bir bakıma İslam dünyasının kaderini tayin edecek olan bu Ağustos

advertisement
Ağustos-1983
MALAZGİRT ZAFERİ
ِۙ ٰ ‫يل‬
َ‫اّللِ ا ُ ۬و ٰلٰٓئِكَ يَ ْرجُون‬
َ ‫ا َِّن الَّذ۪ ينَ ٰا َمنُوا َوالَّذ۪ ينَ هَا َج ُروا َو َجاهَد ُوا ف۪ ي‬
ِ ‫س ۪ب‬
ٰ ‫اّلل َو‬
‫ور َر ۪حي ٌم‬
َ ُ‫اّلل‬
ٌ ُ ‫غف‬
ِ ِۜ ٰ َ‫َرحْ َمت‬
Muhterem Müslümanlar!
Tarihte büyük imparatorluklar kurmuş olan asil Türk
Milleti, Tevhid dini İslamiyet'i kabul ettikten ve ilahi
hidayete erdikten sonra, insanlık tarihinde yeni devirler açan
büyük zafer kazanmış, üstün medeniyetler kurmuştur.
Bunların birincisi Anadolu'yu Müslüman Türk'e açıp, ona
anavatan yapan 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan
Muharebesidir. İkincisi ise, ortaçağı kapayıp Yeniçağı açan,
Avrupa'yı Müslüman Türk'e yeni yurt yapan 29 Mayıs
1453'te kazanılan İstanbul'un fethidir. Bir üçüncüsü de işgal
altında kalan anayurda kasteden ezeli düşmanları dize getiren
ve Anadolu'yu Türk İslam düşmanlarından kurtaran 30
Ağustos 1922 Dumlupınar Meydan Muharebesidir. Ne garip
tecellidir ki bu zaferlerin ilk ikisi, İslam düşmanı Bizans'a,
sonuncusu ise Bizans kalıntısı Yunan'a karşı kazanılmış;
birinci ve üçüncü zafer ise Ağustos ayı sonlarında elde
edilmiştir. Bu sebepledir ki Ağustos ayının, Müslüman Türk
Milletinin tarihinde müstesna bir yeri vardır.
Aziz Müslümanlar! Büyük Türk Hükümdarı Sultan
Alparslan'ın böyle bir Cuma günü kazandığı Malazgirt
Zaferini hutbemize konu olarak seçtik. Çünkü bu tarihi zafer,
Anadolu'da Müslüman Türk Devletinin temelinin atıldığı,
İslam Türk damgasının Anadolu'ya kesin olarak vurulduğu
çok önemli bir gündür. 26 Ağustos 1071 tarihi, Müslüman
Türk Milletinin kahramanlık destanlarından birinin altın
harflerle yazıldığı büyük bir zafer günüdür. Malazgirt Zaferi
yalnız Türk tarihinde değil, bütün dünya ve insanlık tarihinde
dönüm noktası teşkil edecek mühim hadiselerden biridir. Bu
zaferle Anadolu İslamlaşmış ve Müslüman Türk'e ebediyen
anayurt olarak hediye edilmiştir. Bu büyük zaferdir ki
Türkleri kısa zaman içinde Marmara kıyılarına ve İstanbul
önlerine getirmiş, sonra İslam sancağını Bizans surları
üzerinde dalgalandırmıştır. İslam ve Hıristiyan dünyalarının
kaderini değiştiren, İstanbul'un fethini Müslüman Türk'e
kolaylaştıran işte bu Malazgirt adlı büyük zaferdir.
Muhterem Müslümanlar! Bizans imparatoru Diojen,
Anadolu'ya akınlar yapan Selçukluları söküp atmak için
karar vermişti. Bu maksatla hazırladığı 200 bin kişilik bir
ordunun başında Doğu'ya hareket etti. Büyük Selçuklu
Hükümdarı Sultan Alparslan 1064'te Kars civarındaki Ani
kalesini fethederek Bizans'la mukadder olan cenge
hazırlanmıştı. Fethettiği ülkelerde İslam'ın emrettiği adalet
ve kardeşlikle hükmetmiş, halkın sevgi ve itimadını
kazanmıştı. Bizans ordusu sayıca çok, silah ve savaş
malzemesi bakımından üstündü. Türk ordusu sayıca az ise de
Sultan Alparslan önce Allah'a, sonra ordusunun harp
taktiğine, askerlerinin cengâverliğine, hepsinin iman
kuvvetine ve maneviyat üstünlüğüne güveniyordu. Mağrur
Bizans imparatoruna unutamayacağı dersi, bu iman ve
Allah'ın yardımı ile verecekti. Nitekim Sultan'ın imamı
Buharalı Muhammed Abdu'lMelik huzura gelerek
Alparslan'a şu müjdeyi veriyordu:
"Ey Sultan! Sen Allah'ın başka dinlere zafer
va'deylediği İslamiyet uğrunda cihad yapıyorsun. Bütün
Müslümanların minberlerde sana dua ettiği Cuma günü
savaşa giriş. Ben, Allah'ın zaferi senin adına yazdığına
inanıyorum".
Bu sözler, Sultan'ın kumandan ve askerlerinin
maneviyatını çok yükseltmişti. Zamanın İslam Halifesi ise
bir bakıma İslam dünyasının kaderini tayin edecek olan bu
Meydan Muharebesinde, Alparslan'ın zaferi
için bütün İslam ülkeleri camilerinde okunmak üzere şu
veciz dua metnini göndermişti:
"Allah'ım! İslam'ın sancaklarını yükselt. Sana kulluk
için hayatlarını esirgemeyen mücahidlerini yalnız bırakma.
Alparslan'ı düşmanlarına muzaffer kıl ve askerlerini
Meleklerinle te'yid eyle. Zira o, Senin rızanı kazanmak için
nasıl cihad ediyorsa, Sen de onu öylece koru. Düşmanlarını
kahret".
Dua şu nasihatla sona eriyordu:
"Ey Müslümanlar! Temiz bir kalb ile Sultan'a dua
ediniz. Küfrün kökünü kazımak ve İslam'ın bayrağını
yüceltmek için Allah'a yalvarınız".
Bizans'ın mağrur imparatoru, Alparslan'ın İslam'a
uyarak yaptığı sulh teklifini reddedince, büyük kumandan
Sultan Alparslan Cuma günü sabah namazından sonra
beylerini ve askerlerini toplamış, atından inerek secdeye
kapanmış ve Allah'a şöyle yalvarmıştı:
"Ya Rabb! Sen'i kendime vekil yapıyor, azametin
karşısında yüzümü yere sürüyor ve Sen'in uğrunda
savaşıyorum. Ey Rabbim! Niyetim halistir, bana yardım et.
Sözlerimde hilaf varsa, beni kahret...".
Sonra secdeden kalkarak kumandan ve askerlerine şöyle
demişti:
"Burada Allah'dan başka bir Sultan yoktur. Emir ve
kader tamamiyle O'nun elindedir. Bu sebeple, benimle
beraber savaşmakta veya savaşmamakta serbestsiniz. Ey
askerlerim! Eğer şehid olursam, bu beyaz elbise, benim
kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Zaferi
kazanırsak, önümüzde çok hayırlı günler olacaktır".
İman ve heyecan dolu bu sözlere askerler aynı imanla
"Asla emrinden ayrılmayacağız" diye cevap verdiler.
Artık beklenen an gelmişti. İman cephesinden yükselen
"Allah Allah" sesleri ile Türk süvarileri düşman üzerine
taarruza geçtiler. Büyük kumandan Alparslan, kullandığı
üstün savaş taktiği ile küfür cephesini bozguna uğrattı. Altı
saat gibi çok kısa bir zaman içinde Bizans ordusu imha
edildi. Kaçabilenler canlarını kurtardı, kalanlar esir edildi.
Mağrur imparator, yaralı olarak kurmay heyetiyle beraber
esirler arasında idi. Böylece izzet İslam'ın, zillet küfrün,
zafer İslam Mücahidlerinin, hezimet küfür cephesinin oldu.
Aziz ve Muhterem Müslümanlar! Bugün hürriyet ve
huzur içinde yaşadığımız Anadolumuz işte bu iman, bu ihlas
ve bu yiğitlikle kazanıldı. Aynı iman ve heyecanla muhafaza
ve müdafaa edilmelidir. Biliniz ki vatan, uğrunda ölmesini
bilenler oldukça vatandır. Yüce Allah, Malazgirt'te ve bütün
savaşlarımızda şehit düşen ve vatanımızı kanlarıyla sulayan
aziz şehidlerimizin asil ruhlarını şad etsin. Dinimizi,
milletimizi ve vatanımızı düşmanlardan ve kem gözlerden
korusun.
Hutbemizi, başında okuduğumuz ayetlerin mealini
vererek bitirelim:
"Muhakkak ki iman edenler, bir de Allah yolunda
(yurtlarından) hicret edip savaşanlar (yok mu), işte onlar,
Allah'ın rahmetini (kemaliyle) umarlar.
Allah (Müminleri) hakkıyle mağfiret edici, (onları
layıkıyle) esirgeyicidir".(Bakara: 218)
Download