lüm ü ER M A N Göz Acilleri D Kitap Bö Özlem Karagün Giriş Tüm dünyada acil servislere başvuru nedenlerinin yaklaşık %1-6 sını göz ile ilgili problemler oluşturmaktadır. En önemli neden genellikle göz yaralanmaları daha az sıklıkla gözün ve adneksiyel yapıların enfeksiyonu ile gözün kronik hastalıkları (glokom, komplike katarakt) dır. Göz acilleri, hızlı tanı konulup, tedavi edilmedikleri takdirde kalıcı görme kaybına neden olabilirler. Bu nedenle, acil hekimlerinin göz acillerini doğru tanıyıp, hastaların görme yetilerini kurtarmak için mümkün olan en iyi bakımı sağlamaları önemlidir. Anatomi Göz küreleri (glob; bulbus), orbita boşluğu içinde bağ dokusundan zengin bir yağ yastığına yerleşmiş görme fonksiyonu ile görevli bir çift organdır. Göz küresi, orbitanın kemik kenarları tarafından çevrelenmektedir. Kapaklar, gözyaşı bezleri ve onun drenaj sistemleri; orbita içindeki diğer oluşumlar ve kirpikler gözün yardımcı organlarını oluştururlar. Göz anatomisi iki bölümde incelenebilir: • Göz küresi dışındaki yapılar, DOI:10.4328/DERMAN.3995 Received: 22.10.2015 Accepted: 23.11.2015 Published Online: 24.11.2015 Corresponding Author: Özlem Karagün, Başkent Üniversitesi, Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi, Yüreğir Adana, Türkiye. GSM: +905334103680 E-Mail: [email protected] Derman Tıbbi Yayıncılık 892 Derman Tıbbi Yayıncılık 1 • Göz küresi. Göz Küresi Dışındaki Yapılar: Orbita: Göz küresini, ilgili kasları, sinirleri ve bağ dokusunu içeren, kafatası kemiklerinden oluşan bir boşluktur. Orbitayı maksilla, frontal, zigomatik, palatin, sfenoid, etmoid, lakrimal kemik oluşturur. Orbital duvarlar globu korurlar. Göz Kapakları: Gözü yabancı cisimlere karşı koruyan, gözyaşının kornea ve konjonktiva yüzeyine homojen dağılmasını sağlayarak kurumasını önleyen, göze giren ışık miktarını sınırlayan koruyucu yapılardır. Göz Yaşı Sistemi: Gözyaşı (Lakrimal) bezi, yaklaşık olarak 12 tane olan lakrimal bez kanalı ile üst forniks konjonktivasına açılır. Lakrimal sistem, gözyaşını burun boşluğuna ileten yollardır. Kapakların serbest kenarı ile göz küresi arasında biriken gözyaşı punktumlar aracılığı ile boşaltıcı sisteme girer ve kanaliküller, gözyaşı kesesi, nazolakrimal kanalı izleyerek, burunda inferior meatusa ulaşır ve yutulur. Göz dışı (ekstra oküler) kaslar: Göz küresinin hareketlerini sağlayan ekstra oküler kaslar, 4 tane rektus (Rektus lateralis, rektus medialis, rektus superior, rektus inferior) ve 2 tane oblik (superior oblik kas, inferior oblik kas) olmak üzere toplam 6 kastan meydana gelir. Rektuslar göz küresinin ön bölümünde skleraya yapışırlar. Okülomotor sinir (III: kraniyal sinir) tarafından uyarılır. Dış rektus kasının görevi gözü dışa baktırmaktır. Abdusens sinir (VI. Kraniyal sinir) tarafından uyarılır. Okülomotor sinir tarafından uyarılan üst rektusu kasının görevi göz küresini yukarı, alt rektus kasının görevi ise aşağıya baktırmaktır. Alt oblik kası gözü yukarı ve saat yönünde dışarı çevirirken, üst oblik kası gözü aşağı ve saat yönünde içe çevirir. Göz Küresi: Esas olarak dıştan içe doğru üç tabakadan oluşur, Derman Tıbbi Yayıncılık 893 Derman Tıbbi Yayıncılık 2 • Dış destek kılıfı (fibröz tabaka): Saydam kornea, opak sklera ve limbus. • Orta tabaka (uvea) (vasküler tabaka): İris, korpus siliyare ve koroid. • İç tabaka (sensöryel tabaka) (retina): Duyusal retina ve tek katlı retina pigment epiteli. Göz küresinde 3 boşluk mevcuttur: ön kamara, arka kamara, vitreus. Ön kamera, önde kornea, arkada iris ve pupilla vardır. İçerisinde Hümör Aköz denilen saydam bir sıvı vardır. Korpus siliarelerden salgılanan hümör aköz lensi ve korneayı beslerken gözün tonusunu (Göz içi basıncı) oluşturur. Kornea ve irisin birleştiği bölgede oluşan açıya ön kamara açısı denir. Aköz hümörün drenajı Trabeküler ağ ve Schlemm kanalı ile sağlanır. Arka kamera, önde iris, arkada lens ve zonüllerle sınırlandırılmıştır. Vitreus boşluğu, önde zonula lifleri, korpus siliare, lensin arka yüzü, arkada retina ve papilla arasında kalan boşluktur. Boşluk jel kıvamındaki vitreus ile doldurulmuştur. Göz küresinin % 80’ini oluşturur. Konjonktiva, göz kapaklarının arka yüzeylerini ve gözün dış ortam ile temas halindeki kısımlarını örten mukoz bir membrandır. Üç bölüm halinde incelenebilir: kapak konjonktivası, forniks, bulber konjonktiva. Konjonktiva forniksleri altta ve üstte göz kapakları ile göz küresi arasındaki cep şeklindeki boşluğa denir. Bulbar (Oküler) konjonktiva ise, göz küresinin ön yüzünü ve kapakların iç yüzünü örten ince saydam zardır. Sklera, en dıştaki opak beyaz katman iken, Kornea göz küresinin en dış kısmında bulunan saydam olan katmandır. Gözün 5/6 arka kısmını sklera, 1/6 ön kısmını ise, kornea oluşturur. Sklera ve korneanın birleştiği gri çizgiye ise limbus adi verilir. Kornea aköz hümör, lens ve vitreus ile birlikte gözün kırıcı ortamlarından birisini oluşturur ve göze gelen ışığı kırar. Pupilla, büyüyüp küçülerek göze giren ışık miktarını ayarlar. Hümör aközün arka kamaradan ön kameraDerman Tıbbi Yayıncılık 894 Derman Tıbbi Yayıncılık 3 ya geçmesini sağlar. Kornea merkezinin hafif alt ve iç kısmında yer alır. Pupillanın büyümesine midriazis, küçülmesine miyozis adı verilir. Pupillaların çapları normalde birbirine eşittir. Bu duruma pupillaların izokorik olması denir. Patolojik durumlarda pupillaların çapları arasındaki eşitlik bozulabilir; bu duruma pupillaların anizokorik olması denir. Uveal Tabaka (Vasküler Tabaka), damar, sinir ve bağ dokusu hücrelerinden zengindir. Dışta sklera, içte ise retina ile komşuluktadır. Önden arkaya doğru üç bölüm halinde incelenir: İris, siliyer cisim ve koroid. İris, üveanın en önde yer alan tabakasıdır. Göze rengini veren tabakadır ve bu renk kişiden kişiye farklılık gösterir. Silier cisim, iris kökünden koroideya kadar uzanan 6 mm kalınlığında bir halkadır. Koroid, retina pigment epiteli ve duyusal retinanın dış yarısının beslenmesini sağlayan vasküler tabakadır. Lens, irisin hemen arkasında bulunan saydam, bikonveks bir yapıdır ve kapsül denilen ince bir zarla kaplıdır Pupilla yolu ile göze giren ışığı kırarak retinada odaklar. Görevleri, kendi saydamlığını korumak, gözün optik sistemi içinde kırıcılık rolü üslenmek, Akomodasyon yapmak ve ultraviyole ışınlarını absorbe etmektir. Lens ile Siliyer cisim arasında uzanan Lens Zonülleri (Zinn Lifleri) lensin yerinde durmasını sağlar. İç tabaka (sensöryel tabaka) (retina), göz küresi tabakalarının en içte yer alan ve ışığa duyarlı reseptörleri içeren bölümüdür. Retinanın fonksiyonu ışık enerjisi şeklinde kendine sunulan bilgiyi, algılayarak beyine göndermektir. Retina, karanlıkta görmeden sorumlu rod ve aydınlıkta görmekten sorumlu koni isimli hücreleri içeren fotoreseptörlerden oluşmuşlardır. Makula ise, merkezi retinanın ortasında yaklaşık 5 mm çapındaki bölgedir. Göz Acillerine Yaklaşım Hastanın hızlı ve kısaca öyküsü alınmalı, acil şikâyeti ve birlikte olan diğer yakınmaları öyküde mutlaka sorgulanmalıdır. Öyküde, şikâyetin başlangıç şekli ve zaDerman Tıbbi Yayıncılık 895 Derman Tıbbi Yayıncılık 4 manı, şikâyet başlamadan önceki aktiviteler (kaynak yapma, yüzme gibi), şikâyetin süresi, eşlik eden bulgu ve belirtiler, ani veya yavaş yavaş gelişip gelişmediği, tek veya iki taraflı olup olmadığı ve sistemik bir hastalığı olup olmadığının (Diyabet, Hipertansiyon gibi) da sorgulanması önemlidir En sık belirti genellikle görme kaybıdır. Görme kaybı, geçici veya kalıcı ani görme kaybı şeklinde olabileceği gibi, zamanla artan görme kaybı, uzak veya yakını görememe veya bulanık görme şeklinde de ortaya çıkabilir. Göz etrafında şişlik ve kızarıklık, gözde kızarıklık ve ağrı, gözde batma hissi, kaşıntı, sulanma, çapaklanma, fotofobi gibi semptomlar da görülebilir. Öykü alındıktan sonra iyi bir fizik bakı yapılmalıdır. Fizik bakıda; Önce görme keskinliği (Snellen tablosu) ve görme alanı, pupillaların şekli ve boyutu (miyozis, midriyazis, anizokori) ile direkt ve indirekt ışık refleksi, akomodasyon refleksi değerlendirilmelidir. Hastadan yukarıya, aşağıya, içe ve dışa doğru bakması istenerek, tüm bakış yönlerinde gözlerin hareketleri incelenmeli ve bakış kısıtlılığı olup olmadığına bakılmalıdır. Sonra, dıştan bakı yapılarak, kaşlar (yapısı, rengi, asimetri veya dökülme olup olmadığı), göz kapakları (kapak kenarları, kapağın hareketleri, renk değişikliği, kitle ve farklı görünüm olup olmadığı ), kirpiklerin durumu, travma ve enfeksiyon şüphesinde orbital kemiklerin ve göz çevresindeki yumuşak dokuların palpasyonu, globun orbita içindeki pozisyonu (enoftalmus veya ekzoftalmus olup olmadığı) değerlendirilmeli, palpebral ve bulber konjonktivaların inspektif bakısı yapılmalıdır. En son, göz içi basıncı ölçümü (Globun palpasyonu veya tonometri ile) ve göz dibi muayenesi(oftalmoskop ile) yapılmalıdır. SPESİFİK HASTALIKLAR Hordoelum: İnternal hordeloum (İç arpacık), Meibomian yağ bezlerinin enfeksiyon nedeni ile tıkanması sonucu oluşur, göz kapağında kızarık ve ağrılı bir şişliğe neden olur. Derman Tıbbi Yayıncılık 896 Derman Tıbbi Yayıncılık 5 External hordeloum ( Dış arpacık) ise, kirpiklerle ilişkili yağ bezlerinin (zeiss ve moll bezlerinin ) akut enfeksiyonudur. Küçük püstül görünümündedir. Her ikisi de genellikle 1 hafta içinde iyileşir. Tedavide ılık kompresli pansuman ve antibiyotikli göz pomatlarının kullanımı yeterlidir. Şalazyon: Meibomian ve Zeiss yağ bezlerinin tıkanması sonucu oluşan granulamatöz inflamasyonudur. Göz kapağında genellikle ağrısız bir şişliğe neden olur. Arpacık şalazyona dönüşebilir, akut dönemde ikisini ayırt etmek imkânsızdır. Şalazyon sıklıkla kroniktir ve arpacığa göre daha geç iyileşir. Tedavileri aynıdır, ancak iyileşme olmazsa drenaj veya nodül içerisine steroid enjeksiyonu gerekebilir, göz hastalıkları uzmanına yönlendirilmelidir. Blefarit: Blefarit, göz kapağının kronik inflamasyonudur. Genellikle en sık neden S. epidermidis’ dir. Belirtileri, gözde irritasyon, sulanma, kaşıntı ile kirpik diplerinde kabuklanma ve pullanmadır. Tedavi edilmediği takdirde durum daha da kronikleşip blefarokonjonktivite dönüşebilir. Tedavide, günde bir kez yaklaşık 20 dakika sıcak masaj, günde iki kez bir pamuklu çubuk yardımıyla bebek şampuanları ile kirpik diplerinin temizlenmesi ve antibiyotikli (eritromisin veya basitrasin) pomatlar önerilir. Dakriyosistit: Akut dakriyosistit, lakrimal kese bölgesinde, hassasiyet, eritem, şişme, sıcaklık artışı ve / veya pürülan akıntı ile karakterize nazolakrimal sisteminin bir enfeksiyonudur. Genellikle nazolakrimal sistemdeki tıkanıklık sonucu gelişir. Özellikle infantlarda, preseptal veya orbital selülit, sepsis ve menenjit ile komplike olabilir. Bu nedenle, derhal sistemik antibiyotiklerle tedaviye başlanmalı ve acil göz hastalıkları konsültasyoDerman Tıbbi Yayıncılık 897 Derman Tıbbi Yayıncılık 6 nu istenmelidir. Nazal duvara hafif basınç uygulanarak nazolakrimal kanaldan elde edilen pürülan materyalden ve kandan kültür gönderilmelidir. Tedavi de, sıcak kompres ile masaj ve sistemik antibiyotik önerilmektedir. Kültür sonucu çıkıncaya kadar ampirik tedaviye hemen başlanmalıdır. Bir çalışmada vakaların %17,4 de etkenin metisilin dirençli S. aureus (MRSA) olduğu gösterilmiştir. Antibiyotik seçimi, yaşa, enfeksiyon şiddetine ve komplikasyonların varlığına göre değişir. Hafif enfeksiyonlar, oral klindamisin ile tedavi edilebilir. Ciddi enfeksiyonlarda, intravenöz vankomisin ile üçüncü kuşak sefalosporinler birlikte kullanılabilir. Cerrahi gerektirebilir. Konjonktivit: Konjonktivit, acilde en sık görülen kırmızı göz nedenidir ve genellikle enfeksiyon sonucu oluşur. Ancak acil hekimlerinin konjonktivit demeden önce diğer kırmızı göz nedenlerini (glokom, keratit, iritis gibi) de dışlamaları gereklidir. Erişkinlerde viral enfeksiyonlara bağlı konjonktivitler daha sık görülürken, çocuklarda bakteriyel enfeksiyonlara bağlı konjonktivitler daha sıktır. Bakteriyel konjonktivitler, genellikle ağrısızdır, konjonktiva kızarıktır ve koyu yoğun mukopürülan sekresyon vardır. Tek ya da çift taraflı olabilir. Hastalar genellikle sabahları çapaklanmadan ve göz kapaklarının birbirine yapışmasından şikâyet ederler. En sık etkenler, Streptokok ve Stafilokok türleridir. Son çalışmalar da, bakteriyel konjonktivit vakalarının % 17 -43 den MRSA ve yaklaşık % 21 den de Pseudomonas aeruginosa’nın sorumlu olduğu bulunmuştur. Yeni doğan ve infantlarda konjonktivitin en önemli iki nedeni, gonokokal ve klamidyal konjunktivitdir. Gonokokal konjonktivit hiperakut başlangıçlıdır, mukopürülan akıntı ön plandadır ve görme kaybına neden olabilir. Klamidyal konjonktivit de ise ilk başta sulu akıntı varken daha sonra pürülan - kanlı akıntı görülebilir ve göz kapağında belirgin şişlik ile kemozis mevcuttur. Bakteriyel konjonktivitler, genellikle 2-5 gün içerisinDerman Tıbbi Yayıncılık 898 Derman Tıbbi Yayıncılık 7 de kendi kendini sınırlar. Tedavide, günde dört kez topikal oküler antibiyotikler önerilmektedir. Çocuklarda genelde oftalmik pomad ve merhemler tercih edilirken erişkinlerde pomadlar görmede bulanıklığa neden olduğundan damlalar tercih edilir. Kontakt lens kullanıcılarında etken olarak Pseudomonas ön planda olduğundan fluorokinolon veya aminoglikozid türevi antibiyotikli damlaların kullanımı önerilmektedir. Gonokokal konjonktivitten şüphe edilen hastalardan kültür gönderilmeli ve hastaneye yatırılmalıdır. Tedavide, tek doz intravenöz (IV) veya intramusküler (IM) Seftriakson yapılmalıdır. Klamidyal konjonktivit şüphesinde ise, yine kültür alınması ve oral eritromisin veya azitromisin kullanımı önerilmektedir. Viral konjonktivitler, genellikle viral üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben gözlerde sulanma, batma, yanma, yabancı cisim hissi ve kızarıklık ile kendini gösterir. Pürülan akıntı görülmez. Önce bir göz birkaç gün içinde diğer göz etkilenir. En sık neden adenovirüslerdir. Fizik bakıda tek veya çift taraflı konjonktival kızarıklık, nadiren kemozis ve preauriküler lenfadenopati görülebilir. Tedavi tamamen semptomları rahatlatmaya yöneliktir. Soğuk kompresyon ile pansuman, suni gözyaşı damlaları ve topikal dekonjestanlar kullanılır. Bakteriyel olma şüphesi varsa antibiyotikli damla eklenebilir. Genellikle 1-3 hafta içerisinde iyileşir. Son derece bulaştırıcı olduğu için hastaya sık sık el yıkaması tavsiye edilmeli ve muayene sırasında eldiven kullanılmalıdır. Genelde kornea sağlamdır, ancak bazen korneada tutulum olabilir ve hastalarda görmede bulanıklaşma şikâyeti görülebilir, en kısa sürede bir göz uzmanı tarafından değerlendirme önerilmelidir. Alerjik konjonktivit, çevresel alerjenlere bağlı oluşan konjonktivanın inflamasyonudur. Genellikle atopi ve alerjik rinit ile birlikte görülür. Gözlerde kaşıntı, en baskın semptomdur. Sulu akıntı ve yabancı cisim hissi sık görülür. Tedavide günde dört kez soğuk kompres ile pansuman, suni gözyaşı, topikal antihistaminik ve dekonjestanlar kullanılır. Derman Tıbbi Yayıncılık 899 Derman Tıbbi Yayıncılık 8 Keratit ve Korneal Ülserler: Kornea yüzeyinin inflamasyonu keratit olarak, enfeksiyon yüzey dokularını tahrip ederek derin dokulara indiğinde ise korneal ülser olarak adlandırılır. Kornea yüzeyi, travma, kornea epitelinin zedelenmesi (kontakt lens kullanımı, ultraviyole maruziyeti) veya direkt invazyon (bakteriyel veya viral enfeksiyon) gibi nedenlerle tahrip olduğunda, enfeksiyon korneayı infiltre ederek hızla derine ilerler. Tedavi edilmezse korneada skar oluşabilir ve globu perfore ederek görme kaybına neden olabilir. Bakteriyel keratitlerde en sık etken, Stafilokok ve Streptokok türleri ile özellikle lens kullananlarda Pseudomonas aureginosa’dır. Viral keratitlerde en sık etken Herpes Simpleks Virüs (HSV)’ dür. Eğer cilt tutulumu varsa, en sık göz kapağında tipik veziküler döküntü görülebilir. ABD’ de keratitin en sık nedeni kontakt lens kullanımıdır. Hastalar çok şiddetli ağrıdan şikâyetçidirler, fotofobi, sulanma, yabancı cisim hissi, kızarıklık ve görme kaybı olabilir. Fizik bakıda, kırmızı göz ile birlikte korneada opaklaşma görülebilir. Tedavide, bakteriyel keratit düşünülüyorsa, topikal antibiyotikler, sikloplejik ajanlar ve oral analjezikler verilebilir. Viral keratit de ise, topikal oftalmik antiviral ajanlar, analjezikler ve cilt tutulumu varsa oral asiklovir önerilmektedir. Her ikisinde de göz kapatılmaz ve 12-24 saat içerisinde göz doktoruna başvuru önerilir. UV keratit, güneş maruziyetine, kayak ve UV lambalarına bağlı oluşabilir. Hastalar, genellikle maruziyetten 6-12 saat sonra başlayan şiddetli ağrı şikâyeti ile başvururlar. Görmede azalma ve gözde kızarıklık görülebilir. Akıntı yoktur. Tedavide ağrıyı azaltmak için sikloplejik ajanlar, oral analjezik ve profilaktik olarak antibiyotikli damlalar kullanılır. Episklerit ve Sklerit: Episklerit, sklera ve konjonktiva arasında ince bir bağ dokusu olan episklera tabakasının sklerit ise skleranın inflamasyonudur. Episklerit genellikle hafif seyirlidir ve kendi kendini sınırlar. Ancak sklerit, daha şiddetDerman Tıbbi Yayıncılık 900 Derman Tıbbi Yayıncılık 9 li seyreder ve sıklıkla Wegener granulomatozis, romatoid artrit ve bağ doku hastalıkları gibi sistemik hastalıklarla birlikte seyreder. Skleritde, göz tansiyonu, üveit, keratit, görmede azalma ve körlük gibi göz komplikasyonları sık görülür. Bu nedenle acil göz konsültasyonu istenmelidir. Sklerit, diffüz, nodüler ve nekrotizan tipte olabilir. En sık görülen diffüz skleritdir. Genellikle ataklar halinde seyreder. Her ikisinde de semptomlar aynıdır, ani başlangıçlı özellikle geceleri artan ağrı, fotofobi, göz yaşarması ve bulanık görme görülebilir. Ağrı, göz hareketleri ile artar, palpasyonla glob hassasiyeti vardır ve propitozis görülebilir. Skleritte göz menekşe rengindedir. Tedavi hastalığın şiddetine göre değişkenlik gösterir. Hafif formunda oral NSAİİ lar ve topikal steroidler kullanılabilir. Ağır formunda ise, immunsüpresif ajanlar kullanılabilir. Selülit: Gözü çevreleyen dokuların enfeksiyonu, periorbital ve orbital selülit olarak ikiye ayrılır. Periorbital selülit daha sık görülür. Orbital selülit, hastanın hem görme yetisini hem de hayatını tehdit ettiğinden ikisinin ayrımını yapmak oldukça önemli fakat özellikle erken dönemde oldukça güçtür. Periorbital selülit, orbital septumun önünde, orbital selülit ise arkasında olur ve daha derin dokular etkilenmiştir. Her iki durumda da göz etrafında ödem, kızarıklık ve ısı artışı vardır, ağrı, ateş ve göz yaşarması da görülebilir. Periorbital selülitde genellikle göz etkilenmemiştir. Propitozis, göz hareketlerinde kısıtlılık ve ağrı, görme keskinliğinde azalma ve gözde aşırı kızarıklık olması durumunda orbital selülit veya orbital apse düşünülmelidir. Orbital selülit tedavi edilmediği takdirde intrakraniyal yayılım gösterir, görme kaybına neden olabilir, orbital apse, osteomiyelit, menenjit ve kavernöz sinüs trombozu gelişebilir. Orbital selülitden şüphe ediliyorsa orbita ve sinüslerin bilgisayarlı tomografi (BT) veya magnetik rezonans görüntüleme (MR) ile görüntülenmesi gerekir Derman DermanTıbbi TıbbiYayıncılık Yayıncılık901 10 Periorbital selülit, genellikle yüzdeki enfeksiyonlardan kaynaklanır, arpacık veya sinüzitin yayılımı ile oluşabilir. Orbital selülit en sık sinüzit yayılımı nedeni ile oluşur, diğer nedenler arasında diş enfeksiyonları, otitis media, travma, yabancı cisim ve göz cerrahisi yer alır. Erişkin hafif seyirli preorbital selülit, ayaktan oral amoksisilin- klavulanik asit veya birinci kuşak sefalosporinler ile tedavi edilebilir. Çocuklarda ise, bakteriyemi, sepsis ve menenjit ile ilişkilidir, hastaneye yatış ve parenteral antibiyoterapi gereklidir. Ancak orbital selülitte tüm yaş gruplarında hastaneye yatış ve parenteral antibiyoterapi ile birlikte göz konsültasyonu şarttır, cerrahi gerekebilir. En sık görülen etkenler S. aureus ve Streptokoklardır. Genellikle ampisilin- sülbaktam veya birinci kuşak sefalosporinler ile birlikte metranidazol IV veya IM uygulaması önerilmektedir. Akut Anterior Üveit (İritis): İris ve korpus siliarenin ön kısmının tutulmasına anterior üveit (iritis) denir. İritis, genellikle ani, semptomatik başlangıçlı ve tek taraflıdır. Ancak sistemik hastalıklarda iki taraflı görülebilir. İritis, travmaya, AİDS, sfiliz gibi enfeksiyonlara, malignensilere, Sarkoidoz, Ankilozan spondilit, Behçet hastalığı gibi inflamatuar ve otoimmun hastalıklara bağlı gelişebilir. Semptomları arasında dolaylı fotofobi (etkilenmemiş göze ışık tutulduğunda etkilenmiş gözde ağrı olması), ağrı, konjonktivada kızarıklık, görmede azalma ve gözde sulanma bulunmaktadır. Fizik bakıda, perilimbal kızarıklık (korneayı çepeçevre saran kızarıklık) ve mukopürülan akıntı olmaksızın konjonktivada yaygın menekşe renginde kanlanma görülür. Ön kamerada, inflamatuar hücreler ve proteinin bulunması ile karakterize hipopyon meydana gelebilir. Pupil genelde miyotiktir ve ışığa zayıf reaksiyon verir. Kronik hastalıkta, sineşi (irisin önde korneaya arkada lense yapışması) görülebilir. Tedavide amaç, inflamasyonun azaltılması ve posterior sineşi gibi komplikasyonların önlenmesidir. Uzun etkili sikloplejik ajanlar, pupil sfinkteri ve silier cismi bloDerman Tıbbi Yayıncılık 902 Derman Tıbbi Yayıncılık 11 ke ederek ağrıyı azaltır, sineşi oluşumunu engeller. Topikal glukokortikoidlerin tedbirli kullanımları ile inflamasyonun azaltılması amaçlanır. Hasta 24 ile 48 saat içinde değerlendirme için göz hekimine yönlendirilmelidir. Endoftalmi: Endoftalmi, sıklıkla görme kaybına yol açan aköz veya vitröz sıvının çeşitli etkenlerle enfeksiyonu sonucu oluşan bir durumdur. En sık, göz cerrahisi ve travma sonrası görülür. Bu nedenle endoftalmi şüphesi olan hastalarda öyküde göz cerrahisi ve travma mutlaka sorgulanmalıdır. Nadiren de vücutta başka bir yerdeki enfeksiyonun hematojen yolla yayılımı sonrası görülebilir Belirtiler arasında baş ve göz ağrısı, fotofobi, akıntı ve görme kaybı vardır. Fizik bakıda göz kapaklarında ödem ve kızarıklık, konjonktivada kızarıklık, korneada ödem ve membran oluşumu görülebilir. Endoftalmi şüphesi varsa, acil göz konsültasyonu istenmelidir. Tedavide sistemik antibiyotikler ve ağrı kesiciler kullanılır. Ek olarak, intravitreal antibiyotik ve steroidlerin uygulanması önerilmektedir. İlerlemiş vakalarda, hastaneye yatış ve cerrahi (vitrektomi) gereklidir. Ani Görme Kaybı: Ani görme kaybı, akut beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan, tek veya çift taraflı, geçici veya kalıcı olabilen görme azlığı olarak tanımlanabilir. Ani görme kaybı, önemli bir göz acilidir bu nedenle acil tıp hekimleri görme kaybı nedeni ile başvuran hastalarda dikkatli değerlendirme yapmalıdır. Görme kaybı ağrılı ve ya ağrısız olabilir. Ağrılı Görme Kaybı Nedenleri: Akut Açı Kapanması Glokomu Akut açı kapanması glokomu (AAKG), aköz humorun gözün arka kamerasından (silier cisim tarafından üretildiği yer) ön kamerasına (açı içinde yer alan trabeküDermanTıbbi TıbbiYayıncılık Yayıncılık903 12 Derman ler ağ tarafından emildiği yer) doğru olan dolaşımının tıkanması nedeniyle göz içi basıncın artması sonucu oluşan görme yetisini tehdit eden bir durumdur. En sık neden genelde, irisin pupiller kısmının lense temas etmesi sonucu oluşan pupiller bloktur, blok sonucu pupilladan ön kameraya doğru aköz humor geçemez ve aköz akım durur, Üretimi devam eden aköz humor arka kamerada birikir, irisi öne doğru iterek ön kamera açısını daha da daraltır ve trabeküler ağı tıkayarak aköz humorun emilimini de engeller. Bu mekanizma, göz içi basınç artışına ve buna bağlı kan akımında azalma veya optik sinirde hasar meydana gelmesi sonucunda da görme yetisinde kayba neden olabilir. Hastalarda bilinen glokom öyküsü yoktur, aile öyküsü olanlarda ileri yaş ve kadın cinsiyetinde ve uzağı göremeyenlerde daha sık görülür. Antikolinerjik veya antipsikotik ilaç kullanımı ve loş aydınlatma midriyazise neden olarak AAKG nu tetikleyebilir. Hastalarda tipik olarak ani başlangıçlı şiddetli baş ağrısı veya tek taraflı göz ağrısı ile birlikte görme azlığı veya bulanık görme, bulantı- kusma şikâyeti vardır. Ayrıca hastalar ışıkların etrafında renkli haleler gördüklerinden bahsedebilirler. Bu durum baş ağrısına neden olan diğer nedenlerle karışabilir, dikkatli bir öykü ve fizik bakı ile ayırıcı tanı yapılmalıdır. Fizik bakıda, etkilenen gözde pupil düzensiz kenarlı ve mid dilatedir, ışık refleksi alınamaz ve kornea matlaşmıştır. AAKG dan şüphe edildiğinde, görme keskinliği ve ışık refleksi mutlaka değerlendirilmeli, acil göz konsültasyonu istenerek göz içi basıncın ölçümü ve acil tedaviye başlanması sağlanmalıdır. Tedavide amaç, göz içi basıncı düşürerek görme yetisini korumaktır. Hastalar supin pozisyonda yatırılmalıdır böylece lensin arkaya doğru gitmesi sağlanarak pupiller blok kısmen azaltılabilir. Tedavide, topikal beta-blokerler (örneğin,% 0,5 timolol), alfa-agonistler (örneğin, apraklonidin) ve / veya steroidler (örneğin %1 prednisolon asetat) ile aköz humorun üretimi azaltılması amaçlanır. Buna ek olarak, Derman Tıbbi Yayıncılık 904 Derman Tıbbi Yayıncılık 13 kontrendikasyon yoksa karbonik anhidraz inhibitörleri (örneğin asetazolamid gibi) de verilmelidir. Bulantı ve ağrı, sistemik anti-emetik ve analjezikler ile tedavi edilmelidir. Hastanın görmesi el hareketleri seviyesinde ya da daha kötü ise, göz içi basıncını hızlı düşürmek için kontrendikasyonu yoksa IV Mannitol verilebilir. Göz içi basınç düştükten sonra, % 1 veya % 2 pilokarpin gibi zayıf bir miyotik, pupili daraltarak irisi açıdan uzağa çekmek ve aköz humorun dışarıya akımını kolaylaştırmak için uygulanmalıdır. Kesin tedavi lazer veya cerrahi iridektomidir. Optik Nevrit: Optik nevrit; demyelinizan, viral veya otoimmun hastalıklar gibi çeşitli nedenlere bağlı gelişen optik sinirin inflamasyonudur. Genç yaşlardaki akut görme kaybının en sık nedenidir, kadınlarda da daha sık görülür. Sıklıkla, ani ve tek taraflı görme kaybına neden olur. Hastalar göz hareketleri ile artan göz arkasına lokalize şiddetli ağrıdan şikâyetçidirler. Fizik bakıda, ışık sağlam göze tutulduğunda her iki gözde tam miyozis olur. Işık saniyeler içinde etkilenen göze tutulduğunda ise, direk pupiller ışık refleksi daha zayıf olduğundan pupilla küçülmek yerine genişler. Buna aferent pupil defekti adı verilir. Göz dibinde papil ödem varsa anterior optik nörit, optik disk normalse retrobulber nörit adını alır. Görme keskinliğinde azalma veya tam körlük görülebilir. Renkli görme de azalır ve renkler bu gözde daha soluk görülür. Bu durumu belirlemek için, kırmızı desaturasyon testi kullanılır. Testte, hastanın koyu kırmızı bir nesneye tek gözünü kapatarak sırayla bakması istenir, etkilenen gözde nesne genellikle daha açık kırmızı veya pembe görülür. Görme alanında da defekt vardır, sıklıkla santral skotom görülür. Acil göz konsültasyonu istenmeli ve tedaviye hızlıca başlanmalıdır. Tedavide IV steroidler kullanılır. Derman DermanTıbbi TıbbiYayıncılık Yayıncılık905 14 Ağrısız Görme Kaybı Nedenleri: Santral Retinal Arter Tıkanıklığı (SRAT): SRAT, ani ve ağrısız görme kaybına yol açar. Tıkanıklık sonucunda retinada iskemi ve enfarkt oluşur buna bağlı olarak da retina daha soluk, ödemli ve mat görünür, retinanın en ince tabakası olan makulada alttaki koroidal dolaşım korunduğundan, makula çevresine göre daha koyu görünür. Bu görüntüye “Japon bayrağı” görüntüsü adı verilir. Aferent pupil defekti gelişir. Bir kaç hafta içinde ödem ve Japon bayrağı görüntüsü kaybolur ve optik atrofi gelişmeye başlar. En sık nedenleri aterosklerotik plak, kalp veya karotis arter kaynaklı emboli, temporal arterit, vaskülitler, orak hücreli anemi ve travmadır. Hastaların çoğunda atriyal fibrilasyon vardır. Ani, tek taraflı ve ağrısız görme kaybı, SRAT nın tipik bulgusudur. Fizik bakıda, aferent pupil defekti görülür. Tedavisi acildir, çünkü retina iskemiye kısa süre dayanabilir. Total oklüzyonda 90 dk içinde irreversibl hasar oluşur. Acil göz konsültasyonu istenmeli ve hemen tedaviye başlanmalıdır. Tedavinin amacı göz içi basıncının ani olarak düşürülmesi ve damar içi perfüzyon basıncıyla embolinin ileriye doğru atılmasının sağlanmasıdır. Hasta sırtüstü yatırılır ve göze ani kesintilerle tekrarlanan 10-15 sn lik masaj yapılarak pıhtı yerinden oynatılmaya çalışılır. Göz içi basınç düşürücü ajanlar ve ön kamera para sentezi ile oküler hipotansiyon sağlanır. Yaklaşık 10 dakika kese kâğıdına solutma yapılabilir. Amaç, karbondioksitin retinal arteriollerde dilatasyon yapmasını sağlayarak iskemik dokuların oksijenizasyonunu arttırmaktır. İç retina katmanlarının koroidden difüzyon yoluyla oksijenlenmesini sağlamak için olanak varsa erken dönemde Hiperbarik Oksijen (HBO) tedavisi de önerilmektedir. Çeşitli çalışmalarda, lokal intra-arteriyel fibrinolitik tedavi önerilse de etkinliği hala tartışmalıdır. Ancak genelde görsel prognoz kötüdür. Derman Tıbbi Yayıncılık 906 Derman Tıbbi Yayıncılık 15 Santral Retinal Ven Tıkanıklığı (SRVT): SRVT, sık görülen retinal vasküler hastalıklar arasında ikinci sıradadır. Ateroskleroz veya hipertansiyon nedeniyle hasarlanmış retinal arterler aynı kılıfı paylaştıkları venlere bası uygulayarak tıkanıklığa yol açarlar. İskemik ve non-iskemik olabilir. İskemik SRVT daha ağır seyreder, görme kaybı şiddetlidir. Görme kaybı değişken, ağrısız, tek taraflı ve anidir. Optik diskte ödem ve tüm kadranlarda diffüz retinal hemoraji vardır. Spesifik tedavisi yoktur. Temporal arterit: Temporal arterit, büyük-orta çaplı arterleri tutan sistemik bir vaskülitdir. Genellikle 50 yaş üzerinde ve kadınlarda görülür. Sıklıkla polimiyaljiya romatika öyküsü vardır. Baş ağrısı, yorgunluk, kas ağrısı, ateş, çiğneme güçlüğü ve temporal arter trasesinde hassasiyet görülebilir. Temporal arterit, anterior iskemik nöropatiye neden olur. Optik diskte iskemiye bağlı ödem gelişir, hastalarda ani başlangıçlı tek taraflı ağrısız görme kaybı görülür. Fizik bakıda, aferent pupil defekti görülebilir ve göz dibi muayenesinde, optik disk ödemlidir Hastaların çoğunda, eritrosit sedimantasyon hızı ve C-reaktif protein seviyeleri yüksektir. Tanı koyulmaz ve erken tedavisi başlanmazsa, hızla ilerler diğer gözde de görme kaybı olabilir. Kesin tanı, temporal arter biyopsisiyle konulur. Klinik olarak temporal arterit şüphesi varsa, biyopsi sonucu beklenmeden tedaviye başlanmalıdır. Tedavide öncelikle intravenöz yüksek doz steroid verilir ve ardından oral steroidle tedaviye devam edilir. Retina Dekolmanı (RD) : RD, nörosensoryel retina tabakasının retinal pigment epitelinden ayrılması sonucu oluşan nispeten nadir görülen bir durumdur. Bu durumda, foto reseptör hücreler koroidal kan desteğinden de ayrıldıklarından dolayı hücrelerde anoksiye bağlı dejenerasyon buna bağlı da görme kaybı oluşur. Yaşlanmayla birlikte retina zaDerman DermanTıbbi TıbbiYayıncılık Yayıncılık907 16 manla incelir ve retinada delik veya yırtık oluşur. Likefiye olan vitreus bu delik veya yırtıktan retinanın arkasına girerek retinayı pigment epitelinden ayırır ve sonuçta dekolmana neden olur. Miyopi, travma, miyotik damla kullanımı, aile öyküsü veya geçirilmiş katarakt operasyonu öyküsü olan hastalarda RD, daha yüksek oranda görülür. Hastalar genelde tek taraflı gözde yüzen cisimlerden, ışık çakmalarından şikâyetçidir, beraberinde görme kaybı vardır, görme kaybı genellikle “gözün önüne birden perde inmesi “şeklinde tanımlanır. Dek olman makul ayı da içeriyorsa, aferent pupil defekti ve görme keskinliğinde azalma vardır. RD dan şüphe ediliyorsa acil göz konsültasyonu istenmelidir. Tedavisi, cerrahidir. Kaynaklar 1. Jafari AK, Bozorgui S, Shahverdi N, Ameri A, Akbari MR, Salmasian H. Different causes of referral to ophthalmology emergency room. Journal of emergencies, trauma, and shock. 2012;5(1):16-22. 2. Gülen M, Ay MO, Avcı A, Acehan S, İçme F. Oftalmolojik Aciller. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi. 2014;23(2):149-156. 3. Ekem N ve ark. Editörler. Gözün anatomisi ve fizyolojisi. İstanbul: Türkiye Optik ve Optometrik Meslekler Derneği. e14-70. 4. Kunt M, Erbil B. Göz Acilleri. In: Çete Y, Denizbaşı A, Çevik AA, Oktay C, Atilla R. Çeviri Editörleri. Tintinalli Acil Tıp Kapsamlı Çalışma Kılavuzu. 1.baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2013.s.1517-49. 5. Deibel JP, Cowling K. Ocular inflammation and infection. Emerg Med Clin North Am. 2013;31(2):387-97. 6. Mills D. et al. The microbiologic spectrum of dacryocystitis: a national study of acute versus chronic infection. Ophthal Plast Reconstr Surg. 2007;23(4):302–6. 7. Baskin DE, Reddy AK, Chu Y, Coats DK. The timing of antibiotic administration in the management of infant dacryocystitis. Journal of American Association for Pediatric Ophthalmology and Strabismus, 2008;12(5):456-9. 8. Hussein M, Miller AM, Steinkuller PG. Ocular infections. In: Cherry JD, Harrison GJ, Kaplan SL, et al Editors, Feigin and Cherry’s Textbook of Pediatric Infectious Diseases. 7th ed, Philadelphia: Elsevier Saunders; 2014.p.794. 9. Cavuoto K, Zutshi D, Karp CL, Miller D, Feuer W. Update on bacterial conjunctivitis in South Florida. Ophthalmology. 2008;115(1):51-6. 10. Asbell PA et al. Ocular TRUST: nationwide antimicrobial susceptibility patterns in ocular isolates. Am J Ophthalmol. 2008;145(6):951–8. 11. Adebayo A et al. Shifting trends in in vitro antibiotic susceptibilities for common bacterial conjunctival isolates in the last decade at the New York Eye and Ear Infirmary. Graefe’s Archive for Clinical and Experimental Ophthalmology. 2011;249(1):111–9. 12. Workowski KA, Berman SM. Centers for Disease Control and Prevention Derman Tıbbi Yayıncılık 908 Derman Tıbbi Yayıncılık 17 sexually transmitted disease treatment guidelines. Clinical infectious diseases. 2011;53(suppl 3):S59-63. 13. Hindman HB, Patel SB, Jun AS. Rationale for adjunctive topical corticosteroids in bacterial keratitis. Arch Ophthalmol. 2009;127(1):97–102. 14. Stapleton F, Carnt N. Contact lens-related microbial keratitis: how have epidemiology and genetics helped us with pathogenesis and prophylaxis. Eye. 2012;26(2):185–93. 15. De la Maza MS, Molina N, Gonzalez-Gonzalez LA, Doctor PP, Tauber J, Foster CS. Clinical characteristics of a large cohort of patients with scleritis and episcleritis. Ophthalmology. 2012;119(1):43–50. 16. De la Maza MS, Molina N, Gonzalez-Gonzalez LA, Doctor PP, Tauber J, Foster CS. Scleritis therapy. Ophthalmology. 2012;119(1):51–8. 17. Robinson A, Beech T, McDermott AL, Sinha A. Investigation and management of adult periorbital and orbital cellulitis. J Laryngol Otol. 2007;121(6):545–47. 18. DeMuri GP, Wald ER. Complications of acute bacterial sinusitis in children. Pediatr Infect Dis J. 2011;30(8):701–2. 19. Seltz LB, Smith J, Durairaj VD, Enzenauer R, Todd J. Microbiology and antibiotic management of orbital cellulitis. Pediatrics. 2011;127(3):e566–72. 20. McKinley SH, Yen MT, Miller AM, Yen KG. Microbiology of pediatric orbital cellulitis. Am J Ophthalmol. 2007;144(4):497–501. 21. Nageswaran S, Woods CR, Benjamin DK Jr, Givner LB, Shetty AK. Orbital cellulitis in children. Pediatr Infect Dis J. 2006;25(8):695–9. 22. Chaudhry IA et al. Outcome of treated orbital cellulitis in a tertiary eye care center in the middle East. Ophthalmology. 2007;114(2): 345–54. 23. Romaniuk VM. Ocular trauma and other catastrophes. Emerg Med Clin North Am. 2013;31(2):399-411. 24. Cugati S, Varma DD, Chen CS, Lee AW. Treatment options for central retinal artery occlusion. Current Treatment Options in Neurology. 2013;15(1):6377. 25. Biousse V, Calvetti O, Bruce BB, Newman NJ. Thrombolysis for central retinal artery occlusion. Journal of Neuro-Ophthalmology. 2007;27(3): 215-30. 26. Noble J, Weizblit N, Baerlocher MO, Eng KT. Intra-arterial thrombolysis for central retinal artery occlusion: a systematic review. British Journal of Ophthalmology. 2008;92(5):588-93. 27. Chacko JG, Chacko JA, Salter MW. Review of Giant cell arteritis. Saudi Journal of Ophthalmology. 2015;29(1):48-52. Derman DermanTıbbi TıbbiYayıncılık Yayıncılık909 18