T.B.M.M. B : 42 KAMER GENÇ (Tunceli) — Sayın Başkan, Divan Üyesi yok, Divan boş bı­ rakılmaz. BAŞKAN — Geliyor efendim. NAMIK KEMAL ZEYBEK (De­ vamla) — Çağdaşlığın ve çağdaşlaşmanın. bir diğer yönü, demokrasidir. Demokrasi ve millî kültür ilişkileri konusunda, bilim adamları arasında, sağdan ve soldan bi­ lim adamları arasında, mutabakata yak­ laşan görüşler ortaya konulduğunu gör­ mekten, sevinç duyuyorum. Çünkü cemi­ yetimizde bu konuda bir konsensüse ula­ şılması, bütün cemiyetin hayrınadır. Yanımda iki kitap getirdim, birisi, Sayın Profesör Asaf Savaş Akat'ın, "Al­ ternatif Büyüme Stratejisi" diğeri de onun hanımı Sayın Doçent Nilüfer Göle'nin, "Mühendisler ve İdeolojisi" adlı kitapla­ rı. Müsaade ederseniz, bu kitaplardan ha­ reket ederek, bu muhterem karı koca ya­ zara bir sohbet yaptıralım : Konuşan Sa­ yın Göle; diyor ki, "Modernleşmeyi Ba­ tılılaşma olarak anlayan Türk modernleşmecisi, Batı'nm gelişme modelini pozitif değerlerle özdeşleştirdiği ölçüde, yani laiklik ilkesine ve çelişkisiz toplum arayı­ şına indirgediği ölçüde, demokrasi ilkesin­ den ödün verir; çünkü, devletin taşıyıcılı­ ğını yaptığı evrensel, Batıcı değerlere ye­ rele rağmen, hatta yerele karşı (ki, bu ye­ rel sosyal ve kültürel çeşitliliği barındırdığı gibi, İslam kültürüyle de belirlenir) yer­ leştirilmek istenir. Tek parti dönemi, dev­ letin üstlendiği laiklik ve sosyal birlik kay­ gısının, demokrasi, yani halk egemenliği ilkesinden ön plana geçtiği bir döneme iyi örnektir. Muhterem eşi, Sayın Akat, cevap ve­ riyor : "Batılılaşma projesinin mantıkî so­ nucu (İslam'ın yok olması), ancak yerine başka bir din konulması ile mümkün (Hı­ ristiyanlık). Bu da bana biraz kurgubilim gibi geliyor. Yani, ilk itirazım, Batılılaşma 14 . 12 . 1988 O : 2 projesinin, teokratik devletin yıkılmasın­ dan öte bir anlam atfedildiği anda, imkânsızlaşması'' diyor ve devam ediyor : "Büyük halk kütlelerinin projeye olağan tepkisi, bu kanadı demokrasiye karşı çık­ maya zorluyor ve jakoben (halk için, hal­ ka rağmen) yönetimlere sahip olamaya­ cakları vasıflar atfetmesi ile sonuçlanıyor. Bütün Cumhuriyet dönemi boyunca, kül­ türel düzeyde en Batıcı olan kesimin, po­ litik ve ekonomik düzeylerde (sivil toplum, demokrasi, piyasa, vs.) ve en büyük Batı düşmanı kesilmesini ancak bu şekilde açıklayabiliriz." diyor. Sayın Göle, cevap veriyor : "80'leri dönüşüm yılları yapan bir diğer olgu, İs­ lam. İslam sorununun gündeme gelmesi­ ni, bugüne kadar bastırılmış dinin ifade fırsatı bulması, -irtica- olarak değil, dev­ let -toplum- Batı üçlü ilişkisinde yeni bir boyut olarak anlaşılması gerektiğini ileri sürüyorum. Sol ve liberal ideoloji nasıl devlet ve sivil toplum sorunlarının siyasî ve ekonomik boyutu ile ilgileniyorsa, İs­ lam ideolojisi de bu ilişkinin kültürel bo­ yutunu yansıtıyor... Eğer sanayi uygarlı­ ğına, modernliğe katılımın ön şartı deği­ şimin içsel ve yapısal bir süreç olarak belirmesiyse, yerel kültürel boyutun bundan soyutlanamayacağı ortadır..... devlet pozi­ tivizm aracılığıyla kendini Batıcı evrensel­ lik ve laiklikle özdeşleştirebilir; ama sivil toplum ancak yerel, kültürel olabilir" diyor. Sayın Göle, adı geçen kitabında sos­ yolojik bir gerçeği ortaya koyuyor. Ülke­ mizde, demokrasinin yerleşmesinin ön şartlarından birisi, İslam kültürünün, bu toplumun meşru kültür temeli olduğunun kabul edilmesi ve bu gerçeğin hazmedilmesidir. Laiklik, devletler içindir. Milletler ve fertler laik olamaz. Daha doğrusu, laiklik ilkesi, milletler ve fertler için söz konusu