RUMEN ASĠDOZU HASTALIĞIN KÖKENĠ: Sığırlar tarafından karbonhidratca zengin yemlerin (un,ekmek,kepek,Ģeker pancarı,patates,üzüm vs)aniden ve bol miktarda yenmesi sonucunda oluĢan bir hastalıktır.Uzun süre aç kalan hayvanların enerjice zengin rasyonların verilmesi sığırlarda akut asidoz oluĢumunu sağlar. Halk arasında 'Tohlamala' veya 'Hamurlama'gibi isimlerle bilinir. BELĠRTĠLER: Asidozis'in hayvanlarda hafif, orta ve Ģiddetli formları görülebilir. Hafif form; birkaç gün geçici iĢtahsızlık, süt miktarında ve süt yağ oranında düĢüĢler, gaitanın gri renkte ve hafif ishal gözlenir. Orta form; hayvanlarda belirtiler yem alımından 12-24 saat sonra ortaya çıkar. Hayvanlar aniden yemden kesilir ve su içmezler. Süt verimi azalır veya tamamen durur. Çoğu hayvanlar yatarlar, kalkamazlar. Hastalığın ikinci gününde ishal baĢlar, birkaç saat içinde ishal kesilir. Hastalar tedavi edilmezse 24-72 saat içinde ölür. ġiddetli form; hayvanlarda belirtiler yem alımından 6-12 saat sonra oluĢur. Süt verimi tamamen durur. Hayvanlarda Ģiddetli ishal, zehirlenme belirtileriyle 12 saat sonra yatalak olur. Hastalar tedavi edilmezse 12-24 saat sonra ölür. KORUNMA: Yeni bir rasyona geçerken karbonhidratça zengin ve az kaba lifli rasyona geçiĢten kaçınılmalıdır, böyle bir rasyona 10-14 gün içinde geçilmelidir. TEDAVĠ: Veteriner Hekime danıĢılmalıdır. HĠPOKALSEMĠ(SÜT HUMMASI) Yeni doğum yapmıĢ süt ineklerinde kandaki kalsiyum ve fosfor miktarının düĢmesi sonucu ortaya çıkan ve hayvanın yatıp kalkamaması ile karakterizedir. Çoğunlukla süt verimi yüksek, fazla doğum yapmıĢ ve yaĢlı ineklerde genellikle doğumdan sonra 6-72 saat içinde görülür. Hastalık her yaĢ ve ırkta görülür ise de çoğunlukla süt verimi yüksek kültür ırkı ineklerde (jersey,holstein ve isviçre esmeri) daha çok rastlanır. Belirtiler: Hastalıkta görülen belirtiler doğum öncesi ve sonrası günlerde ortaya çıkar. Hastalığın indisansı süt veriminin artıĢına paralellik arz eder. Belirtiler oldukça ani baĢlar. Duyarlılık artıĢı, heyecanlanma, tetani, baĢ ve ayaklarda titremeler, baĢ sallama, diĢ gıcırdatma gibi belirtiler görülür. Devam eden süreçte hayvan arka ayaklarının üzerine çöker ve göğüs üstüne kendini yere bırakır. ĠĢtah yoktur. BaĢını böğrüne dayayarak yatar ve bilinç yarı yarıya kaybolmuĢtur. Bacaklardaki tetani kaybolmuĢ, hayvan ayağa kalkamaz. Hastalığın son döneminde hayvan çevreden gelen uyarımlara hiçbir reaksiyon göstermez. Hayvan yan tarafına yatmıĢ ve tam koma durumuna girmiĢtir. Vücut sıcaklığı düĢmüĢtür(3637).Hastalar 12-24 saat içinde sağaltılmadıkları takdirde solunum veya kalp durması sonucu ölürler. Korunma: Bu hastalıktan korunmada en önemli yöntem hayvanların kuru dönemde dengeli bir rasyonla beslenmesidir. Ġnekler doğuma 6 hafta kala kuruya alınmalıdır. Kuru dönemde yiye bildiği kadar kuru ot verilmelidir. Enerjisi yüksek yemlerden ve yağlı tohum küspelerinden kaçınılmalıdır. Tedavi: Veteriner Hekime danıĢılmalıdır. DELĠ DANA HASTALIĞI (BOVĠN SPONGIFORM ENSEFALOPATĠ) HASTALIĞIN KÖKENĠ: BSE yetiĢkin sığırları etkileyen nörolojik bir hastalıktır. Zoonoz bir hastalık olması açısından da insan sağlığı içinde önemlidir. Scarpie ile latent olan enfekte koyunların et ve kemiklerinden hazırlanan besinlerle beslenen sığırlarda salgın halinde davranıĢ ve hareket bozuklukları ile karakterize bir hastalıktır. Bu hastalık genellikle süt ineklerinde ve melez ırkların bulunduğu sürülerde ortaya çıkar. Hastalık uzun bir inkübasyon süresine sahiptir. Hastalık 4-5 yaĢ ve üzeri hayvanlarda görülür. Hastalığın klinik seyri değiĢkenlik göstermesine rağmen mortalite %100’dür. BELĠRTELER: Hastalığın 2-8 yıl arasında değiĢen uzun bir inkübasyon süresi vardır ve klinik tablo sinsice ortaya çıkar. Hastalık davranıĢ bozuklukları ile ortaya çıkar. Bazı inekler ön ayakları ile toprağı eĢeler, bazıları sürekli burun deliklerini yalarlar, diĢ gıcırdatırlar, baĢ ve ayakları ile önlerindeki Ģeyleri itmeye çalıĢırlar. Sığırlarda sallantılı yürüyüĢ, ayakları yüksekten atma yere düĢme, titremeler, felçler ve ürkeklik görülür. Süt verimi azalır. Hastalık gittikçe ilerler, sonuçta hayvan yere yatar. Süt sürülerinde buzağıların ilk 6 ay süresince et-kemik unu içeren konsantre yemlerle beslenmesi hastalığın bulaĢmasını etken oluĢturur. Hasta sığırlar 2 hafta-6 ay sonra ölür. TEDAVĠ: Hastalığın tedavisi yoktur. BağıĢıklık geliĢmediği için koruyucu aĢılama da geliĢtirilememiĢtir. TÜBERKÜLOZ HASTALIĞIN KÖKENĠ: Hastalık Dünyanın her yerinde görülmektedir. Özellikle sığırlar için büyük önem taĢımaktadır. Sığırlarda ortaya çıkması insan sağlığı açısından olduğu kadar verim kaybına yol açması bakımından da önemlidir. Tüberküloz ihbarı mecburi hastalıklar arasında yer alır. Hastalık sığırlarda genellikle Mycobacterium Bovis tarafından oluĢturulur. Etken ısıya, kuraklığa ve dezenfektanlara orta derecede dirençlidir. Direk güneĢ ıĢığında kolayca yıkımlanırken, ılık ve nemli ortamda haftalarca canlı kalabilir. BULAġMA: Hasta hayvanlar en önemli yangı kaynağıdır. Etken solunum havası, balgamla karıĢık salya, dıĢkı, idrar, uterus akıntısı, semen ile dıĢarı atılır. Enfekte suni tohumlama malzemesi ve süt sağım makineleri kullanılması hastalığın diğer bulaĢma yollarıdır. Ahırdaki sığırlara solunum yolu, meraya bırakılan sığırlara da sindirim yolu ile bulaĢır hastalık. Enfekte süt buzağıların hastalanmasında önemli bir nedendir. BELĠRTĠLER: Hastalığın klinik bulguları belirgin değildir. Çoğu sığır klinik belirti göstermez. Fakat hastalığı diğer sığır ve insanlara bulaĢtırma riski vardır. Hastalalarda kronik kilo kaybı, değiĢken iĢtah ve zaman zaman vücut ısısında yükselme gözlenebilir. AkĢam vücut ısısı sabah ısısından oldukça yüksektir. Enfeksiyon solunum sistemine yerleĢtiği zaman sabah ve soğuk havalarda öksürük ortaya çıkar. Hastalığın ilerlemiĢ evrelerinde solunum sayısı artıĢı ve hafif derecede solunum güçlüğü belirtileri ortaya çıkar. KLĠNĠK TEġHĠS: Klinik teĢhisi kesinleĢtirmek için Tuberculin Test'leri yapılır. Test sonucu 72 saat sonra okunur. Bunun için deride lokal reaksiyon (ağrı, sıcaklık ve ĢiĢkinlik) araĢtırılır ve deri kalınlığı ölçülür. -Deride kalınlaĢma 3mm den daha az ise, sonuç "negatif"dir. -Deride kalınlaĢma 3-4mm den daha az ise, sonuç "Ģüpheli”dir. -Deride kalınlaĢma 4mm den daha fazla ise, sonuç "pozitif" dir. TEDAVĠ: Hayvanlarda tüberküloz tedavisi yasaktır. Sürüler her 3 yılda bir testlerle kontrol edilir. Hastalık bulunan hayvanlar sürüden ayrılır ve kesime gönderilir veya itlaf edilir. ġAP HASTALIĞIN KÖKENĠ ġap hastalığı sığırlarda akut seyirli, çok bulaĢıcı ve zoonotik karaktere sahip viral bir enfeksiyondur. Hastalığın bulaĢma oranı yüksektir, hayvanlar arasında %100’e kadar ulaĢabilmektedir. Bu nedenle hastalık ekonomik ve ticari yönden büyük önem taĢımaktadır. Hastalığın etkeni Picornaviridae familyasından Aphtovirus alt grubunda yer alan Ģap virüsüdür. Virüsün O,A,C,SAT-1,SAT-2,SAT-3 VE ASĠA-1 olmak üzere yedi farklı serotipi bulunmaktadır. Türkiye de en çok görülen A,O ve ASĠA-1 serotipleridir. Ġhbarı mecburi bir hastalıktır. BULAġMA: Hastalık 3 Ģekilde bulaĢır;1-direk temas,2-hava yolu ile bulaĢma,3-indirek bulaĢma. 1-Direk temas: En yaygın bulaĢma Ģeklidir, hasta ve sağlam hayvanların bir arada bulundurulması ile bulaĢır. 2-Hava yolu ile bulaĢma: Hava sıcaklığı, nem oranı bulaĢmada önemli faktörlerdir. Rüzgâr ile hastalık etkeni daha uzun mesafelere de (60 km) yayılabilir. 3-Indirek bulaĢma: Ġnsan vasıtası (celep, hayvan bakıcısı, hayvan sahibi vb),et, süt ve bunların ürünleri, suni tohumlama ile bulaĢabilir. BELĠRTĠLER: Hastalığın inkübasyon süresi 1-11 gün arasında değiĢebilir. Hastalığın ilk belirtisi 40-41 derece yüksek ateĢtir. Takiben durgunluk, solunum güçlüğü, ağız ve ayakta veziküllerin görülmesiyle karakterizedir. Süt veriminde ani düĢüĢ meydana gelir. Dil üzerinde, damakta ve dudaklarda içi saman rengi sıvı ile dolu veziküller görülür. Hayvanlarda salya akması görülür. Veziküller birkaç saat sonra açılır ve açık kırmızı renkli ülserler meydana gelir. Genellikle ayaktaki rupturlar enfekte olur. Ağır vakalarda tırnak düĢmesi görülür. Buzağalarda ölümler görülür. Morbidite oranı %100’e yakın olmasına rağmen mortalite oranı buzağılar hariç düĢüktür. KORUNMASI: ġap hastalığından korunmak için önlemler iki yönden ele alınabilir. 1-Hastalık çıkmadan önce alınacak önlemler: -Duyarlı hayvanlara Ģap aĢısının periyodik olarak yapılması, özellikle hayvan hareketlerinden birkaç hafta önce yapılması gerekmektedir. -Yeni alınan hayvanlarda Ģap aĢısı yapılıp yapılmadığı kontrol edilmelidir. -Ahır giriĢlerinde gerekli olan giriĢ havuzlarında devamlı olarak sodyum karbonat, bakır sülfat, sitrik asit gibi dezenfektan maddelerin bulundurulması, -Ahırlara bakıcılardan baĢkalarının sokulmaması, -Hayvan bakıcılarının özel elbise ve ayakkabı ile ahıra girmelerinin sağlanması, Bakıcıların diğer ağırlardan uzak tutulması, -Sağımdan önce ellerin ve sağımda kullanılacak malzemelerin temizliğine dikkat edilmesi, -ġüpheli görülen hayvanlar için veteriner hekimden bilgi alınması. 2-Hastalık çıktıktan sonra alınacak önlemler: -Hastalık çıkan iĢlemelerde hemen hasta hayvanların ayrı bir yere alınıp sağlıklılardan ayrılmalı, -Ġhbarı mecburi bir hastalıktır; resmi iĢlemler yapılması, -Ahıra ve çiftliğe izinsiz kimsenin sokulmaması, -Hastalık bitene kadar hayvan alım ve satımının yapılmaması, -Her bir ahır için farklı bakıcıların bulundurulması, Ģayet mümkün değil ise bakıcıların çizme ve elbiselerinin her ahırda değiĢtirilmesi, -3285 sayılı HSZ Kanun ve Yönetmeliğine göre hareket edilmesi, Tüm bu tedbirler uygulanmaz ise virüs yayılımı devam edeceğinden hastalıkla etkili bir Ģekilde mücadele edilmesine olanak yoktur. PEMBE GÖZ HASTALIĞI Sığırların pembe-göz hastalığı (Ġnfeksiyöz BulaĢıcı Keratokonjuktivitis, IBK) özellikle sineklerin artıĢ gösterdiği yaz aylarında, genç hayvanların kilo almalarında ve süt veriminde düĢüklüğe ve gözlerde yaptığı bozukluklardan dolayı değer kaybına neden olan önemli bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalanan hayvanların sayısı da yıldan yıla artmaktadır. ĠBK, infeksiyöz ve oldukça bulaĢıcı bir göz ve göz kapağı hastalığıdır. Etken, göz çevresinde yangıya ve ülserlere neden olur. Bu hastalığa Moraxella bovis adında bir bakteri neden olmaktadır. Genç hayvanlar hastalığa daha duyarlıdır, - ĠBK yaz aylarında artmakla beraber nadiren diğer aylarda da görülebilir, - Ultraviole ıĢınları da gözün yüzeyinde hasar oluĢturarak Moraxella bovis'in hastalık yapmasına yardımcı olabilir. Bunun yanında ultraviole radyasyon hastalık yapmayan Moraxella'ları hastalık yapar hale getirebilir, - Hereford ve Hereford kırmaları, Holstein ve Shorthorn gibi ırklar hastalığa daha yatkındır. Çünkü bu ırkların gözlerinin etrafındaki pigmentler daha azdır, - Zebu sığırları (Brahma ve diğerleri) bu hastalığa yakalanmazlar, - ĠBK'e yakalanma oranı etçilerin tersine sütçü sığırlarda daha düĢüktür, - Sinekler etkeni bir hayvandan alıp diğerine rahatlıkla taĢıyabilir, - Tozlar, uzun otlar veya rüzgâr gibi mekanik etkenler de etkenin hastalık oluĢturmasına yardımcı olabilir, - Ġnfeksiyöz rhinotracheitis (IBR) ile aĢılamadan sonra bu hastalığın Ģiddeti artabilir, - Mikoplazma enfeksiyonları da bu hastalığı tetikleyebilir. Belirtiler: ĠBK, hayvandan hayvana göz ve burun akıntısıyla, aksırma ve hapĢırmayla veya ekipman, insan ve sinekle geçebilir. Hastalığa yakalanıp iyileĢen hayvanlar burun akıntıları ve göz yaĢlarıyla etkeni saçabilirler. ĠBK'nin klinik bulguları arasında gözyaĢında artıĢ, sık sık göz kırpma ve gözün kısılması, gözlerde kızarıklık ve ĢiĢlik görülür. Hastalığa yakalanan hayvanların hepsi bu bulguları göstermeyebilir. Bu hayvanlar hastalığı diğerlerine taĢıyabilir. Sürünün % 80'i yakalanabilir, ölüm yapma oranı ise % 1'den bile düĢüktür. Tedavi yapılmayan; ileri hastalık tablosunda etken ensefalitle birlikte optik sinire yerleĢir. Hayvan çift taraflı körlükten dolayı aç kalır ve açlıktan ölebilir. Etkeni aldıktan 2-3 gün sonra hastalık oluĢur, bu süre 21 güne kadar çıkabilir. Islak gözler, göz bebeğinde küçülme, ıĢığa duyarlılık, gözlerin kapalı tutulmasından kısa süre sonra kornea üzerinde veziküller ve gözyaĢı akıntısı görülür. Veziküller açılır ve ülserler oluĢur. Gözde merkezden baĢlayan bir bulanıklık görülür. Bulanıklık 4-5 günde tüm korneayı kaplar. 7-10 günde korneanın etrafındaki kan damarları geniĢler ve göz pembe renkte görülür (Pembe-göz hastalığı). 10-15 günde kenardan merkeze doğru açılma baĢlar. Eğer bu devrede hayvanlar ayrılarak karanlık, tozsuz, sineksiz ve temiz bir yere alınırsa hastalık kısa sürede düzelmeye baĢlar. Korunma: · Klinik olarak hastalık tespit edilen hayvanların sağlamlardan ayrımı ve ekipmanların yıkanması, · Yazın IBR aĢısı yapmaktan sakınmak, · Sineklerin yoğun oldukları sezonlarda hayvanları ĠBK aĢısı ile aĢılamak. Bu aĢı hayvanları komple korumasa da hastalığın gücünü ve sayısını azaltacaktır, · Gözde yaralanmalara sebep olabilecek uzun otlar biçilmeli, · Minimum koĢullarda toz ve polen olmalı, · Yeni alınan hayvanlar mutlaka karantinaya alınmalı, · Sineklerle mücadele yapılmalıdır. Tedavi: Veteriner Hekime danıĢılmalıdır. SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMĠ(LUMPY SKĠN DĠSEASE) Etkeni koyun-keçi çiçek virüsü ile aynı gruptan bir virustur. Capripoxvirus ailesinden bir virustur. Hastalık sokucu, kan emici sineklerle bulaĢması baĢlıca yayılma yoludur. Deri üzerinde ĢiĢlikler görülür, halk arasında "Afrika Hastalığı" ismi ile bilinir. Ġhbari mecburi bir hastalıktır. BELĠRTĠLERĠ: Sütün birdenbire azalması, Ģiddetli düĢkünlük hali, gebelerde yavru atma, hızla zayıflama, topallık ile kendini gösterir. Lenf nodüllerinde büyüme ateĢten kısa süre sonra meydana gelen ve tüm vücuda yayılan tarzda deride oluĢan nodüller yer almaktadır. Göz mukozası, ağız ve burun çevresinde ülseratif lezyonlar oluĢmakta, salya, gözyaĢı ve burun akıntısı ile birlikte yüksek miktarda virus saçılımı meydana gelmektedir. Ağız ve burundan gelen akıntılarla veya süt ile temas bulaĢma kaynağı olabilirse de hastalığın sokucu, kan emici sineklerle bulaĢması baĢlıca yayılma yoludur. Hastalığın yayılması %3-85 olarak bildirilmektedir. Ölüm oranı düĢüktür. Ġkincil enfeksiyonlarla bu oran yükselmektedir. KORUNMA: Hastalığın yeni giriĢ yaptığı bölgelerde, alan karantinaya alınmalı, hasta ve hastalığa açık hale gelen hayvanlar kesime gönderilmeli, dezenfeksiyon uygulanmalı ve karantina alanı içindeki hayvanlara aĢı uygulanmalıdır. Ġnsektisitler ve rapellentler hastalığın yayılımının engellenmesinde kullanılmalıdır. TEDAVĠ: Veteriner Hekime danıĢılmalıdır. BUZAĞI ĠSHALLERĠ Buzağı ishalleri sığır yetiĢtiriciliği yapılan tüm ülkelerde yaygın olup, önemli ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Hastalık virus, bakteri ve parazitler tarafından oluĢturulmaktadır. Buzağı doğduktan sonraki ilk 6 saat kritik bir dönemdir. Yeni doğan buzağıya ilk 12 saatte canlı ağırlığının %10-15'i kadar kolostrum verilmelidir. BELĠRTĠLER: Ġshal doğumdan sonraki ilk 30-50 günlerde sıkça görülmektedir. Buzağıların diyare sendromu akut, subakut ve kronik seyredebilir. Ġntoksikasyon belirtileri vardır. Gaita; açık sarıdan beyaza kadar olan renk tonlarında, sulu ve içerisinde kan, mukus ve fibrin bulunabilir. Hayvanlar iĢtahsız ve bitkindirler. Ara sıra timpani oluĢur. Vücut sıcaklığı genelde düĢük değerlerdedir. Ġntoksikasyon ve dehidratasyon durumuna göre nabız frekansı artar; nabız ayrıca zayıf, düzensiz ve zor hissedilebilir. Solunum yüzeysel olup, frekansı artmıĢtır. Genç hayvanlarda genelde ishal baĢlamadan 24 saat önce kuru merme, iĢtahsızlık, düĢük vücut sıcaklığı, miktarı artmıĢ, normal görünüĢlü, kötü kokulu gaita görülebilir. Ağır hasta hayvanlarda vücut sıcaklığı 38 °C’den yukarı ise prognoz iyi sayılabilir. Daha düĢük vücut sıcaklıkları prognozun kötü olduğunu gösterir. Ağır olaylarda koma hali, sürekli anoreksi, böbrek yetmezliği, lökepeni ve dehidratasyon(vücut ağırlığının en az%6-8 kayıp olduğuna iĢarettir.) görülür. KORUNMA: -Sürüde sağlıklı inekler oluĢturarak sağlıklı ineklerin yavrularına koruyucu maddeleri aktarması temin edilir. Koruyucu sağlık programının yaratılması için veteriner hekiminiz ile iĢbirliği yapınız. -Yavruyu ishallerden korumak için gebe ineğe E.coli' ye karĢı aĢı uygulayınız. - iç parazitler için gerekli ilaçların yapılması gerekir. Pasif immunitenin sağlanması için parazit mücadelesinin yapılması Ģarttır. - Gerekli gördüğünüz hallerde, anne ve yavruya stres oluĢturmamak için doğuma yardımcı olunuz. -En kısa süre içinde anne ve yavruyu baĢka temiz bir bekleme bölmesine veya temiz bir meraya alınız. -Buzağıları temiz ve ılık tutunuz. Soğuk ve ıslak hava Ģiddetli ishallerin oluĢmasını sağlayan unsurlardır. -Hayvanları kalabalık halde tutmayınız. Yeterli havalandırmayı sağlayınız. -Buzağılar arasında ishal çok süratle yayılır. ġiĢeler, kovalar ve ağız sondaları dezenfekte edilerek bulaĢma riski azaltılmalıdır. -Hasta hayvanları sağlıklı alanlardan hemen ayırınız. Ġyi direnajı olan buzağı boksları kullanınız. -Bir ishal salgınında, erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Ġshal baĢladıktan 12 saat içinde dıĢkı örneklerini teĢhis için laboratuvara gönderiniz. -Ġshalleri engellemek ve salgınları tedavi etmek için ishaller ile mücadeleyi bir plan dâhilinde uygulayınız. TEDAVĠ: Veteriner Hekime danıĢılmalıdır. ABOMASUM DEPLASMANI(ABOMASUM YER DEĞĠġĠKLĠKLERĠ) Normalde karın boĢluğunun tabanında bulunan abomasumun gaz ve sıvıyla dolarak, geniĢlemiĢ Ģekilde sağa-yukarı ya da sola-yukarı Ģekilde yer değiĢtirmesidir. Özellikle yüksek verimli süt ineklerinde ve tipik semptomlarla karakterize bir hastalıktır. Hastalığın sebebi tam olarak açıklanabilmiĢ değildir. Kompleks faktörlerin birlikte veya değiĢik ölçülerde etkisi söz konusudur. Bunlar: Beslenme Faktörleri: Hastalık en çok kıĢ aylarında ve ahır besisi döneminde ortaya çıkar. Sığırların daha çok konsantre yem ve daha az kaba yem ile beslenmeleri, öğün sayısının 2 veya 3’e inmesi, konsantre yemin yağ ve protein oranının fazla olması; kuru dönemden laktasyon dönemine geçiĢin ani yem değiĢiklikleri hastalığın beslenmeye bağlı baĢlıca hazırlayıcı sebepleridir. Yapılan çalıĢmada konsantre yemin kaba yeme oranı 1/3 olduğu zaman hastalık gözlenmemiĢtir. Fizyolojik ve Patolojik Stres Faktörleri: Ahır stresi (uzun süre hareketsiz kalmak),yüksek süt verimi, yaĢlılık ve doğum dönemi hastalık riskini artırmaktadır. Metobolik hastalıklar, yüksek süt verimi, metritis, mastitis, yavru atmalar, kronik tırnak hastalıkları abomasum deplasmanlarıyla iliĢkili hastalıklardır. BELĠRTĠLER: Hastalık iĢtahsızlıkla baĢlar Özellikle silaj ve konsantre yemleri yemek istemezler. Süt verimi düĢer, hayvan zayıflar. Hastalığa genellikle doğum yapmıĢ ya da doğumuna az kalmıĢ ineklerde rastlanır. Sol tarafa deplasmanda hayvana arkadan bakıldığında, sol tarafta geniĢleme görülür. Sağ tarafa deplasmanda genel durum 2-10 gün içinde bozulur yem yeme tamamen ortadan kalkar, geviĢ getirme durur. Hayvanın arkadan bakıldığında sağ tarafta geniĢleme görülür. Gaita çok azalmıĢ, koyu yeĢil renkte ve çamur kıvamındadır. Ġntoksikasyon gerçekleĢtiğinde hastalarda pis kokulu bir ishal oluĢabilir. KORUNMA: Yüksek verimli süt inekleri doğumdan önce ve sonra yeterli miktarda iyi kaliteli kaba yemle beslenmelidir. Konsantre yemdeki yağ oranı %5-6’yı geçmemelidir. Konsantre yemler 3-4 öğüne bölünerek verilmelidir. Ġleri gebelikte ani ve alıĢılmadık hareketlerden kaçınılmalıdır. TEDAVĠ: Veteriner Hekime danıĢılmalıdır. MASTĠTĠS Hayvanların memelerinde görülen çok çeĢitli meme hastalıkları vardır. Bunlardan birisi olan ve bölgemizde çok görülen; memelerin birinde veya birden fazlasında gözlemlenen ateĢ, kızarıklık, ĢiĢkinlik, memelerde sertlik, süt veriminde ani düĢmeler ve sütün yapısının bozulması (sütün renginin sarı olması, pıhtılı olması ve pıhtı tıkaçları) ile karakterize mastitis dediğimiz meme iltihaplarıdır. Meme iltihabı; meme bezlerinin herhangi bir sebeple (Bakteriler, mantarlar, virüsler gibi etkenlerle) iltihaplanmasıdır. Meme iltihapları sadece süt verimini azaltmakla kalmayıp, memenin bir veya birkaç lobunun körleĢmesine, hatta tüm meme loplarının iĢlevlerini kaybetmesine sebep olabildiği gibi, hayvanın kasaplık olmasına bazen de ölümüne kadar sebebiyet vermektedir. Meme iltihapları önemli miktarda süt kayıplarına, tedavi ve zaman kaybına sebebiyet verdiğinden hayvan sahiplerine yüklü maliyet getirmektedir. BELĠRTĠLER: Mastitisli bir ineğin memesinde ĢiĢlik, kızarıklık ve ağrı gibi belirtiler görülür. Süt sulu bir sıvı Ģeklindedir ve içerisinde pıhtılar yer alır. Bazen bu pıhtılar birleĢerek ipliksi bir görünüm alırlar ve ayrıca kan da görülebilir. Perakut veya sistemik mastitislerde ise memedeki bu enfeksiyon nedeniyle vücudun tamamı etkilenir. Bakteriler tarafından üretilen toksinler, ateĢe ve iĢtah kaybına yol açar. Çok Ģiddetli olgularda memedeki bakterilerin ürettiği toksinler, depresyon, deride dökülmeler, hızlı solunum, kaslarda zayıflama ve kollaps gibi belirtilerle seyreden Ģiddetli toksik Ģoka neden olur. Süt üretimide tamamen durabilir. Etkilenen meme lobu gangrenli, soğuk ve mavimsi görünebilir. Dokular bu Ģekle geldikten sonra süt üretimi iĢlevinin yeniden gerçekleĢmesi neredeyse olanaksızdır. KORUNMA: Mastitis, etkileĢimli birkaç olayın veya durumun sonucunda gerçekleĢir. Bir risk etmeninin tek baĢına hastalığa yol açması ender durumlarda görülür. Bu nedenle önlemler birden fazla risk etmeni hedeflenerek alınırsa daha etkili olur. BaĢlıca alınacak önlemler; -Sağım hijyenine dikkat edilmeli, -Sağım makinelerinin temizliği ve doğru sağım yapılmalı, -Sağım sonrası hijyene dikkat edilmeli, -Kuru döneme giriĢ, -Ġneğin ortamı iyileĢtirilmeli, -Hasta hayvanlar sağlıklı hayvanlardan ayrılmalı. TEDAVĠ: Veteriner Hekime danıĢılmalıdır. Suni Tohumlama Günümüz hayvancılığında genetik ilerlemeyi sağlayan, sığırların verimliliğini ve sığır yetiştiricileri için karlılığı artıran en etkili araçlardan biridir. Suni tohumlama; kızgınlıktaki ineğin rahmine boğa tohumunun, özel bir aletle, bırakılmasıdır. Döl verimi değişik faktörlerin etkisi altındadır. Bu faktörlerin en önemlisi ineklerin östrüsünün(kızgınlık) doğru olarak belirlenmesidir. Kızgınlığın belirlenmesinde yeterli özenin gösterilmediği takdirde doğum-yeniden gebe kalma aralığı uzamakta, ilk tohumlama gebelik oranları düşmekte, iki tohumlama arasında geçen süre 55-60 güne kadar uzamaktadır. Kızgınlık süresinin 12-18 saat gibi kısa bir süreyi kapsaması kızgınlık takibinin önemini artırmaktadır. Kızgınlıktaki inekler bazı davranış değişiklikleri gösterirler; Genellikle kızgınlıktaki ineklerde böğürme, diğer ineklerin üzerine atlama huzursuzluk, süt veriminde %10'nun üzerinde azalma, iştahın kaybolması gibi kızgınlık belirtileri gözlenir. En güvenilir kızgınlık belirtisi atlanıldığında altta durmasıdır, bunun dışında tarsal ekleme kadar uzayan berrak "çara" akıntısıdır. Sağra bölgesinde atlamalara bağlı gözlenen tüy dökülmeleri de ikinci derece güvenilir kızgınlık belirtileri sayılabilir. Ġneklerin kızgınlıkları 16 - 24 gün(ortalama 21 gün)'de bir görülür. Serbest dolaşan ya da sürü halinde tutulan ineklerde kızgınlığın takibi, ahırda bağlı tutulan ineklere göre daha kolay olmaktadır. Serbest sistemde yetiştirilen inekler, yoğun olarak günün erken saatlerinde kızgınlık belirtileri göstermelerine karşın, Bağlı sistemde yetiştirilen ineklerde sağım, ahır temizliği, yemleme gibi ahır faaliyetlerinin olumsuz etkisi nedeniyle gece ve sabah erken saatlerde gözlenmektedir. Kızgınlığın ilk görülmesinden 8-12 saat sonra yapılan tohumlamaların tutma oranı yüksektir. Kızgınlığı takiben kanlı akıntı görülürse, artık kızgınlık döneminin geçtiği, bir sonraki kızgınlığın iyi takip edilmesi gerektiği anlamına gelir. Buzağısı 2 aylığı geçen inek hala kızgınlık göstermediyse, mutlaka veteriner hekime gösterilmelidir. SIĞIR BESLEME VE BAKIM Sağlıklı ve verimli bir sürü elde etmenin yolu sağlıklı buzağı, dana ve düvelerden geçer. Bu nedenle, sürünün sağlıklı ve verimli bir Ģekilde devamlılığını sağlanması için buzağı, dana ve düvelerin bakım ve beslenmesine gereken önem verilmelidir. Buzağı Besleme: Yeni doğan buzağıların hastalıklara karĢı bağıĢıkları yoktur. Hastalıklara karĢı bağıĢıklık kazanılması ancak doğumdan sonra ilk 4 saatte ağız sütü alınarak sağlanır. Buzağının doğduğunda her öğünde içeceği ağız sütü miktarı doğum ağırlıklarının %5'i kadardır. Buzağıların bu ilk ağız sütünü almalarından 12 saat sonra aynı miktarda ağız sütü almaları sağlanmalıdır. Buzağılara mutlaka ilk 3 gün ağız sütü verilmelidir. Buzağılar günde, canlı ağırlıklarının % 8-10 u kadar süt tüketmelidirler. Ortalama olarak buzağılar 5-8 hafta arasında sütten kesilebilir. Buzağılar doğumdan itibaren sütten kesilinceye kadar, günde 500g kuru madde tüketmelidirler. Buzağıların sindirim sistemlerinin geliĢebilmesi için özellikle buzağı baĢlangıç yemlerinin doğumdan sonra 3. günden itibaren buzağıların önünde bulundurulması gerekir. Ayrıca buzağıların önünde kaliteli kuru ot, kuru yonca ve temiz su da olmalıdır. Buzağı baĢlangıç yemlerinin içinde %5oranında melas bulunması hem iĢtahı artırır hem de yemde tozlaĢmayı önler. Buzağı baĢlangıç yemleri buzağılara 12 haftalık oluncaya kadar yedirilir ve yem tüketimi günde 1,5-2kg olacak Ģekilde sınırlanmalıdır. Buzağı sütten kesildikten sonra buzağı baĢlangıç yemleri azaltılarak buzağı büyütme yemlerine geçilir. Buzağı büyütme yemlerine 3.aydan sonra baĢlanmalıdır. Ġlerde süt ineği olacak danaların ve düvelerin bakım ve beslemeleri süt ineklerine göre daha kolay ve ucuzdur. Bu dönemde ekonomik bir besleme ile dana ve düvelerin normal büyümelerini sağlamak gerekir. Danaların beslenmesi: Damızlık danalara kaliteli kaba ve kesif erken yaĢta yeterli miktarda verilerek büyüme teĢvik edilmelidir. Fakat aĢırı enerji içeren yemler verilmemelidir. Enerji yağlanmaya neden olur, buda meme bezlerinin geliĢimini olumsuz etkiler, üremede problem oluĢturur. AĢırı enerji alımı, danaların olması gerekenden daha önce ergenliğe ulaĢmalarına neden olur. Bu nedenle günlük ağırlık artıĢı 700-800 g olmalıdır. Bunun için danaların karma yem tüketimi sınırlı, kaba yem tüketimi sınırsız olarak verilmelidir. Danalara iyi kalitede kuru otlar, mısır silajı, fiğ+tahıl karıĢımı silajları sınırsız verilirken, karma yem günde 2 kg kadar verilmelidir. Danalar iyi kaliteli çayır ve meralardan faydalanabilirler. Fakat mutlaka karma yemle desteklenmeleri gereklidir. Düvelerin Beslenmesi: Çok kaliteli kaba yem varsa, bir yaĢın üzerindeki düveler sadece kaba yemle dahi beslenebilirler. Bunun yanında kalsiyum, fosfor ve mineral içeren yalama taĢları devamlı önlerinde bulundurulmalıdır. Düvelerde bu dönemde 700-800 g ağırlık artıĢı sağlanmalıdır. Düvelerin 15. ayda ilk aĢımda kullanılmaları için, bu yaĢta 350 kg ağırlığına ulaĢmaları hedeflenmelidir. Eğer büyüme yeterli değilse bir miktar karma yem verilir. Enerji, fosfor ve vitamin A eksikliği olan düveler kızgınlık belirtileri göstermezler. Düveler için baklagil veya baklagilbuğdaygil karıĢımı kuru otlar mükemmel bir kaba yem kaynağıdırlar. Mısır silajı, bir yaĢın üzerindeki düveler için iyi bir kaba yem kaynağıdır. Ancak düvelere sınırsız verilmemelidir. Yağlanmalarına neden olur. Mısır silajı enerjice zengin olmasına karĢın protein, kalsiyum ve fosfor yönünden fakirdir. Bu nedenle kaba yem olarak mısır silajı yedirilen düvelerin karma yemlerinin büyük oranda proteince zengin soya ve pamuk tohumu küspeleri gibi yağlı tohum küspelerinden oluĢması gerekir. Süt Ġneklerinin Beslenmesi: Süt ineklerinin besin ihtiyacı laktasyonun durumuna ve gebeliğine göre değiĢir. Laktasyon boyunca hayvanın süt verimi, yem tüketimi ve canlı ağırlığındaki değiĢim farklıdır. Hayvanlara verilecek yemlerin kalitesi sütteki yağ oranını etkilemektedir. Ham selüloz içeriği kuru madde %18'in altına inmemelidir. Ġndiği durumlarda süt yağında bir azalma meydana gelecektir. Laktasyon boyunca, bu değiĢimler göz önüne alınarak, süt inekleri 4 farklı dönemde beslemeye tabi tutulmalıdır. 1-Laktasyonun ilk 70 günü 2-Laktasyonun 70-140 günleri 3-Laktasyonun 140-305 günleri 4-Kuru dönem 1-Laktasyonun ilk 70 günü: Laktasyonun baĢlangıcı olan buzağılamadan sonraki bu ilk dönem en kritik dönemdir. Ġneğin süt vermeye baĢladığı oldukça yoğun bir bedensel yük olduğu dönemdir. Süt verimi hızla artar ve 4-6 hafta sonra en yüksek düzeye çıkar. Buna rağmen yem tüketimi 12-14 hafta sonra 2.dönemde artar. Bu dönemde karma yem veya dane yem her gün 0,5-1 kg artırılarak verilmelidir. Silajın kıyılarak, dane yemlerin ezilerek veya kırılarak yedirilmesi gereklidir. Bu dönemde rasyonun toplam kuru maddesinde %65 den fazla dane yem bulunmamalı ve hayvana iyi kaliteli kaba yemler yedirilmelidir. 2-Laktasyonun 70-140 günleri: Buzağılamadan sonraki 2.dönem olan bu dönemde süt verimi yüksektir. Dane yem tüketimi ineğin canlı ağırlığının %2,5'ine eriĢebilir. Kaba yem tüketimi canlı ağırlığının en az %1'i düzeyinde tutulmalıdır. Bu dönemde Ģeker pancarı posası ve melas verilmesi ineğin yüksek düzeyde karma yem tüketimini artırır. 3-Laktasyonun 140-305 günleri: Buzağılamadan sonraki bu 3.dönemde ineklerin problemleri çok az olur. Aynı zaman da ineğin gebe olduğu bu dönemde süt verimi azalmaya devam eder ve hayvanın besin ihtiyacı azalır. Bu dönemde dane ve karma yem tüketimi azaltılmalı ve süt verimini karĢılayacak düzeyde olmalıdır. Laktasyonun ilk döneminde ağırlık kaybeden inekler bu dönemde kaybettikleri ağırlıkları geri alırlar. 4-Kuru dönem: Bir sonraki laktasyondan 45-60 gün önceki dönem olan bu dönemde besin madde gereksinimleri yüksek olmasa bile yinede kritiktir. Bu dönemdeki hatalar gelecek laktasyonu kötü bir Ģekilde etkiler. Bu dönemde inekler hem karnındaki buzağının ihtiyaçlarını karĢılanması hem de 3. dönemde eksik kalan vücut ağırlıklarının tamamlanması için yeterli besine gerek duyarlar. Kuru madde tüketimi canlı ağırlığının yaklaĢık %2'si kadardır. Bunun %1'i kaba yem ile karĢılanmalıdır. Bu dönemde kalsiyum ve fosfor dengesini sağlamak ve ihtiyacını karĢılamak çok önemlidir. CA/P oranı yaklaĢık 2:1 olmalıdır. Bu dönem vitamin A ve D verilmesi buzağının yaĢama gücünü ve ağız sütünün vitamin düzeyini artırır, doğumdan sonra yavru zarlarının atılımını kolaylaĢtırır ve süt hummasını önler. PARAZĠTER HASTALIKLAR BUZAĞILARDA ASKARĠDĠOZĠS Özellikle buzağı ve danaların ince bağırsaklarında yaşayarak büyük zararlara sebep olurlar. Bu nematoda karşı 6 aydan sonra direnç geliştiğinden erişkinlerde parazite rastlanmamaktadır. Buzağılar Askarit yumurtalarını yem, su, yalama vs ile alabilirler. Buzağılar kolostrum yolu ile de askarit invasyonu olabilmektedir. Belirtiler: Az sayıda ki askaridler belirgin bir semptom oluşturmazlar. Çok sayıda olduklarında ise; kan emerek beslendikleri için gelişme geriliği, kaşeksi ve anemiye sebep olurlar. Askaridli genç hayvanların kılları karışık ve mat görünüşte olur, kıl değişimi aksar. Belirtiler: Az sayıda ki askaridler belirgin bir semptom oluşturmazlar. Toksinlerin etkisiyle buzağılarda sinirsel bozukluklara neden olurlar, ayrıca eksitasyon, koma ve arka ayaklarda felç oluşabilir. Buzağıların solunum havasında eter, aseton veya sarımsak kokusuna benzer koku bulunur. Hastalar, vücut direnci azaldığı için enfeksiyonlara hassastır.