Melike Erdoğan - WordPress.com

advertisement
Melike Erdoğan
EKONOMETRİ BÖLÜMÜ
KONU:
Kayıt Dışı Ekonomi, Vergi
Politikaları Ve Mükellef
Eğilimleri
• Kayıt dışı ekonomi kavramı aslında birden
çok kavramla isimlendirilebilecek
faaliyetlerin genel kabul görenidir.
Ekonominin, farklı faaliyetleri
kapsayan karmaşık bir olgu olması
nedeniyle bu kavramın tanımlanmasında
ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tanımı
kadar, adlandırılmasında da değişik görüşler
ortaya çıkmıştır. Kayıt dışı ekonomi; kara
ekonomi, nakit ekonomisi, gizli ekonomi,
saklı ekonomi, yasadışı ekonomi, informal
sektör, yeraltı ekonomisi, gözlenemeyen
ekonomi gibi farklı adlar almaktadır. Ancak
kayıt dışı ekonominin adlandırılmasındaki
bu çeşitlilik, kayıt dışı ekonomiyi oluşturan
faaliyetlerin içeriğindeki çeşitlilikten
kaynaklanmaktadır.
• Bu tanımlar farklı içeriklere sahip
olmalarına rağmen, üzerinde uzlaşmaya
varılmış bir tanımın olmaması nedeniyle
birbirleri yerine de kullanılabilmektedir.
Kayıt dışı ekonomi, devletten gizlenen,
kayda geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu
sebeple denetlenemeyen faaliyetler
olarak tanımlanabilir. Bu tanımdan yola
çıktığımızda, bazı kayıt dışı ekonomik
faaliyetler yasadışı faaliyetler olduğu
halde, bazıları ise yasaklanmamış bir
faaliyetin bilinçli olarak kayıtlara
geçirilmemesi, dolayısıyla
vergilendirilmemesi şeklinde ortaya
çıkmaktadır.
• Bu çerçevede, yasaklanmamış
faaliyetlerden olup bilinçli olarak kayıt dışı
kalan işlemler ve bu işlemler dolayısıyla
ortaya çıkan vergi kayıp ve kaçağı önemli
bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
• Kayıt dışı ekonominin diğer önemli alt
ayrımı ise yasadışı mal ve hizmet üretimi
sonucunda oluşan kayıt dışı ekonomi, bir
başka ifadeyle suç ekonomisidir. Suç ek
onomisinde belirleyici unsur faaliyetin
yasalar ın öngördüğü şekilde yapılmaması
değil kendisinin yasaklanmış olmasıdır.
Kayıt dışı ekonominin diğer tanımlarında,
gelirin yasalara aykırı bir şekilde kayıt
dışına çıkarılması söz konusu iken, suç
ekonomisinde üretim tamamen yasalara
aykırı olarak gerçekleşmektedir
• Faaliyet yasadışı olduğundan, bu
faaliyetin sonucunda elde edilen gelir,
doğası gereği gizlenecektir. Diğer
taraftan kayıtlı ekonomi içerisinde,
konusu suç oluşturan faaliyetler
sonucunda elde edilen ekonomik
değerler de kayıt dışı olarak
değerlendirilecektir. Ancak, suç
ekonomisinde nihai amaç yasalara aykırı
faaliyetleri kayıt altına almak değil
ortadan kaldırmak olduğundan,
mücadeleye yönelik olarak alınan
önlemler, kaçınılmaz olarak yasadışı
faaliyetleri ortadan kaldırmayı da
içermektedir.
• Bu kapsamda; suç sektörü ile kayıt dışı
ekonominin suç sektörü dışında kalan
diğer alt sektörleri farklılaşmakta ve
dolayısıyla yürütülen mücadelenin
amaçları değişmektedir. Kayıt dışı
ekonominin suç ekonomisi dışında kalan
boyutu ile mücadelede amaç kayıt dışı
ekonomiyi kayıt altına almak iken; suç
ekonomisi-kara para ile mücadelede
amaç bu sektörü ve elde edilen geliri
ortadan kaldırmaktır. Buradan hareketle
kayıt dışı ekonomi ile mücadelenin iki
temel amacı olduğu ifade edilebilir
• Birincisi, devletin ekonomik
faaliyetleri kayıt ve beyan altına
alarak yasaların öngördüğü koşullarda
vergi toplaması, bu ekonomik
büyüklüğü vergi, istihdam ve milli gelir
boyutlarıyla kavraması; ikincisi, suç
kaynaklı ekonomik faaliyetleri
denetim altında tutarak önlemesidir.
Devletlerin yasadışı faaliyetlerden
gelir (vergi) elde etmek gibi bir
yaklaşımı ve amacı olacağı
düşünülemeyeceğinden bu sektörü
kayıt altına almaktan da söz edilemez.
• Bunların yanı sıra, kayıt dışı ekonomi
kapsamında değerlendirilen ekonomik
faaliyetler, genel ekonomi içerisinde
piyasa
kurallarına
göre
yürütülen
ekonomik faaliyetlerden farklı özellikler
arz etmektedir. Bu özellikler genel olarak
gelir ve fayda sağlaması, istatistiksel
olarak
ölçülememesi,
kanunsuz
ve
kuralsız olması ve ahlaki olmaması
olarak sıralanabilir.
2-EKONOMİK KALKINMA
VE VERGİ POLİTİKASI
• İktisadi kalkınmanın sağlanması; uygulanan
vergi politikası ile yakından ilgilidir. İktisadi
kalkınma için en gerekli unsur sermaye
birikimi ve biriktirilen sermayenin
yatırımlara aktarılması olduğu için
uygulanacak vergi politikasının sermaye
birikimini ve yatırımları teşvik eder bir
yapıda olması gereklidir. İktisadi
kalkınmanın ekonomik boyutu olan “iktisadi
büyüme” sözü edilen bu iki unsurun
gerçekleştirilmesi ile mümkün
olabilmektedir.
• Oysa vergiler mükelleflerin satın alma
güçlerini azalttıkları için sermaye
birikimi için gerekli olan tasarrufları
da azaltmaktadır. Vergiyle
ekonomideki kaynakların bir kısmı
kamu kesimine aktarıldığı için; alınan
bir vergi piyasadaki yatırımlara
gidecek kaynaklar azalmakta ve
nihayetinde yatırımları azaltmaktadır.
Yatırımlardaki azalış ise milli gelir
artışlarını olumsuz etkilemektedir.
Vergi çarpanı bu mekanizmayı
göstermek üzere geliştirilmiştir.
• Alınan vergiler bireylerin harcanabilir
gelirlerini düşürdüğü için, milli geliri
marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak
azaltmaktadır. Dolayısıyla konulan bir
vergi milli geliri vergi çarpanı kadar
azaltmaktadır.
• Bu nedenle iktisadi büyüme için yapılması
gereken; sermaye birikimini teşvik edici
vergi politikalarını uygulamaktır. Bunun için
öncelikle vergi oran ve/veya miktarlarının
oldukça düşük olması gereklidir. Özelikle
dolaysız vergilerin düşüklüğü üreticilerin
(firmaların) yatırım kapasitesini artırıcı etki
meydana getirmektedir. Benzer şekilde
tüketicilerin harcanabilir gelirlerinin fazla
törpülenmesini engelleyen dolaylı vergilerin
düşük olması toplam talep üzerinde fazla
kısıcı etki meydana getirmemektedir.
Toplam talep artışları ise yatırımlara ivme
kazandırarak milli gelir üzerinde artırıcı
etkiler meydana getirebilmektedir.
• İktisadi kalkınmanın sağlanmasına
katkıda bulunabilecek bir diğer unsur;
vergi muafiyet ve istisnalarıdır.
Muafiyet ve istisnalarla mükelleften
alınacak olan verginin bir kısmından
vazgeçildiği için özellikle yatırımcılar
açısından finansman kaynağı
sağlanması yönüyle olumlu etkiler
doğurmaktadır. Sosyal amaçlı
muafiyet ve istisnalar; iktisadi
kalkınmanın sosyal boyutunu teşvik
ederken iktisadi amaçlı muafiyet ve
istisnalar ise iktisadi boyutunu teşvik
etmektedir.
3-POLİTİKA
ETKİNSİZLİĞİNİN/YETERSİ
ZLİĞİNİN YOL AÇTIĞI
SORUNLAR
• Yukarıda da açıkladığımız üzere
uygulanacak vergi politikaları ülkenin
iktisadi kalkınmasında ve iktisadi
büyümesinde oldukça önemlidir. Türkiye’de
yıllardır tartışılan ve gerekli politikaların
oluşturulamamasından ve/veya
uygulanamamasından dolayı bir türlü kesin
çözüme kavuşturulamayan kayıt dışı
ekonominin oluşma nedenlerine vergisel
açıdan bakıldığında şu sonuçlarla
karşılaşmaktayız
• Mevzuattaki karmaşıklığın,kanunların
anlaşılabilmesini ve uygulanabilirliğini
zorlaştırması,
• Vergi oranlarının yüksekliği,oranların sık
değişmesi ve ek vergilerin konulması,
• Denetimde koordinasyon eksikliği,
• Denetimde etkinliğin ve verimliliğin
arttırılması gerektiği,
• Vergi cezalarının caydırıcı olmaması,
• Vergi afları,
• Vergi Kanunlarında yer alan muafiyet ve
istisnalar,
• Vergi kanunlarını uygulayacak birimlerin
bürokratik işlemlere takılması,
• Muhasebe ve mali müşavirlik hizmetlerinin
yetersizliği
• Kayıt dışılıkla mücadelede etkinliğin
sağlanabilmesi ve kayıt dışılığın
azaltılması için bunun devlet
politikası haline gelmesi, bununla ilgili
bir kurul oluşturulması ve
teşkilatlanması, eylem planının
hazırlanması, kurumlar arası işbirliği
ve eşgüdüm sağlanması ve etkin bir
izleme ve değerlendirme
sisteminin oluşturulması için gerekli
çalışmaların hızlı bir şekilde yapılması
gerekmektedir.Unutmamak gerekir ki
kayıt dışılığın herhangi bir önlem
alınmadığı takdirde artmaya devam
edeceği aşikardır
• Kayıt dışı ile mücadele,
ulusal kalkınmamızın da öncelikli
konularından olup, bu konuda bizi
hedeflerimize ulaştıracak yolda ilk
adımımız bugünü doğru analiz
etmekten geçmektedir. Kayıt dışılığı
etkileyen sebeplerin doğru analiz
edilerek etkin ve kararlı çözüm
sunabilen bir strateji ile kayıt dışılığı
önleme konusunda ciddi mesafeler
katedileceği de bir gerçektir.
• Buraya kadar yaptığımız
açıklamalar doğrultusunda
bakıldığında vergiden kaçınmanın,
vergi kaçakçılığının ve dolayısıyla
kayıt dışılığın ülkemizde ciddi
sıkıntılara yol açtığı
görülmektedir.Bu sıkıntıları
gidermek için öncelikle etkin ve
uygulanabilir vergi politikaları
oluşturulması gerekmektedir.
• Bundan sonraki bölümlerde
uygulanmakta olan vergi
politikalarının mükellef
eğilimlerine etkisi üzerinde
durulacaktır.
4-VERGİ
POLİTİKALARININ MÜKELLE
FLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ:
• 4.1-Mükelleflerin Vergi Mevzuatının
Anlaşılırlığı
Konusundaki
Düşünceleri:
• Mükelleflerin E,7’si mevzuatın
açık ve anlaşılır olmadığını
düşünürken,
yalnızca
(’i
mevzuatın açık ve anlaşılır
olduğunu düşünmektedir. Bu
oransal yapı bize mevzuatın
açıklığı
ve
anlaşılabilirliği
konusunda
sıkıntı
olduğunu
göstermektedir.
4.2-Mükelleflerin Vergi
İndirimine Yönelik
Düşünceleri:
• Mükelleflerin büyük bir kısmı
vergi
oranlarında
yapılacak
indirimlerin
vergi
ödemeyi
teşvik edeceğini düşünmektedir.
Bilimsel olarak da belli bir
oranın
üzerindeki
vergilerde
yapılacak indirimlerin tahsilatı
arttıracağı Laffer eğrisiyle de
anlaşılmıştır.
4.3-Mükelleflerin
Yakalanma ve Denetlenme
Hakkındaki Düşünceleri
•
Grafikler incelendiğinde
denetimlerin önemi
anlaşılmaktadır. Daha sıkı bir
şekilde uygulanacak
denetimlerin vergide adalet ve
eşitlik ilkelerinin gereği olduğu
da unutulmamalıdır
4.4-Mükelleflerin Cezaların
Caydırıcılığı Konusundaki
Düşünceleri:
• Mükelleflerin, vergi kaçıranlara
yönelik uygulanan cezaları
caydırıcı bulmadıkları
ve bu cezaların değiştirilerek
daha caydırıcı hale getirilmesi
gerektiğini düşündükleri
anlaşılmaktadır.
4.5-Mükelleflerin Vergi
Affına Yönelik Düşünceleri:
• Yakın zamanda vergi affı olacağı
beklentisi artık mükelleflerin
vergisel yükümlülüklerini daha az
yerine getirmelerine sebep
olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında
kriz dönemleri hariç vergi affı
uygulamalarının mükellefleri kayıt
dışılığa iten bir unsur olarak
karşımıza çıkmaktadır
4.6-Vergi Bilincine Yönelik
Düşünceler
• Toplumsal gelişim için ödenen
vergilerin önemi büyüktür. Bununla
birlikte vergi kaçıranları, vergiden
kaçınanları uyarma konusunda
toplumun bilinçlenmesi gerektiği
gibi ihbar müessesesinin de sağlıklı
işletilmesi gerekmektedir
Download