ei-MU 'CEMÜ'I-MÜFEHRES li -ELFAZi 'I-HADTSi'n-NEBEVT kelimeler (menhO t l olduğudur. Mesela "~" (tı knaz ) kelimesinin "y.> .i-! " kelimelerinden," ~ "( k u ru ça mur; demir kırın­ t ı s ı) kelimesinin "....Ali~ ~ "den ihtisar edilmesi gibi (Hilmi Halil , s. 491 ). Böylece müellif, "mekayls" sözüyle bazı dilcilerin " el-iştikaku ' l-keblr " dedikleri, her kökle ilgili kelimelerin ortak bulunduğu bir ya da birden çok temel anlamı kastetmiştir (M. Mustafa Rı dv an. s. 87) . İbn Faris kısa önsözünde eserinin amacını ve başlıca kaynaklarını açıklamıştır. Bunların başında Ham b. Ahmed'in Kitd- bü 'l-~yn 'ı ile İbn Düreyd'in el-Cemhe- re 'si gelir. Bu iki esere "Kitabeyn " adını veren m üellif temel anlamlar ve yapay kelimeler düşüncesinin Halll'e ait olduğunu, onun bazı kelimeleri açıklarken bu konuda yaptığı açıklamalardan esinlendiğini belirtmektedir (Mu'cemü me ~ayisi 'l-lu­ ga, 1, 440; Hüseyin Nassa r, ll , 436; M. Mu stafa Rıd va n , s. 96 ). Halll b. Ahmed'le ilgili eleştirilerinde son derece saygılı davranan müellif bu eleştirilerini çok defa Kitabü'l- ~yn ' a yöneltmiştir (Hü seyin Nassar, ll, 459). İbn Düreyd'i ise ağır biçimde tenkit etmekte. onun kelime uydurduğu­ nu, yanlışları gizlediğini ve yanıldığını sık­ ça belirtmektedir. Sözlüğünde kabHelerin lehçe farkiarına nadir olarak yer verdiği halde İbn Düreyd'in Yemen lehçesiyle ilgili nakillerinin birçoğu -onun temel anlamlar teorisiyle uyuşmadığı için- ağır eleşti­ rilere maruz kalmıştır. İbn Faris ayrıca Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam ' ın Garibü'lJ:ıadiş'i ile el-Garibü'l-muşanne f'inden ve İbnü's-Sikklt'in lşlaJ:ıu '1-mantık'ından faydalanmıştır. M ekayisü 'l-luga 'da adları zikredilen ve kendilerinden nakilde bulunulan diğer dil alimlerinden bazıları da şunlardır: Kisa!, Yahya b. Ziyad el-Ferra, Ebu Amr eş-Şeybanl, EbO Zeyd el-Ensari, Asmai, İbnü'l -A' rabi, Sa'leb (a.g.e., ll , 500 ). Alfa be harfleri sayısınca yirmi sekiz bölümden (kitab) oluşan sözlükte her bölüm ikili kökler, üçlü kökler ve daha fazla harften oluşan kökler olarak üç kısma (bab) ayrılmıştır. " ..i.. ,.>..;, " gibi ikinci harfi şeddeli olan üçlü köklerle " Jj!; , .ftli"gibi iki harfin tekrarıyla meydana gelen dörtlüler ikililer kapsamına dahil edilmiştir. Muzaaf kelimeler alfabetik sıralanmış. harf sayısı üçten fazla olan kökler her ana bölüm ün sonunda rastgele yerleştirilmiş­ tir. Sıralama esnasında , açıklaması yapı ­ lacak kökün ilk harfinden önce gelen harfler sona bırakılmıştır. Mesela "dm" bölümünde sıralama "c' e, cb. ct. eş .. . ey" şek- linde değil "cl) . cb . cd. c ı. cr ... ey. c'e. cb . (ct). eş" şeklindedir. İbn Faris. kökleri incelerken öncelikle onların birden beşe kadar artabilen temel her temel anlamla ilgili yan anlamları sıralamış , en sonda da kendilerinden türeyen kelimelerin bulunmadığı (şaz ) müfredata yer vermiştir. Şaz kelimeler için anlam tutarsızlığı (tebayün). anlam uzaklığı (tebau d). anlam benzeşmezliği (adem-i in k ı y a s) ve münferit anlamlı kelimeler gibi terimler kullanmıştır (1 , 64,42 7, 433, 460). anlamlarını zikretmiş , ardından Müellif. temel anlam-yan anlam teorisini sahih Arapça olan. kendisinden birçok kelimenin türediği köklerde görmüş ve uygulamıştır. Bu sebeple aşağıdaki kelime türlerinde temel anlam -yan anlam ilişkisi ve türerne ilgisi görmemiştir : Bitki ve yer adları . özel isimler ve lakaplar. tabiattaki seslerin taklidiyle oluşan kelimeler. kalem - malem gibi pekiştirmelerin (itba') yapay olan ikinci kelimeleri. zarflar. harfler ve edatlar. Ar apça'ya başka dillerden geçen kelimeler, sahih Arapça olduğu şüpheli kelimeler. bir harfi başka bir harften dönüşmüş (mübdel) kelimeler. bir kökün iki harfinin yer değiştirmesiyle oluşan fer'i kökler (" ~ "nin .. ..,...:..~ "nin maklObu o lma s ı gibi ), bir terkipten veya birkaç kelimeden kısaltılarak oluşturulmuş yapay kelimeler, türevleri olmayan tek kelime halindeki kökler (Hü seyin Nas sar. s. 447-452 ; M. Mustafa Rı dva n. s. 97- ı Oı) . İbn Faris. kısaltmayı ilke edindiği için kendilerinden nakilde bulunduğu dilcilerin adlarını çoğunlukla zikretmemiş . nakilleri öz ve mefhum olarak almış . bazı kelimelerin açıklamasını terketm iş. mecazi ibarelere özen göstermiş ve onların mecaz, m üstear, müşebbeh ya da mahmGI olduklarını belirtmiş ("d'v", " ıvl5'' md.leri ), mecazi anlamları köklerin sonuna bırakmıştır. İbn Faris . M u'cemü m ekayi si'l-1uga ile M ücmel ü'l-luga ad lı sözlüklerinde ilk defa, Halil b . Ahmed (Kitabü 'l-'Ayn) tarafından ortaya konulan takllb (bir kökü o l uş tu ra n harfl erin fa rklı dizi ml eriyle meydana gelen köklerin bir aradazikred ilm es i) sistemini ortadan kaldırmış. bab esasına göre dizimi daha sağlam bir zemine oturtmuş , ayrıca sözlüklere temel anlamlar fikriyle kelime gruplarından ihtisarla elde edilen yapay kelimeler düşüncesini getirerek Arap sözlük biliminde etimalajik yaklaşımı başlatmıştır. Özellikle Radıy­ yüddin es-Saganl el-' Ubôbü 'z-za]]ir adlı eserinde . M urtaza ez-Zebidl Ta cü '1 'arıls 'ta onun bu f ikirlerinden yararlanmıştır. Bütün Arapça kelimeleri etimoloji açısından ele alan tek sözlük özelliğini taM u'cemü Meka yisi 'l -1uga'dan Mısır Arap Dil Kurumu'nun hazırladığı elM u'cemü'l-k ebir'de büyük ölçüde yararlanılmış ve İbn Faris'in düşüncelerinin çağuna yer verilmiştir. Esere yöneltilen eleştirilerin başında tertibinin zor anlaşılması . maddelerin asıllarına göre taksimindeki karışıklıklar, bazı kelimelerin açıklanmaması ve ihtisardan dolayı alın­ tı larda kısaltına yapılması gibi hususlar gelmektedir. şıyan Mu'cemü m ekayfsi'l-luga AbdüsseIam Muhammed Harun tarafından altı cilthalinde yayımianmış (Ka h i re ı 366137 1/ 1946- ı 95 ı . ı 389- ı 392/ 1969-1 972), daha sonra ofset yoluyla Mısır ve iran'da baskıları tekrarlan m ı ştır. Bi BLiYOGRAFYA : İbn Faris. Mu'cemü mekay isi 'l-luga (nşr. Abdüsse lam M. Harun ). Kahire 1389-92/1969-72 ~ Beyrut 14 11/199 1, I-VI; a.mif., eş-Şa J:ıib i { n ş r. Seyy id Ahmed Sa kr ), Kahire, ts. {Mat baat ü l sa ei-Bi\bl el-Halebl), s. 57 ; Yaküt. Mu'cemü 'l-üdeba' , IV, 84-85; Hüseyin Nassar, el-Mu ' cemü 'l'Arabi: Neş'e tühü ue tetauu ürüh, Beyrut 1968, II, 425-465, 500; Emll Bedi' Ya'küb , el-Me'acimü 'l-lugauiyyetü 'l-'A rabiyye, Beyrut 198 1, s. 85-90; M. Mustafa Rıd va n. e l-İma m Ebü 'l-f:lüseyn İb n Faris er-Razi ue aşa ruhü fi'l-luga ue fi 'n- naJ:ıu, Kahire 1991 , s. 87-117 ; Abdüivehhi\b es-Sabüni. 'Uy ünü '1-mü'e lle{at { n şr. Ma hmOd Fi\hOrl) , Haiep 14 14/1 994, I, 213-21 4; Hilmi Halil, Dirasal fi'l-luga ue'l- me' acim, Beyrut 1998, s. 491 -502; Sadi Çöğenli- Kenan Demirayak, A rap Edebiya tında Kaynaklar; Erzurum 2000, s. 148. H ü SEYiN E LMALI Iii r el-MU'CEMÜ'I-MÜFEHRES li-ELFAZi'l-HADİSİ'n-NEBEVİ ( ı.Ş~ I .:....,~ 1 .J:; I..iJ~ 1.)"fiA-oJ I ~ 1) L Dokuz hadis kitabında yer a la n rivayetlerin bu kitaplardaki yerini göstermek için hazırlanan alfabetik kelime fihristi. _j Bir hadisin bilinen bir kelimesinden hareketle Buh.3rl (Leiden 1862 -1 868 , 19071908) ve Müslim'in (Kahire 1290) el-Cami'u 'ş-şaJ:ıfJ:ı ' leri, Ebu DavCıd (K ahire 1292). Tirmizi (Ka hire 1292). Nesai ( Kahire 13 ı 2). ibn Mace (Kah i re 1313) ve Darimi'nin (Delhi 133 7) es-Sünen 'leri, Malik'in el-Muvatta'ı (Ka h i re 1279) ve Ahmed b. Hanbel'in el-Müsned'inde geçtiği yeri (Ka h i re ı 313) tesbit etmek amacıyla 1916 yılında Arent Jean Wensinck. Theodarus Willem Juynboll ve Josef Horovitz'in önderliğinde on beşi aşkın akademiyle enstitünün ilml ve mail desteği . beşi müslüman , diğerleri şarkiyatçı aıt - 347 ei-MU'CEMÜ'I-MÜFEHRES li-ELFAZi'I-HADiSi'n-NEBEVi mış dört kişinin katkısıyla başlayan çalış­ ma 1987'de tamamlanmıştır. Muhammed Fuad Abdülbaki, el-Mu'cemü'I-müfehres'in ilk fasikülü kendisine gönderilince bulduğu hataları tashih edip önerilerde bulunmuş, bunun üzerine proje heyeti diğer fasiküllerin son tashihlerini ve gerekli ilaveleri yapmasını ona teklif etmiş. böylece eseri hazırlama heyetine dahil edilen M. Fuad Abdülbaki vefatma kadar (I 968) projeye katkısını sürdürmüş­ tür. Eserin ilk cildi çalışmaya başlanılma­ sından yirmi yıl sonra çıkmış (ı. c. ı 936; ll. C. 1943; lll. c. 1955; IV. C. 1962; V. C. ] 965; VI. c. I 967; VII. c. ı 969). son cildi de (el-Feha.ris) 1988'deyayımlanmıştır(2. bs., I-VIII, Le iden 1992; 1- V ll,İstanbul 1986; VIII, istanbul 1988). Kitap Fransızca olarak Concordance et indices de la tradition musulmane, Arapça olarak el-Mu'cemü'lmüfehres li-elfd?i'l-f:ıadişi'n-nebevi şeklinde anılmış, kısaca Concordance ve el-Mu'cemü'l-müfehres diye meşhur olmuştur. Çalışmanın ilk yedi cildinde hadislere, VIII. cildinde ise senedierin sahabi ravileri ve hadis metinleri içinde geçen şahıs, kabile. fırka. mezhep, din, melek, cin, şeytan, put, hayvan. şehir. ülke, dağ, göl, nehir ve diğer yer adlarıyla nisbelere yer verilmiş, Kur'an ayetlerinin geçtiği yerler gösterilmiştir. Farklı şekillerde anı­ lan şahıs, terim ve yer adları bir defa zikredilmiş, diğer yerlerden buralara atıf yapılmıştır (Raven, VIII, s. k-'a). el-Mu'cemü'l-müfehres, dokuz hadis rivayetlerin, kelimenin içinde geçtiği cümlenin anlamlı bir kısmı ile birlikte bu eserlerdeki yerlerini gösteren bir çalışmadır. Bir hadisin kaynağı bulunmak istendiğinde en nadir kullanılan anahtar kelimelerden hareketle hadisin dokuz eserin hangi bölümlerinde geçtiğine dair bilgilere ulaşmak mümkündür. Çalışma­ da Buhar!' nin el-Cami'u 'ş-şaJ:ıiJ:ı'i "t ", Müslim'in el-Cami'u'ş-şaJ:ıiJ:ı'i "ı"", Ebu Davud'un es-Sünen 'i",:)", Tirmizi'nin esSünen'i "w", Nesal'nin es-Sünen'i ".:.ı", İbn Mace'nin es-Sünen'i "~ .. (ilk 23 sayfada" J "), Darimi'nin es-Sünen'i "1.5,:) ", Malik'in el-Muvatta'ı ".ı..", Ahmed b. Hanbel'in eJ-Müsned'i "ro>" (ilk 23 sayfada" J:>") rumuzu ile gösterilmiş, ayrıca hadisin sözü edilen kitap. bab veya sayfada birden fazla geçtiğine işaret etmek üzere ilgili yerdeki tekrarın sayısına göre yıldız ( • ) işareti konulmuştur. kitabındaki Eserde her kelimenin sülasl kök fiili madde başı yapılmış. bu kelimenin içinde geçtiği hadisler önce fiiller, sonra isimler zikredilmek suretiyle sıralanmıştır. İsim- 348 lerde tenvinli merffı isim, tenvinsiz ve son ekli merffı isim, izilfetle mecrur tenvinli isim gibi bir sistem takip edilmiş. ayrıca isimler arasında müfred, tesniye, cemi şeklindeki dizilişe riayet edilmiştir. Müştak kelimelerde önce izilfetsizlere, ardından izilfetlilere yer verilmiştir. Fiiller de mazi, muzari, emir. ism-i fail, ism-i mef'ul olarak sıralanmıştır. Yine fiilierin son eksiz malfımları, son ekli malumları, son eksiz meçhulleri, son ekli meçhulleri kaydedilmiş, kendi içinde önce mücerred, daha sonra mezld bablar alınmıştır. kaddimeleri Ahmed et-Tayyib tarafından Arapça'ya tercüme edilen (Mecelletü Merkezi's-sünne ve's-sfre, sy. 1 1Katar 1404/ 19841. s. 237-296) el-Mu'cemü'l-müfehres'in dayandığı eserlerin kitap ve bab numaralarını göstermek üzere Muhammed Fuad Abdülbaki Teysirü'l-menta'a bi-kitabey Miftdl:ıi küni'ızi's-sünne ve'lMu'cemi'l-müfehres li-elfd?i'l-l:ıadi­ şi'n-nebevi adıyla bir eser kaleme almış­ tır (Kahire 135 3-1354, 1409/1988; Beyrut 1404). Hadislerin arkasında kaynağı göstermek için verilen kısaltmalardan sonraki kelime ve rakamlar Buhilrl. Ebu Davud, Tirmizi. Nesal. İbn Mace ve Darimi'nin eserlerinde kitap adı ve bab numarasını, Müslim ve Malik'in eserlerinde kitap adı ve hadis numarasını (Müslim'in mukaddirnesi nde sayfa numarasını). Ahmed b. Hanbel'in eJ-Müsned'inde cilt ve sayfa numarasını göstermektedir. İbn M.'ke, Sünen (nş[ M. Fuad Abdülbaki). neşredenin tanıtım yazısı, İstanbul 1982, ll, 1525- el-Mu'cemü'l-müfehres sahabi ravisi, baş tarafı veya konusu bilinmeyen hadislerin kaynağını sadece bir kelimeyle tesbit etme ve özellikle Ahmed b. Hanbel'in el-Müsned'inde kolayca faydalanma imkanı sağlaması, akademik çalışma­ larda hadislerin kaynağını gösterme konusunda bir insicam getirmesi bakımın­ dan önem taşımaktadır. Ancak eseri hazırlayanlar hadis metinlerinde kendilerince önemli gördükleri kelimeleri esas aldıkları için el-Mu'cemü'I-müfehres'te arama sırasında anahtar kelimenin kök fiilinin nadir kullanılanı ve çekimli olanı tercih edilmeli. aranan hadisin sadece bir kelimesi değil gerektiğinde çeşitli kelimeleri anahtar olarak denenmelidir. Ayrıca aramada esas alınan lafzın bazı benzer hadislerde ortak olması sebebiyle her zaman istenilen hadise işaret edemeyebileceği, kitap, bab ve sayfa numaraların­ da hata bulunabileceği düşünülerek hadisin gösterilen yerde olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yukarıda zikredilen dokuz kitapta geç- tiği halde el-Mu'cemü'l-müfehres'te yer almamış hadisler az değildir. Ayrıca Müslim'in el-Cami'u'ş-şaJ:ıil:ı'inde senedi verilip metni zikredilmeyen rivayetlerin dikkate alınmaması, el-Muvatta'da Malik'in ve diğer fakihlerin görüşlerine (asar ve fetava ı değil sadece merffı rivayetlere işaret edilmesi eserin kusurları olarak değerlendirilmiştir. Sa'd el-Mersafi'nin çalışmasında (bk. bibl.) bu hataların bir kısmı belirtilmiştir. Fransızca mu- BİBLİYOGRAFYA : 1528; J. J. Witkam. "Meşrü'u te>l!fi'l-Mu'cemi'l-müfehres li-elf~i'l-J:ıad!şi'n-nebev!'ar:i:un tarii)iyyün" (tre. Muhammed llıhtah). Wensinck, el-Mu'cem, vııı, s. z-y; W. Raven, "İrşadat li'l15ari"' (tre. Muhammed Tahtah). a.e., Vlll, s. k-'a; Muhammed Zubayr Sıddiqi. Hadis Edebiyatı Tarihi (tre. Yusuf Ziya Kavakcı). İstanbul 1966, neşredenin girişi, s. 19; Ma'a'l-Mektebe, s. 6266; Ebu Muhammed Abdülmehdl b. Abdülkadir b. Abdülhadi. Turu~u tal)rici J:ıadişi Resalillah şallallahü 'aleyhi ue sellem, Kahire 1987, s. 87-1 00; Sa'd ei-Mersafi. Eçlua' ala ai)ta'i'l-müsteşri~in fi'l-Mu'cemi'l-mü[ehres li-el[il?i'l-J:ıa­ dişi'n-nebeui, Küveyt 1408/1988; İsmail L. Çakan. Hadis Edebiyatı , İstanbul 2003, s. 245247. Iii İBRAHiM HATİBOGLU MU'CEMÜ'ş-ŞUARA (~ı_,..;.ıı~) L Merzübani'nin . (ö. 384/994) Arap şairlerinin · biyografisine dair eseri. _j Kitapta Cahiliye devrinden başlayarak kendi zamanına kadar Arap şair­ lerinin biyografileri alfabetik sıraya göre ele alınmıştır. Müellif, tesbit edebildiği kadar çok sayıda şahsiyete eserinde yer vermeyi amaçladığından meşhur olan ve olmayan yaklaşık 5000 şairden söz etmiştir. Şairleri Cahiliye devri, İslami dönem, Emevl ve Abbas! devirleri şeklinde gruplandırarak kaydeden müellif her şai­ rin ismini, nisbe ve künyesini zikrettikten sonra biyografisiyle ilgili kısa bilgiler aktarmakta; bazı haber, anekdot ve hikayeleri e şiirlerinden örneklere yer vermektedir. Eserde şiirlerin gerçek sahiplerinin belirlenmesinde özel bir titizlik gösterilmiştir. Eserin ayn harfinden ya harfine kadar olan ve ancak beşte birini teşkil eden kısmı zamanımıza ulaşabilmiştir. Bu harfler arasında gayn, nun ve vav mevcut olmadığı gibi ayn ve lam harflerinde de eksiklikler bulunmaktadır. yazarın