çevreden kaynaklanan acil durumlar

advertisement
KISIM
ÇEVREDEN KAYNAKLANAN
ACİL DURUMLAR
Bölüm 39 Yanıklar
Bölüm 40 Tehlikeli Maddeler
Bölüm 41 Sıcak ve Soğuk Çarpması
Bölüm 42 Sudaki Tehlikeler
Yanıklar
GİRİŞ
Yanıklar en ciddi ve en acı veren yaralanmalar
arasındadır. Vücudun herhangi bir yaralanma
olmaksızın absorbe edebileceğinden daha
fazla enerji alması sonucu oluşurlar. Bu
enerjinin kaynağı ısı, toksik kimyasal maddeler, elektrik ve nükleer radyasyondur. Yanığın
şiddeti genellikle yaralanan cilt yüzeyi ile ölçülür. Yanığın ciddiyetini tespit etmek için yanığın gerçek derinliği ve yüzeyi birlikte hesaplanır.
Bir yanığı tedavi etmek zorunda kalan ATT
başka problemlerle de karşılaşabilir. Yanığa
neden olan ateş veya madde söndürülmek
veya ortamdan uzaklaştırılmak zorunda kalınabilir. Hasta, özellikle yıldırım çarpmasında
olduğu gibi, yanığa bağlı olarak şok geçiriyor
olabilir veya solunumu durabilir. Veya
özellikle elektrik şokundan sonra, düşmeye
bağlı kırıklar olabilir. ATT'n problemlerinden
biri de yanığa neden olmuş elektrik teli, toksik
dumanlar veya radyoaktiviteden kaçınmaktır.
Bölüm 39 cilt anatomisinin gözden geçirilmesiyle başlıyor. Sonra, en sık görülen yanık
şeklinin -ısı yanıkları- ciddiyet derecesinin değerlendirildiği ve bu ısı yanıklarının nasıl te-
davi edilmesi gerektiği anlatılıyor. Bölümde
daha sonra kimyasal ve elektrik yanıklarına
değiniliyor. Son bölümde nükleer radyasyon
kazaları tartışılıyor; bunlar, solar radyasyon
yanıklarını ve radyoaktiviteye maruz kalma
sonucu oluşan yaralanmaları kapsamaktadır.
AMAÇLAR
Bölüm 39'un amaçları:
•
cilt anatomisini gözden geçirmek.
•
birinci, ikinci ve üçüncü derece yanıkların
özelliklerini tanımlamak ve Dokuzlar
Kuralı’nı kullanarak termal yanıkların
yüzeyini hesaplamayı öğrenmek.
•
ısı yanıklarının ciddiyetini tespit etmeyi ve
bunların tedavisini öğrenmek.
•
çeşitli kimyasal yanık tiplerini tanımlamak
ve bunların tedavisini öğrenmek.
•
elektrik enerjisinin, yıldırım da dahil,
vücuda nasıl girip terk ettiğini anlamak ve
elektrik yanık ve yaralanmalarını tedavi
etmeyi öğrenmek.
•
solar ve nükleer radyasyona maruz kalmanın etkilerini anlatmak.
•
radyoaktif maddelere maruz kalındığında
gerekli acil tıbbi yardımı öğrenmek.
CİLDİN ANATOMİSİ: ÖZET
Yanıklar öncelikle cilde ait yaralanmalardır. Cildin anatomisi Bölüm 13' de verilmiştir. Yeniden
gözden geçirirsek, cildin iki tabakası vardır: epidermis ve dermis. Epidermis sert, geçirgen olmayan dış tabakadır. Epidermal hücreler sürekli
yaşlanıp dökülmekte ve germinal tabakada yeni
hücreler üretildikçe bunların yerini almaktadır.
Hemen epidermisin altındaki tabaka olan dermiste deriye karakteristik görünümünü veren yapılar
bulunur. Bunlar kıl folikülleri, ter bezleri, yağ
salgılayarak cildi yağlayan yağ bezleri, kan damarları ve sinir uçlarıdır. Dermisin daha altında,
kalınlığı vücudun değişik bölümlerinde ve kişiden
kişiye değişen yağlı tabaka, derialtı dokusu
vardır. Sonuncu ve derialtı dokunun altındaki en
derin tabaka ise kasları örten fasyadır (Şekil
39.1). Bir yanık bu tabakaların bazılarını veya
tümünü kapsayabilir.
Cilt sadece bir doku değil, bir organdır. Cildin
pek çok fonksiyonu vardır. Örneğin, vücudu bak-
BÖLÜM 39 . YANIKLAR
ŞEKİL 39.1 Cildin tabakaları.
Bir yanık bu tabakaların
tümünü veya bazılarını
kapsayabilir.
terilerden korur. Vücuttaki su miktarını ayarlar.
Yalıtkan gibi davranarak vücut ısısının
kontrolüne yardım eder. Ve sinir uçları aracılığıyla, cilt vücuda temas halindeki pek çok duyuyu ve çevresini beyine rapor eden bir organdır.
Derinin bütünlüğünün herhangi bir şekilde
bozulması bu koruyucu zarfı zedeler ve bakteri
invazyon ve enfeksiyonuna, sıvı kaybına ve ısı
kontrolü kaybına yol. açar ki, tüm bunlar ölüme
neden olabilir.
TERMAL YANIKLAR
ATT sık sık yanık yaralanmalarını değerlendirmek ve tedavi etmek zorundadır. Özellikle çocuklarda, yanıklar pek çok ölümle sonuçlanan kazadan sorumludur. En çok görülen yanık şekli,
termal yanık da denen, ısı yanıklarıdır. Yanığın
ciddiyeti derideki hasarı gözleyip, yanmış olan
vücut yüzeyi miktarını hesaplayarak tespit edilebilir. Birinci, ikinci, üçüncü derece yanık terim-
ŞEKİL 39.2 Isı yanıklarında en sık görülen üç derece. (a) Birinci derece yanık
deride kızarıklık ile birlikte epidermiste hasara yol açar. (b) ikinci derece yanık
dermiste kısmi hasara yol açar ve bül oluşumu ile karakterizedir. (c) Üçüncü
derecede yanıkta tam epidermis ve dermis kaybı vardır ve daha derinlere de
inebilir.
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
ŞEKİL 39.3 Birinci derece yanıkta epidermisin
sadece yüzeysel kısmı zedelenir Cilt kızarır ve
çok ağrılıdır; plajda ilk gün sonunda olduğu gibi.
ŞEKİL 39.4 İkinci derece yanıkta epidermis ve
dermisin bir kısmı hasar görür. Bül oluşumu
ikinci derece yanıklar için karakteristiktir.
leri yanığın ciltteki derinliğini ölçmek için kullanılırlar (Şekil 39.2).
Birinci derece yanıklar epidermisin sadece yüzeysel kısmının zedelendiği yanıklardır. Cilt kızarır (eritem) ama gerçekten yanmaz ve bül oluşmaz (Şekil 39.3). Güneş yanığı birinci derece
yanığa iyi bir örnektir.
İkinci derece yanıklar epidermis ve değişen
miktarda dermisin yandığı, ama dermisin tüm kalınlığınca harap olmadığı ve derialtı dokusunun
yaralanmadığı yanıklardır. İkinci derece yanıklar
bül oluşumu ile karakterizedir (Şekil 39.4).
Üçüncü derece yanıklar tüm dermisi içine alır,
hatta daha ileri derialtı dokusuna dek ilerler. Cilt
kuru, deri gibidir ve renk değişikliği (kömür gibi,
kahverengi veya beyaz) vardır. Yanmış derinin
altında koagüle olmuş kan damarları veya derialtı
yağ dokusu görülebilir. Bu şiddetli yaralanmada
yüzeysel sinir uçları ve kan damarları zedeleneceğinden, yanık alan hissiz olabilir (anestetik), buna karşılık çevredeki daha az yanmış
olan doku aşırı ağrılıdır (Şekil 39.5).
Yanığın genişliği veya kapladığı alan Dokuzlar
Kuralı kullanılarak hesaplanabilir. Bu sistem
vücut yüzeyini her biri toplam vücut yüzeyinin
yaklaşık % 9'u olan bölümlere ayırır. Bebeklerde
ve yürümeye başlayan çocuklarda, baş vücudun
daha büyük bir kısmını oluştururken, bacaklar
daha küçük kısmını oluşturacağından küçük
çocuklarda bu kural modifiye edilmiştir. 00kuzlar
Kuralı'nı kullanarak, ATT yanık alanını kabaca
tahmin edebilir (Şekil 39.6).
Termal Yanıkların Şiddeti
Termal yanıkların şiddetini beş faktör belirler:
1. Derinlik (birinci, ikinci, üçüncü derece)
2. Yüzey miktarı (Dokuzlar Kuralı)
3. Kritik alanların yanması (eller, ayaklar, yüz
ve genitaller)
4. Hastanın yaşı (çok genç veya çok yaşlı)
5. Hastanın genel sağlık durumu (diğer yaralanmalar veya hastalıklar)
ŞEKİL 39.5 Üçüncü derece yanıkta epidermis
ve dermisin tümü harap olmuştur. Yüzeysel sinir
uçları da harap olduğundan yanık alanında duyu
kaybı olabilir. Ancak çevredeki alan çok ağrılıdır.
Bu beş faktör ATT'nin yanığın şiddetli, orta şiddetli veya hafif yanık olduğunu tespit etmesini
sağlar.
Şiddetli yanıklar en ciddileridir. Kırıkla veya
BÖLÜM 39 . YANIKLAR
ŞEKİL 39.6 Bir erişkinde, vücuttaki
alanların çoğu kabaca % 9 ve
katlarına bölünebilir. Buna Dokuzlar
Kuralı denir ve vücuttaki yanık alanı
yüzde
olarak
tahminen
hesaplamada kullanılır. Küçük bir
çocukta, nispeten baş daha büyük,
alt ekstremiteler ise daha küçük
alan kaplar. Buna bağlı olarak,
Dokuzlar Kuralı modifiye edilmiştir.
değişik derecelerde solunum güçlüğü ile komplike olan tüm yanıklar şiddetli yanık olarak değerlendirilir. Buna ek olarak, el ayak, genital bölge veya yüzü veya vücut yüzeyinin % 10'undan
fazlasını kaplayan bir üçüncü derece yanık da şiddetli yanık olarak kabul edilir. Vücut yüzeyinin %
25'inden fazlasını kaplayan ikinci derece yanıklar
da şiddetli yanıktır. Son olarak, yaşlılarda ve ağır
hastalardaki orta şiddetteki yanıklar da şiddetli
yanık kapsamına girerler.
Orta şiddette yanıklar şiddetli yanıklardan daha az tehlikeli olmalarına rağmen yine de ciddi
yaralanmalardır. Bunlar vücut yüzeyinin % 210'unu kaplayan (eller, ayaklar, yüz ve genital
bölge hariç) üçüncü derece yanıkları içerirler. Ayrıca vücut yüzeyinin % 15-25'ini kaplayan ikinci
derece yanıklarla, % 50-75'ini kaplayan birinci
derece yanıklar da orta şiddette yanıklardır.
Hafif yanıklar vücut yüzeyinin % 2'sinden azını kaplayan üçüncü derece yanıkları veya %
15'inden azını kaplayan ikinci derece yanıkları
kapsarlar.
Çocuklardaki şiddetli yanıkları tespit etmede
farklı bir sistem kullanılmaktadır. Bir çocukta vücut yüzeyinin % 20'sinden fazlasını kaplayan
ikinci derece yanık şiddetli yanık olarak değerlendirilir. Vücut yüzeyinin % 10-20'sini kaplayan
ikinci derece yanık orta şiddetli olurken, çocuktaki herhangi birinci derece yanık da orta şiddetli yanık olarak kabul edilir. Son olarak, bir
çocuktaki herhangi üçüncü derece yanık şiddetli
yanıktır.
Termal Yanıkların Tedavisi
ATT termal yanıkların acil tedavisini dört amaca yöneltmelidir:
1. Yanma sürecini sona erdirip, daha fazla
yaralanmayı önlemek.
2. Isı kaybını ve enfeksiyon riskini azaltmak için yanık alanı kuru, steril gazlı
bezle örtmek.
3. Hastanın vital fonksiyonlarını desteklemek.
4. Hastayı acilen yanık yaralanmalarının
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
tedavi edilebildiği bir hastaneye nakletmek.
Yanmış bir hastaya yardımda ATT'nin ilk sorumluluğu daha fazla yanmayı önlemek -bir başka
deyişle, ateşi söndürmektir. Isı veya duman inhalasyonundan daha fazla zararı önlemek için
hasta yangın alanından uzaklaştırılmalıdır. Alev
almış tüm giysiler çıkarılmalıdır. Eğer cilt ve giysiler hala sıcak ise, soğuk suya daldırılmalı veya
ıslak, serin gazlı bezlerle örtülmelidir. Bu acıyı
hafifletip, daha fazla yanmayı durduracaktır. Ancak, yanık alan 10 dakikadan fazla soğuk suya
daldırılmamalıdır. Özellikle geniş bir yanığın,
uzun süre soğuk suda kalması vücut ısısı kaybına
(hipotermi) neden olabilir. Eğer ATT hastaya
ulaşmadan önce yanma durmuşsa yanmış kısmın
soğuk suya daldırılmasının bir yararı olmayacaktır. Eğer yanık bir üçüncü derece yanık gibi
duruyorsa, sadece hala yanmaya devam ediyorsa
soğuk suya daldırılmalıdır. Üçüncü derece yanıkta en büyük tehlike enfeksiyondur. Böyle bir
yanığı suya daldırmak (yanmayı durdurmak dışında) enfeksiyon riskini arttırabilir. Temiz pansuman ve temiz su, enfeksiyon riskini en aza indirgemek için her zaman kullanılmalıdır.
Yanığın şiddeti ve genişliği hemen hesaplanmalıdır. Yanık alan kuru bir pansumanla örtülmelidir. Eğer yanık alan çok geniş değilse, steril
gazlı bez en iyisidir. Eğer yeterli steril pansuman
malzemesi yoksa, temiz bir çarşaf da kullanılabilir. En önemli bilinmesi gereken şey yanık
alanın üzerine başka hiçbir şey konmayacağıdır.
Bir yanığın acil tedavisi kuru, steril pansuman
tatbikidir -merhem, losyon veya antiseptikler asla
kullanılmamalıdır. Eğer hastanınki şiddetli
yanıksa, oksijen de verilmelidir. Transporttan
önce, hastanın şok tedavisine de ihtiyacı olabilir.
Yüzünde yanıklar olan veya duman ya da gaz
inhale etmiş hastada solunum güçlüğü gelişebilir.
Hastaya oksijen verilip, derhal hastaneye nakledilmelidir (Şekil 39.7).
Şiddetli yanıkları olan hastalar yanık merkezlerinde tedavi edilmelidir. ATT şiddetli yanığı
olan bir hastanın getirilmekte olduğunu çabuk ve
uygun hazırlıkların yapılabilmesi için merkeze
bildirmelidir. ATT'ler kendi alanlarındaki en yakın yanık merkezinin yerini bilmelidirler.
ŞEKİL 39.7 Yüzünde yanık olan, duman veya
gaz inhale etmiş herkeste solunum sistemi
hasarı düşünülmelidir.
KİMYASAL YANIKLAR
Kimyasal yanıklar deri ile temas eden herhangi
toksik madde nedeniyle oluşabilir. Kimyasal yanıkların çoğu cilde veya giysilere temas eden kuvvetli asit veya bazlarla olurlar. Bazen kuvvetli
kimyasal maddelerin gazları da, özellikle solunum
yolunda, yanıklara neden olurlar. Özellikle gözler
kimyasal yanıklardan kolayca zarar görebilir.
Kimyasal yanıkların çoğu endüstri de -fabrikalarda veya laboratuarlarda- olur. Böyle kimyasal
maddelerin kullanıldığı yerlerde kimyasal yanık
kazalarını tedavi etmek amacıyla genellikle bazı
olanak ve araçlar da bulunur. İşçiler sıklıkla kimyasal yanık kazalarında kullanmak üzere acil önlemler konusunda eğitilirler; ancak durum her
zaman böyle değildir. ATT bir kimyasal yanık
alanına çağrılabilir ve hiçbir acil yardım önleminin alınmadığını görebilir.
Temelde bir kimyasal yanığın acil bakımı termal yanığınkinin aynıdır. Yanma sürecini durdurmak için, kimyasal maddenin hasta ile teması
kesilmelidir. Çok az istisna dışında, bu yanık
alanın bol suyla yıkanması demektir. (Pek çok
kimyasal yanık vakasında izlenmesi gereken en
iyi kural: "Kirlenmenin çözümü seyreltmektir.")
Pek çok endüstri kuruluşunda bu amaçla özel
duşlar veya hortumlar vardır (Şekil 39.8). Yanık
alan bol su ile yıkanmalıdır. Hortumdan basınçlı
su uygulanmamalıdır, çünkü aşırı su basıncı deri-
BÖLÜM 39 . YANIKLAR
ŞEKİL 39.8 Kimyasal yanıklar, etkilenmiş
alanın bol suyla, hızla yıkanmasıyla tedavi
edilirler. Yıkama işlemi sürerken giysiler
çıkarılmalıdır. Yıkama yanma ağrısı dindikten
sonra 10 dakika daha sürdürülmelidir.
deki mekanik hasarı arttırabilir. Etkilenmiş
alandaki cilt bol suyla, hızla yıkanırken giysiler
de çıkarılmalıdır. Bol suyla yıkama başladığında
hasta sıklıkla yanma acısının sona erdiğini
söyleyecektir. Ancak bu yıkama işlemi ağrı
dindikten sonra 10 dakika daha sürdürülmelidir.
Pek çok kimyasal madde geç reaksiyon verir ve
hasta artık acı hissetmemesine rağmen zarar
vermeye devam eder. Yıkama tamamlandıktan
sonra yanık alan, termal yanıkta yapıldığı gibi,
kuru, steril pansumanla örtülmelidir. Sonra hasta
hastaneye nakledilmelidir.
İnhalasyon Yaralanmaları
Kimyasal gazlar nedeniyle olan inhalasyon ya-
ralanmaları (sıklıkla yanlış olarak solunum yanıkları denir) özellikle ciddidir. Eğer hasta dispne
(solunum güçlüğü)den yakınıyorsa veya havada
bariz gaz varsa ve hasta gazı inhale ettiğini
söylüyorsa, o zaman ATT solunum sisteminde
hasar olduğunu düşünebilir. Oksijen verilmeli ve
hasta hemen hastaneye götürülmelidir. Hastada
hiçbir bariz solunum güçlüğü belirtisi olmasa bile
daha sonra anlamlı solunum güçlüğü gelişebilir.
İnhalasyon yaralanmalarının özellikle tehlikeli
formu karbon monoksit inhalasyonudur. Bu, insanın yanan bir binada, hiç temiz hava olmadan
kalmasıyla olur. Karbon monoksit pek çok farklı
yanma sonucu açığa çıkan öldürücü bir zehirdir.
Karbon monoksit inhalasyonu duman inhalasyonundan farklıdır. Karbon monoksit kokusuz ve
renksiz bir gaz olduğundan, kazazedeler bunu inhale etmiş olduklarını fark etmeyebilirler.
Yanmakta olan bir odada veya binada hapsolmuş ve buradaki havayı soluyan kişide karbon
monoksit
zehirlenmesi
olabilir.
Hastanın
solunumu birdenbire durana dek hafif bir dispne
dışında çok az semptom vardır. Bir kazazedenin
karbon monoksit inhale etmiş olduğundan
şüphelenen ATT maskeyle % 100 oksijen
vermelidir. ATT solunum durmasına karşı uyanık
olmalı ve hemen temel hayat desteğini sağlamaya
hazır olmalıdır.
ŞEKİL 39.9 Kuru kimyasal maddeler, dökülen
alan bol suyla, hızla yıkanmadan önce deriden
ve giysilerden fırçayla temizlenmelidir. Kuru
kimyasal maddeler suyla karşılaştıkları zaman
aktive olurlar ve kuru oldukları zamandan daha
ciddi yanıklara neden olabilirler.
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
Derinin Kimyasal Yaralanmaları
Kimyasal (asit ve baz) yanıklar şiddetli deri yaralanmalarına neden olabilirler. Konsantre sodyum hidroksit veya potasyum hidroksit gibi kuvvetli bazlar kuvvetli asitlerden daha şiddetli yanıklara neden olurlar, çünkü bunlar cildin daha
derinlerine nüfuz ederler. Sıvı asit veya baz yanıklarının tedavisi alanı bol suyla, hızla yıkamaktadır. Eğer kireç gibi katı bir madde hastanın üzerine dökülmüşse, yıkamadan önce bu temizlenmelidir. Kuru bir kimyasal madde suyla temas
edince aktive olur ve deriye kuru olduğundan daha fazla zarar verebilir (Şekil 39.9). Hastanın
giysileri de çıkarılmalıdır, çünkü giysilerin kat ve
dikiş yerlerinde kimyasal madde artıkları tutulabilir. Ayakkabılar, çoraplar ve eldivenler de aynı
nedenle çıkarılmalıdır.
Eğer yanık fenol (karbonik asit) ile olmuşsa,
herhangi bir kimyasal yanıkta olduğu gibi önce
suyla yıkanmalıdır. Ancak, fenol suda çok
çözünür değildir, bu nedenle cilt polietilen glikol,
propilen glikol veya gliserol gibi fenol çözücüleri
ile yıkanmalıdır. Fenol yanıklarının acil tedavisi
tartışma konusudur. Bu kimyasal maddenin
yaygın olarak kullanıldığı bir alanda çalışan A
ATTler bir fenol yanığına çağrıldıklarında nasıl
davranmaları gerektiği konusunda bölgesel tıp
otoritelerine danışmalıdırlar.
ŞEKİL 39.10 Gözün kimyasal yanıkları çok
ciddidir. Etkilenmiş göz yavaş akan suyla bolca
yıkanmalıdır. Göz kapakları açık tutulmalıdır;
ancak hastanın doğal refleksi gözünü kapatmak
olduğu için, bunu yapmak zordur. Yıkama
sırasında kimyasal maddenin öteki göze
kaçmamasına dikkat etmelidir.
nin yanığa neden olduğuna bakmaksızın, göze sudan başka hiçbir madde konmamalıdır. Göze konan herhangi kimyasal madde göze daha çok zarar
verecektir (Şekil 39.10).
Gözün Kimyasal Yaralanmaları
ELEKTRİK YANIKLARI
Gözün kimyasal yaralanmaları özellikle ciddidir. Kimyasal maddeye çok kısa süre maruz kalınsa bile, bu yaralanmalar kalıcı körlüğe yol açabilir. Bu yaralanmaların acil tedavisinde de temel
prensip aynıdır: alanı bol suyla yıkamak. Gözün
herhangi yaralanmaya normal reaksiyonu sıkıca
kapanmaktır. Göz yıkanırken göz kapakları açık
tutulmalıdır. Yavaş akan su kullanılmalı ve
sağlam göze kimyasal madde kaçırmamaya
dikkat etmelidir. Yıkama işlemi asit yanığı için en
az 5 dakika, alkali yanığı için ise 10-20 dakika
sürmelidir. Bu yıkama işlemi sırasında ATT hastanın başını musluğun altında tutmasına yardım
etmelidir. Yıkama tamamlanınca, her iki göz de
yumuşak petlerle örtülmeli ve hasta hemen hastaneye nakledilmelidir. Hangi kimyasal madde-
Elektrik yanıkları yüksek veya düşük voltajlı
elektrikle temas sonucu olabilir. Normal ev akımı
yeterince ciddi yanığa neden olabilecek güçtedir.
Yüksek voltajla olan yanıklar ise elektrik
fabrikalarında çalışanlarda veya bir yüksek gerilim hattıyla direkt temas sonucu olabilir.
Elektrik yanıklarıyla ilgili özellikle iki tehlike
vardır. Bir, genellikle doku hasarının miktarı, ciltteki yaranını görüntüsüne bağlı olarak, umulandan
çok daha fazladır. Ciltteki yanık yaralarının küçük
olmasına rağmen daha derin dokularda şiddetli
hasar olabilir. İki, yanıkla birlikte, hastanın
durumunu daha komplike hale getirecek kalp
durması olabilir. Elektrik enerjisi şiddetli doku
hasarı yapabilir. Bir yanığa neden olabilmek için
elektrik bir noktadan vücuda girip başka bir nok-
BÖLÜM 39 . YANIKLAR
ŞEKİL 39.11 Elektrik yanıkları
hasarına neden olabilir. Giriş
yüzeysel yanığın çok küçük
rağmen çıkış yarası geniş ve derin
şiddetli doku
noktasındaki
olabilmesine
olabilir.
tadan çıkmalıdır. Elektriğin vücuda girdiği ve
çıktığı noktalarda her zaman birer yara (yanık)
vardır. Giriş yarası oldukça küçük olabilir, ama
çıkış yarası geniş ve derin olabilir (Şekil 39.11).
Yüksek voltajlı elektrik enerjisi kasları ve cildi
ampütasyon gerektirecek ölçüde harap edebilir.
Elektrik Şoku Yaralanmaları
Yüksek voltajlı bir elektrik akımından gelip vücuttan geçen enerji kalbin normal elektriksel ritmini bozup kalp durmasına yol açabilir. Ayrıca,
elektrik şoku kırık ve çıkıkla sonlanabilecek
kadar güçlü kas kontraksiyonlarına neden olabilir.
Bundan başka, elektrik şoku hastanın yere
düşmesine ve başka yaralanmalarına neden olabilir. Bu nedenle, bir elektrik kazasına çağrıldığında, ATT kalbi durmuş, çoğul yaralanmaları
olan ve şiddetli yanıklı bir hastayı değerlendirip,
tedavi etmeye hazır olmalıdır.
Elektrik yaralanmasının tedavisi, gerektiğinde
KPR yapılması, tüm yanık yaralarının kuru, steril
pansumanla örtülmesi ve olası kırıkların tespitidir. Tüm elektrik yanıkları,hastanede daha ileri
tedavi gerektiren, ciddi yaralanmalardır.
Bazen ATT kopmuş bir gerilim hattının yol
açtığı kazaya çağrılabilir. Kurum tarafından kesilmediği sürece herhangi kopmuş gerilim hattın-
ŞEKİL 39.12 İnsan vücudu iyi elektrik iletkenidir.
Bir elektrik yanığı genellikle vücudun bir iletken gibi
davranarak güç kaynağı ile toprak arasındaki devreyi
tamamladığı zaman olur.
da elektrik olduğu varsayılmalıdır. Gerilim hatları
115-50.000 voltluk olabilirler. Telefon kablolarının voltajı çok daha düşüktür, ama yine de
şok için yeterlidir. Kopmuş bir kablonun düşük
voltajlı olduğundan kesinlikle emin olmadıkça,
ATT bunda elektrik olduğunu, yüksek voltajlı
olduğunu varsaymalı ve dokunmamalıdır.
Eğer elektrik kablosu bir arabanın üzerine düşmüş ve arabada da insan varsa, arabanın içinde
kaldıkları sürece güvenliktedirler. Arabanın lastikleri yalıtkan görevi görecektir. Elektriğin akması için, elektrik kaynağından toprağa bir devrenin tamamlanması gerekir. Bu elektrik devresinin tamamlanmasını engelleyen maddeye
yalıtkan denir. Örneğin, lastik bir yalıtkandır.
Akımın kendinden akmasına izin veren maddeye
ise iletken denir. Su ve çoğu metal iletkendir.
Elektrik yanıkları, vücut veya onun bir bölümü
elektrik kaynağı ile toprak arasındaki devreyi
tamamlayınca olur (Şekil 39.12).
Evdeki elektrik yanıklarının çoğu yanlış bağlanmış elektrik aletlerinden veya bunların dikkatsiz kullanılmasından olur. Küçük çocuklar
elektrik kablosunu ağızlarına koyarak elektrik yanığına neden olurlar. Ev dışındaki elektrik yanıklarının çoğu kopmuş bir gerilim hattıyla kazayla temas sonucu veya kazı çalışması sırasında
bir inşaat işçisinin kazayla hatta teması sonucu
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
ŞEKİL 39.13 Kopmuş bir gerilim
hattına. kurum elektriği kesmediği
sürece. dokunulmamalıdır. Eğer
arabanın üzerine düşmüşse.
yolcular arabanın içinde kalmaları
için uyarılmalıdır. Eğer yangın
nedeniyle kurtarılmaları
gerekiyorsa. araba ve yere aynı
anda dokunmamaya çalışarak
arabadan atlamalıdırlar.
olur. ATT, elektrik teli veya elektrikli bir aletle
hala temasta olan birine yaklaşmadan önce elektrik kesilmelidir. Eğer üzerine elektrik kablosu
düşmüş bir arabada insanlar varsa, kurum tarafından elektrik kesilene dek arabada kalmaları
söylenmelidir (Şekil 39.13). Çok nadir
durumlarda, bu duruma bir de yangın tehlikesi
eklenir. Eğer yaşamları yangın nedeniyle
tehlikedeyse, yolculara araba ve yere aynı anda
dokunmamaya dikkat ederek arabadan atlamaları
söylenmelidir. Önce küçük çocuklar ATT'ye
fırlatılmalıdır. ATT kabloda elektrik olmadığından emin olmadıkça veya bu konuda özel eğitimi
ve gerekli aletleri olmadıkça elektrik kablosuna
asla dokunmamalıdır. Böyle acil vakalara giden
pek çok ATT kazayla elektrik kablolarıyla temas
ederek çok ağır yaralanmışlardır.
Yıldırım Yaralanmaları
Yıldırım yaralanmaları elektrik yanıklarının
özel bir şeklidir. Yıldırım binlerce voltluk bir
kuvvetle düşer, ama bu sadece saniyenin bir bölümü kadar sürer. Üzerine yıldırım düşen herkes
ölmez. Sıklıkla, yıldırım düşmesinden sonra
insanlar hayatta kalırlar. ATT böyle bir kazaya
çağrılabilir ve tedaviye ihtiyaç duyan bir veya daha fazla kişiyle karşılaşabilir.
Yıldırım, tüm vücudun maruz kaldığı bir yüksek voltajdır. Sinir ve kardiovasküler sistemler
başta olmak üzere pek çok sistemi etkiler. Yıldırım, karakteristik bir yüzeysel cilt yanığı oluşturur, ama nadiren derin yanıklar olur. Yıldırım
çarpmasından esas problemler sinir sistemi hasarı
ve kardiak aritmilerdir.
Yıldırım düşmesi sonucu pek çok insanda kısa
süreli hafıza kaybı olmakta ve bu olayı hatırlamamaktadır. Hasta uyuşma, karıncalanma, kısmi
veya tam paralizi, körlük, duyma kaybı, disfazi
(konuşma güçlüğü) veya afazi (konuşamama)den
yakınabilir. Bu semptomlar genellikle geçicidir.
En önemli konu kardiak aritmidir. Hastalarda
ciddi ritim bozuklukları olup, ventrikül
fibrilasyonu veya tam kalp durması gelişebilir.
Ancak, ATT asla yıldırım düşmüş ve kalbi atmayan bir hastanın öldüğünü varsaymamalıdır.
Eğer acil yardım anında uygulanırsa, böyle hastalar çoğu kez başarıyla resüsite edilebilirler. Yıldırım çarpmış bir hastaya dokunmak tehlikeli değildir. Hastaya dokununca çarpılma tehlikesi yoktur. Yıldırım çarpmış bir hastada iskelet sistemi
veya diğer sistem yaralanmaları da olabilir; omurga kırıkları özellikle sık görülür. Tüm hastalar
omurga tahtası ile taşınmalıdırlar.
NÜKLEER RADYASYON
YARALANMALARI
Nükleer reaksiyonlar sonucu oluşan enerji çe-
BÖLÜM 39 . YANIKLAR
şitli yollardan yaralanmaya neden olabilir. Solar
radyasyona (güneş) maruz kalma veya atom
bombası patlaması sonucu oluşan ısıyla termal
yanıklara benzer yanıklar oluşabilir. Buna ek olarak, radyoaktif kimyasal maddelere maruz kalmak
da akut yanıklardan kronik hastalıklar ve hatta
ölüme dek geniş bir spektruma yayılan
problemlere neden olabilirler.
Radyasyon Yanıkları
Isı ve iyonizan üretmek üzere güneşte sürekli
atomik reaksiyonlar olmaktadır. Bir kısım iyonizan radyasyon atmosferin koruyucu ozon tabakasını geçer ve yanıklara yol açabilir. Güneş
yanıkları genellikle ciddi değildir. Bazen, bir insan farkında olmaksızın çok fazla güneşe maruz
kalabilir. Ciltteki pigment (melanin) cildi solar
radyasyondan korur. Bu nedenle, kara derili insanların güneş yanığı riski daha düşüktür. Güneş
yanıkları termal yanıklara çok benzer ve nadiren
birinci dereceden daha ileridir. Ancak, cildin
büyük bir yüzdesini kaplıyorsa, böyle bir yanık
anlamlı rahatsızlığa ve bazen hafif hipotansiyona
bağlı sistemik semptomlara neden olabilir. Bu
semptomlar varsa, hasta hastaneye götürülmelidir.
Atomik patlama sonucu oluşan ısı, nükleer radyasyon yanıklarına neden olabilir. Yaralanmanın
tipi kişinin patlamaya yakınlığına bağlı olacaktır.
Nükleer patlamanın birkaç mil çevresinde olan
insanlarda ciltte termal yanıklar ve iyonizan
radyasyonun nüfuz etmesi sonucu ağır iç organ
yaralanmaları olacaktır. Nükleer patlamadan daha
uzak mesafedeki insanlarda ise termal yanıklar
olmayacak, ama yine derin dokularda radyasyon
hasarı görülecektir. Kuşkusuz, nükleer patlama
bir ATT'nin hiç karşılaşmamasını umduğu muz
bir felakettir. Günümüzde, nükleer radyasyon
yaralanmaları ile ilgili en önemli konu nükleer
kimyasal maddelere maruz kalma ve nükleer
enerji reaktörlerinden olan sızıntılardır.
Nükleer Radyasyona Maruz Kalma
İnsanlar her zaman kozmik ışınlardan ve doğal
radyoaktif maddelerden çıkan küçük miktarlarda
nükleer radyasyona maruz kalmışlardır.
ŞEKİL 39.14 Atomlar proton, nötron ve
elektronlardan yapılmıştır. Eksite atomlardan
enerji
ve
subatomik
parçacıkların
açığa
çıkmasına radyoaktivite denir.
X-ışınlarının keşfinden ve yaklaşık 100 yıl önce
radyumun arıtılmasından bu yana, yüksek dozda
nükleer radyasyona maruz kalınan kaza riski de
büyük oranda artmıştır. Nükleer gücün gelişimi ile
birlikte bugün pek çok insan yüksek oranda
radyoaktif maddelerle çalışmaktadır. Nükleer yakıtların işlenmesi, fabrikasyonu, transportu ve
kullanılmış radyoaktif madde atıkları kontaminasyon kaynaklarını ve bunlara maruz kalma riskini arttırmaktadır. Nükleer radyasyona maruz
kalmayı önlemek ve nükleer kazalarda yardım için
pek çok güvenlik sistemi olmasına rağmen, bu
sistemler bozulabilir ya da yanlış amaçla kullanılabilir. ATT'nin bir nükleer kazaya çağrılma
olasılığı da vardır. Bu nedenle, ATT'lerin nükleer
radyasyon ve bunun vücuttaki etkileri konusunda
bilgileri olması gerekir.
Nükleer radyasyon, radyoaktivite -yani atomu
oluşturan parçacıklardan spontan olarak açığa
çıkan enerji- tarafından üretilen enerjinin sonucudur. Bir zamanlar atomun maddenin en küçük
parçası olduğu düşünülmüştü. Ancak, atomlar da
kendilerinden daha küçük parçalardan oluşmuşlardır: proton, nötron, elektron (Şekil 39.1_. Proton ve elektronlar elektrik yüklüdür, nötronlar ise
yüksüzdür. Eğer bir atom kendisi ile temas eden
herhangi bir enerji formu tarafından eskite edilirse
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
vite yayarlar. Gamma ışınları X-ışınlarına çok
benzerler ve hem alfa hem de beta ışınlarından
çok daha güçlüdürler. Gamma ışınları insan vücuduna nüfuz edip geçebilir. Bu ışınlardan korunmak için kurşun, beton gibi kalın siper gereklidir (Şekil 39.15).
İyonizan radyasyondan çıkan enerji, radyasyon
kaynağından mesafe arttıkça, hızla azalır. Bir
röntgen aletinden 4 metre uzaktaki bir insan, 2
metre uzakta olduğu zaman alacağı radyasyonun
dörtte birini alır. Maruz kalınan radyasyon miktarını etkileyen diğer değişkenler; radyasyon kaynağının gücü, maruz kalma süresi, maruz kalan
alanın genişliği ve kaynak ile insan arasındaki siper kalınlığıdır.
Nükleer Radyasyon Ölçümü
ŞEKİL 39.15 İyonizan radyasyonun üç temel
tipi alfa. beta ve gammadır. Alfa ışınları kağıtla
kolayca engellenir, Beta ışınlarını giysiler
engeller. Gamma ışınları çok güçlüdür ve
vücuttan geçerler. Bunlar ancak. kurşun.veya
beton gibi kalın siperle engellenebilir.
stabilitesi bozulur ve sonra tekrar orijinal, stabil
formuna döner. Bu stabil olmayan durumdan
stabil duruma dönüşüm sırasında enerji ve
subatomik parçacıklar serbestleşir. Bu enerji ve
subatomik parçacık serbestleşmesine radyoaktivite denir ve radyoaktivitenin oluşturduğu ürünlere de nükleer radyasyon denir. Vücut hücrelerinde değişiklik yapabilme yeteneğindeki nükleer radyasyona iyonizan radyasyon denir. Nükleer radyasyon ve iyonizan radyasyonun her ikisi
de enerji iletimi türleridir.
Üç tip iyonizan radyasyon vardır: alfa radyasyon, beta radyasyon ve gamma radyasyon. Alfa
ışınlarının enerjisi çok düşüktür. Kağıt, birkaç
santimetre hava veya ince giysiyle kolayca engellenirler. Böylelikle, az zarar verirler. Beta ışınları
sıklıkla laboratuarlardaki kimyasal maddelerden
yayılırlar ve biyomedikal araştırmada ve endüstride kullanılmaktadırlar. Beta ışınları alfa
ışınlarından daha derine nüfuz edebilmektedirler,
ama giysi, cam veya ince metal siperle etkili bir
şekilde engellenirler. Beta ışınları ile ilgili en büyük tehlike yanlışlıkla betaradyoaktif kimyasal
maddelerin ağız yoluyla alınmasıdır. Bunlar kan
dolaşımına geçer ve uzun süre vücuda radyoakti-
Gama ve X-ışını radyasyonu röntgen veya rad
ile ölçülür. Bu iki terimin tarifi değişik olmakla
birlikte farklar çok küçüktür. ATT radyasyonun
röntgen veya rad ile ölçüldüğü durumlarla karşılaşacaktır. Beta partiküllerinden çıkan radyasyon Curie ile veya genellikle radyasyon miktarı
çok küçük olduğundan millicurie veya mikrocurie ile ölçülür. ATT bu terimlerle bir laboratuarda meydana gelen radyasyon kazası sırasında
karşılaşabilir. Çevredeki radyoaktivite düzeyini
ölçmek için Geiger sayıcısı veya benzer bir alet
kullanılır. Bu aletler genel olarak gamma radyasyonunu ölçmek için yapılmışlardır. Geiger sayıcısı radyasyon oranını saatte röntgen veya milliröntgen olarak verir.
Nükleer Radyasyonun İnsan
Vücudundaki Etkileri
Yaşam spesifik fonksiyonları ve üreme kapasitesi olan milyonlarca tek tek hücreye bağlıdır.
Bu hücrelerin üreyebilme ve spesifik fonksiyonlarını yerine getirebilme kabiliyeti, hücrelerdeki
atomların yapısını bozan nükleer radyasyon
tarafından değiştirilebilir veya harap edilebilir.
Bu konuda daha önce de anlatıldığı gibi, kısa bir
süre çok yüksek dozda radyasyona maruz kalma
nükleer yanıklara neden olacaktır. Daha sık olarak, uzun bir zaman süresince düşük doz radyasyona maruz kalınır. Bu tip radyasyonun biyolojik
TABLO 39.1 Kısa Süreli Radyasyona Maruz
Kalmanın Akut Etkileri
Radyoaktif-Beyaz i
Hemen hemen hiç
radyasyon yok;
yüzeyde maksimum
0.5 mrem/saat.
Radyoaktif-Sarı ii
Düşük radyasyon düzeyi;
yüzeyde maksimum 50
mrem/saat. 1 metrede
maksimum 1 mrem/saat.
etkileri doza, alınan radyasyonun tipine, vücudun
tümünün veya bazı kısımlarının maruz kalmasına
bağlı olarak birkaç günden birkaç yıla kadar
gecikebilir.
Biyolojik etkileri aracılığıyla aşırı doza maruz
kalma tespit edildiği zaman, zaten ciddi doku hasarı olmuştur. Aşırı dozun en çarpıcı, uzun dönem
etkileri şunlardır:
Beyaz kan hücrelerinde azalma
Saç dökülmesi (alopesi)
Sterilite
Mütasyon (kalıtımda bozukluk)
Kanser
Kemik hasarı ve ölümü
Gözde katarakt
Lösemi
Kısa süreyle aşırı doza maruz kalmada birkaç
dakika, gün veya haftada bu etkilerin bazıları görülür. Bunlara akut etkiler denir (Tablo 39.1).
Uzun zaman süresince düşük doza maruz kalındığında maruz kalmanın birikmiş etkisi bu problemlerin hepsine veya bazılarına neden olabilir.
Radyasyona maruz kalma ile ilgili problemlerin
çoğunun etkili tedavisi yoktur, bu nedenle önce-
Radyoaktif-sarı iii
Daha yüksek radyasyon
düzeyleri; yüzeyde
maksimum 200
mrem/saat. 1 metrede
maksimum 10
mrem/saat. Ayrıca,
radyasyon düzeyine
bakılmaksızın, büyük
miktar sevkiyatlarında
gereklidir.
ŞEKİL 39.16 (a) Radyoaktif madde taşıyan
kutularda bulunması gerekli etiketler. (b)
Radyoaktif madde taşıyan bir araçta gerekli
olan tipik uyarı işareti.
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
likle korunma düşünülmelidir.
Radyasyonla İlgili Kazalar
Radyoaktif maddelerle ilgili kazaların büyük
çoğunluğu bu maddeleri her gün kullanan yerlerde olur. ATT böyle merkezlerde bulunan profesyonel kişilerin fikrini sorup, onların öğütlerini
izlemelidir. Kazalar bazen böyle profesyonel
yardımın olmadığı yerlerde olur. Bu durumda
ATT aşağıdakileri yapabilmelidir:
1. Radyoaktivite endikasyonlarını tanımak.
2. Gerekli yardımı toplamak.
3. Önlem alırken, uygun acil tıbbi yardımı
başlatmak.
4. Radyasyona maruz kalmayı en aza indirgemek.
5. Olası radyoaktif kontaminasyonu yaymaktan kaçınmak.
Kullanılmadıkları süre içinde, tüm radyoaktif
maddeler etiketli, zırhlı kutularda saklanırlar. Şehirlerarası taşınan radyoaktif maddeler maksimum eksternal radyasyon miktarını belirten etiketlerle paketlenmelidir. Radyoaktif maddeleri
taşıyan araçlar da bunu belirten plaka ile işaretlenmelidir (Şekil 39.16).
Gerektiğinde profesyonel rehberlik ve yardım
sağlamak amacıyla ulusal bir plan geliştirilmiştir.
Kuruluşlararası Radyolojik Yardım Planı
(KRYP) denen bu plan bir ATT’nin bölgesindeki
koordinasyon bürosuna telefon edilerek harekete
geçirilebilir. Yardım, telefonda bir eksperin
teknik öğüdünden, bölgeye bir eksper veya acil
ekip göndermeye dek değişebilir. ATT dağıtım
merkezi kendi bölgesindeki KRYP koordinasyon
bürosunun telefon numarasını ve yerini
bilmelidir.
böyle hastalara yardım ederken, radyoaktif maddenin kendisine bulaşmamasına çok dikkat etmelidir. Kuşkusuz, hastanın tedavi gerektiren başka
yaralanmaları varsa, ATT gerekli yardımı sağlamalı ve kendisinin kontamine olduğunu varsaymalıdır. Hasta tedavi edildikten sonra ATT duş
yapmalı, giysilerini değişmeli ve kontamine olmuş giysileri özel atık kutularına koymalıdır.
Radyoaktif maddelerle uğraşan kuruluşların bu
amaçla özel atık kutularının olması gereklidir.
Eğer kaza gamma radyasyon ileyse ve hasta
hala radyasyona maruz kalıyorsa, temel acil
yardım prensiplerine karşı bile olsa, kişi alandan
uzaklaştırılmalıdır. Bu durum, hastanın yangın
ortamında olduğu ve güvenliği için hemen
buradan uzaklaştırılması gerektiğindeki gibi ele
alınmalıdır. Hasta radyasyondan uzaklaştırıldıktan
sonra, temel acil yardım kuralları izlenmelidir.
Gamma veya X- ışınlarına maruz kişilerin kendisi
radyoaktif değildir, ATT ve çevrelerini kontamine
etmezler. Öte yandan, üzerlerine radyoaktif madde dökülmüş kişiler, bu madde üzerlerinde kaldığı
sürece radyoaktif kalırlar.
Radyoaktif maddelerle temas sonucu kontamine
olmuş bir hasta hastaneye götürüldükten sonra,
ATT kendisini ve aracını dekontamine etmelidir.
çoğu hastanenin uygun dekontaminasyonun özel
teknikleri hakkında rehberlik sağlayan radyasyon
güvenlik memurları vardır.
ATT Sizsiniz...
1.
2.
Radyasyon Kazalarında Acil Tıbbi Yardım
Radyasyon kazalarının acil yardımında öncelikle yapılması gereken şey radyasyon kaynağının hastadan veya hastanın radyasyon kaynağından uzaklaştırılmasıdır. Eğer radyoaktif madde
hastanın giysilerinin üzerine dökülmüşse, bunlar
çıkartılıp özel bir kutuda saklanmalıdır. ATT
3.
4.
Hangisi daha şiddetlidir- birinci veya
üçüncü derece yanık? Bir hastanın birinci,
ikinci veya üçüncü derece yanığı olduğunu
nasıl belirlersiniz?
Hastanız annesinin sıcak çayını üzerine
dökmüş 2 yaşında bir çocuk. Sadece bezlenmiş durumda olan çocuğun göğsünde,
midesinin üstünde ve uyluklarında ikinci
derece yanık var. Bu şiddetli, orta şiddetli
veya hafif bir yanık mıdır? Şiddet derecesini belirlemek için hangi faktörleri kullandınız?
Elektrik yanıkları ile ilgili iki tehlike nedir?
Bir elektrik yanığını nasıl tedavi edersiniz?
Nükleer radyasyon ve iyonizan radyasyon
arasındaki farkı açıklayın. Gamma ışınları
nedir?
Tehlikeli Maddeler
GİRİŞ
Her gün bir şehrin caddelerinden ve demiryollarından pek çok çeşit tehlikeli madde geçmektedir. Bu trafiğin tam boyutları bilinmemektedir, ama tehlikeli maddeleri taşıyan
araçlarla ilgili kazalar az değildir. Tehlikeli
maddeler kimyasal, radyoaktif maddeler ve
zehirler gibi pek çok değişik tip olabilir; katı,
sıvı veya gaz formunda olabilirler. Doğru olarak isimlendirilmiştirler, çünkü bunlar maruz
kalan herkes -kazada yaralanan insanlar
kadar kurtarma personeli ve halk- için tehlike
oluştururlar.
Tehlikeli maddelerle ilgili bir olaya çağrıldığında ATT, kendi özelliği olan "çabuk ol - harekete geç - hayat kurtar" içgüdülerini izleyemez. Bunun yerine, durumu değerlendirmek için zamana ihtiyacı vardır. Bu, tehlikeli
alanının büyüklüğünü belirlemek, hastaları
uzaklaştırmak için emin bir yer bulmak ve
kontaminasyona karşı kendini koruyucu önlemler almak demektir. ATT'nin öncelikle göz
önünde bulundurması gereken konu güvenliktir. Tabii ki, hastanın yardıma ihtiyacı vardır, ama bir tehlikeli madde kazasında dikkatli
davranılmazsa pek çok insan gibi kurtarma
personeli de zarar görebilir.
Bölüm 40 bir ATT'nin tehlikeli madde yaralanmasında alması gereken güvenlik önlemlerini vurgulamaktadır. Bölüm, yapılması gerekli olan değerlendirme prosesinin tanımı ile
başlıyor. Değerlendirme, tehlikeli maddenin
tanımlanmasını ve tehlike bölgesinin belirlenmesini kapsar. Bölüm daha sonra, hastanın ve
kurtarma personelinin dekontaminasyonuna
değinmektedir. Son bölümde ise, bir tehlikeli
madde kazasında triyaj -acilen bulunabilen
imkanların üstesinden gelebileceğinden daha
fazla kazazede olduğunda bunların ayrımı- ile
uğraşmaktadır.
AMAÇLAR
Bölüm 40'ın amaçları:
•
tehlikeli maddenin tanımlanması ve acil
tedaviye başlamadan önce tehlike
bölgesinin belirlenmesini kapsayan
değerlendirmenin önemini vurgulamak.
•
hasta için olduğu kadar, ATT için de dekontaminasyon prosesini açıklamak.
•
majör bir tehlikeli madde kazasında triyajın nasıl çalıştığını anlatmak.
BİR TEHLİKELİ MADDE KAZASININ
ÖN DEĞERLENDİRMESİ
Tehlikeli maddelerle uğraşırken, bazen bunların
tehlikeli olduğu aşikardır, diğer zamanlarda ise
değildir. Bazen durumun tehlikesi gereksiz yere
pek çok insan buna maruz kalana dek anlaşılmaz.
Tehlikeli maddelerin yol açacağı olası zararların
değerlendirilememesi ve anlaşılmamasından dolayı kurtarıcılar hayatlarını kaybetmiş veya sakat
kalmışlardır.
Genellikle ATT'lere ve kurtarma personeline
bir kaza sahasında çabuk davranmalarının hayat
kurtarıcı olacağı ve bunun çok önemli olduğu öğretilir. Onlar da çabuk karar verebilme yetenekleriyle gurur duyarlar. Böyle olmasına rağmen,
bazen de kaza alanında çok zaman harcadıkları
için eleştirilirler. Ancak, bir kaza mahalline çağrıldıklarında, tehlikeli maddeler bulunduğu takdirde, ATT önce geri çekilip durumu değerlendirmelidir. ATT için, hasta için, halk için, en
önemli konu güvenliktir. Gerekli acil yardım ancak ATT gerekli koruyucu donanımı giydikten
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
sonra sağlanabilir. ATT de bir kazazede olmamalıdır.
Sadece tehlikeli maddeler konusunda eğitilmiş
kişiler tehlikeli bölge yakınına gelmelidir. Bazı
tehlikeli madde kazaları küçük miktarlarda toksik
madde ile olur; ancak diğerlerinde variller, kutular, tanklar veya hatta taşıtlar dolusu zararlı
madde söz konusudur. Durumu kontrol altına
almak için alınması gereken önemli bir ilk önlem
toksik maddeye maruz kalınması olası tehlike
bölgesinin belirlenmesidir.
Hazmat'ın Başparmak Kuralı tehlike bölgesinin ölçülerini belirlemede kullanılan bir yoldur.
Bu metodda, ATT, başparmağı yukarı gösterirken, kolunu dimdik ileri doğru uzatır. ATT daha
sonra başparmağını tehlike alanının üzerine
getirir. Başparmak görüntüdeki bütün tehlikeli
alanı kaplamalıdır. Eğer tehlikeli madde hala görünüyorsa ATT çok yakın demektir. Zehirli dumanlar varsa özel önlemler alınmalıdır. Güvenli
bölge tehlikeli alandan esen rüzgarı almayacak
bir yerde olmalıdır. Ama rüzgar yönünün çabuk
değişebileceği de unutulmamalıdır.
Tehlikeli Maddenin Tanımlanması
Bir tehlikeli madde olayı ve kazasında en
önemli önlem madde(ler)in belirlenmesidir.
Maddenin doğru belirlenmesi çok önemlidir. Bu
bilgi tehlikeli madde içeren tüm kutularda, taşı-
yan bütün taşıtlarda ve üreten tüm fabrikalarda
belirli bir şekilde gösterilmelidir. Üreticilerin ve
taşıyıcıların tehlikeli madde taşıyan tanker, taşıt ve
vagonların arkasında dört haneli bir numarayı bulundurmaları kanunen zorunludur (Şekil 40.1). Bu
dört haneli numaranın aynısı (bazılarının önünde
UN veya NA harfleri bulunur) taşıma kağıdında
veya paketleme materyalinin üzerinde de
bulunabilir (Şekil 40.2).
Tehlikeli madde kazası mahalline vardığında
ATT, etiketleri ve numaraları dürbünle okumalıdır. ATT hiçbir zaman tehlikeli maddeye kişisel
maruz kalma riskini göze almamalıdır. Elde edilen
bilgiler, bunu tehlikeli maddeyi belirlemede
kullanacak olan yardım gönderme merkezine
bildirilmelidir.
Birleşik Devletler Ulaştırma Bakanlığı, tüm tehlikeli maddeleri ve bunlarla yaralanan hastaların
acil bakımı ve durumu kontrol altına almak için
gerekli acil önlemlerle ilgili Tehlikeli Maddeler:
Acil Yardım Rehberi'ni (DOTP 5800.2,1980) yayınlamaktadır. Bazı eyalet ve bölgesel hükümet
kuruluşları da kendi bölgelerinde sık bulunan tehlikeli maddelerle ilgili gerekli bilgiye sahiptir.
Tehlikeli madde belirlenir belirlenmez uygun acil
yardımın sağlanabilmesi için, belli bölgeye ait bilgilerin ve rehberin bir kopyası yardım gönderme
merkezinden sağlanmalıdır.
Buna ek olarak Kimyasal Madde Üreticileri
Derneği Washington, D.C.'de Kimyasal Madde
ŞEKİL 40.1 Tehlikeli madde
taşıyan her tanker, taşıt veya
vagonun arkasında kanunen dört
haneli bir kimlik numarası
bulunması gereklidir. Bir kaza
olursa, bu numara toksik maddeler
listesinde bulunup tehlikeli madde
hızla tespit edilebilir.
BÖLÜM 40 . TEHLİKELİ MADDELER
ŞEKİL 40.2 Tehlikeli
maddenin adını,
klasifikasyonunu ve kimlik
numarasını belirten tipik bir
taşıma etiketi. Kimlik
numarası tehlikeli madde
listesinde karşılaştırılır ve
böylece maddenin özellikleri
tespit edilip, uygun
temizleme önlemleri
alınabilir.
Transportu Acil Merkezi’ni (KİMTAM) kurmuştur. Bu merkez haftada yedi gün, günde 24
saat çalışmaktadır. Kıta Amerikasında herhangi
bir yerden ücretsiz telefon konuşmaları yapılabilmektedir (1-800-424-9300). Ulaştırma Bakanlığı kimlik numarası, kimyasal maddenin ismi veya tehlikeli maddenin üretim ismi verilirse, KİMTAM tehlikeli madde ile ilgili uyarıcı bilgi ve uygun acil önlem için rehberlik sağlayacaktır. Ancak, KİMTAM yardımcı olacak ise bilgi tam ve
doğru olmalıdır. KİMTAM "bilinmeyen" bir
maddenin kimliğini saptayamaz.
Tehlikeli Bölgenin Kurulması
Tehlikeli maddenin kimliğinin saptanması sürerken, bu arada tehlikeli bölge de kurulmalıdır.
Hazmat'ın Başparmak Kuralı kullanılarak tehlikeli alan izole edilmelidir. ATT tehlike alanına
bakarken rüzgarı arkasına almalı ve toksik dumanların çökme eğilimi göstereceği alçak alanlardan sakınmalıdır. Çevreden geçenler uzaklaştırılmalıdır. Çoğu kez, iyi niyetli insanlar yardım
etmeye çalışırlar. Böyle durumlar için özel olarak
eğitilmiş olmadıkları sürece onlar da uzaklaştırıl-
malıdır. Öte yandan, şirketin güvenlik görevlileri
gibi deneyimli, bilgili insanların çok yardımı
dokunabilir. Bu eksperler olayı kontrol altına
almalı ve ATT onları izlemelidir.
Eğer kaza sonucu bir ya da daha çok kişi yaralanmışsa, daha çok maruz kalmayı önlemek için
yaralılar uzaklaştırılmalıdır. Bu herhangi bir tehlikeli madde kazasında en tehlikeli zamandır -hem
yaralı insanlar, hem de kurtarıcılar için tehlikeli.
Tehlike1i madde veya tehlikenin boyutu ile ilgili
çok az bilgi elde edilmiş olabilir. Bu nedenle, aksi
ispatlanana dek böyle durumların son derece
değişken ve tehlikeli olduğu kabul edilmelidir.
Tam olarak korunmadıkça ATT alana girmemelidir. Korunma için uygun giysiler tavsiye edilmektedir. Bir solunum destek cihazı (SDC) da
zorunluluktur. Eğer kaza, bir tanker veya bina gibi
kapalı bir alanda olmuşsa bu önlem özellikle
önemlidir. Bir ATT, uygun koruyucu giysileri
giyip, güvenli bir kaçış yolu belirlemeden kapalı
yerlere girmekten sakınmalıdır. Böyle yapmayan
bir ATT diğer kurtarıcıları da tehlikeye attığı gibi,
kendisi de bir kazazede olabilir. Ve bir ATT'nin
yaralanıp ölmesi hiçbir şey kazandırmaz.
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
DEKONTAMİNASYON
Hasta güvenli bir alana taşındıktan sonra temel
hayat desteği sürdürülmeli, pansuman yapılmalı
ve kırıklar belirtildiği gibi tespit edilmelidir. ATT
herhangi bir tehlikeli madde ile temas etmekten
kaçınmalıdır. Ancak, yine de bu olursa -belki hasta ile temas nedeniyle- o zaman hasta, ATT ve
herhangi kontamine olmuş alet dekontamine edilmelidir. Uygun ve çabuk olarak dekontaminasyon
yapılamaması tehlikeli maddeye daha uzun süre
maruz kalmaya, bu da daha ciddi yaralanmalara
yol açacaktır. Ayrıca, kurtarma ve hastane
personelinin de tehlikeli maddeye maruz kalmasına neden olacaktır. Sonuç çok daha fazla kazazede ve bunlarla ilgilenecek çok daha az personel olacaktır.
Dekontaminasyon kontamine olmuş giysilerin
uzaklaştırılması ile başlar. Tüm giysilerin,
ayakkabı, çorap ve iç çamaşırlar da dahil olmak
üzere, kontamine olduğu kabul edilmelidir. Bu
nedenle, tüm giysiler çıkarılmalıdır. Sonra cilt en
az 15 dakika bol suyla yıkanmalıdır. ATT
tehlikeli maddenin cildi yaktığını kabul etmeli ve
hızlı, basınçlı suyla yıkamadan sakınmalıdır.
Kimyasal bir yanıkta yapıldığı gibi, cilt bol suyla,
yavaşça yıkanmalıdır. Birçok fabrika ve laboratuarda bu amaçla duşlar vardır. Ancak, eğer özel
duşlar yoksa, bir bahçe hortumu da kullanılabilir.
Tüm vücut yüzeyinin, kıvrıntılı bölge ve saçların
da yıkanması önemlidir. Yıkama işlemi bittiğinde, hasta bir çarşaf veya battaniye ile örtülmeli ve hastaneye nakledilmelidir. Yıkamanın ağrılı olabilmesine rağmen, özellikle yanık, abrezyon veya sıyrık varsa cildin dekontaminasyonu
çok önemlidir.
ATT'nin giysi ve aletlerinin dekontaminasyonu
da önemlidir. Kontamine olmuş herhangi bir giysi
izole edilip, hiç kimsenin veya hiçbir aletin temas
edemeyeceği şekilde özel kutulara yerleştirilmelidir (Şekil 40.3).
TEHLİKELİ MADDE KAZASINDA
TRİYAJ (AYRIM)
Triyaj (ayrım), kazazede sayısının acil yardım
kurumlarının üstesinden gelebileceğinden daha
ŞEKİL 40.3 Daha fazla tehlikeli madde
yayılımını önlemek için tehlikeli madde ile temas
etmiş olan tüm giysiler özel. mühürlü kutulara
yerleştirilmelidir.
fazla olduğu zaman, kazazedelerin ayrımı
anlamına gelen bir terimdir. Triyaj toplu
yaralanmalarda ve felaket planlanmasında sık
olarak tartışılan bir konudur. çoğu felaket talimi,
uçak kazası gibi pek çok insanın ölümü ve pek
çoğunun da ciddi yaralanmasıyla sonuçlanan
toplu yaralanma durumları üzerinde odaklaşır.
Ancak, gerçek yaşamda, tehlikeli madde
yaralanmaları her gün olur ve çoğu insanı
yaralanma ve kontaminasyona maruz bırakır
(Şekil 40.4). Ayrıca, tehlikeli madde kazaları halk
arasında kaygı hatta histeriye bile neden olabilir.
Bu, ATT kontamine olmuş, endişeli ve sıkıntılı
insanlar arasından gerçek yaralıları ayırmalıdır,
demektir. Böyle vakalarda, triyajın tek majör
fonksiyonu olmalıdır: tehlikeli maddeye maruz
kalma sonucu gerçekten akut yaraları olan
kazazedelerin belirlenmesi. Bu hastalar .alandan
uzaklaştırılmalı, gerektiği gibi dekontamine
edilmeli, gerekli acil yardım yapılmalı ve
hastaneye nakledilmelidir. "Olası maruz kalma"
BÖLÜM 40 . TEHLİKELİ MADDELER
ŞEKİL 40.4 Tehlikeli madde sızıntıları her
toplumda olmaktadır. Bu durumlara yanıt
verebilmek için ATS (Acil Tıbbi Servis) sistemleri
hazırlıklı olmalıdır.
durumu söz konusu olan hastalar da gözlem için
ayrı alana gönderilmelidir. Eğer maruz kalma sonucu gecikmiş semptomlar belirirse, daha ciddi
yaralanmış hastaların bakımı tamamlandıktan
sonra, bunlar da hastaneye götürülebilir. çoğu
vakada, semptom geliştirmeyen hastaları bir tıbbi
kurumda değerlendirmeye gerek yoktur.
Tehlikeli maddelere maruz kalmanın acil tedavisinde öncelikle destekleyici tedavi amaçlanır.
Tehlikeli maddelere bağlı yaralanmalarda çok az
spesifik antidot veya tedavi yöntemi vardır. Ancak, çoğu hasta da destekleyici tedaviden başkasına gerek duymamaktadır. Tehlikeli maddeden
ölüm ve yaralanmaların çoğu havayolu ve solunum problemlerinden kaynaklandığı için, solunum fonksiyonu yakından gözlenmelidir. Hava
yolu açık tutulmalı ve gerekirse oksijen verilmelidir. Hastanın şok için tedavi edilmesi de gerekebilir.
Tehlikeli madde kazalarında yaralanan hastaların taşınması da pek çok problem doğurabilir.
Yaralı sayısı transport sisteminin taşıyabileceğinden çok daha fazla olabilir. İlk triyaj kararları genellikle taşımadaki önceliğini belirleyecektir. T aşınmayı beklerken hastaların sürekli tekrar değerlendirilmesi gereklidir, çünkü böylelikle klinik
durumu kötüleşen bir hasta daha önce taşınabilir.
Taşıma öncesinde, uygun ve tam dekontaminasyonun yapılmış olması çok önemlidir.
Uygun ve tam dekontamine edilmemiş bir hastanın bir ambulans veya helikoptere konup kapıların kapanması hasta ve kurtarma personeli
için çok tehlikelidir. Hastadan veya hastanın giy-
silerinden çıkan herhangi toksik gaz taşıma aracının içini kontamine edebilir, belki ATT'yi, diğer
yaralıları, sürücü veya pilotu da yaralayabilir.
Eğer hastayla birlikte gidiyorsa, kontamine giysi
ve özel eşya torbaları uygun olarak kapatılmalıdır.
Hastane tehlikeli madde kazasında yaralanmış
hastaların
getirildiği
konusunda
haberdar
edilmelidir. Bu hastanenin triyaj ekibini harekete
geçirecek ve hastalar varmaya başladığında
hemen uygun önlemler alınacaktır.
Tehlikeli madde kazası tamamıyla kontrol altına
alınıp, tüm hastalar tedavi edilip hastaneye
nakledildikten sonra aletler ve personel temizlenir. Alanın temizlenmesi için eğitilmiş ekipler
vardır. ATT ekibinin tam olarak nelere ihtiyacı
olduğunu değerlendirmesi gereklidir. Alet, koruyucu ve diğer giysiler ve personel dekontamine
edilmelidir. Bu sadece personelin riskini azaltmakla kalmaz, onların aile ve arkadaşlarını da tehlikeli maddeye maruz kalmaktan korur. Semptom
geliştiren bir kurtarma personeli hemen hastaneye
götürülmelidir, çünkü koruyucu giysi giyseler bile
kurtarıcılar en uzun süre maruz kalan kişiler
olabilirler. Sonunda, iş tamamlandıktan sonra
kurtarma personeli olayı tartışmalıdır. Böyle bir
değerlendirme, gelecek kez daha etkili, daha
güvenli bir çalışma sağlayacaktır.
ATT Sizsiniz...
1. Durum değerlendirmeden önce, bir tehlikeli madde kazası alanına hemen girmemeniz
konusunda
defalarca
uyarıldınız. Bu değerlendirmenin içeriği
tam olarak ne olmalıdır?
1. Yaralı insanları kurtarmak ve tedavi etmek için kurulmuş bir tehlike bölgesine
girmek zorundasınız. Alana girmeden
önce hangi kişisel koruyucu önlemleri
almalısınız?
2. Triyaj gerektiren üç tehlikeli madde kazası anlatınız. Bu kazalardan birinde siz
triyaj görevlisi olsaydınız alacağınız önlemleri kısaca anlatınız.
3. Dekontaminasyon her tehlikeli madde
kazasının önemli bir bölümüdür. Kendinizin, ambulansın, diğer kurtarma ve
hastane personelinin kontamine olmasını
nasıl
önleyeceksiniz?
Hastayı
hastaneye götürdükten sonra hangi
dekontaminasyon işlemlerini yapacaksınız?
Sıcak ve Soğuğa
Maruz Kalma
SICAĞA MARUZ KALMA
GİRİŞ
Sıcak ve soğuğa maruz kalmaya bağlı, çevre ile ilgili acil durumlarla ülkenin her yerinde, kırsal veya kentsel bölgelerde, karşılaşılabilir. Sıcak veya soğuğa maruz
kalmanın
etkilerinden
zarar
görmüş
hastaların
uygun
bakımı
yaralarını
minimuma indirmeye ve iyileşme hızını
arttırmaya yardım edecektir. Öte yandan
bu acil durumların yanlış tedavisi ciddi
sonuçlara, hatta ölüme bile yol açabilir, Bu
nedenle, bu yaralanmaların acil tedavisi
kadar, sıcak ve soğuğun vücut üzerindeki
etkilerinin tam olarak anlaşılması da
önemlidir.
Bölüm 41'in ilk yarısı sıcağa maruz kalma
ile ilgilidir. Bölüm vücut aşırı sıcağa maruz
kaldığında neler olduğunun anlatılması ile
başlıyor. Sonra, sıcağa maruz kalmanın üç
tipi -sıcak krampları, sıcak bitkinliği ve
sıcak çarpması- tartışılıyor.. Bölüm 41'in
ikinci yarısı soğuğa maruz kalma ile ilgilidir.
Yine bu kısım da vücudun düşük ısılara
nasıl reaksiyon verdiğinin anlatılmasıyla
başlıyor. Hipoterminin beş dönemi ve
tedavisi anlatılmaktadır. Hipotermiye ek
olarak,
soğuğa
maruz
kalma
lokal
yaralanmalara da -"frostbite", "frostnip"
gibi- neden olabilir. Bölüm ATT'nin kendini
soğuğa maruz kalmadan koruması ile ilgili
uyarı sona ermektedir.
AMAÇLAR
Bölüm 41'in amaçları:
•
sıcağa maruz kalmanın üç tipini açıklamak: sıcak krampları, sıcak bitkinliği ve
sıcak çarpması.
•
vücudun ısı kaybetmesinin beş yolunu
tanımlamak.
•
hipoterminin dönemlerini, semptomlarını ve tedavisini anlatmak.
•
lokal soğuk yara yanmalarının, özellikle
"frostbite ve frostnip", tedavisini öğrenmek.
•
soğuktan kişisel korunmanın önemini
kavramak.
Vücut başa çıkabileceğinden daha fazla ısı enerjisine maruz kalınca hastalık meydana gelecektir.
Normal vücut ısısı, 37.0 derece santigrad veya
Celsius (C), komplike mekanizmalarla sabit
tutulur. Çevre ısısından etkilenmeksizin, bu iç ısı
sabit kalır. Vücut sıcak bir ortamda bulunduğu
veya aşırı fizik aktivite sonucu aşırı vücut ısısı
meydana geldiği zaman, vücut kendini bu aşırı
ısıdan kurtarmak için çalışacaktır. Bölüm 13'de
anlatıldığı gibi vücut ısısını düşürmek için çeşitli
mekanizmalar kullanılabilir. En etkili mekanizmalar terleme (ve terin buharlaşması) ve derideki
kan damarlarının genişlemesidir ki, bu kanı
yüzeye getirerek vücuttan ısının radyasyon hızını
arttırır. Buna ek olarak, fazla ısınan kişi giysilerini
çıkaracak ve daha serin bir çevreye gitmeye
çalışacaktır. Normalde, vücudun ısı regülasyon
mekanizmaları iyi çalışır ve insanlar belirli ısı
değişikliklerini oldukça iyi tolere edebilirler.
Normal regülasyon mekanizmaları aşıldığı ve
vücut artık daha fazla ısıyı tolere edemediği
zaman sıcağa maruz kalma nedeniyle hastalık
oluşur. Bunun üç formu olabilir: sıcak krampları,
sıcak bitkinliği ve sıcak çarpması.
Sıcak Krampları
Sıcak krampları, aşırı egzersizden sonra, genellikle bacak kaslarında olan ağrılı kas spazmlarıdır. Sadece sıcak ortamda meydana gelmezler.
Fabrika işçilerinde veya hatta bazen iyi kondisyonlu atletlerde bile olabilir. Sıcak kramplarının tam nedeni anlaşılamamıştır. Özellikle sıcak
çevrede, ağır egzersiz sırasında meydana gelen
terin vücudun tuz (elektrolit) dengesinde değişikliğe neden olduğu ve hücrelerden esansiyel
elektrolit kaybıyla sonuçlanabileceği bilinmektedir. Kaslar aşırı çalışıyorsa, hücreler de bu elektrolit kaybına duyarlı olacaktır. Ancak, şimdiye
değin kramp olan kaslarda gerçekten elektrolit
kaybı olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. Dehidratasyon da kas kramplarının gelişmesinde rol
BÖLÜM 41 . SICAK VE SOĞUĞA MARUZ KALMA
oynayabilir. Aşırı terlemeyle vücuttan büyük
miktarlarda su kaybedilebilir. Bu su kaybı stres
altındaki kasları etkileyebilir ve kramplara neden
olur.
ATT sıcak kramplarını aşağıdaki gibi tedavi
edebilir:
1. Hastayı yatırarak veya oturtarak krampları dinene kadar kramplı kasları dinlendirin.
2. Ağızdan su verin. Sulandırılmış (yarı
kuvvette) dengeli elektrolit solüsyonu
kullanılabilir. Gatorade gibi pek çok ticari solüsyon vardır.
3. Hastayı sıcak ortamdan uzaklaştırın. Bu
hastalara tuz tabletleri veya yüksek tuz
konsantrasyonlu sıvılar verilmemelidir.
Sıcak kramplı hastaların sisteminde uygun miktarda elektrolit mevcuttur. Sadece elektrolitler uygun dağılmamıştır.
İyi bir dinlenme ile, vücut tuzların dağılımını düzenleyecek ve kramplar çözülecektir. Sıcak krampları uzun dönemde
problemlere neden olmazlar. Örneğin,
sıcak krampı geçiren bir atlet kramplar
kaybolur kaybolmaz oyununa dönebilir.
Ancak, sürekli aşırı aktivite ile kramplar
tekrarlayabilir.
hipovolemininkilerle aynıdır. Hastalar sıklıkla çok
çalıştıklarını veya nemli, sıcak bir ortamda
egzersiz yaptıklarını ve çok terlediklerini
belirtirler. Ciltleri genellikle soğuk ve ıslak, yüzleri gridir. Baş dönmesinden yakınabilir, kendilerini güçsüz veya bayılacakmış gibi hissettiklerini
söyleyebilirler; bunlara bulantı veya başağrısı
eşlik edebilir. Nabzın hızlı olabilmesine rağmen,
vital bulguları normal olabilir. Oral veya rektal
ateş genellikle normal veya biraz yüksektir, ama
nadiren 40 santigrad derece kadar yüksek olur.
Hasta hafif hipovolemik şok için tedavi edilmeli
ve hemen sıcak ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Tüm
sıkı giysiler gevşetilmeli ve fazla giysiler
çıkarılmalıdır. Hastanın uzanması sağlanmalıdır.
Eğer tamamıyla kendindeyse, hastaya bir litre su
veya sulandırılmış dengeli tuz solüsyonu
içirilmelidir. ATT tam olarak kendinde olmayan
bir hastayı tedavi ediyorsa, hastanın sıvıyı akciğerlerine aspire edeceği korkusuyla, ağızdan sıvı
almaya zorlamamalıdır. Çoğu vakada bu önlemler
hastanın semptomlarını ortadan kaldırır ve 30
dakika içinde hasta kendini daha iyi hisseder
(Şekil 41.1). Eğer semptomlar çabuk düzelmezse,
bilinç düzeyi düşer veya ısı yüksek kalırsa intra-
Sıcak Bitkinliği
Sıcak bitkinliği veya yorgunluğu veya baygınlığı, sıcağın neden olduğu en sık görülen hastalıktır. Sıcak bitkinliği, çok aşırı terleme ile aşırı
su ve elektrolit kaybına bağlı sıvı kaybı (hipovolemi) sonucu oluşur. Terlemenin etkili bir
serinleme mekanizması olabilmesi için, ter vücuttan buharlaşmalıdır. Eğer buharlaşma olmazsa,
serinleme de olmayacaktır. Üzerlerinde birkaç kat
giysiyle sıcak güneşte duran kişiler (örneğin,
futbol meraklıları, gösteri izleyenler) çok terleyebilir ama az serinlerler. Çevredeki yüksek nem
de buharlaşma miktarını düşürecektir. Böylece,
aşırı egzersiz yapan kişiler, sıcakta fazla giyinenler ve nemli ortamda bulunan kişiler sıcak bitkinliğine özellikle eğilimlidirler.
Sıcak bitkinliği olan hastalar hafif hipovolemik
şoktadırlar. Sıcak bitkinliğinin belirti ve bulguları
ŞEKİL 41.1 Sıcak bitkinliğinden etkilenmiş bir
hasta serin bir ortama götürülmeli. yatırılmalı ve
eğer
tamamen
kendindeyse
su
veya
sulandırılmış dengeli tuz solüsyonu içirilmelidir.
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
venöz sıvı tedavisi ve yakın gözlem gibi daha
yoğun tedavi için hasta hemen hastaneye
nakledilmelidir.
Sıcak Çarpması
Sıcak çarpması sıcağa maruz kalmanın yol açtığı çok az görülen ama en ciddi hastalıktır. Tedavi edilmemiş sıcak çarpması ölümle sonlanır.
Sıcak çarpması vücudun kabul edebileceğinden
daha fazla ısıya maruz kalması sonucu oluşur.
Aşırı ısıdan kurtulmanın normal mekanizmaları
aşılmıştır. Vücut ısısı hızla doku zararına yol açan
düzeye yükselir ve bu da ölümle sonlanır. Sıcak
çarpması aşırı fizik aktivite sırasında, özellikle
kapalı, kötü havalanan, nemli ortamda olur. Sıcak
çarpması daha çok iyi havalanmayan, ek havalandırma sistemleri bulunmayan binalarda yaşayan insanlarda (özellikle yaşlılarda) sıcak hava
dalgaları sırasında olur. Sıcak yaz gününde, kilitli
arabada yalnız bırakılan çocuklarda da ölüme neden olabilir. Sıcak çarpması genellikle sıcak bitkinliği semptomlarını izler, tedavi edilmezse sıcak bitkinliği sıcak çarpmasına dönüşür. Sıcak
bitkinliği olan bir hastanın ısısı yüksekse, sıcak
çarpması gelişiyor olabilir.
Sıcak çarpmış hastaların ciltleri sıcak, kuru,
kırmızıdır; terleme mekanizmaları aşıldığı için
terleyemezler. Bu fizik bulgular sıcak yorgunluğu
ile (terli, yapışkan cilt) tezat oluştururken, sıcak
bitkinliğinden sıcak çarpması geliştiren hastaların
cildinin nemli kaldığı unutulmamalıdır. Sıcak
çarpmış hastalarda vücut ısısı hızla yükselir.
Vücut ısısı yükseldikçe -41 santigrad derece kadar yüksek ısılar kaydedilmiştir- hastanın bilinç
düzeyi düşer ve kişi hızla çevreye ilgisiz hale gelir; nabız zayıflar ve kan basıncı düşer.
Sıcak çarpması hayati tehlikesi olan acil bir durumdur; tedavi edilmezse daima ölümle sonlanır.
Hastanın iyileşmesi tedavinin hız ve şiddetine
bağlıdır. Tüm vücut mevcut herhangi bir yolla
soğutulmalıdır. Hasta sıcak ortamdan uzaklaştırılmalı ve kliması maksimum serinliğe ayarlanmış bir ambulansa alınmalıdır.
Hastanın giysileri çıkarılmalıdır. Sonra, hastanın üstüne ıslak havlu veya çarşaflar konup, bir
vantilatör hastaya doğru tutulmalıdır. Hasta hemen hastaneye götürülmelidir. Hastane önceden
durumdan haberdar edilmelidir; böylece hasta
vardığında hemen kullanılmak üzere buzlu su
banyosu hazırlanabilir.
SOĞUĞA MARUZ KALMA
Soğuğa maruz kalma vücudun tek tek belirli
kısımlarında veya tümünde yaralanmaya neden
olabilir. Normal vücut ısısı (37°C) vücuttaki kimyasal reaksiyonların etkili çalışabilmesi için çok
dar sınırlar içinde korunmalıdır. Vücut ısısını regüle eden mekanizmalar bunu sıcak veya soğuk
havada yapabilir. Ancak, donma veya donmaya
yakın ısılara maruz kaldığı durumlarda bu mekanizmalar aşılabilir ve vücut ısısı düşer. Bu duruma hipotermi denir. Bazen vücudun sadece
ayaklar, eller, kulaklar veya burun gibi uç kısımları soğuğa maruz kalıp bunun sonucunda yaralanabilir. Bu duruma "frostbite" denir.
Normal vücut ısısı 37°C iken çevre ısısı nadiren
bu kadar yüksektir. Isı daima yüksek olduğu
yerden düşük olduğu yere doğru hareket etme
eğilimindedir. Vücut genellikle çevresinden daha
sıcak olduğu için, ısı kaybetme eğiliminde
olacaktır. Vücut, besinleri iş yapmak için kullanırken bunların metabolizması yoluyla ısı meydana getirir. Bu yolla vücut çevreye kaybettiği
ısıyı genellikle yerine koyar.
Vücut aşağıdaki beş yolla ısı kaybedebilir:
1. Kondüksiyon. Kondüksiyon ısının vücudun bir bölümünden direkt olarak daha
soğuk bir objeye transferidir. Sıcak bir el
soğuk bir metal parçasına dokunduğu
zaman veya buz veya kar ile temas edince
kondüksiyon olur. Vücut veya bir bölümü
37°C'den daha aşağı ısıda suya daldırıldığı
zaman kondüksiyon yoluyla ısı kaybı olur.
Isı direkt olarak vücuttan daha soğuk
maddelere geçer.
2. Konveksiyon. Isının vücut yüzeyinde hareket eden hava ile daha soğuk bölgelere
transferine konveksiyon denir. İnce giysiler
giyen bir kişi dışarıda duruyorsa, ısı
düştüğü zaman konveksiyon yoluyla ısı
kaybedecektir.
3. Buharlaşma. Herhangi bir sıvının gaza
dönüşmesine buharlaşma denir. Bu dönü-
BÖLÜM 41 . SICAK VE SOĞUĞA MARUZ KALMA
şüm enerji (ısı) gerektirir.Ter veya su
cilt yüzeyinden buharlaştığı zaman bu
iş için gereken ısı vücuttan alınır.
Sudan çıkan yüzücüler ciltlerindeki su
buharlaşırken vücuttan ısı aldığı için
üşüdüklerini hissederler.
4. Soluma. Normal solumada akciğerlerdeki sıcak hava atmosfere verilir ve
soluma sırasında vücut ısısı kaybedilir.
5. Radyasyon. İki obje birbiri ile yakın temasta olmasa bile ısı daima sıcak bir
objeden soğuğa doğru hareket eder.
Sıcak objeler soğuk çevreye ısı verirler.
Soğuk bir odada duran kişi radyasyon
yoluyla ısı kaybedecektir.
Vücut ısısı kaybının hızı ve miktarı çeşidi yollarla modifiye edilebilir. Vücut için bir yol, hücrelerinin metabolizmasını arttırmaktır. Bu, kendini en açık şekilde kaslarda titreme şeklinde gösteren, artmış aktivite daha çok vücut ısısı ortaya
çıkarır. Soğuk bir ortamdan uzaklaşarak rüzgardan korunacak bir yer aramak da, radyasyon ve
konveksiyon yoluyla, ısı kaybını azaltmanın bir
başka yoludur.
Koruyucu giysiler ısı kaybını azaltmada çeşitli
yollarda yardımcı olabilirler. Isı iletmeyen maddelere izolatör denir. Kuru, durgun hava mükemmel bir izolatördür. Bundan dolayı, arasında hava
sıkışmış giysi katları veya yün, kuştüyü veya
içinde küçük hava cepleri olan sentetik köpükler
iyi izolatörlerdir. Koruyucu giysiler de terlemeyi
hapsedip buharlaşmaya izin vermez. Buharlaşma
olmadan terleme serinleme sağlamaz. Başı
örtmek de radyasyonu azaltmada önemlidir. Isı,
örtülmemiş baştan hızla radyasyon yoluyla kaybolur. Bu nedenle, başı örtmek ısı kaybını önemli
ölçüde azaltacaktır.
Hipotermi
Vücudun genel, ilerleyici soğuması hipotermi
ile sonuçlanır. Hipotermi kişi soğuk suya batırıldığı zaman hızla gelişebilir veya kaybolmuş bir
avcının uzun saatler boyunca soğuk ortamda kalmasında olduğu gibi daha yavaş gelişir. Her zaman kırsal veya uzak bölgelerde olmaz; şehirler-
de de bir problemdir. Hipotermi için ısının donma
noktasının altında olması da gerekmez. Kışın, evsiz kişiler veya evlerinde yeterince ısınamayanlarda hipotermi gelişebilir. Yaşlı ve hasta kişiler
arasında da daha sık görülür.
Vücut iç vücut ısısının birkaç derece düşmesini
tolere edebilir. Ancak, kalp, akciğerler, beyin ve
diğer yaşamsal organların ısısı -iç ısı- 35°C'nin
altına düşerse, hipotermi semptomları meydana
çıkar; vücut ısısını regüle etme ve ısı üretme kabiliyetini kaybeder. Sonra ilerleyici vücut ısısı
kaybı meydana gelmeye başlar.
Hipoterminin Semptomları
Hipotermi semptomları, iç ısı düştükçe, gittikçe
daha şiddetlenir. Hipotermi 5 genel evre boyunca
ilerler (Tablo 41.1). Evreler arasında açık bir
ayrım olmamakla birlikte, ATT her evredeki belirti ve bulguları bilerek problemin ciddiyetini
tahmin edebilecektir.
Titreme birinci evrede olur. Titreme kassal
aktivite ile daha fazla ısı üretmeyi amaçlayan
bilinçaltı bir çabadır. Buna ek olarak, daha fazla
ısı üretmeye çalışan hasta zıplar, ayaklarını yere
vurur. Bu evre de vücut ısısı 32° - 35°C
arasındadır. 32°C'nin altında titreme durur. İkinci
evre azalmış kas fonksiyonu ile karakterizedir. İlk
önce küçük, ince kas aktivitesi -örneğin, koordine
parmak hareketi- durur. Sonuç olarak, ısı
düştükçe, tüm kassal aktivite sona erer.
Üçüncü evrede, iç ısı 29°C civarında olduğu
zaman, hasta letarjiktir, soğuk ortamla savaşma
isteğini yitirmiştir. Dördüncü evrede, 27°C civarında, azalmış vital bulgular belirgindir. Nabız
yavaşlar ve gittikçe daha zayıf olur. Solunum
yavaşlar ve kardiak aritmiler olabilir.
Tüm kardiorespiratuar aktivitenin tamamıyla
durduğu beşinci ve son evre görünüşte ölümle
karakterizedir. "Görünüşte" sözcüğü kullanılmıştır
çünkü ölü gibi görünen böyle hastalar canlandırılmışlardır. Eski bir deyişteki gibi: "Birisi
sıcak ölmedikçe ölü kabul edilmez." Bu nedenle,
ATT soğuk, nabzı alınamayan hastayı asla ölü
kabul etmemelidir. Kişi "metabolik bir buz
kutusu”nda olabilir ve eğer daha fazla ısı kaybı
önlenirse, başarıyla resüsite edilebilir.
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
TABLO 41.1 Sistemik Hipotermi
Hipotermi Tedavisi
Hafif derecede hipotermi bile ciddi sonuçlar ve
komplikasyonlar doğurabilir. Tüm hastalar hastanede değerlendirilip, tedavi edilmelidir. Maruz
kalma derecesine bakmaksızın, hastanın hemen
orada bakımı iki aşamadan oluşur: vital fonksiyonların stabilize edilmesi ve daha fazla ısı kaybının önlenmesi.
Hipotermik hastanın olay yerinde tamamen yeniden ısıtılmasına çalışılmamalıdır. Yeniden ısıtma, hastane ortamında bile özellikle düzeltmesi
güç, çok ciddi kardiak aritmilere neden olabilir.
Bu aritmiler olay yerinde düzeltilemez. Bu
nedenle, tam yeniden ısıtma sadece hastanın monitörden izlenebildiği, gerektiğinde maksimum
resüsitasyonun sağlanabileceği bir hastanede yapılmalıdır. Tüm hiportermik hastalarda, hiçbir
vital bulgu olmasa bile, ATT temel ilk yardımı
başlatmalı ve hastayı hemen hastaneye götürmelidir. Daha önce de belirtildiği gibi, hastalar uzun
süre hipotermik kalabilir ama yine de iyileşebilirler.
Yeniden ısıtma işleminin olay yerinde yapılmamasına rağmen, ATT vücuttan daha fazla ısı
kaybını önlemek için uğraşmalıdır. Hasta hemen
soğuk ortamdan uzaklaştırılıp, yaklaşık 20°C civarında oda ısısında sıcak bir ambulansa alınmalıdır. Hastanın oksijene ihtiyacı varsa, bu sıcak
olmalıdır; soğukta durmakta olan bir oksijen tüpü
kullanılmamalıdır. Tüm ıslak giysiler çıkarıldıktan sonra, hasta kuru, sıcak battaniyelerle örtülmelidir.
Hipotermik hastanın hastaneye hızlı transportu
zorunludur. Eğer bir tıbbi kurum 15 dakikadan
daha kısa mesafedeyse, ATT hastayı hemen götürmelidir. Hastane 15 dakikadan daha uzak mesafede ise, ATT yukarıda anlatıldığı gibi ısı kaybını önlemeye çalışmalıdır. Hasta varır varmaz
ısıtmanın yapılabilmesi için gereken hazırlıkların
yapılabilmesi için hastane önceden hastanın
durumu hakkında haberdar edilmelidir.
Hasta veya Yaralı Bir Kişide Soğuğa Maruz
Kalma Durumunda Yapılacaklar
Sık olarak ATT soğukta kalmış hasta veya yaralı bir kişi ile karşılaşacaktır. Bu hastada hipotermi gelişebilir veya zaten soğuğa maruz kalma
ile ilgili problemleri vardır. Unutmayın ki, yaralı
bir kişinin soğuktan olumsuz etkilenmesi daha
olasıdır. Soğuğun daha fazla zarar vermesini
önlemek için hemen aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
1. Islak giysileri çıkarın ve hastayı kurulayın.
2. Kondüksiyon yoluyla ısı kaybını önleyin. Hastanın ıslak veya soğuk bir yüzeye (araba çerçevesi gibi) yaslanmasına izin vermeyin.
3. Açıktaki tüm vücut kısımlarını
(özellikle baş) battaniyeyle veya eldeki
herhangi kuru, geniş bir materyalle
sararak izole edin.
4. Hastanın çevresine bir rüzgarlık
gererek konveksiyon yoluyla ısı kaybını önleyin.
5. Mümkün olduğu kadar çabuk hastayı
soğuk ortamdan uzaklaştırın.
BÖLÜM 41 . SICAK VE SOĞUĞA MARUZ KALMA
Lokal Soğuk Yaralanmaları
Soğuk nedeniyle meydana gelen lokal yaralanmaların çoğu vücudun açıkta kalan kısımlarındadır. Ekstremiteler, özellikle ayaklar, soğuk yaralanmalarına duyarlıdırlar. Vücudun açıkta kalan
kısımları çok soğur ama donmazsa, bu duruma
"frostnip", (ellerin, ayakların soğuktan çatlayıp,
şişmesi) veya immersiyon ayağı (siper ayağı)
denir. Eğer bu kısımlar donarsa, bu duruma
"frostbite" denir. Lokal soğuk yaralanmalarının
şiddetini belirleyen en önemli üç faktör şunlardır:
(1) maruz kalma süresi, (2) vücut kısmının maruz
kaldığı ısı ve (3) maruz kalma sırasında rüzgarın
hızı.
Aşağıdaki altı etken kişiyi soğuk yaralanmasına
daha açık kılar:
1. Soğuk ve rüzgardan tam olmayan
izolasyon
2. Sıkı giysi, ayakkabı veya dolaşım
bozukluğu nedeniyle kısıtlı dolaşım
3. Yorgunluk
4. Kötü beslenme
5. Alkol ve uyuşturucu kullanımı
6. Hipotermi
Hipotermide, vücut iç ısısının korunabilmesi
amacıyla kan ekstremitelerden vital organlara aktarılır. Bu, ekstremitelerde lokal soğuk yaralanmaları riskini arttırır. Bu nedenle, hipotermik bir
hasta frostbite veya diğer lokal soğuk yaralanmalarını da geliştirebilir. Bunun tersi de doğrudur ve
ATT aynı hastada hem lokal hem de sistemik
soğuğa maruz kalma problemlerinin olabileceğini
unutmamalıdır.
"Frostnip" ve İmmersiyon Ayağı
"Frostnip" (ellerin, ayakların soğuktan çatlayıp
şişmesi) uzun süre soğuğa maruz kaldıktan sonra
olur, ama cilt ve daha derin dokular donmamıştır.
Bu durum genellikle ağrılı olmadığından, hasta
sıklıkla bir soğuk yaralanması olduğunun
farkında değildir. Cildin rengi açılır (beyazlaşır).
Vücudun açıkta kalan kısımları, özellikle kulaklar
ve burun, sık olarak etkilenirler. İmmersiyon
ayağı, siper ayağı da denir, uzun süre soğuk suya
maruz kalma sonunda oluşur. Özellikle uzun süre
soğuk suda ayakta duran avcı veya yaya yolculuk
edenlerde sık görülür. Ayağın derisi buruşur, açık
renkli ve dokununca soğuktur.
Bu daha az ciddi lokal soğuk yaralanmalarının
acil tedavisinde yapılması gereken hastanın soğuk,
ıslak ortamdan uzaklaştırılıp, yaralı kısmın ısıtılmasıdır. "Frostnip"de, ATT’nin elleri veya
hastanın kendi vücudu gibi sıcak bir obje ile temas
veya o bölge üzerine sıcak nefes üflemek
yapılması gereken tek şey olabilir. Yeniden ısıtma
sırasında, etkilenen kısımda karıncalanma ve
kızarma olacaktır. İmmersiyon ayağında ıslak
ayakkabı, bot ve çoraplar çıkarılmalı, ayak
yavaşça yeniden ısıtılmalı ve daha fazla soğuğa
maruz kalma önlenmelidir.
"Frostbite"
"Frostbite" en ciddi lokal soğuk yaralanmasıdır.
Dokular gerçekten donmuştur. Hasarın tam
mekanizması bilinmemekle birlikte, donma hücrelerde kalıcı hasara neden olur. Hücrelerdeki buz
kristallerinin varlığı fiziksel zarara neden olabilir.
Hücreler içindeki suyun yapısındaki bu değişiklik
önemli elektrolitlerin konsantrasyonunda da
değişikliğe neden olabilir; bu da hücre kimyasında
kalıcı değişikliklere yol açar. Buz eridiği zaman,
hücrede başka kimyasal değişiklikler de olur.
Sonuç olarak, hasar görmüş bir hücre ölür
(gangren) veya kalıcı olarak hasara uğrar. Gangren meydana gelirse, ölü doku ampüte edilmelidir.
Daha az zarar olsa da, yaralı bölümde yine kalıcı
değişiklikler olacaktır. Burası kızarır, dokununca
ağrılıdır ve soğuğa daha fazla maruz kalmayı
tolere edemez.
"Frostbite" etkilenmiş dokunun sert, donmuş
hissi vermesiyle tanınabilir. "Frostbite" yüzeysel
veya derin olabilir. Yüzeysel olanda sadece deri
donmuştur, derin olanda ise daha derin dokular da
donmuştur. Donma yarasının derinliğini tahmin
etmek muayenede çok zordur. Sadece zamanla
yaranın derinliği saptanabilir. "Frostbite"lı
kısımların çoğu beyaz, sarı-beyaz veya mavi
beyazdır. Dokununca sert ve soğukturlar (Şekil
41.2).
1. "Frostbite" tedavisi aşağıdaki gibi
yapılmalıdır:
Hastayı
soğuktan
uzaklaştırın.
2. "Frostbite"lı kısmı daha fazla hasardan
koruyun. Böyle dokuyu asla ovmayın.
Yaralı dokuların ovulması, yalnızca sivri
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
dek su banyosunda tutulmalıdır. Eğer hasta hastaneye ulaştırılmadan önce yeniden aynı kısmın
donma tehlikesi varsa, ısıtma asla yapılmamalıdır.
"Frostbite"ın en ciddi sonuçlarının bazıları
(gangren ve ampütasyon), çözülüp tekrar donan
kısımlarda oluşur.
Soğuğa Maruz Kalma ve ATT
ŞEKİL 41.2 "Frostbite”lı doku beyaz, sarıbeyaz veya mavi-beyazdır, dokununca sert ve
soğuktur. "Frostbite", derideki hasarın derinliğini
değişmesi açısından yanığa çok benzer. Sadece
zamanla hasarın boyutları saptanabilir.
buz kristallerinin hücrelere daha fazla
zarar vermesine neden olur. Aynı şekilde, hastanın "frostbite"lı ayağı
üzerine basması veya yürümesine
izin
vermeyin.
Daima
nazik
davranarak etkilenmiş kısmı koruyun.
3. Islak veya sıkı tüm giysileri çıkarın
ve yaralı kısmı gevşekçe kuru, steril
pansumanla örtün.
4. Sistemik hipoterminin belirti ve
bulguları açısından hastanın genel
durumunu değerlendirin.
5. Gerekirse
hastanın
vital
fonksiyonlarını
destekleyin
ve
hastayı hemen hastaneye nakledin.
Donmuş ekstremitenin yeniden ısıtılması nadiren
olay yerinde yapılır. Ambulans motorunun
egzozu veya daha kötüsü açık alevde ısıtmaya çalışmak hassas dokularda daha fazla zarara yol
açacaktır. ısıtma en iyi şekilde, acil serviste, kontrollü ortamda yapılır. Eğer hastaneye gitmek
mümkün değil ve ATT olay yerinde ısıtma işleminin uygulanması konusunda bilgili ise, bu en
iyi şekilde sıcak su banyosunda yapılır. Donmuş
kısım 38° - 44.5°C'ler arasında suya daldırılmalıdır. Donmuş kısım daldırılmadan önce suyun
ısısı termometre ile kontrol edilmelidir. Suyun
ısısı asla 44.5°C'nin üzerinde olmamalıdır. Donmuş kısım ısınana ve renk (kırmızılık) dönene
Soğuk ortamda çalışırken, ATT de hipotermi
kurbanı olma riskiyle karşı karşıyadır. Soğuk havada arama ve kurtarma operasyonlarının gerekli
olduğu bölgelerde çalışan ATT'lere özel hayatta
kalabilme eğitimi verilmeli ve önlemler öğretilmelidir. ATT kendi bölgesindeki spesifik durumları çok iyi bilmeli, mevcut hava koşullarından
haberdar olmalı ve hava durumu değişikliklerini
izlemelidir. Uygun giysileri olmalı ve bunlar her
zaman giyilmelidir (Şekil 41.3). Araç soğuk çevreye uygun olarak donatılmalı ve korunmalıdır.
Pek çok tehlikede olduğu gibi, ATT diğer insanlara yardım edebilecek durumda olmak için kendini korumaya dikkat etmelidir.
ŞEKİL 41.3 Soğuk ortamda çalışan ATT,
özellikle arama ve kurtarma operasyonları
sırasında, hipotermiden korunmak için uygun
giysiler giymek zorundadır.
ATT Sizsiniz...
1.
2.
3.
4.
Sıcak kramplarına ne neden olur? Sıcak
krampları nedeniyle kas spazmları olan
hastalara neden tuz tabletleri verilmemelidir?
Ağustos sonudur ve futbol çalışmaları
yeni başlamıştır. 16 yaşında, 27°C ısıda
bayılan
bir
çocuğu
tedavi
için
çağrıldınız.
Tıbbi
problemleri
ve
yaralanmaları eli mine ettikten sonra,
sıcaktan bayıldığını anladınız. Sıcak
bitkinliği veya sıcak çarpması olduğuna
nasıl karar vereceksiniz?
Hipotermik hastayı neden olay yerinde
ısıtmayı denemelisiniz? Olay yerinde almanız gereken önlemler nelerdir?
"Frostnip" ile "frostbite" arasındaki fark
nedir?
Suyla İlgili Tehlikeler
GİRİŞ
Sudaki kazalar nedeniyle her yıl 8000 Amerikalı ölmektedir. Bu kişilerin çoğu uygun
acil bakım ile kurtarılabilir. Bu bakım,
bazen sadece kişiyi sudan çıkarmak ve
hava yolunu açmaktan ibarettir. Bazen, bir
gölde dalma ile ilgili bir kaza geçirmiş biri
için
de
yüksek
teknolojik
destek
gerekebilir.
Boğulma ve hemen hemen boğulma,
suyla ilgili kazaların sadece % 5'ini oluşturur. Dalma, skuba veya denizcilik kazaları
diğer bir % 5'i yaparlar. Geri kalan % 90
daha az ciddi kazalardır. Sudaki bir kazada,
eğer ATT suni solunuma suda başlamayı,
daha fazla yaralanmayı önlemeyi, özellikle
dalma kazalarında omurgayı korumayı ve
hasta sudan çıkar çıkmaz kardiopulmoner
resüsitasyona başlamayı biliyorsa, kurbanın
hayata dönme şansı artar.
Bölüm 42, suya batmanın akciğerleri nasıl etkilediğinin açıklanması ile başlamaktadır, daha sonra hemen hemen boğulmuş
hastaların ve spinal travmalı hastaların acil
bakımı anlatılmaktadır. Bölümde daha sonra dalma ile ilgili sorunlar, özellikle skuba
dalgıçlarının sorunları anlatılmaktadır. Bunlar arasında kulak zarı yırtıkları, hava embolisi ve dekompresyon hastalığı –vurgunlardır. Bölüm 42'nin son kısmı diğer su
ile ilgili problemlere değinmektedir.
AMAÇLAR
Bölüm 42'nin amaçları:
•
suya batma neticesi niçin boğulma
veya hemen hemen boğulmanın gerçekleştiğini anlamak.
•
hemen hemen boğulmuş kişilerin acil
bakımını öğrenmek.
•
hemen hemen boğulma kazalarında
görülebilecek spinal travmanın tanınmasını ve tedavisini öğrenmek.
•
dalma ile ilgili problemleri tanımak,
özellikle hava embolisi ve dekompresyon hastalığını (vurgun) öğrenmek.
•
diğer su ile ilgili sorunları tanımak,
bunlar arasından hipotermi ve nefes
tutma neticesi bayılmayı tanımak.
BOĞULMA VE HEMEN HEMEN
BOĞULMA
Boğulma, suya battıktan sonra nefessiz kalma
neticesi ölüm olarak tanımlanır. Hemen hemen
boğulma ise, suda kaldıktan sonra en azından bir
süre hayatta kalmayı ifade eder. Boğulma, bir dizi
olay neticesi suda kişinin paniğe kapılması sonucu
gelişebilir (Şekil 42.1).
Tatlı su, örneğin havuz ya da gölde boğulma ile,
tuzlu suda, denizde boğulma mekanizmaları
farklıdır. Kayıtlar göstermektedir ki, çoğu boğulmada (% 85-90), anlamlı miktarlarda su
akciğerlere girmektedir. Tatlı su, hemen alveol
duvarlarından emilir ve kana geçer. Su, vücudun
elektrolitlerini dilüe eder ve kırmızı kan hücrelerinin parçalanmasına sebep olur. Aynı zamanda,
alveoller de yırtılır ve akciğer dokusunda geriye
dönülmez tarzda hasar olur. Tuzlu su eğer akciğerlere çekilecek olursa, başka bir mekanizma ile
hasar oluşturur. Yoğun deniz suyu, vücut sıvısını
hücrelerin dışına çeker ve alveollere vücut suyunun dolmasına sebep olur; akciğer ödemi ortaya çıkar. Sonuç olarak, alveollerden kana oksijen geçmesi zorlaşır. Suyun içindeki kimyasal
maddeler veya bakteriler de akciğer dokusunda
hasara sebep olabilir.
Çok az miktarlarda da olsa tuzlu veya tatlı su
inhalasyonu larenkste şiddetli tahrişe yol açar. Larenks kaslarında buna bağlı gelişen kasılmaya laringospazm denir. Amaç akciğerlere daha fazla
su girişini önlemektir. Fakat laringospazm varsa,
hastanın akciğerleri havalanamaz. Gelişen hipoksi
sonucu, hasta şuurunu kaybeder, bu noktada da
laringospazm gevşer.
Boğulmalarda Acil Bakım
Hemen hemen boğulmuş bir hastanın acil bakımı, derhal ventilasyon ile başlar. Nabız yoksa
KPR'a başlanır. Çok miktarda su aspire etmemiş
bir hasta, yeterli oksijenle hipoksinin karşılanması
sonucu kendine gelebilir. Büyük miktarlarda su
inhale eden bir hemen hemen boğulma kurbanına
BÖLÜM 42 . SUYLA İLGİLİ TEHLİKELER
ŞEKİL 42.1 Su kazalarında paniğin kontrolü kaybetmedeki'
rolü ve ölüme sebep olabilme potansiyelini gösteren şematik
bir çizim.
da aynı tedavi yapılmalıdır, ama hayata dönüş
daha yavaş olur. ATT hava yolunu açmalı, hastayı
ventile etmeli, oksijen vermeli ve hastayı
olabildiğince çabuk hastaneye ulaştırmalıdır.
Hastanın şuuru açık ve hasta hala su içinde ise,
sudan kurtarmak gereklidir. Bir ip, can simidi, yahut yüzebilen herhangi bir şey sudaki kişiye atılır.
ATT deneyimli ve eğitimli değilse, yüzerek
yardıma koşmamalıdır. Boğulanı kurtarmak için
kendini suya atan iyi niyetli fakat tecrübesiz kişilerin kendileri boğulmuşlardır. Kurbana birçok
şey atılabilir. Örneğin, şişmiş bir stepne veya iç
lastik iki kişiyi bile kurtarabilir. Sudan kurtarmanın temel kuralı şöyle özetlenmiştir: "At, çek,
kürek çek, bunlar işe yaramazsa yüzerek git."
(Şekil 42.2).
Göl, nehir veya deniz bulunan bir yerde çalışan
ATT sudan kurtarma işleri için bir plan geliştirmiş
olmalıdır. Bunun için, sudan kurtarma işlerinde
tecrübeli kişilerle tanışmak ve birlikte plan
yapmak da yararlıdır. Can yeleği, vs. gibi
kurtarma malzemelerinin nasıl kullanılacağını öğrenmek de hayati önem taşır, çünkü bir kurtarma
operasyonunun başarısı, kurbanın sudan olabildiğince hızlı çıkarılıp, yeterli ventilasyonun verilebilmesine bağlıdır.
Boğulmalarda Spinal Travma
Omurga kırıkları ve omurilik zedelenmeleri,
boğulmalarda sık görülür. Eğer boğulma veya hemen hemen boğulma bir dalma kazası sonucu olmuşsa, hasta şuursuzsa, yahut hastanın şuuru açık
fakat hasta kol ve bacakta kuvvet kaybı, felç ya
da uyuşukluktan şikayet ediyorsa, ATT spinal
travmadan şüphelenmelidir. Bu durumda, boyun
daha fazla travmadan korunmalı, KPR gerekiyorsa ancak omurga sabitleştirildikten sonra yapılmalıdır. Dalma kazalarında çoğu spinal travma
boyun bölgesinde olur. Mümkünse hasta daha suda iken, omurga tespitine çalışılmalıdır.
Spinal travma şüphesi varsa ve hasta suda yüzükoyun durumda ise, şu işlemler yapılmalıdır:
1. Hastayı sırtüstü konuma getirin. Bu sırada
zarar vermemek için, iki kurtarıcıya gerek
vardır. Hastanın vücudunun tüm üst yarısı
birden çevrilmelidir. Sadece başı çevirmek,
varsa
servikal
spinal
yaralanmayı
şiddetlendirir.
2. Hava yolunu açıp, ventilasyona başlayın.
Bu, ağızdan-ağza veya yardımcı yöntemlerle
olabilir, hasta suda sırtüstü vaziyete
geldiğinde hemen başlanmalıdır. Baş ve
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
ŞEKİL 42.2 Yüzerek kurtarma
işine, eğitimsiz personel kendi
kendine
kalkışmamalıdır.
Daima şu sırayı izleyin: Yüzen
bir şey atın, bir şeyle boğulanı
çekin veya yüzen bir cisimle
kişinin yanına yaklaşın. Bütün
bunlar
denendikten
sonra,
eğer ATT bunun için eğitilmişse, yüzerek kurtarmaya
kalkışabilir.
gövde düz bir çizgide, kıvrılmadan bütün olarak tutulurken, diğer bir kurtarıcı
resüsitasyon yapar. Bütün boğulma
veya hemen hemen boğulma hastalarında derhal ventilasyona başlamak en
önemli kuraldır (Şekil 42.3).
3. Hastanın sırtı ve başının altına bir
omurga tahtası yerleştirin. Baş ve
gövde, hareketlerin önlenmesi için
tahtaya tespit edilmelidir. Hasta tahtaya
sıkıca tespit edilmeden, hastayı sudan
çıkarmayın.
4. Hastayı omurga tahtası üzerinde sudan
çıkarın ve KPR'a başlayın. Kalp masajı
suda etkili biçimde yapılamaz.
Sudan Çıkarma Teknikleri
Bazen ATT olay yerine geldiğinde kurban suda
batık durumdadır veya görülemiyordur. Çıkarma
çalışması için dalgıç ekipleri ile birlikte çalışma
gerekebilir. Bütün bunlar işe yaramaz ise, dibi
taramak için büyük kancalar kullanılır. Bunlar
hastayı ciddi biçimde yaralayabilir, fakat hastayı
yüzeye çıkarmak için elde kalan son çare olabilir.
Resüsitasyon Çabaları
Bir boğulma kurbanının resüsitasyonundan
ATT hiç vazgeçmemelidir. Vücut ısısından daha
düşük ısıda kalan kurban, özellikle suyun ısısı
21°C' den düşük ise, hipotermi geliştirecektir ve
bu durum, hayati organları oksijensizlikten bir
süre koruyacaktır. Ayrıca, bazı durumlarda
soğuğa maruz kalma, bazı refleksleri ortaya çıkarıp temel vücut fonksiyonlarının uzun süre korunmasını sağlayabilir. Hipotermi veya koruyucu
refleksler, hastanın hipoksiye dayanıklılığını artırabilir. Bazıları bu şekilde hiçbir kalıcı hasar olmadan hayata döndürülebilmiştir. Bu yüzden,
hasta kendine gelene kadar veya hastanede bir hekim tarafından öldüğü ilan edilene kadar, resüsitasyona devam edilmelidir.
BÖLÜM 42 . SUYLA İLGİLİ TEHLİKELER
ŞEKİL 42.3 Bütün boğulma ve hemen hemen
boğulma vakalarında suni solunum en önemli
tedavidir. Hastanın başı su yüzüne çıkar çıkmaz
başlamalıdır.
DALMA İLE İLGİLİ SORUNLAR
Suyla ilgili problemlerin ciddi olanlarının çoğu,
dalgıç aletleri ile veya aletsiz dalma ile ilgilidir.
Bazıları dalışın özelliğinden, bazıları da panik ile
oluşan reaksiyonlardan sonuçlanır. Panik sadece
suda tecrübesi az olan insanlara ait bir tepki
değildir, deneyimli dalgıç veya yüzücülerde de
görülebilir. Panik, ölümle sonuçlanan bir olaylar
dizisine sebep olabilir ve suda çok kısa bir süre
kalmış bir kişiyi bile etkileyebilir. Kişi kıyı ya veya yüzeye ulaşabilmek için çırpınır ve sonuçta
yorgun ve bitkin düşer. Bu noktada panik yüzünden yapılan verimsiz çabalar, kişinin suya daha da batmasına sebep olur.
Dalma refleksi, çok soğuk suya atlayan veya
dalan kişilerde oluşabilir. Vagus sinirleri ile ilgili
ani bir refleks, aniden kardiak arrest veya bradikardi (kalbin refleks yavaşlaması) ve buna bağlı metabolizma yavaşlaması sonucu kurban su altında uzun süre hayatta kalabilir. Su altında kalma
süresi dikkate alınmaksızın, ciddi bir resüsitasyon
yapılmalıdır.
Birleşik Devletler' de 3 milyonun üzerinde sportif dalıcı vardır ve dalma teknikleri ve malzemesi
ile ilgili tıbbi problemler gitgide çoğalmaktadır.
Bunlar, genellikle dalışın kademelerine göre
incelenebilir; iniş, dip, çıkış.
İniş Problemleri
Kişi derinlere indikçe, vücut üzerindeki basıncın artışı ile ilgili sorunlar çıkar. Etkilenen bölge-
ler akciğerler, sinüsler, orta kulak ve dalış maskesi
altındaki yüz bölümüdür. Bu "sıkışma problemleri" nedeni ile oluşan ağrılar dalgıcı yüzeye
dönmeye zorlar ve sorun çözülür. Yüzeye döndükten sonra, özellikle kulakta, devam eden ağrısı
olan dalgıç hastaneye götürülmelidir.
Kulak zarı yırtılmış bir kişinin başına bu olay
dalarken gelmişse, soğuk su orta kulağa delik kulak zarından (perfore timpanik membran) girecek olursa, dalgıç denge ve yön duygusunu kaybedebilir; aniden yüzeye çıkar ve çıkışla ilgili sorunlar geliştirebilir.
Dipte Gelişen Sorunlar
Nadiren görülürler. çoğu dalış malzemesindeki
yanlış bağlantılar yüzünden gelişir ve dalgıcın soluduğu havada yetersiz oksijen-karbon dioksit karışımı bulunmasına veya yanlışlıkla zehirli karbon
monoksit gazının karbon dioksit yerine solunmasına bağlıdır. Bütün bunlar boğulmaya veya
hızlı çıkışa neden olabilir ve iki durum da acil
resüsitasyon ve transport gerektirir.
Çıkış Sorunları
Dipten yüzeye doğru ani çıkışlar, dalma ile ilgili
ciddi sorunların sebebi olurlar. Bu acil durumlar,
ciddi resüsitasyon çabası gerektirirler. İki özellikle
ciddi problem, hava embolisi ve dekompresyon
hastalığıdır, bu ikincisine vurgun da denir.
Hava Embolisi
Skuba dalışlarında en sık görülen, en tehlikeli
ve en az tanınan acil durum, hava embolisidir. İki
metrelik dalışlarda bile görülebilir. Dalgıç, hızlı
şekilde yüzeye çıkarken, nefesini tutarsa, hava
embolisi oluşur. Akciğer içindeki hava basıncı sabit kalır, bu arada göğüs üzerindeki dış basınç hızla azalır. Akciğer içindeki hava hızla genişler, akciğerlerdeki alveoller yırtılırlar. Açığa çıkan hava,
birkaç yerde hasar yaratabilir. Hava, plevra
boşluğuna geçer ve pnömotoraks'a (akciğeri sıkıştıracak şekilde plevra boşluğuna hava dolması)
neden olur. Mediastinum'a (toraks boşluğunda
kalp ve büyük damarların yer aldığı bölge) girebi-
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
lir ve pnömomediastinum'a yol açar. Yahut, kan
dolaşımına karışıp damar içinde kabarcıklar
oluşmasına sebep olur ve bu duruma hava embolisi denir.
Pnömotoraks ve pnömomediastinum birlikte
şiddetli dispneye neden olurlar. Kan dolaşımındaki bir hava kabarcığı (hava embolisi) bir tıkaç
rolü oynayacak ve vücudun belli bir yerine kan
akımını engelleyecektir. Bu duruma en hassas
organ beyindir, çünkü sürekli oksijen akımına
muhtaçtır (Şekil 42.4).
Aşağıdakiler, hava embolisinin belirti ve işaretleridir:
1. Ekimozlar (ciltte çürük benzeri
lekeler)
2. Burun ve ağızda köpük (sıklıkla
pembe
3. veya kanlı)
4. Kaslar, eklemler ve karında şiddetli
ağrı 4. Dispne ve/veya göğüs ağrısı
5. Baş dönmesi, bulantı, kusma
6. Disfazi (konuşma güçlüğü)
7. Görme zorluğu
8. Paralizi ve/veya koma
Dekompresyon Hastalığı (Vurgun)
Dekompresyon hastalığı (vurgun) da bir dalıştan
sonra çok hızlı yüzeye çıkma ile ilgilidir, ama
mekanizma farklıdır. Dekompresyon hastalığında
dalgıç yüzeye hızla çıkarken, kan damarlarında
azot gazı kabarcıkları oluşur. inerken ve dipte
solunan azot, basınç altında olduğundan, kanda
çözünür. Dalgıç hızla yüzeye çıkarken, dış basınç
azalır ve kanda çözülmüş durumdaki azot,
damarlar içinde küçük kabarcıklara dönüşür. Bu
kabarcıklar, hava embolisindeki sorunu yaratırlar:
kan damarlarının tıkanması ve vücudun belli
bölgelerinin dolaşımsız kalması.
Dekompresyon hastalığının belirti ve bulguları
hava embolisininkilere benzer. En önemli semptom, şiddetli karın ve/veya eklem ağrılarıdır ve
hasta ikiye katlanır (vurulmuş gibi). Uzun ve derin
bir dalıştan sonra dalgıcın hangi derinlikte, ne
kadar bekleyerek yüzeye çıkacağını gösteren
tablolar hazırlanmıştır. Bu tablolara uyulur ise,
dekompresyon hastalığının oluşması beklenmez.
Dekompresyon hastalığı, çok yükseklere aniden
ŞEKİL 42.4 Hava embolisi, göğüs üzerindeki baskı aniden kalktığında
akciğerlerin hızla açılması ile oluşur. Sonuçta oluşan dışa doğru basınç,
alveollerin ve bronşiollerin parçalanmasına ve şekilde gösterilen
durumların ortaya çıkmasına sebep olur.
BÖLÜM 42 . SUYLA İLGİLİ TEHLİKELER
ŞEKİL 42.5 Bir
rekompresyon odasında
yapılacak tedavi. hava
embolisi veya
dekompresyon hastalığı
bulunan hastada hayat
kurtarıcı olabilir.
çıkan, basıncı ayarlanmamış uçaklarda da gelişebilir. Sorun, ani çıkıştakinin aynıdır; vücut
üzerindeki dış basıncın aniden kalkması ve damar
içinde azot kabarcıklarının oluşması.
Sıklıkla hava embolisi ve dekompresyon
hastalığını ayırt etmek zordur. Genel bir kural
olarak, hava embolisi hemen yüzeye döner
dönmez olur; dekompresyon hastalığının
semptomları
ise
birkaç
saatten
önce
görülmeyebilir. Acil tedavi ise her ikisi için de
aynıdır: temel hayat desteği ve bir rekompresyon
odasında rekompresyon.
Hava embolisi veya dekompresyon hastalığı
şüphesi bulunan hastaları tedavi eden ATT, şu
önlemleri almalıdır:
1. Hastayı sudan çıkarın ve sakinleştir-meye
çalışın.
2. Temel hayat desteğine başlayın ve oksijen
varın.
3. Hastayı sol tarafına yatırın, ayakları
başından yukarıda olmalı (Trendelenburg
pozisyonu). Bu, hastanın beyninde hava
embolisi oluşmasını engeller.
4. Pnömotoraks için işaret olabilecek şekilde,
solunum seslerinin azalıp azalmadığını
araştırmak için hastanın göğsünü dinleyin.
5. Hastayı tedavi için hemen en yakın rekompresyon odasına gönderin. Bölgenizdeki rekompresyon odasının yerini ve en iyi
ulaşım şeklini bilin. Bunların çoğuna
(Hiperbarik Oksijen Odası diye de bilinir)
hava yolu ile ulaşılabilir (Şekil 42.5).
Hastayı düşük irtifada, hemen hemen deniz seviyesinde taşıyın veya uçağın basıncı deniz seviyesine eşitlenmiş olsun.
6. Hastayı odaya taşırken oksijen vermeye
devam edin.
7. Dalışın süre ve derinliğini açıklayan hikayeyi alın. Yeterli tesisler varsa, hastanın gaz tanklarındaki hava ve gazlardan,
karbon monoksit seviyesi, vs. tetkiki için
örnek alın.
8. AVPU skalasını kullanarak hastanın bilinç düzeyini değerlendirin ve izleyin. Bu
bilgiler, rekompresyon odasındaki personelin uygun tedaviyi seçmesinde yardımcı olacaktır.
Rekompresyon tedavisinin amacı, vücudu yeniden yüksek basınçlı bir ortama alıp, oluşan gaz
kabarcıklarının yeniden çözülmesini sağlamaktır;
böylece akciğerlerin iç ve dışındaki basınçlar da
eşitlenir. Daha sonra kontrollü şartlar altında
yavaş dekompresyon yapılır.
Dekompresyon hastalığına bağlı hasar, uygun
tedavi ile düzeltilebilir. Ama beyin veya omuriliğe
ait bazı özel damarlarda tıkanıklık olursa, kalıcı
beyin hasarı veya parapleji gelişebilir. Bu yüzden
bu tip çıkış problemlerinde anahtar, ciddi bir acil
durumun bulunduğunu anlamaktır. ATT, temel
hayat desteğine başlamalı, oksijen vermeli ve
rekompresyon için hazırlığa olabildiğince çabuk
başlamalıdır.
KISIM 8 . ÇEVREDEN KAYNAKLANAN ACİL DURUMLAR
SUYLA İLGİLİ DİĞER TEHLİKELER
Soğuk suda kalan hastalarda sıklıkla görülen
hipotermi, vücut ısısının gitgide düşmesi anlamına gelir ve kurbanın kendi kendine yardım etmesini imkansız hale getirir. Sudan çıktıktan sonra hasta buharlaşan suyun etkisi ile ısı kaybetmeye devam eder. ATT, soğuk sudan çıkarılan hastanın vücut ısısına dikkat etmelidir. Soğuğa maruz kalan hastalarda uygulanan tedavi kuralları,
soğuk sudan çıkarılan kişilerde de geçerlidir. Vücut ısısı sabit tutmalı ve hasta hemen hastaneye
taşınmalıdır.
Nefes tutma ile ilgili bayılma bazen sığ sularda
nefes tutabilme yeteneğini geliştirmeye çalışan
yüzücü ya da dalgıçlarda görülebilir. Yüzücü,
dalmadan önce sık ve derin nefesler alır. Bu
hiperventilasyon, dolaşımdaki karbon dioksit seviyesini düşürür, oksijen seviyesini arttırır. Su altında yüzen kişi, oksijen tüketir, fakat karbon
dioksit seviyesini dalmadan önce çok düşürdüğü
için, yükseltemez. Kanda yükselen karbon dioksit
seviyesi, solunum için çok güçlü bir uyarıcıdır.
Bu uyarıcı olmadan, yüzücü nefes almasına gerek
olduğunu bile hissedemez, halbuki akciğerlerindeki bütün oksijeni tüketmiştir. Bu noktada, yüzücü şuurunu kaybeder ve boğulabilir. Bu
durumun acil tedavisi, boğulma veya hemen
hemen boğulma gibidir.
Suda iken başka yaralanmalar da olabilir.
Tekne pervaneleri, sivri kayalar, su kayakları ve-
ya tehlikeli sualtı canlıları, suda kalma
problemine
ek
başka
yaralanmalar
da
oluşturabilirler. Hasta sudan çıkarılır (spinal
yaralanma ihtimali göz önünde tutularak) ve
gerektiği şekilde temel hayat desteği verilir.
Gereken şekilde pansumanlar ve tespit cihazları
uygulanır, hasta soğuk travması veya suda kalma
(immersiyon) belirtileri için yakından takip edilir.
Suda görülebilen diğer bir problem de çocuğun
kötüye kullanımıdır. Boğulan veya hemen hemen
boğulan bir çocuk, bu duruma çocuk kötüye kullanımı neticesi gelmiş olabilir. ispat etmek zor
bile olsa, bu tip vakalara ilgili bölümde bahsedildiği şekilde yaklaşılmalıdır (Bölüm 37'ye
bakınız).
ATT Sizsiniz...
1.
2.
3.
4.
Yüzme havuzunda bir dalma kazasına
çağrıldınız. Kurbanın arkadaşları onu su
yüzüne çekmiş ve siz olay yerine ulaştığınızda sırtüstü su üzerinde duruyor.
şuuru kapalı ama hayatta. Sudan
çıkarmalı
mısınız,
yoksa
suda
ventilasyona başlar mısınız? Bu hastaya
KPR neden gerekecektir? KPR'a ne
zaman başlarsınız?
Hipotermi, hemen hemen boğulmadan
sonra
resüsitasyon
şansını
nasıl
arttırabilir?
Dalma refleksini tanımlayınız. Başka ne
gibi durumlara sebep olabilir?
Hava embolisinin vurgundan farkı
nedir? Ortak yönleri nelerdir?
Download