türkiye`nin dış ticaret açığı sorununun çözümünde kobilerin rolü

advertisement
TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET AÇIĞI SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE
KOBİLERİN ROLÜ
Ersan Bocutoğlu 
ÖZET
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadar geçen 90 yıl içinde, 1930-1946
dönemindeki 16 yıl hariç, ülke bir dış ticaret açığı sorunu ile birlikte yaşamaktadır. Her ne
kadar ekonomi gündemini cari açık kavramı işgal etmekte ise de, cari aşığı belirleyen ana
makroekonomik değişken dış ticaret açığıdır. 1930-1946 dönemindeki uluslararası
konjonktür bir kenara bırakılırsa, ülkede ihracatın ithalatı karşılama oranı ortalama olarak %
60’lar seviyesindedir. Bu oran ülkenin yükte ağır pahada hafif mallar ihraç ettiği ve yükte
hafif pahada ağır mallar ithal ettiği anlamına gelmektedir. 2012 yılında gerçekleştirilen 236.5
milyar dolarlık toplam ithalat değerinin içinde yatırım (sermaye) malları ile hammaddelerin
(ara mallarının) payı % 88’dir. Ham petrol, doğal gaz ve bunlarla ilgili hammaddelerin
toplam ithalat içindeki payı % 25 olduğuna göre, geriye kalan % 63’lük yatırım malı ve ara
malı ithalat gereğinin azaltılmasında özellikle KOBİ’lere önemli roller düşmektedir. Çünkü
Türkiye’deki toplam işletme sayısı içinde KOBİ’lerin payı % 99.9 olup, imalat sanayiinde
yer alan işletmelerin % 99.7’si KOBİ’lerden meydana gelmektedir. Bu amacı
gerçekleştirebilmek için oluşturulacak eylem planında Devlet, KOBİ’ler ve Üniversitelerden
oluşan üçlü sarmal (Triple Helix) stratejik bir rol oynayacaktır. Devlet, “Türkiye’nin 2023
İhracat Vizyonu” çerçevesinde katma değeri yüksek ürünleri hedef alan bir topyekun
sanayileşme stratejisi geliştirmeli, KOBİ’lerin zayıf olan mali ve kurumsal yapılarını,
yenilikçilik, AR-GE ve tasarım kapasitelerini güçlendirmeli ve başta üniversite reformu
olmak üzere köklü bir eğitim reformu yapmalıdır. Bu üç temel adım atıldıktan sonra, orta
vadede Türkiye’nin dış ticaret açığı sorunun çözümünde KOBİ’lerin rol oynaması
beklenebilir.
Anahtar Kelimeler: Cari Açık, Dış Ticaret Açığı, Türkiye’nin 2023 İhracat Vizyonu, KOBİ
Reformu, Eğitim Reformu

Prof. Dr. Karadeniz Teknik Üniversitesi, İktisat Bölümü Başkanı, 61080, Trabzon. İletişim: [email protected],
Ayrıntılı akademik bilgi için bkz.: ersanbocutoglu.net . Bu bildirinin kaleme alınmasında, tecrübeleri ile esin kaynağı olan
KTÜ KOSGEB-TEKMER Müdürü Dr. Mehmet Turhal’a ve KOSGEB Uzmanı Kemal Çakar’a ve tabloların
hazırlanmasındaki katkılarından dolayı KTÜ’nün Enformasyon Birimi mensubu Halit Bakır’a teşekkür ederim. Bakış açımı
zenginleştirebilmek için, okuyucularımdan eleştirel geri bildirim beklerim.
1.Giriş
1.1.Felsefi Arka Plan
İçinde yaşadığımız ekonomik dünya, iktisat teorilerinin ve modellerinin bize anlattığından
daha basittir. Kendi varsayımları içinde belirli bir tutarlılığa sahip olmalarına rağmen, ana
akım iktisadın gerek sadece reel sektör üzerine odaklanan ve finansal sektörü ihmal eden
geleneksel Smithçi türü, gerekse finansal sektörü reel sektörün önüne alan ve Keynes’in
ifadesiyle reel sektörü finans denizi üzerinde bir köpüğe dönüştüren çağdaş türü (Bocutoğlu,
2012), geliştirdikleri karmaşık modeller aracılığı ile iktisadi sistemin işleyişini kavramamızı
güçleştirmektedir. Özellikle tarihi ve kurumsal arka plandan mahrum olan veya bunları
ceteris paribus sepetine atarak gözlerden uzaklaştıran klasik ana akım gelenek, iktisadın
kavranmasını güçleştirmekle kalmayıp, milletlerarası münasebetlerde bazı temel gerçeklerin
görünmesini de engelliyor.
Teorilerin çizdiği çerçevenin dışındaki gerçek dünyada, milletlerarası münasebetlerde ülkeler
eşit ağırlık taşımıyor. Bazı ülkeler oyun kurucu konumda bulunuyor, diğerleri de kapasiteleri
ölçüsünde oyun kurucu ülkelerin belirlediği kurallar dahilinde oyuna katılıyor. Sayıları ancak
bir elin parmaklarını geçecek sayıda olan oyun kurucu ülkeler, Huntington’un medeniyetler
çatışması tezinde yer aldığı şekliyle (Huntington, 2005) kuralları koyuyor. Bazı ülkeler de
-ki Türkiye bunlardan birisidir- oyunun kurallarına uyum göstermeye çalışmakla birlikte, ya
mevcut medeniyet alanları içinde sivrilmeye veya eski medeniyet alanını toparlamaya
çalışıyor.
Oyun kurucu ülke olmayı hedefleyen ülkeler için belirtilmesi gereken fakat iktisat
kitaplarının açıkça yazmadığı bazı temel bilgiler vardır.
Birinci temel bilgi iktisadi münasebetlerde ülkelerin eşit konumda olmaması, bu nedenle de
oyun kurucuların iktisadı ile oyunun kurallarına uyanların iktisadının farklı oluşudur. Bu
nedenle iktisat genel geçer ilkelere sahip bir sosyal bilim olamaz.
Tarihi ve kurumsal
temeller ülkeleri birbirinden ayırır. Eğer bu tespit doğru ise oyun kurucu ülkelerin iktisadı ile
oyunun kurallarına uyan ülkelerin iktisadı aynı olmayacaktır. Ana akım iktisat, esas itibariyle,
oyun kurucuların iktisadıdır. Bu nedenle oyunun kurallarını milli menfaatlerine göre
değiştirmekte mahzur görmeyebilirler. Bazen serbest ticareti öne çıkarırlar bazen
korumacılığa yönelirler, benzer şekilde bazen serbest piyasayı parlatırlar bazen de farklı
türleri ile sosyal piyasalara yönelirler. Bu uygulamalardan hangisi doğrudur? Ana akım iktisat
bilimi, bu soruya cevap vermez ancak oyun kurucu ülkelerin uygulamalarını akla uydurma
işlevi görür.
İkinci temel bilgi oyun kurucu ülkelerin, konjonktür gereği tarihin herhangi bir anında hangi
iktisat teorisinin yolunu izlerlerse izlesinler, akıllarının bir köşesinde mutlaka bir merkantilist
kurgunun bulunmasıdır. İşler en kötüye gittiğinde nasıl bir iktisat politikası izleyeceklerdir?
Bu politika tartışmasız merkantilist karakterli olacaktır. Bu nedenle oyun kurucularının
iktisadi modeli klasik değil, merkantilist temellidir (Bocutoğlu, 2009).
En basit ifadeyle;
ülkenin milli menfaatlerini belirleyeceksin, geniş bir hedefler yelpazesinde iktisadi
hedeflerini ortaya koyacaksın, milli gücün bütün unsurlarını –kaliteli orta öğretim kurumları,
kaliteli üniversiteler, sivil-askeri amaçlı araştırma-geliştirme programları ve kurumları, sivilaskeri endüstriyel kompleks, güvenilir hammadde ve enerji kaynakları, güçlü ordu- bu
hedeflere yönelteceksin. Bu temeli kurduktan sonra istediğin iktisadi model ile
oynayabilirsin. Seçtiğin model çıkmaza girerse, paniğe gerek yoktur, merkantilist alt yapın
devrede olduğu için, yeni modellere geçersin.
Üçüncü temel bilgi iktisadi sistemin, modellerin ortaya koymaya çalıştığı kadar karmaşık
olmayışıdır. Aile ekonomisinin nasıl işlediğini anlayan bir kişi milli ekonominin nasıl
işlediğini de kolayca anlar. Meselenin özü şudur: aldığın her kararın bir maliyeti olduğunu
bileceksin –hayat başıboş değildir-, bütçeni denk tutacaksın –ayağını yorganına göre
uzatacaksın-, iktisadi durumunu iyileştirmek için etkin çalışacaksın, mutlaka tasarruf
edeceksin ve ödeme gücüne uygun borçlanacaksın. Benzer şekilde getirisi maliyetini aşan
kararlar aldığında; bütçesini, dış ticaretini ve ödemeler bilançonu denk -mümkünse fazlatuttuğunda, tasarrufunu arttırdığında ve tasarrufunu reel yatırımlara yönelten kanallar
açtığında, ödeme gücüne uygun borçlandığında milli ekonomi sağlıklı işler.
Dördüncü temel bilgi ise şudur: Hiç bir millet tesadüfen oyun kurucu konumuna geçemez. Bu
konumu elde edebilmek için ülkelerin tarihi ve kurumsal birikime sahip olmaları, sistemli ve
planlı emek harcamaları gerekir. Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Almanya ve Çin’in
tesadüfen oyun kurucu milletler haline geldiği söylenebilir mi?
İktisat teorilerinin ve modellerinin, tartışmalı varsayımlarla kurguladıkları büyülü kubbeye
yukarıdaki temel bilgilerle bazı deliklerin açılması gereklidir. Türkiye’nin dış ticaret açığı
sorununa odaklanan bu bildirinin daha iyi anlaşılması için, bu felsefi arka planın zihinde
tutulmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
1.2.Amaç, Yöntem, Veri Kaynakları
Bu bildirinin amacı Türkiye’nin kronik hale gelen ve taktik seviyedeki tedbirlerle çözümü
neredeyse imkansız olan dış ticaret açığı sorununun hafifletilmesinde KOBİ’lere düşen
rollerin irdelenmesidir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadar geçen 90 yıl içinde, İkinci Dünya
Savaşı konjonktürüne tekabül eden 1930-1946 dönemindeki 16 yıl hariç, ülke bir dış ticaret
açığı sorunu ile birlikte yaşamaktadır. Her ne kadar ekonomi gündemini cari açık kavramı
işgal etmekte ise de, cari aşığı belirleyen ana makroekonomik değişken dış ticaret açığıdır
(Erkılıç, 2006). 1930-1946 dönemindeki uluslararası konjonktür bir kenara bırakılırsa, ülkede
ihracatın ithalatı karşılama oranı ortalama olarak % 60’lar seviyesindedir. Bu oran ülkenin
yükte ağır pahada hafif mallar ihraç ettiği ve yükte hafif pahada ağır mallar ithal ettiği
anlamına gelmektedir. 2012 yılında gerçekleştirilen 236.5 milyar dolarlık toplam ithalat
değerinin içinde yatırım (sermaye) malları ile hammaddelerin (ara mallarının) payı % 88’dir.
Ham petrol, doğal gaz ve bunlarla ilgili hammaddelerin toplam ithalat içindeki payı % 25
olduğuna göre, geriye kalan % 63’lük yatırım malı ve ara malı ithalat gereğinin
azaltılmasında yerleşik firmalara ve özellikle KOBİ’lere önemli roller düşmektedir.
Bu bildiride Türkiye’nin dış ticaret açığının kaynakları gösterilecek, söz konusu açığın
kapatılmasına yardımcı olarak ithalatın azaltılması ve ihracatın arttırılmasında KOBİ’lere
düşen roller ve KOBİ’lerin bu rolleri oynayabilme performansları gözden geçirilecektir.
Bildirinin yöntemi tasviri (descriptive) olup, tasvirler istatistiki verilerle desteklenmektedir.
Belirlenen amaca göre, ele alınan konunun ekonometrik analize uygun olmadığı, tasviri
yöntemin konunun öneminin vurgulanmasına ve kolay anlaşılmasına uygun olduğu
düşünülmektedir.
Tasviri yöntemi destekleyen istatistiki veri kaynakları TÜİK, TCMB, Ekonomi Bakanlığı,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve KOSGEB yayınlarından elde edilmiştir. Dış ticaret
açığının belirlenmesinde kullanılan ithalat ve ihracat değerlerinin, Ödemeler Bilançosu ve
TÜİK kayıtlarında farklılıklar gösterdiği hususunun altını çizmek gerekir. İstatistiklerin
aydınlatma gücü, şüphe yok ki güvenilirlikleri ile sınırlıdır.
Bildiride ilk olarak cari açık-dış ticaret açığı ilişkisi ve dış ticaret açığının kaynakları
incelenmekte, daha sonra KOBİ’lerin mevcut durumu ve sorunları ele alınmakta, ithalatın
azaltılması ve ihracatın arttırılmasında izlenecek KOBİ politikaları ile KOBİ’lerin mevcut
durumları ile dış açık sorununu çözme potansiyelleri irdelenmekte, son olarak ulaşılan
sonuçlar ve öneriler özetlenmektedir.
Bildiri, temel ekonomik kavramların bilindiği varsayımından hareketle, kavramların
açıklanması üzerinde durmamakta, ana eğilimleri gündeme taşımaktadır.
2.Türkiye’de Cari Açığın Kaynakları ve Finansmanı
Türkiye’de cari açık-dış ticaret ilişkisinin en iyi izlenebileceği kaynak, herhangi bir yıla ait
ödemeler dengesi istatistikleridir. Tablo 1’de, 2012 yılında Türkiye’nin cari açığının
kaynakları ve cari açığın nasıl finanse edildiği gösterilmektedir. Türkiye kronik cari açık ve
dış ticaret açığı sorunları ile yüz yüze bulunduğu için, kesinleşmiş ödemeler dengesi
istatistiklerine sahip olunan 2012 yılı, cari açığın sebeplerini ve finansman kaynaklarının
açıklanmasında örnek yıl seçilmiştir. Aslında benzer bulgular diğer yıllara ait ödemeler
dengesi istatistiklerinden de edinilebilir.
Tablo 1. Türkiye’de Cari Açığın Kaynakları ve Finansmanı (2012)
CARİ AÇIĞIN KAYNAKLARI
(Milyar $)
Cari İşlemler Hesabı (A+B+C+D)
-46.9
Dış Ticaret Hesabı
-65.6
Mal İhracatı
163.3
Mal İthalatı
228.9
Hizmetler Hesabı
24.0
Gelir Hesabı
-6.7
Cari Transferler
1.4
CARİ AÇIĞIN FİNANSMANI
(Milyar $)
Sermaye ve Finansal Hesaplar (A+B)
54.0
Sermaye Hesabı
0.0
Finansal Hesaplar
54.0
Doğrudan Yatırımlar
8.3
Portföy Yatırımları (Net Sıcak Para)
49.8
Diğer Yatırımlar
16.7
Resmi Rezervlerdeki Değişim
-20.8
Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi Raporu 2012-IV, Ek Tablolar
Tablo 1’deki verilere göre, 2012 yılında Türkiye’nin cari işlemler hesabı 46.9 milyar dolar
açık vermiş olup, cari açığın birincil kaynağı 65.6 milyar dolar tutarındaki dış ticaret hesabı
açığıdır. 2012 yılı mal ihracat değeri 163 milyar dolar, mal ithalat değeri de 228.9 milyar
dolar olduğuna göre, ikisi arasındaki fark olarak dış ticaret açığı değeri 65.6 milyar dolar
olarak görülmektedir.
Cari açığın ikincil kaynağı ise 6.7 milyar dolar büyüklüğündeki gelir hesabıdır. Gelir hesabı
Türkiye’nin aynı kalemlerdeki gelirleri karşılığında, yurt dışına 6.7 milyar dolar tutarında
daha fazla işçi ücreti, tahvil faizi ve kar payı geliri aktardığı anlamına gelmektedir.
Dış ticaret hesabı ile gelir hesabı toplam olarak, cari işlemler hesabında 72.3 milyar dolar
büyüklüğünde parasal çıkışa işaret etmektedir.
Esas itibariyle turizm gelirleri, uluslararası taşımacılık, uluslararası inşaat ve uluslararası
sigortacılık hizmetlerinden elde edilen 24 milyar dolar değerindeki hizmetler hesabı ile
yurtdışından gönderilen işçi dövizlerinden oluşan 1.4 milyar dolar değerindeki cari transferler
hesabı toplam cari işlemler hesabına 25.4 milyar dolarlık pozitif bir katkı yapmasına rağmen,
cari açığı ancak 46.9 milyar dolara indirebilmişlerdir.
Tablo1, 46.5 milyar dolarlık 2012 yılı cari işlemler hesabı açığının nasıl finanse edildiği ile
ilgili bilgiler de vermektedir. Bu bilgilere göre, birincil olarak finansal hesapları oluşturan
kalemlerden olan portföy yatırımları, diğer adıyla sıcak para, ikincil olarak diğer yatırımlar
ve nihayet üçüncül olarak doğrudan yatırımlarla finanse edilmiştir. 2012 yılında Türkiye’ye
Portföy yatırımları şeklinde 49.8 milyar dolar, diğer yatırımlar şeklinde 16.7 milyar dolar ve
doğrudan yatırımlar şeklinde 8.3 milyar dolar olmak üzere toplam 74.8 milyar dolar girmiş
olup, bundan 46.9 milyar dolarlık cari açık çıkarıldıktan sonra artan fazlalığın bir kısmı olan
20.8 milyar dolar da TCMB’de tutulan resmi rezervlerde birikmiştir. Demek ki Türkiye’nin
2012 yılı cari açığı, yabancı tasarruflarla kapatılmıştır (Eğilmez, 2013).
3.Geniş Ekonomik Grupların Sınıflandırmasına Göre Türkiye’nin Dış Ticareti: (20022012)
Türkiye’nin cari açığının birincil kaynağının dış ticaret hesabı açığı olduğu belirlendikten
sonra, yapılması gereken iş, dış ticaret hesabını oluşturan ihracat ve ithalat kalemlerinin
Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına (UN, 2002) göre, 2002-2012 dönemindeki Yatırım
(Sermaye) Malları, Hammadde (Ara Malları) ve Tüketim Malları arasında bölünüşünü
görmektir.
3.1.Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Türkiye’nin İhracatı: (2002-2012)
Tablo 2. Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Türkiye’nin İhracatı (2002-2012)
Yatırım
Toplam
Malları
Yıllar
2002
(Sermaye)
Tüketim Malları
Hammadde
(Ara Mallar)
Milyon $
%
Milyon $
%
36 059
100
2 790
8
Milyon $
%
Milyon $
%
14 657
41
18 612
51
2003
47 253
100
4 344
9
18 495
39
24 414
52
2004
63 167
100
6 531
10
25 946
41
30 691
49
2005
73 476
100
7 998
11
30 300
41
35 189
48
2006
85 535
100
9 423
11
37 788
44
38 323
45
2007
107 272
100
13 755
13
49 403
46
44 114
41
2008
132 027
100
16 725
13
67 734
51
47 568
36
2009
102 143
100
11 117
11
49 734
49
41 292
40
2010
113 883
100
11 771
10
56 381
50
45 732
40
2011
134 907
100
14 192
11
67 942
50
52 774
39
2012
152 462
100
13 734
9
82 656
54
56 072
37
Kaynak: TÜİK verilerinden üretilmiştir. Yuvarlama hataları olabilir.
Tablo 2’nin incelenmesinden 2002-2012 döneminde Türkiye’nin ihracatının, dolar cinsinden
(152 462 / 36 059) 4 kat arttığı görülmektedir. İhracatın yatırım malları, hammaddeler ve
tüketim malları arasındaki bölünüşüne bakıldığında, Türkiye’nin esas itibariyle hammadde ve
tüketim malları ihraç eden bir ülke olduğu görülmektedir. Bu dönemde ortalama olarak
yatırım malları ihracatı toplam ihracatın yaklaşık % 10’u, hammadde ihracatı % 42’si ve
tüketim malları ihracatı % 40’ı civarında seyretmiştir. Dönem içinde yatırım malları ihracatı
nispi olarak istikrarlı bir seyir izlerken, hammadde ihracatı artma, tüketim malları ihracatı
azalma eğilimine girmiştir.
Bu verilerden, Türkiye’nin sermaye malları ihracatının arttırılması temel bir politika hedefi
olarak belirlenebilir.
3.2.Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Türkiye’nin İthalatı: (2002-2012)
Tablo 3. Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Türkiye’nin İthalatı (2002-2012)
Yatırım
Toplam
(Sermaye)
Malları
Yıllar
Tüketim Malları
Hammadde
(Ara Mallar)
Milyon $
%
Milyon $
%
Milyon $
%
Milyon $
%
2002
51 554
100
8 400
16
37 656
73
5 498
11
2003
69 340
100
11 326
16
49 735
72
5 507
12
2004
97 540
100
17 397
18
67 549
69
12 593
13
2005
116 775
100
20 363
17
81 868
70
14 543
13
2006
139 576
100
23 348
17
99 605
71
16 624
12
2007
170 063
100
27 054
16
123 640
73
19 369
11
2008
201 964
100
28 021
14
151 747
75
22 196
11
2009
140 928
100
21 463
15
99 510
70
19 966
15
2010
185 544
100
28 818
16
131 445
71
25 281
13
2011
240 842
100
37 271
15
173 140
72
30 431
13
2012
236 545
100
33 925
14
174 930
74
27 689
12
Kaynak: TÜİK verilerinden üretilmiştir. Yuvarlama hataları olabilir.
Tablo 3’ün incelenmesinden 2002-2012 döneminde Türkiye’nin ithalatının, dolar cinsinden
(236 545 / 51 554) yaklaşık 5 kat arttığı görülmektedir. İthalatın yatırım malları,
hammaddeler ve tüketim malları arasındaki bölünüşüne bakıldığında, Türkiye’nin esas
itibariyle hammadde ve yatırım malları ithal eden bir ülke olduğu görülmektedir.
Bu
dönemde ortalama olarak tüketim malları ithalatı toplam ithalatın yaklaşık % 11’i,
hammadde ithalatı % 66’sı
ve yatırım malları ithalatı % 16’sı civarında seyretmiştir.
Dönem içinde her üç ithalat kalemi de istikrarlı bir seyir izlemiştir.
Bu verilerden, Türkiye’nin petrol ve doğalgaz dışında kalan hammaddeler ve sermaye
malları ithalatının azaltılması temel bir politika hedefi olarak belirlenebilir.
4.Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Türkiye Dış Ticaretinin Yatırım
Malları, Ara Malları ve Tüketim Malları Kalemlerinin Alt Grupları
Yukarıda yapılan analizlerden iki temel politika hedefi belirlenmişti. Bunlar,
1.Türkiye’nin sermaye malları ihracatının arttırılması,
2.Türkiye’nin petrol ve doğalgaz dışında kalan hammaddeler ve sermaye malları
ithalatının azaltılması,
şeklinde ifade edilmişti. Bu iki temel hedefi gerçekleştirebilmek için, ihracat ve ithalatın
hangi alt gruplardan oluştuğuna daha yakından bakmak gerekir. Tablo 4 ve Tablo 5’te
Türkiye’nin 2012 yılına ait ihracat ve ithalatının alt grupları üzerinde durulmaktadır.
Tablo 4. Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Türkiye’nin 2012 Yılı İhracatının Alt Grupları
(Milyar $)
Toplam İhracat
Yatırım (Sermaye) Malları
41
521
152.5
13.7
Yatırım (Sermaye) Malları (Taşımacılık Araçlar Hariç)
8.1
Sanayi İle İlgili Taşımacılık Araç ve Gereçleri
5.6
Hammadde (Ara Mallar)
82.7
21
Sanayi İçin İşlem Görmemiş Mallar
22
Sanayi İçin İşlem Görmüş Mallar
59.1
31
İşlem Görmemiş Yakıt ve Yağlar
0.2
42
Yatırım Mallarının Aksam ve Parçaları
4.5
53
Taşımacılık Araçlarının Aksam ve Parçaları
8.1
111
Esası Yiyecek ve İçecek olan İşlenmemiş Hammadde
0.3
121
Esası Yiyecek ve İçecek olan İşlenmiş Hammadde
1.8
322
İşlem Görmüş Diğer Yakıt ve Yağlar
4.3
4.2
Tüketim Malları
55.6
51
Binek Otomobilleri
6.1
61
Dayanıklı Tüketim Malları
12.5
62
Yarı Dayanıklı Tüketim Malları
13.4
63
Dayanıksız Tüketim Malları
8.4
112
Esası Yiyecek ve İçecek Olan İşlenmemiş Tüketim Malları
5.4
122
Esası Yiyecek ve İçecek Olan İşlenmiş Tüketim Malları
6.5
321
Motor Benzin ve Diğer Hafif Yağlar
3.0
522
Sanayi İle İlgili Olmayan Taşıma Araç ve Gereçleri
0.3
Diğerleri
0.5
Kaynak: TÜİK
Tablo 5. Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre Türkiye’nin 2012 Yılı İthalatının Alt Grupları
(Milyar $)
Toplam İthalat
41
521
236.5
Yatırım (Sermaye) Malları
34.0
Yatırım (Sermaye) Malları (Taşımacılık Araçlar Hariç)
28.2
Sanayi İle İlgili Taşımacılık Araç ve Gereçleri
Hammadde (Ara Malları)
5.8
175.0
21
Sanayi İçin İşlem Görmemiş Mallar
15.3
22
Sanayi İçin İşlem Görmüş Mallar
73.6
31
İşlem Görmemiş Yakıt ve Yağlar
1.2
42
Yatırım Mallarının Aksam ve Parçaları
11.0
53
Taşımacılık Araçlarının Aksam ve Parçaları
11.1
111
Esası Yiyecek ve İçecek olan İşlenmemiş Hammadde
3.8
121
Esası Yiyecek ve İçecek olan İşlenmiş Hammadde
2.1
322
İşlem Görmüş Diğer Yakıt ve Yağlar
17.4
399
Gizli Veri
39.5
Tüketim Malları
26.7
51
Binek Otomobilleri
7.2
61
Dayanıklı Tüketim Malları
4.4
62
Yarı Dayanıklı Tüketim Malları
5.9
63
Dayanıksız Tüketim Malları
5.2
112
Esası Yiyecek ve İçecek Olan İşlenmemiş Tüketim Malları
0.8
122
Esası Yiyecek ve İçecek Olan İşlenmiş Tüketim Malları
1.2
321
Motor Benzin ve Diğer Hafif Yağlar
1.7
522
Sanayi İle İlgili Olmayan Taşıma Araç ve Gereçleri
0.2
Diğerleri
1.0
Kaynak: TÜİK
Tablo 4 ve 5, Türkiye’nin dış ticaret açığını küçültmek için KOBİ’lerin, hangi ihracat alt
grupları ve hangi ithalat alt gruplarının üretimine yönlendirilmeleri gerektiği konusunda fikir
vermektedir. Dikkat edilirse aynı kalemde yer alan malların hem ihraç hem de ithal edildiği
görülmektedir. Bu durum endüstri içi ticaret ve dikey entegrasyon adı verilen ve burada
temas etmeyeceğimiz teknik bir alana işaret etmektedir (Öz, 2007; Saygılı, Cihan, Yalçın,
Hamsici, 2010).
Yukarıdaki tablolarda yer alan bazı alt grupların üretimlerinin, KOBİ’lerin çapını aşacağı ve
büyük işletmeler eliyle yürütülebileceği açıktır. Bununla birlikte KOBİ’lerin üretiminde
yoğunlaşabileceği alt grupların oldukça fazla sayıda olduğu görülmektedir.
5.Türkiye’de KOBİ’ler
5.1.Genel Bilgiler
Türkiye’de çalışan sayısı 9 veya altında, yıllık net satış hasılatı veya yıllık mali bilanço değeri
1 milyon TL’nin altında bulunan işletmeler mikro işletme, çalışan sayısı 10-49 aralığında,
yıllık net satış hasılatı veya yıllık mali bilanço değeri 5 milyon TL’nin altında bulunan
işletmeler küçük işletme, çalışan sayısı 50-249 aralığında, yıllık net satış hasılatı veya yıllık
mali bilanço değeri 25 milyon TL’nin altında bulunan işletmeler orta boy işletme olarak
tanımlanmaktadır (Kosgeb ve diğ., 2011).
İsimlerinde yer alan küçük ve orta sıfatları her ne kadar ağırlıkları konusunda zayıflatıcı bir
algı üretiyor gibi görünüyorsa da, dünyanın en itibarlı ekonomileri dahil bütün ekonomiler
KOBİ’ler üzerine kuruludur (Gütenberg, Kayser, 2004). Tablo 6 bu konuda fikir verebilir.
Tablo 6. Seçilmiş Ülkelerde KOBİ’lerin Toplam İşletmeler, Toplam İstihdam ve Katma Değer İçindeki
Payları
Ülkeler
Toplam
İşletmeler
Toplam
İstihdam
Katma Değer İçindeki
İçindeki Payları (%)
İçindeki Payları (%)
Payları (%)
ABD
98,9
57,9
50,0
Hindistan
97,3
66,9
-
Japonya
98,2
66,0
49,3
Güney Kore
99,9
87,8
49,2
Brezilya
99,9
67,0
-
Malezya
99,9
65,2
31,2
AB 27
99,8
67,4
57,7
İngiltere
99,6
54,1
51,0
Almanya
99,5
60,4
53,6
İtalya
99,9
81,1
71,3
Türkiye
99,9
78,0
55,0
Kaynak: KOBİ Stratejisi Eylem Planı (2011-2013)
Türkiye’de tüm işletmeler içinde KOBİ’lerin payı dünya ortalamalarına benzerken,
KOBİ’lerin toplam istihdama ve katma değere katkı itibariyle zayıf bir performans gösterdiği
söylenebilir. Bununla birlikte dikkatlerin istihdam yaratma kapasitesindeki zayıflıktan çok,
katma değer yaratma kapasitesindeki zayıflığa odaklanması gerekir.
Türkiye’deki toplam işletmelerin % 99.9’unu KOBİ’ler oluşturmakta, 1-9 işçi çalıştıran
mikro ölçekli işletmeler toplam KOBİ’lerin % 95.6’sını, 10-49 işçi çalıştıran küçük işletmeler
% 3.8’ini, 50-249 işçi çalıştıran orta boy işletmeler % 0.5’ini ve 250 işçi üzerinde işçi
çalıştıran büyük işletmeler de % 0.1’ini teşkil etmektedir. Avrupa Birliği istatistikleri dikkate
alındığında küçük ve orta boy işletmelerin toplam işletmeler içindeki paylarının iki katına
çıkarılması lazımdır.
İmalat sanayiinde yer alan işletmelerin dökümü Tablo 7 ve 8’de verilmiştir.
Tablo 7. Türkiye’de İmalat Sanayiinde Faaliyet Gösteren 405 873 İşletmenin Boylarına Göre Dağılımı
(2009)
Mikro İşletmeler
Küçük İşletmeler
Şirket Sayısı
%
364 513
90
Şirket Sayısı
33 152
%
8
Orta Boy İşletmeler
Büyük İşletmeler
Şirket Sayısı
%
Şirket Sayısı
%
1,7
1 381
0,3
6 827
Kaynak: KOBİ Stratejisi Eylem Planı (2011-2013)
Tablo 8. Türkiye’de İmalat Sanayisinde Faaliyet Gösteren Farklı Boydaki İşletmelerin Kendi Boyları
İçindeki Payları
Mikro İşletmeler
Küçük İşletmeler
Orta Boy İşletmeler
Büyük İşletmeler
% 12
% 27
% 42
% 41
Kaynak: KOBİ Stratejisi Eylem Planı (2011-2013)
Her iki tablonun incelenmesinden anlaşılacağı üzere, Türkiye’de imalat sanayiinde faaliyet
gösteren firmaların ağırlıklı olarak mikro işletmeler diliminde yer aldığı görülmektedir. Buna
karşılık imalat sanayiinde faaliyet gösteren mikro işletmelerin toplam mikro işletmeler
içindeki payı % 12’dir. İmalat sanayiinde faaliyet gösteren küçük işletmelerin toplam küçük
işletmeler içindeki payı % 27 ve orta boy işletmelerin orta boy işletmeler içindeki payı
%42’dir. Bu durumda imalat sanayiinde yer alan küçük ve orta boy işletmelerin ağırlığının
arttırılmasına öncelik verilmesi zaruridir.
Türkiye’de KOBİ’ler toplam kredilerin % 24’ünü kullanarak; toplam istihdamın % 78’ini,
toplam katma değerin % 55’ini, toplam satışların % 65.5’ini, toplam yatırımların % 50’sini ve
toplam ihracatın % 59’unu oluşturmaktadır (Kosgeb ve diğ. (2011, s.27).
5.2.Türkiye’de KOBİ’lerin SWOT Analizi
İstatistiki veriler çoğu zaman, kapsadığı kurumların gerçek durumunun anlaşılmasına
yardımcı olmayabilir. Bu nedenle SWOT Analizleri imdada yetişir. Türkiye’de KOBİ’lerin
güçlü, zayıf yönlerini ve karşılaşabilecekleri potansiyel fırsatları ve tehditleri ortaya koymak
ve daha sonra öncelikli stratejik alanların (müdahale alanlarının) belirlenmesi için yapılan bir
SWOT analizinin (Kosgeb ve diğ. 2011, s.51) sonuçları aşağıda verilmektedir.
5.2.1.Türkiye KOBİ’lerinin Güçlü Yönleri
Aşağıda sıralanan özellikler, Türkiye KOBİ’lerinin güçlü yönleri olarak tespit edilmiştir:
1. Karar mekanizmalarının esnekliği,
2. Yöneticilerinin büyüme ve girişimcilik konusundaki istekliliği,
3. Yönetimin kademesinde ağırlıklı olarak genç kişilerin bulunması sayesinde
yeniliklere açık
olmaları,
4. Yöneticilerin personel ile yakın ilişki kurabilmesi,
5. İşletme sahiplerinin daha iyi tanıdıkları ve tanındıkları kendi bölgelerinde yatırım
yapmaları ve bu sayede diğer işletmelerle, yerel yönetimlerle daha kolay iletişim
kurabilmeleri,
6. Büyük miktarda yatırım yapmadan önce küçük iş paketleriyle yeni pazarların
tepkilerini ölçme şansına sahip olmaları,
7. Pazar ve teknoloji değişikliklerine büyük işletmelere göre daha hızlı uyum
sağlamaları,
8. Müşterileri ile yakın ilişkide olmaları sayesinde faaliyette bulundukları yerel
pazarları daha iyi tanıyabilmeleri,
9. Kendi belirledikleri belirli alanlarda uzmanlaşabilmeleri ve bu alanlarda ürün
çeşitliliğini arttırmaları,
10. Öz sermaye ağırlıklı olarak çalışmaları sayesinde ekonomik dalgalanmalardan daha
az etkilenmeleri.
5.2.2.Türkiye KOBİ’lerinin Zayıf Yönleri
Aşağıda sıralanan özellikler, Türkiye KOBİ’lerinin zayıf yönleri olarak tespit edilmiştir:
1. Yeni iş fikrine sahip girişimcilerin, bu iş fikrini hayata geçirme konusunda yeterli
girişimcilik kültürü ve bilgi altyapısına sahip olmadan, fizibilite çalışması ve iş planı
hazırlamadan iş kurmaları,
2. İşletme yönetimini profesyonel yöneticilere devretmekten kaçınmaları,
3. İşletme ve yönetim fonksiyonlarının gereği gibi yerine getirilmesi konusunda bilgi
eksikliklerinin bulunması,
4. Ekonomik değişikliklerle ilgili öngörüleri zamanında geliştirememeleri,
5. Nitelikli işgücü bulma ve maliyetlerini üstlenmede sıkıntı çekmeleri,
6. Yeni teknolojiler konusunda bilgiye erişimde yetersiz kalmaları,
7. Sermaye birikimlerinin ileri teknolojiye yatırım için yetersiz olması,
8. AR-GE, yenilik ve sınai mülkiyet hakları konularında sınırlı düzeyde farkındalığa ve
bilgiye sahip olmaları,
9. Ölçek ekonomisinden yararlanamamaları,
10. Diğer işletmelerle işbirliği yapmaktan kaçınmaları,
11. Marka oluşturma bilincinin yerleşmemiş olması,
12. Modern pazarlama yöntemlerini kullanmamaları,
13. Kamu ihale kriterlerini sağlayamamaları ve/veya iş tutarlarının KOBİ’ler için yüksek
olması,
14. Dış pazarları araştırma konusunda bilgiye erişim yeteneklerinin sınırlı olması,
15. Ürün/hizmet kalitesinde belirli bir standart düzeyini sürekli olarak koruyamamaları,
16. Verimliliğe dayalı iş kültürü geliştirmede zayıf kalmaları,
17. Teminat sorunu nedeniyle kredi temininde güçlük yaşamaları,
18. Yaygın kayıt dışılık nedeniyle bankalara, kredi garanti kuruluşlarına ve diğer finans
kuruluşlarına doğru, yeterli bilgi sunamamaları ve bunun sonucunda finansman
kaynağı bulmakta zorlanmaları,
19. Proje hazırlama ve uygulama konusundaki deneyim eksiklikleri nedeniyle projeye
dayalı devlet destekleri ve AB fonlarından yeterince yararlanamamaları,
20. KOBİ ölçeğindeki işletmelerin, birbirleri arasındaki alım satım ilişkilerinde önceden
belirlenmiş teslim tarihlerine ve ödeme zamanlarına uymamaları.
5.2.3.Türkiye KOBİ’lerinin Fırsatları
Aşağıda sıralanan özellikler, Türkiye KOBİ’lerinin fırsatları olarak tespit edilmiştir:
1. Kamu hizmetlerinin sunumunda KOBİ ihtiyaçlarına duyarlılığı ön planda tutan AB
Küçük İşletmeler Yasası’nın kamu kurumlarınca benimsenmesi,
2. Ekonomik ve sosyal kalkınmadaki paylarından dolayı KOBİ’lerin öneminin kamu
kurumları, finansman kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum
kuruluşlarınca biliniyor olması,
3. KOBİ’lere yönelik olarak pek çok kurum tarafından destek uygulanıyor olması,
4. KOBİ’lere yönelik AB ve diğer yurt dışı fonların varlığı,
5. KOSGEB hedef kitlesinin hizmet ve ticaret sektörlerini de kapsayacak şekilde
genişlemesi,
6. Kalkınma Ajansları, Yatırım Destek Ofisleri, KOSGEB Hizmet Merkezleri ve KGF
A.Ş. şubelerinin yaygınlaşması,
7. Teşvik sisteminde sektörel ve bölgesel uygulamaya geçilmiş olmasının rantabl
olmayacak yatırımları dolaylı olarak önlemesi,
8. Sanayi Stratejisinin hazırlanmış olması ve bu stratejide sanayi ile ilişkili hizmet
sektörlerinin geliştirilmesine önem verilmesi,
9. Sektörel strateji belgelerinin hazırlanması,
10. Mesleki ve teknik eğitim konularındaki stratejilerin varlığı,
11. 2008 krizinde yeterliliğini ispatlamış güçlü bir bankacılık sektörünün varlığı.
5.2.4.Türkiye KOBİ’lerine Yönelik Tehditler
Aşağıda sıralanan özellikler, Türkiye KOBİ’lerine yönelik tehditler olarak tespit edilmiştir:
1. Genel anlamda girişimcilere ve teknolojik yeniliğe dayalı yeni iş fikrine sahip
girişimcilere başlangıç döneminde rehberlik ve finansman hizmeti verecek İŞGEM ve
TEKMER gibi yapıların sayısının yeterli olmaması,
2. Ekonomideki belirsizlik dönemlerinin KOBİ yöneticilerinin öngörüde bulunmasını
güçleştirmesi,
3. Çin başta olmak üzere Güney Asya ülkelerinden ucuz ithalat yapılıyor olması,
4. İstihdam ve vergi yüklerinin yurt dışı pazarlarda rekabette dezavantaj oluşturması,
5. KOBİ’lere yönelik desteklerde mükerrerlikleri önleme, desteklerin birbirini
tamamlayıcı nitelikte tasarlanmasını sağlama ve uygulamaları izleme konusunda
kurumlar arası koordinasyonun yetersiz olması,
6. Politika üreticilerin yararlanabileceği KOBİ istatistiklerinin yetersiz olması,
7. KOBİ’lere danışmanlık hizmeti verecek kişi ve kuruluşların yeterliliklerini
belgeleyecek sistemin mevcut olmaması,
8. Uygun yatırım alanları konusunda rehberlik hizmeti sunulmaması,
9. İklim değişikliği ve çevre konularındaki ulusal yükümlülüklerin KOBİ’lere getireceği
yüklerin varlığı,
10. Farklı kurumlar tarafından alınan benzer içerikli belgeler nedeniyle işgücü ve zaman
kayıpların yaşanması,
11. E-devlet uygulamalarının yeterince yaygınlaşmamış olması,
12. Kredi garanti ve girişim sermayesi sistemlerinin yeterince yaygınlaşmamış olması,
13. KOBİ Borsası’na işlerlik kazandırılmamış olması.
5.3.KOBİ’ler İçin Öncelikli Stratejik Alanların Belirlenmesi
Yukarıda açıklanan SWOT analizinden elde edilen bulgulara dayanarak, KOBİ’lerin zayıf
yönleri ve karşılaştıkları tehditlerin giderilmesi için öncelikli stratejik beş müdahale alanı
belirlenmiş bulunuyor (Kosgeb ve diğ. 2011, s.51). Bu beş stratejik müdahale alanı şöyle
sıralanmaktadır:
1. Girişimciliğin geliştirilmesi ve desteklenmesi,
2. KOBİ’lerin yönetim becerilerinin ve kurumsal yetkinliklerinin geliştirilmesi,
3. İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi sürecinde KOBİ’lerin gözetilmesi,
4. KOBİ’lerin Ar-Ge ve yenilik kapasitesinin geliştirilmesi,
5. KOBİ’lerin ve girişimcilerin finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması.
Türkiye’de cari açığın temel belirleyicisi olan dış ticaret açığının azaltılmasında özellikle
imalat sanayiinde faaliyet gösteren KOBİ’lere önemli görevler düştüğü bilinmektedir.
Yukarıda belirtilen beş stratejik müdahale alanının hepsi önemli olmakla birlikte, imalat
sanayiinde faaliyet gösteren KOBİ’ler bakımından en dikkat çekici olanı KOBİ’lerin AR-GE
ve yenilik kapasitelerinin geliştirilmesi alanıdır. Araştırma konumuz itibariyle bu stratejik
seçenek üzerinde daha ağırlıklı olarak durmak gerekir.
5.4.KOBİ’lerin AR-GE ve Yenilik Kapasitesinin Geliştirilmesi
KOBİ’lerin AR-GE ve yenilik kapasitelerinin geliştirilmesi konusu şöyle ele alınmaktadır
(Kosgeb ve diğ. 2011, s.66-70): Rekabet üstünlüğü konusunda; 1960’lara kadar üretim
kapasitesi, 1970’lerde maliyet ve fiyat kavramları, 1980’lerde kalite kavramı ve 1990’larda
ürün çeşitliliği ön plana çıkmıştır. Küreselleşme sürecinin piyasalara olan yansıması
sonucunda günümüzde artık müşterilerin kolaylıkla ulaşamadığı ürün ve hizmet neredeyse
kalmamıştır. 2000’lerden beri artık alıcılar, en ucuz, en kaliteli, en iyi teslimat, ödeme ve
satış sonrası hizmet imkanlarına sahip ürün seçenekleri arasında seçim yapabilmektedir. Bu
nedenle günümüzde, ürün ve hizmetlerinde rakiplerinden farklı olabilen bir başka ifadeyle
yenilik yapabilen işletmeler rekabet üstünlüğünü elde edebilmektedir. Ülkelerin AR-GE
performanslarının değerlendirilmesinde; özel sektör AR-GE harcamalarının milli gelire oranı,
yüksek teknolojili ürünlerin toplam üretim ve ihracata oranı ve patent başvuruları dikkate
alınan önemli kriterlerdir. Türkiye’de özel sektör AR-GE harcamalarının GSYİH’ye oranı
1990’da %0,05 iken 2008’de %0,32’ye yükselmiştir. Ancak bu oran OECD ortalaması olan
%1,63’ün hala çok altındadır. Türkiye’de toplam ürün ihracatında havacılık ve uzay,
bilgisayar, ilaç, bilimsel aygıtlar, elektrikli makineler gibi yüksek teknolojili ürünlerin
payının ve yerli patent başvuru yoğunluğunun arzu edilen düzeyde olmadığı bilinmektedir.
IX. Kalkınma Planındaki orta ve yüksek teknolojili ürün gruplarına ilişkin politikaları
gerçekleştirebilmek için KOBİ’lere yönelik AR-GE ve yenilik desteklerinin yaygınlaştırılarak
sürdürülmesi gerekmektedir.
TÜBİTAK, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, KOSGEB, DTM ve TTGV’nin AR-GE ve yenilik
destek programları sürdürülmektedir. KOSGEB tarafından 2010 yılı Mayıs ayında
Endüstriyel Uygulama Destek Programı duyurulmuştur. Bu programda, AR-GE faaliyetleri
sonucunda ortaya çıkarılan ürünlerinin ticarileştirilmesine yönelik KOBİ projeleri
desteklenmektedir. AR-GE ve yenilik faaliyetleri alanında sağlanan teşvikleri düzenlemek
üzere hazırlanan 5746 sayılı Araştırma Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun’un 2008 yılında yürürlüğe girmesini müteakip 99 AR-GE Merkezi başvurusu yapılmış
ve Eylül 2010 itibarıyla 76 işletmeye AR-GE Merkezi Belgesi verilmesi uygun bulunmuştur.
Aynı Kanun çerçevesinde uygulanmaya başlanan Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı
kapsamında 2010 yılı Ekim ayı itibariyle toplam 883 iş fikri başvurusu alınmış ve alınan
başvurudan bugüne kadar 180’i desteklenmeye değer bulunarak iş planları doğrultusunda
prototip gerçekleştirme çalışmaları başlatılmıştır. 2010 yılı itibarıyla 27 aktif Teknoloji
Geliştirme Bölgesi bulunmaktadır. İlki 1992 yılında kurulan KOSGEB Teknoloji Geliştirme
Merkezleri (TEKMER) sayısı, kurulma sürecinde olanlarla birlikte 2010 yılında 28’e
ulaşmıştır. TEKMER’ler, teknoloji yönelimli yeni küçük işletmeleri desteklemek, mevcut
küçük
işletmelerin
yeni
üretim
yöntemleri
geliştirerek
piyasalara
yeni
ürünler
kazandırmalarını sağlamak, işletmelerin AR-GE, yenilik ve endüstriyel uygulama
faaliyetlerini desteklemek ve üniversite-sanayi işbirliğinin güçlendirilmesine katkıda
bulunmak amacıyla kurulmuştur. TEKMER’lerin yanı sıra, aynı kuluçka/inkübatör mantığı
çerçevesinde ancak binasız olarak, KOSGEB ile üniversiteler arasında gerçekleştirilen ARGE ve inovasyon işbirliği sayısı, protokol sürecinde olanlarla birlikte 2010 yılında 36’ya
ulaşmıştır. TEKMER’ler ve üniversite işbirliği protokolleri kapsamında 1992 yılından bu
yana 1.800 AR-GE projesi desteklenmiş, 174 proje başarı ile tamamlanmış, 853 projenin
ticarileşmesi ve 312 patent belgesi alınması sağlanmıştır.
KOBİ’lerin AR-GE ve Yenilik Kapasitesinin Geliştirilmesi stratejik alanı için belirlenen üç
hedef ve her bir hedef için tespit edilen strateji/stratejiler şöyledir:
1.Hedef: KOBİ’lerin AR-GE, yenilik, tasarım konusundaki farkındalıklarının arttırılması ve
faaliyetlerinin desteklenmesi.
1.Hedefle İlgili Stratejiler:

Farkındalık, tanıtım ve eğitim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi,

AR-GE, yenilik, tasarım konusundaki faaliyetlerin desteklenmesi,

KOSGEB’in üniversitelerle işbirliği yaparak tesis ettiği Teknoloji Geliştirme
Merkezleri (TEKMER) ve AR-GE ve yenilik işbirliği protokolleri kapsamındaki
desteklerin yaygınlaştırılarak sürdürülmesi.
2.Hedef: AR-GE ve yenilik projelerinin ticarileştirilmesine yönelik destek mekanizmalarının
oluşturulması.
2.Hedefle İlgili Strateji:

AR-GE faaliyetleri sonuçlarının ürün veya hizmete dönüştürülmesi süreçlerine
yönelik mali ve teknik desteklerin verilmesi.
3. Hedef: KOBİ’ler ile büyük ölçekli işletmeler ve üniversiteler arasındaki işbirliğinin
arttırılması.
3.Hedefle İlgili Strateji:

KOBİ’lerin, büyük ölçekli işletmeler ve üniversitelerle bir araya gelmesini
sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi ve sayıca artırılması.”
Görüldüğü gibi KOBİ’lerin AR-GE ve yenilik kapasitelerinin arttırılabilmesi için; AR-GE,
yenilik ve tasarıma ağırlık verilmesi, AR-GE, yenilik ve tasarıma mali destek sağlanması ve
KOBİ’ler, büyük ölçekli işletmeler ve üniversiteler arasında işbirliğinin sağlanması ve bu
yolla kamunun, işletmelerin ve üniversitelerin bir araya getirilerek üçlü sarmal (Triple Helix)
(Leydersdorff ve Etzkowitz, 2000, 2001) oluşturulması düşünülmüştür. Bu amaçla alınan
tedbirler aşağıda incelenmektedir.
6.KOBİ Destek ve Teşvikleri ile Girdi Tedarik Stratejisi ve Eylem Planı
KOBİ’lere; danışmanlık, sistem ve kapasite geliştirme, AR-GE ve yenilikçilik, pazarlama,
çevre ve enerji, girişimcilik, yatırımlar, strateji geliştirme ve işbirliği ve finansmana erişim
konularında çeşitli kamu kurumları ve vakıflarca verilen destek ve teşvikler, bu bildirinin
Ekler bölümünde yer alan Ek Tablo 1’de verilmektedir.
Türkiye’nin 2001-2023 dönemine ait Uzun Vadeli Stratejisi çerçevesinde hazırlanan
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın vizyonu, “istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil
paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için
uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye’dir. Türkiye Sanayi Stratejisi’nin uzun dönemli
vizyonu, “orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak” şeklinde
ortaya konmuştur. 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı’nın vizyonu ise “2023
yılında 500 milyar dolar ihracata ulaşarak ülkemizin dünya ticaretinde lider ülkeler arasında
yer alması” şeklinde belirlenmiştir. Bu vizyonun arkasındaki ana hedef; ihracatın üretim
yapısının modernize edilerek günümüz ve geleceğin ticaret dünyasının taleplerine cevap
verebilecek ileri teknoloji ve Ar-Ge’ye dayalı esnek bir yapıya kavuşmasını sağlamak olarak
ifade edilmiştir.
Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023’e yönelik ortaya konan temel stratejiler
çerçevesinde Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) ve Eylem Planı’nın vizyonu; “Girdi tedarik
kanallarını güvence altına almış, ara malı üretiminde yetkinliğini artırmış bir ekonomi” olarak
belirlenmiştir. Bu vizyon çerçevesinde, 2013–2015 yıllarını kapsayan Girdi Tedarik
Stratejisi’nin genel amacı ise; sanayinin ihtiyaç duyduğu ve yeni ürün üretimi ile teknolojik
gelişmenin gerektireceği girdilerin tedarikinde süreklilik ve güvenliğin sağlanması, etkinliğin
ve verimliliğin artırılması, ihracatta sürdürülebilir küresel rekabet gücü artışının temini, daha
fazla katma değerin Türkiye’de bırakılması ve ara malı ithalat bağımlılığının azaltılmasıdır.
GİTES ve Eylem Planı, Türkiye’de önde gelen sektörlerin ithal girdi bağımlılığı ile
Türkiye’de işletmelerin çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan girdi tedarik konusundaki
yetersizliklerini bertaraf etmeyi, üretim için en önemli unsurların başında yer alan girdi
tedarik konusunda kamu ve özel sektörde ortak bir anlayış ve bakış açısı geliştirmeyi
hedeflemiştir.
GİTES’in stratejik hedefleri (T.C. Ekonomi Bakanlığı, (2012);
1. Girdi kaynaklarındaki belirsizliklerin, girdi ithalinde ülke/bölge bazlı coğrafi
dağılımdaki aşırı bağımlılık gibi dengesizliklerin, hammadde niteliğindeki doğal
kaynakların geleceğine dair risklerin en aza indirilmesi,
2. İhracata dönük üretimde daha etkin ve düşük maliyetli girdi tedarikinin sağlanması ile
üretim ve ihracatın ara malı ithalatına bağımlılığının azaltılması ve bu suretle ihracatta
sürdürülebilir rekabet gücüne katkı sağlanmasıdır.
Bu temel stratejik hedeflere ulaşmada, 6’sı yatay 31’i sektörel olmak üzere toplam 37 hedef
belirlenmiştir. Ekonomi Bakanlığı tarafından hazırlanan Girdi Tedarik Stratejisi ve Eylem
Planı kapsamında yer alan yatay ve sektörel temelli 37 temel hedef, Tablo 9’da yer
almaktadır.
Tablo 9. Girdi Tedarik Stratejisi ve Eylem Planı Yatay ve Sektörel Hedefler (2013-2015)
YATAY HEDEFLER
İthalat Bağımlılığı Yüksek Olan Ara Mallarında Yatırımların Özendirilmesi
Girdi Tedarikinde Yurtiçi Kullanımın Özendirilmesi
Kamu Alımlarında Stratejik Yaklaşım
Geri Dönüşüm Sektörünün Geliştirilmesi
Girdi Tedarikinde Planlama İle Tedarikte Güvenlik ve Etkinliğin Sağlanması
Ara Malları Üretimi ve İhracatında Küresel Tedarik Ağlarına Erişimin ve Marka Bilinirliğinin Artırılması, ARGE’nin Yoğunlaştırılması
SEKTÖREL HEDEFLER
DEMİR-ÇELİK ve DEMİR DIŞI METALLER
7.Demir-Çelik Sektöründe Güç Birliği ve Sinerjinin Değerlendirilmesi
8. Yurt İçi Hurda Arzının Artırılması
9. Hurdaya Alternatif Kaynakların Değerlendirilmesi
10. Maden Tedarikinde Bağımlılığın Azaltılması, Etkinlik ve Verimliliğin Artırılması
11. Yurtiçi Üretimi Hiç Bulunmayan veya Yetersiz Olan Ürünlerde Yatırımların Hayata Geçirilmesi
OTOMOTİV
12. Motor ve Aktarma Organlarında Yurt İçi Üretim ve Katma Değerin Artırılması
13. Yan Sanayi Yetkinliğinin Küresel Ölçek Seviyesine Yükseltilmesi
14. Temel Girdilerde Üretimin Geliştirilmesi
15. Elektronik Bileşenlerde Yurtiçi Tedarik İmkânlarının Geliştirilmesi
MAKİNE
16. Demir-Çelik Ürünlerinin Tedarikinde Etkinlik ve Verimliliğin Artırılması
17. Elektrik ve Elektronik Girdilerde Yurt İçi Çeşitlilik ve Yetkinliğin Artırılması,
18. Tespit Edilen Ürün ve Ürün Gruplarında Doğrudan Yabancı Yatırımların Ülkemize Çekilmesi,
KİMYA
19. Petrokimya Sektöründe Yatırım İhtiyacının Karşılanması
20. Hammadde Olarak Kullanılan Petrol ve Doğalgaz Ürünlerinde Maliyetlerin Düşürülmesi
ve Tedarikin Kolaylaştırılması
21. Plastik Sektörü Hammaddelerinde Standartların Geliştirilmesi ve Daha Etkin
Uygulanması
22. Kauçuk Sektörü Hammadde Tedarikinde Etkinliğin Sağlanması, Dışa Bağımlılığın Azaltılması
23. İlaç ve Eczacılık Sektörü Girdi Tedarikinde Etkinlik ve Verimliliğin Artırılması
24. Gübre Sektöründe İhtiyaç Duyulan Yatırımların Gerçekleşmesi
25. Boya Sektörünün Hammaddede Dışa Bağımlılığının Azaltılması
26. Kozmetik ve Temizlik Ürünleri Girdi Tedarikinde Etkinlik ve Verimliliğin Artırılması
27. Yerli ve Alternatif Kaynakların Kullanımı ile Katma Değeri Yüksek Ürünlerin Üretiminin Artırılması
TEKSTİL VE DERİ
28. Pamuğa İlişkin Politikalarda Etkinliğin Artırılması
29. Yüksek Katma Değerli Mamullere Yönelik Yatırımların Artırılması
30. Sektörün ÜR-GE Faaliyetlerinin Desteklenmesi
31. Ülkemizdeki Hayvan Varlığının ve Hayvancılık Politikalarının Etkinliğinin Artırılması
TARIM
32. Bölgesel Kalkınma Planlarının Hayata Geçirilmesi
33. Soya Fasulyesi Üretiminin Artırılması
34. Hayvancılık Sektörünün Desteklenmesi
35. Yağlı Tohum Kırma Tesislerinin Modernizasyonu
36. Tohumluk Sektöründe Farklı Bir Destek Stratejisi Oluşturulması
37. İzlenebilirlik
Kaynak: GİTES ve Eylem Planı
Bildirinin Ekler kısmında yer alan Ek Tablo 1 ve Tablo 9’un incelenmesinden, KOBİ’lerin
AR-GE, yenilikçilik ve tasarım bakımından desteklenmesi ve girdi temini meselesinin Devlet
tarafından ayrıntılı olarak ele alındığı anlaşılmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken
husus şudur: Acaba kağıt üzerinde alınan tedbirler uygulamada yürümekte midir?
7.Türkiye’nin 2023 İhracat Stratejisi
Türkiye’nin 2023 Vizyonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümünde çok sayıda
sosyal, siyasi ve ekonomik hedefleri kapsayan bir hedefler kümesi olup, Türkiye’nin 2023
İhracat Stratejisinin belli başlı ölçütleri Tablo 10’da verilmiştir.
Tablo 10. Türkiye’nin 2023 İhracat Stratejisi Ölçütleri
Ölçüt
2009
2013
2018
2023
Dünya Ekonomisi Sıralamasında Türkiye’nin Yeri
17
15
12
10
İhracatın GSYİH İçindeki Payı (%)
16,5
17,5
22
25
İhracatın İthalatı Karşılama Oranı (%)
72,5
65
75
80
İthalat (Milyar $)
140
245
378
625
İhracat (Milyar $)
102
160
284
500
Yıllık İhracat Artış Oranı
-22,6
11,5
12
12
Toplam Dünya İhracatında Türkiye’nin Payı
0,84
1
1,5
1,5
Kaynak: TİM, Türkiye İhracat Stratejilerinin Uygulamaya Aktarılması
Tablo 10’daki ölçütlere göre 2023 yılında, Türkiye’nin dünya üzerindeki yaklaşık 200 ülke
arasında GSYİH büyüklüğü bakımından 10. Sıraya ve Türkiye’nin dünya ihracatı içindeki
payının % 1.5’e yükselmesi beklenmektedir. Buna göre ülkenin 2023 GSYİH değerinin 2
trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Bu bildirinin konusu bakımından en çarpıcı ölçüt,
Türkiye’nin toplam mal ihracatı rakamının 500 milyar $’a ulaşmasıdır. Acaba mevcut
verilere göre bu hedefin gerçekleştirilmesi mümkün müdür? Gerçekleştirilebilmesi için
gerekli şartlar nelerdir? Hedefin önündeki belli başlı engeller nelerdir? Söz konusu engeller
nasıl kaldırılabilir? Genel değerlendirme ve sonuçlar bölümünde bu soruların cevabı
aranacaktır.
8.Genel Değerlendirme ve Sonuçlar
Son on yıllık dönemde, Türkiye’nin kronik hale gelen işsizlik, enflasyon ve kamu borcu
sorunlarının üstesinden geldiği, sosyal devlet uygulamaları ile gelir dağılımı bozukluğunun
negatif sosyal sonuçlarını geniş ölçüde giderdiği söylenebilir. Bununla birlikte ülkenin
yapısal bir cari açık sorunu ile yüz yüze olduğunun altını çizmek gerekir. Küresel iktisadi
istikrarın devamı durumunda sorun yaratmıyor görünen cari açığın, küresel istikrarsızlık
dönemlerinde kalıcı hasarlar vermesi beklenebilir. Bu nedenle cari açığın sağlıklı kanallardan
finansmanı ülkenin en temel sorunları arasında bulunmaktadır.
Türkiye’de cari açığın temel kaynağının dış ticaret açığı, dış ticaret açığının temel
kaynağının ise enerji ithalatı olduğu ortaya konmuştur. Dış ticaret açığının kapatılmasında
bir yandan ihracat arttırılırken, öte yandan ithalatın azaltılması gerekmektedir. Dış ticaret
açığını kapatmanın matematiği budur.
Türkiye’nin 2023 İhracat Vizyonu, Cumhuriyetin 100. Kuruluş yıldönümünde toplam
ihracatın 500 milyar $’a çıkarılmasını öngörmektedir. Bu hedefin tutturulması sadece dış
ticaret açığının azaltılması değil aynı zamanda cari açığın da sağlıklı kanallardan düşürülmesi
anlamına gelmektedir. 500 milyar $ ihracat değerine ulaşabilmek için, 625 milyar $ ithalat
gereğinin ortaya çıkacağı da yine 2023 ihracat stratejisinin ölçütleri arasında yer almaktadır.
Dış ticaret açığının sağlıklı bir şekilde kapatılabilmesinin yolu, yükte hafif pahada ağır, yani
AR-GE’ye, yeniliğe ve tasarıma dayalı ürünlerin ihraç edilmesidir. Bu tür ihraç ürünlerinin
esas itibariyle imalat sanayiinde üretilmesi gerekir. Türkiye’de toplam ürün ihracatında
havacılık ve uzay, bilgisayar, ilaç, bilimsel aygıtlar, elektrikli makineler gibi yüksek
teknolojili ürünlerin payının ve yerli patent başvuru yoğunluğunun arzu edilen düzeyde
olmadığı bilinmektedir.
AR-GE, yenilik ve tasarım ağırlıklı ürün ihracatının esas itibariyle KOBİ’ler eliyle yapılacağı
açıktır. Çünkü Türkiye’de imalat sanayiinde faaliyet gösteren 405 873 işletmenin % 99.7’si
farklı boylardaki KOBİ’lerden meydana gelmektedir.
KOBİ’ler Türkiye’nin dış ticaret açığı sorunun çözülmesinde rol oynayabilir mi? Bu sorunun
olumlu cevaplandırılmasını güçleştiren bir dizi engel bulunmaktadır. Bu engeller şöyle
özetlenebilir:
1.Kobilerden Kaynaklanan Engeller
Türkiye’de KOBİ’lerde ilgili SWOT analizinde, KOBİ’lerin belirli alanlarda güçlü yönlere
sahip olduğu ve önünde çeşitli fırsatların bulunduğu ortaya konmakla birlikte, zayıf yönleri
ve yüz yüze kaldıkları tehditler dikkat alındığında, KOBİ’lerin Türkiye’nin 2023 İhracat
Vizyonu için zayıf kalacakları ileri sürülebilir. Özellikle KOBİ’lerin yeni iş fikrine sahip
girişimcilerin, bu iş fikrini hayata geçirme konusunda yeterli girişimcilik kültürü ve bilgi
altyapısına sahip olmadan, fizibilite çalışması ve iş planı hazırlamadan iş kurmaları,
ekonomik değişikliklerle ilgili öngörüleri zamanında geliştirememeleri, nitelikli işgücü bulma
ve maliyetlerini üstlenmede sıkıntı çekmeleri, yeni teknolojiler konusunda bilgiye erişimde
yetersiz kalmaları, sermaye birikimlerinin ileri teknolojiye yatırım için yetersiz olması,
AR-GE, yenilik ve sınai mülkiyet hakları konularında sınırlı düzeyde farkındalığa ve bilgiye
sahip olmaları, ölçek ekonomisinden yararlanamamaları, marka oluşturma bilincinin
yerleşmemiş olması, diğer işletmelerle işbirliği yapmaktan kaçınmaları, dış pazarları
araştırma konusunda bilgiye erişim yeteneklerinin sınırlı olması, ürün/hizmet kalitesinde
belirli standart düzeyini sürekli olarak koruyamamaları, verimliliğe dayalı iş kültürü
geliştirmede zayıf kalmaları, proje hazırlama ve uygulama konusundaki deneyim eksiklikleri
nedeniyle projeye dayalı devlet destekleri ve AB fonlarından yeterince yararlanamamaları
gibi zayıflıklar; Çin başta olmak üzere Güney Asya ülkelerinden ucuz ithalat yapılıyor olması
ve uygun yatırım alanları konusunda rehberlik hizmeti sunulmaması gibi tehditler KOBİ’lerin
Türkiye’nin 2023 İhracat Vizyonunda oynayacağı rolleri sınırlandırmaktadır.
Bu sorunların giderilmesine yardımcı olmak üzere kamunun KOBİ’lere yönelik destek ve
teşvikleri, girdi temini stratejisi bulunduğu halde, KOBİ’lerin bu kanallardan yararlanmak
üzere yeterli başvuruyu yapmadığı görülmektedir (Eker, 2011). Kısaca atı zorla suya
götürmek mümkündür, ama ona zorla su içirmek mümkün değildir. Türkiye’de KOBİ’lerin
küçük ölçekli, öz sermayeye dayanan ve geleneksel yöntemlerle götürdüğü üretim
faaliyetleri, 2023 İhracat Vizyonunun gerçekleştirilebilmesi için gerekli kurumsal
yeterlilikten uzak görünmektedir. Dışa açık bir anlayışla örgütlenen Türkiye ekonomisi, dışa
kapalı bir anlayışla örgütlenen KOBİ yapısı ile çatışmaktadır. Bu alandaki dönüşüm, her
dönüşüm sürecinde olduğu gibi, zaman alacaktır. Kağıt üzerindeki kuralları ve kurumları
değiştirmek kolaydır, zihinlerdeki kuralları ve kurumları değiştirmek zordur.
2.Eğitim Sisteminden Kaynaklanan Engeller
Türkiye’nin orta, yüksek ve lisansüstü öğretiminden kaynaklanan sorunlar da Türkiye’nin
2023 İhracat Vizyonunun gerçekleşmesinin önünde yapısal bir engel oluşturmaktadır. İlk
öğretimden lisansüstü öğretime kadar eğitim-öğretimin bütün kademelerinde AR-GE, yenilik,
tasarım, proje yönetimine dayalı, dış dünyaya açık ve yaratıcı özellikler, kağıt üzerinde
mevcut
olsa
bile,
uygulamada
mevcut
değildir.
Yüksek
Öğretmen
Okullarının
kapatılmasından sonra, Türkiye’de öğretmenlik ruhu zayıflamıştır. İdealizm yerini
pragmatizme bırakmıştır. Türk eğitim sisteminin matematik ve yabancı dil konusundaki
zayıflığı, kendisini teknoloji üretiminin zayıflığı ve içe dönüklük olarak göstermektedir. Dışa
açık ekonomi vizyonu ile içe dönük KOBİ vizyonu arasındaki çatışma nasıl kurumsal
engeller doğuruyor ise, dışa açık ve rekabetçi ekonomi vizyonu ile içe dönük eğitim sistemi
ikinci bir kurumsal engel oluşturmaktadır.
AR-GE, yenilik ve tasarım alanındaki atılımlar üniversitelerin lisansüstü programlarından
beklenir. İstisnalar bir kenara bırakılırsa, Türk üniversitelerindeki araştırma potansiyeli, tekil
olarak belirli unvanların elde edilmesine yönelik hale gelmiştir. Lisansüstü araştırmalar,
planlanmış bir Milli Bilim Politikasının tamamlayıcı parçaları değildir. Araştırmalar amaçsız,
birbirinden kopuk ve kendi başınadır.
Türkiye’de
üniversite-sanayi
ilişkilerinin
cılız
olmasının
altında
KOBİ’lerin
ve
üniversitelerin, söz konusu ilişkilerin temelini oluşturacak yeterliliğe sahip olmamaları
yatmaktadır.
Buradan şu sonuca ulaşılabilir: Türkiye’nin bütün sorunlarında olduğu gibi dış ticaret
açığının altında da bir zihniyet meselesi yatmaktadır. Yapılması gereken ise bu zihniyeti
değiştirmek için yapısal çözümler üretmektir. Değişimin zaman alacağı hususu dikkate
alındığında, temel sorunları anında giderecek sihirli formüllerin bulunmadığı görülecektir.
Dışa açık ekonomi özel sektör öncülüğünde, kamu destekleri ile kendi akışı içinde belirli bir
seviyeyi yakalamıştır. Bu seviyenin bir orta gelir tuzağı yaratma ihtimali mevcuttur. İşe
eğitim sistemi reformundan başlanması, burada önceliğin öğretmen ve öğretim üyesi
yetiştirilmesine verilmesi önerilir.
Türkiye’nin oyunun kurallarına uyan ülke konumundan oyun kurucu ülke konumuna
geçebilmesi için, Türkiye’nin potansiyelini harekete geçirecek bütüncül bir politikaya ihtiyacı
bulunmaktadır. Türkiye’nin imalat sanayiine ağırlık veren AR-GE, yenilik ve tasarıma dayalı
bir sanayileşme stratejisi geliştirerek, bu stratejiyi destekleyecek mesleki eğitim kurumları ve
üniversiteler kurması gerekir. Eski üniversiteleri tamir etmeye çalışmaktansa, stratejinin
gereklerini yerine getirecek nitelikte ve uluslararası standartlarda yeni üniversitelerin
kurulması daha uygun olur. Eski üniversiteleri içinde bulundukları ataletten kurtarmak için
mevzi çabalar gösterilmekle birlikte, Türk üniversite sistemi bu haliyle, küresel vizyona sahip
oyun kurucu bir Türkiye hedefine ayak uyduramayacak gibi görünmektedir.
Benzer şekilde kamunun imalat sanayiine ağırlık veren AR-GE, yenilik ve tasarıma dayalı bir
ithal ikameci sanayileşme stratejisine uygun KOBİ yapılanmasına öncülük etmesi de gerekir.
Kamunun KOBİ’ler için alt yapı hazırlaması yeterli değildir. Türk milleti devletin ciddi bir
hedef koyduğuna inanması durumunda kolayca kendisini o hedefe uydurur. Hiç bir işletme
inanmadığı hedefler için kendini dönüştürmez, riske girmez.
Özetle, Türkiye’nin küresel bir oyun kurucu haline dönüşebilmesi için, imalat sanayiine
ağırlık veren AR-GE, yenilik ve tasarıma dayalı bir sanayileşme stratejisine, bu stratejiye
uygun mesleki ve teknik eğitime, öğretmen ve öğretim üyesi yetiştirme politikasına, yeni
üniversitelere ve yeni KOBİ’lere ihtiyacı bulunmaktadır. Dış ticaret açığının ve buradan da
cari açığın kapatılması bu yeni stratejinin doğal bir sonucu olacaktır. Yeni strateji
geliştirilirken, eski desteklerin devamında şüphesiz yarar vardır.
EKLER
Ek Tablo 1. KOBİ’lere Yönelik Destek ve Teşvikler
Destek grubu
Destek
İlgili Kurum
Danışmanlık,
Eğitim ve Danışmanlık Yardımı
DTM
Danışmanlık Desteği
KOSGEB
Eğitim Destekleri
KOSGEB
Doğrudan Finansman Desteği
Kalkınma Ajansları
Güdümlü Proje Desteği
Kalkınma Ajansları
Test, Analiz ve Kalibrasyon Desteği
KOSGEB
Belgelendirme (Ürün, Sistem) Desteği
KOSGEB
Tasarım Desteği
KOSGEB
KOBİ Proje Destek Programı
KOSGEB
Nitelikli İstihdam Desteği
KOSGEB
4857 sayılı Kanun Kapsamında Özürlü İstihdamı Prim Desteği
SGK
SANTEZ Proje Destekleri
Sanayi
sistem
ve
kapasite
geliştirmenin
desteklenmesi
AR-GE
ve
Bakanlığı
ve
Ticaret
yenilikçiliğin
5746 no.lu Kanun kapsamında;
desteklenmesi
AR-GE indirimi
Maliye Bakanlığı, SGK
Gelir vergisi stopajı teşviki
Sigorta primi desteği
Damga vergisi istisnası
Rekabet öncesi işbirliği gelir vergisi desteği -Ar-Ge desteklerine ilişkin gelir vergisi
4691
sayılı muafiyeti
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında gelir vergisi muafiyeti
deddesteği
Sanayi
ve
Ticaret
Bakanlığı/Maliye
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında kurumlar vergisi
Sanayi
Bakanlığı
muafiyeti
Bakanlığı/Maliye
Teknogirişim sermayesi destek programı
Sanayi AR-GE projeleri destekleme programı
Sanayi
ve
Bakanlığı
TÜBİTAK/DTM
Bakanlığı
KOBİ AR-GE başlangıç destek programı
TÜBİTAK
Uluslararası sanayi AR-GE projeleri destekleme programı
TÜBİTAK
AR-GE proje pazarı platformu destekleme programı
TÜBİTAK
Patent desteği
TÜBİTAK/TPE
Bilimsel ve teknolojik işbirliği ağları ve platformları kurma girişimi projeleri (İŞBAP)
TÜBİTAK
ve
destekleme programı
Destek grubu
Teknoloji ve yenilik odaklı girişimleri destekleme programı
TÜBİTAK
Destek
İlgili Kurum
Ön kuluçka destekleri
TTGV
Teknoloji geliştirme projeleri desteği
TTGV/DTM
Ticarileştirme projeleri desteği
TTGV
Ortak teknoloji geliştirme projeleri desteği
TTGV
Risk paylaşımı desteği
TTGV
Başlangıç sermayesi destekleri
TTGV
AR-GE ve yenilik proje destekleri
KOSGEB
TEKMER'de işlik tahsisi
Kira desteği
Başlangıç sermayesi desteği
Makine-teçhizat, donanım, hammadde, yazılım ve hizmet alımı giderleri desteği
Personel gideri desteği
Proje danışmanlık desteği
Eğitim desteği
Proje tanıtım desteği
Yurtdışı kongre/konferans/fuar ziyareti/teknolojik işbirliği ziyareti desteği
Test, analiz, belgelendirme desteği
Endüstriyel uygulama proje destekleri
Kira desteği
Personel gideri desteği
Makine-teçhizat, donanım, sarf malzemesi, yazılım ve tasarım giderleri desteği
KOSGEB
Ticaret
Ticaret
Sınai mülkiyet hakları desteği
KOSGEB
Araştırma Çerçeve Programları
Avrupa
Komisyonu
(İrtibat Noktası:
Rekabetçilik ve yenilik çerçeve programı
Avrupa
Komisyonu
(İrtibat Noktaları: Sanayi
Pazarlama
Uluslararası nitelikteki yurt içi ihtisas fuarlarının desteklenmesi
ve Ticaret Bakanlığı, DPT)
TÜBİTAK)
DTM
faaliyetlerinin
istihdam yardımı
DTM
Yurt dışı fuar katılımlarının desteklenmesi
DTM
Yurt dışında ofis-mağaza açma, işletme ve marka tanıtım faaliyetlerinin desteklenmesi
DTM
Türk ürünlerinin yurt dışında markalaşması, Türk malı imajının yerleştirilmesi ve
DTM
desteklenmesi
TURQUALITY'nin desteklenmesi
Destek
İlgili Kurum
Pazar araştırması ve pazarlama desteği
DTM
Tasarım desteği
DTM
Doğrudan Finansman Desteği
Kalkınma Ajansları
Güdümlü Proje Desteği
Kalkınma Ajansları
Yurtiçi fuarlara katılım desteği
KOSGEB
Tanıtım desteği
KOSGEB
Yurtdışı iş gezisi desteği
KOSGEB
Çevre ve enerjiye
Eşleştirme desteği
KOSGEB
yönelik destekler
Çevre maliyetlerinin desteklenmesi
DTM
Yenilenebilir enerji desteği
TTGV
Enerji verimliliği destekleri
TTGV
Çevre teknolojileri destekleri
TTGV
Enerji verimliliği etüt, danışmanlık ve eğitim destekleri
KOSGEB
Endüstriyel işletmelerde verimlilik artırıcı projelerin desteklenmesi
EİE
Girişimciliğin
Gönüllü anlaşmaların desteklenmesi
EİE
desteklenmesi
Yeni girişimci desteği
KOSGEB
İş geliştirme merkezi desteği
KOSGEB
İş planı ödülü
KOSGEB
Destek grubu
Doğrudan Finansman Desteği
Kalkınma Ajansları
Yatırımların
Güdümlü Proje Desteği
Kalkınma Ajansları
desteklenmesi
Yatırım teşviki kapsamında katma değer vergisi istisnası
Maliye Bakanlığı
Yatırım teşviki kapsamında gümrük vergisi muafiyeti
Hazine
Yatırım teşviki kapsamında faiz desteği
Hazine
GümrükMüsteşarlığı
idareleri
Yatırım teşviki kapsamında vergi indirimi
Maliye Bakanlığı
Yatırım teşviki kapsamında yeri tahsisi
Maliye Bakanlığı
Yatırım teşviki kapsamında sigorta primi işveren hissesi desteği
Hazine Müsteşarlığı / SGK
Yatırım teşviki kapsamında tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim, deri ve deri
Maliye Bakanlığı,
mamulleri sektörlerine taşınma desteği (31.12.2010 tarihine kadar taşınan
Hazine Müsteşarlığı / SGK
Müsteşarlığı/
işletmeler için)
Doğrudan Finansman Desteği
Kalkınma Ajansları
Güdümlü Proje Desteği
Kalkınma Ajansları
Strateji
Stratejik Odak Konuları Projeleri (STOKP)
TTGV
geliştirme ve
Bilimsel ve teknolojik işbirliği ağları ve platformları kurma girişimi projeleri
TÜBİTAK
işbirliklerinin
(IŞBAP) destekleme programı
Doğrudan Finansman Desteği
Kalkınma Ajansları
Güdümlü Proje Desteği
Kalkınma Ajansları
Destek
İlgili Kurum
İşbirliği - Güçbirliği proje desteği
KOSGEB
Tematik proje destek programı
KOSGEB
Finansmana
Kredi kefalet hizmeti
Kredi Garanti Fonu
erişimin
Esnaf ve sanatkarlara yönelik kredi faizi desteği
Halk Bankası
desteklenmesi
Kredi faiz desteği
KOSGEB
desteklenmesi
Destek grubu
Yatırım kredileri faiz desteği
İşletme kredileri faiz desteği
İhracat kredileri faiz desteği
Kaynak: KOBİ Stratejisi Eylem Planı Tablo 14
REFERANSLAR
Bocutoğlu, E., (2009), “Krizin Makro İktisadından Makro İktisadın Krizine: Eleştirel Bir
Değerlendirme”, Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 31 Ekim- 1 Kasım 2009,
Yalova.
Bocutoğlu, E., (2012), İktisadi Düşünceler Tarihi, Murathan Yayınevi, Trabzon.
Bocutoğlu, E.,(2013), Makro İktisat: Teoriler ve Politikalar, (9. Baskı), Murathan Yayınevi,
Trabzon.
Eğilmez, M. (2013), “2012 Yılında Değişen Cari Açık ve Finansmanı”, Kendime Yazılar,
www.mahviegilmez.com.
Eker, S., (2011), Kobi’lerde Teknolojim Ar-Ge Çalışmalarının İstihdam Üzerine Etkileri:
Tekmer’lerde Bir Uygulama, (Yüksek Lisans Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Isparta.
Erkılıç, S., (2006), Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri, TCMB, Uzmanlık Yeterlilik Tezi,
Ankara.
Gütenberg, B., Kayser, G., (2004), SMEs in Germany: Facts and Figures, IfM-Materialen Nr.
161, Bonn.
Huntington, S.P., (2005), Medeniyetler Çatışması, (10. Baskı), Vadi yayınları/Toplum Dizisi,
Ankara.
KOSGEB ve diğ., (2011), Kobi Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2013), Ankara.
Leydersdorff, L. ve Etzkowitz, H.,(2001), “The Transformation of University-IndustryGovernment Relations”, Electronic Journal of Sociology, http://www.sociology.org/content/
vo1005.004/ th.html
Leydersdorff, L. ve Etzkowitz, H., (2000), “The Dynamics of Inovation: From National
Systems and “Mode2” to a Triple Helix of University-Industry-Government Relations”,
http://www.users.fmg.uva.nl/lleydesdorff/rp2000/
Öz, S., (2007), Türkiye’nin Dış Ticaret Açığı: Boyutu, Yapısı ve Nedenleri, TÜSİADSabancı Üniversitesi Rekabet Forumu, REF Taslak Makale 07/2007, İstanbul.
Saygılı, Ş., Cihan, C., Yalçın, C., Hamsici, T., (2010), Türkiye İmalat Sanayiinin İthalat
Yapısı, TCMB, Çalışma Tebliği No: 10/12, Ankara.
Soybilgen, B., (2013), “2012’de İhracatı Altın Sırtladı”, BETAM Araştırma Notu: 145,
İstanbul.
TCMB, (2013), Ödemeler Dengesi Raporu 2012-IV, Ankara.
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Web Sayfası.
T.C. Ekonomi Bakanlığı, (2011), İhracata Dönük Üretim Stratejisi ve Girdi Tedarik Stratejisi,
20/10/2011 Tarihli Sunum, Ankara.
T.C. Ekonomi Bakanlığı, (2012), Girdi Tedarik Stratejisi ve Eylem Planı (2013-2015),
Ankara.
TİM, (Tarihsiz), 2023 Türkiye İhracat Stratejisinin Uygulamaya Aktarılması ve Sektörel
Kırılımı, Ankara.
Türkiye İstatistik Kurumu Web Sayfası.
Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü Web Sayfası.
UN,(2002), Classification by Broad Economic Categories, Department of Economic and
Social Affairs, Statistical Papers, Series M No. 53, Rev. 4, New York.
Download