mımaran Konya M im arlar Odası'nın Üç Aylık M im arlık Kültürü Dergisidir • Y ıl: 1 • Sayı: 1 Kış 2007 < uy CC LU < û Û E ec < LU ^ < < N 3 C £ *E O _0k_J I ç 03 en js! E < LU _03 u ı DX en 3_J OÇ İD < en 3 CÛ < D< GC < > O (D Z 'O v_ O ı/v CL en o l/V _CD :0 1/3 > LL U> I- < < 3 !2 BC < • M CL GC cl •O en *• _ <l — U) i? < < < Q O U1 Z z I- CÛ a O CL. DI 3 L O < uı en < £ o â Ş < I m :3 rö M —O ) cc > Z UV < < >■ < > z < < < o ISI < CÛ O _ı O cc E LU _oj LL 0 < oı >oı (D E uy >- >> < 3 U" uj 5^ 01 O a> > ısı cc O .<u < < O 2 > ^ CÛ O ISI Li- l 1 İlil li ISSN I307-Î0930 ■ İÇİNDEKİLER ■ mimaran M art 2007 ISSN 1307-3095 M art 2007 • Y ıl: 1 • Sayı: 1 Y a y ın tü rü : Y e re l süreli Y ayın la ya n M im arlar Odası Konya Şubesi M İM A RLA R ODASI A D IN A Sahibi M. Serd ar IŞIK Y a y ın Ko ord inatörü Hüseyin BASAR Editör ve Y a z ı isleri Sorum lusu Rahm i ERDEM Y a y ın Sekreterleri T ü la y KA R A D A Y I YEN İCE Aysın Ö ZYURT Y a y ın Kurulu Havva A LKA N B A LA Hüseyin BASAR Fatih C A n A n O. Nuri DÜLGERLER Rahm i ERDEM S. A rm ağ an GÜLEÇ M ustafa İN CESAKAL Sami KA LFA O ĞLU ilhan KOÇ M ustafa KO RUM AZ D eniz O KTAÇ Aysın Ö ZYURT M. Feyza Y A R A R T ü la y KA R A D A Y I YEN İCE Reklam Y ön eticisi Sami KA LFA O ĞLU Yazışm a Adresi M İM ARLAR ODASI KO N YA ŞUBESİ A ta tü rk Caddesi No: 119 42040 M eram / KO N YA Te l: 0332. 353 47 17 Faks: 0332. 353 41 61 konyam im aran@ gm ail.com O fset H azırlık EKO L TANITIM Kireçb urn u, A lp aslan Sokak 42/1 Tarabyaü stü 34457 İstanbul Te l: 0212. 223 81 51 0212. 223 80 95 ekoltanitim @ gm ail.com Baskı-Cilt GÜZEL SA N A TLA R M ATBAASI İstanbul, 0212. 503 58 40 Baskı Tarih i M art 2007 "m im a ra n " dergisi, M im arlar Odası üyelerine ücretsiz o larak g ö nd erilir. D ergide yeralan y azılard a ileri sürülen g örüşlerin sorum luluğu ya za rla rın a a ittir. içindekiler EDİTÖRDEN Baslarken / Rahmi ERDEM .............................................................................................3 BÜYÜTEÇ Zafer'in Yayalastırılmasının Ardından / Mustafa İNCESAKAL ................................ 4 GÜNCEL Çağdaş Cami Tasarımında Mimarın Yasadığı Güçlükler / Murat O ra l .................7 SÖYLEŞİ Üretken Bir Mimar: SERDAR IŞIK ............................................................................ 11 PROJE / UYGULAMA Değerlendirme: Mimaride "Vazgeçmeyislerin" Kazanımı / Havva ALKAN BALA ............................................ 14 Globalizm ve Mimarlık: Potsdamer Platz / S. Armağan GÜLEÇ - Mustafa KO RU M AZ ...................................21 İÇİNDEKİLER KÖPRÜ Afyonkarahisar Kenti Tarihsel-Kentsel Konut Dokusu ve Geleneksel Çarşıda Koruma Amaçlı Planlama Çalışmaları / S. Güven BİLSEL ... 28 SANAT Kimliksiz Mimari.........................................................................................................38 YENİLİK Seine'i Geçmek... / Henry BARDSLEY Çeviri: S. Armağan GÜLEÇ...................................45 s.28 A fyo n k arah isar'ın kentsel sit alanı ve yakın çevresinde iki katlı y a p ıla r çoğ un lu ktadır. YARIŞMALAR Antalya Varsak Belediyesi "Belediye Hizmet Binası" Proje Yarışması.............................................................50 EĞİTİM Mimarlık Eğitimine Yeni Bir Bakış: Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Uluslararası Kıs Okulu / Nazan KIRCI - Zeynep ULUDA/ ......................................... 53 ÇEVİRİ Mimarlığın Besinci Boyutu: Aydınlatma / MichelELLENBERG Fransızcadan tercüme ve derleme: Fatih CANAN ......... 66 ETKİNLİKLERİMİZ Konya Mimarlar Odası Etkinlik Haberleri .............................................................. 69 YAYIN TANITIMLARI Metafor Olarak Mimari ............................................................................................ 78 Tasarım ve S u ç ............................................................................................................. 79 s. 45 Paris'in 37. köprüsü, çeliğin kuvvet verdiği h a fiflik m erkezli bir tasarım a sahip. ŞİİR Balkon / Sazai KARAKOÇ ............................................................................................ 80 Sevgili Meslektaşlar, 1980 li yılların ikinci yarısında Mimarlar Odası Konya Temsilciliğinin ilk bültenini, sorumlu müdür olarak ben çıkarmıştım. Yıllar sonra bu kez Mimarlar Odası Konya Şubesi nin yayın organı “mimaran’T çıkartmak da mutlu bir tesadüf benim başkanı bulunduğum dönem Yönetim Kuruluna nasip oldu. Bundan büyük bir onur duyuyorum. Bu vesile ile, mimaran’ ı büyük bir fedakarlıkla yayın hayatına hazırlayan başta Yönetim Kurulu üyemiz Hüseyin Başar olmak üzere tüm Yayın Kuruluna teşekkür ediyor, kendilerini tebrik ediyor ve mimaran’ımızın tüm mimarlık camiasına hayırlı olmasını diliyorum. M. Serdar Işık Başkan s. 34 ilk kez d üzenlenen Konya Ulusal Fo toğraf Y arısm ası'n ın tem ası "K im liksiz M im ari" oldu. EDİTÖRDEN mimar lık camiasına an adolu'dan bir katkı, Konya'dan sesleniş... Mimarlar Odası Konya Şubesinin son dönem hizmetkârlarının yayın askını kuvveden fiile dönüştürme sorum luluğu. Özverili çalışmalarında mesai kavramını göz ardı eden Yayın Kurulu gönüllüleri. Derginin doğumu sağlıklı olsun diye dokuz aya yetirilen e m ek ler. Ve hepimize hayırlı olmasını umduğumuz ilk sayım ız. Konya Şubemizin sizlere ulaşma hamlesine destek olup, katkı koyanlar; bu ürünün bir yayın organı olduğunu gözden ırak tutmadan mesleğe ve meslek adamına bilim, sanat, teknoloji, tarih, düşünce gibi daha çokça çesitlendirebileceğimiz yönlerden seslenebilmeyi amaçladılar. Bunu da, aşağıdaki baslıklarla sunarak gerçekleştirmeye çalıştık: • "Kente Dair"; kentin geçmişine, bugününe ve geleceğine dair mimari her sey ilgi alanında olup, bu konuları açıklayan, araştıran, sorgulayan, yorumlayan bilimsel yazılarla şehrimize nüfuz etmemize yardımcı olacak. • "Proie-Uvgulama"; özellikle uygulanmış olan yerel, ulusal ve uluslar arası özgün projeleri, uygulamalarını ve detaylarını sizlerin tetkikine sunacak. • "Mimarlık Eğitimi". Hakkında çok tartışıldı, çok yazıldı, çizildi. Bu bölüm, mimarlığa yeni bakışlar; mimarlık eğitimi ve meslek pratiği; mimarlık eğitimi ile ilgili ulusal/uluslararası kavramlar, çalışmalar, uygulamalar, atölyeler, yaz-kıs okulları; mimarlık eğitiminde akademik değerlendirme ve akreditasyon; meslek içi eğitim; mimarlık eğitiminde kuram ve uygulama ve 21. yüzyılın olanaklarını mimarlık eğitimine yansıtma ile ilgili olacak. Bu konudaki görüşlere, önerilere, eleştirilere ve deneyimlere kucak açacak. • "Büyüteç", öncelikle yerel olmak üzere, zaman zaman daha üst ölçeklerde de, mimarlıkla ilgili güncel konulara dikkat çekecek. • "Sanat", güzel sanatlarla ilgili araştırmalara, görüş, yazı ve söyleşilere yer verecektir. • "Kentin Tanıkları", kentin gelişimine tanıklık eden karar vericiler, planlayıcılar ve süreci yakından izleyenlerin anılarıyla kentin yakın tarihine kayıt düşecek. • "Yenilik", yapı ve teknoloji ilişkisini yakından takip ederek, ilgi çekici gelişmeler ve uygulamaları incelemenize sunacak. • "Çeviri", yine ilginizi çekeceğini umduğumuz bir makaleyi, yabancı dergilerden iktibasla size aktaracak. • "Düsün/Gül(düren) Çizgi", güldürürken düşündüren, düşündürürken güldüren bir çizgi olan 'karikatür'den hareket edecek. Yasatırken düşündüren, düşündürürken yasanan bir çizgi olan 'mimarlık'ı düşle gerçek arasında düsün/dür(ecek). Bu amaçla "MİMARİ KARİKATÜRLER"e yer verecek. • "Yarışmalar", yerel ve ulusal ölçekte yapılmış ve sonuçlanmış mimari yarışmalarla ilgili yazılı ve görsel malzemelere yer verecek. • "Kitap Tanıtım", mimarlığın yalnızca çizgiden ibaret olmadığını; yazının, hayatın her alanındaki yadsınamaz önemini mesleğimizle iliskilendirerek, kitabı, sıcak ilgilerinize emanet edecek. • "Şiir", bütün cesaretini toplayabildiği ölçüde, çizgi dünyasına, sanatı yazı ile sunacak. Ayrıca, sonraki sayılarımızda özel dosya konularına, sizlerin değerlendirmelerinizden oluşacak "Serbest Kürsü"ye de yer verilecek. Bu saydığımız baslıkların hepsine, aynı sayıda yer veremeyeceğimizi de belirtmek gerek. Her baslık altında yayınlanabilecek araştırma, gözlem ve incelemelerinizi ayrıca bekliyoruz. Bu ilk sayı, büyük ölçüde yayın kurulumuzdaki arkadaşların üstün perfor­ manslarıyla bir araya geldi. Sonraki sayılarımızda, yukarıda sıralanan baslıklar altına uygun gördüğünüz her çalışmayı değerlendirmek üzere bekliyoruz. Nice mimaran sayılarını görmek d ileğiyle. Rahmi Erdem | 3 BÜYÜTEÇ ZAFER'İN YAYALAŞTIRILM ASININ ARDINDAN 3 T Mustafa İNCESAKAL ayatından memnun ve mutlu toplu­ lukların oluşturulmasında yöneticile­ rin en önemli vazifelerinden biri de kentin daha yaşanılabilir, insancıl, gelecek kuşakların kent üzerindeki haklarını gözeten hale gelmesi ve sürdürülebilir olması için vicdani kararlar almalarıdır. Bu vicdani ka­ rarların kentin geneline homojen şekilde da­ ğılması ile sağlıklı, mutlu, güvenli, doğadan kopmayan, her yaş grubu ve fiziksel özellik­ lerde (çocuk, genç, yaşlı ve engelliler) kentli­ nin buluşup kaynaştığı mekânlar oluşturula­ bilmektedir. Bu vizyon ile her kent idarecisi­ nin içerisinde yaşadığı kentin yaşanılabilirlik düzeyini arttırmak temel politikası olma­ lıdır. Günümüzde bu politika kararı çok hızlı, çabuk bir şekilde alınmaktadır. Aslında bu tür amaçların hayata geçirilmesi ve ürünleri­ nin gözlemlenmesi uzun, sabır isteyen, bir o kadar da zahmetli bir süreçtir. Dünyanın bazı kentlerini yaşanabilirlik sıralamasında en üstlere taşıyan fiziksel nite­ liklerinin yanında sosyal niteliklerin de eşit H M ustafa İN C ESA KA L.Yrd. Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi, M ühendislik M im arlık Fakü ltesi, M im arlık Bölüm ü, Bina Bilgisi kürsüsü, öğretim üyesi. derecede önemli olması bilindiğine göre, bu sürecin ne kadar uzun olabileceği de tahmin edilebilir. Kentlerin yaşanabilirlik standartla­ rının artırılmasına yönelik kararlar üretilir­ ken, araç bağımlısı toplumlarda bu daha da karmaşık hale gelmektedir. Hızlı yaşam koşullarına ayak uydurabil­ mek çabası motorlu taşıt kullanımını her ge­ çen gün artırmakta, bu da kararların hem ta­ sarım, hem de uygulama süreçlerinde prob­ lem olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk bakışta son derece faydalı ve birey için konforlu gö­ rünse de, motorlu araçların kent üzerinde bir takım zararlarının olduğu da açıktır. Kent üzerindeki baskıları, hareket akışını sağlaya­ cak temel alanların (yolların) düzenlenmesi ve yapılmasından daha çok, kent içerisinde belirleyici faktör olarak insandan önce gel­ mesidir. Gereksinim duyulan yolların plan­ lanması ve yapılması zor olmasının yanında, bu alanlar için kullanılan mali kaynakların kentlinin kaldırımından, yeşil alanından, ço­ cuk oyun yerlerinden ve kentsel donatılardan taviz verilmeside ayrı bir problemdir. İnsanların yaşadıkları kentlerle bütünleş­ mesinde kentsel açık alanların, meydanların, bulvarların büyük fonksiyonu vardır. Günü­ müz Modern Avrupa kentlerinde güzel ör­ neklerini gördüğümüz bu mekânlar, kentlinin sosyal iletişim kurduğu mekanlardır. Bu açı­ dan belediyelerin bu konulardaki çalışmala­ rını takdir etmemek mümkün değil, ancak; uygulanacak olan yerel, ulusal ölçekteki öz­ gün, nitelikli projelerin temini yerel yöne­ timlerin en önemli problemlerinden birini oluşturmaktadır. Kent içerisinde yayanın taşıttan daha önemli olması gerektiğini gösteren uygula­ malarda, kent içerisindeki bazı yolların uy­ gun şartlarda kontrollü olarak taşıttan yalıtıl­ ması tercih edilmekte ve uygulanmaktadır. Bu bağlamda Zafer Alanı Yayalaştırma Pro­ jesi uzun yıllardır düşünülen ve geçtiğimiz yıl hayata geçirilen, kentin geleceği için son derece önemli bir projedir. Bu proje Kon­ ya’da uzun zamandan beri beklenen ve üze­ rinde en çok konuşulan projelerden biri duru­ mundadır. Konya kent merkezi Zafer Alanı ticaret ve BÜYÜTEÇ ■ sosyal hayatın en canlı olduğu bölge olması­ na rağmen uzun yıllardır hem yaya hem de taşıt için uygun hareket imkânı ve akış sağla­ yamayan, bir bölgedir. Bu olumsuz durumun giderilmesine yönelik Zafer Alanının yayalaştırılması, Konya’nın dünyada yükselen değerleri yakalaması adına son derece önem­ li, olumlu bir yaklaşımdır. Her şeyden önem­ lisi Konya’da yayanın taşıt korkusu olma­ dan, kalabalık içerisinde sıkışmadan rahat hareket edebileceği buluşma mekânlarına ol­ dukça ihtiyaç duyulduğu, şu anki Zafer ala­ nının kullanım süreci gözlemlendiğinde açıkça görülmektedir. Kentsel ve sosyolojik bağlamda, düzenlenen bu alan, Konya kulla­ nıcısının kenti yaşamasına, kent içerisinde vakit geçirmesine, kentin farkına varmasına katkı sağlamaktadır. Yeni düzenleme ile kentliye sunulan rahat dolaşım imkânı, oturma ve dinlenme mekân­ ları, açık ve yarı açık kafeterya düzenleri, ge­ lişimini tamamlamış kentlerde bulunan dü­ zenlemelere benzer olmasının yanında, Kon­ ya için yeni fonksiyonlar sunması açısından oldukça önemlidir. Kent kullanıcısına ticari ve sosyal aktivitelerin en yoğun olduğu bölgede oturma ve dinlenme imkânı vermek projenin en olumlu yönlerinden birisidir. Genellikle kentlerimiz­ de bu tip çözümler parklarda veya tarihi eser­ ler çevresindeki sınırlandırılmış mekânlarda düzenlenirken, Konya’da ilk defa sosyal kent merkezi içerisinde, onunla iç içe düzenlen­ miştir. Mekânın düzenlenen sosyal ve sanat­ sal aktivitelerle, kentliyi sunulan etkinlikle­ rin içine dâhil etmesi yine kentliyi sosyalleş­ tirmesi adına son derece önemlidir. Yerel yönetimin uygulama ve proje sıra­ sında mümkün olduğunca kullanıcı görüşle­ rini (iş yeri sahipleri ile sınırlı olsa da) dikka­ te alması olumlu bir yaklaşımdır. Düzenleme ile Kız Ortaokulu, Hoca Hasan Mescidi gibi tarihi yapıların değişik gabarilerden daha iyi algılanacak şekilde tasarım alanına dâhil edilmesi, ön plana çıkarılması, mekânı zen­ ginleştiren öğeler olarak kentliye sunulması, kullanıcıları tarihin bir noktasına görsel an­ lamda odaklanması proje ile ilgili olumlu de­ ğerlendirmelerdir. Bu olumlu, pozitif değerlendirmelerin ya­ nında uygulama bazı yönleri ile yeni uygula­ malarda tekrar edilmemesi gereken olumsuz tecrübeler olarak kentlinin karşısına çıkmak­ tadır. Bunlardan en önemlileri: • Tasarım sürecinde dikkatle ele alındığından şüphe olmayan bazı düzenlemeler, malzeme detaylarındaki uygulamalar yeterince kendi­ lerini gösterememişlerdir. Uygulamanın ana tasarım öğesi olan zemin kaplamalarındaki yaya yönlendirmeleri, mekân etkisini kuv­ vetlendiren döşeme farklılıkları, seçilen mal­ zemeler projede çarpıcı şekilde hissettirilirken, uygulamada özellikle alanın önemine paralel yapılmayan hızlı işçilik bu detayların algılanmasına engel olmuştur. • Zafer Meydanı, Hoca Hasan Mescidi ile Konevî Caddesi aksı üzerinde yapılan büfe ve kolonadlar, içinde bulundukları mekân ile oransal olarak büyük ve fazla dolaşım alanı kaplayarak görsel kesintiye neden olmuşlar­ dır. Özellikle Hoca Hasan Mescidi-Konevi Caddesi arasında, karşılıklı mağazaların yer aldığı dar sokakta bulunan sık aralıklarla yerleştirilmiş, boyutsal özellikleri bakı- BÜYÜTEÇ mından abartılı olan kentsel donatı ele­ manları sokağın iki yakası arasındaki iletişi­ mi koparmakta ve mağazaların önlerini ka­ patmaktadır. Sürekli olan yaya akışının varlı­ ğı ve sokak en kesiti dikkate alındığında bu elemanların yapım amaçlarına anlam verile­ memektedir. Abartı, sadece işlevlerini yerine getiremeyen kentsel donanımlar boyutsal özelliklerinden değil; aynı zamanda, seçilen beton ve ahşap malzemenin ele alınış biçi­ minden de kaynaklanmaktadır. Yarı açık oturmaların düzenlendiği bu alanda daha al­ çak gönüllü elemanların kullanılması, kentli­ nin tasarımın diğer bölümlerine yönlendiril­ mesinde daha yardımcı olabilirdi. • Hoca Hasan Mescidi önünde ve eski Gedavet Parkı alanında yapılan düzenlemelerin çevresinde oturma ve dinlenme elemanları­ nın olmaması, özenle yapılan bu tasarımların optimum kullanımını engellemekte, bu alan­ ların sadece önünden geçilen alanlar olarak kalmasına neden olmaktadır. Ayrıca, bu gibi genel düzenlemelerde seçilen veya yeni ta­ sarlanan oturma elemanlarının daha ergonomik olması da kentliyi mekâna bağlaması, mekânda daha çok kalması ve mekânı daha çok yaşaması açısından önemlidir. Bu bağ­ lamda, yayalaştırılan Zafer Alanında, seçilen oturma ve dinlenme elemanlarının daha ergonomik olması, kentliye yukarıda bahsedi­ len açılardan kolaylık sağlayabilirdi. • İlgili kurumlardan onay alan proje plan öğeleri bakımından kent meydanı olma özel­ liğine sahip olup olmadığı ve çevre verilerini dikkate alma bakımından başarısı da ayrıca tartışılabilir. • Projenin elde ediliş biçimi ve uygulamaya geçirilişi dikkate alındığında eleştirel anlam­ da şu soruları sorma gereksinimi ortaya çık­ maktadır: • Genelde ülkemizdeki müteahhitlik müesse­ sinin sorunlarına paralel olarak, tasarım-proje ve uygulama arasındaki güçlü iletişim ve hassasiyet eksikliği sık sık kendini göster­ mektedir. İşçilik kalitesindeki yetersizlik ze­ min kaplamalarında, zemin saatinde ve ha­ vuzlarda görülmektedir. Havuzlarda su ol­ madığı zaman ortaya çıkan çirkin havuz dibi görüntüleri, beklenen mekânsal kaliteyi ve görsel zenginliği yok etmektedir. Akşam sa­ atlerindeki yaya akış aksı boyunca zemin se­ viyesinde ışık oyunlarıyla oluşturulmak iste­ nen mekânsal etki de ne yazık ki, uygulama­ daki detay hatalarından dolayı beklenen so­ nucu verememiştir. Kentte yaşayanlara farklı bir mekânsal deneyim yaşatacak bu fikir ne yazık ki tam olarak gerçekleştirilememiştir. Karanlık havada, zemin seviyesinden mavi ışık saçarak yönlendirici ve sınırlayıcı etki yapması beklenen aydınlatma elemanları sü­ rekli kirli kalmaktadır. Yağmurlu havalardan sonra çamur içinde kalan ve neredeyse gö­ rünmez hale gelen aydınlatma elemanları he­ yecan uyandırmamaktadır. Sonuç olarak, yaşanabilir kentlerin oluş­ turulması mimarların ve plancıların ortak ça­ bası olmalıdır. İnsana değer veren, yaşamdan koparmayan, ekonomik ve tüm kent kullanı­ cısına yönelik mekânların çözümlenmesinin diğer kentlerimiz gibi Konya’nın da sosyal­ leşmesinde önemli bir yere sahip olduğu açıktır. Bu yönüyle proje olumludur. Ancak; planlanan alanın genelinde 3. boyut etkisinin seçilen kararsız elemanlarla zayıf kaldığı, yeşil unsurların yok edilerek taşlaştırıldığı, yaya alanına konan az sayıda kent mobilyası, büfelerin form ve renk açısından çevre ile uyuşmadığı, yayalar için önemli olan etkili bir referans noktasının tasarımda dikkate alınmadığı görülmektedir. GÜNCEL ÇAĞDAŞ CAMİ TASARIM INDA MİMARIN YAŞADIĞI GÜÇLÜKLER Murat ORAL eçtiğimiz günlerde, Konya Esnaf Odaları Birliği Konferans salonunda, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Selçuk­ lu Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri “Cami mimarisi” konulu bir panel yapıldı. Selçuklu Belediye Başkanı Doç. Dr. Adem Esen ve Konya İl müftüsü Mustafa Kutlu’nun açılış konuşmaları ile başlayan panele konuşmacı olarak, mimar Necdet Civan, hat­ tat Hüseyin Kutlu, mimar Semih İrteş, Yrd. Doç. Mustafa incesakal ve Öğr. Gör. Dr. Mu­ rat Oral katıldılar. Panelde “Günümüz Cami Mimarisinde Kimlik ve Nitelik Sorunu’’ baş­ lıklı sunum ile katılarak öncelikle bir tesbitle konuşmama başladım. Günümüzde cami hala Türkiye genelinde en çok inşa edilen, en fazla örneği bulunan yapı türlerinden biri olmasına karşılık, mi­ mari kalite bağlamında kayda değer camiler yok denecek kadar azdır. Bu cümleden giriş­ le konuyu tartışmaya çalıştım. Çok geniş bir katılımın olmaması düşüncesi ile konuya bu­ rada aşağıda tekrar bir açılım ve giriş yap­ mak ve özelde biz mimarların bu sahadaki G zorluklarına kısaca değinmeyi arzuladım. Bugün, son yarım yüzyılda yapılan camile­ rin niteliği, çağdaş cami mimarisinin önemli sorunlarından biridir. Geçmiş dönemlerin mi­ mari üsluplarına öykünme, günümüz camileri­ nin önde gelen özelliğidir. Çağdaş üslupta ca­ mi tasarımlarının üretimindeki güçlükler, bu­ günün malzeme ve teknolojilerinin, camilerin yapımında ya yanlış kullanımına neden olma­ sına ya da çoğu zaman yeni teknoloji ve mal­ zemelerin hiç kullanılmamasıyla sonuçlanma­ sına neden olmaktadır. Türkiye’de çağdaş ya­ pım teknolojileri ve malzemelerin gereğini yansıtarak yapılan cami sayısı son derece az­ dır. Bugün yapılan binlerce cami örneğinin he­ men hepsi, ya Osmanlı mirasının kötü kopya­ larıdır ya da onların biraz indirgenip bozulmuş türevlerinden ileriye gidemiyen örnekleridir. Bu sorun, cami mimarlığının ve onu üreten ortamın; yerel yönetimlerin, müftülüklerin, derneklerin, ilgili karar mevkilerinin, kültür, zihniyet ve ideolojik yaklaşımlarına bağlı bir bütün olarak irdelenebilir. Günümüzde dini eser mimarlığı “dokunulmaması gereken!” bir M urat ORAL, Y a rd . Doç. Dr., SÜ M im arlık Fakültesi M im arlık Bölüm ü Ö ğretim Üyesi GÜNCEL Veysel Karani Cami,Adana. Menzil cami, Konya. saha konumundadır. Erengezgin’in “İbadetin Mekânı” isimli yazısında belirttiği gibi cami kavramı için toplumun bazı kesimde ‘doku­ nulmazlık” söz konusudur. “Tabulaştırılmış” bir yapı türü olarak cami mimarisinde yapıla­ bilecek her türlü girişim, “objektif” değerlen­ dirilmemekte, “dinde reform mu yapılmak is­ teniyor?!, “öyle değil böyle olur, ecdadımız­ dan iyi mi bileceksin” diyen bir kesim tarafın­ dan engellenmektedir. Bizde işveren, mimar­ dan “başıma kim bilir ne işler açar” diye kor­ kar, mimar da camiden “düşündüğümü yap­ sam bir türlü, yapmasam başka türlü” diye ür­ ker. Cami inşaatına ruhsat dışı serbest bölge kolaylığı tanıyan, gecekondu teknolojisi ve olanakları ile yapılmakta olan, Erengezgin’in deyimi ile camileri denetlemekten çekinen ye­ rel yönetimlerin, “birileri nasıl olsa yapıyor, hiç bulaşmayalım neme lazım!...” diyen yetki­ lilerimizin bu sonuca hiç mi katkısı yoktur?...1 Cami mimarisinde görülen duyarsızlık Türki­ ye’nin her yerinde yaşanmasına rağmen, kim­ se buna itiraz edememektedir. Günümüzde Cami Tasar>m> Günümüzde genellikle, mahalle halkının gi­ rişimi ve topladığı paralarla camiler yapıl­ maktadır. Yapım süreçlerinin uzunluğu, yar­ dım yapanların müdahaleleri, cami yapım işini devamlı yapan ustaların bilgi eksiklikle­ Nüfusu Besbini geçmeyen İstanbul Tasoluk beldesinde 10.000 yataklı Kuran kursu ve cami inşaatı. İstanbul Esentepe'de Spor Alanına inşa edilen Külliye ve Cami, Gazi Osman Paşa. ri, “mimari eser” olarak nitelenmesi zor cami yapılarını ortaya çıkarmaktadır. Alt katların­ da, gelir sağlamak için düşünülmüş dükkân­ lar, Kur’an kursları ve imam evi vb. gibi bi­ rimler, üst kat için de cami ibadet fonksiyonu gerçekleştirildiğinde, üç kata varan ve sade­ ce kubbe ve kemerli pencerelerinden camiye benzettiğimiz karmaşık bir yapı meydana gelmektedir. Fonksiyonların ayrılığı, zaman içinde yapanın ve yaptıranın değişikliğe uğ­ raması ve maddi sıkıntılar biraraya gelince, dışı sıvasız, yarısı betonarme, yarısı yığma, metal doğramalı pencereleri olan, dükkânla­ rın reklam levhaları ile kuşatıldığı bir görü­ nüm oluşturmaktadır.2 Bir mimari etkinlik alanı olarak cami ya­ pımı da diğerleri gibi kendi içinde örgütlen­ miş bir oluşuma sahiptir. Müşterisi, tasarım­ cısı, hatta işçisi bile diğerlerinden ayrılmış durumdadır. Örneğin müşteri, çoğu zaman bir dernek olarak karşımıza çıkar. Uygulama süreci, derneğin gücü oranında uzun sürede yürütülür. Yapım için gerekli kaynak, yapım­ dan önce mevcut değildir. Yapım başladıktan sonra zaman içinde oluşturulur. Mimarın ya­ pımla ilgisi yok denecek kadar azdır. Cami konusuna “hayır işi” gözüyle bakıldığı için, mimari projelerine bir ücret ödenmediği gibi belediyelerden ruhsat alma gereği dahi du­ yulmamaktadır.3 Cami projeleri, genellikle daha önce hazırlanmış projelerin, ozalit kop­ yalarının alınması suretiyle elde edilmekte­ dir. Uygulamalarda mimarın katkıları ve de­ netimleri azalmıştır. Son yıllarda yaygın biçimde uygulan­ makta olan cami yapılarının niteliğinin hızla düşmekte oluşu ve simgesel değerlerinin yozlaşarak yitirilmesi, bu uygulamalarda mi­ marların katkılarının ve denetimlerinin azal­ ması bu konunun ele alınmasındaki önemli nedenlerden biridir. Eserlerini kapısının üze­ rine “çabalarımın ciddiyeti inşallah gelecek kuşaklar tarafından takdir olunur” benzeri sözler yazmış mimarlara teslim etmiş bir ulu­ sun şimdi en gayri ciddi bir tutumla cami planlarını bir mimara emanet etme gereğini duyumsamayan bir konuma gelmiş olması düşündürücüdür.4 Şu an toplum olarak, hızlı bir geçiş süre- GÜNCEL ■ cini yaşamaktayız. Ekonomide, siyasette, kültürel ve etik alanda görülen sorunlar ; kavramlarda kargaşalara yol açmıştır. İyi ne­ dir, doğru nedir? güzel hangisidir? beğeni nedir? Sorularına verilecek cevaplar netleş­ memiş, birçok değer altüst olmuştur. Siyasi alanda görülen çoğulculuk, mimari alanda çeşitlilik olarak yansımaktadır. Bu kavram kargaşasından beğeni kriterleri de nasibini almış, neyin hangi kritere göre güzel olduğu, beğenildiği veya beğenilmediği karışmıştır. Bu dönemde, mimarlık yapılarının anlamsız­ lığı beğenilir olmuş, kitsch, rüküşlük, baya­ ğılık fazlasıyla gündemde yer almıştır.5 Mimari, bir toplumun kültürel yansıması ve şekilsel ifadesidir. Bir toplumda ne zaman karışıklık ve değerlerin tarifsizliği başlarsa, mimaride de hemen bunun yansımaları görü­ lür. Nitekim Şenalp de kendi kendini tekrar eden ve yenilemeyen bir kültürün yozlaşma­ ya ve nihayet yok olmaya mahkum olacağın­ dan bahseder.6 Mimarlık, yaşanan çağı yansıtan ve gele­ ceğe atıfta bulunan bir aynadır. Geçmişi tak­ lit ederek, günümüz malzeme ve teknolojile­ rini yok sayarak veya yanlış kullanarak bu­ günü biçimlendirmeye çalışmak bir ‘acziyeti’ gösterir. Camide, bugünden yarına zama­ nımızın mimarlığını oluşturmak biz mimar­ ların mesleki etik sorumluluğudur. Bu da an­ cak eleştirel düşünce ve yaratıcılıkla biçimle­ nebilir. Dolayısı ile temel hedef, tarihsel ka­ lıpların aktarılması yerine, geçmişin özünden yararlanmak, günümüz teknolojisinin bizlere sunduğu malzeme ve strüktür olanaklarını değerlendirerek çağdaş sonuçlara ulaşmak, yarınlara atıfta bulunabilmek olmalıdır. Tasarlanması Güç Bir Yap>: Cami Bir mimari eser, Moshe Safdie için, her şey­ den önce tasarlandığı hayatın bir ifadesi ol­ malı; kurguladığı programın ihtiyaçlarını ta­ mamen karşıladığı gibi formu da, içerdiği farklı alan ve aktiviteleri yansıtmalıdır. Kent­ sel dünyada yoğun yaşama ihtiyacını karşıla­ yacak yeni tasarımların her şeyden önce bu­ lundukları çevreye duyarlı olması ve insanla­ rı bir araya gelmeye davet etmesi gerekir. Tüm yukarıda belirtilenler dikkate alındığın­ da mimar için cami; tasarlanması güç bir ya­ pıdır. ‘Sinan’ın mükemmelliğine atfen, bazı ke­ simler ‘cami mimarisinin gelişiminde son nokta’ olarak nitelemekte ve bir anlamda umutsuzluğa düşmektedir. Oysa Mies Van Der Rohe’nin mimari için, ‘ne dünün, ne ya­ rının, sadece bugünün formu verilebilir’ sö­ zünü bilenler için umutsuzluğa düşmeye ge­ rek yoktur. Sinan, Selimiye ile dünün formu­ nu oluşturmuştur. Bizler bugünü yakalamalı­ yız. Frank L. Wright’a soruyorlar. - Sizin için en doyurucu başarınız hangi­ sidir? Wright cevap veriyor. - Elbette bundan sonra inşa edeceğim bi­ na, diyor. Sinan bugün yaşasaydı ve bu soruyu sor­ sa idik tabiki o da o gün için en doyurucu ça­ lışma olarak ne Selimiye’yi ne Süleymaniye’yi gösterecekti, bundan sonra inşa edece­ ği eserini ima edecekti. Bugün bu konuda hep biçime takılıyoruz. Bu konuda M. Ö. 500’de Çinli şair La Otze’nin sözünü unut­ mamalıyız. - Binanın varlığı, duvar ile çatısı değil, içinde yaşanılan mekânlardır. Bizlerde bugün ‘cami nasıl olmalıdır’ı düşünürken mekânı yok sayamayız. Bu cümlelerle ilgili olarak Toyokazu Watanabe’nin sözü de önemli. Toyokazu Watanabe’ye göre mekânın ifade edilmesi, “mekân hissi” çok önemlidir. İç mekân, daha doğru­ su mekân, herşeyden önce gelir. Dış görünüş arka plandadır. insanları duygulandırmak için dışa göre iç mekân daha etkilidir. İç me­ kânda anlatılmak istenilen şeyler dış görü­ nüşte de anlatılabilirse daha iyi olur. iyi bir mimari mekân hissi oluşturulabilirse, bu me­ kânın kimliği aracılığıyla çağımızın insanına kutsal birşeyler anlatılabilir. iyi mimar Tan­ rının varlığını hissetmeli ve bu varlık için mekân tasarlamalıdır.7 Konunun mimari açıdan güçlükleri ara­ sında bir diğer husus da konunun sosyo-kültürel boyutudur. Camiye giden, ibadet eden cemaat, cami kavramını beyninde biçimsel olarak somutlaştırmıştır. Oysa İslamda şekil en son detaydır. İslam cami mimarisi için hiçbir şekilde form ile ilgili sınırlandırma ge- Safranbolu'da Bir Cami (Tümer,1992,s.56) Muğla Sarıgerme yolunda bir cami (Tümer 1992 s.56) İzmir Balçova'da bir cami (Tümer 1992 s.58) Aydın Merkez'de bir cami (Tümer'den) GÜNCEL Oluşmuş ve mevcut sıkışık çevrede inşa edilmiş bir cami örneği, ihsaniye Cami, Konya. Bir "kitsch cami" örneği. (Kaynak: Aksiyon, 24 Mart 2001, sayı. 329, s.13) İzmir Egekent'de bir cami. İnönü Üniversitesi kampüsüiçerisinde bir cami, Malatya. Kozyatağı Mehmet Çavuş Cami, İstanbul. tirmemiştir. Aslında Uğur Tanyeli’nin mima­ rimiz için ifade ettiği gibi ‘zihinsel durum tı­ kanıklığı’ burada da yaşanmaktadır. Şu soru­ labilir. Kötü taklitleri eleştirmemiz doğal, pe­ ki iyi taklitleri nasıl değerlendirebiliriz? Os­ manlI Klasik dönem Camisinin tümüyle ben­ zerini, kopyasını, oran ve ritimleri ile aynı yapabilmeyi 500 yıl sonra dahi becerebilmeyi başarırsak, o zaman da söylenecek bir söz olacaktır. O yapı ‘çağdaş’ olmayacaktır. Bu­ günün camisi öncelikle mimarca olmalıdır. Mimari kaliteden taviz vermemelidir. Bugü­ nün teknolojisini, imkanlarını kullanabilme­ li, bugünün anlayışını yansıtabilmelidir. Bir şeyler yanlış gidiyorsa yapılması ge­ reken ‘değişim dir. Etkilenmenin tembel ko­ laylığında mimari kimliğimizi yitirmemeliyiz. Peki nasıl düzelir bu iyi gitmeyen süreç? Son günlerin slogan sözleri ile ifade edecek olursak, ‘zihinler yenilenirse her şey değişir’. Maalesef yanlışlarımızı toplum olarak çoğu zaman sorunlar karmaşık hale ve içinden çı­ kılamaz bir hale geldikten sonra fark ediyo­ ruz. Sorunların öncesinde sağlıklı, programlı, mantıklı düşünemiyoruz. Çoğu zaman iş iş­ ten geçtikten sonra kafa yormaya başlıyoruz. Bugüne kadar 80 bine yakın cami yapılmış, bir düzen içinde konuya analitik yaklaşıp ‘Kalite oluşturamama’ sorununu bilimsel olarak etüd edememişiz. Tabuları kaldırıp ko­ nuyu irdeleyebilirsek sorunlar aşılabilir diye düşünüyorum. Kopya ve tipleştirilmiş cami­ lerle mimarlıkta yaratıcılığın tıkandığı bu dö­ nemde aynı zamanda kitsch* camilerin ço­ ğalması için uygun ortamların oluştuğu söy­ lenebilir. Geçmiş, ancak belirli değerleri ile analiz edilip, yeniden özgün bir sentezde kendini var ederek geleceğe aktarılabilir. Sonuç ve Öneriler Bugün genellikle, mimari planlama organi­ zasyonundan uzak olarak “kontrolsüz” yapı­ lan günümüz cami mimarisi için kısaca şu öneriler getirilebilir; Camilerin, ilgili ve yetkili birimlerin izni­ nin alınması ve imar mevzuatına uygun ol­ ması koşuluyla yapılabileceğini öngören ya­ sa ve yönetmelikler yürürlüğe girmeli ve uy­ gulanmalıdır. İnşaat yapım ruhsatı, iskan mü­ saadesi, mimari ve betonarme projesi, fenni mesulü olmadan inşa edilmelerine izin veril­ memelidir. Planlama ve yapım sürecine mi­ marın katılımı sağlanmalıdır. (Müftülük bi­ rimlerinde yeni yapılan camilerle ilgili konu­ nun uzmanları marifetiyle estetik danışma kurulları oluşturulabilir) Cami tasarımında çağdaş teknoloji ve malzeme imkanları, günümüz mimari kavra­ yışlarını yansıtan nitelikte olmalıdır. Cami tasarımı; değişen toplumsal yapı, imkan ve ihtiyaçlara uyumlu olmalıdır. (Yeni araç-gereç kullanımı, alt yapı imkanları v. s.) Modern yaklaşımlı cami örnekleri incele­ nip tartışılmalı, yeni yorum ve arayışlar teş­ vik edilmelidir. Camilerin fonksiyonellikleri ile birlikte camilerde yer alan ögelerin de fonksiyonellikleri de tartışılıp, bugünün ko­ şullarına göre yorumlanmalıdır (Mimarlık bölümlerinde proje konusu olarak camiye yeterince yer verilebilir). * (bad taste: kötüyü beğenme, rüküşlük) Dipnotlar: 1 Erengezgin, Ç. , 2000, “Bir ibadet Mekânı Olarak Camiler için Önsöz”, Arkitekt, sayı:472, s. 13-17. 2. Aydın, M. , 1991, “Çok Katlı Camiler”, Güney Marmara Mimarlık, sayı:3, s. 28. 3. Kazmaoğlu, M. , Tanyeli, U. , 1986, “198(011 Yılların Türk Mimarlık Dünyasına Bir Bakış” , Mimarlık, sayı :2, s. 40. 4. Kocagöz, Ş. , 1969, “Rüküş Camileri Gördükçe Biz Seni Hatırlarız... ” , MD Mimarlık dekorasyon dergisi, (V. Dalokay özel sayısı), s. 57, 61. 5. Usta, A. , Usta, G. , K. , 1995, “Türkiye'de Popüler Kültür ve Eğilimlerin Toplumsal Bağlamı” , Arredamento Dekorasyon Dergisi, sayı:1995/11, s. 84­ 90 6. Şenalp, M. H. , 1976, “Kula” , Lâle Dergisi, sayı:2, ss. 35 7. Watanabe, Toyokazu, 1993 , “Atlantis'in Peşinde” , Arredamento Dekorasyon, Sayı:1993 / 7-8, s. 94-101. SÖYLEŞİ H ÜRETKEN BİR MİMAR "SERDAR IŞIK" Mimaran Dergisi Yayın Komitesi olarak, dergimizin ilk sayısının söyleşi bölümünde, Konya'da bir çok eseri, yarışmacı kimliği ve mimarlık eğitimine Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde Öğretim Görevlisi olarak yaptığı katkılarıyla tanıdığımız, halen Mimarlar Odası Konya Şube Başkanlığı görevini sürdüren sayın Serdar Işık ile yapmayı uygun bulduk. • Serdar Bey; ilk olarak kendinizden ve mesleki birikimlerinizden bahsedebilir misiniz? Öğrenci iken bilhassa ilk yarıyıllarda vasat, hatta kötü bir öğrenci idim. 7. ve 8. yarıyıl­ larda, ilk yarıyıllara nazaran daha başarılı ol­ duğumu söyleyebilirim. Mimarlığı serbest piyasaya atıldıktan sonra sevmeye başladım. Yarışmalara girip, ödüller kazandıkça bu sevgim daha da arttı. Yarışmaların mesleki birikim açısından son derece önemli olduğu­ nu düşünüyorum. Ayrıca mesleki birikimim­ de öğretim elemanı olarak görev yapmamın da çok yaran olduğu kesindir. • Sizi mimar olmaya yönlendiren neydi? Mimar olmam tamamıyla tesadüfidir. Yoksa düşündüğüm bir meslek değildi.• • Mezun olduğunuzda mimarlık (Anado­ lu’da) çok tanınan bir meslek değildi, bu­ nun zorluklarını nasıl yaşadınız? Bu konudan bahsederken sanki tarih öncesi çağlardan bahseder gibisiniz. O günlerde de pekala mimarlık biliniyordu, ancak mimar­ lar, mühendis olarak, bu mühendisliğin adı­ nın da inşaat olması sebebiyle inşaat mühen­ disliği daha popüler bir meslekti. İhtisas ayı­ rımının olmaması da kavram kargaşası yara­ tıyordu. • Yarışmalara katılan Konya’daki ilk mi­ marlardansınız, ve bunun mesleği sevme­ nizde katkısı olduğunu söylediniz, kenti­ mizde yarışmaların kazanımları ya da size kazandırdıkları nelerdir? Evet yarışmaların meslek hayatıma katkısı­ nın olduğu doğru. Yarışmaya girmekle mes­ leki açıdan, tecrübe açısından büyük kaza­ nımlar elde ettim. Ancak ekonomik açıdan kazanç elde ettiğimi söyleyemeyeceğim. İn­ sanlar, bu mimar yarışmacıdır, bizden proje bedelinden daha yüksek ücret talep eder diye teklif almaktan çekindiler. • Mezun olduğunuz dönemdeki mimarlık­ la günümüz mimarlığını karşılaştırırsak hangi yönden farklılıklar görmektesiniz? 1953 yılın da Konya'da doğan Serdar IŞIK, ilk öğ renim in i Konya'da ortaö ğ ren im in i ve liseyi İstanbul Erkek Lisesi'nde tam am lad ı. 1979 yılın da ise Konya Devlet M ühend islik M im arlık A kadem isi M im arlık B ölüm ü'nden m ezun oldu. M im arlık eğ itim in in sonrasında serbest çalışm aya basladı.1987-2006 arasında part-tim e ve tam gün öğretim elem anı o la ra k Selçuk Üniversitesi M im arlık B ölüm ü'nde Bina Bilgisi A n ab ilim Dalı tasarım d erslerinde görev yap tı. Işık, evli ve 2 çocuk babasıdır SÖYLEŞİ 25 senelik süreçte toplumda, teknikte, eko­ nomide, sosyal hayatta hangi farklılıklar var­ sa, mimarlık için de aynı farklar söz konusu­ dur. • Tasarımlarınızda önemsediğiniz kriter­ ler nelerdir? Zannederim kendimi fonksiyonu ön plana çı­ karan bir mimar olarak nitelendirebilirim. İşin teori yönüne de önem veririm. Cephe çok önem verdiğim bir öğe değildir. • “Konya’da mimar olmak” denince aklı­ nıza gelenler nelerdir? Dertler, dertler, dertler... "Mimarlık eğitim sisteminde ve 4 yıllık bir eğitim sürecini yeterli bulmuyorum. Mimarlığın sanat yönünün yeteri kadar önemsenmediğini görüyorum. Son zamanlarda öğrencilerin de, son derece sathi yaklaşımlarla projelerini hazırladıklarını biliyorum. Bence usta-çırak ilişkisi içinde mimarlık eğitiminin devamı şarttır." • En başarılı bulduğunuz yapınız hangisi­ dir? Bilhassa 1983 yılından sonra yaptığım tüm projeleri tasarım açısından başarılı bulurum. Ancak uygulamaları için aynı şeyi söyleye­ meyeceğim.• • Teknolojiyi takip eden bir mimar olarak günümüzde mimarlıkta bilgisayar kulla­ nımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Mimarların teknolojik gelişmelerden soyut­ lanması düşünülemez. Dolayısı ile bilgisayar destekli tasarım tüm mimarların kullanması gereken bir teknoloji, ayrıca günümüzde bil­ gisayar destekli tasarımın kullanılmadığı bir mimarlık bürosu olduğunu sanmıyorum. • Mimarlık mesleğinin dününü-bugününü-yarınını düşündüğümüzde, etik açıdan durumumuzu nasıl yorumlarsınız? Etik açıdan değerlendirirsek bugün ve gele­ cek açısından son derece karamsar olduğumu söyleyebilirim. Tüm toplum için geçerli olan, her şeyi maddiyata bağlama alışkanlığı maalesef mimarlık camiası için de geçerlidir. • Eğitimci kimliğinizi de göz önünde bu­ lundurursak mimarlık eğitim sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz? 4 yıllık bir eğitim süreci sonunda mimarların ulaştık­ ları düzey sizce yeterli mi? Mimarlık eğitim sisteminde ve 4 yıllık bir eğitim sürecini yeterli bulmuyorum. Mimar­ lığın sanat yönünün yeteri kadar önemsen­ mediğini görüyorum. Son zamanlarda öğren­ cilerin de, son derece sathi yaklaşımlarla projelerini hazırladıklarını biliyorum. Bence usta-çırak ilişkisi içinde mimarlık eğitiminin devamı şarttır. Bu da atölye çalışmalarında yapılacak gelişmelerle ve düzenlemelerle gerçekleştirilebilir. Bu eksikliği gidermek üzere tüm Türkiye çapında Mimarlar Odası, meslek içi gelişim programlarını teşvik et­ mekte ve bizzat düzenlemektedir. Konya Şu­ besi olarak bizler de buna katkıda bulunmaya çalışıyoruz. • Bir başkan olarak oda yönetiminde bu zorlu sorumluluğu alırken amaçlarınız nelerdi? Oda yönetimine talip olurken tabii ki birçok amacımız vardı. Ama en önemlisi yönetimde kan değişimini sağlamak ve çeşitli nedenler­ le odaya küsmüş olan arkadaşlarımızı odamı­ za kazandırmaktı. • Meslektaşlarımıza yönelik düzenlediği­ niz mesleki gelişim programlarınızdan kı­ saca bahsedebilirmiyiz? Oda yönetimi olarak mesleki gelişim prog­ ramlarımız ilk düşündüğümüz faaliyetlerden biriydi. Faaliyetlerimiz iki boyutlu ve üç bo­ yutlu mimari programların kursları ile başla­ dı ve halen başarıyla sürdürülmekte, ilerle­ yen zamanlarda, sürekli mesleki eğitim prog­ ramı kapsamında bu süreci, farklı alanlarda da kapsamlı bir şekilde devam ettireceğiz. SÖYLEŞİ ■ • Mimarların mimarlar odasına ve faali­ yetlerinizle ilgisi ne durumdadır? Mimar arkadaşlarımızın odamızla ilişkisi sa­ dece vize yaptırmakla kalmamaktadır. Son derece memnuniyetle müşahede ediyorum ki oda etkinliklerine ve komisyon çalışmalarına katılımlar fevkalade tatmin edicidir. Ancak daha da fazla olması tabii ki en büyük arzu­ muzdur. • Proje fiyatları ile ilgili herkesin şikayetçi olmasına rağmen sorunun çözülememesi­ nin nedeni nedir? Bu sorun mimar arkadaşlarımızın bir birlik oluşturamamasından kaynaklanıyor. Bir şube başkam olarak bunu ifade etmek son derece acı ama, bazı meslektaşlarımız, pastanın hep­ sini ben yemeliyim, başkalarına yaramamalı şeklinde bencil bir düşünce içindeler. Ama yönetim olarak, bu etik olmayan, son derece haksız rekabet durumunun ortadan kalkması için çalışmalar yapmaktayız. • Yerel yönetimlerle (belediyelerle) ve di­ ğer kurumlarla odamızın ilişkisi nasıl? Sizden görüş istiyorlar mı? Örneğin alt üst geçitler kentsel dönüşüm projeleri, ko­ runması gereken kültür varlıkları ile ilgili (yorum da alabiliriz) Yerel ve merkezi yönetimlerle ilişkilerimizin çok sıcak olduğu söylenemez. Ama bu sade­ ce kentimize has bir olgu değil. Maalesef bu kurumlar, icraatlarını ve projelerini başkala­ rıyla tartışmak ve paylaşmak hususunda ol­ dukça isteksiz davranıyorlar. Bize de ancak basın yoluyla fikirlerimizi açıklamak kalıyor. • Konya’da bir ilk olarak gerçekleştirilen Dünya Mimarlık Günü etkinlikleri dışın­ da halkı “mimarlık” açısından bilinçlen­ dirmek için başka projeleriniz varmı? Evet, tabii ki var. Fotoğraf yarışma ve göste­ rileri, panel ve sempozyum düzenlemeleri bunların başlıcalan.• • Bu faaliyetler içerisinde bir de yarışma­ nın düzenlendiğini biliyoruz. Kimliksiz mimari yarışmasının çıkış amacı nedir, mimarlara nasıl bir mesaj vermektedir? Her şahsın bir kimliği olduğu gibi yapının da bir kimliği olmalıdır. O binayı gördüğünüzde size ne amaçla kullanıldığını, hangi devirde projelendirilip inşa edildiğini hemen göster­ melidir. Yoksa günümüzde Topkapı Sarayını veya Karatay Medresesini veya Süleymaniye Camiini inşa etmek, kimlikli bir yapı yaptığı­ nız anlamına gelmiyor. Tabii ki geçmişi anımsatan, stilize öğeler kullanılabilir. An­ cak bunları da çok abartmamak gerektiğine inanıyorum. Ama kimliksiz mimari fotoğraf yatışmasının ana çıkış sebebi, yerel yönetici­ lerimizin sıklıkla kullandıkları ve sanki böy­ le karışık bir mimari tarz varmış gibi lanse ettikleri, “Selçuklu-Osmanlı Tarzı Mimari” diye ifade ettikleri olgunun gerçekte ne kadar anlamsız olduğunun gözler önüne serilmesi­ dir. • Son olarak mimarlara, mimar adayları­ na vermek istediğiniz mesajlar nelerdir? Mimarlığın, insanların en önemli ihtiyaçla­ rından olan barınma ihtiyacını karşılayan, kutsal bir meslek olduğunu hiçbir zaman unutmadan, yerlerde sürünen bir meslek ol­ maktan çıkarıp, hep birlikte mesleğimizi en yükseklere taşımalıyız. "Yerel ve merkezi yönetimlerle ilişkilerimizin çok sıcak olduğu söylenemez. Ama bu sadece kentimize has bir olgu değil. Maalesef bu kurumlar, icraatlarını ve projelerini başkalarıyla tartışmak ve paylaşmak hususunda oldukça isteksiz davranıyorlar. Bize de ancak basın yoluyla fikirlerimizi açıklamak kalıyor." PROJE-UYGULAMA Değerlendirme: MİMARİDE "VAZGEÇM EYİŞLERİN" KAZANIMLAR! 2 3 T Havva ALKAN BALA anatın ve tekniğin kesişimindeki uy­ gulamalı bir alan olarak mimarlık mesleğinin, Türkiye koşullarında pek çok zorlukları bulunduğu ortak bir görüflütür. Bu zorluklar kente, yere ve yerleşikle­ re bağlı olarak çeşitlenmektedir. Yapılanmış çevrenin ortaya çıkması üretim koşullarının, politik ilişkilerinin, yasal zorlayıcıların, kul­ lanıcı davranışlarının belirlediği bir dizi fak­ törlerle bir tasarım sürecidir. Bugün Türki­ ye’de yapılaşmış çevreler üzerinde tasarım­ cının kontrolü göreceli olarak azalmıştır. Hatta çoğu zaman tasarımcı inşa edeceği çevre üzerindeki yetkilerinden “vazgeçmek­ tedir.” Türkiye’de bugünün kentlerinde mekân­ sal oluşum süreci uygulama imar planları ile fiziki yapısını bulmaktadır. Yol genişlikleri, alan kullanışları, kat yükseklikleri, yapı yo­ ğunlukları gibi girdileri başkalarınca belir­ lenmiş alanlarda, ifraz ve terk işlemlerini dü­ zenleyen ve kent toprağını parsellere ayıra­ rak üzerindeki yapılaşma koşullarını belirle­ yen kurgu, kentin parçacı ele almaktadır. Bu S Havva A LKA N B A LA , Y rd . Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi M ühendislik M im arlık Fak. M im arlık Bölüm ü yaklaşım mimari ürünün artı değerler ürete­ cek açılımları sağlamasını engellememekte ancak sınırlamaktadır. Yapı adası içinde yer alan parsel sayısınca yapı kendi mülkiyet sı­ nırları ve imar kurallarının belirlediği yapı­ laşma hakları içinde yan yana dizilip, birbiri­ ne komşu olmaktadır. Bu komşuluk ya birbi­ rini tekrar eden benzer tür yapılar ile mono­ ton çevreler üretmekte ya da tipleşme endişe­ sinin bir ters tepkisi olarak birbirinden farklı cepheler oluşturma kaygısı ile uyumsuz ve estetik açıdan doyuruculuktan uzak, bağla­ mından kopmuş yapıları öngörmektedir. Fi­ ziksel çevreye bakıldığında mimar, işverenin gözünde projelere imza atmasını beklediği, yasal sürecin zorunlu kıldığı teknik bir uz­ mana dönüşmekte, ötesine geçememektedir. “İyi mimar, projeyi en kısa sürede onaylatıp inşaata başlayabilen mimardır” yanılgısı top­ lumun geneline hâkim olmaya başlamıştır. Ancak yanılgının genel bir düşünce haline gelmesinde toplumun mimara bakış açısı ka­ dar, mimarın da topluma, projesine ve mesle­ ğine yüklediği anlam etkili olmuştur. Türkiye’de, topluma iyi bir projenin, mi­ mara ödeyecekleri hizmet bedelinin çok üze­ rinde bir artı kazanç sağlayacağını göstermek yerini işi kaybetmeme savaşına bırakmıştır. İşi kaybetmemenin bedeli; arsa ve imar mev­ zuatı ilişkisinde en çok rant getiren projeyi üretmek ve imzalamaktır. Bunu üretirken de proje bedelini ödeyenin beğenisini, tercihle­ rini ve yönlendirmelerini içine sindirmeyi başarmak şarttır. Bu bedelleri ödemek zorun­ da bırakılan mimar kendini maddi ve manevi bir tatminsizlik içinde bulmaktadır. Mimar ”bu kadar kısa zamanda, bu kadar az paraya bu proje yapılır” tesellisi ile projeyi üretmiş, imzalamış hatta uygulamıştır ama çoğunluk­ la yaptığı mimarın da içine sinmemiştir. Top­ lum ise “4 çizgi (!)” çizip, durmadan daha fazlasını isteyen bu meslek grubuna kuşku ile bakmaktadır. Oysa mimarlık teknik uğ­ raşları içeren bir sanattır. Sanat insanın orta­ ma karşı yarattığı alternatiflerdir. Her şeyden önce insanın var olana karşı çıkışı, var olana meydan okuyuşudur. Bu karamsar tabloya rağmen özellikle 2000’li yıllarda gerek İstanbul, Ankara, İz- PROJE-UYGULAMA ■ mir gibi Metropollerde gerekse Konya gibi Anadolu’nun Büyükşehirlerinde ekonomik limitler, maksimum alanı kullanma zorunlu­ luğu, arazi ve imar durumu gibi sınırlayıcıla­ rın yaratıcılığı kışkırtan olgulara dönüştüğü yapılar bulunmaktadır. Bu mimari ürünlerin bir kısmı ulusal ve uluslararası alanda mi­ marlık gündemini yaratmaktadır. Bir kısmı ise literatüre girmese de kentli için referans noktası olmakta ve mimarlık ortamı için yeni tartışmaları başlatmaları ile değer taşımakta­ dırlar. Konya’da gün geçtikçe sayıları ve ni­ telikleri artan bu projelerin bir kısmının genç mimarlarca üretilebilmiş olması da ayrıca ümit vericidir. Konya’da arsa değeri yüksek olan Meram ilçesinde, kentin ana arterlerin­ den olan Meram Yeni Yol ve Sivaslı Ali Ke­ mal Caddesinin kesiştiği kavşağa doğru yö­ nelen ve bir şekilde Meram’da referans nok­ tası olması ile kentlinin yaşamındaki yapı kanımca bu anlamda mimaride yeni kazanımlardandır (Resiml). BİOFARMA Ofis Kompleksi MİMARİ PROJE STATİK PROJE Mehmet UZBAŞ ins.Yük.Müh. M EKANİK PROJE Zeki Günüç Mak. Müh. BİOFARMA Ofis Kompleksi ELEKTRİK PROJESİ Hüseyin Ay Elektrik Müh. Tasarımın uygulama boyutu ve yapının için­ de bulunduğu çevre verileri tasarımın başarı­ sını etkilemektedir. Yapı yakın çevresinden bağımsız düşünülemez. Bu artı değeri oluş­ turmak yalnızca binanın kendi varlığı ile de­ ğil kentle kurduğu ilişki ile de ilgilidir. Bina­ nın arsası; Meram’da olması, kentin ana ar­ terlerinden olan Meram Yeni Yol ve Sivaslı Ali Kemal Caddesinin kesiştiği kavşağa doğru yönelmesi, köşe parsel olması ile tanınırlık, kentlinin yaşamına görsel olarak gir­ mesi, kentlilerce benimsenmesi ve referans noktası olması açısından avantaja sahiptir (Resim 2). Başlangıçta bu alanın üç farklı parsel olduğu bilinmektedir. Yan yana üç parsel, imar kurallarının uygulanması ile parçalı ve alışılagelmiş konut tipolojilerinin cephelerini ve kurgusunu içeren bir sonuç ürünü kaçınılmaz olarak ortaya koyacakken bununla yetinilmemiş olması önemli bir mi­ mari tutumdur (Resim 3). Yapının işlevi ve yakın çevresindeki tasarım girdilerinin yete­ rince analiz edilmesi üç arsayı birleştirmeyi çağrıştırmaktadır; nitekim bu yapılmıştır. Arsanın tanınırlık potansiyelini destekleye- GİYDİRME CEPHE Pimeks Group-Schüco CEPHE PREKASTLARI Fibrobeton A.Ş. ARSA ALANI 1470 m2 İNŞAAT ALANI 3270 m2 PROJE TARİHİ Resim 1: Biofarma binası. Serdar EKİZER Yük. Mimar Haziran 2003 - Ocak 2004 İNŞAAT TARİHİ Mart 2004 - A ralık 2005 YAPI SAHİBİ Biofarma ilaç A.Ş. Resim 2: Binanın konumu kentlilerce yeni referans noktası oluşturuyor. PROJE-UYGULAMA Resim 3: Binanın tasarlanacağı alanın imar durumu ve tasarlanan vaziyet planı. Resim 4: Binanın farklı açılardan algılanışı. cek, Meram Yeni Yoldan araç içinden algıla­ nabilecek ancak yayayı ölçeği ile ezmeyecek ve işleve cevap verecek bir mimari çözümün arsaları birleştirerek olabileceği düşünülmüş ve mevcut kısıtlamaların alternatiflerle yeni açılımları getirilip getirilemeyeceği sorgu­ lanmış gibi görünmektedir. Kavşağa komşu bir alan olduğu için kavşağa karşı binanın bir tutumu olduğu gözlemlenmektedir. Binanın ana yaklaşımla görsel ilişkisinin kurulması sağlanmıştır. Yapı farklı açılardan çok deği­ şik perspektifler vermektedir (Resim 4). Bu anlamda yapı, yakın çevresiyle olumlu iliş­ kiler kurmaktadır. Kavşağa doğru yönlenmiş ofis kütlesi yapıyı algılanabilir kılmış, devi­ nim kazandırmıştır. Bina İstanbul merkezli bir ilaç firması için ticaret, ofis ve konut işlevlerini barındı­ racak şekilde tasarlanmıştır. Parsellerin bir­ leştirilmesi yapının kavşağa ve ana artere karşı bir duruş sergilemesine olanak tanıma­ sı açısından olumludur. Ancak birbirleri ile iç içe olması, aynı girişi kullanması sorunlar yaratabilecek ticaret ve barınma işlevi söz konusu olduğunda arsaların birleştirilmesi ve tek bir kütle çözümüne gidilmesi bir de­ zavantaja dönüşmüştür. Tasarımda bu yeni durum fark edilmiş ve ilgili tedbirler alın­ mıştır. Tek yapı olarak algılanan binaya ofis, ticaret ve konut için farklı girişler verilmesi bu farkındalığın sonucudur (Resim 5). Kat planları ve kesitler incelendiğinde, işlevsel olarak ayrılması gereken üniteler ay­ rılmıştır. Ancak kütleye baktığımızda bu iş­ lev ayrılığı, ayrılığı vurgulamaktan çekinme­ yen bir yan yanalığı aramıştır. Kütle bütün­ dür, bina konturları, malzeme bitişleri bir sü­ reklilik ve teklik duygusu verirken plan düz­ lemi işlevlerin bir duvar yüzeyi ve dilatasyonla ayrıldığı sırt sırta dönmüşlüğü çağrış­ tırmaktadır. Bu gerilimi doğurmaktadır. Ge­ rilim tasarımcı tarafından belki kasıtlı belki de tasarım sorunlarına verilecek doğru ce­ vapları aramanın bir sonucu olarak yapıda zıtlıkların sinerjini doğurmuştur. Uyumluluk-zıtlık, boşluk-doluluk, durağanlık-hareketlilik, çevreye saygı-kendini güçlü şekilde ifade edebilme gibi zıtlıkların gerilimi heye­ can verici bir tasarımın oluşmasını sağlamış- PROJE-UYGULAMA ■ tır. Kentlinin görmekten yorulduğu ve hatta belki de bunun başka alternatifi olmadığını düşündüğü tekrar, tam tekrar ve aralıklı tek­ rar ile sıradanlaşacak belki de hiç fark edil­ meyecek o üç parselde mimarlık adına bir ka­ zanım sağlanmıştır. Üç yapı ve birbirinin ay­ nı olan kat planları ile standart bir anlayış ye­ rine yan yanalığı sorgulanan aslında belki de yan yana olmak istemeyen işlevleri tek yapı ancak farklı kat planları ile çözerek üç boyut­ lu düşüncenin gücü somutlaştırılmıştır. Ta­ sarlananın tasarlandığı etki ile inşa edilmesi Türkiye’deki yapı sektörünün bir başka so­ runsalıdır. Proje müellifinin detay, malzeme seçimi, peyzaj düzenlemesi gibi tasarıma ait konuları karara bağlamaması ve/veya uygu­ lama aşamasında yeterince takip etmemesi sonuç ürüne ait beklenmedik sonuçları do­ ğurmaktadır. Tasarlananın tasarlandığı etki ile uygulanması çoğu zaman ülkemizde öv­ güye değer bir durumdur (Resim 6-7). Ofis ve ticari bölümlerde cam giydirme cephe uygulaması şeffaflık, hareket ve güçlü ifadenin simgesi olurken, konut ve misafirha­ ne bölümünde kullanılan beyaz prekast yü­ zeyler dinginliğin ve çevreye saygının sem­ bolü gibi görünmektedir. Ofis çekirdeği silindirik bir formla ifade edilerek üçüncü boyut­ taki farklılaşmanın mafsalı haline getirilmiş­ tir. Sonuç ürün gemi analojisini çağrıştırmak­ la birlikte tasarımcı çıkış noktasının böyle bir düşünceye odaklanmadığını ifade etmektedir. Proje müellifinin kendi ifadeleri ile bu yapı­ nın çıkış noktası şöyledir; “Bu projede öncelikli çıkış noktamız gemi analojisi yapmak değil, tasarımdaki sabit de­ ğişmez değerleri aramak ve doğada ve içi­ mizde var olan estetiğin üç boyutlu matemati­ ğini ortaya koymaktır. Tabi mimarlık ve tasa­ rım, kağıt üzerinde ve soyut ifadelerle değil, yapı bitinceye kadar devam eden bir süreçtir. Dolayısıyla mimarın görevi uygulama ve de­ tay aşamalarında da yoğun bir şekilde devam etmektedir. Sonuçta yapı, oluşturulan farklı tasarım anlayışıyla maliyetinden çok ödete bir değere ulaşmıştır. Oluşan bu katma değer firmaların veya kişilerin kazancı değil, ken­ tin, ülkenin kazancıdır diye düşünüyorum.” Resim 5: Ayrı tasarlanmış konut ve ofis girişleri. PROJE-UYGULAMA A-A KESİTİ Proje müellifinin çıkış noktasın­ daki hedeflerine ne derece ulaştığı ve sonuç ürünün estetik açıdan taşıdığı değer farklı bir konu başlığı altında bilimsel değerlendirme ölçütleri ile yapıldığında ortaya çıkacaktır ve bu bilimsel çalışmayı gerekli kılmakta­ dır. Ancak yapının iki katlı ve az yo­ ğun olmasına karşın, istenenleri, ihti­ yaç programını ve çevre verilerini ir­ delediğimizde karmaşık problemleri içerdiği açıktır. Bina sahibi firmanın zemin ve bodrum katlarla ilgili kira ve rant beklentisi ifade edilmiştir. B-B KESİTİ ÖN GÖRÜNÜŞ ARKA GÖRÜNÜŞ Aynı zamanda firma kullanımına yö­ nelik bölge ofisi, sosyal alanlar ve misafirhane de ihtiyaç programı için­ de yer almaktadır. Kısaca kentleşme­ de sıkça karşılaşılan işverenin mak­ simum alan kullanım talebi, ekono­ mik limitler, mevzuat kuralları sınır­ layıcılar niteliksizliğin mazeretleri değil, tasarımdaki özgünlüğün ne­ denleri olarak irdelenmiştir. Tüm ve­ riler tasarımcı tarafından doğru ana­ liz edilebildiğinde “yere” ait olan ya­ pılacak dolayısıyla farklılıklar, sıra dışılıklar ve özgün tasarımlar kaçı- PROJE-UYGULAMA ■ SAĞ GÖRÜNÜŞ 2. BODRUM KAT PLANI SOL GÖRÜNÜŞ 1. BODRUM KAT PLANI 6 6 6 i 4 .... ZEMİN KAT PLANI SON KAT PLANI PROJE-UYGULAMA 1. KAT PLANI Resim 6-7: Tasarı ve uygulamadaki sonuç: Tasarlanan imajın vermek istediği etkiyi yitirmeden uygulanmış olması. nılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Bu örnekte mimariye getirilen yeni açılım, bu kısıtlar karşısında ana fikirden vazgeçmeyiştir. Ya­ kın çevresinde algılanan ve kendini güçlü bir şekilde ifade eden ancak insan ölçeğini ez­ meyen, imar mevzuatına uyan, müteahhit is­ teklerine cevap veren, toplumun beğenisini mazeret etmeyen ancak standart kütlelerin dışında farklılıklara ulaşmanın bu limitler içinde de olası olduğunu gösteren yapı, mi­ marlık ortamına duruşu ile bir şeyler söyle­ mektedir. Mimarlığı tüketen toplum da bu söylenenlerin teknik karşılığını fazla irdele­ me imkânı bulamasalar da o binanın farkın­ dadırlar. Mimarların topluma ve kente sun­ duğu mazeretler günümüzde genellikle kabul edilebilir sayılmakta ve üretilenler affedil­ mektedir. Ancak topluma ve kente mimarın “vazgeçmeyişleri” sunulduğunda kalıcılık söz konusudur. Bina orada durmaktadır. Kente bir şeyler söylemektedir. Fark edilir olmanın ödülünü alan bina, bunu kendini var eden ortamla paylaşmaktadır. Bu çalışma yazarın, 2006 yılında “Kendi arkiteranı kendin yarat” (Arkitera.com ) projesi kapsamında şart­ namede belirtilen teslim çalışmalarından olan “söyle­ şi” maddesi için yapılan hazırlık üzerine söyleşi formatında hazırlanan metne dayandırılarak, geliştirilmiştir. Ayrıca yazarın 10 Ekim 2006 tarihli “Merhaba” gaze­ tesi Araştırma bölümü için hazırladığı “Mimaride Kim­ lik Bunalımı” isimli çalışmasından yararlanılmıştır. Metinde adı geçen yapıya ait mimari proje çizimleri proje müellifinden temin edilmiştir. PROJE-UYGULAMA ■ Fonksiyonlar: Ofisler, ticaret ve eğlence aktiviteleri ve konutlar Alan: 26.500 m2 Zemin kat kullanım: Sony Avrupa Merkez Binası: 24.330 m2 Diğer ofisler: 76.438 m2 Konut alanı: 26.563 m2 Mağaza ve restoranlar: 11.976 m2 Eğlence alanı: 12.292 m2 Toplam: 151.599 m2 Otopark alanı: 980 araç *Imax, 8 sinema ve Music Box dahil. 7 Müşteri: Sony Proje Geliştirici: Tishman Speyer Properties, New York& Berlin Mimar: Murphy/Jahn Architects İnşaat, aydınlatma ve çevre mühendisleri: Arup Ross Clarke, Bruce Danziger, Ken Goldup, Greg Hodkinson, Jayant Kumar, Mahadev Raman, Markus Schulte, Nigel Tonks, Steve Walker Globalizm ve Mimarlık: POTSDAM ER PLATZ Tasarım ve yapı bölümünü gözden geçiren: Prof. Joachim Lindner, Berlin Baş Yüklenici: Hochtief AG Çatı Yüklenicisi: Wagner Biro AG Çatı örtüsü kumaşı yardımcı yüklenici: Birdair, Buffalo NY S. Armağan GÜLEÇ - Mustafa KORUMAZ ] I 21 “Mimarlığın temel amacı, toplu yaşam için dışarıda meydana gelen sürpriz doğa olaylarından insanları korumak için tasarlanmış ince, transparan, elastik örtüler inşa etmek olacaktır.” Murphy / Jahn, Sony Center tasarımcıları, Berlin, Almanya. ir kentin imajı nelere bağlıdır? Coğ­ rafi konumuna? Yapılaşmış çevresi­ ne? Global ölçekteki yerine yoksa li­ berallikteki gücüne? Kent imajını belirleme­ de bunların etkisinin olmadığı inkâr edile­ mez. Ama önemli olan kent imajını yaratır­ ken belirli bir coğrafi konumda olan bu yapı­ laşmış çevrenin oluşturduğu fiziksel mekân­ ları insanların kullanması değil midir? Kent­ sel mekânlar sosyal yapılaşmanın ve sembo­ lik değerlerin taşındığı yerler olması bakı­ mından önemlidir. Kentin imajını belirleyen bu mekânları oluşturmak için hazırlanan bü­ yük ölçekli projeler, özellikle ölçeklerinden dolayı kent imajının değişmesinde, kentte meydana gelen herhangi bir fiziksel transfor­ masyondan daha büyük bir rol üstlenirler. Günümüzde gerek globalizasyon, gerek de lokalizasyonun eş zamanlı sürecinin belirle­ diği dünyada, büyük ölçekli projelerin tasar­ B lanması, yapım süreci ve üretimi arasındaki ilişki hem giderek artmakta, hem de değiş­ mektedir. İnşaat alanlarının, tasarımcının gö­ zünde bazı cazibelere sahip olmasının yanı sıra, global ölçekte rekabet yaratma, rekabet ortamında olabilme ya da bu ortama katıla­ bilme kaygıları, hem yapım sürecini hem de tasarımı etkileyen faktörlerin başında gel­ mektedir. Böylelikle, düşünce ve üretim ara­ sındaki süreç yeni bir fenomen olarak karşı­ mıza çıkmaktadır. Berlin’de o büyük ayrımcı duvarın yıkıl­ masının ardından hegemonik güçler kentin imajını yeniden yaratma çabasına girdiler. Berlin, global ekonomisiyle, global bir şehir, büyük bir metropol, doğu ve batı arasında bir köprü, Almanya’nın yeni kapitalist şehri ol­ maya göz dikmişti. Bu bağlamda, yapılaşmış çevresini, yapılaşma düzenini değiştirmenin hedeflenen ve istenen bu sonuçlara ulaşabil- S. A m ağ an GÜLEÇ, A raş. Görevlisi M ustafa KO RUM A Z, A raş. Görevlisi Selçuk Ü niversitesi M ühendislik M im arlık Fak. M im arlık Bölüm ü PROJE-UYGULAMA mesi için gerekli olan başlangıç olduğuna inanıyordu. Burada Berlin’ in yeni kimliği için mimarlık, bir katalizör görevi yapacaktı. Bu kararların alınmasından kısa bir süre son­ ra kent içi, özellikle Potsdamer Platz, kentin en büyük şantiye alanı haline geldi. Bu mega proje, Berlin’ in yeni kimliği için bir anahtar­ dı ve aynı zamanda Berlin’in global ölçekte­ ki yeri ve rolünün sembolü olarak Postdamer Platz seçilmişti. Kentin yenilenmesinde en gözde ve en uygun görülen yer burasıydı. Meydan ve çevresinin bugünkü planı. tam ortasında hem coğrafi hem de kültürel bir merkezdi. Fakat savaştan sonra duvarın yapılması, Potsdamer Platz’ı kent yaşantısın­ dan uzak bir alan haline getirmişti. Özellikle 1920 li yıllarda bugünün görkemli merkezi, dünyada trafik yoğunluğu en fazla olan böl­ geler arasında yer almaktaydı3. Fakat Avru­ pa’da İkinci Dünya Savaşı’ ndan sonra önemli bir alan, Fransa, Amerika ve İngilizlerin ticareti ele geçirdikleri karaborsa mer­ kezi haline gelmişti. Artık Potsdamer Platz’ın yeni ve daha ya­ şanabilir hale getirilmesi gerektiği açıktı. Duvarın yıkılması burada önemli bir faktör­ dü. Bu, Potsdamer Platz’ın çevresiyle daha sıkı bir ilişki içerisinde olabilmesi için büyük bir fırsattı. Güneyde Tiergarten Park ve Landwehr kanalı ve az bir mesafede Reichs- tag. Duvarın yıkılması, Avrupa, Almanya ve Berlin’ in yeni merkezini belirlemişti aslın­ da. Yenileşme için 1990 yılında Berlin Sena­ tosu tarafından bir çalışma ekibi kuruldu ve bir yarışma düzenlendi. 1991 yılında ilan edilen yarışmaya girenler ve sonuçlar birbiri ile çekişme halindeydi. Yarışmayı, 1940 ön­ cesinin eleştirilen rekonstrüksüyon planlarını savunan, eski sokak ve kent dokularının ko­ runmasını amaçlayan Hilmer&Sattler planla­ rı kazandı. Yarışmaya katılan O. M. Ungers, bu alanı haritada vurgulayacak rasyonalist bir grup kule teklifi ile ikinciliği aldı. Fakat bu kuleler, jüri tarafından oldukça küstahça bulundu. 1991 yılında Potsdamer’ın sahiple­ ri olan Daimler Benz, Sony ve diğerleri, Richard Rogers’ tan bir “master plan” hazırla­ masını talep ettiler. Rogers’in planları, daha çok biçimsel, ta­ rihi dokuyu yok eden, cam cephelerin aydın­ lattığı bir meydandan oluşan bir tasarımdı. Senato bu proje teklifini reddetti ve Hilmer&Sattler’dan, Rogers’ın fikirlerinden ba­ zılarını, özellikle doğal havalandırma ve bi­ naların aydınlatılması ile ilgili olanları da projeye dâhil etmelerini rica etti4. Arsa sahiplerinin düzenlemiş olduğu çe­ şitli yarışmaların sonucunda Sony Center ya­ rışmasını mimar Helmut Jahn kazandı. Mi­ marlar ve planlayıcılar, yeni kent merkezinin gerçek bir kentsel kullanım alanlarının karı­ şımı olması gerektiğini düşünüyorlardı. Yani yeni kent merkezi olan bu alanda, evler, dük­ kânlar, restoranlar, otel, sinema, dev ekran 3 boyutlu sinema, tiyatro, kasino ve müzik hol­ leri, hepsi bir arada olacaktı. Ve yapılar, mümkün olduğu kadar uzun süre ayakta ka­ labilecek fonksiyonel binalar olmak amacıy­ la tasarlanıp yapılacaktı4. Bütün yarışma ve alınan kararlardan son­ ra ortaya çıkan mimarlık ve mühendislik ol­ dukça başarılı. Yedi binadan oluşan brüt 212.000 m2 bir kompleks. Yapı yüksekliği ortalama 40 m. Sadece bir ofis binası 100 m ’ yi aşan yükseklikte. Ofis büroları ve üst kat­ larda apartman dairelerinin, zemin katlarda mağazalar ve restoranların, bodrum katlarda da sinemalar ve tiyatroların yer aldığı 7 yapı­ dan oluşan alan, bir forum2. PROJE-UYGULAMA ■ Bu yeni alanda en eski olan yapı, II. Dün­ ya Savaşı’ndan kalan Grand Hotel Esplanade’dir. Yapı 1995 yılında başlayan kazılarla ve 2000 yılına kadar tamamlanması düşünü­ len çalışmalarla projeye dahil edilmiş ve bu kompleks plazada yerini almıştır. Otelin cep­ hesi çelik ve camla koruma altına alınmış, cephe arkasında yapıya yeni bir fonksiyon verilmiştir. Projede ARUP adlı bir grup da bu alandaki dört binanın strüktürel ve çevresel olarak düzenlenmesini almıştı. Yapılar ara­ sındaki bu görkemli projenin odağı yine gör­ kemli bir çatı ile tamamlandı. Bir futbol sa­ hasından daha büyük ve daha geniş olan ya­ pılar arasında kalan bu “forum”, çelik bir strüktür ve kumaş bir örtüyle kapatılmıştır. 2000 yılında tamamlanan, Helmut Jahn tasa­ rımı, Murphy/Jahn yöneticiliğindeki Sony Center’ in çatısı strüktürel olarak mimari ör­ tü, çelik ve camın sistematik olarak birleşi­ minden meydana gelmiştir5. Tasarım Demokratik toplanma mekânı oluşturmayı amaçlayan çatı, Forum plazanın sert havalar­ da da kullanım süresini uzatmayı düşünerek tasarlanmıştır. Proje mimarı, üst örtünün bir kubbe gibi bu eliptik alanı örtmesinden yana değildi. Jahn’ a göre çatı, plazayı bir şemsiye gibi örtmeliydi. Örneğin yaz akşamı açık ha­ vada bir konser dinlenilebilmeliydi. Üst örtü­ nün detaylı bir tasarımı için, dinamik termal modellerinin, rüzgar tüneli testlerinin ve bil­ gisayar ortamında akışkan dinamik analizle­ rinin kullanıldığı detaylı bir çevresel çalışma yapılmıştı. Çalışmanın amacı, açık olan alan­ larla kıyaslandığında, forumun hangi bölge­ sinin yıl boyunca yapılacak olan önemli aktiviteler için uygun olduğunu ölçmekti. İçeride çatı yüzeyini oluşturan eliptik kı­ sım, hiperbolik koniye doğru eğilmiş olan eliptik Sony Center Forumunu tamamlamak­ tadır. Hiperbolik koni boyunca düşey bir bö­ lümü yansıtan üst örtü merkezindeki dairesel açıklık, forumun zemininde yer alan dairesel bir havuzun sınırlarını belirlemektedir. Bu matematiksel konsept, strüktürel olarak çatı­ nın yapılabilirliği ve bütünlüğü için gerekli olan geometrik disiplini gerektirmektedir. Forumun geometrik şekli ve bu örtüden vadinin tasarımı birçok aşamalardan geçtik­ ten sonra oluşmuş, birçok hesaplamalar ve çeşitli metotlar, bu çatı sisteminin uygulana­ bilirliği ve binalar üzerine entegrasyonu için yapılan deneyler defalarca tekrarlandıktan sonra bulundu. Tasarımın başında, mühen­ disler ve mimarlar strüktür sistem ve cam için çeşitli detaylar ürettiler ve bu detaylar, öneriler süresince, yüklenici ile gerek ekono­ mik gerek de yorumların değerlendirilmesi Sony Center genel görünüşü. PROJE-UYGULAMA açısından görüşüldü. ARUP grup, daha sonra herhangi bir sürprizle karşılaşmamak için bütün hesapları detaylı bir şekilde yaptı. 500 ton çelik halka kiriş, 120 ton çelik kablo,5250 m2 teflon kaplı fiberglas örtü ve 3500 m2 lamine edilmiş cam2 kullanılan bu forumun çatısı, Sony Center tasarımında, Berlin’in kentsel simgesi olma bağlamında, onun ölçeğinde ve farklı malzemelerin kulla­ nılması bakımından şuana kadarki Berlin bi­ nalarında tek ve eşsizdir. Yanda, Sony Center büro mekânları. Altta, ticaret aksı cephe detayı. Strüktürel Sistem Asma germeyle yapılan sistemlerde, detay­ lar ve bağlantılar oldukça önemlidir. Gerekli olan ana şeyler, strüktürün biçimi, gücü, fleksibil olması ve su geçirmemesidir. Bu tür durumlardaki davranış, çeşitli ağırlık testleri ya da kullanılacak elementlerin kotrolüyle sağlanabilir6. Sony Center’ in çatı Strüktürü, eğik ve kesilmiş bir hiperbolik koni geometrisine ve bir bisiklet tekerleği prensibine dayanmakta­ dır. Devam eden dairesel kiriş, bisiklet teker­ leğinin jantına benzer bir şekilde, eğik kesil­ miş hiperbolik koninin kenarı boyunca yer­ leştirilmiştir. Üçgenlerden oluşan dairesel kirişin üst kısmındaki iki adet kiriş hiperbo­ lik koninin yüzeyini takip etmektedir. Planda eliptik olan halka kirişin ana eksenden yük­ sekliği 102 m, ikincil eksenden 78 m yüksekliğindedir2. Halka kiriş dikey olarak fo­ rum etrafındaki binaların yedi noktasından monte edilmiştir. Yatay olarak da destekleyi­ ciler binaların içerisine çatıdan gelen her­ hangi bir zorlamayı engellemek ya da tam tersi binadan çatıya gelen zorlamaları önle­ mek amaçlı strüktürel kaygılarla yapılmıştır. Sistem çelik bir kabloyla desteklenmiş ve eliptik bir basınç halkasıyla birbirine bağlan­ mıştır. 83 metre genişliğinde ve 107 metre yüksekliğindedir5. Bu strüktür sisteminin açık oluşu başlangıçta özellikle kış ayları için problem gibi görünse de, yılın durağan zamanlarında açıklıklar sıcağı tutacak ve ha­ valandırma daha ucuz bir maliyetle yapıla­ caktı. Bu ise, yaz aylarında sıcak havanın uzaklaşması ve ortamın serin olması anlamı­ na geliyordu. Kış aylarında da, Sony Center PROJE-UYGULAMA ■ binalarından çıkan sıcak hava, sirkülasyon yaparak ortam ısısını uygun halde tutmakta­ dır. Kompleksin ve komplekste kullanılan malzemelerin sürdürülebilir olması konu­ sunda ve kompleks hakkında yapının mimarı Jahn: “Berlin’in rekonstrüksiyonunda, Sony Center yeni bir teknik vizyonu ve düzeni sim­ gelemektedir. Doğal ve yapay ışık, tasarımın özüdür. Sony Center, ışıldayan ışık dolu bir yerdir, ışıklandırılmış bir yer değildir. Cam yüzeyleri ve çatı doğal ve suni ışığı azaltan hafifleten bir kumaş yapı görevini görmekte­ dir. Geçirgenliğinin sağlamış olduğu kendi transparanlık özelliğiyle, yansıma ve refraksiyon-kırılmayla gün boyunca ve gece bo­ yunca görüntüler üzerinde sürekli bir deği­ şim meydana getirmektedir. Strüktürün bu özelliği sadece görünüşü etkilemekle kal­ maz, aynı zamanda ortamdaki konforu mak­ simuma çıkaraır ve enerji kaynaklarının kul­ lanımını minimize eder. Sony Center, klasik müzik, tiyatro ve resim gibi önemli sanatlara gerçek bir meydan okuma gibi eğlence işinin ciddiyetle resmedildiği milenyum için bir ‘Kültürform’-kültürün yeni bir formu- dur”5 diyor. Üstte, ticaret aksı giriş cephesi. Yanda, otel birimi ve giriş cephesi. PROJE-UYGULAMA Projenin çatısı kadar alt yapısı da oldukça önemli ve ayrı bir mühendislik çalışması gerektiren bir çalışma alanı olmuştur. Alt­ yapı içerisine giren zemin suyu ve atık kont­ rolleri gibi derin ve ayrıntılı mühendislik çalışmaları yapılmıştır. İnşaat sırasında or­ taya çıkabilecek problemler, katı ve sıvı atık­ ların taşınması ve uzaklaştırılması için ayrı bir altyapı tesisatı kurulmuş, zemin suyu seviyesinin azalması ve bitki örtüsünün beslenememesini önlemek için eksilen su ayrı bir sistemle toprağa geri verilmiştir1. Orta mekân üst örtüsü. Üstte, orta mekân genel görünüşü. Yanda, giriş aksından üst örtü algılanışı. Sonuç Kent imajları, görselliğin, ekonominin, sembolik ve metaforik ürünlerin oluşturduğu yerlerdir ve şu üç şeyi içerir: ilk olarak “ken­ tin imajı”nı (Lynch, 1970), ikinci olarak “yapılaşmış çevre ve onların içinde oluş­ turulan görsellikleri” (Sujic,1992), üçüncü ve son olarak “günlük yaşamın yanşan imaj­ la rın ı (Lefebvre,1991; Deutsche,1996)8. Potsdamer Platz da, savaş öncesi Potsdamer Platz dokusuna uygun, büyük ölçekli bir kentsel yenileme ve düzenleme haline gelmiş ve yeni kent imajını oluşturmuştur. Meydanlar ve sokaklar, alışılmışın dışında renkli. Kütlelerde çok da fazla çeşitlilik ol­ mamasına rağmen cepheler oldukça modern, hareketli. Hatta bazen zorlu strüktürel detay­ larla tasarlanmış. Helmut Jahn’ in Sony Çen­ ter binasındaki yalın ve sade çizgileri cep­ hede kendini gösterirken, bir sürprizle ortaya çıkan avlu, projenin ve Potsdamer Platz’ in çekim alanı haline gelmiş. Avrupa’ nın yeni liderliği konusunda iddialı olan Almanya, gelişen ekonomik gücüyle hedeflerini daha da büyüttüğünü gösteriyor. Köklü bir tarihle PROJE-UYGULAMA ■ yeni bir sayfa ve ekonomik gücün birleşimi Potsdamer Platz’ da okunuyor. Zaten hep öy­ le değil midir? Tarihten beri ülkelerdeki yük­ selme dönemi, aynı zamanda parayla gücün gösterildiği, varlık için büyük yatırımların yapıldığı dönemler olmamış mıdır? Mimar­ lıkta liberallik bir yere kadar. Amaç global ölçekte kentliyi düşünen, sürprizli mekanlar­ dan oluşan, insanın yaşatabileceği, seve­ bileceği ve sürdürülebilir mekanlar tasar­ lamak değil midir? Kaynaklar: 1. Ekonomik Liberalizmin Mimarlığa Yansıması: Postdamer Platz ve diğerleri, Ayşe Hasol Ertekin, Yapı dergisi sayı: 207, 1999. 2. Forum Roof, Sony Center, Berlin: Innovation beyond ‘f orm follows fo r c e ' Ross Clarke, Bruce Danzinger, Markus R. Schulte. The ARUP Journal, Şubat,2000. 3. Development o f Berlin: Postdamer Pla tz. Michael Gawryl, Yaşar Koç 4.Postdamer preview- Postdamer Platz development in Berlin, Germany. Peter Davey. Architectural Üst örtü ve çevre binaların ilişkisi. Review,Ocak 1998. 5. The Art & Engineering o f Tensile Architecture. Industry Spotlight. AEC Building & Design Industry News. 6. Textiel Roofs, 2001. The Sixth International Workshop on the Design and Practical Realisation of Architectural Membrane Structures, Technical University Berlin, June 14-16 2001. 7. The Sony Center am Potsdamer Platz. Kajima News&Notes, Autumun 2000. Vol.14. 8. The Spectacularization o f the Building Process: Berlin, Potsdamer Platz, Utc Lchrcr M M L A , 2001. Plaza dahilinde büro ve carsı binası. i ! KÖPRÜ AFYONKARAHİSAR KENTİ Tarihsel-Kentsel Konut Dokusu ve Geleneksel Çarş>da KORUM A AM AÇLI PLANLAMA ÇALIŞMALARI f s. Güven BİLSEL S.Güven Bilsel, Prof. Dr. Y ü k se k M ühendis-M im ar (İTÜ), Ken t ve Bölge Plancısı (M A .TRP. Univ. o f S h effield) Selçuk Univ. M M F. SBP.Bölüm ü yarı zam an lı Ö ğretim Üyesi TM M O B M im arlar Odası 'M im arlık ve Planlam a Kom itesi' üyesi. fyonkarahisar kentinde koruma a­ maçlı planlama çalışmaları, o zaman­ ki adıyla “Kültür B akanlığınca 1990’lı yıllarda başlatıldı; yapılagelen bir di­ zi ayrıntıda düzenleme ve uygulama ile bu gün de sürüyor. Yasal adı ile ‘Koruma Amaçlı İmar Planı’ 1992 yılında ilgili Bakanlığın yetki belgesi verdiği plancı guruplardan birine, kapalı zarf usulüyle teklif alma ve açık eksiltme-pazarlık yolu ile ihale edildi. Ülkemizde bir kentin böylesi bir özel amaçlı planlamaya konu edilebilmesi için, ‘Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Ko­ ruma Yasası’ uyarınca o güne dek korunabilmiş tarihsel kentsel dokusunda, anıtsal yapı­ lar yanı sıra ‘yeteri kadar ve örnek niteliğin­ de’ sivil mimarlık örneği-geleneksel yapıla­ rın bulunması gereği vardır. Planlama aşa­ malarının başlangıcında, sözü edilen tarihsel kentsel konut dokusu ve varsa özgün özellik­ lerini koruyan geleneksel çarşı alanı, usulüne uygun olarak tescil edilen ‘Kentsel Sit Alanı’ sınırlan içine alınır. Bu, bir tür özel statü be­ lirleyen yasal ayrıcalıklı koruma bölgesi ka­ rarı olup, bu sınırlar içinde kalan kentsel me­ kan, yapıları, bahçeleri, yolları, meydanları, mekanı oluşturan kenarlar-bina cepheleri, al­ çak ve yüksek duvarları, yeşil dokusu-ağaç ve bitki varlığı ve giderek yer döşemeleri ile geleneksel özellikleri ile korumaya alınırken bu özgün yapıya aykırılık oluşturan ögelerden arındırılır. Geleneksel kentsel dokuyu oluşturan morfolojik ve görsel özellikler, özetle dolu-boş oranları ile insan ölçeğindeki yükseklik ve genişlikler, bölünme ve yapı­ lanma koşulları ve gabari-uzaklık hatta renk belirlemeleriyle özenle korunur. İşte, aynntıda bir çok düzenleme gerektiren koruma planlamasının temel felsefesi budur. Burada, üzerinde önemle durulması gere­ ken bir konu, ‘Kentsel Sit Alanları’ içi ve dı­ şında uygulanan iki ayrı statü ve ‘kenarlaştı­ rılması’ çok zor olabilen farklı plan kararları­ nın varlığıdır. Ülkemize özgü olan bu karma­ şık durumun nedeni planlama ve uygulama konularında var olan yetki kargaşası ve çok başlılıktır. Sit alanı sınırları dışında kalan KÖPRÜ ■ kentsel dokuda, alan kullanım yapılanma ve yoğunluklar doğrudan ve tek başına yerel yö­ netimin kararı ile belirlenirken, sit alanların­ da bu kararların alınabilmesi öncelikle ilgili ‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ’nun kararı ve onayını gerektirmektedir. Farklı merkezi ve yerel otoritelerin ayrı ayrı zamanlarda aynı mekana ilişkin, aynı ya da ayrı ayrı ölçeklerde ürettikleri planların ka­ rarları arasında bütünleşme bir yana etkile­ şim ve uyum sağlamak bile çok zordur. Ülke­ mizde ‘Koruma’ yanı sıra, çevre, turizm, sa­ nayi, arsa, toplu konut, kıyı, dönüşüm, afet­ ler.... konularında tek sektör ağırlığı gözetile­ rek çıkartılan yasalarla getirilen ayrıcalıklarla tanımlanan farklı yönlendirme ve belirleme­ ler bu durumun gerçek nedenidir. Yetkileri il­ gili yasalarda belirlenen kuramların uygula­ mayı denetlemede gösterdikleri yetersizlikler de bu tabloya katıldığında, içinde bulunulan durumun zorluğu daha iyi anlaşılır. Sözü edilen ‘sit alanı sınırları içi ve dışın­ da farklı plan kararlan ve farklı uygulamala­ rın ortaya koyduğu ikili yapıdan ve uygula­ madaki çok başlılıktan kaynaklanan sorunlar, koruma planlaması ve uygulanması süreçle­ rinde Afyonkarahisar kentinde hemen hiç ya­ şanmamıştır denilebilir. Bunun nedeni, ken­ tin tarihsel kentsel mekanlarında yaşayanla­ rın, içinde yaşadıkları kentsel çevreye ve alışkanlıklarına bağlı oluşları yanısıra, bu yerleşme alanları üzerindeki dönüşüm baskı­ larının -tarihsel dokuda yapı adalarında, üzerlerindeki değerler yok sayılarak yapılan bir iki toplu uygulama dışarda bırakılırsahenuz ciddi boyutlara erişmemiş olmasıdır. Buna, Konya ve Eskişehir K.T.V.Koruma Kurulları’nın sorun yaratıcı değil sorun çözücu davranışları ile giderek kent yönetimi­ nin de hep ‘korumadan yana’ tavır almış ol­ ması eklenmelidir.1 Afyonkarahisar kentinde, önceden üreti­ len ‘Kent planlama’ kararları ile ‘Koruma planı’ kararları arasında önemli bir ‘kenarlaş­ m a’ sorunu yaşandığı da pek söylenemez. Bunun nedeni, önceki planların, kentin bu günkü yerleşme alanlarında, geleneksel doku özellikleri ile kale siluetiyle bütünleşen ‘kent KÖPRÜ görünüm’ değerlerine mimarca saygılı davra­ nışları, ya da yerleşik kent dokusunda yenile­ me operasyonları ile yıkılıp yeniden yapılan­ malar ve yükselip yoğunlaşmalar önermemiş olmaları değil; geleneksel merkez ve çevresi tarihsel yerleşme alanlarında koruma planla­ ması tamamlanıncaya dek ‘imar planı karar­ larının durdurulmuş olmasıdır.2 Gerçekten de günümüzde, Afyonkarahisar tarihsel kent mekanı bütününde önemli bir yapısal değişim süreci izlen- memektedir. Buna karşılık yürürlükteki İmar Planı (1989) yö­ rede getirdiği yol açma-genişletme ve kat yükseltme operasyonları ile bu yönde bir tartışmayı başlatmıştır denilebilir. Tarihsel Gelişme Sürecinde A fyonkarahisar Kenti 3 Onbeşinci yüzyılda Karahisar-ı Sahib sanca­ ğının merkezi, onyedinci yüzyılda Beyler­ beylik, ondokuzuncu yüzyılda mutasarrıflık, yirminci yüzyıl başında ise Vilayet merkezi olan kent, tarihsel yolların kavşağında, sa­ vunmaya elverişli konumu ile geçmişden gü­ nümüze bir kale kent ve onun çevresinde oluşan kentsel bir merkez niteliğiyle, yöresi için çarşı-Pazar ve yönetim işlevi yanında gi­ derek ticaret ve endüstriyel işlevler yükümlenmiştir. Osmanlı Devleti’nın son dönemlerinde iki yabancı şirketin, İç-batı Anadolu’nun ürününü limana taşımada birbirleriyle yarı­ şırcasına oluşturdukları demiryolları Afyonkarahisar’a iki demiryolu istasyonu birden getirmiş, bu oluşum kale çevresindeki kentin doğuya doğru gelişiminde belirleyici olmuş­ tur. Ne var ki, dışa açılma süreci kentteki öz­ gün sanayinin de gerilemesine neden olmuş­ tur denilebilir. Afyonkarahisar kalesi dışındaki ilk yerle­ şim ve pazar alanı, kale güneyinde Ulucami, Yukarı Pazar çevresidir. Tarihsel kent, kale ile Hıdırlık tepesi arasın­ daki vadi boyunca zamanla doğuya doğru büyüyerek gelişmiştir. Tarihsel kentsel konut dokusu ve bunu bütünleyen Ot Pazarı-Taşhan-Bedesten çevresindeki geleneksel çar­ şı,her iki tren istasyonunun geldiği 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarına dek kent bütünü­ nün çekirdeğini oluşturmuştur.4 Tarihsel gelişme sürecinde önemli bir ev­ re olarak algılanan 14.-15. yüzyıllarda, bu gün de tanımlanabilen küçük meydancıklar çevresinde yer alan camiiler, mescitler, çeş­ meler ve bunları bütünleyen (yeni) mahalle­ lerin arazi topografyasına uygun biçimde açılan yollar boyunca oluşumları izlenmek­ tedir. Kenarlaşıp bütünleşerek organik bi­ çimlenmeleriyle bu günkü geleneksel kent dokusunu oluşturan Akmescid-Hacı Yahya, Arapmescid, Burmalı, Başçeşme, Çavuşbaş, Kubeli mahalleleri bu tür küçük odaklanma­ lardır. KÖPRÜ ■ O zamanki kentin doğu ucunda yer alan Gedik Ahmet Paşa Külliyesi (İmaret Camii) çevresi, göreli olarak daha büyük bir gele­ neksel yerleşme odağı iken, kentsel sit alanı sınırlan dışında bırakılması yüzünden bu gün özgün mekânsal değerlerin artık okunamadığı bu alanda anıtsal yapılar dışında gelenek­ sel kültür değerlerini koruma olanağı kalma­ mıştır. Özgün konut dokusu ile çevrelenmiş ge­ leneksel çarşı alanı, kentin tarihsel gelişme sürecinde kale eteğindeki Ulucamıı-Yukarıpazar alanından sonraki ikinci, ama daha yaygın bir alanda yerleşen ve daha kalıcı ya­ pılarla donatılmış çarşı-pazar alanıdır. Bu günkü kent merkezi-ticaret alanlarının da nü­ vesini oluşturan geleneksel çarşı mekânı bü­ tünü, Kadınlarpazarı, Otpazarı, Taşhan, Be­ desten çevresinden doğuya doğru açılarak gelişmiş; kentin eski mezarlık alanlarının bir bölümünün kaldırılmasıyla sağlanan bu ge­ lişmede, kentin dış yol bağlantıları ve istas­ yonlar çekim ögesi olmuştur. Bu günkü Afyonkarahisar kent merkezini oluşturan tarih­ sel kamu yapıları ile bunların duyarlı bir ke­ nar oluşturduğu özgün kent meydanında yer alan ‘Utku Anıtı’ Milli Mücadele ve Cumhu­ riyet tarihimizi simgeleyen ‘özgün belirleyi­ ciler’ (Landmark) olarak söz konusu gele­ neksel çarşı-merkez mekânının bütünleyici ögeleridir.5 Kentin tarihsel gelişme sürecinde önemli bir bulgu. Ulucamıii-Yukarıpazar ilk yerleş­ me alanı ile Otpazarı geleneksel çarşı tarihsel yerleşme alanı arasında kalan kent parçasın­ da önceleri konut dokusunda bir kesinti oldu­ ğu ve bu kesimde dere boyunca tabakhanele­ rin bulunduğudur. Daha sonra tabakhanelerin kalkması ve derenin üstünün kapanmasıyla bu alanda 19. yüzyılda gayrimüslim mahalle­ leri oluşmuş; mekânın böyle yeniden kullanı­ mı, yerleşme örüntüleri arasındaki farklılığa karşın, tarihsel yerleşmenin mekânsal sürek­ liliğini sağlamıştır. Günümüzde tarihsel konut dokusu, kent bütünündeki konumu ile yeni oluşan yaygın kentsel gelişme alanlarına göreli uzaklığına karşın, kent merkezine olan yakınlığını sür­ dürmektedir. Yürüme uzaklığında kolay eri- şebilirliğin tanımladığı bu durum, çoğunluğu ev sahibi de olan orta ve orta-alt gelir guru­ bundan esnaf, memur-hizmetli yöre sakinle­ rinin bu yörede yaşamlarını sürdürmekten mutlu oluşlarını da açıklamaktadır. Tarihsel Kentsel Doku Özellikleri 6 Bir bölümü ‘Kentsel Sit’ alanı olarak tescil edilmiş7 olan Afyonkarahisar tarihsel-kentsel dokusunda, oluşum sürecindeki farklı yaklaşımların tanımladığı iki ayrı tür yerleş­ me örüntüsü bulunmaktadır. Bunlardan biri, geleneksel Türk Kentinin mekan organizas­ yonunda algılanan, insan ölçeğinde kıvrımlı dar sokaklar ve meydancıklar çevresinde za­ manla oluşmuş, mekanı sürpriz etkiler ve raslantılarla okunabilir ve anımsanabilir kı­ lan organik kentsel konut dokusudur. Diğeri (Rum ve Ermeni mahalleleri diye anılanı), yirminci yüzyıl başındaki yangınlar sonra­ sında, ‘Ebniye Nizamnamesi’ne göre tasarla­ narak yeniden oluşturulan küçük yapı adaları ve küçük parselleriyle geometrik (Grid) yer­ leşme dokusudur. Tarihsel-kentsel dokuda, Sit alanı sınırlan dışnda kalan özgün dokuları da içeren ‘Plan­ lama alanı’ sınırları içinde kuruluşları çok es­ kiye uzanan 20 mahalle bulunmaktadır. Nü­ fusları 500 kişi ile 1200 kişi arasında değişen bu mahallelerde hem organik hem geometrik örüntülü konut dokusunda bitişik düzende ol­ dukça yoğun bir yerleşme düzeni tanımlanır. Planlama alanında, (1990 Nüfus sayımı sonuçlarına göre) 6000 kişisi Sit alanı sınır­ ları içinde olmak üzere yaklaşık 10.000 kişi­ nin yaşadığı belirlenmiştir. Buna göre o yıl­ larda toplam kent nufusunun onda birini aşan kesiminin planlamaya konu edilen alanda ya­ şamakta oldukları söylebilir. Küçük parseller üzerinde bitişik yapı düzeninde ortalama iki katlı konutlarda nufus yoğünlukları yöresel farklılıklara karşın hep (brüt) 250 Kişi/Hektar ın üzerinde kalmaktadır. Tarihsel kentsel yerleşmenin mekan kul­ lanımında, yörenin genel morfolojik özelliği­ nin belirleyici etken olduğu söylenebilir. Ka­ le ve Hıdırlık tepe arasında doğu-batı doğrul­ tusunda uzanan vadinin her iki yamacına, te­ pelere doğru yerleşilmiştir. Vadi tabanının Kent dokusundan örnekler. KÖPRÜ kolay ulaşılabilir oluşu, buna karşın yamaç­ ların yokuşlu-merdivenli olması nedeniyle, göreli olarak daha büyük planlı zengin ko­ nutların vadi tabanına yakın; daha küçük ve sade konutların yamaçlara doğru yer aldıkla­ rı gözlemlenir. Organik örüntülu yerleşik dokuda yollar topografyaya uygundur. Buna karşın (Grid pattern) geometrik dokuda birbirini dik ke­ sen yollarda yamaçlara doğru sokaklar dik­ leştikçe merdivene dönüşür. Tanımlanan bu yerleşme biçimi, cephelerde algılanan giritiler ve çıkmalarla zenginleştiğinde, tarihsel dokuda ilginç görünümler, vistalar sunar; kö­ şeler özgün bakı noktalan oluşturur. Tarihsel kentsel dokuyu oluşturan yapı adalarındaki küçük konut parsellerinde avlu ve bahçe yapma geleneği bulunmakla birlik­ te, özel mülkiyette konut bahçelerinde ağaç ve yeşil varlığı oldukça sınırlıdır. Özgün kent peyzajının baskın yeşil ögesi, avlu giriş kapı­ ları üzerine sarılan asmalardır. Yol ağaçları çok azdır. Tüm alanda camii-mescıd avlu ve bahçeleri sayılmaz ise, aktif yeşil alan yok­ tur. Tescilli yapıların yoğun olduğu Kentsel Sit alanında örnek yapı adalarında yapılan incelemede, parsel büyüklüklerinin oldukça küçük ölçülerde, 100 - 140 m2 arasında de­ ğiştiği; bununla birlikte bu alanın 1/5 ‘i ile 1/3 ‘ünün avlu ya da bahçe olarak bırakıldığı bir dolu/boş oranının korunduğu görülmüş­ tür. Bu yapılanmada parsellerin ön cephe uzunlukları 7-8 m. olmaktadır. Organik örüntüde yerleşik dokuda konut parsel büyüklük­ leri artmakta, ortalama parsel büyüklüğü 180 m2. ye çıkarken, 9-10 m. cepheli bitişik dü­ zen iki katlı yapıda dolu / boş oranı 1/3 ora­ nını korumaktadır. Koruma planlaması için tek yapı ölçeğin­ de yapılan araştımalarda (1992), Kentsel Sit alanında tarihsel yapıların % 70-80’inin iyi ve orta nitelikte olduğu; kenarlara doğru bu oranın % 60 düzeyinde kaldığı belirlenmiştir. Plan uygulamasının yerinde izlendiği ev­ relerde (2003), geçen süre içinde tüm konut stoku içinde restore edilen yapı sayısındaki belirlenen artış yanı sıra; Valilik ve yerel yö­ netim aracılığıyla sağlanan desteklerle, saçak ve çatı onarımı, cephe düzenleme, sıva tami- KÖPRÜ ri ve boya uygulamalarının arttığı; buna kar­ şın terkedilme, köhneme ve yıkılma aşama­ sındaki tarihsel yapı sayısında da gözle görü­ lür bir artış yaşandığı izlenmiştir. Yapı tiplojisine ilişkin belirlemelere özet­ le yaklaşıldığında denilebilir ki: Kentsel sit alanı ve yakın çevresinde iki katlı yapılar ço­ ğunluktadır. Üçüncü katı olan geleneksel ya­ pılar ile üzerlerinde çatı katı ya da ‘cihannüma’sı bulunan yapıların alanda homogen da­ ğıldığı; bunların sayıca, tüm yapı stokunun % 20’si kadar olduğu söylenebilir. Bodrum kullanımı, izbesi olan yapılar, tüm yapı sayı­ sının % 10’u kadardır. Doku içinde tek katlı yapılar ketsel sit alanı ve yakın çevresinde, alanın yoğun orta kesimlerinde ancak % 10 dolayında iken, çevrede doku özelliklerinin bozulduğu ya­ maçlara doğru tek katlı yapıların oranı, tüm yapıların % 30-40’ına kadar artar. Koruma planlaması için yapılan araştır­ malarda, tarihsel kentsel konut dokusu içinde ve geleneksel çarşıda dört ve daha fazla katlı yeni yapıların, daha çok yapısal değişime uğ­ rayan kent merkezine yakın kesimlerde top­ lanıp yoğunlaşmakla birlikte sayıca fazla ol­ madıkları belirlenmiştir. (Tüm yapı stokunun % 10-12’si kadar).8 Planlı uygulamanın izlendiği sonraki yıl­ larda, kentsel sit alanı sınırları dışında kalan tarihsel yerleşik dokuda, yeni yükselme ve, yoğunlaşmalar getiren bir tür ‘kentsel dönü­ şüm’ sürecinin yavaş da olsa başlatıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Planlamaya Yaklaşım9 “Sit alanları toplumun doğal, tarihsel ve kültürel değerlerini ifade eder; yitirilme­ den bir bütün olarak korunması gereken bu değerler açısından toplum yararını simgeler.” “Yönetimin bir tasarrufu olarak sit kararı alınması, bir idari irtifak kurulması anla­ mında, korumaya ilişkin sürecin başlatıl­ ması niteliğindedir; ancak etkin biçimde korumanın gerçekleştirilmesi, bu alanlar­ da uygulamanın plan kararları doğrultu­ sunda yönlendirilmesi ile olanaklıdır.”’ Özgün adıyla “Afyonkarahisar Koruma Amaçlı İmar Planı”,10 düzenlemesinde belir- m * ır j t *■ 33 KÖPRÜ lenen ‘Planlama Alanı Sınırları’, Afyonkarahisar Kalesi Arkeolojik SIT Alanı ile Kentsel Sit Alanı ve bunu bütünleyen tarihsel kentsel yerleşme alanlarını içermektedir. Bu kapsa­ mı ile planlama alanı, bu günkü kentsel yer­ leşme alanı bütününün göreli olarak küçük, ancak tarihsel-kültürel niteliği ve konumu ile önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Yerleşik tarihsel konut alanlarının bulun­ duğu bu kent parçasında, özgün sokak ve meydanlar üzerinde, çok sayıda anıtsal yapı ile bozulmamışlıkları ve bütünlükleri açısın­ dan karakteristik kentsel konut dokusu ve ge­ leneksel çarşı yer almaktadır. Yürürlükteki plan (1989), kentin tarihsel dokusunda da yapısal değişimler içeren, bu alanlara önemli ulaşım aksları yükleyen ka­ rarlar getirmiştir. Sit alanları içinde bu karar­ ların durdurulmuş olmasına karşın, çevrede başladığı izlenen dönüşüm süreci tarihsel do­ ku üzerinde de etkisini göstermektedir. Tarihsel yerleşik alanlarda eskime nede­ niyle oluşan hızlı ve topyekun bir köhneleş­ me sürecine geçiş, alanda yaşayanların kü­ çük bireysel gayretleriyle önlenmektedir. Kendi yapılarını küçük onarımlarla yaşatan, yaşam çevrelerini temiz ve güzel tutmaya uğraşan bilinçli bir halkın varlığı koruma planı uygulaması için en önemli potansiyel olarak görülmektedir. Alanın kent merkezine yakınlığı, yaratı­ lan rant beklentisi ve spekülatif baskıların oluşum nedenidir. Doku özelliklerinde bo­ zulmalar, özellikle çevreye doğru izlenmeye başlanılan, köhneleşme, fakirleşme, el değiş­ tirme ve boşaltma olguları bu süreci destek­ ler niteliktedir. Yaya dolaşımını tedirgin eden düzenlen­ memiş araç trafiğinin varlığı ile yarleşik do­ kuda ölçüleri bozulmuş, iyi tanımlanmamış dış mekânlarda yeşil alan ve peyzaj ögelerinin eksikliği, alanda tanımlanabilen diğer so­ runlardır. Bunlara karşın, planlama alanında karak­ teristik kentsel konut dokusunun az değişmişlikle günümüze ulaşabilmiş olması önemli bir potansyel olarak değerlendirilme­ lidir. Bunun yanı sıra, yerleşik konut alanla­ rının kent merkezine ve etkinliklere göreli yakınlığını sürdürmesi, yörenin konut bölge­ si olarak çekiciliğini arttıran bir potansiyel­ dir. Yine bunun gibi, tarihsel yerleşme alan­ ları bütününe özgün niteliğini veren, kent gö­ rünümü (townscape) tanımlayan morfolojik özellikler ile değişik vistalar; yerleşik orga­ nik dokuda yaratılan görsel değişim ve odak­ lanmalar; alanda yaşayanların sergiledikleri komşuluk ilişkileriyle iç ve dış mekan bütün­ lüğünü ortaya çıkaran yaşam biçimi; planın uygulama sürecinde yörede değişen değer yargıları ile artan restorasyon uygulamaları­ nın özendiriciliği, sayılabilecek diğer potan­ siyellerdir. Planlama İlkeleri Koruma Planlaması’ndan beklenilen ya da başka deyişle “Planlamanın Amacı”, “Öz­ gün nitelikleri ve değerleri ile korunarak ge­ lecek kuşaklara aktarılacak tarihsel kent do­ kusunu, yaşam koşullarını iyileştirerek, daha sağlıklı bir kentsel çevreye dönüştürmek” olarak anlaşılmalıdır. Bu genel çerçevede, alanda var olan belir­ leyiciler, sorunlar ve potansiyellerin yönlen­ diriciliğinde, stratejik koruma-geliştirme planlaması yaklaşımı ile tanımlanacak ‘operasyonel gelişme hedefleri’ arasında: 1. Plan kararları arasında birliktelik-bütünlük sağlanması, bunun için gerkiyorsa yürür­ lükteki planda revizyon yapılması; bu­ nunla birlikte, farklı doku özellikleri ve farklı kullanımlara karşın alan bütününde uygulamalar arasında birliktelik sağlan­ ması; 2. Kent bütününde tarihsel kentsel konut do­ kusu ve çarşı mekânı bütünü ile diğer kentsel işlev ve kullanımlar arasında me­ kansal ve işlevsel süreklilik oluşturulma­ sı; 3. Alanda gelişmeyi engellemeden, talepleri yönlendirme olanağı aranması; bakım onarım ve restorasyon uygulamalarının özendirilmesi, desteklenmesi; köhneleşme-boşaltılma-yıkılma sürecinin önlen­ mesi, koruma, iyileştirme, arındırma ve yenileme politikalarının birlikte izlenme­ si ve bunlar için kaynak sağlanması; 4. Alanın konut bölgesi olarak çekiciliğinin KÖPRÜ ■ 5. 6. 7. 8. arttırılması, bunun için sağlıklılaştırma ve eksik kentsel donanım giderme gibi ön­ lemler yanı sıra yayalaştırma ve yaşanıla­ sı kentsel mekanlar oluşturma, ağaçlan­ dırma ve kentsel yeşil oranını arttırma politikarın uygulamaya konulması; Alanda işlevini yitirmiş anıtsal yapıların restorasyonu ile bunlara kültür ağırlıklı yeni işlevler tanımlanması; anıtsal yapıla­ rın çevreleriyle birlikte bir bütün olarak algılanıp topluca düzenlemeye konu edil­ mesi; Korunarak kullanma ilkesi uyarınca, bo­ zulmamış değerlerin korunmasında önce­ likle konut ve çarşı alanlarında olabildi­ ğince özgün kullanımların saklı tutulması; Tarihsel konut dokusunda ve geleneksel çarşıda, yapı adası ölçeğinde toplu alan açma-yıkım operasyonlarının önlenmesi; alışılagelmiş oran ve ölçülere aykırılık oluşturacak geniş, yüksek, yaygın blok yapılaşmalara izin verilmemesi; Tarihsel yerleşik kentsel dokuyu boyunca geçen transit trafiğin alan dışına yönlen­ dirilmesi; yayalaştırma yanı sıra alana yö­ nelecek araç trafiği için trafik durultma ve hız yavaşlatma önlemleri alınması; gibi hedefler sıralanmaktadır. Plan Kararlan Afyonkarahisar kenti koruma planı düzenle­ meleri kapsamında, kent bütünü ölçeğinden, stratejik öncelikli koruma-geliştirme alanla­ rında ve giderek özel ilgi odaklarına dek bir­ birini izleyen ve aralarında karar aktarımları bulunan farklı düzeylerde plan kararlarına ulaşılmıştır. Uygulama hükümleri getiren plan karar­ lan guruplanarak şu başlıklar altında özetle­ nebilir: A. Planlama alt bölgelerinde farklı doku özelliklerine ilişkin kararlar; B. Parsel ölçeğinde kararlar, farklı korunmuşluk düzeylerine ve özgün değerlerine göre yapılara ilişkin kararlar; C. Mekânı oluşturan cephelere ilişkin karar­ lar; D. Kentsel açık alanlar sokaklar ve meydan­ lara ilişkin kararlar; E. Kentsel alan kullanımı ve altyapıya ilişkin kararlar. Söz konusu plan kararlarının anlatımı, müdahale biçimlerinin açıklanması, farklı öl­ çeklerde planlar, kentsel tasarım tekniğinde ayrıntılı düzenlemeler yanı sıra, üçüncü bo­ yutta sokak açılımı-cephe düzenlemeleri ile yapılmıştır. Kentsel dokular, yapılar, kenarlar-cepheler, sokaklar-meydanlar ve kentsel alan kullanımı ve altyapıya ilişkin kararlar ve politikaların açıklanması için, her ölçekte plan lejandlan kullanılmıştır. Öncelikle Koruma-Geliştirme Program>na al>nacak Alanlar Kent bütünü ölçeğinde belirlenen öncelikler­ le, Stratejik Öncelikli Koruma-Geliştirme KÖPRÜ Kent dokusundan örnekler. Alanları ve bu kapsamda ayrıntıda düzenle­ meler gerektiren Özel İlgi Odakları tanım­ lanmış ve sınrları belirlenmiştir. Bu alanlarda uygulamanın program uyarıncxa tek elden yürütülmesi söz konusudur. Gerekli kamu yatırımları yanı sıra özel girişimlerin amaca yönelik olarak uygulamaya katılmaları özendirilmektedir. Afyonkarahisar Koruma Planlaması Kap­ samında Stratejik öncelikleri belirlenerek sı­ nırları ile tanımlanan, öncelikle uygulamaya geçilecek olan bu alanlarda, trafiğin kanalize edilmesi, araç-yaya ayırımı sağlanarak yayalaştırma politikaları getirilmesi, sosyo kültü­ rel donanım, teknik altyapıve yeşil alan ek­ sikliği giderilerek, kentli insana yeni toplu yaşam mekânları açılması amaçlanmaktadır. Bu amaca yönelik ayrıntılı düzenlemelerin entegre projeler olarak ele alınması söz ko­ nusudur. Afyonkarahisar kent bitininde stratejik öncelikleri belirlenen bu alanlar : 1. Camii kebir-Yukarı Pazar Öncelikli Koruma-Gelifltirme Alanı ve bu kapsamda Ulu Cami çevresi ve Kale Girişi Özel İlgi Odağı;11 2. Akmescit-Sinanpaşa Öncelikli KorumaGeliştirme Alanı ve bu kapsamda Hacıyahya Camii önü-Akmescit yolu-Mevlevihane Özel İlgi Odağı; 3. Otpazarı - Taşhan - Hacıaftal Öncelikli Koruma - Geliştirme Alanı ve bo kapsam­ da Geleneksel Çarşı Özel İlgi Odağı; 4. Burmalı* Arapmescit Öncelikli Koruma Geliştirme Alanı ve bu kapsamda Arap­ mescit Camii Önü ve Çeşme Meydanı Çevresi Özel İlgi Odağı olarak belirlenmiştir. Afyonkarahisar Kenti Koruma Planlamas> ve Plan Uygulama Koşullan Başlatılan planlama-uygulama sürecinde, Kültür Bakanlığı’na karşı olan yükümlülü­ ğün yerine getirilmesi ile planın onaylanması için, planlamanın temel ilke kararları ve poli­ tikalarını yansıtan düzenlemeler ile doğru­ dan uygulamaya yönelik ayrıntılarda bir dizi tasarım ve sunum yanı sıra uygulamanın yönlendirilmesi konusunda yönetmelik gü­ cünde yine ayrıntıda bir ‘plan uygulama ko­ şulları’ düzenlemesi getirilmesine gerek du­ yulmuştur. Koruma Planlaması ile birlikte 1994 yı­ lında Konya KTV Koruma Kurulu ve Afyon­ karahisar Belediyesi’nce onaylanarak yürür­ lüğe giren ‘Plan Uygulama Koşulları’nın ko­ ruma planlamasının temel felsefesini yansı­ tan bazı hükümlerinden burada söz etmek uygun olacaktır. İkinci bölüm “Tarihsel Kentsel Dokuda Koruma ve Geliştirmeye ilişkin Hükümler” kapsamında, Madde (8) “Tarihsel Kentsel Doku özel­ liklerinin, Özgün Siluetin ve Peyzaj Değer­ lerinin Korunması” “Afyonkarahisar Kalesi ile Hıdırlık tepesi arasında, Yukarıpazar’dan Otpazarı’na doğru bir vadi boyunca uzanan ve her iki yamaca doğru kademeli biçimde yerleşen ‘TarihselJentsel Doku’nun genel görünümünün ve alı­ şılmış kent peyzajının bozulmadan korunma­ sı temel ilkedir.” Bu amaçla, 8.1. “Özgün Siluet Değerlerinin Korunma­ sında Yükseklik Sınırlaması” “Tarihsel dokuda, topografyaya uygun kademeli yerleşme biçimini bozacak, siluet değerlerini yok edecek, alışılmış 2-2.5 katlı ortalama yapı yüksekliklerinin üzerinde yük­ sek yapı yapılmasına izin verilmez. (Plan ve ayrıntılı projelerde özgün yükseklikler belir­ tilmiştir). Arazini doğal eğimni ve morfolo­ jik özelliklerini değiştiren kazı ve dolgu ya­ pılamaz; planda, kentsel tasarım projesinde, sokak açılımı-cephe düzenlemesinde gösteri­ lenler dışında yeni duvar oluşturulamaz..” 8.2. “Doku Özelliklerinin Korunmasında Yaygın Ölçülü-Büyük Yapı alanı Sınır­ laması” “Geleneksel dokuda mevcut parseller bir­ leştirilerek büyük alanlar açılmasına; mevcut doku özelliklerini, yapı, avlu-bahçe orantısı­ nı bozacak, alışılmışın üzerinde büyük taban alanlı yapı yapılmasına; izin verilmez. (Fark­ lı koruma-geliştirme bölgelerinde uygulana­ bilecek en çok taban alanı ölçüsü ilgili bö­ lümde verilmiştir.) 8.3. “Utku Anıtı-Kale Görüntü Bütünlüğü- KÖPRÜ ■ nün Korunmasında Yükseklik Sınırla­ ması” “Kentin dikkat çeken görsel değeri, Utku (Zafer) Anıtı ve buna geri plan (fon) oluştu­ ran Kale’nin dar kenardan görüntüsü koruna­ caktır. Bunun için, Utku Anıtı’nın önündeki meydandaki bakı noktasından Kale’ye doğ­ ru, Anıt-Kale aksı açıortay olmak üzere 50 derecelik bir dar açı içinde kalan kent mekâ­ nında, iki katta çok (saçak kotu h=6.50 m. Ençok yükseklik) hiç bir yükseltiye izin veri­ lemez. Mevcut cami minareleri bu hükmün dışındadır. 8.6. “Konut Dokusunda Açık-Kapalı Me­ kân ilişkisi, Avlu-Bahçe Oranlarının Korunması” “Kentsel Sit alanı içi ve dışındaki gele­ neksel konut dokusunda yaşam alışkanlıkla­ rının belirlediği açık-kapalı mekân ilişkisi sürdürülmelidir. Bunun için parselde avlu ve bahçelerin tüm parsel alanına oranı (en az 0. 10..en fazla 0.30.) korunmalıdır.” “Bitişik yapı düzeninde, yapılar ön bah­ çesiz olacak; ancak yapının bir yanında yer alan avlu-bahçe ön cephede doğrudan yola açılırken, arka bahçe ile bütünleşebilecektir.” “Tescilli ve çevresl değerli yapılar, avlu ve bahçeleri, bahçe duvarları ve ağaç ve yeşil varlığı ile korunacaktır.” Dipnotlar: 1. Sözü edilen bu son konuda, planlama ve uygulama­ nın farklı aşamalarında Belediye İmar Dairesi Başkanı olarak görev yapan değerli meslek adamı, bu gün Mi­ marlar Odası Afyonkarahisar Temsilcisi olan Yüksek Mimar Eyüp GÜNGÖR’ün tarihsel geleneksel mekan­ lara karşı tutku derecesindeki korumacı davranışı yanı sıra, bu yöreleri bir bütün olarak koruyabilmede plan­ lamaya olan inancı özellikle anılmaya değer. 2. Afyonkarahisar kenti (1973) (F.YETMAN) imar pla­ nı ile bunu izleyen ve kentin eşik alanları dışına taşarak endüstriyel ve kentsel gelişmesini yönlendiren (1989)(TOPALOĞLU/BERKSAN/TOPALOĞLU) imar planı. 3. Afyonkarahisar Kenti tarihsel gelişme sürecine iliş­ kin kapsamlı bilgi için bkz.: AKTÜRE, S., (1978) “19.Yüzyıl Sonunda Anadolu Kenti Mekansal Yapı Çözümlemesi” ,ODTÜ., Ankara. 4. Afyonkarahisar Tarihi Kent Haritaları (1919) ve (1945). Kaynak: Afyonkarahisar Belediyesi Harita Ar­ şivi 5. BİLSEL, S.G., (1994) “Afyonkarahisar Koruma Planlaması Raporu” Araştırma ve Değerlendirmeler. 6. BİLSEL, S.G., (1994) “Afyonkarahisar Koruma Planlaması Raporu” ‘Araştırma ve Değerlendirme’ so­ nuçları güncelleştirilerek özetlenmiştir. 7. Afyonkarahisar Tarihsel yerleşme alanlarında, Kon­ ya KTVK Kurulu’nca (1988 / s. 69) grid yerleşme do­ kusu ve çevresini içeren yaklaşık 13 hektar büyüklü­ ğünde bir alan Kentsel Sit olarak tescil edilmişken; Ko­ ruma Planlaması çalışmaları kapsamında yapılan belir­ lemelerle, tarihsel kentsel yerleşme alanında, bu kez özgün organik doku özellikleri sergileyen mekanları da kapsayan Sit alanı sınırları genişletilmesi önerisi geti­ rilmiş; Kurul’ca kabul edilen bu öneri ile karar(1993 / s.1861) sonucunda Kentsel Sit sınırları içindeki alan yaklaşık 23 hektar büyüklüğe erişmiştir. Geleneksel yerleşme doku özellikleri tanımlayan tarihsel kentsel dokunun bir bölümü bu son kararla bile Sit alanı sınır­ ları dışında bırakılmıştır. 8. Yürürlükteki imar planı (1989), tarihsel kentsel do­ kuda merkeze doğru artmak üzere, bitişik düzende iki, üç, dört katlı kullanımlar getirmiştir. İzleyen yıllarda yenilenmelerle gerçekleştirilen üç-dört katlı uygulama­ lar bu plan kararına uygundur. Konya KTVK Kurulu’nun kararı (1988) ile Kentsel Sit alanına alınan yer­ leşik alanlarda söz konusu plan karaları durdurulmuş olsa da, tarihsel kentsel dokunun Kentsel Sit alanları dışında kalan kesiminde plana gore uygulama sürdü­ rülmüştür. 9. BİLSEL, S.G., (1994) “Afyonkarahisar Koruma Planlaması Raporu” ‘Planlamaya Yaklaşım’ dan alıntı­ larla geliştirilmiştir. 10. Dr. S.Güven BİLSEL’in müellifi olduğu “Afyonka­ rahisar Koruma Amaçlı İmar Planı” çalışmalarına, Kültür Bakanlığı ihalesi ile 1992 yılında başlanılmış; planlama sürecinin farklı aşamalarında geniş bir katı­ lımla hazırlanan Plan ve ekleri düzenlemeler Konya KTV Koruma Kurulu’nca ve Afyonkarahisar Belediyesi’nce uygunluğü saptanarak 1994 yılında onanmıştır. Dr. S.G. BİLSEL’in Proje Yöneticisi ve Kent Plan­ cısı olarak sorumluluk yükümlendiği planlama çalış­ malarında, Dr. I. AKSULU, Restoratör Mimar; A.A. BİLSEL, Y. Mimar ve Kent tasarımcısı olarak etkin bi­ çimde katılmışlar, özgün katkıda bulunmuşlardır. Bu çekirdek kadro dışında, planlama sürecinin farklı aşa­ malarında, Sanat Tarihçi, Peyzaj Mimarı, Arkeolog, Toplum Bilimci (Halk Bilim uzmanı) akademisyenler, kendi uzmanlık alanlarında yükümlülük üstlenerek; yanı sıra çok sayıda Mimar, Kent Plancısı meslek adamları ile mimarlık ve planlama öğrencileri, araştır­ ma ve projelendirme aşamalarında teknik destek sağla­ yarak; katkıda bulunmuşlardır. 11. Hızlı bir yapısal bozulma izlenen Ulucamii çevresi ve kale girişi özel ilgi odağında doğrudan uygulama yönelik ayrıntılı düzenlemeler günümüzde sürmekte­ dir. Bu stratejik öncelikli alanda ayrıntıda yapılan dü­ zenlemeler in ayrı bir yazı konusu yapılması düşünül­ mektedir. SANAT Konya 1. Ulusal Fotoğraf Yar>şmas>: "KİMLİKSİZ MİMARİ" Mimarlar Odası Konya Şubesinin hem fotoğraf sanatını desteklemek hem de fotoğraf ile mimari arasındaki ilişkinin altını çizmek için geçtiğimiz aylarda düzenlediği Konya 1. Ulusal Fotoğraf Yarışması sonuçlandı. Tek kategori baskı dalında, renkli baskı fotoğrafların kabul edildiği yarışmaya 508 eser katıldı. Mehmet Bayhan, Turgay Kantarcı, Faruk Ertunç, Sıtkı Fırat, M. Serdar Işık ve Metin Berk'ten oluşan seçici kurul tarafından yapılan değerlendirmede 7 eser ödüle, 42 eser de sergilenmeye layık görüldü. 20 Ocak 2007 Cumartesi günü Mimarlar Odası Konya fiubesi'nde sergi düzenlendi ve yapılan törende dereceye girenlere ödülleri verildi. Ödül tö re n in d e dereceye g iren ler, M im arlar Odası Konya Şubesi Başkanı Serd ar Isık'la b irlikte . SANAT ünümüz mimarisinin teknolojik ge­ lişmelerden soyutlanarak oluşturul­ ması düşünülemez. Mimarlık disip­ lininin oldukça yakın bir ilişki kurduğu bir diğer disiplin ise bu gelişmelerden devamlı beslenen fotoğrafçılık sanatıdır. Bu nedenle Mimarlar Odası Konya Şubesi hem fotoğraf sanatını desteklemek hem de fotoğraf ile mi­ mari arasındaki ilişkinin altını çizmek için geçtiğimiz aylarda bir yarışma düzenledi. Yarışmanın asıl amacı “Gerek tarihi gerek doğal çevre içinde -bütünsel olarak- bulun­ duğu ortamı inkar eden veya geleneği yaşat­ mak adına geleneksel tarz ve öğelerle hiçbir bağlantı kuramadığımız öykünmelerle orta­ ya çıkan, fonksiyonu ve cephesi arasında ilişki endişesi olmayan, yani kimliğini tespit edemediğimiz, kimlik bunalımı içinde olan mimari oluşumları ortaya çıkarmak” olarak açıklanırken teması ise “Kimliksiz M im ari” olarak belirlendi. Tek kategori baskı dalında, renkli baskı fotoğrafların kabul edildiği yarışmaya 508 eser katıldı. Mehmet Bayhan, Turgay Kan­ tarcı, Faruk Ertunç, Sıtkı Fırat, M. Serdar Işık ve Metin Berk’ten oluşan seçici kurul ta­ rafından yapılan değerlendirmede 7 eser ödüle, 42 eser de sergilenmeye layık görül- G BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ İKİNCİLİK ÖDÜLÜ ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ ALİ SEVEN ÖZEL ÖDÜLÜ BİRİNCİ MANSİYON İKİNCİ MANSİYON ÜÇÜNCÜ MANSİYON İsmail Arzu Açıkel / Adapazarı Bahadır Şimşek / Konya Zeka Sağlam / İstanbul İsmail Sadık Oğuz / İstanbul Uğur fiahinoğlu / Konya Orkun Avcı / İzmir İsmail Arzu Açıkel / Adapazarı SERGİLENME DEĞER BULUNANLAR Nuran Sayın / Konya Aykut Fırat / İzmir Zeka Sağlam / İstanbul M. Salcıoğlu / Konya Ö. Uluer Topuz / İzmit A. Fuat Altın / İzmit Gülsün Zengin / İstanbul Haluk Sargın / Ankara İ. Sadık Oğuz / İstanbul Selim Uçar / İzmir H. Aydın Yahşi / Ankara İsmail Tütün / İstanbul C. Refik Ongan / İstanbul M. E. Sacit Ünlü / İstanbul İbrahim Ayşıl / İstanbul Müge Eryılmaz / Ankara Aydın Uçar / Antalya Birol Üzmez / İzmir Aziz Çataltepe / İstanbul Osman Ermişler / Konya Fehmi İçyer / İstanbul Ömer Yağlıdere / Bursa Cem Türkmen / İstanbul Ahmet Güler / İstanbul Nüket Küçük / İzmir İsmail Aydın / Mersin Sebahattin Özveren / İst. Ahmet Seven / Konya Bülent Umut / İstanbul Birol Kıraç / Samsun Feyza Berker / İstanbul Levent Tosun / Edirne SANAT İsmail A rzu A çıkel'in l.li k Ö dülü kazanan fo to ğ rafı. SANAT ■ 2 .lik ödülü B ah ad ır Sim sek SANAT 3 .lik Ödülü Zeka Sağlam SANAT ■ A li Seven Özel Ödülü İsmail Sadık Oğuz "iı ■ m ; Ij M ' B EEİ 1. M ansiyon Uğur Sahinoğlu 3 _ * . Mâ «1 [I n r r İM ı ' i n I? İli T 1 â 11 f lı ■*- İ H III ~ ra iiıfı «Htü! SANAT 2. M ansiyon O rkun Avcı 3. M ansiyon İsmail A rzu A çıkel YENİLİK ■ Henry BARDSLEYİ I 45 eni bir yaya köprüsü, “Simone de Beauvoir Yaya Köprüsü” Paris’te, Sen (Seine) Nehri’nin bir tarafından öbür tarafına dalgalanıyor. Bu köprü benim çalıştığım yer olan RFR tasarım mühendisle­ rinin ve Feichtinger mimarlarının bir ürünü. Bir uçtan bir uca 270 metre -885 fut*olan bu uzun strüktür, geleneksel Paris köprü formlarını anımsatmasına rağmen, köprü tabliyesinin üç “şerit”i, yeni bir makas köprü formunun iki kıvrımını takip ederek formu tamamlamaktadır. Köprünün ana tabliyesi ve iki yan tabliye, rıhtım tarafından asimetrik bir şekilde sırayla yükselmekte ve alçalmaktadır. Strüktür formel açıdan bir makas şeklin­ dedir ve kendi içindeki çekme ve basınç ar­ tışlarına karşı güçlü bir şekilde farklılaştırıl­ mış bir ağ strüktürdür. Strüktürel olarak köp­ rünün orta açıklığının arttığı yerde, yan şerit­ ler kesişim noktalarındaki kuytu alanları ne­ hir üzerindeki görünümleri ile kapatırlar. Pa­ ris’teki en uzun açıklıklardan birine sahip ol­ masına rağmen, yapı, modüler bir strüktür- den ziyade birbirine bağlanan patikalar etki­ sini veren oldukça hafif bir strüktürdür. Köprünün Çalışma Prensibi İki paralel düşey makas düzlem, içte ve dışta hacim oluşturacak şekilde 5’er metre arayla yerleştirilmiştir. Bu düzlemler, manzarayı engellememek için strüktür dışındaki yürü­ meye ait alanlarda yer almıştır. Bu düzenle­ me köprüyü enine oldukça narin yapmış, bu narinlik yan açıklıklardaki süreklilikle güç­ lendirilmiştir. Köprünün kesme kuvveti - makaslama mukavemeti - , aynı tür yükler için, kıvrımın artışının parabolik geometrisiyle, kısmi yük­ ler için de kolonlarla sağlanmaktadır. Parça­ ların uyumlu bir şekilde sehimi, çekme ve basınç artışlarının farkını ayarlayarak ma­ kaslama mukavemeti -kesme kuvveti- sağla­ maktadır. Narin görünen bu strüktürün sehi­ mi, yapı desteklerindeki moment süreklili­ ğiyle kontrol edilmektedir. Bu makas sistem, Paris Seine’in genel peyzaj durumuna uygun şekilde tasarlanmıştır. Strüktür, flexible- es- Henry Bardsley m ühendis, m im ar. Köprü, bina, bina cepheleri vb. ü zerinde çalışan, bosluklu y ap ıla r ve cam dahil bir dizi m alzem e ile ilgilenen bir yapı m ühendisidir. Ove A ru p , Renzo Piano bürosunda çalıştı, RFR M ühend islik eski başkanı. YENİLİK Boyuna kesit. Enine kesit. Temel boyunca kesit. Ankraj seması. Üstte, mavna ile şantiye yerine getirilen ana tabiiye. Yanda, inşaat aşamalarından görüntüler. nek-dir, rüzgar ve yaya hareketini uyumlu bir şekilde karşılamaktadır. Ayarlanmış kütle amortisörleri hareket ivmelerini kontrol ede­ rek güvenlik ve konforu sağlamaktadır. Köp­ rü tabliyesi bu topolojiye uygun olarak göze­ nekli yapılmıştır. Nehrin bir tarafından öbür tarafına olan ana açıklık 190 metredir; her bir ayakta daha az bir açıklık rıhtım tarafındaki yolları geç­ mektedir. Köprünün kenar ayaklarında, bir çift maniyerist tarzda, zemine yerleştirilmiş, düşey çekme plakası ve doğrusal destekler kuvvetleri köprüden alarak temellere aktar­ maktadır. ki kireç taşının altından yapıldı. Kazınan bu alan tiksotrofik bentonit çamur ile sabitleşti­ rildi. Çelik donatı kafesler çamurun üzerine oturtuldu ve bir tüple beton dibe döküldü. Temellerdeki çekim kuvvetini arttıran çelik halatlar, kireç taşı boyunca kendi boşlukları­ na göre oyulmuş çelik tüplerin içerisine çi­ mento ile monte edildi. Bu temel sistemi za­ man içinde meydana gelen gerilimleri ölç­ mek için sürekli olarak çeşitli düzeneklerle donatıldı. Köprü ayaklarının ankrajlanmas> Temeller, kireç taşının altında bulunan de­ mirli betonla sağlamlaştırılmıştır. Önceden gerilme hazırlanmış temel demirleri, yapıyla ilgili dışarıdan kontrolleri yapmaya izin ve­ ren ve yapıdaki son değişikliklere müdahale edilmesini kolaylaştıracak bir tasarıma dahil edilmişlerdir. Temeller, köprünün her bir ucunda rıhtı­ mın yanına döküldü. Düşük taşıma kapasite­ si ve rıhtımın düşük seviyesine olan sınırlı ulaşımdan ötürü küçük bir freze makinesi kullanıldı. Hafriyat, nehir tortusunun altında­ Bu süper strüktürün ana çekme plakaları, zemindeki betonarme kirişlerin arka tarafına basınç kuvveti uygulayan başlık üzerine ankrajlandı. Bu başlık, yapının inşaat yerine gö­ türülen ve yapılan ilk bölümüydü. Bu neden­ le beton temel duvarları onun çevresinde ka- YENİLİK ■ lıp görevi görebilirdi. Köprünün orta yük­ sekliğinde temellerin küçük yüzeysel hare­ ketleri ve fabrikasyon hatalarından kaynak­ lanan sorunları karşılayan çelik/beton ara yüzeylerdeki mertekler, strüktürde hoş kıv­ rımlar yapmak için kullanıldı. Düğüm nokta­ larında farklı çelik kesitlerinin karşılaşıldığı yerlerde, basınç ve çekme artışlarının geçiş yerlerinde ve kuvvet yönünde değişikliklerin olduğu yerlerde, prefabrike çelik dökümler kullanıldı. Kaynak ve döküm sürecinde daha çok karşılaşılan problemler, ultrasonik ve X ışınları testi ile tespit edildi ve kritik yerlerde kesilerek onarıldı. Yap> Bileşenlerinin üretimi Çelik strüktürün yapımı Charleville-Mezieres ve Lauterbourg Nantes şehirlerinin atölyelerinde yapıldı. Lamine çelik ve farklı biçimlerdeki döküm çelikler manüel ve yarı otomatik kaynak sistemleriyle monte edildi. Strüktürün merkezi orta kısmı, kaynak yapım koşullarının oldukça iyi olduğu bir yer olan Lauterbourg’taki Rhine’de imal edildi. Ardından, iki hidrolik asma motorlu vagon üst düzenleri ile atölyeden nehrin is­ kele tarafında demirlenmiş olan bir çift mav­ na** üzerine bırakıldı. Daha sonra da inşaat Yukarı ve aşağı kıvrımlı giden yürüyüş yolları. RFR tasarım mühendislerinin ve Feichtinger Mimarlarının tasarımı Paris Seine Simone de Beaviour yaya köprüsü. Kıvrımlı yürüyüş yolları. YENİLİK Köprü genel görünüşü. A lt üst bağlantısı. Orta açıklıktan ve altan görünümler. alanına mavna ile götürüldü. Tasarımcılar ve mühendisler tasarımın başlangıcından itibaren şiddetli titreşimlere karşı dayanıksız fakat amortisörlerle kontrol edilebilen narin bir strüktür üzerinde çalıştı­ lar. Rüzgar türbülansı hızı ve yaya yüklerini önceden tahmin etmek için çeşitli modeller üretip, adım adım farklı metotlarla geniş kapsamlı çalışmalar yürüttüler Fakat, gerçek strüktür, yerinde meydana gelen sürtünme, hareket kabiliyeti ve ikinci derece etkiler sebebiyle tasarım modelinden ayrılmaktadır. Köprünün yapımından sonra, strüktürün titreşimleri ölçülüp önceden yapı­ lan tahminlerle karşılaştırılmıştır. Modülle­ rin tekrarlama sıklığı, amortisör birimlerin­ deki parçaların belirlenmesini sağlamıştır. Strüktürde görüldüğü gibi, yapıda meydana gelen titreşimler, kitaplarda bulunan bağım­ sız durumlar kadar basit değildir. Aksine köprü, dikey ve yanal kuvvetlerin ve burul­ madan kaynaklanan titreşimlerin karmaşık bir şekilde birleşimine cevap vermektedir. Bununla birlikte, basitleştirilmiş modüler bi­ rimler, amortisörlerin ayarlanmasında olduk­ ça faydalı olmuştur. Çağdaş malzeme teknolojisi ve yapım tekniklerini kullanma Paris’in ve bizim fir­ mamızın teknik açıdan modernlik geleneğini devam ettirmektedir. Çeviri: S. A rm ağ an GÜLEÇ Proje Ekibi Proje Sahibi: Direction de la V o irie e t des Deplacem ents, City o f Paris Yüklenici Firma: Jo in t V en tu re FA and RFR Mimar: D ietm ar Feichtinger/ Feich tin ger A rch itectes Mühendis: Henry Bardsley & M athias Ku tterer/ RFR Danışmanlar: RFR-Stuttgart and Sepia Aerodinamik Danışmanı: RWTH Çelik Strüktür inşaatı: E iffel SA Temel inşaatı: Soletanche Bachy Kaynak: ArchitectureWeek www.architectureweek.com/2006/1004/index.html * Bir fut 30,48 cm ** mavna: Limanlarda, şamandıralara bağlı olarak yükleme ve boşaltma yapan gemilerden, kıyılara römorkör yedeğinde yük götürüp getiren tekne. YENİLİK ■ Çeliğin kuvvet verdiği hafiflik merkezli bir tasar>m aris’in 37. köprüsü Fransızların sim­ ge isimlerinden biri olan Simone de Beauvoir’ın adını taşıyor. Yaya köp­ rüsünün mimari tasarımcısı Dietmar Feichtinger için mesele, “Bercy ve Tolbiac köprü­ leri arasında kalan, Paris'in en geniş su şeri­ dini görsel ve cismani olarak engelleme­ mek” idi. Geleneksel inşaat malzemeleri içinde yalnızca çelik, mimarın tahayyül etti­ ği yapının yaratılmasına elveriyordu. İşte bu anlayış Feichtinger’i, RFR tasarımcılarıyla, elbetteki alanında uzman olan Henry Bardsley’le birlikte çalışmaya götürdü. B Hassas bir dengeleme Yaya köprüsü, Sen nehrini tek bir adımda ge­ çen ana yapıyla, bu yapının her iki ucunda kıyı şeridini takip eden otoyollara uzanan (herbiri 150 tonluk) iki ayaktan oluşuyor. Ana yapı, merkezi mercek ve bumerangı cağrıştıran iki payanda olmak üzere üç ayrı kısım ihtiva ediyor. Mercek, 106 metre uzunluğunda bir kesit olup, iki göz biçiminde kesişen çelik eğriden oluşuyor: Sıkıştırılmış kemer ve gergin zin­ cir eğrisi (dışbükey asma kemer). Her altı metrede bir konuşlanmış, yapının tamamını sağlamlaştıran ve "dikilitaş" tabir edilen paralel çelik bağlantı çubukları (askı­ lar) bu iki eğriyi birleştiriyor. Zincir eğrileri­ nin bumerang biçimli payandalarca üstlenen gerilme yükleri zemine tutturulmus 15 cm kalınlığında dikey desteklerle, sıkıştırma yükleri ise kemerlerce doğrudan zemine ile­ tiliyor. Bu düzenleme böylece yaya köprüsü­ nün statik ve dinamik kararlılığının yanısıra yayaların rahatını temin ediyor. Feichtinger'in deyişiyle “yapının birbirini pekiştiren iki kısmı, yani kemer ile asma katener birbi­ rini dengeliyor ve bu iki birleşen eğri içiçe geçen patikaları tanımlıyor”. Derleyen: Zehra SENOGUZ www.otua.org/dossier-thematique/ passerelle-beauvoir/ Kaynak: Üstte, orta açıklık alanlarıyla köprü. Zincir eğrisi (asma kemer) yükünü, ana yapının her iki ucundaki (biçimi bumerangı çağrıştıran) birer payanda kaldırmakta. Bu çelik parçalar 15 cm kalınlığında ağır levhalardan üretilmiş. Ortada, kıyı yaya çıkısı. Altta, gece köprü üstü. 12 metre genişliğe sahip olan köprü, meşe terasıyla köprü yayalar için ferah bir geçiş yeri sağlamakla kalmayıp, (sergiler, sahaflar gibi) geçici atraksiyonları da barındırabilecektir. YARIŞMALAR ANTALYA VARSAK BELEDİYESİ BELEDİYE HİZMET BİNASI PROJE YARIŞMASI SONUÇLANDI 1. Ödül: Emel AKAR SÖNMEZ 2. Ödül: Recep ESENGİL - Zeynep ESENGİL 3. Ödül: Selda ERGİN 1. Mansiyon: Mehmet AKIŞ 2. Mansiyon: Alper ÖDEN 3. Mansiyon: Şebnem SARAÇOĞLU 4. Mansiyon: Berk SAATÇİ 5. Mansiyon: Hüseyin YASAR - Eşref YAZGAN f 1. Ödül: Emel AKAR SÖNMEZ VAttSAK 6 ELEDİYE HİKMET BİNAÜI YARIŞMALAR ■ ■ ■ M SI l 52 J ı ı i EĞİTİM MİMARLIK EĞİTİMİNE YENİ BİR BAKIŞ: GAZİ ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ MİMARLIK BÖLÜMÜ ULUSLARARASI KIŞ OKULU Nazan KIRCI-Zeynep ULUDAĞ P 3 ünya çapında yaşanmakta olan sos­ yal ve teknik gelişmeler her alanda olduğu gibi mimarlık mesleği ve eği­ timi üzerinde de etkili olmakta ve mimarlık pratikleri ve ürünlerinin yenilenmesini ge­ rektirmektedir. Bu bağlamda mimarlık eğiti­ mi kültürel, mesleki ve bilimsel yenilenmeye gerek duymaktadır. Mimarlıkta iyi eğitim, ancak gelişmiş bir mimarlık ortamında başarılı olabilir. Bu orta­ mın zenginliği ve gelişmesine katkı sağlama­ nın bir yolu öğretim üyelerinin gerek ulusal, gerekse uluslar arası ortamlarda yapılan ve dü­ şünülenleri tanımak, anlamak ve bilgi birikimi sağlamak üzere yapacakları çalışmalardır. Mimarlık eğitiminin temel kurgusunu da tasarım stüdyoları oluşturmaktadır. Tüm mi­ marlık okullarının eğitim programının ortak bileşeni olan tasarım stüdyoları pedagojik yak­ laşım, konu, içerik ve yöntem açısından zaman içinde, okullar ve ülkeler arasında farklılıklar göstermektedir. Eğitim ortamındaki bu farklı­ lıklar, kültürel ve entelektüel kimliklerin ko­ runması ve sürekliliği açısından çok olumlu D olmakla birlikte mimarlık disiplini içerisinde oluşacak zengin bilgi ve deneyim paylaşımı­ nın da ortamını hazırlamaktadır. Mimarlık okulları bu açıdan yalnızca paylaşma ve tartış­ ma ortamını sunmakla kalmamakta aynı za­ manda entelektüel çerçevede gelecek vizyonu­ nun oluşmasına, yaratıcı çözümlerin ve yeni­ liklerin de kurgulanmasına yardımcı olmak­ tadır.1 Bu açıdan değişik kuramlardaki tasarım stüdyosu deneyimlerinin araştırılması ve gerek öğrenciler gerekse öğretim elemanları tarafın­ dan deneyimlenmesi önem kazanmaktadır. EAAE Çahşmalar> Avrupa Birliği Ülkeleri Üniversitelerinin iş­ birliği ve eşgüdümünü öngören Bologna Deklarasyonu ve Avrupa Ortak Yüksek Öğ­ retim Alanı konusundaki gelişmeler Türk Yüksek Öğretim Programının yenilenmesi için bir fırsat olarak görülmüştür ve çalışma­ lar sürmektedir. Doğal olarak mimarlık eğitimi üzerinde de etkili olan bu gelişmeler karşısında Avrupa Mimarlık Okullarının takınacağı ortak tutuma ilişkin çalışmalar EAAE Nazan KIRCI, D r.,O ğ r. Gör. z e y nep u l u D a ğ , Y r d. Doç. D r. Gazi Ünıversıtesı M ühend |s hk M im arlık Fakültesi M im arlık Bölüm ü EĞİTİM (European Association for Architectural Education) önderliğinde kurulan alt grup ça­ lışmaları ile sürdürülmektedir. Gelişmeler sonucu ortaya çıkan başlıca konu gerek öğrenci gerekse öğretim üyeleri­ nin Dolaşım Değişim (Mobility & Exchange) Programlarıdır. Bu programlar Socrates, Erasmus ve benzer adlarla yürütülen prog­ ramlardır. Avrupa Mimarlık Okulları, ait ol­ dukları ülkelerin yerel, sosyal, kültürel, yasal ve yönetsel bağlamda karşı karşıya kaldıkları zorunluluklar çerçevesinde gelişecek yeni eğilimlerin anlaşılmasına, ortak gelecekleri ile yüzleşmek üzere eğitim programlarını ye­ niden yapılandırırken üst düzeyde düşünce ve eylem birliği gerçekleştirilmesine olanak sağlamak üzere diyalog ve dolayısıyla ‘tanı­ şıklık’ geliştirilmesinin önemini fark etmiş­ lerdir.2 Uluslararası Düzeyde Çahşmalar Değişim-dolaşımı desteklemek üzere mimar­ lık okulları öğretim programı dışında ancak programı tamamlayıcı nitelikte ulusal ve/veya uluslararası etkinlikler düzenlenmektedir. Bu etkinliklere bir örnek Belçika-Antwerp’deki Henry van de Velde Enstitüsü Ta­ sarım Bilimleri Fakültesi Mimarlık Okulu’nda ADSL Week diğer örnek ise Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fa­ kültesi Mimarlık Bölümü’nde Gazi Winter School adı altında düzenlenen etkinliklerdir. Her iki model de amaç uluslararası bir ortam yaratarak gerek öğrenci gerekse öğretim üye­ lerinin tasarım eğitiminin yanı sıra kültürel alış verişlerine de olanak tanımaktır. Mimar­ lık eğitiminde kültürel alışverişin, geleneksel ve yerel özelliklerin ortaya konması ve sür­ dürülmesi açısından değeri büyüktür. Gele­ ceğin mimarisini tartışırken, mimari tasarı­ mın yalnızca problem çözmek olmadığı, kar­ şılıklı bilgi ve deneyim alışverişiyle farklı problemlerin ve çözümlerin paylaşılması ge­ reği ortaya çıkmaktadır.3 Bu nedenle ulusla­ rarası etkinlikler mimarlık eğitiminde önemli bir yer tutar. Uluslararas> K>ş Okulu (Gazi Winter School) 2003, 2004 GÜMMF Mimarlık Bölümünde Doç. Dr. Nur Çağlar tarafından sunulan ve yürütül­ mekte olan 2003 yılında birincisi düzenlenen Uluslararası Gazi Kış Okulu (Gazi Winter School), değişim ve dolaşımı desteklemek üzere geliştirilmiş bir etkinliktir. Yabancı mi­ marlık okullarından davetli olarak okulumu­ za gelen akademisyenlerin Kış Okulu haftası içerisinde farklı tema ve içerikteki yürüttük­ leri stüdyo (workshop) çalışmalarına 15-20 civarında öğrenci katılmaktadır. Katılımcı öğrenciler, yabancı öğretim üyelerinin kendi mimarlık okullarından beraberlerinde getir­ dikleri öğrencilerle Türkiye’deki çeşitli mi­ marlık okullarından etkinliğe katılan öğren­ ciler ve Gazi Üniversitesi Mimarlık ve Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğrencilerinden oluşmaktadır. Etkinlik haftası boyunca stüd­ yolarda gelişen tasarımlar etkinliğin son gü­ nü tüm katılımcı akademisyen ve öğrencilere açık bir final sunuşla sergilenmektedir. Kış Okulu etkinliğinin akademik yılın kış ve bahar sömestrlerinin ortasında olması ve her yıl Şubat ayının ilk haftası gerçekleştiril­ mesi kararlaştırılmıştır. Gazi Kış Okulu 2003 3-7 Şubatta 2003’de gerçekleştirilmiştir. Tüm Kış Okulu etkinliklerinin dili İngiliz­ ce’dir. 2003 yılındaki ilk etkinliğe Slovenya (2), Makedonya, Almanya, Cezayir, Belçika (3)’dan beraberlerinde 20 yabancı öğrenci ile 8 konuk öğretim üyesi katılmıştır. Ayrıca Türkiye Mimarlık Okullarından 50 öğrenci ile GÜMMF Mimarlık Bölümü öğrencileri olmak üzere 130 kadar öğrenci katılmışlardır. Olanakların son derece kısıtlı olmasına karşın GÜMMF öğrenci ve öğretim üyeleri­ nin büyük özverileri ile bu etkinlik çok sıcak bir ortamda, çok verimli ve yararlı olarak ta­ mamlanmıştır. Stüdyo çalışmaları içinde gö­ nüllü olarak görev alan GÜMMF Mimarlık Bölümü öğretim elemanları yaptıkları değer­ lendirmede bu tür etkinliklerin mimarlık eği­ timini güçlendirmek ve iyileştirmede katkısı olacağına inandıklarını ifade etmişlerdir. Her şeye karşın konuk öğrenci ve öğretim üyeleri okulumuzdan iyi anılarla ayrılmışlardır. Bu tür arkadaşlıklar mesleki işbirliklerine dö­ nüştüklerinden ve ortak projeler geliştirilme­ sine olanak tanıdığından çok büyük önem ta- EĞİTİM ■ şımaktadır. Avrupa Birliğine giriş çabasında olan ülkemizin her alanda bu tür işbirliklerine gereksinmesi vardır. Bu başarı GÜMMF Mimarlık Bölümü’nü Kış Okulu etkinliklerini sürdürmek ve ku­ rumsallaştırmak konusunda yüreklendirmiştir. Gazi Kış Okulu 2004 (Gazi Winter School 2004) 2-6 Şubat 2004 tarihlerinde gerçek­ leştirilmiş. Bu etkinliğe Türkiye, Avusturya, İtalya (2), Almanya ve Polonya (2)’dan katı­ lan davetli profesörler beraberlerinde getir­ dikleri 25 yabancı öğrenci ile katılmıştır. Tüm katılımcı öğrenci sayısı 100 civarında olmuştur. Uluslararası Kış Okulu 2005 31 Ocak-4 Şubat 2005 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nün ev sahip­ liğini yaptığı Uluslararası Kış Okulu’nun üçüncüsü TÜBİTAK’ın Bilimsel Toplantı Destekleme Programı çerçevesinde aldığı fon ve Knauf’un sponsorluğunda gerçekleşti­ rilmiştir. Proje yürütücüsü Nur Çağlar’ın sunduğu etkinlik bu yıl Zeynep Uludağ’ın koordinatörlüğünde, Esin Boyacıoğlu, Nazan Kırcı, Adnan Aksu, Fulya Özmen, Nakış Karamağaralı ve Murat Sönmez’in organizasyo­ nunda gerçekleşmiştir. Organizasyona destek veren öğrencilerimiz Mehmet Arıdoğan, Ay­ ça İleri, Gizem Gülen, Melis Eyüboğlu, Seden Cinasal, Tolga Ergin, Elif Zilan, Mete Sezer, Nur Durmaz, Elif Gök, Ezgi Us, Meral Yılmaz, Pınar Ünal, Çiğdem Yılman ve İhsan Yıldırım’ın değerli katkıları yadsınamaz. Tüm tasarım stüdyolarına GÜMMF Mimar­ lık Bölümü öğretim elemanları; Yrd. Doç. Dr. Pınar Dinç, Öğr. Gör. Dr. Tayfun Yıldı­ rım, Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Kurtay, Öğr. Gör. Dr. Neşe Yeşilkaya, Uzman Önder Aydın, Araş. Gör. Uğurtan Aybar, Araş. Gör. Dr. Mediha Gültek, Araş. Gör. Gülsu Harputlugil, Araş. Gör. Dr. Merve Akansel, Araş. Gör. Ar­ zu Özen, Araş. Gör. Esra Özkan, gönüllü ola­ rak katkı koymuş ve destek vermiştir. Bu kat­ kılar hem stüdyonun yürütülmesi ve öğrenci­ ler arasında koordinasyonu sağlanması, hem de misafir profesörlerin sosyal etkinliklere katılımını ve etkinlik boyunca organizasyon ile olan ilişkilerini koordine etmek açısından çok değerli ve önemli olmuştur. Kış Okulumuzla ilgili detaylı bilgiye http://www.mmf.gazi.edu.tr/mimarlik/kisokulu.htm linki aracılığıyla ulaşmak müm­ kündür. 2005’te etkinlik çerçevesinde yedi workshop açılmıştır. İtalya, Almanya ve Bel­ çika’dan gelen misafir profesörlerin berabe­ rinde getirdikleri ve Türkiye’deki diğer mi­ marlık okullarından gelen öğrencilerle bir­ likte yaklaşık 100 öğrenci bu etkinliğe katıl­ mıştır. Tüm kış okulu etkinliklerinde olduğu gibi yabancı öğrenciler Gazi Üniversitesi mi­ marlık Bölümü öğrencileri tarafından misafir edilmiştir. Gazi Üniversitesi Uluslararası Kış Okulu 2005 etkinliğine; Prof. Johann Peter Scheck (University of Applied Sciences, Regensburg, Almanya) “The New Living After Tsunami”, Tijl Eyckerman, (Henry Van De Velde Institute Antwerp, Belçika) “Dwelling and Modernity”, Doç. Dr. Zuhal Ulusoy, Ph.D. Yrd. Doç. Dr. Emine O. Incirlioglu (Bilkent University, Department of Landscape Architecture and Urban Design, Türkiye) “Making a Town”, Prof Dr. Heiner Krumlinde (Bochum University of Applied Sciences, Almanya) “Parasite”, Prof. Irene Lund (Institut Superieur D’architecture De La Communaute Française-La Cambre, Brussels, Belçika) “Emotional Houses”, Doç. Dr. Gülser Çelebi, Araş. Gör. Dr. Mediha Gültek, Sponsor: Tepe Knauf, Yalçın Emmi­ ler (Mimar) Teknik Asistan Serdar Akbay (İnşaat Mühendisi) “Designing With White Gypsum Stone”, Prof. Manfredo Manfredini (Politechnico Di Milano, Milan, İtalya) “Urban Skyfronts 2.1 Extreme Housing” başlıklı workshop stüdyoları ile katılmış­ tır. D ip n o tla r: 1. Projects Review 01/02 Architectural Association, London, 2002, s.5 2. Çağlar, Nur, 2003, “Avrupa Y üksek Öğretim Alanı Şekillendirme çalışmaları Sürerken Mimarlık eğiti­ minin geleceği Üzerine Düşünce ve Eylemler: Hanya Buluşmaları”, M im a r h k , sayı: 314, Mimarlar Odası Yayını: Ankara, Kasım-Aralık 2003, ss.39-42. 3. Konu ile ilgili olarak Broadbent’in belirtilen makalesine bakılabilir.Broadbent, Geoffrey, 1995, “Architectural Education”, E d u c a tin g A rc h ite c ts , Pearce, M. ve Toy, M. (derl.), Academy Editions, Londra, ss.10-24. EĞİTİM Tsunamiden Sonra Yeni Yasam r THE NEW LIVING AFTER TSUNAMI Johann Peter SCHECK Tayfun YNdmm - Gülsu Harputlugil Jo han n Peter Scheck, Prof. University o f A pp lied Sciences, Regensburg , A lm an ya Tayfun Y ıld ırım , D r., Ö ğr. Gör. Gülsu H arpu tlu gil, A raş. Gör. GÜ M im arlık Bölüm ü üzlerce yılda gelişen her şeyi yıkma­ ya üç saatlik tsunami yetmişti. Geliş­ tirmek, değiştirmek ve daha iyiye dönüştürmek acaba ne kadar zaman alacak­ tır? Kuşkusuz yeniden yapımlar hassasiyet­ ten uzak ve hızlı olacaktır ve insanlar kuşak­ lar boyu taşıdıkları kimlik değerlerini unuta­ caklar. Bu stüdyoda öğrenciler, yerliler için deniz kenarında tasarlanacak yeni bir yerleşim ala­ nında üzerinde çalışmaya başladılar. Sıkıcı konut projelerine karşıt olarak yeni endüstri teknikleri ve strüktürlerin keşfedilmesi he­ deflenmekteydi. Yaşam birimlerinin dağılımı ve yerleşim yöntemi, tekrarlar, yeni bina formları ve sosyal hayatın yeni olguları üze­ rinde durulacak ve tartışmalar bu alanda ge­ liştirilecekti. Sri Lanka ve Sumatra’da yaşanan tsuna­ mi felaketi mağdurları için yeni konut yapı­ larının tasarımında ana hedef hızlı inşa edile­ cek, ucuza mal olacak, mümkünse kullanıcı­ ların kendi kendilerine imal edebilecekleri, zamanla oluşabilecek tsunamilere dayanıklı ve kültürel yapıda özellikle yaşayanların üre­ time katılacakları mekan ve donanımları içe­ recek fiziksel çevrenin yaratılmasıdır. Tasa­ rımda sadece maket ve dijital ortam simülasyonlarının kullanılması istenmiştir. Bu stüdyo çalışmasına gönüllü olarak ka­ tılan 16 (Türk, Alman ve İtalyan) öğrenci, 4 er kişilik 4 grup halinde kendilerine tahsis edilen bilgisayarlar, dijital projektörler ve maket malzemeleri ile çalışmışlardır. Bu grupların ürettiği projeler aşağıda sergilen­ miştir. EĞİTİM ■ 1. Grup: Sahilde bölgenin egzotik atmosfe­ rine bağlı yapı teknolojisi olan ahşap strüktürde imal edilmiş hafif konutlar, ahşap ayaklar ile yerden yükseltilmişlerdir. Bu ko­ nutlar denizden gelecek olası tsunami şoku­ na karşı önlerine yerleştirilen beton korugan duvarlar ile korunmaktadır. Konutlar; yöre köy yerleşimleri biçiminde organik yerleşti­ rilmiş, kentsel tasarıma ait ana cadde , ta­ li yol, meydanlar, kavşaklar gibi kentsel elemanlardan kaçınılmıştır. 2. Grup: Kent dokusu birbirine dayanıklı taş duvarlar ile yaslanan konutlar ve avlu duvar­ larının örüntüsü ile oluşmaktadır. Bu şebeke yapısındaki dokuda konut bahçeleri olası tsu­ nami taşkınına karşı dayanıklı kapılar ile ko­ runmuş, su baskını labirent gibi düşünülmüş olan ve aynı zamanda su kanalı görevi göre­ cek ara yaya yollarının, suyun yönünü değiş­ tirerek hızını ve gücünü azaltmayı hedefle­ miştir. 3. Grup: Bu grubun köy yerleşimi tasarı­ mında da, geleneksel yöntemlerle inşaatı ya­ pılacak konutlar, önlerinde yapılacak ve ola­ sı tsunaminin ilk çarpma etkisini yok edecek betonarme veya taş duvarlar ile korunmak is­ tenmektedir. Buna ek olarak; konut yerleşim­ lerinin olabildiğince sel baskınının etkilerin­ den uzak olabilecek tepelerde olması öneril­ mektedir.. 4. Grup: Bu grup, sahilde yerleşen konut gruplarını gemi benzeri, dalgalan yaracak bi­ çimde yerleştirilen betonarme duvarlar ile tsunamiden korumaktadır. Bu önleme ek ola­ rak, konutlar olası su taşkınında yüzebilen döşemeler ile imal edilecektir. Böylesi bir tsunami nında, yükselen su ile yerinden kal­ kan ve yüzen konutlar, yerinden uzaklaşma­ mak için betonarme çerçeveler ile bulunduğu noktada tutulmakta, sadece su düzeyine bağ­ lı olarak yüzebilmektedir. EĞİTİM Konut ve Modernlik DWELLING AND MODERNITY Tijl EYCKERMAN Pınar Dinç - Esra Özkan eknolojik yenilikler, ekoloji, parçasallık ve kentsel büyüme gibi zama­ nımızın global problemlerinde ya da en azından modern kent formunun şiddetli şekilde değişimine bir yanıt getirmenin güç­ lüğü , modern mimarların enerjilerinin bü­ yük kısmını özel konut yapımına harcaması­ na neden olmuştur. Modern konut, mimarla­ rın çağın değişen ruhunun yarattığı çeşitli problemlere biçimsel yanıtlarla deneyimlediği form bulma laboratuarı olarak kullanıl­ mıştır. Modern mimarlık aydınlık, ferahlık ve açıklığın esas olarak alındığı bir tür esnek, B Tijl Eyckerm an, P ro f., Dr. Henry V an De V eld e Institute A n tw e rp , Belçika Pınar Dinç, Y rd . Doç. Dr. Esra Ö zkan, A raş. Gör. GÜ M im arlık Bölüm ü anonim mekanları yarattı, ya da Walter Benjamin’e göre birlikte yaşamanın yeni bir yo­ lunu bulmak denenebilirdi, biri__(_) _ eşitlik ve serbest bırakma üzerine temellendi. Kent bağlamında konut kalitesinin yansıma­ ları ve tartışmaları, bina üretimini strateji­ sinde değişiklik yapma ihtiyacı bu stüdyo (workshop) çalışmasının hedefleridir. Bu stüdyo, günümüzde konutun var oluşu ve yaşamda yer tutuşuna yönelik problemle­ rin, duyarlı ve mimari içeriği olan çözümlere ulaştırılması üzerinedir. Çalışma, her bir öğ­ rencinin kendi yaşamakta olduğu evin planı­ nı çizmesi ile başlamıştır. Bu planlar üzerin­ de, gündelik yaşantıda rahatsızlık yaratan, sevilmeyen, beğenilmeyen unsurlar işaret edilmiştir. Daha sonra her öğrenci, evinin fo­ toğraflarını da ekleyerek bir sunum paftası hazırlamıştır. Bu pafta üzerinden, sorunlar, stüdyo yöneticisi ile tartışılmıştır. Bu bire bir tartışmalar, farklı kültürlerden ve jeneras­ yondan olan yönetici ile öğrencilerin birbir­ lerini tanıma ve yaşam bilgilerini paylaşma ortamı olmuştur. İkinci aşama, dünya konut literatüründen seçkin örneklerin incelenmesidir. Bu örnek­ ler, stüdyo yöneticisi Tijl Eyckerman tarafın­ dan önceden hazırlanmış dijital imgeler ha­ linde ortama sunulmuştur. Örnekler arasında, Alvar Aalto, Mies van der Rohe, Le Corbusier, F.L. Wright gibi mimarların, mimarlık ta­ rihi ve teorisinde yer tutmuş konut çalışmala­ rı yer almaktadır. Bu eserlerin görüntüleri (iç ve dış mekan), plan, kesit ve eskiz çizimleri her bir öğrenci tarafından gözden geçirilmiş, her birine ait destekleyici yazılı metinler de okunmuştur. Mimarın ne yapmaya çalıştığı ve hangi mimarlık araçlarını kullandığı anla­ şılmaya çalışılmıştır. Üçüncü aşama, elde var olan planlar ve sorunlar ile ikinci aşamada irdelenmiş olan çözümlerin sentezlenmesidir. Bu sentezlemede, varolan sorunlara çözüm geliştirmek yerine, varolan sorunları giderecek ama mi­ mari olarak da bir değer ifade edecek öneri­ ler ortaya konmaya çalışılmıştır. Örneğin, so­ runları ile var olan konut, bilindik düzende bir apartman dairesi iken, onun bu bağlamı yok sayılmıştır. Problem - örneğin; manzara- EĞİTİM ■ dan ya da gün ışığından yararlanamamaüzerine odaklanılmış, aynı cins probleme çö­ züm getirmiş olan seçkin örneklerin izinden gidilerek salt bu problemleri çözmeye yöne­ lik tekil öneriler ortaya konmuştur. Önerile­ rin bir araya getirilmesi ya da var olan konu­ tun bu öneriler doğrultusunda yeniden tasar­ lanması yoluna gidilmemiştir. Noktasal problemlere noktasal çözüm önerileri getiril­ mesi yeterli görülmüştür. Tüm bu çalışmalarda amaç, var olan me­ kansal ve yaşamsal değer alanlarının soyut­ lama ve kavramsallaştırma yoluyla dünya mimarlık literatürünün içeriği ile ilişkilendirilmesi, katılımcıların ürün sunma ya da ta­ sarım yapma düzleminde değil, soyutlama ve kavramsallaştırmayı içeren anlama, dü­ şünme ve ifade etmeye yönelik becerilerinin geliştirilmesidir. Farklı dil ve kültürlerin de yüz yüze geldiği bu çoğul ortamda, konuşu­ lan dil ve onun etkili kullanımının yanında, kağıt üzerindeki şematik ve soyut anlatımlar da önemli iletişim araçları olmuştur. Bir Kent Yapmak MAKING A TOWN Zuhal ULUSOY - Emine O. İNCİRLİOĞLU Murat Sönmez u stüdyo, kentin oluşum olgusuna dahil olan süreçlerin tartışılacağı bir platformu sağlamayı hedeflemekte­ dir. Sonuç ürün fiziksel olarak süreçteki du­ rumu, sürecin sözel ifadesindeki senaryoyu ve bu sürece dahil olan aktörleri anlatan bir model sunumu olacaktır. Bu varsayımın te­ melinde kent yaratımının (making a town) tüm süreci coğrafi, kültürel, sosyal, tarihsel, fiziksel ve doğal bütün bağlamsal faktörlerle güçlü ve karışık şekilde ilgilidir. Bu yüzden, kent yaratımı, bahsedilen boyutlarıyla ortaya çıkan model üretiminin ötesinde bir deneyim olacaktır. Bu atölye süreci, kentin oluşması ve bu oluşuma neden olan süreçlerin tartışılmasını kendisine hedef seçmiştir. Öncelikli olarak somut bir modelleme ile başlangıç yapmıştır. Bu modelleme bir maket çalışmasıdır. Maket çalışması teller, plastik hamur, her türden hırdavat malzemeleri, mukavvalar, vidalar, kaplama malzemeleri ile gerçekleştirilmiştir. Maket süreci her tasarımcının kendi kişisel senaryosunu oluşturulması ile başlamıştır. B Zuhal Ulusoy, Doç. Dr. Em ine O. in cirlioğlu , Y rd . Doç. Dr. M urat Sönm ez, A raş. Gör. GÜ M im arlık Bölüm ü EĞİTİM Bu senaryo bir topografya tasarımının so­ mutlaşması sürecidir. Katılımcılar kendi se­ naryoları ve seçtikleri malzemenin süreklili­ ğinde önceden boyutu 25x25 ve 25x50 cm olarak belirlenen büyüklüklerde bir topog­ rafya tasarımı yapmışlardır. Atölye sürecinin ikinci aşamasında elde edilen topografya ve senaryoların toplam bir büyüklük elde edebilmek amacıyla bir araya getirilmesidir. Ölçeklerin birbirine yakınlaş­ tırılması, aynı malzeme ve yapım teknikleri ile oluşturulmuş parçaların eşleştirilmesi ve­ ya birbirinden çok farklı görünen parçaların eşik-ara parçalarla uyumlu hale getirilmesi ikinci aşamada gerçekleştirilmiştir. Gelişme­ lerin sözlü tanımlanması ve aktörlerin içinde olduğu bir süreç ve senaryo olarak bir sahne­ de son üretime yönelik bir önerinin oluştu­ rulmasına çalışılmıştır. Bu varsayımın teme­ linde kent yaratımının tüm süreci coğrafi, kültürel, sosyal, tarihsel ve doğal, bütün bağlamsal boyutlarıyla yer alır. Sonuçta bir araya getirilen ve bir bütün­ lük oluşturulan kent modeli, gerçek bir kente ait tüm süreçleri üzerinde barındırarak ha­ cimli ve somut bir model görüntüsüne kavuş­ muştur. Kent yaratımı, boyutları, topografik po­ tansiyelleri, alt yapısı ve her türlü zihinsel üretimi ile kendi fiziki varlığının ötesinde bir deneyim alanı olarak katılımcılara açılmış­ tır. EĞİTİM ■ arazit’ bir nesne olarak göçebe gibi serbest yaşamak ve bağımsız olmak için bir metafor gibi görünür. Diğer yandan bir parazit önceki yararsız alanda ye­ ni bir amaç için bina ya da yıkıntının kulla­ nılmasıdır Parazit stüdyosu konu olarak Ankara ör­ neğinde yatacak, çalışacak ya da bir süre için yaşanması için yeni bir çözüm bulunması he­ deflenmiştir. Bu nedenle, konu 1-2 kişilik bir çatı ya da herhangi bir ana gövde üzerinde hızlı inşa edilecek küçük konut sistemleri ya­ ratmak olarak belirlenmiştir. Dış ölçek ve ta­ sarım modern, eğlenceli ya da orijinal olma­ lıdır. Dış yüzey iklim koşullarına dayanıklı olmak zorundadır. İlk olarak alan seçimine karar verilmeli, zemin yüzey ve ana gövdeyi tanımlayan ana­ lizler yapılmalıdır. Paraziti yerleştirmek için ana kriter hava, görüş alanı, ışık ve gölge, kent ve trafik bağlantısı olmalıdır. Ankara’da 1929’da inşa edilmiş olan ve bugün atıl bir durumda bulunan Gaz Fabrika­ sı, tasarlanacak parazit yapıların yerleşeceği alan olarak belirlenmiştir. Workshop çalış­ maları ilk gün, Prof. Dr. Heiner Krumlinde’nin “parazit kavramını, doğadaki parazit­ ler ve biçimlerini, mimarlıkta parazit olma durumunu ve konuyla ilgili çağdaş mimarlık­ tan örnekleri” içeren sunuşu ve sonrasındaki tartışmalarla başlamıştır. İkinci gün öğrenci­ lere serbest elle Gaz Fabrikasının eskizleri çizdirilerek, binanın öğrenciler tarafından al­ gılanışı tartışılmıştır. Üçüncü gün komplek­ sin maketi yapılmış ve eski binanın sahip ol­ duğu farklı potansiyelleri kullanacak parazit yapının strüktürü, konumu, işlevi ve biçimi üzerine görüşler oluşturulmaya başlanmıştır. Son iki gün ise maketler ve eskizlerle çalışıl­ mış, finalde de bir powerpoint sunuşu hazır­ lanarak, elde edilen ürünler sergilenmiştir. Grup içinde öğrencilerin konuyu farklı bakış açılarıyla ele almaları, ürünlerin zen­ ginliğini de beraberinde getirmiştir. Çalışma­ ların tümü işlevsel anlamda, mevcut Gaz fabrikasının olanaklarını kullanarak ona pa­ razit olma durumunu sağlamışlardır. Çalış­ maların bir bölümü biçim olarak doğadaki parazitlere doğrudan öykünmüşler veya do- E Parazit / PARASITE Heiner KRUMLINDE Önder Ayd>n - Merve Akansel ğadaki diğer biçimlenmeleri kullanmışlardır. Bazıları ise böyle bir kaygı taşımaksızın, iş­ levsel anlamda parazit olma durumuyla yetinip, farklı biçimlere yönelmişlerdir. Spider Capsule Crystal Hullahoop Prisma H einer Krum lin d e, Prof. Dr. Bochum University o f A pp lied Sciences, A lm an ya Snail X house Framework Ö nder A y d ın , Uzm an. M erve A ka n sel, Dr. A raş. Gör. GÜ M im arlık Bölüm ü EĞİTİM Anılarımızın 'Duygusal Evleri' MAPPING 'EMOTIONAL HOUSES' OUT OF YOUR MEMORY İrene LUND Cüneyt Kurtay İrene Lund, Prof. Institut Su perieur D 'arch itecture De La Com m unaute Française La Cam bre, Brussels, Belçika Cüneyt K u rtay , Y rd . Doç. Dr. GÜ M im arlık Bölüm ü aşantımızı geçirdiğimiz mekanlar bir şekilde değişir. Bu mekanlara verdi­ ğimiz kişisel değerler de değişkenlik gösterir. Bu çalışmanın amacı, yaşadığımız bir mekandan edindiğimiz gerçek yaşam de­ neyiminin önceki duygusal deneyimimizle karşılaştırılıp, geliştirilmesi ve bu durumun analiz edilmesidir. Çalışılacak konu, yer ola­ rak anılarımızda öznel değerlerle yüklü me­ kanlar ve bunların mimarlık sunum teknikle­ riyle birleşmesidir. Katılımcıların konuta ait mekan deneyimlerini diğerleriyle tartışmaya ve karşılaştırmaya, sonuçta mimari iletişime açmaya çalışması hedeflenmiştir. Herkes, uzun ya da kısa dönem de yaşadı­ ğı konutta, örneğin çocukluk evi, arkadaşı­ nın evi, aile bireylerinden birinin evi, hatta halen yaşamakta olduğu evle ilgili olarak ya­ şam deneyimlerini taşır. Konutun seçimin­ den sonra stüdyonun ilk adımı hafızada yer aldığı şekliyle konutun çizimi olmuştur. Bu mekanların boyutu, nasıl organize edildiği, özellikleri ve rasyonel olmayan yönleri ne­ lerdir gibi soruların yanıtları aranmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde öğrenciler yu­ karıdaki amaç doğrultusunda bireysel olarak çalışmaya yönlendirilerek küçükken yada yakın geçmişte kendilerini etkileyen, hafıza­ larından gitmeyen bir mekanı yada mekanın bir bölümünü, yakın çevresi ile mümkünse yapının tamamını çizmeleri istenmiştir. Çi­ zim tekniği olarak herhangi bir kısıtlama getirilmeyip öğrenciler ifade tekniği açısından serbest bırakılmıştır. İkinci bölümde gruplar oluşturularak, her gruptaki öğrencilerin bireysel olarak etkilen­ diği, duygusal olarak ihtiyaç duyduğu mekanları içeren tek bir yapı oluşturmaları istenmiştir. Her grup etkilendiği konuları analiz ederek, buna cevap verecek yapı tasar­ lamış ve değişik ifade teknikleri ile sunmuş­ tur. EĞİTİM ■ Designing with White Gypsum Stone ış Okulu’nun sponsorlarından olan Knauf firması, teknik eleman ve malzeme desteğiyle bu stüdyonun oluşmasına ve yürütülmesine destek vermiş­ tir. Yapı sektöründe lider; yarattığı Alçıpan markasıyla öncü ve yenilikleri her zaman be­ raberinde sürükleyen Knauf’un eğitim tırının adı HAYATTIR. Bu tınn içinde eğitim semi­ nerleri düzenlenerek, Knauf Alçıpan Sistem­ lerini anlatan detay maketleriyle öğrencilere uygulama ve malzemeye dokunma imkanı tanınmaktadır. “Bir yapı malzemesinin farklı yorumlarla kullanılabilirliğinin irdelenmesi” temel yak­ laşımı çerçevesinde “alçı panolar” ele alın­ mış ve kış okulunda bir stüdyo çalışması ya­ pılmış ve yapılan tasarım uygulanmıştır. Doğadan kolayca elde edilebilen alçı, çe­ şitli üretim teknikleriyle ve farklı biçimlerde işlenerek yapı malzemesi olarak binalarda yoğun olarak kullanılmaktadır. Yerinde uy­ gulanan sıvalar, bölücü duvarlarda ve asma tavanlarda kullanılan ‘hazır panolar’ bu bağ­ lamda bilinen yapı malzemeleridir. Özellikle iç mekanlarda duvar yüzeylerini oluşturma­ da alçı panolardan yararlanma oldukça yay­ gındır. Stüdyoda, başlangıçta alçı panoların gele­ neksel uygulama yöntemleri ve destekleyici konstrüksiyon malzemeleri konusunda çalış­ malar yapılmıştır. Daha sonra stüdyolar ara­ sında kalan geçiş alanı üzerinde karşılıklı iki duvar yüzeyi seçilmiş ve proje sergilemek amacıyla bu yüzeyler farklı yaklaşımlar ile biçimlendirilmiştir. Bir duvar yüzeyinde Tepe-Knauf tarafından sağlanan ‘alçıpan’ mal­ zemesinin verimli kullanımı dikkate alınmış KNAUF ALÇIPAN HAYATTIR! Gülser ÇELEBİ - Mediha GÜLTEK - Yalç>n EMMİLER - SERDAR AKBAY Sponsor TEPE KNAUF * "■ * w M İJ £ ı~ * Ira ve yüzeyin kaplanması kısa sürede tamam­ lanmıştır. Diğer duvar yüzeyinin biçimlendirilmesinde “puzzle” kavramından yola çıkılarak bir tasarım ve doku çalışması yapılmıştır. Sonuçta tasarım ve uygulamada öğren­ ciler malzemenin kullanılabilirlik özelliğini irdeleyebilme şansını elde etmişlerdir. — â J gğK t Gülser Çelebi, Doç. Dr. M ediha G ü ltek, A raş. Gör. GÜ M im arlık Bölüm ü Y a lç in Em m iler, M im ar. Serd ar A kb ay, inşaat M ühendisi, T e k n ik A sistan. Sponsor: Tepe K n au f EĞİTİM Kentsel Yüzler 2.1 - Sıradısı Konut URBAN SKYFRONTS 2.1 - EXTREME HOUSING r Manfredo MANFREDINI Neşe Yeşilkaya M anfredo M an fre d in i, Prof. Politechnico Di M ilano , M ilan, İtalya Neşe yeşilkaya, Dr. GÜ M im arlık Bölüm ü lobal olarak kentlerin genişleyip bir­ leşmesinin kaotik yapısında, rasyo­ nellik alanlarının katmanlaşmış ger­ çek / potansiyel mekan sistemlerinin yok ol­ ması, parçalanmış bilgi bölgesi için değişen gizli mekanlar çalışmanın sorunsalıdır. Manfredo Manfredini 2005 Kış Okulu’nda gerçekleştirdiği atölye çalışması bir önceki yıl yürüttüğü çalışmanın devamı ya da bilgisayar yazılımlarına yaptığı çağrışım­ la ikinci versiyonu olarak gelişti. Manfredini’nin bilgisayar yazılımlarına yaptığı bu mecazi ifadeden de anlaşılabileceği gibi bil­ gisayar ortamına, dijital dünyaya dönük bir tasarım anlayışı var. Ancak bu yaklaşım yal­ nızca dijital dünyanın, bilgisayar yazılımları­ nın ve internetin sağlığı teknik olanaklarla sı­ nırlı kalmayan geniş bir kuramsal tabana sa­ hip. Bu kış okulunda ele aldığı problem Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nin yakın çevresi oldu. Önce ayrı analiz grupları halinde çalışan öğrenciler finalde tek bir ortak, sunuş ve ürün ortaya koydular. İlk aşamada öğrencilerden anahtar kelime­ lerle okul çevresinde analiz etmek istedikleri sorunları tespit etmeleri istendi. Gelen öneri­ ler arasında oylama yapılarak analiz grupları “zonlar”, “bina cepheleri, yüzeyler”, “sınır­ lar” gibi başlıklarla belirlendi. İkinci gün öğ­ renciler bu analizlerini bilgisayar sunuşu ile aktardılar. Bu sunuşlarda ortaya konan en önemli problem, Celal Bayar Bulvarı ve De­ miryolu nedeniyle kentin kesintiye uğramış olduğunun tespiti oldu. Maltepe, Anıttepe, Mebusevleri, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı ve okulun yakın çevresinin demiryolu aksı­ nın diğer tarafına Sıhhiye ve Ulus’a bağlanamadığı belirlendi. Bu tespitin ardından gelen aşamalarda öğrenciler Manfredini’nin geniş entelektüel birikiminden ve bilgisayar konusundaki tec­ rübelerinden fayda sağladılar. Bir taraftan alanın maketi yapılıp, fotoğrafları çekilerek dijital ortama aktarılırken, diğer taraftan in­ ternetten taramalar yapıldı. Guy Debord ve Situationist hareket’ten, Bartlett’ta yürütülen Space Syntax çalışmalarına kadar geniş bir EĞİTİM ■ alana referansla kuramsal bir açılım sergilen­ di. Çizim programlarında 3 boyutlu çizimler yapılıp, renkli grafik sunuşları hazırlanırken, sloganlar ve ‘toplum mekanı nasıl üretebilir?’gibi güncel sorularla posterler hazırlan­ dı. Aslında bu kalabalık içinde tasarımı ya da mimari ürünü yakalamak oldukça güçtü. An­ cak genel olarak kentin kopan iki yakasını birbirine bağlayan büyük bir üst ‘örtü’ ya da ‘ağ’ tasarlandığını söyleyebiliriz. Bu ağın al­ tında kalan kentte yaşamın ne olacağı gibi soruları, bir kış atölyesi için tasarımın kav­ ramsal bir aşama olduğunu düşünerek ertele­ yebiliriz. Burada öğrencilerdeki tasarım he­ yecanı ve yüksek motivasyonu not etmekte fayda var. Manfredini olağan üstü enerjisi ile öğrencilerin ilk iki gün geç saatlere kadar ça­ lışmalarım, son iki gecede sabahlayarak he­ yecanla işlerine sarılmalarını sağladı. Süre­ cin kendisi de en az ürün kadar eğitici oldu. Tijl Eyckerman “Concept & Context”, Prof. Irene Lund “The Idea Competition For Place Flaggy in Brussels” ve Öğr. Gör. Dr. Nakış Akgül “The Excavation and Ruins of Ani” başlıklı seminerleriyle renklendirdiği Kış Okulu etkinliği, güçlü akademik yararı­ nın yanı sıra, kültürel ve sosyal etkinlikle­ riyle de akademisyen ve öğrencilere olumlu bir iletişim ortamı sağlamıştır. Kış Okulu 2005 katılımcıları beraberlerinde getirdikleri öğrencilerle birlikte bu zengin kültürel ve en­ telektüel ortamı Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencileri ve Türkiye’deki diğer Mimarlık Okullarından etkinliğe katılan öğ­ rencilerle birlikte paylaşmıştır. Bu çalışmaların, öğrencilere kısa sürede tema ve programı anlama, karar verme ve uygulama becerisi kazandırmanın yanı sıra, değişik kültürlerin ve farklı mimari birikim­ lerin bir araya gelip paylaşıldığı bilimsel bir ortam oluşturma konusuna katkısı yad­ sınamaz. Avrupa Birliği çok uluslu çalış­ maların önemini erken fark edip GENÇLİK programları başlığı altında kültürel kaynaş­ mayı geliştirmek için büyük destek vermek­ tedir. Bu programlarda amaç kültürel alış­ veriş olmasına rağmen kulanılan araç sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin özendiril­ mesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa ay­ nı amacı güden ama mesleki eğitime ağırlık veren akademisyen ve öğrenci değişim ve dolaşımını destekleyen bu tür bilimsel etkinlinliklerin sürdürülmesi ve desteklenmesi, ülkemizin kısıtlı kaynaklarını kullanırken üniversite gençliğine hizmet eden daha ras­ yonel bir yaklaşım olarak değerlendiril­ melidir. ÇEVİRİ Mimarlığın Beşinci Boyutu AYDINLATM A |”Michel ELLENBERG u yazıda, aydınlatma sanatının mi­ marlık için önemi aktarılmaya çalı­ şılmıştır. Bununla ilgili olarak Pa­ ris’te yer alan “La Conciergerie” isimli tarihi yapıda gerçekleşen bir uygulamadan söz edilmektedir. “Sanat“ ve de “sanat” vardır: ana (majör) sanatlar ve küçük-ikincil- sanatlar (minör). Güzel sanatlar ekolünün yani “beaux-arts”m geleneğine göre, mimarlık, heykel, resim ve gravür ana sanat dalı unvanını almaya hak sahibi iken, ev dekorasyonu, mobilya tasarı­ mı, aydınlatma, tekstil ve hatta moda gibi gündelik hayata zevk ve parıltı katan çok sa­ yıda uğraş, zanaatkâra, sanatçıya veya sanat teknisyenine emanet edilmektedir. Uğraşları ”uygulamalı sanatlar”, “artdeco” veya “design” kategorisine sokulmaktadır. Yeterince olmasa da şu gerçek biliniyor: Aslında ana sanatlar ve küçük sanatlar diye çok keskin bir ayrım yoktur. İkinci kategori­ de yer alan sanatlar kendi tasarım alanların­ da, ana sanat dallarına kıyasla gelişmelere daha açık olduklarını ve hayal gücünü daha fazla kullandıklarını gösterebilmişlerdir. B Burada daha henüz tanınmayan ya da çok az tanınan bir sanattan söz edilmek isten­ mektedir: Söz konusu sanat “ışıklandırma” sanatıdır. Mimarlığa kıyasla “sonradan orta­ ya çıkmış” veya ikinci dereceden bir sanat gibi görünebilir, ancak bağımsız bir sanat ni­ teliğindedir. Bu sanat, kent ortamında gide­ rek önemli bir yer teşkil etmeye başlamıştır; alış-veriş merkezleri, tiyatro ve sinemalar, garajlar, endüstriyel atölyeler, gökdelenlerin ortak mekanları ve metro istasyonları gibi yer altı veya penceresiz mekanları yaşatabil­ mek, hayat verebilmek için kaçınılmaz bir gereklilik olmuştur. Boyuna ve derinlemesi­ ne gelişen kentsel medeniyet, içerisine ışığın getirilmesinin zorunlu olduğu yeni kapalı mekânlar icat etmektedir. Gündüz kadar gece de yoğun bir şekilde yaşanan kent muhteşem bir göz alıcılığına sahiptir. Ve gece de yaşa­ nabilir olması için de bir kreatörün ışığı var edebilmesi gerekiyordu. Bu ışık oluşturula­ bilmektedir. Ancak bu kolay olmayıp, ”Elektrik perisinin” büyüsünden faydalana­ rak mümkün olabilmiştir. Işık tasarımcısı mimari projelerin dışında ÇEVİRİ ■ tutulamayacak, onunla uyum içinde olan bir işbirlikçidir. Fotoğrafçılıkla ilgili kitaplarda yer alan, projektörün bir heykelin etrafında farklı yerlerde konumlandırılması deneyini herkes çok iyi bilmektedir. Işık kaynağının konumuna, şiddetine, rengine, bir filtre ile yumuşatılmasına, yoğunluğuna ve yayılma şekline göre heykel karakter değiştirmekte ve kişi üzerinde çok farklı izlenimler bırak­ maktadır. Aynı şekilde, ışık tasarımcısı me­ kânlara karakter vermekte, içinde yaşayacak olanlara ortamın tadını ve havasını sunmak­ tadır. Bu mimari aydınlatma sanatında, insanla­ rı etkileyen ve şaşırtan bir özel alan vardır ki o da tarihi eserlerin aydınlatılmasıdır. Avrupa mimarisinde yer alan etkileyici Roman bazi­ likaları, kilise altı mezarlıkları veya ortaçağ şatolarının karanlık girişleri onları inşa eden­ ler tarafından nasıl düşünülmüştü acaba? Çünkü o dönemde uzun süreli aydınlatma ol­ madığı için bu mimari eserleri kimse göremiyordu. Bu eseler karanlığa terk edilmiş vazi­ yette, sanki elektriğin icat edilmesine kadar bitkisel bir yaşam sürdürüyorlardı. Aynı şe­ kilde bahçe ve sarayların geometrik bütün­ lükleri ve düzenlerinin kuş bakışı olarak algı­ lanabilmesi için balonların ve uçağın keşfe­ dilmesi bekleniyordu. Eski mimar ve ustala­ rın sezgilerini bu noktada anlamak güç gö­ rünmektedir. Elektrikle gelişen aydınlatma sanatı yakın dönemlere ait bir değer verme olgusudur. Mimarlığın tarihsel serüveni dik­ kate alındığında, bu yeni olgu büyük anıtsal yapıların yeniden değerlendirilmesine imkân vermektedir. Suni ışık çağımızda mimari mi­ rasa getirilen bir “son işlemdir”. Paris’te yer alan “La Conciergerie” adlı tarihi binanın su­ ni aydınlatması yakın bir zamanda yeniden elden geçirildi (Resim 1). Ağır yapının ünü de çok güzel anılarla dolu değil aslında. Fransız krallarının ilk sa­ rayı idi ve 14. yüzyılda Louvres sarayının Seine nehrinin karşı kıyısında inşa edilmesi ile terk edildi. Bir servis binasına ve ardın­ dan da hapishaneye dönüştü. Acı tarihsel ha­ tıralarla dolu bu yapı, Marie-Antoinette ve Robespierre gibi şahısların giyotine götürül­ meden önceki yaşamlarını en son geçirdikle­ ri yerdir. Bu yapının zemin katında, 13. ve 14. yüzyıldan kalma kral muhafızları için in­ şa edilen büyükçe bir salon bulunmaktadır. Bu salonun üst örtüsünde gotik dönemde sık­ ça kullanılan sivri çapraz tonozlar “Kaburga tonoz” yapım tekniği ile ayakta tutulmakta­ dır. Günümüze kadar dumandan dolayı si­ yahlaşan ve kirlenen bu silah odası 2000 yılı için tamamen temizlendi. Aydınlatma uygu­ laması da Roger Narboni ‘ye emanet edildi. Resim 1 La Conciergerie Binası: Paris'te az sayıdaki ortaçağ yapılarından birisi olup 10. ve 14. yüzyıllar arasında kralların sarayı olmuştur. Sonra hapishaneye dönüştürülmüştür. Günümüzde bir müze binasıdır. Bu sanatçı 10 seneyi aşkın bir süredir “M i­ marlığı ışıklandırma“ işiyle uğraşmaktadır. Dış mekân ve iç mekânla ilgili çok sayıda uygulaması bulunmaktadır. La Conciergerie binasının aydınlatması işi oldukça zor görü­ nüyordu. Tarihsel ünle damgalanmış bir mi­ marinin ortaya çıkartılması gerekiyordu. Si­ lah odası Paris kentinin en geniş kapalı sa­ lonlarından birisidir. İsli ve karanlık tavan, sergilenen silahların üstünde kurşun bir örtü gibi duruyordu. Bu ağırlık hissi, gerçekleşen temizleme işlemiyle ve yenileme çalışmala­ rıyla giderildi. Bu sayede salonun görünüşü hafifledi, sarımsı bir gökyüzü altında yer alan bir palmiye bahçesine dönüşmüş gibi ol­ du (Resim 2). Bu etki sahip olduğu gotik ka­ raktere tezat teşkil ettiğini söylemek müm- » A 1A* I f x% sHt a U i 1 WY ‘ j I Resim 2: Büyük Salon. 64 m. uzunluğunda, 27,5 m. genişliği olan Büyük Salon'un yüksekliği ise 8,5 m.yi buluyor. ÇEVİRİ kündür. Kaburga yapım sistemi tavandan ge­ len yükleri aşağıya doğru birleştirerek sütun­ ların sabit mihverlerine doğru aktarmaktadır. Oysa sanatçının “ışık” tasarımı tonozlu açık­ lıklara yükseklikle beraber maddeselliğini azaltan bir hafiflik hissi bırakmaktadır. Işık­ landırma ile düşük yükseklikli bu salon, üze­ rinde taşıdığı ağır binanın yükünü unutarak havadar bir mekân haline dönüşmüştür. Be­ raberinde başka bir etki de ortaya çıkmıştır: 19. yüzyılda salonun bazı açıklıkları uygun­ suz sütunlarla desteklenmiştir. Temizleme ve aydınlatma işlemleri, uyumsuz olan sonra­ dan eklemeyi gün yüzüne çıkarmış oldu (Re­ sim 3). Elektrik sayesinde oluşturulan aydınlat­ ma teknikleri ve bu bağlamda gelişim göste­ ren “ışıklandırma sanatı” tarihi binada zaman içerisinde peş peşe meydana gelen değişim­ lere son dokunuşu gerçekleştirmektedir. As­ lında daha fazlasını yapmaktadır; şimdiye dek çok fazla bilinmeyen yeni bir mimarlık semantiğini ortaya çıkarmaktadır. Yer çekim kuvvetini tersine çevirmekte ve ona yeni bir anlam yüklemektedir. Fransızcadan tercüme ve derleme: Fatih CANAN Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü Araş. Görevlisi Resim 3: Sonradan ilave edilen sütunlar Kaynak: http://www.exporevue.com/ magazine/fr/lumieres_palais.html Resimlere ait kaynak: http://www.paris-photo.net ETKİNLİKLERİMİZ ■ KONYA MİMARLAR ODASI ETKİNLİK HABERLERİ MİMARLAR ODASI KONYA ŞUBESİ X. DÖNEM YÖNETİM KURULU Başkan : M. Serdar IŞIK Başkan Yrd. : Mustafa SÜTİÇEN Sekreter Üye: İhsan KILINÇARSLAN Sayman Üye : Zeki ÜNEN Üye : Hüseyin BASAR Üye : Mehmet KOYUNCU Üye : Abdullah NALTEKİN 9 Şubat 2006 4-5 Şubat 2006 tarihlerinde yapılan Genel Kurul ve seçimlerin ardından yapılan ilk Yönetim Kurulu toplanlantısından. ETKİNLİKLERİMİZ 18 Şubat 2006 IX. Olağan Genel kurulda seçilen Yönetim Kuruyu asıl ve yedek, Şube soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu asıl ve yedek, Şube Denetleme kurulu asıl ve yedek, Delege asıl ve yedek üyelerinin katılımıyla Şubemiz Mimar Evi'nde, "X. Dönem Çalışma ilkeleri"ni tespit etmek amacıyla kahvaltılı toplantı düzenlemiştir. 4 Mart 2006 Üyelerimizle Bera Otel'de X. Dönem çalışma ilkeleri ve Komisyonlarının tesbiti amacıyla bir toplantı düzenlenmiştir. 17 Mart 2006 Fibrobeton firmasının ürün tanıtımını sağlamak amacıyla firmanın katkılarıyla şubemizce yemekli bir toplantı organize edilmiştir. ETKİNLİKLERİMİZ ■ 17-19 Mart 2006 Yönetim kurulu üyelerimiz Afyon'da gerçekleştirilen merkez Yönetim kurulu toplantısına katılmışlar, toplantı sonrası Temsilciliğimiz de ziyaret edilmiştir. 24-25 mart 2006 Kütahya Seramik tesisleri ve Bursa Yapı Yaşam Fuarını kapsayan temnik bir gezi düzenlenmiştir. 10 Nisan 2006 Mimar Sinan'ı Anma Etkinlikleri çerçevesinde Şubemiz "Arka bahçesi"nde, Prof. Dr. Haşim Karpuz ve Yrd. Doç. Dr. Osman Nuri Dülgerler'in konuşmacı olarak katılımları ile bir söyleşi düzenlenmiştir. ETKİNLİKLERİMİZ 4 Nisan 2006 Harita Mühendisleri Oda yönetimizi ziyaret etmiştir. 14-15-16 Nisan 2006 Mimarlar Odası Genel Merkezi'nin 40. Olağan Genel Kurul ve Seçimlerine Yönetim kurulumuzca katılım sağlanmıştır. 19 Nisan 2006 Konya Belediye Başkanı Tahir Akyürek'le kent sorunlarını konuştuk. 18 Nisan 2006 Şubemizde üyelerimize, Archicad programının son hali firma yetkililerince tanıtılmıştır. ETKİNLİKLERİMİZ ■ 4 - 6 Mayıs 2006 İstanbul Yapı Fuarı'na teknik bir gezi düzenlenmiş, üyelerimizin katılımı sağlanmıştır. ETKİNLİKLERİMİZ 16 Mayıs 2006 Üyelerimizin katılımıyla ideCAD programının tanıtımı yapılmıştır. 29 Mayıs 2006 Üyelerimize hizmet amacıyla oluşturulan bilgisa­ yar laboratuarı açılışı yapılmıştır. Archicad, Autocad ve 3D-Max kursları mimar eğitmenler tarafından eğitim vermeye devam etmektedir. 30 Haziran 2006 Şube binamızda, Konya Fotoğraf Amatörleri Derneği'nin şubemiz işbirliğiyle gerçekleştirdiği Fotoğraf sergisi ve Konfad üyelerinden Cahit Sağlık'ın "Eski Konya Evleri" konulu saydam gösterisi gerçekleştirilmiştir. 10-30 Temmuz 2006 Şubemiz ve SÜ Mimarlık Bölümü öğrencilerine Konya Mevlana Külliyesi ve çevresindeki tarihi dokuda mimarlık ve kentsel tasarım ölçeğinde tespit çalışmaları yaptırılmıştır. ETKİNLİKLERİMİZ ■ 27 Temmuz 2006 Üyelerimizin daha iyi kaynaşmalarını sağlamak amacıyla Meram Damla Aile Çay Bahçesi'nde aileleriyle birlikte katılım sağladıkları "beş çayı" düzenlenmiştir. 27 Ağustos 2006 Çatalhöyük ve Klistra'ya teknik bir gezi düzenlenmiştir. 14 Eylül 2006 ilimizde bulunan belediyelerin uygulamalarıyla ilgili üyelerimizle bilgilendirme toplantısı düzenlenmiştir. ETKİNLİKLERİMİZ 15-17 Eylül 2006 19. Uluslararası Ankara Yapı Fuarı ile birlikte Abant, Amasra, Safranbolu ve Beypazarı'nı kapsayan bir teknik gezi düzenlenmiştir. 29 Eylül 2006 Fotoğraf sanatçısı Özkan Arıkantürk'ün Tibet, Nepal, Hindistan ve İran'ı kapsayan saydam gösterisi üyelerimiz ve Konfad üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. 2 - 8 Ekim 2006 "Dünya Mimarlık Haftası" çerçevesinde, Şubemiz 2 Ekim günü bir basın açıklaması yapmış, 6 Ekim 2006 tarihinde de "Hayalindeki Evi Resmet" konulu resim etkinliği ve üyelerimize ait mimari sunum proje sunumları gerçekleştirilmiştir. 1 Kasım 2006 ilimizde bulunan meslek odalarıyla birlikte, belediyelerin uygulamalarıyla ilgili yemekli bir basın toplantısı düzenlenmiştir. 3 - 5 Kasım 2006 Antalya'da düzenlenen Baucon Yapex Uluslararası Yapı Fuarı'na teknik bir gezi düzenlenmiştir. 17 Kasıml 2006 Fotoğraf sanatçıları Mehmet bayhan ve Sıtkı Fırat'ın saydam gösterileri üyelerimiz ve Konfad üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. 14 Aralık 2006 Üyelerimizle 2. istişare toplantısı yapılmıştır. ETKİNLİKLERİMİZ ■ 13-14 Ocak 2007 Türkiye Mimarlık Politikasına Doğru, Mimarlık ve Kent Buluşmalarının 3.sü Mersin'de gerçekleştirildi. "Göç, Barınma Sorunu ve Mimarlık" konulu panel ve teknik geziye şubemiz katılımı sağlanmıştır. 20 Ocak 2007 fiubemizce düzenlenen, "Kimliksiz Mimari" konulu Konya 1. Ulusal Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni ve Sergisi gerçekleştirilmiştir. 508 eserin katıldığı ve 17 Kasım 2006 tarihinde sonuçlanan yarışma sonucunda 7 eser ödüle, 42 eserde seçici kurul tarafından sergilenmeye değer görülmüştü. YAYIN TANITIMLARI Kojın Karatan ı M e ta fo r O la ra k M im a ri M etafor Olarak Mimari metis T Kojin KARATANİ "M etafor Olarak Mimar i", Kojin K a ratan i, Çev: Barış Y ıld ırım , M etis yay ., 2006, İstanbul, 216 sf. ariyerine Japonya’da bir edebiyat eleştirmeni olarak başlayan Kojin Karatani’ nin bu kitabını klasik disi­ plinlerden herhangi birine dahil etmek ol­ dukça zor. Temel kavramın “mimari irade “olduğu kitapta mimari ile birlikte iktisat, dilbilim ve felsefe de kendilerine yer bulu­ yor. Batı’nın düşünce geleneğine hayli uzak bir ülkeden bakan Karatani, Batı geleneğinin temelinde “ Platonun ‘oluş’ karşısında ‘yapma’yı -kararsızlığı ve belirsizliği bertaraf edecek bir ‘yapı oluşturma girişimini- öne çıkarışını” görüyor. Bu görüşten hareketle metafor olarak mimarinin çeşitli alanlardaki -felsefe, edebiyat, şehir planlamacılığı, dil­ bilim, kültürel antropoloji, siyasal iktisat, psikanaliz ve matematik- düşüncelerde nasıl yer bulduğunu geniş kapsamlı bir şekilde analiz ediyor. “Yapma”, “ Oluş”, “Öğretme ve Satma” adlı üç ana başlık altında iddiasını ortaya ko­ yan yazara göre mimari “yapanın kontrolünü aşan bir yapış ya da oluş olması anlamında kusursuz bir olay”. Hiçbir zaman sadece bir idea olarak tasarımın gerçekleşmesinden iba­ ret olmayan mimari kavramına getirdiği bu eleştiri ışığında kitap, günümüz dünyasına yönelik şu saptamayı yapıyor: “Bizimle aynı ortak kuralları paylaşmayan öteki ile, ötekilerle kurulabilecek muhtemel ilişkiler­ den bağımsız, tekbenci ya da saf bir tasarımın -dolayısıyla yapının ya da sis­ temin de- mümkün olmadığı söylenebilir.” YAYIN TANITIMLARI ■ Tasarım ve Suç Hal FOSTERİ r 9 ağdaş sanat kuramı ve eleştirisine politik bir ufuk getiren Princeton Üniversitesi sanat tarihi profesörü Hal Foster, “Tasarım, ve Suç” adlı kitabında son dönemde mimarlık ve tasarımın, sanat ile eleştirinin kültürel konumunda gerçekle­ şen değişimlere dair değerlendirmelerde bu­ lunuyor. Önsözünde temel amacının “günü­ müzde söz konusu olan eleştirel olanaklara işaret etmek, alternatiflerden yana olma yö­ nünde karşı konulmaz bir eğilimi güçlendir­ mek” olduğunu belirten yazar kitabını iki ana başlık altında şekillendiriyor. İlk bölümün başlığı “ Mimarlık ve Tasa­ rım ”. Yazar bu bölümde tasarım odağında pazarlama ve kültürün iç içe geçişini, tasarı­ mın gündelik hayata ne şekilde nüfuz ettiğini anlatıyor. Mimari eksende ise mimarlık dün­ yasının iki önemli ismi Frank Gehry ve Rem Koolhas ele alınıyor. Gehry’nin mimari uy­ gulamalarından bahsedilirken Koolhas’ın küresel kent dönüşümleriyle ilgili kuramsal çerçevesi inceleniyor Foster, “ Sanat ve Arşiv” ana başlığını ta­ Ç şıyan ikinci bölümde modern sanat ve mo­ dern müze kavramları arasındaki ilişkiyi ir­ deliyor. Devamında 19.yy’ da sanat tarihinin geçirdiği kavramsal evrim tartışılırken, ABD merkeze alınarak sanat eleştirisinin içine düştüğü durum gözler önüne seriliyor. Kita­ bın sonunda ise tüm bunlara rağmen modernizm ve postmodernizm sonrasında sanatın yaşamaya devam etmesini sağlayan faktörle­ ri sıralıyor. “Tasarım ve Suç” 1900’lü yılların başın­ dan bugünlere kadar tasarım, mimari, mo­ dern sanat kuramı, sanat tarihi, çağdaş müze­ cilik, sanat eleştirisinin hali pür melalini or­ taya döken incelemeleri ve tüm bu dönüşüme rağmen sanatın nasıl olup da devam ettiği yönünde ilginç tanımlar ve iddialar ortaya atıyor. "Tasarım ve Suç", Hal Foster, Çev: Elçin Gen, iletişim yay ., 2004, İstanbul, 198 sf. ŞİİR BALK O N Ç ocuk düşerse ölür çünkü balkon Ölümün cesur körfezidir evlerde Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların Anneler anneler elleri balkonların demirinde içim de ve evlerde balkon B ir tabut kadar yer tutar Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen Şezlongunuza uzanır ölü SEZAİ KARAKOÇ 1933'de Ergani'de doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Maliye Müfettişliği, Gelirler Genel Müdürlüğü Konrolorluğu görevlerinde bulundu. Görevi icabı Anadolu'yu gezdi ve birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı buldu. Mesleğinden ayrılıp bazı gazetelerde fıkra yazarlığı yaptı, yayıncılığa başladı. Behçet Necatigil'in deyişiyle "Karakoc, günümüz şiirinde, islami düşünceyi modern şiirdeki gerceküstücülükle kaynaştıran; mistisizmden, enbiya-evliya kıssalarindan yararlanan, çarpıcı, benzetme ve imgelerle, denenmemiş sentezlere ulaşan, bağımsız sayfalar açtı." (1977) Gelecek zamanlarda Ölüleri balkonlara gömecekler insan rahat etmeyecek Öldükten sonra da Şiir Kitapları: Bana sormayın böyle nereye Koşa koşa gidiyorum Alnından öpmeye gidiyorum E vleri balkonsuz yapan mimarların Aldığı Ödüller: Körfez (1959), şahdamar (1962), Hızır'la Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha'nın Kitabı (1968), Kıyamet Asisi (1968), Mağara ve Işık (düzyazı şiirler, 1969), Gül Muştusu (1969), Zamana Adanmış Sözler (1970), Ayinler (1977), Leyla ile Mecnun (1981), Ateş Dansı (1987). Sezai Karakoç 1968 Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası 1970 Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü 1982 Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü 1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü 1991 Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü 2006 Kültür ve Turizm Bakanlığı "Kültür ve Sanat Büyük Ödülü"