ASAFNAME MALİYE TEORİSİ “…Sağlık bilgisi çok karmaşık olduğundan dolayı, doktorların tedavinin ihtimalleri ve sonuçlarına ilişkin sahip oldukları bilgi, hastadan çok daha fazladır veya en azından her iki taraf, bunun böyle olduğuna inanır. Dahası her iki taraf da bu bilgi eşitsizliğinin farkındadır ve aralarındaki ilişki bu bilgiyle şekillenmektedir” (Arrow, 1963). Bu bağlamda, hekim ile hasta arasındaki ilişki, asimetrik enformasyonun önemli bir formu olarak değerlendirilebilir. Asimetrik enformasyon, Stiglitz tarafından maliye teorisine dâhil edilmiş ve kendisi bu incelemeyle Nobel ödülü almıştır. Buna göre asimetrik bilgi, iktisadi ajanlar arasında gerçekleşen faaliyetlerin yapısını, zarar verdiği fiyat mekanizması nedeniyle bozmaktadır. Söz konusu bozulma ise kendisini, asimetrik bilgi ve ahlaki tehlike olmak üzere iki şekilde göstermektedir. Bu durumda devlet, asimetrik olan bilgiyi, piyasaya müdahale ederek tam bilgiye yaklaştırmaya çalışmakta ve bu yolla başarısızlığı gidermeyi amaçlamaktadır. 5. Eksik Piyasalar Eksik piyasa kavramı, tüketicilerin ödemeye razı oldukları belirli bir fiyat düzeyi olmasına rağmen, hizmetin arzının çeşitli nedenlerle oluşmadığı durum olarak tanımlanmaktadır (Stiglitz, 2000: 81). Buna örnek olarak ise sigorta ve sermaye piyasaları gösterilmektedir. Piyasayı başarısızlığa uğratan nedenler ise, yeni buluşların hızla gelişmesi nedeniyle yeni piyasaların oluşması, işlem maliyetlerinin yüksekliği ve asimetrik bilgi biçiminde sıralanmaktadır. EKONOMİNİN KESİMLERİ Ekonomide yer alan aktörler, kamu kesimi ve özel kesim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Her iki sektörün sahip olduğu özellikler ve ulaşmak istediği amaçlardaki farklılık, bu iki sektörü birbirinden ayırmaktadır. Söz konusu farklılıklar aşağıdaki gibi özetlenebilir: 43 MALİYE TEORİSİ ASAFNAME Kamu Kesimi Özel Kesim Dar ve geniş anlamda devlet Birey ve firma Sosyal Refah Fayda ve Kar Maksimizasyonu Maksimizasyonu MSM=MSF MM=MF=F Yoğun olarak toplumsal Özel Tüm malları üretir (Özel mal Özel ve Yarı üretilecekse, bunu KİT’ler kamusal mal aracılığıyla üretir) üretir Kararlar Nerede Alınır? Seçim Mekanizmasıyla Piyasada Finansman Aracı Nedir? Yoğun olarak vergi Fiyat Kimlerden Oluşur? Amacı Nedir? Denge Koşulu Nedir? Hangi İhtiyaçları Karşılar? Ne Üretir? Kamu Kesimi Bir ekonomide kamu kesiminin büyüklüğü genellikle KH/GSMH oranı ile tespit edilmektedir. Neo-Klasik iktisat teorisi kapsamında, son yıllarda kamu kesiminin özelleştirmeler yoluyla ekonomideki ağırlığının azaltılmaya çalışıldığı görülmektedir. Dolayısıyla Kamu Harcamalarının bileşenlerinin nelerden oluştuğu, kamu sektörünün tanınması açısından önemlidir. Kamu kesimi, Dar ve Geniş Anlamda Kamu olmak üzere, iki ayrı kapsamda incelenebilir. Dar Anlamda Kamu Merkezî Yönetim Geniş Anlamda Kamu Merkezî Yönetim+Sosyal Güvenlik Kuruluşları+ KİT’ler+Fon’lar+Döner Sermayeler Söz konusu sınıflandırma 2006 yılında yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile ortaya çıkmıştır. Buna göre 5018’e göre Genel Yönetim Bütçesi, aşağıdaki gibi gösterilebilir: 44 ASAFNAME MALİYE TEORİSİ Genel Yönetim Bütçesi A. Merkezi Yönetim 1. Genel Bütçe 2. Özel Bütçe 3. Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar B. Sosyal Güvenlik Kurumları 1. Sosyal Güvenlik Kurumu 2. Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü C. Mahalli İdareler 5018 sayılı kanunun 12. Maddesi, Genel Yönetim Bütçesi kapsamındaki idareleri belirtmektedir. Buna göre Genel yönetim kapsamındaki idarelerin bütçeleri; merkezî yönetim bütçesi, sosyal güvenlik kurumları bütçeleri ve mahallî idareler bütçeleri olarak hazırlanır ve uygulanır. Kamu idarelerince bunlar dışında herhangi bir ad altında bütçe oluşturulamamaktadır. Merkezî Yönetim Bütçesi: Kanuna ekli (I) Sayılı Genel Bütçe, (II) Sayılı Özel Bütçe (5018’den önce söz konusu bütçeler “katma bütçe” olarak tanımlıydı) ve (III) Sayılı Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlardan oluşmaktadır. Genel Bütçe; “Devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesi” iken, Özel Bütçe; “bir bakanlığa bağlı veya ilgili olarak belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yapma yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları özel kanunla düzenlenen ve kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan her bir kamu idaresinin bütçesidir”. Düzenleyici ve denetleyici kurum bütçesi ise, “özel kanunlarla kurul, kurum veya üst kurul şeklinde teşkilatlanan ve bu kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan her bir düzenleyici ve denetleyici kurumun bütçesidir”. Sosyal güvenlik kurumu bütçesi, “sosyal güvenlik hizmeti sunmak üzere, kanunla kurulan ve bu kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan her bir kamu idaresinin bütçesidir”. Mahalli idare bütçesi ise, “mahalli idare kapsamındaki kamu idarelerinin bütçesidir”. 45 MALİYE TEORİSİ ASAFNAME Geniş anlamda kamu kapsamında KİT, Fon ve Döner Sermayeler de yer almasına rağmen, bunların Genel Yönetim Bütçesi kapsamında yer almadığı görülmektedir. Bunun nedeni, KİT’lerin bütçe ile harcama yapmamasıdır. Nitekim Anayasanın 161. Maddesi bu durumu “Devletin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır” biçiminde ifade ederek, açıklamaktadır. Bununla birlikte bazı kaynaklar KİT bütçelerini “özerk bütçe” olarak tanımlamaktadır fakat Türkiye’de bütçe uygulamasını açıklayan ve hüküm altına alan 5018 sayılı kanunda, “özerk bütçe” isimli bir bütçe tanımı bulunmamaktadır. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nin yasal dayanağı 1984 yılında yayımlanan 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedir. Buna göre Kamu İktisadi Teşebbüsü, “iktisadi devlet teşekkülü ile kamu iktisadi kuruluşlarının ortak adıdır”. İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT), “sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür”. Kamu İktisadi Kuruluşu ise, “sermayesinin tamamı devlete ait olup tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadi teşebbüsü” olarak tanımlanmaktadır. Müessese; sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olup, ona bağlı işletme veya işletmeler topluluğudur. Bağlı ortaklık; sermayesinin yüzde ellisinden fazlası iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olan işletme veya işletmeler topluluğundan oluşan anonim şirketlerdir. İştirak; iktisadi devlet teşekküllerinin veya kamu iktisadi kuruluşlarının veya bağlı ortaklıklarının, sermayelerinin en az %15’ine, en çok %50’sine sahip bulundukları anonim şirketlerdir. İşletme; müesseselerin ve bağlı ortaklıkların mal ve hizmet üreten fabrika ve diğer birimleridir. 233 Sayılı KHK’da yer alan İDT’lerden bazıları şu şekilde sıralanabilir: T.C. Ziraat Bankası, Et ve Balık ürünleri A.Ş., Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı, Çay İşletmeleri 46 ASAFNAME MALİYE TEORİSİ Genel Müdürlüğü (Çay-Kur), Devlet Malzeme Ofisi (DMO), Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Halk Bankası A.Ş., Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş., Türkiye Kömür İşletmeleri, Türkiye Petrolleri A.O., Toprak Mahsulleri Ofisi A.Ş., TCDD, KİK’lere ise, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmesi, Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve TCDD (24.04.2013 tarih ve 6461 sayılı kanun ile KİK listesinden çıkarılarak İDT listesine dâhil edilmiştir) örnek olarak gösterilebilir. Devletin Özel Mal ve Hizmet Üretme Nedenleri 1. Azalan Maliyetli Üretim Alanları 2. Sosyalizasyon 3. Sıfır Maliyetle Yan Ürün Elde Etme 4. Fiyat İstikrarı 5. Maliye Politikası Aracı Olma 6. Yeni ve Bebek Endüstrilerin Varlığı 7. Girişimci ve Sermaye Yetersizliği Parafiskal Kuruluşlar Kamu kesiminde yer almasına rağmen etimolojik olarak “parafiskalite”, Türkçe’de vergicilik olarak ifade edine “fiscalite”ye “para” sözcüğünün eklenmesiyle oluşan bir kelimedir. Fransızca “fiskalite”ye Yunanca hemen hemen, neredeyse anlamına gelen “para”nın eklenmesi, kelimeyi neredeyse, hemen hemen vergicilik anlamına getirmektedir (Nadaroğlu, 1994: 245). Nitekim Fransız maliyeci Duverger parafiskal geliri “ekonomik veya sosyal kamu veya yarı-kamu kuruluşlarının bağımsız olarak finansmanlarını karşılamak amacıyla bunların hizmetlerinden faydalanan kimselerden tahsil edilen gelir” olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda yaygın kabul edilen görüşe göre parafiskalite, iktisadi ve sosyal amaçlar çerçevesinde, belirlenen hedeflere ulaşabilmek için kurulan iktisadi, mesleki ve sosyal yardım teşekkülleri olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu teşekküllerin, istenilen amaçlara ulaşabilmesi için gereken finansman da, devlet egemenliğine dayalı olarak tahsil ettiği gelirleri ile gerçekleşmektedir. Bu bağlamda, söz konusu teşekküllerin üyeleri, sunulan hizmetlerden ödedikleri mali yükümlülükler karşılığında yararlanabilmektedir. Diğer yandan söz konusu kuruluşların en önemli özelliği, tahsil edilen mali 47 MALİYE TEORİSİ ASAFNAME yükümlülüklerinin devlet bütçesi kapsamında yer almamasıdır. Dolayısıyla, tahsil edilen yükümlülükler, hangi kamu kuruluşu tarafından elde ediliyorsa, o kuruluşun bütçesinde muhasebeleştirilmektedir. Yukarıda ifade edildiği gibi parafiskal kuruluşlar üçe ayrılmaktadır. İktisadi Sosyal Mesleki Kaynak Kullanım Sosyal Ticaret ve Sanayi Odaları, Destekleme Fonu, Toplu Güvenlik Türkiye Odalar ve Borsalar Konut Fonu vb. Kurumu Birliği, Barolar vb. Mesleki parafiskaller, Anayasanın 135. maddesine göre faaliyet gösteren kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlar, üyelerinden aldıkları prim ve aidatlarla finansmanı sağlanan ticaret ve sanayi odaları, ticaret borsaları, barolar ve birlikler gibi teşekküllerdir. Sosyal parafiskaller ise, daha çok sosyal alandaki devlet müdahalesi sonucunda ortaya çıkan ve genellikle sosyal güvenliğin finansmanı için kendisine gelir tahsis edilen teşekküllerdir. Türkiye’de SGK, buna verilebilecek en güzel örnektir. İktisadi parafiskaller, iktisadi ve mali amaçlarla kurulan ve kendilerine gelir tahsis edilen teşekküllerdir. Türkiye’de bu amaçla faaliyet gösteren fonlar, iktisadi parafiskallere örnek olarak gösterilebilir. KAMU KESİMİNİN FONKSİYONU İLE İLGİLİ DEVLET YAKLAŞIMLARI 1. Liberal Görüş Liberal görüşün kurucusu, Adam Smith’dir. Bu ünlü düşünür, 1776 yılında yayımlamış olduğu “Milletlerin Servetlerinin Mahiyeti ve Sebepleri Üzerinde Araştırmalar” adlı eseri ile liberal görüşün temelini atmıştır. A. Smith adı geçen eserinde, her insanın ekonomik faaliyetlerinin amacının kişisel çıkarı olduğunu ve daima bu amaca ulaşmak için en az gayretle en çok faydayı elde etmeye çalıştığını ortaya koymaya çalışmıştır. İnsanlar böylece kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederlerken de, bilmeden toplumun yararına hareket ettiğini, sanki görünmeyen bir elin topluma yarar sağladığını ifade etmiştir. A. Smith, eğer insanlar doğrudan doğruya kamuya yarar sağlama düşüncesiyle hareket etmiş olsaydı, topluma belki de bilmeden fayda sağlamaktan daha az çıkar sağlardı, demiştir. Liberal düşüncenin temelini, devletin ilke olarak ekonomiye müdahale 48