İŞİTME ENGELLİLERİN ÖZEL EĞİTİMİ VE KARŞILAŞILAN SORUNLAR Uz. Ody. Dr. Berrin ERTÜRK Fonem Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi http://fonemegitim.com/ İşitmenin; konuşma ve lisan gelişimini, iletişim ve öğrenmeyi olumsuz etkilediği pek çok araştırmacı tarafından belirtilmiştir. Ancak, işitme kaybının diğer gelişim alanları (zihinsel, motor ve sosyal) üzerine olan etkileri kimi zaman göz ardı edilmekte ya da yeterince anlaşılamamaktadır. İşitme kayıplı çocuk iletişim ve öğrenme ile ilgili sorunlarını duygusal, sosyal ve akademik sorunların olumsuz etkileri ile beraber yaşamaktadır. Bu etkileri azaltmak için tıbbi, iletişim, eğitim, psikolojik ve sosyal alanlarda uzman kişilere en erken dönemde başvurulmalı ve işbirliği içinde çözümler sağlanmalıdır. Yapılan araştırmalara bakıldığında Quigley ve Thomure orta derecede işitme kaybı olan çocuklarda akademik başarılarının yaklaşık 1-3 yıl gecikebileceğine dikkat çekmektedirler. Blair, Peterson ve Viehweg (1985) ise, hafif derecede sensörinöral işitme kayıplı çocuklarla yaptıkları bir araştırmada; erken okul yıllarında sürekli devam eden hafif derecede işitme kaybının tüm eğitimsel performans üzerine olumsuz etkisi olduğunu söylemişlerdir. Ross (1982) işitme kaybı ve akademik başarı arasındaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmiş ve işitme kaybı derecesi ile akademik başarı arasında çok kuvvetli bir ilişki olduğunu bulmuştur. Tüm bu bulgular ışığında işitme kayıplı bireyin işitme kaybı derecesine göre akademik yaşantısının etkileneceği bir gerçek. Her ne kadar ülkemizde son yıllarda kaynaştırma eğitim ortamlarının yaygınlaşması hız kazanmış olsa da, henüz bu ortamların kaynaştırma eğitimi için yeterli donanıma materyal, fiziki ortam ve uzman eğitim personeline sahip olmadığı görülmektedir. Bu yetersizlikler işitme kayıplı bireylerde öncelikle iletişim becerilerinde ve aynı zamanda akademik başarısızlık ve eksikliklere yol açmaktadır. Kendini ifade etme, okuma- anlama ve yazma becerisine tam sahip olamayan bireyler genel başarı sınavlarında düşük puanlar alarak üst eğitim ortamlarından yarar görme imkanı elde edememektedir. Bu olay mesleki hayatlarını da etkilemekle kalmayıp, tüm yaşamları boyunca sosyal ortamlarda da sorunlara neden olmaktadır. Kaynaştırma eğitim ortamlarının kaynaştırma eğitime yönlendirme sürecinin başından itibaren oluşan pek çok sorunu mevcuttur. Bu sorunlar çocuğun doğru ve etkin değerlendirilmesi, yönlendirilen okula bilgi akışı, okulda BEP in uygulanması, uygulama için personelin bilgi yeterliliği, kaynaştırma eğitim ortamının fiziki koşulları, destek eğitim materyalinin bulunması, uzman eğitim personelinden destek sağlanması gibi oldukça uzun eksikler listesi mevcuttur. Sistem ilköğretim seviyesinden itibaren iyileştirilmemesi halinde sorunlar yükseköğretim seviyesine kadar çoğalarak artmaktadır. Bizim ilk tanılandığı dönemden itibaren herhangi bir iletişim aracını tam kazandıramadığımız (sözlü/işaret) bireyler ilköğretimden başlayarak gelen iletişim ve akademik becerilerindeki yetersizlikler üniversite sınavında işitme engellilerin önüne çıkmakta. Sınavı geçenlerde yine iletişim ve akademik sınırlılıkların getirisi olarak sınırlı mesleki yönelimler ve alanların arasına sıkışmaktadırlar. Bir de biliyoruz ki kaynaştırma eğitim ortamlarına dahil olamayarak işitme engelliler okullarına devam eden bireyler bulunmaktadır. Sistemin bu tarafına baktığımızda, geç tanılama, geç cihazlandırma gibi sorunlardan dolayı sözlü iletişim becerisi kazanamamış bu bireyler işitme engelliler okullarımızda halen bir işaret dili (TID) ile eğitim imkanı bulamadıklarından, bu okulları bitirdiklerinde ne tam olarak sözlü dile ne de işaret dilini kullanarak kendilerini ifade edebilme becerisine sahip olabilmektedirler. Bu eksikliklerin yanı sıra, tam bir iletişim becerisine sahip olamadıklarından daha eğitim görürken pek çok kavram ve bilgi eksikliği ile mezun olmaktadırlar. Total iletişim yada cued speech gibi görsel ipuçlarının kullanıldığı bir sistem ile lisan becerisi kazandırılmış olsa ve öğretmenlerde bu sistemi bilerekkullanarak eğitim-öğretimin devamı sağlansa işitme engelli bireyler bilgi ve kavram açısından daha donanımlı bir şekilde mezun olarak hayata atılacaklardır. Tüm bu engelleri aşarak yükseköğrenim seviyesine gelebilenler de farklı zorluklarla mücadele etmek durumunda kalmaktadırlar. Yetersiz materyal desteği (görsel uyaranlarla desteklenmiş, işaret dili ile destekli vb.), sınıfların yetersiz fiziki özellikler (akustik vb), yardımcı destek teknolojik imkanların sunulamaması (FM vb) gibi sorunları sıralamak mümkündür. Şu ana kadar daha çok işitme engelli bireylerin kendilerinin yaşadığı sorunlara değinmeye çalıştık. Bu bireylerin kendilerinin yaşadığı sorunlar kadar ailelerinin yaşadığı sorunlara da değinmek gerekmektedir. Ülkemizde bu anlamada en başlıca sorun bilgilendirme ve yönlendirme konularında ilk olarak ortaya çıkmaktadır. İşitme engelli çocuğu olduğu tanısı ile karşılaştığında bir aile, ne işitme engeli konusunda ne de onları bekleyen süreç hakkında bilgi ve yönlendirme hizmetini tam, sağlıklı ve düzenli bir şekilde alabilmektedir. Buradaki ana neden genelde tanı ve takip merkezlerinde yeterli yada donanımlı personelin eksikliğidir. Ülkemizdeki Odyolog sayısının azlığı işitme kaybı tanısında gecikme sorunundan, geç yada yanlış cihazlandırmaya, bilgi ve yönlendirme eksikliklerine kadar uzanan pek çok soruna neden olabilmektedir. Tanı ve cihazlandırma sürecini tamamlayan ailelerin karşılaşacağı sorun özel eğitim ve rehabilitasyona başlama aşamasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllarda yapmış olduğu düzenlemeler ile artık özürlü bireylerin özel eğitim ve rehabilitasyon giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu gelişme aileler için olumlu özellik göstermekle beraber bazı sorunları da yanında getirmiştir. Aynı tarihlerden itibaren sayıları hızla artmakta olan özel merkezlerin sayısı eğitimde kalite sorununu arttırmıştır. Konu yine donanımlı ve yeter sayıda olmayan personel konusuna gelmektedir. Yeni Doğan İşitme Tarama programları ile artık erken tanı alan çocukların yaş ortalamaları 3-4 aya kadar inmektedir. Ancak bu yaş grubu üzerinde deneyimli, staj almış olan öğretmen eksikliği, üniversitelerde ilgili bölümlerde bu konu üstüne henüz yeterli değişikliklerin yapılmamış olması bu konudaki sorunları arttırmaktadır. Ailelerin alacakları eğitimin içeriği ve olması gereken hususlar konusunda yeterince bilgili olmayışları, ücretin tamamını devletin ödüyor olmasının bazı ailelere getirdiği rahatlık eğitim kalitesi üzerindeki sorgulamayı da kaldırmaktadır. Özel eğitim rehabilitasyon aşamasını öncelikle kreş, anaokulu gibi okul öncesi kurumlarda, daha sonra ilköğretim seviyesinde kaynaştırma sürecinde yaşanan sorunlar takip etmektedir. İşitme özürlü bir öğrencinin okul öncesi ve örgün eğitim okullarına yerleştirilmesinde problemler çıkmakta ve genellikler aileler işitme engelliler okullarına yönlendirilmektedirler. Okula kayıt yaptıran aileler zaman zaman idarecilerden zaman zaman diğer öğrenci velileri ile karşı karşıya gelmektedirler. En büyük sıkıntı işitme kayıplı oluşları, sözel ifade becerilerindeki eksiklikler, akademik başarısızlıklar. Okul öncesi dönemden itibaren ailelere sunulan iletişim tercihi(sözel/işaret) sunulamamaktadır. İşitme kayıplı çocuk geç kalmış olsa dahi tek seçeneği sözel lisanı öğrenmek olarak sunulmaktadır. Özellikle 5-6 yaş döneminde yeni tanılanmış ya da bu dönme içinde ilk kez cihaz takmaya başlayan çocuklar işaret dili (jest- mimik ve vücut hareketleri) ile sözlü dil arasında kalmaktadır. Kritik dönemin kaçırılmış olması sözlü dilin edinimini güçleştirmekte, kurumlarda işaret dili yada tüm iletişim (total communication) seçeneklerinin olmayışı aileleri ve de çocukları sorunlarla mücadele etmekle baş başa bırakılmaktadır. Kaynaştırma programına dahil olan öğrenciler ise sadece normal işitenlerle aynı sınıfa devam ediyor olmak dışında ek bir destek almaksızın “kaynaştırma” programında yer almaktadırlar. Ne bir kaynak oda, ne de kaynak öğretmen, ek materyal desteği sunulmaktadır. Normal müfredat programı dil gelişimi geride olan işitme kayıplı öğrenciler için oldukça ağır gelmektedir. Hiçbir destek alamayan sınıf öğretmenleri de sistem de yalnız kalmaktadırlar ver bireysel çabalar ile sorunlarla mücadele etmektedirler. İşitme engelliler okunla yerleştirilen öğrenciler maalesef yine sözlü dil ile işaret dili arasında kalmaya devam etmektedirler. İşitme engelliler okullarında çalışan gerek işitme engelliler öğretmenleri gerekse diğer branş öğretmenleri işaret dilini bilmemektedirler, ancak okullardaki öğrenciler dil gelişimleri neredeyse yok denecek kadar geri durumda olmaları nedeniyle sözlü dili kullanmamaktadırlar. Bu süreç nedeni ile öğretmenler ile öğrencileri arasında iletişim ve öğretim sorunlarına neden olmaktadır. Okul sürecinde bir takım sorunlarla mücadele eden işitme engelli öğrenci ve ailesi üniversite hayali kurmaktan dahi uzaklaşmaktalar. Çocuklarına tam olarak kazandırılamamış sözlü dil yada işaret dili, okullarda yine bu konu odaklı alınan yetersiz eğitim özellikle okuma- yazma ve anlama becerileri sonunda üniversite sınavı tam bir kabus olarak gözükmektedir. Bunu yanı sıra üniversite konusunda yeterince bilgi alamamaktadırlar. Üniversiteye hazırlık için dil gelişimi geride, akademik pek kavram açısından geride olan bu öğrencilere yönelik hazırlık program ve dershane çözümleri de bulunmamaktadır. Bu nedenler doğrultusunda üniversitelerde işitme engelli bireye özellikle ileri/çok ileri derecede işitme kayıplı öğrencilere rastlayamıyoruz. Üniversite aşamasına gelebilen öğrenciler ise işitme engeli ne demek olduğunu bile bilmeyen personel ve sistem ile karşı karşıya gelmektedir. Sınıf akustiğinin önemli olduğu bu bireyler için kalabalık anfilerde ders dinleyerek, yeterince görsel desteği içeren materyaller olmaksızın üniversiteyi bitirme çabasında olmaktadırlar. İşitme engeli ve işitme engelli bireyleri topluma dahil edebilmek için çok büyük maddi olanaklara ihtiyaç olmadan sistemi yenilemek ve organize etmek mümkün görünüyor. İşitme engelli bireylere bir iletişim aracını tam olarak kazandırabilmek de sorunların en aza inmesinde büyük rol oynayacaktır. Erken tanı ve müdahale ile çocuklara sözlü dili kazandırmak hiç de zor değil.. Geç kalınması halinde alternatif iletişim sistemlerine başvurulması gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Pek çok alan ve konuda olduğu gibi konu üzerinde bilgili ve donanımlı personel yetiştirmek, sürecin her basamağında bilgilendirme ve yönlendirme hizmeti sunmak, fiziksel koşulları biraz düzenlemek her şeyden önemlisi “işitme engelli bireylerin de diğer herkes kadar her olanağa ulaşma ve sahip olma hakkını bilmek ve bunu olanaklı hale getirme düşüncesi” ile hareket etmek yeterli olacaktır. İletişim Uz. Ody. Dr. Berrin ERTÜRK Fonem Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Web: http://fonemegitim.com/ Adres: Kazakistan caddesi (eski 4. Cadde) 42. Sokak No: 15/19-20 Bahçelievler, Ankara Tel/Faks: +90 312 213 2006