ERKEN EVRE SERVĠKS KANSERĠNDE PREOPERATĠF

advertisement
T.C.
TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ
TIP FAKÜLTESĠ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
ANABĠLĠM DALI
Tez Yöneticisi
Prof. Dr. Petek BALKANLI KAPLAN
ERKEN EVRE SERVĠKS KANSERĠNDE
PREOPERATĠF MANYETĠK REZONANS
GÖRÜNTÜLEME BULGULARININ POSTOPERATĠF
SONUÇLARLA KARġILAġTIRILMASI
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Ahmet Salih ALTINTAġ
EDĠRNE – 2012
1
TEġEKKÜR
Uzmanlık eğitimim süresince bilgi
ve mesleki tecrübelerimin oluĢmasındaki
katkıları
nedeniyle
Anabilim
Dalı
BaĢkanımız Prof. Dr. Füsun VAROL‟a,
tezimin oluĢmasında yol gösterici ve
uzmanlık eğitimimde büyük katkıları olan
tez yöneticim P rof. Dr. Petek Balkanlı
KAPLAN‟a, Anabilim Dalı‟ nın değerli
öğretim üyesi Prof. Dr. N. Cenk SAYIN‟a
Prof. Dr. Koray ELTER‟e, Yrd. Doç. Dr.
Vedat UĞUREL‟e, tezimin oluĢmasında
yardımlarını esirgemeyen Uzm. Dr. Z.
Nihal
DOLGUN
ve
Dr.
RahĢande
ASLANOVA ve Dr. Berkem ÖKTEN‟e,
tüm çalıĢma arkadaĢlarıma ve bugünlere
gelmemi sağlayan aileme teĢekkür ederim.
2
ĠÇĠNDEKĠLER
GĠRĠġ ........................................................................................................................................ 1
GENEL BĠLGĠLER.............................................................................................................. 2
SERVĠKS ANATOMĠSĠ-HĠSTOLOJĠSĠ .......................................................................... 2
SERVĠKSĠN BENĠGN LEZYONLARI ............................................................................ 4
SERVĠKS LEZYONLARINDA KULLANILAN TANI YÖNTEMLERĠ ................... 15
SERVĠKS KANSERĠNDE RADYOLOJĠK GÖRÜNTÜLEME .................................. 16
SERVĠKS KANSERĠNĠN TEDAVĠSĠ............................................................................. 20
GEREÇ VE YÖNTEMLER ............................................................................................ 23
BULGULAR .......................................................................................................................... 25
TARTIġMA ........................................................................................................................... 33
SONUÇLAR .......................................................................................................................... 38
ÖZET ....................................................................................................................................... 39
SUMMARY ........................................................................................................................... 41
KAYNAKLAR...................................................................................................................... 43
EKLER
3
SĠMGE VE KISALTMALAR
ACRIN
: American College Of Radiology Ġmaging Network
AGUS
: Atypical Glandular Cells of Undetermined Significance
AIS
: Adenokarsinoma in situ
ASC
: Atypical squamous cells
ASC-H
: Atypical squamous cells, cannot rule out a high grade lesion
ASC-US
: Atypical squamous cells of undetermined significance
BT
: Bilgisayarlı Tomografi
CIN
: Cervical Ġntraepithelial Neoplasia
ECC
: Endocervical Curettage
FIGO
: The International Federation of Gynecology and Obstetrics
GOG
: Gynecologic Oncology Group
H
: Hidrojen
HPV
: Human Papilloma Virüs
HSIL
: High grade squamous intraepithelial lesion
IV
: Intravenöz
LSIL
: Low grade squamous intraepithelial lesion
LEEP
: Loop Electrosurgical Excision Procedure
MRG
: Manyetik Rezonans Görüntüleme
MRI
: Magnetic Resonance Ġmaging
NPV
: Net Present Value
PaLN
: Paraaortik Lenf Nodu
PeLN
: Pelvik Lenf Nodu
4
RF
: Radio Frequency
SCJ
: Squamo Columnar Junction
TA
: Transabdominal
TV
: Transvajinal
USG
: Ultrasonografi
5
GĠRĠġ VE AMAÇ
Dünyada meme kanserinden sonra kadınlarda ikinci sıklıkta saptanan malign
neoplazm serviks kanseridir. GeliĢmiĢ ülkelerde tarama programlarıyla erken evrede tanınma
Ģansı yükselmektedir. Erken evrede tanınma fertilite koruyucu cerrahi gibi daha az radikal
cerrahi iĢlemlerin uygulanma Ģansını ortaya çıkarmaktadır. Bu aĢamada evrelemenin
doğruluğu ve uygunluğu uygulanacak cerrahi iĢlemin radikalliğini belirlemede hayati öneme
sahiptir. Bu nedenle serviks kanserinin tanı ve tadavisi her geçen gün daha da önem
kazanmaktadır. Daha doğru tanı araçlarını ararken, çeĢitli çalıĢmalar, bilgisayarlı tomografi
(BT) veya manyetik rezonans (MRG) görüntülemelerin kullanımını araĢtırmıĢlardır. Serviks
kanseri evrelemesinde MRG görüntüleme en doğru non-invaziv görüntüleme yöntemi olarak
tarif edilmiĢtir. MRG ile serviks kanserinin evrelemesinde tümör boyutu, parametrium
invazyonu, pelvik duvar ve komĢu organlar ile uzak metastazların değerlendirilmesi
önemlidir.
Retrospektif olarak yapılan bu çalıĢmada ise erken evre serviks kanseri incelemeleri
MRG yöntemiyle yapılan hastaların, operasyon sonrasındaki histopatolojik sonuçlarının
karĢılaĢtırılması amaçlanmıĢtır.
ÇalıĢmamızda Temmuz 2006 – 19 Ağustos 2011 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi
Tıp Fakültesi Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi`nde tanısı konmuĢ, cerrahi tedavisi yapılmıĢ olan
ve preoperatif görüntülemelerine ulaĢılabilen 30 hastanın onkoloji dosyaları retrospektif
olarak taranmıĢtır.
1
GENEL BĠLGĠLER
SERVĠKS ANATOMĠSĠ-HĠSTOLOJĠSĠ
Serviks kanseri dünyada kadınlardaki en yaygın ikinci malign neoplazmdır ve her yıl
450.000 yeni kanser vakası saptanmakta, bunların 300.000‟i ölmektedir (1).
Serviksin klinik değerlendirmeye açık bir internal genital organ olması sebebiyle
servikal maligniteler gerek tarama yöntemleri ve gerekse anormal belirtilerin erken dönemde
incelenmesi ile kolaylıkla tanınırlar. Erken tanı ve tedavi Ģansı baĢka hiçbir kanserde serviks
kanserinde olduğu kadar yüksek değildir (2). Serviks dokusu iki tip epitel ile kaplıdır;
skuamokolumnar bileĢkede birleĢen çok katlı yassı epitel ve kolumnar epitel. Skuamoz epitel
ektoserviksin geniĢ bir kısmını kaplamaktadır, gözle muayenede soluk pembe renkli görünür.
Bazal membran, epiteli altındaki stromadan ayırır. Bazal hücreler parabazal, intermediate ve
süperfisial tabakaları oluĢturmak için bölünür ve farklılaĢırlar. Postmenopozal dönemde,
skuamoz epitel hücreleri parabazal tabakadan sonrasına olgunlaĢamazlar, böylece skuamoz
epitel ince ve atrofik hale gelir. Kolumnar epitelyum endoservikal kanalı döĢer ve gözle
muayenede damarlı, kırmızı renkli görünür. Kolumnar hücreler serviksi ve vajinayı ıslatan
mukus salgılarlar ve vajenle serviksin dıĢını döĢerler. Ġki hücre tabakasının karĢılaĢtığı yere
skuamokolumnar bileĢke (SCJ) denir ve keskin bir sınır olarak görünür (ġekil 1). Eksternal
os‟a göre yeri yaĢ, hormonal durum, gebelik gibi çeĢitli fizyolojik durumlara bağlı olarak
değiĢir. Çocuklukta ve perimenarĢta, eksternal os‟ta veya çok yakınındadır. Puberte sonrası ve
reprodüktif dönemde, kadın genital organları östrojenin etkisi altında büyür. Bu durum,
ektoserviksteki kolumnar epitelin, özellikle ön ve arka dudaklarda eversiyonuna yol açar ve
ektropiyon ile sonuçlanır. Bu nedenle, reprodüktif çağda ve gebelikte skuamokolumnar
bileĢke endoservikste ve eksternal os‟a uzak yerleĢmiĢtir. Kolumnar epitel, asidik vajen
2
ortamı ile karĢılaĢtığında, kolumnar epitelin harabiyetine ve metaplastik squamoz epitelyum
oluĢumuna neden olur ve bu metaplazi, orijinal SCJ‟nin iç kısmından eksternal os‟a doğru ve
kolumnar villusların üzerinden ilerleyerek transformasyon sınırını oluĢturur. Bir kadın
reproduktif çağında perimenopozal yaĢ grubuna doğru ilerlerken SCJ‟nin yeri giderek
ektoserviksten
eksternal
os‟a
doğru
ilerlemeye
baĢlar.
Postmenopozal
kadında
squamokolumnar bileĢke endoservikal kanal içine yerleĢmiĢtir ve gözle muayenede
görülemez (3). Metaplazinin en aktif olduğu dönemde (reproduktif dönem, gebelik sonrası)
onkojenlerle karĢılaĢma (özellikle Human papilloma virus) servikal intraepitelyal neoplazi
(CIN) geliĢmesinde önemlidir (4). Hemen hemen bütün servikal neoplaziler bu zonda,
SCJ‟nin yakınında geliĢir (3).
ġekil 1. Serviks ve endoserviksin kesiti (5)
SERVĠKAL METAPLAZĠ
Servikal metaplazi yassı hücreli epitelin silindirik epitelin yerini almasıdır. Fiziksel,
kimyasal veya enflamatuar olayların yol açtığı bir kronik irritasyona veya hormonal fonksiyon
değiĢmelerine bağlı olarak ortaya çıkan tamamen selim bir reaksiyondur. Çıplak gözle
ektoservikse bakıldığında dıĢ orifisin etrafını çevreleyen, ektoserviks epiteline göre çok daha
ince ve Ģeffaf tek sıralı endoservikal epitelyum ve altında damardan zengin bir stromayla
kırmızı bir plak halinde gözükür. Bu, normal bir fizyolojik bulgudur ve patolojik bir sapma
olarak ele alınmamalıdır (6). En Ģiddetli formu matür squamöz metaplazidir ve silindirik
epitel yassı epitele çok benzer bir hal almıĢtır. Yassı epitel metaplazisinin erken dönemleri,
yani aktif silindirik hücrelerin transformasyonunun en yoğun olduğu sıralar, hücre değiĢimi ve
servikal neoplazi geliĢmesi açısından olayın kaderini belirleyecek en kritik dönemdir. Bu
sırada vajinada bir mutajen bulunduğu takdirde, epitelde premalign değiĢikliklere dönüĢme
3
olabilecektir (ġekil 2). Bu değiĢmiĢ metaplastik olay atipik metaplazi olarak da
adlandırılmaktadır (7).
SERVĠKSĠN BENĠGN LEZYONLARI
Servikal Ġnfeksiyonlar
Akut ve kronik servikal enfeksiyonlar eriĢkin yaĢtaki kadınların %50‟ den daha
fazlasını etkileyen en yaygın jinekolojik hastalıktır (8). Akut servisit, gonokoklar, çeĢitli
piyojenik organizmalar ,bir çok aerob ve anaerob organizmalar tarafından oluĢturulur.
Histolojik olarak stromada yaygın ödem, polimorf nüveli lökosit infiltrasyonu ve sıklıkla
odaklar halinde mukoza kayıpları görülür (9). Kronik servisit genellikle bir histolojik tanı
olup, hemen bütün multiparlarda ve bir çok nulliparda görülür. Mikroskopik olarak, dokuda
plazmositler ve mononükleer hücrelerin yanı sıra, seyrek polimorfonükleer lökositlerin
oluĢturduğu yaygın bir subepitelyal iltihabi hücre infiltrasyonu görülür.
Servikal
enfeksiyonların tanısında pürülan, kokulu akıntı, kırmızı, ödemli serviks ağrılı servikal
hareketler, disparoni, kontakt kanama, serviks kültür örnekleri,servikal smear bulguları ve
kolposkopi önemlidir (9).
SĠLĠNDĠRĠK EPĠTEL
Vaginanın düĢük pH'sı
Erken metaplazi
↓
↓
Fizyolojik metaplazi Atipik metaplazi
↓
↓
Normal dönüĢüm bölgesi
Anormal dönüĢüm bölgesi
↓
↓
↓
Ġyi farklılaĢmıĢ
Yeterli
Yetersiz
yassı epitelyum
konak yanıtı
konak yanıtı
↓
↓
Ġlerleme yok
Displazi
↓
Karsinoma in sitü
↓
Ġnvazif karsinom
ġekil 2. Servikal neoplazide patogenezin Ģeması (7)
4
Servikal Polipler ve Kistler
Endoservikal polipler serviksin en sık rastlanan tümoral geliĢmeleridir. Endoservikal
poliplerin genellikle çok ince pedikülü vardır, bu pedikülü döndürmek suretiyle kolaylıkla
çıkartılabilir (9). Servikal poliplere daha çok 30-60 yaĢları arasında ve çok doğurmuĢ
kadınlarda rastlanır. Bunlar bol akıntı ve anormal kanamalara neden olabilirler. Poliplerin
hemen hepsi tektir ve çapları birkaç milimetreden 2-3 cm‟ye kadar değiĢir. Nadir olarak dev
boyutlara ulaĢabilir, introitusdan dıĢarıya uzar ve karsinoma benzer.
Servikal polipler iyi huylu lezyonlardır (10). Malign değiĢiklik insidansı %1‟den daha
az olup en sık skuamöz karsinom, daha az sıklıkta da adenokarsinom geliĢir (11). Bir polip
içinde sınırlı kalmıĢ adenokarsinomun prognozu çok iyidir (10). Servikal kistlerden en sık
görüleni Naboth Kistleri‟dir. Bu kistler, servikal kripta ağızlarının travma, fibrozis ve
dökülmüĢ bir epitel kümesi ile tıkanmasıyla ortaya çıkan küçük retansiyon kistleridir.
Multiparların çoğunda görülür. Silindirik epitelle döĢeli olup, müküs içerirler (9). Serviksin
diğer kistleri arasında embriyolojik kalıntı kistleri (mesonefrik kanal) ve endometriotik kistler
sayılabilir (9).
Servikal papillomlar: Serviksin portio vaginalisinde bulunan lezyonlar olup, iki tipi
vardır. Bunlardan birincisi, tipik olarak ektoservikste tabandan yüksek skuamöz epitelle
çevrili olan gerçek bir neoplazmdır ve nedeni bilinmez. Papillomların ikinci tipi ise,
ektoservikste hafifçe yükseklik yapan “condylomata acuminata” olup, etyolojisinde Human
Papilloma Virüs (HPV) rol oynar ve insidansı %1-2‟ dir. Papillomların tanısı, rutin pelvik
muayene, servikal smear, kolposkopi ve en önemlisi virüsün izolasyonu ile konur. Servikal
smear‟de büyük ve hiperkromatik çekirdeğe sahip skuamöz hücrelerin çevresinde parlak bir
halonun bulunması HPV enfeksiyonu için tipiktir. Bu tipik hücrelere “Koilosit” adı verilir.
Servikste Condylomata Acuminata‟nın bulunması, serviksin skuamöz hücreli kanser riskini
önemli ölçüde arttırır (9, 11, 12). HPV parvovirüs ailesinden DNA virüsüdür. Genital bölgede
ve serviks üzerinde kondilomlar oluĢturur. HPV ile enfeksiyon bugün artık serviks kanserinin
önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. HPV 16,18 ve 31‟in invaziv servikal
karsinom ile iliĢkisi tüm ülkelerde tanımlanmıĢtır. Genç kadınlarda enfeksiyon insidansı %1020‟dir. Karsinojenik hale geliĢ süresi yaklaĢık 13 yıldır. Enfekte kadınların %5-10‟nda HPV
persiste olur ki persistans yaĢla artar. YaĢ, viral yük ve daha önceki sitolojik anomaliler önemi
bilinmeyen atipik skuamöz hücreler (ASCUS) ve CIN için HPV‟nin pozitif prediktif değerini
artırır (13). HPV enfeksiyonu serviks kanserinin en ciddi risk faktörüdür ve bu enfeksiyon var
olan servikal neoplaziden önce onu belirleme olanağı verir. Enfekte olup normal sitolojiye
5
sahip kadınların birkaç yıl içinde CIN veya serviks kanseri geliĢtirme riskleri belirgin Ģekilde
artmıĢtır (14). Enfekte olan kadınların küçük bir kısmında enfeksiyon dirençlidir ve bu durum,
konağın immün yapısı ile iliĢkilidir. Yine sigara içimi, oral kontraseptif kullanımı, multiparite
ve diğer cinsel geçiĢli enfeksiyonlar direnç geliĢimini önemli derecede etkiler (15).
Serviksin premalign lezyonları: Ġlk olarak 1949 yılında Papanicolaou tarafından
invaziv kansere progresyon gösterecek lezyonları belirlemek için “displazi” terimi
tanımlanmıĢtır. Ġnvaziv kansere dönüĢme potansiyeli olmayan lezyonlar; bazal hücre
hiperplazisi, rezerv hücre hiperplazisi, immatür skuamöz metaplazi ve matür skuamöz
metaplazi gibi benign fizyolojik durumlardan oluĢur. Malign potansiyel taĢıyan grupta
displazi ve karsinoma in situ yer alır. Displazi hafif, orta ve ağır derecelere ayrılır. Daha
sonra, 1968 yılında Richart ve Barron tarafından displazi sınıflaması modifiye edilerek,
invaziv karsinom ile iliĢkili lezyonların hepsi “Servikal Ġntraepitelyal Neoplazi” (CIN) olarak
tek ortak kategoriye alınmıĢtır (6).
Papanicolaou Sınıflaması
Class I- Normal
Class II- Atipik inflamasyon ve uterin hücreler
Class III- Displastik hücreler (hafif, orta, ağır)
Class IV- Karsinoma in situ
Class V- Malign hücreler. Ġnvaziv kanseri destekler (skuamöz ya da adenokanser)
(13).
Serviks epitelindeki atipik değiĢikliklerin derecesine göre displaziler sınıflandırılırlar.
CIN-in displazilerle olan iliĢkisi Ģu Ģekilde yorumlanabilir;
CIN grade. 1: Epitelin alt 1/3‟üne sınırlı displastik değiĢiklikler, Hafif derecede
displazi
CIN grade. 2: Displastik değiĢiklikler epitelin 2/3‟ünü içine alıyorsa ,Orta derecede
displazi
CIN grade. 3: Displastik değiĢiklikler epitelin tamamına yakınını tutmuĢsa; Ağır
displazi
CĠS: Displastik değiĢiklikler epitelin tümünü içeriyorsa; Karsinoma Insitu (16).
Bütün lezyonlarda bazal membran sağlamdır (ġekil 3).
6
ġekil 3. Servikal intraepitelial neoplazide kullanılan sınıflamaların
karĢılaĢtırılması (17)
Ġnvaziv serviks kanserinin ortalama görülme yaĢı 45-50‟dir. Ġn situ karsinom ise 10-15
yıl kadar önce görülmektedir, yani 20-40 yaĢları arasındaki kadınların hastalığıdır. Buna göre
preinvazif hastalığın invazif hale dönüĢmesi için aĢağı yukarı 10 senelik bir latent dönem
bulunmaktadır. Ancak CIN 3 lezyonlarının %5‟inin üç seneden daha kısa bir süre içerisinde
invazif hale dönüĢtüğünü bildiren yayınlar mevcuttur. Son yıllarda CIN‟ın 20 yaĢ altındaki
genç kadınlarda görülme sıklığının arttığı bildirilmektedir. Bu kadınların büyük bir kısmı 15
yaĢından önce cinsel iliĢkide bulunmakta ve yarısından fazlası çok eĢlidir. Diğer yandan HPV
infeksiyonu olan kadınlarda CIN 3 görülme yaĢı, HPV infeksiyonu olmayan CIN 3‟lülere
göre 10 yıl daha öncedir. CIN 3 için ortalama görülme yaĢı 30-34‟dür (17). Tedavi edilmeyen
CIN lezyonlarının ilerleme ve/veya gerileme ihtimalleri Tablo 1‟de gösterilmiĢtir.
Tablo 1. Tedavi edilemeyen servikal intraepitelyal neoplazi lezyonlarını geleceği
CIN: Servikal intraepitelyal neoplazi.
Bethesta sistemi terminolojisi servikal neoplazinin ve servikal tarama teknolojisinin
biyolojik olarak anlaĢılmasında önemli ilerlemeleri yansıtmaktadır (18). Bu sisteme göre
premalign squamöz lezyonlar 3 kategoriye ayrılmaktadır:
1- Atipik squamöz hücreler ( ASC )
a) ASC-US: Önemi belirlenemeyen grup
7
b) ASC-H: Yüksek gradeli lezyonların ekarte edilmesi gereken grup
2- DüĢük gradeli squamöz intraepitelial lezyonlar ( LSIL )
3- Yüksek gradeli squamöz intraepitelial lezyonlar ( HSIL ) (19).
Atipik Squamöz Hücreler
DüĢük veya yüksek grade skuamöz intraepitelyal lezyon kriterlerine yanıt veremeyen
anormal hücrelere ASCUS denir.
Pap smear sonucu ASCUS olarak rapor edilen hastalarda aĢağıda belirtilen eĢit
etkinlikteki 3 yaklaĢımdan herhangi biri imkanlar ve klinik tecrübeye bağlı olarak seçilebilir
(22).
Tekrar pap smear ile izlem: Hastalar 4 ve 6 aylık aralar ile en az iki ardıĢık negatif
sonuç alınana kadar pap smear ile takip edilirler. Takip sonunda pap smear sonucu negatif
olan hastalar rutin izleme alınırken, sonucu tekrar ASCUS veya daha ileri bir patoloji olan
hastalara da kolposkopi yapılır (21-23).
Human papilloma virüs testi: Pap smear sonucu ASCUS olarak rapor edilen
hastalarda HPV-DNA testi ile olguların % 31-60‟ ında yüksek riskli HPV enfeksiyonu tespit
edilir.
Kolposkopi: Pap smear sonucu ASCUS olarak gelen hastalarda direkt olarak
kolposkopi yapılabilir. Kolposkopik incelemesi normal olan hastalar 12 aylık periyotlar ile
izlenebilir. Eğer anormal kolposkopik muayene bulguları varsa yönlendirilmiĢ biyopsi
sonuçlarına göre değerlendirme yapılır (22).
Yüksek Grade Lezyonun DıĢlanamadığı Anormal Skuamoz Hücreler
Yüksek grade‟li lezyonların ekarte edilmesi gereken gruptur. Smear sonuçlu hastalarda
fazla miktarda orta/ağır displazi ve daha ağır lezyon olasılığı vardır. ASCUS‟a göre daha
ciddidir. Hastaların çoğu kolposkopiye yönlendirilmelidir. Biopsi sonucu CIN-II, III gelirse
uygun tedavi yapılmalıdır. Lezyon tanımlanamazsa veya CIN-I gelirse örnek tekrar
incelenmeli sonuca göre hareket edilmelidir (25).
8
DüĢük Gradeli Squamöz Ġntraepitelial Lezyonlar
Hafif displazi (CIN I) ve koilositotik atipi olarak adlandırılan HPV değiĢiklikleri,
düĢük grade skuamöz intraepitelyal lezyonlara dahildir. %14‟ü yüksek grade intraepitelyal
neoplaziye dönüĢürken, hafif displazi olarak sınıflandırılan lezyonlar vakaların % 16‟sında
ağır displazi / CIS‟e dönüĢmektedir (22). LGSIL tanısı alan hastalarda tercih edilen ilk
yöntem kolposkopidir. Bu iĢlemler sonucunda CIN veya kanser saptanmamıĢ ise hastalar
tekrar 6-12 ay ara ile sitoloji veya 12 ay ara ile HPV-DNA testi ile takip edilebilir. Eğer
sitolojide ASCUS veya daha ileri bir epitelyal anormallik rapor edilirse veya hastada HPVDNA pozitif ise hasta tekrar kolposkopi ile değerlendirilir. Bunun yanında tekrar sitoloji veya
HPV-DNA testleri ile hangi hastaların tekrar kolposkopiye sevk edileceği Ģeklinde seçim
yapılabilir. Tekrar sitoloji 6 ay sonra yapılır ve ASCUS veya daha ileri bir anormal sonuç
durumunda hasta kolposkopiye sevk edilir. Eğer tekrar sitoloji negatif ise bir kez daha 6 ay
ara ile pap smear yapıldıktan sonra hasta rutin normal izleme dönebilir. HPV DNA testi 12 ay
sonra yapılır ve pozitif ise hastalar kolposkopiye sevk edilir. Negatif ise rutin normal takibe
dönülebilir (ġekil 4). Gebelikte LGSIL tesbit edilen hastalara yaklaĢım gebe olmayan hastalar
gibidir (22).
ġekil 4. LSIL tanısında yaklaĢım algoritması (24).
Yüksek Gradeli Squamöz Ġntraepitelial Lezyonlar
CIN II ve CIN III ise (orta displazi, ağır displazi ve karsinoma in situ ) yüksek grade
skuamöz intraepitelyal lezyonlar arasında yer almaktadır. HSIL nükleer büyüklükte belirgin
9
farklılık, hücre çoğalması ve kaba nükleer kromatin varlığı, nükleer kontürlerde düzensizlik,
özellikle üst tabakalarda atipik mitotik figürler ve sık mitozla karakterizedir (21).
HGSIL tüm sitoloji sonuçlarının %0,5‟ini oluĢturması nedeniyle nispeten nadir ama
sonuçları itibariyle çok önemli bir tanıdır. Sitolojik inceleme sonrasında HGSIL rapor edilen
kadınlarda %70-75 oranında CIN 2-3, %1-2 oranında ise invaziv kansere rastlanmaktadır.
Bütün HGSIL tanısı alan hastalarda kolposkopik inceleme ve endoservikal örnekleme en iyi
yaklaĢım olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaĢım sonucu histolojik olarak CIN teĢhis edilen
olgularda uygun tedavi yapılır. Ancak kolposkopide herhangi bir lezyon tespit edilemeyen
olgularda sitoloji, kolposkopi ve histolojik değerlendirmenin tekrar gözden geçirilmesi
önerilir. Bu gözden geçirmeye rağmen sitoloji HGSIL ve kolposkopide lezyon yoksa
konizasyon veya Loop Electrosurgical Excision Procedure (LEEP) gibi tanısal eksizyonel
prosedür önerilir (ġekil 5). Tanısal eksizyonel prosedür yapılacak hastalarda endoservikal
küretaj (ECC) yapılmayabilir. Sitolojide HGSIL tespit edilen olgularda kolposkopiyi takiben
LEEP yapılmasına gör ve tedavi et yaklaĢımı adı verilir. Tek bir vizite tanı ve tedavinin
yapılabilmesi nedeniyle maliyet etkin bir yaklaĢımdır. Takibe gelemeyecek veya yaĢlı
hastalarda tercih edilir (22).
ġekil 5. HSIL tanısında yaklaĢım algoritması (24)
Önemi Belirlenemeyen Atipik Glandüler Hücreler
Önemi belirlenemeyen atipik glandüler hücreler. Bu hatalı bir adlandırmadır. Ġsim
ASCUS gibi, önemi belirlenemeyen bir bulguyu tanımlamaktadır, bu sebeple de daha az
ciddiye alınabilir. AGUS ayrıntılı olarak incelenmelidir.Önemi belirlenemeyen atipik
glandüler hücrelere (AGUS) sahip pap smear‟lerin değerlendirilmesinde, 35 yaĢ altındaki
10
hastalar için kolposkopi, biyopsi ve ECC önerilmekte ancak hasta 35 yaĢın üzerindeyse ayrıca
endometrial örneklemede yapılmalıdır.
Adenokarsinoma in situ (AIS)
Adenokarsinoma in situ histolojik olarak invazyon yapmayan fakat yüksek derecede
atipi gösteren silindirik epitel olarak tanımlanmaktadır. Etiyolojisinde squamöz kanserde
olduğu gibi HPV enfeksiyonunun önemli rol oynadığı kabul edilmektedir. AIS ortalama
görülme yaĢı 36-42‟dir. Ġnvazif olgular bunlardan aĢağı yukarı 5-10 yıl sonra ortaya çıkarlar.
Hastalık kadınların pek çoğunda semptomsuzdur. Postkoital kanama veya intermenstrüal veya
postmenopozal kanamaya neden olabilirler (17).
Sitoloji ve endoservikal küretaj yoluyla lezyonun incelenmesi güvenilir olmayabilir.
Pozitif koni sınırına sahip hastanın, mükerrer konizasyona tabi tutulması gerekir. Dogurganlık
göz ardı edilebilirse, negatif sınır durumunda bile, nüksetme riski nedeniyle histerektomi
yapılmalıdır (27,28).
SERVĠKSĠN MALĠGN LEZYONLARI
Ġnvazif Servikal Karsinom
Ġnvaziv serviks kanserinin sıklıkla, servikal epitelde metaplastik olayların anormal
geliĢimi ile baĢlayan, servikal intraepitelial neoplazi (CIN I, II, III ) ve mikroinvaziv kanser
ile devam eden bir sürecin sonunda meydana geldiği çalıĢmalarla gösterilmiĢtir. Ġnvaziv
serviks kanseri, uzun preinvaziv dönemi, tarama programlarının varlığı ve preinvaziv
lezyonların etkin tedavisinin mümkün olması nedeniyle önlenebilir bir kanser olarak kabul
edilir (21). En sık 50-59 yaĢları arasında görülür. Bizim ülkemizde invaziv serviks
kanserlerinin %65‟i 40-60 yaĢ grubunda görülmektedir. Hastaların %85‟inin geliĢteki evresi
FĠGO evrelemesine göre Evre III ve Evre IV‟tür. Bu durum geliĢmekte olan çoğu ülke için
geçerlidir (29). Orta derecede ilerlemiĢ veya ilerlemiĢ invaziv serviks kanseri olan bu kadınlar
sıklıkla aĢağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasını gösterirler (3).
Bu belirtiler; Ġntermenstrüel kanama, postkoital kanama, aĢırı seropürülan akıntı,
tekrarlayan sistit, bel ağrısı, alt abdominal ağrı, alt ekstremitede ödem, obstrüktif üropati,
barsak obstrüksiyonu, ciddi anemiye bağlı nefes darlığı ve kaĢeksidir.
Erken lezyonlar; dokunmakla kanayan, kaba, kırmızımsı granüler alanlar Ģeklinde
görülür. Bazen fazla yüzeyel büyüme göstermeden, kaba, granüler yüzeyli, bütünü ile
büyümüĢ irregüler serviks Ģeklinde görülür. Ġnvazyon arttıkça, vajina, parametrium, pelvik
11
yan duvarlar, mesane ve rektum tutulur. ĠlerlemiĢ bölgesel hastalığa bağlı olarak üreter
kompresyonu, hidronefroz ile sonuçlanan üreteral obstrüksiyona neden olur ve sonunda
böbrek yetmezliği geliĢir. Bölgesel invazyonun yanısıra bölgesel lenf düğümlerine metastaz
olur. Siyatik sinir köklerinin dallarının doğrudan yayılımı sırt, bel ve bacak ağrısına; pelvik
duvar venlerinin ve lenfatiklerinin sıkıĢtırılması ise bacaklarda ödeme neden olur. Hastalıkta
uzak metastazlar geç olur, genellikle paraaortik nodlar, akciğerler, karaciğer, kemik ve diğer
yapılar tutulur (3).
Servikal Karsinomun Histolojik Tipleri
Skuamöz hücreli karsinomlar: Serviks malign lezyonlarının %85-90‟ıdır. DüĢük
sosyoekonomik gruplardaki kadınlarda daha sıktır ve ilk koitusun erken yaĢta olması ve çoğul
seksuel partnerle iliĢkilidir. Günümüzde etiyolojiye bağlantılı olarak serviksin HPV
enfeksiyonuna büyük önem verilmektedir. En sık ekzofitik lezyon olup, genellikle
ektoserviksten sıklıkla geniĢ kolay ufalanabilen, aĢırı kanayabilen polipoid bir kitle olarak
köken alır (13).
Adenokarsinomlar: Serviks kanserlerinin yaklaĢık %10-15‟idir. Adenokarsinomlar
endoservikal mukus üreten bez hücrelerinden geliĢir. Bu lezyonlar karakteristik olarak büyük
hacimli neoplazmlar olup servikal kanala uzanarak serviksin fıçı Ģekilli olarak adlandırılan
lezyonlarını oluĢtururlar.
Küçük hücreli ve berrak hücreli karsinomlar: Bunların içerisinde tam differansiye
olmuĢ küçük hücreli nonkeratize skuamoz hücreli karsinom, reserv-hücreli karsinom ve
nöroendokrin (oat cell) karsinom bulunmaktadır. Gerçek nöroendokrin küçük hücreli servikal
kanserlerin prognozu çok kötüdür. Seyrek olarak görülen serviksin berrak hücreli karsinomu
da klasik olarak kötü diferansiye adenoskuamoz karsinom olarak kabul edilir. Ortalama yaĢ
diğer histolojik alt tiplere göre10 yıl daha küçüktür (30).
Serviksin sarkom, lenfoma ve melanomları: Hastalığın doğal seyri servikal kanser
geliĢimi iki-üç dekatı kapsayan uzun bir dönemi içerir (31). Adolesan dönemde, lezyonlar
genellikle düĢük derecelidirler ve büyük çoğunluğu kendiliğinden geriler. Küçük bir kısmı ise
kanser öncüsü olan CIN lezyonlarına dönüĢür (32). CIN I lezyonlarının da en az 2/3‟ü, CIN II
lezyonlarının yarısı, CIN III lezyonlarının 1/3‟ü geriler. Sonuç olarak, küçük bir oran invaziv
kansere ilerleyecektir (29).
Serviks Kanserinin Evreleri
Evre I: Tümör kesinlikle servikste sınırlıdır. Evre IA1 ve IA2 tanısı tercihen
12
konizasyonla çıkarılan, tüm lezyonu kapsayan dokunun mikroskopik incelemesiyle konur.
Evre IA: Tümör sadece mikroskopik olarak görülebilir.
Evre IA1: Stromal yayılım 3 mm‟den küçük ve tümör 7 mm‟den geniĢ değildir.
Evre IA2: Stromal yayılım 3-5 mm arasında ve tümör 7 mm‟den geniĢ değildir.
Evre IB: Servikse sınırlı klinik lezyonlar veya Evre IA‟dan büyük preklinik lezyonlar.
Bütün belirgin lezyonlar yüzeyel yayılım olsa dahi Evre IB kanserlerdir.
Evre IB1: 4 cm‟den büyük olmayan klinik lezyonlar.
Evre IB2: 4 cm‟den büyük klinik lezyonlar.
Evre II: Tümör serviksi aĢmıĢ, fakat pelvis duvarına ulaĢmamıĢtır. Vajen tutulumu
olabilir ancak alt 1/3‟e ulaĢmamıĢtır.
Evre IIA: Belirgin parametrial tutulum yok. Vajenin üst 2/3‟üne kadar tutulum vardır.
Evre IIB: Belirgin parametrial tutulum vardır, ancak pelvis yan duvarına
ulaĢmamıĢtır.
Evre III: Tümör pelvik duvara kadar ulaĢmıĢtır. Rektal muayenede tümörle pelvis
duvarı arasında serbest aralık yoktur. Tümör vajen alt 1/3‟ünü tutmuĢtur. Bütün hidronefroz
ve/veya böbrek yetmezliği hastaları bu evreye dahil edilir.
Evre IIIA: Tümör pelvik duvara uzanmamıĢtır fakat vajen alt 1/3‟ü tutulmuĢtur.
Evre IIIB: Tümör pelvis duvarına ulaĢmıĢ veya hidronefroz veya nonfonksiyone
böbrek vardır.
Evre IV: Tümör gerçek pelvisi aĢmıĢ veya klinik olarak mesane ve/veya rektum
mukozası tutulumu vardır.
Evre IVA: Tümörün komĢu pelvik organlara yayılımı vardır.
Evre IVB: Uzak organlara yayılım mevcuttur (3).
Servikal Neoplazilerde Etiyoloji
Diğer kanserlere oranla servikal neoplazilerde etiyoloji daha belirlidir. HPV ile iliĢkisi
kesindir. Direk etkili olabilecek risk faktörleri Ģunlardır:
HPV, sigara, Herpes Simpleks tip-2, Vitamin-C, A, beta karoten ve folat eksikliği, oral
kontraseptifler, sosyoekonomik düzey yetersizliği, siyah ırk, erken yaĢlarda cinsel iliĢki, çok
eĢlilik, eĢin çok eĢli olması, kötü hijyen. Sigara içimine bağlı serviks kanseri riskinin kontrol
grubuna göre 2-3 kat arttığı çalıĢmalarla gösterilmiĢtir (4,20,34).
13
Serviks Kanseride HPV’nin Rolü
Çok sayıda araĢtırmacı tarafından HPV 16 ve 18‟in HSIL ve invaziv karsinom ile sıkı
iliĢkisi gösterilmiĢ, buna karĢılık HPV 6 ve 11 daha çok kondilomlar ve düĢük gradeli
displazilerde bulunmuĢtur. Bosch ve ark. (35) 22 ülkeden 1000 serviks kanserinin biopsi
örneklerini içeren bir uluslararası çalıĢma yapmıĢlar; örneklerin %93‟ünde HPV DNA‟sı
bulmuĢlardır. Olguların yarısında HPV 16 (+) iken, HPV 18 tek olarak %10-15 (+)
bulunmuĢtur. HPV 18 özellikle, Adenokarsinomlarda %40-50 oranında pozitif bulunmaktadır.
Enfekte olup normal sitolojiye sahip kadınların birkaç yıl içinde CIN veya serviks kanseri
geliĢtirme riskleri belirgin Ģekilde artmıĢtır (14,36). Yine sigara içimi, oral kontraseptif
kullanımı, multiparite ve diğer cinsel geçiĢli enfeksiyonlar direnç geliĢimini önemli derecede
etkiler (37,38).
Human papilloma virüs enfeksiyonunun genç kadınlarda insidansı %10-20‟dir.
Enfekte kadınların %5-10‟unda HPV direnç gösterir ki; bu direnç yaĢla artar. Karsinojenik
hale geçiĢ süresi yaklaĢık 13 yıldır.
Human papilloma virüse karĢı oluĢturulan aĢılar nötralize edici antikorlar olusturması
için tasarlanmıĢtır, virüsün hücre içine giriĢini engeller. Ġmmünizasyon için kullanılan antijen
HPV L1 major kapsid proteinidir. OluĢan yanıt dogal enfeksiyonda görülenden fazladır.
OluĢan antikorlar çogunlukla immunglobulin G1 tipindedir. Piyasada mevcut olan iki aĢı,
yüksek riskli HPV genotiplerden en sık görülen ikisini de (Tip 16,18) içerir. Tip 16 ve 18
birlikte, servikal kanser vakalarının %70‟inden sorumlu tutulur. Bu iki aĢı tip 16 ve 18‟e karĢı
neredeyse %100 etkin bulunmuĢtur (40). Preinvaziv servikal lezyon, serviks karsinomu ve
genital kondilomların önlenmesini amaçlamaktadır (27). HPV 16 ve 18 için geliĢtirilen aĢıyla
15-26 yaĢlar arasındaki kiĢilerle yapılan Faz 3 çalıĢmasında 5301 aĢılanan ve 5258 plasebo ile
yapılan çalıĢmada CIN2/3 ve AIS‟ye karĢı etkinlik %100 olarak bulunmustur (39).
Serviks Kanseri Ġnsidansı
Serviks kanseri dünyada kadınlardaki en yaygın ikinci malign neoplazmdır ve her yıl
450.000 yeni kanser vakası saptanmakta, bunların 300.000‟i ölmektedir (1). Hemen hemen
servikal kanserin % 80‟i geliĢmekte olan ülkelerde ortaya çıkar ki; bu ülkelerde servikal
kanser, kadınlarda kansere bağlı ölümlerin önde gelen sebeplerindendir (41-43).
Türkiye‟de ise Sağlık Bakanlığı‟nın 1999 yılı verilerinde kadınlarda en sık görülen dört
kanserin meme, mide, deri, kolon kanseri olduğu, servikal kanserin jinekolojik kanserler
içinde over kanserinden sonra ikinci sırada (insidansı yüz binde 0,95) olduğu bildirilmektedir.
14
Yapılan iki çalıĢmada hastalığın histolojik prevalansı, CIN I için %18, CIN II ve CIN
III için %8, infiltratif kanser için %0,8 olarak bulunmuĢtur (44,45).
SERVĠKS LEZYONLARINDA KULLANILAN TANI YÖNTEMLERĠ
Servikovaginal Sitoloji (PAP-SMEAR)
Servis kanseri insidansı ve mortalitesindeki azalmanın en önemli nedeni PAP smear
tarama testidir. Bu test ile serviksten alınan materyalde hücresel değiĢiklikler izlenmektedir
(13). Günümüzde sitoloji ikiye ayrılmıĢtır: Konvansiyonel PAP smear ve Sıvı Bazlı
Preparatlar (ThinPrep, SurePath). Hutchinson ve ark. (46)‟nın yaptığı çalıĢmalardan birinde
3218 hastadan alınan tek sitolojik örnekler gruplara ayrılmıĢtır. Bir gruba konvansiyonel
smear, digerine Thin prep uygulanmıĢtır. Yayınlanmıs yalancı negatif sonuçlar konvansiyonel
pap smear için %15, Thin prep için %4‟tür. Amerika BirleĢik Devletleri‟nde Sağlık Bakımı ve
AraĢtırma Kalite KuruluĢu, ilgili literatürleri derlemiĢ ve Ģu sonuca varmıĢtır: Thin prep için
konvansiyonel sitoloji ile karĢılaĢtırıldığında relatif gerçek pozitiflik oranı:1.3 ve relatif
yalancı pozitiflik oranı: 1.12‟dir. Bu durum Thin prep için daha yüksek duyarlılık ve daha az
özgüllükle sonuçlanmaktadır (47).
Kolposkopi
Her kolposkopik incelemenin amacı en az invazif serviks kanserinin dıĢlanması
olmalıdır. Kolposkop, parlak ıĢıkta, serviksin 6-40 kez büyütülerek direkt incelenmesini
sağlayan stereoskopik bir mikroskoptur. Servikal kolposkopinin amacı, transformasyon
zonunda, serviks üzerinde ya da servikal kanalda bulunan lezyonların tanımlanması,
prekanseröz serviks lezyonlarının varlığının araĢtırılması ve anormal pap-smear sonucunda
biyopsi yapılacak alanların tesbit edilmesidir (6,20,21,27).Kolposkopik muayenenin yetersiz
olduğu veya kolposkopik muayenede pozitif sitolojiyi izah edecek bir bulgu saptanmayan
olgularda endoservikal kanal küretajı (ECC) uygulanmaktadır. ECC ile servikal kanal
içerisinde bir lezyon saptanması özellikle perimenopoz ve postmenopozdaki hastalarda daha
sıktır. Kolposkopinin spesifitesi tarama için çok kötü, %30‟ un altındadır, yani yanlıĢ
pozitiflik oranı yüksektir. Sensitivite nisbeten iyidir, ama endoservikal kanal her zaman
görülemediği içinde yanlıĢ negatif oranı artabilir. Sitolojide yanlıĢ negatiflik oranı % 20
(%10-35) kadardır. Ġki yöntem birlikte kullanılacak olursa doğruluk oranı % 98.8„ lere
çıkacaktır (2).
15
SERVĠKS KANSERĠNDE RADYOLOJĠK GÖRÜNTÜLEME
Ultrasonografi (USG)
Serviks kanserlerinde transabdominal USG ve transvajinal USG ileri evreler dıĢında
pek yarar sağlamamaktadır. Solid retrovezikal bir kitleyi gösterebilir. Ancak bunun da
servikal bir myomdan ayırımı güçtür. Servikal kanser sonucu oluĢabilecek servikal stenoz,
sonucunda geliĢen hidrometra ve hematometra görüntülebilir. TV USG serviks kanserinin
boyutunun belirlenmesinden, invazyon derinliğinin gösterilmesinde yetersiz bir yöntemdir ve
serviks kanserinin değerlendirilmesinde yeri yoktur (48). Tümörün sonografik görünümü ile
parametrium arasındaki farklılık, transrektal USG‟nin avantajı olmaktadır. Parametrial
tutulumu belirlemede transrektal USG‟ nin doğruluğu %89‟dur (49).
Bilgisayarlı Tomografi (BT)
Kontrastlı incelemelerde tümörlerin servikal stroma ile %50 olguda izodens olduğu
düĢünülürse BT, USG ve MRG görüntülemeden farklı olarak lokal tümörü göstermede
etkisizdir. BT esas olarak adenopatinin saptanmasında kullanılmaktadır. BT ayrıca ileri evre
hastalıkta da uzak metastazları gözlemlemede radyasyon portlarının yerleĢtirilmesinde ve
perkütan biyopsilere kılavuzluk etmede faydalı olmaktadır. Kontrastlı BT‟nin parametrial
invazyonu göstermede değeri %76-80 arasındadır. BT‟nin primer limitasyonu normal
parametrial yapılardan tümörü ayırt etmek olduğundan erken parametrial invazyon ile mesane
ve rektum tutulumlarını değerlendirmek güçtür. Evre IIIB ve daha yukarısını içine alan ileri
evrelerde ise BT‟nin doğruluğu artmaktadır (50-52). Mesane invazyonunu göstermede BT
%76, MRG ise %80 doğruluğa sahiptir (51).
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Manyetik rezonans görüntüleme (MRG), yumuĢak doku rezolüsyonu en yüksek
görüntüleme yöntemidir. MRG‟de görüntü oluĢturmak için radyo dalgası(RF pulse) ve sinyal
kaynağı olarak insan vücudunda özellikle su ve yağ dokusunda bolca bulunan ve en yüksek
MRG sensitivitesine sahip tek protonlu hidrojen (H) atomu kullanılır. Yüksek yumuĢak doku
rezolüsyonu, multiplanar görüntüleme tekniği yani hastanın pozisyonunun değiĢtirilmeden
kesit planının değiĢtirilebilmesi, X ıĢını kullanılmaması MRG‟nin en büyük avantajlarıdır.
MRG pelvik incelemede ideal görüntüleme yöntemi olup uterusun zonal anatomisi rahatlıkla
değerlendirilebilir. MRG‟de T1 ağırlıklı görüntüler BT görüntülerine benzer Ģekilde uterusun
iç yapısı hakkında bilgi vermeyip, uterusun tüm tabakaları homojen ara sinyal intensitesinde
16
izlenir. Uterusun zonal anatomisi en iyi T2 ağırlıklı görüntülerde değerlendirilir (53-59).
Pelvik kitlelerin doğrulukla saptanmasında ve jinekolojik kanserlerin evrelendirilmesinde
kullanılır. Güçlü manyetik alanın neden olduğu belirgin bir biyolojik etki Ģu ana kadar
bulunamamıĢtır. Bununla birlikte düĢük Tesla değerli sistemlerde belirgin olmasa da sistemin
Tesla değeri arttıkça belirginleĢen, makro moleküllerin oryantasyonunda, kimyasal iliĢkilerde
ve membran permabilitelerinde bozulmalar veya sinir iletimlerinde azalmalar olabilir. Fakat
bu biyolojik etkiler 2 Tesla'nın altındaki sistemlerde görülmez. Bu nedenle, klinikte
kullanılabilecek maksimum Tesla sınırlaması mevcuttur. Bu sınırlama ABD için 2 Tesla'dır.
Serviks Kanseri ve Manyetik Rezonans Görüntüleme
Serviks, T2 ağırlıklı MRG incelemede, dıĢta yüksek konsantrasyonda elastik fibröz
doku nedeniyle düĢük sinyal yoğunluğu gösterir, içteki ince bir alan ise epitel ve mukus
nedeniyle yüksek sinyal yoğunluğu gösterir. Serviks kanserinin evrelemesinde tümör boyutu,
parametrium invazyonu, pelvik duvar ve komĢu organlar ile uzak metastazların
değerlendirilmesi önemlidir (60,61).
Serviks kanserinde manyetik rezonans görüntüleme sınıflaması:
Evre I - Evre I tümörler uterusla sınırlı.
Evre IA - T2-ağirlikli görüntülerde gösterilemeyen mikroinvaziv tümör olarak
tanımlandı. Derin invazyonu (> 3 mm) superfisiyal invazyondan ayırmadaki doğruluğu
sırasıyla T2-ağırlıklı görüntülerde, dinamik kontrastlı görüntülerde ve kontrastlı T1 ağırlıklı
görüntülerde 76%, 98% ve 63% bulunmuĢtur (62).
Evre IB - T2-ağırlıklı görüntülerde fibroservikal stroma düĢük sinyal intensiteli
gözükürken karsinom, yüksek sinyal intensiteli kitle olarak gözükür.
Evre II - Evre IIA tümörlerde, parametrial invazyon olmaksızın vajinal duvarın üst
üçte ikisinin segmental yayılımı T2-ağırlıklı görüntülerde gösterilmiĢtir (ġekil 6). Servikal
stroma invazyonu ve parametriaya tümör ekstensiyonu evre IIB hastalık olarak tanımlanmıĢtır
(ġekil 7). Parametrial invazyonun değerlendirilmesinde MRG‟nin sensitivitesi %69,
spesifitesi %93 olarak rapor edilmiĢtir (63-70).
17
ġekil 6. Evre IIA serviks karsinom olgusunda tümör ile normal doku arasındaki
kontrast T2 ağırlıklı sekansta net olarak seçilebilmekte olup MRG ile
tümör yayılım derecesi büyük oranda belirlenebilmektedir.
A
B
C
ġekil 7. Evre IIB serviks karsinom. T2- ağırlıklı resimde serviksin ön ve arka
dudaklarına yayılmıĢ bir tümor gösterildi.
Evre III- Evre IIIA‟da, vajinal tutulum pelvik yan duvara uzanmadan vajinal kanalın
alt üçte birine ulaĢır. Tümör pelvik yan duvara yayıldığında (mesela pelvik muskulatür ya da
iliyak damarlar) ya da hidronefroza sebep olduğunda evre IIIB olarak tanımlanır.
Evre IV- Tümör mesane, rektal mukoza gibi komĢu organları invaze ettiğinde, ya da
uzak metastaz olduğunda evre IV olarak tanımlanır (ġekil 8). MRG‟nin mesane veya rektal
invazyonun değerlendirmesinde sensitivitesi %71-100, spesifitesi %88-91 olarak rapor
edilmiĢtir (65, 68, 71). Pelvik nod metastazları her ne kadar FIGO evresini değiĢtirmese de,
paraaortik veya inguinal lenf nodu metastazları evre IVB olarak sınıflandırılır.
A
B
C
ġekil 8. Evre IVB serviks karsinom. T2- ağırlıklı resimde serviksin ön dudağına
yayılmıĢ büyük bir tümor gösterildi.
18
Manyetik rezonans görüntüleme yüksek yumuĢak doku rezolüsyonu ile serviks
kanserini evrelemede tek baĢına en iyi yöntemdir. Serviks kanseri için prognostik faktörlerden
olan parametrial invazyon tedavi Ģeklini de etkilemektedir. T2A görüntülerde serviksteki
tümörü çevreleyen stromal halkaya ait düĢük sinyal intensitesinin bozulmamıĢ olması
parametrial invazyon olmadığını gösteren yüksek oranda doğruluk oranına sahip negatif
prediktif değer olarak kabul edilmektedir (72).
Ġnceleme alanının kraniale doğru uzatılması böbrekleri ve retroperitoneal adenopatiyi
belirlemek için gerekli olup özellikle T1 ağırlıklı sekanslar lenf nodlarını görüntülemede
idealdir. Son yıllarda batın MRG uygulamalarında sıkça kullanılan yağ baskılama tekniği
serviks değerlendirmesinde doku kontrastına ekstra fayda sağlamamaktadır (73). Dinamik
MRG tümör varlığı ile stromal ve parametrial derinliğini belirlemede faydalı olduğu
bildirilmektedir. Bunun nedeni küçük servikal tümörlerin erken evrede (30.60 sn) normal
servikal dokulara göre hızlı kontrastlanmasıdır. Büyük tümörler genellikle nekrotik olup
dinamik imajlarda daha belirginlenen periferik kontrastlanma tümör tanımlamasını
kolaylaĢtırmaktadır. Stromal ve parametrial invazyonu göstermede kontrastlı rutin T1 ağırlıklı
sekanslar invazyonu normalden fazla göstermekte buna karĢılık dinamik kontrastlı tetkik bazı
çalıĢmalarda T2 ağırlıklı sekanslardan bile iyi bulunmaktadır.
Tümör boyutunun belirlenmesinde de MRG klinik değerlendirmeye göre daha iyi olup
cerrahi boyut ile farkı olguların %70-90‟ında 5 mm‟nin altında kalmaktadır. MRG‟nin
sensitivitesi parametrial invazyonda %77 ila 96 arasındadır. Küçük tümörlerde daha yüksek
doğruluk izlenmektedir. Doğruluk sadece IIA ve daha ileri evreler gözönüne alındığında %
74‟ e düĢmektedir (ġekil 7). Büyük tümörlerde servikal stromanın tüm kalınlığı T2 ağırlıklı
sekanslarda hiperintens olması nedeniyle ödem ile ayrım güçleĢmekte ve yüksek evrelemeye
sebep olmaktadır. Bu durumlarda stromal halkanın fokal kesintiye uğraması veya tümör
protrüzyon parametrial invazyonun daha güvenilir bulguları olmaktadır. Eğer tümör vajina
içinde sınırlı ise parametrial invazyon vajina duvarındaki kesinti ile değerlendirilir. Büyük
tümörleri değerlendirmedeki limitasyonlarına rağmen sadece evre IIIA ve daha ileri evreler
düĢünüldüğünde MRG evrelemedeki doğruluğu klinik değerlendirme ile elde edilen %53‟ten
%73‟e kadar çıkarmaktadır. Ġnternal obturator, levator ani veya iliak damarlara bitiĢik veya 3
mm uzak yerleĢimli tümörler MRG‟de pelvik duvar tutulumu düĢündürür. Vajinal invazyonda
doğruluk %86.93 olup iri tümörlerde doğruluk vajinal fornikslerin gerilmesi nedeniyle
gerçekte
olmasa
bile
infiltrasyonu
düĢündürmektedir.
Bazı
araĢtırmacılar
mesane
invazyonunu belirlemede MRG ile yüksek doğruluk bildirmektedir. Bunun kriterleri olarak
hipointens mesane duvarının kesintiye uğraması, posterior kese duvarının önü boyunca
19
yüksek T2 sinyali, daha ileri evrelerde nodüler kitlelerin lümen içine protrüzyonu veya
vesikovajinal fistül tanımlanabilir (74-77).
SERVĠKS KANSERĠNĠN TEDAVĠSĠ
Serviks kanserinin tedavi prensipleri diğer maligniteler ile aynıdır yani, hem primer
lezyon hem de potansiyel yayılma alanları tedavi edilmelidir. Bu amacı elde etmek için tedavi
seçenekleri primer tedavi için cerrahi, radyoterapi ve kemoterapiyi içerir. Radyoterapi
hastalığın tüm evrelerinde uygulanabilirken, cerrahi yalnızca Evre I ve IIa hastalıkla sınırlıdır.
Evre I serviks kanserinin radyoterapi veya radikal histerektomiden sonraki 5 yıllık yaĢam her
ikisi için de ortalama %85‟dir (78). Genellikle, erken evrelerde, benzer sağkalım oranları her
iki tedavi tekniklerinden de elde edilebilir.
Cerrahi
Özellikle overlerin korunması gereken genç hastalarda cerrahi tedavinin radyoterapiye
üstünlükleri vardır. Radyasyon tedavisinden sonra vaginal kısalma, fibrozis ve epitel atrofisi
nedeniyle seksüel disfonksiyon görülme olasılığı daha fazladır. Cerrahi giriĢimden sonra
vajina kısalır, ama seksüel aktivite ile daha sonra yeniden uzar. Epitelde atrofi oluĢmaz, çünkü
hastanın endojen östrojenleri vardır ya da hasta postmenopozal dönemde ise eksojen östrojen
verilir. Genellikle 4 cm çapından büyük lezyonlar opere edilmemektedir çünkü bu hastalar
postoperatif radyoterapiye gereksinim göstermektedir. Bu Ģekilde hasta seçimi olursa üriner
fistül %2‟nin altında olmaktadır (79-82). Radyoterapinin bir avantajı tüm evrelerde, hastanın
yaĢı ile iliĢkisi olmadan kilosu, ağırlığı ve tıbbi durumuna bakılmaksızın uygulanabilmesidir.
Radikal histerektomi ve pelvik lenfadenektomi: Radikal histerektomi ABD‟de sık
olarak Meigs tarafından 1944‟de tarif edildiği gibi yapılmaktadır. Operasyonda pelvik lenf
nodu diseksiyonu, uterosakral ve kardinal ligamentlerin çoğunun çıkarılması ve vaginanın 1/3
üst kısmının çıkarılması vardır. Bu tip operasyon Tip III radikal histerektomi olarak
adlandırılır. Wertheim tarafından tarif edilen histerektomi radikal histerektomiden daha az
radikaldir ve kardinal, utero sakral ligamentlerin proksimal yarısının çıkarılmasını kapsar
(30,84). Bu prosedür modifiye radikal veya tip II histerektomi olarak kabul edilir.
Wertheim‟in orijinal ameliyatında pelvik lenf nodu diseksiyonu yoktu, ancak büyük lenf
nodlarının selektif çıkarılması vardı. Radikal histerektomilerin bir baĢka sınıfı geniĢletilmiĢ
radikal histerektomi (Tip IV)‟dir. Tip IV operasyonda, periureteral doku, superior vezikal
arter ve vaginanın 3/4 üst kısmı çıkarılmaktadır. Tip V operasyonda distal üreter ve mesane
20
rezeke edilir. Bu prosedür nadiren uygulanır çünkü ilerlemiĢ hastalık varsa radyoterapi daha
uygundur (83).
Pelvik lenfadenektomi: Pelvik lenf nodu diseksiyonu pelvik duvarlarda round
ligamentlerin kesilmesi ve paravezikal ve pararektal aralıkların açılması ile baĢlar. Kommon
iliak ve eksternal iliak nodlar disseke edilir, bu sırada psoas kasının lateralinde yer alan
genitofemoral sinire zarar vermekten kaçınılır. Kommon iliak arter bifurkasyonunda,
eksternal iliak nod zinciri lateral ve medial bölümlere bölünür. Lateral zincir arterden,
sirkumfleks iliak venin distaline kadar sıyrılır. Daha sonra obturator lenf nodları disseke
edilir, bu giriĢim için, lenf nodları eksternal iliak venin altından tutulur ve medial olarak
traksiyon uygulanır. Hipogastrik artere kadar disseke edilir.
Paraaortik lenf nodu değerlendirilmesi: Barsaklar alttaki aort bifurkasyonunu
görmek için kenara itilir. Periton üreterin medialinden ve sağ kommon iliak arterin üzerinden
kesilir. Retroperitoneal olarak aort ve vena kavayı görmek icin ekartör konulur. Görülen
büyümüĢ paraaortik lenf nodları disseke edilir, hemostaz için hemoklipler konulur ve örnekler
frozen section için gönderilir. Eğer lenf nodu metastatik kanser açısından pozitif gelirse, bir
tedavi seçeneği operasyonu bırakıp radyasyon tedavisi uygulamaktır (84). Eğer lenf nodları
hastalık için negatifse, aortanın sol tarafı peritoneal insizyondan inferior mezenterik arterin
altında bir parmakla girilerek palpe edilir. Bu taraftaki lenf nodları, daha lateraldedir ve aort
ile kommon iliak arterin hemen arkasındadır. Eğer sol paraaortik lenf nodları sağlam
görünüyorsa ve servikal tümör küçük ve Ģüpheli pelvik lenf nodu yoksa bu ilave lenf nodlan
frozen section için gönderilmez.
Modifiye
radikal
histerektomi:
Modifiye
radikal
histerektominin,
radikal
histerektomiden farkları Ģunlardır:
Uterin arter üreter hizasından kesilir böylece üretere giden üreteral dal korunmuĢ olur.
Kardinal ligaman duvara yakın kesilmez ancak üreteral diseksiyona yakın orta hatta kesilir.
Anterior vezikouterin ligaman kesilir, ancak posterior vezikouterin ligaman korunur.
Vaginanın küçük bir kısmı çıkarılır.
Postoperatif radyoterapi: Sağkalım oranlarını arttırmak için, pelvik lenf nodu
metastazı, paraservikal doku invazyonu, derin servikal invazyon veya pozitif cerrahi sınır gibi
yüksek risk faktörü olan hastalarda postoperatif radyoterapi önerilmiĢtir (85-93). Artan
kanıtlar adjuvan radyoterapinin kullanımını desteklemektedir. Özellikle pozitif pelvik lenf
nodu varlığında, radyasyon kullanımı çeliĢkili ancak çok araĢtırılmıĢ bir konudur. Tedavinin
önerilmesindeki neden radyoterapinin pelvik lenf nodlarındaki kanseri sterilize etmesi ve
pelvik lenf diseksiyonu ile tüm nodal ve lenfatik dokunun çıkarılamamasıdır. Postoperatif
21
radyoterapinin sakıncaları ise anlamlı oranda ortaya çıkan radyoterapi sonrası barsak ve üriner
sistem komplikasyonlarıdır (94).
Radyoterapi: Radyoterapi, servikal skuamoz hücreli kanserin tüm evrelerinin
tedavisinde uygulanabilir, evre 1 için %70, evre Il için %60, evre III için %45 ve evre IV için
%18 kür oranı vardır (95). Radyasyon tedavisinde genellikle lokal nodları tedavi etmek ve
primer tümörü küçültmek için eksternal teleterapi ile santral tümörü etkilemek için
intrakaviter brakiterapi kombinasyonu planlanır.
Tedavi sıralaması tümör volümüne bağlıdır. Evre Ib 2 cm‟nin altında olan lezyonlarda
primer lezyonu ortadan kaldırmak için önce intrakaviter tedavi yapılır, sonrada pelvik nodları
tedavi etmek için eksternal terapi uygulanır. Daha büyük lezyonlarda ise önce tümörü
küçültmek ve kanser nedeniyle oluĢacak anatomik distorsiyonu azaltmak için eksternal
radyoterapi yapılır. Böylece terapist daha iyi intrakaviter dozimetre sağlar. Lokalizasyon
filmleri ve dikkatli dozimetre hesabı ile optimal radyasyon dozu saptanır ve mesane ve barsak
komplikasyonları insidansı azalır. Lokal kontrol intrakaviter kaynaklardan tümöre uygun
dozaja bağlıdır. Paraaortik nodlara uzak metastaz değerlendirilmeden geniĢletilmiĢ saha
radyoterapisinin rutin uygulanması değerlendirilmiĢtir ve bu radyoterapi ile ortaya çıkan
artmıĢ enterik morbidite nedeniyle uygulanmamaktadır (96).
22
GEREÇ VE YÖNTEMLER
ÇalıĢmamızda 01 Temmuz 2006 – 19 Ağustos 2011 tarihleri arasında Trakya
Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi‟nde servikal kanser tanısı
konulmuĢ, cerrahi tedavisi yapılmıĢ olan ve preoperatif görüntülemelerine ulaĢılabilen 30
hastanın, onkoloji dosyaları retrospektif olarak taranmıĢtır (Ek-1). Dosya taramalarının etik
izni için Fakültemiz GiriĢimsel Olmayan Klinik AraĢtırmalar Etik Kurulu‟na baĢvurulmuĢ ve
etik kurul onayı alınmıĢtır (Ek-2).
Bu
araĢtırmanın
değerlendirmesine,
erken
evre
uterin
servikal
kanser
(IA,IB1,IB2,IIA, IIB) tanısı alarak cerrahi tedavi endikasyonu konulan, cerrahi uygulanmıĢ
ve cerrahi sonrası histopatolojik değerlendirilmesi yapılmıĢ hastalar dahil edilmiĢtir. Dosya
incelemelerinden hastaların pre-operatif jinekolojik muayene, trans-vajinal ultrasonografi,
yapılmıĢ sitolojik tarama sonuçları (pap-smear), histolojik tanılama iĢlemlerinin sonuçları
(servikal punch ve endoservikal biyopsi sonuçları) ve MRG inceleme sonuçları çıkarılarak
hastaların tek tek klinik ve görüntüleme yöntemlerine göre evrelemeleri yapılmıĢtır.
Üniversitemizde MRG‟si yapılan hastalar Radyoloji Anabilim Dalımızdaki Signa
HDxt 1.5 Tesla GEHCGEHC Cihazı ile görüntülenmiĢtir. MRG inceleme supin pozisyonunda
ve mesane 1/2‟si dolu olacak Ģekilde aort bifurkasyonundan simfisiz pubis‟e kadar 10 mm‟lik
sagital, aksiyal T1 ve 5 mm‟lik koronal, aksiyal T2 ağırlıklı kesitler alınarak yapılmıĢtır.
Serviks kanseri tanılı hastaların preoperatif dönemde yapılan MRG incelemelerinde
aĢağıdaki tümöral yayılım kriterleri değerlendirilmiĢtir:
Tümör büyüklüğü; tümörün ölçülebilen en uzun çapı cm cinsinden alınmıĢtır,
invazyon derinliği; tümörün servikal kanaldan stromaya olan en derin uzanım yaptığı alan
23
ölçülmüĢtür,
lenfovasküler
alan
invazyonu;
mevcut
olup
olmaması
yönünden
değerlendirilmiĢtir.
Tümörün yayılım bölgeleri; diğer genital organlarda mevcut invazyonlarının olup
olmadığı, lenf nodlarının durumu; pelvik ve/veya paraaortik lenf nodu tutulumlarının
mevcudiyeti, komĢu organ invazyonu; pelvis içinde invazyon gösterdiği ekstra-genital organ
mevcudiyeti, tümörün serozaya uzaklığı; tümörün distal sağlam dokudan serozaya olan
mesafesi opere olabileceği endikasyonu konulan bu hastaların hepsine tam bir cerrahi
evreleme yapılmıĢtır.
Cerrahi
evreleme
olarak
Tip
II
veya
III
radikal
histerektomi,
bileteral
salpingooferektomi, pelvik ve paraaortik lenf nodu disseksiyonu uygulanmıĢtır. Altın standart
olarak kabul etmiĢ olduğumuz cerrahi evrelemesi yapılan hastaların histopatolojik sonuçlarına
göre FIGO evrelemeleri bir kez de patolojik sonuçlarla tekrar yapılmıĢtır.
Elde edilen veriler ıĢığında, preoperatif klinik ve MRG evrelemenin postoperatif
sonuçları ile kolerasyonu değerlendirilmiĢtir. Operasyon öncesi kullanılan görüntüleme
yöntemlerinin operayon sonrası verilerle uyumu incelenmiĢtir. Preoperatif ve postoperatif
histopatolojik bulguların denkliği araĢtırılmıĢtır.
Operasyon öncesi kullanılan muayene yöntemleri ve görüntüleme yöntemleri ile doğru
serviks kanseri evrelemesine ne kadar yaklaĢılabildiği araĢtırılmıĢtır.
ĠSTATĠSTĠKSEL ANALĠZ
Ġstatistiksel değerlendirme Trakya Üniversitesi Biyoistatistik Anabilim Dalı‟nda,
10240642 seri numaralı SPSS 19 ve MedCalc 11.1 istatistik programları kullanılarak yapıldı.
Verilerin normal dağılıma uygunluğu tek örneklem Kolmogorov Smirnov test ile
incelendi.
Gruplar arası karĢılaĢtırmalarda normal dağılım gösteren değiĢkenler için bağımsız
gruplarda t-testi, normal dağılım göstermeyenler için Mann Whitney U testi kullanıldı.
DeğiĢkenler arası iliĢkileri incelemede Spearman korelasyon analizi kullanıldı. Kategorik
verilerin gruplar arası karĢılaĢtırmalarında ki-kare testi uygulandı.
Tüm istatistikler için p<0.05 değeri istatistiksel anlamlılık sınırı olarak kabul edildi.
24
BULGULAR
ÇalıĢmamıza serviks kanseri tanısı almıĢ 30 hasta dahil edildi. Bu hastaların klinik
FIGO evrelemesine göre Evre 1A, evre 1B ve Evre 2A idi. Tüm hastalara tam bir cerrahi
evreleme yapıldı. Hastaların demografik özellikleri tümör histolojileri ve FIGO evrelerine
göre dağılımları Tablo 2, 3 ve 4‟te gösterilmiĢtir.
ÇalıĢmaya aldığımız 30 hastanın yaĢları 28 ile 72 arasında değiĢmekte olup, ortalama
yaĢ 49.17, ortalama parite 3.27 idi. Menopoz süreleri açısından incelendiğinde 14 hastanın
perimenopozal olduğu 16 hastanın ise postmenopozal olduğu izlendi (Tablo 2).
Tablo 2. Demografik bulgular
YaĢ
Parite
Menopoz süresi
30
30
30
Mean
49.17
3.27
6.10
Median
48.00
2.00
1.00
Minimum
28
0
0(n:14)
Maximum
72
10
24(n:16)
n
n: hasta sayısı
25
Hastalar tümör histolojisine göre değerlendirildiğinde squamöz hücreli karsinom tanısı
alan hastalar 23 kiĢi olup % 76.6, adenosquamöz tanısı alan hastalar 2 kiĢi ile % 6.6, adeno
kanser tanısı alanlar ise 5 kiĢi ile % 16.8 oranında saptandı (Tablo 3).
Tablo 3. Tümör histolojisine göre hasta dağılımı
n(%)
Squamöz
76.6
Adenokanser
16.8
Adenosquamöz
6.6
n: Hasta sayısı
Klinik olarak hastaların % 10‟u Evre IA, %70‟i Evre IB, % 2‟si Evre IIA olarak
saptanmıĢ ancak hiçbir hasta Evre 2B olarak saptanmamıĢtır. (Tablo 4).
Tablo 4 Klinik FIGO evrelemesine göre hasta dağılımı
n(%)
IA
10
IB
70
IIA
20
IIB
0
n: Hasta sayısı
ÇalıĢmaya aldığımız hasta grubunda 7 hastanın sigara kullanmıĢ 23 hastanın ise sigara
kullanmamıĢ olduğu izlenmiĢtir. Asemptomatik bir tane hasta olup 26 hasta vajinal kanama
(vk), 22 hasta da ağrı Ģikayeti ile kliniğimize baĢvurmuĢtur (Tablo 5).
26
Tablo 5. Semptom karĢılaĢtırması
Sigara
Semptom (vk)
Semptom (ağrı)
Asemptomatik
n
30
30
30
30
Var
7
26
22
1
Yok
23
4
8
29
n: Hasta sayısı
Hastaların histopatolojik, klinik ve MR-evrelemeye göre evreleme sonuçları ise Tablo6 ve 7‟de gösterilmiĢtir.
Tümörün doğru evrelenmesinde klinik evreleme 30 vakanın 7 tanesinde patolojik evre
ile aynı tanıyı verebilmiĢtir. Servikal tümörün evrelemesinde klinik muayene ile
evrelendirmenin baĢarısı %23 (7/30) bulunmuĢtur. Klinik olarak yanlıĢ evrelenmiĢ olan 23
vakanın 2 tanesi (%9) jinekolojik muayeneye göre daha ileri evre olarak (overstaged), 21
tanesi ise (%91) jinekolojik muayeneye göre daha düĢük evre olarak (understaged)
değerlendirilmiĢtir (Tablo 6).
Tablo 6. Klinik evrelemenin gold standart patolojik evreleme ile karĢılaĢtırılması.
KLĠNĠK FIGO
PATOLOJĠK FĠGO EVRE
TOTAL
EVRE
IA
IBI
IB2
IIA
IIB
IA
1
3
0
0
0
4
IBI
1
6
3
3
5
18
IBII
0
0
0
1
6
7
IIA
0
0
0
0
0
0
IIB
0
0
0
1
0
1
TOTAL
2
9
3
5
11
30
27
Tablo 7. Manyetik rezonans evrelemenin gold standart evreleme ile karĢılaĢtırılması
MR ĠLE FĠGO
PATOLOJĠK FĠGO EVRELEMESĠ
TOTAL
EVRELEMESĠ
IA
IBI
IBII
IA
IIB
IA
2
2
0
0
0
4
IBI
0
6
1
0
2
9
IBII
0
0
1
0
1
2
IIA
0
1
1
4
1
7
IIB
0
0
0
1
7
8
TOTAL
2
9
3
5
11
30
MR: Manyetik rezonans.
Serviks kanserinde doğru evreleme ve tanı için histopatoloji esastır ve gold standarttır.
Buna göre klinik evreleme ve MR evrelemeyi doğru evreleme olarak kabul ettiğimiz
histopatolojik evreleme ile karĢılaĢtırdığımızda;
Evre IAI için;
Klinik evrelemenin 2 hastadan birini doğru tanı koyduğu, MR görüntülemenin ise 2
hastanın ikisini de doğru tanıdığı görülmüĢtür.
Evre IBI için;
Klinik evreleme 9 hastadan 6‟sına MR evrelemede 9 hastadan 6‟sına doğru tanı
koyabilmiĢtir.
Evre IBII saptanan 3 hastadan; Klinik evreleme ile hiçbirine tanı konamamıĢ MR
ise sadece birini tanıyabilmiĢtir.
Evre IIA için; Klinik evreleme hiçbirine doğru evreyi koyamazken, MR görüntüleme
5 hastanın 4‟ünü doğru tanıyabilmiĢtir.
Evre IIB için; Klinik evreleme 11 hastanın hiçbirini doğru evreyememiĢ, MR
görüntüleme ile bunların 7 tanesi pre-op doğru evrelendirilebilmiĢtir.
28
Tümörün evrelemesinde MRG‟ye göre yapılan evrelemede, patoloji sonuçlarına göre
doğru evreleme ile karĢılaĢtırıldığında 30 vakanın 20 tanesini MRG‟nin doğru evrelediği
görülmektedir. Buna göre MRG‟nin evreleme baĢarısı % 67 (20/30) olarak bulunmuĢtur.
MRG ile yanlıĢ evrelenmiĢ 10 vakanın (%33, 10/30) olduğu saptanmıĢtır. YanlıĢ evrelenmiĢ
bu 10 vakanın 7 tanesini yanlıĢlıkla ileri evrede (overstaged)(%23), 3 tanesini (%10) ise erken
evrede olarak (understaged) belirlemiĢtir (Tablo 8). Evrelere göre MRG gold standart olan
patolojik evrelemeye göre sensitivite, spesifite, pozitif prediktif değer, negatif prediktif
değerleri Tablo 8‟de gösterilmiĢtir.
Tablo 8. Patolojik evrelemeye göre klinik ve manyetik rezonans evrelemelerinin
doğruluk oranları
PATOLOJĠK
N
EVRE
Klinik olarak doğru
MR Görüntüleme ile
tanı konulan vaka
doğru tanı konulan
vaka
IA
2
1
2
IBII
9
6
6
IBII
3
0
1
IIA
5
0
4
IIB
11
0
7
TOTAL
30
7
20
MR: Manyetik rezonans.
Evrelemede gold standart kabul edilen patolojik evrelemeye göre MR görüntüleme ile
evrelemenin Evre IA için sensivitesi 1 ,spesivitesi 0.93, pozitif prediktif değeri 0.50 ve
negatif prediktif değeri 0.92 olarak bulunmuĢtur. Evre IBI için bu değerler sırası ile 0.66,
0.84, 0.33 ve 0.87‟dir. Evre IBII için; 0.33, 0.96, 0.50 ve 0.93‟ dir. Evre IIA için 0.96, 0.89,
0.57 ve 0.95‟ tir. Evre IIB için 0.63, 0.95, 0.87 ve 0.85‟ tir. Tüm evreler için MRG ile
evreleme yapmanın sensitivitesi 0,66 olarak izlenmiĢtir (Tablo 9).
29
Tablo 9. Manyetik rezonans evrelemenin değerleri
MR Evreleri
Sensivite
Spesivite
Pozitif
Negatif
Prediktif Değer
Prediktif Değer
IA
1
0.93
0.50
0.92
IBI
0.66
0.84
0.33
0.87
IBII
0.33
0.96
0.50
0.93
IIA
0.96
0.89
0.57
0.95
IIB
0.63
0.95
0.87
0.85
MR: Manyetik rezonans.
ÇalıĢmamızda 17 hastanın tümör çapı 4 cm‟den küçük, 13 hastanın ise 4 cm‟den
büyük saptanmıĢtır. Ancak tümör çapı 4 cm‟ den küçük olan hastaların MRG incelemesinde 8
hastanın tümör boyutu patolojik boyut ile uyumlu ,9‟ u ise uyumsuz saptanmıĢtır. MRGde
tümör çapı 4 cm‟den büyük olan hastaların 9‟unu doğru 4‟ünü yanlıĢ ölçümlemiĢtir. MRG‟nin
tümör çapı belirlenmesinde sensitivitesi % 68 olarak bulunmuĢtur. Spearman‟ s korelasyon
analizinde dep değeri 0.443 ile tam korelasyon bildirmese de 0.5 değerine yakın olması
sebebiyle MRG‟nin tümör büyüklüğünü göstermede faydalı olabileceği yorumu yapılabilir.
MRG 4 hastanın tümör boyutunu verememiĢtir.(Tablo 10)
Tablo 10. Patolojik tm çapı ile manyetik rezonans görüntüleme tm çapı karĢılaĢtırılması
MR görüntüleme
Patolojik
n
26
30
Tm Çapı <4 cm
12(8)*
17
Tm Çapı >4 cm
14(9)**
13
P
0.443
n:Hasta sayısı; MR: Manyetik rezonans; Tm: Tümör
* : Manyetik rezonans görüntülemenin doğru tanı koyduğu hasta sayısı (tm çapı 4 cm den küçük)
** : Manyetik rezonans görüntülemenin doğru tanı koyduğu hasta sayısı (tm çapı 4 cm den büyük)
30
ÇalıĢmamıza alınan 30 hastanın 20 tanesinde patolojik değerlendirme ile servikal ring
tutulumu saptanmıĢ, 10 hastada
tutulum saptanmamıĢtır. Patolojide tutulum izlenen 20
hastanın 13 tanesinde MRG‟de servikal ring tutulumu göstermiĢtir. Servikal tutulumu
olmayan 10 hastanın 6 tanesinde MRG‟de de tutulum saptanmamıĢtır. MRG‟nin servikal ring
tutulumunu göstermede sensitivitesi %65 olarak bulunmuĢtur (Tablo 11).
Tablo 11. Patolojide servikal ring tutulumu ile manyetik rezonans görüntülemedeki
servikal ring tutulumunun karĢılaĢtırılması
Servikal Ring tutulum (MR)
Servikal Ring tutulumu (patoloji)
n
30
30
Var
17(13)*
20
Yok
13(6)**
10
n: Hasta sayısı; MR: Manyetik rezonans.
*: Manyetik rezonans görüntülemenin doğru tanı koyduğu servikal ring tutulumu olan hasta sayısı
**: Manyetik rezonans görüntülemenin doğru tanı koyduğu servikal ring tutulumu olmayan hasta sayısı
ÇalıĢmamızda
11
hastada
parametrial
tutulum
saptanmıĢ
19
hastada
saptanmamıĢtır. MRG ile bu 11 hastanın 7 tanesinde parametrial tutulum izlenmiĢtir.
MRG‟nin parametrial tutulumu değerlendirmede sensitivitesi %63, spesifitesi %94, pozitif
prediktif değeri %87 ve negatif prediktif değeri %82 olarak ölçülmüĢtür (Tablo 12).
Tablo 12. Patolojide parametrial tutulum ile MRG’deki parametrial tutulumun
karĢılaĢtırılması
Parametrial tutulum(MR)
Parametrial tutulum(patoloji)
n
30
30
Var
8(7)*
11
Yok
22(18)**
19
n: Hasta sayısı; MR: Manyetik rezonans.
*: Manyetik rezonans görüntülemenin doğru tanı koyduğu parametrial tutulumu olan hasta sayısı
**: Manyetik rezonans görüntülemenin doğru tanı koyduğu parametrial tutulumu olmayan hasta sayısı
31
ÇalıĢmamızda MR görüntülemenin pelvik lenf nodu metastazı değerlendirmesinde
sensitivitesi % 33 olarak belirlenmiĢtir. Fisher‟s exact test kullanılarak yapılan istatistiki
değerlendirmede de korelasyonun yetersiz olduğu bulunmuĢtur (p:0.207) (Tablo 13).
ÇalıĢmamıza alınan hastalarda paraaortik lenf nodu tutulumu saptanmamıĢtır.
Tablo 13. Pelvik lenf nod tutulumu
MR (peLN)
Pato(peLN)
n
30
30
Var
3
9
Yok
27
21
n: Hasta sayısı; peLN: Pelvik lenf nodu.
32
TARTIġMA
Serviks kanseri dünyada kadınlardaki en yaygın ikinci malign neoplazmdır ve her yıl
450.000 yeni kanser vakası saptanmakta, bunların 300.000‟i ölmektedir (1). GeliĢmiĢ
ülkelerde tarama programlarıyla erken evrede tanınma Ģansı yükselmektedir. Erken evrede
tanınma fertilite koruyucu cerrahi gibi daha az radikal cerrahi iĢlemlerin uygulanma Ģansını
ortaya çıkarmaktadır. Bu aĢamada evrelemenin doğruluğu ve uygunluğu uygulanacak cerrahi
iĢlemin radikalliğini belirlemede hayati öneme sahiptir.
Serviks kanserinin Uluslararası Jinekolojik Onkoloji Federasyonu (FIGO) tarafından
önerilen evrelemesi klinik evrelemedir ve bu evreleme sistemi fizik muayene bulgularına,
kolposkopi ve lezyonların biyopsisine, akciğer grafisine, sistoskopi, sigmoidoskopi ve
intravenöz ürografiye dayanmaktadır (97,98). Fizik muayene tümörün gözle görülebilirliğinin,
tahmini büyüklüğünün, bimanuel ve rektovajinal muayene ile tümörün uterus dıĢı yayılımı,
parametrial, vajinal, rektal ve pelvik yan duvar invazyonunun değerlendirilmesini içerir.
Gözle görülemeyen
lezyonların
detaylandırılmasında kolposkopi
ve biyopsi
örneklerinde tümör invazyonu, mesane invazyonunda sistoskopi ve rektal invazyonda
rektoskopi önerilir. Hidronefroz tespitinde ise sebebin tümör olup olmadığının araĢtırmasında
intravenöz ürografi önerilir (99). Klinik evrelemede parametriumlar ve pelvik yan duvarların
tutulumunun tahmininde, tümör boyutu ve lenf nodu metastazı değerlendirilmesinde zorluklar
yaĢanmaktadır (98, 100, 101). Bu durum preoperatif uygun tedavi planlamasında eksikliklere
neden olur. Çoğu merkez erken evreli servikal kanser hastalarında (Evre IIB ve daha düĢük
evre) primer cerrahi yaklaĢımını seçerken, yeni çalıĢmalarda parametrium tutulumu olan
(Evre IIB ve daha ileri evre), ya da tümör çapı 4 cm‟den büyük olan hastalara birincil tedavi
olarak radyoterapi önerilmektedir (102-106). Bu nedenle diğer kanserlerde olduğu gibi
33
servikal kanserin de doğru evrelenmesi tedavi yönetimi açısından büyük öneme sahiptir.
Primer servikal kanser için klinik evreleme cerrahi evreleme ile korele edildiğinde % 26-66
hata oranına sahiptir (97, 104, 106).
Daha doğru tanı araçlarını ararken, çeĢitli çalıĢmalar, BT veya MRG‟lerin kullanımını
araĢtırmıĢlardır. Serviks kanserinin evrelemesinde tümör boyutu, parametrium invazyonu,
pelvik duvar ve komĢu organlar ile uzak metastazların değerlendirilmesi önemlidir (60).
MRG' nin evrelemedeki kesinliği %75 ile %96 arasinda değiĢmektedir. Preoperatif
tumör görüntülemesinde ve parametrial invazyonun belirlenmesinde MRG, BT'ye kıyasla
önemli oranda daha baĢarılı bulunmuĢtur. MRG tümörün myometrial invazyonunu tahmin
etmede doğruluğu yüksektir ve servikal karsinomun internal os ile iliĢkisini göstermede %100
sensitivite ve %96 spesifiteye sahiptir (61).
Serviks kanseri evrelemesinde MRG en doğru non-invaziv görüntüleme yöntemi
olarak tarif edilmiĢtir (103). Togashi ve ark. (107) 67 kadın üzerinden 1.5 T MR cihazı
kullanarak yapılan çalıĢmalarında % 76 genel bir evreleme doğruluğuna ulaĢmıĢlardır.
Choi ve ark. (108) 115 hastalık bir çalıĢmada 1.5 T MRG cihazı kullanarak MRG
evrelemenin % 77 oranında doğru olduğunu saptamıĢlar. Boss ve ark. (103) MRG ile servikal
karsinomanın evreleme doğruluğunu araĢtıran 12 çalıĢmanın değerlendirilmesinde histolojik
tanısı olan 502 hasta arasında, genel evreleme doğruluk yüzdesini ortalama % 79 olarak
bulmuĢlardı (dağılım 47-90%). Aynı değerlendirmede MRG olguların % 14‟ünü daha ileri
evre (aralık 2-53%) ve olguların % 8‟ini (aralığı 0-17%) daha düĢük evre olarak göstermiĢti.
Bizim çalıĢmamızda MRG vakaların %10‟unu daha yüksek evre, %23‟nü ise daha düĢük evre
olarak göstermiĢtir (Tablo 6). MRG evrelemedeki doğruluğu %75 ile %96 arasında
değiĢmektedir (97,109).
Amerikan Radyoloji Görüntüleme Ağı‟nın (ACRIN) ve Jinekolojik Onkoloji
Grubu‟nun (GOG) yakın zamanda birlikte yürüttüğü prospektif çok merkezli bir çalıĢma
erken invaziv servikal kanserin tedavi öncesi değerlendirilmesinde MRG, BT ve FIGO klinik
evrelemesini karĢılaĢtırmıĢ, preoperatif evrelemede MRG'nin baĢarısının BT‟ye eĢdeğer
olduğunu göstermiĢtir. Fakat preoperatif tümör görüntülemesinde ve parametrial invazyonun
belirlenmesinde MRG, BT‟ye kıyasla önemli oranda daha baĢarılı bulunmuĢtur.
MRG tümörün myometrial invazyonunu tahmin etmede doğruluğu yüksektir ve
servikal karsinomun internal os ile iliĢkisini göstermede %100 sensitivite ve %96 spesifiteye
sahiptir
(61). Hancke ve ark. (110)
ise klinik evreleme ile BT ve MRG uyumunu
karĢılaĢtıran çalıĢmalarında BT ve MRG‟nin palpasyona bir üstünlüğünü gösterememiĢlerdir.
34
Bizim çalıĢmamızda ise MRG 30 hastanın 20‟sine doğru evreleme yaparak, 7 hastaya doğru
evreleme yapan klinik evrelemeye üstünlük göstermiĢtir (Tablo 7).
Hastanın mortalitesini, evreleme ve tedavisini belirlemede çeĢitli prognostik
parametreler vardır. Bunlar tümör histolojisi, tümör çapı, parametrial invazyon, komĢu organ
invazyonu, pelvik duvar invazyonu ve uzak organ metastazlarıdır. Tümör histolojisi önemli
bir prognostik değiĢkendir. Serviks kanserinin en sık görülen histolojik tipi skuamöz hücreli
karsinomdur (111). ÇalıĢmamızda da skuamoz hücreli karsinom % 73.3 oranı ile en sık
bulunan tiptir.
Tümör çapı Horn ve ark. (117)‟nın yaptığı çalıĢmada prognostik faktör olarak
belirlenmiĢtir. Klinik muayene aksial düzlemde olan boyutu değerlendirip, kraniokaudal
düzlemdeki
tümör
değerlendirmede
boyutunu
klinik
tanımlayamamaktadır.
evreleme
yetersiz
Dolayısıyla
kalmaktadır.
tümör
Tümör
boyutunu
boyutunun
değerlendirilebilmesi amacıyla MRG‟nin kullanımını Togashi ve ark. (107) araĢtırmıĢlar ve
çalıĢmalarında 1.5 T ile çekilen MRG‟de en küçük 5 mm‟lik tümör odaklarını tespit
edebilmiĢlerdir. Multiplanar MRG tüm düzlemlerde boyutu tanımlayabilmektedir; prognostik
olarak aksial boyuta göre kraniokaudal boyut daha anlamlı bulunmaktadır (112). Bu da lenf
nodu invazyonunu yakalama olasılığının daha yüksek olması ile bağlantılıdır.
Bizim çalıĢmamızda da MR‟daki tümör boyutu ile FIGO evreleme arasında
korelasyon saptanmıĢtır. MRG tümör çapı belirlenmesinde sensitivitesi % 68 olarak
bulunmuĢtur. Tümörün büyüklüğü ve volümü, lenf nod tutulumu önemli faktörlerdir.
MRG„de çap ve volüm değerlendirilmesi primer olarak operasyon veya radyoterapi seçimi
açısından önemli olabilecektir. MRG evrelemesinin önemli bir tehlikesi tümör kompresyonu
ya da inflamasyonun sebep olduğu stromal ödem sonucunda büyük tümörlerin (%70
doğrulukla) küçük tümörlerin (%96 doğrulukla) T2-ağırlıklı görüntülerinde parametrial
invazyonun olduğundan fazla tahmin edilmesidir (70). Bu tehlike büyük tümörlü hastalarda
parametrial invazyonun değerlendirilmesinde daha yüksek yanlıĢ pozitif oranlara yol
açabileceği için bu hastalarda tedavi kararları verilirken bu tehlikenin dikkate alınması
gerekmektedir.
Servikal tümörler MRG‟de en iyi T2-ağırlıklı kesitlerde değerlendirilmektedirler. Bu
kesitlerde servikal kanser ara sinyal yoğunluğunda izlenir ve düĢük sinyal yoğunluğunda olan
fibröz servikal stromayı parçalayan (ayıran) bir kitle olarak görülür (97,103,104,113).
Kontrast enjeksiyon sonrası dinamik MRG tekniğinin serviks kanseri tanısında veya
değerlendirmesinde hiçbir ek değere sahip olmadığı bildirilmiĢtir (104,105,113,114,115).
35
T2 ağırlıklı MRG‟de hipointens servikal fibröz stromal halkanın (servikal ring)
korunması parametrial tutulum açısından yüksek negatif prediktif değere sahiptir. Nodüler
veya düzensiz tümör sinyali ile halkanın komple bozulması parametrial tutulumun güvenilir
bulgusudur. Parametrium; T1 ağırlıklı kesitlerde orta derecede sinyal intensitesi gösterir. T2
ağırlıklı kesitlerde ise sinyal intensitesi değiĢen oranlarda artar.
Temel olarak MRG‟de serviks kanseri ve yayılımı T2 ağırlıklı kesitlerde; parametrial,
komĢu organ tutulumları ile lenfadenomegaliler T1 ağırlıklı kesitlerde değerlendirilmektedir.
Literatürde, parametriyal invazyon değerlendirilmesinde ortalama doğruluk oranı
MRG‟de % 95 gibi yüksek iken BT ile % 72 ve klinik muayene ile % 86 olduğu
bildirilmektedir. Tek merkezli çalıĢmalarda, MRG parametrial invazyonu tanımlamada hem
BT hem de fizik muayeneden daha iyi olduğu gösterilmiĢtir (97,103,104,106).
Parametrial tutulum serviks kanserinin tedavisinde en kritik noktadır, parametriuma
tümör yayılmıĢsa radyoterapi seçilecek tedavi Ģeklidir. Kim ve ark. (96)‟nın 30 olguluk
çalıĢmasında 2T MR cihazı kullanılmıĢtır. Parametrial tutulumu değerlendirdiklerinde
doğruluğu % 92, sensitiviteyi %100, spesifiteyi %52, pozitif prediktif % 39, negatif prediktif
değeri % 100 olarak bulmuĢlardır.
Sironi ve ark. (118)‟nın 25 vakalık çalıĢmasında 0.5 T MR cihazı kullanılmıĢtır.
Parametrial yayılım belirlemede doğruluğu %88, sensitiviteyi % 100, spesifiteyi % 80 olarak
bulmuĢlardır. Bizim çalıĢmamızda MRG‟nin parametrial tutulumu değerlendirmede
sensitivitesi %63, spesifitesi %94, pozitif prediktif değeri %87 ve negatif prediktif değeri %82
olarak ölçülmüĢtür (Tablo 11). Bizim çalıĢmamızda MRG fakültemizde yapılan hastalar için
1.5 T MR cihazı kullanılmıĢtır.
ÇalıĢmamız ve literatürdeki benzer çalıĢmaların sonuçları, serviks kanserinde
parametrial tutulumu değerlendirmede MRG‟nin güvenilir bir görüntüleme yöntemi olduğunu
göstermektedir. Ayrıca MRG‟nin multiplanar görüntüleme kapasitesi, iyonizan radyasyon
kullanmaması ve belirgin biyolojik zararının olmaması diğer avantajları arasında yer alır.
Vajinal tutulum klinik muayene ile kolayca değerlendirilebilir (103,104). MRG‟de ise
T2 ağırlıklı görüntülemede vajinal tutulum düĢük yoğunluklu normal vajinal duvarın, yüksek
yoğunluklu tümör kitlesi tarafından invaze edilmesi Ģeklinde izlenir (103,104). Choi ve ark.
(119)‟nın çalıĢmasında vajinal tutulum için MRG`nin doğruluğu %97 ve sensivitesi %87
olarak bulunmuĢtur. Monfredi ve ark. (124)‟nın çalıĢmasında ise MRG‟nin vajinal fornix
infiltrasyonu değerlendirmesinde %91 histopatolojik tanı uyumu mevcuttu.
Büyük bir ekzofitik tümorden dolayı fornikslerde olan ĢiĢme, MRG ile vajinal tutulum
değerlendirilmesini zorlaĢtırıp, daha ileri evre olarak tanınmasına neden olmaktadır
36
(97,103,106). Ġnternal obturator, piriform veya levator ani kasların tutulumu, pelvik duvar
invazyonunu göstermektedir. Pelvik yan duvarından 3 mm'den az mesafede tümör olması,
vasküler tutulum veya komĢu kasta artmıĢ sinyal yoğunluğu, hem BT hem MRG T2 ağırlıklı
görüntülemede pelvik yan duvarı tutulum bulgularıdır (106).
Yağ dokusunun tümör ve mesane veya rektal duvar arasındaki varlığı bu anatomik
yapıların
tutulumun
dıĢlama
kriteri
olarak
kullanılır
(103,104,107).
T2-ağırlıklı
görüntülemede mesane mukozasının hiperintens kalınlaĢması ödem bulgusu olup doğrudan
tutulum iĢareti değildir (103, 104, 106, 109).
Lenf nodu metastazı varlığı, serviks kanseri için önemli bir prognostik faktördür (97).
Pelvik lenfadenopati değerlendirilmesi için, MRG doğruluğu % 97‟dir (119).
Fuller ve ark. (120)‟nın yaptığı bir çalıĢmada negatif nodlu hastalarda 5 yıllık sağ
kalım oranı % 85-90 dır. Pozitif lenf nodlularda ise yaĢam oranı tutulmuĢ nod sayısı,
lokalizasyonu ve metastazın büyüklüğü ile iliĢkili olarak % 20 ile % 74 arasında
değiĢmektedir (87,121-123). Ġnsidansı yükselen tümör evresi ile artar ve pelvik lenf nodu
metastazı paraaortik metastazlara göre daha sıktır (103). Pozitif lenf nodları için açıklanan
morfolojik kriterler boyutu ve konumuna göre değiĢiklikleri içerir (103,106). Literatürde, kısa
eksen çapı 1 cm‟den daha büyük olan lenf nodları, metastatik olarak değerlendirilmektedir
(103,104,109).
Monfredi ve ark. (124) MRG ile lenf nodu değerlendirmesinde cut-off değer olarak 1
cmyi aldıklarında sensiviteyi %28, spesiviteyi %100 ve doğruluğu %89 olarak bulmuĢlardır.
Cut-off değeri 0.5 cm olarak belirlediklerinde ise sensivite %33, spesivite %92 ve doğruluk
%83 olmuĢtur.
Hancke ve ark. (110) çalıĢmalarında lenf nodu metastazı açısından MRG sensivitesini
çok düĢük (%35) bulmuĢlardır. Chung ve ark. (125) ise aynı konuda MRG sensivitesini
%40.5, spesivitesini %91.3 ve doğruluk %86.8 olarak bulunmuĢtur. MRG‟nin lenf nodu
metastazı saptanmasında doğruluğu % 75 ile %100 arasında değiĢir ve ortalama sensivitesi %
86 iken, BT‟nin sensivitesi %75-86 arasında değiĢmektedir (103,106).
Bizim çalıĢmamızda MRG‟de 3 hastanın lenf nodu pozitifliği saptanmıĢ olup, bunlar
pelvik lenf nodlarıdır. Bu hastaların patolojileri de pozitif gelmiĢtir. Ancak 6 lenf nodu pozitif
olan hastanın MRG‟de lenf nodu pozitifliğine rastlanmamıĢtır.
Bizim çalıĢmamızda MRG‟nin lenf nodu için sensitivitesi % 33 olarak tespit
edilmiĢtir.
37
SONUÇLAR
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı
bünyesinde bulunan Onkoloji polikliniğimizde yaptığımız retrospektif çalıĢmamızda Ģunları
saptadık:
1. Serviks kanseri için gold standart kabul edilen patolojik evreleme ile MRG ile yapılan
evreleme ve FIGO klinik evrelemesi karĢılaĢtırıldığında klinik evreleme yetersiz, MR
evreleme uyumlu olarak izlenmiĢtir.
2. ÇalıĢmamız ve literatürdeki benzer çalıĢmaların sonuçları, serviks kanserinde
parametrial tutulumu değerlendirmede MRG‟nin güvenilir bir görüntüleme yöntemi
olduğunu göstermektedir.
3. MRG‟nin servikal tümör çapını belirlemede sensitivitesi yüksektir.
4. MRG, patolojik lenf nodu tutulumunu saptamada yetersiz kalmıĢtır.
5. MRG serviks kanserinde stromal halka tutulumu belirlenmesinde yüksek sensiviteye
sahiptir.
6. Preoperatif yapılan MRG‟nin operasyon açısından uygun hasta seçimi yapmada yol
gösterici olabilir.
38
ÖZET
Dünyada meme kanserinden sonra kadınlarda ikinci sıklıkta saptanan malign
neoplazm serviks kanseridir. Bu nedenle serviks kanserinin tanı ve tadavisi her geçen gün
daha da önem kazanmaktadır. Manyetik rezonans ile serviks kanserinin evrelemesinde tümör
boyutu, parametrium invazyonu, pelvik duvar ve komĢu organlar ile uzak metastazların
değerlendirilmesi önemlidir. Serviks kanserinin evrelemesinde ve tedavinin yönlenmesinde en
önemli parametre parametrial tutulumdur. Günümüzde parametrial tutulumu olan ve olmayan
hastalara yaklaĢım merkezlere göre değiĢse de genel olarak tedavinin cerrahi mi yoksa
radyoterapi mi olacağını parametrial tutulum göstermektedir. Retrospektif olarak yapılan bu
çalıĢmada ise erken evre serviks kanseri incelemeleri manyetik rezonans görüntüleme
yöntemiyle
yapılan
hastaların,
operasyon
sonrasındaki
histopatolojik
sonuçlarının
karĢılaĢtırılması amaçlanmıĢtır.
ÇalıĢmamızda 01 Temmuz 2006 – 19 Ağustos 2011 tarihleri arasında Trakya
Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi`nde tanısı konmuĢ, cerrahi tedavisi
yapılmıĢ olan ve preoperatif görüntülemelerine ulaĢılabilen 30 hastanın onkoloji dosyaları
retrospektif olarak taranmıĢtır.
ÇalıĢmaya alınan 30 hastanın MRG ile evrelemesinde 9 hasta evre IBI, 2 hasta evre
IBII, 7 hasta evre IIA, 4 hasta evre IA ve 8 hasta evre IIB olarak izlenmiĢtir. Genel toplama
bakıldığında 30 hastadan klinik evreleme 7 tanesini doğru evrelemiĢken MRG ile 20 hasta
doğru evrelenmiĢtir. ÇalıĢmamızda 17 hastanın tümör çapı 4 cm‟den küçük, 13 hastanın ise 4
cm‟den büyük saptanmıĢtır. Ancak tümör çapı 4 cm‟den küçük olan hastaların MRG
incelemesinde 8 hastanın tümör boyutu patolojik boyut ile uyumlu ,9‟u ise uyumsuz
saptanmıĢtır. ÇalıĢmamıza alınan 30 hastanın
39
20 tanesinde patolojik değerlendirme ile
servikal ring tutulumu saptanmıĢ, 10 hastada tutulum saptanmamıĢtır. Patolojide tutulum
izlenen 20 hastanın 13 tanesinde MRG‟de servikal ring tutulumu göstermiĢtir. Servikal
tutulumu olmayan 10 hastanın 6 tanesinde MRG‟de de tutulum saptanmamıĢtır.
ÇalıĢmamızda 11 hastada parametrial tutulum saptanmıĢ 19 hastada saptanmamıĢtır.
Manyetik rezonans görüntüleme ile bu 11 hastanın 7 tanesinde parametrial tutulum
izlenmiĢtir. ÇalıĢmamızda MRG‟nin serviks kanserinin evrelemesindeki baĢarısını da
değerlendirdik. Buna göre MRG‟nin evrelemede sensitivitesi %66 bulunmuĢ olup patoloji ile
anlamlı bir korelasyon saptanmıĢtır.
Preoperatif MRG evreleme doğruluğu, parametrial invazyonu değerlendirmedeki
baĢarısı, servikal ring tutulum göstermedeki uygunluğu ve tümör boyutu tahmin yeteneği ile
operasyon ve tedavi yönlendirmesinde kullanılabilecek uygun bir araçtır.
Anahtar Kelimeler: Serviks kanseri, manyetik rezonans görüntüleme
40
THE COMPARISON OF PREOPRATIVE MAGNETIC
RESONANCE IMAGING RESULTS WITH POSTOPERATIVE
PATHOLOGIC RESULTS IN EARLY STAGE CERVICAL
CANCER
SUMMARY
Cervical cancer is the second most detected neoplasm world wide after breast cancer.
Therefore diognosis and treatment of cervical cancer gets more important everyday.
Evaluating tumor size, parametrial invasion, pelvic wall, adjacent and distant metastasis with
magnetic resonance imaging is important in staging of servical cancer. The most crucial
parameter in staging and treatment management of cervical cancer is parametrial invasion.
Although the treatment approaches may show a variety in different centers, determining if it
will be a radioteraphy or surgery is based on parametrial invasion.
The aim of this retrospective study is to compare the preoperative magnetic resonance
imaging findings of an early stage cervical cancer patient with histopathologic outcomes after
surgery. Our study includes retrospective evaluation of oncology charts of 30 patients with
preoperative magnetic resonance imaging who were diagnosed servical cancer and undergone
surgery between July 01 2006 and August 19 2011 at Trakya Univercity Faculty of Medicine
Department Of Obstetric And Gynecology.
In magnetic resonance imaging staging among all 30 patients: 9 were stage 1b1, 2
were stage 1b2, 7 were stage 2a, 4 were stage 1a and 8 were stage 2b. Regarding all 30
patients, clinical staging of 7 were staged correctly and 20 of them staged correctly by
41
magnetic resonance imaging (MRI). In our study 17 patients has tumor diameter less than 4
cm and 13 had diameter more than 4. However, among all patients whose tumor diameter is
less than 4 cm, magnetic resonance imaging results of 8 patients correlates with pathologic
evaluation whereas 9 is not. Cervical ring invasion was found in 20 of all patients‟ pathologic
examination whereas was not seen in the other 10. Among all the 20 patients who had ring
invasion, 13 of them showed servical ring invasion in MRI evaluation. Among 10 patients
who had no servical ring invasion, 6 of them were evaluated correctly by magnetic resonance
imaging.
In our study parametrial invasion was detected in 11 patients and was not in 9 patients.
Parametrial invasion was detected by MRI in 7 of those 11 patients. We also analyzed the
success of magnetic resonance imaging in cervical cancer staging in our study. We found out
that the MRI staging shows 66% sensitivity and is strongly correlated with pathologic staging.
Preoperative magnetic resonance imaging staging may be an appropriate tool to
evaluate tumor diameter, parametrial and cervical ring invasion in guidance of surgery and
treatment.
Key Words: Cervical cancer, magnetic resonance imaging
42
KAYNAKLAR
1. Paraskevaidis E, Bilirakis E. Cervical regeneration after diathermy excision of cervical
intraepithelial neoplasia as assessed by transvaginal sonography. Eur J Obstet Gynecol and
Reprod Biol 2002;102:88-91.
2. KiĢniĢçi HA, GökĢin E. Serviks kanserinin epidemiyolojisi. GökĢin E (Editör). Temel
Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. Ankara: GüneĢ Kitapevi;1996. s.250-5.
3. Sankaranarayanan R, Wesley R, Somanathan T. Visual inspection of the uterine cervix after
the application of acetic acid in the detection of cervical carcinoma and its precursors.
Cancer 1998;83:2150-8.
4. Woodworth CD, Doniger J, DiPaolo JA. Immortalization in human foreskin
keratinocytesby various HPV DNA‟s corresponds to their association with cervical
carcinoma. j Virol 1989;63:159.
5. Hatch KD, Berek JS. Serviks, vajen ve vulvanın intraepitelial lezyonları (çeviri: Ġ. Dünder,
E. Özpak). Berek JS (Editör). Novac Jinekoloji 13. Baskı. Ġstanbul: Logos Kitabevi;2004.
s.471-81.
6. Atasü T, Aydınlı K. Servikal metaplazi. Aydınlı K (Editör). Jinekolojik Onkoloji 1. Baskı.
Ġstanbul: Logos Kitabevi;1996. s.178-259.
7. Bozkurt S, Atasu T. Serviks uterinin yassı epitel metaplazisi. Aydınlı K (Editör).
Jinekolojik Onkoloji 2. Baskı. Ġstanbul: Logos Kitabevi;1999. s.177-89.
8. Hill EC, Pernoll ML. Benign Disorders of The Uterine Cervix. In: Decherney AH, Pernoll
ML (Eds.). Current Obstetric &Gynecologic Diagnosis & Treatment Connecticut. 8th ed.
Appelton &Lange;1994. p.731-43.
9. Atasü T, ġahmay S. Servikal Patolojiler. ġahmay S (Editör). Jinekolojik Onkoloji 3. Baskı.
Ġstanbul: Logos Kitabevi 2002. s.249-254.
43
10. Ferenczy A. Serviksin Anatomi ve Histolojisi (çeviri: A. Kazancıgil, E. Erkun, S. Bozkurt).
Blaustein A. (Editör). Jinekolojik Patoloji AMR Ġstanbul: ArkadaĢ Tıp Kitapları;1985.
s.139-56.
11. Ġnnocenti P, Pulli F. Staging of cervikal cancer: Reliability of transrectal US. Radiology
1992;529-36.
12. Burke L, Antonioli DA, Ducatman BS. Colposcopy and Pregnancy&Colposcopy and HPV.
In: Burke L, Antonioli DA, Ducatman BS (Eds.). Colposcopy Text and Atlas. California:
Appletion&Lange, 1991. p.153-75.
13. Köse MF. Ġntraepitelial Serviks Hastalıkları. Çiçek NN, Akyavek C, Çelik Ç, Haberal A
(Editörler). Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi 2. Baskı. Ġstanbul: GüneĢ Kitabevi; 2006.
s.1145-61.
14. Sherman ME, Schifman M, Herrero R. Performance of a semiautomated Pap smear
screening system: Results of a population based study conducted in Guanacaste, Costarica.
Cancer 1998;84:273-80.
15. Koutsky LA, Holmes KK, Critclow CW, Stevens CE, Paavonen J, Beckmann AM. A
cohort study of the risk of cervical intraepitelial neoplasia grade 2 or 3 in relation to HPV
infection. N Engl J Med 1992;327:1272-8.
16. Disaia PJ. Uterin cervical disease. In: Scott JB, Disaia PJ (Eds.). Danforth‟s Obstetrics and
th
Gynecolocy. 7 ed. Philadelphia: JB Lippincott Company 1997. p.324-32.
17. Berkman S, ErmiĢ H. Servikal intraepitalial neoplazi. Atasu T, Aydınlı K (Editörler).
Jinekolojik Onkoloji 2. Baskı. Ġstanbul: Logos Kitabevi;1999. s.239-60.
18. Solomon D, Davey D, Kurman R, Moriarty A, Connor D. The 2001 bethesda system
terminology for reporting results of cervikal cytology. JAMA 2002; April 24, 287:16.
19. Leo B. Twiggs, Edward J. Wilkinson. 2001 Consensus guidelines for the Management of
Women with cervical cytological abnormalities. JAMA 2002; April 24, 287:16.
20. Dısaıa JP, Creasman TW. PAP smear (çeviri: Ġ. Özgül). Emin Ġ (Editör). Klinik Jinekolojik
Onkoloji. Ankara: GüneĢ Tıp Kitabevleri;2003. s.61-3.
21. Nasiell K, Nasiell M, Vaclavinkova V. Behavior of moderate cervical dysplasia during
long-term follow-up. Obstet Gynecol 1983;61:609.
22. Kinney WK, Manos MM, Hurley LB, Ransley JE. Where‟s the high-grade cervical
neoplasia? The importance of minimally abnormal Papanicolaou diagnoses. Obstet Gynecol
1998;91:973-6.
23. Ortaç FU, Özpak E. Serviksin Preinvaziv Hastalığı. Özpak E (Editör). Klinik Jinekolojik
Onkoloji. Ankara: GüneĢ Kitapevi;2003. s.232-52.
44
24. Thomas C, Wright JR, Massad L, Dunton C, Spitzer M, Wilkonson JE. 2006 consensus
guidelines for the management of women with abnormal cervical cancer screening tests.
American Journal of Obstetrics&Gynecology. October 2007;346-55
25. Wright TC, Cox JT, Massad LS. 2001 Consensus guidelines for the management of women
with cervical cytological abnormalities. JAMA 2002;287:2120.
26. Boone ME, Baak JPA, Kurver JPH, Overdiep AH, Verdonk GW. Adenokarsinoma in situ
of the cervix: An underdiagnosed lesion . Cancer 1981;48:768-73.
27. Çiçek N, Akyürek C, Çelik Ç, Haberal A. Serviksin premalign lezyonları. Çelik Ç (Editör).
Kadın Hastalıkları ve Dogum Bilgisi. Ankara: GüneĢ Kitabevi; 2000. s. 1145-63.
28. Muntz HG, Bell DA, Lage JM, Goff BA, Feldman S, Rice LW. Adenokarsinoma in situ of
the uterin cervix. Obstet Gynecol 1992;80:935-39.
29. Cronje HS. Screening for cervical cancer in a developing countries. Int J Gynecol and
Obstet 2004;84:101-8.
30. Boring CC, Squıes TS, Tong T. Cancer statistics. Cancer Journal Clinic 1992;42:19-58.
31. Kiviat N. Natural history of cervical neoplasia: Overview and update. Am J Obstet Gynecol
1996;175:1099-104.
32. Van Oortmarssen GJ, Habbema JD. Epidemiological evidence for agedependent regression
of pre-invasive cervical cancer. Br J Cancer 1991;64:559-65.
33. Cramer DW, Cutter SS. Incidence and histopathology of malignancies of female genital
organs in US. Am J Obstet Gynecol 1974;118:443-51.
34. Bai H, Sung CJ, Steinhoff MM. ThinPrep Pap Test promotes detection of glandular lesions
of the endocervix. Diagn Cytopathol 2000; 23:19.
35. Bosh FX, Munoz N, de Sanjose S. Risk factors for cervical cancer in Colombia and Spain.
Int J cancer 1992;52:750-8.
36. Gay JD, Donaldson LD, Goellner JR. False negative results in cervical cytologic studies.
Acta Cytol 1985;29:1043-6.
37. Koutsky LA, Holmes KK, Critclow CW. A cohort study of the risk of cervical intraepitelial
neoplasia grade 2 or 3 in relation to HPV infection. N Engl J Med 1992;327:1272-8.
38. Arends MJ, Buckley CH, Wells MA. Ethiology, pathogenesis and pathology of cervical
neoplasia. J Clin Pathol 1998;51:96-103.
39. Arvas M, Gezer A, Güralp O. Genital HPV enfeksiyonu ve koruyucu HPV aĢıları. Güralp O
(Editör). Türk Pediatri ArĢivi. Ġstanbul: Nobel Tıp Kitabevi; 2008. s.43-58.
45
40. Vonka V, Hamsikova E. Vaccines against human papillomaviruses a major breaktrough in
cancer prevention. Cent Eur J Public Health 2001;48:131-39.
41. Miller A, Nazeer S, Foon S, Brundup-Lukanow A, Rehman R, Cronje H. Report on
consensus conference on cervical cancer screening and management. Cancer 2000;86:4407.
42. Bosh FX, Munoz N, Sanjose S. Risk factors for cervical cancer in Colombia and Spain. Int
J cancer 1992;52:750-8
43. Davey DD, Austin RM, Birdsong G, et al. ASCCP patient management guidelines: Pap test
specimen adequacy and quality indicators. J Lower Genital Tract Dis 2002;6:195.
44. Cronje HS, Cooreman BF, Beyer E, Bam RH, Middlecote BD, Dival PD. Screening for
cervical neoplasia in a developing country utilizing cytology, cervicography and the acetic
acid test. Int J Gynecol Obstet 2001;72:151-7.
45. Cronje HS, Parham GP, Cooreman BF, de Beer A, Dival P, Bam RH. A comparison of four
screening methods for cervical neoplsia in a developing country. Am J Obstet Gynecol
2003;188:395-400.
46. Hutchinson ML, Agarwal P, Deneault T. A new look at cervical cytology: ThinPrep
multicenter trials results. Acta Cytol 1992;36:499.
47. Bernstein SJ, Sanchez-Ramos L, Ndubisi B. Liquid-based cervical cytologic smear study
and conventional Papanicolaou smears: A metaanalysis of prospective studies comparing
cytologic diagnosis and sample adequacy. Am J Obstet Gynecol 2001;185:308.
48. Ayhan A, Durukan T, Günalp S, Gürkan T, Önderoğlu SL, Yaralı H. Serviks kanserinde
USG. Yaralı H (Editör). Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi 2. Baskı. Ankara:
GüneĢ Tıp Kitabevi;2008: s.1241-6.
49. Arbyna M, Raiufa AO, Weiderpass E, Brayb F, AnttilagA. Trends of cervical cancer
mortality in the member states of European Union. European Journal of Cancer
2009;45:2640-8.
50. Harpreet K, Pannu HK, Corl FM, Fishman EK. CT Evaluation of Cervical Cancer:
Spectrum of Disease. Radiographics 2001;21:1155-68.
51. Hricak H, Yu KK. Radiology in invasive cervical cancer. AJR 1996;167:1101-08.
52. Walsh JW, Goplerud DR. Prospective comparison between clinical and CT staging in
primary cervical carcinoma. AJR 1981;137:997-1003.
53. Hriack H, Alpers C, Crooks LE, Sheldon PE. Magnetic resonance imaging of the female
pelvis Ġnitial experience. AJR 1983;141:1119-28.
54. Hriack H, Stren JK, Fisher MR, Shapeero LG, Winkler ML, Lacey CG. Endometrial
carcinoma staging by MR imaging. Radiology 1987;162:297-305.
46
55. Demas BE, Hriack H, Jaffe RB. Uterine MR imaging Effects of hormonal stimulation.
Radiology 1986;159:123-6.
56. Brown HK, Stoll BS, Nicosia SV. Uterine junctional zone: Corelation between histologic
findings and MR imaging. Radiology 1991;179:409-13.
57. McCharty S, Scott G, Majumdar S. Uterine junctional zone: MR study of water content and
relaxation properties. Radiology 1989;171:241-3.
58. Mitchell DG, Schonholz L, Hilpert PL. Zones of the uterus: Discrepancy between US and
MR images. Radiology 1990;174:827-31.
59. Demas BE, Hriack H, Jaffe RB. Uterine MR imaging: Effects of hormonal stimulation.
Radiology 1986;159:123-6.
60. Koyama T, Tamai K, Togashi K. Staging of carcinoma of the uterine cervix and
endometrium. Eur Radiology 2007;17(8):2009-19.
61. Peppercom PD, Jeyarajah AR, Woolas R. Role of MR imaginin in the selection of patients
with early cervical carcinoma for fertility-preserving surgery initial experience. Radiology
1999;212:395-9.
62. Seki H, Azumi R, Kimura M, Sakai K. Stromal invasion by carcinoma of the cervix:
Assessment with dynamic MR imaging. AJR 1997;168:1579-85.
63. Subak LL, Hricak H, Powell CB, Azizi L, Stern JL. Cervical carcinoma: Computed
tomography and magnetic resonance imaging for preoperative staging. Obstet Gynecol
1995;86:43-50.
64. Togashi K, Nishimura K, Itoh K. Uterine cervical cancer: Assessment with high-field MR
imaging. Radiology 1986;160:431-5.
65. Hricak H, Lacey CG, Sandles LG, Chang YC, Winkler ML, Stern JL. Invasive cervical
carcinoma: Comparison of MR imaging and surgical findings. Radiology 1988;166:623-31.
66. Kim SH, Choi BI, Han JK, Park BK, Lee HJ. Preoperative staging of uterine cervical
carcinoma: Comparison of CT and MRI in 99 patients. J Comput Assist Tomogr 1993;
17:633-40
67. Kim SH, Choi BI, Lee HP, Kang SB, Choi YM, Han MC. Uterine cervical carcinoma:
Comparison of CT and MR findings. Radiology 1990;175:45-51.
68. Bipat S, Glas AS, van der Velden J, Zwinderman AH, Bossuyt PM, Stoker J. Computed
tomography and magnetic resonance imaging in staging of uterine cervical carcinoma: A
systematic review. Gynecol Oncol 2003;91:59-66
69. Sheu M, Chang C, Wang J, Yen M. MR staging of clinical stage I and IIa cervical
carcinoma: A reappraisal of efficacy and pitfalls. Eur J Radiol 2001;38:225-31.
70. Kaur H, Silverman PM, Iyer RB, Verschraegen CF, Eifel PJ, Charnsangavej C. Diagnosis,
staging and surveillance of cervical carcinoma. AJR 2003;180:1621-31.
47
71. Rockall AG, Ghosh S, Alexander-Sefre F. Can MRI rule out bladder and rectal invasion in
cervical cancer to help select patients for limited EUA? Gynecol Oncol 2006;101:244-9.
72. Mezrich R. Magnetic resonance imaging applications in uterine cervical cancer. Magn
Resonance Imag Clin North Am 1994;2(2):211-43.
73. Scheidler J, Heuck AF, Steinborn M, Kimmig R, Reiser MF. Parametrial invasion in
cervical carcinoma: Evaluation of detection at MR imaging with fat suppression. Radiology
1998;206:125-9.
74. Nicolet V, Carignan L, Bourdon F, Prosmanne O. MR Imaging of Cervical Carcinoma: A
Practical Staging Approach. RadioGraphics 2000;20:1539-49.
75. OkamotoY, Tanaka YO, Nishida M, Tsunoda H, Yoshikawa H, Itai Y. MR Imaging of the
Uterine Cervix: Imaging-Pathologic Correlation. RadioGraphics 2003;23:425-45.
76. Szklaruk J, Tamm EP, Choi H, Varavithya V. MR Imaging of Common and Uncommon
Large Pelvic Masses. Radiographics 2003;23:403-24
77. Hawighorst H. Dynamic MR Imaging in Cervical Carcinoma. Radiology 1999;213:617-8.
78. Brewster WR, Monk BJ, Ziogas A, Anton CH, Yamada SD, Berman ML. Intent-to-treat
analysis of stage Ib and IIa cervical cancer in the United States: Radiotherapy or surgery
1988-1995.
79. Van Nagell JR, Parker JC, Maruyama Y, Utley J, Luckett P. Bladder or rectal injury
following radiation therapy for cervical cancer. Am J Obstet Gynecol 1974;119:727-32.
80. Lawton FG, Hacker NF. Surgery for invasive gynecologic cancer in the elderly female
population. Obstet Gynecol 1990;76:287-9.
81. Hatch KD, Parbam G, Shingleton HM. Ureteral strictures and fistulae following radical
hysterectomy. Gynecol Oncol 1984;19:17-23.
82. Webb M, Symmonds R. Wertheim hysterectomy: A reappraisal. Obstet-Gynecol
1979;54:140-5.
83. Piver M, Rutledge F, Smith J. Five classes of extended hyterectomy for women with
cervical cancer. Obstet Gynecol 1974;44:265-72.
84. Meigs J. Radical hysterectomy with bilateral pelvic node dissections: A report of 100
patients operated five or more years ago. Am J ObstetGynecol 1951;62:854-70.
85. Boyce J, Fruchter R, Nicastri A. Prognostic factors in stage l carcinoma of the cervix.
Gynecol Oncol 1981;12:154-65.
86. Baltzer J, Lohe K, Kopke W. Histologic criteria for the prognosis of patients with operated
squamous cell carcinoma of the cervix. Gynecol Oncol 1982;13:184-94.
48
87. Gonzalez DG, Ketting BW, Van Bunningen B. Carcinoma of the uterine cervix stage Ib
and IIa: Results of postoperative irradiation in patients with microscopic infiltration in the
parametrium and / or lymph node metastasis. Int J Radiat Oncol BiolPhys 1989;16:389-95.
88. Pilleron J, Durand J, Hamelin J. Prognostic value of node metastasis in cancer of the uterine
cervix. Am J Obstet Gynecol 1974;119:458-62.
89. Van Nagell J, Donaldson E, Parker J. The prognostic significance of cell type and lesion
size in patients with cervical cancer treated by radical surgery. Gynecol Oncol 1977;5:14251.
90. lnoue T, Okumura M. Prognostic significance of parametrial extension in patients with
cervical carcinoma stage Ib, IIa and IIIb. Cancer 1984;54:1714-9.
91. Roche WO, Norris HC. Microinvasive carcinoma of the cervix. Cancer l975;36:180-6.
92. Nahhas WA, Sharkey FE, Whitney CW. The prognostic significance of vascular channel
involvement and deep stromal invasion in early cervical cancer. Am J Clin Oncol
1983;6:259-64.
93. Shingleton HM, Orr JW. Primary surgical and combined treatment. In: Singer A, Jordan J
(Eds.). Cancer of the cervix. New York: Churchill Livingstone; 1983;76-100.
94. Berman M, Keys N, Creasman W. Survival and patterns of recurrence in cervical cancer
metastatic to paraaortic lymph nodes. Gynecol Oncol 1984;19:8-16.
95. Pettersson F. Annual report on theresults of treatment in gynecological cancer.
Radiumhemmet, Stockholm, Sweden: International Federation of Gynecology and
Obstetrics (F.I.G.O.) 1994;132-68.
96. Kim RY, Levy DS, Brascho DJ. Uterine perforation during intracavitary application:
Prognostic significance in carcinoma of the cervix. Radiology 1983;147:249-51.
97. Sheu MH, Chang CY, Wang JH, Yen MS. Preoperative staging of cervical carcinoma with
MR imaging: A reappraisal of diagnostic accuracy and pitfalls. Eur Radiol 2001;11:182833.
98. Creasman WT, Zaino RJ, Major FJ, Saia PJ, Hatch KD, Homesley HD. Early invasive
carcinoma of the cervix (3–5 mm invasion): Risk factors and prognosis. A Gynecologic
Oncology Group study. Am J Obstet Gynecol 1998;178:62-5.
99. Revised FIGO staging for carcinoma of the vulva, cervix, and endometrium. Pecorelli S. Int
J Gynaecol Obstet. 2009 May;105(2):103-4.
100. Creasman WT. New gynecologic cancer staging. Gynecol Oncol 1996;58:157-8.
101. Delgado G, Bundy B, Zaino R, Sevin BU, Creasman WT. Major F Prospective surgical
pathological study of disease-free interval in patients with stage IB squamous cell
carcinoma of the cervix: A Gynecologic Oncology Group study. Gynecol Oncol 1990;
38:352-7.
49
102. Benedet JL, Bender H, Jones H, Ngan HY, Pecorelli S. FIGO staging classifications and
clinical practice guidelines in the management of gynecologic cancers. Int J Gynecol Obstet
2000;70:209-62.
103. Boss EA, Barentsz JO, Massuger AG, Boonstra H. The role of MR imaging in invasive
cervical carcinoma. Eur Radiol 2000;10:256-70.
104. Nicolet V, Carignan L, Bourdon F, Prosmanne O. MR imaging of cervical carcinoma: A
practical staging approach. Radiographics 2000;20:1539-49.
105. Postema S, Pattynama PMT, van Rijswijk CSP, Trimbos JB. Cervical carcinoma: can
dynamic contrast-enhanced MR imaging help predict tumor aggressiveness? Radiology
1999;210:217-20.
106. Hricak H, Quivey JM, Campos Z, Gildengorin V, Hindmarsh T, Bis KG, et al. Carcinoma
of the cervix: Predictive value of clinical and magnetic resonance (MR) imaging assessment
of prognostic factors. Int J Radiat Oncol Biol Phys 1993;27:791-801.
107. Togashi K, Nishimura K, Sagoh T, Scheidler J, Hricak H, Yu KK. Carcinoma of the cervix:
Staging with MRI. Radiology 1989;171:245-51.
108. Choi SH, Kim SH, Choi HJ, Park BK, Lee HJ. Comput Assist Tomogr. Preoperative
magnetic resonance imaging staging of uterine cervical carcinoma: Results of prospective
study. 2004 Sep-Oct;28(5):620-7.
109. Hawighorst H, Knapstein PG, Weikel W, Knoop MV, Schaeffer U, Essig M, et al. Ġnvasive
cervix carcinoma (pT2b-pT4a). Value of conventional and pharmacokinetic magnetic
resonance tomography (MRI) in comparison with extensive cross sections and
histopathologic findings. Radiology 1997;37:130-8.
110. Hancke K, Heilmann V, Straka P, Kreienberg R, Kurzeder C. Pretreatment staging of
cervical cancer: Ġs imaging better than palpation? : Role of CT and MRI in preoperative
staging of cervical cancer: single institution results for 255 patients. Ann Surg Oncol 2008
Oct;15:2856-61.
111. Chung CK, Nahhas WA, Zaino R, Stryker JA, Mortel R. Histologic grade and lymph node
metastasis in squamous cell carcinoma of the cervix. Gynecol Oncol 1981;12:348-54.
112. Hayashi T, Kato T. Usefulness of tumor size on MR imaging in assessing the prognosis of
uterine cervical cancer treated with radiation. Radiology 1999;59:250-5.
113. Postema S, Peters LA, Hermans J, Trimbos JB, Pattynama PM. Cervical carcinoma: Do fast
SE and fat suppression techniques improve MR tumor staging at 0.5 T? J Comput Assist
Tomogr 1996;20:807-11.
114. Fujiwara K, Yoden E, Asakawa T, Shimizu M, Hirokawa M, Mikami Y, et al. Negative
MRI findings with invasive cervical biopsy may indicate stage IA cervical carcinoma.
Gynecol Oncol 2000;79:451-6.
50
115. Van Vierzen PB, Massuger LF, Ruys SH, Barentsz JO. Fast dynamic contrast enhanced
MR imaging of cervical carcinoma. Clin Radiol 1998;53:183-192.
116. De Souza NM, Scoones D, Krausz T, Gilderdale DJ, Soutter WP. High-resolution MR
imaging of stage I cervical neoplasia with a dedicated transvaginal coil: MR features and
correlation of imaging and pathologic findings. Am J Roentgenol 1996;166:553-9.
117. Horn LC, Lisher U, Raptis G, Blek K, Hentschel B. Tumor size is of prognostic value in
surgicaly treated FIGO stage II cervical cancer. Gynecol Oncol 2007;107(2):310-5.
118. Sironi S, Belloni C, Taccagni GL, Maschio AD. Carsinoma of the cervix: Value of MR
Imaging in Detecting Parametrial Involvement. AJR 1991;156:753-6.
119. Choi SH, Kim SH, Choi HJ, Park BK, Lee HJ. Preoperative magnetic resonance imaging
staging of uterine cervical carcinoma: Results of prospective study. J Comput Assist
Tomogr 2004;28(5):620-7.
120. Fuller AF, Elliott N, Kosloff C, Hoskins WJ, Lewis JL. Determinants of increased risk for
recurrence in patients undergoing radical hysterectomy for stage Ib and IIa carcinoma of
cervix. Gynecol Oncol 1989;33:34-9.
121. Nahhas W, Sharkey F, Whitney C. The prognostic significance of vascular channel
involvement in deep stromal penetration in early cervical carcinoma. Am J Clinic Oncol
1983;6:259-64.
122. Thinga DC, Timmer PR, Bouma J. Prognostic significance of single versus multiple lymph
node metastases cervical carcinoma stage Ib. Gynecol Oncol 1990;39:175-80.
123. Ivone T. Prognostic significance of the depth of invasion relating to nodal metastasis,
parametrial extension and cell types. Cancer 1984;54:303-42.
124. Manfredi R, Gui B, Giovanzana A, Marini S, Di Stefano M, Zannoni G, et al. Localized
cervical cancer (stage <IIB): Accuracy of MR imaging in planning less extensive surgery.
Radiol Med 2009 Sep;114(6):960-75.
125. Chung HH, Kang SB, Cho JY, Kim JW, Park NH, Song YS, et al. Can preoperative MRI
accurately evaluate nodal and parametrial invasion in early stage cervical cancer? Jpn J Clin
Oncol. 2007 May;37(5):370-5.
51
EKLER
52
Ek 1
ÇALIġMAYA ALINAN HASTALARIN PROTOKOL (DOSYA)
NUMARALARI
1) 438423
2) 407981
3) 417566
4) 462016
5) 486042
6) 369045
7) 360265
8) 345860
9) 428498
10) 436634
11) 284624
12) 484417
13) 344486
14) 371099
15) 266658
16) 114506
17) 323224
18) 369560
19) 369191
20) 383555
21) 414249
22) 463542
23) 480601
24) 457861
25) 388911
26) 269558
27) 440520
28) 323371
29) 348776
30) 414201
53
Ek 2
54
Download