Bölüm 20 RESÜSİTASYON (YENİDEN CANLANDIRMA)

advertisement
Bölüm 20
RESÜSİTASYON (YENİDEN CANLANDIRMA)
M. J. Cowen
H. Ünlügenç
GİRİŞ
Tüm resüsitasyon girişimlerinin anahtar özelliği
normal doku beslenmesi ve oksijenlenmesini devam
ettirmek için dolaşan kan hacminin tamamlanmasını
hedefleyen erken tanı ve tedavidir.
Obstetrik kanamalarla ilişkili yüksek ölümlerin
çoğunun nedeni yeterli hacim resüsitasyonu
sağlamak için hipovolemi tanısının gecikmesi veya
tanının konamaması gibi basit bir nedendir. Sık
görülen problemler risk faktörlerin tanınmasındaki
eksiklik, kan kaybı derecesinin sıklıkla tahmin
edilememesi ve önemli personelin olaya iştirakinin
yeterince erken olmamasıdır. Bunlar halen İngiltere
ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde bile mevcut olan
problemlerdir1–3.
GENEL YAKLAŞIM
Tüm resüsitasyon stratejileri iki temel amaca hizmet
eder.
1) Anestezi ile veya anestezi uygulamadan
cerrahi girişimi de içeren, her ne gerekli ise
kanama kaynağının durdurularak hemostazın
sağlanması
2) Normal bir kan basıncı ve idrar çıkışı (30 ml/
saat erişkinlerde) (0,5 ml/kg/saat) sağlayacak
yeterli dolaşan kan hacminin oluşturulması.
Kilit personelin ve donanımın olaya iştirak etmesi
zaman alırken, erken tanıyı hızlı bir yanıtın
oluşturulması yaşamsal öneme sahiptir. Gereken
işlerin tek bir kişi tarafından yapılabilmesi veya tek bir
yerin bu amaçla kullanımı mümkün değildir. Uzman
doğum hekimleri, ebeler, anestezistler, hematologlar
ve kan merkezindeki laboratuar sorumluları anahtar
bireylerdir ve başlangıç safhasındaki bir iletişim
eksikliği veya iletişimsizlik değişen oranlarda kötü
sonuçlara neden olabileceğinden ilgili kişiler erken
dönemde uyarılmış olmalıdır.
En önemlisi ilk basamak venler hala görülebilirken
ve uçlardaki venler soluklaşmadan tercihen 14 gauge
(akım hızı 315 ml/dk.) veya 16 gauge (210 ml/dk.)
iki büyük kateter ile damar yolu açılmalıdır. Felaket
sonuçlarının tümünde yerleştirilen kateter sıklıkla
çok küçük ve düşük akım hızlıdır (20 gauge kateter ve
akım hızı=65 ml/dk.). Yine de kullanılacak kateterin
kalınlığı ve akım hızının önemi abartılmamalıdır.
Venlerin kaybolduğu durumlarda küçük bir damar
yolu hiçbir damar yolunun olmamasından iyidir.
Bir kateter ve sıvı infüzyonunun başlaması tedavinin
temel taşıdır. Gereken diğer aktivitelerin çoğu gerçek
tedavi önemine sahip olmayan monitorizasyon ve
laboratuar örneklerinin alınmasıdır. Acil ortamların
meşguliyetinde ven içine sıvı uygulaması gibi
tedaviler nedeniyle bu ikincil aktivitelerde şaşırmak
kolaydır ve grup liderinin iyi bir sonuç elde
edilebilmesi için görüşlerini hassasiyetle koruması
önemlidir.
İkinci en önemli basamak hemoglobin, hematokrit
ve trombosit sayımını içeren tam kan sayımı ile
pıhtılaşma testlerini içeren protrombin zamanı
(PT), aktive parsiyel tromboplastin zamanı (APTT)
ve fibrinojen düzeylerinin bazal değerlerinin
elde edilmesi için laboratuara kan örneklerinin
gönderilmesidir. Kan biyokimyası ve kan gazı
analizi asidoz düzeyi ve baz açığının ölçülmesi
için önemlidir. Hızlı değişikliklerin meydana
gelmesi nedeniyle hematolog ve kan transfüzyon
laboratuarları ile yakın iletişim içerisinde olmak
gerekir.
Gözlemler, monitorizasyonlar ve kayıtlar tercihen
bu işlem için görevlendirilmiş ebeler veya takımın
bir üyesi tarafından devamlı olarak korunmalıdır. İlk
bakışta mevcut durumun genel görüntüsünü vermesi
nedeniyle bunlar içerisinde en faydalı parametreler
TPR gözlem kartı üzerine özenle kaydedilen kalp
hızı, kan basıncı ve idrar miktarı değerleridir.
CVP’nin yararı şiddetli vakalarda sadece
monitorizasyon ve sıvı infüzyon ihtiyacını
belirlenmek değildir. Aynı zamanda uçlardaki
venlere ulaşılamayan ve kollaps gelişen olgularda
160
hızlı sıvı infüzyonu için tercihen çok lümenli boyun,
subklaviküler veya femoral venlerden bir damar
yolunun olması çok önemlidir. Birçok vakada doğum
odalarındaki personellerin çoğunun bu uygulamayı
güvenle yapabilecek yetenekte olmadığı göz önüne
alındığında bu girişimin ilk tercih olmamalıdır.
Arteriyel bir hattın yerleştirilmesi kan gazlarının,
asidozun ve baz açığının izlenmesi ve yoğun
bakım ortamında kan basıncının monitorizasyonu
için faydalıdır. Bununla birlikte özellikle şiddetli
vakalarda erken dönemlerde değil, ancak
ilerleyen dönemlerde faydalıdır. Tüm hastaların
kan transfüzyon ihtiyacı yoktur ve hangi sıvının
kullanılması gerektiği konusunda hipovoleminin
başlangıçtaki tedavide kristaloit veya kolloit
solüsyonlarla düzeltilmesi kan transfüzyonun risk
ve tehlikelerini ortadan kaldırır.
Birçok hastaya hızlı infüzyon gerekecektir. Hızlı
infüzyon pompası ve/veya basınç infüzyon torbaları
ve tercihen bu işle ilgili takım elemanını içeren
doğru ekip ve donanımın hazır bulundurulması
gerekmektedir. Sıvıların soğuk ve hızlı infüzyonu
hipotermi, yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu
ve pıhtılaşma yetersizliğine neden olduğundan tüm
sıvıların ısıtılarak verilmesi önemlidir.
HİPOVOLEMİNİN TANINMASI
Dolaşan kan hacminin kaybı oligüri, taşikardi ve
hipotansiyon belirtilerine neden olur. Doğum sonu
kanamanın en tehlikeli özelliği geç dönemlere
kadar kan basıncında çok küçük düşüşlerin
görülebileceğidir. Bu da hastaların genç ve sağlıklı
olmaları, kanamanın aniden ortaya çıkması ve
dolaşım yetmezliğinin geç dönemlerine kadar
dolaşım sisteminin ayakta kalabilmesi nedeniyledir.
Tablo 1 obstetrik kanama derecesini değerlendirmek
için faydalı bir sınıflama şeması göstermektedir.
Şiddetli şok durumunda kan hacminin % 30-40’ı
kaybedilmiş ise kan transfüzyonu gerekirken %
40’ından fazlası kaybedilmiş ise durum hayatı tehdit
eder derecededir4.
tedavisi kristaloid (örn: normal salin, ringer laktat)
veya kolloidler (jelatinler, nişasta türevleri) ile
yapılmalıdır.
Kan transfüzyonuna ne zaman başlanması gerektiği
konusunda mutlak fikir birliği yoktur. Fakat
klinikteki ortak görüş ise devam eden bir kanamada
2 litre kristaloid ve 1 litre kolloit infüzyonuna karşın
kardiyovasküler sistemin kararlı hale gelememesi
durumunda kan transfüzyonu uygulanabilir.
Eğer kaybedilen kan hacmi % 40’ın üzerinde ise
kan değişen oranlarda gerekecektir. Kaybedilen
kan hacmi 70 kg’lık bir erişkinde yaklaşık 2,5 litre
kadardır. Daha gerçek parametre hızlı I-stat analizörü
ile hemen her zaman değerlendirilebilen hemoglobin
ve hematokritteki düşmenin ölçülmesidir. Uzun
süredir devam eden geleneksel pratik yaklaşımda
hemoglobinin 10 gr/dl düzeyinde tutulması
fikri vericinin kan ürünlerinden enfeksiyon riski
nedeniyle zaman içerisinde değişmiş ve ihtiyacın
yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır5–7. Son
çalışmalar sağlıklı hastaların 7 gr/dl gibi düşük
değerlerde sorun yaşamayacağını göstermektedir8.
Oksijen sunumu hasta normovolemik olabildiği
sürece korunur. Daha yakın dönemde Amerikan
Anesteziyolojistler Derneği, kan ürünleri tedavisi
konusunda hemoglobin düzeyinin 10 gr/dl’nin
üzerinde transfüzyonun nadiren gerekli olduğunu,
ancak 6 gr/dl’nin altında hemen her zaman gerekli
olduğu sonucuna varmışlardır9. Bu yüzden çoğu
doğum sonu kanaması olan hastada hemoglobin
düzeyi 7 gr/dl’nin10 altına düşmeden transfüzyona
başlanmaması gerektiği, ancak acil durumda
gerçek zamanı değerlendirmenin zor olabileceği
bildirilmiştir.
Transfüzyon pratiği standartlarında yayınlandığı
gibi acil durumlarda bu verilerin hatırlanmasının
zor olması nedeniyle kabul edilmiş hareket planının
sancı ve doğum odalarına asılması faydalıdır11–13.
Örnek olarak Tablo 2 yazarların hastanelerinde
kullanılan son pratik örnektir (ulusal standartlar14
ile bölgesel yeniliklerden15 alınan örnek).
KAN ÜRÜNLERİ İÇİN EK UYGULAMALAR
TRANSFÜZYON UYGULAMALARI
Ek tartışma Bölüm 25’de verilmiştir.
Kan transfüzyonu risksiz değildir ve gerçekten
ihtiyacı olanlara kısıtlanması doğaldır. İnfeksiyon
hastalıkları ve kan uygunsuzluğuna bağlı reaksiyonlar
gibi bilinen risklerinden dolayı hipovoleminin ilk
Kırmızı hücreler (Eritrositler)
Acilen kan gerekirse O grubu Rh (-) kan, uygunluk
testleri yapılmadan verilebilir. Fakat tercihen 5–10
161
Tablo 1: Obstetrik kanamanın değerlendirilmesinde sınıflama şeması
Şokun şiddeti
Bulgular
Yok
Yok
Hafif
Taşikardi (> 100 atım/dk)
Hafif hipotansiyon
Periferik vazokonstrüksiyon
Orta
Taşikardi (100–120 atım/dk)
Hipotansiyon
(sistolik kan basıncı 80–100 mm Hg)
Huzursuzluk
Oligüri
% Kan kaybı
< % 15–20
% 20–25
% 25–35
Taşikardi (> 120 atım/dk)
Hipotansiyon
Şiddetli
(sistolik kan basıncı < 60 mm Hg)
> % 35
Değişen şuur
Anüri
Gonik B’den.Intensive care monitoring of the critically ill patient. In Creasy RK, Resnik R, eds.
Maternal-Fetal Medicine, 3rd edn. Philadelphia: WB Saunders, 1994: 865–90.
dakikada kan grubu belirlenerek ya da uygun
vakalarda 20–30 dakikada tam uygunluk testi
yapılarak kan transfüzyonu yapmaktır. Genellikle
bir ünite eritrosit süspansiyonu hemoglobini 70
kg’lık bir bayanda yaklaşık 1,5 gr/dl ve hematokriti
yaklaşık % 5 yükseltir. Bununla birlikte aktif
kanama durumunda hemoglobin düzeyini yaklaşık
10 gr/dl seviyesinde tutacak şekilde konservatif kan
transfüzyonu uygulanmalıdır.
Trombositler
Trombositler yalnızca trombosit sayısının azalması
ile ilgili kanamaları önlemede veya trombosit
fonksiyonlarının anormal olduğu durumlarda depolama
ve kısa ömürleri nedeniyle kullanılmalıdır16.
Taze donmuş plazma (TDP)
TDP tüm pıhtılaşma faktörlerinin mevcudiyetini
sağlar. TDP’nın tek açık endikasyonu pıhtılaşma
bozukluğunda, pıhtılaşma faktörlerinin yerine
konmasıdır17. TDP devam eden kanama durumunda
PT ve APTT’nin kontrole göre 1,5’un üzerinde
olduğu durumlarda verilmelidir. Bununla birlikte
şiddetli kanama durumunda TDP pıhtılaşma
sonuçları elde edilmeden de verilebilir. Gereken doz
12–15 ml/kg veya erişkin bir birey için 4 ünite kadar
olup, amaç PT ve APTT’yi 1,5 kontrol değerin altına
indirmektir.
TDP kullanıma hazır hale gelmesinde erime için
20 dakikaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle olası ihtiyaç
durumunun erken kullanılması yararlıdır.
Kriyopresipitat
Fibrinojen düzeyinin 0,5’den düşük olduğu ve
tüketim koagülopatisi delillerinin bulunduğu
olgularda fibrinojen ve faktör VIII içeren
kriyopresipitat kullanılması uygundur. Normal doz
10 ünitedir. TDP’de olduğu gibi kullanıma hazır hale
gelmesinde erime için 20 dakikaya ihtiyaç vardır.
Amaç fibrinojen düzeyini 1,0 gr/l’ye çıkarmaktır.
Pıhtılaşma bozukluğu
Obstetrik bir hastada pıhtılaşma bozukluğu hızla
gelişir. Gerçek tanıyı koymak için doğrulayıcı
laboratuar testleri gereklidir. Fakat doğum sonu
kanama varsa ufak damarlardan olan kanama18,
19
tanı için iyi bir klinik göstergedir. Devam
eden kanamada pıhtı oluşmaması, pıhtılaşma
bozukluğunu düşündürür. Pıhtılaşma faktörleri
normalin % 30’undan fazla olması kanamanın
durması için genellikle yeterlidir. Eğer pıhtılaşma
faktörleri normalin % 30’undan fazla ve PT, APTT
değerleri kontrol değerin 1,5 katından düşük
ise düşük koagülasyon düzeylerinin kanamadan
sorumlu olması olası değildir18,19.
Yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu
Yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu, pıhtılaşma
faktörleri ve trombositlerin hızla tüketildiği
162
pıhtılaşma bozukluklarının en ölümcül formunu
yansıtır. Özellikle ablasyo plasenta ve amniyos
sıvı embolisi ile ilişkili hastalarda yaygın damar içi
pıhtılaşma bozukluğu dramatik bir biçimde gelişebilir.
Şok, asidoz ve hipotermi ile birlikte görülen şiddetli
kanamalardan sonra da aniden gelişebilir. Hipotermi
riski nedeniyle mümkünse verilen tüm sıvıların
ısıtılması gerektiği vurgulanmaktadır. Yaygın
damar içi pıhtılaşma bozukluğu yüksek risk taşır
ve bir kez geliştiğinde geriye döndürülmesi güçtür.
Uzun süre hipovolemisi olan hastalar risklidir. Tanı
trombositlerin, fibrinojenin, PT ve APTT’nin sık
olarak tetkikine bağlıdır. Tedavi erken dönemde
trombosit, TDP ve kriyopresipitat uygulamasından
ibarettir.
Kan transfüzyonu komplikasyonları
Transfüzyon riskleri hakkında bilgilerin artması ile
son yıllarda kan ve kan ürünü kullanımı azalmaktadır.
Komplikasyonlar uyumsuzluk, saklama problemleri
veya enfeksiyon geçişleri nedeniyle görülebilir.
Transfüzyon ile ilgili en sık ölümcül komplikasyon
hemolitik reaksiyona da neden olabilen
uyumsuzluktur22. Bu tür ölümlerin çoğu tüm kan
ürünlerinin grup açısından uygunluk kontrolü
nedeniyledir ve tamamen önüne geçilebilir.
Depolama problemleri hiperpotasemiyi içerir.
Özellikle asidoz ve hipotermisi olan hastalarda,
hızlı ve tekrarlayan kan transfüzyonları, depolanmış
kanda potasyum yüksek olduğu için, hiperpotasemiye
neden olur. Benzer olarak kan ısıtıcısı kullanılmazsa,
büyük hacimlerde transfüzyon sonrası da hipotermi
meydana gelebilir.
HIV, hepatit B ve C ve sitomegalovirüs (CMV)
gibi enfeksiyonların geçmesi en çok korkulan
komplikasyonlardır. Tahmin edilen HIV enfeksiyon
geçiş riski 1/200.000 ile 2.000.000 arasındadır23.
Artan tarama testlerine karşın halen görülen en
sık enfeksiyon viral hepatittir. Son zamanlarda
risk 103.000 kan transfüzyonunda 1’dir. CMV
asemptomatik bağışçılarda lökosit içerisinde
taşınır. CMV-negatif kan kullanarak veya filtre ile
nötrofilleri uzaklaştırarak CMV’den korunmak
mümkündür.
Transfüzyonun alternatifleri
Halen otolog kan transfüzyonlarına üç alternatif
yöntem vardır: Ameliyat veya doğum öncesi
bağış, ameliyat sırasında hücre toplanması ve
hemodilüsyon. Bu yöntemler beklenmeyen doğum
sonu kanamalarda nadiren uygulanabilir, fakat
yine de özellikle Yahova şahidi inancı olan
hastalarda göz önünde bulundurmaya değer.
Doğum öncesi bağış yüksek riskli hastalarda ve
nadir kan grubu olanlarda kullanılabilir. Fakat
bağıştan önce hemoglobin 11 gr/l veya hematokrit
% 33’den düşük olmamalıdır25–27. Bununla birlikte
birçok gebe hasta nadiren bir üniteden fazla bağışta
bulunabilir ve çoğu hasta doğum sonu kanamadan
sonra birden fazla kan transfüzyonuna ihtiyacı olur.
Dolayısıyla çoğu hasta homolog kan transfüzyonuna
ihtiyaç duyar. Bunun da ötesinde bu hastaların
ne kana ihtiyacı olduğunun tahmin edilmesi
güçtür. Dolayısıyla yüksek riskli hastalarda kan
transfüzyon ihtiyacını azaltmak hesaplı olmasına
karşın başlangıçta kan kaybı tahminde güçlük
yaratması nedeniyle doğum öncesi kan toplamak
yararlı değildir27.
Ameliyat sırasında kan toplama, operasyon
sırasında kaybedilen kanın toplanarak hastaya
tekrar verilmesini sağlayan bir tekniktir28. Ancak
buradaki endişe toplanan kan ile birlikte amniyotik
sıvı ve bebeğe ait atıkların yıkama ile yeterince
uzaklaştırılamaması ve hastaya yeniden verilmesi
sonucunda ortaya çıkacak olan ve anafilaksiye neden
olan amniyotik sıvı embolisidir. Bu yol kan toplama
kan bankası kaynaklarının sınırlı olduğu şiddetli
kanama vakalarında uygun olabilir ve Yahova
şahitlerinde yararlı olabilir (ameliyat sırasında
kan toplanmasına ilişkin tartışma için Bölüm 15’e
bakınız).
Her ne kadar şiddetli doğum sonu kanamada
hemodilüsyon tekniği hakkında yeterli deneyim
olmasa da bu teknikte 500–1.000 ml kan alınarak
daha sonra tekrar aynı hastaya verilebilir.
ANESTEZİ UYGULAMALARI
Doğum sonu dönemde acil cerrahi ve anestezi
için en sık neden doğum sonu kanamadır. Temel
nedenler bu kitabın diğer bölümlerinde tartışılan
uterus atonisi, travma, plasentanın tam çıkmaması
ve uterus inversiyonu gibi sebeplerdir. Bunların
büyük bir bölümünde kanamayı durdurmak için
anestezi gerekecektir.
Anestetik seçimi mevcut klinik duruma, kaybedilen
kan miktarına ve klinik durumun ne kadar acil
163
Tablo 2: Akut şiddetli kan kaybı: standartları içeren bir şablon
Derhal yapılmalı
Anahtar noktalar
Kanamayı durdurmak
Erken cerrahi veya obstetrik girişim
Üst gastrointestinal kanal işlemleri
Girişimsel radyoloji
Kilit personelin haberdar edilmesi
En uygun cerrahi ekip
Görevli anestezist
Kan merkezi
Dolaşan kan hacmini tamamlayınız.
Ana damar veya kardiyak
yaralanma olan hastalarda cerrahi
ekip ile tartıştıktan sonra hacim
tamamlamanın kısıtlanması
gerekebilir
Geniş lümenli bir kateter yerleştiriniz.
Yeterli hacimlerde kristaloit/kan veriniz.
Amaç normal kan basıncını idame
ettirmek ve idrar atımının erişkinde > 30
ml/saat veya > 0,5 ml/kg/saat tutmak.
Diğer gözlemler
Kan kaybı sıklıkla tahmin edilemez.
Travma hastalarının resüsitasyonu ve
kan transfüzyonu için kılavuz kitabına
bakınız.
Hemodinamik olarak kararlı değil ise
CVP’yi ölçünüz.
Kolloit infüzyonu sonuçları
etkileyebileceğinden en erken dönemde
alınız.
Yanlış tanımlama en sık transfüzyon
riskidir.
Tam kan sayımı ve koagülasyon
sonuçları elde edilmeden önce TDP ve
trombosit vermek gerekebilir.
Laboratuar testleri gereksinimi
Tam kan sayımı, PT, APTT, fibrinojen:
kan bankası örneği, biyokimya profili,
kan gazları
Tam kan sayımı, PT, APTT, fibrinojenin
her 4 saatte bir tekrarı veya 1/3 kan
hacmi yenilendiğinde ya da TDP
infüzyonundan sonra
Uygun eritrosit süspansiyonunu
isteyiniz.
Eritrositler süspansiyonları artık
lökosit içermez. Her bir torbada
bulunan hacim 190–360 ml arasındaki
oranlardadır.
Acilen kan gerektiğinde: O grubu Rh (-)
kan stoklardan kullanınız.
Eğer kan 5–10 dk içerisinde
gerekiyorsa: kan stoklarındaki O Rh
(-) kanı korumak için grup spesifik kan
transfüzyonu yapılabilir.
Eğer kan 30 dk ve üzerinde bir sürede
gerekiyorsa: tam grup uygunluluğu
yapılmış kan veriniz.
Kan transfüzyon laboratuarı veya
icapçı hematolog ile temas kurun ve
ilgili detayları hazırlayın.
Acil stoktaki kanı kullanmadan önce
grup veya grup uygunluluğu için kan
örneği alın.
Eğer büyük hacimlerde kan verilecekse
ısıtıcı gerekir.
Trombosit kullanmayı düşününüz.
Devam eden kanamada 2 litrenin
üzerinde kan kaybı mevcut iken
beklenen trombosit sayısının <50 X
109/l olması
Doz: Yenidoğanlarda ve küçük
çocuklarda 10 ml/kg iken diğer
durumlarda erişkinde tedavi edici doz
olan 1 torba kullanılır
Hedeflenen trombosit sayısı: Multipl
veya santral sinir sistemi travmalarında
> 100 X 109 l iken diğer durumlarda >
50 X 109/l.
Ölçülmüş olmasına karşın klinik
durum devam eden aşırı kanamayı
gösteriyorsa trombosit kullanmayı
düşününüz.
TDP kullanmayı düşününüz.
Devam eden kanamada 2 litrenin
üzerinde kan kaybı mevcut iken
beklenen koagülasyon faktör eksikliği
Amaç PT ve APTT’yi 1,5 kontrol
değerin altına indirmektir.
Erime için 20 dk’ya izin ver.
Doz: 12–15 ml/kg=1 litre veya 4 ünite.
PT/APTT > 1,5 X ortalama kontrol
artmış cerrahi kanama ile ilişkilidir.
Laboratuar testler elde edilmeden TDP
kullanmak gerekebilir. TDP’den önce
PT, APTT ve fibrinojen için örnek
alınız.
Kriyopresipitat kullanmayı
düşününüz.
Fibrinojen ve faktör VIII’i yerine
koymak için:
Fibrinojen için amaç >1 gr/l
Erime için 20 dk’ya izin ver
Doz: 10 torba veya çocukta 1 torba/10
kg.
0,5’den küçük fibrinojen düzeyi ufak
damarlardan kanama ile güçlü bir
şekilde ilişkilidir.
Yaygın damar içi pıhtılaşma
bozukluğundan şüphelenin.
Eğer mümkün ise altta yatan nedeni
tedavi edin.
Şok, hipotermi, asidoz yaygın damar
içi pıhtılaşmanın riskleridir.
Yaygın damar içi pıhtılaşma
bozukluğunda ölüm riski yüksektir.
164
olduğuna göre değişir. Hipovolemi ile birlikte olan
doğum sonu kanamalarda sıklıkla genel anestezi
tercih edilir. Rejiyonel blok uygulamasında problem,
klinik olarak belirgin hale gelmemiş hipovoleminin
mevcut hipotansiyonu daha da derinleştirerek annede
ölüm ya da ciddi hastalık riskini artırabilmesidir.
Bununla birlikte eğer hastaya önceden rejiyonel bir
blok uygulanmışsa (spinal veya epidural) ve dolaşım
sistemi kontrol altında ise rejiyonel teknik ile devam
edilebilir. Eğer hemodinamik bozukluk gelişirse
genel anesteziye geçme endikasyonu doğar.
Anestezinin güvenli uygulanabilmesi için yaşamsal
öneme sahip unsurlar deneyim sahibi uzman
bir anestezist ve yardımcı personel, önceden
yerleştirilmiş geniş lümenli iki kateter, hemoglobin
ve hematokrit değerleri, hızlı infüzyon cihazları ve
sıvı ısıtma sistemleridir. Ayrıca kristaloit ve kolloit
sıvıların hızlı infüzyonu için pompa, kan ve TDP
başta olmak üzere diğer kan ürünleri ve son olarak
da CVP ve arteriyel basıncı izlemek için donanımlar
da hazır olmalıdır.
Uygun bir anestetik teknik preoksijenasyonu
takiben ya azaltılmış dozlarda tiyopenton (örn. 4
mk/kg) veya ketamin (1 mg/kg) ya da etomidat (0,2
mg/kg) ile indüksiyonu sonrasında süksametonyum
uygulamasını takiben krikoid bası ile hızlı bir
indüksiyon şeklinde olmalıdır. Anestezinin idamesi
için kas gevşeticiler (örn. rokuronyum 0,6 mg/kg)
nitröz oksit, oksijen ve uyanıklığı ortadan kaldırmak
için düşük konsantrasyonlarda volatil anestetik (örn.
izofluran) veya fentanil, alfentanil veya remifentanil
gibi opiyoidler ile kombine kullanımı önerilebilir.
Örneğin uterus inversiyonu gibi yoğun kas
gevşekliği gereken bazı özel durumlar için ek volatil
anestetikler faydalı olabilir. Eş etkin dozlarda tüm
halojenli volatil anestetikler benzer düzeylerde
uterus gevşemesine neden olur31,32. Diğer alternatif
intravenöz verilen nitrogliserindir33,34.
Şekil 1: Erişkin temel yaşam desteği (Birleşik Krallık Resüsitasyon Konseyi)
165
Kardiyak Arest
Eğer uygunsa kalp üzerine darbe
Eğer uygunsa TYD algoritması
Defibrilatör ya da monitöre bağla
Ritmi değerlendir
Nabzı kontrol et +/VF/VT var
Eğer gerekiyorsa
3 kez defibrile et
1 dakika boyunca KPR
VF/VT yok
KPR sırasında düzeltilebilir
nedenleri gider.
Yanıt yok ise:
• Elektrotları ve defibrilatör
kaşığın pozisyonunu kontrol et
ve yapıştır.
• Teşebbüs/doğrulama:
Havayolu, O2 ve damar yolu
• 3 dakikada bir epinefrin ver.
• Amiadaron, atropin, pace ve
tamponları düşünün.
3 dakika KPR*
*Defibrilasyondan hemen
sonra 1 dakika
Potansiyel düzeltilebilir nedenler:
• Hipoksemi
• Hiper/hipokalemi, metabolik bozukluklar
• Hipotermi
• Tansiyon pnömotoraks
• Tamponad
• Toksik/terapötik bozukluklar
• Tromboembolik ve mekanik bozukluklar
Şekil 2: Erişkinde kardiyak arest tedavisinde ileri yaşam desteği algoritması (Birleşik Krallık Resüsitasyon
Konseyi). VF: ventriküler fibrilasyon, VT: ventriküler taşikardi, KPR: kardiyopulmoner resüsitasyon, ETT:
endotrakeal tüp.
166
KARDİYOPULMONER RESÜSİTASYON
Doğum sonu kanama sonrası şiddetli hipovolemisi
olan bir hastada kardiyak arest gelişmesi durumunda
prognoz hipoksemi ve hızlı gelişen asidoz nedeniyle
kötüdür. Yine de hastaların çoğu gençtir ve daha
öncesinde sağlıklıdır. Bu nedenle resüsitasyona geç
kalmadan müdahale edilmelidir. Kardiyak arest ani
bilinç kaybı, büyük damarlarda nabız ve solunum
kaybı ile birliktedir. Başarı şansını artırmak için
hızla müdahale gerekir ve üç aşamada geleneksel
önerilerin (Şekil 1 ve 2’deki Birleşik Krallık
Resüsitasyon Kılavuzları) yanında fikir birliğine
varılmış kardiyak arest işlemlerini takip etmek
gerekir.
1) Temel yaşam desteği (TYD): ABC sistemi.
Bu hava yolu kontrolü, solunum desteği ve
dolaşım desteğinden ibarettir.
2) İleri yaşam desteği (İYD): Bu entübasyon
ve ventilasyon, sıklıkla epinefrin (adrenalin)
ile sağlanan devamlı dolaşım desteği,
defibrilasyon ve EKG monitorizasyonu,
ilaçlar ve sıvılar ve kompleks aritmilerin
tedavisini içerir.
3) Uzamış yaşam desteği (UYD): Tüm yoğun
bakım işlemlerini kapsar.
Üç nokta yaşamsal öneme sahiptir.
1.
Palpe edilen ana nabızlar yok ise eksternal kalp
masajı vakit geçirilmeden başlanmalıdır.
2.
3 dakikada 1 mg verilen adrenalin sıklıkla
gerekli olacaktır.
3.
Arest esas olarak hipovolemi nedeniyleyse
başarı şansını artırmak için kardiyopulmoner
resüsitasyon süresince dolaşan kan hacmini
yerine koyulmalıdır.
Kaynaklar
1.
Rochat RW, Koonin LM, Atrash HK, et
al. Maternal mortality in the United States: report
from the maternal mortality collaborative. Obstet
Gynecol 1988;72:91
2.
Li XF, Fortney JA, Kotelchuck M, Glover
LH. The postpartum period: the key to maternal
mortality. Int J Gynaecol Obstet 1996;54:1–10
3.
Why Mothers Die 2000–2002. Confidential Enquiries into Maternal Deaths in the United
Kingdom. London: Department of Health, HMSO,
2004
4.
American College of Surgeons. Advanced
Trauma Life Support Course Manual. Chicago:
American College of Surgeons, 1997:103–12
5.
Combs CA, Murphy EL, Laros RK. Costbenefit analysis of autologous blood donation in
obstetrics. Obstet Gynecol 1992;80:621–5
6.
Camann WR, Datta S. Red cell use during
cesarean delivery. Transfusion 1991;31:12–15
7.
Consensus Conference. The impact of
routine HLTV-III antibody testing of blood and
plasma donors on public health. JAMA 1986;256:
1178–80
8.
Consensus Conference. Perioperative red
blood cell transfusion. JAMA 1988;260:2700–3
9.
American Society of Anaesthesiologists
Task Force. Practice Guidelines for Blood Component Therapy. Anesthesiology 1996;84: 732–47
10.
Chestnut DH, ed. Antepartum and postpartum hemorrhage. In Obstetric Anesthesia: Principles and Practice. Amsterdam: Elsevier Mosby,
2004: 676–7
11.
British Committee for Standards in Haematology. Guidelines for transfusion for massive
blood loss. Clin Lab Haematol 1988;10:265–73
12.
British Committee for Standards in Haematology. Guidelines for the use of fresh frozen
plasma. Transfus Med 1992;2:57–63
13.
British Committee for Standards in
Haematology. Guidelines for platelet transfusions.
Transfus Med 1992;2:311–18
14.
Stainsby D, MacLennan S, Hamilton PJ.
Management of massive blood loss: a template
guideline. Br J Anaesth 2000;85:487–91
15.
Milton Keynes General NHS Trust. Acute
massive blood loss – a template guideline. 2002:1–
10
16.
Consensus Conference. Platelet transfusion therapy. JAMA 1987;257:1777–80
17.
Transfusion alert: Indications for the
use of red blood cells, platelets, and fresh frozen
plasma. US Department of Health and Human
Services, Public Health Service, National Institutes
of Health, 1989
18.
Ciaverella D, Reed RL, Counts RB, et
al. Clotting factor levels and the risk of diffuse
microvascular bleeding in the massively transfused
167
patient. Br J Haematol 1987;67:365–8
19.
Murray DJ, Olson J, Strauss R, et al.
Coagulation changes during packed red cell
replacement of major blood loss. Anesthesiology
1988;69:839–45
20.
Consensus Conference. Fresh-frozen plasma: indications and risks. JAMA 1985;253;551–3
21.
Aggeler PM. Physiological basis for transfusion therapy in hemorrhagic disorders: a critical
review. Transfusion 1961;1:71–85
22.
Honig CL, Bove JR. Transfusion associated fatalities: Review of Bureau of Biologics report.
Transfusion 1980;20:653–6
23.
Goodnough LT, Brecher ME, Kanter MH,
AuBuchon JP. Transfusion medicine. 1. Blood
transfusion. N Engl J Med 1999;350:438–47
24.
Pamphilon DH, Rider JH, Barbara JA,
Williamson LM. Prevention of transfusion-transmitted cytomegalovirus infection. Transfus Med
1999;9: 115–23
25.
Droste S, Sorensen T, Price T, et al. Maternal and fetal hemodynamic effects of autologous
blood donation during pregnancy. Am J Obstet
Gynecol 1992;167:89–93
26.
Kruskall MS, Leonard S, Klapholz H.
Autologous blood donation during pregnancy:
analysis of safety and blood use. Obstet Gynecol
1987;70:938–40
27.
Andres RL, Piacquadio KM, Resnick R. A
reappraisal of the need for autologous blood donation in the obstetric patient. Am J Obstet Gynecol
1990;163:1551–3
28.
Williamson KR, Taswell HF. Intraoperative blood salvage. A review. Transfusion 1991;31:
662–75
29.
Estella NM, Berry DL, Baker BW, et
al. Normovolemic hemodilution before cesarean
hysterectomy for placenta percreta. Obstet Gynecol
1997;90:669–70
30.
Grange CS, Douglas MJ, Adams TJ,
Wadsworth LD. The use of acute hemodilution
in parturients undergoing cesarean section. Am J
Obstet Gynecol 1998;178:156–60
31.
Munson ES, Embro WJ. Enflurane, isoflurane, and halothane and isolated human uterine
muscle. Anesthesiology 1977;46:11–14
32.
Turner RJ, Lambros M, Keyway L, Gatt
SP. The in-vitro effects of sevoflurane and desflurane on the contractility of pregnant human uterine
muscle. Int J Obstet Anesth 2002;11:246–51
33.
Altabef KM, Spencer JT, Zinberg S.
Intravenous nitroglycerin for uterine relaxation
of an inverted uterus. Am J Obstet Gynecol
1992;166:1237–8
34.
Bayhi DA, Sherwood CDA, Campbell
CE. Intravenous nitroglycerin for uterine inversion.
J Clin Anesth 1992;4:487–8
168
Download