TBMM B : 42 14 . 12 . 1988 O : 2 KAMER GENÇ (Tunceli) — Sayın

advertisement
T.B.M.M.
B : 42
KAMER GENÇ (Tunceli) — Sayın
Başkan, Divan Üyesi yok, Divan boş bı­
rakılmaz.
BAŞKAN — Geliyor efendim.
NAMIK KEMAL ZEYBEK (De­
vamla) — Çağdaşlığın ve çağdaşlaşmanın.
bir diğer yönü, demokrasidir. Demokrasi
ve millî kültür ilişkileri konusunda, bilim
adamları arasında, sağdan ve soldan bi­
lim adamları arasında, mutabakata yak­
laşan görüşler ortaya konulduğunu gör­
mekten, sevinç duyuyorum. Çünkü cemi­
yetimizde bu konuda bir konsensüse ula­
şılması, bütün cemiyetin hayrınadır.
Yanımda iki kitap getirdim, birisi,
Sayın Profesör Asaf Savaş Akat'ın, "Al­
ternatif Büyüme Stratejisi" diğeri de onun
hanımı Sayın Doçent Nilüfer Göle'nin,
"Mühendisler ve İdeolojisi" adlı kitapla­
rı. Müsaade ederseniz, bu kitaplardan ha­
reket ederek, bu muhterem karı koca ya­
zara bir sohbet yaptıralım : Konuşan Sa­
yın Göle; diyor ki, "Modernleşmeyi Ba­
tılılaşma olarak anlayan Türk modernleşmecisi, Batı'nm gelişme modelini pozitif
değerlerle özdeşleştirdiği ölçüde, yani
laiklik ilkesine ve çelişkisiz toplum arayı­
şına indirgediği ölçüde, demokrasi ilkesin­
den ödün verir; çünkü, devletin taşıyıcılı­
ğını yaptığı evrensel, Batıcı değerlere ye­
rele rağmen, hatta yerele karşı (ki, bu ye­
rel sosyal ve kültürel çeşitliliği barındırdığı
gibi, İslam kültürüyle de belirlenir) yer­
leştirilmek istenir. Tek parti dönemi, dev­
letin üstlendiği laiklik ve sosyal birlik kay­
gısının, demokrasi, yani halk egemenliği
ilkesinden ön plana geçtiği bir döneme iyi
örnektir.
Muhterem eşi, Sayın Akat, cevap ve­
riyor : "Batılılaşma projesinin mantıkî so­
nucu (İslam'ın yok olması), ancak yerine
başka bir din konulması ile mümkün (Hı­
ristiyanlık). Bu da bana biraz kurgubilim
gibi geliyor. Yani, ilk itirazım, Batılılaşma
14 . 12 . 1988
O : 2
projesinin, teokratik devletin yıkılmasın­
dan öte bir anlam atfedildiği anda,
imkânsızlaşması'' diyor ve devam ediyor :
"Büyük halk kütlelerinin projeye olağan
tepkisi, bu kanadı demokrasiye karşı çık­
maya zorluyor ve jakoben (halk için, hal­
ka rağmen) yönetimlere sahip olamaya­
cakları vasıflar atfetmesi ile sonuçlanıyor.
Bütün Cumhuriyet dönemi boyunca, kül­
türel düzeyde en Batıcı olan kesimin, po­
litik ve ekonomik düzeylerde (sivil toplum,
demokrasi, piyasa, vs.) ve en büyük Batı
düşmanı kesilmesini ancak bu şekilde
açıklayabiliriz." diyor.
Sayın Göle, cevap veriyor : "80'leri
dönüşüm yılları yapan bir diğer olgu, İs­
lam. İslam sorununun gündeme gelmesi­
ni, bugüne kadar bastırılmış dinin ifade
fırsatı bulması, -irtica- olarak değil, dev­
let -toplum- Batı üçlü ilişkisinde yeni bir
boyut olarak anlaşılması gerektiğini ileri
sürüyorum. Sol ve liberal ideoloji nasıl
devlet ve sivil toplum sorunlarının siyasî
ve ekonomik boyutu ile ilgileniyorsa, İs­
lam ideolojisi de bu ilişkinin kültürel bo­
yutunu yansıtıyor... Eğer sanayi uygarlı­
ğına, modernliğe katılımın ön şartı deği­
şimin içsel ve yapısal bir süreç olarak belirmesiyse, yerel kültürel boyutun bundan
soyutlanamayacağı ortadır..... devlet pozi­
tivizm aracılığıyla kendini Batıcı evrensel­
lik ve laiklikle özdeşleştirebilir; ama sivil
toplum ancak yerel, kültürel olabilir"
diyor.
Sayın Göle, adı geçen kitabında sos­
yolojik bir gerçeği ortaya koyuyor. Ülke­
mizde, demokrasinin yerleşmesinin ön
şartlarından birisi, İslam kültürünün, bu
toplumun meşru kültür temeli olduğunun
kabul edilmesi ve bu gerçeğin hazmedilmesidir.
Laiklik, devletler içindir. Milletler ve
fertler laik olamaz. Daha doğrusu, laiklik
ilkesi, milletler ve fertler için söz konusu
Download