gümrük birliği teorisi ve gümrük birliğinin türkiye

advertisement
T.C
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
ULUSLARARASI İKTİSAT BİLİM DALI
GÜMRÜK BİRLİĞİ TEORİSİ VE
GÜMRÜK BİRLİĞİNİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE
ETKİLERİ
Yüksek Lisans Tezi
KAĞAN BAHÇEKAPILI
İSTANBUL, 2006
T.C
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
ULUSLARARASI İKTİSAT BİLİM DALI
GÜMRÜK BİRLİĞİ TEORİSİ VE
GÜMRÜK BİRLİĞİNİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE
ETKİLERİ
Yüksek Lisans Tezi
KAĞAN BAHÇEKAPILI
Danışman: PROF.DR. OSMAN KÜÇÜKAHMETOĞLU
İSTANBUL, 2006
2
ÖNSÖZ
Dünya 21. yüzyıla girerken, küreselleşme ve bölgeselleşme hareketleri
20.yüzyıla göre hız kazanmıştır. Mal ve sermaye piyasalarındaki serbestleşme, varolan
ve yeni kurulan iktisadi entegrasyonlar uluslararası ekonomik ilişkileri yeni bir boyuta
taşımıştır. Bu süreçte, Türkiye’de 40 yılı aşkın bir süredir üyesi olmak istediği Avrupa
Birliği ile tam üyeliğin bir aşaması olan gümrük birliği anlaşmasını 1995 yılında
imzalamıştır. Ve 1 ocak 1996 yılı itibariyle anlaşma yürürlüğe girmiştir. Geçen on yıl
içerisinde Türkiye’nin gümrük birliğinden sağladığı kazançları olduğu kadar
kayıplarıda olmuştur. Bu çalışma ile gümrük birliğinin Türkiye ekonomisi üzerine
etkileri anlatılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmayı sonuçlandırmamda görüşleriyle katkıda
bulunan hocalarıma, desteklerini esirgemeyen babam Kani ve eşim Dilek’e çok teşekkür
eder, çalışmanın tüm ilgililere yararlı olmasını dilerim.
İstanbul, 2006
Kağan BAHÇEKAPILI
3
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
TABLO LİSTESİ………………………………………………………………… III
KISALTMALAR……………………………………………………………
IV
GİRİŞ…………………………………………………………………………………
1
1. EKONOMİK ENTEGRASYON TEORİSİ TANIMI VE AŞAMALARI
1.1 Ekonomik Entegrasyonun Tanımı …………………………………………. 2
1.2 Ekonomik Entegrasyonu Oluşturma Amaçları ve Aşamaları………………. 3
1.2.1 Ekonomik Entegrasyonun Amaçları………………………………… 3
1.2.1.1 Gelişmiş Ülkelerin Ekonomik Entegrasyonu……………..... 3
1.2.1.2 Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomik Entegrasyonu……… 4
1.2.1.3 Gelişmekte Olan Ülkelerin Gelişmiş Ülkelerle Ekonomik
Entegrasyonu……………………………………………………………… 5
1.2.1.3.1 Nafta ve Meksika Ekonomisi….……………………….. 6
1.2.2 Ekonomik Entegrasyonun Aşamaları……………………………….. 8
1.2.2.1 Serbest Ticaret Bölgesi…………………………………….. 9
1.2.2.2 Gümrük Birliği……………………………………………..10
1.2.2.3 Ortak Pazar…………………………………………………12
1.2.2.4 Parasal Birlik………………………………………………12
1.2.2.5 EkonomikBirlik……………………………………………13
1.2.2.6 Tam Ekonomik Birlik…………………………………….. 14
2. GÜMRÜK BİRLİĞİ TEORİSİ
2.1 Gümrük Birliği Teorisinin Açıklaması..……………………………
16
2.2 Gümrük Birliği’nin EkonomikEtkileri……………………………….
18
2.2.1 Gümrük Birliği’nin StatikEtkileri………………………………… 19
2.2.1.1 Üretim Etkisi………………………………………….
20
2.2.1.1.1 TicaretYaratıcıEtki…………………………
20
2.2.1.1.2 Ticaret Saptırıcı Etki………………………...
21
2.2.1.2 Tüketim Etkisi………………………………...
22
2.2.1.3 Ölçek Ekonomileri Etkisi…………………………….. 23
2.2.1.4 Dış Ticaret Hadleri’ne Etkisi………………………
24
2.2.1.5 Endüstri İçi Ticaret …………………………………
27
2.2.2 Gümrük Birliği’nin Dinamik Etkileri…………………………
29
2.2.2.1 Rekabet Artışı Etkisi…………………………………. 30
2.2.2.2 Teknolojik Gelişme Etkisi…………………………… 30
2.2.2.3 Yatırım Etkisi………………………………………… 31
2.2.2.4 Kutuplaşma Etkisi …………………………………… 32
4
2.3 Gümrük Birliği’nin Başarı Koşulları ………………………………..
33
3. GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ
3.1 Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri…………..
37
3.1.1 Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Statik Etkilerinin
Değerlendirilmesi…………………………………………………………… 38
3.1.1.1 Ticaret Yaratıcı Etki……………………………………. 38
3.1.1.2 Ticaret Saptırıcı Etki…………………………………
41
3.1.1.3 Tüketim Etkisi………………………………………
45
3.1.1.4 Ölçek Ekonomileri Etkisi…………………………..
48
3.1.1.5 Dış Ticaret Hadlerine Etkisi………………………
49
3.1.1.6 Statik Etkilerin Değerlendirilmesi..………….
56
3.1.2 Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Dinamik
Etkilerinin Değerlendirilmesi…………………………………………….57
3.1.2.1 Rekabet Etkisi………………………………………………
57
3.1.2.2 Teknolojik Gelişmeye Etkisi………………………..
60
3.1.2.3 Yatırımları Özendirme ve Sermaye Etkisi………….
61
3.1.2.4 Dinamik Etkilerin Değerlendirilmesi………………
63
4. SONUÇ………………………………………………………………………..
64
KAYNAKÇA…………………………………………………………………….
71
5
TABLO LİSTESİ
Sayfa No.
Tablo 1 : Dış Ticaret Göstergeleri (1990-2005) Milyon $ ….........................
38
Tablo 2 : AB-Türkiye Dış Ticaret Göstergeleri (1995-2005) Milyon $...........
40
Tablo 3 : İhracatın Ülke Grupları Ve Ülkelere Göre Ayrıntılı
Dağılımı (1995-2005) Milyon $ ………………………………………………
43
Tablo 4 : İthalatın Ülke Grupları Ve Ülkelere Göre Ayrıntılı
Dağılımı (1996-2005) Milyon $..........................................................................
44
Tablo 5 : Türkiye'nin AB İle Ticaretinin Mal Gruplarına Göre
Dağılımı (1994-2003) Milyon $...........................................................................
46
Tablo 6 : Türkiye'nin Dış Ticaret Hadleri 1982-2004 ………………………..
49
Tablo 7 : Türkiye'nin Dış Ticaret Dengesi ve Dış Ticaret Hadleri 1982-2004 .
50
Tablo 8 : İhracatın Sektörel Dağılımı (1995-2003) Milyon $..........................
52
Tablo 9 : İthalatın Sektörel Dağılımı (1995-2003) Milyon $...........................
52
Tablo 10 : Türkiye'nin AB İle Ticaretinin Sektörel Dağılımı
(İhracat 1995-2003) Milyon $..............................................................................
53
Tablo 11 : Türkiye'nin AB İle Ticaretinin Sektörel Dağılımı
(İthalat 1996-2003) Milyon $...............................................................................
54
Tablo 12 : Sanayi Dallarına Göre Türkiye’nin Rekabet Gücü……………………
58
Tablo 13 : İzin Verilen Yabancı Sermaye Yatırımları ……………………………. 61
6
KISALTMALAR
NAFTA
Kuzey Amerika Serbest Bölgesi
AB
Avrupa Birliği
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
AET
Avrupa Ekonomik Topluluğu
AR-GE
Araştırma ve Geliştirme
DPT
Devlet Planlama Teşkilatı
DTÖ
Dünya Ticaret Örgütü
DTM
Dış ticaret Müsteşarlığı
EİT
Endüstri İçi Ticaret
EAEC
Doğu Afrika Ekonomik Topluluğu
EFTA
Avrupa Serbest Mübadele Alanı
ECOWAS Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu
CUFTA
ABD ve Kanada Serbest Ticaret Bölgesi
GATT
Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
GB
Gümrük Birliği
GSMH
Gayri Safi Milli Hasıla
GSYİH
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
KOBİ
Küçük ve Orta Boy İşletmeler
LAFTA
Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
MERCUSOR Güney Yarımküresi Ortak Pazarı
NAFTA
Kuzey Amerika Serbest Bölgesi
OECD
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
USITC
ABD Uluslararası Ticaret Komiyonu
Değ.
Değişim
S.
Sayı
ss.
Sayfa Sayısı
Drl.
Derleyen
Age
Adı Geçen Eser
Agm
Adı Geçen Makale
7
GİRİŞ
İkinci dünya savaşının ardından Avrupa ülkeleri yaralarını sarmak ve yeni dünya
düzeni içerisinde kendilerine yer bulabilmek amacıyla savaşlardan uzak barışçı bir ortak
çabanın gerekliliğini düşündüler. Avrupalı liderler ancak ortak bir ekonomik çabayla
ekonomilerini çöküntüden çıkarabileceklerini anladılar. Peki ama bu nasıl olacaktı?
Robert Schuman ve Jean Monnet ‘in önderliğinde altı Batı Avrupa ülkesi (Belçika,
Almanya, İtalya, Fransa, Lüksemburg ve Hollanda) bugün Avrupa Birliği olarak
adlandırılan oluşumun temelini 1958 de Tarife Birliğini başlatarak atmış oldular. Ve
arkasından 1968 yılında tam bir Gümrük Birliği’ne geçilmesi büyük ve bütünleşmiş bir
Avrupa’yı yaratan hareketin başlangıcı oldu. Avrupa’nın ekonomik gelişmesini
güçlendirmek üzere atılan bu adımlar ve daha sonra birliğin hızlı genişlemesi sonucunda
Avrupa bütünleşmesi süreci başlamış oldu.
Bu artan bölgeselleşme hareketleri içerisinde Türkiye’nin gelişmesini tek başına
sürdürmesi güç olmakla beraber zaten Tanzimat’tan bu güne Türkiye, Batı’yı örnek
almış ve Batı’ya yönelmiş bir ülkedir. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonrada özellikle
Batı ülkeleriyle olan ilişkileri sağlam temeller üzerine oturtmak en önemli ekonomi ve
dış politika hedeflerinden birisi olmuştur. Böylece, 12 Eylül 1963’te tarafların
temsilcileri bir araya gelerek Türkiye ve AET arasında bir ortaklık kuran “Ankara
Anlaşması”nı imzaladılar. Bu anlaşmadaki en önemli amaç Türkiye ve AET arasındaki
ticaretin yoğunlaştırılarak her iki tarafında yaşam standartlarını yükseltmektir. Tabi bu
hedefin gerçekleşmesi sonucunda da Türkiye için en önemli sonuç olan topluluğa tam
üyelik kolaylaşmış olacaktı.
Ankara Anlaşması’nın yürürlüğe girmesinden otuz iki yıl
tarihinde
sonra 1 Ocak 1996
AB ve Türkiye arasında bir Gümrük Birliği yürürlüğe girdi (Gümrük
8
Birliği’nin son aşamasının uygulanmasıyla ilgili 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı).
Gümrük Birliği ile birlikte AB ve Türkiye arasında malların serbest dolaşmasını
sağlamak amacıyla yasal ve ekonomik uyumlulaşmanın sağlanması gerekiyordu. Bu
amaçla Türkiye kendi mevzuatını AB mevzuatıyla uyumlulaştırdığı bir süreçten geçti.
Ve sonuç olarak bugün malların serbestçe dolaşımı sağlanmış oldu. Bu çalışmada amaç,
İktisadi Entegrasyon biçimlerinden biri olan Gümrük Birliği’nin 1963’ten bu yana
Türkiye’ye getirdikleri veya götürdüklerini makro ekonomik parametreler ışığında
incelemektir. Çalışmanın sınırlılığı göz önüne alındığında bu süreci 1996 yılından yani
1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile başlatmak çalışmayı daha tutarlı hale
getirecektir.
Çalışma üç ana başlıktan oluşmaktadır. İlk ana başlık altında ekonomik entegrasyon
teorinin tanımı ve bütünleşme aşamaları detaylı bir biçimde incelenmiştir. İkinci ana
başlık altında Gümrük Birliği teorisi açıklanmış ve ekonomik etkileri detaylı bir şekilde
değerlendirilmiştir. Üçüncü ve son ana başlıkta ise çalışmanın ana konusu olan Gümrük
Birliği’nin Türkiye ekonomisi üzerine olan etkilerine detaylı bir biçimde değinilmiştir.
Çalışmanın sonucunda ise Gümrük Birliği teorisi ışığında Türkiye’nin bu süreçten ne
gibi fayda-zarar sağladığı üzerinde fikirlere yer verilecektir.
9
1.
EKONOMİK
ENTEGRASYON
TEORİSİ
TANIMI
VE
AŞAMALARI
1.1 EKONOMİK ENTEGRASYONUN TANIMI
Genel tanımıyla Ekonomik Entegrasyon, çoğunlukla birbirine yakın veya aynı
coğrafi bölge üzerinde bulunan, kalkınma düzeyleri, siyasi rejimleri ve tarihi geçmişleri
birbirine benzeyen ulusların, kendi aralarında mevcut ekonomik ilişkileri ve işbirliğini
arttırmak amacıyla oluşturdukları entegrasyon olmaktadır.1
Uluslararası ekonomik entegrasyonun ekonomik ve politik hedefleri olduğu
söylenirse; ekonomik hedefi, işbirliği içindeki tüm birimlerin refah düzeyini
yükseltmektir. Esas olan politik hedefler ise; üye ülkeler arasında silahlı çatışma
ihtimalini azaltmak ve birliğin üçüncü ülkeler veya diğer bloklarla görüşme gücünü
arttırmaktır.2
Ülkelerin ekonomik entegrasyonlara katılmalarındaki amaç; üretim kapasitelerini,
ekonomik etkinliklerini ve toplumsal refah düzeylerini arttırmak olmaktadır. Ekonomik
entegrasyon ile oluşan geniş piyasa sonucunda kaynak verimliliği arttırılabilmekte, içsel
ve
dışsal
ekonomilerin
ortaya
çıkması
sağlanabilmekte,
teknolojik
hızlandırılabilmekte ve rekabet arttırılabilmektedir.3
1
Halil Seyidoğlu, Ekonomik Terimler Sözlüğü, Ankara:Güzem Yayınları ,1992, s. 382.
2
Ali Demirhan, İpek Yolu Üzerinde Ekonomik İşbirliği, Avrasya Etütleri, 2, S, 1, 1995, s. 76.
10
gelişme
Tarihsel deneyimler ve kuramsal tartışmalara göre birinci en iyi teori; herhangi bir
çarpıklığın olmadığı dünyada malların ve üretim faktörlerinin serbest hareketidir.
Çarpıklıkların olduğu dünyada uluslararası ekonomik entegrasyon ikinci en iyi teori
olarak değerlendirilmektedir.4
Burada sözü geçen ikinci en iyi teori görüşü şu anlama gelmektedir: Serbest ticaret
eğer ülkeler açısından en iyi ekonomik politika ise varolan bir dış ticaret kısıtlamasının
ortadan kaldırılması da serbest ticaret için atılmış bir adım olacağından tüm ülkelerin
refah düzeyinin artışına bir katkı sağlayacaktır. İkinci en iyi teori sadece dış ticaret için
değil tüm ekonomi politikaları için kullanılabilecek bir teoridir.
İkinci en iyi teorinin en çok kullanıldığı alan gümrük birliği olmaktadır. Çünkü
burada kısıtlamaların tamamı kaldırılmadan, sadece bir kısmının kaldırılması yoluna
gidilmekte, bununla birlikte bu teorinin koruyuculuk yönünde genel bir görüş olduğu
söylenememektedir. Çünkü teoriye göre, belirli koşullar altında ithalat kısıtlamaları
toplumsal refahı arttırmakta, diğer bazı durumlarda da ithalat kısıtlamalarının
kaldırılması o ülke yararına olmaktadır. Bu sebeple teori, ancak marjinal sosyal
maliyetle fayda arasındaki farkı azaltan her politikanın ekonomik etkinliği yükselteceği
anlamına gelebilmektedir. Teoride ilk önce özel fiyatlar ve sosyal fiyatlar arasındaki
farklılığa yol açan piyasa aksaklıklarının giderilmesi üzerinde durulmakta, bunun
geçerli olmadığı durumlarda ikinci en iyi politikaların uygulanması önerilmektedir.5
Sonuç olarak; ekonomik entegrasyon temelde ortak işbölümü ile ilgilidir. Ayrıca
ürünlerin ve üretim faktörlerinin serbest dolaşımını gerektirir. Bölge dışındaki ülkelere
karşı ortak bir politikanın geliştirilmesini ifade eder. Entegrasyonun başarısı ve
devamlılığı için parasal ve bölgesel koordinasyon gereklidir. Diğer bir açıdan
bakıldığında; ekonomik entegrasyon tarife ve kota gibi engellerin kaldırıldığı, gümrük
3
Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, İstanbul: Güzem Yayınları, 1994, s. 424.
4
Demirhan, a.g.m., ss. 75-76.
5
Seyidoğlu, a.g.e., ss. 433-434.
11
birliği içinde rekabet kurallarının ve ortak dış ticaret politikalarının çok net bir şekilde
tanımlandığı bir süreçtir.
1.2 EKONOMİK ENTEGRASYONU OLUŞTURMA AMAÇLARI VE
AŞAMALARI
1.2.1 EKONOMİK ENTEGRASYONUN AMAÇLARI
Ekonomik entegrasyonu amaçlayan ülkeler başlangıçta sağlayacakları ekonomik
kazançları düşünürler. Ancak ekonomik kazanç sağlamanın dışında başka etkenlerde
ülkeleri ekonomik entegrasyona götürmektedir. Bunlar, küreselleşen dünya içerisinde
daha güçlü bir blokta yer alarak yalnız kalmamak ve daha güçlü olmak, ulusal güvenlik
ve diğer politik nedenler ile açıklanabilmektedir. Burada dikkat edilecek asıl konu ise
ekonomik entegrasyonu gerçekleştirecek ülkelerin arasındaki ekonomik gelişme
durumudur. Böyle bir durumda ekonomik entegrasyon üç ana başlık altında
incelenmektedir.
a) Gelişmiş ülkelerin ekonomik entegrasyonu
b) Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik entegrasyonu
c) Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik entegrasyonu
1.2.1.1
GELİŞMİŞ ÜLKELERİN EKONOMİK ENTEGRASYONU
Gelişmiş ülkeler sanayileşmesini tamamlamış ülkelerdir. Gelişmiş ülkeler iktisadi
bütünleşme sürecinde üretim ve talep yapısı bakımından birbirlerine karşı başlangıçta
rakip ancak potansiyel olarak tamamlayıcı ekonomi durumundadırlar. Bu nedenlerle
gelişmiş ülkeler arasındaki iktisadi bütünleşmelerin başarı düzeyi yüksektir. Gelişmiş
ülkeler için iktisadi bütünleşmenin amacı iktisadi refahın arttırılması ve gelişmenin
hızlandırılmasıdır. Bu amaçlar çerçevesinde değişik biçimlerde iktisadi bütünleşme
biçimleri gerçekleştirilebilir. Buna göre gümrük birliği ve serbest ticaret bölgesi
12
aşamasındaki iktisadi bütünleşme biçimlerinde ortaya çıkabilecek ekonomik kazançların
olası kaynakları aşağıda belirtilen etkenlere dayandırılabilir.6
a) Karşılaştırmalı üstünlükler yasasına uygun olarak uzmanlaşmanın arttırılması
üretimde etkinliğin yükselmesine yol açar.
b) Piyasa hacminin genişlemesi ölçek ekonomilerinin daha iyi kullanılmasını
sağlayarak üretim düzeyini yükseltir.
c) Uluslararası pazarlık gücünün artması dış ticaret hadlerinin iyileşmesine neden
olur (İthalatın daha ucuza, ihracatın daha pahalıya yapılması).
d) Firmalar arasındaki rekabet artışı iktisadi etkinlikte zorunlu değişikliklere yol
açar.
e) Teknolojik ilerleme nedeni ile üretim faktörlerinin nitelik ve niceliğini etkileyen
değişiklikler ortaya çıkabilir.
İktisadi bütünleşme serbest ticaret bölgesi ve gümrük birliğinin daha ötesine giderek
iktisadi birlik düzeyine ulaşırsa bu durumda daha ileri düzeyde iktisadi kazanç
kaynaklarının ortaya çıkması olasıdır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
f) Eğer üretim faktörleri için net bir iktisadi teşvik varsa, daha yüksek gelir elde
etme amacı ile ülkeler arasında üretim faktörlerinin serbest dolaşımı gerçekleşir.
g) Parasal ve mali politikalarda eşgüdüm (koordinasyon) sağlanması maliyet
azalmasına yol açar.
h) Yüksek istihdam düzeyi, düşük oranlı enflasyon, ticaret dengesi, daha iyi gelir
bölüşümü gibi hedeflerin başarılması daha kolay biçimde sağlanabilir.7
6
Osman Küçükahmetoğlu, Gümrük Birliği, İstanbul: 2000, s. 13.
7
Küçükahmetoğlu, a.g.e., ss. 13-14
13
1.2.1.2
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN EKONOMİK ENTEGRASYONU
Gelişmekte olan ülkeler sanayileşmelerini tamamlamamış ülkelerdir. Bu ülkelerin
aralarında gerçekleştirecekleri iktisadi bütünleşmenin başarısı üretim yapıları ile
yakından ilişkilidir. Gelişmekte olan ülkeler genel olarak üretim yapısı bakımından
gerçekte (fiili) ve potansiyel olarak benzer yapıdadırlar. Bu nedenle bu ülkeler iktisadi
bütünleşmenin statik refah kazancını amaçlamazlar. Gelişmekte olan ülkelerin iktisadi
bütünleşme ile ilgili amacı daha hızlı iktisadi büyümenin kalıcı olması, üretim ve
ticarette köklü değişikliklerin sağlanmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerin iktisadi
bütünleşmeden beklemiş olduğu kazançlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.8
a) İktisadi bütünleşme kapsamında genç endüstrilerin korunması bu endüstrilerin
zamanla güçlenerek Dünya pazarlarında başarılı duruma gelmesini sağlar.
b) İktisadi bütünleşme iç pazarın genişlemesini ve ölçek ekonomilerinin ortaya
çıkmasını sağlar.
c) İktisadi bütünleşme kaynak kullanımı ve dağıtımında etkinlik sağlar.
d) İktisadi bütünleşme sanayileşmeyi hızlandırır.
e) İktisadi bütünleşme kamusal malların ortaklaşa üretimini sağlar.
f) İktisadi bütünleşme Dünya piyasalarındaki olumsuz gelişmelere karşı korunmayı
sağlar.
1.2.1.3
GELİŞMEKTE
OLAN
ÜLKELERİN
GELİŞMİŞ
ÜLKELERLE
EKONOMİK ENTEGRASYONU
İktisadi bütünleşme girişimleri öncelikle gelişmiş ülkeler arasında ortaya çıkmış
daha sonra gelişmekte olan ülkeler de kendi aralarında iktisadi bütünleşmeye
gitmişlerdi. Geleneksel iktisadi bütünleşme girişimlerinden farklı olarak, son yıllarda
iktisadi gelişmişlik düzeyleri birbirinden farklı yapıdaki ülkeler arasında da iktisadi
bütünleşme girişimlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Böylece gelişmekte olan ülkeler
8
Küçükahmetoğlu, a.g.e., ss. 14-15
14
gelişmiş ülkelerin oluşturduğu iktisadi bütünleşmeler kapsamında yer almaya
başlamıştır. Büyük ölçüde genellemelere gitmeksizin gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş
ülkelerle iktisadi bütünleşmeye yönelmelerinin nedenleri araştırılabilir. Bu amaçla
NAFTA göz önüne alınarak gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerle iktisadi
bütünleşmeye
gitmelerinden
sıralanabilmektedir.
elde
edebilecekleri
kazançlar
aşağıdaki
gibi
9
a) Gelişmekte olan ülke gelişmiş ülke ile iktisadi bütünleşmeye gidince geniş
kapsamlı piyasalara giriş güvencesi sağlamış olur. Böylece gelişmiş ülkelerin
gelecekte korumacı politikalara yönelmesi durumunda gelişmekte olan ülke bu
uygulamadan olumsuz yönde etkilenmez.
b)
Gelişmekte olan ülke iktisadi bütünleşmeye giderek gelişmiş ülkelerdeki idari
korumacılık önlemlerinin yol açacağı olumsuz etkilerden korunmuş olur. Örneğin
gelişmekte olan ülke bu tür anlaşmalara katılarak antidamping ve koruma önlemleri
ile karşılaşmazken diğer ülkeler bu tür önlemlerle karşılaşırlar.
c)
İktisadi bütünleşme, iktisadi reformlara kredibilite sağlayan etkili bir araç
olabilir.
Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerle yaptığı ekonomik entegrasyonların en
önemlisi olarak görülen NAFTA tüm üye ülkeleri açısından olumlu sonuçlar
vermektedir. Çalışmanın bu bölümünde NAFTA’nın özellikle Meksika ekonomisine
yaptığı katkılar incelenecektir.
1.2.1.3.1 NAFTA VE MEKSİKA EKONOMİSİ
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) kuzey Amerika’nın iki
gelişmiş ülkesi olan ABD ve Kanada ile gelişmekte olan Meksika’yı da kapsayarak, 1
Ocak 1994 tarihinde; dış ticaretteki engelleri kaldırmak, yatırım ve ticareti arttırmak
amacıyla kurulmuştur. NAFTA’nın öncesinde, ABD ve Kanada bir serbest ticaret
anlaşması (FTA) imzalayarak NAFTA’nın temelini atmışlardır.
9
Küçükahmetoğlu, a.g.e., ss. 15-16
15
NAFTA birkaç yönden önemli özelliklere sahiptir. NAFTA toplam GSMH
açısından Dünya’nın en büyük, toplam ticaret hacmi açısından ise AB’den sonra ikinci
büyük entegrasyonudur. Kanada Dış İlişkiler ve Dış Ticaret Bakanlığı (DFAIT) nın
2003 tarihli raporuna göre NAFTA üyelerinin toplamının GSMH’sı, AB’nin toplam
GSMH’sından %25 daha büyüktür. Yine aynı rapora göre Avrupa Birliği’nin toplam
ihracatının, Dünya toplam ihracatına oranı %38 iken, bu oran NAFTA için %18,
ithalatta ise AB ithalatı Dünya toplam ithalatının %35’i iken aynı oran NAFTA için
%25 olarak gösterilmiştir. Üçüncü özellik olarak, NAFTA birçok sektör üzerinde
serbestleşmeyi öngörürken, işgücü piyasası ve çevre konularıyla ilgili düzenlemeleri de
bulunmaktadır. Dördüncü ve son olarak, tarım sektöründe ve tekstil ticaretinde getirdiği
serbestlik ile GATT’a göre daha liberal bir çerçeve çizdiği söylenebilir.10
Konumuzun özü, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerle yaptığı ekonomik
entegrasyon hareketleridir. Bu nedenle, Meksika’nın NAFTA ile elde ettiği avantaj ve
dezavantajları incelemek gerekecektir. Meksika’nın üye ülkelerle yaptığı ticaret,
NAFTA’dan sonra önemli ölçüde artış göstermiştir. 1993-2002 yıllarına göre,
Meksika’nın ABD ve Kanada’ya yaptığı ihracat iki kattan fazla artış göstermiştir. 2002
yılının göstergelerine göre Meksika’nın ihracatının %90’ını üye ülkeler oluştururken, bu
durum ithalatta %65 civarındadır. NAFTA’nın Meksika ekonomisine yaptığı etkileri
inceleyen amprik çalışmalara göre, NAFTA Meksika’nın ihracatını arttırırken ticaret
saptırıcı bir etki yaratmamıştır. Ayrıca NAFTA’nın Meksika ve ABD arasındaki ticareti
arttırdığı da yine yapılan araştırmalar ile gösterilmiştir.
ABD Uluslararası Ticaret Komiyonu’nun (USITC) 1997 yılında yaptığı
çalışmada, NAFTA’nın, Meksika’nın ABD’ye ihracatını 1994 yılında %1, 1995’de
%5.7 ve 1996’da ise %6.4 olarak arttırdığı hesaplanmıştır. ABD’nin Meksika’ya
ihracatında ise, 1994 yılında %1.1, 1995’de %3.8 ve 1996’da ise %3.3 düzeyinde artış
NAFTA’nın net ticaret etkisi olarak belirtilmiştir. Kongre Bütçe Ofisi’nin 2003 yılında
yaptığı 1969-2001 arasını kapsayan benzer bir çalışmada da, NAFTA’nın 2001 yılında
10
Kerim Özdemir ve Oktay Öksüzler, “Amerika Kıtasındaki Ekonomik Entegrasyonlar: Analiz ve
Değerlendirme” , Ekonomik Entegrasyon Küresel ve Bölgesel Bir Yaklaşım, Osman Küçükahmetoğlu,
Hazma Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu (drl.) , Ankara: Ekin Kitabevi, 2005, s. 367.
16
ABD’nin Meksika’dan ithalatını %8’in üzerinde, ABD’nin Meksika’ya ihracatını da
%11’in üzerinde arttırdığı hesaplanmıştır.11
Sonuç olarak; NAFTA’nın ticaret üzerindeki etkisi oldukça büyük olmuştur.
ABD ile Meksika arasındaki ticaretteki artış, ABD’nin ticaret yaptığı diğer ülkeler
açısından bakılırsa daha yüksek olmuştur. Konuya Meksika tarafından bakılacak olursa;
1995 yılındaki Pezo krizinden Meksika’yı kurtaran en önemli faktör, NAFTA sonrası
Meksika’nın ABD’ye yaptığı ihracatın artmış olmasıdır. Ayrıca NAFTA sonrası
Meksika piyasalarında gözle görülür bir istikrar sağlanmış, finansal liberalizasyonda da
artış görülmüştür.
Ekonomik entegrasyon, ister gelişmekte olan ülkeler arasında ister gelişmiş
ülkeler arasında isterse de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında olsun tüm
ülkelerin buradaki temel amacı ekonomik kazanç sağlamaktır. Bu kazançlar yukarıda da
bahsedildiği gibi ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre farklılıklar göstermektedir. Burada
asıl önemli olan ise gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerle yaptığı ekonomik
entegrasyonlardır. Bu çalışmanın asıl amacıda Türkiye ile Avrupa Birliği arasında
oluşturulan ve bu duruma çok iyi bir örnek teşkil eden Gümrük Birliği’nin Türkiye
açısından getirilerini açıklayabilmektir.
1.2.2 EKONOMİK ENTEGRASYONUN AŞAMALARI
Ekonomik entegrasyon sürecinin değişik aşamaları vardır. Bu sürece dahil olan
ülkeler farklı aşamalarda ve farklı koşullarda ilerleme göstermişlerdir. Ekonomik
entegrasyon sürecinde entegrasyonun ulaştığı başarıya göre daha farklı entegrasyon
biçimleri de ortaya çıkmaktadır. Entegrasyon aşamaları gerçekleştirilmeleri açısından
kolaydan zora doğru hiyerarşik bir yapıda incelenmektedir. Ancak ekonomik
entegrasyonu gerçekleştiren ülkelerin bu sıralamaya göre hareket etmeleri gibi bir
zorunlulukları yoktur. Ekonomik entegrasyon aşamaları şunlardır:
a) Serbest Ticaret Bölgesi
b) Gümrük Birliği
11
Kerim Özdemir ve Oktay Öksüzler, a.g.e., s. 369.
17
c) Ortak Pazar
d) Parasal Birlik
e) Ekonomik Birlik
f) Tam Ekonomik Birlik
Bu aşamalar dışında bazı iktisatçılar, iktisadi birleşmeleri bütünleşme aşamalarında
uygulanan politikalar bazında değerlendirip; ticaret bütünleşmesi, faktör bütünleşmesi,
politika bütünleşmesi ve tam bütünleşme şeklinde ayrıma gitmişlerdir. Ticaret
bütünleşmesi; serbest ticaret bölgelerinde olduğu gibi üyeler arasındaki ticaretin
serbestleşmesini konu alır. Faktör bütünleşmesi; ticaret bütünleşmesinin bir ileri
aşaması olup, üretim faktörlerinin de bütünleşme kapsamına alınmasını öngörür.
Politika bütünleşmesinde; iktisadi birlik aşamasında olduğu gibi üye ülke ekonomileri
tam olarak birleşirken, tam bütünleşme şeklinde; üyeler arasında ekonomik, sosyal ve
parasal birlik tam olarak sağlanmaktadır.12
Aşağıda ekonomik entegrasyon aşamaları ayrıntılı olarak incelenecektir.
1.2.2.1 SERBEST TİCARET BÖLGESİ
Serbest ticaret bölgesi, genellikle aynı coğrafi bölge üzerinde bulunan iktisadi
sistemleri, piyasa yapıları ve gelişme düzeyleri birbirine benzeyen bir grup ülkenin
aralarındaki ticarette gümrük vergileri, tarifeleri, ihracat-ithalat yasakları, miktar
kısıtlamaları ve diğer eş etkili kısıtlamaları kaldırarak ticareti serbestleştirme şeklinde
oluşturdukları bir bölgedir.13
Üye ülkeler arasındaki ticarette gümrük vergileri ve
miktar kısıtlamaları kaldırılırken üye ülkelerin her biri bağımsız olarak belirledikleri
tarife oranlarını bölge dışı ülkelere uygular.14
12
Süleyman Uyar, Ekonomik Bütünleşmeler ve Gümrük Birliği Teorisi,
http://www.ceterisparibus.net/ab/ab_makaleler.htm (15 nisan 2006 ) (par. 8).
13
Seyidoğlu, Ekonomik Terimler Sözlüğü, s. 755.
18
Serbest ticaret bölgesinde üretim faktörlerinin serbest dolaşımı mümkün değildir.
Malların serbest dolaşımı da tarife dışı engellerle karşılaşabilir. Ayrıca serbest ticaret
bölgesine üye olan ülkelerin bölge dışındaki ülkelere kendi tarifelerini serbestçe
uygulamaları ticaretin en düşük oranlı ülkeye kaymasına neden olur.”Ticaretin yön
değiştirmesini” önlemek için ticarete konu olan ürünlerin üretildiği ülkeyi gösteren
çıkış yeri belgesi sisteminin uygulanması gerekir.
Serbest ticaret bölgesine üye ülkeler ticaret ve tarifelerle ilgili uluslararası
görüşmelerde birbirinden bağımsız hareket ederler.15 Dünya ekonomisinde de serbest
ticaret bölgesi uygulaması oldukça fazladır. Bunlardan en önemlileri; Latin Amerika
Serbest Ticaret Bölgesi (LAFTA) ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA)
olarak gösterilebilir.
1.2.2.2 GÜMRÜK BİRLİĞİ
Gümrük Birliği, aralarındaki ticareti geliştirmek amacıyla bir grup ülkenin
birbirlerinden ithal ettikleri mallara ve hizmetlere uyguladıkları gümrük tarifeleri,
miktar kısıtlamaları kaldırarak ticareti serbestleştirmeleriyle birlikte üçüncü ülkelere
karşı da ortak bir gümrük tarifesi uygulamalarıyla oluşan bir birliktir.16
Ekonomik entegrasyonun bu aşamasında, birliğe üye ülkeler arasındaki tarife ve
kota sınırlamaları ortadan kaldırılarak yalnızca mallar için ortak bir piyasa oluşturulması
öngörülmektedir. Bu nedenle, daha ileri bir yakınlaşmayı gerektiren üretim faktörlerinin
uluslararası
hareketliliği
ile
ekonomi
politikalarının
birleştirilmesi,
iktisadi
entegrasyonların bu aşamasında söz konusu değildir. Gümrük birliğinin, iktisadi yararı,
küçük piyasaların birleşerek geniş bir piyasa oluşturulmasının ve üçüncü ülkelere karşı
artan pazarlık gücünün yaratacağı yararla ilgilidir. Bu açıdan tüketiciler bakımından
gözlemlenen ilk avantajlar, artan rekabet sonucu malların fiyatlarının düşmesi,
kalitesinin ve çeşitliliğinin artmasıdır. Üreticiler açısından sağlayacağı avantajlar ise,
14
Küçükahmetoğlu, a.g.e., s. 10
15
Küçükahmetoğlu, a.g.e., s. 10
16
Seyidoğlu, Ekonomik Terimler Sözlüğü, s. 319.
19
ölçek ekonomilerinin ve kolay yatırım olanaklarının ortaya çıkardığı, daha geniş ve
bölünmemiş bir pazar olanağı sunmasıdır. Gümrük birliklerinin gerçek amacı ise,
genellikle üye ülkeler arasında siyasal birleşmelerin sağlanmasıdır.
Gümrük birliğinde üye ülkeler, üçüncü ülkelere karşı uygulayacağı gümrük
tarifelerini belirleme kararını uluslarüstü bir kuruma (otoriteye) bırakmış olmaktadırlar.
Bu kuruma bırakılacak en önemli karar, yeni gümrük tarife seviyesinin nasıl
belirleneceği, uygulanacak ortak gümrük tarifesinin ne olacağıdır.17
Gümrük birliği araçları iki grupta toplanabilir;
a) Ortak gümrük tarifesi; üçüncü ülkelerden yapılan ithalata bütün üye ülkelerce
artık ulusal tarife değil, tek bir dış tarife uygulanmaktadır. Bu da ortak gümrük
tarifesidir.
b) Yasa ve gümrükler, gümrük birliğinin amaçlarından biri, tüm rekabet
dengesizliği ve ticareti kötüye kullanma nedenlerini ortadan kaldırmaktır. Topluluk
içinde gümrük vergilerini kaldırmak ve tek bir dış tarife uygulamak yeterli
olmamıştır.18
Gümrük birliği, tarihte en çok görülen bütünleşme şeklidir.1834 yılında birçok
bağımsız Alman devletin kurduğu Zolverein
ve 1957’de kurulan AET gümrük
birliğinin en güzel örneklerindendir. Avrupa
birliği her şeyden önce bir gümrük
birliğidir. Avrupa birliğindeki gelişmeler bütünleşme kuramının temelini oluşturan
gümrük birliğinin diğer bütünleşme biçimlerini kapsayacak şekilde genişletilmesine
neden olmuştur. Burada, serbest ticaret bölgelerindeki şartlara ek olarak birliğe üye
ülkelerin serbest ticaret politikası izleme imkanları kısıtlanmıştır.19
17
İlhan Tekeli ve Selim İlkin, Türkiye ve AT-I, Ankara: Ümit Yayınları, 1993, s. 18.
18
Avrupa Topluluğu Enstitüsü Temsilciliği, Gümrük Birliği, Ankara: 1980, ss. 11-14.
19
Uyar, a.g.m., (par. 14).
20
1.2.2.3 ORTAK PAZAR
Ekonomik birleşmenin üçüncü aşaması ortak pazardır. Uygulamada ortak pazar
terimi, ilk defa 1965 tarihli Spaak Raporunda yer almış ve Roma anlaşmasının
yürürlüğe girmesi ile sıkça kullanılmaya başlanmıştır.20
Ortak pazar içerisinde yer alan üye ülkelere ait sermaye için bu ülkeler içerisinde
yatırım serbest hale gelecek ve üye ülkelerdeki emek ülkeler arasında serbestçe hareket
edebilecektir. Sermaye hareketliliğini engelleyen kuralların kaldırılması emek
hareketliliğini engelleyen kuralların kaldırılmasından daha kolaydır. Ülkede uygulanan
dolayı emek hareketliliğini engelleyen kuralların kaldırılması o ülkede bazı problemlere
yol açabilmektedir. Bu aşamada mal ve hizmet piyasalarıyla beraber faktör
piyasalarında da hareketliğin sağlanmasındaki amaç, ortak pazar içinde faktör
fiyatlarının eşitlenmesi ve etkin kullanımının sağlanmasıdır.21 Bu aşamada taraf ülkeler
aralarında bölgesel kalkınmışlık farklarını ortadan kaldırmaya yönelik de politikalar
izlemektedirler.22
1.2.2.4 PARASAL BİRLİK
Ortak pazarda varolan özellikler yanı sıra yeni özellikler taşıyan ileri bir
bütünleşme biçimidir. Parasal birlik iki ayrı yöntemle gerçekleştirilebilir. Birinci
yöntemde üye ülkeler arasında değiştirilmez biçimde sabit döviz kurları oluşturulur.
Döviz kurları ilke olarak değiştirilmez ancak gerektiğinde ayarlama yapılabilir. Bu
uygulama parasal birliğin güçlü olmayan biçimidir. Parasal birlik için ikinci yöntem üye
ülkeler arasında tek bir para biriminin dolaşımda olmasıdır. Parasal birliğin
gerçekleştirilmesi döviz kurlarındaki belirsizlikleri ortadan kaldırarak üye ülkeler
20
Rıdvan Karluk, Avrupa Birliği ve Türkiye, Eskişehir: Birlik Matbaası, 1994, s. 4.
21
Tekeli ve İlkin, a.g.e., s. 21.
22
Veysel Bozkurt, Türkiye ve Avrupa Topluluğu, İstanbul: Ağaç Yayıncılık, 1992, s. 14
21
arasındaki ekonomik işlemlerin olumsuz yönde etkilenmesini önler. Parasal birlikte üye
ülkeler arasında parasal politikalar uyumlaştırılır.23
1.2.2.5 EKONOMİK BİRLİK
İktisadi birlikler, ortak pazarın ötesinde ekonomik ve mali politikaların
koordinasyonunu da gerektirir. Yani iktisadi birliklerde, üye ülkelerin bireysel makro
ekonomik politika izlemedeki serbestileri, bir ölçüde birliğe devredilir. Böyle bir
aşamaya geçilmiş olabilmesi için tek bir para ve bankacılık sistemi, ortak mali
politikalar ve tüm birlik çapında ortak ekonomik politikaları belirleyecek ve
uygulayacak ülkeler üstü bir organın kurulmuş olması gerekir.24
Bu politikaların bir kısmı birliğe giren ülkelerin yapısal sorunlarını çözecek bir
kısmı makroekonomik politikaların uyumlaştırılmasını sağlayacak, bir kısmı ise bütün
birlik üyeleri tarafından alınması ve uygulanması gereken hususlarla ilgili olacaktır.
Taşıma sorunları, monopollerin ortaya çıkardığı problemler, ticarete konan engellerin
kaldırılması birincilere, mali, parasal ve ödemeler dengesi sorunları, harmonize edilmesi
gereken unsurlar olarak ikincilere örnek verilebilir. Bütün bir iktisadi yapıda unsurların
farklı boyutlarını daha yeknesak hale getirebilecek bir dizi hukuki müessesenin ihdasını
da son kategoriye sokabiliriz. Bu politikaların tek tek ülkeler tarafından alınması ve
uygulanması mümkün olmamakla beraber, uluslarüstü bir otorite tarafından alınması ve
denetimi, birlik sorunlarının ortaya çıkmasına engel teşkil edebilir.25
Bu aşamada uyumlaştırılacak politikalar aşağıdaki gibi sıralanabilir;
a) Mal ve faktör piyasalarında sağlanacak bütünleşme sadece gümrük
engellerinin kaldırılması ya da sermaye ve emek dolaşımının serbestleşmesiyle
gerçekleşmez. Üye ülkelerin ellerinde standartlardan vergilemeye, çeşitli
23
Küçükahmetoğlu, a.g.e., s. 11
24
Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, İstanbul: Güzem Yayınları, 1999, s. 205.
25
Ertürk, a.g.e., s. 9.
22
teşviklere kadar uzanan, bu akımları engelleyici politika araçları kalmaktadır.
Bu nedenle söz konusu alanlarda uyuma gidilmesi
b) Etkileri uluslararası düzeyde görülen çevre sorunları gibi konularda ortak
politikaların izlenmesi
c) Tek bir ülkenin çözemeyeceği büyük ölçekli teknoloji, bilimsel araştırmalar ve
projelerde olduğu gibi uluslararası kaynakların harekete geçirilmesini
gerektiren alanlarda ortak politikaların izlenmesi
d) Topluluk içinde rekabetçi yapıları bozan ve tekelleşmeyi ortaya çıkaran
uygulamaları önlemeye dönük politikalarda işbirliğine gidilmesi 26
Üye ülkeler para ve maliye politikalarını bağımsız olarak belirleme hakkına
sahiptirler. Fakat bu politikaların birliğin makro politikalarıyla uyum içerisinde olması
gerekmektedir.
1.2.2.6 TAM EKONOMİK BİRLİK
Tam ekonomik entegrasyon aşamasında, ekonomik entegrasyondan farklı olarak
finansman piyasasında da birleşme gerçekleştirilmekte, istikrar politikaları ve işlevleri
ulusal düzeyin üstündeki kurumlara bırakılmaktadır. Makro ekonomik seviyede
bütünlük sağlanması, ortak paraya geçilmesi, tek merkez bankası kurulması gündeme
gelmekte ve ülkelerin bağımsız olarak para arzını arttırması, faiz politikası izlemesi
imkansızlaşmaktadır. Bu aşamada, üye ülkelerin ulusal ekonomik bağımsızlığı büyük
ölçüde kaldırılarak çok önemli karar alanları uluslarüstü kuruluşa bırakılmaktadır.27
Ayrıca bu entegrasyon biçiminde, ekonomik politika özgürlükleri dışında ulusal
egemenliklerin bir kısmı ya da tamamıda bu uluslarüstü kurumlara bırakılmaktadır.
Yani bu aşama bir anlamda, ekonomik bütünleşmenin siyasi bütünleşmeyle bir arada
yürütüldüğü entegrasyonun tamamlanmış son halini oluşturmaktadır.
26
Uyar, a.g.m., (par. 17)
27
Tekeli ve İlkin, a.g.e., s. 23.
23
Ekonomik entegrasyon aşamalarından, serbest ticaret bölgesi, gümrük birliği ve
ortak pazarda esas olarak üye ülkeler arasında dış ticareti kısıtlayan engellerin
kaldırılması hedeflenirken, ekonomik entegrasyon ve tam ekonomik entegrasyon
aşamalarında, uluslarüstü ekonomik politika kararlarının birlikte alındığı ve her üye
ülkenin aynen uyguladığı bir aşama olmaktadır.28
28
Rıdvan Karluk, Uluslararası Ekonomik Kuruluş ve Birleşmeler, Eskişehir: Bilim Teknik Yayınevi,
1990, s. 317.
24
2.
GÜMRÜK BİRLİĞİ TEORİSİ
2.1
GÜMRÜK BİRLİĞİ TEORİSİNİN AÇIKLAMASI
Birçok iktisatçı gümrük birliği teorisini ekonomik entegrasyon biçimlerinin
başlangıcı olarak görmektedir. Çünkü, çağımızda varolan en önemli ve iktisadi
kazançları bakımından da en geçerli ekonomik entegrasyon biçimi gümrük birlikleridir.
Gümrük birliğinde üye ülkeler arasındaki ticaret engelleri ortadan kaldırılırken diğer
ülkelere karşıda ortak bir gümrük tarifesi uygulanır. Böylece gümrük birliği yoluyla üye
ülkeler arasında serbest ticaret sağlanırken birlik dışında ticaret yapılan diğer ülkelere
karşıda korumacı politikalar sürdürülür.
La Haye Uluslararası Daimi Adalet Divanı gümrük birliğini şu şekilde
açıklamaktadır; “Gümrük Birliği, akit tarafların hepsinde tek bir tarifenin, birliğe üye
olmayan devletlere tek bir ortak gümrük barajının uygulandığı, birlik içinde üyeler
arasındaki mal alış verişlerinde uygulanan gümrük vergilerinin tamamen ortadan
kaldırıldığı, üçüncü ülkelerden gelen mallar için alınan vergilerin üyeler arasında
paylaşıldığı bir ekonomik bütünleşme şeklidir”. Gümrük birliği, mal ve hizmetlerin
serbest dolaşımı çerçevesinde üye ülkeler arasında her türlü gümrük vergisi, resim, harç
ya da miktar kısıtlamalarının kaldırılması, bundan sonra da bu tür kısıtlamalara
gidilmeyeceğinin taraflarca taahhüt edilmesi, bunun yanında birliğe üye olmayan
üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesinin uygulanması ve bu hususların söz konusu
ülkeler arasında imzalanacak bir sözleşme yoluyla yasallaştırılmasıdır. Gümrük birliği
üyeleri arasındaki ticaret ile ilgili her çeşit engellerin (ithal ve ihraç yasakları, kota,
gümrük vergisi gibi) kaldırılması, birlik dışı ülkelere karşı ortak gümrük tarifesinin ve
ithalat rejiminin uygulanmasıdır. Gümrük birliği kuran ülkelerin iç sınırlarında
gümrükler kalkar, ancak gümrük birliğine dahil olmayan diğer üçüncü ülkelerden gelen
mallar için aynı tarife uygulanır. Buna ortak gümrük tarifesi denir. Üçüncü ülkelerden
gelen mallar için gümrük vergileri ödendikten sonra bu mallarda serbest dolaşıma girer.
Malların serbest dolaşımını engelleyen her türlü kısıtlama, koruyucu engel, gümrük
birliği uygulayan ülkeler arasında ortadan kalkar. Gümrük birliğine dahil olan taraflar
birbirlerine gümrük vergisine eş etkili fon gibi başka vergiler koyamazlar. Ayrıca
25
malların serbest dolaşımını engelleyici miktar kısıtlamaları veya kota türü kısıtlamalar
getiremezler.29
Günümüzde iktisadi birleşme hareketleri içinde en sık rastlananlar gümrük birliği
ile serbest ticaret bölgeleridir. Bunların her ikisinde de üye ülkeler arasındaki gümrük
tarifeleri ve kotaların kaldırılması söz konusudur. Ancak gümrük birliklerinde dışa karşı
ortak bir gümrük tarifesi uygulanırken, serbest ticaret bölgelerinde her ülke kendi özel
tarifesini sürdürmektedir. Bu özellikleri dolayısıyla gümrük birliklerinin daha ileri bir
hareket olduklarına kuşku yoktur. Ayrıca serbest ticaret bölgeleri, üyelerin dışa karşı
farklı tarifeler uygulamaları dolayısıyla, uluslararası ticareti dolambaçlı yollara
saptırabilir.30
Gümrük birliğinin iktisadi etkilerini inceleyecek olursak iki farklı etkiden söz
edebiliriz. Bunlar ticaret yaratıcı ve ticaret saptırıcı etkilerdir. Ticaret yaratıcı etki,
korunan malın yurtiçi fiyatının, yurtdışı fiyat ile gümrük vergisi toplamından düşük
olması nedeniyle, bu malın gümrük birliği öncesi ithal edilmemesi fakat, birlik
sonrasında gümrük vergilerinin kaldırılması sonucu birlik üyesi ülkelerden ithal
edilmeye başlanmasıdır. Böylece, üretim yerleri iki ülke arasında değişmekte ve üretim
yüksek maliyetli ülkeden düşük maliyetli ülkeye kaymaktadır. Üretimin birlik dışında
kalan düşük maliyetli üreticilerden, birlik içindeki daha yüksek maliyetli üreticilere
doğru kayması durumunda da ticaret saptırıcı etki görünmektedir. Ticaret yaratıcı
etkide, birlik üyesi iki ülke arasında üretim yerinde meydana gelen değişme, ticaret
saptırıcı etkide ucuz maliyetli üçüncü ülke ile gümrük birliğine üye olan yüksek
maliyetli ülke arasında gerçekleşmektedir. Ticaret yaratıcı etki, kaynakların ülkelerin
karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu alanlarda kullanabilmesine olanak sağlamasından
dolayı refahı arttırırken, yurtiçi talebin birlik dışı ülkeden yapılan ucuz ithalattan birlik
üyesi ülkenin pahalı ithalatına doğru kayması olarak tanımlanan ticaret saptırıcı etki ise
refahı azaltmaktadır. Bu yüzden, ticaret saptırıcı etkinin ticaret yaratıcı etkiden göreceli
olarak üstün olduğu bir gümrük birliğinin refahı düşüreceği iddia edilmektedir.
29
Uyar, a.g.m., (par. 23).
30
Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, s. 206.
26
Sonuç olarak, gümrük birliğini şu şekilde açıklayabiliriz; üye ülkeler arasındaki
ticarette varolan gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarıyla tüm eş
etkili tedbirlerin ortadan kaldırıldığı ve üye olmayan üçüncü ülkelere karşı ortak bir
gümrük tarifesinin uygulamaya sokulduğu bir ekonomik entegrasyon modelidir.
2.2
GÜMRÜK BİRLİĞİ’ NİN EKONOMİK ETKİLERİ
İktisadi birleşme hareketleri, üye ülkeler arasındaki ticari engellerin kaldırılmasını
gerektirdiğinden bu tür gelişmeler, dünya ticaretinin serbestleşmesi ya da küreselleşme
yolunda atılan bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak üye ülkeler, üye olmayanlarla
yaptıkları ticaret üzerindeki kısıtlamaları sürdürdüklerinden bu yoldan dünya ticaretini
serbestleştirme girişimleri yine de sınırlı kalmaktadır. Gümrük birliklerinin doğurduğu
etkiler önce, statik ve dinamik etkiler diye ikiye ayrılır. Statik etkiler, teknoloji ve
ekonomik yapının sabit kalması varsayımı altında, üretim faktörlerinin yeniden dağıtımı
dolayısıyla ortaya çıkacak etkileri ifade eder. Geleneksel dış ticaret analizlerinde daha
çok statik etkiler üzerinde durulur. Oysa tek bir piyasanın yerine, birleşme hareketi ile
ortak bir geniş piyasanın geçmesi, kaynak arzını, üretim yönetimini ve teknolojiyi
değiştiren bir dizi sonuçlar doğurur ki bunlara “dinamik etkiler” denmektedir. Statik
etkiler bir defalıktır. Dinamik etkiler ise süreklilik gösteren ve çoğunlukla kalkınmayı
hızlandıran etkilerdir.31 Çalışmanın bu kısmında gümrük birliğinin ekonomik etkileri
ayrıntılı olarak incelenecektir.
31
Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, s. 207.
27
2.2.1 GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN STATİK ETKİLERİ
Ülkeler gümrük birliği özelliğinde bir ekonomik bütünleşmeye gittiklerinde,
ekonomideki nispi fiyatlar değişecek ve bu durum üretim, tüketim ve ticaretin yapısı ile
yönünü etkileyecektir. Birlik sonrası teknolojinin ve ekonomik yapının sabit kaldığı
varsayımı altında, üretim faktörlerinin yeniden dağılımı dolayısıyla ortaya çıkan etkilere
statik etkiler denmektedir. Başka bir tanımlama ile faktör donanım, teknolojik seviye ile
talep yapısı gibi parametrelerin sabit kaldığı varsayımı altında gümrük birliğinin birlik
içinde kaynakların yeniden dağılımı sebebiyle ortaya çıkan etkilerine statik etkiler
denmektedir. Gümrük Birlikleri Teorisi, birlik dolayısıyla ortaya çıkan kazanç ve
kayıplardan sadece kaynak dağılımı, uluslararası uzmanlaşma, ölçek ekonomileri ve
ticaret hadlerini inceler. Birliğin yarattığı faktör verimliliği ekonomik büyüme ve gelir
dağılımını gözardı eder. Mal ve faktör piyasalarında tam rekabet şartlarının var olduğu,
üretim faktörlerinin ülke içinde akışkan, ülkeler arasında akışkan olmadığı varsayılır.
Fiyatların üretimdeki fırsat maliyetlerini tam olarak yansıttığı kabul edilir. Ülkeler
gümrük birliğine gitmekle parametreler sabit kalmak şartıyla, optimum şartları
değiştirerek gerek birlik içinde gerekse birlik dışında kalan ülkelerin refah seviyelerini
etkileyebilir. Klasik gümrük birlikleri teorisi, birliğin üye ülkelerin üretim, tüketim ve
dış ticaret hadleri üzerindeki etkilerini statik analiz ile açıklamaktadır.32
Teknolojik ve ekonomik yapının sabit kalması varsayımı altında, üretim
faktörlerinin yeniden dağılımı ile bir defalık ortaya çıkan etkiler statik etkiler olarak
ifade edilebilir. Ticaretten elde edilen statik kazançlar, bir malın yurtiçinde üretilmesi
yerine, daha ucuza ithalat yapılarak karşılanabilmesi için vazgeçilen kaynaklar ile bu
ithalatı karşılamak için yapılması gereken ihracattan elde edilecek kazançların
kıyaslanmasıdır. Başka bir ifade ile statik kazançlar, ithal edilen malların üretilmemesi
sonucu tasarruf edilen miktar ve ithal ikamesinin aşırı maliyetinin karşılaştırılması ile
ölçülür. Ülkelerin sahip olduğu doğal ve/veya sonradan elde edilen farklı kaynaklar
sonucu üretilen malların fırsat maliyeti ve dolayısıyla gümrük birliğinin statik etkileri
ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir. Statik etkilerin ortaya çıkması konusunda, gümrük
32
Uyar, a.g.m., (par. 25- 26).
28
birliğini oluşturan ülkelerde yaygın olan düşünce, ticaret yaratıcı etkilerin ticaret
saptırıcı etkilerinden fazla olacağı yönündedir. Ticaret saptırıcı etki nispeten küçük bir
olaydır ve daha çok tarım sektöründe hissedilmektedir. Gümrük birliğinin net etkisine
yönelik olarak, birlik ne kadar geniş ve ortak dış tarife ne kadar düşük olursa ticaret
yaratıcı etkinin ticaret saptırıcı etkiden büyük olma ihtimalinin o kadar yüksek olması
beklenir. Bu yüzden, birlik içindeki herhangi bir ülke için liberalizasyon etkisinin
boyutu, dünyanın geri kalanı ile yaptığı ticaret hacmine ve ilk tarife düzeylerine
bağlıdır. Burada üye ülkelerin yapacağı karşılaştırma; ithal ikamesinin ülkeye olan
maliyetiyle, ithal edilen mallardan elde edeceği tasarruf miktarıyla ilgilidir. Gümrük
birliğinin statik etkilerini anlamak için bu etkilerin neler olduğunu incelemekte fayda
vardır. Çalışmanın bu bölümünde gümrük birliğinin bu etkileri incelenecektir.
2.2.1.1 ÜRETİM ETKİSİ
2.2.1.1.1
TİCARET YARATICI ETKİ
Gümrük birliklerinin üretim üzerindeki etkileri, belirli mallara yönelen tüketici
alımlarının, üçüncü ülkeler ve iç üreticilerden ortak üretici ülkelere kayması sonucu
meydana gelmektedir. Birliğe ortak üye ülkeler arasındaki üretimin olumlu yönde
gelişmesi ticaret yaratıcı etkiyle ortaya çıkar. Bu üretim etkisi, tüketimin yüksek
maliyetli iç mallardan düşük maliyetli ortak ülke mallarına kayması sonucu oluşur.
Ticaret yaratıcı etki, gümrük birliği
dolayısıyla üye ülkelerdeki yüksek maliyetli
üretimin yerine, birlik içindeki daha verimli ülkenin üretiminin geçmesi dolayısıyla
ortaya çıkar. Yani birlik içinde üyeler arasındaki ticaret hacminin genişlemesi ticaret
yaratıcı etkiyi oluşturur. Bu etki birlik içinde karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir
uzmanlaşmanın sonucudur. Ticaret yaratıcı etkinin büyüklüğü gümrük birliği sonucunda
birliğe katılan ülkelerin refah artışının da büyük olacağının göstergesidir.33
33
Uyar, a.g.m., (par. 28).
29
2.2.1.1.2
TİCARET SAPTIRICI ETKİ
Ticaret saptırıcı etki, gümrük birliğinin kurulmasıyla en verimli üreticinin birlik
dışında kalması dolayısıyla birlik ülkelerinin bu ülkeden yapmakta oldukları ithalatın
sona ermesi dolayısıyla ortaya çıkar. Böylece ithalat en verimli ülkelerden birliğe üye
daha az verimli ülkelere kaymış olur. Bu durumda kaynakların verimliliği göreceli
biçimde azalmış olacağından refah değişmeleri olumsuz yöndedir. Ticaret saptırıcı etki,
en verimli üreticinin birlik dışında kalması mallarının ortak gümrük tarifesine tabi
olması nedeniyle, birliğin bu ülkeden yaptığı ithalatın durmasından kaynaklanır.
Dolayısıyla eğer birlik kurulduktan sonra da, ya bu ülke birlik içinde yer aldığı ya da
fiyat farkı kapanmamış olduğu için bu ülkeden ithalat sürse idi, bir ticaret saptırıcı etki
ortaya çıkmaz ve bir refah düşüşü olmazdı.34 Gümrük birliği kurulurken birliğe katılan
ülkelerin tamamlayıcı ya da rakip ekonomiler olmaları, ülkelerin birlikten sağlayacağı
faydayı etkiler. Yüksek gümrük koruyuculuğu altında üretilmekte olan malların büyük
bölümü aynı veya benzer mallar ise bu malları üreten ekonomiler, rakip ekonomiler
olarak tanımlanır. Eğer üretilen mallar farklı ise bu ekonomiler tamamlayıcı ekonomiler
olarak adlandırılır. Rakip ekonomilerin gümrük birliğine gitmeleri durumunda birliğin
ticaret yaratıcı etkisi yüksektir. Böyle bir durumda ticaretin yönü değişmemekte ve
birlik dışında kalan ekonomiler birlikten daha az zarar görmektedir. Gümrük birliğinin
rakip ekonomilerde meydana gelmesi birliğin ticaret yaratmasına yol açar. Çünkü aynı
üretim listesine sahip ülkeler gümrük koruyuculuğu altında en etkili malı üretmeleri
durumunda bütün birlik pazarını ele geçirmeleri mümkündür. Bunun sonucunda daha az
etkin çalışan üretim dalları faaliyetlerini durduracaktır. Tamamlayıcı ekonomiler bir
gümrük birliğine giderlerse dünya ticaretinin yönü değişmektedir. Bundan da hem üye
ülkeler hem de genel dünya refahı olumsuz etkilenecektir. Birlik üyeleri tamamlayıcı
ekonomiler ise, her ülke malları yüksek gümrük koruyuculuğunda üretir ve bu tip
ülkelerin oluşturduğu gümrük birliği içinde ticaret sapması meydana gelir. Çünkü
birliğe üye ülkelerden birinin gümrük koruyuculuğu altında üretmiş olduğu bir malı,
diğer üyenin piyasasına da girmektedir. Bunun sonucunda dünya kaynakları daha düşük
etkinlikle yeniden dağıtılmakta ve bundan hem üye ülkeler hem de genel dünya refahı
34
Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, s. 208.
30
olumsuz yönde etkilenmektedir. Sonuç olarak; Gümrük Birliği’nin refaha olan net
etkisi, ortaya çıkan ticaret yaratıcı
etki ve ticaret saptırıcı etkinin göreceli
büyüklüklerine bağlıdır. Eğer ticaret yaratıcı etki, ticaret saptırıcı etkiden büyükse
birliğin kaynak verimliliği ve refahı yükselecektir. Tam tersi ticaret saptırıcı etki, ticaret
yaratıcı etkiden büyük olursa birliğin ortalama verimliliği azalacak bu da refahın
düşmesine neden olacaktır.
2.2.1.2
TÜKETİM ETKİSİ
Eğer bir mal ithal edilirken gümrük vergisi alınıyor ise, bu durum o malın
fiyatının artmasına neden olur. Gümrük birliği kuran ülkeler arasında, gümrüklerin
kaldırılması malın fiyatını düşürecektir. Fiyat yapısındaki bu düşüşler tüketimi, yurtiçi
mallar ve üçüncü ülkelerden yapılan ithalattan saptırarak birlik içi ülkelerden satın
alınan mallara yöneltir. Eğer ticarete konu olan mallarda talep esnekliği sıfırdan büyük
ise (e>0) ucuzlayan mala olan talep artar ve bu durumda tüketim etkileri ortaya çıkar.
Fiyat yapısındaki bu değişikler tüketimi, yurtiçi mallar ve üçüncü ülkelerden ithalattan
saptırarak, birlik içi ülkelerden satın alınan mallara yöneltir. Eğer birlik içinde ithalat
artmış ise tüketim de artmıştır. Çeşitli ülkelerin aralarında gümrük birliği oluşturmaları,
gümrük tarifelerinin kaldırılması, iç piyasada fiyatların düşmesine, bir mala gümrük
vergisinin uygulanması ise bu malın gerçek fiyatının gümrük vergisi miktarı kadar
yükselmesine neden olur. Birlik sebebiyle kaldırılan gümrükler, birlik içindeki
mobilizasyonu arttırdığından, ekonomideki tüketim modelini değiştirir. Çünkü birliğe
üye ekonomiler arasındaki mal mobilizasyonu, ekonomideki nispi fiyatları etkiler.
Bunun sonucunda tüketici alımlarında belirli bir ihtiyacı daha az etken karşılayan yerli
mallardan, o ihtiyacı daha etken karşılayan yabancı mallara doğru bir kayma olur. Nispi
fiyatları değişen yerli mallar, ikame mal ise ve talep esneklikleri sıfırdan büyük ise bu
mallara yönelik tüketim değişir. Böylece indirilen gümrükler sebebiyle nispi olarak
ucuza gelen yabancı mallar daha fazla talep edilir. Bu durumda gümrük birliğinin
tüketim etkileri ortaya çıkar. Gümrük birliğinin olumlu tüketim etkisi birliğin ticaret
yaratması durumunda meydana gelir. Birlik içinde yeni bir ticaret yaratılmasına bağlı
olarak birlik üyeleri, daha ucuz kaynaktan daha fazla tüketim yapma olanağına kavuşur,
31
böylece olumlu tüketim etkisi refah seviyesinin yükselmesine katkıda bulunur. Bu
anlamda olumlu tüketim etkisi olumlu üretim etkisiyle beraber ortaya çıkar.35
Sonuç olarak; Gümrük Birliği’nin üretim etkisi incelenirken ekonomide varolan
genel üretim kalıplarının değişmediği varsayılmaktadır. Ancak tüketim etkisi
incelenirken gümrüklerin kaldırılması sonucu ortaya çıkan tüketim oranları ve tercihleri
değişikliklere uğramaktadır. Bunun nedeni ise; gümrük duvarlarının kaldırılması
sonucunda ekonomiye giren malların nispi fiyatları etkilemesidir.
2.2.1.3 ÖLÇEK EKONOMİLERİ ETKİSİ
Gümrük birliğinin sağlayacağı en önemli dinamik faydalardan biride genişleyen
piyasalar sonucu oluşan ölçek ekonomileridir. Burada ölçek ekonomileri etkisini
incelemeden önce açıklanması gereken iki ayrı tanım vardır. Bunlar içsel ve dışsal
ekonomilerdir.
Firmaların büyüklüğünden kaynaklanan unsurlar, maliyetlerin düşürülmesi,
verimlilik ve üretimin artması ve bunun sağladığı tasarrufların yarattığı olumlu
sonuçlara “ölçek ekonomileri” etkileri denmektedir. İş bölümü ve uzmanlaşma,
büyüklükten kaynaklanan makine ve donanım bolluğu, elde edilen yeni satış arttırma
teknikleri ve kazanılan yeni pazarlar ölçek ekonomileri yaratmaktadır. Ölçek ekonomisi,
bir firma ya da sanayi dalının iç yapısında meydana gelen değişikliklerin o firma ya da
sanayi dalına sağlamış olduğu yararlardır. Belli bir üretim hacmine ulaşan firma,
üretimine daha az girdi kullanarak daha fazla çıktı ile devam edebiliyorsa bu firma içsel
ekonomilerden yararlanmaktadır. Büyük ölçekli üretim ekonomileri çeşitli şekilde
ortaya çıkar. Örneğin geniş bir piyasa, ileri teknolojik yöntemlerle maliyetlerin
düşürülmesine olanak sağlar. Kitlesel üretim dolayısıyla çeşitli pazarlama fonksiyonları
daha büyük hacimde yapılabilir. Ayrıca daha az stok bulundurma ihtiyacı doğar.Bütün
bunlar maliyetlerde tasarrufa yol açar. Geniş bir piyasa, bunlardan başka üretim,
35
Uyar, a.g.m., (par. 36- 37).
32
planlama, yönetim, araştırma ve geliştirme gibi faaliyetlerde de yüksek derecede
kalifiye elemanlar çalıştırılmasına olanak verir.36
Genel anlamda dışsal ekonomi, bir üreticinin diğer bir üreticiye yapmış olduğu
karşılıksız yarar ya da kayıplar şeklinde tanımlanabilir. Kitlesel üretim karşısında
endüstriye hammadde sağlayan işletmeler ileri teknoloji ve büyük ölçekli üretim
yöntemlerini kullanmaya başlarlar. Bu ise hammadde ve ara malların bollaşmasına,
kalitenin yükselmesine ve fiyatların ucuzlamasına neden olur. Verimlilik ve büyüme
hızı üzerinde olumlu sonuçlar doğuran dışsal ekonomiler, ekonomik bütünleşmeden
beklenen en önemli dinamik yararlardan biridir. Piyasanın büyümesi, sanayinin
genişlemesi, nitelikli işgücü ve yetişmiş eleman sağlanması ve teknolojik bilginin
yayılması gibi tüm endüstrinin yararlanabileceği olumlu bir ortam dışsal ekonomiler
sayesinde ortaya çıkmaktadır. Üretim sistemleri arasındaki ileri ve geri bağlantılar
nedeniyle ortaya çıkabilecek içsel ve dışsal ekonomiler özellikle verimlilik üzerinde
uzun dönemli olumlu etkiler ortaya çıkarmaktadır.37
2.2.1.4
DIŞ TİCARET HADLERİNE ETKİSİ
Dış ticaret hadleri ihracat fiyatlarının ithalat fiyatlarına oranını göstermektedir.
Eğer dış ticaret hadlerinde bir iyileşme varsa bu refah artışına etki ederken, dış ticaret
hadlerindeki kötüleşme tam tersi bir refah kaybı demektir. Dış ticarete konu olan mallar
çok sayıda olduğu için ihracat ve ithalat fiyatları zorunlu olarak endekslerle ifade edilir.
Buna göre dış ticaret hadleri aşağıdaki gibi yazılır:
36
Uyar, a.g.m., (par. 41).
37
Uyar, a.g.m., (par. 42- 43).
33
N = Px / Pm
N = Dış ticaret hadleri
Px = İhracat fiyatları endeksi
Pm = İthalat fiyatları endeksi
Formülden de görüleceği gibi, ithalat fiyatları sabitken ihracat fiyatlarının
düşmesi, ihracat fiyatlarında bir değişme olmaksızın ithalat fiyatlarının yükselmesi veya
her iki fiyat endeksi artmakla birlikte ithalat fiyatlarındaki artışın ihracat fiyatlarındaki
artıştan daha büyük olması gibi durumlarda dış ticaret hadleri (N) ülkenin aleyhine
döner. Dış ticaret hadlerinin aleyhte değişmesi, ülkenin dış ticaret fiyatlarından kazanç
kaybına uğraması anlamına gelebilir. Çünkü söz konusu ülkenin belirli bir başlangıç
yılına göre bir birim ithal malı elde edebilmek için eskisinden daha fazla miktarda ihraç
malı vermesi gerekecektir. Başka bir deyişle, dış ticaret hadleri aleyhine dönen bir ülke,
bir birim ihraç malı karşılığında eskisine göre daha az ithal malı elde eder. Dış ticaret
hadleri lehine değişen bir ülke ise, aksine dış ticaretten kazançlı çıkar.
Gümrük Birliği’nin oluşumu ve genişlemesi ticaret hacmini ve yönünü
etkilemektedir. Dış ticaret hadleri, birliğe üye ülkeler arasındaki iş bölümünün
doğuracağı refah yükselişinden her üye ülkenin alacağı payı belirler. Bir bütün olarak
birliğin, tek tek birlik üyesi ülkelerin ve birlik dışında kalan ülkelerin dış ticaret
hadlerindeki değişmeler, bu ülke grupları arasında gelirin yeniden dağılımına yol açarak
refah üzerinde, önemli etkiler doğuracaktır. Gümrük birliğinin üye ülkelerin ve tüm
dünyanın refahını nasıl etkileyeceği üretim ve tüketimdeki etkinlik değişmeleri yanında,
ticaret hadlerindeki değişmelere de yakından bağlıdır. Gümrük birliğinin dış ticaret
hadleri üzerindeki etkilerini dört başlık halinde sıralayabiliriz.
34
1.Birlik İçinde Verimliliğin Artması: Birlik içinde verimlilikte meydana gelen artışlar,
birliğin üretim maliyetinin düşmesine yol açar. Birliğe üye ülkelerin ürettikleri dahili
mallarda meydana gelen prodüktivite artışı, birlik üyesi ülkelerin yararına sonuçlar
doğurur.
2.Birliğin Pazarlık Gücünde Meydana Gelen Değişmeler: Birleşen ekonomilerin
kendi kendilerine yeterlik dereceleri eskisine göre daha fazla olup, birlik dışında kalan
ekonomilere bağlılık dereceleri daha azdır. Pazarlık gücünün artması durumunda, dış
ticaret hadlerinin birlik lehine, dışarıda kalanlar aleyhine değişme olasılığı çok fazladır.
Kurulan gümrük birliği dünya piyasasının önemli bir kısmını kapsaması durumunda,
birliğin pazarlık gücünün yükselmesi ve buna bağlı olarak dış ticaret hadlerini de lehe
çevirmesi mümkündür.
3.Birliğin Ekonomik Büyüklüğü: Birliğin ekonomik büyüklüğünden amaç toplam
üretim hacmidir. Ekonomik büyüklüğe sahip birlik, arz ve talep şartlarını etkileyerek
dünya fiyatlarını değiştirebilir ve bu değişiklikle dış ticaret hadlerini lehine çevirebilir.
Ancak birlik küçük ise, dış dünyanın sonsuz esnek arz eğrileri ile karşılaşır ve bundan
dolayı dış ticaret hadlerini lehine çeviremez.
4.Birliğin Kurulmasıyla Ticaretin Birlik Dışı Ülkelerden Birlik İçine Kayması:
Gümrük Birliği ticaret sapmasına yol açtığı ölçüde, birlik üyelerinin dış ülkelerle olan
dış ticaret hadleri birlik lehine dönebilir. Eğer birlik yönünden dış talep ve arz
esneklikleri sıfır ise, dış ticaret hadleri büyük ölçüde birlik lehine dönecektir. Çünkü bu
durumda, dış ülkelerin ithalatında bir azalma olmakta, fakat bu ülkelerin ihracatları daha
düşük fiyattan eski seviyelerini korumaktadır.38
38
Uyar, a.g.m., (par. 38).
35
2.2.1.5
ENDÜSTRİ İÇİ TİCARET
Gümrük birliğinin endüstri içi ticaret üzerindeki etkilerini incelemeden önce
endüstri içi ticaret teorisi kısaca açıklanacaktır. Endüstri içi ticaret bir ülkenin aynı
endüstriye ait malları hem ithal hem de ihraç etmesi biçimindeki ticarete verilen addır.
Uluslararası ticaretin oluşumu endüstriler arası ticaret biçiminde olabileceği gibi
endüstri içi ticaret biçiminde de olabilir. Endüstri içi ticaret, belirli bir endüstri
kapsamında birbirinden farklılaştırılmış yapıdaki ürünlerin eşzamanlı olarak ihraç ve
ithal edilmesidir. Böylece söz konusu endüstride ülkeler arasında karşılıklı olarak iki
yönlü ticaret ortaya çıkar.39 Özellikle II. Dünya Savaşından sonra, sanayi malları
ticaretinin artması, ülkelerin faktör yoğunluğuna bağlı olarak belirli mallarda
uzmanlaşması beklentilerine uymamıştır. Emek faktörü açısından zengin ülkelerin
sermaye yoğun malların ihracatını, sermaye faktörü yönünden zengin ülkelerin de emek
yoğun malların ihracatını yapması, dış ticaret konusunun yeniden açıklanması gereğini
ortaya koymuştur. Endüstriler arası yapılan ticaretin yanında, giderek benzer malların
ithalat ve ihracatının yaygınlaşması, endüstri içi ticaret kavramını gündeme getirmiştir.
İktisadi bütünleşme ile endüstri içi ticaret arasındaki pozitif ilişki aşağıdaki
faktörlere bağlı olarak açıklanabilir.40
a) Tercih çeşitliliği ve talep çakışması; Gümrük birliği kapsamındaki ülkelerin
önemli bir bölümünde; faktör donanımının benzer yapıda olması, kişi başına gelir
düzeylerinin birbirine yakın olması ve talep yapılarının birbirine benzer durumda olması
bu ülkeler arasında endüstri içi ticaretin oluşması için önemli bir dayanak oluşturur.
b) Ticaretin serbestleşmesi; Gümrük birliği, üye ülkeler arasında ticareti
engelleyen etkenlerin ortadan kaldırılmasına yol açarak bu ülkeler arasında ticaretin
39
Osman Küçükahmetoğlu,”Reel Entegrasyon Teorisi” , Ekonomik Entegrasyon Küresel ve Bölgesel
Bir Yaklaşım, Osman Küçükahmetoğlu, Hazma Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu (drl.) , Ankara: Ekin
Kitabevi, 2005, s. 66.
40
Küçükahmetoğlu, a.g.e., s. 82
36
genişlemesini sağlar. Böylece gümrük birliği ülkelerinde, endüstri içi ticaretin
yükselmesi için belirli bir ortam oluşturulmuş olur.
c) Üretim maliyetlerindeki azalma; Gümrük birliği ülkeleri geniş kapsamlı
piyasalara yönelik üretim yapmaları durumunda ölçek ekonomileri yoluyla maliyet
azalmasından yararlanabilirler. Böylece bütünleşme kapsamındaki ülkelerdeki talep
çakışması, üretimde azalan maliyetlerle birlikte endüstri içi ticaretin genişlemesi için
kolaylık sağlar.
d) Faktör hareketleri ve firma içi ticaret; İktisadi bütünleşme kapsamındaki
ülkelerde birbirine benzeyen ancak farklılaştırılmış nitelikteki ürünlerin üretimini
arttırır. Böylece bu ülkelerde endüstri içi ticaret artış gösterir.
Endüstri içi ticaret ölçülürken çoğu çalışmada genel olarak Grubel - Lloyd
Index’i kullanılmaktadır. Aşağıda bu hesaplamanın yapıldığı matematiksel yöntem
açıklanmaktadır;41
Cebirsel olarak, Xj, bir ülkenin j malı ihracatının değeridir. Mj ise bu malın
karşılığı olan ithalatının değeridir. Eğer, Endüstri içi ticaret (EİT) yoksa, ya ihracat
yoktur (Xj = 0) ya da ithalat yoktur (Mj = 0) ve Aj = 1’dir. Eğer, mükemmel uyumlu
EİT varsa, Xj = Mj ve Aj = 0’dır.
Bj =
( Xj + Mj ) − Xj − Mj
( Xj + Mj )
Bj = 1 −
41
Xj − Mj
( Xj + Mj )
= 1 − Aj
Södersten, Bo and Reed, Geoffrey. International Economics, 1994, New York, McMillan,
ss. 174- 175.
37
EİT olmadığı zaman (Xj veya Mj = 0 olduğunda) Grubel-Lloyd Index’i sıfıra
eşittir. EİT tam olduğu zaman ise, Grubel-Lloyd Index’i 1’e eşittir.
Bir j ürün için EİT (Bj) yüzde olarak hesaplanacağı zaman formül şöyledir;

Xj − Mj 
Bj = 1 −
 x100
Xj + Mj 

Bj, 0 ile 100 arasında değişen bir %’dir.
Bj = 0 ise, endüstriler-arası ticaret
Bj = 100 ise, endüstri-içi ticaret söz konusudur.42
2.2.2 GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN DİNAMİK ETKİLERİ
1970’li yılların sonlarına doğru iktisatçıların büyük bir kısmı dinamik etkilerin,
statik etkilerden daha önemli olduğunu vurgulamaya başlamışlardır. Çünkü; dinamik
etkilerin süreklilik gösteren etkiler olması bu etkileri statik etkilerden daha üstün
kılmaktadır.
Statik etkiler ekonomik yapıda bir değişiklik olmadan, tarifelerin kaldırılması
dolayısıyla dış ticaret hacmi ve refah düzeyinde ortaya çıkan değişmelerle ilgilenir.
Oysa dar bir ulusal piyasanın yerine birleşik, geniş bir piyasanın geçmesiyle görülecek
etkiler yalnız bunlardan ibaret değildir. Ekonomik birleşme hareketleri üye ülkelerin
ekonomik yapılarında, üretim kapasitesi ve kaynak verimliliklerinde köklü değişiklikler
yapar. Bunlar zaman içinde oluşan, milli geliri, kalkınma hızını ve ekonomik refahı
yakından ilgilendiren değişmelerdir.43
42
Södersten, Bo and Reed, Geoffrey. a.g.e., s. 176
43
Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, ss. 211-212.
38
Dinamik etkiler, üretken kapasitenin uygun bir biçimde nasıl değiştirileceği
konusunda yoğunlaşmaktadır. Gümrük birliklerinin asıl önem taşıyan yönü statik değil
dinamik etkilerdir. Ancak gümrük birliğinin dinamik etkilerinin sistematik bir biçimde
analiz edilmesinde zorluklar olduğunu ve dinamik etkiler konusunda görüş ayrılıkları
olduğunu belirtmek gerekir.44
2.2.2.1 REKABET ARTIŞI ETKİSİ
Bir ülkede gümrük birliği öncesinde yurtiçi piyasalarda tekelci ve oligopolcü
firmalar egemen durumda ise bu firmalar üretimi kısıp fiyatları yükselterek karlarını
arttırırlar. Karlardaki artış firmanın genişlemesi yönünde özendirici bir etki yaratmaz.
Bu nedenle yüksek maliyetlerden oluşan bir üretim yapısı ortaya çıkar.45
Birlik öncesinde koruma duvarlarının arkasında yüksek maliyet, geri teknoloji ve
düşük kalite ile üretim yapan firmalar, ya verimli çalışacak şekilde kendilerini
yenileyecekler ya da piyasadan çekilmek zorunda kalacaklardır. Birlik içinde dış ticaret
kısıtlamalarının kaldırılması, yerli üreticileri dış piyasa rekabetiyle karşı karşıya getirir.
Böylece verimliliği düşük üreticiler endüstriyi terk eder ve ancak rekabete dayanacak
kadar verimli çalışanlar faaliyetlerini sürdürür. Bununla beraber yoğun rekabet ortamı
ulusal monopollerin yerini birlik çapındaki daha büyük monopollerin de almasına neden
olabilir. Birlik oluşumu ile ortaya çıkan rekabet avantajından en iyi şekilde yararlanmak
için ortak bir rekabet politikasının izlenmesi son derece önemlidir.46
2.2.2.2 TEKNOLOJİK GELİŞME ETKİSİ
Gümrük birlikleri, üye ülkelerin teknolojik ilerleme hızlarını yükseltir. Geniş bir
piyasa, büyük işletmelerin kurulmasına yol açar. Bu ise bir yandan yurt dışından ileri
44
Küçükahmetoğlu, a.g.e., s. 84.
45
Küçükahmetoğlu, a.g.e., s. 84.
46
Uyar, a.g.m., (par. 42-43).
39
tekniklerin aktarılmasına, öte yandan da işletmelerin bünyesinde araştırma ve geliştirme
faaliyetlerine daha büyük fonlar ayrılmasına olanak verir.47
Teknolojik gelişme, üretim teknolojisini geliştirerek daha az maliyetle daha çok
ürün elde edilmesine yardımcı olmakta, ekonomiyi olumlu yönde etkileyerek refaha
katkı sağlamaktadır. Bunun sonucu ekonomik yapı, teknolojik gelişme ile canlanmakta
ve büyüme hızlanmaktadır. Teknolojik gelişmenin zayıfladığı dönemlerde, azalan
verimler kanunu gereğince dünya ekonomisi daralmakta ve ekonomik krizler meydana
gelmektedir. Ekonomik bütünleşmede ortaya çıkabilecek dışsal ekonomiler ve rekabetin
yoğunlaşması gibi etkiler bir yandan daha sermaye-yoğun tekniklerin kullanılmasını
zorunlu hale getirirken, diğer yandan da AR-GE faaliyetlerini teşvik ederek teknolojik
gelişmenin hızlanmasına katkı sağlamaktadır.48 Tabi ki burada araştırılması gereken
önemli bir konu vardır. Bu da sağlanan teknolojik ilerlemenin yapılan gümrük birliğiyle
sağlanıp sağlanmadığıdır. Aksi taktirde bu gelişmeyi dinamik bir fayda olarak görmek
yanlış olacaktır.
2.2.2.3 YATIRIM ETKİSİ
Gümrük birlikleri, kaynakların etkinliğini, dolayısıyla milli geliri yükseltir. Milli
gelirdeki büyüme de tasarrufları ve yatırımları arttırır. Gümrük birlikleri tarifelerin
yeniden yükseltilmeyeceği konusunda işadamlarına güven sağlayarak yatırımların
riskini azaltır ve karlılığı yükseltir. Bundan başka, piyasa hacminin genişlemesi, birlik
içinde üretimin daha etkin ellerde toplanmasına ve bölgeye önemli ölçüde yabancı
sermaye yatırımının çekilmesine neden olabilir.49
Gümrük birliğiyle ortaya çıkan piyasa üye ülkelerin kendi piyasalarından daha
büyüktür. Ortaya çıkan bu büyük piyasa firmaları yeni ve kapsamlı yatırımlara yöneltir.
Ancak birlik ülkelerinin birlik dışı ülkelere karşı uygulamış olduğu ortak gümrük
tarifesi bu ülkeleri olumsuz yönde etkiler. Birlik dışı ülkeler bu olumsuzluktan
47
Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, s. 212.
48
Uyar, a.g.m., (par. 44).
49
Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, s. 213.
40
kurtulmak için birlik kapsamında doğrudan yatırıma gidebilirler. Böylece birlik
kapsamında yatırımlar artış gösterir.50
2.2.2.4 KUTUPLAŞMA ETKİSİ
Farklı gelişme düzeylerinde bulunan ülkelerin, mal ve faktör hareketlerinin
serbest olduğu bir iktisadi gruba katılmaları durumunda, serbest piyasa düzeni, bunlar
arasındaki gelişme dengesizliğini arttırır. Bu yönde yığımlı hareketler ortaya çıkar.
Böylece zengin ülkeler daha zengin, yoksul ülkeler daha yoksul duruma gelirler.51 Bu
teori uluslararası iktisat literatüründe kutuplaşma teorisi olarak bilinmektedir. İktisadi
entegrasyon hareketleri incelenirken ülkeler arasında çeşitli nedenlerden dolayı ortaya
çıkmış olan gelişme farklılıkları da göz önünde bulundurulmalıdır. Böyle bir durumda
ekonomik ve sosyal yapılar dikkate alınmalıdır. Gelişmesini henüz tamamlamamış bir
ülkenin gelişmiş ülkelerle kuracağı bir gümrük birliği o ülkenin cılız sanayilerini
gelişmiş ülkelerin sanayileriyle ortaya çıkacak bir rekabet ortamında zarara uğratabilir.
Ayrıca kutuplaşma teorisi sadece ülkeler arasında kurulan entegrasyon hareketlerinde de
kendini göstermeyebilir. Bu teori, aynı ülkenin farklı bölgeleri arasında gelişme
farklarının bulunması durumunda da kendini gösterebilir.
Gümrük birliği’nin dinamik etkileri statik etkilerine göre birlikten sağlanan
kazancı karşılaştırmada daha belirleyici bir rol oynamaktadır. Çünkü, bu etkiler statik
etkilere göre daha uzun dönemlidir ve süreklilik gösterir. Ayrıca gümrük birliği
kurulduğunda statik etkiler sebebiyle ortaya çıkabilecek refah kazançları birliğe üye
ülkeler arasında dengeli bir şekilde dağılmayabilir. Buna bir de birliğe üye ülkeler
arasında ortaya çıkacak gelişmişlik farkları da
eklenirse- ki çok karşılaşılan bir
durumdur- üye ülkeler arasındaki dengesizlik daha da artacaktır. Sonuç olarak;
Geleneksel Gümrük Birliği teorisi gümrük birliğinin statik etkileri üzerinde
yoğunlaşmıştır. Ancak, gümrük birliklerinin etkilerini incelerken görüldüğü üzere
dinamik etkilerin, azgelişmiş ülkeler açısından statik etkilere göre daha önemli olduğu
50
Küçükahmetoğlu, a.g.e., ss. 84- 85.
51
Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, s. 217.
41
vurgulanmaktadır. Çünkü azgelişmiş ülke ekonomilerinin, diğer birlik üyelerine göre
sanayileri cılızdır. Ve en önemli kamusal kaynakları vergileridir. Eğer bu ülkelerin
gümrük birliğinden sağlayacakları kazanç bu kayıplarını karşılıyor ise o ülkelerin
gümrük birliğine gitmeleri ya da en azından piyasalarını geliştirmek açısından diğer
azgelişmiş ülkelerle birlik kurmaları daha akıllıca olacaktır. Sonuç olarak her üye için
sağlanacak kazanç üye ülkelerin birlik sonrası net statik ve net dinamik etkilerine bağlı
bulunmaktadır.
2.3 GÜMRÜK BİRLİĞİNİN BAŞARI KOŞULLARI
Gümrük birliğinin başarılı olabilmesi için gerekli koşullar aşağıdaki gibi
sıralanabilir:
a) Gümrük birliğinin, yer aldığı ekonomik alanın büyük olması ve çok sayıda
ülkeden oluşması birlik kapsamında daha iyi bir uluslararası işbölümünün ortaya
çıkmasını sağlar. Böylece ticaret yaratma etkisi ticaret saptırma etkisinden daha büyük
boyutta olur. Çünkü geniş kapsamlı bir gümrük birliği durumunda en düşük maliyetli
ülkenin gümrük birliği kapsamında yer alması olasıdır.
b) Gümrük birliği ülkelerinin rakip ekonomiler olması durumunda elde edilecek
kazanç yüksek düzeyde, tamamlayıcı ekonomi olması durumunda ise düşük düzeyde
olur. Belirli bir ürünü birbirine yakın maliyetle üreten ülkeler rakip ekonomi olarak
adlandırılır. Üretim maliyetleri benzer durumda olan ülkeler arasında, üretim etkinliği
göreli olarak daha az olan ülke yurtiçi üretimini durdurup ithalata yönelir. Böylece
birlik ülkeleri arasında ticaret yaratma etkisi ortaya çıkar. Rakip ülkeler arasında belirli
bir üründeki maliyet farkı ne kadar yüksek ise ticaret yaratma etkisi o derece yüksek
olur. Belirli bir ürünü birbirinden farklı maliyetlerle üretmekte olan ülkeler tamamlayıcı
ekonomi olarak adlandırılır. Bu durumda ortaya çıkan refah kazancı rakip ekonomi
durumuna göre daha düşük düzeyde kalır.
c) Gümrük birliği ülkelerinin birlik öncesi ticaret yaptığı ülkelere uyguladığı
tarifeler ne kadar yüksek ise birlik durumunda ortaya çıkan ticaret yaratma etkisi de o
42
kadar yüksek olur. Ayrıca gümrük birliği durumunda uygulanan ortak gümrük
tarifesinin düşük düzeyde olması ise ticaret saptırma etkisinin azalmasına yol açar.
d) Gümrük birliği ülkelerinde arz ve talep esnekliklerinin yüksek olması yüksek
düzeyde ticaret yaratma etkisinin ortaya çıkmasını sağlar. Birlik dışı ülkelerdeki arz
esnekliğinin düşük düzeyde olması birlik ülkelerinin daha çok ticaret yaratma etkisi ile
karşılaşmasına yol açar.
e)
Gümrük birliği ülkelerinin coğrafi olarak birbirlerine yakın olmaları üye
ülkeler açısından taşıma giderlerinin azalmasına ve ticaret hacminin artmasına neden
olur. Böylece birlik ülkeleri açısından daha aza ticaret sapması ortaya çıkar. Bu nedenle
gümrük birliklerinin genellikle komşu ülkeler arasında oluşturulması eğilimi yaygındır.
f) Gümrük birliği ülkelerinin birlik dışı ülkelerin ürünlerine yönelik talebinin
düşük düzeyde, buna karşılık birbirlerinin ürünlerine yönelik talebinin yüksek düzeyde
olması ticaret yaratma etkisinin yüksek düzeyde olmasını sağlar.52
52
Osman Küçükahmetoğlu,”Reel Entegrasyon Teorisi” , Ekonomik Entegrasyon Küresel ve Bölgesel
Bir Yaklaşım, Osman Küçükahmetoğlu, Hazma Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu (drl.) , Ankara: Ekin
Kitabevi, 2005, s. 51.
43
3. GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ
20. yy’ın sonlarına doğru dünya ekonomisinde ortaya çıkan gelişmeler dünya
tarihinde değişiklikler yaratacak kadar hızlı ve yoğundur. Özellikle 1989 yılından sonra
dünyanın tek kutuplu hale gelmesi ve yaşanan gelişmeler “küreselleşme” ya da diğer
adıyla “globalizasyon” kavramlarını ekonomi literatürüne sokmuş ve gelişmelerin tam
merkezine oturtmuştur. Bu süreçte ortaya çıkan en önemli değişiklik, ülkeler arasında
ortaya çıkan mal-hizmet dolaşımının genişlemesi, hızlanması ve korumacı politikaların
azaltılmasıdır. Diğer önemli bir değişiklikte yeni yatırım araçlarıyla birlikte sermaye
hacminde ortaya çıkan genişleme ve bunun dolaşımının hız kazanmasıdır. Böylece, dış
ticaretin serbestleştiği ve sermaye hareketlerinin hız kazandığı ancak emek
hareketlerinin henüz serbestleştirilmesine izin verilmediği global bir ekonomik süreç
yaşanmaktadır. Sonuç olarak bu gelişmeler ışığında şu söylenebilir ki; teknoloji seviyesi
yüksek, sermaye birikimini tamamlamış ve her anlamda (askeri, siyasi, kültürel, sosyal
vs.) gelişmişlik düzeyine ulaşmış ülkelerin hegemonyasında ortaya çıkan bir düzen
oluşmuştur. Buna karşılık olarak da bölgeselleşme hareketleri hız kazanmış ve özellikle
gelişmekte olan ülkeler gelişmiş entegrasyon modellerinin içinde yer almaya çalışmıştır.
Tabi bu hareketlerin gelişmekte olan ülke ekonomilerine ne kadar fayda sağladığı da
ayrıca üzerinde tartışılması ve irdelenmesi gereken bir konudur.
Çalışmanın bu bölümünde bir nebzede olsa, gelişmişlik ya da sanayileşme sürecini
tam olarak tamamlayamamış olan Türkiye ile AB arasında oluşturulan Gümrük
Birliği’nin
Türkiye’nin
bazı
ekonomik
göstergeleri
üzerine
yaptığı
etkileri
inceleyeceğiz. Ama ondan önce, Gümrük Birliği anlaşması sürecini ve ondan önce
yaşanan tarihsel gelişmeleri açıklamak gerekir.
Türkiye ve AB arasında oluşturulan Gümrük Birliği’nin temeli 1959 yılına
dayanır. Roma anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra Türkiye AB’ye
katılmak üzere resmen başvurmuştur. 1963 yılında yapılan Ankara anlaşmasıyla
Türkiye’nin AB’ye katılması üç aşama olarak belirlenmiştir.
Bunlardan ilki “Hazırlık Dönemi”nin ertesinde, Katma Protokol’ün 1973
tarihinde yürürlüğe girmesiyle toplam 22 yıl süren “Geçiş Dönemi” hukuki olarak
44
başlamıştır. Türkiye’nin 1987 yılında yaptığı tam üyelik başvurusunun hemen ertesinde
taraflar arasında yürütülen görüşmelerin sonuçları, Gümrük Birliği’nin tamamlanması
ve sürdürülmesi için gerekli koşulları belirleyen bir “Gümrük Birliği Kararı” altında
toplanarak, Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 1995 yılındaki toplantısında kabul
edilmiştir. Sonuç olarak; 22 yıllık geçiş dönemi son bulmuş ve 1.1.1996 tarihi itibariyle
Türkiye ve AB arasında Gümrük Birliği anlaşması yürürlüğe sokulmuş ve Türkiye’nin
AB’ye girmesi yolunda “Son Dönem”e girilmiştir.
45
3.1 GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Gümrük Birliği’nin tamamlanmasını takiben Türkiye ekonomisine etkilerine
ilişkin çeşitli eleştiriler gündeme gelmiştir. Bu eleştirilerin büyük bir bölümü Gümrük
Birliği’ni, bir parçası olduğu tam üyelik sürecinden bağımsız değerlendirerek Türk
sanayii ve Türk dış ticareti üzerine olumsuz etkileri olduğu yönündedir. Ulusal ve
uluslararası makro ekonomik değişimler dikkate alınmaksızın yöneltilen eleştirilerde,
Gümrük Birliği tek başına dış ticaret dengesizliğinin kaynağı olarak gösterilmiştir.
Ayrıca, tam üyelik yönündeki önemli bir aşamayı teşkil eden Gümrük Birliği’nin dış
ticaret rakamlarının yanı sıra, üretim süreçleri, kalite altyapısı ve rekabet gücü
üzerindeki olumlu etkileri göz ardı edilmiştir. Türkiye’nin dışa yönelik büyüme
stratejisi çerçevesinde ve AB’ye tam üyeliği hedefi doğrultusunda gerçekleştirdiği en
kapsamlı ticaret ortaklığı olan Gümrük Birliği aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü’nün
(DTÖ) uluslararası ticarete ilişkin kurallarını temel alan bir yapılanmadır. Bu yönüyle
Gümrük Birliği’ne taraf olan Türkiye’nin gerçekleştirdiği çalışmalar DTÖ üyesi olarak
üstlendiği yükümlülükleriyle de büyük ölçüde uyuşmaktadır.53
Ayrıca yapılan değerlendirmelere göre de, statik etkiler açısından Gümrük
Birliği’nin Türkiye ekonomisi lehine ya da aleyhine olduğunu kesin olarak
söyleyebilmek zaten
güçtür. Çünkü ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz etkilerin
gümrük birliğinden mi yoksa 5 Nisan ekonomik krizinden sonra yaşanan değişmelerden
mi kaynaklandığını belirlemek olanaksızdır. Aşağıda ki tablo ve yorumlardan da
görüleceği gibi gümrük birliğine girildikten sonra Türk sanayisinin AB sanayisi
karşısında rekabet edemeyerek çökeceği ve Türkiye’nin gümrük birliğinden zarar
ederek ayrılacağı söylemleri de doğrulanmamıştır. Aşağıda kullanılan analiz yöntemi
1996 tarihinden itibaren yani gümrük birliğine girildiği tarihten itibaren Türkiye
ekonomisinde makro düzeyde ortaya çıkan olumlu ve olumsuz etkilerin Gümrük Birliği
Teorisi çerçevesinde dinamik ve statik etkiler açısından ortaya koymaya yöneliktir.
53
Handan Soğuk, 2004, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri,
http://www.ikv.org.tr/arastirmalar/degerlendirmeler/gumruk-birligi.htm (09 Nisan 2005) s. 2-3.
46
3.1.1
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNDEKİ
STATİK ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Faktör donanım, teknolojik seviye ile talep yapısı gibi parametrelerin sabit kaldığı
varsayımı altında gümrük birliğinin, birlik içinde kaynakların yeniden dağılımı
sebebiyle ortaya çıkan etkilerine statik etkiler denmektedir.54 Çalışmanın bu bölümünde
daha önce yukarıda teorik çerçevede ele aldığımız ve incelediğimiz ticaret yaratıcı,
ticaret saptırıcı, kamu gelirleri ve dış ticaret hadleri etkileri gibi statik etkileri ekonomik
veriler ışığında ele alacağız.
3.1.1.1 TİCARET YARATICI ETKİ
Ticaret yaratıcı etkiyi teorik kısımda, yüksek maliyetli üretimin yerini, birlik
içinde yer alan daha düşük maliyetli ve verimli ülkenin alması olarak açıklamıştık.
Buradan çıkan sonuç şudur ki; gümrük birliğine gidilmesi ile kaldırılan tarife ve
kotaların sonucunda ilgili malların fiyatları düşer ve buda birlik içinde ticaretin
artmasına neden olur ve birlik üyeleri daha ucuza daha fazla tüketim yapma imkanı
bularak ticaret hacmini yükseltme imkanına kavuşurlar. Gümrük Birliği’nin uygulandığı
ilk on yıla ve daha öncesine ilişkin ticaret yaratıcı etki tablo 1 yardımıyla açılanabilir.
TABLO 1: TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET GÖSTERGELERİ (1990-2005) Milyon $
DIŞ TİCARET - YILLIK (Milyon $)
İHR / İTH
YILLAR İHRACAT Değ.% İTHALAT Değ.% DENGE HACiM
1990
12.959
1991
13.593
4,9
21.047
1992
14.715
8,2
1993
15.345
1994
18.106
22.302
%
-9.343
35.261
58,1
-5,6
-7.454
34.640
64,6
22.871
8,7
-8.156
37.586
64,3
4,3
29.428
28,7
-14.083
44.773
52,1
18,0
23.270
-20,9
-5.164
41.376
77,8
54
Süleyman Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri,
http://www.ceterisparibus.net/ab/ab_makaleler.htm (21 nisan 2006 ) (par. 4).
47
1995
21.637
19,5
35.709
53,5
-14.072
57.346
60,6
1996
23.224
7,3
43.627
22,2
-20.402
66.851
53,2
1997
26.261
13,1
48.559
11,3
-22.298
74.820
54,1
1998
26.974
2,7
45.921
-5,4
-18.947
72.895
58,7
1999
26.587
-1,4
40.671
-11,4
-14.084
67.258
65,4
2000
27.775
4,5
54.503
34,0
-26.728
82.278
51,0
2001
31.334
12,8
41.399
-24,0
-10.065
72.733
75,7
2002
36.059
15,1
51.554
24,5
-15.495
87.613
69,9
2003
47.253
31,0
69.340
34,5
-22.087 116.593
68,1
2004
63.167
33,6
97.540
40,7
-34.419 160.707
64,7
2005
73.472
16,1
116.563
19,3
-43.091 190.035
63,0
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
tarihi:10.05.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
Tabloya göre, 1995 yılında ihracat 21.637 milyon $ iken 2005 yılında bu rakam
73.472 milyon $’a çıkmıştır. On yılda ortaya çıkan artış yüzde 335 gibi çok büyük
artıştır. Aynı yıllar arasında ithalat ise 35.709 milyon $’dan 116.563 milyon $’a
çıkmıştır. İthalattaki artış ise yüzde 326 olmuştur. 1995 yılında 14.072 milyon $ olan dış
ticaret açığı yüzde 307 artarak 43.091 milyon $ olmuştur. Aynı dönemde dış ticaret
hacmi 57.346 $’dan 190.035 $’a yükselerek yüzde 330 oranında artmıştır. Buna göre
yıllık ortalama yüzde 30 oranında bir dış ticaret hacmi artışı yakalanmıştır. Bu veriler
ışığında söylenebilecek sonuç 1995 yılı öncesinde ticaret hacminde daha yavaş bir artış
görülürken bu gümrük birliği anlaşmasının imzalandığı tarih olan 1996 yılı itibariyle
yükselmekte ve ticaret yaratıcı etkinin var olduğu söylenebilmektedir. Ancak burada
ortaya koyduğumuz bu artışların nedenlerini devalüasyonlara yani kurda meydana gelen
artışlara veya diğer bazı düzenleyici politikalara da bağlamak mümkündür. Ancak
söylenebilir ki kurda meydana gelen artış teorik olarak ihracat hacmini arttırırken ithalat
hacmini de düşürmektedir. Sonuç olarak ortaya çıkan bu değişmelerin nedenlerini daha
48
detaylı görebilmek için Türkiye’nin AB ülkeleriyle yaptığı dış ticareti incelemek ve
bunun sonuçlarını değerlendirmek indirgeyici bir mantıkla da olsa daha net bir sonuca
varmamızı kolaylaştıracaktır.
Tablo 2’de Türkiye’nin AB ülkeleriyle olan dış ticaretinin yıllar itibariyle ne
durumda olduğunu görebiliriz.
TABLO 2: AB-TÜRKİYE DIŞ TİCARET GÖSTERGELERİ (1995-2005) Milyon $
TÜRKİYE’NİN
AB-TÜRKİYE DIŞ TİCARETİ
TOPLAM DIŞ TİC.
AB’NİN PAYI
İhracat Değ.(%) İthalat Değ.(%) İhr/İth İhracat İthalat Hacim
1994
8.635
---------
10.915
----------
79.1
47.7
46,9
47.3
1995
11.078
13.6
16.871
54.5
65.7
51.2
47.2
48.7
1996
11.548
4,2
23.138
37,2
49,9
49,7
53,0
51,9
1997
12.248
6,1
24.870
7,5
49,2
46,6
51,2
49,6
1998
13.498
10,2
24.075
-3,2
56,1
50,0
52,4
51,5
1999
14.333
6,3
21.419
-11,0
67,0
54,1
52,6
53,2
2000
14.352
1,13
26.388
24,3
54,5
52,2
48,8
50,0
2001
16.118
10,81
18.280
-32,1
89,0
51,3
43,6
46,9
2002
18.459
12,7
23.321
21,7
79,0
51,1
45,2
47,6
49
2003
24.484
24,8
31.696
26,5
77,3
51,9
45,8
48,3
2004
32.589
33,1
42.359
33,6
70,1
48,5
43,3
46,8
2005
38.400
16,9
49.155
16,1
71,9
52,2
42,3
46,3
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
tarihi:10.05.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
Tablo 2’de de görüldüğü gibi 1995 yılında 11.078 milyon $ olan AB ihracatımız
2005 yılında 38.400 milyon $’a yükselerek yüzde 346’lık bir artış göstermiştir. Aynı
yıllarda ithalatımız ise sırasıyla 16.760 ve 49.155 milyon $ olmuştur. İthalat ise yüzde
293’lük bir artış kaydetmiştir. İhracatın, ithalatı karşılama oranlarına bakıldığında bu
süre içinde büyük bir artışın olduğu gözlenebilir. Türkiye’nin toplam ihracatında
AB’nin payı yüzde 49,7’den yüzde 52,2’ye yükselerek 2,5 puanlık bir artış göstermiştir.
Aynı dönemde Türkiye’nin ithalatı ise yüzde 53’den yüzde 42,3 seviyesine gerileyerek
10,7’lik bir azalma göstermiştir. Sonuç olarak; Gümrük Birliği’nin ticaret yaratıcı etkisi
AB lehinedir. Türkiye’nin aleyhine olan bu durumun nedeni başlangıçta ithalatın
ihracattan daha büyük bir paya sahip olmasında yatmaktadır. Çünkü, AB ekonomisinin
Türkiye ekonomisine göre rekabet gücü daha yüksektir. Belirli bir aşamadan sonra ortak
üretimin, teknolojik ilerlemenin ve AR-GE çalışmalarının da etkisiyle ticaret yaratıcı
etkinin Türkiye’nin lehine dönmesi beklenebilir.
3.1.1.2 TİCARET SAPTIRICI ETKİ
Üçüncü ülke mallarına karşı konan ortak tarife sonucu bu ülkelerin mallarının
pahalı hale gelmesi ticaretin birlik içine kaymasına neden olur. Ticareti birlik dışından
birlik içine kaydıran bu etkiye ticaret saptırıcı etki denir. Bu etki sonucu birlik dışında
kalan ülkelerle yapılan ticaret hacminde daralma ortaya çıkmaktadır.55
55
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 8).
50
Tablo 3’te Türkiye’nin ihracatının ülke gruplarına göre dağılımı yıllar itibariyle
detaylı bir şekilde verilmiştir. Tablo 4 ise aynı gruplamayla Türkiye’nin ithalatını
göstermektedir. Gümrük Birliği sonucunda ortaya çıkan ticaret saptırıcı etkinin ne
ölçüde gerçekleştiğini tablolar yardımıyla açıklamaya çalışacağız.
51
TABLO 3: İHRACATIN ÜLKE GRUPLARI VE ÜLKELERE GÖRE
AYRINTILI
DAĞILIMI (1995-2005) Milyon $
YILLAR
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
Genel Toplam
21.636 23.224 26.261 26.973 26.588 27.775 31.334 36.059 47.253 63.167 73.472
I. OECD
Ülkeleri
13.831 14.427 15.583 16.979 18.056 18.985 20.588 23.513 30.199 40.518 44.355
A. AB Ülkeleri
11.078 11.549 12.248 13.498 14.348 14.510 16.118 18.459 24.484 32.589 38.400
B. EFTA
C. NAFTA
D. Diğer
OECD Ülkeleri
II. OECD
Üyesi
Olmayanlar
A. Türk
Cumhuriyetleri
B. Orta Doğu
Ülkeleri
C. Kuzey
Afrika Ülkeleri
D. Diğer
Ülkeler
294
336
414
357
362
324
316
407
529
667
821
1.618
1.758
2.171
2.424
2.627
3.350
3.349
3.673
3.997
5.207
5.276
841
784
750
701
719
801
804
975
1.324
2.055
679
8.798 10.678
9.995
8.531
7.806
8.790 10.747 12.546 16.679 22.649 29.177
743
958
1.136
1.078
822
844
758
841
1.194
1.215
1.409
2.132
2.245
2.383
2.189
2.116
2.111
2.892
3.105
4.900
7.236
9.411
900
985
980
1.502
1.344
1.087
1.150
1.265
1.564
2.203
2.543
4.031
4.610
6.180
5.226
4.160
4.648
5.947
7.335
9.020 11.995 15.814
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
tarihi:14.05.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
52
TABLO 4: İTHALATIN ÜLKE GRUPLARI VE ÜLKELERE GÖRE
AYRINTILI DAĞILIMI (1996-2005) Milyon $
YILLAR
1996
Genel Toplam
43.626
I. OECD Ülkeleri
1998
1999
48.559
45.922
40.671 54.503 41.399 51.554 69.340 97.540 116.563
31.091
34.815
33.472
28.327 35.630 25.958 32.863 43.339 59.650
66.025
A. AB Ülkeleri
23.138
24.870
24.075
21.417 26.610 18.280 23.321 31.495 42.359
49.155
B. EFTA
1.112
1.287
1.169
926
1.155
1.481
2.512
3.354
3.911
4.438
C. NAFTA
3.990
4.689
4.292
3.304
4.219
3.421
3.473
3.757
5.114
5.816
D. Diğer OECD
Ülkeleri
2.851
3.969
3.936
2.679
3.646
2.775
3.557
4.732
6.314
6.772
II. OECD Üyesi
Olmayan Ülkeler
12.535
13.744
12.449
12.345 18.873 15.442 18.691 25.396 37.890
47.538
329
408
456
464
635
290
488
650
754
1.264
B. Orta Doğu
Ülkeleri
3.243
2.726
1.944
1.987
3.122
2.811
2.983
4.047
5.115
7.164
C. Kuzey Afrika
Ülkeleri
1.618
1.813
1.493
1.404
2.257
2.115
2.138
2.432
3.231
4.205
D. Diğer Ülkeler
7.345
8.797
8.557
8.490
12.858 10.226 13.082 18.266 28.790
34.931
A. Türk
Cumhuriyetleri
1997
2000
2001
2002
2003
2004
2005
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim tarihi:14.05.06’den
alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
53
Tablo 3 ve 4 üzerinde Türkiye’nin AB dışında ticaret yaptığı diğer ülke grupları ile dış
ticareti incelendiğinde Gümrük Birliği sonrası bu ülkelerle gerekleştirdiği ticarette de belirgin
bir değişiklik olmadığı ve aynı oranlarda istikrarlı bir artış gösterdiği belirlenmektedir. Bu
açıdan bakıldığında Gümrük Birliği’nin AB lehine bir ticaret sapması yaratmadığı ve
Türkiye’nin diğer dış ticaret pazarlarında bir kayba yol açmadığı ortaya çıkmaktadır. Sonuç
olarak AB ile yapılan Gümrük Birliği ticaret saptırıcı etki açısından Türkiye aleyhine herhangi
bir negatif etki yaratmamıştır. Türkiye toplam dış ticaret hacmini AB ile olan yada AB dışında
kalan ülke gruplarıyla da aynı istikrarda arttırarak sürdürmüştür.
3.1.1.3 TÜKETİM ETKİSİ
Gümrük birliği sonucu gümrükler indirilince nispi olarak daha ucuza gelen yabancı
mallar daha fazla talep edilmektedir. Gümrük birliği sonucu birlik içinde pahalıya üreten üye
ülkenin ve ortak gümrük tarifesi sonucu ürünleri pahalı hale gelen birlik dışı ülkelerin üretimi
azalmaktadır. Üretim etkisindeki bu değişikliğe bağlı olarak birlik içi fiyat herhangi bir
ülkenin fiyatının altında kalırsa, bu ülke vatandaşlarının satınalma güçleri artacağından birlik
içi ithalat artacaktır. Bu ithalat artışı da gümrük birliğinin tüketim etkisini ortaya çıkarır.56
Sonuç olarak; ortaya çıkan fiyat daha önce kişilerin aldığı fiyatın altında olacağından
kişilerin satınalma güçleri ve tüketimleri artacaktır. Tablo 5’de Türkiye’nin AB ile ticaretinin
mal gruplarına göre dağılımı verilmiştir. Mal grupları yatırım, tüketim ve aramalı olarak üç
grupta incelenecektir.
56
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 11).
54
TABLO 5:TÜRKİYE'NİN AB İLE TİCARETİNİN MAL GRUPLARINA GÖRE DAĞILIMI
(1994-2003) Milyon $
İHRACAT
Yıl
Yatırım
Pay
(%)
Değer
Değ.
(%)
Ara malı
Pay
Değ.
(%)
(%)
Değer
Tüketim
Pay
(%)
Değer
Değ.
(%)
Toplam
1994
252
2,9
-
2.805
32,5
-
5.577
64,6
-
8.635
1995
318
2,9
26,2
3.528
31,8
25,8
7.232
65,3
29,7
11.078
1996
396
3,4
24,5
3.727
32,3
5,6
7.425
64,3
2,7
11.549
1997
423
3,5
6,8
4.105
33,5
10,1
7.721
63,0
4,0
12.248
1998
489
3,6
15,6
4.612
34,2
12,4
8.397
62,2
8,8
13.498
1999
631
4,4
29,0
4.981
34,7
8,0
8.737
60,9
4,0
14.348
2000
666
4,6
5,5
5.203
35,9
4,5
8.631
59,5
-1,2
14.510
2001
960
6,0
44,1
5.751
35,7
10,5
9.359
58,1
8,4
16.118
2002
1.274
6,9
32,7
5.834
31,6
1,4
11.330
61,4
21,1
18.459
2003
2.077
8,5
63,0
7.431
30,4
27,4
14.929
61,0
31,8
24.484
Değ.
(%)
Toplam
İTHALAT
Yıl
Yatırım
Pay
(%)
Değer
Değ.
(%)
Ara malı
Pay
Değ.
(%)
(%)
Değer
Tüketim
Pay
(%)
Değer
1994
3.209
29,4
-
6.912
63,3
-
795
7,3
-
10.915
1995
4.831
28,7
50,5
10.539
62,5
52,5
1.491
8,8
87,5
16.861
1996
7.388
31,9
52,9
12.880
55,7
22,2
2.870
12,4
92,5
23.138
1997
7.327
29,5
-0,8
14.009
56,3
8,8
3.535
14,2
23,2
24.870
1998
7.182
29,8
-2,0
13.270
55,1
-5,3
3.622
15,0
2,5
24.075
1999
6.069
28,4
-15,5
11.823
55,2
-10,9
3.525
16,5
-2,7
21.401
2000
7.254
27,3
19,5
14.116
53,0
19,4
5.114
19,2
45,1
26.610
2001
4.317
23,6
-40,5
11.168
61,1
20,9
2.595
14,2
-49,2
18.280
2002
5.361
23,0
24,2
14.417
61,8
29,1
3.196
13,7
23,2
23.321
6.999
22,1
30,6
19.233
60,7
33,4
5.147
16,2
2003
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
61,0
31.495
tarihi:19.05.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
55
Türkiye ve AB arasında uygulanan Gümrük Birliği’nin tüketim etkisi Tablo 6
yardımıyla incelendiğinde; yatırım malı ihracatının 1993 yılında 252 milyon $’ken 2003
yılında yüzde 900’lük bir artışla 2.077 milyon $ olduğunu aynı dönemde yatırım malı
ithalatının ise 3.209 milyon $’dan 6.999 milyon $’a yükseldiğini görebiliriz. Aramalı
ihracatı ise yine aynı yıllarda 2.805 milyon $’dan 7.431 milyon $’a yükselmiştir. İthalatı
da hemen hemen aynı oranda artarak 6.912 milyon $’dan 19.233 milyon $’a
yükselmiştir. Tüketim malları ihracatımız ise aynı dönemde 5.577 milyon $’dan 14.929
milyon $’a yükselmiş ithalatımızda artarak 795 milyon $’dan 5.147 milyon $’a
yükselmiştir. Türkiye’nin AB ile ticaretinin ithalat lehine olan yapısı mal gruplarına
göre değerlendirildiğinde ise yatırım mallarının payının 1995-2003 yılları arasında
ortalama %28, sanayiye girdi teşkil eden ara mallarının payının ortalama %58 ve
tüketim mallarının payının ortalama %14 olduğu tablo 5 yardımıyla görülmektedir.
Yatırım ve ara malı ithalatının tüketim mallarına oranla yüksek paya sahip
olması Türkiye’nin yatırım malları ithalatında gümrüklerini 1980’li yıllardan itibaren
yatırımı teşvik kapsamında sıfırlamasıyla açıklanmaktadır. Buna karşılık AB’den ithal
edilen tüketim mallarında gümrükler, 1996 yılında Gümrük Birliği’nin tamamlanması
ile kaldırılmıştır. Tüketim malları ithalatında 1996 yılı itibariyle yaklaşık %100
oranındaki artışın bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir. Aynı dönemde yatırım
ve ara mallarının ithalatında belirgin bir değişiklik olmadığı da dikkate alınmalıdır.
Ayrıca tüketim mallarının ithalatının artışında son yıllarda finans sektörünün düşük
faizli tüketici kredisi stratejisinin etkisi büyüktür. Tüketim mallarının ithalattaki payının
artışı uzun vadede Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyecek bir gelişme olmakla
birlikte AB’den ithal edilen ürünlerin Türkiye’de nihai tüketicinin ürün kalite ve
standartları ile tüketici hakları konularında bilinçlenmesinde etkili olduğu belirtilmesi
gereken bir husustur. Tüketim malları ithalatının ekonomiye olumsuz etkilerini
dengeleyebilecek bir diğer husus ise lüks tüketim mallarından alınan vergilerin yüksek
oluşudur. Bu kapsamda Türkiye’nin AB’den gerçekleştirdiği ithalatta yatırım ve ara
mallarının ağırlıklı yer tutması, ithalatın Türk sanayine yönelik girdi sağlayan sağlıklı
yapısını ortaya koymaktadır. Yüksek teknolojiye dayanan yatırım mallarının ithalatı bu
ürünlere bağlı üretimde de ileri teknoloji kullanımını zorunlu kılmakta, firmaları ArGe’ye yönelten bir diğer etken olarak nihai aşamada üretimin kalitesinde belirleyici rol
56
oynamaktadır. Sonuç olarak; tüketim malları, yatırım malları ve sermaye malları
ithalatımız önemli ve istikrarlı bir şekilde artış göstermiştir. Bu gelişmeler gümrük
birliğinin tüketim etkisinin ortaya çıktığını ve Türkiye’nin bundan önemli ölçüde
faydalandığını göstermektedir.
3.1.1.4 ÖLÇEK EKONOMİLERİ ETKİSİ
Ölçek ekonomileri, firmaların büyüklüğünden kaynaklanan faktör maliyetlerinin
düşmesi ve verimlilik ile üretimin artması sonucu ortaya çıkar. Geniş pazarlar, yeni satış
teknikleri, makine ve donanım bolluğu, kaliteli işgücü ve uzmanlaşma ölçek
ekonomisini oluşturur. Gümrük Birliği sonrası birlik içi piyasa genişlemesi sonucu,
artan talebi karşılamak için firmaların üretimlerini arttırmaları gerekir. O zaman
firmalar, eğer atıl kapasiteleri varsa, bu atıl kapasitelerini kullanarak ortalama
maliyetlerini minimize edecek optimal ölçeğe varabilirler. Eğer atıl kapasiteleri yok ise,
kapasite
arttırıcı
yeni
yatırımlara
yönelirler.57
Gümrük
birliği
anlaşmasının
imzalanmasından bu güne kadar geçen on yıllık sürede ölçek ekonomileri etkisinin
ortaya çıkması için süre yeterli değildir. Ölçek ekonomileri etkisinin Türkiye ekonomisi
üzerinde doğuracağı sonuçları daha uzun vadede incelemek ve gözlemlemek
gerekmektedir. Zamanla birçok yerli firma bu etki sayesinde rekabet gücünü
yükseltecek ve yeni güçlü firmalarda üretimde kendilerine yer bulabileceklerdir.
57
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 29-30).
57
3.1.1.5 DIŞ TİCARET HADLERİ ETKİSİ
Çalışmanın bu kısmında Türkiye’nin dış ticaret hadlerinin 1982-2004 yılları
arasındaki değişimi 1994 yılı =100 alınarak incelenmektedir. Veriler, sadece
Türkiye ile tüm dış dünya arasındaki dış ticaret hadleridir. Yaptığımız analizde aynı
şekilde bize sınırlı bir fikir vermektedir. Ancak buradan yapılan analizin yanlış
olduğu çıkartılmamalıdır.
TABLO 6: TÜRKİYE'NİN DIŞ TİCARET HADLERİ 1982-2004 (1994=100)*
İhracat
İthalat
Dış
Fiyat
Fiyat
Ticaret Hadleri
İndeksi (Px)
Endeksi (Pm)
(N = Px/Pm)
1982
104.5
121.6
85.9
1983
100.0
113.6
88.0
1984
93.2
108.8
85.6
1985
88.8
110.4
80.4
1986
86.3
92.6
93.2
1987
98.8
99.9
98.9
1988
95.4
99.2
96.1
1989
95.8
102.8
93.2
1990
105.6
108.3
97.5
1991
104.6
104.9
99.7
1992
106.0
102.9
103.0
1993
103.0
96.5
106.8
1994
100.0
100.0
100.0
1995
112.6
116.8
96.4
1996
107.6
109.7
98.1
1997
102.5
100.2
102.3
1998
98.4
96.1
102.4
YILLAR
58
1999
91.7
90.8
101.0
2000
87.8
94.9
92.5
2001
85.5
94.6
90.4
2002
84.0
93.5
89.8
2003
92.4
100.9
91.6
2004
107.1
113.5
94.4
*Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
tarihi:09.09.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
Görüldüğü gibi dış ticaret hadleri, sayılı birkaç yıl dışında, 1982 yılından beri
sürekli bir düşme göstermektedir. Bu aleyhte durum, ithalat fiyatlarındaki aşırı
artışlardan çok, ihracat fiyatlarındaki devamlı düşme ve dalgalanmalara bağlanabilir.
Gerçekten de ihracat fiyat endeksi 1982’den bu yana sürekli bir düşme eğilimindedir.
Dış ticaret hadlerindeki bu oldukça önemli düşmenin ekonomik yorumu üzerinde
durmakta yarar vardır. Dış ticaret hadlerinden doğan kayıp ve kazançların
değerlendirilmesinin diğer bir yolu da dış ticaret hadlerinin aynı yıllardaki ticaret
dengesi ile karşılaştırılmasıdır. Bunun için Tablo 7 hazırlanmış bulunmaktadır.
TABLO 7: TÜRKİYE'NİN DIŞ TİCARET DENGESİ VE DIŞ TİCARET HADLERİ
(1994=100)
Toplam
Toplam
Dış
YILLAR
İthalat
İhracat
Dengesi
Hadleri
1983
9.235
5.728
-3.507
88.0
1984
10.757.
7.134
-3.623
85.6
1985
11.343
7.958
-3.385
80.4
1986
11.105
7.457
-3.648
93.2
1987
14.158
10.190
-3.968
98.9
59
Ticaret Dış
Ticaret
1988
14.335
11.662
-2.673
96.1
1989
15.792
11.625
-4.167
93.2
1990
22.302
12.959
-9.343
97.5
1991
21.047
13.594
-7.453
99.7
1992
22.871
14.715
-8.156
103.0
1993
29.428
15.345
-14.083
106.8
1994
23.270
18.109
-5.161
100.0
1995
35.709
21.626
-14.073
96.4
1996
43.627
23.225
-20.402
98.1
1997
48.559
26.261
-22.298
102.3
1998
45.921
26.973
-18.948
102.4
1999
40.671
26.588
-14.083
101.0
2000
54.503
27.775
-26.728
92.5
2001
40.410
31.340
-9.070
90.4
2002
48.194
39.827
-8.367
89.8
2003
69.340
47.253
-22.087
91.6
2004
97.540
63.167
-34.373
94.4
*Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
tarihi:09.09.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
Tablodan görüleceği gibi, dış ticaret hadlerinde, sayılı bir kaç yıl dışında, ortaya
çıkan sürekli düşme beraberinde dış ticaret açığımızın büyümesini de getirmektedir.
Dolayısıyla, dış ticaret hadleri ile dış ticaret dengesi arasında güçlü bir ilişki
bulunmaktadır. Tablo 8 ve 9, Türkiye’nin toplam ihracat ve ithalatının sektörel
dağılımını göstermektedir. Tablo 10 ve 11 ise Türkiye’nin AB ile olan dış ticaretinin
sektörel yapısını göstermektedir.
60
TABLO 8: İHRACATIN SEKTÖREL DAĞILIMI (1995-2003) Milyon $
YILLAR
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
1. TARIMSAL
ÜRÜNLER
4.554
4.950
5.470
5.053
4.442
3.855
4.349
4.052
5.207
2. MADENCİLİK
ÜRÜNLERİ
1.004
991
992
1.034
1.078
1.157
1.236
1.497
1.940
3. SANAYİ
16.064 17.256 19.769 20.866 21.023 22.699 25.661 30.288 39.341
4. DİĞER
ÜRÜNLER
TOPLAM
14
27
30
22
45
63
89
222
390
21.636 23.224 26.261 26.974 26.587 27.775 31.334 36.059 46.878
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
tarihi:20.05.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
TABLO 9: İTHALATIN SEKTÖREL DAĞILIMI (1995-2003) Milyon $
YILLAR
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
4.491
4.871
4.926
4.321
3.398
4.156
3.079
3.995
5.223
2.MADENCİLİK
ÜRÜNLERİ
6.708
8.079
8.417
6.589
7.134 11.682 9.859 11.656 15.045
3. SANAYİ
24.414
30.522 34.996 34.739 29.917 38.482 27.153 34.023 45.472
4. DİĞER
ÜRÜNLER
95
TOPLAM
35.708
1. TARIMSAL
ÜRÜNLER
155
218
273
222
182
1.308
1.880
2.994
43.627 48.559 45.922 40.671 54.503 41.399 51.554 68.734
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
tarihi:20.05.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
61
TABLO 10: TÜRKİYE'NİN AB İLE TİCARETİNİN SEKTÖREL DAĞILIMI (İHRACAT 1995-2003) Milyon $
Yıl
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Yıl
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Temel Tarım
Pay
Değ.
Değer
(%)
(%)
1.510
13,1
1.660
13,6
9,9
1.612
11,9
-2,9
1.551
10,8
-3,8
1.251
8,6
-19,3
1.397
8,7
11,7
1.345
7,3
-3,7
1.643
6,7
22,2
İHRACAT
Tarım
İşlenmiş Tarım Ürünleri
Su Ürünleri
Pay
Değ.
Pay
Değ.
Değer
Değer
(%)
(%)
(%)
(%)
26
0,2
80
0,7
31
0,3
19,2
100
0,8
25,0
32
0,2
3,2
75
0,6
-25,0
34
0,2
6,3
77
0,5
2,7
36
0,2
5,9
67
0,5
-13,0
38
0,2
5,6
54
0,3
-19,4
53
0,3
39,5
81
0,4
50,0
67
0,3
26,4
120
0,5
48,1
Demir-Çelik (72-73)
Demir veya Çelikten
Demir ve Çelik(72)
Eşya(73)
Pay
Değ.
Pay
Değ.
Değer
Değer
(%)
(%)
(%)
(%)
182
1,6
238
2,1
339
2,8
86,3
282
2,3
18,5
391
2,9
15,3
311
2,3
10,3
515
3,6
31,7
302
2,1
-2,9
547
3,8
6,2
360
2,5
19,2
625
3,9
14,3
371
2,3
3,1
493
2,7
-21,1
443
2,4
19,4
792
3,2
60,6
641
2,6
44,7
Makineler (84)
Değer
414
456
577
707
718
919
1.135
1.558
Pay
(%)
3,6
3,7
4,3
4,9
4,9
5,7
6,1
6,4
Değ.
(%)
10,1
26,5
22,5
1,6
28,0
23,5
37,3
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim
doğrultusunda hazırlanmıştır.
62
Tekstil ve Konfeksiyon
Tekstil
Konfeksiyon
Pay
Değ.
Pay
Değ.
Değer
Değer
(%)
(%)
(%)
(%)
1.316
11,4
3.598
31,2
1.543
12,6
17,2
3.603
29,4
0,1
1.756
13,0
13,8
3.934
29,1
9,2
1.746
12,2
-0,6
3.873
27,0
-1,6
1.765
12,2
1,1
3.999
27,6
3,3
1.871
11,6
6,0
4.175
25,9
4,4
1.849
10,0
-1,2
5.098
27,6
22,1
2.315
9,5
25,2
6.435
26,3
26,2
84, 85 ve 87. Fasılllar
Elektrikli ve
elektronik ürünler(85)
Pay
Değ.
Değer
(%)
(%)
713
6,2
852
7,0
19,5
1.238
9,2
45,3
1.095
7,6
-11,6
1.231
8,5
12,4
1.277
7,9
3,7
1.803
9,8
41,2
2.268
9,3
25,8
tarihi:20.05.06’den
Motorlu taşıtlar ve
parçaları (87)
Pay
Değ.
Değer
(%)
(%)
376
3,3
240
2,0
-36,2
267
2,0
11,3
902
6,3
237,8
915
6,3
1,4
1.557
9,7
70,2
1.985
10,8
27,5
3.271
13,4
64,8
alınan
bilgiler
Sanayi Ürünleri
Toplam
(diğer)
Pay Değ.
Değer
Değer
(%) (%)
3.096 26,8
11.549
3.142 25,7 1,5 12.248
3.305 24,5 5,2 13.498
3.546 24,7 7,3 14.348
3.621 25,0 2,1 14.510
3.834 23,8 5,9 16.118
4.174 22,6 8,9 18.459
5.374 21,9 28,7 24.484
TABLO 11:TÜRKİYE'NİN AB İLE TİCARETİNİN SEKTÖREL DAĞILIMI (İTHALAT 1996-2003)Milyon $
İTHALAT
Temel Tarım
Yıl
Değer
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
587
388
356
345
321
189
290
390
Pay
(%)
2,5
1,6
1,5
1,6
1,2
1,0
1,2
1,2
Değ.
(%)
-33,9
-8,2
-3,1
-7,0
-41,1
53,4
34,5
Tarım
İşlenmiş Tarım
Ürünleri
Pay
Değ.
Değer
(%)
(%)
57
0,2
71
0,3
24,6
90
0,4
26,8
107
0,5
18,9
114
0,4
6,5
104
0,6
-8,8
134
0,6
28,8
152
0,5
13,4
Tekstil ve Konfeksiyon
Su Ürünleri
Değer
23
32
22
17
23
4
7
16
Pay
(%)
0,1
0,1
0,1
0,1
0,1
0,0
0,0
0,1
Değ.
(%)
39,1
-31,3
-22,7
35,3
-82,6
75,0
128,6
Demir-Çelik (72-73)
Demir ve Çelik(72)
Yıl
Değer
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
1.581
1.298
996
610
813
608
1.033
1.802
Pay
(%)
6,8
5,2
4,1
2,9
3,1
3,3
4,4
5,7
Değ.
(%)
-17,9
-23,3
-38,8
33,3
-25,2
69,9
74,4
Demir veya Çelikten
Eşya(73)
Değer
499
573
469
332
518
395
462
604
Pay
(%)
2,2
2,3
1,9
1,6
1,9
2,2
2,0
1,9
Değ.
(%)
14,8
-18,2
-29,2
56,0
-23,7
17,0
30,7
Makineler (84)
Değer
6.137
6.205
5.927
4.214
4.934
3.837
5.365
6.719
Pay
(%)
26,5
24,9
24,6
19,7
18,5
21,0
23,0
21,2
Değ.
(%)
1,1
-4,5
-28,9
17,1
-22,2
39,8
25,2
Tekstil
Değer
1.139
1.352
1.201
1.131
1.192
1.102
1.390
1.536
Pay
(%)
4,9
5,4
5,0
5,3
4,5
6,0
6,0
4,8
Konfeksiyon
Değ.
(%)
18,7
-11,2
-5,8
5,4
-7,6
26,1
10,5
84, 85 ve 87. Fasılllar
Elektrikli ve
elektronik
ürünler(85)
Pay
Değ.
Değer
(%)
(%)
1.973
8,5
2.580 10,4
30,8
3.074 12,8
19,1
3.823 17,9
24,4
4.297 16,1
12,4
2.398 13,1
-44,2
2.550 10,9
6,3
2.788
8,8
9,3
Değer
119
142
154
121
142
117
139
187
Pay
(%)
0,5
0,6
0,6
0,6
0,5
0,6
0,6
0,6
Değ.
(%)
19,3
8,5
-21,4
17,4
-17,6
18,8
34,5
Motorlu taşıtlar ve
parçaları (87)
Değer
2.043
2.964
2.695
2.389
4.462
1.500
1.975
4.479
Pay
(%)
8,8
11,9
11,2
11,2
16,8
8,2
8,5
14,1
Değ.
(%)
45,1
-9,1
-11,4
86,8
-66,4
31,7
126,8
Sanayi Ürünleri
(diğer)
Pay Değ.
(%) (%)
8.980 38,8
9.265 37,3 3,2
9.091 37,8 -1,9
8.312 38,8 -8,6
9.794 36,8 17,8
8.026 43,9 -18,1
9.976 42,8 24,3
13.022 41,1 30,5
Değer
Toplam
Değer
23.138
24.870
24.075
21.401
26.610
18.280
23.321
31.695
Kaynak:DTM,http://www.dtm.gov.tr/ab/rakamlar/dısticaret.htm,erişim tarihi:20.05.06’den alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
63
Tablo 10 ve 11 üzerinde 1996 yılını baz alarak, Türkiye’nin AB ile ticaretinin
sektörel dağılımı analiz edildiğinde gerek ihracat gerekse ithalatta tarım ürünlerinin
payının sanayi ürünleri lehine düşüş gösterdiği görülmektedir. Ancak sanayi ürünleri
ihracatında 1995-2003 arası ortalama %40 ile düşük teknolojili ve emek yoğun üretime
dayanan tekstil ve konfeksiyon sektörünün en önemli paya sahip olduğu, ithalatta ise
yoğun teknoloji gerektiren sanayi ürünlerinin ağırlıklı yer tuttuğu görülmektedir. Sanayi
ürünleri ithalatındaki artışın en önemli nedeni, sanayi malları üretim esnekliğinin diğer
üretim alanlarına göre daha büyük olmasıdır. Sonuç olarak; Türkiye’de gelir, sanayi
sektörü lehine gelişme göstermektedir. Sanayi ürünleri ithalatının, ihracatından daha
hızlı artması, mevcut sanayi ürünlerinin birlik içinde daha ucuza üretilmesi ile ilgilidir.
Yani gelişmiş ülkelerin üretimi ve geliri artmakta, gelir dağılımı da onların lehine
olmaktadır. Bütün bunlar Türkiye’nin gelir kaybına neden olarak dış ticaret hadlerinin
Türkiye’nin aleyhine sonuçlandığının göstergesidir. Ancak ilk aşamada Türk sanayi
ürünlerinin henüz AB ürünleri karşısında düşük rekabet düzeyinde olması normaldir.
Bununla birlikte bu durum Türk firmalarının, ileri teknoloji kullanan AB firmaları ile
rekabet etmek, teknoloji geliştirmek ve Ar-Ge faaliyetlerini artırmak yönünde harekete
geçirici bir etki yaratmaktadır.
64
3.1.1.6 STATİK ETKİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Türkiye ile AB arasında yapılan Gümrük Birliği’nin statik etkilerini önceki
kısımlarda tablolar ve veriler yardımıyla inceledik. Sonuç şudur ki; Türkiye yapılan
gümrük birliği anlaşmasından sonra dış ticaretini hem AB hem de diğer ülke gruplarıyla
arttırmıştır. Ticaret yaratıcı etki açısından durum değerlendirildiğinde ticaret yaratıcı
etkinin AB lehine olduğu, ancak bu durumun başlangıçta zaten Türkiye’nin AB ile olan
dış ticaretinin AB lehine olmasından kaynaklandığını da belirtmekte fayda vardır.
Ticaret saptırıcı etkinin ise; Türkiye’nin diğer ülke gruplarıyla ticaret hacminin artması
dolayısıyla belirli bir şekilde ortaya çıkmadığı görülmektedir. Tüketim etkisi ise yine
tüm mal gruplarında kendini göstermekte özellikle de sanayi malları ithalatındaki artış
ile bu daha fazla görülebilmektedir. Dış ticaret hadleri etkisi incelendiğinde dış ticaret
hadlerinin Türkiye’nin aleyhine işlediği ancak bunun ortadan kalkabilmesi içinde Türk
sanayisinin rekabet gücünün artması gerektiği yapılan analizlerde vurgulanmaya
çalışılmıştır. Bu çaba gerekli Ar-Ge çalışmalarının ve teknoloji yatırımlarının
yapılmasıyla yakından ilgilidir.
65
3.1.2
GÜMRÜK
BİRLİĞİ’NİN
TÜRKİYE
EKONOMİSİ
ÜZERİNDEKİ
DİNAMİK ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Gümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini dinamik etkilerden,
rekabet etkisi, ölçek ekonomileri etkisi, teknolojik gelişme etkisi, yabancı sermayeyi ve
yatırımları teşvik etkisi başlığı altında değerlendirilecektir. Dinamik etkiler uzun süreli
oldukları, orta ve uzun vadede ekonominin yapısında önemli değişmeler meydana
getirdikleri için çoğu kez statik etkilerden daha önemlidirler.
3.1.2.1 REKABET ETKİSİ
Gümrük birliğinin en önemli etkilerinden birisi ürün ticaretindeki serbestleşmenin
üye ülkelerin uluslararası rekabet gücünde değişikliğe yol açmasıdır. Türkiye AB ile
gümrük birliğini gerçekleştirmesi sonucunda endüstriyel ürünlerde yoğun bir rekabet
süreci içinde yer almaya başlamıştır. Öte yandan 10-11 Aralık 1999’da gerçekleştirilen
Helsinki zirvesinde AB’nin yaptığı üye olma önerisi Türkiye tarafından kabul
edilmiştir. Ancak, AB ülkeleri 1993 yılında gerçekleştirdikleri Kopenhag zirvesinde
birliğe katılması düşünülen ülkeler için bazı kriterler belirlemişlerdir. Bu kriterlerden
birisi ”birlik içindeki rekabet baskısına ve piyasa güçlerine karşı koyma kapasitesi”dir.
Buna göre AB’ye üye olmak isteyen ülkelerin ekonominin temel alanlarında en azından
minimum düzeyde bir rekabet gücüne sahip olmaları gerekmektedir. Bir ülke açısından
rekabet edebilirlik ileri teknoloji ve yüksek verimlilik yolu ile uluslararası ticarette
sağlanan başarının yüksek gelir ve ücret düzeyi ile birlikte ortaya çıkmasıdır. Buna göre
rekabet edebilirlik bir ülke ürünlerinin uluslararası piyasalarda sınanması sırasında
bireylerin reel gelir düzeyinin korunması ya da arttırılmasıdır.58
Gümrük birliği ile üyeler arasında tarife ve kotalar kalkınca yerli üreticiler dış
rekabete açılmış olurlar. Böylece ülke içindeki eksik rekabetçi oluşumlar ortadan kalkar.
Düşük verimle çalışan kalitesiz malları pahalıya üreten firmalar, ya bu sorunlarını
ortadan kaldırırlar ya da endüstriyi terk etmek zorunda kalırlar. Her üye ister istemez
mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu alanlarda üretime yönelir. Kamu teşebbüsleri ve
58
Osman Küçükahmetoğlu, Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin İktisadi Etkileri, İktisat Dergisi, Sayı: 408
(Aralık 2000), s. 34
66
ticari nitelikteki devlet tekellerinin, birlik vatandaşları ile Türk vatandaşları arasında
ayrım yapmaz hale gelmesi, ticari nitelikli devlet tekellerinin yeniden düzenlenmesi,
İhracatta Gözetim ve Koruma Önlemlerinin Değerlendirme Kurulu oluşturularak
ithalatta haksız rekabetin önlenmesi ve Rekabet Kurulu’nun kurulması gibi çalışmalar
aracılığıyla firmalara eşit rekabet koşulları sağlanarak tekelleşmenin önlenmesi
amaçlanmıştır. Bu bağlamda özellikle otomotiv ana ve yan sanayi, tarım araçları,
elektrikli ve elektronik eşya, makine, metal, ağaç ürünleri, mobilya, kağıt ve kağıt
ürünleri ile basım sanayi dallarında rekabetin daha da artması beklenmektedir.59 Tablo
12’de Türkiye’nin sanayi dallarına göre rekabet gücü gösterilmiştir.
TABLO 12: SANAYİ DALLARINA GÖRE TÜRKİYE’NİN REKABET GÜCÜ
Küçük
Ölçek
Rekabet
Rekabet Rekabet
Rekabet Rekabet
Rekabet
Gücü(%)
Düzeyi
Gücü(%)
Düzeyi
Gücü(%)
Düzeyi
Taşıt Araçları
32.4
R
50.3
R
47.5
R
Elektriksiz
Makine
34.5
-
57.4
R
21.3
R
Elektrikli
Makine
27.8
-
42.9
R
75.6
R
Demir Çelik
Dışı Metal
-
-
20.6
-
34.5
R
Metal Eşya
38.1
R
20.6
R
49.3
R
Taş+Toprak
87.0
R
81.8
R
61.3
R
Demir Çelik
Ana Sanayi
41.9
-
70.8
R
27.2
R
Lastik-Plastik
12.0
-
51.7
R
58.6
R
Porselen Cam
-
-
24.1
R
54.4
R
Kimyasal Ürün
62.9
R
39.9
R
55.1
R
Petrol Ürünleri
-
-
76.2
R
36.2
R
Orman
ÜrünleriMobilya
0.0
-
5.6
R
84.8
R
Kağıt-Basım
0.0
-
43.2
R
74.4
R
59
Orta
Ölçek
Büyük
Ölçek
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 25-26).
67
Giyim
46.7
R
36.3
R
82.6
R
Kürk, Deri,
Ayakkabı
0.0
-
36.9
-
44.4
-
Gıda, İçki,
Tütün
13.8
R
58.3
R
48.2
R
Dokuma
43.1
R
55.2
R
68.7
R
Kaynak: Osman DEMİR, GB’nin İki Yılı, Dış Ticaret Dergisi, Sayı: 11, (Ekim 1998) s.52.
(-) Rekabet Gücü Yok, (R) Eş Düzeyde Rekabet Gücü Var.
Tablo 12’e göre Türkiye’de sanayi üretiminde küçük ölçekten büyük ölçeğe
doğru gittikçe, rekabet gücü artmaktadır. Küçük ölçekli işletmelerde rekabet üstünlüğü
olan sanayi dalları; taş ve toprağa dayalı bazı ürünler ile kimyasal ürünlerdir. Orta
ölçekli işletmelerin rekabet üstünlüğü olan sanayi dalları; elektriksiz makine, taş ve
toprağa dayalı ürünler, petrol ürünleri, gıda, içki, tütün ve dokumadır. Büyük ölçekli
işletmelerin rekabet üstünlüğü olan sanayi dalları ise; elektrikli makine, taş ve toprağa
dayalı sanayi, lastik-plastik, orman ürünleri, kağıt, basım, giyim ve mobilyadır.
Türkiye’nin AB ülkelerine oranla mukayeseli üstünlüğü daha çok tarımsal ürünlerde
olmasına karşın, tarımsal ürünler gümrük birliği kapsamı dışında tutulmuştur. Yukarıda
belirtilen rekabet gücü yüksek sanayi dallarında, gümrük birliği sonrası verimlilik ve
üretim artarken, rekabet gücü olmayan sanayi dallarında faaliyet gösteren işletmeler
pazar paylarını kaybetmişler, üretimleri düşmüş, çoğu da kapanmak zorunda kalmıştır.
Gümrük birliğinin Türk ticaret ve rekabet politikalarının AB ile uyumunu öngörmesi ve
AB rekabet politikalarının çok büyük bölümünün Türkiye’yi de kapsaması nedeniyle,
Türk ekonomisinde kapsamlı kurumsal değişiklikler meydana getirecektir. Özellikle
rekabet kuralları ile fikri mülkiyet haklarının korunması alanlarındaki Türk mevzuatının
iyileştirilmesi sonucunda, Türkiye’de ekonomik faaliyetlerin gelişebilmesi için daha
uygun mevzuat çerçevesi oluşacaktır.60
60
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 27-28).
68
3.1.2.2 TEKNOLOJİK GELİŞMEYE ETKİSİ
1980’de ihracatın dörtte birinden fazlası mamul maddelerden, geri kalanı
hammaddelerden oluşurken; günümüzde ihracatın dörtte üçü mamul maddelerine
dönüşmüştür. Bu gelişmelere rağmen, Türkiye, emek-yoğun, ilkel mallar ihracatçısı bir
ülke konumundan çıkamadığı, toplam ihracatının yüzde 40’ının tekstil ürünlerinden
oluştuğu ve yaptığı ithalat üzerinden ihracat yapabilen tek sektörün tekstil olduğu bir
konumdadır. Yarıdan fazlasını KOBİ’lerin oluşturduğu tekstil sektöründe çalışanların
büyük kısmı kayıt dışı ve vergisiz çalışan kadınlardır. Çünkü Türkiye yoksul ülkelerden
pazara gelen mallarla fiyat rekabetini ancak böyle sağlayabilmektedir. Ar-Ge yatırımları
büyük finansman ihtiyacı gerektirdiğinden, Türkiye gibi gelişme yolundaki ülkelerde
Ar-Ge ve teknolojik gelişmeye yeterli önem verilmemekte ve gerekli kaynak
ayrılmamaktadır. Örneğin Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ya oranı AB ülkelerinde yüzde
2, ABD’de yüzde 2.8, Japonya’da yüzde 3 iken, bu oran Türkiye’de sadece yüzde
0.5’tir. Türkiye gibi ileri teknolojileri henüz üretemeyen bir ülke için alternatif çözüm
yolu, gelişmiş ülkelerdeki teknolojiyi veya gelişmiş teknolojileri taklit etmektir. Birlik
içinde pazarın büyüyüp rekabetin artması, firmaları teknoloji geliştirmeye, gelişmiş
teknolojiye sahip diğer firmalarla ortak üretime ve daha çok Ar-Ge faaliyetlerine
yöneltmektedir. Böylece bilgi akışı ve teknolojik gelişme hızlanacaktır. Yeni
teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanması ülkelerin rekabet gücünü olumlu yönde
etkiler ve daha ucuz, daha kaliteli üretim yapmak olanaklı hale gelir. Gümrük birliği ile
pazar payları genişleyen buna rağmen pazarda rakibi artan firmaların yapması gereken,
üretim kalitesini ve verimliliği arttıracak, maliyetleri azaltacak yeni teknolojilerin
hayata geçirilmesi, bunun içinde Ar-Ge yatırımlarının arttırılmasıdır.61
Sonuç olarak Türkiye’nin ihraç ürünleri genelde gelir ve fiyat esnekliği düşük
ürünlerdir. Teknolojisi ise sanayileşmesini tamamlayan ülkelerden epeyce geridedir. Dış
ticaret açıklarını kapatmak için geriye sadece reel devalüasyon kalır ki o da Türkiye
açısından önemli bir gelir katkısı sağlamamakta aksine yabancı ülkelere gelir transferi
anlamına gelmektedir. Bu çerçevede geriye sadece Ar-Ge çalışmaları ve teknolojik
gelişme yada ucuz teknoloji transferinden başka bir yol kalmamaktadır.
61
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 31).
69
3.1.2.3 YATIRIMLARI ÖZENDİRME VE SERMAYE ETKİSİ
Birlik içi ticaret serbestleşip pazarın büyümesi, bir yandan birlik içi sermayenin
daha verimli ve daha karlı olan üye ülkelere, diğer yandan birlik dışı sermayenin birlik
içine yönelmesine neden olur. Birlik içi yatırım, üretim ve gelir artar.62
Avrupa Birliği firmaları için genç ve doymamış iç pazarının yanı sıra Ortadoğu,
Karadeniz ve Asya ile olan bağlantıları Türkiye’yi yatırımlar açısından cazip bir ülke
konumuna getirmektedir. Öte yandan Gümrük Birliği içerisinde yer alan Türkiye, Uzak
Doğu ülkeleri, Japonya ve ABD için de dinamik piyasası, coğrafi konumunun ötesinde
AB piyasasına giriş imkanı veren önemli bir pazardır. Bu niteliklerine rağmen
Türkiye’ye gelen yabancı sermaye rakamları değerlendirildiğinde, yatırımların gümrük
birliği sonrasında artacağına ilişkin beklentinin gerekleşmediği belirlenmektedir.63
Tablo13’de Türkiye’ye gümrük birliğine girdikten sonra gelen yabancı sermaye
rakamları verilmiştir.
TABLO 13: İZİN VERİLEN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI (1995-2003)
Milyon $
1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
1.848 3.272 1.022 1.066 1.166 1.950 1.805 1.349 1.772
2.938 3.835 1.678 1.646 1.700 3.477 2.725 2.243 2.416
AB
GENEL
AB/GENEL
63
(%)
GENEL FİİLİ
1.127
GİRİŞ
85
61
65
69
964
1.032
976
817
56
66
1.719 3.288
60
73
590
421
Kaynak:Hazinemüsteşarlığı,http://www.hazine.gov.tr/ab/istatistikler/yabancisermaye.htm
erişim tarihi: 01.06.06 tarihinde edinilen bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.
İzin verilen yabancı sermaye içerisinde AB’nin payı gümrük birliği sonrası bir
artış göstermemiştir. AB’nin ortalama %65 olan payı, 1996 yılında Fransa’nın bir
62
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 32).
63
Soğuk, a.g.e., s. 9.
70
yatırım projesi ile %85’lere yükselmiş gibi görünmekle birlikte fiili girişler dikkate
alındığında değişmemiştir . Toplam yabancı sermaye izinleri ve fiili giriş rakamları ise,
AB ülkeleri dışında üçüncü ülkelerden gelen yabancı sermayede de önemli bir değişme
olmadığı sonucunu vermektedir. Bununla birlikte 1996 yılından itibaren dünyanın en
güçlü ekonomik bloğu ile bütünleşen Türkiye’ye, beklenen ölçüde yabancı sermaye
girişinin olmaması, gümrük birliği’nin bu hususta ileriye yönelik kazanımlar
yaratmayacağı şeklinde değerlendirilmemelidir. Bu durum öncelikle ekonomik ve siyasi
istikrarı sağlayamamış olan Türkiye’nin yabancı yatırımcıya, güvenli piyasa koşulları
sunamamasından kaynaklanmaktadır. Siyasi istikrarsızlıklara bağlı olarak ani politika
değişikliklerinin yanı sıra makro ekonomik dengesizlikler, yabancı yatırımcıyı
ürkütmektedir. Kronik enflasyon sorunu, yüksek faiz oranları nedeniyle Türkiye’ye
getirilen yabancı sermaye değer kaybetmekte, aynı zamanda yüksek vergiler de kar
oranını azaltmaktadır. Bu ortamda yabancı yatırımcı uzun vadeli iş planı
yapamamaktadır. Bunlara ek olarak ihale iptallerinin gerçekleşmesi, devlet ihale
kanunun şeffaf olmayışı ve Türk yargı sistemindeki aksaklıkların yanı sıra mevzuatın
karmaşıklığı ile sürekli değişimi de yabancı yatırımcının Türkiye’ye ilişkin kuşkulu
yaklaşımını beslemektedir. Avrupa Birliği firmaları için doymamış piyasaya ve ucuz
işgücüne sahip bir ülke özelliği halen geçerli olmakla birlikte, diğer aday ülkelerle
kıyaslandığında Türkiye’de işgücü maliyetinin yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.
Enerji maliyetlerinin, özellikle sanayi sektöründe kullanılan elektrik fiyatlarının yüksek
olması da Türkiye’nin, üretim maliyetleri açısından avantajlı bir durumda olmadığını
göstermektedir.64 Sonuç olarak; en önemli çabayı Türkiye’nin kendisinin göstermesi
gerekmektedir. Bunun içinde önce yabancı sermaye girişini arttırmak için kapsamlı bir
strateji belirlenmesi gerekmektedir. Ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların olmadığı,
hukuk sisteminin ve demokratikleşmenin tam olduğu, gerekli rekabetin oluşabilmesi ve
yabancı yatırımcıların cazip bir ülke olarak Türkiye’yi görmesi için gerekli teşviklerin
yapıldığı bir Türkiye bu stratejinin ana hatlarını oluşturmalıdır.
64
Soğuk, a.g.e., s. 9-10.
71
3.1.2.5 DİNAMİK ETKİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dinamik etkiler göz ününde bulundurulduğunda, gümrük birliğinin uzun
dönemde Türkiye’nin lehine olacağı söylenebilir. Çünkü doymamış iç pazarı, genç
nüfusu, doğal zenginlikleri ve stratejik coğrafi konumu ile Türkiye uzun vadede gümrük
birliğini kendi lehine çevirebilecektir. Gümrük Birliği’nin dinamik etkileri diye
adlandırılan rekabet etkisi, yabancı sermayeyi ve yatırımları teşvik etkisi Türkiye’ye bu
şansı verebilecek güçtedir.65 Sonuç olarak; uzun vade de –ki gümrük birliğinin dinamik
etkilerini ancak uzun vade de görebiliriz- Türkiye makro ekonomik dengelerini
sağlamlaştırdığı, yapısal reformları tamamladığı, yabancı sermaye teşviklerini ve
güvenini kazandığı taktirde Gümrük Birliği’nin dinamik etkileri Türkiye’nin lehine
dönecektir.
65
Uyar, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, (par. 36).
72
SONUÇ
Ekonomik entegrasyon genelde birbirlerine yakın veya aynı coğrafyada yer
alan, gelişmişlik düzeyleri, siyasi rejimleri ve tarihleri birbirine yakın ülkelerin
aralarında mevcut ekonomik ilişkileri ve işbirliğini arttırmak amacıyla oluşturdukları bir
modeldir. Ve bu modelin günümüzde ortaya çıkan en önemli aşaması da gümrük
birliğidir. Birinci en iyi teorinin bugün ki dünyada mümkün olmadığını düşünürsek,
ikinci en iyi teori ve onun en çok kullanıldığı alan olan gümrük birliği dış ticaretten
kazanç sağlamak isteyen ülkelerin kullanacağı bir ekonomik entegrasyon modeli
olacaktır. Gümrük birliğinde, üye ülkeler arasındaki ticaret engelleri ortadan
kaldırılırken, birlik dışı ülkelere de ortak bir gümrük tarifesi uygulanır. Yani üye ülkeler
arasında serbest ticaret sağlanırken, birlik dışı ülkelere karşıda korumacı politikalar
sürdürülür.
Geleneksel Gümrük Birliği teorisi, gümrük birliğinin ticaret saptırma ve ticaret
yaratma etkileri üzerinde durmaktadır. Ticaret saptırma refah kaybına, ticaret yaratma
refah artışına neden olur. Bu nedenle gümrük birliğinin sağlayacağı kazanç, ticaret
yaratıcı ve ticaret saptırıcı etkilerin karşılaştırılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Yani, eğer
ticaret yaratıcı etkinin ticaret saptırıcı etkiden büyük olduğu bir gümrük birliği üye
ülkelerin refahını önemli ölçüde arttıracaktır. Ayrıca, ticaret saptırıcı etkide her zaman
refah kaybına yol açmayabilir. Eğer, tüketilen ürünler arasında ikame edilebilme
durumu söz konusu ise ticaret saptırıcı etki refahı arttırabilir. Geleneksel gümrük birliği
teorisi, gümrük birliğinin dinamik etkilerini göz ardı etmektedir. Ancak günümüzde
ekonomik açıdan dinamik etkilerin, statik etkilerden daha önemli olduğu söylenebilir.
Çünkü dinamik etkilerin sağlayacakları faydalar, statik etkilerin sağlayacaklarından
daha büyük olmakta ve ekonomiye sadece tek yönlü değil birçok yönden katkı
sağlamaktadırlar. Ancak, etkilerin sonuçlarının görülmesi statik etkilerin sonuçlarının
görülmesinden daha uzundur. Statik etkiler bir defalıkken, dinamik etkiler süreklidir ve
kalkınmayı hızlandıran etkilerdir. Özelliklede dinamik etkilerden biri olan ölçek
ekonomileri etkisi, gümrük birliğinin kurulması için en önemli ekonomik neden olarak
görülmektedir. Çünkü gümrük birliği ile genişleyen piyasalara yönelik üretim yapan üye
ülkeler ölçek ekonomileri etkisinden faydalanırlar.
73
Gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasında oluşturulan ekonomik
entegrasyon modellerinde ortaya çıkan en önemli konu sağlanacak faydaların üye
ülkeler arasındaki dağılımıdır. Bu duruma en iyi örnek olan NAFTA’da üyeler ortaya
çıkan kazançlardan yaptıkları katkı eşliğinde faydalanabilmektedirler. Ve özellikle,
gelişmekte olan Meksika ekonomisi bundan oldukça yarar sağlamaktadır. Ve yine bu
benzerlikle Türkiye’nin AB ile oluşturduğu gümrük birliğinin de başarılı olup olmadığı
da bir anlamıyla gümrük birliğine üye ülkeler arasındaki sağlanan faydanın dağılımıyla
ilgilidir.
Türkiye'nin dışa yönelik büyüme stratejisi çerçevesinde ve AB tam üyeliği
hedefi doğrultusunda gerçekleştirdiği en kapsamlı ticaret ortaklığı olan gümrük
birliği aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü'nün
(DTÖ) uluslararası ticarete ilişkin
kurallarına uygun bir yapılanmadır. Yani bu yönüyle Türkiye’nin gerçekleştirmiş
olduğu çalışmalar aynı zamanda DTÖ üyesi olarak da üstlendiği yükümlülükleriyle
uyuşmaktadır. 1996 yılında tamamlanan ve 1/95 sayılı karar çerçevesinde yürütülen
gümrük birliğini bir ekonomik entegrasyon modeli olarak ele alıp ne Türkiye-AB
ilişkileri sürecinden ne de ulusal ve uluslararası gelişmelerden ayrı değerlendirmek ve
bu sürece karşılık gelen tüm ekonomik sorunları gümrük birliğine bağlamak doğru
değildir.
Gümrük birliği anlaşmasının yapıldığı 1995 yılından günümüze gümrük
birliğinin üretim, dış ticaret, sermaye ve işgücü kullanımı üzerindeki kısa dönemli
etkileri düşük olmuş, makro ekonomik değişikliklerde büyük çapta sapmalar
gözlenmemiştir. Gümrük birliğinden bugüne gelen
süreçte, gerek Türkiye
ekonomisinde gerek Dünya ekonomisinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu süreçte
gümrük birliğinin dış ticaret, yabancı yatırımlar, istihdam, üretim hacmi üzerinde
önemli etkiler yaratacak tek değişken olmasını beklemekte yanlış olacaktır. Gümrük
Birliği ile AB ülkelerine karşı gümrük duvarlarını kaldıran Türkiye, eleştirilerin aksine
bir gelir kaybına uğramamış, hatta belirli oranlarda gelir artışı sağlamıştır.
Gümrük Birliği ulusal ve uluslararası düzeyde Türk Sanayi’nin üretim
kalitesini yükseltmesi, rekabet kapasitesini arttırması açısından ateşleyici bir etki
olmuştur. Böylece, gümrük birliği Türk sanayicisine, çalışmalara bir an önce
74
başlamaları yönünde ivme kazandırmış, üretim kalitesi ve tüketici memnuniyeti temel
alınarak bu yönde tüm sektörlerde yaygınlaşan bakış açısı değişikliğine ve kalite
standartlarının yükselmesine neden olmuştur. Gümrük Birliği’nin tamamlanmasının
ardından Türkiye ekonomisine etkilerine ilişkin çeşitli eleştiriler gündeme gelmiştir.
Ulusal ve uluslararası makro ekonomik gelişmeler göz ardı edilerek yapılan bu
eleştiriler de, gümrük birliği tek başına dış ticaret dengesizliğinin kaynağı olarak
gösterilmiştir. Ayrıca, gümrük birliğinin, üretim süreçleri, kalite altyapısı ve rekabet
gücü üzerindeki olumlu etkileri göz ardı edilmiştir.
1980’lerden bu güne ihracata dönük büyüme stratejisi çerçevesinde dış
ticarette liberal politikaları benimseyen Türkiye ekonomisi, gümrük birliği ile Dünya
ekonomisi ve ticaretinde önemli bir bloka ticari entegrasyonunu gerçekleştirmiştir.
Kendi iç pazarını uluslararası normlarla uyumlulaştırmıştır. Bu çerçevede, Türkiye bir
yandan AB pazarına diğer üçüncü ülkelere nazaran daha avantajlı giriş imkanı sağlarken
bir yandan da, iç pazarını AB ve diğer üçüncü ülkelerin rekabetine açmıştır.
Dolayısıyla, gümrük birliğinin geçen on yıllık uygulama dönemi içerisinde olumlu ve
olumsuz etkileri olmuştur. Türkiye'nin en önemli ticaret ortağı konumunda olan AB’ye
2005 yılında yapılan ihracatın genel ihracatı içindeki payı % 52,3 iken, ithalatı içindeki
payı ise % 42,2 olmuştur.
Yani, ticaretinin hemen hemen yarısını gerçekleştirdiği AB, Türkiye'nin en
büyük ticaret ortağıdır. Diğer taraftan AB’nin 2004 yılı dış ticaret rakamlarına
bakıldığında ise Türkiye’nin, AB’nin ithalatı ve ihracatı bakımından sırasıyla % 3 ve %
3,9’luk paylarla 7. ve 6. sırada bulunduğu görülmektedir.
Dış ticarete ilişkin veriler değerlendirildiğinde, 2005 yılı itibari ile Türkiye-AB
arasındaki ticaret hacminin 1996 yılındaki 35 milyar dolar seviyesinden % 150’lik
artışla 87,5 milyar seviyesine ulaştığı görülmektedir. Bu dönem içerisinde AB'den
yapılan ithalatın 1996 yılındaki 23,1 milyar dolar seviyesinden, 2000 yılında 26,6
milyar dolar seviyesine yükseldiği, buna karşılık 2001’de ekonomide yaşanan
daralmaya paralel olarak 18,3 milyar dolar seviyesine gerilediği gözlenmiştir. 2002
yılında ise, ekonomide yaşanan olumlu gelişmelere paralel olarak AB’den yapılan
ithalat 23,3 milyar dolara yükselmiştir. AB’den yapılan ithalat 2003 yılında da artmış ve
75
31,6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. AB’ye ihracat ise, gümrük birliği sonrası dönem
de yıllar itibariyle istikrarlı bir artış eğilimi içerisinde 1996’daki 11,5 milyar dolar
seviyesinden 2003 yılında 24,4 milyar dolar seviyesine yükseldiği gözlenmektedir.
2005 yılında ise, AB’ye yönelik ihracat ve AB’den ithalat sırasıyla 38,4 milyar ve 49,1
milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Gümrük Birliği sonrası dönemde AB’den yapılan ithalat iç ve dış makro
ekonomik gelişmelere paralel olarak dalgalı bir seyir izlese de, artış oranı AB’ye
yapılan ihracattaki artış oranından daha fazla olmuştur. 1996-2000 yılları arasında
AB’den yapılan ithalatın % 58 oranında artmasına karşılık AB’ye yapılan ihracat % 31
oranında artabilmiştir. 2001 yılında yaşanan ekonomik krizinde etkisiyle ticaret dengesi
Türkiye lehine dönmüştür. 2001 yılında AB'ye yapılan ihracatın % 12 oranında
artmasına karşılık, AB’den yapılan ithalat % 32 oranında gerilemiştir. 2002 yılında
yaşanan gelişmelere bakıldığında ise AB’den yapılan ithalatın tekrar artışa geçtiği, bir
önceki yıla göre % 28 oranında artış göstererek 18,3 milyar dolar seviyesinden 23,3
milyar dolar seviyesine ulaştığı gözlenmektedir. Buna karşılık söz konusu dönemde
AB’ye yapılan ihracat ise % 14,5 oranında artış göstererek 16,1 milyar dolarlık
seviyesinden 18,4 milyar dolarlık seviyeye ulaşmıştır. Ekonomide yaşanan olumlu
gelişmeler, 2005 yılında da devam etmiştir. 2005 yılına ilişkin ticaret verileri
değerlendirildiğinde AB’ye yapılan ihracatın bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,1
ithalatın ise % 8,1 oranında artış gösterdiği gözlenmektedir. Tabi burada belirtilmesi
gereken önemli bir konu vardır. Bu da 2005 yılı oranlarının yalın olarak AB-15
ülkelerini kapsamasıdır.
Gümrük Birliği sonrasında koruma oranlarının düşmesi ve uygulanan makro
ekonomik politikaların (genişletici maliye ve para politikaları, TL’nin değerinin yüksek
tutulması vb.) bu kaybı telafi edecek nitelikte önlemler içermemesi sebebiyle ithalatımız
ve dış ticaret açığımızda hızlı bir yükselme gözlenmiştir. Genel olarak, dış ticaret
açığının büyük oranlarda artışı ile gümrük birliğinin tamamlanması arasında paralellik
kurulmaktadır. Ancak, söz konusu dönemde Türkiye'nin OECD ortalamalarının
üzerinde % 7’lik bir büyüme performansına sahip olduğu ve bu çerçevede AB’den ucuz
yatırım ve ara malı ithalatının hızlandığı da gözden kaçırılmaması gereken önemli bir
76
konudur. Buna karşılık milli gelirde önemli düşüşlerin gözlendiği 1999 ve 2001
yıllarında ithalatın seyri incelendiğinde gerek AB’den gerekse üçüncü ülkelerden
yapılan ithalatın önemli ölçüde azaldığı gözlenmektedir. Türkiye’nin ihracatı tekstil ve
demir çelik gibi geleneksel mal kompozisyonunun dışında beyaz eşya, otomotiv sanayi
gibi katma değeri yüksek ve istihdam açısından ekonomi içerisinde önemli yer tutan
sektörlerin ağırlığının arttığı ve bu sektörlerde gerek Avrupa gerekse dünya
pazarlarındaki rekabet gücünün olumlu bir şekilde geliştiği gözlenmektedir.
Gümrük Birliği sonrasında AB’nin üçüncü ülkelerden yaptığı ithalat içinde
Türkiye'nin payı otomotiv sanayi, elektrikli makine cihazlar ve demir çelik gibi belirli
sektörler itibariyle önemli ölçüde artış gösterirken, tekstil ve konfeksiyon
ürünlerindeki payımız sınırlı bir artış göstermiştir. Nitekim AB’nin toplam tekstil ve
konfeksiyon ithalatında Türkiye'nin payı 1996 yılında % 9,7 iken 2003 yılında bu
oran ancak % 13,7’ye ulaşabilmiştir. İthalat kompozisyonunda ise, gümrük birliği
sonrasında önemli değişiklik gözlemlenmediğini, % 83’lük bölümünün girdi ve
yatırım mallarından oluşmaya devam ettiğini söylemek mümkündür. Ancak, koruma
oranlarındaki düşüşün ve milli gelir değişimlerinin etkisi ile gelir ve talep esnekliği
yüksek ürün grubu olan tüketim malları ithalatının gümrük birliği sonrasında nispeten
hızlı biçimde arttığı ve toplam ithalatın içerisindeki payının gümrük birliği öncesinde
1995 yılında % 8,8’den, 2000 yılında %19,2’ye yükseldiği yine gelir ve talep
esnekliğine bağlı olarak 2001 yılında %14’2 ye, 2002 yılında ise % 13,7’ye gerilediği
gözlenmektedir. Bununla birlikte, milli gelirde yaşanan artış sonucunda söz konusu
oran 2005 yılında % 12 civarındadır.
Gümrük Birliği sonrasında ithalatın ihracattan daha hızlı arttığı gözlenmekle
birlikte, ithalattaki artışın iç ve dış makro ekonomik gelişmelere bağlı bir seyir
izlediği, özellikle ekonominin daraldığı dönemlerde ithalatta da buna paralel
düşüşlerin yaşandığı, ekonomik büyümenin canlandığı dönemlerde ise ithalatımızda
artışların ortaya çıktığı görülmektedir. İhracat ise, gümrük birliğinden sonra beklenen
artışı gerçekleştiremediği gözlemlenmektedir. Bu gelişmede, büyük ölçüde gümrük
birliğinin arkasından uluslararası piyasalarda yaşanan mali krizlerin (Asya ve Rusya
Krizleri) etkisiyle, dış pazarların daralması ve rekabet koşullarının ağırlaşmasının
77
önemli payı olduğu gibi, özellikle de son yıllarda Türkiye'de döviz kuru, faiz ve
yatırımlar bakımından yaşanan olumsuz gelişmelerin de payı olmuştur. Buradan
hareketle gümrük birliğinin statik etkilerinden olan ticaret yaratıcı etkinin Türkiye-AB
gümrük birliğinde Türkiye’nin aleyhine olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, Türkiye ile
AB arasındaki gümrük birliği, Türkiye’nin dış ticaretindeki serbestleşme sürecine yeni
bir ivme kazandırarak, Türkiye'nin dünyanın önemli bir kısmına karşı ticari anlamda
açılma sürecini hızlandırdığı ve gelecekteki dış ticari ilişkilerini şekillendirecek yeni
bölgesel yapılanmaların kapısını aralamakta olduğu görülmektedir. Gümrük Birliği
sonucu ortaya çıkan değişimlerin paralelinde ülkemizin dış ticarete açıklık oranı, yani
toplam dış ticaret hacminin GSMH içindeki payı artarak gümrük birliği öncesinde
1994 yılındaki % 30,6, seviyesinden, 2003 yılında % 52,6 seviyesine yükselmiştir.
Sonuç olarak, bu güne kadar yaşanan gelişmeler, yürürlüğe girmesinden itibaren Türk
sanayisini yoğun uluslararası rekabet ile karşı karşıya bırakan gümrük birliğinin, aynı
zamanda ülkemizin globalleşen dünya ile entegre olmasını sağlayacak zorlayıcı bir
süreci de başlattığını göstermektedir.
78
KAYNAKÇA
Kitaplar
- Avrupa Topluluğu Enstitü Temsilciliği. Gümrük Birliği. Ankara: 1980
- Bozkurt, Veysel. Türkiye ve Avrupa Topluluğu. 2.Baskı. İstanbul: Ağaç Yayıncılık.
1992
- Dinler, Zeynel. Mikro İktisat. Bursa: Uludağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı
Yayınları. 1989
- Ertürk, Emin. Ekonomik Entegrasyon Teorisi ve Türkiye’nin İçinde Bulunduğu
Entegrasyonlar. 2. Baskı. Bursa: Ezgi Kitabevi, 1993
- Karluk, Rıdvan. Uluslararası Ekonomik Kuruluş ve Birleşmeler. 4.Basım. Eskişehir:
Bilim Teknik Yayınevi, 1990
- Karluk, Rıdvan. Avrupa Birliği ve Türkiye. 2. Baskı. Eskişehir: Birlik Matbaası. 1994
- Küçükahmetoğlu, Osman. Gümrük Birliği. İstanbul: 2000
Osman.”Reel entegrasyon Teorisi” , Ekonomik Entegrasyon
Küresel ve Bölgesel Bir Yaklaşım, Osman Küçükahmetoğlu, Hazma Çeştepe
ve Şevket Tüylüoğlu (drl.) , Ankara: Ekin Kitabevi, 2005, s. 51.
- Küçükahmetoğlu,
- Özdemir, Kerim ve Oktay Öksüzler. “Amerika Kıtasındaki Ekonomik Entegrasyonlar:
Analiz ve Değerlendirme”, Ekonomik Entegrasyon Küresel ve Bölgesel Bir
Yaklaşım, Osman Küçükahmetoğlu, Hazma Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu
(drl.) , Ankara: Ekin Kitabevi, 2005, s. 367.
- Seyidoğlu, Halil. Uluslararası İktisat. 9.Basım. İstanbul: Güzem Yayınları. 1999
- Seyidoğlu, Halil. Ekonomik Terimler Sözlüğü. 5.Basım. Ankara: Güzem Yayınları.
1992
- Tekeli,İlhan ve Selim İlkin. Türkiye ve AT. Ankara: Ümit Yayınları. 1993
- Södersten, Bo and Reed, Geoffrey. International Economics, 3. Basım, New York,
McMillan, 1994
79
Makaleler
- Demirhan, Ali. İpek Yolu Üzerinde Ekonomik İşbirliği. Avrasya Etüdleri. Sayı:2.
1995
- Demir, Osman. GB’nin İlk İki Yılı, DışTicaret Dergisi, Sayı: 11 (Ekim 1998)
- Gökdere, Ahmet. Gümrük Birliği Açısından Avrupa Topluluğu ve Türkiye
İlişkileri. Ankara: Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi, 1989
- Soğuk, Handan. 2004, Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri,
http://www.ikv.org.tr/arastirmalar/degerlendirmeler/gumruk-birligi.htm (09 Nisan 2005)
-Uyar,
Süleyman. Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri,
http://www.ceterisparibus.net/ab/ab_makaleler.htm (21 nisan 2006 )
- Uyar,
Süleyman. Ekonomik Bütünleşmeler ve Gümrük Birliği Teorisi,
http://www.ceterisparibus.net/ab/ab_makaleler.htm (15 nisan 2006 )
- Küçükahmetoğlu, Osman. Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin İktisadi Etkileri, İktisat
Dergisi. Sayı: 408 (Aralık 2000)
-
Nejat Erk ve Yelda Tekgül. “Ekonomik Entegrasyon Ve Endüstri-İçi Ticaret:
Türkiye-AB Ülkeleri Arasındaki Endüstri-İçi Ticaretin Ölçülmesi ve Ticaret
Tipinin Belirlenmesi”, METU International Conference In Economics V, 10-13
Eylül 2001, Ankara.
80
İnternet Siteleri
- http://www.ceterisparibus.net
- http://www.dpt.gov.tr
- http://www.dtm.gov.tr
- http://www.ikv.org.tr
- http://www.tcmb.gov.tr
- http://www.tusiad.org.tr
- http://www.tuik.gov.tr
81
82
Download