TOPLUMSAL CİNSİYET VE “İSLAMİ FEMİNİST” SÖYLEM

advertisement
Nazife GÜRHAN*
TOPLUMSAL CİNSİYET VE
“İSLAMİ FEMİNİST” SÖYLEM
Gender and “Islamic Feminist” Statement
Özet:
Özet: Bu çalışmada genel olarak toplumsal cinsiyetin tanımı, toplumlarda var olan toplumsal
cinsiyet eşitsizliğinin üretilip pekiştirilmesinde -varsa- dinin rolü ve ataerkil bir ortamda ortaya çıkan İslam’ın kadını ikincil konuma düşürdüğü varsayımından yola çıkarak mücadele eden İslami feminist söylem ele alınacaktır. Batı’da dinle doğrudan
çatışan ve dini, hem öz hem de tarihi süreçteki gelişimi itibariyle ataerkilliğin hem
kaynağı hem de taşıyıcısı gören feministlerin aksine İslami Feministler dini kimliklerini ön plana çıkararak İslam’da kadın-erkek eşitliğinin var olduğu tezinden hareketle
Kuran-ı Kerim ve hadisleri kadın duyarlı feminist hermenötikle yeniden gözden geçirmektedirler. Bu bağlamda tebliğde, İslami feminist söylemin dünyadaki ve Türkiye’deki yansımaları ayrı ayrı ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet, İslami Feminizm, Din, Kadın.
Abstract:
bstract In this study generally it will be handled the definition of social gender,if there is
the role of religion to produce and harden the social gender's inequality and the Islamic feminisme statement which struggles by setting out with the assumption that
Islam which emerges in a patriarchal environment caused to fall the women to the
secondary position. In the west on the contarary of the feminists who, interferes directly with religion as regards both its own and its evolution in historical process,
sees the religion both source and the vehicle of patriarchal; the Islamic feminists revised Koran and hadiths again with women's sensitive hermeneutics moving from the
thesis that men and women's equality exists in Islam by featuring their religious identity. In this context, in the notification the responses of Islamic feminist statement in
Turkey and in the world will be handled seperatelly.
Key
Key Words:
Words Gender, İslamic Feminism, Religion, Woman.
*
Araş. Gör., Mardin Artuklu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü.
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
Toplumsal Cinsiyet (Gender)
Toplumsal cinsiyet (gender), biyolojik cinsiyetten farklı olarak, toplumsal
ve kültürel olarak belirlenen ve dolayısıyla içeriği toplumdan topluma
olduğu kadar tarihsel olarak da değişebilen “cinsiyet konumu” ya da “ cins
kimliği ” dir. Toplumsal cinsiyet sadece cinsiyet farklılığını ifade etmekle
kalmaz aynı zamanda cinsler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerini de belirtir.1
366
Cinsiyet, kadınlarla erkekler arasındaki biyolojik farklılıklardır; toplumsal cinsiyet ise, toplumun bu farklılıkları bir toplumsal sisteme oturtarak yaptığı şeydir.2 Dolayısıyla doğuştan gelen kadın ve erkek cinsiyeti ile
ilgili özellikler, zamanla içinde yaşanılan toplumun kültürü tarafından
yorumlanarak yapılandırılır ve toplumun kadın ve erkekten beklentileri de
buna göre şekil alır. Ancak bu beklenti yani toplumun kadın ve erkek cinsiyetinden beklentisi her toplumda farklılık göstermektedir. Biyolojik cinsiyetin tersine, farklı kültürler temelinde ortaya çıkan toplumsal, kültürel
cinsiyet anlayışları ve uygulamaları değişebilmekte ve değiştirilebilmektedir. Kısacası toplumsal cinsiyeti her zaman içinde üretip süregeldiği siyasi
ve kültürel kesişme noktalarından ayırarak değerlendirmek imkânsızlaşmaktadır.3
Toplumsal cinsiyet kalıpları kadının içinde yaşadığı toplumdaki sosyalleştirme biçimleri tarafından sürdürülmektedir. Daha doğum öncesinde
kız bebeklerin eşyaları için pembe, erkek bebeklerin eşyaları için mavi
rengin tercih edilmesiyle başlayan toplumsal cinsiyet değerleri ve uygulamaları yaşam boyu devam etmekte, cenaze merasimi ve defin işlemlerinde
de yansıma bulmaktadır.
Toplumsal cinsiyet araştırmacıları bilinen biyolojik farklılıkların dışında, toplumun kendi yarattığı farklılıklara dikkat çekerek cinsiyet ve toplumsal cinsiyet ayrımını gündeme getirmişlerdir. Bu ayrım da kadın ve
erkek ile ilgili tüm denge ve değerlerin kurgudan başka bir şey olmadığını
gösterir. Böylece toplumsal cinsiyet kadın ve erkeğe ait rollerin zamanla
nasıl yerleşip kökleştiğini ve kadın ile erkek arasındaki iktidar ilişkilerinin
nasıl kadının aleyhine olacak şekilde biçimlendiğini göz önüne sermiştir.
“Kadın cinselliğinin ve doğurganlığının kontrolünü amaçlayan mekanizmalar, çoğu toplumda hala erkek egemen sistemin varlığını sürdürme1
2
3
Fatmagül Berktay, Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, Hıristiyanlıkta ve İslamiyet’te
Kadının Statüsüne Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım, Metis yay., İstanbul 2009, s.16.
Barbara Hill, Bizans İmparatorluk Kadınları (1025-1204) İktidar, Himaye ve İdeoloji,
çev.:Elif Gökteke Tut, Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul 2003, s.12.
Judith Butler, Cinsiyet Belası -Feminist Kimliğin Altüst Edilmesi-. çev.: Başak Ertür, Metis
Yay., İstanbul 2008, s.46.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
sinin en güçlü aracı” konumundadır. Bu kontrol, dolaysız baskı ve şiddet
yoluyla olduğu kadar, siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel manipülasyonlardan oluşan karmaşık bir mekanizmayla sağlanmaktadır. Bu çerçevede din, çoğu kez bu manipülasyonun güçlü bir aracı olarak kötüye kullanılmakta ve kadınlara yapılan insan hakları ihlallerini “meşrulaştırmak”
görevini görmektedir. Örneğin; bazı İslami radikal akımlar, bu çabaların
kadın ve kadın cinselliği konusunda İslam’ın yeni ve son derece tutucu bir
versiyonunu oluşturarak, İslam’la ilgisi olmayan bazı örf ve adetleri, İslam’a mal ederek yaygınlaştırmaya çalışmaktadırlar.4
Günümüzde, kadınların karşı çıktıkları ve mücadele etmek zorunda
kaldıkları sorunların temelinde, kadın ve erkek kimlikleri ve rolleri konusunda, toplum ve kültür tarafından belirlenmiş ön kabuller, kalıplaşmış
yargılar ve cinsiyet vardır. Toplumsal olarak verilmiş bu dişil ve eril kalıplar, varoluşumuz açısından can alıcı bir önem taşımaktadır. Bu imgeler,
dinlerin ve kültürlerin uzun yıllar boyunca oluşturduğu geleneklerin ürünüdür. Kendilerini dindar saymayan insanlar bile, bu imgeleri benimser,
onlar aracılığıyla düşünür ve yine onlar aracılığıyla hayat tarzlarını oluştururlar. Din, özellikle de tek tanrılı dinler, bu kalıpları ve imgeleri oluştur- 367
mada ve onların insanlar tarafından benimsenerek içselleştirilmesini sağlamada belirleyici bir rol oynamaktadır; çünkü din, bu kalıpların mutlak ve
değişmez, yani “kutsal” olduğunu belirtmektedir.5
İslam’da Var Olan Toplumsal Cinsiyet
Cinsiyet
Toplumlarda var olan toplumsal cinsiyetin oluşmasında din, çeşitli nedenler arasında önemli bir etkendir. Gerek dinlerin kendi kutsal metinlerinde
var olan cinsiyetler arası ayrımcı tutum, gerekse o dinin daha sonraki taraftarları tarafından yapılan yorumların din adına meşrulaştırılması da
toplumsal cinsiyetin dinler tarafından nasıl oluşturduğunu gözler önüne
sermektedir.
Müslüman ülkelerde, toplumsal cinsiyet ilişkileri ve ideolojileri üzerine yapılan çözümlemelerde, İslam’ın rolü üzerinde durulmaktadır. Feminist ve anti feminist yaklaşımlar, İslam’ın kadın özgürlüğüne ne kadar
olanak tanıdığını tartışmaktadır. Bu tartışmalardaki yaklaşımlar ise, cinsiyetler arasında daha sonra ortaya çıkan ve dinin emrettiği gibi gösterilen
eşitsizliğin savunusu ile dini metinlerin ve ilk İslam tarihinin ilerlemeci
yorumları arasında değişmektedir.
4
5
Pınar İlkkaracan, Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik, İletişim yay., İstanbul 2003,
s.14.
Berktay, a.g.e., ss. 16-17.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
İslamcı yaklaşım, sınıf sisteminin doğuşu, ataerkil çıkarların zaferi ya
da emperyalizm ve sömürgeci egemen güçlere karşı tepkisel olarak ortaya
çıkan kültürel direniş sonucunda İslam’ın başlangıçta eşitlikçi olan mesajının, daha sonra değişik biçimlerde saptırıldığını öne sürmektedir. Diğer
kesim ise, İslam’ın esas itibariyle ataerkil ve kadın hakları karşıtı olduğunu
iddia etmektedir.6
İslam dininin birden fazla millet arasında yayılmasından sonra, kadının özgürlüğünün, eski etkinliğini yitirdiği görüşü yaygındır. İslamcı kesime göre bunun sebebi, İslam dininin özünden değil, onun yanlış uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Başka bir neden olarak da, çeşitli mezhep
ve fırkalar tarafından görüşlerini desteklemek üzere, birçok hadisin uydurulması da gösterilebilir.
Cinsler arası ilişkiler ve aile kurumunun, İslami bir toplumsal düzenin
kurulup devam ettirilmesinde son derece önemli olduğu görüşünden hareketle İslamiyet; kadın, aile kurumunun korunması ve gençlerin İslami ilkelere uygun yetiştirilmeleri konularına özel olarak önem göstermiştir.7
368
İslam’da insan olmaları bakımından, erkekle kadın arasında herhangi
bir fark olmadığı, her ikisinin de eşit derecede Allah’ın emir ve yasaklarına
muhatap oldukları bildirilmektedir. İslam’a göre, erkek de kadın da, yeryüzüne iman etmek ve orada Allah’a kulluk yapmakla sorumludur. İslam’da insanlık ve Allah’a kulluk bakımından, kadınla erkek arasında bir
fark bulunmadığı gibi temel hak ve sorumluluklar açısından da kadının
konumu, erkekten farklı değildir. Kuran-ı Kerim’de, farklı fizyolojik ve
psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten biri diğerinden daha üstün
veya ikisi birbirine eşit tutulmak yerine, birbirinin tamamlayıcısı olduğu
bildirilmektedir. Kuran-ı Kerim; “Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar
için birer elbisesiniz.” (Bakara, 2/187) beyanıyla da erkek ve kadının insan
olarak birbirlerine olan ihtiyaçlarına açık bir şekilde dikkat çekilmektedir.
İslamcı düşünceye göre, Peygamberin kadınlardan ayrıca biat alması ve bu
olayın Kuran- ı Kerim’ de açıkça yer alması (Mümtehine, 60/13), İslam’a
göre, kadın iradesinin bağımsızlığını göstermektedir.
İslam’ın, bir insan olarak erkeğe tanınan temel insan haklarının kadına da tanıdığı, yine Kuran referans gösterilerek doğrulanmaya çalışılmak-
6
7
Deniz Kandiyoti, Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar, Metis Yay., İstanbul 1997, s. 84.
Feride Acar, “Türkiye’ de İslamcı Hareket ve Kadın: Kadın Dergileri ve Bir Grup Üniversite
Öğrencisi Üzerinde Bir İnceleme.”1980’ler Türkiye’sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar,
haz. :Şirin Tekeli, İletişim yay., İstanbul 2010, s.80.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
tadır. Buna göre; hayat hakkı, mülkiyet ve tasarruf hakkı8, kanun önünde
eşitlik ve adaletle muamele görme hakkı, mesken dokunulmazlığı, şeref ve
onurun korunması, inanç ve düşünce hürriyeti, evlenme ve aile kurma
hakkı, özel hayatının gizliliği ve dokunulmazlığı, geçim teminatı, siyasi
haklar9 gibi temel haklar bakımından kadınla erkek arasında hiçbir farkın
olmadığı savunulmaktadır.
İslam’ın ilk yıllarında, Hz. Peygamberin eğitim-öğretim için kadınlara
ayrıca zaman ayırdığı,10 durumu müsait olan kadınların, Cuma ve bayram
namazı da dahil olmak üzere bütün namazlara katıldıkları,11 Müslüman
kadınların Hz. Peygamber’in evine giderek onunla sohbet ettikleri,12 kadınların Hz. Peygamber’le çok rahat konuştukları ve çokça soru sordukları13,
kamu hizmetlerinde görev aldıkları14, savaşlarda tıbbi hizmetler, lojistik
destek ve çarpışmaya katılma gibi aktif görevlerde bulundukları15 rivayet
edilmektedir. Görüldüğü gibi, İslam kadını hayatın dışında bırakmamış,
aksine hayatın merkezine koymuştur.
Ne var ki pratikte kadın, yaradılış itibariyle erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip görülmekte ve Kuran ve hadisler referans gösterilerek
369
bu kanı doğrulanmaya çalışılmaktadır. Kuran-ı Kerim’de yer alan miras,
şahitlik gibi konularda iki kadının bir erkeğe eşit sayılması, erkeklerin
kadınlar üzerinde yönetici olarak gösterilmesi, kadınların tesettüre dikkat
etmesi gerektiği, erkeklerin dört evliliğe kadar evlilik hakkına sahip olması, kadınların erkeklerin yani eşlerinin sözünü dinlememesi halinde dövülebileceği gibi konular, yine kadınların akıl ve dininin eksik olduğuna,
uğursuz olduğuna, danışılması fakat söylediklerinin tersinin yapılması
gerektiğine, kocasının rızasını almadan cennete gidemeyeceğine, vs.….
dair rivayetler İslam’da yer alan ataerkil fonlara örnek olarak gösterilebilir.
İslam patriyarkal (ataerkil) yapıya sahip bir ortamda doğmuştur. Kuran-ı Kerim de insanlara hitap ederken orada yaşayan Arapların ataerkil
düşünce yapısına göre ifadeler kullanmış, onların pratiklerini, düşünce
8
9
10
11
12
13
14
15
“Erkeklerin de çalışıp kazandıklarından nasipleri var, kadınların da çalışıp kazandıklarından nasipleri var…” (Nisa Suresi 4/32) ayeti, kadının mal-mülk sahibi olmasına bir engel
bulunmadığını ifade etmektedir.
En Neml Suresi 27/29,32,34,44 ayetinde Sebe Melikesi övülerek anlatılmıştır.
El-Buhari, Sahih,I,34, (İlim,35),II,72(Cenaiz,6)
İbn Sa’d, et- Tabakat, VIII, 296, Beyrut, 1968
İbn Sa’d, a.g.e., VIII, 181
İbn Hanbel, Müsned, VI, 149
İbn Abdilberr’in kaydettiği bir rivayete bakılarak Semra bint Nuhayk’in Hz. Peygamber
döneminde zabıta görevi yaptığı anlaşılmaktadır. Rıza Savaş, Raşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza yay., 1996, s.195.
Rıza Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, Gelenek yay., 2004, ss. 236-241.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
dünyalarını yansıtan ve İslam’ı bu semboller üzerinden anlatan bir tavır
takınmıştır. Çalışmamız olan İslami Feminizmin ortaya çıkışı da bu noktaya dayanmaktadır. Önceleri İslam’a yönelik bu tür eleştirilere savunmacı
bir yaklaşımla İslam’ın kadınlara değer verdiği ve kadını ikincil konumdan
uzaklaştırdığına işaret etmişlerdir. Daha sonraları da özellikle 90'lı yıllarda
Müslüman toplumların kadınlara verilen haklar itibariyle değerlendirmeye
alan yeni, eğitimli İslamcı kadın yazarlar kuşağı geçmişteki "tamamlayıcı"
perspektifin yetersiz olduğu hatta Müslüman toplumlardaki kadının ikincil
işlevini hasır altı ettiğini iddia ederek kadın ile erkeğin toplumda tamamen
eşit hak ve statüde olması gerektiğini, hatta bunun dinin ilkeleriyle de
uyumlu bir şekilde savunulabileceğini ifade etmeye ve bu iddialarını İslam
dini içindeki unsurları derinlemesine tahlil ederek göstermeye çalışmışlardır.
İslami Feminizm
Feminizm ya da İslamcı Feminizm
370
Tarih boyunca farklı ülke kadınları, kadın kurtuluşunu kendi sorunları ve
politik anlayışları çerçevesinde biçimlendirmeye çalışmışlardır. Dolayısıyla
sayısız feminist hareket, eylem ve anlayışları ortaya çıkmıştır. Bir başka
deyişle, kadınlar birlikler oluşturarak erkek egemenliğinin hüküm sürdüğünü düşündükleri dünyanın cinsiyetçi politikalarına, normlarına ve değerlerine karşı bir mücadele başlatmışlardır. Feminizm, cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir hareket olarak ortaya
çıkmıştır. Sorun erkek düşmanlığı değil, tamamen cinsiyetçiliktir.16
Genel anlamda feminizm denince, kadınların da erkeklerle eşit siyasal, ekonomik ve toplumsal haklara sahip olması gerektiğini savunan bir
akım anlaşılır. Robert Sözlüğü’nde; kadınların toplum içindeki rolünü ve
haklarını genişletmeyi öngören bir doktrin olarak tanımlanan feminizmin
ortaya çıkışı 18. yüzyılın sonlarına rastlar. Latince kadın anlamına gelen
femine sözcüğünden türetilen feminizm Fransızcaya 1837’den sonra, (Feme-kadın sözcüğünden türetilerek) İngilizceye ise 1890’larda womanism
(kadıncılık) ismini alarak girmiştir.17
Dünyada yayılan feminizm dalgası, bütün ülkeleri etkilediği gibi İslam
ülkelerinde de etkilerini göstermiştir. 19. yüzyıla sistemleşen feminist söylem, oryantalist ve sömürgeci erkekler vasıtasıyla bir yandan da batı-dışı
toplumları özellikle de İslam kültür coğrafyasını etkilemiştir. Sömürgeci ve
oryantalist söylemler ile başlatılan Müslüman kadının konumu tartışması,
16
17
Bell Hooks, Feminizm Herkes İçindir, çev. :Aysel Yıldırım, Berna Kurt, Ece Aydın ve Şirin
Özgün. Çitlembik yay., İstanbul 2000, s.2.
Ayşe Sevim, Feminizm, İnsan yay., İstanbul 2005, s.7.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
kısa bir süre içinde İslam ülkelerinin modernleşme/batılılaşma yanlısı aydınları tarafından sürdürülmüştür. Böylece feminist söylemin etkileri devam etmiş, Müslüman kadınlar arasında gelişen eleştirel yaklaşımlar feminizm başlığı altında değerlendirilmiştir. Öte yandan, kadın sorunu (women question) düşünce hayatındaki gelişmelere koşut olarak milliyetçi
hareketlerin ve uluslaşma sürecinin de özel bir önem vermesiyle günümüze kadar tartışıla gelen bir konu olmuştur. Böylece toplumsal değişimin en
önemli simgelerinden biri kadın olmuş ve kadının topluma katılımı toplumsal ilerlemenin göstergesi kabul edilmiştir.18
İslam ülkelerinin geri kalmış olduğunu, “kadının geri kalmışlığı” ile
değerlendiren yaklaşımlar, entelektüel Müslüman erkeklerde –ve tartışmalara katılabilen kadınlarda- savunmacı bir yaklaşımı doğurmuştur. İslam’ın
kadına haklarını verdiği, geleneksel yaklaşımların ve toplumsal adetlerin
bu hakların uygulanmasını engellediği yönündeki cevaplar ise bu sürecin
ürünüdür. Bu bilincin gelişiminde, her ne kadar kadınlarla aynı amaçları
hedeflemeseler de erkek düşünürlerin etkisi olmuştur. Tıpkı liberal teorisyenlerin özgürlük ve haklar söylemi ile kadınların bilinçlenmesinde katkıları olduğu gibi entelektüel Müslüman erkekler de benzer bir rolü üstlen- 371
mişlerdir. Bu Müslüman entelektüellerden ilk Arap Feminist olarak adlandırılan Kasım Emin’in 1899’da basılan, kadınların eğitimini, çok eşli evlilik,
boşanma yasalarında düzenlemeyi ve peçenin kaldırılmasını savunan
“Tahrir’ül Mer’e” (Kadınların Özgürleşmesi) adlı eseri İslam ülkelerinde
kadın hareketlerine yön vermesi bakımından, aynı şekilde Halil Hamit’in
“İslamiyet’te Feminizm yahut Alem-i Nisvanda Müsavat-ı Tamme” (İslamiyet’te Feminizm veya Kadınlık Aleminde Tam Eşitlik)19 adlı kitabı da feminist özellikler göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Müslüman kadınlar hem içinde bulundukları patriyarkal siyasi-sosyal
yapıları sorgulamaya hem de gelenek ve dinlerinde kendilerini rahatsız
eden meseleleri ele almaya başlamışlardır. Ancak bu noktada önemli bir
hususa işaret etmemiz gerekmektedir. Müslüman kadınlar bazı ortak sorunlar ile yüzleşirlerken yaşadıkları topluma göre değişen özgün sorunlar
nedeniyle farklı tecrübelere de sahiptirler. Bu husus, İslamcı feminist söylem altında birleştirilen yaklaşımların tek bir çizgide neden devam etmediğini anlamak açısından önemlidir.
Genel olarak bakıldığında, İslami feminizm, din ve gelenek içindeki
kadının durumunu, eleştirel bir bakış açısı ile değerlendiren, toplumsal
18
19
Ayşe Güç, “İslamcı Feminizm: Müslüman Kadınların Birey Olma Çabaları.” Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2008, sayı:17, s.651.
Halil Hamit, İslam’da Feminizm, Okumuş Adam yay., İstanbul 2001.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
cinsiyet eşitliğine (gender equality) özel bir önem veren, geleneğin ve dini
yorumların ataerkil karakterini sorgulayan, bunları yaparken de başta
Kur’an-ı Kerim olmak üzere dini metinleri referans alan bir söylemdir.20
Küresel anlamda 1990'larda kullanılmaya başlayan ve yaygınlaşan İslami feminizm terimi, İranlı Müslüman kadın akademisyenleri Afsaneh
Najmabadeh ve Ziba Mir-Hosseini'nin araştırmasına göre Tahran'da Shahla
Sherkat tarafından 1992 yılında kurulan kadın dergisi “Zanan”da kullanılmış, Suudi Arabistanlı yazar Mai Yamani tarafından 1996 yılında, kitabı
“Feminism and Islam”’da kullanılmıştır. Bu terimin Türkiye’de ilk kullanımını ise Nilüfer Göle'nin “Modern Mahrem”21adlı kitabında tespit edilmiştir.22
Dünya’da İslami Feminist Söylem
372
Bu söylemin gelişmesinde özellikle sömürgeci tecrübelere sahip ülkelerin,
bilhassa da Mısır’ın özel bir yeri vardır. 19. yüzyılda Mısır’da başlatılan
tartışmalar, uzun bir süre İslamcı feminist söylem altında birleştirilen yaklaşımları canlı tutmuştur. Son yıllarda ise bu sahadaki çalışmalar çoğunlukla Batı’da yaşayan Müslüman kadınlar, İran’daki Zanan dergisi çevresi 2008 yılında kapatılmadan önce- ve Malezya’daki “Sisters in Islam” (SIS)
grubu23, Endonezya'da, 2000 yılında Fareena Syedİn başkanı olduğu
feminist "Rahima Foundation (Rahime Vakfı)" ve bu vakfın yayın organı
"Swara Rahima" dergisi, Esmâ el-Murâbıt önderliğindeki Fas merkezli İslamcı feminist hareket, liderliğini el-Hâcce Nihal Emced ez-Zehâvî'nin
yaptığı Irak İslamcı Feminist Hareketi, Amine Vedûd, Pakistanlı Nazya
Seyid ve Esma Barlas, Mısırlı Leyla Ahmed, Dr. Zeynep Rıdvân, Yeni Kadın
Vakfı başkanı Emel Abdülhadî ve Arap Kadınları Dayanışma Vakfı (AWSA)
başkanı Nevâl es-Sa'dâvî, Bangladeşli Rukiye Şekâvet Hüseyin ve Dina
Sıddîkî, Faslı Fatıma el-Mernîsî, Yemenli, "Sisters Arabic Forum (Arap
Kızkardeşler Forumu)"tarafından üstlenilmiştir. Bu entelektüel Müslüman
kadınların ortak özelliği ise, kadının toplumsal konumu ve hakları konusunda İslam çizgisi içinde bir duruş sergilemeleri ve İslam’ı etik, kültürel
ve ulusal kimliklerinin önemli bir unsuru olarak korumalarıdır.
Müslüman toplumlarda modernliğin genişleyen tesirinden (mesela
kadınlar ve erkekler arasında giderek büyüyen şehirleşme, okuryazarlık ve
istihdam oranları ve toplumsal cinsiyet rolleri ve tutumlarındaki değişme20 Güç, a.g.m., s.654.
21 Nilüfer Göle, Modern Mahrem -Medeniyet ve Örtünme-, Metis yay., 2010.
22 Margot Badran, “ Islamic feminism: What's in a name?” (http://weekly.ahram.org.eg. 13
Ekim 2010
23 Güç, a.g.m., s.654.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
ler) dolayı, herhangi bir modern toplumdaki kadınlar gibi Müslüman kadınlar da, özellikle aile yapısı ve toplumsal cinsiyet ilişkilerine dair feminist görüşler inşa etmekte ve eşitlikçi fikirler öne sürmektedirler. Diyebiliriz ki; Müslüman feminizmi modernlikle bir müzakere, (ilk olarak Batı'da
ortaya çıkan) modernliği kabul ama Batı'dan, Batılı modernizmden ve
'Batılı feminizm"den ayrı ve farklı görülen bir "alternatif" sunmadır.24
Diğer taraftan küreselleşmeyle birlikte artan uluslar arası göç, kültürel
kimliklerin diaspora edilmesi veya kültürel kimliklerin toprakla bağının
kalmaması (de-tenitorialization) gibi faktörler de İslamcı feminist söylemin
dile getirilmesinde etkili olmuştur. Bu gelişmeler nedeniyle İran, Mısır gibi
ülkelerdeki kadınlar, kadın bilinçliliğini ve beklentilerini değiştiren feminist söyleme daha çok maruz kalmışlardır. Aynı zamanda feminist söylemin etkisi, internetin, uydunun ve diğer iletişim teknolojilerinin artan
kullanımı doğrultusunda da yoğunlaşmıştır.25
İslam ülkelerinde kadın konusunun genellikle toplumsal değişim tartışmaları bağlamında ele alınıp tartışıldığı bilinen bir husustur. Ancak,
uzun bir süre sömürgeci tecrübenin ve oryantalist söylemin etkisiyle daha
373
çok savunmacı bir yaklaşımla Müslüman kadının hakları ve toplumsal
konumu üzerinde durulduğuna dikkat edilmelidir. Bu ilk süreçte kadınların söylem üretmede daha pasif kaldığı söylenebilir. Bununla birlikte,
1980’lerden itibaren yeni bir sürece girilmiş ve 1990’lı yıllarda gündeme
gelen İslamcı feminizm, kadınların bizzat kendilerinin ürettiği daha özgün
bir söylem olmuştur.26
İslamcı feminizm kavramının kullanımında önemli bir payı olan Margot Badran’a göre İslamcı feminist olsun ya da olmasın Müslüman kadınlar, İslamcı feminist söylemin üretimine, farklı İslam anlayışları ile katılmaktadırlar. Ona göre, İslam toplumlarındaki İslam ve feminizm, kadın ve
İslamcı hareketler hakkındaki tartışmaya katılan herkes bu söylemi üretmektedir.27 Bu yaklaşıma göre Faslı Fatima Mernissi, Mısırlı Nevval elSaadavi gibi “İslamcı feminist” kimliğini kabul etmeyen yazarlar da yaptıkları çalışmalarla İslami feminizme katkı sağlamıştır.
24 Nayereh Tohidi, "İslami Feminizm" Tehlikeler ve Ümit Vaad Eden Unsurlar, AÜİFD., çev.:
İhsan Toker, Ankara 2004, sayı: 45, s.283. (Islamic Feminism: Perils and Promises’in çevirisidir.)
25 Tohidi, a.g.m., s.284.
26 Güç, a.g.m., s.656.
27 Badran, “Understandig Islam, Islamism, and Islamic Feminism”. Journal of Women’s
History, 2001, sayı: 13, ss. 50-51.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
Virginia Commonwealth Üniversitesinde İslam Çalışmaları alanında
profesör olan Amina Wadud, İslam feministlerinin dışında Müslüman feministler adı altında başka bir tanımlama kategorisi geliştirmektedir. Bunlar, erkek ve kadın arasındaki eşitlik vurgusunu güçlendirip yüceltmek
yerine, İslam’ın yeniden yorumlanması gerektiği fikrini savunmaktadır.
Müslüman feministler, İslam dininin kadın sömürüsü ve ataerkil dizgenin
güçlü olduğu bir toplumsal formasyonda doğduğunu, Kuran’ın bu toplumu
tanımladığını ve bu yüzden de oluşan hiyerarşik sınıflamayı anlayıcı bir
farkındalıkla toplumsal hayattaki pratiklere bakmamızı önerirler.28
374
Batı'da dinle doğrudan çatışan ve dini, hem öz hem de tarihi süreçteki
gelişimi itibariyle ataerkilliğin hem kaynağı hem de taşıyıcısı gören feministlerin yanı sıra dini öz olarak eleştirmekten kaçınan ancak tarihi süreçte
getirilen yorumları ve kurumları eleştiren feministlerden aldıkları ilhamla
Müslüman feminist yazarlar İslamiyet’in kökeniyle, peygamberin erkek
oluşuyla ilgili herhangi bir eleştiriye girmekten özenle uzak durmakta
ancak tarihi yorumu kıyasıya eleştirmekten geri durmamaktadırlar. Hz.
Muhammed'in sözleri yani hadislerin güvenilirlik şartlarını geleneksel
otoritelerin kıstaslarının dışında akli kıstaslarla eleştiren ve reddedebilen
İslamcı feminist yazarlar, İslam geleneğinde korunmuşluğu konusunda en
ufak şüphe duyulmayan kutsal metin yani Kuran’daki erkek üstünlüğüne
ilişkin bazı ifadeleri o günün Arap toplumunun sosyo-ekonomik yapısının
gerektirdiği bir zorunluluk çerçevesinde yorumlamakta, metnin açık anlamından ziyade gizli ya da açık toplumsal hedefi üzerinde yoğunlaşılması
gerektiğine inanmaktadırlar. İslamcı feministlere göre İslam dini, ataerkil
zihniyetle çevrelenen erkekler tarafından adeta esir alınmıştır. Bunlara
göre İslam, kadınları ikincil konuma sokan yorum ve uygulamalardan
arındırılarak özgürleştirmelidir.29
Bir söylem olarak İslami feminizmde, kadın bakış açısı ile İslami kaynakların yeniden gözden geçirilmesi ve yorumlanması söz konusudur. Bu
yaklaşım, kadınların, daha kadın dostu ve toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir
din olmak üzere İslam'ı yeniden tanımlama, yeniden yorumlama ve reforme etme konusunda kendilerini muktedir kılacak araçlarla (örneğin feminist teoriler ve metodun yanında Arapça, Kur'an ve fıkıh bilgisi) donatma
yolundaki acil ihtiyacı vurgulamaktadır. Buradaki asıl hedef; kadınların,
İslami otoriteler konusunda şartları tümüyle tersine çevirmelerini ve İslamcı erkekleri İslam adına vaaz ettikleri ve uyguladıkları şey hakkında
28
29
Özlem İngün,“Feminizm ve İslam İlişkisi: “İslami Feminizm” Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Uludağ Üniversitesi, 2005, s.108.
İngün, a.e., s.109.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
çalıştırmalarını mümkün kılacak hale getirmektir. Radcliff College'da bir
seminer esnasında Müslüman bir feminist bunu şu şekilde ifade etmiştir:
“Mollalar Kur'an'ı bize karşı kullanmaya çalışıyorlar, ama bizim onlara bir
sürprizimiz var; onları kendi oyunlarıyla vuracağız.”30
Margot Badran Müslüman kadınların Kuran’ın feminist hermenotik
kullanılarak yeniden okunmasını ve yorumlanmasını da içeren faaliyetlerini son derece önemli ve radikal bulduğunu söyledikten sonra, İslami/laik
feminizm ayrımının genellikle düşünüldüğü kadar kesin bir ayrım olmadığını eklemektedir. Çünkü Kuran’ın kadınlar tarafından tefsiri, feminizmin
sağladığı ufuk ve farkındalık olmaksızın mümkün olamaz. Afsaneh Najmabadi de 1994 yılında London Üniversitesi SOAS’ta ( “School of Oriental
and African Studies” Doğu ve Afrika Çalışmaları Bölümü ) yaptığı ve büyük bir tartışmaya neden olan konuşmasında, İranlı kadınların İslam
Cumhuriyeti yasalarında kadınlar lehine değişiklik yapılması için verdikleri
mücadelenin ve Kuran’ı yorumlama girişimlerinin önemli bir reform hareketi olduğunu söylemiştir. Amina Wadud, bu görüngünün farklı stratejiler
içinde anlamlandırılabileceğini anlatırken, “Alternatif Kur’an tefsirleri,
tıpkı İslam’ın birincil kaynaklarının diğer alternatif yorumları gibi, hem 375
İslami meşruiyeti, hem de öznelliği (agency) vurgularlar.” diye görüşünü
ifade etmektedir.31
Başka bir örnek vermek gerekirse, Malezya’da faaliyet gösteren Sisters
in Islam (SIS) grubu, feminist terminolojiyi kullanarak tefsir çalışmaları
yapmaktadır. Kur’an okumalarına kadınlık tecrübelerini katan kadınların
bu tür çalışmaları, erkeklerin tecrübelerine ve erkek merkezli sorunlara
dayanan, dönemlerinin ataerkil bakış açılarının derin etkisini barındıran
klasik ve klasik sonrası yorumları gün yüzüne çıkarmışlardır. Başka bir
örnek olarak doğrudan hukuk konusuyla meşgul olan Azize El Hibri gibi
ilimciler gösterilebilir. Giderek daha fazla insan, hadislerde kadınların rolü
ve cinsiyet konusunun analiz edilmesi için klasik İslami yöntemleri kullanan Fatma Mernissi'nin çalışmalarıyla tanışmaktadır. Mernissi'nin çalışmaları, birçok hadisin doğruluğundan şüphe edilmesi gerektiğine ya da bazı
hadislerin tamamen yanlış olduğuna işaret etmektedir. Hatta bunlardan
orjinal olduğuna inanılan bazılarının bile özünden uzaklaşmış olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle de giderek daha fazla kadın, hadislerin doğru
biçimde incelenmesini talep etmektedir.32
30
31
32
Tohidi, a.g.m., ss. 284-285.
Aksu Bora, “Ortadoğu’da Kadın Hareketleri: Farklı Yollar, Farklı Stratejiler.” İ.Ü. Siyasal
Bilgiler Fakültesi Dergisi, 2008, sayı:39, s.65.
Margot Badran’la Söyleşi http://tr.qantara.de/webcom/show_article.php. 14Ekim 2010
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
Yeni toplumsal cinsiyet duyarlı feminist yorumlarda, Kuran’daki toplumsal cinsiyet eşitliğine (gender equality) vurgu yapılmaktadır. İslamcı
feministlere göre Kuran’daki bu toplumsal cinsel eşitlik, yaygın ataerkil
kültürlerin etkisini yansıtan tefsir külliyatlarında görünürlülüğünü yitirmiştir33. Bu sebeple, Kuran’daki kadın-erkek eşitliğini açıkladığı varsayılan
ayetler bağlamında toplumsal cinsiyet (gender) konusu ele alınmaktadır.
Nisa Suresi 1. ayette yer alan “Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini
var eden ve her ikisinden pek çok kadın ve erkek meydana getiren…” ifadesi ile Hucurât Sûresi 13. ayetteki “biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık…” ifadesi dikkate alınarak kadın ve erkek arasında ontolojik açıdan
bir fark olmadığının altı çizilmektedir. Yine Peygamberin “Benim yanımda
en değerli olanınız en takvalı olanınızdır.” rivayeti de örnek olarak gösterilmektedir.
376
“Bu sahada yapılan çalışmaların genelini gözden geçirdiğimizde, entelektüel Müslüman kadınların çoğunun Kur’an-ı Kerim, bir kısmının da
hadisler üzerinde çalışmakta olduğunu görmekteyiz.34 Kur’an üzerinde
çalışan kadın yazarlar arasında Amina Wadud, Rifat Hassan, Fatima Naseef, İslam hukuku üzerinde çalışanlar arasında da Aziza al-Hibri, Shaheen
Sardar Ali gibi isimler sayılabilir. Yine Rifat Hassan, Hidayet Şefkatli Tuksal, Fatima Mernissi gibi yazarlar da hadisin yeniden okunuşuna odaklanmışlardır. Bu kadın yazarların çalışmalarında, klasik İslam yöntemleriyle
çağdaş metotları bir araya getirdikleri görülmektedir.35 Bununla birlikte
entelektüel Müslüman kadınların, patriyarkal bir karaktere sahip olduğu
için çokça eleştirdikleri İslam Hukuku sahasında yeterince çalışmamış olmaları da dikkate değer bir husustur.
Öte yandan İslamcı feminist söylemin dini metinlerin çözümlenmesi
ile sınırlı olmadığının altını çizmemiz gerekir. Zira Batılı feministlerin üzerinde önemle durdukları kadının toplumsal konumu ve hakları, toplumsal
cinsiyet, kadına karşı şiddet gibi konular da ele alınmaktadır. Sisters in
Islam grubu örneğinde olduğu gibi Kur’an ve hadisleri yeniden gözden
33
34
35
Badran, a.g.m.
Kuran-ı Kerim üzerinde yapılan çalışmalar için bkz.
Amina Wadud, Quran and Woman:Rereading the Sacred Text from a Woman’s Perspective, Oxford University Press New York 1999 (Amine Vedud-Muhsin, “Kur’an ve Kadın”,
çev.: Nazife Şişman, İz yayıncılık, İstanbul 2000) ve Inside the Gender Jihad: Women’s
Reform in Islam, Oneworld Publication, Oxford 2006.
Asma Barlas, Believing Women in Islam:Unreading Patriarchal Interpretations of the
Qur’an, University of Texas Press, Austin 2003.
Hadisler üzerindeki çalışmalar için bkz. Hidayet Şefkatli Tuksal, Kadın Karşıtı Söylemin
İslam Geleneğindeki İzdüşümleri, Kitâbiyât, Ankara 2001.
Badran, a.g.m.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
geçiren İslamcı feministler, kadınlara karşı şiddetin gerçekte İslam dışı
olduğu fikrini savunmuşlardır. Bu grup, kadınlara karşı uygulanan şiddeti
ve bunun İslam adı kullanılarak meşrulaştırılmasını dağıttıkları bir broşürde kınamışlardır.36
Yine Mısır'da uzun süre kadınların hakimlik makamına gelebilmesi
için kampanyalar yürütülmüş, dinde kadınların bu makama gelmesini
engelleyen hiçbir noktanın bulunmadığı dile getirilmiştir. Nihayet kadınlar
ilk kez hakimlik makamına getirilmiştir. Güney Afrika'da ise Müslüman
kadınlar ibadet ederken daha iyi bir konuma gelebilmek için, yani erkeklerin arkasında ya da başka bir bölümde değil, onlarla yan yana ibadet edebilmek için mücadele etmişler, bunun yanı sıra kadınların da hutbe verebilmesini, vaaz hakkına sahip olmasını talep etmişler ve bu taleplerinde de
başarılı olmuşlardır. Örneğin Kapstadt'ta Claremont Main Road Camisi'nde
kadınlar cuma günleri hutbe verebilmektedir. Bu gelişme toplum tarafından zamanla doğal bir durum olarak karşılanmaya başlamıştır.37
Günümüzde Müslüman kadınlar, Kur’an’ı yeniden okuyarak aile ve
toplum alanlarına bu eşitliği yaymak istemektedirler. Bu nedenle İslamcı
377
feministler, bir yandan hem kamusal alanda hem de özel alanda kadın ve
erkeğin tam eşitliğinde ısrar etmekte, diğer yandan kadınların devlet başkanı, dini lider, hakim, müftü olabileceklerini savunmaktadırlar.38
İslami Feminist söylemin temellendirilmesinde özellikle toplumsal
cinsiyet eşitliği ve cinsler arası adalet konularında İslam’ın eşitlikçi yorumlarının yapıldığı dergilerin ve internet sitelerinin39 de yeri büyüktür. Bu
dergi ve sitelerin en önemli işlevi de hiç şüphesiz entelektüel Müslüman
kadınların hem kendi ülkelerinde hem de dünya genelinde seslerini duyurmak ve tartışma konularını canlı tutmaktır. Bu konuda İslami Feminist
söylemin gelişmesinde çok büyük katkıları bulunan 1992 yılında Shahla
Sherkat tarafından İran’da kurulan “Zanan” (Kadınlar) dergisi40 örnek
olarak verilebilir. Yine 1980 yılında A’zam Taleqani tarafından kurulan
Payam-e hajar, Asr-e Azadegan, Aban, Azad, Arya, Aftab-e Emruz, Arzesh,
Iran-e Farda, Bamdad-e Nu, Payam-e Azadi, Fatheh, and Gozaresh-e Ruz,
36
37
38
39
40
Badran, a.g.m.
Margot Badran’la Söyleşi, a.g.i.s.(adı geçen internet sitesi)
Badran, a.g.m.
İnternet üzerinde faaliyet gösteren bazı İslami Feminist siteler
www.sistersinislam .org , www.feminismeislamic.org , www. rahima.org.
Zanan dergisi 2008 yılında devlet tarafından kapatılmıştır.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
için
bkz.
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
Farzaneh:Journal of Women’s Studies and Research41 vs. birçok gazete ve
dergiler bu sesin yükselmesine katkıda bulunmuştur.
Yine İslami feminist söylemin ilk olarak kök saldığı Mısır’da ilk Arap
feminist olarak da kabul edilen Kasım Emin’in 1990 yılında yaptığı Tahrir’ül Mere (Kadınların Özgürleşmesi) adlı çalışma İslam ülkelerindeki
kadın hareketleri arasında örnek teşkil etmesini sağlamıştır. Abudiat alMara" (Kadınların Köleliği) adlı eserinde de çeşitli kadın düşmanı uygulamaları dile getirmiş ve bu konuda da bizzat Kur’an’a müracaat etmiştir.
Emin’in izinden giden Mısırlı Huda Sharawi, ulusal bir hareketi teşvik
etmiştir.
378
İran’daki İslamcı feminizm tartışmaları, daha çok bu ülkedeki siyasisosyal değişim bağlamında yapılmaktadır. Bu tartışmalar 1980’lerde başlamış olsa da, asıl tartışmalar 1990’lara gelindiğinde ortaya çıkmıştır.
Najmabadi, 1994’te yaptığı bir konuşmada İslamcı feminizmi, dini ve seküler feministler arasında diyaloga imkan tanıyan bir reform hareketi olarak
tanımlamıştır. O, İslamcı feministlerin –özellikle Zanan’ın editör ve yazarlarının- batılı feminizme açık olduğunu da iddia etmiştir. Ona göre İslamcı
feministler, kadınların siyasi-sosyal konumunu geliştirme çabalarında seküler feministlerle ortak zemini paylaşmaktadırlar. Zanan’ın editörü olan
Sherkat ve diğer yazarlar, yazılarında Kuran’dan alıntı yapmakta, eşitlik
meselesini içtihatla ve kadın haklarını İslam hukukunun yeniden yorumlanmasıyla ele almaktadırlar.42 İran’daki İslamcı feministler, aile içinde
kadının statüsünü geliştirmeye çalışmış ve görüşlerini desteklemek için de
yeni teolojik yorumlardan istifade etmişlerdir.43
İslami Feminist Söylemin gelişmesinde ve yayılmasında hiç şüphesiz
uluslar arası düzeyde yapılan İslamcı feminizm kongrelerinin önemi büyüktür. Birincisi 27-29 Ekim 2005 tarihleri arasında Barcelona’da yapılan
I. Uluslar arası İslamcı Feminizm Kongresi ve 3-5 Kasım 2006 tarihleri
arasında yapılan II. Kongre, 27-28 Ekim 2008 tarihlerinde yapılan III.
Kongre, İslamcı feminizm kullanımının ve böyle bir söylemin varlığının da
büyük ölçüde kabul gördüğünü göstermektedir. Birinci kongrede Kuran-ı
Kerim’in eşit haklar temelinde alternatif okuması önerilmiş ve kadın hakları için cihad çağrısı yapılmıştır. İkinci kongrede ise İslam Hukuku ve özellikle aile konusu tartışılmış, İslam ve toplumsal cinsiyet konusu vurgulan41
42
43
http://www.iranchamber.com/society/articles/chronology_events_women_iran.php. 12
Ekim 2010
Valentine M. Moghadam, Islamic Feminism and Its Discontents: Toward a Resolution of
the Debate, Journal of Women in Culture and Society, Vol:27, No: 4, The University of
Chicago, 2002, ss. 1143-1144.
Moghadam, a.g.m. s.1156.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
mıştır. Bu kongrenin sonuç metninde, “İslamî feminizm, ‘İslami yasa’ olduğu söylenen bu düzenlemelerin onları uygulayanlar tarafından söylendiği
gibi ‘Allah’ın yasası’ değil, yüzlerce yıl önce, kadınların erkeklerin malı
olarak görüldüğü ve dinsel söylemlerin tamamen erkeklerin elinde olduğu
toplumlarda insanlar tarafından oluşturulmuş yasalar olduğunu belirtir.”
ifadesi yer almaktadır.44 Bu iki kongreye 20 ülkeden 400 katılımcının olmasına rağmen Türkiye’den herhangi bir katılım olmaması dikkate şayandır. Bu yıl 21-22-23-24 Ekim 2010 tarihleri arasında düzenlenen IV. Uluslar arası İslami Feminizm Kongresi de yine İspanya’da yapılmıştır. Bu
kongrenin genel amaçları arasında cinsiyet eşitliği temelinde yürütülen
Müslüman kadın hareketinin başlatmış olduğu teorik ve pratik görevleri
devam ettirtmek, Sufizm ve Feminizm arasındaki ilişkiyi analiz etmek,
kadın hakları alanında çalışan İslami kadın kuruluşlarını uluslar arası düzeye taşıyarak İslami Feminizmi pekiştirmektir.45
Türkiye’de İslami Feminist Söylem
Türkiye’de İslami Feminist söylem, varlığını 1960’lı yıllarda hissettirmeye
başlamış, 1980’li yılların sonu ile 1990’lı yılların başında ise İslam ve femi379
nizm kelimeleri yan yana kullanılmaya başlamıştır. İlk olarak İslamcı kadınlar 17 Mart 1987 yılında Zaman gazetesinin “İnsanlar ve Hayat” adlı
sayfasında Ali Bulaç’ın “Feminist Bayanların Aklı Kısa” adlı yazısına Mualla
Gülnaz’ın “Ali Bulaç’ın Düşündürdükleri”(1 Eylül 1987, Zaman), “Biz Kimiz”(15 Eylül 1987, Zaman), “Yolun Sıfır Kilometresinde”, Tuba Tuncer’in
“Kimin Aklı Kısa”(Zaman, 1 Eylül 1987), “Kadın, yine kadındır” (Zaman,
15 Eylül 1987) Yıldız Kavuncu’nun “İslam’da kadın ya da ipekböceği”(Zaman, 29 Eylül 1987) ve Elif H. Toros ‘un “ Feminist Kime derler?”
(Zaman, 15 Eylül 1987), adlı yazılarıyla karşı çıkarak kendilerinden söz
ettirmişlerdir.46 Yine haftalık haber dergisi Nokta’nın 20 Aralık 1987’de
yayımladığı “Türbanlı Feministler” dosyasıyla da İslami Feminizm terimi
gelişigüzel kullanılmaya başlamıştır. Aynı zamanda çoğalan başörtüsü
eylemleri de İslamcı kadınları sık sık medyanın gündemine taşımıştır.47
İslamcı kadınların pek çoğu yazılarında mutlaka feminizme değinmişler ve
söylemlerini feminist söylemin doğrultusunda oluşturmuşlardır. Yazılarında feministlere cevap vermişler, onları eleştirmişler, onların gündeme
44
45
46
47
Kongrenin sonuçları için bkz. <http: //feminismeislamic.org/2congres/conclusions/>
Bkz. http://feminismeislamic.org/
Ali Bulaç’ın 28 Nisan 2010’da Zaman gazetesinde “Pozitif Ayırımcılık” adlı yazısına karşı
Nihal Bengisu Karaca “Ali Bulaç’ın Düşündürdükleri”, Hidayet Şefkatli Tuksal da “Ali Bulaç’ın Yaman Çelişkisi” ve Cemile Bayraktar “Ali Bulaç Hiç Melek Görmüş müdür?” adlı
yazılarıyla ağır eleştirilerde bulunmuşlardır.
İpek Merçil, İslam ve Feminizm, Cinsiyetli Olmak Sosyal Bilimlere Feminist Bakışlar, Der:
Zeynep Direk, YKY., İstanbul, 2009, s. 106.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
getirdikleri konulara göre vaziyet almışlar veya en azından kendi meselelerini tartışırken feministlerle aralarındaki mesafeye işaret etmek durumunda kalmışlardır.48
Çağdaşların gerici, ulemanın fitne olarak kesip attığı İslamcı kadın49
hareketliliğinin, harekete dönüşememesi konusunda, seküler ideolojik
baskılar ve bu baskıların yol açtığı eğitime dair imkansızlıklar ve yine aynı
sebebe dayalı kamusal tecrübesizliklerin yanı sıra; adeta dinleşmiş, dini
özü yıllardır katmanlar halinde sarıp sarmalayan geleneksel külliyatı ve
kadın aleyhtarı hurafeciliği de dikkate almamız gerekmektedir.50Yine feminizmin zihinlerde çağrıştırdığı olumsuz çağrışım nedeniyle Türkiye’de
kadın konusunda düşünen, konuşan ve yazan kadın dindarlar, “feminist”
olarak tanımlanmak istememektedir. Çünkü feminizm Türkiye’de erkek
düşmanlığı, sapkınlık, lezbiyenlik ve çirkinlikle aynı anlamlarda kullanılmaktadır.
380
Kendilerini İslamcı feminist olarak tanımlamayan ama çevrede ve gazetelerde bu şekilde nitelendirilen Müslüman kadın yazarlar bu durumdan
oldukça rahatsız olmaktadırlar. Örneğin; Nazife Şişman, Mualla Gülnaz,
Cihan Aktaş, Sibel Eraslan gibi yazarlar buna örnek olarak verilebilir. Bu
kadınlar kendilerini kadın duyarlılığı olan Müslüman veya kadın bakış
açısına sahip İslamcı olarak tanımlamaktadırlar. Yine 1998 yılında Hizbullah örgütü tarafından kaçırılarak öldürülen Konca Kuriş, yaygın medyada
“İslamcı feminist” olarak sunulmuştur. Kuriş, İslam’ın yeniden ve kadınlar
tarafından yorumlanması gereğini savunuyordu.
İslamcı yazarlardan Hidayet Şefkatli Tuksal ise “Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri adlı kitabında hadisleri yeniden
okunuşuna odaklanarak hadislerdeki mevcut ataerkil yapının kadını nasıl
erkekten daha aşağı ve ikincil bir konuma getirdiğini gözler önüne sermiştir. Kur’ân’ın ilk muhatap neslinin son derece ataerkil bir toplumsal yapıya
sahip olması sebebiyle, o yapı içinde geçerli ve anlamlı olan bir takım ayetleri, erkeğin kadına mutlak üstünlüğünün delili olarak görmenin son derece yanlış olduğunu, ancak ne yazık ki geleneksel toplumlarda hakim olan
anlama tarzının da bu olduğunu belirtmektedir.51Ayrıca gazetelerde yazdığı köşe yazılarında da Kuran’ın sosyal şartlar ve maslahatlar da göz önünde bulundurularak yeniden yorumlanması gerektiğini belirtmektedir.
48
49
50
51
Merçil, a.g.m., s.107
Sibel Eraslan, Uğultular…Silüetler, “90’larda Türkiye’de Feminizm”, Der:Aksu Bora ve
Asena Günal, İletişim yay., İstanbul 2009, s.246.
Eraslan, a.g.m., s.247
Hidayet Şefkatli Tuksal, “Kadın erkek eşit değil mi?” Star Gazetesi, 21 Ekim 2010
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
Esasen İslamcı kadınların söylemi kadın bedeninin metalaştırılması,
medyada sömürülmesi, kadına karşı uygulanan şiddet gibi konularda feminist söyleme yaklaşmaktadır. Ancak cinsel özgürlük, boşanma, doğum
kontrolü ve kürtaj gibi konularda feminist söylemden uzaklaşır. Cinsel
özgürlük feministlerle en çok ihtilafa düşülen konuların başında gelmektedir. 52
Sonuç
Bugün bütün dünyada olduğu gibi kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile
mücadele etmektedirler. Toplumsal cinsiyet biyolojik cinsiyetten farklı
olarak toplumların ürettiği erillik ve dişilik kalıplarıdır. Toplumsal cinsiyet,
toplumun kültürü tarafından yorumlanarak yapılandırılır ve toplumun
erkek ve kadın cinsiyetinden beklentisi de buna göre şekil almaktadır.
Bu bağlamda İslami feminist söylem İslam ülkelerindeki toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini üreten gelenek (ataerkillik) ile mücadele eden, İslam’ın eşitlik temelinde bir din olduğunu Kur’an’a dayanarak vurgulamaya
çalışan bir yaklaşım olarak görülebilir.
İslamcı feministler genel olarak Kur’an’ın indiği toplumun kültürünü
ve o dönemdeki şartları da göz önünde bulundurarak Kur’an’ın genel dünya görüşü doğrultusunda kadın duyarlı bir yaklaşımla yeniden yorumlamak gerektiğinin altını çizmektedirler. Feminist hermenötik de diyebileceğimiz bir yöntemle İslam’ın kadınları ikincil konuma düşürdüğü iddia edilen bazı ayetlerini yorumlayarak-genellikle bunlar tarihsel olarak vurgulanır- İslam’ın özünde kadın erkek eşitliği olduğunu fakat İslam’ın yorumlarında ve gelenekte bunun ortadan kalktığını ispat etmeye çalışmaktadırlar.
Kadın bakış açısı ile yapılan çalışmalar daha çok Kura’n-ı Kerim etrafındadır. Bunun yanı sıra hadisler ve çok azda olsa İslam hukuku alanında
çalışmalarda yapılmaktadır.
İslami feminist söylemin batıdaki feminist söylemlerden farkı, batılı
feministlerin dini ataerkilliğin kaynağı olarak görüp reddetmelerine rağmen İslamcı kadınların dini kimliklerini ön planda tutmalarıdır. Batılı feministlerin aileye yönelttiği sert eleştiriler İslamcı Feministlerde kırılmaya
uğramış ve aile kurumu halen saygınlığını sürdürmüştür. Yine batılı feministlerin kadın bedeni ile ilgili tartışmalarda gündeme getirdikleri cinsel
özgürlük, kürtaj gibi taleplerde İslamcı feministlerde rağbet görmemektedir.
52
Eraslan, a.g.m., s.111.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
381
CONTEMPORARY PERCEPTIONS OF ISLAM IN THE CONTEXT OF SCIENCE, ETHICS, AND ART
Dünyada hararetli tartışmalarla sürekli canlılığı korunan İslami feminist söylemin Türkiye’de de aynı canlılıkla devam ettiğini söylemek zor
görünmektedir. Zaman zaman tartışmalarla gündeme gelen bu konuya
ülkemizdeki İslami duyarlılığa sahip kadınlar temkinli yaklaşmakta, çok az
örnek dışında kendilerine takılan İslamcı feminist etiketinden rahatsız
olmaktadırlar.
Kaynakça
Acar F. (2010), “Türkiye’ de İslamcı Hareket ve Kadın: Kadın Dergileri ve Bir Grup
Üniversite Öğrencisi Üzerinde Bir İnceleme.”1980’ler Türkiye’sinde Kadın
Bakış Açısından Kadınlar, haz. :Şirin Tekeli, İstanbul: İletişim yayınları.
Badran, M., “ Islamic feminism: What's in a name?”, http://weekly.ahram.org.eg.
13 Ekim 2010
(2001) “Understandig Islam, Islamism, and Islamic Feminism”. Journal of
Women’s History, sayı:13 “Margod Badran’la Söyleşi”, http://tr.qantara.de/
webcom/show_article.php. 14Ekim 2010
382
Berktay, F. (2009), Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, Hıristiyanlıkta ve İslamiyet’te Kadının Statüsüne Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım, İstanbul: Metis yayınları.
Bora, A. (2008), “Ortadoğu’da Kadın Hareketleri: Farklı Yollar, Farklı Stratejiler.”
İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı: 39
Buhâri (1981), Sahihu’l Buhâri, İstanbul: Çağrı yayınları
Butler,J. (2008), Cinsiyet Belası -Feminist Kimliğin Altüst Edilmesi-. Çev. Başak
Ertür,İstanbul: Metis Yayınları.
Eraslan, S. (2009), “Uğultular…Siluetler”, 90’larda Türkiye’de Feminizm, Der:Aksu
Bora ve Asena Günal, İstanbul:İletişim yayınları.
Göle, N. (2010), Modern Mahrem -Medeniyet ve Örtünme-,İstanbul: Metis yayınları.
Güç, A. (2008), “İslamcı Feminizm: Müslüman Kadınların Birey Olma Çabaları.”
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı:17.
Hamit, H. (2001), İslam’da Feminizm, İstanbul: Okumuş Adam yayınları.
Hill, B.(2003), Bizans İmparatorluk Kadınları (1025-1204) İktidar, Himaye ve İdeoloji, çev.:Elif Gökteke Tut, Tarih Vakfı Yurt yay.
Hooks, B. (2000), Feminizm Herkes İçindir, Çev. :Aysel Yıldırım, Berna Kurt, Ece
Aydın ve Şirin Özgün, İstanbul: Çitlembik yayınları.
İbn Hanbel (1992), Müsned, İstanbul: Çağrı yayınları.
İbn Sa’d, et-Tabakatü’l Kübrâ
İlkkaracan, P. (2003), Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik, İstanbul: İletişim
yayınları.
İngün, Ö. (2005), ,“Feminizm ve İslam İlişkisi: “İslami Feminizm” Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi.
Kandiyoti, D. (1997), Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar, İstanbul: Metis Yayınları.
INTERNATIONAL SYMPOSIUM SAMSUN 26-28 NOVEMBER 2010
BİLİM, AHLAK VE SANAT BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ İSLAM ALGILARI
Merçil, İ. (2009), İslam ve Feminizm, Cinsiyetli Olmak Sosyal Bilimlere Feminist
Bakışlar, Der: Zeynep Direk, İstanbul: YKY.
Moghadam,V. M.(2002), Islamic Feminism and Its Discontents: Toward a Resolution
of the Debate, Journal of Women in Culture and Society, Vol:27, No: 4, The
University of Chicago.
Savaş, R. (1996), Raşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza yayınları.
(2004), Hz. Muhammed Devrinde Kadın, Gelenek yayınları.
Sevim, A. (2005), Feminizm, İstanbul: İnsan yayınları.
Tohidi, N.(2004), Islamic Feminism: Perils and Promises, Çev. İhsan Toker, Ankara:
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 45.
Tuksal, H.Ş., “Kadın erkek eşit değil mi?” Star Gazetesi, 21 Ekim 2010
(2010), Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri, Ankara: Kitabiyât.
http://www.iranchamber.com/society/articles/chronology_events_women_iran.php
383
ULUSLARARASI SEMPOZYUM SAMSUN 26-28 KASIM 2010
Download