BİLGİ NOTU Balkan Tecrübelerinden Türkiye İçin Dersler TÜRK AKADEMİSİ SİYASİ SOSYAL STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI ENERJİ GİRDİLERİNİN DIŞ TİCARETTEKİ ROLÜ Serhat GÜRLEK Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 www.turkakademisi.org.tr Balkan Tecrübelerinden Türkiye İçin Dersler TÜRK AKADEMİSİ Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV) Türkiye’de ve dünyada, yaşanmış ve yaşanmakta olan olayları; siyasî, sosyal, tarihî ve kültürel derinlik içinde ve stratejik bir bakış açısıyla değerlendiren, yeni tasarımlar ortaya koyarak gelecek vizyonu oluşturan bir düşünce kuruluşudur. TASAV, bilimsel kıstasları esas alarak ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde araştırma, inceleme ve değerlendirme faaliyetlerinde bulunmaktadır. Çalışmalarını hiçbir kâr amacı gütmeden ilgililer ile paylaşan TASAV; tarafsız, doğru, güncel ve güvenilir bilgiler ışığında kamuoyunu aydınlatmaya çalışmaktadır. TASAV’ın amacı; ülkemizin ekonomik, sosyal, siyasî, kültür ve eğitim hayatının geliştirilmesine; millî menfaat, millî güvenlik ve birlik anlayışının, insan hak ve özgürlüklerinin, demokrasi kültürünün, jeopolitik ve jeostratejik düşünce biçiminin yaygınlaştırılmasına; toplumda millî, vicdanî ve ahlâkî değerlerin hâkim kılınmasına ve Türkiye’nin dünyadaki gelişmelerin belirleyicisi olmasına bilimsel faaliyetler aracılığıyla katkı sağlamaktır. ARAŞTIRMA MERKEZLERİ TASAV, aşağıda belirtilen altı Stratejik Araştırma Merkezi vasıtasıyla çalışmalarını yürütmektedir: 1. 2. 3. 4. 5. 6. Dış Politika Araştırmaları Merkezi Güvenlik Araştırmaları Merkezi Siyaset, Hukuk ve Yönetim Araştırmaları Merkezi Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Merkezi Ekonomi Araştırmaları Merkezi Enerji Araştırmaları Merkezi Balkan Tecrübelerinden Türkiye İçin Dersler ENERJİ GİRDİLERİNİN DIŞ TİCARETTEKİ ROLÜ Serhat GÜRLEK Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No: 1 // Aralık 2013 www.turkakademisi.org.tr Bu yazının tüm hakları saklıdır. Yazının telif hakkı TASAV’a ait olup kaynak gösterilerek yapılacak makul alıntılamalar dışında önceden izin almadan kullanılamaz ve çoğaltılamaz. Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü İÇİNDEKİLER 1) TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARET-ENERJİ İLİŞKİSİ......................................................... 1 2) PETROL VE DOĞAL GAZ İTHALAT ZORUNLULUĞU............................................ 1 3) İTHALATIN PARASAL BÜYÜKLÜĞÜNÜ ARTIRAN BİR DİĞER FAKTÖR: FİYATLAR........................................................................................................................ 4 3.A) PETROL FİYATLARI............................................................................................................... 4 3.B) DOĞAL GAZ FİYATLARI ....................................................................................................... 5 4) ENERJİ İTHALATININ YARATTIĞI BASKIYI HAFİFLETMEK İÇİN ALINABİLECEK ÖNLEMLER ......................................................................................... 6 Türk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü ENERJİ GİRDİLERİNİN DIŞ TİCARETTEKİ ROLÜ 1) Türkiye’de Dış Ticaret-Enerji İlişkisi 105,9 milyar dolar dış ticaret açığının verildiği 2011 yılında, Türkiye’nin enerji girdileri ithalatı 54,1 milyar dolar, enerji ihracatı ise 6,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bir başka deyişle, 2011 yılında 47,6 milyar dolarlık net enerji ithalatı, Türkiye’nin dış ticaret açığının yaklaşık %45’ini oluşturmuştur. 2012 yılında ülkemizin dış ticaret açığı 84,0 milyar dolara düşmüş, buna karşılık net enerji ithalatı 52,4 milyar dolara (60,1 milyar dolar ithalat, 7,7 milyar dolar ihracat) yükselmiş, dolayısıyla ülkemizin dış ticaret açığının %62,4’ü enerji ihtiyacından kaynaklanmıştır. Aşağıdaki tabloda 2000-2012 yılları arasında dış ticarete konu enerji rakamları sunulmaktadır: Tablo-1: Enerji İhracat ve İthalatı, Enerji Dışı İthalat, Toplam İthalat (2000-2012) Enerji İthalatı Enerji İhracatı Net Enerji İthalatı Enerji Dışı İthalat Toplam İthalat Enerji İth./Toplam İth. (%) 2000 9,5 0,3 9,2 45,0 54,5 17,4 2001 8,3 0,4 7,9 33,1 41,4 20,0 2002 9,2 0,7 8,5 42,4 51,6 17,8 2003 11,6 1,0 10,6 57,8 69,4 16,7 2004 14,4 1,4 13,0 83,1 97,5 14,8 Milyar Dolar 2005 2006 21,3 28,9 2,6 3,6 18,7 25,3 95,5 110,7 116,8 139,6 18,2 20,7 Enerji İthalatı Enerji İhracatı Net Enerji İthalatı Enerji Dışı İthalat Toplam İthalat Enerji İth./Toplam İth. (%) 2007 33,9 5,1 28,8 136,2 170,1 19,9 2008 48,3 7,5 40,8 153,7 202,0 23,9 2009 29,9 3,9 26,0 111,0 140,9 21,2 2010 38,5 4,5 34,0 147,1 185,6 20,7 2011 54,1 6,5 47,6 186,7 240,8 22,5 2012 60,1 7,7 52,4 176,4 236,5 25,4 2013 yılında net enerji ithalatının 2012 yılına benzer bir seyir izleyeceği tahmin edilmektedir. Bu yılın ilk 6 ayında net enerji ithalatı yaklaşık 28 milyar dolar (31,86 milyar dolar ithalat, 3,78 milyar dolar ihracat) olarak gerçekleşmiştir. 2) Petrol ve Doğal Gaz İthalat Zorunluluğu Net enerji ithalatında en çok rol oynayan faktör, petrol ve doğal gaz ticaretidir. 2012 sektör verilerine göre Türkiye’nin ham petrol, akaryakıt ve ara ürün ihracatı 32,27 milyon ton, ithalatı ise 8,87 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Petrol ihracatının en büyük kalemini rafineri sonrası işlenmiş ürünler kalemi oluşturmaktadır. Türk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 1 Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü Ham petrol açısından bakıldığında, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ham petrolün %90’dan fazlasını ithal etmek zorunda olduğu görülmektedir. Son on yılda Türkiye yurtiçi kaynaklı ham petrol arzı %12 oranında düşmüştür. 2012 yılında ham petrol talebinin ancak %10'u yerli üretimle karşılanmıştır. Petrol arzı ile ilgili 2012 yılına ait aşağıdaki tablo, durumu özetlemektedir: Tablo-2: Türkiye Petrol Arzı (2012) Ham Petrol İthalatı Ham Petrol Yurtiçi Arzı Ham Petrol Toplam Arzı Stok Kullanımı İşlenen Ham Petrol 19.484.875 2.324.230 21.809.105 309.026 22.118.131 Üretim Akaryakıt İthalatı Ara Ürün İthalat Toplam Petrol Miktarı İhracat Yurtiçi Arzı 22.115.614 1.641.029 2.738.238 26.494.881 5.603.283 19.596.235 Türkiye’nin petrol ithalatının bu denli yüksek olmasının sebebi, yurtiçindeki üretim kapasitesinin ve mevcut sahaların rezerv büyüklüklerinin sınırlı olmasıdır. 2012 yılı yurtiçi üretilebilir petrol rezervi 294,8 milyon varil (43,2 milyon ton) olup, yeni keşifler yapılmadığı takdirde, bugünkü üretim seviyesi ile yurtiçi toplam ham petrol rezervinin 18,5 yıllık bir ömrü bulunmaktadır. Doğal gazda da benzer bir durum söz konusudur. Ancak doğal gazdaki dışa bağımlılık çok daha yüksek düzeylerdedir. 2012 yılında yaklaşık 46 milyar metreküplük tüketime karşın üretim ancak 0,69 milyar metreküp olabilmiştir. Yani üretimin tüketimi karşılama oranı %1,5 seviyesindedir. 2012 yılı sonu itibarıyla yurtiçi üretilebilir doğal gaz rezervi 6,84 milyar metreküptür. Yeni keşifler yapılmadığı takdirde, bugünkü üretim seviyesi ile yurtiçi doğal gaz rezervinin yaklaşık 10 yıllık ömrü bulunmaktadır. Şekil-1: Türkiye Birincil Arzındaki Gelişmeler (MTEP) (2007-2011) Türk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 2 Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü Mevcut rezerv ve üretim kapasitesindeki sınırlılıklara rağmen, doğal gazın Türkiye birincil enerji arzındaki payı yıllara sâri olarak artışını sürdürmektedir. Enerji kaynaklarının kullanım miktarlarını (MTEP-milyon ton petrol eşdeğeri) gösteren yukarıdaki grafik, son yıllarda doğal gaz arzında yaşanan artışa işaret etmektedir. Ülkemizin doğal gaz tüketim profilinde göze çarpan temel hususlardan birisi, birincil enerji kaynağı olarak doğal gaz kullanımının elektrik üretimindeki yüksek payıdır. 2005-2012 arasında doğal gazın elektrik üretimindeki payını sunan aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, doğal gazın elektrik üretimindeki payının %45-50’ler mertebesinde seyrettiğini söylemek mümkündür. Tablo-3: Türkiye Doğal Gaz Kaynaklı Elektrik Üretimi (2005-2012) Yıllar 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 Doğal Gazdan Toplam Elektrik Elektrik Üretimi Üretimi (GWh) (GWh) 73.445 80.691 95.025 98.685 96.095 98.144 104.048 104.499 Doğal Gazın Payı (%) 161.956 176.300 191.568 198.418 194.813 211.208 229.395 239.496 45,3 45,8 49,6 49,7 49,3 46,5 45,4 43,6 Türkiye elektrik piyasasında lisans almış, bir kısmı yatırıma başlamış çok sayıda doğal gaz kaynaklı elektrik üretimi projesinin bulunduğu da gözönüne alındığında, bu payın önümüzdeki birkaç sene içerisinde radikal biçimde düşmesi beklenmemektedir. Bu projelerin hayata geçmesi, miktar olarak enerji sektöründe tüketilecek doğal gazın artması anlamına da gelecektir. 1 Elektrik üretimi amaçlı doğal gaz tüketiminin yanı sıra, sanayi ve mesken amaçlı doğal gaz tüketiminin de gelecek yıllarda artış eğiliminde olması beklenmektedir. Özellikle gittikçe daha çok sayıda yerleşim merkezine doğal gazın ulaştırılmış olması bunun temel sebebidir. Doğal gazın meskenlerde daha fazla konfor sağlaması, sanayide kullanımının ise daha tercih edilir olması, bu sektörlerde de artış eğiliminin sürmesi beklentisine yol açmaktadır. Lisans alan ve yatırımları süren doğal gaza dayalı santraller ile başvuru, inceleme-değerlendirme ve uygun bulma aşamasındaki santraller dikkate alınarak bir hesap yapıldığında, proje stokunun 45 bin MW’a yaklaştığı görülmektedir. Bu santrallerin hayata geçmesi durumunda ihtiyaç duyulacak yıllık ilâve gaz ihtiyacı ise 60 milyar metreküpü aşacaktır. Hâlihazırda yıllık toplam 45 milyar metreküp civarında doğal gaz tüketildiği hatırlandığında, uzun vadede sadece elektrik üretimi amacıyla ihtiyaç duyulacak gaz miktarının ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılabilir. 1 Türk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 3 Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü 3) İthalatın Parasal Büyüklüğünü Artıran Bir Diğer Faktör: Fiyatlar Enerji ithalatını parasal açıdan yükselten bir diğer önemli faktör petrol ve doğal gaz fiyatlarıdır. 3.a) Petrol Fiyatları Brent petrol fiyatı 2012 yılında ortalama 111,67 $/varil olup, 2011 ortalaması olan 111,26$/varil’e oldukça yakın gerçekleşmiştir. Böylece dünya kıyas petrol fiyatı 2 yıl üst üste 100 $/varil’in üzerinde seyretmiştir. 2012 yılında Brent fiyatının aylara göre dalgalanması değerlendirildiğinde, sadece Haziran ayında 100 $’ın altına düştüğü gözlenmektedir. 2012 yılında ortalama WTI petrol fiyatı ise, 2011 yılına göre (94,88 $/varil) hafif bir düşüşle 94,05 $/varil olarak gerçekleşmiştir. Güney Sudan, Yemen, Suriye ve Kuzey Denizi civarında yaşanan petrol arzı kesintileri 2012 yılı petrol fiyat dalgalanmalarının başlıca sebepleri olmuştur. Şekil-2: Brent Spot Fiyatındaki Değişiklikler (1987-2013) Brent Spot Fiyatı - [1987 Mayıs -Ağustos 2013] [Haftalık Bazda] ($) 160 4 140 120 100 80 Brent Spot Fiyatı ($) 60 40 20 May 15, 2013 May 15, 2012 May 15, 2011 May 15, 2010 May 15, 2009 May 15, 2008 May 15, 2007 May 15, 2006 May 15, 2005 May 15, 2004 May 15, 2003 May 15, 2002 May 15, 2001 May 15, 2000 May 15, 1999 May 15, 1998 May 15, 1997 May 15, 1996 May 15, 1995 May 15, 1994 May 15, 1993 May 15, 1992 May 15, 1991 May 15, 1990 May 15, 1989 May 15, 1988 May 15, 1987 0 2013 yılında da petrol fiyatları yüksekliğini korumaktadır. Haftalık ortalama değerler üzerinden oluşturulan yukarıdaki grafikten de görülebileceği üzere, 2009 ortasından itibaren yükselmeye başlayan petrol fiyatları bir daha ciddî bir düşüş eğilimi içinde olmamıştır. Bundan sonra petrol fiyatlarının nasıl seyredeceğini tahmin etmek her zamanki gibi güçtür. Çünkü pek çok piyasada fiyatlar arz-talep miktarları ve dengesine göre Türk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü belirlenirken, özellikle jeopolitik gerilimler (örneğin Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki gelişmeler), tabiî âfetler (örneğin Japonya’daki tsunami), fizikî ve finansal piyasaların karşılıklı ilişkileri (belirsizlik, riskten kaçınma, spekülatif gelecek işlemleri, vb.) de fiyat oluşumlarını derinden etkilemektedir. 2011 yılında Libya’ya yapılan müdahale, bu açıdan son derece dikkat çekici bir örnektir. Libya dünya petrol üretiminde ancak %2 mertebesinde bir pay sahibi olmasına rağmen, üstelik tamamen devre dışı kaldığında bile oluşan açık Suudî Arabistan tarafından kolaylıkla telâfi edilebilecekken, bu ülkeye yapılan askerî müdahale petrol fiyatlarını önemli ölçüde dalgalandırmıştır. Libya’ya müdahalenin yapıldığı 19 Mart 2011’den sonra petrol fiyatlarının haftalık olarak nasıl dalgalandığı aşağıdaki tabloda görülebilmektedir: Tablo-4: Libya Müdahalesi Esnasında Petrol Fiyatları Haftalık Cushing- Haftalık Avrupa Oklahoma Spot Brent Spot Fiyatı Tarih Fiyatı ($/v) ($/v) Mar 18, 2011 99,8 112,7 Mar 25, 2011 104,4 115,4 Nis 01, 2011 105,1 116,5 Nis 08, 2011 109,3 123,0 Nis 15, 2011 107,8 123,6 Nis 22, 2011 109,1 122,7 Nis 29, 2011 112,3 125,4 May 06, 2011 105,8 119,6 3.b) Doğal Gaz Fiyatları Doğal gazda ise durum biraz daha karmaşıktır. 2012 yılında ılıman geçen kışın etkisiyle doğal gaz stokları artmış, Henry Hub (ABD) doğal gaz fiyatları bir önceki yıl ortalamalarına göre düşük seyretmiştir. 2011 yılında ortalama 143,98 $/m 3 olan doğal gaz fiyatı 2012 yılında %31 düşerek ortalama 99,2 $/m 3 olarak gerçekleşmiştir. Son yıllara kadar yüksek üretim maliyeti, yetersiz teknoloji ve rezervlerin verimli kullanılamaması gibi sebeplerle tercih edilmeyen konvansiyonel olmayan gaz üretimi, ABD tarafından geliştirilen metotlarla artmaya başlamıştır. ABD’deki fiyat düşüşlerinin en önemli sebebi budur. Hâlihazırda ABD’de kaya gazında yaşanan gelişmeler sonucunda, ABD’nin kendi içindeki gaz üretiminin (2010 yılında 611 milyar m 3) yaklaşık üçte biri kaya gazından karşılanmaktadır. ABD ve Kanada’nın 2010 yılında 771 milyar m 3 olan doğal gaz üretimlerini 2020’ye kadar yaklaşık %30 büyüme ile 227 milyar m 3 artırmaları beklenmektedir (bu artış rakamı Türkiye’nin bugünkü tüketiminin yaklaşık 5 katıdır). Doğal gaz üretiminin maliyeti de ABD’de -Katar hariçTürk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 5 Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü dünyadaki en ucuz seviyeye gelmiştir. Öyle ki ABD’de spot doğal gaz fiyatı (Henry Hub) 2008 yılında 13 $/MBtu iken, bu rakam 2012 yılında 2 $/MBtu düzeylerini görmüştür. Özellikle kaya gazı teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak bu rakamın daha da düşebileceği öngörülmektedir. Konvansiyonel olmayan gaz üretimi, şimdiden dünya piyasalarını etkilemeye başlamıştır. Bazı kuruluşlar enerji projeksiyonlarında ABD dev bir enerji ithalatçısı konumundan önemli bir gaz ihracatçısı konumuna yükselmektedir. Güneydoğu Asya’da Çin ve Hindistan artan enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve artan doğal gaz faturalarını düşürmek için konvansiyonel olmayan gaza yönelmektedir. Büyük tüketicilerden Japonya da en büyük gaz müşterilerinden biri olma yolundadır. ABD’nin LNG ithalatını azaltması, tedarikçilerin kendisine yeni adresler aramasına yol açmıştır. Bu çerçevede Avrupa pazarına giren LNG’nin fiyatları düşmeye başlamıştır. Uzun dönemli sözleşmelerden dolayı Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa’daki gaz fiyatları, ABD’dekinden 4-5 kat fazladır; ama bunun önümüzdeki dönemde düşmesi ciddî bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Ülkemiz özelinde söylenirse, gaz fiyatlarının düşmesi için, Türkiye’nin yeni kontratlar yaparken ve yaptığı kontratları yenilerken gelecek projeksiyonlarını ve yeni dönem şartlarını dikkate alarak müzakere yürütmesi gerekmektedir. Orta dönemde, konvansiyonel olmayan gaz üretiminin etkisiyle, Akdeniz ve Avrupa gaz fiyatlarında aşağı yönlü değişiklikler olması öngörülmektedir. Ancak bunun için i) konvansiyonel olmayan doğal gaz üretiminin artması (günümüzde toplam doğal gaz üretiminin %85’i konvansiyonel doğal gazdan sağlanmaktadır) ve ticaretinin kıtalar arasında yaygınlaşması, ii) Avrupa ülkelerinin uzun dönemli alım kontratlarının sona ermesi ve yeni kontratlar için müzakerelerin başlatılması gerekmektedir. 4) Enerji İthalatının Yarattığı Baskıyı Hafifletmek İçin Alınabilecek Önlemler Daha önce ifade edildiği üzere, Türkiye petrol ve doğal gaz üretimi açısından ekonomisinin büyüklüğüne nispetle- oldukça fakir bir ülkedir. Ekonomisinin büyümesine paralel olarak Türkiye’nin net enerji ithalatının büyümesi de kaçınılmaz gözükmektedir. Bu ise dış ticaret dengesi üzerinde baskı, cari açık üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Bu etkiyi tamamen ortadan kaldırmak kısa ve orta dönemde pek mümkün değildir; bununla birlikte, alınacak önlemlerle bu baskının hafifletilmesi mümkün olarak değerlendirilmektedir. Bir diğer üzerinde durulması gereken konu, alınacak önlemlerin ve yürürlüğe konulacak yeni politikaların sonuçlarının kısa sürede görülemeyecek oluşudur. Örneğin doğal gaz ithalatını baskılamak için kömüre ağırlık verildiğinde ve yerli kömür santralleri teşvik edildiğinde (2013 yılında 4288 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yerli kömürü yakıt olarak kullanan elektrik üretim santrallerinin, yatırım Türk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013 6 Enerji Girdilerinin Dış Ticaretteki Rolü bölgesine bakılmaksızın 5’inci bölgede uygulanan bölgesel desteklerden yararlanmaları karara bağlanmıştır) bunun etkisi en iyi ihtimalle 4-5 sene sonra görülebilecektir. Çünkü yeni kömür santrallerinin projelendirilmesi, izin ve lisans işlemlerinin bitirilmesi, inşaatlarının tamamlanması, montajlarının yapılması ve işletmeye alınması asgarî 4-5 yıl sürecektir. Keza, ulaştırma kaynaklı petrol tüketimlerini düşürmek için geliştirilecek politikaların da hemen sonuç vermediği bilinmektedir. Getirilecek ilâve vergiler, yükseltilecek gümrük harçları, tüketici davranışını hemen etkilememektedir. Yerleşik tüketici kalıplarının değişmesi (örneğin tüketicilerin daha yakıt verimli araçlara yönelmesi) uzun zaman alabilmekte, bütünleşik politikalar gerektirmektedir. Türkiye’nin cari açıkta önemli bir paya sahip olan enerji ithalatını belli bir seviyede tutabilmesi için, hem arz yönlü hem de talep yönlü tedbirleri arka arkaya hayata geçirmesi zorunluluk arz etmektedir. Talep tarafında enerji verimliliğinin yükseltilmesi, bunun için kapsamlı programlar yürütülmesi gerekmektedir. Arz tarafında ise, yerli kaynakların enerji üretimindeki payının artırılması, ayrıca yurtiçi ve yurtdışında fosil yakıt arama çalışmalarına ağırlık verilmesi temel politikalar olmalıdır. 7 Türk Akademisi Enerji Araştırmaları Merkezi Bilgi Notu No. 1 // Aralık 2013