkler, çok sayıda bilim adamı yetiştirmişler, cami ve medrese yapmışlardır. Böylece İslam dininin doğru bir şekilde öğrenilip anlaşılmasına ve yaşanmasına katkı sağlamışlardır. Türklerin kurdukları medreselerde tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf gibi dinî ilimlerle, matematik, astronomi, tıp, fizik gibi müspet ilimler alanında da çalışmalar yapılmıştır. Buralardan Ebû Hanife, Maturîdi, Zemahşerî, Fahreddin Razî gibi din âlimleri, Harezmî, Birunî, Uluğ Bey, Ali Kuşçu, Piri Reis gibi müspet ilimlerle ilgilenen bilim adamları yetişmiştir. Ayrıca Türkler hüsnü hat, minyatür, tezhip ve ebru gibi sanatlarda da birçok sanatçı yetiştirmişlerdir. 76 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi eski Türk inanışları arasında yer almaz? A. Gök Tanrı inancı B. Peygamber inancı C. Ahiret inancı D.Cennet cehennem inancı 2. Aşağıdakilerden hangisi ilk Müslüman Türk devletlerinden birisi değildir? A. İtil Volga Bulgar Devleti B. Karahanlılar C. Osmanlı Devleti D.Gazneliler 3. 699 yılında Kufe’de doğmuştur. Asıl adı Numan bin Sabit’tir. Fıkıh alanındaki görüşleri zamanla bir mezhep hâline gelmiştir. İmam-ı Azam unvanı ile de bilinen din âlimi aşağıdakilerden hangisidir? A. Ebû Hanife B. Maturidî C. Eş’arî D.Şafiî 4. İmam Şafiî hakkında verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A. İmam Malik’ten fıkıh dersleri almıştır. B. Hanefi fıkhının oluşmasında önemli katkıları olmuştur. C. Kitabü’l-Ümm ve er-Risâle önemli eserlerindendir. D.Şafiî mezhebi onun fikirleri etrafında şekillenmiştir. 5. Türkistan’da “Hazreti Türkistan” (Türkistan’ın büyüğü) diye bilinen âlim aşağıdakilerden hangisidir? A. Ahmet Yesevî B. Mevlana C. Ahî Evran D.Yunus Emre 77 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 6. Aşağıdakilerden hangisi Anadolu’da esnaf ve sanatkârlar arasında dayanışmayı sağlayan bir teşkilattır? A. Bektaşilik B. Mevlevilik C. Ahilik D.Yesevilik 7. Aşağıdakilerden hangisi Mevlana’nın eseridir? A. Mesnevi B. Makâlât C. Er-Risale D.Divan-ı Hikmet 8. Aşağıdakilerden hangisi Müslümanların dinî ilimler alanında yetiştirdiği âlimlerden birisidir? A. Zemahşerî B. Harezmî C. Piri Reis D.Uluğ Bey 9. Kitap kenarları ve satır aralarını altın tozu, çiçek ve nakışlarla süsleme sanatına verilen isim aşağıdakilerden hangisidir? A. Hüsnü hat B. Minyatür C. Ebru D.Tezhip 10. “Hattat” ismi aşağıdaki sanatlardan hangisini icra edenlere verilir? A. Tezhip B. Ebru C. Minyatür D. Hüsnü hat 78 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 . ÜNİTEDE ÖĞRENDİKLERİMİZİ NOT EDELİM ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………… 79 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 DEĞERLENDİRME SORULARI CEVAP ANAHTARI 1. Ünite Değerlendirme Soruları Cevap Anahtarı 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. D C B C B A D C A A 2. Ünite Değerlendirme Soruları Cevap Anahtarı 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 80 D A D A D C B C C D 3. Ünite Değerlendirme Soruları Cevap Anahtarı 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. B C A B A C A A D D DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 SÖZLÜK A dergâh âdet :Bir kimsenin yapmaya alışmış olduğu şey. 2. Topluluk içinde eskiden beri uyulan kural, töre. derviş aforoz : Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. akait : İslam inanç esasları. ebedî alamet : Belirti, iz, işaret, nişan. Alp Eren :1. Alp; yiğit, kahraman, ecir Eren; kendini Allah yolu- eda etmek na adamış evliya. 2.Orta ehemmiyet Asya’dan Anadolu’ya Ehl-i beyt İslam’ı anlatmak için geesaret lenler. amel :1. Yapılan iş, fiil. 2. Bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek fıkıh için yaptıkları. amel etmek : Dinin buyruklarını yerine getirmek. atıfet : İyilik, bağış, lütuf, ihsan. azat : Serbest bırakma. 2. Serbest bırakılmış olan. B bahşetmek : Karşılıksız olarak vermek, bağışlamak, sunmak. batıl : Doğru ve haklı olmayan, çürük, temelsiz, asılsız, geçersiz. Bektaşî : Hacı Bektaş Veli’nin tarikatına girmiş kimse. bereket : Bolluk, gürlük. beşer : İnsanoğlu, insan. beyan :Söyleme, bildirme, açıklama. boy :Yakın akrabaların oluşturduğu topluluk, kabile, klan. buyruk : Emir, ferman. D :Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ettikleri ve tören yaptıkları yer, tekke. : Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törenlerine bağlı kimse. E : Sonsuz, sonu olmayan. :Sevap. : Yerine getirmek. :Önem. : Hz. Muhammed’in (s.a.v.) aile fertleri. : Tutsaklık. fıtrat fiil F :1. İslam hukukunda din ve dünya işleriyle ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuş olan kuralların bütünü. 2. Dinin ibadetler, evlilik, miras, ticaret vb. konularla ilgili ilkelerini delilleriyle birlikte ortaya koyup açıklayan ilim dalı. : Yaratılış, hilkat. : Yapılan iş, davranış. gıybet G :Dedikodu. hâkimiyet halife H :Egemenlik. :1. Birinin yerine geçen, vekil. 2. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından sonra onun yerine devlet başkanlığına 81 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 haslet hayır Hicaz hurafe geçen yöneticilerin ortak adı. :İnsanın yaratılışından gelen özellik, huy. :İyilik, karşılık beklemeden yapılan yardım. :Mekke ve Medine gibi kutsal şehirleri içine alan bölge. :Dine sonradan girmiş boş ve asılsız inanç. I-İ icazet : 1. İzin, onay, onaylamak. 2. Diploma. ihtiva etmek : Kapsamak, içermek. irşat :Doğru yolu gösterme, uyarma. itaat : Söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma. itikat : inanç, iman. istismar : Birinin iyi niyetini kötüye kullanma, sömürme. izmihlâl : Yok olma kâinat kanaat kabile kelam lütuf K :Evren. : 1. Düşünce. 2. Elindekinden hoşnut olma durumu, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe. : Topluluk, boy, oymak. : 1. Allah’ın varlığını ve İslam dininin doğruluğunu konu edinen bilim. 2. Allah’ın konuşma sıfatı. 3. Söz. L : Önem verilen, saygı duyulan birinden gelen iyilik, yardım, ihsan, inayet. M mahsus :1. Özgü, münhasır. 2. Özel olarak, bilhassa. mefkûre : Ülkü, ideal. menkıbe : Din büyüklerinin veya tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikâye. mezhep : Bir dinin görüş, yorum ve anlayış farklılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her biri. muasır :Çağdaş. muhatap :Kendisine söz söylenen kimse. mutasavvıf :Tasavvuf inançlarını benimseyerek kendini Allah’a adamış kimse, sofi. mürit :Tarikata giren ve şeyhe bağlanan, derviş, bende. mürşit : 1. Doğru yolu gösteren kılavuz. 2. Müritlerine tasavvufu öğreten, sırları ve gerçekleri gösteren tarikat şeyhi. nasip nimet nizam örf rasathane 82 N : Birinin payına düşen. : 1. İyilik, lütuf, ihsan. 2. Yiyecek, içecek, özellikle ekmek. : Düzen. Ö : Yasalarla belirlenmemiş olan, halkın kendiliğinden uyduğu, gelenek, âdet. R : Gözlemevi. DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 rebab : Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz. rızık : Allah’ın bütün yarattıklarına verdiği nimet. riayet etmek : Uymak, kabul edip boyun eğmek. riba : Faiz. riya : Gösteriş. S sahabe : Hz. Muhammed’i (s.a.v.) görmüş ve onun sohbetinde bulunmuş Müslümanlar, ashap. santur : Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı. seciye : Yaratılış, huy, karakter. sema:1.Okunan ilahilerle ve dinî musîki ile coşup dönme, raksetme, devrân etme. 2. Mevlevi zikir meclisi. softa : Bir görüşe, bir inanışa körü körüne bağlı olan kimse. T taassup : Bağnazlık. tanzim etmek : Sıraya koymak, sıralamak, düzenlemek. tarikat : Aynı dinin içinde birtakım yorum ve uygulama farklılıklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan, Allah’a ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri. tasavvuf : Kur’an’da önerilen ve Peygamberin hayatında uygulamaları görülen hayat tarzını yaşama gayreti. tefecilik : El altından yüksek faizle ödünç para verme işi. Faizcilik. tefsir : 1. Açıklama. 2. Kur’an-ı Kerim’i geniş bir şekilde açıklama. terim : Bir kelime veya kavramın ilgili bilim dalındaki anlamı. türbe : Genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o kimsenin mezarı bulunan yapı. U-Ü ukba : Ahiret. ülkü : Amaç, ideal. ümmet : Bir peygambere inanan ve onun yolundan giden insanlar. V vahiy : Bir buyruk veya düşüncenin Allah tarafından peygamberlere bildirilmesi. zaviye zerre zeval zuhur Z : Küçük tekke. : Çok küçük parçacık. : Yok olma. : Ortaya çıkma. 83 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 KAYNAKÇA ARIK, Emin, Ateizmden İnanca, Marifet Yayınevi, İstanbul, 1997. Atatürkçülük, C I-III, Hazırlayan: Genel Kurmay Başkanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1998. BALTACI, Cahit, İslam Medeniyeti Tarihi, İfav Yayınları, İstanbul, 2005. BAYRAKTAR, Mehmet, İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi, Diyanet Vakfı Yalınları, Ankara, 1992. BAŞGİL, Ali Fuad, Din ve Laiklik, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 1998. BORAK, Sadi, Atatürk ve Din, Kırmızı Beyaz Yayınları, İstanbul, 2004. BOZKURT, Gülnihal, Atatürk’ün Hukuk Alanında Getirdikleri, Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, sayı 1, 1985. ÇELİKKAYA, Hasan, Eğitim Sosyolojisi, Alfa Yayınları, İstanbul, 1996. ERDOĞAN, Abdülkerim, Hacı Bayram-ı Veli, Altındağ Belediyesi Yayınları, Ankara, 2006. ERSOY, Mehmet Âkif, Safahat, Çağrı Yayınları,İstanbul, 1995. GÜNDÜZ, Şinasi, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara, 1998. GÜRTAŞ, Ahmet, Atatürk ve Din Eğitimi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara,1999. HEYET, Dinî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006. HEYET, İlmihal, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005. HEYET, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2006. HEYET, Kur’an-ı Kerim Meali, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006. HÖKELEKLİ, Hayati, Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2003. İNAN, Afet, Mustafa Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım, Ankara, 1969. KILIÇ, Recep, Ahlakın Dini Temeli, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, Kitabı Mukaddes, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, 1997. ODYAKMAZ, Zehra, Ümit Kaymak, İsmail Ercan, Anayasa Hukuku-İdare Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara, 2006. Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı (9,10, 11, 12. sınıflar), Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2010. PALAZOĞLU, Ahmet Bekir, Atatürk’ün Eğitim ile İlgili Görüşleri, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999. SARIÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005. SAZAK, İlhami, Açıköğretim Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 2 Ders Notu, MEB Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü Yayınları, 2006. SURUÇ, Salih, Peygamberimizin Hayatı, Nesil Yayınları, İstanbul, 1997. 84 DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ 2 ŞAFAK, Yakup, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Konya Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Konya, 2007. ŞENER, Abdülkadir, İslam Hukuku Dersleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1988. TURAN, Osman, Selçuklular ve İslamiyet, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1988. TÜMER, Günay; Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara, 1997. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2008. YAZICI, Nesimi, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1992. YAZICI, Seyfettin, Temel Dinî Bilgiler, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005. Yunus Emre Divanı, Seçmeler, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 2005. YURDAYDIN, Hüseyin G. İslam Tarihi Dersleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1988. İNTERNET ADRESLERİ http://www.antoloji.com http://www.kulturturizm.gov.tr http://www.tdkterim.gov.tr http://www.turkcebilgi.com 85 GÜNEY KIBRIS RUM YÖNET‹M‹ NÖC: Nahcivan Özerk Cumhuriyeti (Azerbaycan) İl merkezleri Başkent (Ankara) N) (A ZE N RB .Ö AY .C CA