1 Prostat Kanseri Hakkında Bilmeniz Gerekenler * Prostat, semen

advertisement
Prostat Kanseri Hakkında Bilmeniz Gerekenler * Prostat, semen (ejakulat, meni) içeriğinin bir kısmını oluşturan koyu kıvamlı salgının üretildiği bez dokusudur (Şekil 1). Prostat bezi vücudumuzda mesaneden idrarın boşalmasını sağlayan kanalın (üretra) ilk bölümünü çepeçevre sararak yer alır. Prostat Bezinin Hastalıkları Nelerdir? Sadece erkeklerde bulunan prostat bezi iyi ve kötü huylu (habis) olarak büyüyebilir. Genelde “prostat” olarak isimlendirilen hastalık prostat bezinin iyi huylu büyüyerek (Benign Prostat Hiperplazisi, BPH) idrarın akışını engellemesidir. Prostat bezini küçülterek ya da idrar akışını rahatlatarak etki eden ilaçlar veya cerrahi tedaviler bu hastaların yakınmalarını ortadan kaldırır. Prostat dokusundan gelişen kötü huylu hücrelerin neden olduğu hastalığa “Prostat Kanseri” denir. Prostat Kanseri için Risk Faktörleri Prostat kanseri gelişimine yol açan sebepler tam olarak saptanamadığı için. hastalığı önleme konusundaki bilgilerimiz henüz yeterli değildir. Ancak babası veya erkek kardeşi gibi birinci derece akrabalarında prostat kanseri saptananların bu hastalığa yakalanma riski toplumun diğer bireylerden daha yüksektir. Beslenmenin prostat kanseri gelişimi üzerine etkilerinin araştırılması devam etmektedir. Fakat, bugün için prostat kanserinden korunmayı sağlayacak beslenmeye yönelik kesin öneriler bulunmamaktadır. Sigara içenler, tarım ilacına maruz kalan çiftçiler, pil imalatında çalışanlar, kaynak yaparken metal kadmiyuma maruz kalan işçiler prostat kanserine yakalanma riskin yüksek olduğu gruplardır. Plastik sanayinde çalışanların da, normal topluma göre prostat kanseri olma riskleri daha fazladır. 1
Prostat Kanseri Belirtileri Hastalığın ileri yaşta sık gözlenmesi, fakat başlangıç döneminde herhangi bir şikayet yaratmaması, erken teşhis konulabilmesi için belirli bir yaşın üzerindeki erkeklerde bazı testlerin yapılmasını gerektirir. Prostat kanseri teşhisine yönelik temel inceleme doktor tarafından muayene ve kan tahlili yapılmasıdır. Prostat kanserine özel olmamakla beraber kanserli doku idrar yolunu büyüyerek daraltıyorsa erken dönemde görülebilecek yakınmalar; Geceleri idrar yapmak için uyanmak İdrar yapmaya başlamada gecikme ve idrar yapmanın bitiminde idrarın damla damla akmaya devam etmesi Hiç idrar yapamama Zayıf, ince veya kesik kesik idrar yapma İdrar yaparken yanma veya ağrı Cinsel ilişkide ağrılı boşalma (ejakülasyon) İdrar veya menide kan görülmesi Geç dönem prostat kanseri hastalarında halsizlik, iştahsızlık, hastalığın kemiklere yayılması nedeniyle sırt, kalça ve/veya bacak ağrıları öncelikli yakınmalar olabilir. Yukarıda belirtilen yakınmalar başta prostatın iyi huylu büyümesi olmak üzere pek çok başka hastalıkta da görülebilir. Bu nedenle üroloji uzmanına muayene olmayı gerektirecek bu yakınmalar sadece prostat kanserli hastalara özgü değildir. Prostat erkek üreme ve idrar boşaltım sisteminin önemli organlarından birisidir ve ileri yaşlarda sıklıkla büyüme gösterir. "Prostat Kanseri", prostat hücrelerinin sürekli büyüme ve çoğalmasının ardından vücudun diğer yerlerine yayılmasıdır. Bu hastalığın erken döneminde çok önemli belirtiler görülmez. Sebebi kesin olarak bilinmemekle beraber yakın akrabalarında prostat kanseri olan kişilerde risk artmaktadır. Genel olarak prostat kanseri saptanan hastaların çok azı bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. TANI Hekim idrar yapma zorluğu yakınmasıyla başvuran kişinin öyküsünü dinledikten sonra fizik muayene yapar ve gerekirse bazı laboratuvar testleri ister. Prostat Muayenesi: Prostat hastalıklarının tanısında en önemli aşama prostatın makattan parmakla muayenesidir. Doktor hastasına uygun pozisyonu verdikten sonra eldiven giyip, kayganlaştırıcı madde sürdüğü parmağı ile makat 2
yoluyla prostat muayenesi yapar. Bu muayenede prostatın büyüklüğü, kıvamı ve kitle içerip içermediği kontrol edilir. Kan Testleri: Prostat hastalıklarının tanısındaki diğer önemli aşama prostatta üretilen ve kana belirli oranda geçen protein yapıdaki Prostat Spesifik Antijen (PSA)’ in kan düzeyinin belirlenmesidir. Prostat kanseri, prostatın iyi huylu büyümesi ve prostatın iltihabi hastalıklarının yanı sıra birçok durumda kanda PSA düzeyi yükselebilir. Kan PSA düzeyindeki her artış kişide mutlaka kanser olduğunu göstermez. Bununla beraber, PSA düzeyindeki değişimler hekime hastanın kanser yönünden incelemesinin gerekliliği konusunda yol göstericidir. İdrar Tahlili: İdrar yapmayla ilgili yakınmaları olan kişilerin idrar tahlilleri yapılarak idrarda kan veya iltihap hücrelerinin varlığı araştırılır. Bu aşamalardan sonra doktor, hastasındaki yakınmaların nedeni hakkında daha detaylı bilgiler edinmek ve prostattaki büyümenin iyi veya kötü huylu (benign ya da malign) olup olmadığını belirlemek için başka testler isteyebilir. Transrektal Ultrasonografi: İnsanın duyamayacağı frekansta ses dalgaları üreten ultrasonografi cihazının makattan yerleştirilen bölümüyle prostatın iç yapısı incelenir. Prostat dokusundan yansıyan ses dalgaları bir bilgisayar programı ile işlenerek ekranda “Sonogram” denen resime dönüştürülür. Bu yöntemle prostatın büyüklüğü ve içyapısı hakkında daha detaylı bilgi sağlanabilir. Prostat Biyopsisi: Muayene ve/veya test sonuçları hastada prostat kanseri olabileceğini işaret ediyorsa mutlaka doku örneklemesi (biyopsi) yapılmalıdır. Biyopsi, prostat kanseri tanısını kesinleştirebilecek tek yoldur. Makat yoluyla uygulanacak ağrı kesicilerden (bölgesel anestezi) sonra, biyopsi örnekleri transrektal ultrasonografi eşliğinde ince bir iğne yardımıyla 10-­‐12 farklı alandan alınır (Şekil 2). 3
Ultrasonografi erken dönemde kanserin varlığını ve yerini göstermekte yetersiz olsa da biyopsi sırasında işlemi yapan hekimin kanserin en çok geliştiği bilinen bölgelerden sistematik örnekleme yapmasını sağlar. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) tekniğindeki gelişmeler prostat kanseri tanısında yarar sağlamaktadır. MRG ile görüntülenebilen bir tümörden ultrasonografinin eşzamanlı kullanılmasıyla doku örnekleri alınabilmektedir. Bu özellikle ilk biyopsisinde tümör saptanmayan ve tekrarlayan biyopsi planlanan hastalarda tercih edilebilecek bir yöntemdir. Biyopside alınan doku örnekleri patoloji uzmanı tarafından mikroskop altında incelenerek prostat kanser hücrelerinin varlığı belirlenmeye çalışılır. Eğer kanser varsa, patoloji uzmanı kanserin özelliklerini de rapor eder. Bu özelliklerden biri olan “Gleason Skoru” 6 ile 10 arasında değişir ve yüksek skorlu tümörler, düşük skorlu tümörlere göre daha fazla büyüme ve yayılma özelliğine sahiplerdir. Prostat Biyopsisi Prostat biyopsisi transrektal ultrasonografi eşliğinde makat yoluyla ve ince iğneler k
ullanılarak 10-­‐12 farklı alandan örnek alınması şeklinde yapılır. İşlemin süresi değişken olmakla beraber genelde kişilerin hastanede yatışının gerekmediği günübirlik bir uygulamadır. Biyopsi işlemi sırasında kişinin ağrı duymasını engelleyecek lokal anestezi (prostat çevresinin uyuşturulması) uygulanmaktadır. Bazı durumlarda doktor, işlem sırasında hastada bir miktar uyku halinin (sedasyon) sağlanmasını da önerebilir. Prostat bezinden alınan örnekler boyama yöntemleri ve mikroskop altında yapılan incelemelerle kanserleşme varlığını saptayabilmek için patoloji bölümüne gönderilir. Eğer fizik muayene ve yapılan testler prostat kanserine işaret etmezse, doktor, iyi huylu prostat büyümesine bağlı şikayetleri gidermek için tedaviler önerebilir. Bu tedavi ilaçla olabileceği gibi, bazı durumlarda cerrahi de uygulanabilinir. Biyopsi işlemi sonucunda prostat hücrelerinde kanser saptandığı taktirde, tedavinin ne şekilde uygulanacağının belirlenmesi için üroloji uzmanı, hastalığın yaygınlığını anlamak için bazı ek tetkikler uygulamak isteyebilir. EVRELEME Uygulanacak tedavi hastalığın vücuttaki yaygınlığıyla doğrudan ilişkili olduğu için prostat dokusunda kanser saptanan kişilerde hastalığın yaygınlığının (evre) belirlenmesi gerekir. Evreleme ile kanserin sadece prostat bezi içerisinde sınırlı olup olmadığı, prostat dışı yayılım varsa, nerelerde olduğu araştırılır. Bu amaçla her hastada gerekmemekle beraber, bilgisayarlı tomografi, kemik sintigrafisi ve 4
manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır. Prostat kanseri tanısında muayene, kan tahlilleri ve görüntüleme gibi yöntemler kullanılmaktadır. Kanserden şüphelenilen durumlarda tanının kesinleştirilmesi ve uygun tedavinin seçilebilmesi için prostattan doku örneği alınması (biyopsi) gerekmektedir. Evrelendirildikten sonra tümörün büyüme şekli ve yaygınlığına göre tedavi planlanır. TEDAVİ Hazırlık Prostat kanseri ürologlar tarafından hastanın ve hastalığın tüm özellikleri dikkate alınarak, bireyselleştirilmiş bir şekilde tedavi edilir. Hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve bunlara bağlı olarak kişinin olası yaşam süresi tedavi planlamasında önemli belirleyicilerdir. Tedavi seçimi, etkinlik, hedefler ve yan etkilere yönelik bilgilendirmelerin ardından hastaların duygu, düşünce ve beklentileri dikkate alınarak hasta ile birlikte yapılmalıdır. Prostat kanseri teşhisi sonrası uygun hastalara herhangi bir tedavi yapılmaksızın düzenli kontrollerle izlem önerilebileceği gibi cerrahi, radyoterapi (ışın, radyasyon) ve/veya hormonal tedavi seçenekleri sunulabilir. Bazı hastalara bu tedavilerin birden fazlası uygulanabilir. Hasta "Klinik Çalışma" denilen yeni tedavi metodlarının belirlenmesi için yapılan bir araştırmaya katılmak için doktorundan detaylı açıklamalar alabilir. Kanser tanısının ardından teşhise inanamama, üzüntü ve kızgınlık hastanın doktora tüm merak ettiklerini sormasını engelleyebilen doğal tepkilerdir. Bu nedenle hastanın sormak istediklerini liste halinde yazması çoğu zaman yararlı olur. Doktorun anlattıklarını hatırlayabilmek için de hasta notlar alabilir. Bazı hastalar bu konuşmalar sırasında bir aile bireyinin veya arkadaşının hazır bulunmasını, tartışmaya katılmasını, notlar almasını veya sadece dinlemesini isteyebilir. Tedavi süresince de birçok soru akla gelebileceği için, hastalar zaman zaman sağlık ekibinden daha detaylı açıklamalar isteyebilirler. Tedavi başlamadan önce hastanın doktora sormak isteyeceği bazı sorular şunlardır: Hastalık ne düzeyde yayılmış? Tümörün hücresel derecesi (Gleason skoru) nedir? Tedavi gerekli mi? Tedavi seçenekleri nelerdir? Önerilen uygun tedavi hangisidir? Tedavi seçeneklerinden beklenen yararlar nelerdir? Tedavilerin riskleri ve olası yan etkileri nelerdir? Tedavi cinsel yaşamı olumsuz etkiler mi? 5
Tedaviden sonra idrar yapma ya da tutma problemleri yaşayabilir miyim? Yeni tedavi seçenekleri araştırılan uygun Klinik Çalışmaya katılabilir miyim? Seçenekler Prostat kanseri tedavisinde cerrahi (ameliyat), ışın (radyoterapi) ve ilaç (erkeklik hormonu baskılaması) gibi çok sayıda yöntem kullanılmaktadır. Uygulanacak tedavi yönteminin seçiminde doktorun önerilerinin yanı sıra hastanın tedavi kararına uyumu ve katılımı da önemlidir. Prostat Kanserine yönelik başlıca tedavi yöntemlerine ilişkin genel bilgiler ilerleyen bölümlerde sunulmaktadır. Aktif İzlem: Kanserleşme yaşla beraber erkeklerin prostat dokularında sık gözlenen bir dönüşümdür. Ancak, bu dönüşüm ileri yaşdaki erkeklerin pek azında rahatsız edici bulgular verir ve hayatı tehdit edecek hastalık haline gelir. Bu nedenle, prostatında kanser gelişen kişilerin hepsinin tedavisi gerekli değildir. Ayrıca PSA taraması toplumun genelinde prostat kanserine bağlı ölümleri azaltmaktadır. Fakat, taramayla kişinin hayatını tehlikeye atmayacak, hafif seyretmesi beklenilen kanser tipleri de sıklıkla tanı almaktadır Yaşamı tehdit etmeyen hastalığa tanı konulması anlamına gelen bu durumlarda gereksiz tedavi ve bu tedaviye bağlı yan etkilerden kişiyi korumak için ‘aktif izlem’ yapılması akılcı bir seçenektir. Aktif izlem kararı alınan hastaların takibinde hekim tarafından düzenli muayene, PSA testleri ve belirli aralıklarla prostat biyopsileri uygulanır. Zaman içerisinde, özellikle biyopsi bulgularında değişiklik saptanırsa hastalar tedaviye yönlendirilebilir. Son çalışmalar ‘aktif izlem’ kararı alınan her 3 hastadan ancak birinde ek bir tedaviye gereksinim duyulacağını göstermektedir. Yakın Takip: Kanseri vücudun başka yerlerine yayılmamış ancak ciddi sağlık problemleri olan ve/veya ileri yaş nedeniyle sınırlı yaşam beklentisi olan hastalara ilk tanı konulduğu dönemde prostat kanserine yönelik tedavi önerilmeyebilir. Hekim bu hastalarda tedavinin yarardan çok olası yan etkileri nedeniyle “zarar” verebileceğini düşünerek, bu hastaları takibe alabilir. Bu grup hastada takiplerde biyopsi uygulanmaz, hastalık ileri evrelere geçecek olursa şikayetleri gidermek için hormon tedavisi başlanır. Cerrahi Tedavi: Erken evre prostat kanserinin tedavisinde sık kullanılan bir yöntemdir. Prostat bezinin tamamının çıkarılması için yapılan ameliyata “Radikal Prostatektomi” adı verilir. Özellikle prostata sınırlı olduğu düşünülen tümörlerde, hastanın beklenen yaşam süresi 10 yılın üzerinde ise uygulanır. Son yıllarda yapılan bazı çalışmalar organ dışına uzanmış ancak uzak bölgelere yayılmamış prostat kanserlerinin tedavisine cerrahiyle başlamanın en etkili sonuçları verebileceğini göstermektedir. Fakat bu grup hastalarda prostatın çıkarılması tek başına yeterli değildir, geniş bir lenf bezi temizliği ameliyatın çok önemli bir bölümünü oluşturmakta ve ameliyat sonrasında hastalara ilave tedaviler verilmesi gerekebilmektedir. 6
Radikal prostatektomi operasyonu açık ya da kapalı (laparoskopik veya robot yardımlı laparoskopik) tekniklerle gerçekleştirilir. En iyi sonucun alınabilmesi için hangi tekniğin kullanılacağı değil, konusunda uzman ve deneyimli bir cerrahın ameliyatı gerçekleştirmesi en önemli faktördür. Açık radikal prostatektomide göbek altından yapılan kesiyle ameliyat gerçekleştirilir. Robotik Prostatektomide ise küçük kesilerle batın içerisine yerleştirilen robotik kollar standart laparoskopik (kapalı) cerrahi prensibine uygun cerrahın yönlendirmesiyle prostatın çıkarılmasında kullanılır. Kapalı tekniklerde hasta karnı karbondioksit gazı ile şişirilir. Basınç altında çalışıldığı için açık operasyonlara göre az kan kaybı olmaktadır. Genellikle ameliyattan sonraki ilk birkaç gün boyunca hastalar rahatsızlık ve ağrı hissederler. Uygun ağrı kesiciler bu yakınmaları giderilebilir. Hastaların kendilerini yorgun ve zayıf hissetmeleri de sık görülen bir durumdur. Ameliyat sonrasında belirli bir dönem hastalara idrar sondası takılı kalır. Açık veya kapalı yöntemlerde sinir koruyucu cerrahi teknikler, peniste sertleşmeyi ve idrar tutmayı sağlayan sinirlerde en az hasarın oluşmasını hedeflemektedir. Sinir korunması neredeyse bütün hastalar için teknik olarak mümkün olsa da, tümörün yaygınlığı, hastanın PSA düzeyi ve hastalığın derecesi gibi bazı kriterler değerlendirildiğinde, belirli hastalarda sinir koruma çabasının prostattaki hastalığı ortadan kaldırmak açısından risk yaratacağı unutulmamalıdır. Ayrıca ileri yaştaki hastalarda sinirler korunsa da ameliyat sonrası dönemde peniste yeterli sertleşme sağlanma olasılığı düşüktür. Penisteki sertleşme sorunu ameliyat sonrası erken dönemde başlanan ilaç tedavisi veya ileri dönemde cerrahi uygulamalarla aşılabilir. Bununla beraber, radikal prostatektomi ameliyatı geçiren hastalarda cinsel ilişki gerçekleşse bile, boşalma (orgazm) sırasında dışarı atılan meni olmaz. Bunlar ameliyat öncesinde üroloğunuzla detaylı konuşmanızın önem arzettiği konulardır. Ameliyat olmadan önce hastanın doktora sormak isteyeceği bazı sorular şunlardır: Nasıl bir ameliyat olacağım? Ameliyattan sonra kendimi nasıl hissedeceğim? Ne kadar süreyle hastanede kalacağım? Ameliyatın kalıcı yan etkileri olacak mı? İdrar kaçırmam olursa düzelir mi? Erektil disfonksiyonum (iktidarsızlık) olursa nasıl tedavi olabilirim? Üretra darlığı olursa ne yapılacak? Radyasyon (Işın) Tedavisi: Radyasyon (ışın) tedavisinde kanser hücrelerinin 7
bulundukları yerde yüksek enerjili ışınlarla yok edilmesi ve büyümelerinin önlenmesi hedeflenir. Prostat kanserinin değişik evrelerinde, farklı amaçlarla uygulanabilen bir tedavi yöntemidir. Erken evre prostat kanserinde radyasyon tedavisi, cerrahi yerine veya cerrahi sonrası o bölgede kalmış olabilecek kanser hücrelerini yok etmek için uygulanır. Prostat kanseri diğer organlara ve özellikle kemiğe sıçrarsa, radyoterapi bu alanlara da uygulanıp kanserin burada oluşturduğu rahatsızlıkların giderilmesi sağlanır. Radyasyon vücuda dışarıdan bir makineyle (dıştan, eksternal radyasyon) yönlendirilebilir veya radyoaktif madde içeren çekirdekler prostata yerleştirilerek (içten radyasyon; brakiterapi) doğrudan kanserli dokuya uygulanabilir. Bazı hastalara her iki radyasyon tedavisinin birlikte kullanımı mümkündür. Dıştan radyasyon tedavisi bir hastane veya klinikte ayaktan gerçekleştirilir. Tedavi genel olarak haftada beş gündür ve toplam altı-­‐sekiz haftalık sürede tamamlanır. Tedavi sırasında prostat çevresindeki sağlıklı dokunun saçılan radyasyondan mümkün olduğunca korunması hedeflenir. Tedavinin son bölümünde, yüksek doz radyasyon tümörün geliştiği daha küçük bir alana odaklanarak verilir. İçten (brakiterapi) radyasyon tedavisi uygulamasında, prostat içerisine radyoaktif çekirdekler yerleştirilmesi için belirli bir süre hastane yatışı gerekebilir. Çekirdeklerin yerleştirmesi işlemi bölgesel anestezi altında bilgisayarlı tomografi veya transrektal ultrasonografi eşliğinde, kılavuz iğnelerin yardımı aracılığıyla yapılır. Çekirdekler geçici veya kalıcı olabilir. Geçici olarak yerleştirilen bir çekirdek çıkarıldığında, vücutta radyoaktivite kalmaz. Kalıcı bir çekirdeğin içerdiği radyasyon genelde çevredeki diğer insanlara zarar vermez. Radyasyon tedavisi süresince hastalar kendilerini yorgun, halsiz hissedebilirler. Hastalarda ishal, sık idrara çıkma, idrar yaparken rahatsızlık hissi olabilir. Ayrıca, hastalara dıştan radyasyon tedavisi uygulandığında, ışının verildiği bölgede ciltte kızarıklık, kuruluk ve gerginliğe sıkça rastlanılır. Işının uygulandığı kasık bölgesindeki tüyler dökülebilir. Uygulanan radyasyon miktarına bağlı olarak tüy dökülmesi geçici veya kalıcı olabilir. Radyasyon tedavisi sonrası peniste sertleşme zorluğu gelişmesi sık karşılaşılan bir yan etkidir. Radyasyon tedavisi sonrasında inatçı ishal, dışkıdan kan gelmesi veya barsak tıkanıklıkları gibi sindirim sistemi; sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma, idrar yaparken yanma gibi idrar yollarıyla ilgili şikayetler görülebilecek diğer yan etkilerdir. Radyasyon tedavisinden önce hastaların doktora sormak isteyeceği bazı sorular şunlar olabilir: Bu tedavinin amacı nedir? Radyasyon tedavisinin işe yaradığını nasıl anlayacağız? Tedavim ne zaman başlayacak ve bitecek? Tedavi süresince kendimi nasıl hissedeceğim? 8
Tedavi süresince kendime nasıl bakmalıyım? Tedavi süresince normal aktivitelerime devam edebilecek miyim? Tedavinin yan etkileri neler olacak? Hormon Tedavisi: Prostat kanseri hücreleri büyümek ve çoğalmak için erkeklik hormonlarına (testosteron) gereksinim duyarlar. Bu nedenle, prostat kanseri tedavisinde kandaki erkeklik hormonu seviyesinin düşürülmesi veya hormonun hücrelere etkisinin engellenmesi önemli yer tutar. Vücudun başka yerlerine yayılmış olsalar da, hormon seviyesindeki düşüş tüm kanser hücrelerini etkiler. Bu nedenle hormon tedavisi sistemik bir tedavidir. Hormon tedavisi nasıl yapılır? Hormon tedavisi farklı şekillerde uygulanabilir. Ameliyatla hayaların (testislerin) alınması yöntemine “Orşiektomi” denir ve erkeklik hormonunun ana kaynağı kalıcı olarak ortadan kaldırılmış olur. Orşiektomi sırasında hastanın ağrı duyması sadece testis çevresine yapılan ilaçlarla veya bölgesel anesteziyle önlenir. Bu ameliyat testislerin tamamen alınması veya testislerinin alınmasını estetik kaygıyla istemeyenlerde sadece erkeklik hormonunun üretildiği testisin iç kısmının çıkarılması (subkapsüler orşiektomi) şeklinde yapılabilir. Aylık ya da üç ay aralarla yapılan iğne tedavileri (LHRH-­‐agonisti ilaçlar) hormon tedavisinin bir başka şeklidir. Bu ilaçlar testislerin erkeklik hormonu üretmesini engellerler. Orşiektomi sonrasında veya LHRH-­‐agonisti tedavisiyle hayalardan erkeklik hormonu üretimi durdurulsa da böbreküstü bezleri az miktarda da olsa erkeklik hormonu üretimini sürdürmektedir. Bu hormonların etkisini engellemek için tablet şeklindeki “antiandrojen, androjen reseptör blokeri” olarak isimlendirilen ilaçlar kullanılır. Orşiektomi veya LHRH-­‐agonisti ilaçlarla birlikte antiandrojen ilaçların kullanımına “Tam Androjen Blokajı” adı verilmektedir. Orşiektomi ve LHRH-­‐analogları gibi vücuttaki erkeklik hormonlarını ortadan kaldıran tedaviler sıklıkla cinsel istek kaybı, sertleşme problemleri, meme başlarında hassasiyet ve tedavinin ilerleyen dönemlerinde kemiklerde kısmen erime (osteoporoz) gibi yan etkilere yol açabilirler. Vücutta testosteron seviyesinin düşmesiyle, tümör büyümesi yavaşlar ve hastanın durumunda belirgin bir düzelme gözlenir. Ancak hormonal tedavinin hastalık üzerindeki etkisi yaşam boyu sürmeyebilir. Belirli bir süre sonra hastalık testosteron düzeyleri çok düşük olmasına rağmen ilerleme gösterebilir. Bu durumda ikinci kuşak hormon tedavileri ve ardından kemoterapi uygulaması gerekebilir. İlaçlarla Kanser Tedavisi (Kemoterapi): Vücudun diğer kısımlarına yayılmış prostat kanseri hücrelerinin çoğalması, genellikle erkeklik hormonunu ortadan kaldıran tedavilerle bir süre kontrol altına alınabilir. Bu etki çoğu zaman yıllarca sürebilir. Ancak zamanla prostat kanser hücreleri hiç erkeklik hormonu bulunmayan bir ortamda da büyüyebilecek hale gelebilirler. Hormon tedavisinin yetersiz kaldığı bu durumlarda farklı ilaçlarla ek tedaviler uygulanır. Her kemoterapi ilacının kendine özgün yan etkileri olduğu için tedaviler 9
arasında farklılıklar gözlenir. Karaciğer, kemik iliği gibi dokularda işlev bozuklukları, saç dökülmesi, hafif-­‐orta derecede bulantı-­‐kusma yakınmaları, bacaklarda şişme prostat kanseri tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının önde gelen yan etkileridir. Prostatın çevresindeki dokularla beraber tümüyle çıkartılması işlemine 'radikal prostatektomi' denilmektedir. Ameliyatta ek olarak lenf bezleri de çıkartılmaktadır. Radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için vücut dışından veya içinden prostat dokusuna ışın (radyasyon) uygulanmasıdır. Hormon tedavisi ile prostat kanser hücrelerini büyüten testosteron hormonunun azaltılması hedeflenmektedir. Bu üç tedavi yöntemi dışında hastalığın evresine göre başka yöntemler de (kemoterapi, immünoterapi) uygulanabilir. Kanser hücrelerinin kemiklere yayılması halinde de uygulanacak farklı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Her tedavi yöntemi bazı yan etkilere sebep olur. 10
TEDAVİ SONRASI İZLEM Prostat kanseri hastalarına tedavilerinin tamamlanmasından sonra düzenli aralıklarla ürolog kontrolu yapılması zorunludur. Tedavileri uygulayan ürologlar, hastalarına uygun bir izlem takvimi belirleyeceklerdir. Tedavi sonrası izlemde amaç hastalığın halen kontrol altında kalışını belirlemek ve hastalığın nüks etmesi durumunda yeni tedavi programlarına erken başlamaktır. Ayrıca tedavilere bağlı gelişebilecek olası yan etkiler değerlendirilerek, bunlara yönelik tedavi planlaması yapılabilir. İzlemde fizik muayene, kan (özellikle PSA testi) ve idrar tahlilleri, görüntüleme yöntemleri (akciğer ve kemik filmleri, kemik sintigrafisi, karın ultrasonografisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, PET-­‐Tomografi) kullanılabilir. KANSER HASTALARININ BESLENMESİ Kanser tedavisi uygulanan hastalarda iyi ve sağlıklı beslenme önemlidir. İyi beslenen hastalar kendilerini daha iyi hissederler ve daha fazla enerjileri olur. Kanser tedavisi sırasında ‘iyi beslenememeden’ kilo kaybını engellemek için yeterli kalori ve protein almak, tekrar güç kazanmak ve sağlıklı dokuların oluşmasını sağlamaktır. Tedavi sırasında iyi beslenmek iştahlarını tamamen kaybeden hastalarda çok zordur. İştah kaybına ek olarak, bulantı ve kusma gibi tedavinin sıkça karşılaşılan yan etkileri yemek yemeyi iyice zorlaştırır, hastalar yiyeceklerin tadını alamayabilirler. Bunun yanında, tedavi altındaki hastalar yorgun ve rahatsız oldukları anlarda yemek yemek istemezler. Doktorlar, hemşireler ve diyetisyenler tedavi süresince iyi beslenme konusunda önerilerde bulunabilirler. Hastalar ve hasta yakınları doktorlarının önereceği diğer kaynaklardan kanser hastalarının beslenmesi konusunda bilgi alabilirler. KANSER HASTALARINDA DESTEK TEDAVİ Ciddi bir hastalıkla yaşamak çok zor bir olaydır. Kansere yakalanmış bireyler veya onlara bakan kişiler çeşitli problemler, zorluklarla karşılaşacaklardır. Eğer hasta ve yakınları yeterince bilgilendirilir, gerektiğinde destek tedavi sağlanırsa hastalıkla daha kolay mücadele edebilirler. Hasta ve yakınlarının hastalığı kabullenmelerinin yanı sıra bu soruna karşı mücadele etmek için birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. Ayrıca, hastalar aynı hastalığa yakalanmış kişilerle sorunlarını konuşmayı yararlı bulabilirler. Bu durumda hastalıkla mücadele konusunu veya tedavilerin etkinliğini tartışabilecekleri destek gruplarına katılmaları önerilir. Ancak her hastanın farklı olduğunu akılda tutulmalı, her ikisi de aynı tip kansere yakalanmış olsalar bile bir hastada faydalı olan bir tedavi biçiminin diğer hastada işe yaramayabileceği ya da ciddi yan etkilere neden olabileceği hatırda tutulmalıdır. Kanser hastaları, işlerini kaybetme, ailelerinin geleceği ve günlük aktivitelerine devam edememe gibi endişeleri yaşarlar. Tıbbi testler, tedaviler, 11
hastanede yatma ve tedavi faturaları yine ortak kaygılarıdır. Doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personeli, tedavi, çalışma ve diğer aktivitelerle ilgili soruları cevaplandırabilirler. Sonuç ne olursa olsun, hasta ve yakınları endişelerini birbirleriyle açık yüreklilikle konuşarak tedavi öncesi ve sonrası dönemlerde birbirlerine destek olmanın yollarını bulmalıdırlar. *: Üroonkoloji Derneği Prostat Kanseri Çalışma Grubu tarafından hazırlanmıştır. 12
Download