Neo-Realizm Kuramı Çerçevesinde Azerbaycan

advertisement
İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ
ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Cilt: 5, Sayı: 6, 2016
Sayfa: 1520-1532
Neo-Realizm
Kuramı
İlişkilerinin Analizi
Çerçevesinde
Azerbaycan-İran
Araz Aslanlı
Öğr. Gör, Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi (UNEC) İktisat ve İşletme Bölümü,
[email protected]
Agil Memmedov
Öğr. Gör, Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi (UNEC) İktisat ve İşletme Bölümü
[email protected]
Öz
Azerbaycan’ın İran ile ilişkileri genelde olaylar üzerinden anlatılmakta ve bu konu üzerine
yapılmış çalışmaların önemli bir kısmı teorik bir çerçeve kaygısı taşımamaktadır. Bu çalışmada
Azerbaycan-İran ilişkileri uluslararası ilişkiler teorileri çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır.
Bu doğrultuda yapılan çalışmalar sonucunda Azerbaycan-İran ilişkilerinin doğasının neorealizm yaklaşımına daha uygun olduğu düşünülmüştür.
Makalede önce neo-realizm üzerinde durulmuş, neo-realizmin temel yaklaşımları anlatılmış,
daha sonra ise Azerbaycan-İran ilişkileri neo-realizm kuramı çerçevesinde analiz edilmeye
çalışılmıştır. Bu çerçevede Azerbaycan-İran ilişkilerinde tarafların algıladıkları risklerin
fırsatları üstelediği, özellikle güvenlik kaygısının ve uluslararası ilişkilerin doğasındaki
anarşizme olan yüksek inancın işbirliğini genelde geri plana itmesinin neo-realist yaklaşımla
örtüştüğü tespit edilmiştir.Türkçe Özet 100 ila 150 kelime arasında olmalıdır.
Anahtar Kelimler Neo-realizm, Azerbaycan, İran, Güvenlik, Enerji
Azerbaijan-Iran Relations
Neorealizm Theory
in
the
Framework
of
the
Abstract
Generally, the relations of Azerbaijan with Iran are explainded through the events and
important part done of these studies on this subject does not carry anxiety the theoretical
framework. In this study Azerbaijan-Iran relations have been examined in the context of
international relations theory. The nature of the Azerbaijan-Iran relations are considered to be
more suitable approach of neo-realism as a result, according to these studies.
First of all the article was focused on neo-realism, basic approaches of neo-realism was
explained, then the Azerbaijan-Iran relations have tried to be analyzed in the framework of the
neorealizm theory. In this context the parties perceived entreaty opportunities of the risks, it
was determined to push back the plan coincide approach with neo realist the cooperation of the
highest faith in to anarchism, especially in the nature of the international relations and security
concerns.
Keywords: Neo-realism, Azerbaijan, Iran, Security, Energy
Araz ASLANLI, Agil MEMMEDOV
Giriş
Azerbaycan-İran ilişkileri her iki ülkenin dış politikalarının öncelikli
konuları arasında yer almaktadır. Özellikle Azerbaycan dış politikasına
ilişkin çalışmaların önemli bir kısmı ve bu arada Azerbaycan’ın İran ile
ilişkileri genelde olaylar üzerinden anlatılmaktadır. Doğal olarak bu konu
üzerine yapılmış çalışmaların önemli bir kısmı teorik bir çerçeve kaygısı da
taşımamaktadır. Halbuki uluslararası ilişkilerde belli bir sürecin ya da bir
ülkenin dış politikasının (onun belirli bir döneminin) bir teori çerçevesinde
anlatılması sıkça karşılaşılan bir durumdur.
Tabii ki, ilişkilerin ya da süreçlerin açıklanması açısından teorilerin
hiçbirinin tam olarak yeterli olduğu iddia edilemez. Ancak hepsi, fikirlere
şüpheci yaklaşmamız gerektiğini öğreterek metodolojik birikimimize
katkıda
bulunmaktadır.
Farklı
teoriler,
farklı
analiz
seviyesi
gerektirmektedir (Roskin ve Berry, 2014: 65).
Teorik inceleme teşebbüsü en asgari düzeyde bir eleştiri eylemine, yani
gündelik uluslararası siyaset tartışmalarının dayandığı temel varsayımların
tespit ve formüle edilmesine, belirginleştirilmesine ve sorgulamaya tabi
tutulmasına işaret etmektedir. En ileri düzeyde ise bazı varsayımların
doğru, bazılarının ise yanlış; bazı argümanların geçerli, bazılarının ise
geçersiz olduğunun temellendirilmesinin ardından, sağlam bir bilgi
yapısının inşa edilmesine geçilmesini öngören bir teori inşa çabasını
içermektedir (Burchill ve diğerleri, 2013: 15).
Bu bağlamda Azerbaycan’ın İran politikasının ve bir ölçüde Azerbaycanİran ilişkilerinin bir teori çerçevesinde incelenmesinin disipline ek bir katkı
sağlayacağı düşünülmektedir. Aşağıda üzerinde daha ayrıntılı bir biçimde
durulacağı üzere Azerbaycan’ın İran politikası ve genel olarak Azerbaycanİran ilişkileri açısından güvenlik, riskler, tehdit algılamaları daha ön
plandadır. Kuşkusuz iki ülkenin işbirliği söylemini ve ortak değerleri
vurguladıkları dönemlerde mevcuttur. Ama bu vurgular, tehdit
algılamalarını hiçbir dönemde gölgeleyememiştir.
Bu çalışmada önce neo-realizm kuramı üzerinde durulmuş, neo-realizmin
temel yaklaşımları anlatılmış, daha sonra ise Azerbaycan-İran ilişkileri örnek
olaylardan da yola çıkılarak neo-realizm kuramı çerçevesinde analiz
edilmeye çalışılmıştır.
Neden Neo-Realizm?
Uluslararası ilişkileri, klasik realizm insan tabiatı ve davranışından, neorealizm, uluslararası sistemden, neo-klasik realizm ise, devlet-içi etkenlerden
yola çıkarak açıklamaya çalışmaktadır. Uluslararası ilişkileri belirleyen en
önemli etken, klasik, neo-realizm ve neo-klasik realizmlere göre, sırasıyla
insan yapısı, devlet sisteminin yapısı ve devletin yapısıdır (Ersoy, 2014: 166).
Bu çalışmada Azerbaycan-İran ilişkileri neo-realizm kuramı perspektifinden
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad-e-issn: 2147-1185]
Cilt: 5,
Volume: 5,
Sayı: 6
Issue: 6
2016
[1521]
Neo-Realizm Kuramı Çerçevesinde Azerbaycan-İran İlişkilerinin Analizi
incelenecektir. Bunun nedeni neo-realizmin realizmden ve neo-klasik
realizmden farklarından kaynaklanmaktadır.
Neo-realizm uluslararası sistemin egemen devletlerden oluştuğu ve bu
devletlerin işlevsel yönden benzer unsurlar olduğu görüşü temelinde bir
yapı çerçevesi çizerken, devletleri birbirlerinden farklılaştıran öğenin güç
dağılımı olduğu görüşünü ileri sürmektedir. Genel anlamıyla, neo-realizm
klasik gerçekçiliğin birim düzeyindeki analizlerine sistem analizi de
ekleyerek bir uluslararası politika felsefesi oluşturmaktadır (Şahin ve Şen,
2014: 46-47).
Neo-realizmin yaklaşımını belirleyen üç temel varsayım vardır. İlki sistemin
düzenleyici ilkesi olarak anarşi; ikincisi, devletleri birbirlerine benzer kılan
güvenlik-öncelikli davranış biçimi; üçüncüsü de sistemdeki aktörlerin
pozisyonlarını belirleyen güç dağılımı. Klasik realizmde olduğu gibi
uluslararası sistemin anarşik bir yapıya sahip olduğu fikrini kendisine temel
alsa da, klasik realizmden farklı olarak neo-realizm tekil aktörlerin yani
devletlerin tek başlarına girdikleri bir rasyonel karar verme süreciyle
hareket etmediğini iddia eder. Kararları söz konusu aktörlerin kendilerinin
ve rakiplerinin sistem içinde işgal ettikleri konumların çizdiği çerçevede
belirlenen etkileşimlerin empoze ettiği bir sonuçtur. Neo-realizm
uluslararası siyasetin ve güvenlik arayışının, devletlerin sistem içinde işgal
ettiği pozisyonlar tarafından üretildiğini iddia eder. Yani aktörler sadece
kendi pozisyonlarıyla ve kazançlarıyla değil rakiplerinin ne kazandığıyla da
yakından ilgilidir. Neo-realizm büyük güçlerin sistemde sahip olduğu
yüksek askeri güçlerle önemli pozisyonları ele geçireceğini ve sisteme hakim
olacağını öngörür (Balcı ve Kardaş, 2014: 127).
Klasik yaklaşım uluslararası ilişkilerde, güç ve güç dengesi üzerinde durur
ve soğuk savaş şartlarında olayları açıklama gücü sağlarken, değişen şartlar
ve teoriye eleştiriler yeni arayışa yol açmıştır. Bu nedenle realist yaklaşımın
yeni gelişmeleri içerir şekilde düzenlenmesi gerekmiş, realist teorinin
ekonomik süreç ve ilişkilerle fazla ilgilenmemesine karşın, ekonomik
ilişkiler ve ekonomik üstünlüğün güç ve siyaset açısından önemli etkisiyle
yeni arayışlar öne çıkmıştır. Uluslararası siyasette siyasi eylemin bir
boşlukta oluşmadığı, onu çerçeveleyen, yönlendiren ve sınırlandıran bir
ortam ve yapıda oluştuğu göz önüne alındığında; realizmin (devlet
merkezli) aktöre dayalı öznel yaklaşımı yeterince bilimsel bulunmamıştır.
Bu çerçevede uluslararası ilişkileri bir yapısal bütünlük içinde işleyen neorealizm belirmiştir (Yılmaz, 2013: 142-143).
Devletlerin güç potansiyellerine etki eden önemli faktörler bulunmaktadır.
Coğrafya, demografi, kaynaklar ve jeopolitik unsurlar bunlar arasında yer
alırken, güç unsuru temel olarak askeri güç üzerinden tanımlanmaktadır.
Düzen kurucu merkezi bir otoritenin bulunmadığı anarşik uluslararası
yapıda devletlerin çıkar odaklı davranışlarını sınırlandıran, sistem
içerisindeki diğer devletlerin güç kapasiteleridir. Dolayısıyla güç faktörleri
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad]
ISSN: 2147-1185
[1522]
Araz ASLANLI, Agil MEMMEDOV
devletlerin güvenliğini sağlayacak temel unsur olarak öne çıkmaktadır.
Devlet bekasının güç faktörlerine bağımlı olduğu söz konusu sistemde
güvenlik, askeri gücün maksimize edilmesi aracılığıyla sağlanmaktadır.
Merkezi bir otoritenin bulunmadığı uluslararası sistemin işleyişi “kendi
kendine yardım” prensibi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Uluslararası
normların, ilkelerin bulunmadığı bir ortamda devletlerin kendi
güvenliklerini kendilerinin sağlamasıyla meşrulaşan maksimum güç
geliştirme ve uygulama durumu, yapının “rekabetçi ve çatışmacı
karakterini” ortaya koymaktadır. Bu yapıya uyum sağlayamayan, kendi
kendine yardım mantığını uygulamakta başarısız olan devletlerin ise
sistemden dışlanacağı öngörülmektedir (Küçüksolak, 2012: 203).
Savaş sonrası çalışmalarda, uluslararası siyasetle ilgili teorileştirmenin
büyük bir kısmının başlangıç noktası güç ve ulusal çıkar olmuştur. Realist
yaklaşım güç ve çıkarın önemini kabul etmekle birlikte, 1980’lerin başında
neo-liberaller uluslararası siyasette, aslında uluslararası yapıların da önemli
bir rol oynadıklarını öne sürmeye başlamıştır. Neo-realistler ve neoliberaller göreceli ağırlıkları üzerinde anlaşmazlarsa da, muhtemelen bu üç
faktörün (güç, çıkar ve uluslararası kurumların) birlikte, uluslararası
meselelere dair uyuşmazlıkların büyük bir kısmını açıkladığı konusunda
hemfikir olacaktır (Wendt, 2012: 123).
Realizme göre güç, sadece devletleri değerlendirme noktasında temel
referans olduğu için değil, aynı zamanda uluslararası sistemde güç
kapasitelerinin nasıl dağıldığı konusunda söz konusu sisteme karakteristik
özelliğini verdiği için de önemlidir. Gücün amaçtan ziyade güvenliği
sağlama konusunda araç olduğunu neo-realist teorinin en önemli temsilcisi
olan Kenneth Waltz’a göre, uluslararası sistemde gücün kritik önemi onun
dağılımı ve bu dağılımın sisteme karakteristik özelliğini vermesi noktasına
işaret eder. Neo-realist teori de sistemin yapısından dolayı hiçbir devletin
mutlak güvenliği sağlamayacağı argümanını temel olarak alır. Bu
argümandan hareketle, uluslararası sistemin karakteristik özelliğinin
güvensizlik olduğunu ve tam da bu özelliğinden dolayı uluslararası
politikanın iç politikadan ayrıldığını ileri sürmektedir. İç politikada
güvensizlik durumu istisnai koşullarda mümkünken, uluslararası politikada
güvensizlik normal olanla eşdeğerdir. Bundan dolayıdır ki, güvenlik sorunu
devletlerin sürekli kaygısı haline dönüştüğü argümanını ileri sürer. Bu
bağlamda Waltz’ın “güvenliği en yüksek amaç” olarak tanımlaması bir
tesadüf değildir. “ Kuvvet kullanımını engelleyecek bir otoritenin olmadığı”
anarşik bir ortamda güvenliği sağlamanın tek yolu ise her devletin kendi
kapasitesini maksimuma çıkarmasıdır (Balcı ve Kardaş, 2014: 122-123).
Neo-realist teorinin bir diğer önemli temsilcisi olan John Mearsheimer’ın
“saldırgan realizm” olarak adlandırdığı yaklaşımına göre devletlerin güç
için rekabet etmesi beş farklı unsurun bir araya gelmesi ve bunların
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad-e-issn: 2147-1185]
Cilt: 5,
Volume: 5,
Sayı: 6
Issue: 6
2016
[1523]
Neo-Realizm Kuramı Çerçevesinde Azerbaycan-İran İlişkilerinin Analizi
uluslararası sisteme karakteristik özelliğini vermesi nedeniyledir. Bunlar
sırasıyla;
1. Sistemin temel aktörleri büyük güçlerdir.
2. Her devlet saldırgan bir askeri kapasiteye sahiptir.
3. Devletlerin diğer devletlerin niyetlerinden (saldırgan ya da
savunması) hiçbir zaman kesin olarak emin olma imkanı yoktur.
4. Devletlerin nihai amacı hayatta kalmaktır.
5. Devletler rasyonel aktörlerdir (Balcı ve Kardaş, 2014: 127).
Bu tespit, ilk defa John Herz tarafından tanımlanan güvenlik ikilemi
durumuna yol açmıştır. Güvenlik ikilemine yol açan dinamikler şu şekilde
tanımlanmaktadır:
“Başkalarının niyetleri ile ilgili basitleştirilemez bir belirsizliğin olduğu bir
ortamda, bir aktörün aldığı güvenlik tedbirleri, diğerleri tarafından
tehditkar olarak algılanır; diğerleri kendilerini korumak için adımlar atarlar;
bu adımlar da ilk aktör tarafından, diğerlerinin tehlikeli olduklarına dair ilk
varsayımını doğrular nitelikte yorumlanır (Ersoy, 2014: 163).
Hertz’in güvenlik ikilemi, devletler arasındaki mücadeleyi insanın kusurlu
doğasının bir etkisi olarak değil, çevrelerindeki rekabetçi karakterin bir
işlevi olarak tasvir etmektedir. Bu, devletlerarası sistemin anarşik doğasını
realist yaklaşımın dayanak noktası yapan ve böylece realizmin kötümser
antropolojisini ortadan kaldıracak olan tabii bir hal analizidir (Knutsen,
2015: 334).
Güvenlik söylemlerinde güvenlik tehlikeleri için farklı kavramlar
kullanılmaktadır: Hem sert (askeri) güvenlik hem de yumuşak güvenlik
konularına (uyuşturucu, insan ticareti, göç) ilişkin olarak tehditler,
hassasiyetler, çatışma alanları, belirsizlikler ve riskler (Brauch, 2008: 15).
Güvenlik, Hans Günter Brauch’un da belirttiği üzere konulara, değişen
tarihsel şartlara ve durumlara göre uyarlanan bir kavramdır (Küçüksolak,
2012: 202).
Neo-realist yaklaşımda devletlerarasında işbirliğinin gerçekleşebileceği
ancak sınırlı olacağı kabul edilmektedir. İşbirliğinin sınırları ise,
işbirliklerinin düzeyinden bağımsız olarak güvenlik meseleleri üzerinden
şekillenecek ve hakim güvenlik rekabeti mantığına dayanacaktır. Dolayısıyla
uzun dönemli kalıcı bir barıştan veya güç mücadelelerinden arınmış bir
dünyadan söz etmek mümkün değildir (Baylis, 2008: 72).
Uluslararası ilişkilerin büyük ölçüde karamsar olan bu bakışı, Kenneth
Waltz ve John Mearsheimer gibi çağdaş yazarlarca da paylaşılmıştır. Bu
“neo-realist” yazarlara göre (yapısal realistler), güvenlik veya güvensizlik,
büyük ölçüde uluslararası sistemin yapısının sonucudur. Anarşik yapının
büyük ölçüde sürekli olduğu kabul edilmiştir. Bunun anlamıysa,
uluslararası politikanın gelecekte de geçmişteki gibi şiddete eğilimli
olacağıdır. John Mearsheimer, “Back to the Future” başlıklı makalesinde,
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad]
ISSN: 2147-1185
[1524]
Araz ASLANLI, Agil MEMMEDOV
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin, aşırı milliyetçilik ve etnik çatışmaların geniş
istikrarsızlık ve çatışmalara yol açacağını, geçmişin çok kutuplu geleneksel
güç dengesi politikalarının dönüşüne sebep olmasının muhtemel olduğunu
savunmaktadır. Mearsheimer, Soğuk Savaş’ı hakim iki kutuplu güç
yapısının neden olduğu barış ve istikrar dönemi olarak değerlendirmiş ve
bu sistemin çöküşüyle, on yedinci yüzyıldan beri uluslararası ilişkilerde
felaketlere yol açan büyük güç rekabetine dönüş olacağı tahmininde
bulunmuştu (Baylis, 2008: 72).
Mearsheimer, iki-kutuplu sistemin daha kolay başedilebilir bir güçler
dengesi üzerine kurulu olduğunu ve Avrupa’nın Soğuk Savaş dönemi
süresince 45 yıllık bir istikrar ve barış dönemi yaşadığını ileri sürmüştür
(Arı, 2014: 153).
Mearsheimer, bir devlet için uluslararası sistemde en ideal durumun
sistemdeki hükümran devlet olmak olduğu görüşündedir ve bu nedenle,
“güç takibi, sadece hükümranlığa ulaşıldığı zaman sona erer”. Bununla
birlikte, değişik sebeplerden dolayı, herhangi bir devlet için küresel
hükümranlığa ulaşmak neredeyse imkansızdır ve “bir büyük gücün ümit
edebileceği en iyi netice, bir bölgesel hükümran olmak ve mümkünse yakın
ve karadan ulaşılabilir bir diğer bölgeyi denetlemektir”. Mearsheimer,
herhangi bir büyük güç için ideal durumun, “dünyadaki tek bölgesel
hükümran olmak” olduğunu savunur. Büyük güçler, bu ideal durum için
birbirleriyle daimi bir mücadele içindedirler (Gözen, 2014: 178).
Waltz, uluslararası sistemin yapısının ulusal ölçekteki siyasal sistemlerin
yapısından 3 ölçütle ayrıldığını ileri sürer: sistemin emir-komuta ilkesi,
bileşenlerin karakteri ve bu bileşenlerin potansiyellerinin yeryüzünde
dağılımı. Ulusal siyasi sistemlerde, temel organizasyon ilkesi hiyerarşidir;
uluslararası sistemde ise faal olarak işleyen ilke anarşidir. Hiyerarşik ulusal
sistemlerde emir-komuta ilişkisi vardır ve bireyler karmaşık bir toplumsal iş
bölümü içinden seçtikleri meslekte özgürce uzmanlaşabilirler; alt-üst
ilişkisinin bulunmadığı anarşik sistemlerde ise temel yapıtaşları olarak
adlandırılabilecek bileşenler fonksiyonel benzerlikler gösterir. Hiyerarşik
düzenlerdeki bireylerin fonksiyonel olarak birbirine benzemesine ve farklı
kapasitelere sahip olmasına karşılık, anarşik düzlemdeki devletler aynı
fonksiyonları yerine getirebilmek için gerekli olan yetenekten yoksundur
(Linklater, 2015: 244).
Azerbaycan-İran
İlişkilerinin
Çerçevesinde Analizi
Neo-Realist
Kuram
Azerbaycan dış politikasında İran’ın yerine ve Azerbaycan-İran ilişkilerinin
tarihçesine kısaca göz atacak olursak, günümüzdeki anlamıyla algıdan ve
ilişkilerden daha çok 20. yüzyılın başları itibariyle bahsetmek mümkündür.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci, Bolşevik Rusya’nın
Azerbaycan’ı işgali, Sovyetler Birliği dönemi ve Azerbaycan’ın bağımsızlık
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad-e-issn: 2147-1185]
Cilt: 5,
Volume: 5,
Sayı: 6
Issue: 6
2016
[1525]
Neo-Realizm Kuramı Çerçevesinde Azerbaycan-İran İlişkilerinin Analizi
mücadelesi bu algıyı ve ikili ilişkilerinin çerçevesini önemli ölçüde
oluşturmuştur. Tarihi kaynaklarda Azerbaycan’ı iki parçaya bölen
anlaşmalar olarak geçen 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay anlaşmalarının
imzalanmasından önceki dönemler için ise günümüzdeki anlamda
Azerbaycan-İran ilişkilerinden bahsetmek zordur. Hatta bu dönemin bir
kısmı ortak (başka bir bakış açısıyla paylaşılamayan) tarihi ifade etmektedir.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin mevcut olduğu 1918-1920 dönemi
Azerbaycan’ın İran politikasını oluşturmaya çalıştığı, ama İran’ın ihtiyatlı
yaklaşımlarıyla karşılaştığı bir dönemdir (Hasanlı, 2009: 84). Bilindiği üzere
o dönemde İran uzun süre Azerbaycan’ın ismini değiştirmesi, farklı bir
devlet ismi alması konusunda ısrar etmiştir (Hasanlı, 2009: 130). Sovyetler
Birliği dönemindeyse Azerbaycan-İran ilişkileri çok büyük ölçüde Moskova
yönetiminin İran politikaları ve Azerbaycan aydınlarının “güney
Azerbaycan” söylemi çerçevesinde gelişmiştir. Bu dönemde İkinci Dünya
Savaşı’nın sonlarında İran’ın kuzeyinde kurulan ve yaklaşık bir yıl
yaşayabilen Azerbaycan Milli Hükümeti (Balayev, 2010: 312) Sovyet-İran
kriziyle beraber “güney Azerbaycan” ve “birleşik Azerbaycan”
söylemlerinin de güçlenmesine neden olmuştur.
Sovyetler Birliği’nin dağılma aşamasında İran’ın
yakınlaşmasındaki amaçları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Azerbaycan’la
 Bağımsız ve demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti’nin oluşumunu her ne
yolla olursa olsun engellemek, onun “güney Azerbaycan”a etkisini
önleyerek İran’ın toprak bütünlüğünü ve iç istikrarını korumak;
 Güney Kafkasya’da ve Orta Asya’da ABD ve Türkiye’nin etkisinin
artması önlemek;
 Azerbaycan Türklerinin yaşadığı coğrafyada dinsel (mezhepsel) bağların
da etkisiyle yayılma alanına sahip olmak;
 Azerbaycan Cumhuriyeti örneğinde pazar kazanmak;
 Resmi “İran İslam devrimi ihracı” doktrinine uygun olarak Azerbaycan
Cumhuriyeti’nde İran tipli rejim oluşturmak.
Azerbaycan’ın yeniden bağımsızlığını kazanmasından günümüze kadarki
dönemde, İran’ın Azerbaycan politikasında üç yaklaşım dikkat çekmiştir.
Bağımsızlıktan Ebülfez Elçibey iktidarına kadarki dönemde İran bekleme
politikasına ağırlık vermiştir. Belli endişelerine rağmen İran 25 Aralık
1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımış, Ocak 1992’de ise Bakü’de İran
Büyükelçiliği açılmıştır (Safarov, 1999: 11-12). Elçibey iktidarı döneminde
İran Azerbaycan’ın söylemlerini ve politikalarını (aslında varlığını da)
önemli ölçüde tehdit olarak görmüş, Ermenistan’la yakınlaşma ve her
konuda anlaşma sağlama politikasına ağırlık vermiştir. Haydar Aliyev
iktidarı dönemde İran, Ermenistan’ın saldırgan politikasını kınamakla
beraber, Erivan’la ekonomik-ticari ilişkilerini de gelişmiştir. Haydar Aliyev
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad]
ISSN: 2147-1185
[1526]
Araz ASLANLI, Agil MEMMEDOV
döneminde Azerbaycan-İran ilişkilerinin Elçibey dönemine oranla daha da
gelişeceğine ilişkin yoğun beklentiler bulunmasına rağmen bu dönemde de
ikili ilişkilerde krizler yaşanmıştır. İlham Aliyev döneminde genel anlamda
Haydar Aliyev dönemindeki dengeli dış politika sürdürüldüğü için
Azerbaycan’ın İran politikası da Haydar Aliyev dönemindekine benzer
çizgiye sahip olmuştur. Ama bu dönemde de iç ve dış etkenler dolayısıyla
ikili ilişkiler zaman zaman kopma noktasına varacak kadar gerginleşmiştir.
Azerbaycan-İran ilişkilerinin niteliğinin daha iyi anlaşılması, sadece bu iki
ülkenin dış politikalarının değil, bölgesel gelişmelerin, özellikle Güney
Kafkasya’nın ve özel olarak da Azerbaycan Cumhuriyeti’nin İran için
öneminin, aynı zamanda İran dış politikasında önemli konuma sahip diğer
ülkelerin Güney Kafkasya ve Azerbaycan’a yönelik çıkarlarının ve
politikalarının iyi bilinmesi gerekmektedir. Azerbaycan-İran ilişkileri
açısından her iki ülkenin etnik yapısı, enerji, güvenlik, Hazar’ın statüsü ve
benzeri konular da önem taşımaktadır.
Azerbaycan-İran ilişkilerinin önemli süreçlerinin neo-realist yaklaşım
çerçevesindeki analizini yapacak olursak, ilk üzerinde duracağımız husus
ikili ilişkilerdeki sorunların uluslararası sistemin anarşik yapısından ve
uluslararası sistemdeki boşluklarından kaynaklanmasıdır. Azerbaycan-İran
ilişkileri yukarıda da ifade edildiği üzere daha çok Soğuk Savaş sonrası
dönemin koşullarına uygun olarak gelişmiş, özellikle İran’ın mevcut
uluslararası ilişkiler sistematiğinde “sıradışı” bir ülke olması gerçeği, İran’ın
önemli bir parçasını “güney Azerbaycan”ın oluşturması ya da “parçalanmış
Azerbaycan’ın güney kısmının İran’da kalmış olması” tezi uluslararası
ilişkilerin anarşik yapısı gerçeği karşısında kaçınılmaz olarak gerginlikleri
doğurmuştur. Yani bu yaklaşıma göre, Azerbaycan Cumhuriyeti İran’ın
toprak bütünlüğüne tam saygı gösterdiğini açıklasa, “güney Azerbaycan”
konusunda herhangi bir resmi söyleme sahip olmasa, hatta gayri-resmi
olarak bu tarz söylemleri baskı altında tutsa bile ikili ilişkilerin ruhu
tamamen değişmeyecektir.
Neo-realist kuram kendi alanında uluslararası sistem ve sistemin içindeki
güvenlik anlayışına odaklanmaktadır. Küçük veya bağımsızlığını yeni
kazanan devletlerin temel kaygısı da güvenliktir. Azerbaycan dış
politikasına tüm dönemleri itibariyle bakıldığında güvenlik kaygısının her
zaman ön planda olduğu görülmektedir. Benzer ifadeleri İran için de
kullanmak mümkündür. İran, uluslararası sistemle yaşadığı sorunlar
bağlamında genel olarak, Azerbaycan isminin toprak bütünlüğü
çerçevesinde yarattığı kaygı itibariyle de özel olarak güvenlik vurgusunu ön
planda tutmaktadır. Azerbaycan da bağımsızlığını güçlendirme,
bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelmiş tehditleri sınırlandırma
bağlamında genel olarak, Ermenistan’ın işgalci saldırıları ve İran’ın rejim
ihracı girişimleri bağlamında da özel olarak güvenlik vurgusunu ön planda
tutmaktadır. Her iki ülkenin dış politikalarında ve birbirleriyle ilişkilerinde
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad-e-issn: 2147-1185]
Cilt: 5,
Volume: 5,
Sayı: 6
Issue: 6
2016
[1527]
Neo-Realizm Kuramı Çerçevesinde Azerbaycan-İran İlişkilerinin Analizi
bunu gözlemlemek mümkündür. İran’ın sürekli olarak Azerbaycan’ı İsrail
ile ilişkilerinden dolayı suçlama girişimlerinin bir nedeni Azerbaycan
üzerinde baskı kurma niyetiyse de, bir nedeni de bu ülkenin İsrail’den ciddi
tehdit algılamasıdır (Cornell, 1998: 53-55; Aras, 1998: 71-74).
İkili ilişkilerde güvenlik bağlamında sorunlu bir boyutu da Hazar’ın statüsü
çerçevesinde yaşananlar teşkil etmiştir. 1998'de Azerbaycan hükümeti Batılı
şirketlerle “Alov”, “Araz” ve “Şerg” yataklarının işletilmesi doğrultusunda
anlaşma imzalanmıştır. Anlaşma imzalanırken İran tarafı hiç bir itirazda
bulunmamıştır. Fakat 2001 yılı ortalarında İran yetkilileri, bu yatakların
İran’a ait olduğu yönünde açıklamalar yapmaya başlamıştır. Ardından
İran’ın tutumu giderek sertleşmiş, 23 Temmuz 2001'de “Alov” yatağında
araştırma yapan Azerbaycan'ın “Geofizik-3” ve “Elif Hacıyev” gemileri
üzerinde İran askeri uçağı uçuşlar yapmıştır. Daha sonra İran askeri gemisi
Azerbaycan’a ait “Geofizik-3” gemisine yaklaşarak bölgeyi terk etmesini,
aksi takdirde silah kullanacağını bildirmiştir. Bu süreçte İran uçakları
Azerbaycan hava sahasını birkaç kere ihlal etmiştir. Bu olay ilk ülke
arasındaki gerginliği doruk noktasına çıkarmıştır.
İran'ın eylemlerine ilk tepki Türkiye’den gelmiştir. Türkiye, İran'ı sert bir
şekilde uyarmış ve bölgede bu tür olaylara göz yummayacağını bildirmiştir.
Ardından 21 Ağustos 2001'de Türkiye Cumhuriyeti Genel Kurmay Başkanı
Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu Azerbaycan'ı ziyaret etmiştir. Kıvrıkoğlu'nun
ziyareti sırasında “Türk Yıldızları”nın da Bakü'de gerçekleştirdiği gösteri ve
genel olarak bu ziyaret dünya basınında "Türkiye'den İran'a Gözdağı"
başlığıyla yorumlanmıştır.
Öte yandan bazı araştırmacılara göre İran, Azerbaycan’da kendisi gibi dini,
daha doğrusu Şiiliği temel alan bir devlet yapılanmasının gerçekleşmesini
arzulamaktadır. Bu isteğini gerçekleştirmek için de İran, devamlı
Azerbaycan'a kendi casuslarını göndermektedir. Nitekim Nisan 1997'ye
kadar Azerbaycan'da İran adına çalışan 13 casus ortaya çıkarılmıştır. Fakat
Azerbaycan yönetimi, İran'la olan ilişkilerinin daha da gerilmesini
istediğinden, bu casusların yakalanması olaylarını fazla büyütmemiştir.
Örneğin, Nisan 1997 tarihinde Azerbaycan İslam Partisi'nin üst düzey
yöneticilerinin yargılandığı mahkemenin sonuçlanması ve bu mahkemede
parti yöneticilerinin İran adına casusluk yaptıklarının açıklanması konunun
ne kadar büyük bir boyut aldığını kanıtlamaktadır. İran bu konuyla ilgili
sert tepkiler gösterse de, mahkeme kararlarında İran'ın, Azerbaycan
Cumhuriyeti'nde önemli yıkıcılık çalışmalarında bulunduğu açık şekilde
ifade edilmiştir. 2000’li yıllarda benzer konularda suçlamalar daha da
artmış, Azerbaycan’da gözaltına alınan çık sayıda kişinin mahkeme
kararlarında rejimi devirmek ya da 2012 yılında Bakü’de düzenlenen
Eurovision yarışması öncesinde terör eylemi gerçekleştirmek üzere İran’daki
bazı çevrelerden talimat aldıkları yazılmıştır ( Qafqazinfo, 2012; The
Telegraph, 2012)
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad]
ISSN: 2147-1185
[1528]
Araz ASLANLI, Agil MEMMEDOV
Neo-realistler güvenlik üzerinde daha çok durmakla beraber, ülkelerarası
ekonomik ilişkilere de dikkat çekmektedirler. Ancak liberallerden farklı
olarak neo-realistler devletlerarası ekonomik ilişkiler vasıtasıyla uluslararası
arenada savaşın önlenebileceği ve barışın sağlanabileceği düşüncesinde
ayrışmaktadırlar. Ekonomik ilişkileri de devletlerin güvenliklerini
sağlamalarında bir araç olarak görmektedirler. Neo-realistler bu sürece
tamamen realist perspektiften bakmaktadır. Çünkü devletlerin davranış ve
tutumları ile ilgili pozisyonları, hareketleri, karar alma süreçleri farklı
şekilde zamana göre değişebilir. Azerbaycan-İran ilişkilerine de dikkat
ettiğimiz zaman olayları ve olguları da bu şekilde açıklayabiliriz.
Azerbaycan için özellikle güvenlikle ilgili zafiyetleri ve hassasiyeti olan,
yerleştiği bölgede bölgesel güç olan İran’la ilişkiler kurmak hiç de kolay
olmamıştır. Nitekim Ebülfez Elçibey dönemi iki ülke arasındaki kriz kendini
açıkça gösterirken, Haydar Aliyev ve İlham Aliyev dönemi denge politikası
çerçevesinde ilişkileri yumuşatmaya yönelik dış politika adımlarını
görebilmek mümkündür. Yine de yukarıda da çeşitli vesilelerle üzerinde
durulduğu üzere gerginlikler daha ön planda olmuştur. Ama ikili ilişkilerde
ekonomik bağlar da mevcuttur. İran Azerbaycan’ın dış ekonomik
ilişkilerinde ilk yıllarda sürekli olarak ön planda olmuştur. Bu doğal olarak
İran’ın Azerbaycan ile uzun sırına sahip olmasından ve Azerbaycan
ekonomisinin Sovyet sonrası döneme hızlı geçiş yapamamasından
kaynaklanmıştır. İkili ekonomik ilişkilerde Azerbaycan’daki İran
yatırımlarının yanı sıra enerji alanındaki işbirliği de önemli rol oynamıştır.
İran Azerbaycan’ın Nahçıvan bölgesine, bunun karşılığında ise Azerbaycan
bazı diğer bölgelerde İran’a doğal gaz satmaktadır (Azertac, 2004; Xalq
Qezeti, 2011).
İran Azerbaycan doğal kaynaklarının üretim sürecinde yer almaya
çalışmıştır. Bu konudaki ilk girişimleri Azerbaycan’daki konsorsiyumlarda
yer alan büyük Batılı şirketlerin tepkileri nedeniyle başarısızlıkla
sonuçlanmıştır. Ama daha sonra Azerbaycan’daki bazı kuyulara ilişkin
projelerde yer almıştır (örneğin, “Şahdeniz” ve “Talış Denizi”
anlaşmalarında %10’luk bir pay almıştır).
İran Azerbaycan doğal kaynakları için geçiş güzergahı olma potansiyeline
sahiptir ve uzun süre bu konuda senaryolar gündeme getirilmiş, projeler
önerilmiştir. Bakü-İran hattı ile Azerbaycan petrolünün İran üzerinden Basra
Körfezi’ne ve oradan da tankerlerle dünya piyasalarına taşınması teorik
olarak mümkün olmakla beraber ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin
endişeleri ve Azerbaycan’ın bazı kaygıları nedeniyle bu seçenek gündemden
kalkmıştır. Son dönemlerde ise Azerbaycan’ın İran doğal kaynakları için
geçiş güzergahı olması (İran’ın TANAP’a katılması) ihtimalinden
bahsedilmektedir.
İran’ın Azerbaycan üzerinden Rusya ile birlikte gerçekleştirebileceği GüneyKuzey hattı düşüncesi, Hazar çerçevesinde ekonomik ve çevresel konularda
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad-e-issn: 2147-1185]
Cilt: 5,
Volume: 5,
Sayı: 6
Issue: 6
2016
[1529]
Neo-Realizm Kuramı Çerçevesinde Azerbaycan-İran İlişkilerinin Analizi
işbirliği potansiyeli de ikili ekonomik ilişkilerin önemli ayrıntılarındandır.
Bu ifade edilenlerin Azerbaycan-İran ilişkileri için olumlu katkı yaptığı,
fakat ikili ilişkilerin niteliğini tamamen değiştiremediği gözlenmektedir.
Neo-realist John Mearsheimer, “Back to the Future” başlıklı makalesinde,
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin, aşırı milliyetçilik ve etnik çatışmaların geniş
istikrarsızlık ve çatışmalara yol açacağını, geçmişin çok kutuplu geleneksel
güç dengesi politikalarının dönüşüne neden olmasının muhtemel olduğunu
savunmaktadır. Bu bağlamda ister Azerbaycan Cumhuriyeti’ndeki, isterse
de Güney Azerbaycan’da yaşayan ve sayıları 30-35 milyon olarak ifade
edilen Azerbaycan Türklerindeki milliyetçilik duygusunun Azerbaycan-İran
ilişkileri açısından gerginleştirici etken olduğu görülmektedir.
Yine, İran liderlerinin Genceli Nizami’den bahsederken “fars şairi” tabirini
kullanmaları, genel olarak Fars milliyetçiliği temelinde Azerbaycan tarihine
ve kültürüne ait değerleri sadece Farslara aitmiş gibi ifade etmeleri de ikili
ilişkiler açısından dönemsel gerginliklere neden olmaktadır.
Sonuç
Genel olarak değerlendirecek olursak, Azerbaycan-İran ilişkilerinin doğası
ve temel dinamikleri itibariyle uluslararası ilişkiler teorileri içerisinde neorealizm çerçevesinde ele alınması daha doğru olacaktır. Çünkü yukarıda da
ifade edildiği üzere Azerbaycan-İran ilişkilerinin temelinde kaygılar
(özellikle de güvenlik kaygıları), uluslararası ilişkilerde gücün önemine,
uluslararası sistemin anarşik yapısına olan inanç ve benzeri etkenler
yatmaktadır. Belli bir tarihi birlikteliğe rağmen ikili ilişkilerde sorunlar daha
çok dikkat çekmiştir. Hatta zaman zaman sorunlar ilişkileri kopma
noktasına getirecek kadar tırmanmıştır.
Özellikle Azerbaycan’ın bağımsızlığına kavuşmasından sonraki ilk
dönemdeki yaygın kanaate göre İran, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ABD ve
Türkiye ile ilişkileri sonucunda bölgede güçlenmesinin, kendi sınırları içinde
bulunan yaklaşık 30 (bazı kaynaklara göre 35) milyonluk Azerbaycan
Türkü'nün bağımsızlık eylemlerinin artmasına neden olacağından
endişelenmiştir. Ayrıca İran, Azerbaycan'ı Filistin topraklarını işgal eden
İsrail'le ilişkiler kurduğu için suçlamıştır. Suçlamaya gerekçe olarak da dini
faktörleri öne çıkarmıştır. Ama İran kendisi o sırada Azerbaycan
topraklarını işgal eden Ermenistan'la çok sıkı ilişkiler içerisinde olmuştur.
Hatta Ermenistan yetkilileri defalarca zor koşullarda kendilerine destek olan
İran’a teşekkür etmişlerdir. Hazar'ın statüsü konusunda Azerbaycan'ın
tutumuna en çok karşı çıkan taraf İran olmuştur. Ayrıca İran’ın
Azerbaycan’a “rejim ihraç” etme girişimleri de bu dönemde Azerbaycan
yönetimi tarafından sürekli olarak tepkiyle karşılanmıştır. Yani
Azerbaycan’ın varlığını ve güçlenmesini önemli ölçüde kendisi için tehdit
olarak algılayan İran kendisi politika ve söylemleriyle Azerbaycan’ı rahatsız
etmiştir.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad]
ISSN: 2147-1185
[1530]
Araz ASLANLI, Agil MEMMEDOV
Yine neo-realist kuramın vurguladığı üzere devletler diğer devletlerle
ilişkilerinde sadece güvenlik kaygılarını değil, ekonomik çıkarlarını da
dikkate almaktadırlar. Bu çerçevede Azerbaycan-İran ilişkilerinin ekonomik
boyutunun ikili ilişkilerde önemli bir köprü rolü oynadığı gerçeği
görülmektedir. Ama yine de ekonomik boyutun güvenlik kaygılarını
gidermediğini ve gölgede bırakmadığını ifade etmek mümkündür.
Kaynakça
“ARDNŞ və İran Milli Qaz İxracı Şirkəti arasında təbii qazın alqı-satqısına
dair Sazişin əsas şərtləri imzalanmışdır”, Xalq Qezeti, 13.01.2011
Wendt, Alexander, Uluslararası Siyasetin Sosyal Teorisi, Çeviren Helin Sarı
Ertem, Suna Gülfer Ihlamur Öner, İstanbul, Küre, Birinci Basım, 2012.
Balcı, Ali, Kardaş, Şaban, Uluslararası İlişkilere Giriş, İstanbul, Küre, 2. Baskı,
2014.
Yılmaz, Aytekin, Küresel Dünyada Uluslararası İlişkiler Teori - Temel Kavramlar
- Yeni Gelişmeler, İstanbul, Kadim Yayınevi, 2. Baskı, 2013.
Aras, Bülent, “Post-Cold War Realities: Israel’s Strategy in Azerbaijan and
Central Asia”, Middle East Policy, Cilt 5, Sayı 4, Ocak 1998, s. 68-82
Hasanlı, Cemil, Azerbaycan Xalq Cümhuriyyetinin Xarici Siyaseti (1918-1920),
Bakü, Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, 2009
Brauch, Hans Günter, “Güvenliğin Yeniden Kavramsallaştırılması: Barış,
Güvenlik, Kalkınma ve Çevre Kavramsal Dörtlüsü”, Uluslararası İlişkiler
Dergisi, Cilt 5, Sayı 18, Yaz 2008, s. 1- 47.
Baylis, John, “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası
İlişkiler Dergisi, Cilt 5, Sayı 18, Yaz 2008.
Booth, Ken, Smith, Steve, Uluslararası İlişkiler Kuramları, Çeviren Muhammed
Aydın, Andrew Linklater, Kuramda ve Pratikte Neo-realizm, İstanbul, Röle
Akademik Yayıncılık, 1. Basımdan Çeviri, 2015.
Şahin, Mehmet, Şen, Osman, Uluslararası İlişkiler Teorileri Temel Kavramlar,
İstanbul, Kripto Yayınevi, 1. Baskı, Ocak 2014.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad-e-issn: 2147-1185]
Cilt: 5,
Volume: 5,
Sayı: 6
Issue: 6
2016
[1531]
Neo-Realizm Kuramı Çerçevesinde Azerbaycan-İran İlişkilerinin Analizi
Roskin, Michael G., Berry, Nicholas O., Uluslararası İlişkiler: Uİ`nin Yeni
Dünyası, Çeviren Özlem Şimşek, Ankara, Adres Yayınları, 1. Baskı, Şubat
2014.
Küçüksolak, Övgü Kalkan, “Güvenlik Kavramının Realizm, Neo-realizm Ve
Kopenhag Okulu Çerçevesinde Tartışılması”, Turan-Sam, Yıl: 2012, Cilt: 4,
Sayı: 14, İlkbahar, 2012
Safarov, Perviz, 90’lı yıllarda Azerbaycan’ın Uluslararası Durumu ve Dış
Politikası, Bakü, 1999.
Gözen, Ramazan, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Eyüp Ersoy, “Realizm”,
İstanbul, İletişim Yayınları, 1 Baskı, 2014
Cornell, Svante E., “Iran and the Caucasus”, Middle East Policy, Cilt. 5, Sayı 4,
Ocak 1998, s. 51-67
Arı, Tayyar, Postmodern Uluslararası İlişkiler Teorileri: Uluslararası İlişkilerde
Eleştirel Yaklaşımlar, Bursa, Dora Yayınevi, 2014
Knutsen, Torbjorn L., Uluslararası İlişkiler Teorisi Tarihi, Çeviren Mehmet
Özbay, İstanbul, Açılım Kitapevi, İkinci Baskı, 2015.
Balayev, Xaqan, “Cenubi Azerbaycanda Demokratik Herekatın (1941-1946-cı
iller) Meğlubiyyeti: Siyasi ve Geosiyasi Sebebler”, Journal of Azerbaijani
Studies, Xezer Üniversitesi, Yıl: 2010, Sayı: 6, s. 312-331.
“Azərbaycan-İran
Sənədlərinin
İmzalanması”,
Azertac,
05.08.2004,
http://azertag.az/xeber/AZARBAYCAN_IRAN_SANADLARININ_IMZALA
NMASI-317473 .
“İran
`Eurovision`
terrorunu
təkzib
etdi”,
Qafqazinfo,
17.11.2012,
http://www.qafqazinfo.az/siyaset-2/iran-eurovision-terrorunu-tekzib-etdi29266.
“Azerbaijan arrests `22 Iranian spies`”,
The Telegraph, 14 Mart 2012,
http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/middleeast/azerbaijan/914442
4/Azerbaijan-arrests-22-Iranian-spies.html.
“İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi”
“Journal of the Human and Social Sciences Researches”
[itobiad]
ISSN: 2147-1185
[1532]
Download