MEZENKİMAL KÖK HÜCRELERİN REJENERATİF TIPTA ÖNEMİ Duygu Uçkan Çetinkaya Hacettepe Üniversitesi Pediatrik Hematoloji/Kemik İliği Transplantasyon Ünitesi ve Hacettepe Üniversitesi Kök Hücre Merkezi, Ankara Mezenkimal kök hücreler (MKH) stromal kökenli multipotent hücrelerdir ve rejenerasyon sürecinin önemli bileşenleridir. Bu hücrelerle klinik deneyim en fazla hematopoetik kök hücre nakli (HKHT) alanında olmuştur. Nakil sonrası hematopoezin desteklenmesinde rol aldıkları ve akut graft versus host hastalığında (GVHH) terapötik role sahip oldukları ileri sürülmektedir. MKH’ler, uygun mikroçevre ortamında T lenfosit proliferasyonunu ve inflamatuvar sitokin üretimini baskılar, ayrıca doğal bağışıklık sistemi üzerine de supresör etki yaparlar. Diğer taraftan da immünsupresif özellik gösteren regülatör T hücrelerin (Treg) uyarılmasını sağlamaktadırlar. Bu özellikler, MKH’lerin başta inflamatuar/otoimmün hastalıklar olmak üzere birçok hasar durumunda potansiyel bir immünoterapötik yöntem olarak ortaya çıkmasına yol açmıştır. MKH’ler in-vitro kültür şartlarına dayanıklı hücreler olup uzun süre farklılaşmadan çoğaltılabilmekte, aynı zamanda da yüksek farklılaşma kapasitesine sahip bulunmaktadırlar. Bu hücrelerin doku onarımında önemli katkıları olduğu in-vivo deneysel modellerde gösterilmiştir. Bu fonksiyonda ortaya çıkan önemli özellikleri, MKH’lerin sekretuar ve migratuar fonksiyonlarıdır. Hasar yerine doğru göç ederler; orada büyüme faktörleri, sitokin, kemokin ve diğer moleküllerin salınımı yoluyla, ayrıca adeziv özellikleri sayesinde hücre/ hücre, hücre/matriks ilişkileri oluşturarak hasarlı dokuda trofik etki oluştururlar. Kardiak, renal, hepatik, pankreatik, oküler patolojilerden nöronal doku hasarına kadar birçok in-vivo deneysel modelde bu rejeneratif etki kanıtlanmıştır. Organ nakillerinde de reddin önlenmesi, immünsupresif gereksiniminin azalması gibi olası olumlu etkileri üzerinde durulmaktadır. 23-26 Ekim 2013, Antalya Ancak hücrelerin veriliş zamanı, hücre dozu, aralıkları, veriliş yeri gibi faktörlere bağlı olarak çelişkili sonuçlar da alınabilmektedir. Burada en önemli belirleyici faktör, MKH uygulandığı sırada mikroçevrenin durumudur. Akut inflamatuvar durumda (inflamatuvar sitokinler,interferon gamma varlığında), verilen MKH’ler ile immünsupresif ve anti-inflamatuvar cevap ortaya çıkmakta, MKH’lerden salınan kemokinler T lenfositleri hasar yerine ve MKH’lerin yanına çekerek bu cevabı güçlendirmektedir. Buna karşılık kronik süreçte, düşük düzeyde inflamasyon varlığında hücrelerin immünsupresif/anti-inflamatuvar özellikleri ortaya çıkmamakta, hatta aksine inflamasyon tetiklenebilmekte; bu durum, MKH’lerin trofik etkisini ortadan kaldırmakta, bazı durumlarda olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Lokal metabolik faktörlerin (oksijen basıncı, nitrik oksit düzeyi) kök hücre davranışının belirlenmesinde önemli rol oynadığı özellikle son zamanlardaki çalışmalarda vurgulanmaktadır. Ayrıca, MKH’lerin elde edildiği doku kaynağı da tedaviye cevabı etkilemekte, plasenta/göbek kordonu kaynaklı hücrelerin daha güçlü immün baskılayıcı etki gösterdikleri bildirilmektedir. Klinik uygulamalarda MKH’ler genellikle intravenöz infüzyonla verilmekte; kısa süreli izlemde ciddi toksik etki göstermediği ve güvenli olduğu kabul edilmektedir. Ancak, hastaya verildikten sonra mikroçevre koşullarına bağlı olarak nasıl bir karakter kazanacağı, pro- veya anti- inflamatuvar cevap ortaya çıkaracağı iyi bilinmemektedir. Ayrıca, MKH olarak verilişinde immünsupresif özellik göstermesi beklenirken hastaya verildikten sonra farklılaşma gösterdiği takdirde bu özelliğin aksi bir cevaba dönüşebileceği de tartışma konusudur. 51 MKH’lerin hastaya verildikten ve etkisini gösterdikten sonra apoptozise uğramasının bu yönde bir avantaj olabileceği, ayrıca hücrenin onkojenik bir karakter kazanmasının da önlenebileceği ileri sürülmektedir. Özet olarak, rejeneratif tıpta, otoimmün, inflamatuvar hastalıklarda, organ nakli ve HKHT’da MKH’lerin kullanımı umut verici terapötik bir 52 strateji olabilir. Cevabı düzenleyici mekanizmaları anlamak için daha fazla bilgi gerekmekte; güvenilirlik açısından uygulamaların uzun süreli etkilerinin takibi gerekmektedir. MKH uygulamalarında bilinmesi gereken en önemli konu bu hücrelerin çift yönlü etkileri olduğu, mikroçevre durumunun iyi değerlendirmeden uygulanması halinde olumsuz etkiler elde edilebileceğidir. XXXIX. Ulusal Hematoloji Kongresi