Bildiri Kitapçığı - apgem

advertisement
ENGELSİZ TURİZM SEMPOZYUMU
27 TEMMUZ 2012
BİLDİRİ KİTAPÇIĞI
Adres : Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Zemin Kat, Kampüs,
Dumlupınar Bulvarı, Konyaaltı/Antalya
Telefon : (242) 310 60 52
Faks: (242) 310 60 16
E-Posta: [email protected]
http://apgem.akdeniz.edu.tr
1
Yayına Hazırlık
Prof. Dr. Cengiz
SAYIN
Akdeniz Üniversitesi Proje
Geliştirme Uygulama ve Araştırma
Merkezi Müdürü
Hazırlık ve Baskı
Yiğitler Grup Reklam, Matbaa
Ankara
2
Bu yayın Akdeniz Üniversitesi Proje Geliştirme, Uygulama ve Araştırma
Merkezi’nin Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı mali desteği ile Sanayi ve
Turizm Sektörlerinde Rekabetçiliğin Artırılması 2010 yılı Mali Destek
Programı kapsamında yürüttüğü TR61/10/KAMU/01-68 referans kodlu
Engelsiz Antalya – Engelsiz Turizm projesi kapsamında basılmıştır. Yayın 27
Temmuz 2012 tarihinde gerçekleştirilen Engelsiz Antalya – Engelsiz Turizm
Sempozyumu’ nda yapılan sunumlardan yazılı olarak elimize ulaştırılan
bildirilerin toplamından oluşmaktadır.
Yayın Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı mali desteği ile hazırlanmış olup,
yayının içeriğinden yalnızca Akdeniz Üniversitesi Proje Geliştirme,
Uygulama ve Araştırma Merkezi sorumludur.
AĞUSTOS 2012
3
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ............................................................................................................. 5
TURİZM YAPILARINDA ENGELLİLERE YÖNELİK İÇ MEKÂN
TASARIM KRİTERLERİ................................................................................ 6
ENGELLİLERİN ÇALIŞMA YAŞAMI ....................................................... 19
KENTSEL AÇIK VE YEŞİL ALANLARIN ENGELLİ BİREYLERİN
SOSYAL YAŞAMI AÇISINDAN ÖNEMİ .................................................. 31
4
ÖNSÖZ
Akdeniz Üniversitesi Proje Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi
(APGEM), üniversitemizin “bilimsel bilgi birikiminin kamu yararına
toplumsal yaşama aktarılması” misyonuna paralel olarak, sosyal, kültürel ve
teknolojik kalkınmaya dönük proje üretmekte ve alanda ilgili uzmanlardan
aldığı danışmanlık hizmetleri ile bu çalışmaları hayata geçirmektedir. Bu
misyon çerçevesinde APGEM, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı tarafından
Sanayi ve Turizm Sektörlerinde Rekabetçiliğin Artırılması 2010 yılı Mali
Destek Programı çerçevesinde desteklenen TR61/10/KAMU/01-68 referans
kodlu Engelsiz Antalya – Engelsiz Turizm projesini yürütmüştür.
Bu proje kapsamında destekçi sivil toplum kuruluşları Türkiye Sakatlar
Derneği Antalya Şubesi ve Altı Nokta Körler Derneği Antalya Şubesi’nin
sağladığı katkılarla önemli 27 Temmuz 2012 tarihinde Engelsiz Antalya –
Engelsiz Turizm Sempozyumu gerçekleştirilmiştir. Sempozyuma Akdeniz
Üniversitesi’nin farklı birimlerinden gerçekleşen değerli katkıların bilimsel
olarak basılı hale getirilmesi amacıyla bu yayın hazırlanmıştır. Bu vesile ile
Sempozyumumuza katılım gösteren Yrd. Doç Dr. Rabia ÇİZEL, Yrd. Doç.
Dr. Tahsin YILMAZ ve Duygu GÖKÇE ile Öğr. Gör. Duygu
PEHLİVANOĞLU’ na Merkezimiz adına teşekkür ederiz. Ayrıca,
Sempozyumuza sözlü katılım gerçekleştiren ve engelli turizm alanında
bilimsel tartışma alanının gelişmesine katkı sağlayan Mevlana Üniversitesi
Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Yalçın BOSTANCI’ ya
ve araştırma bulgularımızı paylaşan projemizin danışman hocaları Doç. Dr.
Beykan ÇİZEL, Yrd. Doç. Dr. Nesrin SÖNMEZ, Dr. Zeki AKINCI’ yada
Merkezimiz adına teşekkür ederiz. Ayrıca, hocalarımız ile birlikte
tartışmaların gelişmesine ve engellilerin turizm hizmetlerinden
beklentilerinin değerlendirilmesine sağladıkları katkılardan ötürü Türkiye
Sakatlar Derneği Antalya Şube Başkanı Mehmet KARAVURAL ile Altı
Nokta Körler Derneği Antalya Şube Başkanı Rahim ESĞİ’ ye APGEM ve
Akdeniz Üniversitesi adına teşekkür ederiz.
Prof. Dr. Cengiz SAYIN
Akdeniz Üniversitesi
Proje Geliştirme Uygulama ve
Merkezi Müdürü
5
TURİZM YAPILARINDA ENGELLİLERE YÖNELİK İÇ MEKÂN
TASARIM KRİTERLERİ
Burcu PEHLİVANOĞLU
Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimari ve Çevre Tasarımı
Bölümü,
ANTALYA
E -mail: [email protected]
ÖZET
Otelleri yolcuların geçici olarak konaklama yapmak için kullandıkları dinlenme ve
eğlenmeye yönelik yapılar olarak tanımlayabiliriz. Bununla birlikte toplumun hiç de
azımsanmayacak bir bölümünü oluşturan engelliler, yaşlı ve hamile gibi hareket
kısıtlılığı yaşayan bireyler de tatil veya iş seyahatlerini bu konaklama yapılarında
geçirmektedirler. Engelli insanların ihtiyaçları ve deneyimleri üzerinde yoğunlaşmış
pazarlama analizleri dünya üzerinde engelli pazarının, % 10 ila %19 olduğunu
tahmin etmektedir. Özellikle nüfusları fazlaca artan ülkelerde devletin aldığı doğum
kontrol politikaları bazı ülkelerin yaşlı nüfuslarının artmasına sebep olduğu ve
gelişen teknoloji ve ilaç sektörünün insan ömrünün uzamasıyla birlikte yaşlı
bireylerin turizm pazarında daha fazla yer buldukları görülmektedir. Artan
ihtiyaçlara yönelik olarak bu çalışmada otellerin iç mekan tasarımında koltuk
değneği kullananlar, görme engelli olanlar ve tekerlekli sandalye kullanıcılarına
yönelik iç mekanların nasıl kurgulanması gerektiği konuları tartışılacaktır.
Turizm yapılarında genelde görünen engelliler için uygun olmayan ve sadece
yapılmış olmak için tasarlanan iç mekan düzenlemeleri yanıltıcı çözümler
içermektedir. Engelli bireyi içine almış gibi görünen ancak dışlayan bu tutum bu
bireyler için hissedilebilir bir düzeyde dışlanmışlık duygusu yaratmaktadır. Ayrıca
engellilere uygun olarak tasarlanmış bir mekan onları tatil fikrine karşı motive
etmektedir. Turizm olgusu ise çok fazla ticarileşmiş ve kazanç zeminine
dayanmaktadır. Bu durum engellileri turizm olayının dışında bırakmaktadır. Turizm
açısından oldukça yüksek bir pazara sahip engelli turizmi hakkında yapılan
akademik çalışmalar özellikle Antalya gibi bir turizm şehri için büyük önem
taşımaktadır. Bu çalışma kapsamında materyal olarak Akdeniz Bölgesi’nde Antalya
şehri sınırları içinde bulunan ve kendini engelli dostu olarak tanımlayan otellerin iç
mekan tasarımları incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Engelli, tasarım, iç mekan, otel, turizm
6
INTERIOR DESIGN CRITERIA FOR DISABLED IN TOURISM
CONSTRUCTIONS
ABSTRACT
Hotels can generally be defined as places for resting and recreation, which guests
use for accommodation over a temporary time. Nevertheless, individuals with
limited movement ability such as disabled, elderly and pregnant, which make a
considerable amount of the society, do also spend their holidays or business trips in
these accommodation complexes. It is estimated through marketing analysis, which
concentrates on needs and experiences of disabled that global market for disabled is
between 10 and 19 %. It is also estimated that especially in countries with rapidly
increasing population, birth control politics followed by the governments of these
countries, result in augmentation of elderly population. Together with the
developing technology and prolonging human life through medical sector, it is seen
that the elderly people cover a higher rate in tourism. In this study, in addition to
increasing needs, how the interior designs of the hotels should be planned, so that
they will be more practical for people with crutches, for visually challenged people
and for people on wheelchairs, will be discussed.
There are indeed certain interior designs readjustments in the hotels which are
applied “just for the sake of being applied” but in fact they are not very suitable for
the disabled. Such attitude has the purpose of integrating the disabled, but indeed it
makes them feel more marginalized at a certain level. Nevertheless, a place designed
for disabled motives the disabled more for vacation. Tourism on the other hand, is
extremely commercialized and functions nowadays only on “earnings” basis. This
excludes the disabled from tourism. Academic studies undertaken about the disabled
tourism might be very important for a city of tourism like Antalya. With this study,
interior designs of certain hotels, which define themselves as disabled friendly
hotels, located in the boarders of Antalya, in the Mediterranean Region, are taken as
study materials.
Key words: Disabled, design, interior design, hotel, tourism
1. GİRİŞ
Engelli bireylerin sorunları insanlık tarihi kadar eskidir ve sadece engellileri değil
yakın çevresini, ailesini ve toplumsal yapıyı ilgilendiren bir durumdur. Engellilerin
fiziki, psikolojik, sosyal gelişmişliği de bir ülkenin gelişmişliği ile doğru orantılıdır.
Bu durum ülkenin turizm olgusuyla da ilişkilidir. Birleşmiş Milletler (BM) Engelli
Hakları Sözleşmesi’yle birlikte hakları dile getirilen engelliler için tüm dünyada
‘Engelsiz Turizm’ düşüncesi giderek yaygınlaşmaktadır (Kilimci, 2008). Dünyada;
2008 verilerine göre 600 milyondan fazla (TÜRSAB, 2008), 2009 verilerine göre
650 milyondan fazla (Darcy ve Pegg 2011) ve 2011 verilerine göre ise 785
milyondan fazla (WHO ve WB, 2011) engelli insan bulunduğu tespit edilmiştir. Bu
sayıya hareketleri kısıtlanmış yaşlı insanları, hamileleri ve çocuklarda eklenecek
7
olursa, toplam rakam dünya nüfusunun neredeyse yarısını oluşturmaktadır (Panero
ve Zelnik, 1979). Ayrıca insan ömrü uzadıkça yaşlılığa bağlı engelli nüfusu da
artmaktadır.
1990’da ABD’de çıkartılan Engelli Amerikan Yasası (ADA: The Americans With
Disabilities Act) ve 1995’de İngiltere’de yürürlüğe giren Engelliler Ayrımcılıkla
Mücadele Yasası (DDA: Disability Discrimination Act) engelli turizmi konusunda
sektörde önemli rol oynamışlardır (Öztürk ve diğ., 2008:382).
Yapılan araştırmalar sonucunda engelli nüfusun %70’inin seyahat ettiği
belirlenmiştir. Bu kişilerin genellikle bir ya da birkaç kişinin refakatiyle seyahat
ettikleri düşünüldüğünde Avrupa’da seyahat eden potansiyel rakamın 130 milyon
kişi ve bunların yaklaşık turizm harcamasının 80 milyar Avro’da fazla olduğu
düşünülmektedir (TÜRSAB, 2008). Turizm açısından oldukça yüksek bir pazara
sahip engelli turizmi hakkında yapılan akademik çalışmalar ne yazık ki çok kısıtlıdır
(Öztürk, Yaylı ve Yeşiltaş, 2007; Yau, McKercher ve Packer, 2004).
Chen (2004), engelliler için engelsiz turizm sağlamanın hükümetlerin sorumluluğu
olduğunu belirtmiştir (Poria, Reichel ve Brandt, 2010). Engelliler için yıllardır
ihmal edilmiş etkili yasal düzenlemelerin birçok ülkede (özellikle de gelişmiş
ülkelerde) hayata geçirilmesi ve bu yasal düzenlemelerin etkisini göstermesi ile
birlikte, engelliler daha fazla seyahat etmeye başlamışlardır (TÜRSAB, 2008).
Ülkemizde yaşayan veya ülkemize gelen engelli insanların turizm hareketi içerisinde
yaşam standartlarını iyileştirmek amacıyla 1991 yılından itibaren Turizm Bakanlığı
tarafından çeşitli düzenlemeler yapılmıştır.
Bir engelli için konaklama faaliyeti bir bilet satın alma, rezervasyon veya paket tur
için ödeme yapmak kadar basit bir eylem değildir. Engellilerin ve onlarla seyahat
eden bireylerin tam katılımlarını engelleyen pek çok pratik ve sosyal engel
bulunmaktadır (Yau, McKercher ve Packer, 2004).
Konaklama yapıları tasarlanırken öncelikli olarak hangi işleve yönelik olarak
tasarlandığı önemlidir. Örneğin insanların bazı rahatsızlıklarından dolayı tercih
ettikleri termal oteller, engellilere yönelik tasarımlara öncelikle dikkat etmelidirler.
Bu çalışmada ise Antalya Bölgesi’nde yer alan bazı Turizm Tesisleri incelenerek
doğru mekânsal yaklaşımlar örneklendirilmiştir. Bu örneklemeler için Başbakanlık
Özürlüler İdaresi Başkanlığı “Yerel Yönetimler için Ulaşılabilirlik El Kitabı” ve
Avrupa Komisyonu Standartları ‘Engelliler için Erişilebilir Turizm Konusunda Bilgi
Geliştirilmesi’ kitapçığı ve Türkiye Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve
Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğin Bedensel Özürlü Düzenlemelerine İlişkin
Esaslar kullanılmıştır.
2. YÖNTEM
Bu çalışma kapsamında materyal olarak Akdeniz Bölgesi’nde Antalya şehri sınırları
içinde bulunan bazı beş yıldızlı oteller ve internet forumlarında engellilerden olumlu
kritik alan oteller incelenmiştir. Antalya turizm kapasitesi bakımından en fazla yatak
sayısına sahip ilimizdir. Ancak yönetmeliklerin doğru bir şekilde uygulanmaması
8
sonucunda erişilebilirlik
görülmektedir.
konusu
üzerinde
3. ENGELLİLERE YÖNELİK
BELİRLENMESİ
İÇ
yeniden
MEKÂN
düşünülmeyi
gerektiği
KRİTERLERİNİN
İç mekan tasarımı yaparken farklı türde engel düzeyleri göz önünde
bulundurulmalıdır. Hareket, görme, işitme bozuklukları ve öğrenme güçlüğü çeken
bireylerin yetenekleri ve seyahat için gereksinimleri farklıdır. Engelliler ile ilgili
tasarım geliştirmeden önce ihtiyaçlarının ne olduğunu anlamak ve hareket
kısıtlılığına sebep olan şeyleri dikkate almak gerekmektedir. Engellilerin kısıtlandığı
hareketler arasında, vücut pozisyonu değiştirmek, vücut pozisyonunu korumak,
oturmak, kalkmak, tuvalet kullanmak, nesneleri kaldırmak, taşımak, el ve kol
hareketleri gerçekleştirmek, etrafta dolaşmak, merdiven çıkmak, yeme, içme,
giyinme, yıkanma, konuşma, izleme, dinleme, sorun çözme, anlama, hafıza ve
oryantasyon problemleri bulunmaktadır.
Konaklama tesisi içinde erişilebilirlik, dolaşım ve kullanılabilirlik faktörleri
düşünülerek tasarım gerçekleştirilmelidir. Erişilebilirlik: otopark, ulaşım yolu, giriş,
rampalar ve basamaklar, Dolaşım: asansör, merdiven korkulukları, koridorları,
Kullanılabilirlik: resepsiyon, tuvalet, banyo, duş, yatak odası, mutfak, restoran,
televizyon, büfe gibi mekansal birimlerin engelliler yönünden uygunluğudur (Ossate
Engelli Raporu, 2006)
Avrupa Birliği Komisyonunun 2004 yılında hazırlamış olduğu “Engelliler için
Erişilebilir Turizm Konusunda Bilgi Geliştirilmesi” kitapçığına göre konaklama
mekanı tasarımında engellilere yönelik uygulamalarda dikkat edilmesi gereken 4 ana
faktör bulunmaktadır. Bunlar;
1.
Otele nasıl gidiliyor?
2.
Otelden içeri nasıl giriliyor?
3.
İç mekandan nasıl faydalanılıyor?
4.
Acil durumlarda yapı nasıl terk ediliyor?
Aynı zamanda otelin iç mekanı 7 ana işleve ayrılmıştır. Bunlar;
1.
Odalar
2.
Engelli Tuvaletleri
3.
Restoran, cafe ve barlar
4.
Mağazalar
5.
Konferans salonları, görsel ve işitsel performans alanları
6.
Sergiler ve dış mekân olanakları
7.
Bu aktiviteler arası geçiş yollarıdır.
9
2 ve 7 ortak ihtiyaç duyulan mekânlardır. Diğer bütün mekânlarla birebir ilişki
ilişkisi olmalıdır.
ODALAR
RESTORAN,
CAFE VE BAR
ENGELLİ
TUVALETLERİ
VE GEÇİŞ
YOLLARI
MAĞAZALAR
KONFERANS
SALONU, GÖRSEL
VE İŞİTSEL
SERGİLER VE
DIŞ MEKAN
Yapının engellilere uygun olarak tasarlanması mimari proje safhasında düşünülmesi
gereken bir durumdur. Bunun yanında yapı oluştuktan ve tesis işler hale geldikten
sonra da pek çok önlem alınabilmektedir. Öncelikli olarak otelde çalışan personelin
bu konuda bilinçlendirilmek üzere eğitilmesi gerekmektedir. Çünkü yaşamsal
mekânların dışında müşteriyle birebir ilişki müşteri memnuniyeti açısından
önemlidir. Çalışan personelin anlayışlı ve nazik davranması ayrıca engelliye
ayırımcı bir tavırla yaklaşmaması iç mekânda uygulanması gereken tasarım
prensipleri kadar önemlidir.
4. İÇ MEKAN TASARIM KRİTERLERİ
4.1. Otoparklar
Avrupa Birliği Komisyonu ilkelerine göre konaklama mekanlarının genel otopark
kısımlarının % 6 sı engellilere ayrılmalıdır. Kapalı otoparktan mutlaka bina içerisine
asansörle geçiş sağlanmalıdır. Engellilere yönelik ayrılmış kısımlar girişe ve
asansörlere yakın olarak konumlandırılmalı ve mutlaka engelli işaretleri ile
belirtilmelidir. Tekerlekli sandalye kullanıcıları araçlarını indirebilmek için daha
geniş otopark alanlarına ihtiyaç duymaktadırlar. Sadece konaklama işletmelerinin
değil, işletme dışındaki kalan diğer alanlarda da engelli vatandaşlara yönelik
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Örneğin havaalanından tesise kadar ulaşım
imkânları iyileştirilmelidir.
4.2. Otel Girişleri
Döner kapılar engelliler için çok zor geçiş alanları yarattıkları için girişlerde mutlaka
alternatif 90° açılan kapılar yapılmalıdır (Şekil 1). Döner kapılarda ise engellilere
uygun olarak tasarlanmış döner kapı yavaşlatıcı sistemler düşünülebilir. Ancak otel
10
personeli de dahil döner kapı yavaşlatıcılarının nasıl kullanıldığı genelde maalesef ki
bilinmemektedir. Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin
Yönetmeliğin Bedensel Özürlü Düzenlemelerine İlişkin Esaslarında “Tesis giriş
kapısı temiz genişliği en az doksan santimetre olmalıdır. denilmektedir. Giriş
alanlarında basamak gibi kademe olmaması ve giriş kaldırımının rampayla
desteklenmesi gerekmektedir.
Şekil 1. Belek Limak Artlantis Resort Otelin giriş kapısı ve kaldırım rampası, döner
kapının iki yanında alternatif 90° açılan kapılar bulunmaktadır.
4.3. Otel Resepsiyon ve Bekleme Alanları
Bekleme alanları farklı özelliklere sahip insanlara yönelik tasarlanmalıdır. Tek tip
oturma alanı tasarlamak veya bu oturma alanlarına basamakla ulaşmak doğru
değildir. Bu yüzden de farklı yükseklik ve genişlikte oturma alanları düzenlemek
uygun olabilmektedir. Giriş alanında, resepsiyonun yanında bilgileri yazmak üzere
mutlaka tekerlekli sandalye yüksekliğine uygun masa bulunmalıdır. Çünkü
resepsiyon bankosu tekerlekli sandalye kullananlar için yüksek kalmaktadır.
Masanın alt temiz boşluğu tekerlekli sandalye girebilmesi için 70 cm olmalıdır.
Masa yükseklikleri 75 cm de tutulabilir (Avrupa Birliği Komisyonu, 2004). Turizm
Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğin Bedensel
Özürlü Düzenlemelerine İlişkin Esaslarında “Resepsiyonda tekerlekli sandalye
erişimine izin verecek şekilde tasarlanmış en fazla 90 cm yüksekliğinde banko
düzenlemesi yapılır” denilmektedir ki bu yükseklik bile engelli için fazladır . Bu
alanda engellinin telefon, fax ve email araçlarını nasıl kullanacağına yönelik ellerine
yönlendirici ve bilgi içeren broşürler, otelin genel engellilere yönelik
kullanılabilecek alanlar yine broşürler aracılığı ile misafirlere tanıtılmalıdır.
4.4. Dikey Sirkülasyon Alanları (Rampalar, Merdivenler ve Asansörler)
Turizm
Tesislerinin
Belgelendirilmesine
ve
Niteliklerine
İlişkin
Yönetmeliğin Bedensel Özürlü Düzenlemelerine İlişkin Esaslarında “Bedensel
11
engelli kullanımına ayrılan oda veya yeme içme ünitesinin zemin kattan farklı bir
katta olması durumunda üniteler arasındaki ulaşım uygun donanım ile sağlanır. Bu
durumda asansörde aşağıdaki düzenlemeler yapılır:
1) Kapı fotoselli olmalıdır. Kapı açılıp kapanma aralığı 5 saniyeden kısa
olmamalıdır.
2) Kumanda düğmelerinin zemin döşemesinden 90 cm-120 cm yükseklikte ve
tekerlekli sandalye yaklaşmasına izin verecek konumda yer almalıdır.
3) Kabin içinde zemin döşemesinden yaklaşık 85 cm yüksekliğinde
yerleştirilmiş kesintisiz tutunma barları sağlanır.
4) Kabin içi, halı kaplı olmamalıdır”.
Yanlış yönlendirmemesi açısından asansör kabinleri tamamen aynayla kaplı
olmamalıdır (Avrupa Birliği Komisyonu, 2004). Otellerde genelde tasarlanmış en
doğru alanların asansörler olduğu görülmektedir. Bunun sebebi de Braille
alfabesinden, tutamak yüksekliklerine, asansör kabin genişliklerinden kapı
açıklıklarına kadar belirli standarda bağlanmış olmalarından ileri gelmektedir.
Rampalar 10 metreden daha uzunsa sahanlıklarla desteklenmelidir. Ayrıca % 8
eğimli rampalar da üst limit değer olarak kullanılabilir ve en fazla 6 metre olarak
tasarlanmalıdır. Basamaklar 18 cm olabilir ama en ideal yükseklik 15 cm’dir
(Avrupa Birliği Komisyonu, 2004).
Şekil 2. Tercihen rampanın iki tarafı da korkuluklu olmalıdır, merdiven sırtında
bulunan renkli şeritler basamak algısını kolaylaştırmaktadır. Rampa üzerinde
kayganlık azaltıcı şeritler bulunmaktadır. Rampanın daha rahat algılanması için
genel mekan seramiğinden farklı bir renkte olması tasarım açısından daha uygundur.
Limak Artlantis Resort , Belek
Yürüme zorluğu çeken engelliler için her türlü merdiven ve rampa kullanımı zor ve
yorucudur. Bu yüzden de mümkün olduğu kadar düzayak mekânlar tasarlamak ideal
olanıdır.
12
4.5. Odalar
Engelli odaları mümkünse ana merkez yapının içinde ve zemin katında
planlanmalıdır. Ana merkez yapının içinde planlanmasının sebebi restoran ve diğer
hizmetlere daha yakın olması gerekliliğidir. Dünya üzerinde pek çok ülke
engellilerle ilgili yasalarını çıkarmış ve tasarım yönünden uygulanması gereken
ölçüleri standarda bağlamıştır. Ancak bu kriterler ülkeden ülkeye farklılıklar
göstermekte hatta Belçika örneğinde olduğu gibi bölgeler arasında bile değişkenliğe
uğramaktadır. Engelliler için olması gereken kapı net açıklıkları Belçika’nın Flaman
bölgesinde 90 cm, Başkenti Brüksel’de 93 cm, Valon Bölgesi’nde ise 85 cm olarak
belirlenmiştir.(Ossate Engelli Raporu, 2006)
Türkiye’de Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin
Yönetmeliğin Bedensel Özürlü Düzenlemelerine İlişkin Esaslarında “Oda giriş
kapısı genişliği en az seksen beş santimetre olmalıdır ve kapılara eşik yapılmaması
tavsiye edilmekle birlikte yapılması halinde en fazla bir buçuk santimetre
yükseklikte ve pahlı olarak yapılmalıdır” denilmektedir.
Görme zorluğu çeken müşteriler için kapı numarası kapıdan tam kontrast renkte
olacak şekilde planlanmalıdır. Tekerlekli sandalye kullanan bireye uygun olarak
kapı üzerine yerleştirilmiş göz deliği de düşünülmesi gereken önemli bir ayrıntıdır.
Çünkü kapı çalındığı zaman insanlar refleks olarak delikten dışarı bakmaktadır.
Odadaki kıyafet dolapları ve elektrik düğmeleri tekerlekli sandalyedeki bireyin
oturum yüksekliği olan 90-140 cm aralığında olmalıdır. Turizm Tesislerinin
Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğin Bedensel Özürlü
Düzenlemelerine İlişkin Esaslarında “Dolap kapıları sürgülü ve askı yüksekliği
en fazla 140 cm olacak şekilde düzenlenmelidir. Elektrik düğme ve prizleri zemin
döşemesinden en fazla 120 cm, en az 40 cm yükseklikte olacak şekilde
düzenlenmelidir. Yatak başucunda merkezi aydınlatma düğmesi bulunmalıdır”
denilmektedir. Oda kapısından girildikten sonraki ideal koridor genişliği 90 cm alt
sınır olmakla birlikte ideal olarak 120 cm olarak planlanmalıdır (Avrupa Birliği
Komisyonu, 2004). Oda içine yerleştirilecek ve resepsiyon alanı ile irtibatlı
özellikle yangın tehlikesine karşı acil yardım düğmesi odalarda olması gereken bir
diğer araçtır. Oda içine yerleştirilen düğmeler konusunda otel yönetiminin engelli
müşterilerini önceden bilgilendirmesi gerekmektedir. Ayrıca oda içine
yerleştirilecek olan “lütfen rahatsız etmeyiniz” veya “odanın temizlenmesi” isteğine
bağlı olarak bir başka ışıklı düğmenin iç mekânda yatağa yakın bir bölgede, oda
kapısıyla ilişkili olarak tasarlanması gerekmektedir. Duyma engellilere yönelik
olarak odalarda altyazılı tv bulunabilir; az duyanlar için ise odalarda TV’ye bağlı
kulaklı sistemleri önerilmektedir.
Az gören kişiler için mobilya yerleşimi daha önceden konuşulmalıdır. Bu kişileri
yönlendirmede yardımcı olan servis köpekleri odada kalmak istenirse, servis
köpeklerine yönelik oda içinde bir bölüm ayrılabilir. Ayrıca alerjik kişiler bu
odalarda daha sonra konaklamamalıdır. Servis köpekleri ile ilgili yasaklar da otel
rezervasyonu sırasında müşterilerle görüşülmelidir (Avrupa Birliği Komisyonu,
2004).
13
Oda içinde geçiş alanları için yatak yanında tekerlekli sandalyenin girebileceği
alanların oluşturulması önemlidir. Ayrıca oda da tekerlekli sandalyenin dönebileceği
152.5 cm’lik alanların düşünülmesi gerekir. Oda içinde balkon varsa dışarı çıkmak
için eşikler rampalarla desteklenmelidir (Ulaşılabilirlik El Kitabı, 2010).
Engellilere yönelik tasarlanmış otel odalarında mutlaka banyo da engellilere uygun
olarak planlanmış olmalıdır. Kapısının dışa koridora açılması gerekir ki ıslak
hacminde mekan kazanılsın aksi halde tekerlekli sandalyedeki kişi banyo hacmi
darsa kapıyı kapatamaz. Burada amaç herhangi bir yardım almadan tuvalet veya duş
bölümünden faydalanmalarını mümkün kılmaktır. Klozetin kenarlarında tutamak
olması ve tekerlekli sandalyeyi koyacak kadar alan olması gerekmektedir. Klozetin
yüksekliği minimum 45 cm ideali ise 50 cm olmalıdır (Avrupa Birliği Komisyonu,
2004). Ayrıca duş bölümü mümkünse küvetsiz ve eşiksiz olarak planlanmalıdır.
Bununla birlikte duşun içinde katlanır bir oturak ve tutamaklar bulunmalıdır.
Lavabonun yerden yüksekliği altına tekerlekli sandalye girebileceği ölçüde en az 70
cm olmalıdır Buradaki bataryalar el becerisi yetersiz kişiler için zor açılıp
kapanmayacak biçimde tercih edilmelidir. Engelli tuvaletinde otomatik sistemli
açılır kapanır batarya sistemleri düşünülebilir. Lavabo üzerinde bulunan ayna eğimli
bir şekilde yerleştirilmelidir. Sabunluk, saç kurutma makinesi ve havluluk çok
yükseğe monte edilmemelidir. Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve
Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğin Bedensel Özürlü Düzenlemelerine İlişkin
Esaslarında “Aynalar göz hizasında veya inip çıkan ayarlı veya öne doğru 10-15
derece eğik olmalıdır. Aynaların alt kenarı bitmiş döşemeden en fazla 100 cm
yükseklikte olmalıdır” ibaresi bulunmaktadır.
Odaların tekerlekli sandalye kullanıcıları için geniş tasarlanması önemlidir. Standart
büyüklükte yapılandırılmış odalar, engellilere uygun olarak çözülmeye çalışılsa da
belirli darlıklar olduğu görülmektedir. Bunun sebebi de standart tasarlanmış odalar
daha sonra engelli odaları haline dönüştürülmektedir. Halı eğer kalınsa tekerlekli
sandalye ile üzerinde hareket zorlaşmaktadır. Aynı zamanda koltuk değneği
kullanıcıları için de halı güvenlik hissi oluşturmaktadır. Bu sebepten mekânlarda
ince halı tercih edilmelidir (Poria, Reichel ve Brandt, 2011).
4.6. Sosyal Mekânlarda Engelli Tuvaletleri
Sosyal mekânlarda engelli tuvaletleri lobi, konferans salonları ve dış mekânlarda
bulunan cafe, restoran veya havuz bölümlerinde olması gereken bir alandır. Bir
engelli konferans salonundan faydalanırken tuvalet imkanları da bu mekanlara yakın
bir şekilde konumlandırılmalıdır. Engelli tuvaletleri mutlaka engelli sembolleriyle
işaretlenmelidir.
Kapısı içerideki mekandan kazanım ve acil çıkış emniyeti açısından dışa açılmalıdır.
İçeride tekerlekli sandalyenin dönebileceği kadar mekan bırakılmalıdır. Lavabonun
yerden yüksekliği altına tekerlekli sandalye girebileceği ölçüde
en az 70 cm
olmalıdır. Otomatik sistemli açılır kapanır batarya sistemleri düşünülebilir. Lavabo
üzerinde bulunan ayna eğimli bir şekilde yerleştirilmelidir. Sabunluk ve havluluk
çok yükseğe monte edilmemelidir. Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve
Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğin Bedensel Özürlü Düzenlemelerine İlişkin
14
Esaslarında “Klozet, lavabo, sifon, batarya gibi donatılar bedensel engellinin
kullanabileceği şekilde düzenlenmelidir. Klozet etrafına, bitmiş döşemeden 85-95
cm yükseklikte olacak şekilde tutunma barları yerleştirilmelidir” denilmektedir.
Klozetin sağ veya solunda engelli arabasının yanaşacağı mesafe düşünülmelidir.
Klozete geçiş için tutamaklar mutlaka bulunmalıdır. Klozetin yüksekliği minimum
45 cm ideali ise 50 cm olmalıdır. Tuvaletlerde acil durum düğmeleri mutlaka
bulunmalıdır (Avrupa Birliği Komisyonu, 2004).
4.7. Restoran, Cafe ve Barlar
Engellilere yönelik yemek bölümleri sabit oturma elemanları şeklinde
düzenlenmemelidir. Dış mekana çıkış var ise kapı altı eşiksiz bir şekilde
düşünülmelidir (Şekil 3). Masa altında ise engelli aracının girebileceği en az 70 cm
boşluk bulunmalıdır. Mümkünse kapıya en yakın geçiş için ferah masalarda
engelliler ağırlanmalıdır (Şekil 4). Menüler görme bozukluğu çeken bireylere uygun
olarak küçük yazı karakteriyle yazılmamalıdır (Avrupa Birliği Komisyonu, 2004).
Görme engellilere göre Braille alfabesiyle yazılmış menüler de tasarlanmalıdır.
Şekil 3. Eşiksiz dış mekana çıkış, Limak Artlantis Resort, Belek
Şekil 4. Restoranlarda işaretlenmiş engelli masaları, Limak Artlantis Resort, Belek
Mekan tanımlamada yeni çıkan elektronik gelişmeler de engellilerin yararına
sunulabilir. Görme engellilere yönelik elektronik mekan tanıma sistemi, cep telefonu
15
sistemiyle entegre GPS (Global Positioning System) desteği otelin yeri ve dış
mekanlar için telefona yüklenen uygulamalarla desteklenebilir. Gps tanıma
sistemleri bugünkü teknoloji ile sadece dış mekanda kullanılabildiği için iç mekanlar
için de radyo frekanslı sistemler önerilebilir. Kulaklıkla çalışan bu sistemde, alıcı
verici yerleştirilerek mekanlar tanımlanabilir. Örneğin “Şu anda restorana girmiş
bulunmaktasınız. Restoranımıza girince sol tarafta bulunan masalar size ayrılmıştır.
Restoranımızın açık büfe yemek servisinden ve alakart menüsünden
yararlanabilirsiniz.” gibi bilgilendirme mesajları içerebilir. Ayrıca bu sistemde
görevli çağırma butonu da düşünülmeli görme engelli bir müşteri otele girer girmez
bu cihaz ile tüm gezintisini rahatlıkla yapabilmelidir. Bunu kısaca görme engellilere
yönelik Navigasyon sistemi olarak tanımlayabiliriz.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
İncelenen konaklama yapılarının bazılarında görülmektedir ki, yönetmelikler sadece
göstermelik olarak uygulanmaktadır. Türkiye de hala konaklama mekânlarında
engellilere yönelik tasarım konusu sadece tuvaletlere tutamak koymak, mekânlara
rampa yerleştirmek, sosyal mekânlara engelli tuvaleti tasarlamak olarak
algılanmaktadır. Örneğin sahillere veya spa bölümlerine engellilere uygun tasarım
geliştirmeyi fazla bulan işletme sahipleri ve müşteriler bulunmaktadır. Bu sorunun
en büyük sebebi bir engellinin basit yaşaması gerekliliği düşüncesinden ileri
gelmektedir. Çünkü lüks kavramı sadece engelli olmayan bir bireyin erişebileceği
bir durummuş gibi algılanmaktadır. Engelliler için düzenlenen her türlü alanda,
mekânların sadece işlevsel olarak düşünüldüğü görülmektedir. Bununla birlikte
estetik beğeni ve beğeni duygusu ile yaşanan tatmin minimumda tutulmaktadır.
Aynı zamanda tasarlanmış çoğu otelde engellilere uygun olarak düşünülmüş
mekânlar ölçü bakımından yanlıştır. Örneğin engelli odası olarak tasarlanmış bir
banyoda Hilton lavabo bulunmaktadır. Hâlbuki tekerlekli sandalye kullanan bir kişi
Hilton lavaboya yaklaşamaz. Bu engelli odalarını ayrıca bir tasarım problemi olarak
görmemekten ileri gelmektedir. Engelli odaları standart odaların devamı olarak
algılanmakta, orada uygulanan bütün ilkeler engelli odalarına taşınmaktadır. Hâlbuki
bir engelli odasının koridorları, kapısı, klozet yüksekliği, lavabosu, lavabo üstü
aynası vb. hep özel olarak düşünülerek tasarlanmalıdır. Ayrıca her türlü standart
bilgileri içeren yazılı evraklar, yangın alarm prosedürleri veya kılavuz kitapları
görme engelliler için Braille alfabesiyle yazılmalıdır.
Bununla birlikte Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı Yönetmeliğinde engelli oda
sayısı, genel oda sayısının % 1’i olarak belirlenmiştir. Bu sayının düşük bir rakam
olduğu da Avrupa Birliği Komisyonunun 2004 yılında çıkarmış olduğu “Engelliler
için Erişilebilir Turizm Konusunda Bilgi Geliştirilmesi’ kitapçığında açıkça
belirtilmese de engelli otoparkı için önerilen % 6’lık oranıyla oldukça farklı bir
rakam olduğu görülmektedir. Konaklama tesislerinin diğer yapılardan en büyük
farkı din, dil, ırk gözetmeksizin dünya ölçeğinde her türlü insanın barınma ve
eğlenme ihtiyacını karşılayan yapılar olmasıdır. Bu yüzden ülkemizde bu tip
standartlar ortaya konulurken yurt dışı örneklerinden faydalanılması turizmin
gelişmesi açısından oldukça önemlidir.
16
Engelli olan ve erişebilirlikleri kısıtlanmış bireyler, engellilere uygun tasarlanmış bir
konaklama mekânının sadık müşterisi haline dönüşebilmektedir. Aynı zamanda
engelli bireylerle seyahat etmekle yükümlü olan insanlar anne-baba, eş, arkadaş da
bu sayının daha da artmasına sebep olmaktadır. Bu da bize turizm tesislerinin mekân
düzenlemelerinin popülâsyonun pek çok kesimine hitap etmek anlamına geldiği
gerçeğini göstermektedir.
Konaklama İşletmelerinde çalışan personele ilgili kurumlar tarafından engelli
vatandaşlara kaliteli hizmet etme becerisini kazandırma konusunda sertifikalı
eğitimlerin verilmesi; engelliler, yaşlı insanlar, otel sahipleri, turizm endüstrisi,
erişilebilirlik danışmanlarının ortak platformda buluşabilecekleri organizasyonlar ve
seminerler düzenlenmesi gerekmektedir.
Sadece konaklama işletmelerinin değil, işletme dışındaki diğer alanlarda da engelli
vatandaşlara yönelik düzenlemelerin yapılmalıdır. Örneğin havaalanından tesise
kadar ulaşım imkânları iyileştirilmelidir.
Konaklama yapılarında engellilere yönelik tasarım konusundaki en büyük sıkıntı
normal bir bireyin engelli ihtiyaçları konusunda çok az deneyim sahibi olmasıdır.
Eşik yüksekliği, basamak yüksekliği, elektrik anahtarı yüksekliğinde meydana
getirilecek küçük değişiklikler normal bir birey için fark edilmezken engelli bir birey
için çok şey ifade edebilir. Engelli bir birey için iç mekanda yapılacak uygulamalar
antropometrik ölçü açısından normal insanlardan farklı olan çocuklar için de hayat
kolaylaştırıcıdır. Örneğin iç mekanda merdiven yanında rampalı çözümler çocukları
merdiven kazalarına karşı korumaktadır. Engelliler için düşünülmüş olan
düzenlemeler sağlıklı kişilere de yardımcı olabilmektedir. Örneğin eşiksiz kapılar,
geniş koridorlar, işaretlemeler, tutunma barları engellilere olduğu kadar yaşlılara,
hamilelere ve çocuklara da uygun kullanım koşulları sağlamaktadır.
KAYNAKLAR
[1] Americans with Disabilities Act- ADA- (1990),
http://www.ada.gov/pubs/adastatute08.htm, (Erişim Tarihi 26.07.2012).
[2] Disability Discrimination Act (1995),
http://www.opsi.gov.uk/acts/acts1995/Ukpga_19950050_en_1.htm, (Erişim
Tarihi 26.07.2012).
[3] Darcy, S. ve Pegg, S., Towards Strategic Intent: Perceptions of disability
sevice provision amongts hotel accomodation managers. International Journal
of Hospitality Management, (30) 2011, 468-476.
[4] European Commission, Improving Information on Accessible Tourism for
Disabled People, Italy, 2004.
[5] Kaplan, H., Yerel Yönetimler için Ulaşılabilirlik Teknik El Kitabı, T.C.
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, 49, Ankara, 2010.
[6] Kilimci, S., Turizm Engel Tanımaz. Engelli Turizm 5; 257-261, 2008.
17
[7] Ossate Engelli Raporu, 2006.
http://www.ossate.org/efa_showcase/reports.htm, (Erişim tarihi 26.07.2012).
[8] Öztürk, Y., Yaylı, A., Yeşiltaş, M., Is the Turkish tourism industry ready
for a disabled customer’s market? The views of hotel and travel agency
managers. Tourism Management, (29)2008, 382-389.
[9] Panero, J., Zelnik, M., Human dimension and interior space: a source
book of design reference standards. Architectural press, s:320, London, 1979.
[10] Poria, Y., Reichel, A., Brandt, Y., Dimensions of hotel experience of
people with disabilities: an exploratory study. International Journal of
Contemporary Hospitality Management Vol. 23 No. 5 (2011) , s:579.
[11] Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin
Yönetmeliğin Bedensel Özürlü Düzenlemelerine İlişkin
Esasları.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/06/20110626-4.htm,
(Erişim
tarihi 26.07.2012).
[12] TÜRSAB, Dünyada ve Türkiye’de Engelsiz Turizm Pazarı. TÜRSAB
Ar-Ge Departmanı Raporu, 2008.
[13] WHO (World Health Organization) ve WB (World Bank ) 2011. World
report on disability 2011.
[14] Yau, K. M., McKercher, B., Packer, T. L., Travelling with disability,
More than a access issue, Annals of Tourism Research, Vol. 31, No. 4.
(2004), 946-960.
18
ENGELLİLERİN ÇALIŞMA YAŞAMI
Rabia ÇİZEL
Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi
Bölümü,
ANTALYA.
E-mail: [email protected]
ÖZET
Çalışmanın, bireylerin yalnızca bir gelir sahibi olmalarının ötesinde sosyal ilişkileri,
kişisel doyumu, mutluluğu ve aile ilişkileri gibi pek çok faktörü etkilediği
bilinmektedir. Engelliler, istihdamdaki en dezavantajlı kesimlerden biridir.
Engellilerin sorunlarının çözümünde istihdamın çok önemli bir rolü vardır. Bu
anlamda öncelikle kabul edilmesi gereken, engellilerin sağlam insanlara göre
istihdam edilmeye çok daha fazla ihtiyaç duyduklarıdır. Uzun bir süreç ve bazı
zorluklar da içerse engellinin çalışma hayatına atılması ya da gelir getirici çeşitli
işlerin sorumluluğunu alması, onların hem ekonomik açıdan bağımsız olmalarını
sağlayacak hem de sosyal ve psikolojik açılardan kendilerini iyi hissetmelerine
neden olacaktır. Bu bağlamda, bu çalışma ile engellilerin çalışma hayatlarına
girişleri, çalışma koşulları ve karşılaştıkları zorluklar ve herhangi bir ayrımcılıkla
karşılaşmaları durumunda iş ilişkisi içinde korunmaları incelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Engelliler, engellilerin çalışma yaşamı, çalışma yaşamında
karşılaştıkları zorluklar
WORKING LIFE OF DISABLED PEOPLE
ABSTRACT
It is known that working impacts many factors like social relations, self-satisfaction,
happiness and family relations beyond providing individuals with an income.
Disabled people are one of the most disadvantaged groups regarding employment.
Employment is rather important in solution of problems of disabled people. In this
respect, it is important to accept firstly that disabled people need to be employed
more than people without disabilities. Even though it requires long processes and
involves some difficulties, getting employed or bearing responsibilities of income
generating jobs both result in economic independence for disabled people and will
lead better morale in terms of psychological and social moods. In this regard, entry
of disabled people to working life, their working conditions, and problems they face
19
with and protection they have been given in the scope of job relations when they
face with a discriminatory action has been searched within this study.
Keywords: Disabled people, working life of disabled people, problems faced in
working life
1. GİRİŞ
Özürlülük, doğuştan ya da sonradan olma herhangi bir hastalık veya kaza nedeniyle
kişinin bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal fonksiyonlarında belirli bir
oranda sürekli azalma ve kayıplara neden olan, organ yokluğu veya bozukluğu
sonucu normal yaşam gereklerine uyum sağlama ve günlük ihtiyaçlarını karşılamada
güçlük olarak tanımlanmaktadır. Bu düzeyde özürlü olan kişiye “özürlü-sakatengelli” adı verilmektedir. Engellik, vücut fonksiyonlarında veya yapısındaki
herhangi bir kayıptır (Ö.Erdoğan, 2010:1637). İnsanın hayatında beklenmedik ve
istenmedik bir şekilde gerek doğum öncesi kalıtımsal nedenlere bağlı olarak gerekse
doğum sonrasında hastalık, kaza vb. sebeplerle engellilik yer alabilir.
5378 sayılı Özürlüler Kanunu'na göre; “özürlülerin yeteneklerine göre mesleğini
seçme ve bu alanda eğitim alma hakkı kısıtlanamaz. Ayrıca özürlülerin yetenekleri
doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitilmesi, verimli kılınarak ekonomik ve
sosyal refahının sağlanması, özürlülere meslek kazandırılması amacıyla mesleki
rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması esastır.”
Anayasamızın 49'uncu maddesi ile temel insan haklarından biri olarak kabul edilen
çalışma, herkesin bir hakkı ve ödevidir. Ayrıca 50. maddede bedeni ve ruhi
yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacağı
öngörülmüştür. Engellilerin başkalarına yük olmadan, kendilerine toplumda bir yer
edinmelerinin birincil koşulu istihdam edilmeleridir (www.engelsizkariyer.com,
16.07.2012).
Özürlülerin Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Yapılacak Yarışma Sınavları
Hakkında Yönetmelik’e göre özürlü: “Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle
bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yetenekleri bakımından özür durumuna
göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının yüzde kırk ve üzerinde olduğunu sağlık
kurulu raporu ile belgeleyenleri” kapsamaktadır. Tanımdaki şartlara haiz olan kişiler
özürlü memur statüsünde çalışma olanağına kavuşabilmektedirler (Erol, 2011:85).
Ülkemizde 1997 yılından itibaren özürlüler alanında önemli değişiklikler yapılmıştır
(A.Meşhur, 2012). Bu husus Özürlüler İdaresi Başkanlığı kurulmasına ve
Özürlülerin Durumları İle İlgili Çeşitli Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu ile sağlanmıştır. Yapılan değişiklik ve
düzenlemeler arasında Başbakanlığa bağlı bir Özürlüler İdaresi Başkanlığının
Kurulması, Devlet Memurları Kanunu, İş Kanunu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanunu gibi kanunlarda değişiklikler yapılması ve Özel Eğitim
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe konması gibi hususlar
sayılabilir.
20
Türkiye, 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren engellilere yönelik uygulamalar
için politika belirleme, yasal mevzuatı ve kurumsal yapıyı oluşturma faaliyetlerini
yoğunlaştırmıştır (Özgökçeler ve Alper, 2010: 33; Şişman, 2011: 171). 1997 yılında
Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın kurulması, 1999 yılında ilk “Özürlüler Şûrası”nın
toplanması ve 2005 yılında kısaca “Özürlüler Kanunu” olarak bilinen yasal
düzenlemenin yapılması bu konudaki ilerlemelerin bir göstergesi olarak kabul
edilebilir.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2012 Nisan sonu itibariyle Türkiye’de
istihdam edilebilir nüfus 27 milyon 97 bin kişidir (mevsimsel etkilerden arındırılmış
seri) (Hanehalkı İşgücü Araştırması 2012 Nisan dönemi sonuçları). Ülkemizdeki
engelli nüfus ise tahmini olarak 8,7 milyon kişi dolayındadır. Engelli nüfus işgücüne
katılma oranı ise yalnızca % 21,78’dir (Boyraz, 2010: 4). Engellilere çalışma
hayatında açık veya gizli bir şekilde uygulanan ayrımcılık kadın engellilere karşı
daha da belirgin hale gelmektedir. Kadın engellilerin işgücüne katılım oranı yüzde
7’ye düşmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açıklamasına
göre (www.engellilersitesi.com, 16.07.2012), Türkiye’de engelli istihdamının
durumuna baktığımızda; Türkiye'de engelli istihdam kotasının 300 bin olduğunu
ancak şu anda 40 bin kişinin istihdam edildiğini yani 260 bin kadronun açık
olduğunu görmekteyiz. Yapılacak sınavlarla bu kotaların doldurulması ve çok sayıda
engellinin istihdam edilmesi önemlidir.
2. ENGELLİLERİN ÇALIŞMA ZORUNLULUĞU
İş Kanunu açısından özürlü, Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağduru İstihdamı
Hakkında Yönetmelikte (ÖETİHY) tanımlanmıştır. Buna göre, “Özürlü: Bedensel,
zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerindeki engelleri nedeniyle çalışma
gücünün en az % 40’ından yoksun olduğu sağlık kurulu raporuyla belgelenenleri”
ifade eder.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 30. Maddesine göre; İşverenler, elli veya daha fazla işçi
çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde % 3 özürlü, kamu işyerlerinde ise % 4 özürlü
ve % 2 eski hükümlü işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde
çalıştırmakla yükümlüdürler. Aynı il sınırları içinde birden fazla işyeri bulunan
işverenin bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısı, toplam işçi sayısına
göre hesaplanır. Oranların hesaplanmasında yarıma kadar kesirler dikkate alınmaz,
yarım ve daha fazla olanlar tama dönüştürülür.
4857 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi kapsamına giren işyerlerinde oranlar; kamu
işyerlerinde özürlüler için % 4, eski hükümlüler için % 2 olarak; özel sektör
işyerlerinde özürlüler için % 3, eski hükümlüler için % 1, terör mağdurları için de %
1 olarak belirlenmiştir. Özel sektör işyerlerinde kalan % 1'lik oran, işverenlerin
tercihine göre, özürlü veya eski hükümlü çalıştırma yönünde kullanılacaktır.
Bu madde kapsamına giren özel sektör işyerlerinde işverenler, kalan % 1'lik oranın
kullanımı ile ilgili tercihlerini, bu Kararın yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün
içinde bulundukları yerdeki Türkiye İş Kurumu il ya da şube müdürlüğüne
21
bildireceklerdir. Kararın yayımlandığı tarihten sonra kapsama giren özel sektör
işyerleri de kapsama girdikleri tarihten itibaren 15 gün içinde bulundukları yerdeki
Türkiye İş Kurumu il ya da şube müdürlüğüne % 1'lik oranı kullanım tercihleri ile
ilgili olarak bildirimde bulunacaklardır. Bu süre içinde tercihini bildirmeyen
işverenlerin tercih hakkını kullanmaktan sarfınazar ettikleri kabul edilerek, % 1’lik
oranın kullanımı Kurum il veya şube müdürlüğü tarafından belirlenir.
Bu kapsamda çalıştırılacak işçi sayısının tespitinde belirli ve belirsiz süreli iş
sözleşmesine göre çalıştırılan işçiler esas alınır. Kısmi süreli iş sözleşmesine göre
çalışanlar, çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalışmaya dönüştürülür.
Oranın hesaplanmasında yarıma kadar kesirler dikkate alınmaz, yarım ve daha fazla
olanlar tama dönüştürülür. İşyerinin işçisi iken sakatlananlara öncelik tanınır. Yer
altı ve su altı işlerinde özürlü işçi çalıştırılamaz ve yukarıdaki hükümler uyarınca
işyerlerindeki işçi sayısının tespitinde yer altı ve su altı işlerinde çalışanlar hesaba
katılmaz.
Bunun yanı sıra, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırılması özel kanunla
yasaklanmış işyerlerinde çalıştırılan işçiler, toplam işçi sayısının hesabında dikkate
alınmaz (Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağdurlarının İstihdamı Hakkında
Yönetmelik, madde.4/7). Ayrıca doğal olarak işyerinde istihdamı zorunlu olan
özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurları toplam işçi sayısında göz önünde
bulundurulmazlar (ÖETİHY.m.4/son).
İşyerinde iş sözleşmesi ile bulunmayan, çıraklar ve stajyerler işçi sayısına dahil
edilmezler. Bunun gibi, işyerinde başka bir işverenin elemanı olarak bulunan alt
işveren işçileri (İş K.m.2/7) ile geçici (ödünç) işçiler (İş K.m.7) de sayıda dikkate
alınmazlar. Bunlar, asıl işverenin (çalıştıkları işyerinin işvereni) işçisi olmadıkları
için, kendi işverenlerinin yükümlülük kapsamında yer alıp almaması açısından
değerlendirilirler.
Ayrıca, özürlü çalıştırma yükümlülüğü sürekli işlerde geçerli olduğundan işyerinde
süreksiz işlerde çalışan işçiler kapsamda dikkate alınmazlar (İş K.m.10). Bir başka
ifadeyle, işverenin işyerinde aynı zamanda süreksiz işlerde çalışanlar varsa, elli
sayısının belirlenmesinde bu işçiler, istisna içerisinde yer alır ve dikkate alınmazlar.
İşverenler çalıştırmakla yükümlü oldukları işçileri Türkiye İş Kurumu aracılığı ile
sağlarlar. Bu kapsamda çalıştırılacak işçilerin nitelikleri, hangi işlerde
çalıştırılabilecekleri, bunların işyerlerinde genel hükümler dışında bağlı olacakları
özel çalışma ile mesleğe yöneltilmeleri, mesleki yönden işverence nasıl işe
alınacakları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
İş Kanunu m.30/1’e göre, “İşverenler 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları
işyerlerinde her yılın Ocak ayı başından itibaren yürürlüğe girecek şekilde Bakanlar
Kurulunca belirlenecek oranlarda özürlü ve eski hükümlü ile 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu
olan terör mağduru işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde
çalıştırmakla yükümlüdürler. Bu kapsamda çalıştırılacak işçilerin toplam oranı %
6'dır. Ancak özürlüler için belirlenecek oran, toplam oranın yarısından az olamaz.
22
Aynı il sınırları içinde birden fazla işyeri bulunan işverenin bu kapsamda
çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısı, toplam işçi sayısına göre hesaplanır”.
Bakanlar Kurulunun oranlarda değişiklik yapması halinde fazlalık konumuna düşen
işçilerin çalıştırılmalarının sürdürülmesi (iş sözleşmesinin feshedilmemesi halinde),
özürlü çalıştırmayı teşvik içerisinde kabul edilir ve sigorta prim oranlarının yarısını
Hazine karşılar (İş K.m.30/10).
Özürlü memur çalıştırma konusunda Devlet Memurluğu Kanunu‟ nun 50.
maddesinin 3 ve 4. fıkrasında yer alan hükümler 6111 sayılı Kanun değişikliği ile
53. Maddede birleştirilmiştir. Bu çerçevede daha önceki hüküm gereği, her devlet
kurumu, özürlü memur alımına ilişkin sınavı kendisi yapmakta olduğundan özürlü
memur adayları sınav sınav dolaşmak zorunda kalmaktaydılar. Kanunun değişen
hükmü gereği; bu sınav ve işe yerleştirme artık merkezi yapılacaktır. Bu şekilde,
özürlülerin konu ile ilgili sıkıntıları çözülmüş olacaktır (Erol, 2011: 86).
5378 sayılı Kanun m.20 ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m.53’ün başlığı ve
birinci fıkrası şu şekilde değiştirilmiştir. “Özürlülerin Devlet memurluğuna
alınmaları: Mevzuata uygun olmak kaydıyla; özürlülerin mesleklerine münhal
kadrolara atanması, mesleklerini icra veya infaza yardımcı araç ve gerecin
kurumlarınca temin edilmesi esastır. Özürlülerin Devlet memurluğuna alınma
şartları ile hangi işlerde çalıştırılacakları, mesleklerini icra ve infaza hangi yardımcı
araç ve gereçlerin kurumlarınca temin edileceği, zihinsel özürlülerin hangi görevlere
atanmasında asgari eğitim şartından istisna edileceği hususları Maliye Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Özürlüler İdaresi
Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca müştereken hazırlanacak yönetmelikle
düzenlenir.”
İş K. madde 101’e göre, bu kanunun 30 uncu maddesindeki hükümlere aykırı olarak
özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan işveren veya işveren vekiline çalıştırmadığı
her özürlü ve eski hükümlü ve çalıştırmadığı her ay için Türkiye İş Kurumu İl
Müdürlüğü tarafından belirlenen para cezası uygulanır. Kamu kuruluşları da bu para
cezasından hiçbir şekilde muaf tutulamaz.
İş K. madde 30/son’a göre, bu maddeye aykırılık hallerinde 101 inci madde uyarınca
tahsil edilecek para cezaları Türkiye İş Kurumu bütçesinin Maliye Bakanlığınca
açılacak özel tertibine gelir kaydedilir. Bu hesapta toplanan paralar özürlü ve eski
hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurma ve bu
gibi projelerde kullanılmak üzere Türkiye İş Kurumuna aktarılır. Toplanan paraların
nerelere ve ne kadar verileceği Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün
koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel
Müdürlüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı,
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu ve en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların birer
temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanır. Komisyonun çalışma
usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
23
3. ENGELLİLERİN Ücret, ÇALIŞMA
KARŞILAŞTIKLARI ZORLUKLAR
KOŞULLARI
VE
6111 sayılı Kanun ile DMK 100. maddeye iki yeni fıkra eklenmiştir. Yapılan
değişiklikle, günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresi,
bölgelerin ve hizmetin özelliklerine göre merkezde Başbakanlık Devlet Personel
Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca, illerde valiler tarafından tespit
edilecektir. Ancak özürlüler için; özür durumu, hizmet gerekleri, iklim ve ulaşım
şartları göz önünde bulundurulmak suretiyle günlük çalışmanın başlama ve bitiş
saatleri ile öğle dinlenme süreleri merkezde üst yönetici, taşrada mülki amirlerce
farklı belirlenebilecektir (Erol, 2011: 90).
Günün yirmi dört saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan Devlet
memurlarının çalışma saat ve şekilleri kurumlarınca düzenlenecek ancak, kadın
memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde hamileliğin yirmi dördüncü
haftasından önce ve her hâlde hamileliğin yirmi dördüncü haftasından itibaren ve
doğumdan sonraki bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi, özürlü
memurlara da isteği dışında gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilemeyeceği
hüküm altına alınmaktadır (Erol, 2011: 91).
ÖETİHY madde 8’e göre, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru olmak daha düşük
ücretle çalıştırma sebebi olamaz. Bu işçiler diğer işçilere yapılan sosyal
yardımlardan aynen yararlanırlar. İş sözleşmelerine ve toplu iş sözleşmelerine bu
işçiler aleyhine hükümler konulamaz. Bu düzenleme ile de işverenlerin İş
Kanunu’ndan doğan özürlü istihdam yükümlülüğünü yerine getirirken, bu kişilerin
ücret yönünden korunmaları sağlanması amaçlanmıştır (Baybora, 2006:261).
Engellilere önyargılı yaklaşım sonucunda düşük ücret verilmekte, genellikle de bu
asgari ücret düzeyinde kalmaktadır. İşyerinde kademe alması, kariyerini geliştirmesi
engellenmekte, değerlendirmeye bile alınmamaktadır. İşverenlerden, işveren
temsilcilerine, iş arkadaşlarına varıncaya kadar bir dizi kişi ve grup tarafından
dışlanmakta, bu kimi yerde taciz, mobbing uygulamalarına muhatap olunmaktadır
(Boyraz, 2010:5). Dünya Bankası tarafından 2002 yılında yapılan bir araştırma,
eğitim ve istihdam olanaklarından sistematik şekilde dışlanan özürlülerin “yoksullar
arasında en yoksul” kesimi oluşturduğunu ortaya koymuştur (Şişman, 2011:191).
2005-2010 Özürlülerin İstihdamı Eylem Planında, “Oluşturulacak olan Özürlüler
İstihdam Politikasında, özürlülerin herkes kadar evrensel olan insan haklarının ve
temel özgürlüklerinin, işe alımda, ücretlendirmede ve istihdam sonrasında, herhangi
bir ayrımcılığa uğramaksızın korunması ve geliştirilmesi gereği göz önünde
bulundurulmalıdır” ifadesi yer almaktadır (Baybora, 2006:263).
Özürlülerin çalışma hayatına girmesi ve çalıştırılma şekilleri altı grupta ele
alınabilir (A.Meşhur, 2012);
• İşverenlerin yasal zorunluluk olmadan özürlü çalıştırmaları
• Yasal zorunluluk ile özürlülerin çalıştırılmaları
• Korumalı işyerleri
24
• Evde çalıştırma
• Kişisel Çalışma Yöntemi
• Kooperatif Çalışma Yöntemi
Ülkemizde bu çalıştırılma şekillerinden en yoğun bir şekilde kullanılanı yasal
zorunluluk ile çalıştırılma yöntemidir. Bu şekilde çalışma ile ilgili işverenlerin belli
bir kotada çalıştırmak zorunda oldukları oran vardır ve buna göre engelli istihdam
etmektedirler.
Engellilerin çalışma yaşamında karşılaştıkları zorlukları şu şekilde özetleyebiliriz
(www.engelliistihdamı.com, 16.07.2012);
•
•
•
•
İşe erişim evden başlayarak, yollar, ulaşım araçları ve binalar olmak
üzere çok sayıda faktörle engellenmektedir,
İşyerleri engellilerin verimli çalışmasına uygun değildir,
İşsizlik oranlarının yüksekliği, engellilerin tercih sıralamasında daima
alt sıralara kaymasına neden olmaktadır,
Engellilere ön yargılı yaklaşım sonucunda düşük ücret verilmekte,
genellikle de bu asgari ücret düzeyinde kalmaktadır,
•
İşyerinde kademe alması, kariyerini
değerlendirmeye bile alınmamaktadır.
geliştirmesi
engellenmekte,
•
İşverenlerden, işveren temsilcilerine, iş arkadaşlarına varıncaya kadar bir
dizi kişi ve grup tarafından dışlanmakta, bu kimi yerde taciz, mobbing
uygulamalarına muhatap olunmaktadır.
•
Engellilerin sağlık raporları dikkate alınmadan, yapamayacakları işlere
zorlanmaları sıklıkla karşılaşılan sorunlar arasında yer almaktadır.
Ülkemizde engellilerin temel eğitim ve mesleki eğitim olanaklarından yeteri kadar
yararlanamadıkları görülmektedir (A.Meşhur, 2012). Bu da istihdam şanslarını
azaltmaktadır.
İşverenlerin, engellilere karşı negatif bakış açılarının ve onların işe uygunluğuyla
ilgili gerçek olmayan önyargılarının bulunduğuna, işverenlerin özürlü kişileri
kapasitelerinin altında gördüklerine, çalışan olarak engelli kişilerin kapasiteleri
yerine onların özürlülüklerine odaklandıklarına ve genellikle işverenlerin
engellilerin istenmeyen çalışan olarak değerlendirdiklerine ilişkin kanıtlar
bulunmuştur (Baybora, 2006: 233). Engelliler iş bulma olasılıkları düşük bireyler
olarak düşünülmektedir (Koçak, 2011: 206). Ayrıca, işverenler, engellileri daha az
verimli, iş güvenliğini tehlikeye atan ve diğer çalışanlar tarafından kabul edilmeyen
kişiler olarak da değerlendirmektedirler.
25
4. ENGELLİLERİN İŞ İLİŞKİSİ İÇERİSİNDE KORUNMALARI
Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağduru İstihdamı Hakkında Yönetmelik’in 14.
Maddesine göre; işverenler, işyerlerini imkanları ölçüsünde, özürlülerin
çalışmalarını kolaylaştırabilecek şekilde hazırlamak, sağlıkları için gerekli tedbirleri
almak, mesleklerinde veya mesleklerine yakın işlerde çalıştırmak, işleriyle ilgili
bilgi ve yeteneklerini geliştirmek, çalışmaları için gerekli araç ve gereçleri sağlamak
zorundadırlar. Engelliler, yapabilecekleri işler dışında sağlıklarına zarar verecek
diğer işlerde çalıştırılamaz. Uygun koşulların varlığı halinde çalışma sürelerinin
başlangıç ve bitiş saatleri, engellinin durumuna göre belirlenebilir.
ÖETİHY. Madde 8’e göre, Özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru olmak daha
düşük ücretle çalıştırma sebebi olamaz. Bu işçiler diğer işçilere yapılan sosyal
yardımlardan aynen yararlanırlar. İş sözleşmelerine veya toplu iş sözleşmelerine bu
işçiler aleyhine hükümler konulamaz. 5378 sayılı Özürlüler Kanunu'na göre; işe
alımda, iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik değerlendirme,
önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin
aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz. Çalışan özürlülerin aleyhinde sonuç
doğuracak şekilde, özrü ile ilgili olarak diğer kişilerden farklı muamelede
bulunulamaz (www.engelsizkariyer.com, 16.07.2012).
ÖETİHY. Madde 7’ye göre, “İşveren çalıştırmakla yükümlü bulunduğu özürlü, eski
hükümlü ve terör mağdurlarını, yükümlülüğün doğmasından itibaren yedi gün içinde
niteliklerini de belirterek Kurumdan yazılı olarak talep eder. İşveren talebinde,
işyerinde yapılan işin gerektirdiği ağırlıklı vasıfların üstünde istihdamı zorlaştırıcı
şartlar öne süremez.
Engellilerin istihdamlarında, hem emek piyasasında hatırlanma hem de istihdam
edilenlerin terfileri ve eğitim fırsatları konularında dikkate değer bir şekilde
ayrımcılıkla karşılaştıkları görülmektedir (Baybora, 2006:256). Oysa bu konu ile
ilgili olarak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 20.11.1993 tarihinde 48/96 sayılı
kararıyla Sakatlar İçin Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Konusunda Birleşmiş
Milletlerin Standart Kuralları kabul etmiştir. Kural 7 istihdamla ilgilidir.
Kural 7, istihdam konusunda engelliler aleyhine var olan düzenleme ve
uygulamaların kaldırılarak engellilerin istihdamını kolaylaştırmayı öngörmektedir.
Engellilerin çalışacağı ortamların onların gereksinimlerini karşılayacak şekilde
tasarlanıp yapılması, engellilerin istihdamını kolaylaştıracak teknolojik gelişmenin
desteklenmesi, istihdama uygun eğitim verilmesi Standart Kurallarda altı çizilen
diğer konular arasındadır. Ayrıca, engellilerin çalışması yönünde, toplumdaki
önyargıları giderici çalışmalar ve engellilerin istihdamı konusunda kamu ve özel
sektör sorumluluğu özellikle vurgulanmaktadır (Karataş, 2002:7 ).
Engellilerin devlet memuru olarak işe yerleştirilmelerinin takip ve denetiminden
sorumlu kurum Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı'dır. Engellilerin kamu ve
özel sektörde işçi olarak işe yerleştirilmelerinden sorumlu kurum ise Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü'dür. Kapsama
giren işyerlerinin denetimi daha önce iş müfettişlerince yapılmakta iken, Özürlüler
Kanunu ile bu yetki doğrudan Türkiye İş Kurumu'na verilmiştir. Böylelikle engelli
26
çalıştırmayan işyerlerinin tespiti ve uygulanan cezaların tahsili kolaylaştırılmıştır
(www.engelsizkariyer.com, 16.07.2012).
Engellilerin ekonomik yaşama katılmaları çalışma hakkının bir uzantısı olarak İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesinde, Avrupa Sosyal Haklar Temel Yasasında ve Uluslararası Çalışma
Örgütünün Sözleşmelerinde düzenlenmiştir( A.Meşhur, 2012). Ayrıca Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün 88 Sayılı Sözleşmesinde iş için başvuran engellilerin
ihtiyaçlarına tatminkar bir biçimde cevap vermek üzere önlemler alma görevi üye
devletlere verilmiştir. Gelişmiş ülkelerde genellikle engelliler istihdam edilmeden
önce, yeterli ve gereğince korunmaktadır. İşe girebilme önceliği, evde çalıştırma,
korumalı istihdam ülke genelinde seçilecek tüm ya da bazı işlerin yalnızca
engellilerin istihdamı için ayrılması gibi teknikler engellilerin istihdam edilmesinde
yararlanılan tekniklerden sadece bazılarıdır.
5378 sayılı Özürlüler Kanunu'na göre; özürlülük durumları sebebiyle iş gücü
piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlülerin istihdamı, öncelikle korumalı
işyerleri aracılığıyla sağlanacaktır. Korumalı işyerlerine devlet tarafından sağlanacak
katkı ve teşvikler konusundaki kanun çalışmaları devam etmektedir
(www.engelsizkariyer.com, 16.07.2012).
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İşçi Olarak İstihdam Edilecek Özürlüler Hakkında
Uygulanacak Sınav Yönetmeliği (KKİEÖHY) madde 5’e göre, Kamu kurum ve
kuruluşları, açık kontenjanlarının doğduğu veya özürlü ihtiyaçlarının ortaya çıktığı
tarihten itibaren bir ay içinde özürlülerde aranılan niteliklerle birlikte Kurumdan
talepte bulunmakla yükümlüdürler. İşin özelliği gerektirmediği sürece özür grupları
arasında bir ayırım yapılamaz ve özürlülük oranına da bir üst sınır getirilemez.
4857 sayılı İş Kanunu Madde 30’a göre, bir işyerinden malulen ayrılmak zorunda
kalıp da sonradan maluliyeti ortadan kalkan işçiler eski işyerlerinde tekrar işe
alınmalarını istedikleri takdirde, işveren bunları eski işleri veya benzeri işlerde boş
yer varsa derhal, yoksa boşalacak ilk işe başka isteklilere tercih ederek, o andaki
şartlarla işe almak zorundadır. Aranan şartlar bulunduğu halde işveren iş sözleşmesi
yapma yükümlülüğünü yerine getirmezse, işe alınma isteğinde bulunan eski işçiye
altı aylık ücret tutarında tazminat öder.
Uluslararası
Engelli
Hakları
Sözleşmesi
(www.engelliistihdamı.com., 16.07.2012);
Madde
27’ye
göre
1. Taraf Devletler, engelli kişilerin başkaları ile eşit bir şekilde çalışma hakkına
sahip olduklarını kabul etmektedirler. Bu hak, engelli kişilere açık olan, onları dahil
eden ve erişebildikleri bir işgücü piyasasında ve çalışma ortamında serbestçe seçilen
veya kabul edilen bir işte çalışarak geçimini sağlama hakkını da içerir. Taraf
Devletler, aşağıdaki amaçları gerçekleştirmek amacıyla mevzuat dahil olmak üzere
gerekli adımları atarak istihdam sırasında sakatlananlar dahil olmak üzere herkes
için çalışma hakkının gerçekleşmesini teşvik edecek ve koruyacaklardır:
27
(a) İşe girme koşulları, işe alma ve istihdam etme, istihdamın
devam etmesi, işte ilerleme ve güvenli ve sağlıklı çalışma
koşulları dahil olmak üzere her türlü istihdam biçimlerine
ilişkin bütün konularda engellilik nedeniyle ayrımcılığın
yasaklanması;
(b) Eşit değerdeki işler için eşit ücret ve eşit fırsatlar, tacize karşı
korunma dahil olmak üzere sağlıklı ve güvenli çalışma
koşulları ve haksızlıkların düzeltilmesi dahil olmak üzere
engelli kişilerin öteki kişilerle eşit bir biçimde adil ve elverişli
çalışma haklarından yararlanma haklarının korunması;
(c) Engelli kişilerin başkaları ile eşit bir şekilde işgücü ve
sendikal haklarını kullanabilmelerinin sağlanması;
(d) Engelli kişilerin, genel teknik ve mesleki yönlendirme
programları, işe yerleştirme hizmetleri ve mesleki ve sürekli
eğitimden etkin şekilde yararlanabilmeleri;
(e) Engelli kişiler için işgücü piyasasında istihdam fırsatları ve
işte ilerleme imkanlarının teşvik edilmesi ve ayrıca iş bulma,
işte çalışma ve işe dönme konusunda yardım sağlanması;
(f) Serbest meslek, girişimcilik, kooperatifler kurulması ve kendi
işini kurma fırsatlarının yaratılması;
(g) Engelli kişilerin kamu sektöründe istihdam edilmesi;
(h) Olumlu eylem programları, teşvikler ve öteki önlemleri
içerebilecek uygun politikalar ve önlemler yoluyla engelli
kişilerin özel sektörde istihdam edilmesinin teşvik edilmesi;
(i) İşyerinde engelli kişiler için makul imkanların bulunmasının
sağlanması;
(j) Engelli kişilerin açık işgücü piyasasında iş deneyimi
kazanmalarının teşvik edilmesi;
(k) Engelli kişiler için mesleki ve profesyonel rehabilitasyon, işte
çalışma ve işe dönme programlarının teşvik edilmesi;
2. Taraf Devletler, engelli kişilerin köle veya hizmetkar olarak kullanılmamalarını
ve başkaları ile eşit bir şekilde zorla veya zorunlu çalışmaya karşı korunmalarını
sağlayacaklardır.
5. SONUÇ
Çalışma, toplum hayatımızın merkezinde yer almakta ve sağlıklı bireyler için olduğu
kadar engelli bireyler için de gerek gelir elde etme gerekse sosyalleşme için son
derece önemlidir. Batılı devletler, çalışmanın engelli bireyler için sosyalleşmenin
temel yolu olduğunu vurgulamaktadırlar (Hall ve Wilton, 2011:867). Kişiler,
çalışma hayatında yer alarak ekonomik bir katkı sağlarlar. Çalışma hayatında yer
alan kişiler, gelir elde etmenin ötesinde kendilerini üretken de hissetmektedirler.
Kendine güven ve kimlik duygusu yanında ev dışında sosyal ilişkilerde daha aktif
28
olmakta ve kendilerini psikolojik olarak daha iyi hissetmektedirler. Engellilerin
çalışma hayatına kazandırılması sosyal hukuk düzeni içerisinde tüm çağdaş devletler
tarafından kabul edilmektedir (Yıldız, 2010:613). Engelli insanların eşit fırsatlar
çerçevesinde çalışma imkanlarından yararlanabilmeleri, iş sahibi olabilmeleri ve
sosyo-ekonomik yönden bağımsız ve onurlu bir hayat sürdürebilmeleri, bütün
insanların olduğu gibi engelli insanların da doğal hakkıdır.
Engellilerin engellerinin giderilmeye çalışılması veya bunun mümkün olmadığı
hallerde onlara yaşamları için gerekli maddi ve manevi olanakların sağlanması
gerekmektedir. Ancak bundan daha da önemlisi bu kişilerin çalışma hayatında yer
almalarını sağlamaktır (A.Meşhur, 2012). Bu engellilere yardımcı olabilmenin en
akılcı yoludur. Zira engellilik ile birlikte maddi ve manevi büyük bir yardıma
muhtaçlık zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Engelli birey de yaşadığı ekonomik
sıkıntılar yüzünden çalışmak zorundadır.
Engelli kişilerin yeterli olmadıklarına dair inançlar nedeniyle, belirli işlere girişleri
hala pek kabul görmemektedir (Baybora, 2006:232). Oysa sanayileşmenin artması
sonucunda makineleşme ve otomasyona geçilmesi ile birlikte işlerin küçük parçalara
bölünmesi, engellilerden yararlanılmasını daha mümkün hale getirmiştir.
Türkiye Özürlüler Araştırması 2002’ye göre, toplam özürlü nüfus 1.437.124’tür.
İşgücünde bulunan istihdam edilen özürlü nüfusun 153.112’si kentte, 110.719’u
kırda bulunmaktadır. İşgücünde bulunan özürlü nüfus içinde istihdam edilenlerin
232.667’si erkek, 31.164’ü kadındır (Baybora, 2006:236). Bu oranlar istihdam
edilen engelli nüfusunun ne kadar az olduğunun bir göstergesidir.
Ülkemizde engelli istihdamı ile ilgili olarak sadece kota rejimi uygulaması
kullanılmaktadır. Bu da çok sınırlı sayıda engelli istihdamını sağlayabilmektedir.
Oysa diğer alternatif istihdam modellerinin de uygulanması ile istihdam oranları
arttırılabilir. Örneğin, belirli işlerin engellilere tahsis edilmesi, engellilerin kendi
işlerini kurmalarının teşvik edilmesi gibi önlemler alınarak daha fazla engellinin
istihdamı sağlanabilir.
Engellilere gerek mesleki gerek kişisel gelişimleri ile ilgili eğitimler verilerek
onların bilgi ve becerilerine uygun işlere yerleştirilmeleri sağlanmış olacaktır. Bu
sayede hem engelli bireyler memnun olacak hem de işverenler engellerine uygun iş
ararken zorlanmayacaklardır.
KAYNAKÇA
[1] A. Meşhur, H.F. Özürlülerin Çalışma Yaşamına Katılma Gereği ve Uygulanan
İstihdam Politikalarının Değerlendirilmesi, www.engelliistihdamı.com., 16.07.2012
[2] Baybora D. (2006) Çalışma Hayatında Özürlülere Karşı Ayrımcılık, Sosyal
Siyaset Konferansları, 51. Kitap, İstanbul, s. 229-269.
[3] Boyraz, Ş. (2010) Çalışma Hayatında Engelliler, www.toprakisveren.org.tr
29
[4] Erol, S. (2011) 6111 Sayılı Kanun’un Çalışma Yaşamına Etkisinin
Değerlendirilmesi, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 4, s.
81-98.
[5] Hall, E. ve Wilton, V. (2011) Alternative Spaces of “work” and inclusion for
disabled people, Disability & Society, 26:7, s. 867-880.
[6] Kamu Kurum Ve Kuruluşlarında İşçi Olarak İstihdam Edilecek Özürlüler
Hakkında Uygulanacak Sınav Yönetmeliği
[7] Karataş, K. (2002) Engellilerin Toplumla Bütünleşme Sorunları Bir Sosyal
Politika Yaklaşımı, Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2.
[8] Koçak, O. (2011) The Employment Opportunities Of Disabled People At Call
Centers: Some Cases From Turkey, European Integration Studies, N:5, s. 205-212.
[9] Şişman, Y. (2011) Türkiye’de Özürlülere Yönelik Yasal Düzenlemeler, Sosyal
Siyaset Konferansları, 60:1, s.169-221.
[10] Türkiye İstatistik Kurumu Hanehalkı İşgücü Araştırması 2012 Nisan dönemi
sonuçları
[11] Ö. Erdoğan, H.N. (2010) Engelliler ve Ailelerinin Yaşadığı Sorunlar, Öz-Veri,
Cilt:7, Sayı:2, s. 1635-1650.
[12] Özgökçeler, S. ve Alper, Y. (2010) Özürlüler Kanunu’nun Sosyal Model
Açısından Değerlendirilmesi, İsletme ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1,
Sayı: 1, s. 33-54.
[13] Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağduru İstihdamı Hakkında Yönetmelik
[14] Yıldız, S. (2010) Bilgi ve İletişim Teknolojileri Yoluyla Özürlüler İçin
Geleceğe Bir Kapı Açmak, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:3, Sayı:11,
s. 612-620.
[15] 4857 sayılı İş Kanunu
[16] 5378 sayılı Özürlüler Kanunu
[17] www.engelsizkariyer.com, 16.07.2012
[18] www.engellilersitesi.com, 16.07.2012
30
KENTSEL AÇIK VE YEŞİL ALANLARIN ENGELLİ BİREYLERİN
SOSYAL YAŞAMI AÇISINDAN ÖNEMİ
Tahsin YILMAZ* Duygu GÖKÇE
*Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, ANTALYA.
E-mail: [email protected]
ÖZET
Günümüzde dünyada yaklaşık olarak 650-700 milyon, ülkemizde ise yaklaşık 8.5
milyon engelli bireyin yaşadığı bilinmektedir. Engelli birey; doğuştan veya sonradan
herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal
yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle normal yaşamın gereklerine
uyamama durumunda olup; korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek
hizmetlerine ihtiyacı olan kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda farklı türde
engele sahip bireyler kentsel ve sosyal yaşamda önemle ele alınması gereken bir
gruptur.
Bu araştırmada, toplumun ayrılmaz bir parçası olan aynı ya da farklı engele sahip
bireylerin sosyal hayattan dışlanmadan kentsel yaşama katılımı açısından, kentsel
açık ve yeşil alanların önemi ve gerekliliği araştırılmıştır. Araştırmanın sonucunda
engelli bireylerin sosyal gereksinimlerini karşılamada, sosyal yaşamın en temel
alanlarından biri olan kentsel açık ve yeşil alanların önemi belirlenmiş, ancak
bununla birlikte, yapılan anket sonuçlarına göre, engelli bireylerin söz konusu
alanları rahat kullanamadıkları ve diğer bireylerle yeterince paylaşamadıkları
saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Engellilik, kentsel açık ve yeşil alanlar, sosyal yaşam.
THE IMPORTANCE OF THE URBAN OPEN AND GREEN SPACES
IN TERMS OF DİSABLED PEOPLE’S SOCİAL LİFE
ABSTRACT
It has been determined that nowadays approximately 650-700 million disabled
people lives in the world and 8.5 million in Turkey. Disabled person is defined as
people who lose his/her physical, mental or social abilities with different degrees
which results in need for protection, maintenance, rehabilitation, consultancy and
support services. Concordantly disabled people should be considered importantly in
urban and social life.
31
In this research, the importance of the urban open and green spaces in the
involvement of the disabled people with different or same disabilities and who are
the inseparable part of the society without being alienated from urban life and what
does it mean for disabled people is investigated. As a result of this research, the
importance of the urban open and green spaces in the fulfilment of the needs of
disabled people is determined but however, according to the results of a
questionnaire, it is also determined that disabled people cannot use and share these
places with other people.
Keywords: Disabled, urban open and green spaces, social life.
1. GİRİŞ
Birleşmiş Milletler (United Nations/BM) ve Dünya Sağlık Örgütü (World Health
Organization/WHO) tarafından hazırlanan raporlara göre dünya nüfusunun yaklaşık
% 10’unun engelli birey olduğu ve bu oranın bazı ülkelerde % 15’lere ulaştığı
gözlenmiştir. Bu veriler doğrultusunda dünyada yaklaşık olarak 650-700 milyon
engelli birey olduğu tahmin edilmektedir (Eyüboğlu, 2008). Türkiye İstatistik
Kurumu (TUİK) tarafından 2007 yılında açıklanan sonuçlara göre ise, ülkemiz
nüfusunun % 12,29’u engellidir. Bu bilgiler çerçevesinde, ülkemizde yaklaşık 8,5
milyon engelli bireyin bulunduğu anlaşılmaktadır (www.engelliler.net).
Engelli insanlarımızın oranının bu kadar yüksek olduğu ülkemizde, birbirinden
farklı türde engellere sahip bireylerin özellikle yaşadıkları mekânlarda, yaşadığı
mekânlardan kentsel mekânlara ulaşabilmede ve kentsel mekânları rahat bir şekilde
kullanabilmede karşılaştığı pek çok sorun bulunmaktadır. Bu sorunlar, hem kentsel
mekânın kullanımıyla ilgili fiziksel sorunları içermekte, hem de kent yaşamını
ilgilendiren sosyal problemleri içine almaktadır. Bu problemler ise kişinin
sosyalleşmesine engel olmaktadır. Birey ayrımcı uygulamalar sebebiyle çalışma
hayatına dahi adım atamamaktadır. Engelli bireyler kent içi mekânlarda rahatlıkla
hareket edemediği gibi kent içi ulaşım araçlarını da günlük hayatlarını
sürdürebilecekleri biçimde kullanamamaktadır. Bireyler aynı zamanda kurumların
ve kent içi birçok yapının engelli bireylere uygun yapılmaması nedenleriyle engelli
olmanın getirdiği olumsuzlukları en üst düzeyde yaşamaktadır.
Ülkemizde engelli bireylerin yaşadığı sorunlar sadece fiziksel mekânla sınırlı
kalmamakta, engelliler için hayatın her alanında önemli ve engelin türüne göre
değişen, birbirinden farklı problemlere neden olmaktadır (Atıcı, 2007). Engelli
bireylerin de diğer insanlar gibi bazı sosyal ihtiyaçları vardır ancak engellerinden
dolayı birçok sosyal sorunla karşılaşmakta, sosyal hayata dâhil olamamakta ve
çevreden gelen sosyal baskılardan dolayı da yalnızlığa itilmektedirler. Sosyal
sorunların çözümü için engellinin öncelikle kentsel mekânlardaki etkinliklere
erişebilmesi ve oradaki sosyal ortama katılması gerekmektedir (Müftüoğlu, 2006).
32
Sosyal izolasyon bireyin kendine olan güven ve saygısını azaltırken, kişinin
toplumla bütünleşmesini ve yaşama katılmasını engellemektedir. Sosyal izolasyonu
üst düzeyde yaşayan fiziksel engelliliğe sahip genç birey, bağımsız kararlar
geliştirememekte ve arkadaş edinememektedir. Bu tutum farklılıkları gencin
“yaşama dair umut ve beklentilerini” olumsuz etkilemektedir (Burcu, 2007).
Toplumu oluşturan insanlar eşit oranda bireysel haklara sahip olmak
durumundadırlar. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde ve Anayasamızda tüm
bireylerin eşit hak ve özgürlüklere sahip oldukları açıkça belirtilmiştir. Kaynakların
dağılımının eşit olarak düzenlenmesinin yanı sıra, sosyal olanaklardan
faydalanmanın, kentsel yaşamın gerektirdiği tüm alanları kullanabilme hakkının eşit
olarak paylaşımının sağlanması, insan hakları bakımından olduğu kadar yasal olarak
da gerekmektedir. Sosyal ve ekonomik olarak bağımsız, eşit haklara sahip olamayan
engellilerin doğuştan ya da sonradan oluşan bazı olumsuzluklarla meydana gelen
engellerinin kişinin kaderi olmaktan kurtarılabilmesi için, dış mekânlara açılıp,
sorunsuz olarak tüm kentsel mekânları bağımsız olarak kullanabilmesi
gerekmektedir (Eyüboğlu, 2008).
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı (ÖZİ) tarafından
yapılmış olan “Özürlülük Eğitimi: Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor Temel
Araştırması” adlı araştırmada yapılı çevre ve kentsel hizmetlerin (toplu taşıma
araçlarının, binaların, caddelerin, sokakların, kaldırımların, vb.) engelliler için uygun
olup olmadığı sorgulanmıştır. Türkiye’de yapılı çevre düzenlemelerinde engelliler
için gerekli ölçütlerin göz önünde bulundurulmaması nedeniyle, kamuya açık
alanlarda, binalarda, konutlarda ve toplu taşıma hizmetlerinde engellilerin
ulaşılabilirliğinin sağlanamaması, katılımcıların büyük bir çoğunluğunun
engellilerin günlük yaşamda karşılaştığı engeller nedeniyle kentsel yaşama
katılamadıkları ortaya çıkmıştır.
Bu araştırma kapsamında, kentsel açık ve yeşil alanların engelli bireylerin sosyal
ihtiyaçlarının karşılanması sürecindeki önemi üzerinde durulmuştur. Aynı zamanda
alanın engelli bireyler tarafından rahat kullanılabilirliği sorgulanmıştır. Bu süreçte
çalışmayı desteklemesi açısından engelli kullanıcıların alanda karşılaştığı problemler
yerinde gözlem-incelemeler yöntemiyle ve bireylerle yapılan anket çalışması ile
tespit edilmiştir. Aynı zamanda sorunların yanında bireylerin alandan beklentileri de
ortaya konulmuştur.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
Çalışma konusuyla ilgili yapılan literatür taramaları ve yerinde gözlemincelemelerle elde edilen bilgiler temel veriler olarak kullanılmıştır. Çalışmanın ana
materyalini kamusal alana erişimi güçleştirecek düzeyde bir engele sahip bireyler,
engellilere ilişkin kurum ve kuruluşlar ile kentlerde günlük yaşamda kullanılan
kamusal mekanlar oluşturmaktadır.
Çalışma süresince, büro ve arazi çalışmaları eşzamanlı olarak yürütülmüştür. Büro
çalışmaları kapsamında literatür taramaları yapılmış, çalışma konusuyla ilgili
yayımlanmış kitap, tez, makale, bildiri gibi yazılı kaynaklar ve engellilere ilişkin
33
internet siteleri araştırılmıştır. Literatür taramalarından ve arazi çalışmalarından elde
edilen verilerin sınıflandırılıp sayısal ortamda işlenmesi de büro çalışmaları
kapsamında ele alınmıştır.
Antalya ilinde bulunan engelli bireylerle ilişkili olan belediyelerin engelli birimleri,
üniversitenin engelli birimi ve engelli dernekleri gibi kurum, kuruluş ve sivil toplum
örgütleri ile görüşülmüştür.
Görüşmelerin yapılması sonucunda engelli bireylerin sosyal yaşamları üzerine temel
bir anket formu hazırlanmıştır. Hazırlanan taslak anket formu bütün engel grupları
için ortak şekilde hazırlanmıştır. Ankette başta sosyo-demografik verilerin
alınabileceği sorular olmak üzere, çoğunlukla seçmeli, tutum ölçekli, birden fazla
seçeneğin işaretlendiği ve deneğin kendi özgün düşüncelerini belirtebileceği açık
uçlu sorulara yer verilmiştir. Hazırlanan anket formları kullanıcılara uygulanmadan
önce yeterli sayıda denek üzerinde denenmiş, eksik, hatalı veya yetersiz olan sorular
düzeltilerek Antalya’da yaşayan engelli bireylerin nüfusu göz önünde tutularak
belirlenen denek sayısında bireye anket uygulanmıştır. Anket çalışmasını engelli
bireyler ve ebeveynleriyle yapılan sözlü görüşmeler desteklemektedir.
Çalışmanın son aşamasında anket sonuçları SPSS yazılımı kullanımıyla istatistiksel
analizler yapılmış grafikler oluşturulmuştur.
Elde edilen veriler doğrultusunda sorunların iyileştirilmesi yönünde öneriler
geliştirilmiştir. Geliştirilen bu öneriler, daha önce yapılmış çalışmaları
destekleyerek, bundan sonra yapılacak çalışmalara katkıda bulunabilecektir. Böylece
herkes için erişilebilir sosyal yaşam olanakları sağlanacaktır.
3. BULGULAR
Bu bölümde engelli bireylerle ilişkili olan kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleri
ile görüşmeler ve anket çalışması sonuçları değerlendirilmiştir.
3.1. Anket Çalışması Sonuçları ve Değerlendirilmesi
Aşağıda anket çalışmasının sonucunda SPSS yazılımı kullanılarak ortaya çıkan
analizlerden elde edilen verilerle düzenlenmiş çizelgeler verilmiştir.
Yapılan anket çalışmasında % 24,7 oranda ortopedik engelli, % 3 oranda işitme
engelli, % 24,7 oranda zihinsel engelli, % 17,5 oranda görme engelli, % 1,8 oranda
dil ve konuşma engelli bireyin olduğu görülmektedir (Tablo 3.1). Bunun yanı sıra %
2,4 oranda geçici engelle sahip engelli bireyin olduğu ve % 25,9 oranda ise diğer
farklı türlerde engelle sahip bireylerin olduğu görülmektedir.
34
Tablo 3.1. Engelli türü
Engelli Türü
%
Geçerli %
Ortopedik engelli
24,7
24,7
İşitme engelli
3,0
3,0
Zihinsel engelli
24,7
24,7
Geçici engellilik
2,4
2,4
Görme engelli
17,5
17,5
Dil ve konuşma engelli
1,8
1,8
Diğer engellilik
25,9
25,9
Toplam
100,0
100,0
Ankete katılan bireylerin eğitim durumlarının sorgulandığı yanıtlara göre, ilköğretim
mezunu olanların oranı % 36,7, lise mezunu olanların oranı % 23,5, üniversite ve
yükseklisans-doktora mezunu olanların oranı % 28,9’dur (Tablo 3.2). Bunun
yanısıra özel eğitim merkezlerine gitmiş olanların oranı % 6 olup % 4,8’lik oranda
ise okuma yazma bilmeyenlerin olduğu görülmektedir. Bu değerler arasında en
yüksek değeri ilköğretimin oluşturması eğitim yaşamının devam edilmesinde
karşılaşılan zorlukların henüz çözümlenemediğini ortaya koymaktadır.
Tablo 3.2. Eğitim durumu
Eğitim Durumu
%
Geçerli %
İlköğretim
36,7
36,7
Lise
23,5
23,5
Üniversite ve üzeri
28,9
28,9
Özel eğitim merkezi
6,0
6,0
Okuryazar değil
4,8
4,8
Toplam
100,0
100,0
Anket sonuçlarına göre % 86,7’lik oranda engelli bireyin ailesiyle veya akrabasıyla
birlikte yaşadığı görülmektedir (Tablo 3.3). Bu kadar yüksek orandaki bir sonuç
35
engelli bireylerin kendi başına yaşayabilmesi için gerekli imkanların olmadığının
açık bir göstergesidir. Bunun yanında % 8,4’lük oranda bireyin bakım evleri veya
derneklerde yaşadığı görülmektedir. Son olarak sadece % 4,8’lük oranda
katılımcının ise yalnız yaşadığı görülmektedir. Yalnız yaşayan bireylerin ya hafif
engele sahip bireylerden ya da sonradan yaşlanmayla engelli birey olup eşini
kaybetmiş veya boşanmış bireylerden oluştuğu bilinmektedir.
Tablo 3.3. Engelli bireyin birlikte yaşadığı kimse
Birlikte Yaşadığı Kimse
%
Geçerli %
Tek başıma
4,8
4,8
Ailesiyle veya akrabasıyla
86,7
86,7
Bakım evi veya dernek
8,4
8,4
Toplam
100,0
100,0
Tablo 3.4’de engelli bireylerin sahip oldukları engellerinden dolayı sosyal
yaşantılarının ne şekilde ve ne derecede etkilendikleri sorgulanmıştır. Alınan
sonuçlara göre katılımcıların yaklaşık % 60’lık bir bölümünün sosyal yaşantısı
çeşitli nedenlerden dolayı “orta”, “fazla” ya da “çok fazla” etkilenmektedir.
Anket sonuçlarına bakıldığında bireylerin % 25,3’ünün sosyal, kültürel etkinliklere
katılmada, % 21,2’sinin uygun fiziksel çevrenin olmamasından ve % 22,4’ünün
kamuya açık binalara ulaşımda çok az sorun yaşadığı ortaya çıkmaktadır.
Tablo 3.4. Engelli bireylerin sosyal yaşantısını etkileyen nedenler
Çok az
Az
Orta
Fazla
Çok fazla
%
%
%
%
%
Sosyal, kültürel etkinliklere
(sinema, tiyatro, spor v.b.)
katılmamı
25,3
10,1
21,2
20,2
23,2
Engelime uygun fiziksel
çevrenin olmaması
21,2
10,1
16,2
26,3
26,3
Kamuya açık binalara/alanlara
(okul, hastahane, belediye, park
v.b.) ulaşımımı
22,4
12,2
17,3
20,4
27,6
Sosyal Yaşantıyı Etkileme
Nedenleri
36
Tablo 3.5’de, katılımcıların % 86,7’sinin yaşadığı çevrede bulunan parklara
giderken yalnızca % 13,3’ünün herhangi bir parka gitmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu sonuç park alanlarının sosyal çevredeki önemini ortaya koymaktadır.
Tablo 3.5. Engelli bireylerin parka gidip-gidememesi
Parka gidip-gidemediği
%
Geçerli %
Evet
86,7
86,7
Hayır
13,3
13,3
Toplam
100,0
100,0
Parklar tüm engel grupları tarafından kullanılan, önemli bir sosyalleşme alanı
konumundadır ve tasarım aşamasında bu özellikleri ile de değerlendirilmeleri
gerekmektedir.
Çalışmalar sırasında elde edilen önemli bir başka bulgu olarak; engelli bireyler,
kendileri için özel tasarlanmış alanlar yerine kendilerini sınırlandıran, bağımsızlığını
yok eden engellerin kaldırılmasını ve sağlıklı bireylerle birlikte, onlara karışarak
rahatça ulaşılabilen ve herkesçe kullanılabilen çevre düzenlemelerini çok daha
önemli bulmakta böyle fiziksel çevrelerde yaşamak istemektedirler.
4. TARTIŞMA VE SONUÇ
Bedensel yetenekleri ne olursa olsun, tüm insanların kentsel yaşama katılım
gereksinmelerinin belirli ayrımlara dayanmaksızın ele alınması, her türlü tasarım
anlayışına yansımalıdır. Engellilerin toplumun ayrı bir kesimi olmaktan çok,
bütünleşmiş bir parçası olduğu kabul edilmeli ve kentsel yaşama katılım “engelli”
gereksinmelerinden çok, “insan gereksinmeleri” biçiminde ele alınmalı, tasarımın
“bütünleştirici”, “çoğulcu” ve “ayrımsız” olması ilkeleri benimsenmelidir. Yani
insanların tümünü kapsayan (eşitlikçi – demokratik) bir tasarım anlayışı ile daha
yaşanabilir çevreler oluşturulmalıdır.
Engellilere yönelik ayrımcı davranışların görülmesinde en büyük etken bu konudaki
bilinç düzeyinin yetersizliğidir. Uygun olmayan davranışlar, engelli bireylere yardım
etmek isterken onların daha fazla kendilerini yetersiz görmelerine yol açmaktadır.
Acıma duygusuyla yapılan yardımlar engelli bireylerin dış dünyadan daha fazla
kopmalarına yol açabilmektedir. Bu amaçla toplum, engelliler konusunda daha fazla
bilinçlendirilmelidir. Bu konudaki bilinçlendirme bireylerin eğitim yaşamlarına
37
başladığı ilk yıllardan itibaren verilmelidir. Bunun en iyi yolu ise engelli ve engelsiz
bireylerin bir arada eğitimiyle, daha fazla bir araya gelmelerinin sağlanmasıyla
gerçekleştirilebilir. Ancak, bu şekilde bir bütünleşme sağlanabilecektir.
Engellilere yönelik çalışmalarda öncelikle toplumun doğru bilgilendirilmesi ve
engellilik konusunda bilinçlendirilmesi gereklidir. Bu hususta devlete ve yerel
yönetimlere olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarına da görev düşmektedir. Her
vatandaş gibi engellilerin de kentlerini ve kendilerini ilgilendiren konularda söz ve
karar sahibi olacakları mekanizmalar yaratılmalıdır.
Toplumla bütünleşme, buradan hareketle kentle ve işlevleriyle bütünleşebilme,
engellilere özgürce ve bireysel olarak kullanabilecekleri fiziksel mekânlar
hazırlanması ve sunulması ile başlayacaktır. Eğer engelli birey, mekânı özgürce ve
tek başına kullanabiliyorsa, artık bir anlamda engelli sayılmayacaktır.
Bu bağlamda; konut alanlarının, kent içi ve kentler arası ulaşım tesis ve araçların,
yolların, kamusal yapıların ve alanlarının, çalışma alanlarının, eğitim, sağlık,
dinlence/eğlence, spor tesislerin, alışveriş merkezleri, turizm tesisleri, açık ve yeşil
alanların tasarım ve planlamada en küçük ayrıntıda ele alınması gerekmektedir.
Temelde sadece fiziksel çerçevedeki engelleri kaldırmaya yönelik olarak görülen bu
düzenlemeler dikkatle ve derinlemesine bakıldığında aslında engelli bireyin toplum
yaşamına tam katılımını ve sosyal hayatın tüm olanaklarından diğer bireylerle eşit
koşullarda yararlanmasını sağlamaya yönelik en gerekli uyarlamalardır. Bu
uyarlamalar gereğine uygun yapıldığında;
•
Engelli bireyin kendini toplumdan soyutlamasını engelleyerek
bağlanmasına yardımcı olacak ve yaşama sevinci kazandıracaktır.
•
Bireysel farklılığından uzaklaştıracak engeliyle birlikte hayatı olduğu gibi kabul
etmesine yardımcı olacaktır.
•
Kendi iç gerilimlerinden kaynaklanan negatif ve yıpratıcı duyguların kontrol
altına alınmasını ve bireyin duygusal geriliminden kurtulmasına yardımcı
olacaktır.
•
Bireysel sorumluluğunun artmasını sağlayarak sahip olduğu sosyal çerçeveyi
geliştirecek ve iletişim becerilerinin artmasını sağlayacaktır.
•
Daha geniş topluluklara katılmayı sağlarken, entegrasyonu sağlamada önemli bir
misyon yükleyecektir.
•
Engelli bireylerin toplum yaşamına katılımı toplumun dikkatini çekerek olumsuz
tutum ve davranışların değişmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
hayata
Bu nedenle ulaşabilirlik ve kullanılabilirlik açısından kentsel çevrenin büyük önemi
vardır. Kentsel çevrenin en önemli elemanlarından olan açık ve yeşil alanlar engelli
bireyler için büyük önem taşımaktadır. Engelli bireyler üzerinde olduğu kadar
beraber yaşamlarını sürdürdükleri aileleri üzerinde de önemi bulunmaktadır.
38
Özellikle tüm engel grupları ve ailelerinin faydalanacağı açık ve yeşil alanları
engellerine uygun donatı ve düzenlemeler açısından değerlendirilmelidir. Kentsel
çevrede yapılacak düzenlemeler engellilerin topluma uyum sağlamasına büyük bir
katkı sağlayacaktır.
Açık ve yeşil alanları kullanmada rekreasyon aktiviteleri önemli bir basamaktır. Bu
tür fizik aktiviteleri engelli bireylerin sportif etkinliklere katılımını sağlayacaktır.
Sportif etkinliklere aktif katılım; egzersizin tedavideki tamamlayıcı rolünün yanı
sıra, kişilik gelişimi ve özgüven duygusunun oluşumu yoluyla toplumsal yaşama
uyum göstermesi yönünde büyük kolaylık sağlamaktadır. Fizik aktivitelerinin
rehabilite ve tedavi edici etkisi nedeniyle engelli bireylerde fiziksel, mental,
duygusal ve sosyal gelişim aracı olarak kullanılmaktadır.
İnsanların fiziksel güçlerine bakılmaksızın sosyal, kültürel, ekonomik ve kişisel
kapasiteleri ile faaliyetlerinin geliştirilmesi ve korunarak devamlılığının sağlanması
için ulusal bir politika olmalıdır. Fiziksel çevrenin engellerden bağımsız olarak tüm
insanların gereksinimlerini karşılayacak biçimde tasarlanması gerektiği göz önünde
tutulmalı, ortak fiziksel çevreler yaratılmalıdır.
5. KAYNAKLAR
[1] Eyüboğlu, Z., Kentsel Mekânların Bedensel Engelliler Tarafından Kullanılması,
Yüksek Lisans Tezi, Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul, 2008.
[2] Atıcı, İ., Fiziksel Engelliler ve Kentsel Mekânın Kullanımı, Kentleşme ve Çevre
Sorunları Bilim Dalı, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Gazi Üniversitesi, Ankara, 2007.
[3] Müftüoğlu, U., Tekerlekli Sandalye Kullanan Bedensel Engellilerin Kentsel
Mekânları Kullanım Olanaklarının Trabzon Kent Merkezi Örneği Üzerinde
İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon, 2006.
[4] Burcu, E., Türkiye’de Özürlü Birey Olma: Temel Sosyolojik Özellikleri ve
Sorunları Üzerine Bir Araştırma. Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Mayıs, Ankara,
2007.
[5] Bekiroğlu, S., Görme Özürlülerin Kullanımına Yönelik Park Tasarım Kriterleri,
Peyzaj Mimarlığı Kongresi/Ankara, 2000.
[6] Ceylan, A., Yaşam Kalitesinin Arttırılmasında Kentsel Yeşil Alanların Önemi ve
Kentsel Dönüşüm İle İlişkilendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Peyzaj Mimarlığı
Anabilim Dalı, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul,
Haziran 2007.
[7] Gör, A., Özürlülerin Sosyal Yaşama Uyum Süreçlerinde Sportif Etkinliklerin
Rolü.
39
[8] II. Özürlüler Şurası/Yerel Yönetimler ve Özürlüler Ön Rapor Hazırlama
Komisyonları Taslak Raporları ve Kararları, 30 Mayıs - 02 Haziran, Ankara.
[9] Özürlüler İçin Ülke Raporu 1995–2000, T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi
Başkanlığı Yayınları/18, 1997.
[10] Kaya, Ç., Ortopedik Özürlülerin Günlük Yaşam Aktivitelerindeki
Bağımsızlıklarının Yaşam Kalitelerine Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2006.
[11] Meşhur, A., F., Engellilerin Bir İstihdam Seçeneği Olarak Tele Çalışma;
Modellenmesi ve Modelin Kent Planlama Açısından İrdelenmesi, Doktora tezi,
Mimarlık Anabilim Dalı, Fen Bilimleri Enstitüsü, Selçuk Üniversitesi, Konya, 2006.
[12] Müftüoğlu, V., Kentsel Açık-Yeşil Alan Karar ve Uygulamalarının İmar
Mevzuatı Kapsamında Ankara Kenti Örneğinde İrdelenmesi, Yüksek Lisans Tezi,
Peyzaj Anabilim Dalı, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2008.
[13] Özdingiş, N., İstanbul Kent Parklarının Bedensel Özürlüler Açısından
Değerlendirilmesine Yönelik Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi, Çevre Tasarımı
Yüksek Lisans Programı, Fen Bilimleri Enstitüsü, Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul,
2007.
[14] Öztürk, B., Kentsel Açık ve Yeşil Alan Sistemi Oluşturulması: Kayseri Kent
Bütünü Örneği, Doktora Tezi, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2004.
[15] Sosyal Hizmet Sempozyumu’97, 18–20 Eylül 1997, İstanbul, Toplumla
Bütünleşme Sürecinde Özürlüler ve Sosyal Hizmet, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal
Hizmetler Yüksekokulu Yayın no:003, Ankara, 1998.
[16]
T.C.
Başbakanlık
(http://www.ozida.gov.tr).
Özürlüler
İdaresi
Başkanlığı
web
sitesi
[17] Tufan, İ., Arun, Ö., Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 İkincil Analizi, Proje
No: SOBAG-104K077, Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Grubu, Türkiye
Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Ankara, Ocak 2006.
40
Download