m si İç i n d e M ü zi k Re Jan the Elder Brueghel, The Sense of Hearing, 1618. Zekeriya S. Şen [email protected] “Y Jan Brueghel Duymanın Alegorisi aşlı” Jan Brueghel (15681625) birden çok duyuya hitap ettiği bu alegorik yapıtında, duyma hissini “gözlememize” imkân sağlıyor. Madrid, Prado Müzesi’nde sergilenen tabloda o döneme ait tüm müzik enstrümanlarını görebiliyoruz. Sanatçı bunu bize öncelikle sol üst köşede, bir odada bulunan müzisyenler ile hissettiriyor. Bu soylular odası, tüm tablonun odak noktası olan üç kemerli bir galeriye açılıyor. Sol altta yer alan, o dönemin müzik enstrümanları ve nota kâğıtları, duyma hissine açık göndermelerde bulunuyor. Bu enstrümanlar arasında tablonun solunda öne çıkanlar, sırasıyla; Flaman klavseni, yanında bir davul, bir trompet, bir trombon, bir cornetto (1550-1650 yılları arasında kullanılan, ağaç üflemeli çalgı), bir lysard (yılan formunda, flüt benzeri bir enstrüman), birkaç tane flüt, farklı ebatlarda viyola, viyolonsel, lavta ve klarinet. Sağdaki masanın üzerinde ise 10 Andante Şubat 2013 küçük nefesli çalgılar, korno, trompet, zil ve kamış yer alıyor. Özellikle avda kullanılan korno burada hareketliliği temsil ediyor. İki taburenin arasında yerde duran lira da braccio’nun (beş telli antik lira çalgısının iki de “ahenk teli” olan türü) altındaki nota kağıdına sözleri kutsal kitaptan alınan, Dei et custodiunt illuf’la başlayan bir ezgi yazılmış. Duymanın hareketliliği, âdeta tüm tablo boyunca süzülerek gözlemleyene kadar uzanıyor. Geyik, Aristoteles’nin Hayvanların Tarihi Üzerine adlı eserinden de esinlenerek, tarih boyunca hep “duyma” ile örtüştürülmüştür. Galerinin ortasında yer alan geyik, aynı anlam ile resmedilmiş. Bir inanışa göre geyik, onu avlayanların müziği ile öyle büyülenir ki, kendisinin yakalanmasına göz yumar; sanatçı tarafından tablonun ortasına yerleştirilmesiyle zaten her şeyi özetliyor. Lavta çalan çıplak kadın figürü, kompozisyonun merkezinde yer alan en önemli unsur: Bazılarına göre müziğin ilham perisi Euterpe’yi, diğerlerine göre de Venüs’ü temsil ediyor. Yanında ise antik bir aşk tanrısı (muhtemelen Eros), elinde ona doğru tuttuğu bir nota kâğıdı ile yer almakta. Onun varlığı Amor docet musicam (“Aşk Müziği Öğretir”) mottosuna bir atıfta bulunuyor. Arka planda asılı duran tablolar ise tamamen Flaman tarzında ve müziğe ilişkin efsaneleri konu alıyor. Soldaki tabloda Apollon’un huzurunda esin perilerinin temsili konserini; sağdakinde ise Orpheus’un liriyle vahşi hayvanları yatıştırmasını görüyoruz. Yine sağda yer alan saatler ise müziğin zamanlamasının yanı sıra, varoluşun geçişini ve daha sonraki zamana aktarımını ifade ediyor. Saatlerin yanında yer alan kuşlar ise şarkının tatlı sesini ve havayı temsil ediyor. Bir tablo içerisinde bu kadar çok müzikal ifadenin yer alması, gözlemciye onu seyretmenin dayanılmaz keyfini de veriyor. www.andante.com.tr