İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Güncel Klinik Onkoloji Sempozyum Dizisi No: 37 • Aralık 2003; s. 145-147 Kanser Tarama Testleri Doç. Dr. Gökhan Demir Kanser tarama testleri hastalığın daha erken ve tedavi edilebilir aşamasında saptanmasını amaçlamaktadır. Bugün bilinen yüz civarında kanser türü olmasına rağmen bu türlerin hepsine tarama yapmak günümüz koşullarında mümkün değildir. Kanser taraması için öncelikle elimizde basit, kolay uygulanabilir ve güvenli bir test yönteminin (laboratuvar, fizik muayene vb) olması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki kanser tarama testleri tanı testleri değildir. Bu testler sadece bir şüpheyi uyandırmakta ve bu kişilere tanı için daha ileri tetkikler (örn. biopsi) planlanmaktadır. Diğer önemli yan ise erken evresinde teşhis edilen hastalığa ileri evrelere oranla daha etkin tedavi seçeneklerinin bulunmasıdır. Tüm tarama testlerinde son amaç toplumda taranan kanser türünde mortalite ve morbiditeyi azaltmaktır. Bu temel bilgiler ışığında hangi kanseri hangi testle tarayalım sorularına yanıt aramaya başlayabiliriz. 1. Yüksek prevalans ve tanısı mümkün preklinik dönem (örn. prostat kanseri) 2. Yüksek mortalite ve morbidite (örn. kolon kanseri) 3. Erken evrelerde etkin tedavi seçenekleri (örn. meme kanseri) 4. İyi tarama testinin varlığı (yüksek spesifite, yüksek spesifite, düşük maliyet, kolay uygulanabilirlik) (örn. prostat spesifik antijen tayini, mammografi) Unutulmaması gereken en önemli nokta kanser taramasının seçilen yaş grubundaki tüm topluma (yüzbinlerce kişi) uygulanması gerektiğidir. Bu şekilde seçilecek testin maliyet/yarar analizi daha sağlıklı yapılabilir. Örneğin Toraksın bilgisayarlı tomografisi (BT) elbette akciğer kanserinin daha erken evrede teşhis edilmesini sağlayabilir ama altmışmilyonu aşkın nufusu olan ülkemizde elli yaş üstü herkeze örneğin yılda bir toraks BT çektirmenin mümkün olmayacağı açıktır. 145 • Gökhan Demir Değerlendirilmesi gereken diğer bir konu da kanser taramasını neden olabileceği olumlu ve olumsuz sonuçlarıdır. Taramanın kuşkusuz en önemli olumlu sonucu erken dönemde teşhis edilen hastalığa daha daha iyi prognoz sağlayabilmek ve daha az radikal tedavilerle (örn. meme koruyucu cerrahi) tedavi edebilmektir. Böylece ekonomik olarak da toplumun ileri evre kanserin tedavisine harcanan kaynakları korunmuş olacaktır. Olumsuz sonuçların ilki ise yalancı pozitif ve yalancı negatif test sonuçlarının yaratacağı psikolojik etkilerdir. Örneğin mammografide şüpheli bir imaj nedeniyle ileri tetkiklere ve belki biopsiye aday olan hastada bu süreç ciddi psikolojik baskı oluşturacaktır. Olumsuz sonuçlara diğer bir örnek de gereksiz tanılardır (“overdiagnose”) örneğin PSA yüksekliği ile in situ dönemde pek çok prostat kanseri vakası yakalabilir ancak hastalığın doğal seyri içinde bu in situ kanserlerin pek azında gerçek invaziv kanser gelişecektir. Bu nedenle prostat kanserinin in situ dönemde teşhisi önemli klinik fayda sağlamamktadır ama aynı durum diğer kanser türleri için geçerli değildir (örn. meme kanseri). Aşağıda anlatacağımız kanser tarama programları sadece toplumdaki normal risk grubuna yöneliktir. Kanser açısından yüksek risk taşıyan kişiler örneğin inflamatuar barsak kanseri tanısı olan hastalar, ailesel sendromlar (BRCA 1, 2 mutasyonları, familyal polipozis sendromları vd) burada önerilen yaşlardan daha erken ve daha yoğun olarak taranmalıdırlar. Meme Kanseri: Bugün meme kanseri taramasında kullanılan üç temel yöntem 1-mammografi 2-klinik meme muayenesi ve 3- memenin kişinin kendi tarafından muayenesidir. Bugün elimizdeki veriler 50-70 yaş arasındaki kadınlarda yıllık yapılan mammografilerin açık yararını göstermektedir. Bu yarar 40-49 yaş arası daha marjinaldir. Dünyada genel olarak kabul gören yaklaşım 20 yaşından itibaren her kadının ayda bir kendi meme ve koltukaltını muayene etmesi, üç yılda bir hekim tarafından yapılan klinik meme muayenesi, 40 yaşında itibaren ise yıllık mammografi takipleridir. Ülkemizde halen kanser taraması amaçlı mammografi bir kaç büyük ildeki merkez dışında yapılmamaktadır. Serviks Kanseri: Dr George Papanicolaaou tarafından 1930’lu yıllarda tanımlanan bu tests sayesinde gelişmiş ülkelerde serviksin invaziv kanserine bağlı morbidite ve mortalite belirgin şeklide düşmüştür. Bu testin yapılma sıklığı (yıllık, üç yıllık) ve üst yaş limiti konusunda tartışmalar vardır. Aktif cinsel yaşamın başlaması ile ve pelvis muayenesi ile birlikte yıllık takip önerilmektedir. Üç yıl üst üste normal sonuç ardından sıklık açılabilir. Ülkemizde özellikle kırsal kesimde testin uygulanması ile ilgili sorunlar süregelmektedir. 146 Kanser Tarama Testleri • Deri Kanseri: Ülkemiz gibi çok güneş ışığı alan bölgelerde deri kanserleri ciddi bir sağlık tehdidi oluşturmaktadır. Melanom dışı deri kanserleri dünyada en sık rastlanılan kanser grubudur. Malign Melanomunda 1970’lerden beri sıklığı giderek artmaktadır. Deri kanseri taramasında öykü ve iyi bir ışık altında tüm bedenin inspeksiyonu kullanılır. Yetişkinler için üçyılda bir tarama önerilmektedir. Kolon Kanseri: Ülkemizde ve dünyada önde gelen kansere bağlı morbidite ve mortaliteden sorumlu olan bu kanser türünde tarama amaçlı kullanılan yöntemler dışkıda gizli kan tayini, fleksibile sigmoidoskopi, pankolonoskopi, ve baryum ile çift kontrastlı kolon grafisi olarak özetlenebilir. Normal risk grubunda taramanın başlama yaşı elli yaş olarak öngörülmektedir. Üç yoldan biri ile A-Dışkıda gizli kan tayini (yıllık) + sigmoidoskopi (5 yılda bir) B- Pankolonoskopi (10 yılda bir) C-Çift kontrastlı kolon grafileri (5-10 yılda bir) tarama programı uygulanabilir. Ülkemizde yüksek riskli şahıslar dışında kolon kanseri taraması uygulanmamaktadır. Kolon kanseri taramasında dijital rektal muayene uygulanmamaktadır. Prostat Kanseri: Erkekte en sık rastlanılan kanser olan prostat kanseri erken dönenmlerinde etkin tedavi seçeneklerine karşın ileri evresinde sadece palyatif tedavinin mümükün olduğu bir hastalıktır. Prostat kanseri taramalarında erken dönmde latent vakalarda yakalanmaktadır, bu hastaların saptanmasının klinik önemi halen tartışmalıdır. Prostat kanseri taramasında bugün kullanımı onaylanmış olan üç yöntem 1. Dijital rektal muayene, 2. Prostat Spesifik Antijen (PSA) serum düzeylerinin tayini ve 3. Endorektal (transrektal) ultrasonografidir. Dijital rektal muayenenin sensitivitesi %33-69, spesifitesi ise %49-97 arasında bildirilmektedir. Endorektal (transrektal) ultrasonografide de spesifite ve sensitivite %40-80 arasında değişmektedir. Bugün pek çok ülkede elli yaşla birlikte her erkeğe yıllık PSA tayini ve dijital rektal muayene önerilmektedir. KAYNAKLAR 1. 2. 3. Smith R, Mettlin CJ. Cancer Detection, American Cancer Society’s Clinical Oncology. American Cancer Society 2001. Pazdur R, Coia LR, Hoskin WJ, Wagman LD. Cancer Menagement a Multidiciplanary Approach, seventh edition. The Oncology Group, 2003. Govindan R, Arquette MA. The Washington Manuel of Oncology, Lippincot Wiliams, 2003. 147