dindeki anlayış farklılıkları

advertisement
HAZIRLAYAN:RECEP ALMAZ
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
ÖĞRETMENİ
Din nedir?
Dinin çok çeşitli tanımları
vardır. Şöyle tanımlanabilir:
Din, insanlara mutluluk
yollarını gösteren bir yaşama
biçimidir.
• DİNİN FAYDALARI NELERDİR?
• Din, insan hayatına anlam
kazandırır; değerler katar; dünyaya
bakış, evreni anlamlandırma gücü
verir.
• Din, insanı da içine alan kutsal bir
düzenin varlığına bağlanmadır.
Öyleyse din insan için vardır ve
onun sorunlarını çözer.
İLAHİ DİNLER:
Hristiyanlık,Yahudilik,İslamiyet
İLAHİ OLMAYAN DİNLER:
Budizm, Hinduizm, Mecusilik
Dinler, genellikle ilahi ve beşeri
dinler olarak ikiye ayrılır.
Bunlara gelişmiş ve gelişmemiş
(kabile dinleri) dinler de denir.
 İlahi Dinler :Yahudilik,
Hıristiyanlık ve Müslümanlıktır. Bu
dinler, Tanrı'nın seçtiği
peygamberlere gönderilen vahiy
yoluyla gelen dinlerdir. Bu üç ilahı
din dünyada en çok inananı olan
dinlerdir.
• a. İnsanlık ilerledikçe ve insanlar
çoğaldıkça onların ihtiyaçları da arttı.
insanların manevi ihtiyaçlarına göre,
zamanın gelişimine uygun olarak,
Allah dinini yeniledi. Temelde iman
esasları aynı ve ortaktır: Bununla
beraber İslamiyet diğerlerine göre en
gelişmiş dindir.
 b. Dönemlerin farklılığına yeni
akımlara göre ilahı dinler üzerinde
yorumlar da farklılaşmıştır. Bundan
dolayı Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve
İslamiyet’in kendi içinde de her
dönemde farklı yorumlar çıkmıştır.
İran’ın, Türkiye'nin, İslam yorumu
farklı olduğu gibi Şafiliğin ve
Hanefiliğin yorumu da farklıdır.
 Hıristiyanlıkta Katolik, Protestan ve
Ortodoks anlayışlarının Hıristiyanlık
yorumları her dönemde farklı
olmuştur. Malezya'da, Çin'deki
Müslümanlar ile Yemen'deki,
Sudan'daki, ispanya ve Kanada'daki
Müslümanların günlük hayatla ilgili
yorumları da farklıdır.
 C. Coğrafyanın, siyası ortamın,
toplumdaki ve dünyadaki
değişimlerin de etkisiyle dinlerde
daima farklı bakışlar ve yorumlar
oluşmuştur ve oluşacaktır. Bu, aynı
zamanda aklın bir gereğidir.
• Bir de Budizm, Hinduizm, Konfüçyüs
dini gibi dinler vardır. Bunlara
Tanrısız dinler denebilir. Bunların
beşeri yönü ağır basmıştır. Peygamber
yerine bu dinlerin kurucuları vardır.
Bu dinlerde de yukarıdaki sebeplerden
dolayı değişmeler, bozulmalar ve farklı
yorumlar çıkmıştır.
 Sonuç olarak; din anlayışları da
dinler de birbirinden farklıdır ve
farklı olmaya devam edecektir. Bu
farklılıklar yukarıda ifade ettiğimiz
sebeplerden kaynaklanmaktadır.
Din anlayışları, olaylar ve
gelişmeler üzerine yorumlar
daima birbirinden farklıdır.
Çünkü olaylar üzerine
düşünceler farklıdır. Bu farklılık
bir zenginliktir.
 Dinin çeşitli boyutları vardır.
Bunlar:
 İnanç (Amentü),
 Yaşantı (Tecrübe),
 İbadet,
 Bilgi, doğru ahlak,
 Toplum ve evren boyutlarıdır.
• Farklı din anlayışları, demokratik
idarelerde daha rahat yaşarlar ve daha
rahat gelişirler.
• Demokrasi bir inanç ve kültür
zenginliğine dayanır.
• Demokratik idarelerde, inanç farlılıkları
kendilerini daha rahat korurlar.
• Şu halde din anlayışındaki farklılık, her
yönden zenginliktir.
İklim farkları,
coğrafi özelliklerin
farklılığı
Toplumlardaki
değişmeler,
Uygarlıktaki,
teknolojideki, bilimdeki
hızlı gelişmeler,
1.
İnsanın
Yapısı
2. Siyaset
DİN
ANLAYI
ŞI
3.
Ortam
ve
Kültür
4.
Ekonomi
 1. İnsanın Yapısı: İnsanların
ruhları da, ruh dünyaları da çok
daha farklıdır. Sevgileri farklı,
saygıları farklı, tepkileri farklıdır.
Bu farklılıklar onların ruh
dünyasının zenginliğinden ileri
gelir. insanların hayal dünyaları da
çok farklıdır.
Dış yapısı, iç dünyası, duyguları,
düşünceleri, düşünce biçimleri
(zihniyetleri), davranışları.
inanışları, hayalleri bu kadar
farklı olan insanların
inanışlarının da farklı olması
gerekir.
Dini inancı, ibadet biçimlerini
farklı şekilde algılayan insanlar
farklı biçimde yorumlama
yaparlar; böylece farklı din
anlayışları ortaya çıkar.
 2. Siyaset: Siyaset insanları,
toplumları ve devleti yönetme
şeklidir. Siyası hayat, bir uygulama
ve eylem hayatıdır. Siyasetteki her
partinin ve siyası kişinin hedefi
iktidara gelmek, devleti
yönetmektir. Siyası faaliyet, her
zaman mücadele ister.
 Günlük olayların gelişmesi, dünyadaki
hızlı değişimler, siyasal ve toplumsal
hayatı da hemen etkiler, hatta
siyasetin yön değiştirmesine yol açar.
Toplum, bu çabuk değişmeye ayak
uyduramayabilir. O zaman
inançlarının, değerlerinin
yıpranmasını önlemek ister.
 Dünyanın bu kaygan zemininde
tutunabilmek zordur. Toplumlarda bu
gün din yükselen değer olmuştur.
Çünkü bireyler ve toplumlar gönlünü
dindirecek, kalbine huzur verecek
değişmez inançlara ihtiyaç duyuyor.
Dinin desteklediği ahlaka ihtiyaç
duyuyor.
 3. Ortam ve Kültür:Toplumdaki
siyasi, ticari, sınai, mali ve sportif
grupların farklı olması doğaldır.
Bu grupların dernekler, vakıflar,
klüpler, sendikalar gibi sivil
toplum kuruluşlarının istekleri,
ihtiyaçları da farklıdır.
 Bu ihtiyaçlar, maddi (parasal) olduğu
gibi manevi (dini-ahlaki) yöndeki
ihtiyaçlar da olabilir. ihtiyaçların
çeşitliliği, farklı yeni dini yorumların
da ortaya çıkmasına yol açar. işte
çeşitli ortamların, onların gruplarının
farklı oluşu dini anlayıştaki
farklılıkları artıran etkenlerden biridir.
 4. Ekonomi: Ekonomi, mal
üretimi, bunların dağıtımı,
tanıtımı, pazarlanması, tüketicilere
ulaştırılması ve bu konudaki
ilişkililerin düzenlenmesi ve
yürütülmesidir. Ekonomik faaliyet
alanları , çok değişik ve çeşitlidir.
 Ekonomik hayat, para ile oluşur.
Sermaye (ana para) ye dayanır,
karla gelişir. Para da yeterli değildir.
Akılcı projelerle düzenli çalışma
ister. Bu çok değişken ve kaygan
ekonomik hayat, geçim derdi
dolayısıyla herkesi ilgilendirir.
 Tüm bu farklılıklar, kültürel,
toplumsal ve dini hayatın
uygulamadaki zenginlikleridir.
Demokrasi böylelikle daha kolay
benimsenir daha kolay yerleşebilir .
Yalnız yerel yorumlar, dinin
evrensel boyutlarının önüne
geçmemeli.
1. Mezhepler
2. Tarikatlar
3. Cemaatler
1. Mezhepler:''Mezhep''
kelimesi gidilecek yol anlamına
gelir. Ama terim olarak bir
dinde, felsefede yeni görüş ve
yorum getiren çığır açan anlayış
demektir.
 Hıristiyanlıkta Katolik ve Protestan
mezhebi,
 İslam da Şiilik, Hanefilik, Şafilik, Malikilik
gibi fıkıh mezhepleri
 felsefede Pisagor okulu gibi okullar birer
mezheptir.
 Mezhepler, dinin uygulanmasını,
yaşanmasını kolaylaştıran yeni
yorumlardır.
 İslamiyet'te Mezheplerin Ortaya
Çıkması: Peygamberimiz ve dört halife
zamanında mezhepler ve tarikatlar yoktu.
Bunlar daha çok Emeviler ve Abbasi'ler
döneminde ortaya çıktı. İslam devleti kısa
zamanda genişlemiş, yeni ülkeler
fethedilmişti. Ülke genişleyince,
Müslümanlar ve Müslümanlığa yeni girenler
pek çok inanç ve ibadet sorunu ile
karşılaştılar.
 İslamiyet'te Mezheplerin Ortaya Çıkması:
 Mezhep kurucuları, bu sorunları çözmek için yorumlar
yaptılar. Sonradan bu yorumlar ayrı mezhep haline
geldi. Bir de bazı ayetlerin anlaşılması için yeni
yorumlara ihtiyaç doğdu. Bunlardan da yeni
mezhepler ortaya çıktı. Daha sonra mezhepler arası
anlaşmazlıklar belirdi. Taraftarlar takım tutar gibi,
kendi mezheplerini üstün görmeye çalıştılar.
 2. Tarikatlar:
 ''Tarik'' kelimesi yol demektir.
''Tarikatlar'' yollar demektir.
Tarikatlar, İslam’ı yaşamada farklı
yöntemleri uygulayan gruplardan
doğmuştur. Zaten tarikatlar,
tasavvufi (mistik) bir hayat sürmek
için doğmuştur.
 Tarikatların hedefi; önce insanın iç
dünyasını temizlemek ve
zenginleştirmektir. Yani insanın tabiatını,
doğasında bulunan kötü duyguları kontrol
altına alabilmektir. Bunun için her birinin
yöntemi farklıdır. Nakşibendi ve Bektaşi
tarikatlarının arzuları yenme yöntemleri
çok farklıdır. Ama hepsinde iman ve ibadet
esastır.
 Tarikatlar, tarihte ve toplumların
hayatında önemli roller oynamıştır.
Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı
Bayram Veli gibi büyük mutasavvıflar
yetişmiş ve bunlar toplum ahlakında
etkili olmuşlardır. Bugün bunlar yoktur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında 1925 de
Atatürk tarikatların merkezlerini
kapatmıştır.
 Yani dergahları, tekke ve zaviyeleri
kapatmış ve tarikatların faaliyetlerini
yasaklamıştır. Bu sebeple Diyanet
işleri Başkanlığında tarikatların da
temsilcileri yoktur. Tekke ve zaviyeleri
kapatan kanun, devrim
kanunlarından olup değiştirilmesi
teklif edilemez.
 3. Cemaatler:''Cemaat'' kelimesi, bir
dine inanan insanların meydana
getirdiği topluluk anlamına gelir.
''Müslüman Cemaati'', ''Hıristiyan
Cemaati'', ''Ermeni Cemaati'‘
Kelimelerin bu anlamı, geniş anlamdır.
Daha dar anlamda bir dinin
mensuplarının küçük gruplara
ayrılmasıdır.
 Cemaatler, genellikle dine hizmet
etmek için ortaya çıkarlar. Bu
amacı unutunca dini bütünlüğe
zarar verir hale gelirler. Tarikat ve
cemaatler ülkenin bütünlüğüne ve
dini bütünlüğe zarar getirmezlerse,
bir zenginlik olarak görülebilir.
 İslam dini, insanları zorla İslam’a
sokmayı yasaklamıştır. Çünkü imanın
dil ile söylenirken kalp ile de tasdik
edilmesi gerekir. Zorlayarak Müslüman
edilen kişi, dıştan Müslüman görülse
de içten inkar eder; hatta İslam’a
düşman olur. Böyle bir kimsenin
Müslümanlığı da geçerli olmaz.
İslam akıl dinidir. Aklını
kullanan, gerekli bilgiyi edinen
kişi, aklı yatarsa, düşünür,
taşınır, Müslümanlığa geçer.
İslam önce düşünmeyi, sonra
İslam’a girmeyi tavsiye eder.
Bundan dolayı Allah Kuran’da
''Dinde zorlama yoktur...''
buyuruyor. Hatta başka bir
ayette Kuran, peygambere
zorlayıcı olmadığını bildiriyor.
''Sen, onlara zor kullanacak
değilsin.''
 İslam tarihinde dinde zorlama
olmamasının güzel örnekleri vardır: Hz.
Peygamber Mekke'yi fethetmeden önce,
ömrü boyunca İslam düşmanlığının
rehberliğini yapan birkaç kişinin ölüm
Listesini ilan etmişti. Bunların hemen
hepsi kaçtı ve Mekke'nin fethinden sonra
gelip af dilediler ve Hz. Peygamber de
onları affetti.
 İslamiyet bu hoşgörüsü sayesinde otuz
sene gibi kısa bir zamanda üç kıtaya
yayıldı. Zorla Müslüman yapılan
insanlar, en kısa zamanda geri dönerler.
Nitekim Sibirya'daki Yakut (Saka)
Türkleri 18. yüzyılda Ruslar tarafından
zorla Hıristiyanlaşmışlardır. Şimdi
onlar o dinden çıkmak istiyorlar.
Demek ki zorlama ile dine
adam kazandırmak hem
doğru değil hem de İslam’ın
esaslarına da aykırıdır.
 Laiklik, devlet idaresi ile ilgili bir
anlayıştır. Laik devlet, inançlara ve dinlere
eşit mesafede durması gerekir. Laik devlet,
dine karşı olamaz. Bunun yanında,
devletin tabanını oluşturan halkın
inançlarına daha çok ilgi gösterir. Laik
devlet idaresinde çeşitli inançlara sahip
vatandaşlar, resmen tanınır ve hak ettiği
ilgiyi görür.
 Din ve vicdan özgürlüğü Anayasa ile
güvence altına alındığından bu ilke
toplumsal barışa da hizmet etmiş
olmaktadır. Bu da Laiklik ilkesinin bir
gereğidir. Laik devlet anlayışının
özellikleri şöyle ifade edilebilir: Devlet
işleri ile din işleri ayrıdır, birinin diğeri
üzerine hakim olması uygun
görülmemektedir .
 Vatandaşın din ve vicdan özgürlüğünü sağlayacak olan
anlayış, Laik devlet anlayışıdır. Bu hususu Atatürk
gayet açık bir şekilde belirtmiştir:
 ''Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek
değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet
hürriyetlerini tamamıyla yerine getirmek (tekmil
etmek) demektir.''
 Öyleyse laiklik, din ve vicdan
özgürlüğünün garantisidir.
 Laiklik ilkesi ile, devlet idaresinde
akıl ve bilimin verileri esas alınır;
devlet milli egemenliği esas almayı
öngörür. Dini inanç ve duygularını
istismar edilmesini önler.
 Sözlerimizi Atatürk'ün İslam dini ile
ilgili iki sözü ile bitirelim: ''Bizim
dinimiz, en makul, en doğal bir dindir
ve ancak bundan dolayıdır ki, son din
olmuştur.''
 '' İslam da özel bir sınıf yoktur.
Ruhaniliği reddeden bu din, tekelciliği
kabul etmez.''
Download