OLGU SUNUMU: RADİKAL SİSTEKTOMİ SONRASI ÜRİNER DİVERSİYON VE HEMŞİRELİK BAKIMI Cansu Özer, Jale Türkoğlu, Melike Çakır, Serpil İsabetli Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi, Hemşirelik Hizmetleri Op. Dr. İlter Tüfek, Op. Dr. Ömer Burak Argun Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi, Üroloji Anabilim Dalı GİRİŞ Mesane kanseri üriner sistemde ikinci en sık görülünen kanserdir. Tüm dünyada her yıl 100.000’den fazla olguya kasa invaze ya da ileri evre hastalık tanısı konmaktadır. Radikal sistektomi kasa invaze mesane tümöründe uygulanan bir tedavi yöntemidir, anterior pelvik organlarının çıkartılmasını gerektirir. Erkeklerde, çevre yağ ve peritoneal bağlantıları, prostat ve seminal veziküller, kadınlarda ise mesane çevredeki yağ ve peritonal bağlantılar, serviks, uterus, üretra ve overler çıkarılır. Mesanenin çıkarılmasından sonra idrarın doğrudan veya biriktirilerek dışarı boşaltılması için yeni bir yol (üriner diversiyon) yapılır. Mesane çıkarıldıktan sonra idrarı depolayacak bir rezervuar oluşturulur. Bunun için mideden rektuma kadar, herhangi bir bağırsak segmenti kullanılabilir. Cerrahi girişim öncesi ve sonrası dönemde, hastaların cinsel durumlarının ve kaygılarının, tümör evresinin, önceki tedavilerinin, uygulanacak cerrahi girişimin, beden imajı endişelerinin ve genel sağlık durumunun değerlendirilmesi, hastanın bilgilendirilmesi ve desteklenmesi önemlidir. Bu olguda Radikal Sistektomi sonrası Üriner Diversiyon ameliyatı yapılan hastanın hemşirelik bakımı ele alınmıştır. 5- Foley kateter, santral/periferik katater ve cerrahi operasyona bağlı enfeksiyon riski 6- Cerrahi operasyon ve mobilite yetersizliğine nedeniyle bağırsak aktivitesinin azalmasına bağlı konstipasyon riski 7- Yeterli oral alamamaya bağlı sıvı elektrolit dengesinde bozulma 8- Diyabete bağlı sekonder gelişebilecek hiperglisemi ve hipoglisemi riski 9- Kronik hastalık süreci ile ilgili anksiyete 10- Hareket kısıtlılığına bağlı deri bütünlüğünde bozulma riski 11- Post-op dönemde anestezi sonrası kullanılan ilaçlara bağlı düşme riski Hasta ve Yakınlarının Eğitimi 1- Öz bakım ihtiyaçlarının karşılaması 2- Ağrı yönetimi 3- İlaçların emin ve etkin kullanımı 4- Foley kateter bakımı, idrar miktarının takibi 5- Poşostomi katateri bakımı, drenaj takibi 6- Diyabet ve beslenme 7- Cinsel yaşam 8- Enfeksiyon belirti/bulguları ve hekime iletilmesi gereken duOLGU rumlar 62 yaşında erkek hasta, Ağustos 2011’de hematüri şikayeti ile hastaneye başvurdu. Öyküsünde kronik diyabeti ve sigara kullanımı olan hastanın fiziksel muayenesi ve laboratuvar tetkikleri normal değerlerdeydi. Akciger grafisinde patolojik bulgu saptanmadı. Tüm TARTIŞMA batın MR tetkik sonucunda; mesane tabanında solda transmural Radikal sistektomi %87‘ye ulaşan hastalıksız sağ kalım oranı ile infiltrasyon gösteren tümöral kitle, perivezikal silik sınırlı hafif in- en etkili tedavi seçeneğidir. Bu hastalığın tedavisinde amaç hastafiltrasyon bulguları izlendi. Sol iliak zincirde muhtemel metastil ya tümörsüz ve konforlu bir yaşam sağlamaktadır. Ancak radikal lenf nodu görüldü. Pre operatif hazırlıkları sorunsuz olarak tamam- sistektomi sonrası uygulanan üriner diversiyon ile ilgili hastaları lanan hasta ameliyata alındı. Mesane TUR-T operasyonu sonrası pek çok sorun beklemektedir. Deneyimli merkezler kısa ve uzun Radikal Sistektomi yapılan hastada üriner diversiyon için terminal dönemde görülen komplikasyonların % 95 oranında önlenebildiğini ileum kullanıldı. Ameliyat sonrası ilk gün yoğun bakım ünitesine bildirmektedir. Bu olguda hastanede kalış süresince görülebilecek takip edildi. Post operatif 1. gününde servise alınan hastanın batın komplikasyondan olan enfeksiyon etkin hemşirelik bakımı verilmesağ kısmında üreter kataterleri, solda poşostomi katateri (yeni me- si ile gözlemlenmemiştir. sane içerisine konan kateter) ve batında drenaj katateri mevcuttu. Ayrıca santral venöz kateteri, nazogastrik sondası ve üriner kateteri vardı. Yeni mesane barsak kullanılarak yapıldığı için, mukus ürettiğinden aralıklı mesane yıkaması yapıldı. Vital bulguları, aldığı çıkardığı sıvı izlemi, mobizasyon ve beslenmesi yakın takip edilen hastada komplikasyon gelişmedi. Nazogastrik sondası post operatif 3. günde, üreter katateri 7. günde ve drenaj katateri 8. günde çıkarılan hasta, eğitimleri tamamlandıktan sonra post operatif 10. günde poşostomi ve üriner katateri ile taburcu edildi. Bakım Planında Ele Alınan Hemşirelik Tanıları 1- Pre-op dönemde bilgi eksikliğine bağlı anksiyete 2- Operasyona bağlı ağrı 3- Operasyon sonrası ağrıya bağlı aktivite intoleransı 4- Cerrahi operasyona bağlı kanama riski www.acibadem.com.tr KAYNAKLAR: 1- Stein JP, Lieskovsky G,Cote R,et al.Radical cystetomy in the treatment of invasive bladder cancer:long term results in 1054 patients. J Clin Oncol 2001; 19:666-75. 2- Weise ES, Fleischmann A, Studer UE. Persistent hiypertriglyceridaemia in patıents after construction of a low pressure ileal orthotopic reservoir. J Urol 1997;157:130: 597 3- Andersson H, Bosaeus ı ,Fasth S, ert al Cholelithiaisi and urolithiasis in Chrohn’s disease.Scand J Gastroenterol 1987;22:253. OLGU SUNUMU: KALP CERRAHİSİ SONRASI SIK TEKRARLAYAN VENTRİKÜLER FİBRİLASYONDA EKSTERNAL PED İLE DEFİBRİLASYON Hemş. Melike ÇAKIR, Hemş. Sevilay DANACI, Acıbadem Maslak Hastanesi Doç. Dr. Şahin ŞENAY, Acıbadem Üniversitesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı GİRİŞ Aritmiler, koroner bypass cerrahisi sonrası erken dönemde morbidite ve mortaliteyi artırabilmektedir. Ani kardiyak ölüm sırasında kaydedilen ritim genellikle VF (Ventriküler Fibrilasyon) ya da nabızsız VT (Ventriküler Taşikardi)’dir. VF, koroner anjiografinin sık karşılaşılan ve hayatı tehdit eden bir komplikasyonudur. Bu komplikasyon hastaların yaklaşık % 0.7-1’inde görülmektedir. Ölümcül bir aritmi olması nedeni ile VF gelişme riski olan kişilerin tanınması önemlidir. Bu anlamda hastaların ameliyat sonrası süreçlerinde monitörizasyonu ve takipleri ile gelişebilecek risklerin önlenmesi ve erken tanı konulmasına yönelik durumlarda hemşireler anahtar rol oynamaktadırlar. VF’nin akut tedavisi defibrilasyon ile yapılmaktadır. Bu çalışmada sık tekrarlayan VF ataklarında eksternal ped ile defibrilasyon uygulamasının paylaşımı amaçlanmıştır. OLGU Kronik olarak hipertansiyon ve diyabet hastalığı bulunan 70 yaşında bayan hasta uzun süredir devam eden göğüs ağrısı şikayeti ile kliniğimize başvurmuştur. Hastaya ekokardiyografi ve anjio raporuna göre Koroner Arter Hastalığı ön tanısı konulmuş ve koroner bypass ameliyatı yapılmasına karar verilmiştir. Hastanın öyküsünde sigara ve alkol kullanımı yoktur. Hasta ameliyattan sonra kalp cerrahisi yoğun bakım ünitesine alındı. Hemodinamik açıdan problem olmayan hastaya kısa sürede hipertansif olması sebebiyle vazodilatör ajanlar başlandı, sonrasında kan basıncı normal sınırlarda takip edildi. Postoperatif 2.saatte hastada 1 kez VF atağı gelişti ve defibrile edildi, sonrasında normal sinüs ritmine döndü. Hastanın yapılan kontrol ekokardiyografisinde patoloji saptanmadı. Postoperatif 1.gününde 2 kez uzun süreli VF atağı geçirdi. Defibrilasyon ve resüsitasyonla normal sinüs ritmi sağlandı ancak takiben ardı ardına ve kısa süreli VF ataklarının olması nedeniyle koroner anjiografi ile kontrolü planlandı. Yapılan koroner anjiografi sonucunda bypass greftlerinin tamamının açık olduğu belirlendi. Bu süreçte VF atakları devam eden hastaya sedasyon uygulandı. Hastanın sağ klavikula ve apeks seviyesine gelecek şekilde ped yapıştırılarak tekrarlayan defibrilasyon işlemi uygulanması sağlandı. Hastanın bu süreçte vital bulguları saatlik takip edildi. Sürekli ritim takibi yapıldı, VF atağı geliştiği zaman anında farkedilip müdahale edilmesi sağlandı. Eksternal pedlerin yerleri kontrol edildi. Solunum ve dolaşım fonksiyonları takip edildi. Hastada ritim değişikliği geliştiğinde EKG çekildi. Postoperatif 3.gününde enteral beslenmeye başlanan hasta aspirasyon riski yönünden takip edildi, aspirasyon gelişmedi. Ağrı ve anksiyetesi azaltılarak emosyonel destek sağlandı. Hastanın cilt bütünlüğü yakından takip edildi, koruyucu bariyerler kullanıldı. Hastanın hemşirelik bakımı sürecinde yapılan bütün girişimlerde aseptik tekniklere uyuldu. Hekim tarafından order edi- www.acibadem.com.tr len ilaçlar uygulandı. Kan gazı ve diğer tetkiklerin takibi sağlandı. Aldığı çıkardığı sıvı takibi yapıldı, hekim istemine göre sıvı-elektrolit replasmanı yapıldı. Multidisipliner yaklaşımla hasta bakımı sürdürüldü. Hastanın postoperatif 2. gününden sonra aritmisi gözlenmedi ve hasta 5. gününde servise alındı. Serviste kalış sürecinde hemodinamisi stabil seyreden hasta postoperatif 10. gün taburcu edildi. TARTIŞMA VF’nin akut tedavisindeki gecikme hastada hem ritmin geri dönmesini zorlaştırır hem de geri dönüşümsüz beyin hasarına sebep olabilir. Bütün bu bilgiler doğrultusunda hastaya erken müdahale etmek oluşabilecek riskleri önleme açısından önemlidir. Hastaya bu süreç içerisinde erken müdahale edilmiş ve herhangi bir komplikasyon gelişmesi önlenmiştir. Postoperatif dönemde yapılan operasyona ve sedasyona bağlı olarak hastaya semifawler dışında pozisyon verilememiştir. Hasta Braden Skalası kullanılarak basınç yarası riski açısından değerlendirilerek Braden Skalası koruma protokolü uygulanmıştır. Hastada basınç yarası gelişmemiştir. Kateterlerin birden fazla oluşu, invaziv girişimlerin fazlalığı hastada oluşabilecek enfeksiyon riskini artırmaktadır. Hastaya yapılan müdahalelerde aseptik tekniklere uyulması, enfeksiyon belirti ve bulguları yönünden yakın takip edilmesi ile enfeksiyon gelişmesi önlenmiştir. Sık aralıklarla ventriküler fibrilasyona giren hastanın eksternal ped uygulaması ile defibrile edilmesi sayesinde hastanın cilt bütünlüğünün korunması sağlanmıştır. Tekrarlayan defibrilasyon gereksiniminde eksternal ped ile defibrilasyon sağlanması hasta güvenliği, müdahalelerde zaman kazandırması ve kullanımının kolay olması açısından pratik ve konforlu bir yöntemdir. KAYNAKLAR: 1. Yazıcı H.U.,Görenek B., 2010: Yaşlılarda Ventriküler Aritmiler, Turkish Journal of Geriatrics, Vol. 2 p 47-54. 2. Metin M., Çengel A., Danyal E., Dörtlemez Ö., Dörtlemez H., 1990: Prekateterizasyon QT süresi ile Koroner Angiografi Esnasındaki Ventriküler Fibrilasyonun İlişkisi, Türk Kardiyol Dern. Arş. 18:107-109. 3. Nishimura NA, Holmes DR, McFarland TM, Smith HC, Bove AA, Ventricular arrhythmias durung coronary angiography in patients with angina pectoris or chest pain syndrome. Am J Cardiol 53:1496,1984. 4. http://www.acibademhemsirelik.com/e-dergi/yeni_tasarim/files/uyg_gel_komp.pdf Erişim Tarihi: 21.09.12 12:00 5. Oto A., Müderrisoğlu H., Aytemir K.,2008,“Kardiyolojide Acil Durumlar ve Yoğun Bakım” Hacette Üniversitesi Hastaneleri Basımevi 6. Kurtuluş Z., Pınar R., 2003: Braden Skalası ile Belirlenen Yüksek Riskli Hasta Grubunda Albümin Düzeyleri ile Bası Yaraları Arasındaki İlişki, Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi ,7(2):1-10. 7. Karadağ A, 2003: Basınç Ülserleri: Değerlendirme, önleme ve tedavi, Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 7(2):41-46. OLGU SUNUMU: KALP CERRAHİSİ SONRASI GELİŞEN DİRENÇLİ VENTRİKÜLER ARİTMİ TEDAVİSİNDE MEKANİK DOLAŞIM DESTEĞİ * Melike ÇAKIR, ** Sevilay DANACI, *** Doç. Dr. Şahin ŞENAY * Acıbadem Maslak Hastanesi, Sorumlu Hemşire ** Acıbadem Maslak Hastanesi, Yoğun Bakım Hemşiresi *** Acıbadem Üniversitesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı GİRİŞ Ani kalp ölümleri, gelişmiş ülkelerde son yıllarda giderek artış göstermektedir. En sık ölüm nedenleri araştırıldığında hastalıklar bazında, koroner arter hastalığı ile ventriküler taşikardi ve venrtiküler fibrilasyondan kaynaklanan aritmiler ilk sırada yer almaktadır. Yapılan bir çalışmada tekrarlayan ventriküler fibrilasyonların akut myokard enfarktüsü sonrası görüldüğünü vurgulanmıştır. Venriküler aritmiler; monomorfik ventriküler taşikardi ve içinde ventriküler fibrilasyonun yer aldığı polimorfik ventriküler taşikardiler şeklinde görülebilmektedir. Asemptomatik ya da hafif semptomlara neden olan ventriküler erken vurular ve sürekli olmayan ventriküler taşikardinin tedavisi yapısal kalp hastalığı dışlandıktan sonra hastanın endişelerinin ve muhtemel hazırlayıcı faktörlerin giderilmesinden ibarettir. Bu çalışma, litertürdeki bu bilgiler ışığında, koroner bypass cerrahisi sonrası erken dönemde görülen, tedaviye dirençli ventriküler aritmide dolaşım destek cihazı uygulaması ve hemşirelik bakımının sunulması amacıyla yapılmıştır. OLGU Dispne ve eforla görülen yorulma şikayeti ile kliniğimize başvuran 65 yaşındaki erkek hastada yapılan değerlendirmelerde koroner arter hastalığı ve mitral yetmezlik saptandı. Ejeksiyon fraksiyon değeri %18 olarak tespit edildi. Yapılan myokardiyal PET-scan incelemede iskemi ve canlı doku bulguları saptanan hastaya koroner bypass operasyonu planlandı. Pre operatif hazırlıkları tamamlanan hastaya Mitral Kapak Tamiri ve Koroner Bypass operasyonu yapıldı. Ameliyat sonrası 1. günde yoğun bakımdaki takibi sırasında, aralıklı oluşan ventriküler fibrilasyon atakları sonrası hasta defibrile edildi. Ventriküler aritmilere bağlı inatçı vetnriküler fibrilasyonların ameliyat sonrası 6.güne kadar devam etmesi ile hastada defibrilasyon işlemi göğüs ve sırt bölgesine yapıştırılan 2 adet eksternal pad ile sağlandı. Hastaya bu süreçte intraaortik balon pompası takıldı. Ventriküler aritmilerin devam etmesi üzerine hastaya Levitronix marka sol ventrikül destek cihazı takılması sonrasında ventriküler fibrilasyon atakları görülmedi. Alt ekstermite nabız kontrolleri 2 saatlik aralıklarla el dopleriyle yapılıp kayıt altına alındı. Hemodinamik parametreleri stabil seyretmesi üzerine mekanik dolaşım desteği 5. günde ayrıldı. Sonrasında hastanın klinik durumu stabil seyretti ve servise alındı. Hasta şuan postoperatif 10. ayında ve klinik durumu stabil. TARTIŞMA Ventriküler aritmilerde tedavi ve bakım; yapısal kalp hastalıkları dışlandıktan sonra muhtemel risk faktörlerinin giderilmesi ile mümkün olan kompleks bir süreçtir. Tüm bu süreçte hasta bakımına yansıyan ve risk oluşturabilecek pek çok durumla karşı karşıya kalınmaktadır. Litratürdeki bu bilgiler doğrultusunda sol vent- www.acibadem.com.tr rikül destek cihazının takılı olmasına bağlı olarak hastaya pozisyon verilememiştir. Hasta vücut bütünlüğünün yakın takip edilmesi ve koruyucu bariyerler kullanılması ile hastada basınç yarası gelişmemiştir. Basınç yarası hemşirelik hizmetleri kalite göstergeleri arasında yer aldığından takiplerin daha dikkatli yapılması basınç yaralarının oluşma riskini en aza indirgemiştir. Hastaya klinik durumuna göre kan ve kan ürünleri transfüzyonu yapıldı. Ancak kan ve kan ürünü transfüzyonuna bağlı herhangi bir komplikasyon gözlemlenmedi. İnvaziv pek çok işlemin farklı zamanlarda yapılmış olması ve destek cihazına bağlı sternumun açık olarak takip edilmesi beraberinde enfeksiyon riskini de getirmiştir. Ancak yoğun bakım takip süresi içerisinde alınan kültürler ve yapılan tetkik incelemelerde herhangi bir enfeksiyon belirti ve bulgusuna rastlanmadı. Hastaya yoğun bakım süresi içerisinde intraaortik balon pompası takıldı. Tedavi süresince nabız kontrolleri yapıldı ve kayıt altına alındı. Dolaşımsal problemler adı altında her iki alt ekstremitede komplikasyon gelişmedi. Ventriküler fibrilasyonun sık aralıklarla olması nedeni ile defibrilasyon işlemi pek çok kez uygulanan bu olguda postop erken dönemde cilt bütünlüğünü korumak için eksternal padler ile defibrilasyon işlemi sağlandı. SONUÇ Eksternal pad uygulamasının zaman kazanmak ve hasta güvenliği açısından pratik ve kullanımının kolay olduğunu düşünmekteyiz. Dirençli ventriküler aritmilerin tedavisinde, mekanik destek cihazları etkin bir alternatif olup yoğun bakım hemşirelik bakımında; dikkat, öngörü, kritik analiz yapma yeteneği, mesleki yetkinlik ve beceriler ayrıca önem arz etmektedir. KAYNAKLAR: 1. Alihiko Nogami, 2011: Purkinje-related Arrhythmias Part II: Polymorphic Ventricular Tachycardia and Venricular Fibrillation, Journal of Cardiologia, Vol. 34, No. 2. 2. Özaydın Mehmet, Türker Yasin, Erdoğan Doğan, 2011: Effect of Previous Statin Use on the Incidence of Sustained Ventricular Tachycardia and Ventricular Fibrillation in Patients with Acute Coronary Syndrome, Journal of Medicine, Vol. 1, No.3, p 22-28. 3. Yazıcı H. U. ,Görenek B., 2010: Yaşlılarda Ventriküler Aritmiler, Turkish Journal of Geriatrics, Vol. 2 p 47-54. 4. Zipes D. P., Camm A. J., et al., 2006: ACC/AHA/ESC 2006 guidelines for managment of ventricular arrhythmias. J Am Coll Cardiol. Vol. 48, No. 5: 1064-1108 OLGU SUNUMU: DEV GUATR OPERASYONU SONRASI HEMŞİRELİK BAKIMI Pınar Görnaz, Jale Türkoğlu, Melike Çakır, Serpil İsabetli, Şerife Altınkök Altuntaş Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi, Hemşirelik Hizmetleri, İstanbul GİRİŞ Tiroid bezi hastalıkları, popülasyonun %3-5’ ini etkilemekte ve Diabetes Mellitus’tan sonra en sık görülen endokrin hastalık olma özelliğini taşımaktadır. Tiroid bezi boynun hemen ön kısmında bulunan kelebek şeklinde hormon üreten bir salgı bezidir. Tiroid bezinin çeşitli sebeplerle büyümesi guatr olarak tanımlanmaktadır. Tiroid hormonlarının normalden fazla salgılanmasına hipertiroidi, normalden az salgılanmasına hipotiroidi denilmektedir. Hipertiroidili hastalarda aşırı bir hareketlilik, çarpıntı, aşırı iştaha rağmen kilo kaybı, sinirlilik, titreme, terleme gibi şikayetlere rastlanırken, hipotiroidili hastalarda hareketlerde yavaşlama, kilo artışı, vücutta su tutulması, ciltte kuruma, kabızlık gibi şikayetler görülmektedir. Tiroid bezinin fonksiyonu ile ilgili bozukluklarının yanı sıra, yapısal bozukluklarıyla da karşılaşılmaktadır. Tiroid bezinin tamamının veya bir kısmının büyümesi ile karakterize hastalıklara nodüler guatr denilmektedir. Türkiye’ de yaklaşık nüfusun %40’ ında tiroid bezinin çeşitli hastalıkları mevcut olup, buna göre yaklaşık 20-30 milyon tiroid hastası olduğu bilinmektedir. Guatr oluşumunda değişik faktörler etkili olmakla beraber öncelikle; iyod eksikliği ve diğer çevresel faktörler, genetik faktörler, bünyesel faktörler rol oynamaktadır. Guatr, hastanın klinik tablosu dışında beden imajını da bozmaktadır. Bu çalışmada guatr oluşumu, operasyon sonrası hemşirelik bakımı ve hasta konforuna değinilmiştir. OLGU 63 yaşında, yirmi yıldır yutkunmada güçlük çekme, soğuk terleme, sinirlilik, boyun bölgesinde aşırı şişlik ve beden imajında bozulma şikayetleri ile kliniğimize başvuran hastaya muayene sonrası dev guatr tanısı konuldu. Tip II diyabeti olan hastaya pre operatif dönemde dahiliye değerlendirmesi yapıldı. Fiziksel değerlendirmesinde ses kısıklığı, boyunda hareket kısıtlılığı olan hastaya troidektomi ameliyatı yapılmasına karar verildi. Pre operatif hazırlıkları tamamlanan hastanın operasyonu gerçekleştirildi. Operasyon sonrası servise kabul edilen hastanın insizyon bölgesi steril strip ile kapalıydı ve negatif basınçlı drenaj katateri vardı. Hastanın post operatif ilk gününde spontan idrar çıkışı ve mobilizasyonu sağlandı. İnsizyon yerine iki saatte bir 30 dakika süre ile buz uygulaması yapılan hastada kanama ve hematom gelişmedi. Post operatif 1. gününde yapılan laboratuvar tetkiklerinde kalsiyum düzeyi normal sınırlarda olduğundan ek tedavi yapılmadı. Post operatif 2. gününde sosyal hayata ve beden imajına alışması için hazırlıklar yapılan hasta, post operatif 3. gününde beslenme ve düzenli kullanması gereken ilaçlar ile ilgili eğitimleri verildi. Herhangi bir komplikasyon olmaksızın taburcu edildi. Bakım Planında Ele Alınan Hemşirelik Tanıları 1. Diyabete bağlı sekonder gelişebilecek hiperglisemi/hipoglisemi riski 2. Pre-op dönemde bilgi eksikliğine bağlı anksiyete 3. Pre-op ve post op dönemde invaziv girişimlere bağlı enfeksiyon riski 4. Post-op dönemde cerrahi insizyona bağlı ağrı 5. Post-op dönemde insizyon bölgesinde kanama ve hematom riski 6. Post-op dönemde anestezi sonrası kullanılan ilaçlara bağlı düşme riski 7. Post-op dönemde idrar retansiyonu oluşma riski 8. Post-op dönemde yutma güçlüğüne bağlı yetersiz beslenme 9. Hareket kısıtlılığına bağlı deri bütünlüğünde bozulma riski 10. Operasyon sonrası ağrıya bağlı aktivite intoleransı 11. Operasyona bağlı solunum örüntüsünde bozulma riski 12. Aktivite intoleransına bağlı emboli gelişme riski 13. Post op dönemde hipokalsemi gelişme riski Hasta ve Yakınlarının Eğitimi 1. İlaçların emin ve etkin kullanımı 2. Diyabetik diyet ve beslenme 3. Ağrı Kontrolü 4. Öz bakım ihtiyaçlarının karşılaması 5. Taburculuk sonrası ameliyata bağlı gelişebilecek komplikasyonlar TARTIŞMA Günümüzde troidektomi düşük mortalite ve komplikasyonları olan bir ameliyattır. Troidektomi sonrası hastalarda en yaygın görülen komplikasyonların başında ses kısıklığı, hipokalsemi gözlenmektedir, bizim olgumuzda herhangi bir komplikasyon gözlenmemiştir. Tiroid cerrahisinden sonra post operatif kanama takibi dikkatli yapılmadığında, fatal seyreden bir komplikasyon olup, yakın gözlem ve erken müdahale ile önlenebilmektedir. Olgumuzda düzenli kanama kontrolü yapılmış ve işlem bölgesine buz uygulanarak kanama gelişmesi önlenmiştir. KAYNAKLAR: 1. Toprak D, Doğanay M, Kama NA.(2004). Tiroid Operasyonlarından Sonra Görülen Komplikasyonlar. Kocatepe Tıp Dergisi, Cilt 5 No:2. 2. Bozdağ AD, Çevikel MH, Demirkıran AE, Erpek H, Boylu Ş, Özgün H.(2002). Benign Tiroid Cerrahisinde Postoperatif Komplikasyonları Etkileyen Risk Faktörleri. ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi Volüm 3, No: 3, sayfa: 25-29. www.acibadem.com.tr