anadolu türk beylikleri arasında güç mücadeleleri

advertisement
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
JOURNAL
ANADOLU TÜRK
BEYLİKLERİ AR ASINDA GÜÇ
MÜCADELELERİ
Esra AKAR
Muş Alparslan Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
III. Sınıf Öğrencisi.
şattı ve 18 Eylül’de şehri almayı başardı,2
A. Danişmendli - Mengücüklü - Artuklu Beyliği Arasındaki Güç
Mücadelesi
Malazgirt Meydan Savaşı’ndan
sonra Anadolu’da kurulan beyliklerden
birisi de Danişmendlilerdir. Danişmend
Gazi’nin kurmuş olduğu beylik, Sivas merkez olmak üzere Kayseri, Tokat, Niksar,
Amasya ve Malatya gibi önemli şehirleri
kapsamaktadır. 1085 yılında Danişmend
Gazi’nin vefatı üzerine yerine oğlu Gümüştegin geçmiştir. Gümüştegin’nin tahta geçmesiyle, Selçuklu Sultanı Süleymanşah’ın
hayatını kaybetmesi, Danişmendliler’in
Anadolu’da güç kazanmasına ve geniş bir
hâkimiyet sahasına ulaşmasına imkân
sağladı.1 Danişmendli Gümüştegin Gazi,
Ermeni hâkimiyetindeki Malatya’yı 10971100 yıllarında kuşattı. Ancak Malatya
önlerine gelmesine rağmen Ermeni kralı
Gabriel’in diğer devletlerden yardım alması üzerine bu kuşatma da başarılı olamadı
ve Malatya önlerinden ayrıldı. Gümüştegin
Gazi, 1102’de Malatya’yı bir kez daha ku1 Ceren Ünal, “Danişmendoğlu Melik Şemseddin İsmail Döneminde Basılmış Bir Bakır Sikke”, Ege
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Tarih
İncelemeleri Dergisi, Ankara 2011, Cilt 26, s.507508.
Gümüştegin’in yerine oğlu Emîr
Gazi geçmiştir. Emîr Gazi, Mengücükler’le anlaşmazlığa düşen Artuklu Belek’i
destekledi. Bizans’ın Trabzon dükü Konstantin İshak, Bayburt yakınlarında Serman denilen yerde Artuklu Belek’le Danişmendli Emîr Gazi’nin kuvvetleri önünde
yenildi ve müttefiki Gabros ile birlikte esir
düştü. Bu zafer Danişmendliler’in gücünü
daha da arttırdı. Mengücüklü İshak, uzun
bir süre onların hâkimiyeti altında kaldı.
Öte yandan fidye vererek esaretten kurtulan Gabros da bir süre sonra Bizans’a karşı
Danişmendliler’e sığınarak onların nüfuzu
altına girmiştir.3
Artuklu Belek’in ölümünden sonra (1124) yerine geçmek için, Tuğrul Arslan’la Belek’in amcası Artuklu İl Gazi’nin
oğlu Meyafarîkin hâkimi Süleyman ve
Süleyman’ın kardeşi Timurtaş arasında bir
anlaşmazlık meydana geldi; Tuğrul, Fırat
üzerindeki Gerger ve Masara’yı işgal etti.
2
Murat Zengin, “Memlûk Türk Sultanlığı’nın Anadolu Hâkimiyet Mücadelesi: Malatya’nın zaptı”,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Ankara 2014, Cilt 33, Sayı 55, s. 94-95.
3 Abdulkerim Özaydın, “Danişmendliler”, Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993,
Cilt VIII, s. 470.
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
35
36
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
Emir Gazi bu olaydan yararlanarak kayınpederi ve damadı I. Mesud’un da rızasıyla
Malatya’ya hücum etti. Yaptığı fetihler ve
izlediği yolla Danişmendlileri Anadolu’nun
en önemli siyasi gücü haline getiren Emir
Gazi, 1134’de vefat etti.4
B. Dilmaçoğulları – Ahlatşah - Artuklu Beyliği Arasındaki Güç
Mücadelesi
Doğu Anadolu’nun tarihi merkezlerinden olan Bitlis şehri, tarih boyunca
hiç eksilmeyen bir öneme sahiptir. Bitlis
şehrini temsil eden kaleye ilk defa kimlerin yerleşmiş olduğuna dair elimizde yeterince bilgi bulunmamaktadır. Ancak tüm
kaynaklarda klasikleşmiş bir efsaneye göre
bu kaleyi Büyük İskender’in emri üzerine
onun komutanlarından olan Badlis kurmuş ve şehrin bugün kullanılan ismi de bu
komutanın adından ileri gelmiştir. 5
Bitlis XI. Yüzyıl ortalarında Selçukluların hâkimiyeti altına girmiştir. Sultan Melikşah, Fahru’d-devle Muhammed’i
bölgede fetih yapmakla görevlendirmiş, O
da yanında Dilmaçoğlu Mehmed Bey olduğu halde harekete geçmiştir. Mayıs 1085
yılında Bitlis’i, hemen arkasından da Ahlât
taraflarını fethetmişti. Fetihten sonra Bitlis, Dilmaçoğlu Mehmed Bey’e ikta olarak
verilmişti. Dilmaçoğullarının merkezi haline gelen Bitlis şehri, daha sonra Ahlatşahların, kısa bir süre sonra da Artukoğullarının idaresine girmiştir. Fakat bir süre sonra Ahlât Emiri Begtimur, bölgeye yeniden
hâkim olmuştur. Bitlis şehri ve çevresi
4 Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, Trc.
Erol Üyepazarcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul
2000, s. 24.
5 Metin Tuncel, “Bitlis Şehri(Tarihi coğrafya açısından yaklaşım)”, Ankara Üniversitesi Coğrafya
Araştırmaları Dergisi, Cilt IV, Ankara 1989, s.104.
1207 yılında Ahlatşahları mağlup eden Eyyûbilerin idaresine girmiştir.6
C. İnaloğulları Beyliği’nin
Diğer Beyliklerle Arasındaki Güç
Mücadelesi
Güneydoğu Anadolu’ya hâkim olmak
isteyen Musul Emiri İmâdüddin Zengî’ye
karşı, Mardin Artuklu Emîri Timurtaş yeğeni Hasankeyf Artuklu Emîri Dâvud ile
ittifak yapan İnaloğulları Beyliği’nin başında bulunan İl Aldı, mücadeleye giriştiyse de başarılı olamadı. Böylece son derece
sağlam surlara sahip bulunan şehir düşmekten kurtuldu(528/1134). İl Aldı vefat
ettikten sonra yerine oğlu Şemsülmülûk
geçti; fakat beyliğin idaresini Vezir Nisanoğlu Müeyyedüddin eline aldı. Daha sonra Zengi, Ergani, Halar, Tulhum, Çermuk
gibi kale ve kasabaları ele geçirdi; onun
ölümünden sonra da bu kale ve kasabalar
Hasankeyf Artuklu Emîri Fahreddin Karaaslan tarafından işgal edildi. Mahmud,
beyliğin geleceği için 50.000 altın başlık
parasına anlaşarak Artuklu Timurtaş’ın
kızı Safiye Hatun ile evlendi (543/1148);
ancak gelinin bir yıl sonra ölmesiyle söz
konusu parayı vermekten vazgeçti. Bu
nedenle Timurtaş, Amid’i kuşatıp bölgede yağma ve tahrip hareketinde bulundu.
Fiilen idareyi elinde bulunduran Vezir
Nîsanoğlu Müeyyedüddin’in, Timurtaş’ı
kışkırtan veziri Zeynüddin’i bir suikast sonucunda Mardin’de öldürmesiyle Artuklu ordusu Amid’i ikinci defa kuşattıysa da
Ahlatşah II. Sökmen’in veziri Bahaeddin
bizzat Amid’e gelerek iki taraf arasında barış yapılmasını sağladı. Emir Mahmud ve
vezir Müeyyedüddin, aileleriyle birlikte şe6
Mehmet İnbaşı, “18. Yüzyılda Bitlis Sancağı Ve
İdarecileri”, Ankara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Ankara 2007, Cilt XIV, s.
244.
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
hirden çıkarak, Timurtaş’ın hizmetine girdiler. Böylece İnaloğulları Beyliği, Mardin
Artuklularına bağlandı. Nisanoğulları’nın
Emîr Mahmud üzerindeki baskısını bahane eden Hasankeyf Artuklu Emiri Fahreddin Karaaslan, diğer Türkmen beyleriyle
birleşerek Amid’i kuşattı. Bundan dolayı
Emir Mahmud, Ebu’l-Kasım Ali ve Ebû
Nasr, Danişmendli Yağıbasan’dan yardım
istediler. Böylece harekete geçen Yağıbasan, Hasankeyf Artuklularına ait Harput
ve Çemişkezek’i yağma ile tahrip etti. Böylelikle Fahreddin Karaaaslan kuşatmayı
kaldırıp memleketine dönmeye mecbur
kaldı(Şâban 558/Temmuz 1163).7
II. İKİNCİ DÖNEM ANADOLU
TÜRK BEYLİKLERİ ARASINDA GÜÇ
MÜCADELELERİ
A. Karamanoğulları İle
Diğer Beylikler Arasında Güç mücadeleleri
1. Karamanlı - Osmanlı Arasındaki Güç Mücadelesi
Karaman beylerinden Halil Bey’in
oğlu olup biraderi Seyfeddin Süleyman
Bey’in ölümünden sonra Karaman hükümdarı olan Alâüddin Ali Bey, Osmanlılar ile
ilk münasebatta bulunan kişidir. Ali Bey,
Osmanlı hükümdarı Murad Hüdavendigâr’ın kızı Nefise Sultan (Melek Hatun)’ı
almış ve bu suret ile iki devlet aralarında
akrabalık teessüs etmiştir. Ancak Osmanlıların Anadolu’ya yayılarak kendi hudutlarına değin dayanmalarından endişelenen Karamanlı Alâüddin Bey, bir fırsatını
bularak bunu önlemeye çalışmıştır. Bu
nedenle iki devlet arasında ilk muharebe
gerçekleşmiştir. Hüdavendigâr’ın, Hamit
Oğlu Hüseyin Bey’den satın almış olduğu şehirlerden Akşehir, Yalvaç, Karaağaç,
7 Ali Sevim, “İnaloğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, Cilt 22, s. 25
JOURNAL
Beyşehir, Seydişehir gibi yerlerin Karaman hududunda bulunmaları Alâüddin
Bey’i kuşkulandırarak, bu taraflara sefer düzenlemesine neden oldu ve böylece
Beyşehir’i ele geçirdi.8 Osmanlı Padişahı,
bu olayı savaş sebebi sayarak damadının
üzerine yürüdü. Alâüddin Bey’in barış istemesine rağmen iki ordu Konya önlerinde
karşı karşıya geldi. İfrenk (Frenk) Yazısı
denilen yerde yapılan savaşta Karamanlı
orduları liyakatli Osmanlı ordusuna yenildi (788/1386). Konya Kalesi’ne sığınan
Alâüddin Ali Bey’in hanımı aracılığıyla
kayınpederinden istediği ikinci barış talebi Sultan Murad tarafından kabul edildi.
Yapılan antlaşmaya göre Beyşehir Osmanlı
idaresine geçti. Ancak Karamanlı Ali Bey
Osmanlılar ile mücadelede kararlıydı.9 Bu
nedenle barış havası uzun sürmedi. Ali Bey
Sultan Murad’ın Kosova savaşında (1389)
şehit düşmesi üzerine verdiği sözünü bozarak, Osmanlılara karşı Aydınoğulları ve
Menteşeoğulları ile bir ittifak cephesi meydana getirdi. Fakat Ali Bey, müttefikleriyle
birleşmeye fırsat bulamadı. I. Murad’ın yerini alan oğlu Yıldırım Bayezid, bir yıldırım
hareketi ile Saruhan, Aydın, Menteşe ve
Germiyanoğulları Beyliklerine birer birer
son verip topraklarını ilhak ettikten sonra Karamanoğullarının üzerine yürüdü.
Yıldırım Bayezid’in karşısına çıkmaya cesaret edemeyen Ali Bey, Taş-eli’ne kaçtı.
Elde ettiği başarıyı yeterli bulan Yıldırım
Bayezid, Ali Bey’in buradan yaptığı barış
teklifini kabul ederek geri döndü. Yapılan
antlaşmaya göre; Çarşamba suyu iki devlet
arasında sınır kabul edildi (1390).10
Timur’un Doğu Anadolu sınırlarına
dayanması Anadolu’daki siyasi havayı birİsmail Hakkı Uzun Çarşılı, Osmanlı Tarihi, Türk
Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988, s. 56-57.
9 Faruk Sümer, “Karamanoğulları”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2001, Cilt 24, s.
457. 10 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2013, s.50
8
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
37
38
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
den hareketlendirdi. Ali Bey, Osmanlılara
ait olan Ankara üzerine yürüdü. Ankara
Savaşı’nda(1402) Yıldırım Bayezid’i mağlup eden Timur, Bursa’da tutuklu bulunan
Ali Bey’in oğulları Mehmed Bey ve Ali Bey’i
serbest bıraktı; onlara babalarının topraklarını vererek tekrar Karamanoğulları Beyliği’nin kurulmasını sağladı. Bundan sonra
Ali Bey’in oğullarından Mehmed Bey, beyliğin başına geçerken, Ali Bey de kardeşine
bağlı kalarak Niğde emiri oldu. Mehmed
Bey, babasının saldırgan politikasına devam ederek tekrar Osmanlıları uğraştırmaya başladı. Yıldırım Bayezid’in oğulları arasındaki taht mücadeleleri Mehmed
Bey için büyük bir fırsat teşkil etmekteydi.
Bu nedenle Mehmed Bey derhal harekete
geçti; Germiyanoğulları topraklarını işgal
ettikten sonra Osmanlı Devleti’nin merkezi Bursa’yı kuşattı. Yıldırım Bayezid’in
oğullarından Mehmed Çelebi’nin üzerine
gelmekte olduğunu duyunca da şehri ateşe vererek süratle şehri terk etti. Mehmed
Bey, haberin asılsızlığını yolda öğrendi
ama geri dönemedi. Bunun üzerine Mehmed Çelebi, Mehmed Bey’e karşı intikam
seferine çıktı; Mehmed Bey’in ele geçirdiği Osmanlı topraklarını geri aldı. Mehmed
Çelebi, sefer sırasında hastalanınca geri
dönmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Karaman seferine devam eden Bayezid Paşa,
Mehmed Bey’i Konya önünde sıkıştırarak
onu barışa zorladı. Bayezid Paşa, Osmanlı
topraklarına karşı herhangi bir harekette
bulunmayacağına dair söz vermesi üzerine
Mehmed Bey’i affetti. Osmanlı ordusu geri
çekildi (1414). Mehmed Bey sözünde durarak ölünceye kadar Osmanlı ülkesine karşı
herhangi bir harekette bulunmadı. Fakat
Mehmed Bey’in Osmanlılara karşı yersiz
güvensizliği ve kıskançlığı devam etti.11
Karaman hükümdarı Mehmed Bey’in
(1398-1423) Antalya’yı muhasarası sırasın11 Koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, s.53-56.
da 1423 yılında ölmesi üzerine yerine oğlu
Tacûddin İbrahim Bey geçmiştir. İbrahim
Bey, Osmanlıların yardımıyla amcası Ali
Bey’i Niğde’ye gitmeye mecbur edip daha
sonra Osmanlılarla dostluğunu bozmuş ve
Sırp Despotu Beyşehir’i ele geçirmiştir. Avrupa’da Macarları büyük yenilgiye uğratan
Osmanlılar, Karaman üzerine yürüyerek
Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Said-ili ile
Konya ve Karaman’ın İç-el dışındaki yerlerini zapt etmişlerdir. İbrahim Bey artık durumun tehlikesini anlayınca memleketin
ileri gelen âlimlerinden Mevlânâ Hamza’yı
elçi olarak gönderip barış istemiş; aldığı
yerleri geri vermek ve ahdini bozmamak
şartı ile barış yapılmıştır. Bu gelişmelere
rağmen Osmanlı hükümdarı II. Murad, bir
tedbir maiyetinde, daha sonra Kayseri’yi
zapt eden İbrahim Bey’e karşı Dulkadiroğlu Nasîrüddin Mehmed Bey ile anlaşmış
ve İbrahim Bey’in gelişi üzerine Osmanlı-Dulkadirli kuvvetleri Kayseri’yi alarak
kardeşi İsa Bey’i İbrahim Bey’in Üzerine
göndermiştir. İsa Bey, Karaman İli’ne yaptığı akınlardan birisinde ölmüştür. Osmanlılar bu işte başarılı olmamalarına rağmen İbrahim Bey, Memlûklerin de işe karışacağını anlayarak 1437’de Osmanlılarla
anlaşmıştır. İbrahim Bey bu antlaşmayla
bir müddet Osmanlılara karşı hiçbir harekette bulunmamıştır. Ancak Osmanlılara
karşı yapılan haçlı ittifakına Karamanoğlu
İbrahim Bey de girmiştir ve Osmanlıların
Dulkadirliler ile anlaşarak ele aldıkları eski
Karaman topraklarını yeniden geri alabilmek için Macar kralına başvurarak haçlıları Osmanlılarla harbe teşvik etmiştir. Bu
gelişmeler sonrasında İbrahim Bey, ahdini
bozarak Osmanlılar üzerine bir ordu göndermiş ve gönderdiği ordular, Ankara ve
Kütahya taraflarını tahrip etmişlerdir. II.
Murad, hızlı bir şekilde hareket ederek gelen kuvvetlerin geri çekilmesini sağlamış
ancak haçlılara karşı mücadele etmek için
tekrar Avrupa’ya dönünce Karaman askerleri bir defa daha Osmanlı topraklarına
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
hücum etmişlerdir. İbrahim Bey’in bu son
hareketi ona karşı bir tepkinin uyanmasına
sebep olmuştur. Bir taraftan Rumeli’deki
Haçlı ittifakı diğer taraftan Anadolu’da hâkimiyet kurmak isteyen Karamanoğulları
ile aynı anda uğraşmaktan bunalan sultan
Murad, İslam âlimlerine müracaat ederek
Karamanoğlu İbrahim Bey hakkında fetva
istemiştir. Böylece dönemin büyük âlimleri
II. Murad’a, İbrahim Bey hakkında istediği
fetvayı vermişlerdir. II. Murad, almış olduğu fetvalar ile Karamanoğlu’ndan intikam
almak için 15 Temmuz 1444’te Haçlılarla
Segedin Antlaşması’nı imzalamış ve bütün nefretiyle Karaman üzerine yürüyerek,
İbrahim Bey’in yaptığının misliyle acısını çıkarmıştır. Çok zor durumda bulunan
İbrahim Bey, eşini, veziri Server Ağa’yı ve
müftüsü Sarı Yakup’u barış akdi için II.
Murad’a göndermiş ve Ahidnâme vermeye
mecbur kalmıştır. Böylece Sultan Murad’ın
ağır olan şartlarını kabul etmiştir.12
JOURNAL
Fatih Sultan Mehmed’in (1451), II.
Murad’ın yerine tahta geçmesiyle önceden
bahsettiğimiz Karamanoğlu İbrahim Bey’in
verdiği sözü ve imzalamış olduğu Ahidnâme’yi ihlal ederek, yeni Padişah’ın gençliğinden ve tecrübesizliğinden faydalanmak
için yeni ümitlere kapılmıştır. Bundan dolayı İbrahim Bey, emrindeki adamlarını ve
oğullarını Hamit, Menteşe ve Aydın illerine gönderip bu topraklardaki ata hakkını
istemiştir. Bu durumun Osmanlılar tarafından kabul edilmesi mümkün değildi. Bu
topraklar zayıf bir bağla da olsa Osmanlılara bağlıydı. Bu Osmanlılar açısından apaçık bir ihlaldi. Karamanoğlu İbrahim Bey
bununla da yetinmeyip Alâiye (Alanya)
üzerine yürümüştür. Bu durum karşısında
Fatih Sultan Mehmed, Anadolu Beylerbeyliğine İshak Paşa’yı tayin etmiş ve onu Ka-
ramanoğulları’nın üzerine göndermiş, kendisi de onun arkasından hareket etmiştir.
Padişah Edirne’den hareket ederek Bursa’ya gelmiştir. Bu sıkışık durum karşısında çaresiz kalan İbrahim Bey, çareyi sulh
istemekte bulmuştur. Sulh görüşmelerinde
Osmanlı elçisi olarak Kasapoğlu Mahmud
Bey vazifelendirilmiştir. İbrahim Bey,
kızını Sultan’a vermeyi ve Fatih Sultan
Mehmed’in seferlerine asker göndermeyi
teklif etmiş, bunu kabul eden Sultan
Karamanlıları affederek geriye dönmüştür.
Bunlara ilaven Fatih, almış olduğu bütün
vilayetleri de Karamanoğullarına tekrar
geri vermiştir. Böylelikle Osmanlılar, beylikler üzerinde Karaman nüfuzu ve tehlikesini bir daha kurulamayacak şekilde defetmiştir. Fatih’in almış olduğu yerleri Karamanoğullarına terk ederek geri dönmesinin nedeni Bizans ile olan münasebetleriydi. Barış içinde yaşamanın gerekliliğini
gören Sultan, hem Karamanlılarla hem de
Bizans’la antlaşma yapmak zorunda kalmıştır. Sulh maddeleri içerisinde yer alan
Osmanlı seferlerine asker gönderme işinin
İstanbul muhasarası esnasında tahakkuk
ettiği kaydedilmektedir. İbrahim Bey her
ne kadar bu sefer sırasında Osmanlılara asker göndermişse de bunun mecburiyetten
olduğu kayıtlarda geçmektedir. Bu arada
önemli bir başka husus ise; İbrahim Bey’in
bu mağlubiyet veya sulh sonrasında Venedikliler ve Papalıkla yapmış olduğu münasebetlerdir. Bu ilişkileri sağlayan temel
sebep Venedik, Papalık ve Karamanlılar
üzerindeki Osmanlı baskısıydı. Karamanoğlu İbrahim Bey’in, Fatih Sultan Mehmed ile en son münasebeti, Osmanlıların
İsfendiyaroğulları üzerine yapmış olduğu
seferle kendisini göstermiştir. Bu münasebet savaş hali olmayıp sadece diplomatik
faaliyetten ibaret kalmıştır.13
12 Alâaddin Aköz, “Karamanoğlu II. İbrahim Bey’in
Osmanlı Sultanı II. Murad’a Vermiş Olduğu Ahidnâme”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi,
Ankara 2005, Cilt 24, s. 72-75.
13 Yahya Başkan, Orta Anadolu’da Hâkimiyet Mücadelesi (1400-1500), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı (Basılmamış
Doktora Tezi), İstanbul 2007, s.94-99.
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
39
40
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
İbrahim Bey’in son zamanlarında
oğulları arasında taht mücadelesi başladı.
Bu mücadele sırasında İbrahim Bey
öldü. İbrahim Bey’in ölümünden sonra
Karaman ili oğulları Pir Ahmed ile İshak
arasında paylaşıldı. Buna göre İshak Bey,
merkezi Silifke olan İç-el ile Ermenek ve
Mut yörelerine, Pir Ahmed ise ova bölgesine sahip oldu ve Konya’da ikamet etti.
Fakat çok geçmeden İshak Bey, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’dan yardım alarak Pir Ahmed’in üzerine yürüdü.
Pir Ahmed de Fatih Sultan Mehmed’e iltica etmek zorunda kaldı. Osmanlıların
yardımı ile İshak Bey’i yenen Pir Ahmed
Karaman Beyliği’nin tamamını idaresi altına aldı(870/1465). Uzun Hasan’a sığınan
İshak Bey ise aynı yıl öldü. Karaman Beyliği’ne tamamen son vermeye kararlı olan
Fatih Sultan Mehmed, bu amaçla birçok
sefer yaptı. Osmanlı kuvvetleri 1468’de
önce Gevele’yi ardından Konya’yı aldı. Buraya şehzade Mustafa idareci tayin edildi.
Pir Ahmed mücadeleye devam etti ve Karaman ilinin Toroslar bölgesini idaresi altına
altında tuttu. Karamanlı kuvvetleri karşı
saldırılarıyla bazı yerleri yeniden ele geçirdi. Akkoyunlu tehdidinin ortadan kaldırılmasından sonra Karamanoğulları’nın elinde kalan dağlık bölgeler, Niğde ve Develi
yöresiyle İç-el sahillerine yönelik Osmanlı seferi başarıyla sonuçlandı ve Karaman
Beyliği tam anlamıyla kontrol altına alındı.
14
2. Karamanlı - Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti Arasındaki
Güç Mücadelesi
Timur’un Doğu Anadolu sınırlarında görünmesi Eratnalıların yerini alan
Kadı Burhaneddin’i kaygıya düşürürken,
Alâüddin Ali Beyi ise mutlu etti. Ali Bey,
Timur’a bir elçi göndererek himayesi altı14 Sümer, “Karamanoğulları”, s. 458-459.
na girmeyi istemiştir. Bunun üzerine Kadı,
Karamanoğulları topraklarına doğru harekete geçti. Kadı Burhaneddin, iki ateş arasında kaldığını düşünüyordu.15
Karamanoğlu Ali Bey, Kayseri’de
kalan Karaman askerlerine herhangi bir
tehdit oluşturmaması için Kadı’nın Konya, Larende ve Herakliya’da bulunan emlaki hakkındaki taleplerini kabul etmişti.
Bunun üzerine Kadı Burhaneddin, bu bölgelerdeki emlak ve arazisini korumak için
kendi vekillerinden bir müşahidi, Karamanoğulları’nın yaptıklarından haberdar olmak için Karamanoğlu eşliğinde Konya’ya
gönderdi. Ancak çok geçmeden Kayseri’de
bulunan Karamanlıların hareketleri, şehirde kendilerine karşı büyük bir nefret uyandırdı. Bu sırada Kadı’nın Larende’ye giden
müşahidi de eli boş dönmüş, Karamanoğlu
Ali Bey’in saygısızca tutumunu kendisine
iletmişti. Nihayet bu haberden sonra Kadı,
Karamanlıları tamamen Kayseri’den çıkarmak için taarruza geçti. Karaman Türkmenlerinin Kayseri’de yaptıkları tahribatlara son vererek, şehri geri aldı.16
3. Karamanlı – Dulkadiroğlu Arasındaki Güç Mücadelesi
Memlûk kumandanı, çevresiyle
birlikte Kayseri’yi Dulkadirli Nâsırüddin
Muhammed’e, Karaman ilini de Mehmed
Bey’in kardeşi Ali Bey’e vererek (822/1419)
ülkesine döndü. Mehmed Bey, Kayseri’yi
almak için Dulkadirliler ile yaptığı savaşta
yakalandı. Ve Mısır’a gönderildi. Bu arada
oğlu Mustafa’yı kaybetti.17
15 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2013, s. 50.
16 Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991, s. 4748.
17 Faruk Sümer, “Karamanoğulları”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2001, Cilt 24, s.
458.
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Kayseri’yi elde eden Dulkadiroğlu Nâsırüddin Bey, buranın idaresini oğlu
Hasan’a vermiş, Karamanoğlu Beyliği’nin
başına da Karamanoğlu Ali Bey geçmiştir.
Bunun üzerine Mehmed Bey’in oğlu İbrahim Bey, durumu Osmanlı hükümdarı olan
Çelebi Mehmed’e bildirmiş ve ondan yardım istemiştir. Mısır sultanı Müeyyed’in
ölümü üzerine başa geçen Seyfeddin Tatar,
Osmanlı müdahalesini de göz önüne alarak
Mehmed Bey’i serbest bırakmış. O da gelerek Karaman tahtına çıkmıştır. Daha sonra
Antalya’yı kuşatmaya giden Mehmed Bey,
kuşatma sırasında öldürülünce ortaya çıkan karışıklıktan istifade eden Dulkadiroğlu Hasan, Karamanlılara ait olan Ürgüp, Niğde, Aksaray ve Ortaköy taraflarına
yağma seferinde bulunup halka epeyce bir
zarar vermiştir. Fakat Karamanlıların takibiyle dağıtılan Dulkadirli kuvvetleri birçok
esir ve kayıp vermişlerdir.18
JOURNAL
orduyla Candaroğlu bölgesine girdi. Süleyman Paşa’yı yenilgiye uğratarak öldürdü.
Böylece Candaroğlu Beyliği’nin Kastamonu şubesi, Osmanlı mülkiyetine katılmış
oldu(1392). Bu olaydan sonra Candaroğlu
Beyliği’nin Sinop şubesinin başında olan
İsfendiyar Bey, bir taraftan bölgeleri ellerinden alınan Aydın, Saruhan ve Menteşe
beylerini Sinop’ta himaye ederken diğer
taraftan ise Eflak Beyi Mirçea’yı Osmanlı
topraklarına saldırmaya teşvik ediyordu.
Ancak bu tahrik hareketinden dolayı Yıldırım Bayezid’den özür dileyerek ona tâbi
olacağını bildirdi, Sinop’un kendisine bırakılmasını istedi. Yıldırım bu teklifi kabul
etti. Ancak bir süre sonra Yıldırım Bayezid,
Candaroğlu’nu cezalandırmaya karar vererek, Sinop’u kuşattıysa da teslim alamadı;
bazı yerleri kendisine bırakılması şartıyla
bir antlaşma yaparak geri çekildi. 19
Candaroğulları hükümdarı Süleyman Paşa, Osmanlı hükümdarı yıldırım
Bayezid’in başarılarından korkarak bir
süre sonra Osmanlılara karşı düşmanca bir
tavır almaya başladı. Bu nedenle kadı Burhâneddin ile bir dostluk antlaşması yaptı.
1392’de Osmanlılara karşı Karamanoğlu
Alâüddin Ali Bey’e yardımda bulundu. Bu
son olayın ardından yıldırım Bayezid, Candaroğlu Beyliği’ne karşı tutumunu değiştirdi. 1391 yılında Kastamonu üzerine yürüyen Osmanlı Padişahı, Kadı Burhâneddin’in araya girmesiyle bu seferden vazgeçti. Daha sonra yıldırım Bayezid, büyük bir
Timur’un Anadolu’da görülmesinden sonra onun etrafında toplanan Anadolu beyleri arasında Candaroğlu beylerinden
İsfendiyar Bey’de bulunuyordu. Timur,
Candaroğullarının daha önce Osmanlılara
geçmiş tüm topraklarını İsfendiyar Bey’e
vermiştir. Yıldırım Bayezid’in ölümünden
sonra oğulları arasında on seneden fazla süren taht mücadelesi yaşanmıştır. İsfendiyar Bey, bu taht mücadelesinden en
iyi şekilde yararlanmıştır. İsfendiyar Bey,
Mehmed Çelebi’nin kardeşlerini bertaraf
edip, Osmanlı ülkesine sahip olma taktiğini
birden değiştirdi; Osmanlılardan gelebilecek toprak isteğini önleyebilmek için Mehmed Çelebi’yi metbû hükümdar olarak tanıdığını bildirdi. İsfendiyar Bey, hayatının
en ağır darbesini oğlu Kasım Bey’den yedi;
İsfendiyar Bey, vasallık görevini yerine
getirmesi için Mehmed Çelebi’nin Eflâk
seferine oğlu Kasım Bey komutasında bir
yardımcı ordu gönderdi. Ancak Kasım Bey,
18 Yahya Başkan, Orta Anadolu’da Hâkimiyet Mücadelesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı(Basılmamış Doktora Tezi),
İstanbul 2007, s. 83.
19 Yaşar Yücel, “Candaroğulları”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993, Cilt VII, s.
147-148.
B. Osmanlı’nın Diğer Beyliklerle Arasındaki Güç Mücadelesi
1. Osmanlı – Candaroğlu
Arasındaki Güç Mücadelesi
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
41
42
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
Eflâk seferinden sonra ülkesine dönmedi.
Mehmed Çelebi aracılığıyla babasından
Bakır Küresi’nin kendisinde kalması şartı
ile diğer yerleri Osmanlı Devleti’ne bıraktığını bildirdi. Kasım Bey’in ihanetini bir
türlü sindiremeyen İsfendiyar Bey, Mehmed Çelebi’nin yerini alan oğlu II. Murad’ın iç meselelerle uğraşmasından yararlanarak oğlu üzerine yürüdü. Ve ondan
Çankırı’yı aldı. Daha sonra Osmanlılara
kaptırdığı yerleri de almak istedi ancak başarılı olamadı. II. Murad ile Candaroğulları
arasında bir antlaşma yapılarak Kastamonu ve Bakır Küresi İsfendiyar Bey’e kaldı.
Ayrıca bu antlaşma ile Bakır Küresi’nden
elde ettiği gelirin bir kısmını Osmanlılara
bırakmak zorunda kaldı(1424).20
2. Osmanlı – Dulkadiroğlu
Arasındaki Güç Mücadelesi
Dulkadirli Beyliği, dönemin büyük
devletlerinden Osmanlı, Safevi ve Memlûkler arasında kalmış küçük bir Beylik idi.
Bu nedenle bu devletler Dulkadirli Beyliği üzerinde hâkimiyet kurmak istiyordu.
Osmanlı-Dulkadirli Beyliği münasebetleri ilkin dostça sürdü. Hatta hasımlık bağı
oluştu. Dulkadirli Beyi Süleyman Bey,
kızı Mükrime Hatun’u Fatih Sultan Mehmed’le evlendirdi. Dulkadirli Beyliği’nin
son hükümdarı Alâüddevle Bey’de kızını
II. Bayezid ile evlendirmişti. Yavuz Sultan
Selim, Alâüddevle’nin torunuydu. 1479’da
Osmanlıların desteğiyle beylik makamına
gelen Alâüddevle, uzun bir idari dönem
yaşadı. Zamanla Osmanlılara karşı düşmanca bir siyaset güden Alâüddevle Bey,
torunu Yavuz’un Osmanlı tahtına çıkışını
tebrik etmemiştir. Alâüddevle Bey, yeğeni
Şahsuvaroğlu Ali Bey’in, Yavuz tarafından
korunmasına içerlenmiştir. Yavuz Sultan
20 Salim koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2013, s. 178-180.
Selim, dedesinin asıl niyetini anlamak için
bir elçi göndererek Kızılbaş Seferi’ne(Çaldıran Seferi) davet etti. Alâüddevle Ali Bey,
yaşlılığını bahane ederek savaşa dâhil olmadı. Bu durum Yavuz Sultan Selim’i çok
kızdırdı. Bu nedenle Sultan Selim, Tebriz’den dönüşünde Dulkadirli Beyliği’ni
ortadan kaldırmak için harekete geçti. Yavuz, Çaldıran Seferi’nden sonra Amasya’ya
döndüğünde Şahsuvaroğlu Ali Bey’i Kayseri Sancak Beyliği’ne tayin etti. Bütün bu
olup bitenler Alâüddevle Bey’i Memlûklere
yakınlaştırdı. Osmanlı Sultanı ile Memlûk
sultanı arasında elçiler gelip gittiği esnada
Alâüddevle, Osmanlı ordusunun stratejik
yollarını vurdu. Bu olay Osmanlıların savaş
gücünün sarsılmasına neden oldu. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim’in sabrı tükendi.21
Kemah fethinden dönerken Sivas’a gelen
Yavuz Sultan Selim, İran Seferi’nden sonra; Osmanlı hâkimiyetindeyken, ona düşmanlık göstermekle isyana yönelen Dulkadirli Beyliği’ne gözünü çevirdi. Vezir-i
azam Sinan Paşa’yı, Şahsuvaroğlu Ali Bey’e
yardım için on bin kişilik bir kuvvetle gönderdi. Ali Bey’in üzerine geldiğini duyan
Alâüddevle Bey, ordusu üzerine yürümüştür. İki kuvvet karşılaşınca Şahsuvaroğlu
ileriye çıkıp, Dulkadirli askerine “merhum
pederimin ekmeğini yiyenler sancağım altına gelsin!” diye nida etmiş; rivayete göre,
Alâüddevle’nin ordusu dağılmış ve kendisi
de ölmüştür. Bu yaşlı hükümdarın vefatı
üzerine Dulkadirli Beyliği’ne, Ali Bey tayin
edilmişse de bir Osmanlı valisi olarak hüküm sürmüştür.22
21 Ali Sarıkaya, “Dulkadirli Beyliği’nin Sonunu Hazırlayan Göksun Meydan Savaşı”, Uluslararası
Dulkadir Beyliği Sempozyumu, Kahramanmaraş
2011, Cilt III, s. 255-256.
22 Ziya Nur Aksun, Beylikten Cihan İmparatorluğu’na, Ötüken Yayınları, İstanbul 2011, s. 366.
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
3. Osmanlı - Karesioğulları
Arasındaki Güç Mücadelesi
Osmanlıların batıda da sınırları denize dayamak mecburiyeti vardı. Hz.
Peygamber’den beri İstanbul’u fethetmek
arzusu bütün Arap ve Türk Sultanlarının
en büyük arzusu olarak görünüyordu. Bilhassa Osmanlılar bunu gerçekleştirmek
için çalışıyorlardı. İstanbul’u fethetmenin
şartlarından biri de Çanakkale Boğazı’nı
elde etmekti. Osmanlıların batısında Karesi Beyliği vardı. Bu beylik Osmanlılardan
hem daha kıdemli hem daha genişti. Orhan Gazi, bu beylikle gayet dostane geçiniyordu.23
Karesioğullarında Aclan ve Dursun adlarında iki kardeşin faaliyetlerinden
söz edilmektedir. Aclan adı ile anılan şahıs
Demirhan olmalıdır. Demirhan ve Yahşihan kardeşler, beyliğin topraklarını kendi aralarında paylaşırken diğer kardeşleri
Dursun Bey’e bir yer vermemişlerdir.24 Osmanlılara giden Dursun Bey, memleketin
bir kısmını Orhan Gazi’ye devretmek üzere
Karesi hükümdarı olmak istemiş. 1345’de
Orhan Bey ile beraber Balıkesir üzerine
gelmişlerse de Osmanlı kaynaklarına göre
Demirhan Bergama’ya kaçmış ve Dursun
Bey kardeşi ile anlaşmak için Bergama Kalesi önüne gelmiştir. Ancak kaleden atılan
bir okla öldürülmüştür. Bunun üzerine Osmanlı, Karesi Beyliği’nin Balıkesir ve diğer
bazı yerlerini ilhak etmiştir. Bergama’da
kuşatma altında bulunan Demirhan’da kaleden çıkıp, teslim olmuş ve suçu affedilip,
Bergama ilhak edildikten sonra Bursa’ya
getirilmiştir. İki sene sonra Bursa’da vefat etmiştir(takriben 1347). Trova taraflarına sahip olan Karesioğlu Süleyman Bey,
23 Ziya Nur Aksun, Beylikten Cihan İmparatorluğu’na, s. 60-62.
24 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2013, s. 136.
JOURNAL
Demirhan’ın oğludur. Orhan Gazi’nin
Balıkesir ve çevresini işgalinden sonra Süleyman Bey, Trova taraflarında tutunmuştur. Bu gelişmelerden sonra Bergama’dan
itibaren Çanakkale’ye kadar olan Karesinin sahil kısmının henüz Osmanlılara geçmeyip, Karesi Beyliği’ne ait olduğu anlaşılıyor. Asıl Karesi Beyliği’nin sahil kısmının
zaptı I. Murad zamanında gerçekleştiğini
görmekteyiz.25
4. Osmanlı – Tacedinoğulları Arasındaki Güç Mücadelesi
Osmanlılar, Bafra’daki Taşanoğulları ile Çarşamba’dan Tirebolu’ya kadar
Karadeniz sahillerini Kelkit’e kadar ele geçirerek, Niksar’da bulunan Taceddinoğullarına da son vermiştir. Giresun 1397’de
Taceddinoğulları tarafından Trabzon İmparatorluğundan alınmış bulunuyordu. Bu
nedenle Osmanlı Devleti, Trabzon İmparatorluğunun batı sınırına dayandı. Horşit
Çayı, iki devlet arasında sınır kabul edildi.
Güney Karadeniz sahilleri, Horşit Çayı’na
kadar Osmanlıların eline geçti.26
5. Osmanlı - Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti Arasındaki Güç
Mücadelesi
Kadı Burhaneddin Ahmed, devletini kurduğu sırada Osmanlı tahtında Sultan I. Murad bulunuyordu. Başlangıçta iki
devlet arasında herhangi bir düşmanlık
görülmemekteydi. Ancak I. Murad Anadolu’daki büyük beyliklerin hükümdarlarına
olduğu gibi Kadı’ya karşı da rakip gözüyle
bakmaktaydı. Bunun üzerine Kadı, henüz
ülkesindeki iktidarını yerleştirip, sağlamlaştıramadığı için I. Murad’ın bu tavrını
görmemezlikten gelmiş ve ona karşı çık25 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988, s. 83-84.
26 Yılmaz Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, Ötüken
Neşriyat A.Ş, İstanbul 1994, s. 103.
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
43
44
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
mamıştı. Sultan I. Murad, 1389 yılında
Sırpların üzerine sefere çıkmış bulunuyordu (Kosova Savaşı). Bu nedenle Anadolu
savunmasız kalmıştı. Kadı Burhaneddin’in
emrindeki Moğol Beyleri, bu durumdan
yararlanılmasını yani Osmanlı topraklarına saldırılmasını istediler. Kadı Burhaneddin, böyle kalleşçe bir teklifin inancına
uygun olmadığını belirterek teklifi reddetmiştir. Sultan I. Murad, Kosova savaşında
şehit düşünce(1389) yerini oğlu Yıldırım
Bayezid aldı.27 Bu sırada gerçekten de Kadı
Burhaneddin’in, 1389’dan sonra batıya
yayılma siyaseti Osmanlı nüfuz sahasını tehdide başlamıştı. Kadı’nın Kırşehir’i
alması, hele de 1389-1393 yılları arasında
faaliyetin ağırlık merkezini Amasya- Tokat- Canik bölgesine doğrudan hâkim olmak noktasında toplaması, kendisini I.
Bayezid ile karşı karşıya getirecektir. Böylece Danişmendiye bölgesinde Kadı’nın
nüfuzunun yerleşmekte olduğunu gören
Osmanlı Padişahı I. Yıldırım Bayezid,
1391’de Amasya-Tokat bölgesinde Osmanlı
hâkimiyetini kurmak için harekete geçecektir.28
Kadı Ahmed kazandı. Bu savaş sırasında
Şehzade Ertuğrul vefat etti(1391). Osmanlı
ordusu ise mağlubiyet alarak dağıldı. Kadı
bununla kalmayıp, İskilip, Ankara, Kalecik ve Sivrihisar gibi şehir ve kasabaları
içine alan geniş bir sahada ordusuna yağmalı akın yaptırarak, Osmanlı’ya ikinci
bir darbe daha vurdu. Bu duruma rağmen
Yıldırım Bayezid, Kadı’ya hiçbir karşılıkta bulunmadı.29 1398’de Kadı’nın, Akkoyunlu Karayülük Osman Bey tarafından
öldürülmesiyle, ciddi bir Osmanlı-Sivas
harbi yaşanması durduruldu. Böylelikle
1398 sonlarında ve 1399 başlarında Kadı’nın Eretnalılardan devraldığı devletin
bölgeleri, başta başkent Sivas olmak üzere
Osmanlı Devleti’ne katıldı. Bir süre sonra
Sivas, Akkoyunlular’ın eline geçmek üzereyken, Türkiye birliğine girmek isteyen
halkın Osmanlıları dâveti üzerine, Veliaht
Şehzade Süleyman’ın 24.000 kişilik ordusu tarafından devlete katılmıştır. Böylelikle Orta Anadolu’nun tamamı, Osmanlılara
geçmiştir.30
6. Osmanlı - Alâiye Beyliği
Arasındaki Güç Mücadelesi
Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin’e ait olan Osmancık’ı işgal ederek, Sivas
hükümetini tehdit etmeye başladı. Buna
karşılık Kadı, Bayezid’e bir mektup göndererek onu er meydanına davet etti. Bu
olaydan sonra Kadı Burhaneddin Osmanlı
Devleti’nin çatışması kaçınılmaz oldu. Bu
durum karşısında halkın büyük bir kısmı, Kadı’nın yenileceğini düşünüyordu. Ancak
Kadı’nın, kaybedeceği bir şeyin olmadığı
düşüncesiyle kendisinden ve zaferinden
emindi. Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin’in üzerine büyük oğlu Ertuğrul’u gönderdi. Kadı, Osmanlı ordusunu “Çorumlu Ovasında” karşıladı. Yapılan savaşta
1470 yılında Niğde ve 1471 yılında Alâiye Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı ordusuna, Vezir-i Azam İshak Paşa Niğde seferinde, İshak Paşa’nın
damadı olan Vezir-i Azam Gedik Paşa ise
Alâiye(Alanya) seferinde kumanda etmişlerdir. Niğde ile Aksaray çevresinin doğrudan Osmanlı topraklarına katılmasıyla
Karamanoğulları’nın elinde sadece Taşeli
yani Silifke kalmıştır. Alâiye, Kılıç Arslan
Bey’in hüküm sürdüğü, Osmanlı himayesinde küçük bir prenslik idi. Fatih Sultan
Mehmed’in son Vezir-i Azamı Mehmed
Paşa, Kılıç Arslan Bey’in damadıdır.31
27 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2013, s. 213.
28 Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991, s. 140.
29 Koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, s. 214-215.
30 Yılmaz Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, Ötüken
Neşriyat A.Ş, İstanbul 1994, s. 103.
31 Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, s. 306.
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Teke-eli kesin olarak, II. Murad
devrinde, Karamanoğlu II. Mehmed Bey
ile birlikte hareket eden Osman Çelebi’nin
safer 826(1423)’da, Antalya valisi Hamza
Bey tarafından, öldürülmesinden sonra
Osmanlılara geçmiştir. Böylelikle Teke-eli(Antalya ve yöresi), II. Murad zamanında
vilayet haline getirilmiştir32
C. Dulkadiroğlu – Eretna Beyliği Arasındaki Güç Mücadelesi
1337 yılında Elbistan ve Maraş yöresinde kurulmuş Dulkadirliler, iki asra
kadar Anadolu tarihinde aktif bir rol oynayan beyliklerdendi. Etrafında bulunan
devlet ve beyliklerle çeşitli münasebetleri olmuştur. Dulkadirlilerin yakın temas
da oldukları komşu devletlerden birisi de
Eretnalılardır. Dulkadirli Beyliği, kuzeyden komşuları olan Eretnalılara karşı kimi
zaman dostça, kimi zaman da düşmanca
tavırlar sergilemiştir.33
Moğol şehzadeleri arasında süren
taht mücadeleleri sonucunda Anadolu’da
İlhanlı hâkimiyetinin zayıflaması nedeniyle Memlûk sultanından Türkmenlerin emiri unvanını alan Dulkadiroğlu Karaca Bey,
derhal kuzeye yönelerek Eretna’nın idaresine terkedilmiş bölgeleri yağmalamaya
başladı. Bu nedenle Eretna, Memlûk Sultanı en-Nâsır Muhammed’e itaatini arz eden
mektubunda Bilâdu’r- Rum Sultanının naibi olmak, onun adına sikke kestirmek ve
hutbelerde adını okutmak istediğini yazdı.
Bunun üzerine kendisine Rum (Anadolu)
ülkesinin sahibi olarak tanındığına dair bir
menşur gönderildi. Bu nedenlerden dolayı
Karaca Bey’in Eretna üzerine akınları bir
32 Şehabettin Tekindağ, “Teke-Eli ve Teke Oğulları”,
Teke-Eli ve Teke Oğulları”, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, İstanbul
1977, Cilt VII, s. 58.
33 Abdullah Kaya, “Dulkadirli Beyliği’nin Eretnalılar
İle Münasebetleri”, Uluslararası Dulkadir Beyliği
Sempozyumu, Kahramanmaraş 2011, Cilt III, s. 45. JOURNAL
süreliğine durduruldu. Ancak Karaca Bey,
bir fırsatını bularak Eretna’nın hâkimiyetinde bulunan Darende’yi 1338 yılında ele
geçirdi. Karaca Bey, derhal Dımaşk naibi
Tengiz’e haber yollayarak şehri teslim almak için birisini göndermesini istedi. Darende’nin fethini duyan Sultan en- Nâsır
Muhammed bu durumdan memnuniyetini ifade etmek için Karaca Bey’e bir hilat
gönderdi. Sultan Berkûk’un vefatına kadar
Darende Kalesi Memlûk Sultanlarının
elinde kaldı. Darende’nin fethinden sonra
Karaca Bey, Eretnalılardan aldığı yirmi bin
baş hayvanın bir kısmını iade etti. Ancak
Dulkadirliler ve Eretnalılar arasındaki barış uzun sürmedi. Dulkadirliler 1340 yılında tekrar saldırıya geçti.34
D. Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti – Eretna Arasındaki Güç
Mücadelesi
Kadı Burhaneddin, iktidarı manevi
bir temelden mahrum idi. Bunun nedeni
iktidarın belirli bir hanedana dayanmıyor
oluşundan kaynaklanmaktaydı. Daha doğrusu Kadı, iktidarını halkın gözünde kutsallaştırmamıştı. Bu durum içeride ve dışarıda Ahmed’in karşısına çok sayıda rakibin
çıkmasına neden oldu. Ahmed iç siyasette
büyük bir ılımlılıkla hareket etti. Öncelikle
karşısındaki cepheleri daraltmaya ve düşman sayısını azaltmaya çalıştı. Bundan
ötürü muhalif beylere ve komutanlara da
görevler vererek onları kontrol altında tutma yoluna gitti.35
Karamanoğlu Alâüddin Bey’in
Kayseri’yi ele geçirmesi üzerine, Kadı Burhaneddin harekete geçti. Ve Kayseri’yi geri
aldı. Kadılığının yanında akıllı ve cesur bir
34 Fatma Akkuş, “Ramazanoğlu Beyliği’nin Kuruluşu”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, Ankara 2013,
Cilt VII, s. 215-216.
35 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2013, s. 210.
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
45
46
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
siyasetçi olarak da tanınan Kadı Burhaneddin, bu başarısı sayesinde 1378 yılında
vezirlik makamına yükseldi.36 Kadı Burhaneddin’in vezirliğe getirilmesi, Eretna
Devleti’ne büyük bir canlılık kazandırdı.
Moğol ve Türkmen oymaklarının saldırılarına engel olunarak eski huzurlu dönem
kısa süreliğine de olsa yeniden sağlandı.
Bir süre sonra Kılıç Arslan ve Kadı arasında iktidar mücadelesi başladı. Bu mücadele Kılıç Arslan ve taraftarlarının ortadan
kaldırılmasıyla sona erdi(1381). İktidarı
ele geçiren Kadı, diğer büyük rakibi olan
Amasya Emiri Hacı Şadgeldi’yi ortadan
kaldırdı. Böylece iktidarı tek başına elinde
bulunduran Kadı Ahmed, 1381 yılının sonbaharında sultanlığını ilan ederek Eretnaoğulları hâkimiyetine son verdi. Ve kendi
adıyla anılan bir devlet kurdu.37
E. Germiyanoğulları - Osmanlı - Karamanoğulları Arasındaki
Güç Mücadelesi
Germiyanoğulları’nın başında
bulunan Yakub Bey’in, Osmanlılarla ilk
dönemlerdeki münasebetleri, beyliklerin
üzerindeki korumacı politikası nedeniyle
pek dostça olmadı. Nitekim Osman Bey’in,
1313 yılında Leblebici Hisarı’nı fethe giderken Germiyanlılardan çekindiği için oğlu
Orhan Bey’i Köse Mihal ve Saltuk Alp ile
beraber Karacahisar’a gönderdiği, Germiyanlıların teşvikiyle Çavdar Tatarlarının bu
durumdan yararlanarak Osmanlı topraklarına hücum ettikleri Karacahisar şehrini ve
pazarını bastıkları belirtilmektedir.38
Germiyan beylerinden Süleyman
Şah, Karamanoğlu Ali Bey ile Hamidoğlu
36 Kemal Göde, “Eretnaoğulları”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995, Cilt XI, s.
296.
37 Göde, “Eretnaoğulları”, s. 296.
38 Mustafa Çetin varlık, “Germiyanoğulları”, Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul1996,
Cilt XIV, s. 33
İlyas Bey’in mücadeleleri esnasında Karamanoğlu’na karşı Hamidoğlu’nu destekleyerek işgal edilen memleketlerini geri aldı.
Bu olay Karamanlılarla arasının açılmasına neden oldu. Süleyman Şah, bir taraftan
Karamanlılardan diğer taraftan durmadan
genişleyen Osmanlılardan çekinerek yeni
çareler aramaya başladı. Bu nedenle Osmanlılarla akrabalık kurmak için kızını I.
Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid’e vermek
istedi. Ve I. Murad da bunu fırsat bilerek
kabul etti. Böylelikle Süleyman Şah, Kütahya, Simav, Eğrigöz ve Tavşanlı’yı çeyiz
olarak vermesiyle, Germiyan üzerinde Osmanlı nüfusunun tesisi bakımından ilk ciddi ve önemli adımı attı. Süleyman Şah’tan
sonra yerine Yakub Bey geçti. Yakub Bey,
diğer beylikler gibi Kosova Savaşı’na asker
gönderdi. Fakat I. Murad’ın şehit olması
üzerine öteki beylikler gibi Osmanlılara
karşı harekete geçip kız kardeşinin çeyizi
olarak verilen toprakları geri almak istedi.
Rumeli’deki durumu düzelterek Anadolu’ya geçen Bayezid, Kütahya taraflarına
geldiğinde kendisini hediyelerle karşılayan
kayınbiraderini ve subaşı Hisar Bey’i, İpsala Kalesi’ne hapsettirdi. Böylelikle 1390 yılında bütün Germiyan toprakları Osmanlıların himayesi altına girdi. Yakub Bey, fetret devrinde Osmanlı şehzadeleri arasındaki mücadelenin ilk yıllarında Osmanlılara
karşı, bir hâl aldı. Cüneyd Bey ve Şehzade
İsa Çelebi olayı sırasında Karamanlılar ile
bir ara işbirliği de yaptı. Daha sonra Çelebi
Mehmed tarafına yöneldi. Karamanoğulları ise bu yakınlığı benimseyerek 1410-1411
yıllarında Germiyan topraklarına saldırdılar. Karamanoğlu Mehmed Bey, Kütahya’yı
kuşattı ve ele geçirdi. Kütahya’yı aldıktan
sonra Bursa üzerine yürüyen ve burayı
1413 yılında yakan Karamanlılara karşı
harekete geçen Çelebi Mehmed, onları
buradan uzaklaştırdı; Yakub Bey’de Osmanlı hâkimiyeti altında, beyliğine yeniden sahip oldu. II. Murad, Osmanlı tahtına
geçtiğinde Şehzade Küçük Mustafa Çele-
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
bi’nin Hamid sancak beyliği zamanında,
Karamanlılar, Hamid- İl’ini ele geçirmişlerdir. Yakub Bey, II. Murad’a karşı Mustafa Çelebi’yi savundu. Fakat Karamanlılar
ve Yakub Bey’in kışkırttıkları Mustafa Çelebi, İznik’te II. Murad tarafından yenilgiye uğratılıp, son verildi. Böylelikle Yakub Bey, Osmanlılarla dost olma yollarını
aradı. Erkek çocuğu olmadığından dolayı
memleketini kız kardeşinin çocuklarına
da bırakmak istemediğinden Osmanlıların
hâkimiyetine bıraktı.39
F. İnançoğulları - Germiyanoğulları Arasındaki Güç Mücadelesi
İnançoğulları, Türkmen beyliklerinin
özellikle de Menteşeoğulları ve Aydınoğullarının en önemli insan gücü ve malzeme
üssü durumundaydı. Bundan dolayı zaman
zaman Aydınoğulları ve Menteşeoğullarının Denizli’ye hâkim olduğu kaynaklarda
görülmektedir. İnanç Bey, siyasi varlığını
İlhanlı idaresiyle yakın ilişkiye bağlamıştı.
İlhanlı etkisinin kaybolmasından sonra
Beylik, Germiyanlıların baskısına maruz
kaldı. 40
Denizli bölgesi Türkmenleriyle,
ilk ciddi mücadele Germiyan Bey’i Ali Şir
zamanında yaşanmıştır. Denizli Bey’i Ali
Bey’in Afyon kalesine hapsinden sonra bölge Sahip Ata Oğullarının kontrolüne geçmiştir. Ancak bölgede tam manada kontrol
sağlanmadan Ali Şir bölgeyi ele geçirerek
Selçuklulara karşı ayaklanmıştır. Bu ayaklanmadan sonra Ali Şir, kızının oğlu olan
Bedreddin Murad’ı bölgenin kontrolü için
bırakmıştı. Bu durumdan sonra Sahip ata
Oğullarıyla Germiyanlılar arasında Denizli’nin kontrolü için epey bir vakit sürecek
39 Varlık, “Germiyanoğulları”,s. 34.
40 Tuncer Baykara, “İnançoğulları”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, Cilt 22, s.
264.
JOURNAL
hâkimiyet mücadelesi de başlamış olacaktır. Ali Şir’in ilk saldırısından sonra Sahip
Ata Oğulları güçlü bir Selçuklu ordusu göndererek, Bedreddin Murad’la savaşmıştır.
Bugünkü adıyla Denizli’nin Günarlar Köyü
yakınlarında yapılan savaşta Murad öldürülmüştür. Ali Şir dönemindeki bu mücadele, 1289 yılına kadar devam etmiştir.
Ali Şir’den sonra Germiyan Bey’i olan Yakub Bey zamanında, Denizli ve çevresinde
İnanç Bey önderliğinde yeni kurulmuş olan
Lâdik Beyliği’yle, iyi ilişkiler dönemine girilmiştir. Germiyanlılar, Batı Anadolu’daki
bölgelerin kontrolünü tamamen eline almıştır. Lâdik Beyliği ya da İnançoğulları
bu dönemle beraber Germiyan nüfusunu
kabul etmişlerdir. 41
G. Sahip Ata Oğulları - Germiyan Arasındaki Güç Mücadelesi
Germiyanlılar, Denizli için Selçuklu veziri Sahip Ata ile mücadeleye girişerek, burayı ellerinde tutmayı başarmışlardır.42 Karamanoğlu Mehmed Bey’le
Selçuklu Şehzadesi Alâeddin Siyavuş’un(Cimri) Konya’ya hâkim olmaları üzerine,
Sahip ata Oğulları, Germiyanlılar’a 50.000
dirhem dağıtıp, asker topladılar. Akşehir
yakınlarındaki Altuntaş Köyü’nde vuku
bulan savaşta Sultan II. Mesud, Germiyanoğullarını mağlûp ederek, Konya’ya
döndükten sonra Germiyanlılar tekrar asker topladılar. Karahisarıdevle’yi yöneten
Sahip Ata’nın torunu ve Nusretüddin Hasan’ın oğlu Şemseddin Mehmed Bey, bu
durumu öğrenince Germiyanlılara karşı
gerekli tedbirleri aldı. Fakat Germiyanlıların ordusu sayı bakımından daha fazlaydı.
Şemseddin Mehmed, Bozkuş Bahadır adlı
41 Mustafa Yılmaz, Ortaçağ’da Denizli(Selçuklu ve
İnançoğulları Dönemi), Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Afyonkarahisar
2010, s. 75-76. 42 Mustafa Çetin Varlık, “Germiyanoğulları”, Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1996,
Cilt 24, s. 33.
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
47
48
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
bir Germiyan Beyi ile yaptığı savaşta öldürüldü(686/1287). Bu haber Sahip Ata’ya
ulaştığı zaman Sultan II. Mesud, Moğol ve
Selçuklu askerleri ile birleşerek Germiyanoğullarına karşı hârekete geçti. Böylece
Selçuklu-Moğol ordusu Germiyan illerinde
büyük çapta bir yıkım meydana getirerek,
karahisardevle’ye döndü.43
H. Candaroğulları - Çobanoğulları Arasındaki Güç Mücadelesi
Candaroğulları Beyliği’nin gerçek
kurucusu olan I. Süleyman Paşa, komşuları Bizans, Osmanlı ve Taceddinoğullarına karşı dengeli bir siyaset politikası takip
etti. Candaroğlu I. Süleyman Paşa, Batı ve
Orta Anadolu’ya doğru fetih teşebbüslerinde bulunmadı.44
1921’de Moğol hükümdarı Argun’un
ölümünden sonra Moğollar arasındaki taht
mücadelesi nedeniyle Anadolu’daki diğer
Türkmen halkları gibi Çobanoğulları Beyliğinde de hareketlenme başladı. Anadolu’da tekrar karışıklıklar başladı. Çobanoğulları Beylerinden Muzafferüddin Yavlak
Arslan, bu iç karışıklıklar esnasında vefat
etti. Yerine oğlu Mahmud geçti. Ve Mahmud beyliğin son emiri oldu. Beylik dönemi uzun sürmemekle birlikte Mahmud Bey
zamanında, Bizans topraklarına akınlar
yapılmış ve Sakarya Nehri’nin batı tarafındaki bazı yerler fethedilmiştir. O sıralarda
Osman Bey’den daha güçlü bir pozisyonda
olduğu anlaşılan Emir Mahmud, Candaroğlu Süleyman Bey tarafından yenilgiye
uğradıktan (1309) sonra Çobanoğulları
Beyliği son buldu ve yerini Candaroğulları
Beyliği aldı.45
43 Erdoğan Merçil, “Sahib Ataoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2008, Cilt 35,
s. 518.
44 Yaşar Yücel, “Candaroğulları”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993, Cilt VII, s.
146.
45 Yaşar Yücel, “Çobanoğulları”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993, Cilt VIII, s.
J. Hamidoğullarının Diğer
Beyliklerle Arasındaki Güç Mücadelesi
Hamidoğulları Beyliği’nin başına İlyas Bey’den sonra Feleküddin Dündar Bey geçti. Beyliğin sınırları Denizli ve
Germiyan topraklarından, Antalya’ya doğru genişlemiştir. Dündar Bey, kısa sürede
Asikaraağaç, İrle ve Tefenni’yi ele geçirdi.
1312 yılında Gölhisar ve Korkuteli’ni zapt
ederek Antalya kapılarına dayandı. Fakat
Emir Çoban’ın gazabından korkarak, İlhanlı Devleti’ne bağlılığını arz etmiştir.
Ancak kısa bir süre sonra İlhanlı taht merkezinde çıkan iktidar mücadelelerinden
faydalanarak, yeniden fetihlere başladı.
Antalya’yı ele geçirip idaresini kardeşi Yunus Bey’e verdi. Böylelikle Teke- ili denilen yerde Takeoğulları Beyliği’nin temelleri atılmış oldu. Antalya’yı ele geçirdikten
sonra daha fazla güçlenen Dündar Bey,
İlhanlı otoritesini tanımayarak istiklalini
ilan etti.46
SONUÇ
“Anadolu Türk Beylikleri Arasında Güç Mücadeleleri” adlı makalemizde I.
Dönem ve II. Dönem olarak ele aldığımız
Türk Beyliklerinin mücadeleleri hakkında
bilgi vermekteyiz. Burada I. Dönem Beyliklerinden olan Artuklu, Ahlatşah ve Dilmaçoğullarının Bitlis şehri için yaptıkları
hâkimiyet mücadeleleri dikkatimizi çekmektedir. Bu dönemde Bitlis’in öneminin
farkına varılmış ve şehre hâkim olma içgüdüsüyle hareket edilmiştir. Bitlis, her
ayrı dönemde bir beyliğin tabiiyeti altına
girmiştir. Bu beyliklerden sonra Anadolu,
354.
46 Sait Kofoğlu, “Hamidoğulları”,Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1997, Cilt XV, s.
472.
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Danişmendli, Mengücüklü ve Artuklu mücadelelerine sahne olmaktadır. Buradaki
mücadelelerin nedenini de Malatya şehri
oluşturmaktadır. Malatya şehrini ilk kez,
bir Türk Beyliği olan Danişmendliler 10971100’de ele geçirmiştir. Bunun üzerine
Malatya’ya hâkim olmak için beylikler birbirleriyle mücadeleye başlamıştır. Netice
itibariyle şehir Bizans’ın hâkimiyetinden
çıkmış, Türklerin eline geçmiştir.
II. Dönem Türk beyliklerine baktığımızda ise ilkin karşımıza Osmanlılarla
Karamanlıların giriştikleri hâkimiyet mücadeleleri çıkmaktadır. Burada yukarıda
da belirttiğimiz gibi Karamanlı Osmanlı
mücadelesinin en sert şeklini II. Murad
ve Fatih Sultan Mehmed döneminde yaşandığını görmekteyiz. Tamamıyla siyasi hâkimiyet mücadelesine dayanan bu
olaylar Fatih Sultan Mehmed döneminde hızlanmıştır. Özellikle de Fatih Sultan
Mehmed, Karamanlı İbrahim Bey’in ölümünden sonra çıkan taht kavgalarından
yararlanarak onlar üzerindeki etkisini
arttırmıştır. II. Bayezid döneminde ise küçük çapta çarpışmalar meydana gelmiştir.
Bu mücadeleler Karamanlıların Osmanlı
hâkimiyetine tamamen geçmesiyle son
bulmuştur.
JOURNAL
masta bulunmuş ve dış güçlerin talimatıyla
Eretnalılar üzerine saldırıya geçmiştir.
Kadı Burhâneddin, dini ve siyasi statüsünü de kullanarak Eretna Devleti’ne son
vermiştir. Böylelikle kendi adına devletini kurmuştur. Germiyanlılar’da, Denizli
yöresinde hâkimiyet kurmak için İnançoğullarıyla münasebetlerde bulunmuştur.
Denizli’yi kendi yurtları olarak görmüş ve
Denizli’de imar faaliyetlerine girişmiştir.
Hamidoğulları ise birkaç beyliğin hâkimiyet alanına girmiş, İlhanlı otoritesini tanımayarak, Sultan unvanını kullanmıştır.
Son olarak da Candaroğulları ve Çobanoğullarının hâkimiyet mücadelesi vuku bulmuş ve Candaroğulları, Çobanoğulları beyliğine son verip, yerine geçmiştir. Sonuç
itibariyle her beylik kendi otoritesini meşrulaştırmak için Anadolu’da ciddi manada
yıkımlar gerçekleştirmiş ve bu nedenlerden dolayı Anadolu’da Türk Beylikleri arasında güç mücadeleleri yaşanmıştır.
Osmanlı Beyliği, devlet olma yolunda büyük gaza ve cihat faaliyetlerinde
bulunmuştur. Bu nedenle beylikleri ilhak etme girişiminde bulunmuştur. Doğrusunu söylemek gerekirse başarılı da
olmuştur. Alâiye, Teke-eli, Kadı Burhaneddin, Taceddinoğulları, Candaroğulları,
Germiyanoğulları, Dulkadiroğulları ve Karesioğulları gibi diğer birçok beylikleri de
hâkimiyeti altına almıştır.
Aynı zamanda da diğer Beyliklerde hâkimiyet mücadeleleri yaşanmaktadır.
1337’de Anadolu’da aktif bir rol oynayan
Dulkadirliler, Eretnaoğulları ile yakın te-
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
49
50
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
lopedisi, İstanbul 1993, Cilt VIII, s. 470.
KAYNAKÇA
ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat A.Ş, İstanbul 1994.
AKÖZ, Alâaddin, “Karamanoğlu II. İbrahim Bey’in Osmanlı Sultanı II. Murad’a
Vermiş Olduğu Ahidnâme”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Ankara 2005, Cilt 24, Sayı 38, s. 72-75.
SARIKAYA, Ali, “Dulkadirli Beyliği’nin
Sonunu Hazırlayan Göksun Meydan Savaşı”, Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, Kahramanmaraş 2011, Cilt III,
s. 255-256.
AKSUN, Ziya Nur, Beylikten Cihan İmparatorluğu’na, Ötüken Yayınları, İstanbul 2011.
SEVİM, Ali, “İnaloğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul
2000, Cilt 22, s. 25
BAŞKAN, Yahya, Orta Anadolu’da Hâkimiyet Mücadelesi(1400-1500), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih Anabilim Dalı (Basılmamış Doktora
Tezi), İstanbul 2007, s.94-99.
SÜMER, Faruk, “Karamanoğulları”,
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2001, Cilt 24, s. 457. BAYKARA, Tuncer, “İnançoğulları”,
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, Cilt 22, s. 264.
CAHEN, Claude, Osmanlılardan Önce
Anadolu, Trc. Erol Üyepazarcı, Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, İstanbul 2000.
İNBAŞI, Mehmet, “18. Yüzyılda Bitlis
Sancağı Ve İdarecileri”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi, Erzurum 2007, Sayı 33, s. 244.
KOCA, Salim, Anadolu Türk Beylikleri
Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2013.
KOFOĞLU, Sait, “Hamidoğulları”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
İstanbul 1997, Cilt XV, s. 472.
MERÇİL, Erdoğan, “Sahib Ataoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2008, Cilt 35, s. 518.
ÖZAYDIN, Abdulkerim, “Danişmendliler”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansik-
TEKİNDAĞ, Şehabettin, “Teke-Eli
ve Teke Oğulları”, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, İstanbul 1977, Cilt VII, Sayı 8, s. 58.
TUNCEL, Metin, “Bitlis Şehri(Tarihi coğrafya açısından yaklaşım)”, Ankara
Üniversitesi Coğrafya Araştırmaları Dergisi, Cilt IV, Sayı 4, Ankara 1989, s.104.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara 1988.
ÜNAL, Ceren, “Danişmendoğlu Melik Şemseddin İsmail Döneminde Basılmış Bir Bakır Sikke”, Ege Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Tarih
İncelemeleri Dergisi, İzmir 2011, Cilt 26,
Sayı 2, s.507- 508.
VARLIK, Mustafa Çetin, “Germiyanoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1996, Cilt 24, s. 33.
YILMAZ, Mustafa, Ortaçağ’da Denizli(Selçuklu ve İnançoğulları Dönemi), Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Araştırmaları Topluluğu Dergisi
Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Afyonkarahisar
2010, s. 75-76. YÜCEL,
Yaşar,
“Candaroğulları”,
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993, Cilt VII, s. 147-148.
YÜCEL,
Yaşar,
“Candaroğulları”,
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993, Cilt VII, s. 146.
YÜCEL, Yaşar, “Çobanoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
İstanbul 1993, Cilt VIII, s. 354.
YÜCEL, Yaşar, Anadolu Beylikleri
Hakkında Araştırmalar II, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991, s. 47-48.
ZENGİN, Murat, “Memlük Türk Sultanlığı’nın Anadolu Hâkimiyet Mücadelesi: Malatya’nın zaptı”, Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2014,
Cilt 33, Sayı 55, s. 94-95.
Doğu Batı Ekseni, Mart 2017, Cilt 1, Sayı 2
JOURNAL
51
Download