İdareciler eğitim zirvesi

advertisement
08 Mart 2013 — Sayı 12
Gemeinschaft. Community. Communauté. İslam Toplumu Millî Görüş » www.igmg.org
Camilerimiz
Aile
HASENE
Hamm Hövel Mevlana Camii.
Bu duygunun tohumu ailede atılır.
Meslek Eğitim Merkezinin temeli atıldı
Ruhr-A Bölgesinde bir ilk:
s. 14
Somali’de Denizcilik
Ailenin sorumluluk ile imtihanı:
s. 20
IGMG
Kadınlar Gençlik
Teşkilatı BAŞKANI
s. 21
Fatma Gündüz
İLE RÖPORTAJ
s. 16
İdareciler
eğitim zirvesi
Tilavet yarışması
finalistleri belli oldu
IGMG Teşkilatlanma Başkanlığının, Genel Merkez ve 34 bölgemizin
yürütme kuruluna yönelik düzenlediği Yatılı Eğitim Semineri (YES)
güney ve kuzey bölge grupları olmak üzere iki ayrı grup halinde yapıldı. Seminerler Karlsruhe ve Hollanda’nın Elspeet şehrinde yapıldı.
İki gruba ayrılan eğitim seminerlerinin ilki
Karlsruhe’de güney grubuna yönelik olarak
gerçekleşti. Bu grupta: İsviçre, Avustralya, Kanada, Almanya’dan; Hessen, Rhein Neckar Saar, Württemberg, Freiburg,
Hannover, Güney Bavyera, Kuzey Bavyera, Avusturya’dan; Linz, Alberg, Viyana,
Fransa’dan; Strassburg, Paris, Lyon, Alpes
ve Güneybatı Fransa bölgeleri yer aldı.
Hollanda Elspeet’te kuzey bölgeleri için
yapılan eğitim seminerine ise şu bölgeler
katıldı: İsveç, Norveç, İtalya, Danimarka,
Belçika, Kuzey Hollanda, Güney Hollanda,
Almanya’dan; Schwaben, Berlin, Hamburg,
Köln, Kuzey Ruhr, Düsseldorf, Ruhr A ve
Bremen.
Her iki yerde iki gün süren YES’te
Türkiye’den Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi
Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır, yine aynı üniversitede öğretim
üyeliği yapan Prof. Dr. Saffet Köse ve Hadis
Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Fikret
Karapınar’ın yanı sıra Teşkilatlanma Başkanı
Murat İleri, Mali İşler Başkanı Hakkı Çiftçi, İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, IGMG eski Genel
Başkanvekili Dr. Yusuf Işık ile Genel Başkan
Kemal Ergün sunum yaptılar.
İlk günkü seminerlerin konukları olan
Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır “Moral, motivasyon ve insan psikolojisi”, Prof. Dr. Saffet
Köse “Değişim ve İslam dünyası”, Murat İleri
“Teşkilat çalışmalarımızda usûl ve prensiplerimiz”, Hakkı Çiftçi “Mali Yapımız” konularını
ele alırken, ikinci günün seminercileri olan
Doç. Dr. Fikret Karapınar “İslam toplumunun
yeniden inşasında sünnetin etkisi”, Celil Yalınkılıç “Manevi terbiye metodumuz”, Dr. Yusuf Işık “Teşkilatçının Vasıfları” hususlarında
bölge idarecilerini bilgilendirdi.
Seminere katılan Genel Başkan Kemal
Ergün, IGMG’nin “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” nebevi düsturunu
çalışmalarında ilke edindiğini vurgulayarak,
teşkilatın daha iyi ve daha doğru tanıtılmasına yönelik tavsiyelerde bulundu.
s. 07
31 Mart 2013 Pazar günü Hagen’de yapılacak olan 25. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm
Tilavet Yarışması’nın bölgeler arası elemeleri tamamlandı.
İrşad Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen
25. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması’nın
yarı finali sayılan ve Avrupa genelinde dört ayrı
bölgede yapılan bölge elemeleri tamamlandı.
Yirmi dokuz bölgeden altmışa yakın temsilcinin
iştirak ettiği elemeler sonucu sekiz yarışmacı
finalde yarışmaya hak kazandı. Şubeler arası
yapılan elemelerle bölge temsilcilerinin, bölgeler arası elemelerle de finalistlerin belirlendiği
tilavet yarışmasında, küçükler kategorisi 10-13
yaş grubundan, büyükler kategorisi ise 14-18
8 Mart
yaş gruplarından oluşturuldu. Heyecanlı geçen
müsabakalar sonunda finalistler şu şekilde belirlendi: Küçükler kategorisinde; Hamburg’dan
Emrullah Culuk birinci, Köln’den S. Furkan Ahmedoğlu ikinci, Viyana’dan Musab Öz Üçüncü,
Alpes’den Sefa Tamtürk dördüncü. Büyükler
kategorisinde; Berlin’den Mücahit Talha Yılmaz
birinci, Schwaben’den Ali Mahmood ikinci,
Rhein Neckar Saar’dan Abdulkadir Akargöl
üçüncü, Hessen’den Emre Değer dördüncü.
s. 21
Ajanda Notları
• Üniversiteliler Başkanlığı - UniYes (Üniversiteliler Yatılı
Eğitim Semineri), Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı, Abdulkerim Erdoğan, Ahmet Faruk Çağlar, Yer: IGMG Genel
Merkezi, Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen, Bilgi için: [email protected]
10 Mart
• Viyana – Interkulturelle Studentenvereinigung, “It’s your
day” Programı, Mesut Kurtis, Prof. S. Al-Hassani, Dr. Senai
Demirci, Yer: Festsaal VHS Meidling, Längenfeldgasse 1315, 1120 Viyana, Saat:17:00
• Güney Bavyera – “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı, Kemal Ergün, M.Tayyip Sayan, Prof.Dr. Nihat Hatipoğlu, Muhammed Buhayri, İshak Danış, Abdurrahman Sadien,
Mustafa Cihat, Yer: Südliche Ringstr. 64, 85053 İngolstadt
• Düsseldorf – KGT, ABI Campus 2013 – Lise Bitirme Sınavlarına Hazırlık Kursu, Yer: Hotel Bürick, Venloer Str. 74, 46487
Wesel, Tarihi: 16 -17. 03., Bilgi için: [email protected]
18 Mart
• Köln – Kadınlar Gençlik Teşkilatı, Yatılı Eğitim Semineri
“Bilinçaltımızın Gücü”, Dr. Emine Seçmez, Yer: Jugendherberge Lindlar, Jugendherberge 30, 51789 Lindlar,
Seminer Tarihi: 12.04-14.04, Bilgi için: [email protected]
21 Mart
• Viyana – JUWAM, Tarihi Şahsiyetler,“Malcolm X”, Aşkın
Kıyağan, Elif Elik Gülen, Yer: Anschützgasse 8/104, 1150
Floridsdorf / Viyana, Saat: 17:30 (Program 21 Mart’ta bayanlara, 22 Mart’ta erkeklere yöneliktir.)
07 Mart
• Viyana – JUWAM, Tarihi Şahsiyetler (Seminer) “Gandi”, Aşkın Kıyağan, Elif Elik Gülen, Yer: Anschützgasse
8/104, 1150 Floridsdorf / Viyana, Saat: 17:30, (Seminer, 7 Mart’ta bayanlara, 8 Mart’ta erkeklere yöneliktir.)
camia | 08 Mart 2013
Değerli
Kardeşlerim
İçindekiler
Gündemden
Hayatın İçinden
Merkel’in Türkiye ziyareti:
Dinî cemaatler dilemması – s. 04
Sorumluluk bilinci – s. 12
Peygamberlerin sorumluluğu – s. 12
Bosna savaş suçlusu hakkında delil yetersizmiş! – s. 04
Fıkıh Köşesi /Âdâb-ı Muâşeret – s. 13
Allah’ın 99 İsmi Sergisi Moskova’da açıldı – s. 04
Geçtiğimiz haftalarda Teşkilatlanma Başkanlığımız idarecilerimize yönelik geniş kapsamlı
bir eğitim semineri düzenledi. Genel Merkez
Yürütme Kurulu’nun yanısıra 34 bölgemizin yürütme kurulunun da katıldığı seminer,
idarecilerimizin motivasyonu bakımından
oldukça verimli geçti. Bu minvalde, başarılı
organizyondan dolayı Teşkilatlanma Başkanlığımızı kutlarım.
Bundan tam 25 sene önce başlayan Kur’ân-ı
Kerîm Tilavet Yarışmamız bugün artık kurumlaşmış durumdadır. Herkes, Avrupa Kur’ân-ı
Kerîm Tilavet Yarışmasını dört gözle bekliyor.
Camilerimizde hocalarımız, bu yarışmada yer
alacak talebelerimizin eğitimleri ile meşgul
iken, yarışmaya katılacak olan talebelerimiz
de cemaatiyle, aileleriyle bu heyecanlı güne
hazırlanıyor. Yarışmamız bu sene 31 Mart’ta
Hagen’de yapılıyor. Önce cemiyetler arasında sonra da bölgeler arasında yapılan yarışmalarımız tamamlanmış durumdadır. 10-13
ve 14-18 yaş grupları olmak üzere iki ayrı
yaş grubunda düzenlediğimiz yarışma teşkilat olarak Kur’an eğitimine verdiğimiz önemi
gösteriyor. İrşad Başkanlığımız ilerideki yıllarda hafızlarımızın yarışacağı yarışmaların hazırlığını yapıyor. Böylece Avrupa’daki Müslümanlar olarak, Kur’an’ın hıfzedilmesini daha
da teşvik etmiş olacağız. Bugün her ne kadar
Kur’an öğrenen çocuklarımız arasında hafızlık
yapanlar bulunsa da, hafızlık müessesesinin
Avrupa’da da yerleşmesi için Kur’an kurslarımızın imkânlarını artıracağız. Bu yarışmamıza
katılan öğrencilerimizi, hocalarını, ailelerini ve
cemiyetlerini tebrik ederken sizlerin de mutlaka bu yarışmayı izlemenizi tavsiye ediyorum.
Kur’an’ın pek çok ayetinde “Öğüt almaz
mısınız?” şeklinde uyarılar bulunuyor. Bu
sebepledir ki, bu sene Kur’an yarışmamıza paralel olarak yapacağımız panelimiz, bu
ayet-i kerimeden hareket ile “Ehl-i Sünnet”
başlığı etrafında gerçekleştirilecek. Panelde,
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine uyan,
onu hayatında örnek alan ve onun sünnetine
göre hayatına yön verenlerin ortak sıfatı olan
ehl-i sünnet meselesinin hem tarihî süreçteki
gelişimi hem de “Sünnetin toplumsal hayatımızdaki belirleyiciliği” gibi başlıkların yanı sıra,
bugün adından çok söz ettiren ve “sünnete
uygun bir din anlayışı” iddiasında bulunan
yeni selefîcilik hareketini anlayabilmek için
de “Tarihteki selef ile günümüz selefî akımları
arasındaki düşünce farklılıkları” gibi konuları
inceleyeceğiz. Alanlarında uzman ilahiyatçıların katılacağı bu panelimiz, 30 Mart’ta gerçekleşecek. Bunun içindir ki, özellikle irşad
başkanlarımız ile imam-hatip ve eğitimcilerimizin bu paneli hassaten izlemelerini arzu
ediyoruz.
Bir dahaki sayıda buluşmak duasıyla...
Kemal Ergün
Selanik’teki Osmanlı camileri ibadete açılabilir – s. 04
Camilerimiz
Berlin'de Samarra sergisi – s. 04
Ruhr-A Bölgesinde bir ilk: Hamm Camii – s. 14
Genel Merkezimizden
Mercek Altında
Hac-Umre Birimine hacılardan teşekkür – s. 05
“Müslüman gencin vizyonu büyük olmalı” – s. 16
Hassa’daki Suriyeli kardeşlerimize yardım – s. 05
Gençlik
Almanya İslam Arşivinde yeni yönetim – s. 05
“Avrupa’da Müslüman genç olmak” – s. 18
25. Kur’an Yarışması üzerine – s. 06
KGT, Belçika’dan Budapeşte’ye gezi – s. 18
Bölge idarecilerimiz YES’de buluştular – s. 07
IRAB makale yarışması düzenliyor – s. 18
“Hizmetlerimiz tüm Müslümanlar için” – s. 08
Umre yolcularına özel veda programı – s. 19
Bölgelerimizden
Geleceğin akademisyenleri “ISVDAY”de buluştu – s. 19
Tilavet yarışması elemeleri 4 bölgede yapıldı – s. 09
Umre yolcularına özel veda programı – s. 19
RNS Bölgesi Walldorf Mevlana Camii’nde – s. 10
İyiliğe anahtar, kötülüğe kilit bir gençlik! – s. 19
Oslo ve Kristiansand üye toplantısı – s. 10
Bergkamen’de şiir yarışması – s. 19
Essen Ayasofya Camii yeni başkanını seçti – s. 10
Aile
Nürnberg Merkez Camii’nde görev değişimi – s. 10
Ailenin sorumluluk ile imtihanı – s. 20
Württemberg’de İrşad programları – s. 11
Bergkamen’de kıtalar arası buluşma – s. 11
Hasene
Avustralya’da hafızlık tacı – s. 11
Somali’de Meslek Eğitim Merkezinin temeli atıldı – s. 21
“Önden Gidenler” anılıyor – s. 11
Kültür ve Sanat
Selâhaddin Eyyubî – s. 22
Fotoğraflarla Faaliyetler – s. 24
Impressum | Künye
Herausgeber | Yayıncı
IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V.
İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018)
Abteilung für Verbandskommunikation | Kurumsal İletişim Başkanlığı
Mustafa Yeneroğlu (V. i. S. d. P.)
Boschstr. 61-65 • D-50171 Kerpen
T +49 2237 656-0 • F +49 2237 656-555 • www.igmg.de • [email protected]
Postanschrift | Adres
camia • Merheimer Str. 229 • D-50733 Köln
T +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21
Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni
İlknur Küçük
Redaktionsleiter | Yazı İşleri Müdürü
İlhan Bilgü
Redaktion | Redaksiyon
[email protected]
T +49 221 942240-41/42/43 • F +49 221 942240-21
Ilknur Küçük, Ilhan Bilgü, Rahime Söylemez
Anzeigen | İlanlar
[email protected] • T +49 221 942240-41 • F +49 221 942240-21
Werbung | Reklam
[email protected] • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21
Distribution | Dağıtım
[email protected] • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21
Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı
99names communication GmbH
Merheimer Str. 229 • D-50733 Köln
T +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21
Auflage | Tiraj
51.650
Erscheint alle zwei Wochen Freitags.
İki haftada bir cuma günleri yayınlanır.
Im Auftrag der IGMG durch 99names communication GmbH erstellt.
IGMG adına, 99names communication GmbH tarafından hazırlanmıştır.
04  |
Gündemden
camia | 08 Mart 2013
Merkel’in Türkiye ziyareti:
Dinî cemaatler dilemması
Türkiye’ye resmî bir ziyaret gerçekleştiren Federal Almanya Şansölyesi Angela
Merkel Türkiye’deki dinî cemaatlerin temsilcileriyle bir araya geldi. Merkel’in Türkiye’deki azınlık ve dinî cemaatlerin sorunlarına gösterdiği hassasiyeti, Almanya’daki azınlık ve dinî cemaatlere de göstermesi umuluyor.
Angela Merkel, Türkiye’deki azınlık ve dinî
cemaatlerin sorunlarıyla alakalı görüşme talebinde bulundu. Toplantıya Başbakan Erdoğan
da katıldı. Başbakanlık resmî konutunda gerçekleşen toplantıya Ankara Müftüsü, Fener
Rum Patriği, Ermeni Patrik Vekili, Hahambaşı,
Süryani Mor Gabriel Manastarı Metropoliti,
Türkiye Süryani Katolik Patrik Vekili ve Türkiye Protestan Kiliseler Derneği Yönetim Kurulu
üyesi iştirak etti.
Yapılan toplantıda Türkiye’deki dinî cemaat önderleri, azınlık hakları, din özgürlüğü,
vakıf malları gibi sorunları dile getirirken, bu
sorunların giderek çözümlendiğinden, sürecin yavaş da olsa umut verici olduğundan
bahsedildi.
Öte yandan Şansölye’nin Türkiye’deki
azınlık ve dinî cemaatlerin sorunlarının giderilmesi konusundaki duyarlı ve istekli tutumunun, Almanya’daki Müslüman cemaate karşı
da sergilemesi Almanya’daki Müslümanların
beklentisi. Zira, din özgürlüğünün “tam olarak” sağlanmasını resmî dış politika olarak
şiddetle savunan Almanya, ülkede İslam
cemaatinin maruz kaldığı başörtüsü soru-
nu, Müslümanların kurumsal haklarının tam
manasıyla verilmemesi gibi mevzulara karşın
aynı ilgi ve duyarlılığı göstermekte yetersiz kalışıyla, din özgürlükleri ve azınlık hakları konusunda çifte standart uyguladığı görüntüsünü
sergiliyor. Nitekim, ülkenin İslam politikasının
belirlenmesinde istihbarat bürolarının baskın
rol oynaması, Müslümanların sorunlarını ele
almak amacıyla oluşturulduğu iddia edilen
Almanya İslam Konferansının temsilcilerinin
devlet tarafından belirlenmesi ve gündeminin
de güvenlik konferansı olarak önleyici tedbir
ve adaptasyon olarak ele alınması, dolayısıyla da Müslüman cemaatlerin ülke güvenliği
stratejisinin bir parçası olarak görülmesi “Dinî
cemaatlere hassaslık dilemmasının en bariz
örnekleri”ni oluşturuyor.
Almanya’da uygulamalar bu şekilde olunca; ülkedeki Müslüman cemaatin dinî özgürlüğünü sağlamaktan ziyade, Müslüman
topluma önleyici tedbirler uygulayarak onu
güvenlik konferansları bağlamında ele alan
devlet politikaları Avrupa’daki Müslümanlar
tarafından en çok eleştirilen yaklaşımlar arasında yer alıyor.
Bosna savaş suçlusu
hakkında delil yetersizmiş!
Bosna ve Hırvatistan savaşlarında eski Yugoslavya Ordusunu (JNA) komuta
ederken işlenen insanlık suçları sebebiyle 27 yıl hapis cezasına çarptırılan JNA
Genelkurmay Başkanı Momçilo Perişiç, delil yetersizliği gerekçesi ile beraat etti.
Lahey’de Birleşmiş Milletler tarafından
eski Yugoslavya topraklarında 1991 yılından
bu yana uluslararası insan haklarını çiğnemekle sorumlu kişilerin cezalandırılması için
kurulan mahkeme, beraat kararında Perişiç’in
Saraybosna ve Srebrenitsa’da insanlık suçu
işleyen Sırp birliklerini desteklediğine dair bir
delil bulunmadığına hükmetti.
1 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan edişinin ardından Yugoslavya bölgesinde
patlak veren ve 1995 sonuna değin süren savaştan en
çok Boşnaklar etkilenmiş;
Saraybosna’nın 44 aylık kuşatılması sırasında 10.000,
Srebrenitsa’daki
katliamda
ise en az 8.000 sivil Müslüman öldürülmüştü. Bu katliamlarda payı olduğu gerek-
çesiyle Lahey Mahkemesi’nde yargılanan
Perişiç, 1993-98 yılları arasında eski Yugoslavya Ordusunun Genelkurmay Başkanlığını
yapmış, bu yönüyle Sırp diktatör Slobodan
Miloseviç’in altındaki en üst askerî yetkili
olmuştu. Perişiç 2011 yılında, Sırp milislere
silah ve lojistik yardımında bulunduğu ve bu
nedenle Saraybosna ve Srebrenitsa katliamlarına zemin
hazırladığı gerekçisiyle 27 yıla
mahkum edilmiş, ama daha
sonra kararı temyiz ettirmişti.
Bu kadar kanlı eylemlerde
bulunan bir ordunun başkanlığını yapan ve hakkında ilk
etapta 27 yıl mahkumiyet kararı verilen Momçilo Perişiç,
hakkında yeterli delil bulunamaması ise oldukça düşündürücü...
Berlin’de Samarra sergisi
Berlin, Bergama İslami Eserler Müzesi’nde
Şubat ayı itibari ile Abbasi dönemine ait hazineler sergilenmeye başlandı. “Samarra:
Dünyanın merkezi-Tigris’te arkeolojik araştırmaların 101. yılı” adlı sergide ihtişamı ve
tarihiyle Berlin’e taşınan Samarra, bugün Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü
(UNESCO) tarafından dünya kültür mirasları
arasına giren bir şehir. Medeniyetler şehri
Bağdat’ın 120 kilometre kuzeyinde, milattan
sonra 836 yılında kurulan şehir, tarih boyunca görkemli sarayları sebebiyle birçok ünlü
başkent ile kıyaslanmış.
Samarra kalıntılarındaki kazılar esnasında
en dikkat çekici olan yerler halifelerin ikamet
ettiği saraylar olmuş. Tarihçilere göre Samarra, Sasaniler döneminde küçük bir yerleşim
birimiyken, Abbasilerin buraya yerleşmesiyle
dönemin en görkemli kentine dönüşmüş. Za-
manın Abbasi Halifesi El-Mutasım, başkenti
Bağdat’tan Samarra’ya taşıyıp kenti sıfırdan
inşa etmiş. Yarım asır boyunca İslam dünyasının da merkezi haline gelmiş olan Samarra,
görkemli sarayları, camileri ve kütüphaneleri
ile asırlar sonrasında dahi dikkat çeken şehirlerden.
Dönemin en görkemli yapısı ve ibadethanesi sayılan Samarra Camii’nin ise üç futbol
sahası büyüklükte olduğu ve takriben 100
bin kişilik kapasiteye sahip olduğu belirtiliyor.
Sergide Abbasi saray kalıntıları, el işlemesi tahta kapı, sırlı seramikler ve duvar
süsleri de yer alıyor. Ayrıca kazı esnasında
çekilen hatıra fotoğrafları da sergide yer almakta. Küçük olmasına rağmen eserlerin
ihtişamının dikkat çektiği sergi, 26 Mayıs’a
kadar Bergama Müzesi içindeki İslami Eserler Müzesi’nde ziyarete açık olacak.
Allah’ın 99 İsmi Sergisi Moskova’da açıldı
Rusya’nın başkenti Moskova’daki Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi “Allah’ın 99 İsmi”
adı altında bir İslam sanatları sergisi açtı.
Yüce Allah’ın doksan dokuz isminin (Esmâ-i
Hüsna) yazılı olduğu çeşitli hat eserlerinin
yanı sıra Abbasîler döneminde yazılmış olan
bir Kur’ân-ı Kerîm’in sayfasının da yer aldığı
sergi İstanbul, Kahire ve Şiraz’dan Delhi ve
Pekin’e kadar İslam dünyasının klasik sanat
örneklerini içeren eserlerden oluşuyor.
Ünlü İslam alimi Tatar asıllı Şeyh Şihabuddin Merjanî adına kurulan Mercanî
Vakfı’nın dünyanın çeşitli müzayede evlerinden satın aldığı eserlerden oluşan sergi, Puşkin Güzel Sanatlar Müzesinde 26
Mayıs’a kadar gezilebilecek.
İslam’ın doğuşundan Moğol istilasına,
Cengiz Han döneminden Moğol sonrası
dönemine diye üç bölümden oluşan serginin birinci bölümünde Kuzey Afrika, Suriye,
Irak, İran, Orta Asya ve Anadolu gibi İslam
dünyasının kök bölgelerinden getirilen eserler yer alıyor. İkinci bölümde Çin’den Doğu
Avrupa steplerine kadar İslam sanatı sergileniyor. Üçüncü bölümde ise Memlukler,
Osmanlı Hanedanı, Timur İmparatorluğu,
Sefevîler ve Kaçar Hanedanlığı saray atölyelerinden eserler yer alıyor.
Eserler arasında İran ve Mezopotamya
dekorları ve hat yazılarının yer aldığı Ortaçağ kaseleri, Suriye’de 10. yüzyılda altın
yaprak ile dekore edilmiş olarak yapılan
cam kaselerle seccade, halı, kilim gibi daha
birçok eser de yer alıyor.
Selanik'teki Osmanlı camileri ibadete açılabilir
Rusya’nın başkenti Moskova’daki Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi “Allah’ın 99 İsmi”
adı altında bir İslam sanatları sergisi açtı.
Yüce Allah’ın doksan dokuz isminin (Esmâ-i
Hüsna) yazılı olduğu çeşitli hat eserlerinin
yanı sıra Abbasîler döneminde yazılmış olan
bir Kur’ân-ı Kerîm’in sayfasının da yer aldığı
sergi İstanbul, Kahire ve Şiraz’dan Delhi ve
Pekin’e kadar İslam dünyasının klasik sanat
örneklerini içeren eserlerden oluşuyor.
Ünlü İslam alimi Tatar asıllı Şeyh Şihabuddin Merjanî adına kurulan Mercanî
Vakfı’nın dünyanın çeşitli müzayede evlerinden satın aldığı eserlerden oluşan sergi, Puşkin Güzel Sanatlar Müzesinde 26
Mayıs’a kadar gezilebilecek.
İslam’ın doğuşundan Moğol istilasına,
Cengiz Han döneminden Moğol sonrası
dönemine diye üç bölümden oluşan serginin birinci bölümünde Kuzey Afrika, Suriye,
Irak, İran, Orta Asya ve Anadolu gibi İslam
dünyasının kök bölgelerinden getirilen eserler yer alıyor. İkinci bölümde Çin’den Doğu
Avrupa steplerine kadar İslam sanatı sergileniyor. Üçüncü bölümde ise Memlukler,
Osmanlı Hanedanı, Timur İmparatorluğu,
Sefevîler ve Kaçar Hanedanlığı saray atölyelerinden eserler yer alıyor.
Eserler arasında İran ve Mezopotamya
dekorları ve hat yazılarının yer aldığı Ortaçağ kaseleri, Suriye’de 10. yüzyılda altın
yaprak ile dekore edilmiş olarak yapılan
cam kaselerle seccade, halı, kilim gibi daha
birçok eser de yer alıyor.
Genel Merkezimizden
camia | 08 Mart 2013
| 05
Hac-Umre Birimine hacılardan Hassa’daki Suriyeli
teşekkür ziyareti
kardeşlerimize yardım
2012 Hac döneminde iki haftalık kısa süreli kafileye dahil olan hacılar, organizasyon
esnasında gördükleri hizmetlere teşekkür etmek için Genel Merkezi ziyaret ettiler.
“Hacı buluşma ve hasret giderme programı”, Merkez-2 isimli kafileyle kısa dönem hac
farizasını ifa eden yaklaşık 60 kadar bay ve
bayan hacının talebi üzerine Grup Başkanı Bilal Demiroğlu’nun da katılımıyla Genel Merkez
binasında gerçekleşti.
Programda Halkla İlişkiler Müdürü Mehmet Akif Çalışkan, birim başkanlıkları ve teşkilat çalışmalarıyla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Genel Başkan Kemal Ergün selamlama
konuşmasında, “Hac yolculuğu duyguların
manevi bir hazla dorukta olduğu bir yolculuktur ve o arkadaşlık unutulmaz bir arkadaşlıktır.
Bu arkadaşlığı pekiştirmek için yaptığınız bu
programı Genel Merkezimizde yaptığınız için
teşekkür ediyor; ziyaretinizden dolayı sizlere
kendi evinize hoşgeldiniz diyorum.” dedi.
Hacıların özlem ve hasret dolu buluşmala-
rı anıların ve hatıraların yeniden canlanmasına
da vesile oldu. Hac-Umre Birim Başkanı Tahir
Köksoy selamlama konuşmasının ardından,
2013 yılı Hac ve Umre programlarıyla ilgili
bilgilendirmelerde bulundu. Daha sonra söz
alan Sosyal Hizmetler Biriminden Süleyman
Yılmaz, kısaca teşkilatın yapmış olduğu çalışmalardan bahsetti. Yoğun programından
ötürü programa katılamayan Kafile Başkanı
Ünal Ünalan da canlı telefon bağlantısı ile misafirlere seslendi.
Duygulu anların yaşandığı programın sonunda tüm katılımcılar sıcacık ev sahipliğinden dolayı IGMG Genel Merkez yetkililerine
yürekten teşekkür ettiler. Çekilen hatıra fotoğraflarının ardından gelecek programlarda
buluşmak ümidiyle kucaklaşan hacıların ayrılıkları yürek burkan türdendi.
Almanya İslam Arşivinin yeni
yönetimi belirlendi
IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü ve Almanya İslam Konseyi (İslamrat) Başkanı
Ali Kızılkaya, Almanya’nın en eski İslami kuruluşu olan İslam Arşivi Merkez Enstitüsü
Amina Abdullah Vakfı yönetiminde yer alacak.
1927 yılında Berlin’de kurulan ve Almanca İslami kaynakların yer aldığı en eski arşiv
olma özelliğini de taşıyan Soest şehrindeki
İslam Arşivi Merkez Enstitüsü Amina Abdullah Vakfının yeni yönetiminde yer alacak olan
isimler şöyle; Stefan Loubich, Federal Müslüman İzciler ve Rehberler Başkanı Taufik Hartit,
İslamrat Başkanı Ali Kızılkaya, IGMG Genel
Sekreteri Oğuz Üçüncü, Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) Başkanı Aaiman
Mazyek, Aysel Özdemir ve Avrupa Ehl-i Beyt
Alevi Federasyonu Başkanı Fuat Mansuroğlu.
İslam Arşivi Merkez Enstitüsü yönetim
kurulu üyeliğine getirilen isimlere, üyeliklerine
dair belgeleri takdim etti. İslam Arşivi Merkez Enstitüsü Direktörü Muhammed Salim
Abdullah’dan yönetim kurulu üyeliği belgesini
alan Ali Kızılkaya şunları dile getirdi: “Böylesi seçkin ve önemli bir kuruluşta bu tür bir
göreve seçilmekten dolayı memnuniyet duymaktayım. Avrupalı Müslümanların geçmişini
daha iyi tanımaları için bu tür kuruluşların yaptıkları çalışmalar büyük önem taşımaktadır.
Bizler de çalışmaların daha da iyi seviyelere
çıkartılması için elimizden gelen tüm gayreti
göstereceğiz.”
Oğuz Üçüncü ise, farklı farklı kuruluşlardan Müslümanların Almanya’daki en eski
İslami kuruluşun çatısı altında bir araya gelerek kuruluşun çalışmalarında yer almasının
Almanya ve Avrupa’daki Müslümanlar açısından oldukça anlamlı olduğunu söyledi.
Almanya İslam Arşivi Amina Abdullah Vakfı
1990 yılından beri her yıl verdiği Muhammed Nafi
Çelebi Barış ödülleri ile de adını duyurdu. Bu ödül
vakıf tarafından, Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler arasında, dinler, gelenekler ve kültürler
arası diyalog çalışmaları yapanlara veriliyor.
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Sosyal Hizmetler Başkanlığı, Hatay’ın Hassa ilçesi
genelinde toplam 1117 Suriyeliye kişi başına 50 TL nakdî yardım ulaştırdı.
Hassa ilçesi sınırları içerisindeki tüm Suriyelilere yardım ulaştıran heyete, IGMG Genel
Başkan Danışmanı ve aynı zamanda Avusturya Müftüsü olan Mustafa Mullaoğlu başkanlık yaptı. Güney Bavyera Bölge Başkanı
Tayyip Sayan ve Kuzey Ruhr Bölge Başkanı
Ufuk Ulun’un da iştirak ettiği heyet Hassa’da
yapılan yardımlarla ilgili Kaymakam Bülent
Tekbıyıkoğlu’nu makamında ziyaret etti.
Suriye’de yaklaşık 2 senedir devam eden
ve rejim muhalifleri ile Suriye güvenlik güçleri
arasında cereyan eden çatışmalar neticesinde birçok kişi ülkesini terkederek Türkiye’deki
mülteci kamplarına sığındı. Özellikle Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay’da iç savaş
mağdurlarının barınma ihtiyaçlarının karşılandığı
kamplarda kalanlar, çetin şartlar altında yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Suriye’deki
insani krizin, sayıları giderek artan mültecilerle
tırmandığı kaydedilirken, sayıları 170 bini geçen
mültecilerin barınma ve beslenme gibi temel
ihtiyaçlarının karşılanması için desteğe ihtiyaç
duyuluyor. IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı,
bu sorunun çözümüne katkıda bulunmak için
Hatay’ın Hassa ilçesindeki Suriyeli mültecilere
50 tl tutarında nakit para yardımında bulundu.
Yardımı gerçekleştirmek için tayin edilen
IGMG heyeti, yardım çalışmaları hakkında bilgilendirmede bulunmak ve bölgenin güncel
durumu hakkında bilgi edinmek amacıyla Hassa Kaymakamı Bülent Tekbıyıkoğlu’nu ziyaret
etti. Kaymakam Tekbıyıkoğlu yapılan yardımlar dolayısıyla teşekkür ederken, Hassa’daki
Suriyeli mültecilerin içinde bulundukları şartlar
açısından aynî ve nakdî yardımlara ihtiyaç duyulduğu ifade edildi.
06  |
camia | 08 Mart 2013
Genel Merkezimizden
Kur’an ve sünnet rehberliğinde
bir hayatı önceliyoruz!
IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç ile 25. Kur’an Yarışması üzerine...
IGMG İrşad Başkanlığı bu sene Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmasının
25’incisini düzenliyor. Yarışma öncesinde konusu “Ehl-i Sünnet” olan bir de panel yapılacak. IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç ile yarışmanın hazırlıkları üzerine konuştuk.
- Sayın Celil Hocam, 25. Avrupa Kur’ân-ı
Kerîm Tilavet Yarışması hazırlıkları ile ilgili
olarak nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?
- Öncelikle şubelerimizin hemen hemen
tamamında olmak üzere, bütün bölgelerimizde Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması elemeleri
yapıldı. Akabinde şubat ayı içerisinde Avrupa
genelinde dört bölgede yapılan, bölgeler arası
yarı final elemelerimiz oldu ki, biz İrşad Başkanlığı olarak bu yarışmaları da bizzat koordine ettik. En sonunda bu yarışmaların zirvesi,
yani 31 Mart 2013 tarihinde büyük ve kutlu
yarışmamızın finali var. Bu sene bu güzel yarışmamızın 25’incisini gerçekleştireceğimiz için
Rabbimize bir daha sonsuz hamd ve sena
ederiz. Dua ederiz ki, çeyrek asrı geride bırakan Kur’ân-ı Kerîm yarışmamız, Avrupa’dan
yetişecek hafızlarımızın da yarışa katılmasıyla
asırlarca devam ederek, insanlığın yolunu aydınlatan Kur’an’ın eşsiz mesajı bu gök kubbede çınlamaya devam etsin.
- Yarışma ile neyi hedefliyorsunuz?
- Kur’ân-ı Kerîm yarışmaları, başta Kur’an
eğitimine teşvik anlamı taşımaktadır. Bu yarışmalara katılan çocuklarımızın kendi itiraf ve ikrarları odur ki, sadece yarışma çağında değil,
bütün bir hayat boyu Kur’an hizmetinde adeta yarışmaktadırlar. Diğer taraftan her sene iki
yaş kategorisinde yapılan bu yarışmalarda,
camilerimizde verilen Kur’an derslerinin seviyesini de test edebilme imkânını bulmaktayız.
Çünkü yarışmaya katılan çocuklarımız, yaşları
10 ile 18 arasında değişen ve bizim camilerimizde din hizmeti sunan hocalarımızdan ders
alan öğrencilerimizdir. Ortalama 30 bölgemizden iki kategoride her sene, din eğitiminin hakikaten çok zor yapıldığı bir iklim olan
Avrupa’da, 60 yarışmacı çıkarmak hiç de
kolay bir iş değildir. Buna rağmen uzun senelerdir bu yarışmayı ara vermeden yapmaya
gayret ediyoruz. Geriye dönüp baktığımızda,
hatasız Kur’an okumak üzere yarışma kürsüsüne çıkan en az 600’ün üzerinde gencimizi
görüyoruz. Bu da bizi elbette sevindiriyor. Biz
bunun da ötesinde inşaallah, kısa bir müddet sonra hafızlarımızın yarışacağı Kur’an
yarışmalarını da organize etmeyi planlıyoruz.
Allah’ın izni ile bu manevi zevki de cemaatimize tattıracağımıza inanıyoruz.
Teşkilat olarak bu yarışmaya ehemmiyet
terek, önce Kur’an ayetleri üzerinde, sonra
da kâinat ayetleri üzerinde düşünmelerini ve
varoluşun gayesini bir daha hatırlamalarını;
bundan sonraki hayatlarını bu soruya olumlu
cevap verecek bir programa göre şekillendirmelerini arzuladık.
veriyoruz. Çünkü biz IGMG cemaati olarak,
Kur’an ve Sünnet rehberliğinde bir haya- Kur’an yarışmaları ne zaman başladı?
tı öncelemekteyiz. Dolayısı ile Kur’an’a dair
- Teşkilatımızın ilk hayırlı faaliyetlerinden
her hizmetin değerli olduğuna inanıyoruz.
birisi olan Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmamız,
Kur’an’ı, anlamak ve onu hayat kitabı ola1985 tarihinde tek kategori üzerinden başlarak ele alıp onunla yaşamak bizim kaçınılmış, daha sonra 10-12 ve 13-18 yaş grupları
maz görevlerimiz arasındadır. Kur’an’ı güzel
olmak üzere iki kategoride yapılması kararına
sesle ve tane tane
varılmıştır. Şimdi de bu
okumak da ona
şekilde devam etmekolan hizmetin bir Kur’an’ı, anlamak ve onu ha- tedir.
başka boyutudur. yat kitabı olarak ele alıp onunla
Avrupa’da hep ilkZira
Rabbimiz,
lere
imza atan teşkilatıyaşamak bizim kaçınılmaz göPeygamberine
mız, bu konuda da bir
revlerimiz arasındadır. Kur’an’ı ilk ve marka olma şere“Kur’an’ı tane tane
1
güzel sesle ve tane tane oku- fine nail olmuştur. Böyle
oku” emrini veriyor.
Peygam- mak da ona olan hizmetin bir mübarek bir yarışmayı
başlatan bütün teşkilat
berimiz
(s.a.v.)
başka boyutudur.
mensubu kardeşlerimize
de,
“Seslerinizle
teşekkür ediyor; ahirete
Kur’an’ı süsleyiniz”2
irtihal eden kardeşlerimize Allah’tan rahmetbuyuruyor. İşte bu yarışmayı yıllarca tertip
ler nasip etmesini, berhayat olanlara da hayırlı
etmemizin temel sebeplerinden birisi de bu
uzun ömürler nasip etmesini niyaz ediyorum.
Kur’an ve Sünnet emir ve tavsiyesine layık
olma düşüncesidir ki, biz bunun da vecd ile
- 25. yarışmada ne gibi faaliyetleriniz
yerine getirilmesi lazım olan bir ibadet olduolacak?
ğuna inanıyoruz.
- Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu sene
Son senelerde yaptığımız Kur’ân-ı Kerîm
25’incisini yine bir ana tema ile gerçekleştireTilavet Yarışmalarımızda sadece yarışma yapceğimiz Kur’ân-ı Kerîm yarışmamızın kitlelere
maktan ziyade, Kur’ân-ı Kerîm’in mesajlarının
daha iyi bir şekilde ulaşması ve beklenen neda başta kendi insanımız olmak üzere, büticenin alınması için, basın ve yayın yönüyle
tün insanlığa ulaşması ve yaygınlaşması için
de bazı etkinliklerimiz olacaktır. Bu cümleden
bazı konular belirliyor ve o konudaki Kur’anî
olarak, ilk defa geçen seneki yarışmada çımesajı öne çıkarıyoruz. Örneğin geçen sene
kardığımız dergiye benzeyen bir Kur’an Özel
“Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir
dergisi yayınlayacağız. Bu dergide okuyucusuresi, 81:26) ayetindeki ibretlik soruyu, yalarımız, bir taraftan eski Avrupa birincilerimizin
rışmanın ana teması olarak belirledik. Bütün
resim ve özgeçmişlerini bulacaklar, diğer tayarışma materyallerinde bu soruyu insanlığa
raftan da 25. yılın anısına Kur’ân-ı Kerîm’den
sorduk, herkesin yönünü tayin etmesini ve
Öğütler adıyla 25 konuda her birisi bir ayetin
varmak istediği hedefi düşünmesini istedik.
tefsiri mahiyetinde 25 kısa makaleden oluşan
yazı serisini okuyacaklardır.
- 25. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet YarışmasıBir başka hazırlığımız da, geçmiş 24 yanın yine geçen sene olduğu gibi bir ana
rışmanın, arşivlerden bulabildiğimiz kadarıyla
konusu var mı?
envanterini içeren bir klip çalışmamızdır. Bu
- Bu seneki yarışmamızda da yine
klipte ilk yarışmalardan başlamak üzere 25
Kur’ân-ı Kerîmimizin onlarca ayetinde geçen
senenin panoramasını çıkaracağız ve hatı“Öğüt almaz mısınız?” sorusunu ana tema
ralarımızı canlandıracağız. İlk günden günüolarak belirledik. Yani bu sene de bir soru ile
müze kadar geçen süre içerisinde neler oldu,
toplumun karşısına çıkalım ve Kur’ân-ı Kerîm
neler değişti, ne gibi güzel gelişmelere şahit
yarışmamızı bu ibret dolu soru cümlesinin
olduk; bunları birer birer yaşamaya çalışacahavasında yapalım diye düşündük. Kur’ân-ı
ğız. Buna bağlı olarak, yine en eski yarışmacı
Kerîm’in bizzat kendisi zaten başlı başına bir
ve yarışma resimlerinden oluşan bir fotoğraf
öğüt kaynağıdır. Bu soruyu insanlığa yönel-
sergisi açacağız. Bulabildiğimiz kadarıyla bugün büyük bir kısmı, çoluk çocuğa karışmış,
bir kısmı gayet güzel meslekler icra eden eski
yarışmacılarımızı davet edeceğiz. Cenâb-ı
Hak nasip ederse o eski günleri bir daha yâd
etme imkânı bulacağız.
- Geçen sene yarışma öncesi bir paneliniz olmuştu. Bu sene de buna benzer bir
paneliniz olacak mı?
- Bu sene de bir panelimiz olacak. Bu
sene icra edeceğimiz panel programımızın
konusu “Ehl-i Sünnet” olsun istedik. Bu programda, Ehl-i Sünnet konusunu bir çok yönü
ile ele alacağız. Zira son zamanlarda herkes
bu konu üzerinde bir çok şey söylüyor; bazen
hakikatler asılsız şeylerin arasında kaybolup
gidiyor. Bilhassa son zamanlarda gençliğimizi
de etkisi altına alan çağdaş bazı dinî akımlar
hakkında Ehl-i Sünnet’in neler düşündüğü ve
söylediği, cemaat olarak bizim bu duruma
karşı konumumuz gibi hususlar, branşlarında
uzman alimlerimizce tartışılacak ve biz de kafalarımızda olan sorulara cevaplar bulacağız.
Panel programımıza katılacak hocalarımız ve
sunum konuları şöyle şekillenecektir:
Prof. Dr. Sönmez Kutlu; İtikadî ve Amelî
Mezhepler Açısından Ehl-i Sünnet’in Gelişim
Süreci, Prof. Dr. Zekeriyya Güler; Sünnetin
Toplumsal Hayatımızdaki Belirleyiciliği, Prof.
Dr. M. Ali Büyükkara; Tarihteki Selef ile Günümüz Selefî Akımları Arasındaki Düşünce
Farklılıkları; Mustafa Yeneroğlu; Almanya ve
Avrupa’da Selefîler.
- Bu panele özellikle kimlerin katılmasını arzu ediyorsunuz?
- Bu programımıza özellikle irşad başkanlarımızı, irşad hatiplerimizi, camilerde hizmet
veren hocalarımızı, bölge eğitim başkanlarımızı, gençlik ve üniversiteliler (erkek-kadın)
başkanlarımızı mutlaka bekliyoruz. Elbette
böyle bir panele katılmak isteyecek diğer kardeşlerimizi de kabul etmemek gibi bir durum
söz konusu olamaz.
Böyle güzel programları bize nasip ettiği için Rabbime bir daha şükrediyorum ve
dua ediyorum ki, daha nice böyle mübarek
faaliyetler yapmayı bize ve teşkilatımıza nasip buyursun, insanımıza ve bütün insanlığa
beklediğimizden daha çok faydalar ve uyanışlar mukadder kılsın. Gayret bizden, elbette muvaffakiyetleri ihsan buyurmak Rabbimizdendir.
Müzzemmil, 73:4
El-Kelabazi, Bahru’l Fevaid, H. No: 46
1
2
Genel Merkezimizden
camia | 08 Mart 2013
| 07
Bölge idarecilerimiz Yatılı Eğitim
Semineri’nde buluştular
34 bölge idarecimiz için gerçekleşen seminer dolu dolu geçti
Başarının en büyük düşmanı atalettir
Seminerin ilk gününde Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır “Moral, motivasyon ve insan
psikolojisi” konulu semineri ile moral ve motivasyonun insanı aktif kılan, harekete geçiren
boyutuna vurgu yaptı. Motivasyonun, verimliliği artıran ve arzulanan değişimin gerçekleşmesini sağlayan önemli bir süreç olduğunu belirten Bahadır, “İnsan ancak yedeğinde
manevi bir destek ve içinde güçlü bir arzu
olduğu zaman yeterli bir verime ulaşabilir.”
dedi. Başarının en büyük düşmanının atalet
olduğunu söyleyen Bahadır, ataletin ancak
etkili bir moral ve motivasyon sonucunda
ortadan kaldırılabileceğini belirtti. Seminerde
ayrıca kişisel motivasyonda özgüven, irade,
azim ve kararlılıkla davranmanın, her durum
karşısında iyimser ve umutlu olmanın başarıya odaklanmakta önemli etkenler olduğu
vurgulandı.
“Gelişme sonucunu doğuran her değişim fıtrat yasasıdır.”
İlk gün gerçekleşen ikinci seminerin konusu “Değişim ve İslam dünyası” idi. Seminerde Prof. Dr. Saffet Köse değişimin gelişim
ve bozulma gibi iki sonucunun olduğunu
ifade etti ve İslam dünyasındaki değişimin
bozulma değil, gelişim ekseninde ilerlemesi gerektiğini kaydetti. Gelişim manasındaki
değişimin bir fıtrat yasası olduğunu belirten
Köse, Arap Baharı bağlamında İslam coğrafyasındaki değişimi değerlendirdi. Bozulma
anlamındaki değişimin yüce amaçların değersizleştirilmesi gibi menfi sonuçlar doğurduğunu ifade eden Köse bencillik ve tüketim
kültürüne sıkı sıkıya sarılmak gibi durumları
bu değişimin kodları olarak niteledi.
Değişmeyen ölçümüz Kur’an ve Sünnettir
Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri “Teşki-
lat çalışmalarımızda usûl ve prensiplerimiz”
başlıklı sunumunda konuyu fert olarak ve
teşkilat çalışmaları bağlamında uyulması gerekli usûl ve prensipler olmak üzere iki ayrı
bölümde işledi. “Müslüman fertler olarak sahip olduğumuz sabite, Kur’an ve sünnettir”
diyen İleri, davranış ve eylemlerin merkezinde Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek ilkesinin olması gerektiğini vurguladı.
Teşkilat çalışmalarının misyonunu “Bir
taraftan batıda yaşayan Müslümanların dinî
ve sosyal ihtiyaçlarına cevap verirken diğer
taraftan da yeryüzünde barışın ve adaletin
sağlanması için çaba sarfetmek” olarak açıklayan İleri, teşkilat bünyesinde hizmetlerin
etkin olması için ekip çalışmasının, birimler
arası koordinasyonun, teşkilat içi disiplinin
vazgeçilmezliğine değindi.
Medeniyetlerin hayat bulmasında ekonominin değeri
“Mali Yapımız” başlıklı sunumuna “Para
(madde) medeniyetlerin inşa aracıdır.” diyerek başlayan Hakkı Çiftçi, “Her medeniyetin
kendi değer yargılarını taşıyan, hayat nizamlarını kurma bağlamında tanımlanmış madde yönetim modeli vardır.” dedi. Medine’ye
hicretten sonra oluşturulan Medine pazarının toplumdaki yeri ve önemini vurgulayan
Çiftçi, İslam medeniyetinin inşasında Hz.
Peygamber’in maddi araçları en etkin biçimde kullandığını ifade etti.
Teşkilat olarak sahip olunan kaynaklar
ve potansiyellerin etkin kullanımı ve hizmete
dönüştürülmesi yönünde çaba sarfettiklerini
belirten Çiftçi konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Potansiyelimizin en verimli şekilde değerlendirilmesi için çalışmalarımızda daha ilgili davranmak zorundayız. Potansiyelimizin verimli
değerlendirilmesi demek, hizmet sahamızın
büyümesi demektir. Hagenau Kız Koleji, Brüksel’de
bir okul ve Frankfurt’ta ilahiyat yurdu binası 2012 yılı
itibariyle mali destek verdiğimiz projelerdir.”
Medeniyetin tohumlarını Peygamberler atmıştır
Eğitim kampının ikinci
gününün ilk seminerinde
Doç. Dr. Fikret Karapınar
“İslam toplumunun yeniden inşasında sünnetin
etkisi” konusunu işledi.
Sünnetin bireyin ve
toplumun inşasına; cemaat, birlik ve ümmet
olma noktasındaki katkısına değinen Karapınar sünnetin medeniyetin oluşmasındaki katkısını şu cümlelerle belirtti: “Allah ve Resûlü,
insanın doğumundan ölümüne kadar hayatın
tüm alanlarını düzenleyen bir yaşam biçimi
sunar. Hz. Peygamber’in gerek Mekke, gerekse de hicretle birlikte gelen Medine hayatında bu örnekliği görüyoruz. Peygamberin
hicretiyle birlikte medeniyet yani şehirli olma
süreci de başlamıştır.”
Teşkilat bünyesinde büyümenin uzaklardaki etkisi
Uzaklardan gelerek programa iştirak
eden Avustralya Bölge Başkanı Abdulkadir
Sula ve Kanada Bölge Başkanı Dr. Mustafa
Göksu kısa birer selamlama konuşması yaptılar. Sula yaptığı konuşmada Avustralya’dan
selamlar getirdiğini söyledi ve “Buradaki
muhteşem tablo karşısında gözlerin yaşarmaması mümkün değil. Bu birlikteliğimizle
gurur duymalıyız. Teşkilat olarak hizmetlerimizin daha ileriye gitmesi için çalışmalarımıza
hız kesmeden devam etmemiz lazım.” dedi.
Dr. Mustafa Göksu ise, teşkilatın kendilerine
katmış olduğu güzellikleri uzaklara taşımanın
ve oralarda hizmet yürütmenin büyük lütuf
olduğuna değindi.
Asr-ı Saadet’te doğan gelenek: Ev sohbetleri
İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç “Manevi
terbiye metodumuz” başlıklı sunumunda İslami eğitimde nübüvvetin ilk 7 yılı içerisinde
Dârü’l-Erkam’ın önemine değinenerek, “Ders
yapmak, özellikle evlerde ders yapmak, Asrı
Saadet’ten beri süregelen bir sünnettir. İlk
neslin yetişmesinde ciddi bir role sahip olmuştur. Bizler ev sohbetleri ile bu güzel örneği buraya taşıyoruz.” dedi.
Müslümanların aktif olabilmesi için en
temel özellikler
Dr. Yusuf Işık “Teşkilatçının Vasıfları” başlıklı
seminerinde yaklaşık 2
milyar nüfusa sahip İslam
toplumunun en temelde
iki problemi olduğunu
vurguladı ve “Bunlardan
birincisi doğru temsil;
ikincisi ise doğru tebliğdir.” dedi ve bu iki sıkıntıyı aşabilmek için Müslümanların aktif olması
gerektiğinin altını çizdi.
İnsanların en hayırlısı
insanlara en faydalı
olandır
İki günlük eğitim kampının son konuşmasını Genel Başkan Kemal Ergün yaptı. Müslümanların bulundukları ülkedeki politik sistemde etkin olmalarının öneminin altını çizen
Ergün, “Millî Görüş teşkilatları bu sahayı boş
bırakmayacaktır.” dedi. Siyasi katılımın bütün
bölgelerde kollektif bir biçimde sağlanması
gerektiğini kaydeden Ergün, bütün idarecilerin ailece bu katılıma katkıda bulunmaları gerektiğini söyledi. “Bütün teşkilatımızda, hutbelerimizde ve idari toplantılarımızda seçime
katılımı teşvik edeceğiz. Dinî kimliğine sahip
çıkan Müslümanların bu ülkenin bir parçası
olduğu, yönetimde bu ülkenin vatandaşı kadar söz sahibi olduğu ancak seçimlere yüksek oranda katılım ile ispat edilebilir.” diyen
Ergün, yurt dışındaki siyaset ve seçimlerle
yeterince ilgilenilmemesinin yanlışlığına dikkat çekti: “Türkiye’de seçimler yapıldığında,
kentlerden tutun da en ücra beldelere kadar
kimler aday olmuş, kimler seçilip iktidara gelmiş hepsini biliyoruz. Ancak burada yapılan
eyalet seçimlerinden hangi parti seçimi kazanıp iktidara gelmiş onu bile bazen çok geç
öğreniyoruz.”
Ergün, buradaki yöneticileri iyi tanıyıp
onlarla sürekli irtibat kurmanın ve aktif olarak siyasetin içinde bulunmak amacıyla partilere üye olmanın önemli olduğunu belirtti.
“Önemsenmek istiyorsak önemsemeliyiz.”
şeklinde konuşan Ergün sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer biz vurdumduymaz davranıp,
bu toplumun insanlarıyla bir araya geldiğimizde buradaki meseleleri önemsememiş bir
cemaat olgusu oluşmasına fırsat verirsek, o
zaman yerli halk da bizim projelerimizi önemsemez. Fakat üç yüz oyla bir milletvekilliğinin
veya beş yüz oyla belediye başkanlığı seçiminin kaybedilebildiği bu siyasi sistemde, tek
bir oy bile çok önemli olacaktır.”
Saffet Köse
Fikret Karapınar
Abdulkerim Bahadır
08  |
Genel Merkezimizden
camia | 08 Mart 2013
“Hizmetlerimiz tüm
Müslümanlar için”
IGMG Bölge Başkanları Toplantısı’nda, Genel Merkez birimleri hizmet ve programlarını takdim ederken, Bölge Başkanları da dilek ve temennilerini dile getirerek, programlara ilişkin daha detaylı bilgi istediler.
İslam Toplumu Millî Görüş, 2-3 Mart tarihlerinde bu çalışma yılının dördüncü Bölge
Başkanları toplantısında hem Genel Merkezin
hem de bölgelerin yaptığı hizmetlerin bir değerlendirmesi yapıldı. Toplantıda, yeni göreve
gelen bölge başkanları takdim edildi. Genel
Başkan Kemal Ergün, Berlin Bölge Başkanı
İrfan Taşkıran ile Güney Hollanda Bölge Başkanı Mehmet Erdoğanı tanıtarak, görevlerini
devreden önceki başkanlara hizmetleri için
teşekkür etti.
Merkez birimlerinin hizmetlerini ve faaliyetlerini detaylı bir şekilde takdim ettiği
toplantının açılışında Genel Başkan Ergün,
“Önden Gidenler” programlarının önemine
değindi ve geçen ay yapılan Teşkilat İçi Eğitim Seminerlerinin (TİES) başarılı bir şekilde
tamamlandığını bildirdi. Ergün, Hizmet Çalışması adı altında yürütülen projelere bu sene
yenilerinin ekleneceğini söyledi.
Toplantının plan ve program değerlendirme bölümünde, İbrahim Kaygısız, Mehmet
Ateş ve Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri
Teşkilatlanma Başkanlığının programını sundu. 19 Mayıs’da yapılacak olan Kardeşlik ve
Dayanışma Günü ile ilgili geniş bir bilgilendirmede bulunuldu, Yatılı Eğitim Seminerleri ile
Teşkilat İçi Eğitim Seminerlerinin değerlendirmesi yapıldı. Gençlik Teşkilatı(GT) ile Kadınlar
Gençlik Teşkilatı(KGT) da kendi sunumlarını
yaptılar. GT Başkanı İsmail Karadöl, GT Üniversiteliler Başkanı Taner Doğan ile Murat
Gümüş ve KGT Başkanı Fatma Gündüz’ün
sunduğu bu bölümde, İsmail Karadöl namazın ne anlam ifade ettiğinin ortaya konulduğu
bir kısa film ve Avrupa’da Müslüman bir genç
olmanın sorumluluğu üzerine de bir makale
yarışması düzenlendiğini bildirdi. Bu arada,
umre programları hakkında da geniş bir bilgilendirmede bulunuldu. Bu bölümde ayrıca,
yeni hazırlanmakta olan, yurtlar, öğrenci evleri
ve burs konsepti de takdim edildi.
Kurumsal İletişim Başkanlığının sunumunu birim Başkanı Mustafa Yeneroğlu yaptı.
Yeneroğlu, birim tarafından yapılan camia,
Perspektif ve Sabah Ülkesi gibi periyodik yayınlarla, kitap ve broşürler ile ilgili olarak bilgi
verdi ve her geçen gün tasarım ve içeriği ile
daha da kaliteli hale gelen bu yayınlar için tüm
bölgelerin katkıda bulunmasını istedi.
Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü ise özellikle Aile Eğitim Seminerleri ile ilgili bilgilendirmede bulundu. Kömürcü, koruyucu aile
meselesi ile ilgili olarak merkezî bir organize
yapacaklarını bunun için hukukî altyapının
oluşturulmaya başlanıldığını bildirdi ve engelliler için bir kamp yapılacağını ve çeşitli kitaplar
hazırlandığını söyledi. Çocuk Kulübü ile “İzci-
lik kursları”nın yapılacağını da bildiren Kömürcü, Nisan-Mayıs aylarında bölgelerde 7 grup
halinde eğitim teftişlerinin yapılacağını bildirdi
ve Kardeşlik ve Dayanışma Gününde özel bir
eğitim fuarı açılacağını söyledi. Paskalya tatilinde her bölgede kurslar düzenleneceğini
de açıklayan Kömürcü, yazın da İstanbul ve
Bosna’da Yaz Okulları açılacağını söyledi.
İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç da, Maide-i
Kur’an, Alemlere Rahmet ve Önden Gidenler
programları hakkında bilgi vererek, 34 camimizde evrad okumalarının sürekli hale geldiğini, evrad okumalarının diğer camilerde de
yaygınlaştırılacağını söyledi. Din İstişare Kurulu çalışmaları hakkında da bilgi veren Celil Yalınkılıç, 25. Avrupa Kur’an Tilavet Yarışması ve
öncesinde yapılacak olan Ehl-i Sünnet paneli
ile ilgili bilgilendirmede bulundu.
Genel Sekreterliğin sunumunu Genel
Sekreter Oğuz Üçüncü yaptı. Teşkilatımızın
11 sene sonra Fransa Müslümanlar Konseyinde temsil edildiğini bildiren Üçüncü, her
ülkedeki siyasal ve sosyal gelişmelerin iyi
takip edilmesi gerektiğini söyledi ve özellikle
seçimlerde etkinlik göstermek için siyasal ve
toplumsal ilişkilerin güçlendirilmesinin önemine değindi.
Mali işler, sosyal hizmetler, muhasebe ve
umre alanları ile alakalı bilgilendirmeleri ise
ilgili birimlerin başkanları olan Hakkı Çiftçi,
Ali Bozkurt, İbrahim Yüksel ve Tahir Köksoy
yaptı. Yeni kurulan Cenaze Derneği “UKBA”
ve Suriyeli mültecilere yapılan yardımlar anlatıldı. Güney Bavyera Bölge Başkanı M.
Tayyip Sayan, Kuzey Ruhr Bölge Başkanı
Ufuk Ulun, Genel Başkan Danışmanı Mustafa Mulloğlu’nun da bulunduğu yardım heyeti dağıtımlarla ilgili izlenimlerini anlattı. Öte
yandan, hac kayıtlarının devam ettiği, umre
programının ise tamamlanmak üzere olduğu
da bildirildi.
Bölge Başkanları toplantısının son bölümünde, başkanların dilek ve temennileri
ile çeşitli hizmetlerin detayları ile ilgili sorular
gündeme geldi. Daha sonra ise Genel Merkez birim başkanları, birimleri ile ilgili soruları
cevaplandırdı. Toplantı Genel Başkan Kemal
Ergün’ün değerlendirmesi ile sonra erdi. Ergün, teşkilat olarak hizmetlerinin Avrupa’daki
Müslümanların hepsi için yapıldığını söylediği
kapanış konuşmasında, teşkilat içi kardeşliğin ve dayanışmanın yaygınlaşması için de ev
sohbetleri programlarının önemle gerçekleştirilmesini istedi.
Bölgelerimizden
camia | 08 Mart 2013
| 09
Tilavet yarışması elemelerine
dört bölge ev sahipliği yaptı
25. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması bölge elemeleri heyacanına Hamburg,
Ruhr A, Württemberg ve Güney Bavyera bölgeleri ev sahipliği yaptı.
25. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması için
bölge elemelerinin yerel olarak yapılmasından sonra bölgeler arası yarışmalara geçildi.
Bölgeler arasında yapılan ilk yarı final yarışması Hamburg bölge başkanlığımızın ev
sahipliğinde 10 Şubat 2013 Pazar günü yapıldı. Bu gruba Hamburg bölgesinin yanında
Bremen, Berlin, Kuzey Ruhr, Hannover ve
Danimarka bölgelerinin temsilcileri katıldı.
Yarışmaya katılan bu bölgeler, küçükler kategorisinde 6, büyüklerde ise 7 yarışmacı ile
temsil edildiler. Hamburg’daki yarışmaya misafir hatip olarak davet edilen Prof. Dr. İhsan
Süreyya Sırma yarışma öncesinde “Kur’an
medeniyeti” başlığı altında bir konuşma
yaptı ve özetle, “Endülüste Müslümanlar
İslam medeniyetini kurdular, adalette, ahlakta ve kültürde Müslümanları temsil ettiler.
Bunu Kur’an’a sarılarak ve onu yücelterek,
Kur’an’la hayatlarına yön vererek yaptılar”
tespitlerinde bulundu.
Yapılan konuşmalardan sonra yarışmaya
geçildi. Çekişmeli geçen yarışma neticesinde; küçükler kategorisinde birinciliği ev sahibi de olan Hamburg Bölgesinden Emrullah
Culuk, büyükler kategorisinde ise birinciliği,
Berlin Bölgesinden Mücahid Talha Yılmaz
alarak finalde yarışma hakkını elde ettiler.
Bölgeler arası elemelerin ikincisi Ruhr A
Bölgesinin ev sahipliğinde pırıl pırıl bir ortam
olan Erkenschwick Camii’nde yapıldı. 17
Şubat 2013 Pazar günü yapılan bu yarışmaya ise; Ruhr A Bölgesi, Düsseldorf, Köln,
Belçika, Kuzey Hollanda, Güney Hollanda ve
Hessen bölgelerimizin Kur’an sevdalısı yarışmacıları katıldı.
Yine son derece çekişmeli bir yarışmanın ardından birincilik kürsüsüne çıkan yarışmacılar; kategorilerine göre, küçüklerde
Köln Bölgesinden Sefer Furkan Ahmedoğlu,
büyüklerde ise, Hessen Bölgesinden Emre
Değer oldular. Genel Merkez Din İstişare
Kurulu Sekreterliği de yapmış muhterem
büyüğümüz Sefer Ahmedoğlu hocamızın da
torunu olan küçükler birincisi Sefer Furkan
Ahmedoğlu, “Allah’a hamdolsun, Kur’an
zinciri kopmadan devam ediyor ve edecek” temenni ve esprilerinin de yapılmasına
sebep oldu. Son derece lahuti bir ortamda
gerçekleşen yarışmayı kalabalık bir cemaat
topluluğu da takip etti.
23 Şubat Cumartesi günü Württemberg Bölge Başkanlığımızın ev sahipliğinde
bölgeler arası elemelerinin üçüncüsü gerçekleştirildi. Bölgeye bağlı camilerimizden
Ludwigsburg Camii’nde gerçekleşen yarışmaya ev sahibi Württemberg Bölgesinin
yanında Doğu Fransa, Paris, Lyon, Annecy,
İsviçre ve Rhein Neckar Saar Bölgelerinin
bölge birincileri iştirak ettiler. Yapılan yarış-
maların sonunda yarı final sevincini yaşama
hakkına sahip olan iki bölgemiz ise, Rhein
Neckar Saar ve Alpes bölgeleri oldu. Küçükler kategorisinde birincilik kürsüsüne çıkmak
Alpes’den Sefa Tamtürk’e, büyükler kategorisinde ise, Rhein-Neckar Saar’dan Abdulkadir Akargöl’e nasip oldu. Son derece
centilmen bir havada gerçekleşen yarışma
Kur’ân-ı Kerîm tilavetleriyle ve cemaatimizden alınan dualarla tamamlanmış oldu.
Bu yılın son bölgeler arası yarı finali 24
Şubat Pazar günü Güney Bavyera Bölgesinde, bu bölgemizin ev sahipliğinde gerçekleşti. Bu son yarışmanın yapıldığı bölgeye
Güney Bavyera Bölgesinin yanı sıra, Schwaben, Freiburg, Kuzey Bavyera, Avusturya
Viyana, Avusturya Alberg ve Avusturya Linz
bölgeleri katıldı.
Burada da son derece çekişmeli geçen
Kur’an bülbüllerinin yarışması gayet nezih
bir salonda yapıldı. Yarışmaya katılanların
tamamının ilk sıraya gelmeye lâyık olduğu
düşünülen, bu kutlu yarışmanın katılımcıları
arasında da çok az nüans farklılıkları ile ilk
dereceleri elde eden yarışmacılar belirlendi. Buradaki yarışma sonunda Avusturya
Viyana Bölgesinden Musab Öz küçükler
kategorisinden, Schwaben Bölgesinden Ali
Mahmood büyükler kategorisinden finale
çıkmaya hak kazandılar.
Büyük bir başarı ile yapılan bölgeler arası
yarışmaların bu denli güzel geçmesinde Genel Merkez İrşad Başkanlığı personelinden
başta İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, Hulusi
Ünye, Zeki Şeker, Adem Kaya ve Abdurrahman Saral’ın yanında herbirisi Kur’an otoritesi olan jüri üyelerimizin de payını unutmamak gerekir.
İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç konu ile ilgili
olarak yaptığı açıklamada, başta jüri üyeleri
olmak üzere, bölgelerinde ev sahipliği yaparak yarışma heyetini misafir eden başta
bölge başkanları ve irşad başkanları olmak
üzere bütün bölge idarecilerine teşekkür
ederek, çalışmalardan duyduğu memnuniyetini dile getirdi.
Bu yıl da yarı final yarışmaları İrşad Başkan Yardımcıları Hulusi Ünye ve Zeki Şeker’in
başkanlığında Necati Sezgin, Abdurrahim
Güçlü, Mehmet Erol, Selahaddin Sağıroğlu
ve Hasan Sadıkî hocaefendilerden oluşan
tarafsız jüri heyeti tarafından yapıldı.
Finale kalan sekiz yarışmacı 31 Mart 2013
Pazar günü Hagen’de yapılacak 25. Kur’ân-ı
Kerîm Tilavet Yarışması’nda bu defa Avrupa
birinciliği için yarışma kürsüsüne çıkacaklar.
Şimdiden bütün yarışmacılarımıza başarılar
diler, bütün Kur’an aşıklarını Hagen’e 25.
Kur’ân-ı Kerîm Final Yarışması heyacanına
ortak olmak üzere davet ederiz.
Ruhr A
rg
Würtembe
Güney Bavyera
Hamburg
10  |
Bölgelerimizden
camia | 08 Mart 2013
RNS Bölgesi
sabah namazında Walldorf
Mevlana Camii’nde buluştu
Oslo ve Kristiansand
Şubelerinde üyeler toplantısı
düzenlendi
Rhein Neckar Saar (RNS) Bölgesi İrşad Başkanlığı tarafından üç haftada bir düzenlenen “Sabah Namazı Programı”, bu defa Walldorf Mevlana Camii’nde Bölge
Yürütme Kurulu, Gençlik Bölge Yürütme Kurulu ve gençlik üyelerinin katılımıyla
gerçekleşti.
Geçtiğimiz hafta sonunda Norveç’in Kristiansand ve Oslo Şubelerinde senelik
üyeler toplantısı yapıldı.
Mehmet Calay
Walldorf Mevlana Camii’nde yapılan pazar günkü programda önce toplu sabah
namazı eda edildi. Ludwigshafen Mehmet
Akif Cemiyeti İmam-Hatibi Abdullah Demir’in
kıldırdığı sabah namazını takiben kısa bir
sohbet ve zikir programı icra edildi. Daha
sonra RNS Bölgesi İrşad Başkanı Özer Demiral kısa bir selamlama konuşması yaptı.
Bölge Başkanı Şerif Aslan da günün önemine dair güzel bir konuşma yaparak şunları
söyledi: “Bölgemizde bulunan camilerimizde
üç haftada bir değişik şehir ve kasabalarda
topluca sabah namazı kılınmaktadır. Büyük
bir coşku ve huşu içinde pazar günleri uygulanan bu güzel çalışmamıza geniş bir ilgi
görmekteyiz. Değişik şehirlerdeki Müslüman-
ların topluca kılınan sabah namazlarına koşarak katılmaları ve yapılan bu ibadete çok
sayıda Müslüman’ın iştirak etmesi, bizleri sevindirmektedir. Her pazar sabahı bir bayram
coşkusu içinde geçen programlara, özellikle
gençlerin yüksek katılım oranı geleceğimiz
açısından umut verici. Sabah namazı sonrası
yapılan topluca dua ve sohbetten sonra, ev
sahibi cemiyetin sunmuş olduğu ikramla değerlendirilen pazar günleri, hem kardeşliğin,
hem de ibadetin zevkine varılması hasebiyle
büyük önem taşıyor. Amacımız Müslümanların, ibadetlerini topluca bir arada yapmalarını
sağlamak.”
Program, katılımcıların kardeşçe kucaklaşması ve baraberce fotoğraf çekilmesinin
ardından ev sahibi Walldorf Cemiyetinin ikramı ile son buldu.
Toplantılarda okunan Kurân-ı Kerîm’in ardından söz alan şube başkanları selamlama
konuşmalarını yaptılar. Kristiansand Şube Başkanı Hilmi Ekşi yapmış olduğu konuşmada,
yeni açılan bir şube olmanın getirdiği başlangıç
adımlarının zorluklarını bertaraf etmek için ellerinden gelen tüm çabaları gösterdiklerini belirtti. 2012 yılında yapılan faaliyetleri anlatan Hilmi
Ekşi, yakında camiyi yeni yerine taşıyacakları
müjdesini verdi. 2012 ve 2013 bütçelerini üyelere aktaran Şube Muhasibi Ramazan Sivri’nin
ardından, Kadınlar Teşkilatı Başkanı da yapmış
oldukları faaliyetleri aktardı.
Osla’daki toplantıda ise, Oslo Şube Başkanı Derviş Karakoç yapmış olduğu konuşmada, yeni alınan cami binasındaki toplantıdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Yeni
binadaki eğitim şartlarının daha iyi olması ve
cemaatin daha da artması ile birlikte cemiyette yeni hedeflerin alındığını dile getirdi.
Teşkilatlanma Başkanı İbrahim Temel’in
başkanlığındaki toplantıda 2012 faaliyet raporu sunuldu. Muhasebe raporunu Abbas Ergin, eğitim ile alakalı sunumu Eğitim Başkanı
Bayram Yaşar aktarırken, yeni binanın inşaatında yaşanan zorlukları ise komisyon üyesi ve
Şube Sosyal Hizmetler Başkanı Hüseyin Kaya
aktardı.
Her iki toplantıda da hazır bulunan Bölge
Başkanı Murat Yüksel Ercan, yaptığı konuşmada, camileri Hz. Nuh’un (a.s.) gemisine
benzeterek, değerlerine bağlı gelecek nesillerin ancak bu ibadethanelerin ayakta kalması
ile korunabileceğine değindi. Bay ve bayan
üyelerin yoğun ilgi gösterdiği program verimli
konuların istişare yapılması ile sona erdi.
Essen-Katernberg Ayasofya
Camii yeni başkanını seçti
Nürnberg Merkez Camii’nde
görev değişimi
1971 yılındaki kuruluşundan bu yana Essen ve çevresinde yaşayan Müslümanlara
hizmet veren Ayasofya Camii yeni başkanını seçti. Cemiyet Başkanı Satılmış Çorbacı görevini seçilen yeni başkan İsmail Kör’e devretti.
Hasan Aslan Nürnberg Merkez Camii Başkanlığını Yusuf Güler’e devretti.
Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile başlayan programın sunuculuğunu eski Cemiyet İmam Hatibi
ve Cemiyet Eğitimcisi Halit Pişmek yaptı. Mutlak çoğunluğun sağlandığı kongrede, faaliyet
raporunu okuyan Satılmış Çorbacı, yoğun
katılımlarından dolayı tüm üyelere teşekkür
ederek, kongrenin hayırlara vesile olmasını
diledi. Essen Uyum Meclisi Başkanı Muhammed Balaban da selamlama konuşmasının
ardından, geçmiş dönemde Ayasofya Camii
yönetimi ve cemaati ile yapılan faydalı işlerin
yeni dönemde de devam etmesini temenni
ettiğini ifade etti.
Daha sonra Cemiyet Muhasibi Metin Cey-
lan ve Eğitim Sorumlusu Halit Pişmek, muhasebe ve eğitim raporlarını sinevizyon aracılığı
ile sundular. Divan heyeti olarak Ruhr-A Bölge Başkanı Özcan Kuri başkanlığında, İsmail
Saraç ve Ali Erdoğmuş teklif edildi. Oy birliği
ile divan heyetinin oluşturulduğu programda
Özcan Kuri tüm üyeleri selamladıktan sonra, eski yönetimin verdikleri raporları üyelerin
onayına sundu. Raporların kabulünden sonra
eski yönetim fesh edilerek yeni başkan adayı
açık oylamayla seçime sunuldu.
Tek aday olarak seçime giren İsmail Kör
yeni cemiyet başkanı seçildi. Seçimin ardından İsmail Kör, kendi ekibi ile yapmayı planladıkları faaliyetleri dile getirerek, eski başkan
ve ekibine değerli hizmetlerinden ötürü teşekkür etti.
Ali Vuranoğlu
Nürnberg’te görev değişimi için 92 üyenin katıldığı kurultay, 2010/12 yılları arasında
yapılan faaliyetlerin yer aldığı bir sinevizyon
gösterimi ile başladı. Daha sonra muhasebe
ile ilgili bilgilerin aktarıldığı programda Nürnberg Merkez Camii Şube Başkanı Hasan Aslan, üç yıl boyunca verdiği hizmet sonrasında
cami içerisinde aktif olan tüm teşkilatlara teşekkür etti.
Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Orhan
Sarı ve Teşkilatlanma Başkanı Hüseyin
Karaaslan’ın da yer aldığı programda Sarı,
yaptığı güzel çalışmalar sebebiyle eski şube
başkanına teşekkür ederken; Karaaslan, istişarenin önemiyle ilgili şu sözlerde bulundu:
“Allah Resûlü Uhud Savaşı’nda istişare
ettikten sonra çoğunluğun kararını; Hendek
Gazvesi’nde ise Selmân-ı Fârisî’nin teklifini kabul etti. Hudeybiye Anlaşması’nda ise
mübarek zevcesinin fikrini kabul etmiştir. Bu
örnekler Hz. Peygamber’in (s.a.v.) işlerinde istişareye ne kadar ehemmiyet verdiğini
gösterirken, Hz. Ömer (r.a.) ile ilgili şu husus
da görev değişimlerinde dikkat edilmesi gereken örnek tavrı bize anlatır niteliktedir: Hz.
Ömer (r.a.) savaşlarda üstün başarılar gösteren Halid bin Velîd’i görevden alarak yerine
komutan olarak başkasını atadığında Halid
bin Velîd; ‘Ben İslam davasına er olarak da
devam ederim.’ diyerek alınan karara saygı
göstermiştir."
Programda şubenin 3 yıllık çalışması ile
alakalı dilek ve temenniler bölümünün ardından Nürnberg Merkez Camii Başkanlığına
Yusuf Güler’in atandığı açıklandı. Güler’in birlik, beraberlik ve kardeşlik temalı konuşmasını tamamlaması akabinde Orhan Sarı, eski
ve yeni Şube Başkanlarına plaket ve çiçek
takdim etti. Kurultaya Hasan Aslan’ın tilavet
ettiği Kur’ân-ı Kerîm ile son verildi.
Bölgelerimizden
camia | 08 Mart 2013
| 11
Württemberg’de İrşad
programları devam ediyor
Bergkamen’de kıtalar arası
buluşma
“Alim ile sohbet etmek lal-ü mercan incidir, cahil ile sohbet etmek günde bin can
incitir.” anlayışından yola çıkan Württemberg Kadınlar Teşkilatı (KT) düzenlediği
İrşad programlarına yoğun katılımla devam ediyor.
Avusturalya Bölge Başkanı Abdülkadir Sula, Avustralya Gençlik Teşkilatı Başkanı Ali Arabacı ve İslami İlimler Okulu öğretmenlerinden ve Cemiyet
Başkanı Ahmet Erdoğan ile Hamilton Şube Başkanı Ali Bayat Ruhr-A Bölgesini ziyaret etti.
Rabia Özdemir
“Şubelerimizde katılımcıları değerli hatibeler ile buluşturup, onlara feyiz dolu bir
sohbet atmosferini yaşatabilmek ve bu vesile ile büyük bir salon programının organizesini üstlenebilme başarısını şubelerimize
tattırmak amacı ile bu çalışmayı hayata geçirdik.” şeklinde konuşan KT İrşad Başkanı
Rabia Özdemir, devamla şu ifadelerde bulundu: “Şubelerimizi daha aktif hale getirmek; cemaatlerimizi Kur’an sohbetleri ile
buluşturup maneviyatlarını güçlendirmek;
organize, kooperasyon ve şubeler arası
dayanışmayı geliştirmek için bu çalışmayı
İrşad Birimi olarak başlattık. Birbirine yakın
üç şubenin ortak katılımıyla gerçekleşen bu
proje sayesinde, şube irşad başkanları in-
teraktif ve kollektif çalışmayı tecrübe etiler.”
Kasım ile şubat ayları arasında toplam
yedi salon programı icra edildiği belirtilirken,
Bergkamen’den Betül Özbay, Türkiye’den
eğitimci yazar Asuman Karamustafaoğlu, Hafız Münevver Arslan, Genel Merkez
Hatibesi Cahide Yılmaz ve Hatibe Birden
Yaşar’ın katılımıyla programda toplam 1660
kişilik bir cemaate ulaşıldı. “Aile ve Toplum”,
“Hizmet Aşkı”, “Ümmet Şuuru”, “Tevhid”,
“İslam Ahlakı”, “Kıyamet/Kıyam Et” ve “Namazın İçindeki İnciler” adlı salon programları ile katılımcılara bir kez daha “alim ile
sohbet etmenin lal-ü mercan inci olduğu”
yaşatıldı.
Mart ayında ise, İrşad Başkanı Tünay
Ermiş ve Türkiye’den Eğitimci Yazar Fatma
Temir ile projenin tüm hızı ile devam edeceği bildirildi.
Avustralya’da hafızlık tacı
Avusturalya Kadınlar Teşkilatı hafızlık temalı bir program organize etti. “Hafızın
Tacı” programında hafızlığını bitiren Selda Malkoç’un başarısı kutlanırken, tilavet
yarışmalarında derece almış hanımlar da programın konukları arasında yer aldı.
Programda yaklaşık 400 katılımcıya,
hafızlık mertebesine yabancı diyarlarda da
erişilebileceği mesajı verildi. Yoğun ilgi gören
pogramın gündemi hafızlığın önemi ve dünya ile ahirette elde edilecek payesi idi. Halka Kur’an okumanın güzelliğini daha içten
hissettirebilmek için programa Malezya’dan
2010-11 Kur’an okuma birincisi Suraya
Binti Abu Hassan da katıldı ve Kur’an tilavetiyle gönülleri fethetti. Bunun yanı sıra
Avustralya’da
yaşayan,
Endonezya’da
Kur’an okuması ile 1983 yılında birinci olan
Maisarah Mawar da tilavet edenler arasındaydı.
Hafızlık yolculuğuna 2009 yılında başlayan Selda Malkoç’un programda yaptığı konuşma duygulu anlar yaşattı. Konuşmasına
eşi Ercan Malkoç’a, hocası Zeynep Sertel’e
ve kendi ailesine bu kutsal yolculukta verdikleri destek için teşekkür ederek başlayan
Malkoç, hafızlık yolculuğunun meşakkatli bir
yolculuk olduğunu, fakat niyet doğru tutulduğu takdirde ilahî yardımın bu yolculukta eksik
olmayacağını belirtti. Aslında hafızlık yükümlülüğünün şimdi başladığını, asıl imtihanın
ezberlenen ilahî kelamı hayata tatbik etmek
olduğunu vurgulayan Malkoç, uzak diyarlarda
hafız sayısının artmasını temenni etti.
Avustralya’da ikincisi gerçekleşen hafızlık merasimi, katılımcılara Kur’ân-ı Kerîm mealinin hediye edilmesi ile sona erdi. Program
sonrası gecenin güzelliğinden etkilenen katılımcılar, hafızlık derslerine başlama isteklerini
dile getirdiler.
İsmail Çakır
Avustralya’dan gelen misafirler, Ruhr-A
Bölge Başkanlığını ve çevre cemiyetleri ziyaret ettikten sonra Bergkamen Dârü’l-erkam
Camii’ne gelerek, ilgililerden bilgi alıp cemaatle sohbet ettiler. Gençlik Teşkilatı Başkanı Ali
Arabacı, binlerce kilometre uzaklıktan gelerek
Bergkamen’daki kardeşlerle buluşmanın ve
bu buluşmanın selamını tekrar uzaklara götürmenin sevincini yaşadığını belirtti. Gösterilen yakın ilgiden memnuniyet duyan Arabacı,
yapılan hizmetleri takdir ederek, Kanada ve
Avusturalya’da dört adet okul kurduklarını kaydederek, bu hizmetlerin sıkı bir disiplin anlayışıyla yapılması gerektiğini ifade etti.
Ruhr-A Bölge Başkanı Özcan Kuri, çok
uzaklardan gelen misafirlerin kendilerine şeref verdiklerini ve yapılan bilgi alışverişinin çok
verimli olduğunu ifade etti. IGMG’nin dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri
olduğunu, bu kıtalar arası ziyaretin bunun bir
göstergesi olduğunu ifade eden Kuri, ev sahibi
Bergkamen’in ilgililerine de teşekkür etti.
Dârü’l-erkam Camii İmam Hatibi Salih Özbay misafirlere hitabında, “Değerli kardeşlerimizin kıtalar ötesinden gelmesiyle şu an İslam
kardeşliğinin en güzel örneklerinden birini yaşıyoruz. Bu kardeşlik samimiyetinin ve hizmet
heyecanının artarak devam etmesini temenni
ediyorum.” ifadelerinde bulundu. 80 dönüm
arazi üzerinde 1200 kişilik okul kurulduğunu
anlatan misafirler, Avusturalya’da 160 bin Türk
ve 7 caminin olduğunu belirterek durum değerlendirmesi de yaptılar.
“Önden Gidenler” anılıyor
İrşad çalışmaları kapsamında başlatılan
“Önden Gidenler” programları şubelerde gerçekleştiriliyor.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Bosna Hersek eski Cumhurbaşkanı Merhum Aliya İzzetbegoviç, MalcomX, Mehmed Zahid Kotku,
Mahmud Sami Ramazanoğlu, Muhammed
Hamidullah gibi İslam büyüklerinin anlatıldığı
ve anıldığı “Önden Gidenler” programları cemaatin büyük ilgi ve takdirini topluyor.
Bremen Fatih Camiinde gerçekleşen
programda Bölge Başkanı Zeki Başaran, bu
büyük İslam önderleri hakkında bir konuşma
yaparken, İranlı Kari Ali Ramazani’nin Kur’an
tilaveti programdaki manevi havayı zirveye
taşıdı. Program çercevesinde yapılan hatimler bu değerli isimlerin ruhuna hediye edildi.
Kuzey Ruhr Bölgesi Osnabrück Merkez Camii’ndeki programda misafir hatipler olarak Avusturya’dan Necati Sezgin,
Danimarka’dan Fatih Aksay ve Kuzey Ruhr
Bölge Başkanı Ufuk Ulun, Bölge İrşad Başkanı Osman Arslantürk yer aldı. Ufuk Ulun
okuduğu şiirlerle, Necati Sezgin de o güzel
tilavetiyle okuduğu Kur’ân-ı Kerîm ve ilahiler-
le programa güzellik kattı. IGMG Genel Merkez Hatibi Fatih Aksay, Peygamberimiz’den
(s.a.v.) “Bir kimse ahirete irtihal ettiği zaman,
onu bir grup Müslüman hayırla yad ederse, Allah Teâlâ onun bir kısım günahlarını af
eder.” hadisini nakletti. Aksay, Necip Fazıl
Kısakürek’in bir şiiriyle geçmişleri hayırla yad
ederek konuşmasını sonlandırdı.
Hannover Ayasofya Camiinde gerçekleşen programda da Hannover Bölge Başkanı
H. Davut Toklu ve Şube Başkanı Ayhan Aydın
yapmış olduğu konuşmalarda, önden gidenleri saygıyla yadederken, ahde vefayı sevgili
Peygamberimiz’den misaller vererek anlattı.
Program okunan Kur’ân-ı Kerîmler, ilahilerle
davam etti. Buradaki programda cami cematinden vefat edenler de anıldı.
Hollanda’da ise Schiedam İslam Merkezi ve Zafer Gençlik’in ortaklaşa tertip ettiği
programa, İlahiyatçı-eğitimci ve Millî Görüş
eski Genel Başkanvekili Dr. Yusuf Işık konuşmacı olarak katıldı. Program, Zafer ve Birlik
Gençlik Teşkilatlarının tarafından günler öncesinden başlatılan 1000 Hatim Projesinin
duası ile son buldu.
12  |
Hayatın İçinden
camia | 08 Mart 2013
Sorumluluk
Bilinci
İlhan Bilgü
Ayetlerin de işaret ettiği gibi Müslüman olarak sorumluluk bilincimiz, sonumuzun hüsran ya da mükâfat ile
neticelenmesine yol açacaktır. Seçim
ve tercih bizim elimizdedir. Ancak, her
tercihin ve seçimin de bir hesabı olacaktır. Tercihimizi hesabını rahatlıkla
verebileceğimiz şekilde yaparsak işte o
zaman Allah’ın izni ile kurtuluşa erenlerden olabiliriz.
İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en
önemli özelliklerden birisi sorumluluk yüklenmesi ve yüklendiği bu sorumluğun da
gereğini yerine getirmesidir. O hâlde insanın
sorumluluğu dediğimizde ne anlayacağız
sorusu burada gündeme gelecektir. Bu sorunun cevabı ise üç ana kategoride incelenebilir ki, ilk kategori aslında diğerlerini de
kuşatan bir kategoridir. İnsanın Allah’a karşı
olan sorumluluğu, diğer insanlarla varlıklara
karşı olan sorumluluğu ve kendisine karşı
olan sorumluluğu gibi üç başlıkta incelenebilen bu kategoriler de gösteriyor ki, sorumluluk insanoğlunun vazgeçemeyeceği görevleri
ile ilgili yükümlülüklerini hatırlatmaktadır.
Allah’a karşı sorumluluk, her şeyden
önce insanların yaratılış gayesi olan kulluğun
gereği gibi yerine getirilmesi demektir ki, bu
aynı zamanda, diğer insanlara, tabiata ve
Buhârî ve Müslim’in rivayet ettikleri meşhayvanlara karşı sorumlulukları da içermekhur bir hadis vardır. “Dikkat edin! Hepiniz çotedir. İnsanın kendisine karşı olan sorumlubansınız ve hepiniz sorumluluğu altında buluğu ise, yine yüklendiği bu kulluk görevini
lunanlardan mesulsünüz.’’ (Buhârî, Ahkâm,
bizzat kendi nefsine hatırlatarak yerine ge1; Müslim, İmâre, 20) şeklindeki bu hadis
tirmesidir. Görülüyor ki, insanın her türlü soen başta bu toplumsal sorumluluğa işaret
rumluluğu her zaman “kul olma” sorumluluğu
etmektedir. Her ne kadar hadisin orijinal metile doğrudan bağlantılıdır.
ninde geçen kelimeler (râ’in ve raiyyet) çoban
Şu halde, günümüzün moda tabiri ile
ve çobanın sorumlu oldukları şeklinde söy“toplumsal sorumluluk” da insanın yükümlenmiş olsa da bu kelimeler aslında sorumlulenmesi gereken sorumlulukların başında
luk sahibi ve sorumlu olunan şeyler anlamlagelmektedir. Avrupa’da yaşayan Müslümanrındadır ki, raiyyet daha sonraları bir devletin
lar olarak ise bizin için toplumsal sorumluluk,
yurttaşları anlamında da kullanıla gelmiştir.
birkaç başlıkta incelenebilir. Her şeyden önce
Hadis, bize burada,
sahih bir İslam inancına sahip olarak, ge- “İnsanlar, her hangi bir imti- sorumluluk bilincinin
lecek nesillere İslam’ı
handan geçirilmeden, sadece önemini hatırlatmaktadır.
aktarmak, bu süreçte
İnsanın sorumlucemaat olma bilinci ile iman ettik demeleriyle bırakıhareket ederek İslam
lıvereceklerini mi sandılar?” luğunu yüklenip yerine getirip getirmemetoplumuna aidiyetimisi aslında bir imtihan sürecidir de. Kur’ân-ı
zi öne çıkarmak gerekmektedir. İçinde bulunKerîm, insanların sadece inanıp inanmaduğumuz toplumların karşılaştıkları toplummakla değil aynı zamanda başka şeyler ile
sal sorunlara ilgisiz kalmayıp İslami birikim
de imtihan edileceğini bildirir: “İnsanlar, her
ve kimliğimiz ile bu toplumun geleceğine
hangi bir imtihandan geçirilmeden, sadece
katkıda bulunmak da bir başka başlık olarak
iman ettik demeleriyle bırakılıvereceklerini mi
değerlendirilebilir. Buradan hareketle, özelliksandılar?” mealindeki (Ankebût suresi, 29:2)
le, herhangi bir cemiyetimizde görevli olanbu ayet hayatın aynı zamanda bir imtihan
larımızın cemiyet prensiplerine bağlı kalarak,
alanı olduğunu, imtihanın da sorumlulukları
üstlendikleri görevi ihmal etmeden yerine gegereği gibi yerine getirmekle geçilebileceğitirmelerini de bu toplumsal sorumluluk içinde
ne işaret eder. Nisâ suresinin 36. ayeti ise
değerlendirmek mümkündür. Belki de bizim
Allah’a karşı sorumluluk ile diğer insanlara
için toplumsal sorumluluk böylece anlam kakarşı sorumluluğu beraberce zikreder ki, bir
zanmaktadır. Zira, herkes her işi yapmakla
Müslüman toplumun sosyal sorumluluklarını
değil, farklı işleri ve görevi uyumlu bir şekilde
hatırlatır: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir
yapmakla sorumluluk örneği sergileyebilir.
şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya,
yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak
komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin
altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini
beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi
sevmez.’’ (Nisâ suresi, 4:36)
İnsan sorumluluğunun gereklerini yerine
getirmez ise, bundan dolayı mesul olacak,
hesaba çekilecektir. Ayrıca sorumluluğu yerine getirmemek insanı, diğer insanların haklarını ihlal etmeye ve çok bilmişlik hastalığına
yakalanmaya yol açar. Nitekim Allah Teâlâ
Kur’ân-ı Kerîm’de insanın, kendisine yüklenen emaneti yüklenmesi meselesine işarette
bulunurken bu sorumluluğu yerine getirmemesi durumda zalûm ve cehûl hâle geleceğini bildirmektedir. “O gerçekten çok zâlim ve
çok câhildir.” (Ahzâb suresi, 33:72) şeklinde
meali verilen ilgili ayette geçen zalûm kelimesini, müfessir Hamdi Yazır, çok zâlim, zulme
haksızlığa çok yatkın, Allah’ın ve Allah’ın
kullarının haklarını yüklendiği halde, gerektiği gibi ifa etmeyip kendine yazık eden anlamında açıklarken, cehûl kelimesini de, iddiası
gibi âlim değil, aksine çok cahil, çünkü akıbetinin nasıl olacağını bilmeyen, onun için de
zulmeden şeklinde açıklamaktadır.
Ayetlerin de işaret ettiği gibi Müslüman
olarak sorumluluk bilincimiz, sonumuzun
hüsran ya da mükâfat ile neticelenmesine yol
açacaktır. Seçim ve tercih bizim elimizdedir.
Ancak, her tercihin ve seçimin de bir hesabı
olacaktır. Tercihimizi hesabını rahatlıkla verebileceğimiz şekilde yaparsak işte o zaman
Allah’ın izni ile kurtuluşa erenlerden olabiliriz.
Peygamberler dini öğretmekle
sorumlu tutulmuştur
İnsanoğlu, sadece aklını kullanarak bütün
faziletlere erişmeye muktedir bir varlık değildir. Nefs, menfaat, arzu, şer, hırs, kıskançlık,
dünyevi istekler gibi unsurlar onun doğruyu
bulmasında yanıltıcı faktörlerdir. Bundan dolayı, kendilerini onlardan daha iyi bilen yaratıcının rızasına ulaştıracak amelleri, en doğru
toplum düzenini, iyi ve kötünün gerçekte ne
olduğunu bildiren ve yaratıcı tarafından seçilip görevlendirilen peygamberler, insanoğluna rehber olarak gönderilmişledir.
Peygamberler, yaratıcının merhamet
göstergesi olarak da kabul edilebilir. Onlar
sayesinde, insanoğlu aklın ve felsefenin zaman zaman yanıltıcı ışığından kurtulmuş, en
doğru bilgiye hiç bir zahmete katlanmadan
ulaşmışlardır. Bu yönüyle de insanoğlunun
“Allah bizlere takip edilecek yolu göstermedi”
tarzındaki mazeret kapılarını da kapanmıştır.
Kur’an bu gerçeği şöyle ifade eder: “Biz pey-
rine gönderileni açıklayasın ve düşünüp ibret
gamberleri (rahmet) müjdecileri ve (azap) haalsınlar diye sana da, bu Kur’an’ı indirdik.”
bercileri olarak gönderdik ki; peygamberler(Nahl suresi, 16:44) Bu yönüyle baktığımızda
den sonra insanların Allah’a karşı (özür diye
her peygamber birer öğretmendir. Nitekim
ileri sürebilecekleri) bahaneleri olmasın. Allah
Peygamber Efendimiazizdir ve hükmün(s.a.v.) yaşamında
de hikmet sahibidir.”
“Allah beni zorlaştırıcı, sıkıntı zin
da bunun en bariz ör(Nisâ suresi, 4:165)
“Biz peygamber gön- verici, yanıltıcı ve şaşırtıcı ola- neklerini görürüz. O,
dermedikçe kimseye rak göndermedi. Lakin beni devlet başkanı, hakim,
azap etmeyiz.” (İsrâ
muallim (öğretici, eğitici) ve komutan, imam, hatip,
vâiz, eş, baba, dede
suresi, 17:15)
Bu bakımdan kolaylaştırıcı olarak gönderdi.” gibi vasıfları yanında
özel bir muallim idi.
peygamberlerin
asıl
Zira Yüce Kur’an’ın “Kitabı ve hikmeti öğreten
fonksiyonları ve sorumluluklarını dini açıklama,
bir elçi” (Bakara suresi, 2:129) diye tanıttığı
anlaşılır kılma, şüpheleri izale etmedir. Bu soResûlû Ekrem’in, farklı zaman ve mekanlarrumluluk kendilerine Kur’ân’da da belirtildiği
da “Allah beni zorlaştırıcı, sıkıntı verici, yanıltıüzere Allah tarafından verilmiştir: “Biz kime
cı ve şaşırtıcı olarak göndermedi. Lakin beni
bir Resûl göndermişsek, onu ancak kavminin
muallim (öğretici, eğitici) ve kolaylaştırıcı olarak
diliyle göndermişizdir. Ta ki onlara açıklasın…”
gönderdi” (Müslim, Talâk 29) buyurduğu bilinir.
(İbrahim suresi, 14:24) “…İnsanlara, kendile-
Bir gün evinden çıkıp mescide giren
Resûlullah (s.a.v.), orada halka olmuş iki
gruptan birisinde Kur’an okunup dua edildiğini, diğerinde ise ilim öğrenildiğini ve ilim
öğretildiğini görür. Resûlullah (s.a.v.), “Her
biri hayır üzeredir. Şunlar Kur’an okuyorlar ve
Allah’a dua ediyorlar; Allah dilerse onlara verir, dilerse vermez. Bunlar da ilim öğreniyorlar
ve ilim öğretiyorlar. Ancak ben bir muallim
(öğretmen / eğitimci) olarak gönderildim”
buyurmuştur. (Dârimî, Mukaddime 32; İbn
Mâce, Mukaddime 17).
Tüm peygamberler ve Peygamberimiz
(s.a.v.) bu sorumluluklarıyla, Allah’tan gelen
vahyi direkt iletmekten ziyade onu yaşayarak
bir aksiyon haline getirmişler ve dinin yaşanabilirliğini göstermişlerdir. Dolayısıyla da
sünnet bizim dini anlama, yaşama ve yaşatmadaki Kur’an’dan sonraki en önemli ikinci
kaynağımız olmuştur.
Hayatın İçinden
camia | 08 Mart 2013
Fıkıh Kösesi
M. Hulusi Ünye
Âdâb-ı Muâseret
Sebahat Özcan
Aile içinde eşlerin cinsiyetlerine göre bir görev ayrımına gitmeleri dinen
zorunlu mudur?
Fıkhî olarak aile içinde erkeklerin görevleri şunlardır, kadınların görevleri bunlardır,
anlamında kesin çizgilerle bir görev dağılımı söz konusu değildir. Ancak Nisâ
suresinde1 işaret edildiği vechile, kadınların ihtimamla korunup gözetilmesinden
erkekler sorumlu tutulmuştur, bu nedenle onların bedenen ağır ve yorucu mükellefiyetlerden korunması gerekliliği mühimdir. Yine ayetten hareketle kadın ve
erkek farklı alanlarda üstün yeteneklerle donatılmışlardır; aile içerisinde de bu
yeteneklerini en verimli şekilde kullanabilecekleri rolleri üstlenerek, birbirlerine göz
aydınlığı eşler olmak durumundadırlar. Bunun haricinde karı-kocanın her birisi sahibi oldukları evin eş başkanlarıdır. Atacakları her adımı “Onların işleri, aralarında
danışma (istişare) iledir” âyetinde hakikatini bulan “danışma” ile atar, birbirleriyle
istişare ederek, fikirlerine saygı duyarlar.
Bu bağlamda aile içi fikir farklılıkları nasıl değerlendirilmelidir?
Eşlerin yetişkin olmaları hasebiyle mutlaka kendilerine ait bir muhakeme güçleri
vardır. Bilgileri, görgüleri ve buna dayalı olarak fikir sahibi olmaları kaçınılmazdır.
Elbette uyumlu bir aile olmak için eşlerin azami ortak noktalarının olması elzemdir.
Ancak her noktada birinin diğerini tasdik etmediği noktalar olabilir. Eşler arasındaki ihtilaf, itikadi konularda, ibadetlerin edasında, haram ve helal sınırlarında,
kısaca “Şeair-i İslam” dediğimiz hususlarda zıt kanaatlere sahip olmaya kadar
varmadığı sürece dinen mahzur teşkil etmez. Eşlerin farklı zevklere, düşüncelere,
hayat bakışına sahip olmaları, onlar için bir zenginlik olarak algılanmalı, dinî esaslar etrafında birleşen çiftler, birbirlerini tekdüzeleştirmek gayretinde olmamalıdır.
Bunun yanı sıra Kitap ve Sünnet’le tesbit edilmiş hususlara uyulması konusunda
eşler birbirlerini uyarmalıdır. Bu durumda ölçü bellidir; dinin temel kaynaklarında
kesince belirtilen bir hususa, kadın ya da erkek farketmeden tüm Müslümanlar
uymalıdır. Bu durumda şahsi fikirlerdeki mutabakattan ziyade dinî esaslardaki fikirbirliği esastır. İslam’ın temel prensipleri, kadına ya da erkeğe göre değişiklik arz
eden prensipler değildir; örneğin iffetli olmak, sadece kadının görevi değil, erkeğin de dinî yükümlülüğüdür. Zira İslam’ın temel prensipleri Allah (c.c.) tarafından
belirlenir, kullar tarafından değil. Bunun yanında günlük yaşamın ufak ayrıntıları
konusunda tabi ki ihtilaf hasıl olabilir, sınırı Allah (c.c.) tarafından çizilmeyen her
kural, eşler arasında sorgulanabilir ve tartışılabilir.
Eşler arasındaki huzursuzluk neticesinde boşanma bazen sosyal bir tabu
olarak algılanabiliyor. Bu duruma karşı Kur’anî duruş nasıldır?
Soruda sorulduğu gibi, karı-koca arasında huzur kalmamış, geçimsizlik devam
ediyor ve bütün sulh yolları sona ermişse, eşler Allah’ın sevmediği bir helal olan
ayrılma, yani boşanma yoluna gidebilirler. Burdaki temel husus “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir.”2 ayetine
uygun davranmaktır ki, bu ayet hem beraberliğin, hem de boşanmanın “güzellikle, hoşlukla” gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çeker. Boşanmalarda hakim
huzurunda yapılacak muhakemeden sonra ortaya çıkacak karara göre hareket
edilir. Boşanan kadın iddeti müdddetince kocasının göstereceği yerde kalabilir. Bu süre içinde kadının nafakası kocası tarafından ödenir. Mihir peşin olarak
ödenmemişse koca tarafından ödenir. Her iki tarafın da ayrılmak üzere müracaat
yapma hakları vardır.
Eşlerin Müslümanlara hizmet ederken ailelerini ihmal etmeleri mümkün müdür?
Eşlerin birbirlerini ne amaçla olursa olsun ihmal etmeleri tasvip edilemez. İslam’da
kişinin kendisini sadece ibadete adaması, ailesini ihmal etmesi hoş karşılanmaz.
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), zaman zaman ibadete düşkünlüğü sebebiyle eşlerini ihmal eden sahabelerin hanımlarının şikayetlerini dinlemiş ve kocalarını böyle yapmamaları hususunda uyarmıştır. Onlara dini kendisinin tebliğ ettiğini, ibadet de yaptığını, evlendiğini, çocuklarının da olduğunu, kendisinin ailesine
karşı en hayırlı insan olduğunu bir çok defa dile getirmiş ve “İşlerin en hayırlısı orta
olanıdır.”3 buyurmuştur.
1
Nisa: 4:34
Bakara, 2:229
3
İbn Abbas (ra)’dan, Merfu olarak, Deylemî
2
| 13
Cemiyette kadın-erkek ilişkileri
İnsanlar arasındaki ilişkilerde farklı ölçüler mevcuttur. Evlatlarımıza, işverenimize, iş arkadaşlarımıza ve eşlerimize karşı olan davranışlarımız birbirlerinden
farklılık arz eder, her ilişkinin farklı boyutları vardır. Bu yazıda sosyal ilişkilerde
kadın-erkek münasebetlerine değineceğiz.
İslam’ın temel prensiplerinden biri ifrat ve tefritten uzaklaşıp, mutedil yolu
takip etmektir. Kadın-erkek ilişkilerinin ifrat boyutu, belki modern hayatın en
bariz handikapı olan laubalilik ve ciddiyetsizliktir. Tefrit boyutu ise, karşı cinsi
görmezden gelmek, hatta onlardan adeta kaçarcasına yüz çevirmektir.
Kadın-erkek ilişkilerini Asr-ı Saadet’ten örneklerle izah edecek olursak;
mümin kadınların sık sık Efendimiz’in huzuruna çıkıp, ona hallerini arzettiklerini, ondan nasihat istediklerini ve tebliğ faaliyetinde çok önemli rol oynayarak, eğitim ve öğretime katkılarda bulunduklarını görürüz. Efendimiz (s.a.v.),
kadınlara ihtiram gösterirdi. Nitekim Hatice validemizin (r.a.) vefatından sonra
ne zaman Hz. Hatice’nin bir arkadaşına rastlasa, ona hürmeten hırkasını yere
serer, oturmasını rica eder ve onunla muhabbet ederdi. Yine Hz. Aişe’nin (r.a.),
Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra kadın ve erkeklere ders vermesi kadının
İslam’da sosyal bir birey olarak haiz bulunduğu yeri ifade etmek adına güzel bir
örnektir. Dinimizde kadın, sadece aile içi sorumluluklarını yerine getiren “anne”
sıfatıyla değil, sosyal sorumluluklar üstlenen, toplumun sorunlarına deva olacak çözümler üretip bunları uygulamaya koyan bir birey konumundadır. Hz.
Hatice’nin ticaretle uğraşması, Hz. Safiye’nin diğer Müslüman kadınlarla birlikte
müşriklere karşı mücadelelerde aktif rol oynaması kadının İslami algıdaki bu
mühim pozisyonunu hatırlatan diğer örnekler olarak sıralanabilir.
Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber hanımlarına hitap ile kadın ve erkekler arasındaki konuşma adabının şöyle talim edilmesini buyurur: “Sözü yumuşak (ve tatlı
bir eda ile) söylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse tamah etmesin; güzel (şüpheden uzak bir biçimde) söz söyleyin.” (Ahzâb suresi, 33:32) Demek ki,
kadın-erkek arasındaki konuşma adabının ana prensibi ağırbaşlılıktır. Burdaki
ağırbaşlılıktan kasıt, aşırı samimiyet ya da sesin tamamen gizlenmesi değildir;
münasebetlerde esas olan dengeyi tutturmaktır. Ağırbaşlılıktan kasıt müminlerin kendilerine yakışır doğallıkta ve birbirlerine kardeşlik mesafesinde davranmalarıdır. Bunu mümkün ve daha kolay kılmak için en önemli etmenlerden
biri de davranışlara dikkat etmenin yanında kadın ve erkeğin dışarda giyindiği
kıyafetlere ehemmiyet göstermeleridir. Tesettürü maksadıyla yerine getirenler,
tesettürün sosyal ilişkileri düzenleyen sınırların varlığını görsellikleriyle ifade etmeyi amaçlarlar. Bu husus, kadın-erkek arasında gözetilmesi gerektiği gibi,
kadın-kadın ilişkilerinde de dikkat edilmesi gereken bir boyuta sahiptir. Tesettür,
müminlerin sadece karşı cinslerine karşı gözetmeleri gereken bir mevzudan
öte, hemcinslerinin yanında da ifa edilmesi ile farklı bir anlam kazanır. Kadınlar,
erkeklere karşı görsel olarak muhafaza etmek zorunda oldukları sınırların yanında, kendi hemcinsleri arasında da bazı sınırları korumak durumundadırlar
ve bu sınırlar sadece kıyafet ile sınırlı değildir. Bir mümin konuşmasından, oturup kalmasına değin her türlü hâl, hareket ve tavırlarına sadece karşı cinslerin
yanında değil kendi hemcinsleri arasında da dikkat etmelidir. Sadece kadınlar
ya da sadece erkekler var diyerek argo ve küfürlü konuşmalarda bulunmak,
laubali hareketler yapmak bir mümine yakışmaz.
İslami ahlak, kadın ve erkeğe kişilik kazandırır. Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet
ışığında ahlaklanmış insanlar, ibadetlerin kazandırdığı nefis terbiyesi ve şahsi
eğitimin yanında, cemiyet ve tüm insanlığa fayda sağlamak gayretinde olmalıdır. Kadın ya da erkek tüm müminler, kendilerini ve gelecek nesli yetiştirmek
gayreti sebebiyle cemiyet içerisinde sorumluluk alırlar. Büyük ve küçüklere örnek şahsiyetler olarak, yılmaz bir azimle cemiyetin hayrı için değişik faaliyetlerde bulunmak, insanın şahsi tekamülü için çok etkili olabilir.
Dolayısıyla her mümin varlığı ile taşıdığı önemin bilincinde olarak hem kendine, hem de başkalarına fayda sağlama gayretinde olmalıdır. Kadın ya da erkek farketmeksizin her mümin, sosyal hayatta taşıyabildiği ve faydalı olabildiği
kadar aktif olmalı. Rabbimiz her insanı farklı özelliklerle donatmıştır; dolayısıyla
her insanın ayrı yetenek ve becerileri vardır. Bu yetenek ve becerilerimizi başka insanlarla kurduğumuz ilişkilerimiz esnasında, keşfetmeli; farkına vardığımız
yeteneklerimizi toplum yararına kullanmalıyız. Özellikle mümin kadınlar, günümüzde giderek artan eğitim imkânlarından sonuna kadar faydalanmalı, mümin
sıfatlarının yanına “bilgili, eğitimli” gibi hususiyetler ekleyerek içinde bulundukları
toplumun zenginleşmesi adına insiyatif alabilecek kapasiteye ulaşmalıdırlar.
14  |
Camilerimiz
camia | 08 Mart 2013
Ruhr-A Bölgesinde bir ilk:
Hamm Hövel
Mevlana Camii
Hikayesi 1976-77 yıllarında başlayan Hamm Hövel Mevlana
Camii, maden ocaklarında çalışan işçiler tarafından kurulmuştur ve şehrin ilk camii olma özelliğini taşır.
Hasan Oda • Hayati Bozacı
• Zeynep Gencer • Rahime Söylemez
Maden ocağı çalışanlarını barındırmak
için inşa edilen ve Almanca’da “Heim” (Türkçe “Yurt”) denilen yerin bir bölümü cami için
kiralanır. Müslümanların ibadet etme ihtiyaçlarını karşılamak için mescit hizmeti gören
bu yerde maden işçileri iş dönüşünde veya
işe giderken ibadetlerini ifa ederler.
Ancak burası sırf
maden işçilerine
hizmet sunmamış, tüm bunların
yanı sıra camide
işçi çocuklarına
din eğitimi de verilmiştir. Nitekim
cemaat
çoğalıp
talep artınca, caminin yan kısmının
da alınmasına karar verilir; böylelikle
Hammer Str. 193
adresinde
bulunan
binanın bir kısmı cami olarak faaliyete geçer.
İlerleyen zaman içerisinde maalesef cemaat arasında fikir ayrılıkları ortaya çıkar.
Farklı bir fikri savunan cemaatin bir kısmı,
eskiden “Heim” olarak bilinen binaya yerleşir ve burada DİTİB’e bağlı bir cami kurarlar.
Diğer cemaat ise Millî Görüş istikametinde
böylelikle Ruhr-A Bölgesinde bir ilk yaşanarak o dönemlerde maddi yetersizlik nedeniyle kiralanan camilerden sonra ilk defa cami
için bir bina satın alınmış olur. Caminin satın
alınmasıyla gerçekten büyük bir başarı ve öz
güven sağlanmıştır.
O zamandan günümüze kadar cami değişik inşaat çalışmaları ile birçok kez değiştirilir. En son şu anki görünümünü elde eden
cami
böylelikle
hizmete
daha
uygun hale getirilir. Eskiye dayanan cemaatler arasındaki
anlaşmazlıklar,
dönemin Cami
Başkanı olan
İsmail Bozacı tarafından
sonlandırılır.
Böylelikle her
iki
cemaat
ortak faaliyetlerde bulunma imkanına
kavuşurlar. Beraber iftarlar açılır, bayram ve
kermeslerde karşılıklı hediyeleşmeler düzenlenir. Bütün bunların yanı sıra diğer dinler ve
belediye ile diyaloğa geçilir.
Hamm Hövel Mevlana Camii şimdiki yerine, yani caminin kurucuları arasında yer
alan Celaleddin Köse’nin satılığa çıkardığı
eve 1987’de taşınmıştır. Bu ev satılığa çıka-
1987 yılında Millî Görüş cemaati Hammerstr. 128 adresinde bir
yer satın alır ve böylelikle Ruhr-A Bölgesinde bir ilk yaşanarak
o dönemlerde maddi yetersizlik nedeniyle kiralanan camilerden
sonra ilk defa cami için bir bina satın alınmış olur.
ilerler ve Necmettin Erbakan’ın önderliğini
yaptığı fikre sarılırlar. Hamm Hövel Mevlana
Camii’nin hikayesini bizlere anlatan ağabeyin deyimiyle iki caminin arasında yalnızca
“Berlin duvarı”na benzeyen bir duvar vardır.
Her iki cami de üyeleri ve cemaatleri sayesinde ayakta kalır ve hizmet etmeye devam
eder. 1987 yılında Millî Görüş cemaati Hammerstr. 128 adresinde bir yer satın alır ve
rılınca Hamm Hövel cemaati bu evi almayı
uygun görür. Cemaatte aktif hizmetlerde
bulunan ve caminin yönetiminde bulunan
Nuri Çaktı, Habib Silme, Celaleddin Köse,
İsa Kement, Osman Oda, İsmail Bozacı gibi
isimlerin girişimleriyle caminin mülkiyeti 210
bin marka satın alınır. Cemaatin gayretli çalışmaları neticesinde her hangi bir bankadan
kredi alınmaz, cemaat kendi birikimleriyle
camiyi peşin olarak satın alır.
Caminin ilk başkanı
Mehmet Taşkıran’dan
sonra İslam Bozacı’nın
başkanlığa
gelişine
kadar birçok kişinin
yönetimde emeği geçer. Örneğin Hüseyin
Torun bir yönetim toplantısında cami başkanı
ilan edilir ama kendisinin bundan birkaç hafta
sonra haberi olur. Bu
durum cemaat içerisinde hâlâ tebessümle
hatırlanacak bir hatıra
olarak kalır. Zaman ilerledikçe cami yönetimi düzene girer ve faaliyetler hız kesmeden devam eder.
90’lı yıllarda camiye başkanlık eden
İslam Bozacı görevini sonradan Osman
Oda’ya devreder. Sonrasında İsmail Bozacı başkanlığa seçilir ve bu görevini 14 sene
sürdürür. Bu zaman içerisinde iki sene ara
verir ve akabinde görevini dört sene devam
ettirir. 2006’dan bu yana cami başkanlığı görevini yürüten Hayati Bozacı ise, Almanya’ya
turist olarak gelir; ancak evlenip Almanya’da
kalmaya karar verir.
Cami Başkanı Bozacı geçen yıllardaki
çalışmalarını
şöyle anlatıyor:
“Cami başkanlığına geldiğimde cami üyesi
sayısı 92’lerde
idi. Şimdi ise bu
sayı 122’lerde.
Cuma
günleri
kalabalık olduğu
için bazen cami
yetersiz kalıyor,
Cuma
cemaati
100 kişiyi geçiyor. Üye sayısına
açıkçası
önem
vermedik. Eğitim
ve caminin durumu daha çok ön
planda oldu bu son
dönemde. Her dö-
nem farklı bir uğraş ve farklı bir mesafe
katedildi. İlk yönetim bu binayı satın almak
ve ibadet edilebilir hale getirmekle görevlendirilmişler. Daha sonraki başkanlar kalorifer
döşetmişler ve eğitim için mekan oluşturmaya başlamışlar. Biz ise camiyi son haline
getirdik; cami genişledi. Dört sınıfın yanına
üç sınıf daha ekledik ve böylelikle caminin
genel havasına bir katkıda bulunduk. Şu son
dönemlerde inşaatın dışında eğitime çok
ağırlık verdik. Ayriyeten iki sınıf da Gençlik
Teşkilatı için yapıldı. Şu an toplam kayıtlı 85
talebemiz var ve imamımızın dışında beş
tane eğitimci görev
almakta.”
Bozacı, camide
yürütülen eğitim ve
gençlik faaliyetleri
ve Kadınlar Teşkilatının çalışmaları
hakkında da şöyle bilgiler veriyor:
“Gençliğimiz aktif
ve son yıllarda
sabit bir sayıyla çalışmalarına
devam etmekte.
Pazar sabahları
sabah namazından sonra kahvaltının yanı sıra,
haftalık dersler
ve sosyal faalim Kavis
yetlere yer veMerhum Ekre
riliyor. Kadınlar
Teşkilatı ise yıllardan beri çalışmaları
nef is
““Her
Her nef is
mutlaka ölümü
mutlaka ölümü
tadacaktır.”
tadacaktır.”
„„Jede Seele
Jede Seele
camia | 08 Mart 2013
Camilerimiz
| 15
wird den Tod
wird den Tod
erfahren.“
erfahren.“
(Sure Anbiya, [21:35])
(Sure Anbiya, [21:35])
En
En acılı
acılı
gününüzde
gününüzde
yanınızdayız.
yanınızdayız.
Beistand,
Beistand,
wenn
wenn er
er am
am
nötigsten ist.
1995 yılındaki bölge cemiyet başkanları toplantısı
ve aktif yönetimiyle her birime örnek olmuş
ve camimize maddi yardımlarını esirgememiştir. Biz sadece cami faaliyetlerinde kalmayıp sosyal alanlarda da aktif durumdayız.
Örneğin Alman komşularımız ile aramız çok
iyi. Onları Ramazan’da iftara davet ediyoruz.
Böylelikle güzel sohbet ortamları oluşuyor.
Yılda üç kez düzenlediğimiz kermeslere geliyorlar. Aynı şekilde yine Türk mutfağına özel
olan güzel yemekler eşliğinde muhabbet
ortamları oluşturuyoruz. Bu ilişkinin böyle
devam etmesi için bazı tedbirler de almıyor
değiliz. Onlara rahatsızlık vermemek için
akşam ve yatsı namazlarından dağılırken
cemaate sessiz olmalarını özellikle hatırlatıyoruz. Bayram öncesi veya teravih zamanı
komşularımıza nezaketen bu durumu bildirir,
hoşgörü ile karşılamaları için onlara açıklama yaparız. Hamm Belediyesi’ni ise senede
bir iki kez davet eder, bizler de onları ziyaret
ederiz. Hasan Oda kardeşimiz bu alanda
camimizi temsil ediyor. Hamm’da tam olarak
18 resmî cami var. Ama şunu söyleyebilirim;
biz Millî Görüş olarak eğitime önem vermekteyiz. Bunu oluşturulan sınıf sayılarından ve
verilen eğitimden görebilirsiniz. Eğitimin sürekli ve verimli olabilmesi için eğitimcinin çok
sık değişmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Hem Hamm’da, hem de Ruhr-A’da en uzun
görev yapan cami hocası bizim şubemizde
görev yapmıştır; Hocamız Ekrem Kavis 1992
yılında göreve başlamış, tam 16 yıl kadar
uzun bir süre boyunca camimizin imamlığını
üstlenmiştir. Ekrem Kavis’in eşi Rukiye hanım
da Kadınlar Teşkilatı ile yakından ilgilenmiştir.
Camimize gelen hanım ve genç bayanlara
eğitim vermiştir. 2008’den bu yana ise imamımız Ziya Baykal hoca ve değerli hanımı
camimizde görevlidirler ve onlar da büyük bir
özenle çalışmalara katkıda bulunmaktadırlar.”
İslam
İslamToplumu
ToplumuMillî
MillîGörüş
Görüş
IGMG
IGMGCenaze
CenazeYardımlaşma
YardımlaşmaDerneği
Derneği
Boschstr.
Boschstr.61-65
61-65· ·D-50171
D-50171Kerpen
Kerpen
TT+49
2237
97930-22
|-33
·
+49 2237 97930-22 |-33 ·FF +49
+49 2237
2237 97930-30
97930-30
[email protected]
[email protected]
IGMG BestattungsIGMG
Bestattungshilfeverein
e. V.
hilfeverein e. V.
IGMG Cenaze Yardımlaşma Derneği
Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen
T +49 2237 97930-22 |-33 · F +49 2237 97930-30
[email protected]
16  |
Mercek Altında
camia | 08 Mart 2013
“Müslüman gencin
‘dünya ve ahiretini güzelleştirecek’
vizyonu büyük olmalı”
Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Fatma Gündüz
ile yapılan çalışmaları ve Avrupalı genç kızlarımızı konuştuk:
İlknur Küçük
Fatma hanım vekâleten yürüttüğünüz
Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanlığına
(KGT) Ekim ayından itibaren asil olarak
devam etmektesiniz. Öncelikle bu yeni
görevinizi tebrik ediyor, başarılar diliyoruz.
Başkanlık değişiminin yanı sıra yönetim
kadrosunda da değişiklikler yaşandı mı/
yaşanacak mı?
Güzel dileklerinizden ötürü teşekkür ediyorum. Elbette KGT yönetim kadrosunda bazı
değişiklikler yaşandı. Özel hayatlarındaki değişiklikler sebebiyle görevlerini başka kardeşlerimize devredenler ya da göreve ara verenler
oldu. Bazı kardeşlerimiz aynı bünyede başka
alanlarda görev aldılar. Değişiklikler oldu, bundan sonra da olacak, çünkü sistemin dinamik
olarak işleyebilmesi için yapılanmamızı sürekli
gözden geçiriyoruz. Örneğin, bütün birimlerin
orta vadede 5 yıllık, uzun vadede 10-15 yıllık hedeflerini, bölgesel ve şubesel çalışmaları
gözden geçiriyoruz. Bunun yanında Teşkilatlanma Birimininin raporlama sistemi üzerinde
çalışıyoruz. Sosyal hizmetlerin alanını geliştirmek istiyoruz. Bütün bu sistemin eksiksiz bir
şekilde işleyebilmesi için hizmet veren kardeşlerimiz açısından bir devir daim gerekliliği söz
konusu. Zaten 3 yılda bir Bölge KGT başkanlarının istişaresi yapılıyor. Uzun yıllar başkanlık
yapmış kardeşlerimizle istişarelerde bulunarak
bölgelerde yenilenmelere gidiliyor. Herhangi
bir kademede hizmet eden kardeşlerimizin
görevleri teşkilat içinde yenilikler, taze bir soluk
oluşsun diye değiştirilebiliyor.
KGT, gençlere yönelik pek çok başarılı
çalışmaya imza attı. Yapılması planlanan
yeni projelerden bahseder misiniz?
Bildiğiniz gibi daha önce Kadınlar Teşkilatının bir komisyonu olduğumuz için kendimize
ait birimlerimiz yoktu. 3 yıl önce KGT yeni yapılanmaya girdi ve şimdi 3 yıldan beri kadınlar
teskilatından ayrı bir yürütme kurulumuz var;
bu sebeple daha çok yapılanma üzerine, bölge ve şubelerdeki BYK ve ŞYK’ların tamamlanması üzerine çalıştık. KGT olarak ayrı bir
birim olmazdan evvel de gençlerin bir araya
gelerek sohbet edebilecekleri lokal çalışmalar
yapılıyordu, ya da genç kızlara yönelik belgesel, kısa film gibi projelerimiz oluyordu. Ama
şimdi genç kızlarımıza yönelik bütün çalışmalar, görevli birimlerin yönlendirmesi ve idaresi
altında düzenleniyor. Bu da çalışmalara ciddi
bir berraklık getiriyor.
Teşkilatlanma açısından alt birimleri de-
Teşkilatlarımıza önemli görev ve sorumğerlendirecek olursak KGT; şube, bölge ve
luluk düşmekte. Projelerinizi planlarken
merkezde ne gibi etkinlikler düzenler sorusuözellikle bu hususlara dikkat ettiğinizi yünu belki şöyle cevaplamam uygun olur:
rütülen çalışmalardan anlamak mümkün.
KGT’nin şube ayağında düzenli olarak
Bu konuda neler söylemek istersiniz?
gençlik buluşmaları düzenleniyor. Ayrıca şuBizim teşkilat olarak yaptığımız bütün
belerdeki gençlik grubu, her hafta buluşarak
çalışmalar zaten bunlara yönelik; idareceleriev sohbetleri düzenliyorlar. Ev sohbetlerine
mizden gençlerimize kadar din, dil ve kültür
büyük önem atfediyoruz; daha önce kışın ev
konularında onları geliştirecek eğitim çalışmasohbetlerinde bir yoğunluk yaşanırken biz bu
larını yürütüyoruz. Yatılı Eğitim Seminerlerinde
yoğunluğu bütün seneye yaymayı amaçladık.
bu üç boyut ele alınıyor; gençlik sohbetleriEv sohbetleri vesilesiyle iktisab edilen bilgi,
mizde bir yandan dinî konular anlatılırken,
sadece belli dönemlerle sınırlı kalmasın, bir
diğer yandan yerel dil ve ana dilin aynı anda
süreklilik arz etsin diye bütün sene bu sohgeliştirilmesi için çaba sarfediliyor. Bilhassa
betler istikrarla yürütülüyor.
hem yerel dil, hem de ana dil üzerine çalışBölge ayağında ise eğitim kursları, bilgi
malarımız var; bölgelerimizde bunun önemi
yarışmaları, kamplar, günübirlik seminerler,
ile ilgili seminerler sunuyoruz.
salon programları gibi çalışmalar yapılıyor. BilBurada tabi dikkat çeken başka bir huhassa Gençlik Eğitim Kursları (GEK) üzerinde
susu dile getirmek isterim. Teşkilat içinde faal
hassasiyetle duruyoruz. Şu anda bu kursları
olan gençlerimizin Türkçeleri diğer gençlere
her bölgeye yaymak için gayret sarfediyoruz.
nazaran daha iyi bir seviyede oluyor. En baBu kurslar idarecilerin eğitilmesi ve yetiştirilsitinden toplantı tutanaklarını tutmak, ev sohmesi anlamında çok faydalı. Ö n c e d e n
betlerinde Türkçeyi güzel bir biçimde kullanidarecilerin eğitim faaliyetleri
mak, yeni projeler
merkezde
düzenlenirken, artık Biz gençlerin kendi şahsiyetlerini içerisinde üretilen
merkez, bölgele- inşa ederken pergelin bir ucunu ken- fikirleri bu dilde
ifade etmek Türkre bu anlamda
di din, dil ve kültürlerine sabitleyip çenin gelişmesi için
gerekli
destek
diğer ayağıyla mümkün olduğunca önemli bir katkı suve motivasyonu
veriyor; böylece çok bilgi kazanmalarını istiyoruz. nuyor gençlere.
Ama biz sadebölgeler insiyatif
ce Türkçenin gelişmesini hedeflemekle kalalarak daha düzenli
mıyoruz; biz bir gencin yerel dile de hakim
bir sistem uygulamış oluyorlar.
olabilmesini istiyoruz ki, ürettiği fikirleri bu
Merkez ayağında daha çok yarışma prodilde aktarabilsin; yine gençler aynı şekilde
jeleri, şube ve bölgelerin faydalanabilmesi için
kendi kültürleri ile alakalı en ince ayrıntıları bile
gerekli “input”oluşturuluyor. KGT çalışmalarıbilmeli ki kendi kültürlerini başka bir kültürün
nın genel çerçevesi merkezde oluşturuluyor,
içinde nasıl yaşatabileceklerini öğrenebilsinyeni projeler ve fikirler hayata geçiriliyor.
ler. Bunlarla alakalı gençlere yönelik tarihî gezi
Bütün bu şube, bölge, merkez ayakları
çalışmalarımız var; Bosna, İspanya (Endülüs),
haricinde KGT olarak hiç eğitim almamış bir
Çanakkale gibi yakın ve uzak tarihimiz hakgence Temel Eğitim Kursu sunuyoruz. Belli bir
kında onları bilgilendirmeye çalışıyoruz. Biz
yaşa ulaşıp İslami temel bilgiye sahip olmayan
onların kendi şahsiyetlerini inşa ederken pergençler, bu Temel Eğitim Kursu’ndan faydagelin bir ucunu kendi din, dil ve kültürlerine
lanabiliyorlar. Ayrıca ortaöğretim ve lise yaşsabitleyip diğer ayağıyla mümkün olduğunlarındaki gençlerimize Hilal Kursu çalışması
ca çok bilgi kazanmalarını istiyoruz. Örneğin
kapsamında dersler sunuyoruz. Bütün bunlar
hukuk okuyorlarsa, kazandıkları bilgiyi kendi
eğitim çalışmalarımıza örnek olarak verilebilekültürel kazanımları ve dinî hassasiyetleri için
cek çalışmalar. Bunun dışında üniversitelilere
nasıl faydalı hale getirebilirler, bunun yollarını
yönelik çalışmalarımız yoğunlaştı. Onlar için
araştırmaya teşvik ediyoruz. .
de yatılı eğitim seminerleri, ihtisas gezileri UniBütün bunların yanısıra gençlerimize
Sohbet, Meslek Bilgilendirme Fuarları, günüumre ibadetini genç kafilelerle yapma fırsatı
birlik seminerler ve aktuel konuların ele alındığı
sunuyoruz. Bu çalışmayı bir gencin kendisini
paneller gibi çalışmalar yapıyoruz.
yeniden inşa edebilmesi için çok önemli buMüslümanların azınlıkta olduğu ülkeluyorum. Zira bu sayede gençlerimiz içlerine
lerde özellikle din, dil ve kültürün gelecek
dönüpkendilerini yeniden bulma fırsatı yakanesillere aktarılması bağlamında Gençlik
lıyorlar. Mübarek topraklarda uyguladığımız
abla-kardeş çalışmasında olduğu gibi gençlerimize kendilerine örnek alabilecekleri ablalarla tanışmalarını ve bölgelerine döndüklerinde
kendileriyle irtibatta kalıp, din, dil ve kültürlerine hakim olmaya teşvik edildikleri çalışmalara
katılmalarını sağlıyoruz.
Şubelerimizde gerçekleşen “Abla-kardeş”
çalışmaları bahsedilmesi gereken diğer faaliyetlerden. Üniversiteli ablalarla ortaöğretim
yaşındaki gençlerimiz birbirlerine abla-kardeş
olarak tayin ediliyorlar. Bu sayede gençlerin
okul, aile, teşkilat çalışması, arkadaş ortamı
ile ilgili destek ihtiyaçları ablaları tarafından
karşılanıyor; hem de ablalar gençlerimize
model teşkil ediyorlar. Bu çalışma büyük bir
açığı dolduruyor; zira biz gençlerimize uygun
modeller sunmazsak, gençlerimiz arayış içerisinde bocalamaya başlayabiliyorlar..
KGT projeleri tüm bölgelerde uygulanıyor mu? Sadece Almanya’ya özel çalışmalar var mı?
Az önce de bahsettiğim gibi, kendine
ait birimleri olan KGT’nin henüz 3 senelik bir
geçmişi var. Bazı bölgelerimiz henüz yapılanma süreci içinde bulunmaktalar. Biz KGT
çalışmalarının 34 bölgenin tamamında gerçekleşmesini, bölge ve şube yürütme kurulunun tam olarak faaliyete girmesini istiyoruz.
Tüm KGT Projeleri elbette bütün bölgeler için
geçerli, sadece Almanya için değil. Ama örneğin, Gençlik Eğitim Kursunu önce Almanya
içinde uyguladık, daha sonra Almanya dışında gerçekleştiriyoruz. Bir ülkede başlayan
çalışmalarımız, diğer bölgelere örnek teşkil
edebiliyor.
“Anne kız günü” gibi genç kızların yanı
sıra anneleri de kapsayan programlarınız
var. Programlarınıza anneleri de dahil etmenizin belli bir amacı var mı?
Bizim bu tarz çalışmalarla asıl hedeflediğimiz anne-kız ilişkilerini güçlendirmek. Bu
çalışmayla anneler de teşkilat içinde aktif olan
gençlerimizin durumlarını yakından izleme
fırsatı ediniyorlar. Bazen şubelerde anne-kız
ayı düzenleniyor. Anne-kızlar buluşuyor, ortak çalışmalarda bulunuyorlar; örneğin eğitim
çalışması yapıyorlar, yarışmalar düzenliyorlar.
Anne-kız projesinin uzun soluklu bir proje olduğunu söyleyebiliriz; genellikle projenin finali
salon programında gerçekleşiyor, o zaman
bölgedeki projeye katılan bütün anneler ve
kızlar bir araya geliyorlar. Bu proje sayesinde
anneler de “genç kız psikolojisi” gibi konularda eğitim seminerleri alıyorlar, hem de kızlarıyla birlikte program düzenleyerek ilişkilerini
Kadınlar
Gençlik Teşkilatı
camia | 08 Mart 2013
perçinleme imkânına kavuşuyorlar.
Genç kızların okul başarılarına faydalı olmak konusunda KGT’nin çalışması var mı?
Lise, ortaöğretim ya da üniversite düzeyinde ayırım gözetmeden tüm gençlerimize
öncelikle özgüven kazandırmaya çalışıyoruz.
Bunun için oluşturduğumuz “fit for (4) life” gibi
projelerimiz de var. Meslek bilgilendirme seminerleri yaparak, onların meslek seçimine olumlu manada katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.
Bunun dışında gençlerimiz ablalarından, gençlik buluşmalarında ya da abla-kardeş projesi
kapsamında okulla ilgili yardım alabiliyor; okul
sistemi ile alakalı bilmediklerini, endişelerini
ablalarıyla paylaşarak, ödev ve sınavlar konusunda destek görebiliyorlar. KGT olarak genç
kızlarımızın okul hayatında üstün başarılar elde
etmelerini, akademik olarak başarılı Müslüman
genç hanımlar olmalarını arzu ediyoruz. Bu
amaçla bünyemizde oluşturulan Üniversiteliler
Birimimiz, Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birimi
ile de ortak projeler gerçekleştiriyor.
Kendi hayatınızı da göz önünde bulundurursanız sizce Avrupa’da yetişen genç
kızlarımızın karşılaştıkları başlıca sorunlar
nelerdir?
Avrupa’da yetişen genç kızlarımızın en
temel sorunlarından biri, kendi değerlerine
yabancı kalmalarıdır. İslami değerleri taşıyan
bir genç, tam anlamıyla bu değerleri niçin
taşıdığını bilmezse, sorulan sorulara cevap
vermekte zorluk çeker. Kendini ifade etmekte
içine düştüğü bu zorluk, sahip olduğu değerlerden vazgeçmeye kadar götürebilir gençleri. Gençler, gençlik grupları içinde değillerse,
etraflarında kendilerini her anlamda aydınla-
tacak ablaları yoksa kendi başlarına çözüm
üretmekte zorlanabilirler. Bu nedenle KGT,
gençlerimize zihinlerindeki soruları özgürce
müzakere edebilecekleri ortamlar sunuyor.
Gençler, değerleriyle alakalı sorulara cevap
verebilecek donanıma sahip olmalıdır; KGT
olarak bu donanımı gençlerimize sunmaya
çalışıyoruz.
Genç bayanların çalışmalara ilgi ve katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha
fazla gence nasıl ulaşılabilir?
Gençlerin programlara ilgisi çok büyük.
Teşkilat içinde bulunmayan gençlerimiz dahi,
katılımlarının ardından “Böyle programlara ne
kadar ihtiyacımız varmış!” diyerek bir dahaki
sefere organizasyon ekibinde yer almak için
can atıyorlar. Bunda gençlik gruplarının kategorilendirilmesi de etkili. Önceden sadece
gençlik grubu varken, şu an yaşa göre oluşturulmuş gruplar içinde gençlik çalışmaları
yapılıyor. Bu nedenle gençlerimiz kendi yaşıtlarıyla, kendi akranlarıyla birlikte vakit geçirmekten, hizmet etmekten zevk alıyorlar.
Aldıkları sorumlulukları bu zevk ile başarıyla
yerine getiriyorlar.
Yine Yatılı Eğitim Seminerlerine ilgi üst düzeyde. Gençlerimiz için programlarda tiyatro
grupları, hat dersleri gibi çeşitli ortamlar oluşturuluyor. Gençler kendileriyle aynı düşüncelere sahip insanların arasına girince teşvik
oluyorlar. Umre çalışmalarına da ilgi gösteren
gençlerimiz bu vesileyle teşkilatın faaliyetleriyle tanışıyorlar. Bütün programlar gençlerimiz
arasında mükemmel muhabbet ortamları
oluşmasına katkı sağlıyor.
KGT programlarına ilginin temel sebep-
lerinden biri de belki her ortamdan gencin
programlara katılabiliyor olması. Ev sohbetleri
bunun en güzel örneği; bu sohbetlere sadece
gençlik grubundakiler değil, diğer tüm gençler, gençlerin okuldaki arkadaşları da katılabiliyorlar. Bu şekilde gençlerin okul ve iş yerindeki arkadaşlarını da gençlik çalışmalarına
dahil etmeye çalışıyoruz.
Avrupa’da yaygın olan Müslüman kadın imajı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu imajın pozitif anlamda gelişmesi için
neler yapılabilir?
Müslüman kadın imajı denilince yıkmamız
gereken çok ön yargıların olduğunu düşünüyorum. Zira medyanın da etkisiyle “Müslüman
kadın”, İslam adına işlenen tüm yanlış kanıları, toplumların İslam’a mal edilen kendi yanlış
pratiklerini kendinde sembolleştirmiş durumda ne yazık ki. Kadının İslam’da aile, din, töre
gibi kavramların baskısı altında bulunduğu düşüncesi toplumda hâlâ yaygınlığını koruyor .
Bunun belki en etkili çözümü tahsillli ve
yaşadığı toplumda aktiv yer alan Müslüman
genç kızlarımızın artış göstermeleri, medyada
etkin olmalarıdır. Bu şekilde Avrupa’nın Müslüman kadına bakış açısı değiştirilebilir. Alanlarında başarılı olup aynı zamanda Müslüman
modeller olarak kendilerini topluma sunabildiklerinde genç kızlarımızın bu imajı pozitif
Mercek Altında | 17
17
biçimde değiştirebileceğini düşünüyorum.
Bunun için gençlerimize büyük sorumluluk
düşüyor. Başarılı ve topluma faydalı bir genç
toplumdaki yanlış imajı değiştirmeye yetecektir. Bu imajın pozitif anlamda gelişebilmesi için
İslam toplumu içerisinde de kadını geliştirecek hamlelerin desteklenmesi gerek; bu anlamda Müslümanlar da insiyatif almalı, genç
kızlarımızın başarılarını her halükarda destekleyici bir pozisyonda bulunmalıdırlar.
Avrupa’da yaşayan Müslüman genç
kızlara neler söylemek istersiniz?
Avrupa’da doğmuş büyümüş bir genç
olarak, burdaki genç kardeşlerimin kendi özlerine eğilip fıtratlarını tanımalarını arzuluyorum. Yaşadıkları her şeyi Kur’an ve Sünnetle
bağdaştırsınlar. Yapılan gençlik çalışmalarına
dahil olup hem faydalansınlar, hem de diğerlerinin faydalanması için katkıda bulunsunlar.
Müslüman gençler olarak bulunduğumuz her
yerde ahlak, maneviyat ve başarımızla örnek
olmamız gerektiğini unutmasınlar. Son olarak
her gencin kendisinin ve içinde yaşadığı toplumun dünya ve ahiretini güzelleştirecek büyük bir vizyonu olsun istiyor, bu çalışmalarda
büyük fedakarlıklarla hizmet veren gençlerimize gönülden teşekkür etmek istiyorum.
Kadınlar Gençlik Teşkilatı birim ve hizmetleri
İnsanlara hizmet etmek, her Müslüman’ın
temel görevleri arasındadır. İnsanlara verilebilecek en güzel hizmet ise onları, iyi ve
güzele, doğru ve asil olana yönlendirmektir.
2009 yılında kendine ait birimleriyle kurulan Kadınlar Gençlik Teşkilatı, o günden bu
yana 9.259 üyeye ulaşmış ve 2.631 idareci
ile faaliyetlerini Avrupa geneline genişletmiştir. Teşkilat, çalışmalarında 13 ile 30 yaş
arasındaki genç hanımları hedef almaktadır.
KGT birim ve hizmetleri şu şekildedir:
KGT Teşkilatlanma Başkanlığı; tüm
KGT bölge ve şube başkanları ile daimî temasta bulunur; İdareciler Günü gibi programlarla tüm idarecileri salon programlarında bir
araya getirir.
Tanıtma Başkanlığı; tanıtım çalışmalarının koordinasyonunu sağlar, çalışmaların bölge ve şubelere duyurulmasını sağlar. Ayrıca
çalışmaların sosyal medya ağlarında yayılmasını takip eder.
Dışla İlişkiler; teşkilatın diğer Müslüman
veya gayri müslim kuruluşlarıyla, sempatizan
veya ilgililerle irtibatını ve geleneksel bir şekilde icra edilen Açık Cami Günlerinin gerçekleştirilmesinin takibatını sağlar.
Eğitim Başkanlığı; Gençlik Eğitim Kursları ile bölge gençlik başkanlarının pedagojik
ve metodolojik eğitimini sağlar; eğitim konseptleri için müfredat hazırlıklarında bulunur.
Ayrıca ev ve camilerde sohbet programları
hazırlar; 2000 ev sohbeti projesindeki devamlılığı sağlar.
Ortaöğretim Başkanlığı; faaliyetleriyle
13-18 yaş arası genç hanımlara hitap etmektedir. Temel Eğitim Kursu (TEK) ve Hilal
Kursları’nın müfredatlarını hazırlayarak ve bu
projelerin takibatını yapar. TEK, 15 yaşına
gelmiş fakat dinî eğitimden geçmemiş genç
kızlara islami temel bilgiler sunan bir eğitim
programıdır. Hilal Kursları’nın hedefi ise camilerde yetişen genç kızları teşkilatta görev almaya teşvik edip, gereken bilgileri vermektir.
Bunun dışında “Abla-Kardeş” buluşmaları uygulanarak ablaların küçüklerle ilgilenip onları
yönlendirmeleri sağlanır.
Üniversiteliler Başkanlığı; üniversitelerde eğitimlerini sürdüren öğrenciler için projeler
sunar. Çalışmalar haftalık, aylık ve yıllık olmak
üzere üç gruba ayrılır. Üniversitelerde, camilerde ve öğrenci evlerinde yapılan çalışmalarla
üniversitelilerin kendilerini mesleki alanda geliştirdikleri kadar, sosyal konularda da geliştirmeleri amaçlanır. Akademik seminerler, paneller,
YES (Yatılı Eğitim Semineri) ve ihtisas kursları
düzenleyen Üniversiteliler Birimi ayrıca Gençlik Teşkilatı ile birlikte sempozyum ve Uniday
organizasyonunu gerçekleştirir. Bunların yanında “İhtisas Gezileri” ile bölge üniversiteliler
başkanlarına Avrupa’yı gezerek ve yaşayarak
yakından tanıma fırsatı sunulur. “UniAkademi”
ile Akademisyenlere yönelik çalışmalar yapılır;
bilim dünyasında önemi yüksek olan ağ çalışmaları (Networking) oluşturulup, bilimsel alanlara yönelik konferanslar düzenlenir.
Sosyal Hizmetler Başkanlığı; dünyadaki sıkıntılara “think global, act local” düşüncesiyle yaklaşarak bu sorunları çözmek için
farklı projeler üretmeyi hedefler: Katarakt Projesi; Hasene Derneği aracılığı ile yüzlerce insana “Gözünüz aydın olsun” projesiyle görme
yetisi kazandırıldı. Bu bağlamda bölgelerden
500.000 euro yardım toplandı. Katalog Projesi; Genç bayanlara özel “Moda Kataloğu” yayımlandı.Ramazan Ayı Projesi; evsizlere erzak
paketleri dağıtıldı. Hayırda Yarış II Projesi; her
bölge kendi hayır projesini tasarladı ve sundu. Bütün projeler arasından seçilen proje ise
“Kan Bağışı Projesi” oldu.
18  |
Gençlik
camia | 08 Mart 2013
“Avrupa’da Müslüman
genç olmak”
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanlığı “Avrupa’da Müslüman genç olmak” konulu bir makale yarışması düzenliyor.
20. yüzyılın ortalarında Anadolu topraklarından Avrupa’ya göç eden Müslümanların,
Avrupa toplumunda misafir olma düşüncesinden ev sahibi olma bilincine geçiş yaptığı
kabul edilen bir gerçektir. Bu yeni konumu
üstlenen Müslüman gençlerimiz için; din,
dil ve kültürel hususiyetlerin kimliklerinin
vazgeçilmez ve asli değerleri olduğunu hatırlamaları, bununla birlikte bu hususiyetler
ile Avrupa’nın yerlileri olma konusunda bir
denge gözetmeleri şarttır. Bu dengenin nasıl
kurulabileceği konusunda gençlerimizi düşünmeye sevk etmek ve kalemi güçlü genç
yetenekleri tespit edebilmek için İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanlığı “Avrupa’da Müslüman genç
olmak” konulu makale yarışması düzenlemektedir.
Yazılacak makalelerde işlenebilecek içerik için şu sorular yol gösterici olacaktır:
• Avrupa’da Müslüman genç olmak hangi sorumluluğu beraberinde getiriyor?
• Burada yaşayan Müslüman gençlerin
hedefleri / idealleri ne olmalıdır?
• Avrupa’da yetişen Müslüman gençler
kendilerini nasıl ve hangi alanlarda geliştirmelidir?
• Müslüman gençlerin dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
• Avrupa’da yetişen ideal bir Müslüman
genç nasıl olmalıdır?
Bu ve buna benzer temel sorunların işlenebileceği makaleler Times New Roman yazı
tipinde (12 punto) asgari 2 , azami 4 sayfa
olmalıdır. 13-25 yaş arası tüm gençlerin katılabileceği yarışma 5 Mart 2013 tarihinde
başlayacak, makaleler 15 Mayıs 2013 tarihine kadar [email protected] adresine gönderilmelidir. Yazılan makalelerin daha önce
hiçbir yerde yayınlanmamış olması gerekmektedir. Dereceye giren makalelerin IGMG
yayın organlarında (Camia/Perspektif/Sabah
Ülkesi) kullanılma yetkisi IGMG teşkilatlarına
aittir. Yarışma sonunda birincilik kazanana
Notebook (Chromebook), ikinciye iPad Mini
ve üçüncüye 100 € Kitap Kulübü kuponu
verilecektir. Ayrıntılı bilgi +49 1778760720
numarasından edinilebilir.
KGT, Belçika’dan
Budapeşte’ye gezi düzenledi
Nur Sultan Alkış
Hayatlarımızı sürdürdüğümüz toprakların
tarihini öğrenmek ve üniversiteli öğrencilerin
ufkunu genişletmek için her yıl farklı şehirleri
gezen BİF (Belçika İslam Federasyonu), KGT
(Kadınlar Gençlik Teşkilatı) Üniversiteliler Birimi, bu sene Budapeşte’ye gitti. 2 gün süren
üniversiteliler gezisine Belçika’nın farklı yerlerinden toplam 24 üniversiteli genç kız katıldı.
Budapeşte’yi ikiye ayıran Tuna nehri boyunca otobüsle gezen gençler, rehberin eşlik
ettiği gezide çok bilgilendirici ve keyifli anlar
yaşadı. Budapeşte’nin bir bölümünün tepelerden (Buda) ve bir bölümünün de düzlükten
(Peşte) oluştuğu anlatıldı. Osmanlı İmparatorluğu tarafından inşa edilen ve hâlâ kullanılan
hamamlar, Mimar Sinan tarafından yapılan
Estergon Kalesi duvarları, Osmanlı silahları sergisi, Kanûnî tarafından camiye cevrilen
Kral Matthias Kilisesi ve daha birçok yapı ziyaret edilirken, gençlerde oluşan tarih bilinci
de perçinlenmiş oldu.
Bunların yanı sıra KGT Üniversiteliler Birimi, Gül Baba Türbesi’ne, Balıkçılar Tabyası’na
ve komşu ülke Slovakya’ya uğradı. Geziye
damgasını vuran yer ise, Sultan Süleyman’a
Viyana’nın yollarını hem açıp hem kapayan
Estergon Kalesi oldu. Rehberin tabiriyle,
Topkapı Sarayı’nın manzarası kadar güzel
olmasa da, Estergon Kalesi’nden Slovakya
manzarası geziye katılanları çok etkiledi. Estergon Kalesi’nin içerisinde namaz kılındıktan
sonra şehitlerimizin ruhuna Fatiha okundu ve
yola devam edildi. Üniversite gezisi alışveriş
ile sonlandırıldı.
Geziyi tek cümleyle özetlemek gerekirse;
“Yüreğine sahip çıkmayanın yüreği işgal edilecektir” sözünü anmak manidar olacaktır. Bu
faaliyet, tarih bilincinin ne kadar önemli olduğunun hatırlanması için de vesile oldu.
IRAB
makale yarışması düzenliyor
Uluslararası Ruhr Akademisyenler Birliği (IRAB e.V.) Avrupa’da Türkçenin
korunması ve gelişmesini desteklemek için ödüllü makale yarışması başlattı.
“Avrupa’da Türkçemizi korumak” konulu yarışma, “Dilini kaybeden bir millet, her
şeyini kaybetmiş demektir” düsturundan
hareketle tertip ediliyor. Avrupa’da yeşeren
yeni nesil ile birlikte Türkçemizin zayıfladığını
bildiren yarışma yetkilileri, bu durumun özellikle göçün 50. yılını doldurmuş Almanya’da
belirgin hale geldiğini ifade ederek IRAB’ın
bu nedenle “Avrupa’da Türkçemizi korumak” konusuna dikkat çekmek için makale
yarışması düzenlediğini ifade etti. Yarışmanın temel hedefinin, toplumun büyüyen dil
problemi hakkında bilinçlendirilmesi ve bilhassa gençlerin oluşacak bu sosyal bilinçte
paylarının bulunması olduğu ifade edilirken,
yarışmada dereceye giren makalelerin derlenip kitap haline getirileceği duyuruldu. Ayrıca
sıralamada ilk üçe girecek olanlara dizüstü
bilgisayar, e-kitap okuyucu ve kitap kuponu
gibi hediyelerin verileceği yarışmanın son katılım tarihi ise 30 Haziran 2013.
Yarışmanın detayları ve katılım şartları
hakkında geniş çaplı bilgi www.irabev.de sitesinden elde edilebilir.
IRAB makale yarışmasının afişi
camia | 08 Mart 2013
Gençlik
Umre yolcularına özel veda
programı
| 19
Geleceğin akademisyenleri
“ISVDAY”de buluştu
Hamburg Kadınlar Gençlik Teşkilatı (KGT) umre yolcularına özel ilk veda programını yaklaşık 120 katılımcı ile gerçekleştirdi.
Emine Medik
Umre yolcularının davet edildiği program,
Hamburg KGT Başkanı Necla Aslan’ın açılış
konuşması ile başladı. Umrenin sadece bedenen yapılan bir gezi değil, aynı zamanda
manen çıkılan bir seyahat olduğu vurgulanarak, kutsal topraklara yolculuğun önce gönülde başlaması gerektiği belirtildi. Umreye
giderken edilen vedanın ise geride kalanlara
değil; günahlara, hatalara ve umre öncesinde henüz dünyaya sıkı sıkıya bağlı nefsimi-
ze yöneltilmesi gerektiği ifade edildi. Umre
esnasında insanın, yönü Cenâb-ı Mevlâ’ya
çevrilen bir değişim yaşayacağı; tiyatro, sinevizyon ve ilahilerle aktarılmaya çalışıldı.
Programın hemen ardından katılımcılara KGT
tarafından el yapımı tavaf tesbihleri ve güller
armağan edildi.
Katılımcılara umre hissiyatını yakinen tatbik ettiren programda umre yolcularının tanışıp, sohbet edebilmesi için özel ikram salonu
da hazırlandı. Geç saatlere kadar sohbet ve
muhabbetin devam ettiği program, büyük
coşkuyla sona erdi.
İyiliğe anahtar,
kötülüğe kilit olan bir gençlik!
Hamburg Bölge Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanlığı tarafından organize edilen
“1. Gönül Sohbeti” her yönüyle gönülleri doyurdu.
Hatip olarak Eğitimci-İlahiyatçı Sebahattin Uçar’ın katıldığı ve konu olarak “Namazı
nasıl kılmalıyım” konusunun işlendiği sohbet
Merkez Camii’nde 300 gencin katılımı ile gerçekleşti. Bölge İrşad Başkanı Cemal Bolat’ın
günün evradını okumasıyla başlayan sohbet,
şubelerin yoklaması ile devam etti. Bölge
Eğitim Başkanı Yasin Akça’nın katıldığı programda Gençlik Başkanı Berati Aksu, 2000 Ev
Sohbeti Projesi çerçevesinde dereceye giren
şubeleri tebrik ederek aralık ayının teşkilat literatürüne Dârü’l-erkam ayı olarak geçtiğini
söyledi. Gençlere Efendimiz’in (s.a.v.) hadisini hatırlatan Aksu, gençlerin hayra anahtar,
şerre kilit olması gerektiğini, iyiliği emredip
kötülükten vazgeçirme düsturunun benimsenmesinin önemini belirtti.
Sebahattin Uçar ise yaptığı sunumda
ramazan ayı içerisinde işlenen “Niçin namaz
kılmalıyım” temasından sonra “Namazı nasıl kılmalıyım” konusunun işlenmesinin çok
yerinde bir seçim olduğunu belirtti. Allah’ın
Kur’ân-ı Kerîm’de namazı dosdoğru kılmamız gerektiğini emrettiğini söyleyen Uçar,
“Kimin huzurunda durduğunuzu unutmadan,
son namazınızı kılıyormuşçasına ve evrendeki yerinizin ne kadar küçük olduğunu hatırlayarak namazınızı kılın.” dedi. Uçar’ın sunumu
gençler tarafından büyük ilgi ve alaka gördü.
Hakan Özer, Sedat ve Ekrem Bahtiyar’ın
Almanca ve Türkçe olarak okuduğu ilahi ve
ezgiler ile devam eden gönül sohbeti, Merkez
Camii İmam Hatibi Münir Çamlı’nın yaptırdığı zikir ve Hamburg’un genç karileri Yunus
Emre Demirci ve Osman Güraltunkeser’in
Kur’an tilavetleri ile sona erdi.
Viyana İslam Federasyonu bünyesinde
çalışmalarını sürdüren Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanlığı ISV, organize ettiği üniversiteliler günü olan ISVDAY etkinliğiyle, Viyana
çevresinde okuyan üniversite ve lise öğrencilerini bir araya topladı.
Yoğun ilgi gören programa; Türk, Arap ve
Boşnak olmak üzere 600 üniversite ve lise
öğrencisi katıldı. 23 Şubat 2013 tarihinde düzenlenen ve birçok basın mensubu tarafından
da takip edilen programa, İngiltere Manchester
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salim Al-Hassani,
Türkiye’den yazar ve radyo programcısı Dr. Senai Demirci’nin yanı sıra tasavvuf musıkisi gurubu Vuslat ve sanatcı Mesut Kurtis iştirak etti.
Açılış konuşmasını yapan ISV Başkanı
Fatih Vural, üniversite öğrencilerinin misyonu
hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Vural
konuşmasında; “Artık bizler Avrupa’da misafir
değil, ev sahibiyiz ve bu bağlamda geleceğin
Avrupa’sının inşası noktasında geleceğin Müslüman akademisyenleri olarak kafa yormamız
gerekmektedir” ifadelerini kullandı. Fatih Vural,
ISV olarak Avusturya’da öğrenim gören Müslüman öğrencilerin sesi olma yolunda yoğun
çaba içerisinde olduklarını belirterek konuşmasını noktaladı.
Viyana İslam Federasyonu Başkanı Muhammet Turhan’ın selamlama konuşmasının
ardından Avusturya Diyanet İşleri Başkanı Dr.
Fuat Sanaç ve IGMG Üniversiteliler Başkanı Taner Doğan kısa birer konuşma yaptılar.
Konuşmacılara ve Viyana İslam Federasyo-
nu üniversiteliler teşkilatı bünyesinde görev
yapmış eski başkanlardan Abdullah Demirci,
Dr. Yılmaz Öztürk, Ümit Vural ve Muammer
Akkaya’ya ISV Başkanı Fatih Vural tarafından
plaket takdim edildi.
Programda Grup Vuslat tarafından seslendirilen Türk Sanat Müziği dinletisi, katılımcılar
tarafından büyük ilgi gördü.
Prof.Dr. Salim Al-Hassani, İngilizce olarak
yaptığı sunumda, Müslüman bilim ve ilim adamlarının geçmişte bıraktıkları önemli izlere değindi.
Batı’nın tarihte Müslümanların katkılarını örtbas
etmeye çalıştığını ve geleceğe ışık tutan birçok
ilmi gelişmeyi saklayarak “karanlık çağ” olarak
nitelendirdiğini vurguladı. Geleceğin akademisyenlerine düşen görevin bu büyük Müslüman
âlimlerin; keşif ve icatlarını, Batı dünyasına tanıtmak ve anlatmak olduğunu ifade etti.
Dr. Senai Demirci ise konuşmasında
Kur’an’ı anlama ve Kur’an’a değer verme konularına değindi. Kur’an’a ancak okunduğu
takdirde değer verilebileceğini ifade eden Dr.
Demirci, mushafın yenisi veya eskisi, kalitelisi
veya kalitesizi olabileceğini fakat bunun Ku’ran
için geçerli olamayacağını kendisine özgü güzel üslubuyla anlattı. Kur’an’ın çokça okunup,
değer verilmesi ve anlaşılması noktasında gayret sarf edilmesi gerektiğine vurgu yaparak konuşmasını bitiren Senai Demirci’nin konuşması
Almanca’ya da tercüme edildi.
Programın sonunda ünlü sanatçı Mesut
Kurtis, son albümündeki sevilen parçaları seslendirerek, katılımcılara güzel anlar yaşattı.
Bergkamen’de şiir yarışması
Esra Elibüyük
Ruhr-A Bölgesi Bergkamen Dârü’l-erkam
Camii Kadınlar Teşkilatı (KT) Gençlik Eğitim
Kursu (GEK) kapsamında bir şiir yarışması düzenledi.
Düzenlenen program Ruhr-A Bölgesi
Bergkamen Şubesi GEK öğrencilerinden Betül
Bolat’ın Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile başladı. Kurs
sorumlusu ve Bölge KT Teşkilatlanma Başkanı
Nimet Bolat, şiir yarışmasının Avrupa’da yaşayan gençlerin Türkçemizi güzel kullanmak, kültürümüze ışık tutmak ve onların öz güven ve
cesaret kazanmalarına yardımcı olmak amacı
ile düzenlendiğini ifade etti. 17 öğrencinin ka-
tılımı ile gerçekleşen yarışmada birbirinden güzel okuma tarzları ile becerilerini ortaya koyan
öğrenciler jüri heyetini hayli zorladı.
Tüm yarışmacılar şiirlerini takdim ettikten
sonra dereceye girenler belirlendi. Derecelendirme için verilen arada jüri üyelerinden İkbal
Börek ve Gülşen Şenel, GEK’in Avrupa’da yaşayan genç neslin geleceği açısından önemli
bir proje olduğunu dile getirdi.
Programın sonunda kurs sorumlusu Nimet
Bolat dereceye girenleri açıkladı. Buna göre
birinciliği Vildan Gencer alırken, ikinciliği Seher
Şahin, üçüncülüğü de Betül Aktaş kazandı.
Dereceye giren öğrencilere ve diğer tüm yarışmacılara hediyeleri takdim edildi. Bu anlamlı
program Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile son buldu.
20  |
Aile
camia | 08 Mart 2013
Ailenin
sorumluluk
ile imtihanı
Elif Zehra Kandemir
Bir arada yaşayan insanların belki en temel sorunlarından biri olan sorumluluk, kelime
olarak “Kişinin kendi davranışlarını veya kendi
yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet” gibi anlamlara geliyor. Ebeveynler genelde çocuklarının
sorumluluk sahibi olmadığından, dolayısıyla
kendi omuzlarına binen yükün çocuklar tarafından paylaşılmadığı için giderek ağırlaştığından yakınırlar. Dünün sorumluluk duygusuna
sahip olmadan yetişmiş çocukları, bugünün
anne ve babaları; onlar da etraftaki sorumsuzluktan yakınarak çocuklar yetiştirmeye devam
ediyorlar. Peki sorumluluk duygusu, çocukların dünyaya gelirken göz rengi, yüz şekli gibi
yanlarında getirdiği, “kendilerine verilmiş olan”
bir yeti midir, yoksa sonradan öğrenilebilir, geliştirilebilir mi? Bunun da ötesinde, dünyada
hiçbir davranışın sonuçlarına katlanmamak
gibi bir keyfiyet varken, insan niçin sorumluluk
sahibi olmayı tercih etmelidir?
Sorumluluk, kulluk bilincinin en temel
göstergesidir
Sorumluluk niçin telkin edilmeli ve eğitimde belirleyici faktör olmalıdır? Bu sorunun
cevabı, bir Müslüman’ın bütün ibadetlerini niçin gerçekleştirdiği, niçin ahlaklı olmayı
tercih ettiği ve niçin kendi hevâ ve hevesine
uyarak yaşamadığı sorularının da cevabıdır:
Müslüman, bu dünyadaki tavırlarının hesabını
vereceğinin, dolayısıyla tüm davranışlarından
sorumlu tutulacağının sözünü verdiğini hatırlayan kimsedir. Bütün ilahi kitaplar insanı
sorumluluk bilincine, daha doğrusu sorumluluk ahlakına; yani sorumluluğun yaratılıştan
gelen bir özellik gibi insan zihnine perçinlenmesi gerekliliğine çağırır. Yapıp ettiklerinin,
bir işi gerçekleştirirken kullandığı metotların,
bu metotlarla varılan sonuçların en ince ayrıntısına kadar sorgulanacağına inanan kişi,
bütün hayatında kendisini mütemadiyen sorguya çekmeli, yaptığı işi en güzeliyle hitama
erdirmelidir. Bu şuur, kişide sorumluluk ahlakı
olarak aksedecek, kişi “sallapati” fikir ve eylemlerden kendini arındırarak, omurga sahibi
bir bireye dönüşecektir.
İslam’ın üzerinde yükseldiği üç ayaktan
biri olan ihsan, hem başkasına iyilik etmek,
hem de yaptığı işi güzel yapmak anlamına
gelir. Hz. Ali’nin (r.a.); “İnsanlar işlerini ihsanla
yapmalarına göre değer kazanır” sözü, kulun
yaptığı işi güzel, sağlam, temiz yapmasının ve
sorumluluk almasının sadece dünyada değil,
ilahî düzlemde de bir kıdem vesilesi olacağını
ifade eder. Bu manada hiçbir Müslüman’ın
sorgulardan azade bir yaşam sürmesi mümkün değildir.
Sorumsuz çocuk yoktur, sorumsuz
ebeveyn vardır
Aile, sorumluluk hissinin yeşerdiği
mekândır; bu duygunun tohumu ailede atılır.
Bireyler, ancak aile içindeki mükellefiyetlerinden hareketle toplumsal sorumlulukları rahatça üstlenebilirler.
Çocukların ailede sosyalleştikleri gerçeği göz önüne alınırsa, onların bu sosyalleşme esnasında kendilerine rol-model olarak
seçtikleri anne-babalarını taklit edecekleri
de kaçınılmazdır. Çocuklar, rasyonel davranmak, kendilerine fayda sağlayacak seçenekleri seçmek gibi eğilimlere doğuştan sahip
olabilirler; fakat “rasyonelliğin” tanımı, ya da
“fayda”nın tam olarak ne anlam ifade ettiği
gibi sabiteler aile içinde öğrenilir. Yani çocuk,
aile içerisinde rasyonel (akılcı) olan davranışın,
sorumluluk almak, alınan sorumluluğu en güzel şekilde yerine getirmek olduğunu anne ve
babasının tatbik edişinde görürse, kendisi de
bu tavrı içselleştirecek, sorumluluk sahibi bir
birey olmaya başlayacaktır. Eğer anne ya da
baba, kendisine tevdi edilen işleri layıkıyla yerine getirmiyorsa; örneğin çalışma hayatında
tatbik ettikleri işleri baştan savma, özensiz,
alalacele icra ediyorlarsa, çocuktan da belli
görevleri layıkıyla yerine getirmesini beklememelidirler. Sorumluluk, ailede anne ve babadan görerek öğrenilir. Bu sebeple ebeveynler
öncelikle kendileri geniş bir mesuliyet duygusuyla hareket etmeli, kendi görevleri olan şeyleri mükemmelce yerine getirerek çocuklarına
bu yolda önder olmalıdırlar. Kendi çocuklarına
hak ve adalet duygularıyla yaklaşmayan, onların duygu ve düşüncelerini önemsemeyen
aileler, çocuklardan da kendileriyle alakalı
konuları sahiplenmelerini, herhangi bir konuda şahsiyetli fikirler ve sağlam bir duruş
geliştirmelerini beklememelidir. Aile; çocuğun
toplum içinde nasıl bir pozisyon almasını arzu
ediyorsa, çocuğa, bu muhayyileye uygun
davranmalıdır. Kelâm-ı ilâhî bize bu minvalde
şu müthiş uyarıyı yapar: “Diğer insanlara sahi-
ci erdemlerle donanmayı öğütlerken sıra size
gelince terk mi ediyorsunuz; ve üstelik Kitabı
da tilavet edip dururken? Siz hiç kafanızı çalıştırmayacak mısınız?” (Bakara suresi, 2:44).
Yapılan işin sonucu olarak ortaya çıkan bir
durumla karşılaştığında ebeveynler o işin kötü
sonuçlarından kaçmayı ya da bunu ertelemeyi tercih ediyorlarsa, çocukların da bozdukları
bir düzen neticesinde işi çözümlemeye yönelik tavırlar sergilememesi tabidir.
Olayı yalan söylemek ve ebeveynin çocuğa yalan söylememe konusundaki telkinleri
üzerinden somutlaştıralım: Diyelim ki evdesiniz, telefon çalıyor, çocuğunuz telefonu açıyor
ve görüşmek istemediğiniz bir arkadaşınızın
sizi telefona çağırdığını söylüyor. Çocuğa,
karşı tarafa iletmesi için “Evde yok, şu an
meşgul, namaz kılıyor” gibi yalanları söyletmek demek, doğru sözlü olma erdemini birkaç saniye içinde yitirmeniz, dahası faziletler
konusunda bir sonraki tavsiyenizde inandırıcılığınızı kaybetmeniz anlamına gelir. Aynı istikamette, eğer anne ve baba, birbirlerine karşı
olan mükellefiyetlerini yerine getirmiyor, ya da
bunları istemeye istemeye getiriyorlarsa; eşler
birbirleriyle alakalı konulara lakayıt, muhabbetleri sönükse, çocuklar da bu sorumsuzluk
duygusundan nasiplenecekler, hem aile, hem
de toplum içinde sorumluluk almaya hevessiz
olacaklardır. Bu sebeple çocukların şahsiyetli,
yaptıkları işlerin sonuçlarına katlanan, insiyatif
alan bireyler olması için öncelikle bu hasletlere
ebeveynler sahip olmalı, özellikle eşler arasındaki yüksek mesuliyet, davranışlarına tezahür
etmelidir. Bunun için Hz. Peygamber’in (s.a.v)
mükemmelce uyguladığı pratik incelenmeli,
bütün işlerini kendisi yapan, söküklerini kendisi diken ve başka birinden herhangi bir ricada bulunmaktan hayâ eden iki cihan serverinin, bilhassa Müslüman erkek ve kadınlara
örnek teşkil etmesi gerekmektedir.
Etkin iletişim: etkili dinleme
Aileler çocuklardan sorumluluk beklerken
aslında tam olarak neyi arzu ettiklerine karar vermelidir: Çocuktan beklenilen, sofranın
toplanmış olması mı; yoksa çocuğun kendisinin de katıldığı yemek eyleminin sonuçlarına
müdahil olması mı? Çocuğun kararlı olması
istenirken, kastedilen diğer ailelerin yanında
çocukla övünebilmek mi, yoksa çocuğun
kendi kararlarının ardından gitmesinin saygın
olduğu gerçeği mi? Aileler genellikle çocuk-
lardan neyi, niçin istediklerini bilmeden onlara
çeşitli beklentiler yüklerler. Çocuk okulda neden başarılı olması ya da çok kitap okuması
gerektiği gibi konularda aydınlatılmalı, ama
aile çocuğa durmaksızın sadece tavsiyeler
sıralayan bir mekanizma haline gelmemelidir.
Çocuğun muhkem bir şahsiyete sahip olmasının ana yolunun, çocuğu dinlemekten, onun
fikirlerine saygı duymaktan geçtiği unutulmamalıdır. Bunun için belki de söylemesi basit,
ama uygulaması zor olan “etkin dinleme” metodu kullanılabilir.
Etkin dinleme, çocuğa tavsiye vermeden,
azarlamadan, onu tahkir ve itham etmeden
aslında ne söylemek istediğini anlamaya çalışmaya yarayan bir metot. Örneğin çocuğunuzun “Yemek hazır mı?” sorusunun ardında
birden fazla merak ya da rahatsızlık olabilir: 1.
anlam: Çocuğunuz açıkmıştır. 2. anlam: Çocuğunuz açıkmıştır ve yemeğin derhal hazır
olmasını bekliyordur. 3. çocuk yemek hazır
olmadan önce oyun oynamak ya da bir işini
halletmek istiyordur, zaman tayini yapabilmek
için yemeğin ne zaman hazır olduğunu soruyor olabilir. 4. yemek yenildikten sonra ona
oyun oynamak için verdiğiniz söz konusunda sabırsızlanıyor olabilir. Tüm bu gizli ifadeleri anlayabilmek için etkin dinlemenin temel
ögesi olan, “soruyu geri yansıtma” kullanılır:
“Yemeğin ne zaman hazır olacağını mı merak
ediyorsun?” Çocuk bunun üzerine zihnindeki
gizli mesajı çıkaracak, aynı zamanda bu iletişim, çocuğun anlaşıldığı hissiyle sonuçlanacağı için kendisini değerli hissedecektir. Yine
“okul çok sıkıcı, okuldan nefret ediyorum”
mesajının ardındaki gerçek duyguyu bulabilmek için, “Okuldan nefret ediyor ve gitmek
istemiyor musun?” sorusu yansıtılmalı, bunun
karşılığında çocuk tam bir konsantrasyon ile
dinlenmelidir. Örneğin; bu mesaja, okulun
çocukta arkadaşıyla yaşadığı ciddi bir sorun,
öğretmeninin kendisine olan tavırları, sınıfta
rahatsız edici bir koku, okulda kendisini korkutan herhangi bir şey sebep olmuş olabilir.
Aile, etkin dinleme ile çocuğun zihnindeki tüm
korku ve endişeleri çözebilir, onu dinleyip ona
değer verdiğini göstererek, onu sorunları çözme konusunda yüreklendirebilir. Bu, çocuğun
kendi sorumluluklarını üstlenme konusunda
atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır.
Ailesi tarafından ilgiyle dinlenen çocuk, kendisini güçlü ve mutlu hissedecek; sorumluluk
almaya başlayacaktır.
Hasene
camia | 08 Mart 2013
| 21
Somali’de Meslek Eğitim Merkezinin temeli atıldı
IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene’nin temellerini attığı Meslek Eğitim Merkezi, 400 Somalili öğrenciye vereceği eğitimle bölgenin kalkınmasına katkı sağlayan en önemli projelerden biri olarak hayata geçecek.
IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene
Başkanı Mesud Gülbahar, T.C. Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ, T.C. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye Somali Büyükelçisi Cemalettin Kani Torun, Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkan Yardımcısı Süreyya Polat, Somali Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fevziye
Yusuf H. Adam ve Somali Eğitim Bakanı Ahmet Aidid İbrahim’in katıldığı ve basın mensuplarının da hazır bulunduğu bir törenle
Mesleki Eğitim Merkezinin temeli atıldı.
2011 yılında Somali’de yaşanan kıtlık
ve kuraklık ülkede toplu ölümlere neden
olmuş ve tüm dünyanın ilgisi bölgeye çevrilmişti. 2011 yılından itibaren yardım kuruluşlarının ve sivil toplum kuruluşlarının
acil yardım çalışmaları yürüttüğü bölgede
kalıcı projelerin de startı verilmişti. Bu kalıcı
projelerden bir tanesi olan ve IGMG Sosyal
Yardım Derneği Hasene tarafından yaptırılan Meslek Eğitim Merkezi. 5 bin m²’lik
alan üzerinde iki katlı bir yapıda inşa edilecek olan Meslek Eğitim Merkezi’nde 400
öğrenci eğitim görecek. Denizcilik üzerine
teorik bilgiler ve pratik uygulamaların yanı
sıra gemi motorlarının yapımı hakkında da
verilecek eğitim buradan mezun olacak
öğrencileri donanımlı kılacak.
Merkezin töreninde ilk konuşmayı yapan Hasene Başkanı Mesud Gülbahar, törene Türkiye’den ve Somali’den iştirak eden
resmî heyeti selamladı. Bölgede sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunan derne-
ğin, bu projeyle Somalililerin mesleki eğitim
sorununa önemli ölçüde çözüm sağlamayı
hedeflediğini vurgulayan Gülbahar, Hasene
Derneği’nin dünyanın 64 ülkesinde değişik
çalışmalar yürüttüğüne değindi.: “Meslek
Eğitim Merkezi gibi kalıcı ve ülke insanına
katkısı olacak projelerin bizdeki heyecanı
daha farklı. Bu proje ülke insanının kalkınmasını sağlayacak bir çalışma. Meşhur ifade ile
bu tür projeler ülke insanına balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretecek. Burada okuyan
öğrenciler Somali’nin kalkınmasında, tekrar
ayağa kalkmasında ciddi bir potansiyel teşkil
edecektir. Bu projenin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”
Törende kısa bir konuşma yapan
T.C. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ,
Somali’nin kalkınmasında Türkiye’nin etkin
rolüne temas etti ve “Türkiye olarak maddi
ve manevi Somali halkının yanında yer aldık
ve almaya devam edeceğiz.“ dedi. Hasene
Derneği’ni böyle güzel bir projeyi hayata ge-
çirmesinden dolayı tebrik eden Bozdağ şunları söyledi: “Somali’de kuraklığın yaşandığı
tarihten bu yana yapılan çalışmaların sonuçlarını yavaş yavaş görüyoruz. Burada açılışını
yaptığımız Meslek Eğitim Merkezi de bunlardan bir tanesi. Gerçekten güzel bir yere inşa
edilecek olan bu okul, bölge insanına balık
yemeyi değil, balık tutmayı öğretecek.”
Somali Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fevziye Yusuf H. Adam ise yaptığı konuşmada Türkiye’nin ülkesine yaptığı
desteklerden dolayı memnuniyetini dile getirdi ve “Ülkemizde yaşanan sıkıntılara birçok
ülke sessiz kalırken Türkiye sessiz kalmadı.
Yapılan çalışmalar ülke insanları arasında
bir sevgi bağı kurdu. Bu yapılan iyilikleri asla
unutmaycağız.” dedi.
Yapılan konuşmaların ardından inşaatın
yapılacağı alana geçildi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Hasene Başkanı Mesud Gülbahar inşaatın temeline kürekle harç
attılar.
Vefat eden IGMG
Cenaze Fonu Üyelerimiz
“Muhakkak ki, biz Allah (c.c.)’dan geldik ve muhakkak ki, ona döneceğiz.”
Bakara [2:156]
Darul-bekâya irtihal eden merhum ve
merhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret,
sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz.
İsmiDoğum/Vefat tarihi
Şubesi
Bayram Ali Alkan
05.12.46/16.02.13
Hannover
Fatma Kılınç
01.02.32/18.02.13
Ronnenberg
Osman Karaahmet
29.03.71/18.02.13
Walldorf
Battal Temel
15.01.35/19.02.13
Brucksal
Zeynep Kör
01.02.53/27.02.13
Hamburg Merkez
Hafız Akçay
05.04.44/27.02.13
Neu Ulm
Vefat eden CIMG
Cenaze Fonu Üyelerimiz
İsmiDoğum/Vefat tarihi
Şubesi
Fatma Gözükara
01.03.30/15.02.13
Strazburg-Eyüp Sultan
Süleyman Ceylan
04.12.55/16.02.13
Saint Avold
İbrahim Eskin
13.03.33/16.02.13
Belfort
Süleyman Deveci
01.01.54/18.02.13
Strazburg-Eyüp Sultan
Zeynep Kör
01.02.53/27.02.13
Hamburg Merkez
Nuh Koç24.01.41/21.02.13Mülhouse
22  |
Kültür ve Sanat
camia | 08 Mart 2013
Selâhaddin Eyyubî
“Şark’ın En Sevgili Sultanı”
Meltem Kural
Selâhaddin Eyyubî İslam dünyasının gelmiş geçmiş en önemli şahsiyetlerinden biridir.
Sadece Kudüs’ü Haçlılar’ın işgalinden kurtarması hasebiyle değil, nezih kişiliği, adil ve merhametli bir hükümdar olmasıyla da tarihe adını
yazdırmış olan büyük Sultan, savaş hali gibi
en hassas ve güç şartlar altında dahi muhafaza etmeyi başardığı merhameti ve sağduyusuyla adalet terazisini her durumda dengede
tutmaya gayret ederek dostlarının olduğu kadar düşmanlarının da saygı ve takdirini kazanmış, örnek alınması gereken çok müstesna bir
kumandan ve büyük bir devlet adamıydı.
1137’de
Tekrit’te
dünyaya
gelen
Selâhaddin Eyyubî, Azerbaycan Erivan’da
Hazbanî aşiretine mensuptu. Baalbek ve
Şam”da oldukça iyi bir dinî ve askeri eğitim
ve terbiyeden geçen Selâhaddin, burada babası Necmeddin Eyyubî gibi hizmetine girdiği
Ortaçağ İslam dünyasının en önemli değerlerinden Nureddin Mahmud Zengî’nin komutası
altında Haçlılara karşı yapılan savaşlara katıldı.
Bu savaşlarda vermiş olduğu cesur ve kahramanca mücadeleyle dikkatleri üzerine çekti
ve on yedi yaşındayken Zengî’nin sarayına
alındı. Sarayda devlet teşkilatı ve yönetimiyle
alakalı bilgi ve tecrübe kazanan Selâhaddin
henüz 31 yaşındayken Suriye birliklerinin
kumandanlığı ve Mısır vezirliği gibi mühim
görevlere getirildi. Suriye Emiri Nureddin’in
vefatı üzerine 1174’de Mısır’ın tek yöneticisi
durumuna gelen Selâhaddin, Suriye, Yemen
ve Filistin topraklarını da içerisine alan bölgeyi
bayrağı altında topladı.
Selâhaddin Eyyubî’nin en büyük arzusu
1099 yılında Haçlıların işgal ettikleri Kudüs’ü
onlardan tekrar geri alabilmekti. Neden hiç
gülmeyip, sürekli asık bir yüzle dolaştığını
kendisine sorulduğunda: “Allah Resûlunun
miraca çıktığı Mescid-i Aksa Haçlıların elinde,
Hz. Ömer’in emaneti Kudüs şehri esir iken
ben nasıl gülümseyebilirim”1 diye cevap veren
büyük Sultan, Kudüs’ü tekrar İslam topraklarına katabilmek için bütün dikkatini ilk olarak
İslam birliğini sağlamaya yöneltti. Zira bunun
ancak Müslümanlar arasında birliği sağlamak
ve tek vücut olarak hareket etmekle mümkün
olabileceğine inanıyordu. Nitekim, Haçlıların
Kudüs’ü Müslümanların kendi aralarındaki
bölünmüşlükleri sayesinde ele geçirip on yıllarca hakimiyetleri altında tutabildikleri bilinen
bir gerçekti.
“Mukaddes toprakları kurtarma” adı altında “Tanrı bunu istiyor” sloganıyla düzenlenen Haçlı Seferleri esasında; toprak sıkıntısı,
açlık, yoksulluk ve iç çatışmalar içerisinde
kıvranan Avrupa’nın zengin ve refah içerisindeki Doğu’ya, onun iştah kabartan verimli ve
geniş topraklarına sahip olabilme arzusundan
başka birşey değildi. O sırada kendi aralarındaki çekişmeler nedeniyle parçalanmış ve birçok emirliklere bölünmüş olan Müslümanlar
Batı’dan gelen kalabalık Haçlı orduları karşısında tutunamadılar ve Kudüs’ü ele geçiren
Haçlı birlikleri burada Kudüs Krallığı’nı kurdular.
Selâhaddin Müslümanlar arasında büyük
ölçüde birliği sağlamayı, yeni ve gelişmiş as-
keri teknikleri kullanmak yerine düzensiz askeri birlikleri disiplin altına alarak askeri güç
dengesini sağlamayı başardı. Selâhaddin’in
kumandasındaki birleşik İslam ordusu 1187
yılında Haçlı ordusunu Hıttin Savaşı’nda bozguna uğratarak Kudüs’ün yaklaşık 90 senelik
esaretine son verdi. Kudüs”le birlikte Filistin
topraklarının da neredeyse tamamını geri
alan Selâhaddin, Haçlılar tarafından saraya
dönüştürülen Mescid-i Aksa’yı yeniden camiye çevirdi ve Sultan Nureddin’in Halep’te
yaptırdığı meşhur Âgah Minberini buraya taşıtıp camiye yerleştirtti. Haçlıların Müslüman
halka yapmış olduğu onca zulüm v e
katliama karşın Selâhaddin
Eyyubî Kudüs’ü fethettikten
sonra onlara aynı insanlık dışı muameleyi yapmadı. Aksine,
Haçlıların elinde en
az Müslümanlar kadar eziyet ve baskıya
maruz kalan Hristiyan yerli halkla Müslümanların
Haçlılar
bölgeye gelmeden
önceki barışcıl ve
huzurlu birlikteliklerinin
yeniden
tesis edilmesini
sağladı.
Selâhaddin
dâhi bir kumandan ve yetenekli bir savaşçı olmasına
rağmen
ilim öğrenmekten ve
ilim meclislerinden çok daha fazla haz alır ve
ilim yuvalarını savaş meydanlarına yeğlerdi.
Bir yandan Müslümanları tek bayrak altında
toplamaya çalışırken diğer yandan da Müslümanların ilmi ve ahlaki yönden gelişimlerine
büyük ehemmiyet veriyordu. Alimlere büyük
saygı gösterir ve onlara her alanda destek
olurdu. Bu nedenledir ki, ülkesi dört bir yandan ilime gönül vermiş talebeleri ve Şam’daki
medreselerde ders vermek için gelen ilim
adamlarını bir mıknatıs gibi kendine çekmekteydi. Tabipler, şairler, matematikçiler ve
mimarlar gibi daha bir çok ilim erbabı onun
hakimiyeti altındaki topraklarda kendilerine
verimli bir çalışma atmosferi bulurlardı.
Selâhaddin komuta ettiği savaşlarda elde
edilen ganimetlerden kendi hesabına pay almaz ve gereksiz yere kan dökülmesine razı
olmazdı. Onun bu özelliklerini Müslüman tarihçiler gibi Batılı tarihçiler de tasdik etmektedir. Sobernheim Selâhaddin’i şöyle anlatır:
“Zekâsı ve dindarlığı üzerinde kurulmuş bulunan iktidârı, sarsılmaz halde idi. Her türlü hırs
ve tamah ona yabancıydı. Biri, Fâtimi halifesi
el-Azid’in ve diğeri Atabey Nureddin’in ölümünde olmak üzere, iki defa büyük servetler
elde etmek fırsatını buldu. Halifenin hazinelerini askerlerine dağıttı; Nurettin’in servetine dokunmadı; onu oğlunun emrine bıraktı...Şahsî
olarak, haçlılara ve idâresine tâbi Hristiyanlara
kötü davranmayan Sultan Selâhaddin’in haç-
lılara karşı askerî başarılarından sonra bölgedeki Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki
münâsebetler iyileşmiştir...Selâhaddin, hakikaten aslâ boş yere kan dökmemiş ve çok
defa esirleri serbest bırakırken veya verdiği
hediyelerinde âlicenap bir şahsiyet olduğunu
göstermiştir.”2
Selâhaddin Eyyubî, düşmanına karşı dahi
ölçülü bir tavır sergiler, intikam duygusuyla aşırılığa gitmez ve Haçlıların Müslüman esirlere
uyguladıkları akıl almaz vahşilikleri elindeki Hristiyan esirlere uygulamazdı. Zaten onu bu kadar
özel kılan da Ortaçağ’ın en kanlı sayfalarını teşkil
eden o dönemlerde sergileyebildiği, bugün en
gelişmiş medeniyetlerde dahi bir benzerine rastlayamadığımız düşmanlarını kendisine hayran bıraktıran bu
yüce gönüllülüktü.
Yazdığı tarihi romanlarıyla
ünlü İskoç yazar Sir Walter Scott
“Selâhaddin Eyyubî ve Aslan
Yürekli Richard” adlı
romanında şu ayrıntıya yer verir:
Selâhaddin,
III.
Haçlı
Seferi’nde
karşı
karşıya geldiği
Aslan Yürekli
Richard olarak
da bilinen İngiltere Kralı I. Richard’ın
hastalanması üzerine, onu muayene ve tedavi etmesi için kendi doktorunu
göndermiş, Müslüman bir
doktora tedavi olmanın ne kadar doğru
olduğunu sorgulayan çevresindekilere Kral Richard şu cevabı vermiştir: “Bu
doktor dürüstlüğü, adaleti, cömertliği herkesçe bilinen Selâhaddin tarafından özel olarak
gönderildiği için, kötü düşüncelere kapılmaya, kuşkulanmaya gerek yoktur.”3
Kitapta yine İngiliz Kralı Richard’ın, akrabalarından Prenses Edit’in barışın tesis edilmesi
için Selahaddin’le evlendirilmesi söz konusu olduğunda bu fikre karşı çıkanlara cevaben şöyle dediği yazılır: “Böyle bir zamanda
Selâhaddin Eyyubî gibi adaletli, yüce duyguların sahibi, düşmanına bile kırk senelik dostuymuş gibi yakınlık gösteren şanlı bir sultanın akrabalığını ben de cana minnet bilirim. Böyle bir
teklife muhatap olduğum için iftihar ederim.”4
Cömertliğiyle de tanınan Selâhaddin hakkında bir İtalyan literatüründe ise şu hikayeye
rastlıyoruz: Sultan bir gün maiyetiyle birlikte
dolaşırken kendisine çiçek takdim eden birisine haznedarının 200 lira verilmesini emreder. Haznedarı 200 yazacakken kaleminin
kayıp yanlışlıkla 300 yazması üzerine “Haznedarımın kalemi Selahaddin’den daha cömert
olamaz!” diyerek adama 400 lira verilmesini
emreder.5
Batı kroniklerinde kendinden “sözünün
eri” bir insan olarak bahsedilen Selahaddin’deki bu güzel özelliklere bir Müslüman’ın
sahip olmayacağını düşünen bazı tarihçiler
Selahaddin’in aslında Hristiyan kanından geldiğini iddia eden çeşitli efsaneler üretmişlerdir.
Selâhaddin emri altındakilere de yumuşak
muamele eden bir hükümdardı. Kendisinden
ılık su getirmesini istediği hizmetçisinin önce
sıcak, sonra da buz gibi soğuk su getirmesine bile öfkelenip onu azarlamayan, ancak:
“Subhanallah! İstediğimiz gibi bir su dahi
içemeyeceğiz.” demekle yetinen bir insandı. Devrin alimlerinden İmadüddin el-Katib,
Selâhaddin için şunları söylemiştir: “Sultan ile
oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına
varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi.
Anlayışlı, dinine bağlı, temiz, hataları affeder,
kusurları görmemezlikten gelir ve kızmazdı...
Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi.
Herkese çok nazik davranır, kimseye kaba
hareketlerde bulunmazdı. Söz verdiği zaman
yerine getirirdi.”6
Tüm bu güzel hasletlerinden ötürü Müslüman olsun, gayrimüslim olsun halkı onu çok
seviyordu. Hükümdarlık süresi birbiri ardına
gelen Haçlı Seferlerine karşı koymaya çalışmakla geçen hatta bu sebeple çok arzu
ettiği halde yokluğunda Haçlıların saldırması ihtimalinden dolayı hacca bile gidemeyen
büyük kumandan, 1193 yılının Şubat ayında
hastalanır ve 14 gün hasta yattıktan sonra 55
yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşur. Vefatından önce henüz ölüm döşeğinde iken kefenini bir mızrağın ucuna bağlatıp günlerce sokaklarda dolaştırtmış ve bu esnada da halka
“Ey insanlar! Geniş ve zengin ülkelere sahip
Selâhaddin, mezara ancak bu kefeni götürecektir...”7 şeklinde seslenilmesini istemiştir.
Selâhaddin’in bir sarayı yoktu; hayattayken içinde oturacağı bir saray inşa ettirmeye
ne zamanı ne de hevesi olmuştu. O, İslam tarihinde Hulefai Raşidin dışında sarayda oturmamış cömertliği ve sade yaşamıyla tanınan
Ömer İbn Abdülaziz’den sonraki ikinci halifedir.
Mehmet Akif Ersoy’un “Şarkın en sevgili Sultanı” olarak adlandırdığı Selâhattin
Eyyubî’nin türbesi Şam Emevi Camî’ndedir.
1918 senesinde Şam’ı Osmanlılardan alan İngiliz generalinin ilk olarak Selâhaddin’in kabrine gelip “Biz geldik” diyerek Sultan’ın türbesini tekmelemesi ve yine 1920’de Suriye’nin
Fransız mandasına girmesiyle Şam’ı İngilizlerden devralan Fransız Generali Garo’nun
Sultan’ın türbesi başında “Haçlı Seferleri şimdi bitti, Ey Selâhaddin işte biz geldik” demesi,
ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen Selâhaddin’in Avrupalıların kollektif bilincinde bırakmış olduğu derin tesirin en aşikar
ifadeleridir.
1
Bahadıroğlu Yavuz, Gülmeyen Sultan: Selahaddin Eyyûbi,
Haber Vaktim, http://www.habervaktim.com/yazar/40666/
gulmeyen- sultan-selahaddin-eyyubi.html, (ET: 22.02.2013)
2
Sobernheim, Selah-add-Din Eyyûbî, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1988, X, 109.
3
Walter Scott, Selahaddin Eyyubi ve Aslan Yürekli Rişar,
çev:M. Halid, Timaş Yayınları İstanbul, 1995, s. 72.
4
Walter Scott, Selahaddin Eyyubi ve Aslan Yürekli Rişar,
çev:M. Halid, Timaş Yayınları İstanbul, 1995, s. 232.
5
Ünal Yusuf, Batı Literatüründe Selahaddin Eyyubi, http://
www.aksitarih.com/bati-literaturunde-selahaddin-eyyubi.
html, (ET: 22.02.2013)
6
Tarih Sitesi, http://tarih.sitesi.web.tr/selahaddin-eyyubi.
html, (ET: 22.02.2013)
7
Arı Saim, Harbi Sulh Vasıtası Olarak Kullanan Lider:
Selahaddin Eyyûbi, Sızıntı Dergisi, Haziran 2002; http://
www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/harbi-sulh-vasitasi-olarakkullanan-lider-selahaddin-eyybi.html, (ET: 22.02.2013)
24  |
Fotoğraflarla Faaliyetler
Freiburg Bölgesine bağlı Blumberg
Fatih Cemiyetinde görev değişimi oldu.
1999 yılından bu yana cemiyetin başkanlığını yapan Sami Baştuğlu, görevi
Ahmet Yarbaş’a teslim etti. Devir teslim
programında Bölge Başkanı Ahmet
Ölmez’in konuşmasını muhasebeden
sorumlu Şener Rahat’ın cemiyetin son
durumu hakkında verdiği bilgiler takip
etti.
Güney Bavyera Bölge Kadınlar
Teşkilatının (KT) düzenlemiş olduğu
Şube Başkanları Toplantısında (ŞBT)
üniversitelilere yönelik programlar
hakkında bilgi verilirken, yıllık hedefler
ve şubelerden beklentiler dile getirildi.
KT Eğitim Başkanı Handan Yazıcı’nın
“Bir teşkilatçının hedefi” ve “Müslüman
olarak misyonumuz” başlığı altında bir
seminer verdiği toplantıya 60 kişi katıldı.
Herne’de 1. Camilerarası dostluk ve
kaynaşma kapalı salon futbol turnuvası düzenlendi. Turnuva da IGMG adına
IGH Herne 2 Merkez Camii, DITIB
ve VIKZ’e bağlı dernek ve camilerden
oluşan katılımcılar kıyasıya mücadele
ettiler. Dostluk içinde başlaya n turnuva aynı istikamette sona erdi. Birinciliği
DITIB Abdülha mit Camii’n in elde ettiği
turnuva sonunda katılan takımla ra onur
kupaları verildi.
camia | 08 Mart 2013
m Ca mii GeDu isb urg Ha cı Bayra
r Topla ntısı ya ptı.
nişletilm iş İda recile
an larının katıldığı
Cemiyet birim başk
ile hizmetlerin deve ça lışma progra mı
tıda Cemiyet Başğerlendirildiği toplan
lge Teşkilatla nma
ka nı Seza i Ak ile Bö
da bu lundu.
Başkanı Erdoğa n Ok
Başkanı Mustafa
Şu be Teşkilatla nma
iği toplantıda, her
Ka rataş'ın ida re ett
t ve faa liyetlerinin
bir birim kendi hizme
su nu mu nu ya ptı.
Freiburg Bölgesinde “Alemlere
Rahmet:
Hz. Muhammed (s.a.v.)” pro
gramı gerçekleşti. Hüfingen Stadthalle
salonunda
yapılan programa Freiburg Böl
gesindeki
şubelerde görev yapan idarecil
er katıldı.
Şiir ve ilah i dinletisinin olduğu
programda
İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç,
ibadetlerin
Allah’a has oluşu konusuna değ
inirken,
Genel Başkan Danışmanı Mu
stafa Mullaoğlu Hz. Muhammed (s.a.v.)
ve 4 halife
döneminin önemli başlıklarını
anlattı.
Württemberg Bölgesi Kur’ân-ı Kerîm
Tilavet Yarışması Bölge Final i, Wangen Arena’da gerçekleşti. Bölge İrşad
Başkanı Tayyip Genç ve Bruchsal,
Achern ve Aalen Camii İmam larının
jüri üyeliğini yaptığı yarışmada küçüklerde; 1. İklil İlemin, 2. Emircan Telli,
3. Abdu llah Kayman oldu. Büyüklerde
ise; 1. Lokman Ermiş, 2. Muha mmed
Bayman, 3. Bekir Demirtaş oldu.
Herne-2 Camii yaptığı birçok örnek
çalışma ve sosya l faaliyetlere ek
olarak hafta sonla rı ve tatil günlerinde
güzel bir geleneği sürdürüyor. Saba h
namazında n sonra cemaat ve idareciler tarafından çorba ikramı yapılıyor.
Cemiyet İmam Hatib i Adem Hendek’in
katıla nlara hadîs-i şerif okuması sonrasında gerçekleştirilen bu gelenekle,
cemaat ve üyeler arasındaki dostluğun
pekiştirilmesi amaçlanıyor.
nu Kadın lar
Hollanda İslam Federasyo
kısa sure okuma
Teşkilatı Çocuk Kulübü
sı yaptı. Yarışve meal verme yarışma
13 yaş arası kız
maya 9 cem iyetten 8. Yarışmada
ve erkek çocuklar katıldı
m Gökmen 1’nci,
kızlardan Nesibe Hürre
yne Sarıkaya
Lübeyne Dal 2’inci ve Ale
den ise Fu rkan
3’üncü oldular. Erkekler
Güneş 2’inci ve
Bilgi 1’inci, Muham med
oldu
Em ircan Pekel 3’üncü
Freiburg Bölgesi Eğitim Başkanlığı
bünyesinde eğitimciler, geçtiğimiz
günlerde Hüfingen’de bir araya
geldiler. Bölge ve eğitim başkanlarının
önderliğinde yapılan toplantıda, bölgede daha kaliteli eğitim verebilmek için
fikir alışverişinde bulunuldu. Ayrıca
toplantıda istişareler sonucunda Çocuk
Kulübü, İzcilik, Ana sınıfı sorumluluları
belirlendi.
Download