a.birinci dünya savaşı öncesi

advertisement
ÜNİTE 1
BİR KAHRAMAN DOĞUYOR
Kazanımlar:1-Atatürk’ün çocukluk dönemini
ve bu dönemde içinde bulunduğu toplumun sosyal ve
kültürel yapısını analiz eder.
2-Atatürk’ün öğrenim hayatı ile ilgili olay ve
olguları kavrar.
3-Atatürk’ün askerlik hayatı ile ilgili olay ve
olguları kavrar.
4-Örnek olaylardan yola çıkarak Atatürk’ün
çeşitli cephelerdeki başarılarıyla askeri yeteneklerini
ilişkilendirir.
5-Atatürk’ün fikir hayatının oluşumuna
gelişimine etki eden Selanik, Manastır, Sofya ve İstanbul
şehirlerindeki ortamın rolünü fark eder.
6-Atatürk’ün 1919’ a kadar bulunduğu görevler
ve yaptığı hizmetleri, üstlendiği Milli Mücadele liderliği
açısından yorumlar.
Batıya Erken Açılan Kent:Selanik
Selanik bugün Yunanistan’ın bir şehridir.Liman şehri
olan Selanik’te canlı bir ticaret vardı.Şehirde Türklerle
birlikte Rum, Bulgar, Sırp, Yahudi ve Ermeniler
yaşamaktaydı.Bu çok uluslu yapı kültürel olarak
zenginleşmesini sağlamıştır.Fakat bu milletler Fransız
İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik akımından
etkilendiler.Emperyalist devletlerinde kışkırtmasıyla
bağımsızlık için isyan ettiler.
!Gelişmiş bir kent olan Selanik Atatürk’ün fikri
zenginliğinin ve ufkunun gelişmesine olumlu etki
yapmıştır.
Osmanlı aydınları devletin parçalanmasını önlemek
amacıyla çeşitli fikir akımları
(Osmanlıcılık,Batıcılık,İslamcılık,Türkçülük)geliştirdiler.
Atatürk’ün Hayatı:
Babası Ali Rıza Efendi annesi Zübeyde
Hanım’dır.Babası önce gümrük memurluğu sonrada
tüccarlık yapmıştır.Zübeyde hanım ev hanımıydı.
Atatürk 1881 yılında Selanik’te Koca Kasım Mahallesi
Islahane caddesindeki evde doğdu.Ailesi Rumeli’nin
Türkleştirilmesi için Anadolu’dan gönderilen
Türkmen’lerdendir.
M. Kemal Okulda:
#Mahalle Mektebi
#Şemsi Efendi İ.O.:Selanik’in ilk özel Müslüman
okuludur.Modern bir öğretim vermiştir.Bu okulda iken
babası ölmüştür.
#Selanik Mülkiye Rüştiyesi: Öğretmeninden dayak
yediği için ayrıldı.
#Selanik Askeri Rüştiyesi: Matematik öğretmeni
(Mustafa Sabri) Kemal adını verdi.Matematiğe olan ilgisi
ilerde de devam etmiştir.’’Geometri’’ isimli bir kitap
yazmış, bugün kullandığımız birçok matematik terimine
isim vermiştir
#Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde eğitim birliği
yoktu(Dini eğitim veren medrese ve mektepler, askeri
okullar, modern okullar ,yabancı okulları, azınlık
okulları).
#Manastır Askeri İdadisi: Edebiyata ve tarihe merak
saldı.Türk Tarihini iyi öğrendi.Türk halkını tanıdı.
#Harp Okulu
#Harp Akademisi
Cepheden Cepheye Mustafa Kemal
!İlk görevi Şam’daki 5.ordu oldu. (Vatan ve
Hürriyet Derneği’ni kurdu.)Buradan Manastır’a
geldi.(3.Ordu)
!13 Nisan 1909’da meşrutiyet karşıtları
İstanbul’da ayaklandı.31 Mart olayı denen isyanı, ismini
M.Kemal’in verdiği hareket ordusu bastırdı.Bu ordunun
kurmay başkanı M.Kemal’di.
M.Kemal Trablusgarb’ta (İlk başarısı)
Sömürge arayan İtalya gözünü Trablugarp’a (Libya)
dikti.İngiltere ve Fransa bu duruma göz yumdular.Çünkü
İtalya’nın Almanlara yaklaşmasını istemiyorlardı.
Osmanlı, gemileri Haliç’te çürütüldüğü için
denizden,Mısır İngiliz işgali altında olduğu için karadan
yardım gönderemedi.Mustafa Kemal, Enver gibi gönüllü
subaylar buraya gittiler.M.Kemal Bingazi, Derne,
Tobruk’ta başarılı savaşlar yaptılar.İtalya Osmanlı’yı
barışa zorlamak için 12 adayı işgal etti.Çanakkale
Boğazını ablukaya aldı.Balkan savaşı tehlikesi üzerine
Osmanlı gönüllü subayları geri çağırdı.İtalya ile Uşi
Antlaşmasını imzaladı.12 ada geçici olarak İtalya’ya
bırakıldı(Yunanistan’ın işgal etmesini engellemek
için).Trablusgarb halkı dini ve kültürel bakımdan
Osmanlı halifesine bağlı olacaktı.(Kültürel bağlar
kopartılmak istenmemiştir.
Balkan Savaşları:
Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ birleşerek
Osmanlı’yı Balkanlardan atmak istediler.
(!Mustafa Kemal bu savaşta Gelibolu’da görevliydi.Bu
Çanakkale savaşlarında işine geldi.Çünkü bölgeyi
tanımıştı.)
*İngiltere savaştan önce sınır değişikliğine izin
vermeyeceğini açıkladı.Çünkü savaşı Osmanlı’nın
kazanacağını düşünüyordu.Savaşı Osmanlı kaybedince
sözünü unuttu.
Osmanlı silah cephane bakımından yetersiz olması
ordunun içine siyaset girmesi vs. nedenlerden dolayı
yenildi.Londra Antlaşması imzalandı.Buna
göre;Osmanlı’nın Balkan sınırı Midye-Enez oldu.Ege
adalarının çoğunluğu Yunanistan’ın oldu.Bu arada sınırı
kalmadığı için Arnavutluk bağımsız oldu.
Fakat Balkan ülkeleri aldıkları bu toprakları
paylaşamadılar ve savaş yeniden başladı.Romanya da
savaşa katıldı.Osmanlı Edirne ve Kırklareli’ni geri aldı.
M.Kemal Çanakkale’de
İtilaf devletleri Rusya’ya yardım etmek ve Osmanlı
Devtleti’ni savaş dışı bırakmak için Çanakkale’ye
saldırdılar.Denizden başarılı olamayınca Gelibolu
Yarımadası’na çıkarma yaptılar.M.Kemal , Anafartalar,
Conkbayırı ve Arıburnu’nda büyük başarılar
kazandı.Albay oldu.
Sonuçları:
1-Savaş 2 yıl uzadı.
2-Rusya savaştan çekildi.
3-Rusya’da ihtilal oldu.
4-Türk ordusunun iyi yönetildiği takdirde neler
yapabileceğini herkes gördü.
5-Bu zafer ilerde M.Kemal’i Kurtuluş Savaşı lideri
yaptı.
!-Bu savaşta M.Kemal’in ileri görüşlülüğünü, askeri
dehasını,liderliğini ve kararlılığını görüyoruz.
Kafkas Cephesi’nde
Dağınık birlikleri topladı.Eksiklerini giderdi.Ruslardan
Muş ve Bitlis geri alındı.(Bu cephede de sabır ve disiplin
anlayışını görüyoruz.)
Suriye Cephesi’nde
Osmanlı’nın Kanal harekatı başarısız olunca İngilizler,
Araplarla birlikte saldırıya geçtiler.Bu sırada M.Kemal
Suriye’de bulunan 7.orduya atandı.Alman komutanlarla
tartıştığı için istifa etti.Fakat daha sonra 7.orduya
komutan olarak geri döndü.Halep’te İngilizleri durdurdu.
Dört Şehir Ve M.Kemal
Selanik:Osmanlı’nın batıdaki en gelişmiş şehridir.İşlek
bir limana sahiptir.Avrupa ile demiryolu bağlantısı
vardı.Farklı milletler bir arada yaşıyordu.Bir çok dilde
yayınlanan gazete vardı.Avrupa’da çıkan gazete ve
dergileri (Kitapları) anında okuma imkanı vardı.Burada
Meşrutiyeti ilan ettirmek isteyen İttihat ve Terakki
Cemiyeti faaliyette idi. M.Kemal de bu cemiyete
girdi,ancak görüş farklılığından dolayı geri çıktı.
!-Deniz ve demiryolu bağlantısı ile Avrupa’daki fikir
akımları kolayca Selanik’e geliyordu. Padişahın
baskısının az olması ve farklı ulusların bir arada yaşaması
dolayısıyla bu fikir akımları yerleşiyordu.
Manastır:(Makedonya) : M. Kemal’in askeri idadiyi
okuduğu Manastır canlı bir ticarete sahipti. Konsolosluk
binaları vardı. Aralarında çekişmeler olan farklı uluslar
vardı.
!-M. Kemal burada Namık Kemal’in ve Mehmet Emin
Yurdakul’un eserleri ile tanıştı. Tarih bilinci burada
başladı. Fransız düşünürlerinin eserlerini okudu.
!-Yabancı devletlerin müdahaleleri (Manastır’daki) M.
Kemal’de Türklerin geleceği ile ilgili ilk soru işaretlerini
uyandırdı.
İstanbul: Başkent’te siyasi faaliyetleri yakından takip
etti. Beyoğlu ve Galata şehrin batıya açılan yüzüydü.
Tiyatro, konser ve balolar düzenleniyordu. Fransızca
gazeteler vardı. M. Kemal okul yıllarında arkadaşlarına
konferans niteliğinde konuşmalar yaparken sonraları
evinde toplantılar yapıp ülke sorunlarını tartışmıştır.
Öğrenim hayatı boyunca okuduğu eserler M. Kemal ‘e
gerçekçi, akılcı ve bilimsel bir düşünce yapısı
kazandırmıştır. Bu yüzden olaylara aklın ve bilimin
ışığında yaklaşmıştır. Bu düşünceler ilke ve inkılâpların
temel dayanağı olmuştur.
Sofya ( Bulgaristan) :Balkan Savaşlarından sonra askeri
ateşe olarak Sofya’ya gönderildi. Sosyal hayat çok
canlıydı. Düzenlenen birçok balo, yemekli toplantıda üst
düzey Avrupalı yetkililerle görüştü. Bulgaristan’da kalan
Türklerle yakından ilgilendi. Türklerin yaşadığı yerleri
ziyaret etti. Türkçe yayınlanan gazetelerle irtibat kurdu.
Bulgar meclisinin toplantılarına katıldı. M. Kemal
gözlemlerinin yer aldığı raporlarına kendi analizlerini de
ekleyerek hükümetine gönderdi.
ATATÜRK’ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ VE ÇEŞİTLİ
YÖNLERİ
1-VATANSEVERLİĞİ
Atatürk, vatanı ve milleti için yaptıklarını asla yeterli
bulmayan engin bir ruh yüceliğine sahipti.Sahip olduğu
mal varlıklarını,millete bağışladığı günlerde,”Ben icap
ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere,Türk
milletine canımı vereceğim “demişti. Atatürk denilince
”vatan”,vatan denilince”Atatürk”akla gelir. Bu iki isim
birbiriyle ayrılmaz bir bütündür. Atatürk,vatanını karış
karış tanımıştı.Bu konuda,”Yurt toprağı!Sana her şey
feda olsun.Kutlu olan sensin.Hepimiz senin için
fedaiyiz,fakat sen Türk ulusunu ebedi hayatta yaşatmak
için feyizli kalacaksın...”diyordu.
Atatürk’ün vatanseverliği, Türk toplumunun üstün
gücüne dayanıyordu. Ona göre, Türk ulusunun karakteri
yüksekti. Türk ulusu, zeki idi. Türk ulusu, birlik ve
beraberlik içinde güçlükleri yenmesini bilen bir ulustu.
2-İDEALİSTLİĞİ
Atatürk’ün en güçlü yönlerinden biri, idealist olması idi.
En büyük tutkusu, büyük gücüyle milletine yararlı
olmaktı. Atatürk, eşi güç bulunan bir idealistti. İdeali için
benimsediği ilkelerinden asla taviz vermezdi. Atatürk’ün
ruh yapısında bir idealistin nitelikleri yerleşmiş ve
gelişmişti. Öğrenciliğinden beri, tüm davranışlarında bu
özelliği dikkati çekmiştir. Bir gün, “En büyük eseriniz
hangisidir?” sorusuna şöyle cevap verir: “Benim yaptığım
işler, biri diğerine bağlı ve gerekli olan şeylerdir. Fakat
bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan bahsediniz.”
demişti.
3-HAKİKATİ ARAMA GÜCÜ
Atatürk, her konuda gerçekçi düşünen bir önderdi. Hiçbir
işi şansa bırakmazdı. “Bizim akıl, zekâ ile hareket etmek
şiarımızdır.” diyordu. Önemli bildiği her sorun üzerinde
gereği gibi durur, düşünür, o sorunu en derin noktasına
kadar inceler, bütün hesaplarını buna göre yapardı.
Böylece çok güç, çok karmaşık sorunların bile, en kolay
ve en kestirme çözüm yollarını bulurdu.
4-YARATICI ZİHNİYETİ
Atatürk, en zor anlarda dahi üstün yaratıcı düşünceleriyle,
sorunlara çözümler bulan ve bunları başarıyla
uygulayabilen bir önderdi. Yaratıcı düşünceleriyle
kimsenin hayal dahi edemediği işleri başarabilmiştir.
Atatürk, kendini olayların akışına uymayı zorunlu gören
ve buna göre davranan bir kişi değil, aksine olayların
dışına ve üstüne çıkıp, olaylara kendi görüşünün ve
düşüncesinin biçimini veren bir önderdi. Atatürk’ün
gerçekleştirdiği her işinde yaratıcı düşüncesini görmek
mümkündür.
5-SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞI
Atatürk’ü her alanda başarıya ulaştıran özelliklerden
birisi de, sahip olduğu sabır ve üstün disiplin anlayışıdır.
Hiçbir konuda aceleci olmayan Atatürk, önce düşünür,
araştırır, tartışır ve ondan sonra kararını verir ve bu kararı
uygulardı. 16 Mayıs 1919’da Samsun yolculuğuna
çıktığında, gelecekte neler yapacağını milli bir sır olarak
saklamış ve günü geldiğinde her birini gerçekleştirmiştir.
Sakarya ve Büyük Taarruz öncesi TBMM’de karşılaştığı
tüm eleştirileri, büyük bir sabır örneği göstererek
anlayışla karşılamıştır. “Hayatın her çalışma safhasında
olduğu gibi, özellikle öğretim hayatında da disiplin,
başarının esasıdır.”diyen Atatürk, her işin temelinde
disiplinin bulunduğuna inanırdı.
6- İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ
Atatürk, ileriyi çok iyi gören bir önderdi: “Yolunda
yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez.
Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi
gereklidir.” diyordu. Atatürk, yakın ve uzak çevresi ile
ilgisini daima canlı tutardı. Bir gün demişti ki, “Ben
askerim. Cihan Savaşı’nda bir ordunun başında idim.
Türkiye’de diğer ordular ve onların kumandanları vardı.
Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da
meşgul oluyordum. Bir gün, Erzurum Cephesi’ndeki
hareketlere ait bir mesele üzerinde durduğum sırada,
yaverim dedi ki:
-Niçin size ait olmayan meselelerle uğraşıyorsunuz?
Cevap verdim:
-Ben bütün orduların durumunu bilmezsem, kendi
ordumu nasıl sevk ve idare edebilirim.
Atatürk’ün ileri görüşlülüğüne en çarpıcı örnek, 1932’de
Amerikalı General Mac Arthur’la yaptığı görüşmede,
1939’da çıkacak ve 1945 yılına kadar devam edecek olan
İkinci Dünya Savaşı’nı ve sonuçlarının nasıl olacağını
ifade etmesidir.
7-İYİ KALPLİLİĞİ
Atatürk, yüreği sonsuz iyilik ile dolu bir ruh yüceliğine
sahipti. Kendisine en fazla kötülük edenlere dahi
barışmaya her zaman hazırdı. Bir gün:
-“Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır; onlar beni
affetmezler, çünkü kalpsizdirler.” demişti.
8-AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ
Atatürk, her konuda doğruyu söylemekten ve
konuşmaktan yana olan bir önderdi. Bu konuda şöyle
demektedir:”Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu
gibi söylerim. Aynı zamanda gereği olmayan bir sırrı
kalbinde taşıyacak güçte olmayan bir adamım. Çünkü
ben, bir halk adamıyım. Ben, düşündüklerimi daima
halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni
uyarır.”
Atatürk açık sözlülüğün yararlarını da şöyle anlatır:
“Her şey açık söylendiği zaman halkın zihni çalışır
durumda bulunacak, iyi şeyleri yapacak ve ulusun
zararına olan şeyleri kabul etmeyecek...”
9-İNSAN VE MİLLET SEVGİSİ
Atatürk’ün özelliklerinden biri de insan sevgisidir. Bu
sevgi sadece kendi milletini sevmeyi, diğer milletleri hor
görmeyi gerektiren bir sevgi değil, aksine tüm milletleri
sevmeyi ve onlara saygı duymayı gerektiren asil bir
duygu idi. Bu anlayış iledir ki,”Yurtta barış, dünyada
barış”ilkesi ile bütün insanlığın barış ve huzur içinde
yaşamasını istemektir.
Her önder, milletini sever, onu yükseltmeyi amaç edinir.
Ancak, Atatürk kadar milletine tutkun önder az bulunur.
Atatürk’ün, milletine olan sevgisi ve güveni
sonsuzdu.”Benim için en büyük ödül, milletin en ufak
beğenme ve değer vermesidir” diyordu.
10-YERSİZ ACIMA GÜCÜNÜ KONTROL
Atatürk’ün, cumhuriyeti kurmada ve inkılâpları
gerçekleştirmede, bu özelliğin önemi büyüktür. Türkiye
Cumhuriyetinin bütünlüğüne, Türk milletinin
bağımsızlığına ve inkılâplara zarar vermeye çalışanlara
karşı, en sert tepkileri göstermekten kaçınmazdı.
11-MANTIKLILIĞI
Atatürk’ün en önemli yönlerinden biri de,her işinde
mantık kurallarının dışına çıkmaması, her sorunun
çözümünde mantık kurallarına göre hareket etmesidir.
Atatürk’ün gerçekleştirdiği bütün eserlerin temelinde
mantık ve akılcılık vardır. Atatürk,”Akıl ve mantığın
çözümleyemeyeceği mesele yoktur.”diyerek bunu
vurgulamıştır.
Atatürk,”Bizim akıl, mantık zekâ ile hareket etmek en
belirgin özelliğimizdir.Bütün hayatımızı dolduran olaylar
bu gerçeğin delildirler.”diyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin
meydana getirilmesinde,akıl ve mantığın nasıl
kullanıldığını dile getirmişti.
12-ÇOK CEPHELİLİĞİ
Atatürk’ün değişik alanlarda gerçekleştirdiği inkılâplar,
Onun çok cepheli bir önder olduğunun en açık kanıtıdır.
Atatürk, vatan kurtarıcı,teşkilâtçı insan ve büyük bir
komutandı.Usta siyasetçi,örnek inkılâpçı idi.Hem
düşünce adamı,hem hareket adamı idi.Milletine yepyeni
ufuklar açan insandı.Bu özelliklerin hepsi Atatürk’te
toplanıyordu.
Atatürk,askerlikten sanata,hukuktan eğitime,tarihten dil
konusuna kadar her alanda düşünmüş,yeni fikirler
üretmiş ve topluma yeni hedefler göstermiştir.
13-EĞİTİMCİLİĞİ
Atatürk,eğitim ve öğretim işlerini,her şeyin üstünde
tutmuş ve Milli Eğitim Bakanı olmak istediğini söylemek
gereğinde duymuştur.Atatürk’e göre,Osmanlı Devletinin
çöküşünde en önemli neden,milli eğitim eksikliği idi.Bu
nedenle yeni devlet,eğitime önem vermeliydi.
Eğitimin,millet hayatındaki önemini Atatürk,şöyle
belirtiyordu:”Eğitimdir ki,bir milleti ya özgür,bağımsız,
şanlı,yüksek bir toplum olarak yaşatır yada milleti esarete
ve sefalete sürükler."
14-YÖNETİCİLİĞİ
Atatürk’ün önemli kişisel özelliklerinden biri de üstün bir
yönetici olmasıdır.Atatürk bu konuda”Verdiğiniz emrin
yapılmasından emin olmak istiyorsanız,ta en son
gerçekleşme ucuna kadar kendiniz onun başında
bulunmalısınız.”diyerek,yöneticilik konusundaki
başarısının sırrını açıklamıştır.
Askerlik hayatında üstün bir komutan olan Atatürk,devlet
kuruculuğu ve yöneticiliğinde de üstünlüğünü
sürdürüp,örnek bir devlet adamı
olmuştur.Anılarında,onun devlet,ülke ve millet
sorunlarıyla daha öğrencilik yıllarında ilgilendiğini
görmekteyiz.Gerçekleştirdiği işlere ve inkılâplara
baktığımızda,onun üstün bir örgütleyici ve yönetici
olduğunu görmekteyiz.
15-SANAT SEVERLİLİĞİ
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri
kopmuştur”diyen Atatürk,milletlerin oluşmasında ve
yücelmesinde sanatın büyük etkisi olduğu
inancındaydı.Türk sanatına yön veren büyük kuruluşların
temelleride Atatürk döneminde atılmıştır.
Askerlik hayatında üstün bir komuta olan
Atatürk,”Hepiniz millet vekili olabilirsiniz,bakan
olabilirsiniz;hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz,fakat
sanatkâr olamazsınız”diyerek sanatçının gücünü ve
toplumun sanatçıya vereceği değeri açıkça ifade etmiştir.
16-REHBERLİĞİ
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal,Türk
milletinin bu en zor günlerinde,rehber olarak izlenmesi
gereken yolu gösteriyordu:”Türk’ün onuru ve yetenekleri
yüksektir,büyüktür.Böyle bir ulusun,tutsak yaşamaktansa
yok olması daha iyidir.Öyleyse,ya bağımsızlık ya
ölüm!”Türk milleti,Atatürk’ün rehberliğinde,kısa
zamanda düşmana karşı örgütlenerek,verdiği mücadelede
sonunda bağımsızlığına kavuştu.
Atatürk, söylediği sözlerle ve koyduğu ilkelerle,
günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir.
17-GURURA YER VERMEMESİ
Büyük işler başarmış, inkılâplar gerçekleştirmiş olan
Atatürk, hiçbir zaman gurura kapılmamıştır. Atatürk’ün
“ben yaptım, ben kazandım”,gibi kendini öven sözler
kullandığı görülmemiştir. Aksine, gerçekleştirdiklerinin
hepsini millete mal edip,”Türk milleti başardı”demiştir.
Başarılarından kendine pay çıkarmayışını şu sözleriyle
dile getirmiştir:”Vatanın kurtuluşu, kazanılan zaferler,
Türk ordusu ile Türk milletinin gösterdiği kahramanlık ve
fedakârlıklar eseridir.
18-ÜMİTSİZLİĞE YER VERMEMESİ
Atatürk, başarılarda gururu yenmek, felâketlerde
umutsuzluğa direnmek gereğini inanırdı. Yeni Türk
alfabesinin ilk şekillerini hazırlayan komisyon, yeni
harfler için en aşağı beş yıllık bir geçiş süresi
düşünmüştü. Atatürk ise, bu geçiş için üç aylık bir süreyi
yeterli buluyordu. Konuştuğu komisyon üyesi, üç aylık
süreyi duyunca dona kalmıştı. Atatürk, konuşmasına
şöyle devam eder:”Ya üç ayda tatbik ederiz, yahut hiç
tatbik edemeyiz.”Atatürk’ün belirttiği gibi, üç ayda yeni
harflerin kullanılmasına geçildi ve kısa zamanda da
başarı sağlandı.
Atatürk, başarılı olmasının sırlarını şöyle
açıklıyordu:”Ben,bir işte nasıl muvaffak olacağımı
düşünmem.O işe neler engel olur diye
düşünürüm.Engelleri kaldırdım mı,iş kendi kendine
yürür.
19-METOTLU ÇALIŞMASI
Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de,her şeyin
sırasını,zamanını çok iyi bilmesi ve metotlu çalışması
idi.Atatürk, 1927 yılında verdiği büyük Nutuk’ta,metotlu
çalışma konusunda uyguladığı yöntemi şöyle özetler:
“...Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak ve olaylardan
yararlanarak milletin duygu ve düşünceleri üzerinde
işlemek ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmayı
çalışmak.”
20-TÜRK’ÜN ÖZ VASIFLARINI, BÜTÜNLÜKLE
VE EN GERÇEK ÖLÇÜLER İÇERİSİNDE İLK
DEFA ORTAYA KOYAN TÜRK BÜYÜĞÜ OLUŞU
Atatürk,Kurtuluş savaşını başlatırken,Türklük duygusu
yada bilinci,yok denecek kadar zayıftı.Türk milletinin öz
vasıfları unutulmuş durumdaydı.Atatürk,bu konuyla ilgili
olarak şöyle demektedir:”Asla şüphem yoktur
ki,Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve medeni
kabiliyeti,bundan sonra ilerlemesiyle geleceğin yüksek
medeniyet ufkunda,yeni bir güneş gibi
doğacaktır.”Atatürk,bu sözleriyle Türk’ün geçmişte sahip
olduğu üstün niteliklerini ifade etmiştir.
ÜNİTE 2
MİLLİ UYANIŞ: YURDUMUZUN İŞGALİNE
TEPKİLER
Kazanımlar:1-1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin
durumunu, topraklarının paylaşılması ve işgali açısından
değerlendirir.
2-Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ve
uygulanması karşısında Osmanlı yönetiminin, M.
Kemal’in ve halkın tutumunu değerlendirir.
3-Kuva-yı Milliye ruhunun oluşumunu, milli cemiyetleri
ve milli varlığa düşman cemiyetlerin faaliyetlerini analiz
eder.
4-M. Kemal’in Milli Mücadele’nin hazırlık döneminde
yaptığı çalışmaları milli bilincin uyandırılması, milli
birlik ve beraberliğin sağlanması açısından değerlendirir.
5-Misak-ı Milli’nin kabulünü ve TBMM’nin açılışını
ulusal egemenlik , tam bağımsızlık ilkeleri ve vatanın
bütünlüğü esası ile ilişkilendirir.
6-Hıyanet-i Vataniye kanununun çıkarılma gerekçelerini
ve uygulama sürecini değerlendirir.
7-İstanbul yönetimince imzalanan Sevr Antlaşmasına
karşı M. Kemal’in ve Türk milletinin tutumunu
değerlendirir.
8-M. Kemal’in Milli Mücadele’yi örgütlerken karşılaştığı
sorunlara bulduğu çözüm yollarını, onun liderlik yeteneği
ile ilişkilendirir.
OSMANLI DEVLETİ HANGİ CEPHEDE
A.BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ
DÜNYANIN GENEL DURUMU:
19.Yüzyılda dünyayı sarsan iki önemli olay
Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılabı’dır.
Fransız İhtilali önce Avrupa’yı etkilemiş daha
sonra da etkileri tüm dünyaya yayılmıştır.
Fransız İhtilali sonucunda önem kazanan
milliyetçilik düşüncesi her milletin bağımsız yaşama
duygusunu öngörüyordu.Bu anlayış bir çok milleti içinde
barındıran imparatorlukların aleyhineydi.Milliyetçilik
akımının tesiri ile bir çok ayaklanmalar oldu.Bu
ayaklanmalar sonucu yeni devletler kuruldu.Ayrıca
Fransız İhtilali ile eşitlik, hürriyet adalet,bağımsızlık
ve milliyet gibi kavramlar ortaya çıktı.
Sanayi İnkılabı, basit aletlerden büyük
makinelerin ve fabrikaların kurulması olayıdır. İlk
önce İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi İnkılâbı
19.yüzyılın ikinci yarısından sonra tüm Avrupa’da etkili
olmaya başladı.
Sanayi İnkılâbı sonucunda, üretim arttı.
Hammadde kaynağı ve ürünleri satacak Pazar bulma
önemli bir sorun haline geldi. Aynı zaman da Sanayi
İnkılabı sömürgeciliğin büyümesine de neden oldu.
Devletler ekonomik alanda bir-birleriyle rekabete
başladılar İngiltere geniş bir sömürge İmparatorluğu
kurdu.
(Sömürgecilik: Bir devletin, kendi sınırları dışındaki
topraklarda egemenlik kurması, o toprakların yeraltı ve
yer üstü kaynaklarına sahip olarak ekonomik ve siyasi
çıkarlar elde etmesidir.)
İngiltere’den sonra Avrupa’nın çeşitli devletleri
de dünyanın çeşitli yerlerinde sömürge imparatorlukları
kurdular. Böylece devletlerarası sömürgecilik yarışı
başladı. Devletler arasındaki çıkar çatışmaları
bloklaşmaya neden oldu. Bu Birinci Dünya Savaşının
başlamasına neden oldu.
B.BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI
DEVLETİ’NİN GENEL DURUMU:
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren hızla
büyüyerek bir dünya devleti haline geldi fakat bu durumu
sonuna kadar koruyamadı. 18.yüzyıldan itibaren
gerilemeye başladı.
19.yüzyıldan itibaren de topraklarının büyük bir
bölümünü kaybetti. Özellikle Fransız İhtilali sonucunda
dünyaya yayılan milliyetçilik akımı en çok Osmanlı
Devleti’ni etkiledi. Özellikle Balkanlarda birçok devlet
Osmanlı Devleti’nden ayrılmak için isyan ettiler.
Osmanlı devlet adamları bu kötü gidişatı
engellemek için ıslahatlar yaptılar.
II. Mahmut köklü ve kalıcı yenilikler
yapılmadan devletin güçlenemeyeceğine inanmıştı. Bu
amaçla tüm devlet kademelerinde Avrupai tarzda
yenilikler yaptı.
II. Mahmut döneminde yapılan bu yenilikler
Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla da desteklendi.
Tanzimat fermanıyla hukuk, yönetim, maliye, eğitim
alanlarında yenilikler yapıldı. Islahat Fermanıyla da
azınlıklara geniş haklar verildi.
Osmanlı devlet adamları Avrupa’nın baskısını
azaltmak ve azınlıklara geniş haklar vermekle bu kötü
gidişatın durdurulabileceğini düşündüler. Bu amaçla II.
Abdülhamit zamanında(1876) I.Meşrutiyet ilan edildi.
Kanun-i Esasi hazırlandı. Mebusan Meclisi toplandı.
Fakat Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) nedeniyle
I.Meşrutiyete son verildi.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin çalışmalarıyla
1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edildi. Mebusan Meclisi
ikinci kez toplandı.
II. Meşrutiyet’in ilanı sırasındaki karışıklıktan
Avrupalı devletler istifade ettiler. Avusturya Bosna
Hersek’i Yunanistan Girit’i işgal etti. Henüz Osmanlı
Devleti’nden
kopmamış
olan
Bulgaristan
da
bağımsızlığını ilan etti.
TRABLUSGARP SAVAŞI(1911)
İtalya siyasi birliğini geç kurduğu için(1870)
sömürgeciliğe geç başlamıştı. Osmanlı Devletinin Kuzey
Afrika’daki toprakları İngiltere(Mısır)ve Fransa (Cezayir,
Tunus)tarafından işgal edilmişti. İtalya da Osmanlı
Devletinin Kuzey Afrika’daki son toprağı olan
Trablusgarp ve Bingazi’ye (Bugünkü Libya)göz dikti.
Çünkü Osmanlı Devleti iyice zayıflamıştı ve buraları
savunabilecek gücü yoktu.
İtalya Avrupa Devletlerinin de onayını alıp
Osmanlı Devletine bir nota vererek (1911 ) Buraların
kendine ait olduğunu bildirdi. Daha sonra da(Libya)
Trablusgarp ve Bingazi’ye asker çıkardı.
Osmanlı Devleti Trablusgarp’a karadan ve
denizden yardım gönderemedi. Bunun üzerine bazı
gönüllü Subaylar
(Mustafa Kemal, Enver Paşa)
Trablusgarp’a giderek yerli halkı İtalyanlara karşı
teşkilatlandırdılar.
Derne Tobruk’ta İtalyanlara karşı başarılı
savaşlar yapıldı. Bu arada İtalya Osmanlı Devletini barışa
zorlamak amacıyla on iki adayı da işgal etti. Bu durum
devam ederken Balkan Savaşı patlak verdi. İki düşmanla
birlikte savaşamayacağını anlayan Osmanlı Devleti
İtalyanlarla Uşi Antlaşmasını imzalamak zorunda
kaldı.(1912)Bu anlaşmaya göre;

Trablusgarp ve Bingazi İtalya’ya bırakıldı

On iki Ada geçici olarak İtalya’ya bırakıldı.
Uşi Antlaşmasının önemi:
Bu anlaşmayla Osmanlıların Kuzey Afrika’daki
son toprakları da elden çıktı. Ayrıca Trablusgarp
Savaşından cesaret alan Balkan Devletleri Osmanlı
Devletine karşı savaş açtılar.
BALKAN SAVAŞLARI(1912-1913)
Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan
Osmanlı Devletinin Balkanlarda varlığına son vermek
amacıyla aralarında anlaştılar. Osmanlı Devletinin
Trablusgarp ile uğraşmasından faydalanan Balkan
Devletleri, Osmanlı Devletine karşı saldırıya geçtiler.
Karadağ’ın Osmanlı Devletine saldırması üzerine Balkan
Savaşları başladı.(1912)
Balkan Savaşlarının Nedenleri:

Rusya’nın Balkan Devletlerini Osmanlı
Devletine karşı kışkırtması.

Osmanlı Devletinin Trablusgarp Savaşı ile
uğraşması.

Milliyetçilik fikirleri.
I.BALKAN SAVAŞI:
Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ
kendi aralarında anlaşarak Osmanlı Devletine çeşitli
yönlerden saldırıya geçtiler.
Makedonya, Sırplar ve Karadağlılar tarafından
işgal edildi. Bulgaristan Batı Trakya’yı tamamen işgal
ederek Edirne ve Kırklareli’ye kadar ilerlediler. Bulgar
orduları Çatalca önlerine kadar geldiler.
Yunanlılar tüm Ege adalarını işgal etti. Savaş
devam ederken Arnavutluk da bağımsızlığını ilan
etti.(Osmanlı Devletinden ayrılan en son Balkan
Devletidir.)Bu kötü durum karşısında
Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. Avrupalı
Devletlerin arabuluculuğuyla Londra Anlaşması
İmzalandı.(1912)Bu anlaşmaya göre;
 Osmanlı Devleti Midye-Enez çizgisinin
batısında kalan tüm topraklarını kaybetti.
 Edirne ve Kırklareli elimizden çıktı.
 Arnavutluk bağımsız oldu
 Ege adaları elimizden çıktı.
II. BALKAN SAVAŞI:
Birinci Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı
Devletinin kaybettiği toprakları Balkan Devletleri kendi
aralarında paylaşamadı. En büyük payı Bulgaristan’ın
aldığını iddia eden diğer Balkan Devletleri Bulgaristan’a
savaş açtılar.Bu savaşa Romanya da katıldı.Yunanistan,
Romanya,Sırbistan,Karadağ Bulgaristan’la savaşırken
Osmanlı Devleti de durumdan yararlandı.Daha önce
kaybettiği Edirne ve Kırklareli’mi geri aldı.Avrupalı
Devletlerin araya girmesiyle Bükreş Anlaşması
imzalandı.
Bu anlaşmaya Balkanlarda sınırları kalmadığı için
Osmanlı
Devleti
katılmadı.Osmanlı
Devleti
Bulgaristan’la İstanbul Anlaşmasını(1913) imzaladı.Bu
anlaşmaya göre;
 Meriç Nehri her iki ülke arasında sınır kabul
edildi.(Edirne Osmanlı Devletine kaldı.)
 Batı Trakya Bulgaristan’a bırakıldı.
Yunanistan’la da Atina Anlaşması(1913)imzalandı. Bu
anlaşmaya göre;
 Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm Ege
adaları Yunanistan’a verildi.
 Selanik ve Girit adası da Yunanistan’a
bırakıldı.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI (1914-1918)
Savaşın Nedenleri:

Avrupalı Devletler arasında
yarışı ve ekonomik rekabet.
sömürgecilik






Hammadde ve Pazar arayışı.
Almanya ve İngiltere arasındaki ekonomik
rekabet.
Milliyetçilik akımı.
İttifak ve İtilaf devletlerinin oluşması.
Avusturya ve Rusya’nın Balkanlardaki çıkar
çatışmaları.
Avusturya-Macaristan veliahdının Sırplar
tarafından öldürülmesi.
Almanya ve İtalya milli birliklerini geç
kurmuşlardı. (1870)Bundan dolayı sömürgeciliğe de geç
başlamışlardı. Sömürgeciliğe başladıklarında mevcut
sömürge alanları azalmıştı.Özellikle Almanya,İngiltere’
nin elinde bulunan sömürge topraklarına saldırmaya
başladı.Oysa İngiltere ve diğer Avrupa Devletleri
sömürgelerini
kaybetmek
istemiyorlardı.Böylece
Almanya-İngiltere rekabeti başladı.
Almanya güçlü bir devlet olarak siyasi birliğini
kurduktan sonra Fransa’nin elinde bulunan Alsas-Loren
bölgesine göz dikti.Yapılan savaşla kömür bakımından
zengin olan bu bölgeyi Fransa’dan aldı.Bölgeyi
Almanya’dan geri almak isteyen Fransa Almanya’ya
karşı İngiltere ile ittifak kurmaya başladı.
Böylece devletler arasında bloklaşma başladı.
Balkanlarda ise milliyetçilik akımının etkileri hüküm
sürüyordu.Rusya Panslavizm politikası ile Balkanlarda
egemenlik kurmak istiyordu.Bu durum Balkanlarda çıkarı
olan Avusturya-Macaristan imparatorluğunun işine
gelmiyordu.
Devletler arasındaki çıkar çatışmaları ittifak ve
itilaf gruplarının doğmasına neden oldu.
İtilaf Devletleri:
 İngiltere.Fransa,Rusya(İtalya’da daha sonra bu
gruba geçmiştir.)
İttifak Devletleri:
 Almanya,Avusturya-Macaristan,İtalya, Osmanlı
Devleti, Bulgaristan.
Savaşın Başlaması:
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı
Saraybosna’yı ziyarete gelmişti. Burada Sırplı bir öğrenci
tarafından öldürüldü.28 Haziran 1914
Avusturya-Macaristan bu suikastı bahane
ederek Sır- bistan’a savaş açtı. Rusya Sırbistan’ın
yanında yer aldı. Fransızlar Rusya’yı destekledi.
Almanya’da Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile
aynı grupta olduğundan Avusturya’nın yanında savaşa
katıldı.
Böylece savaş kısa zamanda Avrupa’ya ve tüm
dünyaya yayıldı.
Savaşın ilk yıllarında Almanya grubu birçok
cephede başarı kazandı.
Osmanlı Devletinin Savaşa Katılması:
Osmanlı Devleti Balkan savaşlarından yeni
çıktığı için perişan ve yoksuldu.Bundan dolayı I.Dünya
Savaşı çıktığında tarafsızlığını ilan etti.Anlaşma
Devletleri de(İngiltere grubu)kendi çıkarları açısından bu
fikri destekliyordu.
Almanlar Osmanlı İmparatorluğunun kendi
saflarında savaşa girmesini istiyordu.Çünkü Osmanlı
Devletinin yeni cepheler açmasıyla Almanya’nın
üzerindeki savaş yükü azalacaktı.Çünkü Osmanlı
Devletinin yönetimi İttihat ve Terakki Partisinin
elindeydi.Bu partinin en güçlü ismi de Enver
Paşa’ydı.Enver Paşa aşırı Alman hayranıydı.Aynı
zamanda Osmanlı Devleti daha önce kaybettiği toprakları
Almanya’nın yanında savaşa girer-se tekrar geri

alabilirdi(Savaşı Almanya’nın kazanacağı tahmin
ediliyordu.)
Bu nedenlerden Alman heyeti ile Enver Paşa
arasında gizli bir anlaşma imzalandı.Bu anlaşmaya göre
Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında savaşa katılacaktı.
Akdeniz’de bulunan iki Alman gemisi(GobenBreslaw) İngiliz donanmasının önünden kaçarak
İstanbul’a
geldiler
ve
Osmanlı
Devletine
sığındılar.Osmanlı Dev- leti bu iki gemiyi satın aldığını
söyledi.Daha sonra bu iki geminin isimlerini Yavuz ve
Midilli olarak değiştirdi.
Bu gemiler Enver Paşanın talimatıyla Karadeniz’e
açılarak Rus limanlarını topa tuttu.Böylece Osmanlı
Devleti de I.Dünya Savaşına katılmış oldu(3Ekim1914)
OSMANLI DEVLETİNİN I.DÜNYA SAVAŞINDA
SAVAŞTIĞI CEPHELER:
I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti Kafkas,
Kanal,Çanakkale,Filistin,Suriye,Irak,Yemen cephelerinde
İtilaf
Devletlerine
karşı
savaştı.
Romanya,Galiçya,Makedonya Cephelerinde müttefiklere
yardım amacıyla savaştı.
Kafkasya Cephesi(Aralık 1914)
Osmanlı Devletinin I.Dünya Savaşına girmesinden sonra açtığı ilk cephedir.Enver Paşa komu-tasındaki
150 bin kişilik Osmanlı ordusu Doğu Anadolu’da Ruslara
karşı saldırıya geçti.Osman-lı ordusu daha düşmanla
karşılaşmadan salgın hastalık,açlık,soğuk gibi afetler
yüzünden Sarı-kamış’ta 90 bin askerimiz şehit
oldu.(1914)
Ruslar bahar aylarında saldırıya geçerek Doğu
Anadolu bölgesini işgal ettiler.Mustafa Kemal Çanakkale
savaşlarından sonra Muş ve Bitlis’i düşman işgalinden
kurtardı.(1916)
1917 yılında Rusya’da çıkan Bolşevik (Kominizm)ihtilâli,Rusların bu bölgeleri kendiliğinden terk
etmelerine
neden
oldu.Rusya
Birest
Litowsk
anlaşmasıyla I.Dünya Savaşından çekildi.(1918)Bu
anlaşmayla
Rusya
daha
önce
aldığı
Kars,Ardahan,Batum’u Osmanlı Devletine geri verdi.
Çanakkale Cephesi(1915)
Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşına girince İtilaf
Devletlerinin bütün dikkatleri boğazlar üzerine
yöneldi.İngiltere ve Fransa müttefikleri olan Rusya’ya
gerekli askeri yardımı sağlamak için boğazlara hakim
olmak istiyordu.(Baltık Denizini Alman denizaltıları
kapatmıştı. Rusya’ya yardım edilebilecek tek yol
boğazlar kalmıştı)Aynı zamanda boğazların ele geçirilmesiyle İstanbul işgal edilecek,Osmanlı Devleti de savaş
dışı kalacaktı.
İtilaf Devletleri bu amaçlarla Çanakkale
Cephesini açtılar.
İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazına
yığınak yaptılar.18 Mart 1915’te teknik bakım- dan üstün
olan Müttefik Devletleri Boğazı geç- mek amacıyla
hareket ettiler.Fakat Türk Ordusunun olağanüstü
savunmasıyla karşılaştılar ve pek çok kayıplar vererek
geri çekildiler
Bunun üzerine İtilaf Devletleri karadan
İstanbul’a
ulaş-mak
üzere
Gelibolu’ya
asker
çıkardılar.İngiliz ve Fran-sız sömürgelerinden de birçok
asker getirdiler.Tarihin en kanlı kara savaşları burada
meydana geldi.Türk askeri Conkbayırı, Anafartalar,
Arıburnu bölgelerinde Mustafa Kemal’in önderliğinde
başarılı savunma savaşları yaparak tarihe “Çanakkale
Geçilmez”diye yazdırdı.
Çanakkale Savaşının Sonuçları:





Çanakkale Cephesinde yenilgiye uğrayan
İtilaf Devletleri dünyada prestij kaybettiler.
I.Dünya Savaşının uzamasına neden oldu.
İtilaf Devletlerinin yardımı Rusya’ya ulaşmadığı için Rus ekonomisi iyice bozuldu.
Rusya’da çarlık rejimi yıkılarak yerine
Bolşevik rejim kuruldu ve Ruslar I.Dünya
Savaşından çekildi.
Bulgaristan
Almanya’nın(İttifak
Dev.)yanında savaşa katıldı.
Çanakkale Savaşları milli mücadele ruhunun
başlangıcı oldu.
Mustafa Kemal’in milli mücadelede önder
olmasında Çanakkale Savaşlarının büyük
rolü vardır.
Irak Cephesi
Almanların isteği üzerine açılmıştır.Cephenin
açılma amacı,İngilizlerin uzakdoğu sömürgeleriyle
bağlantısını kesmek ve Mısır’da Osmanlı hakimiyetini
yeniden kurmaktır.
Ancak istenilen gerçekleşmedi.İngilizlere karşı
bazı başarılar elde edildi,bu kalıcı olmadı.İngilizler Sina
Yarımadasını ele geçirip Suriye’ye kadar geldiler.
Suriye-Filistin Cephesi
Kanal
cephesinde
İngilizlere
yenilen
birliklerimiz Filistin’e sonrada Suriye’ye kadar geri
çekildiler. Yıldırım orduları burada başarılı savunma
savaşları yaptılar Zamanla kuzeye doğru çekilen Türk
birlikleri Halep önlerinde İngilizleri durdurdular.
Hicaz ve Yemen Cephesi
İngilizler Arap Yarımadasını işgal etmek için
Yemen’e asker çıkardılar.Ayrıca Hicaz Emiri Şerif
Hüseyin’e çok miktarda para yardımı yaptılar.Türk
ordusu İngiliz ve Araplara karşı mücadele ettiyse de
başarılı olamadı.
İngilizler Yemen’i alarak Hicaz’a tamamen hakim
oldular.
Galiçya, Romanya ve Makedonya Cephesi
Osmanlı Devleti bu cephelerde Ortaklarına
(Bulgaristan,Avusturya-Macaristan)yardım
etmek
amacıyla savaştı.
Savaşın Sona Ermesi
1917 yılında Rusya’nın savaştan çekilmesi
üzerine İttifak Devletleri İtilaf Devletlerine karşı üstünlük
kurmuşlardı.
Ancak bu durum uzun sürmedi.Amerika
Birleşik Devletleri İtilaf Devletlerinin yanında savaşa
girdi.Amerikan birlikleri o zamana kadar hiç savaşa
katılmamıştı.Almanya güçlü,dinamik olan Amerikan
orduları karşısında tutunamadı. İngiliz,Fransız ve ABD
birliklerinden oluşan güçlü müttefik kuvvetleri Batı
Cephesinde Almanya’yı çökerttiler.Diğer cephelerde de
başarısızlıklar artmaya başlamıştı.Böylece savaşın
sonunda İttifak Devletleri savaşı kaybettiklerini belirterek
(yenilerek)yenen
devletlerle
ateşkes
anlaşmasını
imzaladılar.Almanya ile (Versay) Avusturya ile(Sen
Jermen),Bulgaristan
la(Nöyi),Macaristan’la(Tirayanon)Osmanlı Devleti ile de
Sevr Barış Anlaşması imzalandı.




I.Dünya Savaşının Sonuçları
Bazı İmparatorluklar yıkılarak yerine yeni
devletler
kuruldu.(Polonya,Çekoslovakya,Yugoslavya,Macaristan,Türkiye)
Yeni rejimler ortaya çıktı.(Cumhuriyet,
Kominizm, Faşizm, Naizm.)
Devletler arasındaki dengeler bozuldu.
Milyonlarca insan öldü.Birçok şehirler yakılıp
yıkıldı.



Sürekli barış sağlamak ve anlaşmazlıkları
çözmek için Cemiyet-i Akvam (Milletler
Cemiyeti)kuruldu.
Sorunların
çözümü
sağlanamadığı
için
II.Dünya Savaşının çıkmasına neden oldu.
Sömürgecilik,mandacılık haline dönüştü.
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI
Almanya’nın I.Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğramasıyla ittifak Devletleri savaşı kaybetti.
Osmanlı Devletini temsilen Bahriye Nazırı
Rauf Orbay ateşkes şartlarını görüşmek üzere Limni
adasının Mondros Limanına gitti.İtilaf Devlet-leri daha
önceden Osmanlı Devletinin topraklarını gizli
anlaşmalarla paylaşmışlardı. Osmanlı Devleti heyeti bu
plana itiraz etti ise de sonuçta bir şey değişmedi.Bunun
sonucunda Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı.(30
Ekim 1918)Buna göre;
 Çanakkale ve İstanbul Boğazı İtilaf Devletlerinin denetimine geçecek.
 Osmanlı ordusu terhis edilecek, donanma-sına
ve silahlarına el konacak.
 Toros tünelleri İtilaf Devletlerinin deneti-mine
verilecek.
 Bütün haberleşme ve ulaşım araç ve gereçleri
İtilaf Devletlerine bırakılacak.
 İtilaf Devletleri bütün Osmanlı liman ve
tersaneleri ile demiryollarından yararlanacak.
 Doğuda yani vilayeti sitte’de(altı ilde) (Sivas,
 Erzurum,Van,Bitlis,Elazığ,Diyarbakır)karışıklı
k çıkarsa İtilaf
Devletleri buraları işgal
edecek(24.Madde)
 İtilaf Devletleri kendi güvenliklerini tehdit eden
bir durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik
noktayı işgal edebilecekler. (7.madde)
İtilaf Devletleri bu maddeye dayanarak Anadolu’yu
işgal ettiler.(7.madde)
Anlaşmanın Önemi
 Bu anlaşma ateşkes anlaşmasından ziyade
Osmanlı Devletinin teslimini ve işgalini ortaya
koymaktadır.
 24.Madde ile doğuda Vilayeti Sittede bir
Ermeni Devleti kurulması düşünülmüştür.
 Anlaşmanın en önemli maddesi 7.madde
idi.İtilaf Devletleri bu maddeyle(Anadolu’nun
işgaline ortam)hazırladı.
 Fransızlar;Mersin.Adana çevresi,
 İtalyanlar;Muğla,Antalya ve Konya çevresi.
 Yunanlılar;(Paris Barış Konferansındaki değişiklikle)İzmir ve çevresi.
 İngilizler;Musul,boğazların kontrolü, Samsun,
Merzifon.Batum’a asker çıkardılar.
Paris Konferansı(18 Ocak 1919)
I.Dünya Savaşı sonunda yenik devletlerin
durumunu görüşmek üzere 32 devlet Paris’te bir araya
geldiler. Konferansa ABD, İngiltere, İtalya, Japonya
hakimdi.
İtilaf Devletleri Osmanlı Devletinin paylaşımını
yeni-den gözden geçirmek ve bazı değişiklikler yapmak
amacıyla konferans tertiplediler.Bunların en önemlisi
İngilizlerin isteğiyle Batı Anadolu, İzmir ve çevresi
Yunanlılara verildi.Çünkü İngiltere Ege bölgesinde güçlü
bir İtalya yerine zayıf bir Yunanistan istiyordu.Bu olay
İtalya’nın İtilaf Devletleriyle arasını açtı.
İzmir’in İşgali(15 Mayıs 1919)İzmir ve çevresi 1.Dünya
Savaşı sırasında İtalya’ya verilmişti.Fakat İngiltere Paris
Barış Konferansı’nda sahte belgelere dayanarak Batı
Anadolu nüfusunun çoğunluğunun Yunanlı olduğunu ve
Türklerin Yunanlıları öldürmek üzere olduğunu ileri
sürdü ve buranın Yunanistan’a verilmesini sağladı.Buna
sinirlenen İtalya konferansı terk etti.
15 Mayıs 1919’da Megola İdea’yı(Büyük Ülkü)
gerçekleştirmek isteyen Yunanistan İzmir’i işgal ederek
binlerce Türkü öldürdü.İzmir işgaline Hasan Tahsin
(Osman Nevres-Hukuku Beşer Gazetesi)ilk kurşunu attı.
*İzmir’in işgali Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına ve
Kuva-yı Milliye’nin kurulmasına sebep olmuştur.
Paris Barış Konferansı(18 Ocak 1919)İtilaf Devletleri
yenilen devletler ile yapılacak anlaşmaları görüşmek
üzere toplandılar.Asıl amaçları yenilen devletleri
aralarında paylaşmaktı.Batı Anadolu’nun Yunanistan’a
verilmesi İtalya’yı kızdırmış,böylece İtilaf Devletleri
arasında ilk görüş ayrılığı ortaya çıkmış oldu.
*Burada ilk kez manda fikri ortaya çıkmıştır.
Amiral Bristol Raporu:
Bristol raporunda İzmir’de Türklerin çoğunlukta
olduğunu,katliamları Yunanlıların yaptığını belirtmiştir.
*Batı Anadolu’daki işgallerin haksızlığı ilk kez uluslar
arası bir raporda belirtmiştir.
Kuva-yı Milliye
Mondros Ateşkes Antlaşması ile başlayan işgallere
Osmanlı Devleti’nin sessiz kalması üzerne Türk halkı
yurdunu korumak için Kuva-yı Milliye adlı direniş
kuvvetleri oluşturdu.
*Düşmana karşı ilk direniş Güney Cephesi’nde
Dörtyol’da Fransızlara ikinci direniş İzmir’de
Yunanlılara karşı yapılmıştır.İlk halk direnişi ise
Ödemiş’te (İlk Kurşun Savaşı) yapıldı.
Kuva-yı Milliye’nin Özellikleri:
1-Tamamen halk tarafından oluşturulan gönüllü
kuruluşlardır.
2-Aralarında birlik yoktu.Herkes kendi bölgesini korumaya çalışıyordu.
3-Düşmanı durduramamış, ancak yavaşlatarak düzenli
ordunun kurulmasına zaman kazandırmışlardır.
4-Yaş,cinsiyet ayrımı yoktur.
5-Bütün ihtiyaçları halktan karşılamışlardır.
6-Bazen keyfi uygulamaları da olmuştur.
ZARARLI CEMİYETLER
1-Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler:Ülkedeki
Rum,Ermeni gibi azınlıkların kurduğu
cemiyetlerdir.Bunlar itilaf Devletlerinden destek
almışlardır.
a-Mavri Mira:Bizans’ı yeniden canlandırmak için
İstanbul’da Rumlar tarafından kurulmuştur.
b-Pontus-Rum Cemiyeti:İnebolu’dan Batum’a kadar tüm
Karadeniz sahilinde Pontus-Rum devleti kurmayı
amaçlamıştır.
c- Etnik-i Eterya: Mavri Mira ve Rum Pontus cemiyeti
ile ortak çalışmıştır.
d-Hınçak ve Taşnak:Doğu Anadolu’da Ermeni devleti
kurmaya çalışmışlardır.
2-Türklerin Kurduğu Zararlı Cemiyetler:
(Milli Varlığına Düşman Cemiyetler)
a-Sulh ve Selamet-i Osmaniye Cemiyeti:Ülkenin
kurtuluşunun padişah ve halifeye bağlılıkta olduğuna
inanan cemiyet.
b-Teali İslam Cemiyeti: Kurtuluşu padişah ve halifeye
bağlı gören cemiyet.
c-Kürt Teali Cemiyeti :Bir Kürt devleti kurmayı
amaçlamıştır.
d-İngiliz Muhipleri Cemiyeti: İngiliz Mandasını isteyen
cemiyet.
e-Wilson Prensipleri Cemiyetleri:ABD Mandasını
isteyen cemiyet.
*Bu cemiyetler itilaf devletleri tarafından desteklenmişler
ve Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkmışlardır.
YARARLI(MİLLİ) CEMİYETLER
a-Trakya Paşaeli Cemiyeti:Mavri Mira’ya karşı
kurulmuştur.Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini
önlemek amacındadır.
b-İzmir Müdafa-i Hukuk-ı Osmaniye C. :
İzmir’in işgalini önlemek için kurulmuştur.
c-Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir’in işgalini önlemek için
kurulmuştur.
d-Kilikyalılar Cemiyeti:Adana ve çevresinin işgalini
önlemek için kurulmuştur.
e-Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti: Doğu
Anadolu’nun Ermenilere verilmesini önlemek için
kurulmuştur.
f-Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti:
Karadeniz’de Rum –Pontus Devleti’nin kurulmasını
engellemek için kurulmuştur.
g-Milli Kongre Cemiyeti: Türk halkına yapılan
haksızlıkları basın,yayın yoluyla dünyada duyurmak
amacıyla kurulmuştur.Silahlı mücadele yoktur.
Milli Cemiyetlerin Ortak Özellikleri
1.Bölgesel cemiyetlerdir.
2.Milli direniş bilincini uyarmıştır.
3.Birbirinden bağımsızdırlar.
4.Kuva-yı Milliye hareketi bu cemiyetlerin
çalışmalarıyla olmuştur.
5.Bu cemiyetler Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli
Müdafa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmiştir.
İŞGALLER KARŞISINDA İSTANBUL’UN TUTUMU:
Padişaha göre İtilaf Devletleri çok güçlü idi. Bunlara
karşı koymak mümkün değildi.
Yapılacak iş işgalcileri kızdırmamaktı. Eğer kızarlarsa
gitmezlerdi. Padişah tahtını korumak için her istenileni
yapmıştır.
M.KEMAL’İN DÜŞÜNCESİ:
M. Kemal Anadolu’ya geçip, halkı öğütleyip Kurtuluş
Savaşı’nı başlatmak istiyordu.Tam bağımsız bir devlet
ancak böyle kurulabilirdi.
AYDIN’LARIN DÜŞÜNCESİ
Bir kısım aydın ABD ve İngiliz mandasını savunurken
,bir kısmı da bölgesel direniş hareketlerini benimsiyordu
VE MİLLİ MÜCADELE BAŞLIYOR
M.Kemal’in Samsun’a Gönderilmesi(19Mayıs1919
*Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında
M.Kemal Suriye’de Yıldırım Orduları Grup
Komutanıydı.
Samsun ve çevresinde Rum ve Türk çeteleri arasında
çatışmalar oluyordu.İtilaf Devletleri bu durumun
önlenmesini aksi taktirde 7.maddeye dayanarak işgal
edileceğini belirttiler
Neden M.Kemal?
1-Hiç bir başarısızlıgı yoktu.
2-Padişah kendisi için M.Kemal’i tehlikeli görüyordu.
M.Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak geniş yetkilerle
Samsun’a gönderildi.
Havza Genelgesi(28 Mayıs 1919)
M.kemal,Havza’da İzmir’in işgalini Anadolu’ya
duyurmak ve milli bilincin uyanmasını sağlamak
amacıyla tüm askeri ve sivil yetkililere genelde göndererek bazı isteklerde bulunmuştur.
*Ülkede mitinglerin düzenlenmesi halkın Havza
Genelgesi’ni kabul ettiğini gösterir.
*İstanbul Hükümeti M.Kemal’in hareketlerinden
hoşlanmadığı için geri çagırdı.
Amasya Genelgesi(22 Haziran 1919)
M.Kemal,Ali Fuat Cebesoy,Refet Bele,Rauf Orbay
imzalamış,Kazım Karabekir ile Cemal Paşa’nın da onayı
alınmıştır.Bundaki amaç Milli Mucadeleyi bireysellikten
çıkarıp halkın isteği haline getirmektir.
1-Vatanın bütünlüğü,millitin istiklali tehlikededir.
(temel gerekçe)
*Bu madde ile Kurtuluş Savaşı’nın amacı,gerekçesi ve
yöntemi açıklanmıştır.
2-İstanbul Hükümeti üzerine aldığı görevi yerine
getirememektir.
3-Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır.(Amaç ve yöntem)
*İlk kez milli egemenlikten bahsedilmiştir.
4-Milletin sesini duyurmak için milli bir kurul
kurulmalıdır.
5-Sivas’ta milli bir kongre toplanmalıdır.Temsilciler
kimliklerini gizleyerek Sivas’a geleceklerdir.
6)Askeri birlikler ve sivil örgütler dağıtılmayacak
Önemi
1)Kurtuluş Savaşı’nın amacı yöntemi ve gerekçesi
açıklanmıştır.
2)Milli egemenlik yolunda atılmış ilk adımdır.
3)İstanbul Hükümeti yok sayılmıştır.
4)Belge ihtilal beyannamesidir. Anadolu’da ihtilalin
başladığını gösteri.
*Mustafa Kemal Amasya Genelgesi sonrasında ,Erzurum
Kongresi öncesinde (7-8 Temmuz 1919) hem resmi
görevinden hem de askerlikten istifa etmiştir.
Erzurum Kongresi:(23 Temmuz-7Ağustos 1919)
Kongreyi Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk ve Trabzon
Muhafaza-i Hukuk Cemiyetleri düzenlediler.
-Kongre Mondros’un 24. maddesine göre Doğu
Anadolu’nun Ermeniler verilmesini önlemek için
toplandı.
1.Vatan bir bütündür,parçalanamaz.
*Bu madde kongreyi bölgesellikten çıkarmış, ulusal hale
getirmiştir.
*İlk kez Misak-ı Milli’den bahsedildi.
2)Vatanın bağımsızlığını ist. Hükümeti yapamazsa
geçici bir hükümet kurulacaktır.
*Bu madde yeni bir devletin oluşum sürecinin başladığı
gösterir.
3)Her türlü işgale karşı bütün milletçe karşı koçaktır.
4)Kuva - yı Milliye’ yi etkin ,irade –i Milliye-yi hakim
kılmak esastır.
*Bu madde Cumhuriyete doğru yöneliş olduğunu
gösterir.
5)Mebusan Meclisi yeniden açılmalıdır.
6)Ulusal irade ve ulusal güçler padişahlık ve halifelik
makamını kurtaracaktır.
*Milli egemenliğe zıt böyle bir kararın alınma sebebi
ortamın hazır olmamasıdır.
7)Manda ve himaye kabul edilemez.
*Koşulsuz bağımsızlık amaçlanmıştır.
8)Hıristiyan unsurlara siyasi egemenliğimizi ve sosyal
dengemizi bozacak ayrıcalıklardır verilemez.
*Milliyetçilik düşüncesinin etkili olduğu bu madde ile
tam bağımsızlık hedeflenmiştir.
Önemi
1)Toplanış amacı bakımından bölgesel ,alınan kararalar
bakımından milli bir kongredir
2)Kongrede iç ve dış politika ile ilgili kararlar alınması
meclisi gibi hareket edildiğini gösterir.
3)İlk kez milli sınırlardan bahsedildi ve milli egemenliğin
koşulsuz bir şekilde gerçekleşmesine karar verildi.
5Temsil heyeti seçildi.
6)Doğudaki yararlı cemiyetler birleştirildi.
Sivas Kongresi(4-11 EYLÜL)
-En çok tartışılan konular ABD mandası ve başkanlık
seçimidir.
-Erzurum’da alınan kararlar aynen kabul edildi.
-Tüm yararlı cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafa-i
Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilerek Kurtuluş
Savaşı’nın tek elden yürütülmesi sağlandı.
-ABD mandası reddedildi.
-Temsil Heyeti’nin sayısı 9 ‘dan 16ya çıkarıldı .
-Kongre Ali Fuat Paşa’yı Batı Cephesi Kuva-yı Milliye
komutanlığına atamakla yürütme görevini yerine
getirmiştir.
-İrade-i Milliye adlı gazete çıkarıldı.
Sonuçları
1-)Damat Ferit hükümeti istifa etti.
2-)İstanbul ile her türlü bağlantı kesildi.
3-)Temsil Heyeti tek yetkili organ oldu.
4-)Sivas Kongresi milletin arzusu ile toplanmış milli bir
kongredir.
5-)İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin Mustafa
Kemal ve arkadaşlarını engelleme çabaları sonuçsuz
kaldı.
EGEMENLİK MİLLETİNDİR
Amasya Görüşmesi(20-22 Ekim 1919)
-Hükümeti kuran Ali Rıza Paşa Bahriye Nazırı Salih
Paşa’yı Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Amasya’ya
gönderdi.Mustafa Kemal ,Salih Paşa,R.Orbay ve Bekir
Sami Bey Amasya Protokolünü imzaladılar.
Buna Göre
1-)İşgallere karşı konulacak.
2-)Temsil Heyeti’ne danışılmadan barış görüşmeleri
yapılmayacak.
3-İstanbul Hükümeti Temsil Heyeti’ni,
Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ni ve
Sivas Kongresi kararlarını resmen tanıyacaktı.
4-Mebusan Meclisi İstanbul dışında bir yerde
toplanacaktır. (M. Kemal İtilaf Devletleri nedeniyle
İstanbul’da açılacak meclisin rahat çalışamayacağına
inanıyordu.)
5-Seçimler serbest şekilde yapılacaktır.
* Amasya Görüşmeleri ile İstanbul Hükümeti Temsil
Heyetini , Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan
kararları resmen tanımıştır.
Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelişi (27Aralık1919)
M. Kemal gelişmeleri izlemek üzere Ankara’ya geldi.
Neden Ankara?
1-Ankara’nın güvenli olması.
2-Ulaşım ve haberleşme imkanları olması.
3-Batı cephesi’ne yakın olması.
4-İstanbul’da ki gelişmeleri izlemeye elverişli olması.
-- Amasya görüşmelerinde alınan kararlardan
yalnızca meclisin açılması kabul edildi.
M. Kemal de seçimlere katıldı ve Erzurum’dan
milletvekili seçildi. Yalnız İstanbul’a gitmedi.
--Yapılan seçimlere İtilaf Devletleri Neden Müdahale
Etmediler?
--Onlara göre Türk milleti yorgun bıkkındı.
Yeni bir savaşı istemezdi. Onun için M. Kemal
yanlılarına oy vermezdi.Oysa tam tersi oldu.
--M. Kemal kendine bağlı milletvekilleriyle
Ankara’da görüşerek şu isteklerde bulundu
1-Kendisinin meclis başkanı seçilmesi.
2-Meclisin Anadolu’da açılmasını
3-Müdafa-i Hukuk grubunu kurmalarını
4-Misak-i Milliyi kabul etmelerini.
* Bununla M. Kemal meclisi kontrolü altına almayı
amaçlamıştır.
--M. Kemal başkan seçilmedi, Meclis İstanbul’da açıldı.
Müdafa-i Hukuk yerine Felah-ı Vatan grubu
kuruldu.Yalnızca Misak-ı Milli kabul edildi.
MİSAK-I MİLLİ (28 OCAK 1920)
1-Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında işgal
edilmiş yerler Türk yurdu sayıldı.
* Erzurum Kongresi’nde alınan bu karar Osmanlı
Meclisince de kabul edilmiştir.
2-Ülkemizdeki azınlıklara, dışarıdaki Türkler kadar
halklar verilmelidir (Eşitlik)
3-İstanbul ve Marmara Denizi tehlikelerden arındırılırsa
serbestçe ticaret yapılabilir.
* Siyasi ve askeri bağımsızlık vurgulanmıştır.
4-Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.
* Kapitülasyonlara ilk tepki.
5-boğazlar ve sınırlar konusundaki şartlar kabul edilirse
bize düşecek olan dış borçlar ödenecektir.
6-Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya’da halk oylaması
yapılacaktır.(Buraların çoğunluğu Türk’tü)
* Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarının Meclis-i
Mebusan tarafından onaylanması milletvekillerinin milli
mücadeleyi benimsediklerini gösterir.
* Misak-ı Milli’nin kabulünce kızan İtilaf Devletleri 16
Mart 1920’de İstanbul’u işgal
Ederek meclisi dağıttılar.Bazı milletvekilleriyle
tutuklanıp Malta’ya sürüldü.
* İtilaf Devletleri meclisi dağıtarak milli
iradeyi hiçe saymışlardır.
* İstanbul’un işgali M. Kemal’i haklı çıkarmıştır.Çünkü o
İstanbul’un güvenli olmadığını söylemiş, meclisin
İstanbul dışında toplamasını istemiştir.
* İstanbul’un işgali üzerine TBMM açılmıştır.
TBMM İSYANLARA KARŞI
TBMM’YE KARIŞ ÇIKARILAN
AYAKLANMALAR
İSTANBUL HÜKÜMETİNİN ÇIKARDIĞI
AYAKLANMALAR
1.Ahmet ANZAVUR ayaklanması
2.Kuva-yi inzibatiye (Halifelik Ordusu)
İSTANBUL HÜKÜMETİ İLE İTİLAF
DEVLETLERİNİN BİRLİKTE ÇIKARDIĞI
AYAKLANMALAR
1.Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı Ayaklanmaları
2.Yozgat Ayaklanması (Çapanoğulları)
3.Konya Ayaklanması (Bozkır Aşireti Delibaş Mehmet)
4. Afyon Ayaklanması (Çopur Musa)
5.Milli Aşireti Ayaklanması (Urfa)
6.Koçgiri Ayaklanması (Sivas,Tokat)
7.Şeyh Eşref Ayaklanması
8.Cemil Çeto Ayaklanması
9.Ali Batı Ayaklanması
KUVA_Yİ MİLLİYE YANLISI OLUP SONRADAN
AYAKLANANLAR
1.Çerkez Ethem (Yunanlılara Sığındı)
2.Demirci Mehmet Efe (İkna edildi)
AYAKLANMALARA KARŞI TBMM’NİN ALDIĞI
TEDBİRLER
1.İstanbul ile tüm ilişkiler kesildi.
2.Hiyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı
3.İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
4.Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi den fetva alındı.
*TBMM İstiklal Mahkemeleri ile yargı gücünü
kullanmıştır.
AYAKLANMALARIN SONUÇLARI
1.Zaman, malzeme ve insan kaybı oldu.
2.TBMM’nin otoritesi arttı
3.Düzenli ordunun kurulmasına zemin hazırladı.
4.İtilaf Devletlerinin ilerlemesi kolaylaştı.
BARIŞ ANLAŞMASI MI ÖLÜM FERMANI MI?
SEVR ANT. (10 AĞUSTOS 1920)
-İtilaf Devletleri Osmanlı Devletini paylaşma konusunda
anlaşamadıkları için en son anlaşması Osm. Devleti ile
yaptılar.
-Anlaşmanın imzalanmasını çabuklaştırmak için
İngilizler Mudanya ve Bandırmaya asker çıkarırken
Yunanlılar Bursa Balıkesir ve Edirne’yi işgal ettiler.
-Paris Barış Konferansı’nda küstürdükleri İtalya’nın
gönlünü almak için Sevr’in taslağını İtalya’nın San Remo
şehrinde hazırladılar.
-Sevr’in taslağını padişah Saltanat Şurası toplayarak
kabul etti.(Çünkü padişah sorumluluğu üzerine almak
istemedi.)
-Fransa’nın Sevr kasabasında anlaşmayı Osmanlı adına
Rıza Tevfik imzaladı.
Boğazlar Komisyonu nun kurulmasıyla Osmanlı’nın
boğazlar üzerindeki egemenliği sona ermiştir.
Askerligin serbest olması,asker sayısının 50 bin
cıvarında olması ile Osmanlı savunmasız
bırakılmış,işgaller için zemin hazırlamıştır
Anlaşmanın Önemi Ve Sonuçları
* Osmanlı Devleti’nin imzaladığı son anlaşmadır
* Sevr Anlaşması ölü doğmuş, hukuki geçerliliği
yoktur.çünkü anayasaya göre meclis tarafından
onaylanması gerekiyordu.Oysa meclis
dağıtılmıştı.TBMM de kabul etmediği gibi anlaşmayı
imzalayanları vatan haini ilan etmiştir.
* Osmanlı tarihinde Ayestefanos ile birlikte
uygulanmayan ikinci anlaşmadır.
* Türk halkının İstanbul Hükümeti’ne güveni kalmamış
milli mücadeleye katılımlar artmıştır.
ÜNİTE 3
‘ YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM!’
Kazanımlar:1- Kurtuluş Savaşı’nda Doğu ve Güney
cephelerinde yapılan mücadeleleri,sebep ve sonuçları
açısından değerlendirir.
2-Batı Cephesi’nde Kuva-yı Milliye birliklerinin
faaliyetlerini ve düzenli ordunun kurulmasını
değerlendirir.
3-Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı ortamda Atatürk’ün
Maarif kongresi yaparak Türkiye’nin milli ve çağdaş
eğitimine verdiği önemi kavrar.
4-Türk milletinin birlik, beraberlik ve dayanışmasının
ifadesi olarak Tekalif-i Milliye kararlarının
uygulamalarını inceler.
5-Sakarya Savaşı’nın ve Büyük Taarruz’un
kazanılmasında Atatürk’ün rolünü fark eder.
6-Türk milletinin Kurtuluş Savaşı sürecinde elde ettiği
askeri başarılarının ulusal ve uluslar arası etkilerini
değerlendirir.
7-Örnek eser incelemeleri yaparak dönemin toplumsal
olaylarının sanat ve edbiyat üzerine yansımalarını fark
eder.
İLK ZAFERİMİZ
DOĞU CEPHESİ
Emeni sorunu ilk kez 1878 Berlin Ant.ile uluslar arası bir
belgede yer aldı.Ermenileri ilk kışkırtan Rusya
oldu.Rusya Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti
kurdurarak oradan Basra Körfezi’ne inmeyi planlıyordu.
İngiltere ise buna engel olmak istiyordu.
1.Dünya Savaşı sırasında ayaklanan ve Ruslarla birlik
olan Ermenıler Suriye’ye (Tehcir Kanunu ile)göc ettirildi.
Osmanlı Devleti Kafkas Cephesi’nde yenilince
Ruslarla birlikte Ermeniler Doğu Anadolu’nun büyük bir
kısmını aldılar. Buraya gönderilen M. Kemal Muş ve
Bitlis’i geri aldı. Mondros’tan sonra Ermenıler ilerlemeye
devam ettiler.15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir
TBMM’nin emri ile Ermenileri Anadolu’dan cıkardı. 3
Aralık 1920’de Gümrü Ant.imzalandı.Bu antlaşma
TBMM’nin ilk siyası başarısıdır. Ermeniler Doğu
Anadolu’dan toprak talebinden vazgeçtiler.
TBMM’yi tanıyan ilk devlet Ermenistan olmuştur.Ayrıca
Misak-ı Millı’yi ilk tanıyan Sevr’i ilk reddeden devlet
Ermenistan’ dır.
DESTANLAŞAN DİRENİŞ
GÜNEY CEPHESİ
Mondros’tan sonra Adana,Antep,Maraş ve Urfa’yı önce
İngilizler işgal etti.Fakat aralarında yaptıkları gizli
anlaşma gereği buraları Fransa’ya bıraktılar.
* İngilizlere karşı tepki olmadı. Çünkü İngilizler
geleneklerimize, yönetime karışmadılar.Oysa Fransızlar
geleneklerimize karıştılar,şehrin yönetimini degiştirdiler,
yanlarında getirdıkleri Ermenilerle halka kötü
davrandılar. Kaledeki Türk bayrağını indirdiler.
* TBMM buraya düzenli birlikler göndermedı.Halk kendi
kurtuluşunu kendi yaptı.Ankara’dan yalnızca subaylar
gönderildi.
* Şahın Bey ,Karayılan– Antep
* Sütçü İmam – Maraş
Fıransa 20 Ekim 1921 tarihili Ankara Ant. İle
Anadolu’dan çekildi.(Sakarya Savaşı sonunda ).Bu
anlaşma ile Hatay harıç güney (Suriye) sınırımız çizildi.
Buradaki birlikler Batı Cephesine kaydırıldı.
İSTİKLAL MİLLETİNDİR
DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASI
Kuva-yı milliye’nin yeterli olmaması üzerine düzenli
ordu kuruldu. Düzenli Ordunun yaptığı ve kazandığı ilk
savaş I.İnönü savaşıdır.
BATI CEPHESİ
1.İnönü Savaşı (6-10 ocak 1921)
* Bu savaş öncesinde Çerkez Ethem ayaklandı.
Sebepleri: Yunanlılar ;
1.Ankara’ yı alıp TBMM’yı dağıtmak
2.Sevr’i kabul ettirmek
3.Yeni Türk ordusunu yok etmek
4.Megola idea’yı gerçekleştirmek
5.İngilizlere layık olduklarını göstermek istemeleri
Sonuçları:
1.Yeni düzenli ordunun yaptığı ve kazandığı ilk savaş
2.TBMM’nin gücü ve otoritesi arttı.
3.Düzenli orduya katılım arttı.
4.TBMM ilk anayasayı kabul ettı.
5.İstiklal marşı (12 Mart 1921)de kabul edildi.
6.İsmet Paşa albaylıktan generallığe yükseldi.
7.Londra Konferansı yapıldı.
8.Moskava Ant.imzalandı.
Londra Konferansı:
İtilaf Devletleri Sevr’i küçük değişikliklerle kabul
ettirmek için Londra Konferansını düzenledi. M. Kemal
bunun farkındaydı ama dünya kamuoyuna barıştan yana
olduğunu göstermek için TBMM’nin konferansa
katılmasına karar verdi.İtilaf Devletlerinin bir amacı da
Yunan ordusuna zaman kazanmaktı.

İtilaf Devletleri konferansa TBMM ile birlikte
İstanbul Hükümetini de çağırdılar.Amaçları iki
tarafı birbirine düşürüp Sevr’i kabul
ettirmekti.Fakat İstanbul Hükümeti temsilcisi
Tevfik Paşa’nın sözü TBMM temsilcisi Bekir
Sami Bey’e vermesi üzerine İtilaf
Devletleri’nin planları suya düştü.

İtilaf Devletleri TBMM’yi resmen tanımış
oldular.

Tevfik Paşa’nın ilk söz hakkını TBMM’ye
vermesi Türk milletinin temsilcisi olarak
TBMM’yi tanıdığını gösterir.
Afganistan Dostluk Ant.(1 Mart1921)
TBMM’yi tanıyan ilk İslam ülkesi Afganistan oldu.
Moskova Ant.(16 Mart 1921)
Çarlığı yıkan Bolşevikler 1. Dünya Savaşı’ndan
çekilmişti İngiltere ve Fransa bu yüzden Bolşeviklere
düşmandı.TBMM’nin de düşmanları aynıydı.Üstelik
Rusya güneyinde İngiltere ve Fransa yerine Türkiye’yi
tercih ederdi.Bu yüzden iki taraf birbirine yaklaştı.

Misak-i Milli’yi ilk tanıyan, Sevr’i ilk reddeden
Avrupa ülkesi Rusya oldu.

Batum’un Rusya’ya verilmesi Misak-i
Milli’den verilen ilk taviz oldu.
2. İnönü Savaşı(23 Mart-1 Nisan 1921)
1. İnönü Savaşı’nın intikamını almak için harekete geçen
Yunanlılar yenildi.
Sonuçları:
1)İtalya Anadolu’dan çekildi.
2)Fransa TBMM ile anlaşma yollarını aramaya başladı.
3)Kurtuluş ümitleri arttı.
Kütahya-Eskişehir Savaşları(10-24 Temmuz 1921)
Yunanlılar önceki yenilgilerin intikamını almak için
harekete geçti.Türk ordusu hazırlık
yapabilmek, çember içine düşmemek için Sakarya
Irmağı’nın doğusuna çekildi.

Moral bozuldu, Ankara’nın boşaltılması
gündeme geldi, askerden kaçmalar başladı.
SAVAŞA RAĞMEN EĞİTİM KONGRESİ
Savaş devam ederken Maarif Kongresini
düzenlemiş, eğitime verdiği önemi göstermiştir.
ANADOLU İNSANININ BÜYÜK FEDAKARLIĞI
Ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için Tekâlif-i
Milliye yayınlanmıştır.
DİRİLİŞİN DESTANI:SAKARYA
Sakarya Meydan Savaşı(23 Ağustos-13 Eylül 1921)

M. Kemal 3 aylığına başkomutan
seçildi.Tekalif-i Milliye yayınlanarak ordunun
ihtiyaçları giderilmeye çalışıldı.
M. Kemal “Hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır.”
Emrini bu savaşta verdi.
Sonuçlar:
1)Son savunma savaşımızdır.
2)1683 Viyana önlerinde başlayan geri çekilişimiz sona
erdi.
3)Türkler hücuma, Yunanlılar savunmaya geçti.
4)M. Kemal’e Gazi ve Mareşal ünvanı verildi.
5)Fransa ile Ankara Ant yapıldı.
6)Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile Kars Ant.
yapılarak doğu sınırımız son şeklini aldı.
7)İtalya Anadolu’dan tamamen çekildi.

Hatay’ın Fransa’ya bırakılması Misak-i
Milli’den verilen ikinci tavizdir.
HAYAT VEREN ZAFER
Büyük Taarruz ve Başkumandan Meydan Savaşı(26
Ağustos-18 Eylül 1922)
26 Ağustos’ta büyük taarruz başladı.30 Ağustos’ta
Başkumandan M. Savaşı yapıldı.M. Kemal “Ordular!İlk
hedefiniz Akdeniz’dir ileri”emrini verdi.

Kurtuluş Savaşı’nın son savaşıdır.Anadolu
düşmandan temizlendi.İtilaf Devletleri barış
teklifinde bulundular.
SAVAŞA SON VEREN BELGE
Mudanya Ateşkes Ant.(11 Ekim 1922)
Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya katıldı.Türkiye’yi
İsmet Paşa temsil etti.

İstanbul, Boğazlar ve çevresi TBMM’ye
bırakılacak, İtilaf Devletleri asıl barıştan sonra
çekilecekti. Bunun anlamı Osmanlı Devleti’nin
hukuken çökmesidir. Bunlar savaşsız elde
edilmiştir.

İngiltere TBMM’yi resmen tanıdı.
ÜNİTE 4
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR
Kazanımlar:
1. Millî egemenlik anlayışının pekiştirilmesi sürecinde
saltanatın kaldırılmasını değerlendirir.
2. Sevr ve Lozan Antlaşmalarını karşılaştırarak
Lozan’ın sağladığı kazanımları iz eder.
3. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararları, millî
ekonomi ve tasarruf bilinci açılarından inceler.
4. Ankara’nın başkent oluşunun gerekçelerini açıklar.
5. Türkiye’de cumhuriyetin ilân edilmesini, demokrasi
rejiminin gerekleri ile bağdaştırarak değerlendirir.
6. 3 Mart 1924’te kabul edilen kanunların gerekçelerini
öğrenerek, toplum hayatında meydana getirdiği
değişimleri fark eder.
7. Atatürk’ün çok partili siyasî hayata verdiği önemi
kavrar .
8. Şapka ve kıyafet inkılâbını, tekke ve zaviyelerin
kapatılmasını, miladî takvim ve uluslar arası saat
uygulamasının kabulünü millî kimlik kazanma ve
çağdaşlaşma çerçevesinde değerlendirir.
9. Hukuk alanındaki gelişmeleri, Medeni Kanun’un
Türk aile yapısında ve kadının toplumdaki yerinde
meydana getirdiği değişiklikleri iz eder.
10. Kabotaj Kanunu’nu millî egemenlik hakları ve Türk
denizciliğinde meydana getirdiği gelişmeler bakımından
değerlendirir.
11. Mustafa Kemal’e suikast girişimini cumhuriyete
yönelik tehditler çerçevesinde yorumlar.
12. Harf inkılâbını ve Millet Mekteplerini, eğitimin
yaygınlaştırılması ve çağdaş Türk toplumunun
oluşturulması açılarından değerlendirir.
13. Şeyh Sait ve Menemen olaylarını çağdaş,
demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı tepkiler
ve uluslararası ilişkiler açısından değerlendirir.
14. Şehir incelemesi yoluyla Cumhuriyet Dönemi
mimarlık ve şehir planlaması alanında yapılan
çalışmalara örnekler verir.
15. Ölçü ve tartıların değişmesini çağdaşlaşma
çerçevesinde değerlendirir.
16. Atatürk’ün millî kültür ve millî kimlik oluşturmak
ve geliştirmek için dil ve tarih alanında yaptığı
çalışmaları değerlendirir.
17. Soyadı Kanunu’nun kabulünün gerekçelerini ve
Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verilmesini millî
kimlik kazanma ve çağdaşlaşma çerçevesinde açıklar.
18. Atatürk’ün kadınlara sağladığı sosyal ve siyasal
hakları dönemin çeşitli ülkelerindeki kadın haklarıyla
karşılaştırarak değerlendirir.
19. Atatürk Döneminde sağlık alanında yapılan işleri
devletin temel görevleri bağlamında inceler.
20. Atatürk Orman Çiftliği örneğinden yola çıkarak
Atatürk’ün modern tarımın gelişimine ve çevre bilincine
verdiği önemi fark eder.
21. Anekdot, fotoğraf ve anılardan yola çıkarak
Atatürk’ün yurt ve okul gezilerini değerlendirir.
22. Örnek olaylardan yararlanarak Atatürk’ün sanata
verdiği önemi fark eder.
Siyası Alandaki İnkılaplar:
SALTANATTAN MİLLİ EGEMENLİĞE
TBMM (23 NİSAN 1920)
İstanbul’un işgali üzerine İstanbul ile tüm ilişki kesildi.
M. Kemal İstanbul’dan kaçan milletvekillerinin
TBMM’ye katılabileceğini bildirdi. Bu M. Kemal’in milli
iradeye verdiği önemi gösterir.
M. Kemal’in verdiği önerge aynen kabul edilir. Buna
göre;
1-TBMM’nin üzerinde bir güç yoktur.
* Bu madde saltanatın kaldırılıp Cumhuriyet yönetimine
geçileceğinin göstergesidir.
2. HÜKÜMET KURMAK ZORUNLUDUR.
* Bu madde ile İstanbul Hükümeti yok sayılmış Türk
Milleti adına söz söyleme yetkisinden mahrum
bırakılmıştır.
3. GEÇİCİ OLARAK HÜKÜMET BAŞKANI YADA
PADİŞAH VEKİLİ TAYİN ETMEK DOĞRU
DEĞİLDİR.
* Meclisin üstünlüğü ve sürekliliği vurgulanmıştır.
4. TBMM, YASAMA, YÜRÜTME , YARGI
YETKİLERİNİ KENDİNDE TOPLAMIŞTIR.
* Cumhuriyete geçileceği belirtilmiştir.
5. PADİŞAH VE HALİFENİN DURUMU
BASKIDAN KURTULDUKTAN SONRA MECLİS
TARAFINDAN KANUNLA BELİRLENECEKTİR.
* Milli egemenliğe aykırı olan bu madde ortama uygun
olmadığı için konmuştur.
1.TBMM’ NİN ÖZELLİKLERİ
- Kurucu meclistir.
- İnkılapçı ve yenilikçidir.
- Olağan üstü yetkilere sahiptir. İhtilalcidir.
- Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir.
- Meclis hükümeti sistemi uygulanmıştır.
- Ulusal bir meclistir. (Azınlıklar yoktur)
- Temsil Heyetinin görevi sona ermiştir.
- Milli egemenlik tam anlamıyla sağlanmıştır.
- Farklı düşünceleri barındıran demokratik bir meclistir.
TEŞKİLATI ESASİYE (20 OCAK 1921) 21
ANAYASASI
*TBMM’nin ilk anayasasıdır.
1.EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ
MİLLETİNDİR.
* Cumhuriyete gidildiğini gösterir.
2.YASAMA, YÜRÜTME, YARGI TBMM’ YE
AİTTİR.
* Olağan üstü bir dönem olduğu için kararların hızlı bir
şekilde alınıp uygulanması gerekiyordu.
3.DİNİ FAALİYETLER, ŞERİAT İŞLERİ, SAVAŞ,
BARIŞ, KANUN YAPMA, KALDIRMA MECLİSE
AİTTİR.
* Din ve şeriat işlerinin meclisce yapılması ilk
anayasanın laik olmadığını gösterir.
* Cumhuriyetin ilanı ile Türk devletinin yönetim şeklinin
cumhuriyet olduğu hükmü anayasaya eklenmiştir.
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
Padişah milli mücadeleyi engellemek için her şeyi
yapmıştı. M.Kemal saltanatı kaldırmak istiyordu.Ancak
ortam uygun değildi.M.Kemal’ in aradığı fırsat Lozan
Ant. Sırasında ortaya çıktı. İtilaf Devletleri’nin Lozan’a
İstanbul Hükümeti’ni çağırması üzerine saltanat
kaldırıldı.
*İtilaf Devletleri Lozan’a TBMM ile İstanbul
Hükümeti’ni beraber çağırarak aradaki görüş
ayrılığından yaralanmak istiyorlardı.
*Laikliğe geçişin ilk aşaması olan saltanatın kaldırılması
ile milli egemenlik yolunda önemli bir adım atılmış ve
cumhuriyetin ilanına zemin hazırlamıştır.
Lozan Ant.(24 Temmuz 1923)
İsviçre’nin Lozan kentindeki konferansa TBMM,
İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya,
Yugoslavya, Belçika ve Portekiz kaldı .Rusya ve
Bulgaristan yalnızca Boğazlar konusu görüşülürken
konferansa katıldı. ABD gözlemci bulunurdu.

Mudanya’daki başarısından dolayı Lozan’da
TBMM’yi İsmet Paşa temsil etti.

M. Kemal misak-i Milli, Ermeni meselesi ve
kapitülasyonlardan taviz verilmesini istedi.
20 Kasım 1922’de başlayan görüşmeler 4Şubat 1923’te
kesildi.Fransa ve İtalya’nın İngiltere’ye baskı yapması
sonucu23Nisan 1923’te görüşmeler yeniden başladı.
-Sınırlar
1.Suriye sınırı Ankara Ant. Göre çizildi.
2.Irak sınırı ve Musul sorunu çözülemedi.
3.Yunan sınırı:Meriç sınır olsu.
4.Doğu sınırı Moskova ve Kars Ant. göre çizildi.
5. Adalar:Boğazların güvenliği için Bozca-ada ve
Gökçeada bize verildi.
-Boğazlar:Başkanı Türk olan uluslararası bir komisyona
bırakıldı.(Bu madde tam bağımsızlığımıza gölge
düşürmüştür.)
-Kapitülasyonlar kaldırıldı.
-Dış borçlar Osmanlı Devleti’nden ayrılan diğer
devletlerle bölüşüldü.Türki-ye borcunu faizsiz ve TL
olarak ödeyecekti.
-Yabancı okullar Milli Eğitim Bakanlığı’ına bağlandı.
-Fener Rum Patrikhanesi’nin yetkileri alındı ve ekümen
(evrensel) olmaktan çıkarıldı.(Hristiyanların iç işlerimize
karışması önlendi.)
-Azınlıklar Türk vatandaşı sayıldı.
-Batı Trakya’daki Türklerle, İstanbul’daki Rumlar değiş
tokuş edilecek.
Önemi:
1.Türk devletinin bağımsızlığı tüm dünyaca tanındı.
2.Bu olay sömürge altındaki uluslara örnek oldu.
=EKONOMİK ALANDA YAPILAN
İNKILAPLAR=
17 şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi
yapıldı.Ekonomi andı kabul eldildi.
 1933’te 5 yıllık kalkınma planı hazırlandı.Fakat
1938’de hazırlanan 2. plan 2. dünya savaşı
nedeniyle uygulanamadı.
 Özel sermaye çok olmadığından Karma
Ekonomi modeli benimsendi.
 Aşar vergisi kaldırıldı.
 Kabotaj Kanunu ile limanlarımız arasındaki
taşımacılık Türklere verildi.
 Bir çok yabancı kuruluş devletleştirildi.







Ziraat okulları açıldı.
Örnek çiftlikler kuruldu.
Toprak reformu yapıldı.
Ziraat bankası kuruldu.
Makineleşmeye önem verildi.
İşbankası kuruldu.
Yerli sanayiyi korumak için gümrük vergileri
yükseltildi.
 Teşvik-i sanayi kanunu kabul edildi.(1927)
 MTA kuruldu.
 Etibank kuruldu.
 Sümerbank kuruldu.
Ankara’nın Başkent Oluşu (13 Ekim1923)
Cumhuriyetin İlanı
TBMM’nin açılmasıyla cumhuriyet fiilen kurulmuştu,
Ama rejimin adı konmamıştı, Çünkü ortam henüz uygun
değildi.1923’teki hükümet bunalımı üzerine Cumhuriyet
ilan edildi.
Sonuçlar:
a-Devletin adı kondu.(Rejim belli oldu.)
b-Meclis hükümeti sisteminden kabine sistemine geçildi.
c-Devlet başkanlığı sorunu çözüldü.
*Cumhuriyetin ilk başbakanı İsmet İNÖNÜ, ilk meclis
başkanı Fethi OKYAR oldu.
Halifeliğin Kaldırılması
Halifelik ile cumhuriyet bağdaşmıyordu. Ayrıca halife
Abdülmecit’in davranışları bardağı taşıran son damla
oldu.(Ödeneğini az buluyor,cumhuriyet karşıtları ile
görüşmeler yapıyor,gösterişli törenler yapıyordu.)
Sonuçlar:
a- Laikliğe geçişte önemli bir adım atıldı.
b-İnkılap süreci hızlandı.
c-Ümmetçilik anlayışı sona erdi.
5-Çok Partili Rejim Denemeleri
a-Cumhuriyet Halk Partisi-ilk parti
b-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası-ikinci parti,ilk
muhalefet partisidir.Şeyh Sait isyanına karıştığı için
kapatılan partidir.
c-Serbest Cumhuriyet Fırkası-1929 Dünya Ekonomik
buhranı üzerine kurulmuş ancak cumhuriyet karşıtlarının
odaklandığı bir parti haline gelince kurucusu olan Fethi
Bey tarafından kapatılmıştır.
*Çok partili hayata geçiş için ortamın uygun olmadığı
anlaşıldı
=SOSYAL ALANDAKİ İNKILAPLAR=
 Kılık kıyafette yenilik(25 kasım 1925)
Kastamonu’da şapka inkılabının yaptı.1934
yılında din adamlarının ibadethaneler dışında
dini kıyafet giymelerini yasakladı.
 Tekke,zaviye ve türbelerin kapatılması(30
kasım 1925)
 Takvim saat ve ölçülerde yapılan inkılaplar:
Uluslar arası ilişkileri düzenlemek amacıyla
Miladi takvim,Alafranga saat sistemine
geçildi.Uzunluk ölçüsü olarak metre ,ağırlık
ölçüsü olarak kg kabul edildi.Hafta tatili Pazar
oldu.
 Soyadı Kanunu(21 haziran 1934)
=HUKUK ALANINDAKİ İNKILAPLAR=
 Teşkilat-ı Esasiye(1921 ve 1924 anayasaları)
 Medeni Kanun(17 şubat 1926) Mecelle
kaldırılarak yerine İsviçre Medeni Kanunu
kabul edildi.Çünkü İsviçre Medeni Kanunu en
son, en modern,yapımıza en uygun medeni
kanun olduğu için kabul edildi.

Medeni Kanunla laiklik yolunda önemli bir
adım atılmış ve hukukta birlik sağlanmıştır.
 Ayrıca İsviçre’den Borçlar
Kanunu,Almanya’dan Ticaret
Kanunu,İtalya’dan Ceza kanunu Fransa’dan
İdare Kanunu alındı.
=ŞEYH SAİT İSYANI(12 ŞUBAT 1925)
Musul’un Türkiye’nin eline geçmesini istemeyen
İngiltere’nin kışkırtması ve desteği sonucu Şeyh Sait
“DİN ELDEN GİDİYOR” sloganıyla Diyarbakır’ın
Ergani ilçesinin Piran köyünde isyanı başlattı.
Başbakan Fethi OKYAR isyanı bastıramayınca İsmet
İNÖNÜ başbakan oldu ve şu tedbirleri aldı:
 Takrir-i Sükun kanunu çıkarıldı.
 İstiklal mahkemesi kuruldu.
SONUÇLAR
 Musul’u kaybettik.
 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı.

Bu isyan yeni rejime karşı çıkan ilk gerici
ayaklanmadır.
KABOTAJ BAYRAMI
Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır.
Bundan böyle Türk limanları arasındaki ulaşım ve
taşımacılığı Türk gemileri yapacaktır.
=M.KEMAL’E SUİKAST GİRİŞİMİ
(16 HAZİRAN 1926)
Cumhuriyete karşı olanlar M. Kemal’i öldürüp geriye
dönmek istediler fakat M. Kemal’in İzmir’e bir gün geç
gelmesi ve Giritli Şevki’nin ihbarı üzerine suikast
girişimi başarılı olmadı.
BİR DEVRİN ANALİZİ:NUTUK
HARF İNKILABINDAN MİLLET
MEKTEPLERİNE
 Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği)
Kanunu(1.03.1924)
 Latin Harflerinin kabulü(0.11.1928) Atatürk
bunu Sarayburnu’nda halka açıkladı.
24 kasım 1928 de TBMM Atatürk’e başöğretmen
unvanını verdi.Bu 1981 den itibaren öğretmenler
günü olarak kutlanmaktadır.
 Türk Tarih Kurumunun kurulması(15 nisan
1931) Türk tarihini araştırmak için kuruldu.
 Türk Dil Kurumu(12 temmuz 1932):Türkçe’yi
yabancı dillerden kurtarmak için kuruldu.
!!Bu 2 kurum milliyetçilik ilkesi doğrultusunda
yapılmıştır.
=MENEMEN OLAYI(23 ARALIK 1930)
Nakşibendi Tarikati’ne mensup Derviş Mehmet “Din
elden gidiyor, şeriat isteriz” sloganıyla
ayaklandı.Asteğmen Kubilay’ın kafasını kestiler.
 Fethi Bey’in Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı
kapatmakta ne kadar haklı olduğu görüldü.
 Henüz çok partili rejim için ortamın uygun
olmadığı görüldü.
BİR CUMHURİYET KENTİ
ÇAĞDAŞ ÜNİVERSİTE YOLUNDA
DEVLET VE TOPLUM EL ELE
MODERN TARIMIN DOĞUŞU
ONUNCU YIL NUTKU
SANAT VE SPOR
ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI
SOYADI KANUNU
ÜNİTE 5
ATATÜRKÇÜLÜK
Kazanımlar:
1. Atatürkçülüğün amaç ve niteliklerini kavrar.
2. Dönemin koşullarını göz önünde bulundurarak,
dünyada ve ülkemizde Atatürk’ün düşünce sisteminin
oluşmasında etkili olan olaylar hakkında çıkarımlarda
bulunur.
3. Millî güç unsurlarının Atatürk’ün yönetim
anlayışındaki yerini ve önemini kavrar.
4. Cumhuriyetçilik ilkesinin önemini ve cumhuriyet
yönetiminin Türk toplumuna sağladığı faydaları kanıtlara
dayalı olarak açıklar.
5. Bir Türk vatandaşı olarak cumhuriyetin kendisine
kazandırmış olduğu hak ve sorumlulukları fark eder.
6. Atatürk’ün millîyetçilik ilkesinden yola çıkarak millî
birlik ve beraberliğin önemine inanır.
7. Millî egemenlik, eşitlik, adalet, demokratik hak
kavramlarını Atatürkçü düşünce sistemindeki halkçılık
ilkesi ile ilişkilendirir.
8. Ulusal ve uluslararası faktörlerin devletçilik ilkesinin
benimsenmesindeki etkisini değerlendirir.
9. Devletçilik ilkesinin devlete sosyal ve kültürel alanda
yüklediği görevleri açıklar.
10. Lâiklik ilkesinin devlet yönetimi, hukuk ve eğitim
sistemi ile sosyal alanda meydana getirdiği değişimlerden
yola çıkarak bu ilkenin temel esaslarını fark eder.
11. İnkılâpçılık ilkesini, Türk ulusunun millî kültür
değerlerini geliştirerek çağdaşlaşmasının bir aracı olarak
kavrar.
12. Atatürk ilkelerinin amaçları ve ortak özellikleri
hakkında çıkarımlarda bulunur.
13. Atatürkçü düşünce sisteminden yola çıkarak,
Atatürk ilke ve inkılâplarını oluşturan temel esasları
belirler.
14. Atatürk ilkelerinin modern Türkiye’nin kuruluş ve
gelişmesindeki yerine ve önemine inanır.
15. Atatürk ilke ve inkılâplarına sahip çıkma ve bunların
devamlılığını sağlama konusunda kişisel sorumluluk alır.
TÜRK ÇAĞDAŞLAŞMASI
ATATÜRK’Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE
FİKİRLER:
Atatürk'ün düşünce sistemini oluşturmasına neden olan
etkenlerden birincisi ,Osmanlı Devletinin sosyal, siyasal ve
ekonomik durumudur.
İkincisi ise, Dünyada meydana gelen olaylardır.
Atatürk'ün düşünce sistemini oluştururken birinci
olarak, Osmanlı Devletinin şu sosyal, siyasal ve
ekonomik durumlarından etkilenmiştir:
Osmanlı Devleti, mutlakıyet ve sonrada meşrutiyetle
yönetilen bir devletti. Ülkeyi yönetme yetkisi tek başına
padişaha aitti(Mutlakiyet). Devletin son dönemlerinde
meşrutiyet yönetimi kabul edilmişti. Ama padişah ve
İstanbul Hükûmeti ülkeyi iyi yönetememişti ve devlet
zayıflamıştı.
Devletin zayıflamasıyla, Avrupa devletlerinin Osmanlı
Devleti üzerindeki siyasal baskılarını arttırmaları.
Fransız İhtilâli ile yayılan milliyetçilik düşüncesinin
etkisiyle ve Avrupa devletlerinin de kışkırtmasıyla ;
Osmanlı Devleti içindeki
azınlıkların(Rumlar,Sırplar,Ermeniler), kendi
devletlerini kurmak için ayaklanmaları ve Osmanlı
Devletinden ayrılmaları.
Kapitülasyonlar ve uzun süren savaşlar nedeniyle Osmanlı
Devletinin ekonomisinin bozulması ve Avrupa Devletlerine
bağımlı hale gelmesi.
Kötü ekonomik şartlardan ve eğitimsizlikten dolayı Osmanlı
Halkının zor durumda olması.
Birinci Dünya Savaşından sonra imzalanan Mondros Ateşkes
Antlaşmasıyla , Osmanlı ordusunun dağıtılması ve ülkenin
işgal edilmesi.
Atatürk'ün düşünce sistemini oluştururken ikinci
olarak , Dünyada meydana gelen şu olaylardan
etkilenmiştir:
Fransız İhtilali sonucunda ortaya çıkan
özgürlük,bağımsızlık,milliyetçilik,demokrasi ve laiklik(din
ve devlet işlerinin ayrılması) gibi fikirlerden etkilenmiştir.
Avrupa’da Rönesans’tan ortaya çıkan akılcı ve bilimsel
düşüncelerden etkilenmiştir.
Dünyada dini esaslara göre yönetilen devletlerin yerine ;
din ve devlet işlerinin ayrıldığı laik devletlerin
kurulmasından etkilenmiştir.
Dünyada mutlakiyet ve meşrutiyet yönetilen devletlerin yerine ;
halk egemenliğine dayanan demokratik devletlerin
kurulmasından etkilenmiştir.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ :
Temel esasları Atatürk tarafından belirtilen; düşünce
hayatı, ekonomik yaşam, devlet yönetimi ve toplumun
temel kurumları ile ilgili gerçekçi düşünce ve ilkelere
Atatürkçülük denir. Bu ilkeler, birbiriyle tutarlı ve
uyumlu bir bütün oluşturduğundan Atatürkçü düşünce
sistemi adını alır.
Atatürkçülüğün Nitelikleri :
1- Milli birlik ve ülkenin bütünlüğüne önem
verir.
2- Egemenliğin(yönetim gücünün), millete ait
olmasını esas alır.
3- Bağımsızlık ve özgürlükten yanadır.
4- Türk toplumunu , çağdaş uygarlık seviyesinin
üzerine çıkarmayı amaçlar.
5- Akılcı ve bilimseldir.
6- Yurtta ve dünyada barıştan yanadır.
7- Gelişmeye ve yeniliklere açıktır.
8- Dünyadaki insanlığın ortak değerlerini taşıdığı
için evrenseldir.
9- Atatürk ilkeleri bir bütündür ; tek tek
değerlendirilemez.
ATATÜRK İLKELERİ :
Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürkçülüğün temel olan
ve 1937 yılında anayasamıza konulan Atatürk ilkeleri
şunlardır:
1- Cumhuriyetçilik
2- Milliyetçilik
3- Halkçılık
4- İnkılapçılık
5- Laiklik
6- Devletçilik
CUMHURİYETLE BİR MİLLETİZ
CUMHURİYETİN VATANDAŞLARIYIZ
1-CUMHURİYETÇİLİK: Devlet yöneticilerinin ,
halkın oyuyla belli bir süre için seçildiği ; millet
egemenliğine(yönetim gücüne) dayanan yönetim şekline
Cumhuriyet denir.
Cumhuriyetçilik , cumhuriyet yönetimini benimsemek ,
korumak ve yaşatmak demektir.
Atatürk'e göre "Türk ulusunun karakter ve
âdetlerine en uygun olan yönetim, cumhuriyet
yönetimidir." Çünkü cumhuriyet; ulusun egemenliğini
devletin yurttaşa ve yurttaşın devlete hak ve görevlerini
en iyi düzenleyen devlet biçimidir. Cumhuriyetçiliğin
başta gelen niteliğini Atatürk, "Egemenlik kayıtsız ve
şartsız ulusundur." diye belirtmiştir.
Atatürk’ün Cumhuriyetçiliği , Demokrasiyi
temel alır ve şu esaslara dayanır:
1- Egemenlik (yönetim gücü), millete aittir.
2- Devlet yönetiminde son söz , milletin seçtiği
meclistedir.
3- Millet adına yasaları , meclis (yasama organı)
yapar.
4- Halk , yöneticilerinden memnun olmazsa , belli
bir süre sonra başkalarını seçebilir.
5-
Millet , seçme ve seçilme hakkını kullanarak
devlet yönetimine katılır.
Atatürk'ün cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda
anayasamızın birinci maddesinde "Türkiye Devleti bir
cumhuriyettir." ifadesi yer almıştır. ikinci maddede de,
cumhuriyet yönetiminin niteliği olarak , “Türkiye
Cumhuriyeti Devleti demokratik,laik ve sosyal bir
hukuk devletidir” ifadesine yer verilmiştir.
Anayasamızdaki bu maddeler değiştirilemez ve
değiştirilmesi teklif edilemez.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin her alanda
geliştirilmesinde ve korunmasında Türk Gençliğini temel
bir güç kaynağı olarak düşünür. Çünkü, gençlik bir
ülkenin geleceğidir. Bu nedenle Atatürk, en büyük eserim
dediği Cumhuriyet’i , iç ve dış tehditlere karşı Türk
Gençliğine emanet etmiştir.Bizler , bu emaneti korumak
ve yaşatmak için görevlerimizi en iyi şekilde yapmalıyız.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
2-MİLLİYETÇİLİK: Milliyetçilik ilkesi, millî birlik ve
beraberliğimizi güçlendirmeye yöneliktir.
Atatürk'e göre millet (ulus), "dil, kültür ve
duygu birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu
siyasî ve sosyal bütündür."
Ülke sınırları
içinde yaşayan tüm insanlar; din, mezhep ve etnik köken
bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeksizin Türk sayılır.
Bu nedenle Atatürk milliyetçiliğine göre "Ben Türküm."
diyen herkes Türk’tür. Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti'ni
kuran Türk halkına Türk ulusu denir." diyerek bu durumu
ifade etmiştir. Atatürk, ülke sınırları içindeki tüm Türk
vatandaşlarını birleştirmeye, millî birlik oluşturmaya
çalışmıştır.
Atatürk milliyetçiliği; Türk ulusunu sevmeye, ve onun
mutluluğu için çalışmaya dayanır.
Atatürk milliyetçiliği, ırklılığa karşıdır. Atatürk’ün tüm
halkımızı içine alan “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü
bu durumu ortaya koymaktadır.
Atatürk milliyetçiliğinin özellikleri şunlardır:
Birleştirici ve bütünleştiricidir.
Vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını
savunur.
İnsanlığa değer verir.
Barışçıdır.
Başka milletlere saygılıdır.
Irkçılığa karşıdır.
3-HALKÇILIK(eşitlik): Halk, bir ülkedeki
vatandaşların bütünüdür. Atatürk, halk ve ulus
sözcüklerini aynı anlamda; sınıf ayrıcalıklarının olmadığı
toplum anlamında kullanıyordu.
Atatürk’ün Halkçılık ilkesine göre ; insanlar zenginfakir, kadın-erkek ,patron-işçi gibi sınıflara ayrılmadan
eşit olarak kabul edilir.
Atatürk "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk
halkına Türk ulusu denir." demiştir. Burada da belirtildiği
gibi halkçılık ilkesi, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik
ilkeleri sonucu ortay çıkmıştır ve bunlar birbirini
tamamlayan ilkelerdir.
Atatürk’ün Halkçılık ilkesinin özellikleri şunlarıdır :
Halkçılık ilkesine göre , herkes kanunlar
önünde eşittir.
Ülkede hiçbir kişiye, aileye ve toplumsal
sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
Ülkede herkes, devlet hizmetlerinden eşit
yararlanma hakkına sahiptir.
Halk , devlet yönetiminde söz sahibidir.
TOPLUMDA DEVLET DESTEĞİ
4-DEVLETÇİLİK (karma ekonomi): Devletçilik
ilkesi, Atatürk'ün ekonomi alanındaki görüşlerini ortaya
koyar. Devletçilik; büyük kuruluşlara, sermayeye ve
pahalı araçlara gereksinim gösteren işlerin ve tarımın
devlet tarafından örgütlenip işletilmesidir. Devletçilik
ilkesine göre , ulusal gereksinimler nedeniyle devlet,
ekonomik yaşamda görev ve sorumluluk
yüklenebilecekti. Ayrıca ekonomide devlet yanında özel
işletmeler de yer alacak, karma ekonomik düzen
gerçekleşecekti.
Devletçilik ilkesi, cumhuriyetin ilk kurulduğu
yıllarda ülkenin ekonomik koşulları nedeniyle gerekliydi
ve Türkiye'nin o günkü koşullarından doğmuştu. Çünkü,
o dönemde ekonomik açıdan , özel işletmelerin yeterince
sermayesi ve gücü olmadığı için büyük ekonomik
faaliyetlerin devlet tarafından yapılması gerekiyordu.
Devletçilik ilkesi , özel işletmelerin faaliyetlerinin
reddedilmesi anlamına gelmez. Bu ilke ile Devlet ,
ekonomi alanında öncü ve düzenleyici rol oynayacaktı.
Kişilerin yapamadıkları işleri yürütecekti. Örneğin
ülkemizin kuruluşunun ilk yıllarında ,büyük ekonomik
faaliyetleri sadece devlet yaparken ; günümüzde özel
işletmeler de fabrikalar açarak ve ticari faaliyetler
yaparak ekonomik faaliyetleri devletle birlikte
yürütmektedir.
Devletçilik ilkesinin toplumumuza sağladığı
yararlar şunlardır:
Bu ilkeyle 1933-1938 yılları arasında daha önce
son derece durgun olan ekonomik yaşam
canlandırılmıştır.
Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Plânı uygulanmış
ve bugünkü sanayimizin temelleri atılmıştır.
Örneğin, Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve
Etibankın kuruluşuyla maden gelirleri artmıştır.
Ayrıca Karabük Demir-Çelik Fabrikası,
Dokuma,Şeker ve Çimento fabrikaları kurulmuştur.
Demir yolları yabancı şirketlerden alınmış ve
bunlara yeni demir ve kara yolları eklenmiştir.
Böylece çeşitli hizmetlerin yurttaşlara ulaştırılması
kolaylaşmıştır.
Özel Sermaye sahiplerinin ekonomiye katılmaları
sağlandı.
5-LAİKLİK : Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı
yürütülmesidir. Lâik devlet, din kurallarına göre yönetilmez,
hukuk kurallarıyla yönetilir. Hukuk kuralları da din
kurallarından ayrıdır ve dine dayandırılamaz. Hukuk
kurallarını devlet, toplumun gereksinimlerinin akılcı ve
bilimsel yönden değerlendirilmesine göre düzenler. Bu
nedenle lâiklik ilkesi, devlet yönetiminde aklın ve bilimin
esas alınmasını öngörür.
Lâiklik ilkesi, bütün yurttaşların din, vicdan ve
ibadet özgürlüklerini güvence altına alır. Atatürk, bu konu
üzerinde önemle durmuştur.
Lâik sözcüğünün
açıklamasına şu notun eklenmesini istemiştir: "Lâiklik, yalnız
din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün
yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğünü de üstlenmek
demektir." Lâik devlet, bireylerin din, vicdan ve ibadet
özgürlüklerini sağlar ve korur.
Laiklik , dinsizlik anlamına gelmez. Sadece
dini inançları insanın vicdani özgürlüğüne bırakır. Bu
nedenle insanlar, istediği dine inanma ve ibadet etme
özgürlüğüne sahiptir.
Laik devlet, aralarında ayrım gözetmeksizin
bütün dinlere karşı tarafsız kalır ve dinsel inançları
güvence altına alır. Dinsel inanç ve duyguların istismar
edilmesine izin vermez.
Ülkemizin devlet yönetiminde Laikliğin
gerçekleşmesinin aşamaları şunlardır :
1. Saltanatın kaldırılması (1922)
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Halifeliğin kaldırılması (1924)
Tevhidi Tedrisat (öğretim birliği) Kanun ile
medreselerin kaldırılması (1924)
Dini bir kurum olan Şeri’ye Evkaf Vekaletinin
kaldırılması (1924)
Tekke ve zaviyelerin kapatılması (1925)
Dini kurullara göre olan Mecelle Kanunu yerine ,
Medeni Kanun’un kabul edilmesi (1926)
1924 Anayasasındaki “Devletin dini İslam’dır”
maddesinin kaldırılması (1928)
Anayasaya , laiklik ilkesinin konulması (1937)
HER ALANDA YENİLİK
6-İNKILAPÇILIK: inkılap(devrim); değişime,
gelişmeye ve yeniliklere ayak uydurma anlamına
gelmektedir. Atatürk’e göre inkılap; eskiyi ve kötüyü
kaldırıp, yerine yeniyi ve iyiyi koymaktır. Bu anlayış
yaşanılan zamana uymayı ve çağdaşlaşmayı kapsar.
İnkılâpçılık ilkesi; Türk toplumu ile devletinin
yeniliklere ve gelişmelere açık olmasını gerektiren
ilkedir. İnkılapçılığa göre ; Türkiye’nin kurulmasından
sonra ,Osmanlı zamanından kalan eski ve zamana
uymayan kurumlar kaldırışmış ve yerlerine yeni çağdaş
kurumlar kurulmuştur.örneğin ; takvim, saat ve ölçülerde
değişiklik yapılmış ; medreseler kaldırılıp, onların yerine
çağdaş bilimsel eğitim veren okullar kurulmuştur.
Atatürk’e göre Türk Devriminin(inkılabının)
amacı "Türkiye Cumhuriyeti halkını, tamamen çağdaş ve
uygar bir sosyal toplum durumuna getirmektir." Atatürk
önderliğindeki bu devrim; aklın ve bilimin yol
göstericiliğinde çağdaş yaşam biçimini hedefler. Bu
nedenle, kişi ve toplumların sürekli yeniliklere açık ve
dinamik olmaları gerekir.
İnkılâpçılık ilkesi , Atatürkçü düşünce
sistemine ve diğer Atatürk ilkelerine yenilik , değişim ,
gelişim ve süreklilik kazandırmıştır.
İNKILAPLARIN TEMEL DAYANAĞI
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli Atatürk ilkelerine
dayanır. Atatürk ilkelerine sahip çıkmak demek, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'ni yaşatmak demektir. Bu nedenle
Atatürk ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından
son derece önemlidir.
Atatürk ilkeleri sayesinde ulusumuz hem
siyasal hem de ekonomik ve kültürel bağımsızlığa
kavuşmuştur. Ulus egemenliğine dayanan cumhuriyete
sahip olabilmiştir. Devlet yönetiminde din kurallarının
değil, hukuk kurallarının geçerliliği Atatürk ilkeleriyle
olanaklı duruma gelmiştir. Bu ilkeler sayesinde ülkemiz
uygar ülkeler arasında yerini alabilmiştir. Türk gençleri
bilimsel düşünceye dayanan, ulusal birliği güçlendiren
lâik eğitime kavuşabilmiştir. Bu nedenle Atatürk ilkeleri
ulusumuz için son derece önemlidir.
Atatürk ilkeleri, Türk ulusunun çağdaşlaşmasını
sağlamıştır. Çünkü, cumhuriyetçilik ilkesiyle ulus
egemenliği ve çağdaş hukuk geçerli olmuştur. Demokrasi
yerleşip kökleşmiştir. Çünkü cumhuriyet olan devlet
biçimine en uygun yönetim demokrasidir. Böylece
çağdaş bir devlet yapısı ortaya çıkmıştır. Milliyetçilik
ilkesi, ulusun birlik ve beraberlik içinde çağdaşlaşma
çabasına girmesini sağlamıştır. Halkçılık ilkesi, ülkemizi
halkın çıkarlarını ön plâna alan bir yönetime
kavuşturmuştur. Devletçilik ilkesiyle ekonomide gelişme
sağlanmıştır. Lâiklik ilkesi, Atatürk devriminin temel taşı
olmuş ve ulusumuzu Orta Çağ karanlığından kurtarmıştır.
İnkılâpçılık ilkesi ile ise sürekli çağdaşlaşmayı
gerçekleşmiştir.
Atatürk ilkelerine sahip çıkmak ve
devamlılığını sağlamak ulusumuzun bugüne ve geleceğe
güvenle bakabilmesi için gereklidir. Eğer bu yapılmazsa
devlet otoritesi sarsılabilir. Toplum yönetilemez duruma
gelebilir. Devletin ülkesi ve ulusuyla olan bütünlüğü
parçalanabilir. Çağdaş anlayış yıkılabilir. Ülkemiz içten
bölünebilir ya da başka ülkelerin egemenliği altına
girebilir. Bütün bunların olmaması için hepimiz, Atatürk
ilkelerine sahip çıkmalıyız.
ATATÜRK İLKELERİNE SAHİP ÇIKMAK
Modern Türkiye'nin kuruluşunda Atatürk ilkeleri önemli
bir yere sahiptir. Bu önemi fark edebilmek için Kurtuluş
Savaşı'nın başlarında ülkemizin durumunu iyi bilmek
gerekir. Atatürk, Türk devrimini şöyle anlatıyor:
"Uçurumun kenarında yıkık bir ülke...Türlü düşmanlarla
kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş...Ondan sonra
içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni yurt, yeni
toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız
devrimler... İşte Türk genel devriminin kısa ifadesi..."
Atatürk böyle bir durumda öncelikle Türk ulusuna
güvendi. Devrimleri onun benimseyip kabul edeceğine
inandı. Sonra hızla cumhuriyet kuruldu. Lâiklik kabul
edildi. Lâtin esasına dayalı alfabe kullanılmaya başlandı.
Kılık kıyafet uygar duruma getirildi. Tekke ve zaviyeler
kapatıldı. Uluslar arası takvim ve saat kabul edildi.
Eğitim, tarih ve dil anlayışı değişti. Kadınlara erkeklerle
eşit haklar tanındı. Modern hukuk kuralları dinsel hukuk
kurallarının yerini aldı. Bütün bunlar, Atatürk ilkelerinin
uygulanışıyla yaşama geçirilebildi. Ulusumuzun o günkü
durumu ile bugününü karşılaştırmak bizlere Atatürk
ilkelerinin önemini daha iyi anlama olanağı verir.
Atatürk’ün devrimlerini emanet ettiği Türk Halkı olarak
bizlere düşen görev, onun ilkelerine ve inkılaplarına sahip
çıkmak ve korumaktır.
EN BÜYÜK ESER
MAZLUM MİLLETLER
CUMHURİYET BİZE EMANET
ÜNİTE 6
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
Kazanımlar:
1. Atatürk Dönemi Türk dış politikasının temel ilkelerini
ve amaçlarını iz eder.
2. Lozan Barış Antlaşması’nın Türk dış politikasının
gelişimine yaptığı etkileri değerlendirir.
3. Tam bağımsızlık ve “yurtta sulh, cihanda sulh”
prensibinden yola çıkarak Atatürk dönemi Türk dış
politikası hakkında çıkarımlarda bulunur.
4. Atatürk’ün hastalığını ve tedavi sürecini inceleyerek
Hatay’ı ülkemize katmak konusunda yaptıklarını fark
eder.
5. Atatürk’ün ölümü üzerine yayınlanan yazılı ve görsel
kanıtlardan hareketle onun kişilik özellikleri ile fikir ve
düşüncelerinin evrensel değerine ilişkin çıkarımlarda
bulunur.
6. Anıtkabir’in yapımı sürecini inceleyerek, Türk
milletinin ulu önderine ebedi bağlılığını ve minnet
duygusunu ifade etmek yönündeki çabalarını fark eder.
TÜRK DIŞ POLİTİKASI:
Millî dış politika; bağımsız bir devletin, diğer
devletlerle olan ilişkilerinde, benimsediği ilkeler
doğrultusunda izlediği yoldur. İzlenen bu yolda öncelikle
yurdun bölünmezliği ve ulusun bağımsızlığı göz önünde
bulundurulmalıdır. Diğer ulusların haklarına da saygı
gösterilmelidir. Atatürk’ün dış politika ile ilgili
görüşlerini en iyi "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini
ortaya koymaktadır.
Atatürk'ün belirlediği millî dış politikamızın esasları
şunlardır:
1-Bağımsızlığımızı korumak
2-Milli çıkarlarımızı korumak ve
3-Milli sınırlarımız içinde kalmak
4-Gerçekleşmeyecek amaçlar peşinde olamamak
5-Barışçı olmak
6-Diğer devletlerle dostluk ve eşitliğe dayalı ilişkiler
kurmak
7-Diğer devletlerin iç politikalarına karışmamak ve
onların da bizim iç politikamıza karışmamalarını
sağlamak
8-Dünyadaki gelişmeleri göz önünde tutmak
YABANCI OKULLAR
NÜFUS MÜBADELESİ: Yunanistan ile nüfus değişimi
yapıldı
MUSUL SORUNU : İngilizler, Mondros Ateşkes
Anlaşması'nın imzalandığı gün henüz Türk birliklerinin
elinde bulunan Musul'u işgal ettiler. Bölgedeki zengin
petrol yataklarına sahip olmak isteyen İngiltere, Musul
sorununun Lozan Barış Antlaşması'yla kesin çözüme
ulaştırılmasını engelledi. Konferansta Türkiye, bölge
halkının çoğunluğunun Türk olduğunu bu nedenle
bölgenin Türkiye'ye bırakılması gerektiğini savundu.
İngiltere buna karşı çıktı. Böylece Türkiye-Irak sınırının
belirlenmesi ve Musul sorununun çözümlenmesi, Türkiye
ile İngiltere arasında yapılacak görüşmelere bırakıldı. Bir
çözüm sağlanamazsa Milletler Cemiyetine
başvurulacaktı.
Musul sorununu barışçı yollardan çözmek amacıyla 19 Mayıs
1924'te İstanbul'da Haliç Konferansı adı verilen bir toplantı
düzenlendi. Ancak İngiltere bu toplantıda Lozan'dakinden
daha aşırı isteklerde bulundu. Musul yanında Hakkâri ilinin
de kendi yönetiminde bulunan Irak'a bırakılması gerektiğini
savundu. Bu nedenle bir antlaşma sağlanamadı ve görüşmeler
kesildi.
İngiltere, Türkiye-Irak sınırında karışıklıklar çıkardı ve
Güneydoğu Anadolu’daki Şeyh Sait Ayaklanması'nı
destekledi. Böylece Musul nedeniyle yapılacak bir askerî
harekâtta Türkiye'yi güçsüz bırakmayı amaçladı. Bu sırada ,
Musul sorunun çözümü için İngiltere , Milletler Cemiyetine
ve Lahey Adalet Divanı’na başvurdu ; ancak Musul sorunu
buralarda da çözüme kavuşturulamadı.
Şeyh Sait Ayaklanmasıyla uğraşıp askeri gücü azalan
Türkiye ile İngiltere arasında yapılan görüşmeler sonucunda
5 Haziran 1926'da Ankara Antlaşması imzalandı. Bu
antlaşmayla Musul ,İngiltere’nin sömürgesi Irak'a
bırakılacak, ancak bölgeden elde edilen petrol gelirinin %
10'u 25 yıl süreyle Türkiye'ye verilecekti. Böylece
Türkiye-Irak sınırı çizildi ve Musul sorunu çözüldü.
BOĞAZLAR SORUNU : Lozan Barış
Antlaşmasıyla, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının yönetimi
Türkiye'nin başkanlık edeceği “Boğazlar Komisyonuna”
bırakılmıştı. Ayrıca Boğazlar Bölgesi'nde asker
bulundurulmayacaktı. Bu durum, Türkiye'nin güvenliği
açısından olumlu sayılmazdı. Ama Milletler Cemiyetinin
Dünyada barışı koruyacağı ve silâhsızlanmaya gidileceği
düşünüldüğü için boğazlarla ilgili bu şartlar kabul edilmişti.
1930’lu yılların başında, dünyada İtalya, Habeşistan'a
(Etiyopya’ya) saldırdı;Rodos adası ve Ege denizindeki oniki
adayı silâhlandırdı. Almanya, Ren Bölgesi'ni yeniden
silâhlandırdı. Japonya, Mançurya'ya girdi.Dünyadaki devletler
silahlanmaya başladılar ve Böylece dünyada savaş çıkması
olasılığı arttı. Bu nedenle Türkiye, ilk fırsatta Boğazlarda
egemenliğini sağlamaya karar verdi.
Türkiye, Lozan Barış Antlaşmasının Boğazlarla ilgili
maddelerini imzalayan devletlere ve Sovyetler Birliği'ne
başvurarak; Boğazlar konusunun yeniden görüşülmesi için
bir konferans toplanmasını istedi.
İsviçre'nin Montrö şehrindeki konferansta yapılan görüşmeler
sonucunda 20 Temmuz 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi
imzalandı.
Bu sözleşmeye göre;
1-Boğazlar Komisyonu kaldırılacak ve görevleri
Türk Hükûmetine devredilecekti.
2-Türkiye, Boğazları silâhlandırabilecekti. Türkiye
tarafsız ve savaş dışında ise savaşan tarafların gemileri
Boğazlardan geçemeyecekti.
Türkiye savaşa girdiğinde ise Türk Hükûmeti
savaş gemilerinin Boğazlardan geçişini istediği gibi
düzenleyebilecekti.
3-Barış zamanında ticaret gemilerinin Boğazlardan
geçmeleri serbestti.
Montrö Sözleşmesi ile Türkiye, yüz yıldan bu yana süren
Boğazlar Sorunu'nu çözdü, buradaki egemenliğini ilân
etti ve tam bağımsızlığını pekiştirdi.
BALKAN ANTANTI (ANTLAŞMASI):
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra barışı korumak
amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti , başarılı olamadı.
1930’lu yılların başından itibaren, başta Almanya ve
İtalya olmak üzere Avrupa devletleri hızla silâhlanmaya
başladılar. Almanya ve İtalya’nın Balkanları hedef
alan politikaları , Balkanlardaki ülkeleri endişelendirdi
ve güç birliği yapmaya yönlendirdi.
Türkiye, Yunanistan, Romanya ve
Yugoslavya, Balkanlardaki bu tehlikeye karşı güç
birliği yapmak üzere Romanya’nın başkenti Bükreş'te 9
Şubat 1934'te Balkan Antantı'nı imzaladılar.
Bu antlaşmayla ülkeler sınırlarını karşılıklı olarak
güvence altına almış, ortaya çıkabilecek tehlikelere
birlikte karşı koymaya karar vermişlerdi.
Balkan Antantı'nın imzalanmasıyla Türkiye batı sınırının
güvenliğini sağlamış ; bölgenin ve dünyanın barışına
katkıda bulunmuştur.
*Bulgaristan Makedonya sorunu yüzünden,
Arnavutluk ise İtalya’dan çekindiği için katılmadı.
SÂDÂBAT PAKTI (ANTLAŞMASI) : İtalya,
1935 yılında Afrika’daki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal
etti ve Akdeniz’in Doğusundaki bölgede (Orta Doğu’da)
yayılmacı bir politika izlemeyi sürdürdü. Bu durum, Orta
Doğu'da bulunan ülkeleri endişelendirdi ve önlem
almaya yöneltti.
Bu nedenle 8 Temmuz 1937'de Türkiye, İran, Irak ve
Afganistan İran’ın başkenti Tahran'da bulunan Sâdâbat
Sarayı'nda Sâdâbat Paktı (Antlaşması) İmzalandı.
Sâdâbat Paktı'na göre, taraflar ortak sınırlarını
koruyacaklar, birbirlerine karşı saldırıya geçmeyecekler,
uluslar arası uyuşmazlıklarda birlikte hareket edecekler
ve birbirlerinin iç işlerine karışmayacaklardı.
Böylece Türkiye, Sâdâbat Paktı ile II.Dünya savaşı
öncesinde doğu ve güneyindeki sınırlarının güvenliğini
sağlamış oldu.
HATAY SORUNU: Mondros Ateşkes
Anlaşması imzalandığında İskenderun ve Hatay Türklerin
elindeydi. Bu bölgede yaşayan halkın büyük çoğunluğu
da Türk'tü. Bu bölge, anlaşmanın imzalanmasından sonra
İngilizler tarafından işgal edildi. Ama İngilizler burasını
daha önce Osmanlı topraklarının paylaşılması için
yapılan antlaşmalar uyarınca Fransızlara devrettiler.
Türkiye-Suriye sınırı da Fransızlarla 1921'de yapılan
Ankara Antlaşması ile çizildi. Antlaşma yapılırken
Türkiye,Hatay’ın kendisine bırakılmasını istedi. Ama
Fransızlar, burasının sömürgesi olan Suriye'nin bir parçası
olduğunu söyleyerek Türkiye'nin isteğini kabul etmediler.
Oysa Misakı millî kararlarına göre İskenderun(Hatay)
Türkiye'nin ayrılmaz bir parçasıydı. Buna rağmen
imzalanan Ankara Antlaşması ile Hatay Fransız
yönetimindeki Suriye’ye kaldı.
1936 yılında Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'na
neden olan gelişmelerin ortaya çıkması üzerine Fransa,
Suriye'deki manda(sömürge) yönetimine son verdi ve
buradan çekildi. Bu durum, Hatay sorununun yeniden
gündeme gelmesine neden oldu. Çünkü Suriye ile birlikte
Hatay'ın yönetimi de Suriye hükûmetine devredilmiş gibi
oluyordu. Türkiye, konunun Milletler Cemiyetinde
görüşülmesini istedi. Cemiyet aracılığı ile Türkiye ve
Fransa arasında yapılan görüşmeler sonucunda Hatay'da
bağımsız bir devlet kurulmasına karar verildi. Bir anayasa
hazırlandı, seçimler yapıldı ve 2 Eylül 1938'de Hatay
Devleti kuruldu.
Avrupa'da savaş olasılıklarının artması üzerine
Fransa, Türkiye ile 23 Haziran 1939'da Ankara'da yeni
bir antlaşma imzaladı ve Hatay'ın Türkiye'ye
bağlanmasına razı oldu. Böylece Hatay'ın Türkiye'ye
bağlanması konusundaki tüm engeller ortadan kalktı.
Hatay Millet Meclisi , 29 Haziran 1939'da oy birliği ile
Türkiye'ye bağlanmaya karar verdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 7 Temmuz'da kabul
ettiği bir yasa ile Hatay'ın bir il olarak Türkiye
toprakları içinde yer almasını onayladı.
Böylece, kendisi görmese de Atatürk’ün
çabaları sonucunda Hatay , 1939’da Türkiye’ye katıldı ve
Hatay Sorunu çözüldü.
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
ÜNİTE 7
ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE:
II.DÜNYA SAVAŞI
Kazanımlar
1. İkinci Dünya Savaşı’nın sebep, süreç ve sonuçlarını
Türkiye’ye etkileri açısından değerlendirir.
2. Türkiye’de çok partili siyasî hayata geçişi hızlandıran
gelişmeleri demokrasinin gerekleri açısından inceler.
3. Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumundan ve
öneminden yola çıkarak İkinci Dünya Savaşı sonrası
değişen ülkeler arası ilişkileri değerlendirir.
4. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de meydana
gelen toplumsal, kültürel ve ekonomik gelişmeleri
inceler.
5. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizde huzur ve barışı
sağlamak, ülkemizi ve cumhuriyetimizi koruyup
kollamak ile ilgili görevlerini kavrar.
6. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine yönelik
iç ve dış tehditlere karşı korunması konusunda duyarlı
olur.
7. SSCB’nin dağılmasının dünyaya ve ülkemize
etkilerini inceler.
8. Türkiye ve yakın çevresindeki enerji kaynaklarını
jeopolitik ve jeoekonomik önem açısından değerlendirir.
9. Körfez Savaşlarının Türkiye’ye siyasî ve ekonomik
etkilerini inceler.
10. Doğal kaynaklardan verimli şekilde yararlanmaya
yönelik projeleri ülkemizin kalkınma politikaları
çerçevesinde değerlendirir.
11. Türkiye-Avrupa ilişkilerini Atatürk’ün gösterdiği
hedefler ve millî dış politikanın temel ilkeleri
doğrultusunda inceler.
ATATÜRK’ÜN II.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDEKİ
GÖRÜŞLERİ:
Atatürk Döneminde Türkiye toprakları etrafında
bir barış çemberi oluşturuldu. Buna karşın dünya
siyasetindeki gelişmeler büyük bir savaşın habercisiydi.
Birinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan devletler
(İngiltere,Fransa ), yenilenlere ağır koşullar taşıyan
antlaşmalar imzalatmışlardı.Yenik Almanya, imzaladığı ağır
şartları olan Versay Antlaşması'ndan kurtulmaya çalıştı.
Atatürk, bu antlaşma hakkında şöyle bir değerlendirme
yapıyordu: " Versay Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı'na
sebebiyet vermiş olan faktörlerden hiçbirini ortadan
kaldırmadığı gibi ;aksine bütün başlıca rakipler arasında
uçurumu büsbütün derinleştirmiştir. "
İtalya da savaştan galip çıktığı hâlde elde ettiği sonuçtan
memnun değildi. Bu nedenle de 1935’te Afrika’daki
Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etti.
Devletler arası ilişkileri de çok yakından izleyen
Atatürk, yaşamının son aylarında bu durumu şöyle
değerlendirdi:" Dünyaya egemen olan ulusları idare edenler
arasında ne yazık ki birinci derecede devlet adamı
çıkmıyor. Avrupa'da birkaç maceraperest Almanya ile
İtalya'nın başında zor kullanarak bulunuyorlar. Karşı
karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının
güçsüzlüklerinden cesaret alıyorlar. Bunlar bugün dünyayı
kana bulamaktan çekinmeyeceklerdir. Eski dostumuz
Sovyet Hükûmeti âcizlerle maceraperestlerin yanlış
hareketlerinden yararlanmasını bilecektir. Bunun
sonucunda dünya sorunları ve dengesi tümüyle
değişecektir. İşte bu dönem sırasında doğru hareket
etmesini bilmeyip en küçük yanlış yapmamız durumunda
başımıza ateşkes yıllarından daha çok felâketler gelmesi
mümkündür..."
Atatürk , yukarıda da söylediği gibi 1930’lu
yıllarda Almanya ve İtalya’nın silahlanması nedeniyle
yakın gelecekte dünyada büyük bir savaşın çıkacağını
belirtmiştir. Bu çıkacak dünya savaşında Türkiye’nin
savaşa katılmayıp, dünya barışının sağlanmasına
yardımcı olması gerektiğini belirtmiştir.
II. DÜNYA SAVAŞININ NEDENLERİ :
1- Almanya'da Germen(Alman) ırkının üstün olduğunu
savunup başkan olan Hitler’in ,ağır şartları olan Versay
Antlaşmasına son verip , Fransa’dan Ren bölgesini almak ve
Avrupa'da egemen olmak istemesi.
2- İtalya’da , 1922 yılında Mussolini'nin başkanlığındaki
Faşist Parti iktidara geldi. Mussolini başkanlığındaki İtalya’nın
eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak için 1935’te
Afrika kıtasındaki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etmesi ve
Akdeniz çevresinde yayılmak istemesi.
3- Sovyet Sosyalist Rusya’nın, Birinci Dünya savaşı
sonrasında Brest-Litowsk Antlaşması ile kaybedilen yerleri
geri almak istemesi.
4- Japonya’nın Çin’e ait olan Mançurya bölgesini işgal
edip ,Asya kıt'asında sömürge elde etmek istemesi. Bu
bölgede güçlü olan İngiltere ve Amerika Birleşik
Devletleri’nin bunu engellemeleri.
5- Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada barışı
korumak amacıyla sağlamak amacıyla kurulan Milletler
cemiyetinin , güçlü devletlerden yana olup barışı
koruyamaması.
Not: Birinci Dünya savaşının sonuçları , İkinci Dünya
savaşının başlamasına ortam hazırlamıştır.
II. DÜNYA SAVAŞININ BAŞLAMASI
ÜÇLÜ MİHVER DEVLETLERİ:Almanya,İtalya,
Japonya
MÜTTEFİK DEVLETLERİ:İngiltere,Fransa,ABD,
S.Rusya İtalya , 1935’te Afrika kıtasındaki
Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etti. Almanya , Fransa ile
arasındaki Ren Bölgesini 1936’da işgal etti.
Japonya’nın Çin’e ait olan Mançurya bölgesini işgal
etti.Aynı siyaseti yürüten Almanya,İtalya ve Japonya
“Üçlü Mihver Devletleri” grubunu kurdular.
Almanya , 1938'de Avusturya'yı, 1939'da da
Çekoslovakya’yı ele geçirdi. Sonra Almanya ve Sovyet
Rusya tarafsızlık anlaşması imzalayıp , Polonya
topraklarını 1 Eylül 1939’da işgal etmeye başladılar.
Polonya’nın yanında yer alan İngiltere ve Fransa’nın 3
Eylül 1939’da Almanya’ya savaş ilan etmesiyle 1939’da
II.Dünya Savaşı başladı.İtalya , Almanya’nın yanında
savaşa girip Yunanistan’a saldırdı.Almanya , Avrupa’da
Danimarka,Belçika,Hollanda,Fransa,Yugoslavya,Romanya,
Yunanistan ve Bulgaristan’ı işgal etti.Sonra Rusya’ya da
saldırdı. Bunun üzerine Sovyet Rusya ,Fransa ve İngiltere
1941’de “Müttefik Devletler” grubunu kurdular. 1941’de
Japonya ,Uzak Doğuda Havai adalarındaki ABD deniz
donanmasına saldırınca ; ABD , Japonya’ya savaş ilan etti
ve Müttefik Devletler grubuna katıldı.
II. Dünya Savaşının başında Üçlü Mihver
Devletleri başarılı oldular ve Müttefik Devletlere karşı
üstünlük sağladılar. Ancak Almanya'nın Rusya saldırısı
başarılı olmadı. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nin
de savaşa girmesi ile savaşın dengeleri değişti. 3 Eylül
1943'te İtalya ateşkes imzalayarak savaştan çekildi. 7
Mayıs 1945'te de Almanya teslim oldu. Savaşı sürdüren
Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine 1945
yılının Ağustos ayında Amerika Birleşik Devletleri atom
bombası attı. Japonya, silâhın verdiği zarar nedeniyle
gücünü yitirdi ve 10 Ağustos 1945'te teslim oldu.
2 Eylül 1945'te Japonya'nın imzaladığı teslim belgesi ile
1939’dan 1945’e kadar altı yıl süren İkinci Dünya
Savaşı sona erdi.
II. DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI:
1- Savaşta yaklaşık 38 milyon insan öldü.
2- Mihver Devletler(Almanya,İtalya,Japonya)
yenildi.
3- Faşist ve ırkçı devlet yönetimleri yıkıldı.
4- Avrupalı Devletlerin (İngiltere ve Fransa gibi) ,
Asya ve Afrika’daki sömürge ülkelerinde
(Hindistan ve Cezayir gibi) bağımsızlık
hareketleri başladı.
5- “Dünyanın iki süper gücü” denilen ABD ve
Sovyet Sosyalist Rusya Devleti arasında
“Soğuk Savaş Dönemi” başladı.
6- Savaş süresince kullanılan yeni silâhlar ve
atom bombası büyük kayıplara neden oldu.
7- Dünyada barışı korumak için 1945’te
Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM) kuruldu.
II DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN TUTUMU :
İkinci Dünya Savaşı'nda müttefikler de Mihver Devletleri
de Türkiye'ye kendi yanlarında savaşa girmesi konusunda
baskı yaptılar. Ama Türkiye yeni kazandığı
bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumakta
kararlıydı. Bu nedenle Atatürk’ün “Yurtta Barış ,
Dünyada Barış” ilkesini temel aldı ve savaş dışında
kalıp, tarafsızlık politikası izledi.
Almanya'nın Polonya'ya saldırmasından sonra
19 Ekim 1939'da Türkiye, İngiltere ve Fransa ile bir
karşılıklı yardım antlaşması imzaladı. Bu antlaşma
gereğince Fransa ile İngiltere'nin sürükleneceği Akdeniz
Bölgesi'ndeki bir saldırı durumunda; Türkiye bu iki
devlete elinden gelen yardımı ve desteği gösterecekti.
Buna karşılık Türkiye'nin bir Avrupa devletinin
saldırısına uğraması durumunda İngiltere ve Fransa
gereken yardımı yapacaktı.
Almanya'nın Fransa'ya saldırması ve İtalya'nın da
Almanya'nın yanında yer alması üzerine İngiltere ve Fransa
antlaşma gereğince Türkiye'nin savaşa girmesini istediler.
Ama Türk dış politikasında temel ilke, imzalanmış bulunan
ittifak antlaşmalarında öngörülen yardımlara rağmen
olanakların elverdiğince savaşa katılmamak ve savaşan
taraflarla ilişkileri dengeli bir biçimde sürdürmekti.Bu
nedenle Türk Hükûmeti, böyle bir girişimin ülkeyi
Sovyetler Birliği ile anlaşmazlığa sürükleyeceğini
belirterek savaş dışında kalmak istediğini bildirdi.
Almanların Balkanlara yönelmesinden sonra
Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler düzeldi.
Bu arada İngiltere Türkiye'den hava üslerini kullanma izni
istedi. İngiltere'nin gerekli yardımı yapmayacağını düşünen
Türkiye bu isteği de reddetti.
Almanya da Irak'a asker geçirmek için Türkiye'den izin
istedi ve bunun karşılığında Ege adalarından bazılarını
Türkiye'ye vereceğini belirtti . Türkiye, bu isteği de kabul
etmedi. Bunun üzerine Almanya, Türkiye ile 18 Haziran
1941'de bir Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması
imzaladı. Sovyetler Birliği'ne saldırmaya karar vermiş olan
Hitler, Türkiye'nin yansız kalmasını yeğlemişti. Türkiye de
saldırıya uğramadığı sürece savaşa katılmak istemiyordu.
Bu nedenle böyle bir antlaşma her iki tarafın da
yararınaydı.
Sovyetler Birliği'nin Alman kuvvetlerini Stalingrad
önlerinde durdurmaları, savaşın kaderini müttefikler
lehine çevirince Türkiye iki yönden gelen baskılarla
karşılaştı. Müttefikler, 1942 yılı sonlarında Mısır’ın
başkenti Kahire'de Türkiye'ye savaşa girme çağrısında
bulundular. Türk hava alanlarının kendileri tarafından
kullanılmasına izin verilmesini ve Türkiye'nin 1943
yılının sonuna kadar savaşa girmesini istiyorlardı.
İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler
Birliği Türkiye'nin katılımıyla Balkanlarda yeni bir
cephenin açılmasını sağlamak amacındaydı. Bunun için
İngiltere başbakanı Churchill(Çörçil) ile
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü 30 Ocak 1943'te
Adana'da görüştü.
İsmet İnönü'ye, İtalya'ya karşı bir cephenin açılacağını,
onun yenilgiye uğratılmasıyla Sovyetler Birliği'nin
kuzeyden harekete geçeceğini belirterek Türkiye'nin
kendi yanlarında savaşa girmesini istediklerini söyledi.
Ama İnönü, Türkiye'nin Sovyetler Birliği'ne
güvenemeyeceğini ve Türk ordusunun savaş araç ve
gereçlerinin yetersiz olduğunu belirtti. Bu nedenle
Türkiye'nin savaşa girmesi olanaksızdı.
Bundan sonra müttefik devletler, 28 Kasım-1
Aralık 1943 tarihlerinde İran’ın başkenti Tahran’da
tekrar bir araya geldiler. Yapılan toplantıda Türkiye'nin
savaşa zorlanmasına karar verdiler.
Churchill, cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile
Kahire'de buluştu. İkinci Kahire Konferansı adı verilen
bu görüşmede İsmet İnönü yine Türk ordusuna verilmesi
öngörülen araç gereçlerin henüz yarısının bile
verilmediğini belirterek Türkiye'nin savaşa
giremeyeceğini bildirdi. Ancak müttefiklerini memnun
etmek isteyen Türkiye, onlar lehine bazı kararlar da aldı.
Müttefiklerin Roma'ya girmeleri üzerine Hitler'in
yenileceği belli olunca 2 Ağustos 1944'te Almanya ile
diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesti. 6 Ocak 1945'te
de Japonya ile olan ilişkiler kesildi.
Savaşı kazandıklarına inanan müttefik devletler
4-11 Şubat 1945'te yaptıkları toplantıda; yeni kurulacak
Birleşmiş Milletler Teşkilâtına 1 Mart 1945'e kadar
Japonya ve Almanya'ya savaş açmış devletlerin katılmasını
öngören bir karar aldılar.
Birleşmiş Milletler Teşkilatına katılmak isteyen Türkiye ,
23 Şubat 1945'te formalite olarak kağıt üzerinde Almanya
ve Japonya'ya savaş ilân etti . Ancak bu sırada Almanya'nın
yenilgisi kesinleştiğinden Türkiye fiilen savaşa girmemiş
oldu.Daha sonra Türkiye ,Müttefik Devletlerin kurduğu
1945’te Birleşmiş Milletler Teşkilatına ;1952’de Kuzey
Atlantik Paktına (NATO)
üye oldu.
Download