Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı

advertisement
Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak:
Kadın Odaklı Habercilik ve JİNHA Örneği
Nagehan Tokdoğan, Hacettepe Üniversitesi İLEF, e-posta: ntokdogan@
yahoo.com.
Özet
Bu çalışmada, iletişim alanındaki hak haberciliğine dair kuramsal altyapıdan hareketle,
kadın odaklı habercilik bağlamında Türkiye’nin ilk ve tek örneği olan Jin Haber Ajansı
(JİNHA) konu edilecektir. Çalışmanın temel amacı, kadın odaklı habercilik ve feminist
medya çalışmalarıyla ilgili kuramsal katkıların, pratikteki görünümünün nasıl olduğu
ve nasıl olması gerektiğine dair JİNHA örneğinde cisimleşen temel özellikleri açığa
çıkarmaktır. Bu bağlamda, çalışmada öncelikle haber ve insan hakları arasındaki
bağlantıya, hak haberciliğinin temel özelliklerine, dünyada ve Türkiye’deki hak haberciliği
örneklerine yer verilecektir. Haber ve insan hakları arasındaki bağlantıya dair tartışmada,
haberin gerçeği olduğu gibi aktaran değil, onu egemen toplumsal söylem kalıpları
çerçevesinde yeniden inşa ederek sunan bir araç olduğuna, bu haliyle de ontolojik
olarak insan haklarını ihlal etme potansiyeline vurgu yapılacaktır. Tam da haberin bu
özelliğinin kabulünden hareketle ortaya çıkan hak haberciliğinin insan hakları lehine iş
gören bir gazetecilik pratiği olarak hangi saiklerle işlediğine odaklanılacaktır. Akabinde,
anaakım medyada kadınların sunuluş biçimine ve buna karşılık bir hak haberciliği
türü olarak ortaya çıkan kadın odaklı habercilik literatürüyle, bu pratiğin dünyadaki
örneklerine değinilecektir. Burada egemen toplumsal cinsiyet normlarının haber
metinleri aracılığıyla yeniden üretilerek nasıl kadınlar ve kadın hakları aleyhine işlediğine
dair çeşitli kuramsal katkı ve tartışmalara değinilecek, örnekler aracılığıyla haberin eril
ve cinsiyetçi doğasına ilişkin bir tartışma yürütülecektir. Kadın odaklı haberciliğin, bu
eril ve cinsiyetçi haber dilini kadınlar lehine dönüştürme çabasında geldiği noktadan
bahsedilecektir. Kadınların yaygın medyadaki sunuluş biçimlerine odaklanan feminist
medya çalışmalarının bu alana yaptığı katkılardan ve eksik kaldığı noktalardan da
söz edilecek ve kadın odaklı haberciliğin dünyadaki örneklerine yer verilecektir. Özel
olarak Türkiye’de ve dünyadaki feminist medya çalışmalarında kadının sınıf ve etnisite
gibi belirleyenlerden bağımsız olarak beyaz, orta sınıf bir cinsiyet kategorisi olarak ele
alındığı ve dolayısıyla feminist medya çalışmalarında farklı kadınlıkların ihmal edildiği
iddia edilecektir. Bu tavrın Türkiye özelindeki karşılığı olarak, Kürt kadınların medyada
sunuluş biçimlerine ilişkin literatür eksikliğine dikkat çekilecektir. JİNHA’nın habercilik
pratiğinde karşımıza çıkan etnisiteye ilişkin duyarlılığın, hem kadın odaklı habercilik
hem de feminist medya eleştirisi açısından yenilikçi ve verimli bir karşılığı olduğu iddia
edilecektir. Nihayet kadın hakları haberciliği yapmayı amaç edinen bir haber ajansı olarak
JİNHA’nın temel ilkelerinden bahsedilecek, ürettiği haber metinlerinin içeriği söylemsel
bir analize tâbi tutulacaktır. JİNHA’nın haber metinlerindeki kadın söylemiyle anaakım
medyanın kadınlar hakkında ürettiği söylemler arasındaki süreklilik ve kopuşlar tespit
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
9
edilmeye çalışılacaktır. Sonuç bölümünde, kadın odaklı habercilik alanında Türkiye’de
bir ilk örnek olarak değerlendirebileceğimiz JİNHA vasıtasıyla, ana akım medyanın
cinsiyetçi dilinde çatlaklar yaratabilme, kadın haklarını gözeten, alternatif bir haber dili
oluşturabilme imkânı üzerine bir değerlendirme yapılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Hak haberciliği, kadın odaklı habercilik, feminist medya çalışmaları,
haber, JİNHA.
An Essential Moment in Human Rights Journalism:
Women‑Based Reporting and JİNHA
Abstract
In this study, Jin News Agency (JİNHA), the first and unique example of women-based
reporting in Turkey, is analyzed with a view to the theoretical background on ‘human
rights journalism’ in communication studies. The main goal of this study is to reveal
how theoretical contributions of women-based journalism and feminist media studies
would and should seem in practice as appearing in the example of JİNHA with its key
features. In this sense, the study starts with the relationship between human rights
and journalism, the main features of human rights journalism and its applications both
in the world and in Turkey. Withn the discussion regarding the relationship between
news texts and human rights, it will be argued that news is not a medium which directly
transmit the reality as it is, but a medium that constructs the reality with reference to
and in the limits of the dominant social discourse patterns. Thus, it will be emphasized
that, news in itself ontologically has the potential to violate the human rights. Admitting
this aspect of the news, human rights reporting’s emergence as a journalism practice
and its key features in constructing news in favor of human rights will be mentioned.
Subsequently, the forms of construction of women in the mainstream media will be
discussed. In effect, the emergence of women-based journalism and the literature
on the field will be summarised together with its appearances in the world. Here,
the theoretical contributions and discussions on how dominant gender norms are
reproduced by news texts, which function against women and women’s rights, will
be mentioned and then, this argument will be broadened through examples of sexist
news texts. The attempts of women-based journalism to subvert this sexist language
for the good of women will be mentioned afterwards. While examining the features
of women-based journalism, the contributions and short-comings of feminist media
studies literature to the field will be mentioned, again alongside the women-based
journalism attempts in the world. Specifically, it will be argued that, within the feminist
media studies in Turkey and in the world, women are handled as a white, middle
class gender category free from the determinants such as class and ethnicity and thus
feminist media studies has ignored diverse womanhoods in effect. As a counterpart of
this stance of feminist media studies in Turkey, the lack of literature on the construction
of Kurdish women in the media will be pointed out. With regard to this criticism, it will
be suggested that JİNHA’s ethnicity-sensitive journalism practice has an innovative and
10
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
prolific quality in terms of both women-based reporting and feminist media criticism.
Finally, the main principles and the content of the news texts produced by JİNHA as
a women-based news agency, and its consistencies and fractures with the produced
discourses of mainstream media is read with recourse to discourse analysis. In the
conclusion part, an evaluation on the possibility of creating fractures in the existing
sexist dialect of mainstream media and establishing an alternative news dialect is
evaluated.
Keywords: Human rights journalism, women-based journalism, feminist media
studies, news, JİNHA.
Giriş
Kitle medyası geçmişte olduğu gibi günümüzde de var olan düzeni, toplumsal
normları, kolektif inanç ve değerleri, egemen ideolojiyi yeniden üreterek
muhafaza etmeyi sağlayan önemli bir araç işlevi görüyor. Medya bunu, gerçeği
olduğu gibi yansıtarak değil, bilakis var olanlar içinden seçerek, seçtiklerini
yeniden inşa ederek ya da biçimlendirerek ve nihayet bunları farklı araçlarla
okuyucuya/izleyiciye sunarak yapıyor. Medyanın gerçekliği inşa ederek sunduğu
araçlarından biri de haber. Haber metinleri aracılığıyla egemen toplumsal
anlamlar kurulup yeniden üretiliyor. Haber üretimi esnasında toplumsal
gerçeklik ve sorunlar ideolojik seçme, kapalı metinler içine hapsetme, taraflılık
gibi eğilimler nedeniyle farklı biçimlerde temsil ediliyor (Tosun, 2007: 99).
Bu durum haberin gerçeği değil gerçeğin çarpıtılmış ya da kurgulanmış halini
aktardığı anlamına geliyor. Haber böylece, ontolojik olarak “insanın yeryüzünde
varoluşundan kaynaklanan değerine ve kişilik bütünlüğüne yönelik bir ihlal
metni” oluyor (Dursun, 2007:126). Bir habercilik türü olarak hak haberciliği
tam da bu noktada ortaya çıkıyor ve egemenin değil insanın, sistemin değil
madunun yanında ve lehine haber yapmayı amaç ediniyor.
Hak haberciliği pratiği, kurulu düzen tarafından bir biçimde madunlaştırılmış,
ötekileştirilmiş, ayrımcılığa maruz kalmış insan gruplarına yönelik hak ihlallerine
yer veriyor ve bu grupların medyada temsil edilme biçimlerini bir karşı-üretimle
dönüştürmeyi amaçlıyor. Kadın hakları temelli ya da kadın odaklı habercilik de
yaygın medyada kadınların temsil edilme ve kadınlığın inşa edilme biçimlerine
karşı geliştirilmiş olan bir hak haberciliği türü. Zira haber, ataerkil düzen ve
zihniyet yapılarına referansla iş görüyor ve bu haliyle son derece eril ve cinsiyetçi
bir doğaya sahip.
Feminist medya eleştirisi, uzun zamandır bu alana eğilerek kadınların medya
aracılığıyla ikincilleştirilmesini, değersizleştirilmesini, şeytanlaştırılmasını,
görmezden gelinmesini teşhir ediyor. Türkiye’de de yapılan araştırmalarla,
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
11
kadının medyada temsil edilme biçimlerine dair dikkate değer bir külliyat
oluşmuş durumda. Ancak var olan eril, cinsiyetçi haber dilinin bir alternatifini
oluşturmak, bir karşı-anlatı aracılığıyla egemen dile meydan okumak konusunda
daha sonra zikredeceğimiz birkaç örnek dışında henüz ciddi adımlar atılmış
değil. Bu yönde bir hamle, Türkiye’nin Doğu’sundan, Kürt kadınlardan geldi
ve haberin cinsiyetçi doğasını değiştirmeyi, kadınları erkek egemen düzenin
kapatılmış kodları içinden çekip çıkarmayı amaç edinen bir kadın haber ajansı
kuruldu. İşte bu çalışma kadın odaklı habercilik alanında bir ilk örnek olarak
JİNHA’nın haber yapma tarzını söylem analizi yöntemiyle anlamayı ve anlatmayı
amaçlıyor. Zira JİNHA, yaygın medya tarafından üretilen haber metinlerinin
cinsiyetçi söylemine karşı kadın odaklı bir dil kurmaya çabalarken esasen yeni bir
söylemsel repertuvar inşa ediyor. Dolayısıyla bu çalışma JİNHA’nın haberlerinin,
yaygın medyanın ürettiği söylemlerden nerelerde farklılaştığına ve kadın odaklı
bir haberin ne tür temel özellikleri olması gerektiğine eğiliyor; yer yer kadın
temsili açısından yaygın medyayı anımsatan ve sorun teşkil edebilecek olan
haber dilini eleştirmekten de sakınmıyor. Çalışmanın temel hedeflerinden biri
de, JİNHA örneğinden hareketle kültürel çeşitliliklerin yarattığı farklı kadınlıklara
(Kürt ve kadın olmak gibi) ve kimliklerin çok katmanlılığı nedeniyle ortaya çıkan
çoklu ezilme biçimlerine dair feminizm içi bir sorgulamayı ve tartışmayı bir kez
daha gündeme getirmek ve feminist eleştiriyi, yaygın medyada kadın temsiline
bir de bu gözle bakmaya teşvik etmek.
İnsan Hakları Haberciliği
Bir haber yapma pratiği olarak insan hakları haberciliği, hak ihlâllerini görmezden
gelmeyen, hak ihlâline uğrayan toplumsal aktörleri yani ‘öteki’leri haber yapan,
haber yaparken herhangi bir hak ihlâline yol açmayan bir habercilik türüdür
(Alankuş, 2007: 22). Dolayısıyla yaygın medyanın haber yapmaya ‘değer’
görmediği, görmezden geldiği ya da ihmâl ettiği konu ve aktörleri görünür
kılmaya, onlara aleniyet kazandırmaya yönelik bir girişimdir. Bu pratiğin ismiyle
malûm iki temel uğrağı var: insan hakları bilgisi ve haber yapma bilgisi. İnsan
hakları, on yedinci yüzyıl liberal doğal hukuk anlayışından başlayıp on sekizinci
ve on dokuzuncu yüzyıl anayasacılık hareketlerinden ve yirminci yüzyıl sosyal
devlet yapısından günümüze kadar gelmiş olan, temelde insanın yaşama,
çalışma ve mülkiyet haklarını içeren; ancak insana pozitif hukuk tarafından
tanınmamış, tanımlanmamış olan bir takım hakları ileri sürme imkânı da veren
hukuki ve siyasi bir zemin oluşturuyor. Dolayısıyla insan hakları, insana hem
kurulu bir hukuk düzeni içinde yer alan hakları hem de bu hak ve ilkelerin
evrenselliği ölçüsünde henüz kurulu hukuk düzeni içinde açıkça ifade edilmemiş
hak iddiası imkânlarını sunuyor. Bu haliyle de kurulu hukuk düzeniyle eleştirel
bir ilişki içinde olan bir kavram çerçevesi olarak karşımıza çıkıyor (Köker, 2007:
12
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
56-57). İnsan haklarının kurulu düzenle olan bu eleştirel ilişkisi aslında ontolojik;
bu özelliği sayesinde “hak verilmez alınır” şiarında açığa çıkan tabandan tavana
bir basınç olanağını hep saklı tutuyor ve bu basıncı ‘yukarı’ya süreğen biçimde
uyguluyor.
Bir diğer temel uğrak olan haberse insan haklarından daha basit bir kavram
ve pratik gibi görünse de çok daha karmaşık ve çetrefilli bir yapı arz ediyor.
Her şeyden önce haber, çok güçlü bir ideolojik yeniden üretim aracı. Yeniden
ürettiği ideoloji, pek tabii egemen ideoloji. Haliyle insan hakları meselesiyle
göbekten bağlı. Çiler Dursun (2007) insan hakları ve haber arasındaki ilişkiyi
anlatırken bu ikisi arasında hem bir “dolaylı ve örtük bağlantı”nın hem de
“doğrudan ve açık bağlantı”nın bulunduğunu iddia ediyor. Haberin insan
haklarıyla dolaylı bağlantısı, hayatlarını ve kendilerini temsil ettiği, gösterdiği
insanların varoluşlarına ciddi bir müdahalede bulunmasından kaynaklanıyor.
Haber insanları adlandırıyor, kategorize ediyor, sınıflandırıyor; hâlihazırdaki
çerçevelerin içine sıkıştırarak onları ‘iyi’, ‘kötü’, ‘köle’, ‘efendi’, ‘kurban’ ya
da ‘fail’ yapıyor. Dursun bu müdahalenin “örtük, belirsiz ve ele gelmesi zor”
olduğunu iddia ediyor (2007: 106). Zira esasen yaratılan bu ikili karşıtlıkların
temelinde, tüm siyasal, ekonomik ve toplumsal alanlara sirayet etmiş olan ‘biz’
ve ‘onlar’ tahayyülü yatıyor (Terzis, 2008: 145). Haberle insan hakları arasındaki
açık bağlantıysa doğrudan insan haklarına ilişkin temsillerle bu haklara dair
kavrayış ve algılarımızı oluşturuyor olması. Diğer bir ifadeyle habere bizâtihi
insan haklarının konu edilmesi. İnsanların doğuştan gelen hakları ve tarih
boyunca şekillenmiş olan evrensel ve temel haklarıyla ilgili haber metinleri
Dursun’a göre nitelik, yön ve sonuçları bakımından son derece sorunlu. Neyse
ki haberin bu özelliği, açık, belirgin ve kolay tespit edilebilir bir sorun.
Daha önce de değindiğim gibi, haberin çok temel, yapısal bir sorunu var: var
olan güç/iktidar ilişkilerini, egemen ideolojiyi, hâkim normları etkili bir biçimde
yeniden üretmeye adanmışlığı. Haber bu haliyle “emekçi sınıfı kapitalist
karşısında, kadını erkek karşısında, Doğu(lu)yu Batı(lı) karşısında, çeşitli
etniklikleri hâkim etniklikler karşısında tâbi ve tâli” kılıyor (Dursun, 2007: 105).
Yukarıda da bahsettiğim ‘biz’ ve ‘onlar’ ikiliği, belki de en kaba haliyle etnik
farklılıklar söz konusu olduğunda açığa çıkıyor. ‘Onlar’, ‘biz’in bütünlüğüne birer
tehdit unsuru teşkil eden gayri-medeni insan toplulukları olarak kodlanıyor;
haber metinlerinde ya görmezden geliniyor ya da kriminalize ediliyorlar
(Terzis, 2008: 144). Biz de dünyayı ve çevremizi anlamlandırmak için haberin
sunduğu anlam çerçevelerinden yararlanıyor; büyük ölçüde onun ‘görünür’
ve ‘idrak edilebilir’ addettiklerini yine onun inşa ettiği haliyle görüyor ve idrak
ediyoruz. Peki haber, yarattığı anlam çerçevelerini nereden devşiriyor? Nasıl bir
yapıyla karşı karşıyayız ki aslında toplumun büyük kesimini oluşturan gruplar
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
13
haber metinlerinde tâbi ve tâli kılınabiliyor? Hangi düzen ve işleyiş bazılarını
görünmez ve idrak edilemez kılıyor? Kapitalizmin günümüzde aldığı biçim,
üretim-tüketim ilişkilerinin yanı sıra egemen ideolojiyi doğallaştırma işleviyle
de medya yapıları, pratikleri ve içeriklerine, haber yapma süreçleri ve tarzlarına
doğrudan etki ediyor. Medya sektöründeki tekelleşme, medya patronlarının
iktidar ve egemen kurumlarla ve hakim ideolojiyle kurdukları ilişki, medyanın
özerkliğini(!) zayıflatıyor; dolayısıyla daha baştan insanların doğru haber
alma hakkı ihlâl ediliyor. Bu sistemde ‘büyük’ ve ‘güçlü’ medya organları için
hak ihlâlleri haber değeri taşımıyor; yoksullar, kadınlar, çocuklar, eşcinseller,
özcesi tüm madunlar gerektiği biçim ve ölçüde temsil edilmiyor; gösterilmiyor.
Gösterildiklerindeyse yanlış ya da eksik temsil edilerek madunlukları muhafaza
edilip perçinleniyor.
Yaygın medyanın günümüzde aldığı biçim, aslında uzun yıllardır gerek akademik
gerekse politik ilginin bu alana kanalize edilmesine ve nihayetinde akademik
çalışmaların açığa çıkardığı sorunlar ışığında bu yapıyı değiştirmeye yönelik
uluslararası düzlemde politik önlemler, kararlar alınmasına yol açtı. Örneğin,
Birleşmiş Milletler 1978 yılında medyanın insan hakları alanında üstlenmesi
gereken rol ve işlevleri belirlerken insan hak ve özgürlüklerinin dünyada barışın
güçlendirilmesi için büyük önem taşıdığını, bu hak ve özgürlüklerden birinin
de insanların haber kaynağını seçme özgürlüğü ve haber alma hakkı olduğunu,
ırkçılık, ayrımcılık ve savaş kışkırtıcılığının önlenmesi için kitle iletişim araçlarının
seslerini duyurma imkânı bulamayan dezavantajlı grupları görünür/duyulur
kılmasının elzem olduğunu, gazetecilerin ve medya mensuplarının bu ilkeler
doğrultusunda mesleklerini icra edebilmeleri için gerekli şartların güvence
altına alınması gerektiğini vurguladı (Tosun, 2007: 91). Bu tarz uluslararası
mekanizmalar ve elbette sivil toplum örgütlerinin yürüttüğü mücadeleler
sonucunda ortaya çıkan basınç, günümüzde tüm dünyada medyanın insan
hakları ihlallerine görece daha duyarlı bir tutum geliştirmesini sağlamış
olsa da insan hakları medya tarafından halen büyük ölçüde siyasal ve sivil
haklarla sınırlı olarak anlaşılıyor ve bu da beraberinde medyanın yoksulluk,
eşitsizlik, sosyal-ekonomik ayrımcılık gibi meseleleri haberleştirirken insanların
ekonomik, sosyal ve kültürel hakları boyutuna kör kalmasına neden oluyor
(The ICHRP, 2002). Aslında insan haklarına dayalı bir habercilik anlayışı, var
olan düzen içerisinden geliştirilen iyileştirme mekanizmaları aracılığıyla siyasal
ve sivil hakların sunduğu çerçeveyle sınırlı kalmaya mahkûm gibi görünüyor.
Ekonomik ve sosyal eşitsizliğe vurgu yapan, onu tüm yönleriyle görünür
kılan bir hak haberciliği çerçevesinin sahiplenilmesi, var olan düzene muhalif
medya gruplarının dışında mümkün görünmüyor. Zira bu, mevcut ekonomiktoplumsal sistemin ürettiği eşitsizliklerin topyekûn bir reddini gerektiriyor. Hak
14
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
haberciliğini ‘hâkim’ medyada hâkim kılmak bu tarz makro nedenlerle zor olsa
da yaygın medyada insan odaklı bir habercilik kültürünü yaygınlaştırmanın
olanağı güçlü bir şekilde mevcut. Medya etiği üzerine yapılan çalışmalar tam da
böylesi bir amaca hizmet ediyor. Tehranian (2002), medya etiğinin temelde dört
ilke çerçevesinde işleyebileceğinden bahsediyor. Bunları iktidardan ve onun
sansür ve baskılarından bağımsız olarak iş görebilmek, halkı doğru bilgilendirme
konusunda profesyonel bir tutum benimsemek, insan haklarına ve değerine
saygılı dürüst ve adil haber yapmak, ifade özgürlüğü, bağımsız bilgi akışı,
medyaya ve bilgiye eşit erişim, farklılık, çoğulculuk, şeffaflık gibi demokratik
değerleri geliştirmek olarak özetliyor (2002: 72). Dursun ise habere konu olan
her şeyin insanla ve insan hakkıyla zaten içsel olarak bağlantılı olduğunun haber
üreticileri tarafından fark edilmesi gerektiğini ve haberciliğin var olan mesleki
kodlarının sorgulanarak ‘doğal ve normal’ addedilen haber yapma biçimlerinin
dönüştürülmesi yönünde bir iradenin olması gerektiğini belirtiyor (2007: 108).
Elbette haberi ‘liberal’ bir bakış açısıyla olanı olduğu gibi aktaran, gerçeği
yansıtan bir araç olarak görüyorsak bu körlük, dönüştürücü bir hamleyi afakî
kılacaktır. Ancak ve ancak gerçeğin habercinin elinde yeniden kurulduğuna ya da
habercinin ideolojik, toplumsal, sınıfsal, etnik, kültürel, cinsel vb. pozisyonuna
göre gerçeği belli bir yönde çarpıttığına dair eleştirel bir ön kabulden hareket
edersek bir müdahale imkânı doğar.
Peki haber insan haklarını nasıl ihlâl eder? Haber hangi biçimsel ve söylemsel
özellikleri aracılığıyla gerçeği çarpıtır ya da yeniden kurar? İşte bu mekanizmaları
açığa çıkarmadan hak haberciliğinin temel saiklerinden bahsetmek mümkün
görünmüyor. Zira hak haberciliği, kendini tam da hak ihlâli yapan haber
metinlerinin değillemesi üzerinden kurar -ancak elbette bu çerçevede sıkışıp
kalmaz-. Öncelikle haber, günümüzde neredeyse tabiatı gereği olumsuzdur.
Çünkü içinde kan, gözyaşı, şiddet, acı bulunan haberlerin daha ‘değerli’
olduğuna, daha fazla ilgi çektiğine dair bir meslekî uzlaşı söz konusudur.
Dursun, ironik bir biçimde, bu tür haberlerin konusu olan insanlara daha az
değer verildiğini söyler. Üçüncü sayfa haberlerinden örnekler vererek bu savını
güçlendirir:
Ayrı olduğu eşi tarafından öldürülen kadının boylu boyunca kanlar içindeki
fotoğrafı haberde yer alır ama erkeğin fotoğrafına küçük bir portre
çerçevesinde yer verilir. Tecavüze uğrayan kadının eski günlerinden kalma güzel
ve çoğunlukla da dekolte kıyafetli bir görüntüsü verilir, ama tecavüz edenin
görüntüsü mozaiklenerek veya uzaktan çekimle belirgin olmayan bir siluet
olarak verilir. Çocuk yuvasında dayak yiyen çocukların toplu görüntüsü net
biçimde verilir ancak dayakçı sorumlular silikleştirilir. Genel olarak kurbanın
öne çıkarıldığı, failin ise geriye çekildiği, dolayısıyla onun sorumluluğunun
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
15
da olayın vahametine nazaran geriye çekildiği bir habercilik yaygın olarak
karşımıza çıkmaktadır (2007: 114).
Dursun’a göre yaygın haber anlayışının bir başka yapısal sorunu kişileri
birbirinden farklılaştıran özellikleri öne çıkararak bu farklılıkları önemli ve
ilginç hale getirerek insanların değerce eşitliği ilkesini çiğnemesidir. Haberde
insanları birbirlerinden farklılaştıran özellikler birbirlerinin yaşam alanına
ve varoluşuna bir tehditmiş gibi sunulur. Böylece, iyi ve kötü arasındaki, biz
ile onlar arasındaki ayrım kurulur yahut korunur. Bu teamülle haber okuru,
anlatılan olayın taraflarından biriyle özdeşleşmeye, taraf tutmaya çağrılır (2007:
115). Haber iyi niyetli bir biçimde herhangi bir hak ihlâlini konu edindiğinde
dahi onu cisimleştirerek bir ‘olabilirlik, normallik, doğallaştırma’ mekanizmasını
harekete geçirir. Durumun insan hakları açısından sorunlu ve dolayısıyla yasadışı
olduğuna dair bir vurgu yapmaz. Bazen de haberin kurucu sözü ve omurgası
haber metinlerinin sonunda rastladığımız ‘saygın kaynaklara’ dayandırılır. Saygın
kaynak, Hall ve meslekdaşları tarafından kavramsallaştırılmış olup uzman ya
da kurumsal bir temsiliyet konumunda olan ve görüşlerine başvurulan kişilere
verilen isimdir. Bu teknik, görüşüne başvurulan kişilere konuya dair ilk tanımları
oluşturma, çerçeveyi kurma ve son sözü söyleyerek konunun çerçevesini
bütünüyle kapatma yetkisi vermesi bakımından sakıncalıdır (Dursun, 2007:
118). Çünkü bu çerçeveler bir kez oluşturulunca daha sonra ortaya çıkan benzer
olaylara da uyarlanır ve bir süreklilik kazanır. Haberin başka bir özelliği, bir
olayın ilgi çekici yahut şaşkınlık uyandırıcı yanları öne çıkarılarak bağlamından
yalıtık bir biçimde aktarılmasıdır. Yaşanan olayın toplumsal bağlama
oturtulmaması, beraberinde olaya neden olan koşulların sorgulanmamasını ve
tartışmaya açılmamasını getirir. Özetle haber, var olan toplum yapısı içindeki
egemen normlar ve kültürel kodlamaları verili kabul ederek olay ve olguları bu
perspektifle aktarır; egemenin yanında konum alır (İnal, 1995: 122-128).
İşte hak haberciliği, gerek bir sektör olarak gerekse gerçekliği temsil/inşa eden
bir araç olarak medyanın yapısının üretim ilişkilerinden, ideoloji ve iktidardan
bağımsız düşünülemez olduğunu unutmadan, ‘nesnellik, tarafsızlık, şeffaflık’
gibi masum sözcüklere yaslanmak yerine, medyanın temelde güç/iktidar sahibi
kurum ve kuruluşların ürettiği durum tanımlarını kullanarak bir meşruiyet
zemini ve rıza vasatı yarattığını görerek onun sistemle uzlaşıyı ve düzene
itaati öven yapısal yanlılığının farkında olmak ve bunu ezilenler, madunlar,
hakları ihlâl edilenler lehine dönüştürmeye çalışmak olarak özetlenebilir. Var
olan düzen içinden o düzeni dönüştürmeye yönelik hamle yapmak zor olsa
da bunu başaranlar mevcut. The Inter Press Service (IPS http://www.ips.org/
institutional/), dünya genelinde 1964 yılından beri hak haberciliği yapan köklü
bir örnek. Türkiye’deyse hak haberciliği pratiği, 2003 yılında başlayan Bağımsız
16
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
Gazetecilik ve Medya Özgürlüğü İzleme ve Haber Ağı projesi kapsamında
www.bianet.org tarafından yürütülüyor. Bianet yaygın ve yerel medyada
hak haberciliğinin gelişimi ve uygulanır hale gelmesi için kamusal duyarlılık
oluşturmayı hedefliyor ve kadın, insan ve çocuk haklarının korunması ve hayata
geçirilmesine yönelik haberleriyle, yayınlarıyla, yürüttüğü kampanyalarla
Türkiye’de bu alanı güçlendirmeye çalışıyor.
Kadın Odaklı Habercilik
Kadın odaklı habercilik, kadınların maruz kaldığı hak ihlallerini takip eden,
kadın hakları konusunda bilgilendirici ve kadınları güçlendirici olan, her
haberin kadınlar lehine siyasalara ve dönüşümlere öncülük edebilecek biçimde
kurgulanması ilkesinden hareketle habere mevcut cinsiyetçi yapısı içinden
müdahalede bulunmayı amaçlayan bir pratik. Kadın odaklı habercilik, temelde
haberin eril bir tür olduğunu ön kabul olarak alıyor zira dilin kendisinin -Lacancı
bir bakış açısından hareketle- fallusmerkezli olduğunu,1 yani dil vasıtasıyla kadın
kimliğinin standartlaştırılarak erkeğin -sözde- cinsel üstünlüğü dolayımıyla
tanımlanıp konumlandırıldığını, böylelikle kadınlar üzerinde eril bir iktidar
kurulduğunu varsayıyor (Alankuş, 2007: 26-30). Dolayısıyla haber, “konusuyla,
kaynağıyla, diliyle, görüntüsüyle ve -çoğunlukla- editörleriyle erkek” bir metin
olarak karşımıza çıkıyor (Mater ve Çalışlar, 2007: 167).
Kadın odaklı habercilik, yaygın medyanın kadını, kadın haklarını ve kadınlığı
temsil stratejilerinin içine sızarak dönüştürmeye ya da bu stratejileri yerinden
etmeye yönelik bir çaba. Hak ihlalleri sorununu, beyaz, orta sınıf, erkek ve
heteroseksüel medya tarafından görmezden gelinen, yanlış yahut eksik temsil
edilen, ‘öteki’leştirilen kadınlardan hareketle görünür kılmayı ve mas etmeyi
amaçlıyor. Kadın odaklı haberciliğin üzerine düşünüp çıkış noktası aradığı
pek çok soru/sorun var. Örneğin kadınlar, yaygın medyada maruz kaldıkları
hak ihlalleri nedeniyle haber olduklarında, yani taciz, tecavüz ya da şiddete
maruz kaldıklarında bile gerçeğin temsil ediliş biçimi nedeniyle bir kez daha
hak ihlaline maruz kalıyor (Alankuş, 2007b: 36). Bu ihlâl, kadının maruz kaldığı
şiddet fiilinin doğallaştırılarak, meşrulaştırılarak aktarımıyla gerçekleşiyor.
Bir yandan da aslında yaygın medyada kadınların yanlış/sorunlu temsil
edilmesi, iyi ihtimallerden biri! Gaye Tuchman’ın sembolik yok edilme olarak
kavramsallaştırdığı durum, medyanın kadınları görmezden gelmesi, yani temsil
dahi etmemesi anlamına geliyor (1978: 8). Bir başka sorun, medya sektöründeki
kadın çalışanların niceliği ve statülerinin medyanın cinsiyetçi yapısının altını
ne ölçüde oyabileceği. Tüm bu sorun alanları etrafında şekillenen tartışma
izlekleri, medyanın kadınları temsil rejimini dönüştürmeye yönelik stratejik ve
pratik hamlelere önayak oluyor.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
17
Medya ve kadın ilişkisi, özellikle 1970’lerden beri feminist merakın konusu
olageldi. Betty Friedan daha 1963 yılında The Feminine Mystique’i yazdığında,
idealize edilen ev kadınlığı ve anneliğin kıskacında sıkışıp kalan kadınlar için
çetin bir mücadele alanı olarak medyayı işaret etmişti. Bu tarihten itibaren
medyada kadınların temsili, çağdaş feminizmin temel bir mücadele ve
müdahale alanı olageldi. Dolayısıyla kadın hareketi yalnızca eşit haklar ve
fırsatlar konusunda mücadele etmekle kalmadı; kadınlığa dair tanımlarla ilgili
de simgesel bir mücadeleye girişti (van Zoonen, 1994: 11-12). Örneğin, eşitlikçi
feministler medyanın geleneksel kültürün kadınlara yüklediği kapatılmış
anlamlara başvurarak onları yalnızca mazbut ev kadını olarak eksik temsil
ettiğini, bu durumun önüne geçmek için daha fazla kadının medya sektöründe
istihdam edilmesi gerektiğini politik bir talep olarak sundular. Bu talep, daha
çok kadının medya sektöründe çalışmasıyla medyaya içkin olan cinsiyetçiliğin
ortadan kalkacağı yönünde bir umuttan doğdu. Ancak sektörde çalışmaya
başlayan kadınlar bu kez de cinsiyetçi işbölümü nedeniyle karar ve yönetim
mekanizmalarında yer alamıyor; yükselmeye kalktıklarında cam tavanlara
çarpıyorlardı. Yapılan araştırmalar 2000’li yıllarla birlikte medyada kadın
gazeteci-yayıncı oranının yüzde 40’a yaklaştığını gösteriyor; ancak kadınlar
daha çok eğitim, sağlık ve kültür sayfalarında, reklam ve ilan servislerinde
görevlendiriliyor; politik-ekonomik programlar değil sohbet programları yapıyor.
Bu tablo, sektörde kadın çalışanların artışına rağmen cinsiyetçi işbölümünün
devam ettiğini gösteriyor. Dolayısıyla eşitlikçi feministlerin öngörüsü boşa
çıkmış olurken farklılıkçı feministlerin, ataerkil kapitalist iktidarın kadınları
değişik biçimlerde kamusal alana dâhil etse de var olan cinsiyet rejimini
muhafaza etmeye, kadınları dışlamaya yönelik strateji ve taktikler üretmeye
devam edeceğine dair öngörüsüyse doğrulanıyor (Köker, 2007: 119-129).
Medyada çalışan kadın sayısının artmasıyla medyanın cinsiyetçi yapısının
dönüşmeme nedenlerine dair farklı yorumlar da var. Örneğin Creedon medya
sektöründeki iş rutinleri ve normlarının kadın habercileri alternatif bir tutuma
başvuramayacak kadar uyuma zorladığını ve zamanla kadınların da bu normları
rasyonalize ederek içselleştirdiğini söylüyor (1993 aktaran Geertsema, 2009:
151). Kadınların bu erkek egemen sektörde tutunabilmek için bir strateji olarak
cinsiyetçi dil ve sistemi yeniden ürettiğini söyleyenler de var (Djerf-Pierre, 2007:
98). Mitchell (2004) ise, kadın üretimi kavramıyla feminist üretim kavramını
birbirinden ayırmamız gerektiğinden bahsediyor. Kadınların dâhil olduğu her
üretim, feminist bir üretim olmuyor; zira feminist üretim, ataerkil tahakküme
direnmek için kültürün politize edilmesiyle gerçekleşiyor (2004: 162-163).
Medyadaki kadınların konumunu tartışırken aslında bu açıklamaların hepsini
bir arada düşünmek ve yaygın medyaya ve kadınlara alternatif bir habercilik
örneği sunarak var olan habercilik kültürünü dönüştürmek gerekiyor. Ancak
18
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
dönüştürücü hamleleri yapmanın ilk adımı, yaygın medyanın haber odalarında
üretilen haberlerin cinsiyetçi içeriğini açığa çıkarmaktan geçiyor.
Sembolik Yok Edilme
Küresel Medya İzleme Projesi2 (GMMP)’nin dünya genelinde kadınların
medyadaki temsiline dair yayınladığı araştırma raporuna göre, 2010 yılı itibariyle
tüm dünyadaki medyada kadınların haber konusu olarak görünme oranı yüzde
24.3 Bu oranın anlamı, kadınların medya aracılığıyla gündelik hayat ve kamusal
alanda görmezden gelinerek sembolik olarak yok edildiği, birbirlerinden
haberdar olma ve kendilerini ifade etme yönündense iletişim haklarının ihlal
edildiğidir (Köker, 2007: 138).
“Kadınların tüm dünyada medyadaki en önemli imgesi, imgesizliğidir” diyor
Gallagher (1981: 72). Gerçekten de kadınlar haberlerin bazı alanlarında hiç
yer almazlar; örneğin sanayicilere, memurlara, doktorlara ilişkin haberlere
baktığımızda kullanılan görsellerin daha çok erkek fotoğrafı olduğunu görürüz.
Görüşlerine başvurdukları uzman kişilere baktığımızda da çoğunun erkek olduğu
ortaya çıkıyor. Bu durum görece doğallaştırılmış bir haber yapma pratiği gibi
görünüyor. Luthra, bunu modernlikle gelenek arasındaki dikotomiyle açıklıyor.
Şöyle ki; kadın ezelden beri geleneğin cisimleşmiş haliyken kitle medyası
modernliğin cisimleşmiş halidir. Dolayısıyla kadınların medyadaki yokluğu,
onların kavramsal olarak moderniteden dışlanmalarıyla ilgilidir (1995:16
aktaran Geertsema, 2009: 155).
Kadınların medyadaki yokluğuyla ilgili en vahim durum, medyanın kadın
örgütlülüğüne, kadın mücadelesine, feminizme olan kasıtlı körlüğü. Medya
çalışanlarının feminizm algısı üzerine Avustralya’da yapılan bir araştırma bu
kasıtlı körlüğün nedenlerine dair son derece açıklayıcı fikirler sunuyor; feminizm
ya da feminist sözcüğü, özellikle ikinci dalga feminist hareketin ortaya çıkışından
itibaren ‘korkutucu sözcükler’ olarak görülüyor. Bunun temel nedenlerinden
biri feminizmin bu dönemde politik bir hareket olarak politik taleplerle ve
politik bir tavırla iş görmeye başlaması. Bu politikleşmenin popüler kültürdeki
duygusal karşılığı ise ‘korkutucu’ oluyor. Araştırmada haber üreticilerinin
feminizm algısının temelde popüler muhayyiledeki stereotiplere dayandığı
gözlemlenmiş. Habercilerin çoğu feministleri psikolojik problemleri olan, fevri,
agresif, uçuk kadınlar olarak algılarken, özellikle kadın habercilerin feminizmi
ya da feminist bakışı gazetecilik için gerekli bir özellik olarak görmediği tespit
edilmiş (North, 2009: 739-755).
Özne Olamayan ‘Kurban’ Kadınlar
Kadınlar sorunlarıyla haber olma şansını haiz olduklarındaysa haberde
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
19
kullanılan dil gizli ya da açıktan bir cinsiyetçilik içeriyor. Cinsiyetçiliğin açık
versiyonu sözcük seçimlerinde izlenebilirken örtük versiyonu cümlelerin
edilgen kurulumu ve böylelikle kadınların ‘edilgen cümlelerin belirsiz failleri’
olarak özne olma hallerinin ortadan kaldırılması şeklinde zuhur ediyor. Kadınlar
haberlerde mağdur ve kurban olarak sunulduklarında onlara uygulanan saldırı
ve şiddet biçimleri estetize edilerek normalleştiriliyor. Şiddete uğrayan kadının
fotoğrafı olduğu gibi yayımlanarak pornografiye varan sunum biçimlerine kapı
aralanırken kadınların özel hayatlarına, mesleklerine, gündelik yaşamlarına dair
ayrıntılar verilerek kişilik hakları zedeleniyor (Köker, 2007: 139-140). Kadının
kurban olarak resmedildiği haberlerdeki yoğun duygu sömürüsü aracılığıyla
asıl resmedilense kadının çaresizliği, zavallılığı oluyor ve kimi zaman bu
resim, kadının başına gelenleri ‘hak ettiği’ne dair imaları içeriyor (Tanrıöver,
2007: 159). Kadının şiddete maruz kalma nedenleri haber metninde tek tek
sıralanıyor; nedensellik ilişkisi içinde verilen haber, kadına uygulanan şiddet
eylemini gerekçelendirmiş oluyor. Kadınların birer kurban olarak resmedildiği
şiddet haberlerinin üçüncü sayfadaki yeri dahi, erkek şiddetinin ataerkil yapıyla
alakalı olmayan kişisel bir sorun olarak algılandığı, özel olanın politik olarak
görülmediği bir toplumsal körlüğe işaret ediyor. Bir başka önemli nokta, kadına
yönelik şiddet haberlerinin büyük çoğunluğunun öldürme eylemini içermesi.
Bunun nedeniyse, öldürmenin diğer şiddet türlerinden daha fazla gerçekleşmesi
değil, dayak ve cinsel taciz gibi daha yaygın -ya da psikolojik ve ekonomik şiddet
gibi görünmez- şiddet türlerinin olağan meseleler olarak algılanması (GencelBek ve Binark, 2000: 12).
Geleneksel Rolleri Çerçevesinde Özne Olabilen(!) Kadınlar
Kadınların medyada birer özne olarak görünür olması, ancak ve ancak onların
toplumsal normlar ya da geleneksel kodlar tarafından şekillendirilmiş kalıpların
içerisinde hareket etmeleriyle mümkün oluyor. Kadına fedakâr anne ya da
iyi eş kimliğiyle haberin öznesi olma kapıları sonuna kadar açık. Öyle ki bir iş
kadını ya da siyasi bir figür olarak kadın haber olduğunda dahi metinde onun ne
kadar özverili bir anne ve fedakâr bir ev kadını olduğu yönündeki özelliklerine
değinilmeden geçilmiyor. Bu tarz haberler, aslında kamusal alandaki statüleri
ve konumları ne olursa olsun, kadınların her şeyden önce iyi birer eş ve anne
olmalarının gerekliliğine dair kuvvetli bir mesaj içeriyor (Uğur Tanrıöver, 2007:
157). Haberlerde meslek sahibi kadınların geleneksel kadınlık kategorilerine
uygunluğunun yanı sıra, erkek zihniyetin arzuladığı ‘ideal’ kadınlık kategorileri
de devreye giriyor. Habere konu olan başarılı kadının vücudu formda, saçları
dolgun olmalı, kadın çalışkan, girişken, otoriter, titiz ama aynı zamanda bakımlı,
özenli, göz alıcı ve sevgi dolu olmalı. Başarılı olmak için çok ama çok çalışmalı
ama aslında çok çalışmak da yetmez, kadın erkeğin/kocasının desteğini arkasına
20
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
almalı, her daim erkekten bir adım geride olduğunu kanıksamalı, yaşamının
merkezine erkeğini memnun etmeyi koymalı ki başarılı olsun (Gencel-Bek ve
Binark, 2000: 14-15).
Eril Bakışın Haz ‘Malzemeleri’
Kadınların cinsel kimlikleri ve bedenleri ön plâna çıkarılarak gazetelerin arka
sayfalarında erkek okura, eril fantazi dünyasına seyirlik malzeme olarak
sunuluyor. Böylece medya aracılığıyla kurulan kadın kimlikleri, erkek egemen
söylemlerce tanımlanan bir cinsellikle örtüşür hale geliyor. Bu söylem “kadını
pasif, kolayca el konulabilir, hükmedilir, parçalarına ayrılıp çeşitli amaçlar için
kullanılabilir seyirlik bir cinsel haz nesnesi”ne dönüştürüyor (Saktanber, 2010:
189). Elbette kadının cinsel nesne olarak sunumu, beraberinde bir ideal beden
ve güzellik anlayışını da getiriyor. Medya, sunduğu kadın bedenleri aracılığıyla
egemen güzellik kalıbını yaratıyor; sonra da kadınlara bu kalıba erişebilmeleri
için yapmaları gereken diyet ve egzersiz programlarını, bakım paketlerini
sunarak kozmetik-diyet-bakım endüstrisiyle işbirliği yapıyor (Tanrıöver, 2007:
159). Böylece kadın, hem erkek bakışı tarafından tüketilen hem de erkek
bakışına layık olabilmek için tüketen bir varlık olarak sunuluyor (Gencel-Bek ve
Binark, 2000: 9).
Medyada Kadının Temsil Sorunu ve Direniş Noktaları
Kadınların medyada sunuluş biçimlerine, temsil kavramı aracılığıyla baktığımızda
yukarıdaki hak ihlâlleri tablosuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu tabloda medya
sektörünün var olan toplumsal sistem ve değerlerinin taşıyıcısı ve sözcüsü
olarak kadınlar aleyhine rol oynadığı aşikâr. Dahası, temsiller asla tek başlarına
iş görmüyor, medya içeriklerinde kalmıyor; aynı zamanda bizi bir müzakereye
davet ediyor ve dünyaya bakışımızı biçimlendiriyor. Gerçekliğin yanlış/eksik/
sorunlu temsili, gerçek hayatta bu yanlış/eksik/sorunlu temsillerin öngördüğü
kalıplara girme çabasını da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla bahsettiğimiz
tek taraflı bir gerçeği sorunlu biçimde aktarma pratiği değil aktarılan gerçeğin,
toplumsal hayatın gerçekliğine de uyarlanma çabasıyla birlikte, kolektif
tasavvurun oluşmasına katkı sunan bir inşa süreci. Medyada temsil edilen
makbûl annelik/eşlik konumlarının dışında kalan kadınlar gerçek hayatta da
dışlanıyor, ayrımcılığa maruz kalıyor örneğin, ya da ‘arka sayfa güzellerinin’
bedensel özelliklerine sahip olmayan kadınlar, kendi hayatlarında bedenlerine
dair pek çok tacizkâr yorumla karşılaşıyor, üstelik kendilerini gerçekten uygunsuz
hissediyorlar. Dolayısıyla medyanın temsil özelliğine kaynak ile alıcı arasındaki
karşılıklı bir ilişki olarak baktığımızda, yaygın medyadaki mevcut kadın temsilinin
ideolojik boyutları ve kadınlar açısından arz ettiği tehlikeler daha da alenileşiyor.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
21
Feminist medya çalışmaları yapanlar, 1970’lerden beri kadın ve medya ilişkisine
dair bu ürkütücü tabloyu gözler önüne sererken sivil toplum alanındaki kadınlar
da elbette boş durmuyor. Medyayı izliyorlar, toplumsal cinsiyete duyarlı
gazetecilerin yetişmesi için eğitimler düzenliyor, kılavuz kitapçıklar hazırlıyorlar
(Minic, t.y.: 289).4 Uluslararası anlaşmalar ve toplantılarda kadın ve medya
ilişkisine dair ülkeleri bağlayıcı kararlar alınıyor, tüm dünyada medyadaki
cinsiyetçiliği izleyip ifşa etme girişimleri gerçekleştiriliyor. Örneğin, 1995’de
Pekin’de yapılan 4. Dünya Kadın Konferansında kadın ve medya ilişkisine dair
medyada kadınların karar alma ve kendilerini ifade etme konumlarına katılımı
ve ulaşabilirliğinin artırılması ve cinsiyetçi-sterotipik olmayan biçimlerde
temsil edilmesinin sağlanması yönünde kararlar alındı (KSGM, 2008). Beş
yıllık aralıklarla hayata geçirilen Pekin+5, Pekin+10 ve Pekin+15 konferansları
sonrasında yayınlanan siyasi deklarasyonlarda kazanımlar ve eksiklikler dile
getirildi. Yanı sıra Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
(CEDAW), cinsiyetçilikle mücadele için uluslararası düzeydeki tek yasal doküman
ve bu dokümanda kadın ve medya ilişkisine uyarlanabilecek bağlayıcı kararlar
var. Anlaşma, her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrinin ortadan
kaldırılmasını, kadın ve erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların yok
edilmesi için çalışmalar yürütülmesini salık veriyor. Küresel Medya İzleme
Projesiyse (GMMP), 1995 yılından beri tüm dünyadaki medyada kadınların
nasıl temsil edildiğini izleyip beş yılda bir raporlaştırıyor. Bu raporları www.
whomakesthenews.org sitesinden yayınlıyor. 1978 yılında bir UNESCO girişimi
olarak Inter Press Service (IPS) bünyesinde kurulan ve 1991 yılında bağımsız
bir haber ağı olan Women’s Feature Service (WFS, www.wfsnews.org), dünya
genelinde kadın odaklı habercilik yapan önemli ve köklü organizasyonlardan.
2000 yılında kurulan Women’s eNews (http://womensenews.org/) da kadın
odaklı habercilik yapan bir başka uluslararası örnek. Ve elbette Türkiye’de de
hem resmî hem de sivil toplum düzeyinde bu girişimlere katılım söz konusu.
Türkiye hükümeti Pekin Deklarasyonu ve Eylem Plânı’nı kabul etmiş durumda,
1985’den beri CEDAW’a taraf. Ancak devletin taraf olduğu resmî sözleşme ve
eylem plânları çoğunlukla bürokratik ve yer yer göstermelik bir özellik sergiliyor.
Bu idare-i maslahat tavrının doğurduğu etkisizlik ise sivil toplumdan, Türkiyeli
kadın hareketi bileşenlerinden gelen etkili hamlelerle ikâme ediliyor. Örneğin
Uçan Süpürge Kadın Haber Sitesi (www.ucansupurge.org), 2003’te “Yerel Kadın
Muhabirler Ağı” projesini gerçekleştirdi. Proje aracılığıyla gönüllü kadınlara
haber toplama ve yazma teknikleri, yerel gündemi izleme ve haberleştirme
ve kadın haberciliği konularında eğitimler verildi. 2006 yılındaysa 23 kadın
örgütünün desteğiyle medyadaki cinsiyetçiliği izleyip ifşa etmek, medyanın
hem üretim süreçlerinde hem de ürünleri aracılığıyla neden olduğu hak
ihlallerine dikkat çekmek üzere Kadınların Medya İzleme Grubu (MEDİZ)
22
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
kuruldu. MEDİZ 2008 yılı boyunca yürüttüğü “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!”
kampanyası kapsamında haberde kadınların insan haklarının ihlalini önlemeye
ve medyanın cinsiyetçi yapısına son vermeye yönelik toplantılar, seminerler
düzenledi. Bu toplantılarda medyada kadının insan hakları ihlallerini teşhir
etmek ve kadınların cinsiyetlerinden ötürü ayrımcılığa uğramadıkları bir medya
oluşturmak, kadınların kurban, zavallı, mağdur, cinsel nesne, kutsal ana, namus
simgesi gibi geleneksel roller çerçevesinde erkeklere bağımlı sunulmasını
engellemek, magazin ve 3. sayfa gibi alanların dışında kalan siyaset, ekonomi,
uluslararası ilişkiler gibi alanlarda kadınların yok sayılmasına son vermek,
kadının medyada çeşitli becerileriyle, uzmanlıklarıyla ve başka yönleriyle
dengeli biçimde temsil edilmesini teşvik etmek, neredeyse tamamen erkeklerin
egemen oldukları yönetim kadroları ve ‘köşe’lerde kadınlara yer açmak, tüm
muhataplarla birlikte müzakere edilmiş cinsiyetçi olmayan bir medya etiği
oluşturmak yönünde kararlar alındı (MEDİZ, 2008: 13).
Hangi Kadın?
Yukarıda bahsettiğim tüm bu uluslararası ve ulusal direniş uğrakları, kadınların
alternatif bir medya dili ve içeriği yaratmak için çok çeşitli biçimlerde harekete
geçtiklerini gösteriyor. Elbette 1970’lerden beri medya ve kadın ilişkisi
üzerinden seyreden akademik tartışmalar ve çalışmalar, bu alanda kaydedilen
ilerlemenin ve bugün gelinen noktanın en önemli kaynağı. Ancak bahsi geçen
teorik ve pratik katkılarla şekillenmiş olan bu tablonun bütününde temel bir
eksiklik göze çarpıyor. Daha çok liberal feminist paradigmadan beslenen
eleştirel feminist medya çalışmalarında zikredilen ‘kadın’, etnisite ve sınıf
gibi belirleyenlerden bağımsız beyaz, orta sınıf, yekpare bir bütünlük teşkil
eden bir cinsiyet kategorisi olarak varsayılıyor (Watkins ve Emerson, 2000:
155). Hâlbuki feminist araştırmalar bize gösterdi ki, farklı kadınlıklar ve farklı
eşitsizlik biçimleri de mevcut. Bazen cinsiyet ve ırk, bazen cinsiyet, ırk ve sınıf,
bazen cinsiyet, ırk, sınıf ve cinsel yönelimin kesişmesi, ortaya çoklu ezilme
biçimlerini ve eşitsizlikleri açığa çıkarıyor. Bu eşitsizliklere karşı direniş biçimleri
de tıpkı tahakküm mekanizmaları gibi çeşitli oluyor. Kesişimsellik kavramını
ortaya atan ve yüzümüzü farklı ezilme biçimlerine ve çok katmanlı kimliklere
çevirmemizi sağlayan Crenshaw’a göre tahakküm yapılarına kesişimsellik
perspektifiyle bakmanın önemli politik ve kavramsal zorlukları olsa da, bu
perspektifi geliştirmek, asıl kuramsal ve politik amacımız olmalı (1991: 1243).
Bu amaca ulaşmanın yollarından biri de kuramsal ve politik anlamda kimliklerin
kesişimselliği merkezli bir yaklaşım benimsemek. Catherine Mitchell, feminist
medya çalışmalarında ve kadın haklarına duyarlı habercilik araştırmalarında
artık yeni bir rota izlememizin zamanı geldiğini söyleyeli çok oldu. Bu rotanın
merkezinde kadınların kültürel tarihi ve kültürel çeşitliliğinin olması gerektiğini
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
23
de (1993: 61). Kültürel çeşitlilikten hareketle geliştirilen feminist perspektifli
bir yaygın medya eleştirisi özellikle Türkiye’deki feminist medya literatüründe
yok. Örneğin, Türkiye’li Kürt kadınların medyada nasıl temsil edildiği, bu temsil
biçimlerinin Kürt kadınlara dair algıyı nasıl şekillendirdiği ya da Kürt kadınların
kendi kimliklerini inşa etmelerinde ne derece etkili olduğu yönündeki sorular
havada kalıyor.
Kürt kadınların Türkiye yaygın medyasında temsili, derinlikli bir çözümlemeyi
kesinlikle davet ediyor. Kadın olmanın yanı sıra etnik kimlikleri nedeniyle de
eziliyor, ayrımcılığa ve ötekileştirmeye maruz kalıyor olduklarını ve bunun bir
çifte tahakküm anlamına geldiğini kestirmek zor değil. Ancak bu yazının birincil
konusu “Kürt kadınların yaygın medyada temsili” olmadığı için bu aşamada
gözlemlere dayanan kaba bir analize başvurmakla yetineceğim. Öncelikle
yaygın medyada, özellikle yazılı basında Kürt kadınların neredeyse hiç temsil
edilmediklerini söyleyelim. Tuchman’ın kavramsallaştırmasına tekrar başvuracak
olursak Kürt kadınlar Türkiye yaygın basınında tam anlamıyla sembolik yok
edilmeye maruz kalıyorlar.5 Fakat Kürt kadınların basın tarafından görmezden
gelinmesinin, yalnızca kadın olmalarıyla açıklayamayacağımız politik ve daha
makro ölçekli nedenleri var. Türkiye’de bir etnik kimlik olarak Kürtlüğün ana
akım basında çekincesiz biçimde zikredilmesi bile ancak son yıllarda mümkün
olmuşken ve yakın tarihimiz Kürt etnisitesinin inkârı üzerinden bir kolektif inançla
biçimlenmişken basında ‘bölücü’, ‘terörist’, ‘ilkel’ gibi sterotipik kodlamaların
dışında bir Kürt kimliği aramak yanlış olurdu elbette. Dolayısıyla Kürt ve kadın
olmak tüm bu makro politik belirleyenlerden dolayı başlı başına bir ‘yok’luk,
bir ‘olmama’ durumu zaten. Bu kadınlar yazılı basında temsil edildiklerinde
karşımıza çıkan tabloysa bahsettiğimiz çifte ezilmişliği, çifte ötekileştirilmeyi
apaçık gözler önüne serecek nitelikte. Kürt kadınların yaygın basında en çok
temsil edildiği yerler üçüncü sayfalar; ezcümle ‘töre cinayeti’ne kurban gittikleri
durumlar… Töre cinayeti kavramının kendisi, kadınların ölümlerini doğallaştırıcı,
meşrulaştırıcı bir ima ihtiva ediyor. Bunu, hem işlenen cinayetin gerekçesini
kelimenin içinde ihtiva ederek hem de ‘töre’ kelimesinin namus-namussuzluk,
ahlâk-ahlâksızlık gibi kültürel içerimlerinden hareketle fiili erkek egemen
zihniyette ‘rasyonel’ bir yere oturtarak yapıyor. ‘Töre cinayeti’ haberlerinde
öldürülen kadınların fotoğrafları olduğu gibi kullanılıyor; cinayet faillerinin
fotoğraflarınaysa genelde hiç yer verilmiyor. Öldürülen kadınların isimleri,
yaşları, fiziksel özellikleri haberde hikâyeleştirilerek anlatılıyor, bu duygu yüklü
anlatımlarla kadınların ‘zavallılığı’, ‘çaresizliği’ vurgulanıyor, öldürülen kadınlar
kurbanlaştırılıyor ve ennihayetinde ‘töre cinayeti’ yalnızca Doğu’ya ve Kürtlere
özgü bir ilkel pratik olarak sunuluyor.
24
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
Kürt kadınların medyadaki temsiline yönelik bir başka özellik, PKK üyesi gerilla
kadınların haberleştirilme biçiminde görülüyor. Haberin konusu PKK’li kadınlar
olduğunda saldırgan bir dil kullanılarak formüle edilen haber metinleri, kolektif
algıdan devşirilen ve kolektif algıyı biçimlendiren ifadelerle bu kadınları
şeytanlaştırıyor ve lanetliyor. Kadın gerillalar örgütün erkek mensuplarının
cinsel tatmin nesneleri olarak başka deyişle düşmanın namussuz kadın
üyeleri olarak sunuluyorlar. Örneğin, ele geçirilen PKK mağaralarında doğum
kontrol haplarının bulunduğuna yönelik haberler, tam da bu amaca hizmet
ediyor.6 Yine haberlerde TSK tarafından öldürülen gerillalardan bahsedilirken
bunların kaçının kadın olduğu özellikle vurgulanıyor ve fotoğrafları, kod adları,
gerçek isimleri çekincesizce ilan ediliyor. Genel olarak PKK mensuplarından
bahsedilirken kullanılan vulger haber dili, söz konusu kadın gerillalar olduğunda
‘namussuzluk’ vurgusuyla soslanarak iyiden iyiye pekiştiriliyor. Üstelik
medyanın Kürt kadınlara yönelik nefreti besleyici, maniple edici malzemesi
gerilla figürleriyle de sınırlı değil. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) bünyesinde
siyaset yapan kadın milletvekilleri de bu ayrımcı, saldırgan ve nefret söylemi
içeren dilden fazlasıyla nasibini alıyor.
Açtığım bu büyük parantezin, çalışmanın bağlamı açısından bir anlamı ve önemi
var. Çalışmanın bundan sonraki bölümünde, bir kadın odaklı habercilik örneği
olarak inceleyeceğim JİNHA, kadın hak haberciliğini yalnızca cinsiyet temelli
yapmıyor, aynı zamanda ezilen, ötekileştirilen, ayrımcılığa maruz kalan bir halk
olarak Kürtlere ve Kürt kadınlara daha çok yer vererek yaptığı haberlerde Kürt
olmaya, kadın olmaya, Kürt ve kadın olmaya dair yeni bir çerçeve çiziyor; Kürt
kadınlığını yaygın medyada gördüğümüz temsillerinden azade biçimde, yeniden
ve başka türlü kuruyor. Elbette JİNHA’nın kadın odaklı haberciliği yalnızca Kürt
kadın temsiliyle sınırlı değil; ancak bunu Batılı örneklerinden bir farkı ve hak
haberciliği pratiğini güçlendirici bir artı özelliği olarak not düşerek artık JİNHA’yı
anlatmaya ve analiz etmeye başlamak elzem görünüyor.
Türkiye’nin İlk Kadın Haber Ajansı: JİNHA7
JİNHA, iki Kürt kadın tarafından Diyarbakır’da 8 Mart 2012 tarihinde kurulan
bir kadın haber ajansı. Bir yılı aşkın süredir internet üzerinden8 Kürtçe, Türkçe
ve İngilizce haber üretimi ve dağıtımı yapıyor. Aslında ajans gazeteciliği alanı,
tanımı gereği diğer gazetecilik branşlarından ayrı bir yerde konumlanıyor;
gazeteciler haberi dili, üslûbu, formatıyla, görseliyle belirleyerek temelde içerik
üretiyor ve bu içerikleri abonelerine ileterek yaygınlaştırıyorlar (Şahin, 2012:
v). Bu bağlamda JİNHA’nın bir haber ajansı statüsünde kadın odaklı habercilik
yapma girişimi, başlı başına feminist bir eylem olarak nitelendirilebilir. Çünkü
bir haber ajansı olarak JİNHA, medyanın eril yapısına haber kaynağı konumuyla
doğrudan ve dönüştürücü mahiyette müdahale etme imkânına sahip.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
25
JİNHA’nın yapmaya çalıştığı habercilik, akademik ve feminist çevrelerde teorik
düzlemde çok tartışılmış olsa da pratikte güçlü bir örneği olmaması nedeniyle
son derece deneysel. Yaygın medyada kadınları temsil eden haberlerin
eksiklikleri/aksaklıkları bir hayli konuşulmuş, kadın duyarlı bir haberin nasıl
olmaması gerektiğine dair fazlaca kafa yorulmuşken olması gerekeni düşünmek
ya da hayata geçirmek açısından eksik kalındığını kabul etmek gerekiyor.9 Bu
eksikliği kapatmaya yönelik bir girişim olarak JİNHA’nın temel haber yapma
ilkeleri, elbette yıllardır kayda değer bir külliyat oluşturmuş olan feminist
medya eleştirisinden hareketle şekillenmiş; ancak onun ötesine geçen
özellikleri de var: Yaşama dair her haberi kadın bakış açısıyla dünya kamuoyuna
duyurmak, kadının toprakla bağının güçlü olması gerektiğine vurgu yapmak,
düşünsel olarak kendini güçlendirmesinin önemine dikkat çekmek, kadın özgün
örgütlülüğünün aciliyetini esas almak, kadının özgürlüğü için kesintisiz mücadele
edilmesi gerektiğine dikkat çekmek, yarışmayı değil dayanışmayı esas almak,
tüketim toplumunun kalıplarıyla çalışmayı reddetmek, erkek egemen sistemin
ortaya koyduğu kadına dair estetik anlayışını ve ölçülerini reddetmek, yaşamın
estetikle, güzellikle olan ilişkisini ele almak, ‘erk’ kavramının yaşamsal alandan
çıkmasını hedeflemek, erkeğin özne, kadının nesne konumunu değiştirmek ve
eşitlemek, kapitalist sistemin kadını parçalayan ve kendisi olmasını engelleyen
politikalarına karşı, kadının kendi kimliğiyle yaşama hakkını esas almak, gücün
yüceltilmesi olgusunu sorgulamak, tüketimi değil doğanın bütünlüğüne saygıyla
emeği öne alıp üretmek, üretimi paylaşarak çoğaltmak, tüm canlı varlıklara
saygıyı temel ilke edinmek.10
Görüldüğü gibi JİNHA’nın ilkeleri arasında kadına ve kadın bakış açısına olduğu
kadar yaşama, doğaya, üretime, estetiğe de saygı var. Bu ilkeler JİNHA’nın
anaakım gündemi reddederek kendi özgün gündemini oluşturmasına
vesile oluyor. Haber konularına baktığımızda bu özellik kendiliğinden açığa
çıkıyor. Doğanın metalaştırılması, yaşamın değersizleştirilmesi, şiddetin
doğallaştırılması, işçilerin, çocukların, LGBT bireylerin maruz kaldıkları hak
ihlalleri gibi var olan eril sömürü sisteminden kaynaklanan tüm sorunlar birer
haber konusu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak çalışmanın kapsamı gereği ben
yalnızca kadını konu edinen haberlere odaklanacağım ve haber konularından
bu haberlerin nasıl çerçevelendiğine,11 metinlerde kullanılan dilden, görsellerin
niteliğine kadar çok yönlü bir analiz yapmaya çalışacağım.
‘Kürt Kadın’ Kimliğinin Temsili ve İnşası
JİNHA’nın haberlerine konu olan kadınlar daha çok bölgede yaşayan ya da
siyaseten bölge kadınlarını temsil eden figürler. Ajansın bu tercihi hem yaygın
medya tarafından görmezden gelinen, kurbanlaştırılan ya da şeytanlaştırılan Kürt
kadın kimliğinin görünürlüğü hem de inşası/yeniden inşası açısından oldukça
26
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
önemli. Haberlerde Kürt kadınlar konu edilirken kullanılan temel motifler acı
çekme, ses çıkarma, mücadele etme, ayakta kalma, bilinçlenme, güçlenme,
dayanışma, barış ve özgürlüğün simgesi olma biçiminde özetlenebilir. Kürt
kadınlara dair haberlerde geçmişten günümüze gerek devlet şiddeti gerekse
ataerkil toplum yapısı nedeniyle bölgedeki kadınların çok fazla acı çektiği
vurgulanıyor. Kürt kadınların tüm yaşadıklarına rağmen ayakta kalmasından,
yaşananlara tepki göstermesinden, var olan sistemle mücadele etmesinden,
mücadele içinse güçlenmenin, dayanışmanın ve örgütlü hareket etmenin
öneminden bahsediliyor.
25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü’nün Kürt kadınları açısından
anlamlı olduğunu ifade eden Ekin Ceren Kadın Derneği gönüllü çalışanı
Figen Aras Kaplan, “Sadece kadın hakları mücadelesi içinde yer alan değil,
ülkesinin, dilinin üzerindeki tüm baskıların ortadan kalkması için mücadele
eden kadınların sistem tarafından nasıl tehlikeli görüldükleri, öldürüldükleri,
tecavüze uğradıkları, zindanlara atıldığı en çok da Kürt kadınları tarafından
algılanmaktadır” dedi.12
Haberlerde ayrıca savaşın ve şiddetin en çok kadınları etkilediği vurgulanarak
Kürt kadınlar barışçıl ve çözüm yanlısı olarak sunuluyor. Yer yer de Kürt halkının
özgürlüğünün simgesi olarak yüceltiliyor:
Diyarbakır Barış Anneleri İnisiyatifi Üyesi Mekiye Kaçan,“Türkiyeli savaş karşıtı
kadınlarla ortak çalışmalar yapmalıyız. Devlete karşı birlikte el ele verip, bu
kirli savaşa son verelim” diyor.13
Yüksel, “Suriye’de Kürtlerin statüsü konusu çok önemli. Burada kadının rolü
daha da önemli. Kürdistanı özgürleştirecek olan da, Kürt kadını olacaktır. Bu
konferansın Kürt kadınının birliğinin umudu olduğuna inanıyorum” dedi.14
Kürt kadınları konu alan haberlerde dikkat çeken özelliklerden biri de ‘saygın
kaynaklara başvurma’ tekniğinin sıkça kullanılması. Bu teknik genelde bölgedeki
kadın mücadelesinde aktif rol oynayan veya Kürt siyasetinde önemli ve saygın
bir konumu olan kadınların söylediklerinin alıntılanmasıyla uygulanıyor. Anlamı
kapattığı ve o konudaki son sözü söyleme iktidarını gönderme yapılan kaynağa
verdiği gerekçesiyle eleştirilse de bu teknik söz konusu kadın odaklı habercilik
olduğunda ve başvurulan kaynaklar feminist bakış açısına sahip kadınlar
olduğunda oldukça işlevsel görünüyor. Haberlerde dilsel açıdan dikkat çekici bir
nokta, habere konu olan kadınların soyadları en başta bir kere kullanıldıktan
sonra, haberin devamında kadınların yalnızca isimleriyle anılıyor oluşu. Zira
baba ya da kocaya ait bir simge olarak soyadının kadının isminin arkasına
getirilmesi, kadına uygulanan eril tahakkümü ve kadının ‘erkeğin malı’ olarak
algılanmasını meşrulaştırıcı bir unsur.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
27
Kürt Kadın Konferansında konuşan Bakur Delegesi Milletvekili Gültan Kışanak,
“Türkiye’ de Demokratik Özgür Kadın Hareketi özel olarak hedef alındı. Şu
an cezaevlerinde, 500’ü aşkın Kürt kadın bulunuyor.” dedi… Türkiye’ de 500
Kürt kadın tutuklunun olduğuna işaret eden Gültan, konuşmasında şunları
kaydetti...15
Haberlerde kullanılan görsellere baktığımızda, demeç veren kadınların hepsinin
fotoğraflarının göz hizasından çekildiğini ve kadınların daha çok bir kalabalık
karşısında konuşma yaparlarken resmedildiklerini görüyoruz. Bu, hem kadınların
fotoğraf aracılığıyla aşağılanmaması veya yüceltilmemesine özen gösterildiğini
hem de bilgili, güçlü ve saygın bir Kürt kadın kimliğinin temsil/inşa edilmeye
çalışıldığını gösteriyor. Ayrıca haberlerde kullanılan kadın imgeleri, ‘modern’
giyimli başı açık kadından, beyaz yazmalı geleneksel kıyafet giyen kadına kadar
çeşitlilik gösteriyor.
Kadınlara Yönelik Hak İhlallerinin Haberleştirilmesi
JİNHA, hak haberciliğinin temel ilkelerinden biri olan ‘hak ihlâllerini haber
yapma’ pratiğini özellikle kadınlara yönelik hak ihlâllerine sıkça yer vererek
gerçekleştiriyor. Habere konu olan hak ihlallerinin temel eksenini daha çok
siyasi nitelikteki ihlâller oluşturuyor. JİNHA sıklıkla gazeteci, siyasetçi, aktivist
kadınların haksız tutuklanmalarını, cezaevlerinde maruz kaldıkları kötü
muameleleri haberleştirerek kadınlara yönelik hak ihlâllerine dikkat çekiyor.
Bu ihlâllerin temel sorumluları olaraksa devlet, sistem ve ataerkil zihniyet
gösteriliyor.
“2012 yılında birçok kadın gazetecinin hakları ihlal ve gasp edildi” şeklinde
konuşan Azadiya Welat Gazetesi editörü Münevver Karademir, “Muhalif ve
özgür basında yer alan kadın gazeteciler, her zaman halkın içinde yer alarak,
erkek egemen sistemin kadına olan yaklaşımını deşifre etti. Bunun sonucunda
şiddete maruz kaldılar ve tutuklandılar. Fakat her şeye rağmen doğruyu
söylemekten vazgeçmedi kadın gazeteciler” dedi.16
Haberlerin hepsi bu denli doğrudan ve siyasi içerikli hak ihlâllerini konu
edinmiyor. Daha çok kadının gündelik hayatının içinde doğallaştırılmış olan
ve bir hak ihlâli olarak görülmeyen erkeğin soyadını kullanmak ya da kumalık,
erken yaşta evlilik, okula gönderilmeme ve berdel gibi ataerkil toplumun kadına
bakış açısının somut tezahürleri üzerinde de duruluyor. Bu ihlâllerin temel
sorumlusu olarak yine eril zihniyete işaret ediliyor. Hak ihlâli haberlerinde
kullanılan görseller genelde konuya ilişkin bilgi sahibi olan ve demeç veren
kadın uzmanların fotoğrafları oluyor. Hak ihlâline maruz kalan kadınların
görüntüleriyse kullanılmıyor.
28
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
Kadın Cinayetleri, Taciz ve Tecavüzün Haberleştirilmesi
JİNHA kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz konusunu sıklıkla haberleştiriyor.
Özellikle kadın cinayetlerine dair haberlerde, yaygın medyada cinayeti
meşrulaştırma aracı olarak kullanılan erkeğin kadını öldürme bahanelerine iddia
düzeyinde dahi yer verilmiyor. Haber metninde ‘namus’, ‘töre’ gibi kelimelerin
tırnak içinde dahi kullanılmamasına özen gösteriliyor. JİNHA kadın cinayetleri
konusunda haber takibine de özellikle önem veriyor, öldürülen kadınların
davalarının seyrini yapıyor. Cinayetlerin asıl failli olarak kişileri değil ataerkil
zihniyet ve toplum yapısını işaret ediyor.
Diğer yandan JİNHA kadın cinayetlerini haberleştirirken fail ve kurban ikiliğine
teslim olmamaya ve kadınları birer özne olarak haber diline dâhil etmeye çalışsa
da metinlerde öldürülen kadınların küçük çocukları olmasına yahut gençliklerine
vurgu yapılması, yaygın medyada karşılaştığımız ‘duygu sömürüsü’nü ve kadının
bu yolla ‘kurbanlaştırılması’nı hatırlatıyor. Yine haberde cinayetin ‘edilgen’
cümle yapısıyla veriliyor oluşu, bir başka sorunlu nokta.
Wan depremi sonrasında işlenen ilk kadın cinayetinin davası Erciş Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yapıldı. Ayşe Hanay, iddiaya göre şubat ayında eşi Mustafa
Hanay tarafından silahla öldürüldü. 23 yaşındaydı ve 2 yaşında bir kızı vardı.17
JİNHA’nın yaptığı bazı cinayet haberlerinde öldürülen kadının fotoğrafı yahut
matem tutan bir yakınının fotoğrafı verilmiş. Bu da hem yaygın medyada sıklıkla
gördüğümüz fail yerine kurbanın öne çıkarılması hem de gözyaşı ve matem
imgeleriyle ‘duygu sömürüsü’ne kapı aralayabilecek bir haber diline teslim
olmak anlamına geliyor.
JİNHA yaptığı taciz haberlerindeyse tacizi detaylandırarak hikâyeleştirmek
yerine, tacize maruz kalan kadınların sözlerine ve iddialarına yer vermeye
özellikle dikkat ediyor. Tacize uğrayan kadınları sessiz kalmak yerine tacizi
teşhir etmeye, tacizciden şikâyetçi olmaya teşvik ediyor. Haber içinde taciz
durumlarında kadınlara destek olan kadın örgütlerinin isimlerini ve sorumlu
kişileri zikrederek kadınları bilgilendiriyor. Tacizin bireysel saiklerle gerçekleşen
bir vaka değil erkek egemen zihniyetten kaynaklanan politik bir mesele olduğunu
vurguluyor. Tecavüz haberlerinde de benzer bir örüntü var. Metinlerde tecavüz
hiçbir şekilde hikâyeleştirilmiyor ve tecavüze uğrayan kadının ismi, fotoğrafı
kullanılmıyor. Tecavüz eden failin ismiyse açıkça zikrediliyor. Daha çok tecavüz
davalarının takibi yapılıyor ve bu davalardaki hukuksuzluklar, eril zihniyetin
yansıması olan kararlar olarak teşhir ediliyor.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
29
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde yaklaşık 1 yıl önce Recep Yavuz tarafından
alıkonulan ve tecavüze uğrayan 13 yaşındaki N.K adlı çocuğun davası bugün
Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.18
JİNHA’nın genel anlamda kadına yönelik şiddet haberlerinin büyük çoğunluğu
öldürme, tecavüz ve taciz ağırlıklı. Sitede kadına yönelik ekonomik, cinsel
ve psikolojik şiddet haberlerine pek rastlanmıyor. Yaygın medya, kadınların
uğradıkları fiziksel şiddet biçimlerinden en ağırları olan öldürme, taciz ve
tecavüz dışındaki saldırıları ‘şiddet’ olarak dikkate almıyorken bu tutum, aynı
biçim ve içerikte olmasa da JİNHA’da da karşımıza çıkıyor.
Tüketimi Değil Üretimi Teşvik Eden Habercilik
JİNHA’nın yalnızca kadın odaklı habercilik yapmadığından aynı zamanda
topyekûn sistem karşıtı bir tavır geliştirdiğinden bahsetmiştim. Yaygın medyanın
kadın bedenini eril bakışa bir cinsel nesne olarak sunduğu, kadınlar için güzellik
kalıpları ve ideal bedenleri belirlediği, kadınların bu ‘ideal’lere ulaşmaları
için onları modaya, kozmetik ve bakım ürünlerini tüketmeye yönlendirdiği,
tüketimin kutsandığı kapitalist yapı içerisinde JİNHA, gözünü tam tersi bir
noktaya çeviriyor. Emeğe ve üretime değer atfederek emekçi/üretici kadınları
haber yapmaya özen gösteriyor. Aynı zamanda kadının ev içi görünmeyen
emeğini de görünür kılmaya çalışıyor.
Her mevsimin zorluklarını sırtlayan kadınlar, çetin ve uzun geçen kış
mevsiminde de yaşam mücadelesi veriyor. Çayırlı Köyü’nde yaşayan Ümran
ve Nuran, kış şartlarında bölgede kadın olmanın zorluğuna değinerek, “Köyde
kadının günü sabah ezanıyla başlar, yatsı ezanıyla biter” diyor.19
Haberlere takı tasarlayan, sepet ören, tarım işçiliği yapan kadınlar konu olurken
kadın kültürüne içkin bir özellik olarak rekabet yerine dayanışma öne çıkarılıyor.
Üretimin doğaya saygılı bir biçimde yapılması telkin ediliyor. Bu haberler
aracılığıyla güçlü ve üretken kadın imgesi inşa ediliyor ve üretim hem bir değer
hem de kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için bir yöntem olarak
sunuluyor.
‘Güçlü’ Kadınlar ve Başarı Öyküleri
JİNHA’nın en sık haberleştirdiği konulardan biri de ataerkil sistemin onları
hapsettiği konumlara sığmayan kadınların başarı öyküleri. Haberlerde
siyasetten spora, sanattan kol işçiliğine kadar pek çok farklı alanda iş yapan
kadınların öykülerine yer veriliyor ve başarılı kadın imgesi öne çıkarılarak
özendiriliyor. Bu haberlerde daha çok kendine güvenmek, bilinçli olmak, erkeğin
gölgesinde kalmamak, mücadele etmek, sunulanla yetinmemek gibi motiflere
30
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
başvuruluyor. Örneğin çocuk yaşta evlendirilip daha sonra eşinden şiddet
gördüğü için boşanan ve el işi yaparak geçimini sağlayan bir kadının öyküsü,
onun gibi eşinden şiddet görüp bundan kurtulmak için adım atmaya cesaret
edemeyen kadınlara örnek teşkil ediyor. Ayrıca toplumda ‘erkek işi’ olarak
kodlanan bazı meslekleri yapan kadınların öykülerine ‘sıra dışı’ değil sıradan
öyküler olarak yer verilerek iş hayatında kadın-erkek işi ayrımıyla pekiştirilen
cinsiyetçilikle mücadele ediliyor ve pek çok ‘erkek işi’ni aslında kadınların da
yapabileceğine yönelik mesajlar veriliyor.
Dersîm’de yaklaşık 5 yıldır ayakkabı boyacılığı yapan Gûlê, ailesini sadece
ayakkabı boyacılığı yaparak geçindiriyor. Birçok işsiz erkeğin cesaret edemediği
işlerden biri olan ayakkabı boyacılığıyla geçimini sağlayan Gûlê, çocuklarının
okul masrafını, ev kirasını, ev giderlerini ayakkabı boyacılığıyla karşılıyor.20
Güçlü kadın haberlerinde onların geleneksel rolleri olarak addedilen iyi anne,
fedakâr eş gibi özellikleri vurgulanmıyor; yüceltilmiyor. Kadınlar yaptıkları işin
öznesi olarak temsil ediliyor ve konumları olağanlaştırılarak aktarılıyor. Bu
haberler aracılığıyla kadınlara her kadının güçlü olduğu ve kimsenin desteğine
ihtiyaç duymadan başarılı olabileceği mesajı iletilmeye çalışılıyor. Ayrıca
kullanılan fotoğraflarda kadınlar, fiziksel özellikleri ön plâna çıkarılmadan
işlerinin başında görüntüleniyorlar.
Sonuç Yerine
Hak haberciliğinin temel bir uğrağı olan kadın odaklı habercilik, feminist medya
eleştirisi birikiminden de hareketle bugün yaygın medyaya ve ona hâkim olan
cinsiyetçi yapıya bir alternatif olarak varlık göstermeye başlıyor. JİNHA da bu
alternatiflerden biri ve üstelik pek çok yönden bize feminist medya eleştirisine
ve kadın odaklı haberciliğe dair yeni açılımlar sunuyor. JİNHA ürettiği haberlerle
her şeyden önce beyaz ve orta sınıf feminist medya eleştirisinin yüzünü
çevirmesi gereken farklı kadınlıkları işaret ederek yaygın medyada görmeye
alışık olmadığımız bir Kürt kadın kimliği inşa ediyor. Kadınların uğradıkları
hak ihlâllerini ve kadına yönelik şiddeti kadınlar lehine bir dil kullanarak
haberleştirmeye çalışıyor. Kapitalist üretim-tüketim ilişkileri dışında bir dünyanın
mümkün olduğuna ve bu dünyayı kadınların kurabileceğine; ayrıca her kadının
güçlü ve başarılı olabileceğine dair mesajlar veriyor. JİNHA örneğindeki gibi
kadınların kendi medyalarını kurmaları, elbette var olan eril anlam evreninin
medyada yarattığı ve aslında tam anlamıyla kadınların gerçekliği olmayan
temsil kalıplarıyla mücadele etmek için son derece önemli bir hamle. Ancak bu
hamleyi bir alternatif olmaktan çıkarıp yaygınlaştırmak çetin bir mücadele alanı
olarak karşımızda duruyor. Medyada var olan eril yapıyı topyekûn dönüştürmek
için alternatifleri çoğaltmanın yanı sıra, yaygın medyanın cinsiyetçi doğasını
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
31
farklı yönleriyle deşifre ederek ya da ana akımın içine sızıp normatif anlam
kalıplarında çatlaklar yaratarak mücadeleye destek sunmak mümkün. Bunun
için de medyayı politik bir eylemlilik ve uzun erimli bir mücadele alanı olarak
kavramak, hak haberciliğine ya da feminizme ihtiyaç duymayacağımız zamanlara
bir an önce ulaşmanın heves ve umuduyla yola koyulmak gerekiyor.
Sonnotlar
1
Lacancı anlamda fallus, penisin temsil ettiği toplumsal ve kültürel iktidarı imler.
2
76 ülkede yaklaşık 13 bin televizyon, radyo ve gazete haberinin cinsiyet temelinde
incelendiği bir proje.
3
Bkz: http://whomakesthenews.org/images/stories/website/gmmp_reports/2010/
highlights/highlights_en.pdf.
4
Örn. bkz. “Mission Possible”: A Gender and Media Advocacy Toolkit. http://www.
radiopeaceafrica.org/assets/texts/pdf/handbook_wacc_mission_possible_2008_
en.pdf. Son erişim tarihi, 17.07.2013
Gender-Sensitive Indicators for Media: http://www.unesco.org/pv_obj_cache/pv_obj_
id_68D30B0E2A4A182B22F1C09B90CEB97EA6940200/filename/ipdc28_gsmi_paper_
rev.pdf. Son erişim tarihi, 17.07.2013
5
Bu yorumu yazılı basınla sınırlandırmamın temel nedeni, yaklaşık son on yılda
özellikle televizyon dizilerinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine Batılı yönelişle
birlikte, ‘ağa’ dizilerinde Kürt kadınların oryantalist bir bakış açısıyla ‘hanım ağa’, ‘esmer
güzeli’ ya da ‘hizmetçi’ gibi rollerde temsil edildiklerine rastlanıyor oluşu.
6
Örn. Bkz: http://www.haber7.com/guncel/haber/947772-hakkaride-pkkya-cokagir-darbe. Son erişim tarihi, 10.06.2013.
7
Kadın haber ajansı olarak JİNHA, Türkiye’de bir ilk örnek, dünyadaysa yaptıkları
şey çok benzer olmasa da bir iki örneği var. Daha önce de bahsettiğim WFS, kadın
bakış açısıyla kadın öyküleri, biyografileri ve fotoğrafları yayınlıyor. Bangladeş’te The
Television News Agency (TVNA) ise, TV üzerinden, kadın çalışanlarla birlikte kadın
programları yayınlıyor.
8
JİNHA’nın internet bazlı çalışan bir ajans olması akıllara literatürdeki internetin
cinsiyetine dair tartışmaları getiriyor. Örneğin bkz: van Zoonen, 2002.
9
Bu noktada 1997 yılında kurulan ve halen tabloid gazete formatında yayınlanan,
ayrıca internet üzerinden de yayınlanmaya devam eden Bağımsız Kadın Gazetesi
Kazete’yi anmak gerekiyor. Bkz: http://www.kazete.com.tr/Default.aspx.
10
32
Bkz: http://www.JİNHAber.com/tr/s/Hakk%C4%B1m%C4%B1zda.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
11
Çerçeveleme (framing), iletişim çalışmaları literatüründe, özellikle de habercilik
literatüründe sıkça başvurulan bir meslekî terim. Gazetecilerin olay ve olguları anlamlı
bir bütün oluşturacak biçimde organize ederken gerçekliğin bazı özelliklerine daha az,
bazı özelliklerine daha çok vurgu yapmak suretiyle, seçme ve öne çıkarma gibi teknikleri
kullanarak haber yapma pratiği (Barnett, 2005: 342).
12
Sistemin Kadınlara Nasıl Tehlikeli Baktığını En İyi Kürt Kadınları Bilir.
http://www. JİNHAber.com/tr/h/Sistemin_kad%C4%B1na_nas%C4%B1l_
te h l i ke l i _ b a k t % C 4 % B 1 % C 4 % 9 F % C 4 % B 1 n % C 4 % B 1 _ e n _ i y i _ K % C 3 % B C r t _
kad%C4%B1nlar%C4%B1_bilir. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
13
Türk ve Kürt Kadınlar: Devlete Karşı El Ele Verip Bu Savaşa Son Verelim. http://
www.JİNHAber.com/tr/h/T%C3%BCrk_ve_K%C3%BCrt_kad%C4%B1nlar_Devlete_
kar%C5%9F%C4%B1_el_ele_verip_bu_sava%C5%9Fa_son_verelim. Son erişim tarihi,
23.08.2013.
14
Bakûr Delegesi Yüksel Avşar: Kürt Kadınları Artık ‘Birakujiye’ Geçit Vermeyecek.
http://w w w. JİNHAber.com/tr/h/Bak%C3%BBr_Delegesi_Y%C3%BCksel_
Av%C5%9Far_K%C3%BCrt_kad%C4%B1nlar%C4%B1_art%C4%B1k_birakujiye_
ge%C3%A7it_vermeyecek. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
15
Türkiye’de 500 Kürt Kadını Tutuklu. http://www.JİNHAber.com/tr/h/T%C3%BCrkiye_
de_500_K%C3%BCrt_kad%C4%B1n%C4%B1_tutuklu. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
16
Doğruyu Söylemekten Vazgeçmeyen Kadın Gazeteciler. http://www.JİNHAber.
com/tr/h/Do%C4%9Fruyu_s%C3%B6ylemekten_vazge%C3%A7meyen_kad%C4%B1n_
gazeteciler. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
17
Ayşe Hanay Duruşması Ertelendi! http://www.JİNHAber.com/tr/h/Ay%C5%9Fe_
Hanay_duru%C5%9Fmas%C4%B1_ertelendi. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
18
1 Yıl Geçmiş Ama Henüz Tecavüzcü Cezalandırılmamıştır’. http://www.
JİNHAber.com/tr/h/1_y%C4%B1l_ge%C3%A7mi%C5%9F_ama_hen%C3%BCz_
tecav%C3%BCzc%C3%BC_cezaland%C4%B1r%C4%B1lmam%C4%B1%C5%9Ft%C4%B
1r. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
19
Çetin Geçen Kış Mevsiminden Görünmeyen Emekler. http://www.JİNHAber.com/
tr/h/%C3%87etin_ge%C3%A7en_k%C4%B1%C5%9F_mevsiminden_g%C3%B6r%C3%B
Cnmeyen_emekler. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
20
Dersîm’in Gülü Boyacı Gûle! http://www.JİNHAber.com/tr/h/Ders%C3%AEm_
in_g%C3%BCl%C3%BC_Boyac%C4%B1_G%C3%BBle. Son erişim tarihi, 23.08.2013.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
33
Kaynakça
Alankuş, S (2007). Neden Kadın Odaklı Habercilik? İçinde: S. Alankuş (der.), Kadın
Odaklı Habercilik, BİA, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, 25-66.
Barnett, B (2005). Feminists Shaping News: A Framing Analysis of News Releases From
the National Organization for Women. Journal of Public Relations Research, 17(4), 341362.
Crenshaw, K W (1991). Mapping the Margins: Intersectionality, Identity Politics and
Violence Against Women of Color. Stanford Law Review, 43(6), 1241-1299.
Djerf-Pierre, M (2007). The Gender of Journalism: The Structure and Logic of the Field
in the Twentieth Century. Nordicom Review, Jubilee Issue, 81-104.
Dursun, Ç (2007). Hak Haberciliğinin Doğası ve Olanağı. İçinde: S. Alankuş (der.), Kadın
Odaklı Habercilik, BİA, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, 105-127.
Erdoğan Tosun, G (2007). İnsan Hakları ve Medya. İçinde: S. Alankuş (der.), Kadın Odaklı
Habercilik, BİA, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, 80-104.
Gallagher, M (1981). Unequal Opportunities: The Case of Women and the Media. Paris:
UNESCO.
Geertsema, M (2009). Women and News: Making Connections Between the Global
and the Local. Feminist Media Studies, 9(2), 149-172.
Gencel-Bek M ve Binark, M (2000). Medya ve Cinsiyetçilik. Ankara Üniversitesi Kadın
Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM). http://kasaum.ankara.edu.tr/
gorsel/dosya/ 1215414832MedyaVeCinsiyetcilik.pdf. Son erişim tarihi, 20.06.2013.
ICHRP (International Council on Human Rights Policy) (2002). Journalism,
Media and the Challenge of Human Rights Reporting. http://www.hrea.
org/erc/Library/display_doc.php? url=http%3A%2F%2Fwww.protectionline.
org%2FIMG%2Fpdf%2Fjournalism_media.pdf&external=N. Son erişim tarihi,
20.07.2013.
İnal, A (1995). Yazılı Basın Haberlerinde Yapısal Yanlılık Sorunu. Toplum ve Bilim, Güz,
67, 111-135.
Köker, L (2007). Hukuk Reformları Sürecinde Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu: Bir
Değerlendirme Çerçevesi. İçinde: S. Alankuş (der), Kadın Odaklı Habercilik, BİA,
İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, 51-79.
Köker, E (2007). Kadınların Medyadaki Hak İhlalleriyle Baş Etme Stratejileri. İçinde: S.
Alankuş (der.), Kadın Odaklı Habercilik, BİA, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, 117148.
KSGM (T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü) (2008). Politika Dökümanı:
Kadın ve Medya. Ankara. http://www.kadininstatusu.gov.tr/upload/mce/eski_site/Pdf/
media.pdf. Son erişim tarihi, 10.05.2013.
Mater, N ve Çalışlar, İ (2007). Medyadaki Durumu Tersine Çevirmek. İçinde: S. Alankuş
34
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı Habercilik ve
JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
(der.), Kadın Odaklı Habercilik, BİA, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, 167-195.
MEDİZ, (2008). Medyada Cinsiyetçiliğe Son! İstanbul.
Minic, D (tarih yok). Feminist Media Theory and Activism. http://www.nenasilje.org/
publikacije/pdf/20poticaja/20pieces-minic.pdf. Son erişim tarihi, 20.07.2013.
Mitchell, C (1993). Historiography: A New Direction for Research on the Women’s
Rights Press. Journalism History, Summer 93, 19(2), 59-68.
Mitchell, C (2004). “Dangerously Feminine”: Theory and Praxis of Women’s Alternative
Radio. İçinde: K Ross ve M Byerly (der.), Women and Media: International Perspectives,
U.K: Blackwell, 157-184.
North, L (2009). Rejecting the “F-word”: How “Feminism” and “Feminists” Are
Understood in the News Room. Journalism 10(6), London: Sage, 739-757.
Saktanber, A (2010). Türkiye’de Medyada Kadın. Serbest-Müsait Kadın veya İyi Eş
Fedakar Anne. İçinde: Ş Tekeli (der.), Kadın Bakış Açısından 80’ler Türkiye’sinde Kadınlar,
İstanbul: İletişim, 187-206.
Şahin, M (2012). Ajans Gazeteciliği ve Haber Ajansları. Ankara: Pelikan.
Tehranian, M (2002). Peace Journalism: Negotiating Global Media Ethics, The Harvard
International Journal of Press/Politics, 7, London: Sage, 58-83.
Terzis, G (2008). Journalism Education Crossing National Boundaries: De-mainstreaming
Binary Oppositions in Reporting the ‘Other’, Journalism, 9, London: Sage, 141-162.
Tuchman, G (1978) Introduction: The Symbolic Annihilation of Women by the Mass
Media. İçinde: G Tuchman, A K Daniels ve J Bennét (der.), Heart and Home: Images of
Women in the Mass Media, New York: Oxford University, v-viii.
Uğur Tanrıöver, H (2007). Medya’da Kadınların Temsil Biçimleri ve Kadın Hakları
İhlalleri. İçinde: S. Alankuş (der.), Kadın Odaklı Habercilik, BİA, , İstanbul: IPS İletişim
Vakfı Yayınları, 149-166.
van Zoonen, L (1994). Feminist Media Studies. London: Sage.
Watkins, S C ve Emerson, R A (2000). Feminist Media Criticism and Feminist Media
Practices. The ANNALS of the American Academy of Political and Social Science, 571,
151-166.
Tokdoğan N (2013). Hak Haberciliğinde Temel Bir Uğrak: Kadın Odaklı
Habercilik ve JİNHA Örneği. Mülkiye Dergisi, 37(3), 9-35.
35
Download