Türkiye`de Hayvansal Gıda Tüketimi ve Sorunlar İsmail YILMAZ1

advertisement
Tarım, Yoksulluk ve Kalkınma
Türkiye’de Hayvansal Gıda Tüketimi ve Sorunlar
İsmail YILMAZ1
Emine YILMAZ2
[email protected]
[email protected]
1;Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü- Tekirdağ
2;Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü- Tekirdağ
ÖZET
Günümüzde; dünya nüfusunun hızla artmasına bağlı olarak gıda maddelerine olan ihtiyacın artması, bu artan gıda maddesi ihti­
yaçlarının da karşılanması hayvansal ve bitkisel ürünlerin arttırılması ile gerçekleştirilmededir. Tarımsal üretimde artış ancak birim
alandan veya hayvandan elde edilen ürünün artması ile mümkün olabilmektedir. Ülkemizde bitkisel ürün tüketimimiz beslenme tarzı­
mıza da uygun olarak yeterli olduğu söylenebilir ancak hayvansal gıda tüketimi kesinlikle yeterli düzeyde değildir.
Hayvansal gıda tüketimi; dün olduğu gibi bugün de mesut, sıhhatli, enerjik, zeki ve çalışkan bir toplumun işaretidir. Bugün halen
dünyada yeterli miktarda gıda maddesi olmayan ve fiziki açlıkla karşı karşıya olan yöre ve toplumlar olduğu gibi, dengeli bir şekilde
beslenmeyen ve özellikle protein noksanlığı çeken, fizyolojik açlık ile iç içe olan toplum ve yöreler de oldukça yaygındır. Günde vücu­
da alınması gereken proteinlerin yaklaşık yarısının, hiç olmazsa %35-40’nın hayvansal orijinli proteinler olması gereklidir. Hayvansal
kaynaklı proteinler insan için gerekli olan esansiyel aminoasitleri yeterli ve dengeli bir şekilde içerdikleri gibi bu proteinlerin insan
tarafından hazım ve bünyede kullanılabilirlikleri de bitkisel proteinlerden daha üstün ve daha yüksek biyolojik değerdedirler. Bizim
ülkemizdeki hayvansal ürün tüketimi göz önüne alındığında Avrupa Birliği ülkelerinden 3-5 kat, ABD’den ise 8-10 kat daha azdır.
Tüketimde beslenme piramitlerinin en üst kısmında hayvansal ürünler yer almaktadır.
Bu derlemede beslenmede büyük öneme sahip olan hayvansal gıda tüketimimiz ve karşılaşılan sorunlara değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: hayvansal gıda, tüketim, sorunlar, beslenme
The Consumption of Animal Nutrient in Turkey and Problems
Abstract
In connection with the rapid increase of the world population today, the need for nutrients increases, and meeting these increasing
needs for nutrients is performed by enhancing animal and herbal products. The increase in agricultural production is just possible with
the increase of the product obtained from unit area and animal. The consumption of herbal product in our country can be said to be
sufficient as suitable for our nutrition style, but our consumption of animal product is exactly not at the sufficient level.
As it was in the past, the consumption of animal product is the indication of a happy, healthy, energetic, clever and hardworking
society today as well. Today, whereas there are still some regions and societies that do not have enough nutrients and are face to face
with physical hunger, the regions and societies that do not take nourishment steadily and especially suffer from the shortage of protein,
live within physiological huger are also considerably common. Nearly half of proteins that have to taken into the body every day or
at least %35-40 of them are necessary to be originally animal proteins. While originally animal proteins include essential amino acids
that are necessary for humans sufficiently and in balance, the digestion and availability of these nutrients in the structure by humans
are more superior than herbal proteins and at a higher biological value. When considered the consumption of animal product in our
country, it is less than the European Union countries by 3-5 times and USA by 8-10 times. Animal products take place at the top of the
food pyramids in consumption.
In this collected work, our consumption of animal nutrients that have significant importance in nutrition and encountered problems will be touched upon.
Key Words: animal nutrient, consumption, problems, nutrition
1. Giriş
Dengeli beslenme sağlığı koruyan, başka bir ifadeyle kişiyi hastalıklardan uzak tutan, fiziksel ve sosyal huzuru
sağlayan, vücudu geliştiren, büyüten; vücuda kuvvet ve enerji veren, dayanma gücü ve başarıyı arttıran çok önemli bir
faktördür. Başarılı çalışma ve sağlıklı bir hayat için gerekli faktörlerin başında beslenme gelir (Demirci, 2009)
Günümüzde hayvansal ürün tüketim düzeyi, ülkelerin gelişmişlik göstergesi olarak ele alınmaktadır. Bunun nedeni;
et, süt, yumurta gibi hayvansal proteinli gıdaların insan beslenmesindeki önemidir. Gelişmekte olan ülkelerde sosyal ve
ekonomik gelişmelerine paralel olarak hayvansal ürün tüketim yapısı değişmekle birlikte tüketim miktarları giderek art­
maktadır (Kan ve Direk, 2005).
İnsanların beslenmesinde, çocuklar ile gençlerin bedensel ve zihinsel gelişimlerinde büyük öneme sahip bulunan,
hayvansal kaynaklı gıda ürünlerinin, kişi başına düşen tüketim miktarının en azından fizyolojik gereksinimler doğrultu­
sunda yeterli bir düzeye çıkarılması gerekmektedir (Cevger ve ark. 2008).
Gelişimini tamamlamış bir insanın, günde 75-80 gram protein alması gerekmektedir. Fikren çalışmalarda bu miktar
yüzde 30 daha fazladır. Günde vücuda alınması gereken proteinlerin yaklaşık yarısının, hiç olmazsa yüzde 35-40’nın
981
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi • 5-7 Eylül 2012 • Konya
hayvansal orijinli proteinler olması gereklidir. Hayvansal kaynaklı proteinler insan için gerekli olan esansiyel aminoasitleri yeterli ve dengeli bir şekilde içerdikleri gibi bu proteinlerin insan tarafından hazmı ve bünyede kullanılabilirlikleri de
bitkisel proteinlerden daha üstün ve daha yüksek biyolojik değerdedirler(Özder ve ark., 2010).
Son yıllarda tüm dünya ülkelerini ilgilendiren temel konuların başını gıda güvenliği, gıda güvencesi ve beslenme
almıştır. Artan dünya nüfusunun yeterli, sağlıklı ve güvenilir besin kaynaklarına ulaşması giderek daha çok risk altına
girmiştir. Besin kaynaklarının dengeli dağılmayışı dünyada bölgeler arasında önemli farklılıkları da beraberinde getirmiş­
tir. Gerek yeterli besin kaynaklarına ulaşım, gerekse de güvenilir ve dengeli beslenme az gelişmiş ve gelişmekte ülkeler
kadar gelişmiş ülkeleri de tehdit eden bir unsur olmaya başlamıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda da tüm dünya ülkeleri
ve uluslar arası kuruluşlar, önlemler almaya ve uygulamaya başlamıştır (Özçiçek Dölekoğlu, 2003).
Hayvansal proteinlerin yetişkinlerden ziyade gelişmekte olan genç beyinler için önemi tartışılmaz bir gerçektir.
Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında halkımızın büyük çoğunluğunun yeteri kadar hayvansal ürün tüketemediği çok sayıda
araştırma ve istatistikle ortaya konulmuştur. E t ve süt gibi hayvansal ürün tüketim verilerimizin Avrupa’nın gelişmiş
ülkelerinden 3-5 kat ABD’den ise 5-8 kat daha az olduğu bilinmektedir.
Yıllık kişi başı et tüketimi ABD’de 123 kg, EU (15)’da 91 kg, Dünya ortalaması 39 kg iken, Türkiye’de 20 kg’dır.
Kişi başı günlük 90 gr. Kırmızı et tüketiminin gerekli hayvansal proteini sağladığı düşünülecek olursa, kişi başı yıllık tü­
ketiminin 33 kg. olması gerekmektedir. Y ıllık kişi başına sığır eti tüketimleri ise Dünya’da 9 kg, ABD’de 41 kg ve AB’de
19 kg olmasına karşılık Türkiye’de 4 kg gibi düşük bir düzeydedir. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de kişi başına
düşen hayvansal protein tüketimi günde 19 gramdır. Bu değere göre Türkiye için protein açığının söz konusu olduğu
açıktır (FAO, 2009).
Birleşmiş M illetler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), yayımladığı “Dünyada Hayvancılık 2011” raporunda, artan dünya
nüfusunun, 2050 yılı itibarıyla bugünkü tüketimden yaklaşık 2 kat daha fazla hayvansal protein tüketeceği öngörüsünde
bulunmuştur. Raporda, gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus ve gelir artışıyla birlikte, kişi başına hayvansal protein tüketi­
minde artış yaşandığı belirtilirken, et tüketiminin 2050 yılına kadar yaklaşık %73, süt tüketiminin ise mevcut seviyenin
%58 üzerine çıkacağı öngörülmektedir. Türkiye’de ise sade süt tüketiminin 2004-2010 yılları arasında yıllık ortalama %1,
paketli sade süt tüketiminin ise %9 oranında arttığı belirtilmektedir. Ülkemizde tüketilen içecekler arasında ne yazık ki
sütün payı sadece %9’ dur. Aynı dönemde Türkiye’ de açık süt tüketimi %6 azalmıştır. Kişi başı süt tüketiminin, açık süt
de dâhil edildiği zaman 24 litre, sadece işlenmiş ve paketlenmiş süt tüketimine bakıldığında ise 14 litre olduğu görülmek­
tedir. Türkiye’de 2014 yılında işlenmiş süt tüketiminin 16 litreye çıkacağı öngörülmektedir(FAO, 2012).
Günümüzde hayvansal ürünlerin kişi başına düşen tüketim miktarları, ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin karşılaştı­
rılmasında dikkate alınan önemli bir kriter haline gelmiştir (Sarıözkan ve ark. 2007). Türkiye’de et tüketimini ekonomik
nedenlerden başka yıllık nüfus artışı oranı ve nüfus yapısında meydana gelen değişimler, tüketici tercihleri, ürünlerin
kalitesi, dağılımı, tüketicinin eğitimi, etin hijyenik özellikleri, dini inançlar, sağlık sorunları, iklim, gelenekler, gıda ile
ilgili reklamlar gibi çok sayıda faktör etkileyebilmektedir (İçöz, 2004) .
Sağlıklı beslenme konusunda her geçen gün daha da duyarlı davranmaya başlayan tüketiciler kırmızı ete alternatif
olarak, daha az yağlı ve daha ucuz olan kanatlı etlerine yönelmişlerdir. Son 20 yıldır bütün dünyada kanatlı eti üretimi ve
tüketimi sürekli bir artış eğilimi göstermektedir. Ülkemizde de bu eğilimin bir göstergesi olarak kişi başına yıllık tüketim
miktarı 1990 yılında bu yana (2008) yaklaşık 3.8 kat artarak 3.8 kg dan 14.5 kg’a yükselmiştir. Üretimdeki artış yıllar
içerisinde tüketime de yansımıştır.1990 yılında 3.8 kg olan kişi başına düşen yıllık kanatlı eti ve ürünleri tüketimi 2010
yılında dek geçen süre içerisinde 5 kat artarak 19,7 kg’a ulaşmıştır. 2011 yılı içerisinde kişi başı yumurta tüketimi 125
adettir (Anonim, 2012).
Hayvansal gıda tüketimine yönelik olarak mevcut sorunlar ve kısmen çözüm yolları aşağıda başlıklar altında sunul­
muştur.2
2. Sorunlar ve çözüm yolları
Hayvancılık üretim faaliyetinin insan beslenmesinde taşıdığı stratejik önemi yanında, ülke ekonomisine de önemli
katkıları bulunmaktadır. Ancak gelinen noktada hayvancılığın pek çok sorunu olup, çözüm beklemektedir. Geciken çö­
züm arayışları sorunların daha da büyümesine yol açmakta ve başlıca hayvansal ürünlerden et ve süt üretiminin arttırılamaması ile karşı karşıya kalınmaktadır.
Yüksek gelir düzeylerinde, gıda maddeleri tüketiminde artış olmayacağından, bu gelir artışı dışındaki ürünlerin
tüketimine yönelir. Halbuki Türkiye’de özellikle fakir ve orta sınıftaki insanların gelirlerindeki artış, tüketim açığı olan
tarım ürünlerine ve özellikle hayvansal ürünlerde talep artışına sebep olacaktır. Bu da tarım sektöründe ve özellikle et ve
süt sektöründe canlanmaya neden olacaktır.
Bir toplumun gıda talebi ve tüketim alışkanlıkları; ürünlerin kalitesine, fiyat ve hijyen özelliklerine, ülkedeki milli
gelir dağılımına, tüketicinin eğitimi, gelir düzeyi v.b. sosyo-ekonomik özelliklerindeki farklılıklara, bunun yanı sıra ırk,
cinsiyet, yaş, aktivite durumu, besin ile ilgili bilgi ve kompleks bir yapıya sahip bulunmaktadır.
Ülkemizde hayvansal ürünlerde üretim ve verimliliğin artırılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve pazarlama
zincirinin kısaltılarak verimliliğin yükseltilmesi; hayvansal ürünlere uygun fiyatlarla ulaşılması ve hayvansal protein tü­
ketiminin artırılması bakımından gerekli görülmektedir
Hayvansal ürünlere duyulan talepte genellikle bir kararlılık olmakla beraber, zaman içinde talep yapısı değişebil-
982
Tarım, Yoksulluk ve Kalkınma
mekte, mevcut talepte rakip m allara ya da ikame m allara doğru bir yöneliş oluşabilmektedir. Bu durum tüketicinin, kültür
düzeyi, alım gücü, sosyal düzeyi ve gelişme süreciyle ilgilidir. Kültür ve medeniyet seviyesi yükseldikçe ve gelir düzeyi
arttıkça, karbonhidratlı gıdaların tüketimi azalmakta, proteinli gıdaların tüketimi artmaktadır (Cankurt ve ark. 2010).
Et tüketimi yeterli protein alınması bakımından insan sağlığı için gerekli bir besin maddesidir. Ancak son yıllarda
sağlık nedeniyle kırmızı et tüketimi tartışılmaktadır. Tüketim yapısının oluşmasında sosyokültürel yapı, alışkanlıklar ve
ekonomik durumlar etkili olmaktadır. Geleneksel yapı ve alışkanlıklar da tüketimi etkilemektedir.
Artan nüfus ve yaşam standartları, beslenmede kullanılan kaynakların daha verimli bir seviyeye çıkarılması ve de­
ğerlendirilmesini zorunlu kılmıştır. Ulusal veya sektörel bazda karar vericiler tarafından bu konular planlanmalı ve poli­
tikalar oluşturulmalıdır.
Türkiye, dünyada bu değişime ve gelişmelerin ışığı altında hem ulusal beslenmesini ve ulusal kalkınmasını istikrar
içinde güvence altına alabilmek, hem de ekonomik kaynaklarını rasyonel bir biçimde değerlendirmek için çağın gereği
ekonomik politika tedbirlerini süratle almak zorundadır.
Hayvansal gıda ürünlerinde üretim maliyetlerinin yüksekliği ve pazarlama kanallarının verimsizliği nedeniyle nihai
tüketicinin karşı karşıya bulunduğu fiyatın bir m iktar yüksek olduğu düşünülebilir. Ancak halkın büyük bir kesiminin bu
gıdalara kolayca ulaşamamasının daha ağırlıklı nedeni gelir düşüklüğüdür.
Gelişmiş bir ülkede kişi başına hayvansal gıda tüketim verilerine bakıldığında daha çok yol alınması gerektiği görü­
lecektir. Dolayısıyla hayvansal gıda arzının sürdürülebilir şekilde artırılması; bu amaçla hayvancılık sektöründe, işletme
yapılarından, girdi teminine, hayvan ıslahına, hayvansal üretim-sanayi entegrasyonuna kadar çeşitli alanlarda önlemler
almak gerekmektedir.
Türkiye’de toplumun her kesiminde olduğu gibi genç nüfusunda yeterli ve dengeli bir şekilde beslenebilmesi maksa­
dıyla hayvansal ürün tüketimini artırıcı, üretimde kalite ve sağlık koşullarını iyileştirici ve fiyat ve Pazar mekanizmasını
geliştirici yapısal önlemlerin devlet eliyle alınması gerekmektedir. Bu çerçevede, ülkemizde hayvansal ürünlerde üretim
ve verimliliğin artırılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve pazarlama zincirinin kısaltılarak verimliliğin yüksel­
tilmesi; hayvansal ürünlere uygun fiyatlarla ulaşılması ve hayvansal protein tüketiminin artırılması bakımından gerekli
görülmektedir.
Türkiye’de protein miktarına yönelik bir sorundan ziyade protein kalitesi kavramına yönelik sorunların olduğu, özel­
likle hayvansal kaynaklı protein miktarı arttırılırken bitkisel kaynaklı protein miktarının buna bağlı olarak düzenlenme­
sine ihtiyaç vardır. Bu nedenle Türk toplumu yumurta, süt ve süt ürünleri ve et tüketimini tekrardan gözden geçirmelidir.
Hayvansal gıdaların az tüketilmesinden kaynaklanan vitamin ve mineral yetersizlikleri bulunmaktadır.
Besin ve beslenmeye bağlı sağlık sorunlarının çözümlenmesinde, sağlığın geliştirilmesinde, beslenme plan ve poli­
tikalarının oluşturulması ve geliştirilmesi gerekmektedir (Pekcan,1999).
Türkiye geneline bakıldığında, tahıl ve tahıl ürünlerinin tüketimi ilk sırada yer almaktadır. Tahıl grubu tüketimini ta­
kiben ikinci sırada sebze tüketimi gelmektedir. Et ve et ürünlerinin protein açısından çok önemli gıda maddeleri olmasına
ve Türk m utfağında kuzu ve dana etlerinin önemli bir yer tutmasına rağmen Türkiye genelinde tüketim yüzdesi diğer gıda
gruplarının tüketimleri içerisinde sadece %3’tür. Tahıl grubundan buğday, genellikle ekmek, makarna ve bulgur şeklinde,
mısır Karadeniz bölgesinde tüketilmektedir.
Ekonomik gelişme sürecinde, tüketicilerin satın alma davranışlarını etkileyen en önemli faktörlerden biri gelir deği­
şikliğidir ve tüketim harcamaları kompozisyonundaki değişikliklerde en etkili faktör niteliğindedir. Genel olarak tüketici
gelirinin artması ile gıda harcamalarına ayrılan pay düşmektedir. Gelir artıkça gelirden gıda maddelerinin aldığı pay azal­
makta, lüks malların payı yükselmektedir. Bu eğilim, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde farklı şekillerde olmaktadır.
Gıda maddeleri harcaması mutlak olarak artış gösterirken, oransal alarak gelirden aldığı pay azalmakta, bu durum gelirtüketim teorilerinde de açıklanmaktadır (Güneş 2006).
Tüketicilerin daha ekonomik fiyattan gıda alma anlayışı haklı bir taleptir. Bunun yanında temel gıda maddeleri ara­
sında yer alan et ve süt gibi hayvansal ürünlerin stratejik ürün olması nedeniyle dışa bağımlı olunmaması için sürdürüle­
bilir ve yeterli üretim yapılması zorunludur.
Nüfus artış hızı, kişi başına gelirdeki artış, halkımızın hayvansal gıdalara olan ilgisinin artması, ülkemize daha fazla
sayıda turist gelmesi gibi nedenlerle ete olan talep giderek artmaktadır. Buna karşın büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayı­
sında meydana gelen azalma yanında m evcut üretim planlaması talebi karşılanmadığından arz/talep dengesinin bozulması
nedeniyle et fiyatları artış göstermiştir.
Türkiye’de bugüne kadar etçi bir sığır ırkının geliştirilememiş olması nedeniyle besi materyali olarak hep sütçü sığır
ırklarının erkek danaları kullanılmaktadır. Süt üretiminde ve fiyatlarında herhangi bir sorunun yaşanmadığı dönemlerde
süt ineklerinden doğan erkek danaların sayısı hep besicilerin ihtiyacını karşılayacak düzeyde olmuştur.
Çiğ süt alım değerinin düşmesi çiftçilerin, işlenmiş ambalajlı süt ve süt ürünleri satış değerlerinin yükselmesi ise
tüketicilerin istemediği bir konudur. Bu konuda desteklemelerin artarak devam etmesi gerekmektedir.
Hayvancılıkta en önemli husus bu işi yapanların para kazanmasıdır. Çiğ sütte gerçekçi fiyatlar ile piyasa alım düzeni
kurulmak zorundadır. Süt ve et birbirleriyle etkileşim içindedir. İşte bu nedenle, et sorununa çözüm ararken süt sığırcılı­
ğının sorunlarını da göz ardı etmemek gerekiyor.
Okul sütü uygulaması çok yerinde bir uygulama olup hayvansal gıda tüketimi açısından ve alışkanlık kazandırılması
bakımından çok önemlidir.
983
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi • 5-7 Eylül 2012 • Konya
TV lerde uygulamaya başlanan kam u spotlarında hayvansal gıda tüketimini destekleyici yayınlar yapılması farkındalık açısından önemlidir.
Konunun uzmanı olan kişilerin TV lerde ve diğer basın organlarında yaptığı açıklamalar itibar edilmelidir. Bu konu­
da bilgi kirliliği had safhada olup tüketici yanlış yönlendirilmektedir.
Deli dana hastalığı, kuş gribi ve diğer zoonoz hastalıklar hayvansal gıda tüketimini engelleyici faktör olarak tüketici
tercihini etkilemektedir. Bu konuda tüketicilerin doğru bilgilendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Hayvansal ürünlerde kolesterol endişesi de tüketimi engelleyici bir faktör olarak görülmektedir.
Hayvansal ürünlerde hijyen ve kalite kontrolü oldukça önemlidir. Bu ürünlerin kontrollerinin çok düzenli ve sık bir
şekilde yapılması tüketicilerde güven algısını olumlu yönde etkileyecek ve tüketimin artmasını sağlayabilecektir.
Ülkemizdeki hızlı nüfus artışıyla birlikte iç tüketim için daha fazla üretim yapılmasının gerekliliği dikkate alındı­
ğında, hayvansal üretimde m odern teknolojilerin kullanımı zorunlu hale gelmektedir. Bu konu verimlilik açısından da
oldukça önemlidir.
Tüketicilerin hayvansal ürünlerin kalite ve fiyatları açısından aldatılmalarının önüne geçmekte, kooperatif birlikleri
ile kam u sağlık ve gıda kontrol kuruluşları arasında etkin bir eşgüdüm hayati bir önem taşımaktadır.
Hayvansal ürünlerin pazarlama aşamasındaki olumsuzluklar eklendiğinde, tüketiciler miktar ve kalite açısından ye­
tersiz ve pahalı hayvansal ürünlerle karşı karşıya kalmaktadır. Çünkü; tüketicinin ödediği tüketim fiyatının ancak bir
kısmı üreticiye ulaşabilmekte, önemli bir bölüm ü pazarlama kuruluşlarının marjını teşkil etmektedir.
Hayvansal besinlerin kalite koşullarının düzeltilmesi, mevcut tüketim potansiyelinin harekete geçirilmesinde önemli
rol oynayacağı gibi maliyetlerin düşürülüp üretimin artırılması ve tüketicilerin istekleri doğrultusunda yeterli üretim ya­
pılması hayvansal ürün tüketimini artıracaktır.
Kaynaklar
Anonim, 2012. T.C. Ekonomi Bakanlığı, Kanatlı Et Sektörü, Sektör raporları, www.ibp.gov.tr/pg/sektorpdf/tarim/
kanatli_et_2012.pdf, (Erişim tarihi: 10.06.2012).
Cankurt M ., M iran B., Şahin, A. 2010. Sığır eti tercihlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesi üzerine bir araştırma:
İzmir ili örneği. Hayvansal üretim 5(2) 16-22.
Cevger, Y. Aral, Y., Demir,P. Sarıözkan, S. 2008. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi intern öğrencilerinde
hayvansal ürünlerin tüketim durumu ve tüketici tercihleri. Ankara Üniversitesi Vateriner Fakültesi dergisi 55; 189-194
Demirci,M. 2009. Beslenme İlkeleri, Nova Yayıcılık, İstanbul
FAO 2009. The State of Food and Agriculture 2009. Food and Agriculture Organization of the United Nations
Rome, 2009
FAO 2012. FAO statistical year book 2012. W orld Food and Agriculture. Food and Agriculture Organization of the
United Nations Rome, 2012
İçöz Y. 2004. Talep Kavramı, Kırmızı E t ve E t Ürünlerinde Talebi Etkileyen Faktörler. Tarımsal Ekonomi Enst,
T.E.A.E-BAKIŞ, 7 (1): 1-4,
Güneş E. 2006. Türkiye’de gıda üretimi ve tüketimi. Dünya Gıda Günü 2005 Sempozyumu, 116-131, Ankara
Kan,A. Direk M. 2004. Course of red m eat prices in the Konya province. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi dergisi
18(34) 35-40
Özçiçek Dölekoğlu, C. 2003. Tüketicilerin işlenmiş gıda ürünlerinde kalite tercihleri, sağlık riskine karşı tutumları
ve besin bileşimi konusunda bilgi düzeyleri (Adana Örneği), TEAE, yayın no:105, Ankara101 s.
Özder,M. Gaytancıoğlu, O. Y ılm azj. 2001. Et ve süt üretimini etkileyen faktörler” Süt ve Kırmızı Et Üretimi Ken­
dine Yeterlilik Paneli, 02 M art 2011, Tekirdağ
Pekcan G. 1999. Beslenme sorunlarının önlenmesi: Besin, beslenme plan ve politikalarının önemi. Ankara ili beslen­
me alışkanlıkları ve mutfak kültürü. Sempozyum bildirileri ve katalog. VEKAM; 129-134.
Sarıözkan, S., Cevger Y., Demir, P., ve Aral, Y., 2007. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğrencilerinin
Hayvansal Ürün Tüketim Yapısı ve Alışkanlıkları. Sağlık Bilimleri Dergisi 16(3) 171-179, 2007
984
Download