"EN SERBEST" TİCARET Dünya Gazetesi'nin 26 Mart tarihli sayısında bir haber dikkatimi çekti; Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Güler Sabancı, uluslararası mevzuatın bazı tarife ve tarife dışı kısıtlamalara müsaade ettiğini belirterek, “Dünya ticaretine katılan ülkeler, yasal boşluklardan faydalanmayı bırakmalı ve serbest ticareti geliştirme ruhuyla korumacılığın üzerine gitmelidir” demiş. B20 Ticaret Çalışma Grubu toplantısında konuşan Sayın Sabancı, B20 ticaret gündemini belirleyip G20 liderlerinin ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)'nün dikkatlerini ekonomiye fayda sağlayacak aksiyonlara çekmeyi hedefleyerek yukarıdaki açıklamayı yapmış. Ayrıca Sabancı konuşmasında uluslararası mevzuatın genel hatlarıyla bazı tarife ve tarife dışı kısıtlamalara müsaade ettiğine işaret ederek, ülkelerin ticareti engelleyebilecek tüm kısıtlamaları geri çekmelerinin önem arz etiğini de dile getirmiş. DTÖ tarafından yapılan araştırmalara göre de, tarife dışı engellerin, tarifelere kıyasla ticareti iki katı kısıtlayarak dünya ticaretinde 100 milyar dolarlık gelir ve 3.8 milyon kişilik istihdam kaybına yol açtığı belirtiliyor. Bir yandan başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin tamamı ticaretin tümü ile serbest bırakılmasını, serbestiyetin geliştirilmesini; diğer bir bakışla da korumacılığın aza indirilmesini hedefliyorlar. Diğer yandan pek çok ülke ise korumacılığı, ama tarifeye tabi ama tarife dışı engellemeler ile, elden bırakmamak için gayret ediyor. Ülkelerin neden korumacı davranmak zorunda olduklarını bir gözden geçirmek gerekir. 21.yüzyılı yaşıyor olmamız, henüz dünyadaki tüm ülkelerin birbirine eşit düzeyde gelir dağılımına sahip oldukları anlamına gelmiyor. Her ülkenin her ürünü üretmesi de mümkün olmadığı gibi, hiçbir zamanda bunun olamayacağını kestirmek zor değil. Ancak tüketimin artık akıl almaz boyutlarda olduğunu, internet ve ulaşımın ucuzlaması ile, dünyanın her yerinde yaşayan toplumların üretilen her yenilikten haberdar olduğunu ve her ürüne sahip olma eğilim ve arzularını gözümüzün önüne getirdiğimizde de, ülkelerin dış ticaret dengelerini ister istemez kontrol altında tutmaları, en azından ekonomik denge açısından dahi gerekliliği çok net görülebiliyor. 1945 sonrası yılların göstergelerine baktığımızda, ülkelerin birbirleri ile olan ticaretin ekonomileri üzerindeki etkilerinin, bazı gelişmiş ülkeler dışında son derece düşük olduğunu gözlemleriz. Ancak yaşadığımız yıllarda durum tamamen tersine dönmüş durumda; artık en önemli unsuru dış ticaret dengeleri oluşturmakta, dış ticaret açığı veren ülkeler ekonomilerinde önemli sıkıntılar yaşarken, dış ticaret fazlası veren ülkeler ise, güçlü ekonomiler olarak adlandırılmaktadır. İşte bu sebepledir ki, ülkelerin ekonomilerini doğru ve sağlıklı yönetebilmeleri için dış ticaret ve gümrük politikalarını çok daha iyi yönetebilmeyi başarmak zorundalar, aksi halde bedeli çok çok ağır olabildiği gibi, telafisi de hayli zor olabiliyor. Sayın Sabancı'ya katılmamak elbette mümkün değil, ülkelerin yasal boşluklardan faydalanmak yerine serbest ticareti geliştirme ruhunu daha fazla aşılayabiliyor olmaları önemli. Ancak yukarıda sözünü ettiğim durum da dünyanın gerçeği. Çok uzağa gitmeye gerek yok, bugün ülkemizdeki dış ticaret dengesinin bize yaşattığı olumsuzlukları hepimiz biliyor ve yaşıyoruz. Bu da demek oluyor ki, dünya üzerinde tüm ülkelerin gelir dağılımı dengeye gelene ve tüm ülkelerin üretim hacimlerini arttırarak belli rolleri üzerlerine alana dek; korumacılık devam edecek, dış ticaret politikaları sert olmayı sürdürecek. Ve yine bu da demek oluyor ki gümrüklere olan gereksinim de hiçbir zaman sona ermeyecek.