işletmelerin uluslararasılaşması – 6. ünite

advertisement
ÜNİTE-1 İŞLETME KAVRAMI VE İŞLETMENİN DOĞASI
İşletme, ürün ve hizmetleri sağlayarak kâr elde etmeyi amaçlayan bir kuruluştur.
Mal ya da ürün; bilgisayar ya da otomobil örneklerindeki gibi, işletmeler tarafından üretilen
ve insanların ihtiyaçlarını gideren somut bir varlıktır. Hizmet ise işletmelerin tüketici
ihtiyaçlarını karşılamak için sağladıkları; taşınamayan, dokunulamayan, biriktirilemeyen, bir
başka anlatımla somut olmayan araç ya da varlıklardır.
Örnek:Avukatlar, lokantalar, araba yıkama yerleri ve hava yolu şirketleri hizmet sağlarlar.
Kâr, işletmelerin, arzu edilen bir mal ya da hizmeti sağlamak ve piyasaya sunmak amacıyla
insan, teknoloji ve bilgi olgularını bir araya getirmekle üstlendikleri riskin ödülüdür.
Yaşam standardı; bir ülkede insanların sahip oldukları para ile mal ve hizmetlerden
yararlanabilme düzeyini ifade eder .
Dünya Sağlık Örgütü Yaşam kalitesini; hedefleri, beklentileri, standartları, ilgileri ile
bağlantılı olarak, kişilerin yaşadıkları kültür ve değer yargılarının bütünü içinde durumlarını
algılama biçimi şeklinde tanımlamaktadır.
Bir başka ifadeyle yaşam kalitesi, insanların algıladığı mutluluk derecesidir
ÜRETİM VE ÜRETİM FAKTÖRLERİ
Üretim, fayda ve değer yaratmak amacıyla mal ve hizmetlerin meydana getirilmesi veya
yaratılmış mal ve hizmetlerin fayda ve değerlerini artırmak amacıyla harcanan çabaların
tümüdür.
Üretimle maddenin tatmin özelliği değiştirilerek maddî fayda,
Mal ve hizmetleri bir yerden başka bir yere aktararak mekân (yer) faydası,
Malları bol bulundukları zamanlarda depolayıp az bulundukları zamanda kullanıma sunarak
zaman faydası,
Mal ve hizmetleri satarak ihtiyaç sahiplerine kazandırarak mülkiyet faydası sağlanır.
Üretim faktörleri, mal ve hizmetleri ortaya çıkarmak için kullanılan kaynaklardır. Doğal
kaynaklar, emek (işgücü), sermaye ve girişimcilik. Bu sınıflamaya beşinci faktör olarak
bilgiyi eklemek mümkündür.
EKONOMİ VE EKONOMİK SİSTEMLER
Ekonomi, kıt üretim faktörlerinin çeşitli mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılmak üzere nasıl
seçileceğini ve üretilen mal ve hizmetlerin tüketim amacıyla toplumun bireyleri arasındaki
dağıtımını inceleyen bir bilim dalıdır.
Ekonomik faaliyetlere ilişkin düşünce sistemleri dört ana kategoride toplanabilir: Kapitalizm,
güdümlü ekonomi, sosyalizm ve sosyal devlet anlayışı ve karma ekonomik sistem.
1)Kapitalizm: Kapitalizm, belli ekonomik hakları sağlayan bir sistemdir. Bu haklar mal
edinme ya da özel mülkiyet, kâr elde etme, özgür seçim yapma ve rekabet edebilme
şeklindedir. Piyasa ekonomisini savunur.
2)Güdümlü Ekonomi(Komünizm): Bu sistemde hangi mal ve hizmetlerin nerede, kim
tarafından, ne kadar üretileceğine devlet karar vermektedir.
Örnek:Kuzey Kore ve Küba
3)Sosyalizm ve Sosyal Devlet Anlayışı: Sosyalizm, ana endüstrilerdeki faaliyetlerin devlet ya
da özel sektör tarafından güçlü devlet kontrolü altında gerçekleştirildiği bir sistemdir.
Sosyalist bir devlet, ulaşım ve iletişim gibi kilit öneme sahip büyük ölçekli endüstrilerin
kontrolünü elinde tutar. Küçük işletmeler açısından özel mülkiyete izin verilebilir.
Örnek: Büyük Britanya (Birleşik Krallık), Danimarka, Çin, İsrail ve İsveç
4) Karma Ekonomik Sistem : Karma ekonomik sistem, kapitalizmin ve sosyalizmin iyi
yanlarını alıp, aksayan yanlarını saf dışı bırakarak daha iyi bir sistem ortaya koyma çabasının
bir ürünüdür.
Sistem, bazı endüstrilerin devlet tarafından, bazılarının ise özel sektör tarafından sahiplenilip
işletilmesine dayalıdır. Örneğin Kanada’da devlet, iletişim ve ulaşım gibi bazı sektörlerde
faaliyet göstermektedir.
YÖNETİCİ
a)Üst Düzey Yönetici: işletme ile çevresi arasındaki ilişkileri düzenleyen ve işletmenin
bütününü ilgilendiren konularla ilgilenen yöneticiler üst düzey yöneticilerdir. Yönetim kurulu
başkanı, genel müdür, şirket veya grup sorumluları, başkan yardımcıları üst düzey
yöneticilerdir.
b)Orta Düzey Yöneticiler: Bölüm müdürleri ve yardımcıları, bölge müdürleri orta düzey
yöneticilere örnek olarak verilebilir.
c)Alt Düzey Yöneticiler: Bölüm şefleri ve ustabaşılar alt düzey yönetici örnekleridir.
MALİYET VE GELİR
Maliyet, bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve müşteriye ulaştırılması sürecinde kullanılan
unsurların parasal ifadesidir.
Örnek: kira, maaş, sarf malzemeleri (araç-gereçler), ulaştırma masrafları maliyet unsurlarına
örnek olarak verilebilir.
a)Sabit Maliyet: Personel giderleri ya da bina vergisi gibi üretim maliyeti ile doğrudan
ilişkisi olmayan maliyettir.
b)Değişken Maliyet: Üretim miktarı ile birlikte değişen maliyettir. Hammadde ve işçilik
maliyetleri değişken maliyet örnekleridir.
Gelir, müşterilere sağlanan mal ve hizmetler karşılığında elde edilen varlık akışıdır. Bir başka
ifadeyle gelir, işletmelerin müşteriye mal ya da hizmet sağlamakla kazandıkları paradır.Üç tür
gelir türünden söz etmek mümkündür: Kâr, rant, faiz ve ücret.
a)Kâr, tüm maliyet ve harcamalar ödendikten sonra artan paradır. Kâr, bir faaliyetin
gerçekleşmesi sonucunda elde edilen gelir ile faaliyet için yapılan giderler arasındaki farktır.
b) Rant, herhangi bir üretim faktörüne, onu belirli bir istihdam alanında tutmak için gerekli
olan miktardan fazla yapılan ödeme veya toprağın ve üzerindekilerin kullanımı için ödenen
fiyattır. Rant, üretimde kullanılan doğal kaynaklar faktörünün karşılığında elde edilen gelir
payıdır .
c) Faiz, paranın belli bir sürede getirdiği pay tutarıdır. Ücret ise Üretim faktörlerinde emeğin
gelirden aldığı pay veya yaptıkları işin karşılığı olarak çalışanlara ödenen paradır.
VERİMLİLİK VE ETKİNLİK
Verimlilik kaynak hassasiyetini vurgulayan bir çalışma prensibi iken; etkinlik amaca tam
olarak ulaşmaya odaklanan bir ilkedir.
Verimlilik,aynı miktar kaynakla daha çok üretmek ya da aynı girdiyle daha çok çıktı elde
etmektir.
Etkinlik bir faaliyet, hareket ya da davranışın, amacına ulaşma derecesidir.
İŞLETMELERİN TARİHSEL GELİŞİMİ
1)Sömürgecilik Dönemi:
2)Sanayileşme Dönemi: Sanayileşme dönemi ile birlikte girişimcilik ve işletmecilik de hızla
gelişmiştir.
3)Üretim Dönemi: Üretim döneminde işletmeler genel piyasa taleplerini dikkate almış,
tüketici istek ve ihtiyaçlarına ayrıntılı bir ilgi göstermemiştir. Çalışma şekli tamamen
uzmanlaşmaya dayalı bir içeriğe bürünmüş; Henry Ford’un işletmeciliğe getirdiği montaj
hattı, pek çok endüstride ortak uygulamaya dönüşmüştür.
Örneğin Henry Ford’un fabrikalarında üretilen arabaların tamamı siyah renkte
üretilmiştir.(Tüketici istekleri dikkate alınmamıştır.)
4) Pazarlama Dönemi: Pazarlama dönemi ile birlikte işletmecilikte müşteri yönelimli ya da
odaklı olma eğilimi artmıştır. Markalaşma başlamıştır.Tüketici istekleri dikkate alınmıştır.
5)İlişki Dönemi: İlişki dönemi ile birlikte işletmeler açısından yeni müşteriler elde etmek
kadar eldeki müşterileri korumanın da önemli olduğu kabul edilmiştir. Yaratıcılık ve yenilik
gibi olguların önemi artmıştır.
İŞLETME BİLİMİ VE DİĞER BİLİM DALLARI İLE İLİŞKİSİ
İşletme bilim dalı, iktisat bilimi, davranış bilimleri, hukuk bilimi, matematik-istatistik bilimi
ve bilgi teknolojileri dalları ile yakından ilgilidir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi, kişilerin sahip oldukları para ile mal ve
hizmetlerden yararlanabilme düzeyini ifade eder?
a) Yaşam standardı
b) Yaşam kalitesi
c) Tüketim
d) Fayda
e) Tatmin
2. Aşağıdakilerden hangisi mal veya hizmetlerin üretimi ve müşteriye ulaştırılması
sürecinde kullanılan her tür donanımı ifade eder?
a) Emek
b) Doğal kaynaklar
c) Sermaye
d) Girişimci
e) Bilgi
3. Kaynak dağıtımının ve ekonomik karar verme sürecinin merkezi hükümet
planlamasıyla gerçekleştirildiği ekonomik sistem aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kapitalizm
b) Güdümlü ekonomi
c) Sosyalizm
d) Karma ekonomik sistem
e) Liberalizm
4. Genel anlamda bir faaliyet, hareket ya da davranışın amacına ulaşma derecesini
niteleyen kavram aşağıdakilerden hangisidir?
a) Etkinlik
b) Verimlilik
c) Üretkenlik
d) Kârlılık
e) Başarı
5. Aşağıdakilerden hangisi işletme bilim dalının, insan unsurunun davranışını anlamada
yararlandığı bilim dallarından değildir?
a) Psikoloji
b) Sosyoloji
c) Hukuk
d) Antropoloji
e) Örgütsel Davranış
6. Aşağıdakilerden hangisi işletmelerin tüketici ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
sağladıkları taşınamayan, dokunulamayan, biriktirilemeyen araç ya da varlıklara
verilen isimdir?
a) Mal
b) Hizmet
c) Ürün
d) Süreç
e) Fayda
7. Mal veya hizmetleri satma yolu ile ihtiyaç sahiplerine kazandırılması ile anlatılmak
istenen fayda türü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Maddi fayda
b) Mekân faydası
c) Zaman faydası
d) Mülkiyet faydası
e) Şekil faydası
8. Aşağıdaki ihtiyaçlardan hangisi kişisel bütünlükle ilişkilidir?
a) Fizyolojik ihtiyaçlar
b) Güvenlik ihtiyaçları
c) Sevgi ve bağlanma ihtiyacı
d) Saygı görme ihtiyacı
e) Kendini gerçekleştirme ihtiyacı
9. Müşterilere sağlanan mal ve hizmet akışından elde edilen varlık akışı aşağıdakilerden
hangisi ile ifade edilir?
a) Maliyet
b) Gelir
c) Kâr
d) Rant
e) Faiz
10. Aşağıdaki dönemlerin hangisinde Henry Ford’un işletmeciliğe getirdiği montaj hattı
pek çok endüstride ortak uygulama haline dönüşmüştür?
a) Sömürgecilik dönemi
b) Sanayileşme dönemi
c) Üretim dönemi
d) Pazarlama dönemi
e) İlişki dönemi
Cevap Anahtarı
1.A, 2.C, 3.B, 4.A,5.C, 6.B,7.D, 8.E,9.B,10.C
İŞLETME 1. ÜNİTE SORULARI
1. Müşteriler tarafından arzu edilen ürün ve hizmetleri sağlayarak kar elde etmeyi
amaçlayan kuruluşlara …………… denir
Aşağıdakilerden hangisi boşluğu doldurmak için uygundur?
a) Hizmet
b) Kar
c) İşletme
d) Üretim faktörü
e) Üretim
2. I hizmet işletmelerin tüketici ihtiyaçlarını karşılamak için sağladıkları
taşnamayan, dokunulamayan, biriktirilemeyen somut olmayan araç yada varlıktır
Il kar; işletmelerin arzu edilen mal yada hizmeti sağlamak piyasaya sunmak amacı
ile insan teknoloji ve bilgi olgularını bir araya getirmekle üstlendikleri riskin
ödülüdür
Ill risk; zarar yada kayıp durumuna yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma
olasılığıdır.
Yukarıdaki tanımlardan hangisi/hangileri doğru olarak verilmiştir?
a) I ve ll
b) Il ve lll
c) I ve lll
d) Yalnız ll
e) I ll ve lll
Avukatlar lokantalar, araba yıkama yerleri ve hava yolu şirketleri hizmet sağlar.
3. Bir ülkede insanların sahip oldukları para ile mal ve hizmetlerden yararlanabilme
düzeyini ifade eden olguya …………… denir
Yukarıdaki cümledeki boşluğu hangisi ile doldurulur?
a) Üretim
b) Yaşam standardı
c) Yaşam kalitesi
d) Hizmet kalitesi
e) Memnuniyet
4. Dünya sağlık örgütünün yaşam kalitesi tanımında aşağıdakilerden hangisinden söz
etmemiştir?
a) Hedefler
b) Beklentiler
c) Standartlar
d) İlgi alanları
e) Zaruri ihtiyaçları
5. Aşağıdakilerden hangisi yaşam kalitesinin ölçütlerinden değildir?
a) Mutluluk derecesi
b) Alım gücü
c) Eğitim standardı
d) Yaşam standardı
e) Dinlenme ve boş zaman olanakları
Fayda ve değer yaratmak amacıyla mal ve hizmetlerin meydana getirilmesi veya
yaratılmış mal ve hizmetlerin faydalarını artırmak amacı ile harcanan çabalara üretim
denir.
6. Aşağıdakilerden hangisi geleneksel üretim faktörlerinden biri değildir?
a) Doğal kaynaklar
b) Emek
c) Sermaye
d) Girişimci
e) Tüketici
7. Aşağıdakilerden hangisi kas ve beyin gücünü üretim sürecinde insan katkılarını
kullanan faktördür)
a) Doğal kaynaklar
b) Emek
c) Sermaye
d) Girişimci
e) Bilgi
8. Toprak su bitkiler ve mineral maddeler ……………… dır.bunlar doğrudan yada
işlenerek sunulur.
Yukarıdaki cümledeki boşluğu hangi faktör tamamlar?
a) Bilgi
b) Sermaye
c) Girişimci
d) Doğal kaynaklar
e) Emek
9. Aşağıdakilerden hangisi Abraham maslow’un insan ihtiyaçlarını belirten
kategoride yer almaz?
a) Güvenlik ihtiyaçları
b) Fizyolojik ihtiyaçlar
c) Sevgi ve bağlanma ihtiyacı
d) Kendini geliştirme ve güçlendirme ihtiyacı
e) Saygı görme ihtiyacı
ekonomi: Kıt üretim faktörlerinin çeşitli mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılmak
üzere nasıl seçileceğini ve üretilen mal ve hizmetlerin tüketim amacıyla toplumun
bireyleri arasındaki dağıtımını inceleyen bilimdir.
10.Aşağıdakilerden hangisi ekonomi ile kararların alınabilmesi için sorulacak
sorulardan değildir?
a) Kıt kaynakların üretimlerini nasıl artırmalı?
b) Hangi mal ve hizmetler ne miktarda üretilmeli ?
c) Bu mal ve hizmetler nasıl ve kimler tarafından üretilmeli?
d) Üretilen mal veya hizmetler kimler tarafından kullanılmalı?
e) Üretim ve dağıtım sonucu ortaya çıkan değerlerin dağıtımı nasıl gerçekleştirilmeli?
11.I doğal kaynaklar; doğada bulunan doğrudan yada işlenerek sunulan maddeler
Il emek;kas ve beyin gücünü kullanarak üretim sürecinde yer alır
Ill sermaye; parasal değeri olan her türlü donanım
ıV girişimci; mal ve hizmeti üreten sermayeyi bir araya getiren kişi
V bilgi; bir örgütün araştırma gözlem veya deneyim yolu ile elde ettiği anlayış
Yukardakilerden üretim faktörlerinden hangisi/hangileri doğru ifade edilmiştir?
a) Yalnız ll
b) I ll ve lll
c) Hepsi
d) I ve lll
e) Hiç biri
12.İhtiyaç hiyerarşisinde genel örnek ve iş yaşamında örnek lerden hangisi yanlış
gösterilmiştir?
a) Kendini gerçekleştirme; içindeki potansiyeli kullanma- mücadele gerektiren iş
b) Saygı görme; statü-işin ünvanı
c) Sevgi ve bağlanma; arkadaşlık çıkar ilişkisi
d) Güvenlik ; istikrar – emeklilik planı
e) Fizyolojik; sığınak ücret
13.Aşağıdakilerden hangisi kaynak dağıtımının ve ekonomik karar verme sürecinin
merkezi hükümet planlamasıyla gerçekleştiği bir sistemdir?
a) Kapitalzm
b) Güdümlü ekonomi
c) Sosyalizm
d) Karma ekonomik sistem
e) Liberal devlet anlayışı
14.I Kıt kaynakların tümünden etkin şekilde yararlanılması
Il Kıt kaynakların ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayacak ölçüde kullanılması
Ill Mevcut kaynaklarla üretilen mal ve hizmet miktarının artırılması
IV mevcut kaynakların yaşam kalitesi yüksek olan toplumlarda kullanımının
artırılması
Yukarıdaki ifadelerden hangisi ekonomik faliyetlerin kapsamı dışındadır?
a) Yalnız l
b) Hepsini kapsar
c) Yalnız lll
d) I ve lV
e) Yalnız lV
15.Fizyolojik ihtiyaçlar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Temel ihtiyaçlardır
b) İhtiyaçlar göreceli olarak birbirinden bağımsızdır
c) Gelişmiş toplumlarda fizyolojik ihtiyaçlar yeterli gelmez
d) Refah düzeyi gelişmiş toplumlarda fizyolojik ihtiyaçlar insanları motive etmez
e) Gelişmemiş toplumlarda davranışlar fizyolojik ihtiyaçlardan etkilenir
16.Kendini gerçekleştirme ihtiyacı hangi konuları içermez?
a) İnsanın kendi potansiyelini görebilmesi
b) Kendisi için hazırlanan sunumlardan yararlanabilmesi
c) Kendi kendine yetmesi
d) Yaratıcı olması
e) Sürekli kendini geliştirmesi
Kendini gerçekleştirme ihtiyacı; kişinin sahip olduğu bilgi ve yetenekleri çerçevesinde
topluma hizmet etmek için tüm kapasitesini kullanabileceği bir ortama sahip olması ile
karşılanır. Kişiden kişye farklı şekil alır.
17.Başkalarının kişiyi değerlendirmesi insanın kendine güven duyması kendini güçlü
ve yeterli kişi olarak görmesi insan ihtiyalarının hangisini ifade eder?
a) Saygı görme ihtiyacı
b) Sevgi ve bağlanma ihtiyacı
c) Kendini gerçekleştirme ihtiyacı
d) Güvenlik ihtiyacı
e) Fizyolojik ihtiyaçlar
Güvenlik ihtiyacı; kişinin can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik ihtiyaçlardır. İş
güvencesi, emeklilik hakkı gibi
18.Aşağıdakilerden hangisi kapitalist sisteminin anlatımı içinde yer almaz?
a) Belli ekonomik hakları sağlayan sistemdir.
b) Özel mülkiyet kapitalizm açısından merkezi önem taşır
c) Kapitalist sistemde rekabetin hem işletmeler hemde tüketiciler için iyi olduğu kabul
edilir
d) Küba ve kuzey kore kapitalist sisteme örnek teşkil eder
e) Kapitalizmin temelinde teşvik edici girişimciliği sağlayan kardır
19.İnsan ihtiyaçları hiyerarşik sıralaması aşağıdakilerden hangisinde doğru
verilmiştir?
a) Fizyolojik-güvenlik-saygı görme-sevgi ve bağlanma-kendini gerçekleştirme
b) Fizyolojik-güvenlik-kendini gerçekleştirme-sevgi ve bağlanma-saygı görme
c) Güvenlik-sevgi ve bağlanma-fizyolojik-saygı görme-kendini gerçekleştirme
d) Fizyolojik-güvenlik-sevgi ve bağlanma-saygı görme- kendini gerçekleştirme
e) Fizyolojik-kendini gerçekleştirme-sevgi ve bağlanma-saygı görme-güvenlik
Sevgi ve bağlanma ihtiyacı; sosyal bir ihtiyaçtır. Önce aile içinde sevme sevilmek iş
yerinde iş arkadaşları yöneticiler ile iyi ilişkiler kurmak gibi
20.Ana endüstrilerdeki faliyetlerin devlet yada özel sektör tarafından güçlü devlet
kontrolü altında gerçekleştiği sisteme …………………. Denir
Yukarıdaki cümledeki boşluğa hangisinin gelmesi uygun olur?
a) Karma ekonomi sistemi
b) Sosyalizm
c) Kapitalizm
d) Kominizm
e) Güdümlü ekonomi
Karma ekonomik sistem; farklı ekonomik sistemlerin birleştirildiği bazı endüstrilerin
devlet tarafından bazılarının özel sektör tarafından sahiplenilip işletilmesine dayalıdır.
21.Aşağıdakilerden hangisi üst düzey yöneticilerinden değildir?
a) Bölge müdürleri
b) Yönetim kurulu başkanı
c) Genel müdür
d) Şirket veya grup sorumluları
e) Başkan yardımcıları
Yönetim; uzmanlık gerektiren bir olgudur. Sahiplikle yöneticiliğin ayrılması ile
profesyonel yönetici kavramı oluşmuştur.
22.Maliyet= bir mal yada hizmetin üretilmesine müşteriye ulaştırılması sürecinde
kullanılan unsurların parasal ifadesidir.
Gelir=işletmelerin müşteriye mal yada hizmet sağlamakla kazandıkları para
Rant=üretimde kullanılan doğal kaynaklar faktörünün karşılığında elde edilen gelir
payıdır
Faiz=paranın belli bir sürede getirdiği pay tutarıdır
Ücret=emeğin karşılığı olarak çalışamlara ödenen paradır
Yukarıdaki ifadelerden hangisi/hangileri doğrudur?
a) I lll ve lV
b) I ve lll
c) Hepsi
d) I ll ve V
e) Hiç biri
Maliyetin 2 kaynağı bulunur. 1. Sabit maliyet;personel giderleri, bina vergisi
Değişken maliyet;hammadde ve işçilik maliyetleri buna örnektir.
2.
23.Aşağıdakilerden hangisi orta düzey yöneticilerini gösterir?
a) Bölüm müdürleri ve yardımcıları, bölge müdürleri
b) Genel müdür , başkan yardımcıları
c) Bölüm şefleri
d) Ustabaşılar
e) Yönetim kurulu başkanı
24.Belirli bir çıktının ve bu çıktının ortaya çıkmasında kullanılan girdilere oranıdır.
İhtiyaçların sınırsız kaynakların sınırlı olması sebebiyle kaynakların tümünün
bilinçli planlı kullanılması zorunludur. İşletmeciliğin temel esaslarındandır.
Aşağıdakilerden hangisi bu tanım için uygundur?
a) Etkinlik
b) Karlılık
c) Maliyet ve gelir
d) Verimlilik
e) Rant sağlamak
Etkinlik; üretim faktörlerinin yada kaynakların işletme içinde belirlenen amaçlar
doğrultusunda ne ölçüde yeterli bir şekilde kullanıldığını gösteren bir ölçüttür. Tek
başına etkinlik veya verimlilik olmaz.
25.Girişimcilik ve işletmecilik olgusu hangi dönemde gelişmiştir?
a) Pazarlama dönemi
b) Sömürgecilik dönemi
c) Üretim dönemi
d) İlişki dönemi
e) Sanayileşme dönemi
26.Aşağıdakilerden hangisi sömürgecilik dönemindeki ekonomik faaliyeti kapsar?
a) Dış çevre ve etkilerden çok iç süreçlere odaklanılmıştır
b) İşletmeler arasındaki rekabet artmıştır
c) Kendi ihtiyaçlarını üretip tüketmeye çalışılmıştır
d) Fabrika sistemi, küçük ve dağınık üretim birimlerinin tek bir çatı altında
toplanmasını sağlamıştır
e) İşletmecilikte yaratıcılık ve yenilik gibi olguların önemi artmıştır
27.Aşağıdakilerden hangisi işletmeler açısından yeni müşteriler elde etmek kadar
mevcut müşterileri korumanında önemli bir mücadele olduğu kabul eden
dönemdir?
a) Sanayileşme dönemi
b) Üretim dönemi
c) Pazarlama dönemi
d) Sömürgecilik dönemi
e) İlişki dönemi
28.Aşağıdakilerden hangisi pazarlama dönemi olgularından biri değildir?
a) İşletmeler karşılıklı fayda ortaya çıkarma amacına yönelik ilişkiler geliştirme üzerine
odaklanmıştır
b) Satış ve reklam önem kazanmıştır
c) İşletmecilikte müşteri yönetimli olma olgusu gelişmiştir
d) İşletmeler ürün ve hizmetlerini rakiplere göre farklılaştırmaları gerektiğini anlamıştır
e) Markalaşma işletmelerin kullandığı önemli bir araç haline gelmiştir
Üretim döneminde işletmelerde daha kısa sürede daha fazla üretim gerçekleştirmek
odak nokta olmuştur. Dış çevre ve etkilerden çok iç süreçlere odaklanılmıştır. Genel
piyasa taleplerini dikkate almış, tüketici istek ve ihtiyaçlarına ayrıntılı ilgi
gösterilmemiştir. Örnek olarak Hanry Ford fabrikalarında üretilen arabaların tamamı
siyah üretilmiştir.
29.Aşağıdakilerden hangisi işletme bilimi ve diğer bilim dalları ile doğrudan (birincil)
ilişkili değildir?
a) Davranış bilimleri
b) Hukuk bilimleri
c) İktisat bilimleri
d) Matematik bilimleri
e) Sosyoloji
30.İşletmeler aşağıdaki hukuk dallarından hangisi ile yakın ilişkiler içinde değildir?
a) Ticaret hukuku
b) Borçlar hukuku
c) Usül icra, iflas hukuku
d) İşletme bilimi hukuku
e) Şirketler ve iş hukuku
31.Aşağıdakilerden hangisinde işletmelerde istatistik ve matematikten
yararlanılmaz?
a) Tedarik ve üretim sürecinde
b) Geniş bir veri miktarının alınmasında
c) Ekonomik sipariş miktarında
d) Stok kontrolü
e) Maliyet düşürme ve kar artırmada
32.İktisat bilimi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) İktisat ihtiyaçları karşılamak için ne üretmeli nasıl ve kimler için üretmeli sorularına
cevap arar
b) İşletme bilimine kıyasla daha kapsamlı daha kuramsal nitelik gösterir
c) Bireylerin ihtiyaçlarını doğru bir şekilde inceleyerek bu ihtiyaçları giderecek mal ve
hizmetlerin üretilmesi için uğraşır
d) İktisat ve işletme bilim dalları karşılıklı etkileşim içinde birbirini tamamlayan
toplumsal bilimlerdir
e) İnsan ihtiyaçları ile bu ihtiyaçları karşılamak için mal ve hizmetlerin üretimini,
bölüşümünü ve tüketimini inceler
33.Aşağıdakilerden hangisi bilgi teknolojileri işletmelere katkı sağlamaz?
a) İşletmenin performansını artırmak
b) İşletmelerde hazır bilgiler kullanmak
c) Verimliliğini ve rekabet gücünü artırmak
d) Organizasyon kararlarını ve faaliyetlerini iyileştirmek
e) Maliyetleri düşürmek ve yenilikçi organizasyon oluşturmak
AŞAĞIDAKİ CÜMLELERİ DOĞRU YANLIŞ OLARAK İŞARETLEYİNİZ
1. ( ) bilgi teknolojisi işletmenin fiziksel ve endüstriyel sınırlarının ötesine
genişlemesini sağlayarak geleneksel rekabet avantajı kaynaklarının
olumsuzluklarını ortadan kaldırır.
2. ( ) denetim sisteminin kurulup işletilmesinde bilgi teknolojisinden yararlanılır.
3. ( ) bilgi teknolojisi yoluyla işletmeler vizyonlarını iç ve dış çevreye iletebilirler.
4. ( ) ihtiyaç duyulan özel ve eş zamanlı bilgi, bilgi teknolojisi sayesinde elde edilir.
5. ( ) işletme bilim dalı ne üretmeli, nasıl üretmeli ve kimler içinüretmeli sorularına
cevap arar.
6. ( ) işletme bilim dalı bireylerin ihtiyaçlarını doğru şekilde inceleyerek bu
ihtiyaçları giderecek mal ve hizmetlerin üretilmesi için uğraşır.
7. ( ) işletmelerde belirli bir toplumsal yapı içinde faaliyet gösterdiğinden toplumsal
yapıya ilişkin bir bilgi alt yapısına sahip olmak ve toplumsal kurallara uygun
hareket etmek zorundadır. Buda psikolojinin yardımı ile mümkündür.
8. ( ) örgütsel davranış gruplar arası ilişkiler çatışma ve yönetimi sosyal uzlaşma ve
değişim yönetimi gibi konularda işletme yönetimine katkıda bulunur
9. ( ) bir iş yada faaliyet hukuk tarafından yasaklanmışsa işletmele bunlardan uzak
durmak zorundadır
10.( ) takımlar arası işbirliği davranış bilimlerinin tam kullanımı ile gerçekleşir.
11.( ) işletmeler matematik ve istatistiği kullanarak yeni müşteri kar kaynağını
keşfederler.
12.( ) çağdaş işletmeler yeni ürün , hizmet tasarımı ve süreç ortaya çıkarmada bilgi
teknolojisinden yararlanır.
13.( ) işletme bilgi teknolojisinden zaman, hız , atiklik ve enerji kompresörü olarak
yararlanabilir.
14.( ) bilgi tansferi ile işbirliği fiziksel sınırların ötesine genişleterek yenilikçi ve
yaratıcı faaliyetler desteklenebilir.
15.( ) iktisat bilimi sayesinde işletme bir çok pazara girebilir sanal Pazar
oluşturabilir.
16.( ) sömürgecilik döneminden sonra günümüze kadar işletmecilik kurallarının kar
odaklı olduğu görülür.
17.( ) etkinlik hedefe tam olarak ulaşma odaklı prensiptir.
18.( ) Verimlilik az kaynak kullanarak mümkün olan en fazla faydayı ortaya
çıkarma gerekliliği üzerinde duran ilkedir.
19.( ) mal yada ürün işletmeler tarafından üretilen ve insanların ihtiyaçlarını gideren
somut bir varlıktır.
20.( ) komünizm sisteminin sağladığı haklar mal edinme yada özel mülkiyet ,kar
elde etme ,özgür seçim yapma ve rekabet edebilme şeklindedir.
İŞLETME ÜNİTE 1 SORU CEVAPLARI
1. C
2. E
3. B
4. E
5. D
6. E
7. B
8. D
9. D
10.A
11.C
12.C
13.B
14.E
15.C
16.B
17.A
18.D
19.D
20.B
21.A
22.C
23.A
24.D
25.E
26.C
27.E
28.A
29.E
30.D
31.B
32.C
33.B
DOĞRU VE YANLIŞ CEVAPLARI
1. D
2. Y (matematik-istatistik)
3. D
4. D
5. Y (İKTİSAT)
6. D
7. Y (SOSYOLOJİ)
8. D
9. D
10.Y (BİLGİ TEKNOLOJİSİ)
11.Y (BİLGİ TEKNOLOJİSİ)
12.D
13.D
14.D
15.Y (BİLGİ TEKNOLOJİSİ)
16.Y (MÜŞTERİ MERKEZLİ)
17.D
18.D
19.D
20.Y (KAPİTALİZM)
İŞLETME BİLİMLERİNE GİRİŞ ÜNİTE 2 KONU ÖZETİ
Kişisel ve kurumsal başarı büyük ölçüde amaç yönelimli olmaktan geçer. Amaçlar hem
bireylere hem de kurumlara açık ve seçik bir yön çizmektedir. İşletmeler açısından olgu
değerlendirilecek olursa amaçlar genel anlamda işletmenin var olma nedenini ifade eder.
Ekonomik mal veya hizmet üreten kurumlar olarak işletmelerde başarı, amaçların açık
bir şekilde oluşturulmasına ve bu amaçların tüm çalışanlar tarafından benimsenmesine
bağlıdır.
İşletmecilikte açık sistem yaklaşımının benimsenmesi ile birlikte gündeme gelen diğer
önemli bir olgu da işletmenin içinde bulunduğu çevre koşullarının bilinmesi ve irdelenmesidir.
İşletme çevreden girdi alıp çevreye çıktı veren bir birim olarak içinde bulunduğu çevreden
hem etkilenir hem de çevreyi etkiler. İşletmeler, varlıklarını sürdürebilmek için değişen çevre
koşullarına uyum sağlamak durumundadır. Çevredeki değişime uyum sağlayabilmek ise her
şeyden önce çok faktörlü bir yapı arz eden bu çevresel koşullardaki değişim ve gelişmeleri
takip etmekten geçer. O hâlde çevresel analiz işletmecilikte önemli bir inceleme alanıdır.
Bu doğrultudan hareketle bu bölümün amacı işletmelerin amaçlarını ve çevresel
koşulları irdelemektir.
İŞLETME AMAÇLARININ DOĞASI
İşletmelerin amaç odaklı olduğunu belirtmek, gelecek yöneliminin önemini vurgularken,
bu amaçların belirli ve somut hâle getirilmesi gerekliliği açıktır. Amaçların doğası zaman ve
kültür açısından farklılık gösterebilmektedir. Bazen amaç kavramı, genel bir kavram olarak
görülürken kimi zaman da stratejik niyet olarak ortaya konan genel bir kavramın alt unsuru
olarak belirtilmektedir. Bu bakış açısı ile değerlendirildiğinde karşımıza vizyon, misyon, amaç
ve hedef şeklinde parçalardan oluşan, hiyerarşik bir sıralama gösteren ve hepsi bir arada
işletmenin stratejik niyetini ortaya koyan bir bütün çıkmaktadır.
VİZYON : Bazen amaç kavramı, genel bir kavram olarak görülürken kimi zaman da stratejik
niyet olarak ortaya konan genel bir kavramın alt unsuru olarak belirtilmektedir. Bu bakış açısı
ile değerlendirildiğinde karşımıza vizyon, misyon, amaç ve hedef şeklinde parçalardan oluşan,
hiyerarşik bir sıralama gösteren ve hepsi bir arada işletmenin stratejik niyetini ortaya koyan
bir bütün çıkmaktadır.
MİSYON : işletmenin yaptığı iş ve bu işi yaparken benimsediği değerleri, yaklaşımları,
felsefesini rakiplerle kendini farklılaştıracak nitelikte açıklamasıdır.
AMAÇ : işletmenin stratejik niyetini misyona uygun olarak fakat daha belirli ve somut bir
içerikte belirten, ama yine de geniş ve genellemeler içeren ifadelerdir.
HEDEF : ise amaçların daha kesin, ölçülebilir ve eyleme yönelik olarak belirtilmesi ile
ortaya çıkar ve amaçların nicelik olarak belirtilmiş şeklidir.
İşletme amaçları, faaliyetler sonucunda elde edilmek istenen sonuçlar olup, yapılan iş
ve faaliyetlerin niçin ya da neyi elde etmek için yapıldığını belirtir.
İşletmelerde belirlenen amaçların bir bütünlük ortaya çıkarabilmesi için sahip olması
gereken birtakım özelliklerden söz edilebilir. Bu özellikleri şu şekilde ifade edebiliriz;
1. Amaçlar bir taraftan sonuçları etkileyecek önemli hususları kapsamakla yüksek standartları
ortaya koyarken diğer taraftan da bu amaçların ulaşılabilir sınırlar içerisinde ifadesi de son
derece önemli bir konudur. Bir başka deyişle, amaçlar ne çok kolay ne de çok zor olmalı,
gerçekçi bir gözle ancak işletmede çıtayı yükseltecek şekilde belirlenmelidir.
2. İçinde bulunduğumuz karmaşık ve hızla değişen dünyada kişi ya da kurumların belirlenen
amaçların tamamına ulaşması neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle belirlenen amaçlar
içerisinde hangilerinin öncelikli olduğunun bilinmesi gerekir.
3. Amaçlar açıkça ifade edilmeli, belirgin ve ölçülebilir olmalıdır.
4. İşletme amaçları birbiriyle uyumlu ve aynı doğrultuda olmalıdır.
5. Amaçlar bunu yerine getirecek kişiler tarafından kabul edilebilir özellikte olmalıdır.
6. Amaçlar motive edici olmalıdır. Tüm çalışanları yeni başarılara yönlendirmeli ve onları
teşvik etmelidir.
7. Amaçlara ulaşmada bir zaman sınırı konmalıdır. Amaçlar ancak belirli bir zaman sınırı
belirlenerek ortaya konduğunda standart oluşturabilir ve performans değerleme ölçütü hâline
gelebilir.
İŞLETME AMAÇLARI
İşletmelerin temel amacı, kâr elde etmek ve kazançlarını en üst seviyeye taşımak olmakla
birlikte gelişen birtakım sosyo-ekonomik yapılanmalarla birlikte, kazanç dışındaki başka
konuların da amaç olarak belirlenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Bu noktadan hareketle
işletmelerin amaçlarını ekonomik ve ekonomik olmayan amaçlar şeklinde ikiye ayırmak
mümkündür.
Ekonomik Amaçlar
1) KARLILIK : işletmenin koyduğu sermayeye göre pay sahiplerinin elde
etmek istediği getiriyi belirtir.
2) BÜYÜME : işletmecilikte sayısal ve nitelik olarak bir gelişimi ifade eder.
Bir başka ifade ile büyüme ya üretim miktarında, satış gelirlerinde, ürün
çeşitliliğinde, çalışan sayısında ve sermaye büyüklüğünde rakamsal bir
artış
olarak ya da işletme unsurlarının kalite olarak gelişimi ile ilgilidir.
3) SÜREKLİLİK : işletmenin uzun dönemde varlığını sürdürebilmesi ile ilgilidir.
Bir işletmenin nihai amacı varlığını devam ettirmektir.
Ekonomik Olmayan Amaçlar
İşletmecilikte sosyal sorumluluk anlayışının kabul edilmesiyle birlikte, işletmenin ekonomik
çıkarları yanında genel anlamda toplumun çıkarlarına da hizmet etmesi gerekliliği işletme
amaçlarına da yansımıştır.
1) ÇALIŞANLAR : öncelikle yüksek ücret, daha sonra bir iş garantisi, iyi çalışma
koşulları, yükselme, takdir ve ödüllendirme olanaklarını arzu ederler.
2) TEDARİKÇİLER : işletmenin üretimi için gerekli olan hammadde ve yardımcı
malzemelerle ara malları temin eden kişi ya da kuruluşlar olarak
işletme ile sürekli iş yapmak, yüksek fiyatla mal veya hizmet
vermek, ödemeleri peşin ya da mal tesliminde almak gibi
amaçlara sahiptirler.
3)SATICILAR : işletmenin mal veya hizmetlerini pazarlayan birimler (satıcı, dağıtıcı
veya bayi) olarak kaliteli ürünü düşük fiyatla, iyi satış ve ödeme
koşullarıyla satın almak isteyeceklerdir
4) MÜŞTERİLER : kaliteli bir ürün ya da hizmeti uygun bir fiyattan sürekli olarak satın
alarak tatmin olmak isterler. Müşteri olmadan işletme de
olamayacağından işletmelerin müşterilerin amaç ve çıkarlarını göz ardı
etmesi mümkün değildir.
5) GENEL ANLAMDA TOPLUM : işletmeden mal ve hizmet üretimi sürecinde toplumun
çıkarlarını da gözetmesini, devlete ve kamuya karşı görevlerini yerine getirmesini, çevreyi
korumasını, güvenli ürünler satmasını, çalışanlarına adil davranmasını, müşterilerine karşı
dürüst olmasını, yeni iş olanakları oluşturmasını ve yatırımlar yapmasını, eğitim ve sanata
destek olmasını bekler.
İŞLETMELERDE AMAÇ FARKLILAŞMASI VE ÇIKAR GRUPLARI
İşletmelerde karşılaşılan amaç farklılaşmasına ilişkin olarak dört etken önem kazanmaktadır:
1. İşletmedeki çıkar gruplarının büyük bir bölümü üst yönetimin belirlediği amaçları
onaylayacaktır. Zira grubun amaçlarına ulaşmasında bu amaçlar bir tür araç
konumundadır. Bu durum, çıkar grupları arasındaki müzakere ve pazarlık sürecinin bir
sonucudur.
2. İşletme çalışanlarının büyük bir bölümü üst yönetimin amaçlarını çok fazla
sorgulamadan benimseyecektir. Bu durum, çalışanla işletme arasındaki iş akdinin örtülü
bir unsuru olarak da düşünülebilir.
3. İşletmedeki baskın koalisyon olarak üst yönetim, amaçların gerçekleşmesini sağlamak
amacıyla tedbirler alacaktır. Personel seçiminden, iş tasarımına ve kaynak dağıtımına
kadar uzayabilecek bu tedbirler, işletme bünyesindeki herkesin işletme amaçlarına
uyum sağlamasını gerçekleştirmeye yöneliktir.
4. İşletme yönetimi, kurum içerisinde farklı grupların gerçekleştirmek istediği farklı
amaçların varlığını kabul etmelidir.
İŞLETMELERİN ÇEVRESİ
İşletmeler belirli çevresel koşullar altında faaliyette bulununan işletmelerin başarısı
içerisnde bulundukları çevresel koşulları tanıyıp bu koşullara ayak uydurmalarına bağlıdır.
Çevreyi yakın ve uzak çevre olarak ikiye ayırmak mümkündür.
1. İşletmenin Yakın (İş) Çevresi
İşletme sınırları dışında kalan ve işletmeyle doğrudan ilişki içinde olup bu ilişkiler sonucu
işletmeyi etkileyen çevre unsurlarından oluşmaktadır. Bu çevrede bulunan en önemli unsurlar,
müşteriler,Tedarikçiler ve rakiplerdir. Bunlara ek olarak Finans kurumları ve sendikalardır.
1. MÜŞTERİLER : İşletmenin faaliyetlerinden etkilenen ve bu faaliyetleri etkileyen en
önemli çevre unsuru müşteri veya tüketicilerdir.
2. TEDARİKÇİLER : İşletme ile yakın ilişki halindeki çevresel unsurlardan bir diğeri
işletmeye üretim girdilerini temin eden tedarikçilerdir. Tedarikçiler, işletmelere
faaliyetleri için gerekli olan mal ve hizmetleri sağlarlar. Teknik donanım, ara mallar, iş gücü,
dağıtım, taşımacılık gibi konularda katkı sağlayan tedarikçilerle olumlu ilişki içinde olunması,
işletmelerin faaliyetlerinin aksamadan sürdürülmesinde önemli rol oynar. İşletmenin beklediği
standartlarda alım yapılabilmesi için tedarikçilerin çıkarlarının gözetilmesi önem
kazanmaktadır.
3. RAKİPLER : Rakipler, aynı faaliyet dalında aynı müşteri kitlesine ürün ya da hizmet
sunan işletmelerdir . Rekabete ilişkin analiz yaparken işletmeler açısından birincil
derecede önemli olguları şu başlıklar altında toplayabiliriz:
a) Rakiplerin sayısı, büyüklüğü, sektörde aynı yetenek ve kapasitedeki işletme sayısı
b)Pazarın büyüme hızı ve kârlılık seviyesi
c) Pazarın ne ölçüde standartlaştırılmış ya da farklılaştırılmış ürün yada hizmetlere dayalı
olduğu
d) Pazara giriş ve çıkış engelleri
e) İkame ürün ya da hizmetler
f)İşletmelerin gelişmesindeki genel eğilimler.
4. SENDİKALAR : İşletme çalışanlarının tatminkâr bir ücret, sosyal güvenlik haklarının
sağlanması, iş güvencesi gibi beklentilerini karşılamalarında sendika olgusu önemli bir araç
konumundadır. Çalışanlar, işverenle bir sendika aracılığı ile toplu olarak pazarlıkta bulunmayı
tercih ederler. Bu nedenle sendikalar, çalışanları işverene karşı çeşitli açılardan temsil eder ve
üyelerinin ücret, sosyal hak ve çıkarlarının korunması için müzakerede bulunurlar.
5. FİNANS KURUMLARI : İşletmenin yakın çevresinde yer alan bir diğer grup da
işletmeye finansal olanaklar sağlayan ve kredi veren finans kuruluşları ile bankalardır.
Bu kuruluşlar, işletmeye verdikleri kredilerle fon ve kaynak transfer ettikleri için
işletme açısından bir tür tedarikçi gibidirler.
2. İşletmenin Uzak (Genel) Çevresi
işletmenin içinde bulunduğu çevrenin bazı unsurları işletmeyi dolaylı olarak
etkilemektedir. Bir başka ifade ile işletme ile bu çevresel unsurlar arasında doğrudan bir
ilişki bulunmamakta, ancak buna rağmen bu unsurlar işletmeye etki etmektedir. Bu
unsurların bulunduğu çevre, genel çevre veya işletmenin uzak çevresi olarak
adlandırılmaktadır.
1. Politik çevre : İşletmeler belirli bir yönetsel sistem ve siyasal oyunculardan oluşan bir
ortamda faaliyette bulunmaktadır.
2. Yasal çevre : Politik çevredeki aktörler çıkardıkları yasalar, yönetmelik ve kararlarla
işletmelere etki ederler. Bu doğrultuda ortaya çıkan yasal çevreyi, politik çevre unsurlarının
somut kurallar hâline dönüşmüş şekli olarak tanımlamak mümkündür.
3. Ekonomik çevre : İşletmenin faaliyette bulunduğu ülkenin ya da bölgenin ekonomik
Koşulları, işletmenin başarısında önemli rol oynar. Ekonomik çevre, toplumun
ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin sınırlı kaynaklarla üretilip tüketildiği,
kaynakların, mal ve hizmetlerin ve gelirin bölüşüldüğü ortamdır.
4. Sosyo-kültürel çevre : İşletmeler, belirli bir toplumsal yapıda yer alan birey ve
kurumlara mal ya da hizmet üretirler. Ayrıca işletmelerde çalışan kişiler de yine belli
bir toplumsal yapının fertleridirler. Bu noktada toplumun değer yargıları, tutumları,
davranış biçimleri, kültürel alışkanlıkları, olaylara bakış açıları, yaşam biçimleri
işletmenin faaliyetlerine etki eden bir çevresel unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
5. Demografik çevre : Demografik çevre işletmelerin faaliyette bulunduğu çevredeki
nüfusun yapısı, özellikleri ve eğilimleri ile ilgili unsurları kapsamaktadır.
6. Teknolojik çevre : Teknoloji, muhtemelen işletmecilikte en sık kullanılan fakat en az
kesinlikte tanımı yapılan bir kavramdır. Teknoloji, malzeme, süreçler ve ürün ortaya
konmasında mevcut bilgi ve becerilerin uygulanmasını anlatan genel bir kavramdır.
7. Uluslar arası çevre : Uluslararası çevre, işletmenin faaliyette bulunduğu ülke dışındaki
yabancı ülkelerdeki koşulları barındıran politik, yasal, ekonomik ve sektörel olayları ve
müşteriler, tedarikçiler, rakipler gibi aktörleri kapsamaktadır.
Uluslararası çevrenin işletmecilik açısından önemli etki oluşturan boyutlarını şu şekilde
sıralayabiliriz:
a)
b)
c)
d)
Ülkeler arasında serbest ticaret bölgeleri
Gümrük birlikleri ve ortak pazarlar
Ticari kaynaklı ambargolar ya da kotalar
Ekonomik iş birliği anlaşmaları.
ÇOKTAN SEÇMELİ SORU VE CEVAPLAR
IEnflasyon
II- Milli gelir
III- Üretim faktör maliyetleri
IV- Dış ödemeler bilançosu
VPara ve maliye politikaları
VI- Konjoktür devreleri
1- Yukarıdakilerden hangisi yada hangileri işletmelerin Ekonomik çevrenin önemli unsurları
arasında sayılmaz ?
a- Hepsi
b- II-IV-VI
c- Yalnız VI
d- Hiçbiri
2- işletmenin uzun vadeli zaman yönelimini ifade eder ve nasıl bir işletme olmayı arzuladığını
ortaya koyar. Bir başka ifade ile bunu işletmenin gelecekteki durumunu sözcüklerle
yansıtan, bir fotoğrafı veya resmi olarak nitelemek mümkündür. Tanımı aşağıdakilerden
hangisine aittir?
a- Misyon
b- Hedef
c- Vizyon
d- Amaç
I- AMAÇ
II- HEDEF
III- MİSYON
IV-VİZYON
3- Yukarıdaki İşletme amaçları Hiyerarşik önem sırasından hareketle sıralanırsa aşağıdaki
sıralamalardan hangisi doğrudur ?
a- IV-III-I-II
b- I-II-II-IV
c- III-I-IV-II
d- II-III-I-IV
I- Amaçlar motive edici olmalıdır. Tüm çalışanları yeni başarılara yönlendirmeli ve onları
teşvik etmelidir.
II- Amaçlar açıkça ifade edilmeli, belirgin ve ölçülebilir olmalıdır.
III- İşletme amaçları birbiriyle uyumlu ve aynı doğrultuda olmalıdır.
IV- Amaçlara ulaşmada bir zaman sınırı konmamalıdır. zaman sınırı belirlenerek ortaya
konduğunda standart oluşturulamaz ve performans değerleme ölçütü hâline gelemez.
4- İşletmelerde belirlenen amaçların bir bütünlük ortaya çıkarabilmesi için sahip olması
gereken birtakım özelliklerden söz edilebilir. Yukarıdaki özelliklerden hangisi işletmenin
amaçları arasında sayılamaz ?
a- Hiçbiri
b- I-II-III
c- Hepsi
d- Yalnız IV
I- Amaçlar bunu yerine getirecek kişiler tarafından kabul edilebilir özellikte
olmalıdır.
II- Amaçlar ne çok kolay ne de çok zor olmalı, gerçekçi bir gözle ancak işletmede
çıtayı yükseltecek şekilde belirlenmelidir.
III-
Belirlenen amaçlar içerisinde hangilerinin öncelikli olduğunun bilinmesi
gerekmez önemli olan bu amaçların gerçekleşmesidir.-
IV-
Amaçlara ulaşmada bir zaman sınırı konmalıdır. Ancak bir zaman sınırı
belirlenerek ortaya konduğunda standart oluşturulabilir ve performans
değerleme ölçütü hâline gelebilir.
5- İşletmelerde belirlenen amaçların bir bütünlük ortaya çıkarabilmesi için sahip olması
gereken birtakım özelliklerden söz edilebilir. Yukarıdaki özelliklerden hangisi işletmenin
amaçları arasında sayılamaz ?
a- YALNIZ I
b- III VE IV
c- I-II -IV
d- YALNIZ III
6- Aşağıdakilerden hangileri işletmenin ekonomik amaçları arasında yer almaz?
a- Etkinlik
b- Karlılık
c- Süreklilik
d- Büyüme
7- üretim miktarında, satış gelirlerinde, ürün çeşitliliğinde, çalışan sayısında ve sermaye
büyüklüğünde rakamsal bir artış ,şube sayısında artış olan ya da işletme unsurlarının kalite
olarak gelişen bir şirketin ekonomik amaçlarından hangisi gerçekleşmektedir
a- Süreklilik
b- Büyüme +
c- Faaliyet
d- Etkinlik
I- Çalışanlar
II- Tedarikçiler
III- Satıcılar
IV- İşletme ortakları
V- Müşteriler
VI- Genel anlamda toplum
8- Yukarıda sayılanlardan hangisi veya hangileri Bir işletmenin faaliyetlerini etkileyen ve bu
faaliyetlerden etkilenen her kesim olarak tanımlanan sosyal paydaşlar arasında sayılamaz?
a- I-III
b- YALNIZ III
c- YALNIZ IV
d- II- III- V
1- İşletmedeki çıkar gruplarının büyük bir bölümü üst yönetimin belirlediği amaçları
onaylayacaktır. Zira grubun amaçlarına ulaşmasında bu amaçlar bir tür araç
konumundadır. Bu durum, çıkar grupları arasındaki müzakere ve pazarlık sürecinin bir
sonucudur.
2- İşletme çalışanlarının büyük bir bölümü üst yönetimin amaçlarını çok fazla
sorgulamadan benimseyecektir. Bu durum, çalışanla işletme arasındaki iş akdinin örtülü
bir unsuru olarak da düşünülebilir.
3- İşletmedeki baskın koalisyon olarak üst yönetim, amaçların gerçekleşmesini sağlamak
amacıyla tedbirler alacaktır. Personel seçiminden, iş tasarımına ve kaynak dağıtımına
kadar uzayabilecek bu tedbirler, işletme bünyesindeki herkesin işletme amaçlarına
uyum sağlamasını gerçekleştirmeye yöneliktir.
4- İşletme yönetimi, kurum içerisinde farklı grupların gerçekleştirmek istediği farklı
amaçların varlığını kabul etmemelidir. 9- İşletmelerde karşılaşılan amaç farklılaşmasına ilişkin olarak dört etken önem
kazanmaktadır: Yukarıdakilerden hangisi bunlardan biri değildir?
a- 1
b- 2
c- 3
d- 4
10-
Aşağıdaki işletmenin uzak çevresinden sayılanlar ile ilgili hangisi yanlıştır ?
A- Politik çevre
B- Yasal çevre
C- Ekonomik çevre
D- Rakip çevre
1-Mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici çalışmalar yapmak
2-Tüm faaliyet süreci boyunca müşteriyi yanıltıcı, hileli davranışlardan kaçınmak
3-Tüketici istek ve ihtiyaçlarında meydana gelen değişmeleri takip etmek
4-Satış sonrası müşteri hizmetlerine önem vermek.
5-satış sonrası değişim ve iade süresini en az 6ay vererek ürününe güvenini göstermek 11- Yukarıdaki işletmelerin müşterilerle ilgili olarak özellikle dikkat etmesi gereken
noktalardan hangisi yada hangileri yanlıştır
a- 1-2-3 ve 4
b- Hiçbiri
c- Yalnız 5
d- 3 ve 4
1- Rakiplerin sayısı, büyüklüğü, sektörde aynı yetenek ve kapasitedeki işletme sayısı
2- Pazarın büyüme hızı ve kârlılık seviyesi
3- Pazarın ne ölçüde standartlaştırılmış ya da farklılaştırılmış ürün ya da hizmetlere dayalı
olduğu
4- Pazara giriş ve çıkış engelleri
5- İkame ürün ya da hizmetler
6-İşletmelerin gelişmesindeki genel eğilimler.
12- Rekabete ilişkin analiz yaparken işletmeler açısından birincil derecede önemli olguları
şu başlıklar altında toplayabiliriz: Yukarıdakilerden hangisi yada hangileri yanlıştır?
a- 1-3-4
b- 2-5-6
c- Yalnız 3
d- Hiçbiri
13- İşletmenin yakın çevresinde bulunan finans kurumları aşağıdaki yakın çevre
unsurlarından hangisi ile aynı sınıfa konulabilir ?
a- Müşteriler
b- Tedarikçiler
c- Rakipler
d- Sendikalar
I- Yaşam Biçimleri
II- Tutumlar
III- Davranış Biçimleri
IV- Kültürel Alışkanlıklar
V- Olaylara Bakış Açısı
VI- Değer Yargıları
14abcd-
Yukarıdakilerden hangisi sosyo kültürel çevre unsurlarından birisi değildir?
II-VI
HEPSİ
I-III-IV
HİÇBİRİ
15- Nüfusun sayısal büyüklüğü, kadın-erkek oranları, nüfus içindeki yaş grupları, etnik
yapı, nüfusun bölgeler arası coğrafi dağılımı, gelir dağılımı, eğitim durumu gibi unsurlar
işletmeler açısından sürece etki eden önemli göstergeler olmaktadır. Cümlesinden
belirtilen çevre işletmenin hangi çevresidir?
a- Demoğrafik Çevre
b- Uluslararası Çevre
c- Sosyo-Kültürel Çevre
d- Politik Çevre
16- Aşağıdakilerden hangisi Uluslararası çevrenin işletmecilik açısından önemli etki
oluşturan boyutlarından birisi değildir ?
a- Ülkeler arasında serbest ticaret bölgeleri
b- Gümrük birlikleri ve ortak pazarlar
c- Ticari kaynaklı ambargolar ya da kotalar
d- Ekonomik iş birliği anlaşmaları.
e- Uluslararası vergi kanunları
CEVAPLAR:
1-D 2-C 3-A 4-D 5-D 6-A 7-B 8-C 9-D 10-D 11-C 12-D 13-B 14-D 15-A 16-E
BOŞLUK DOLDURMA SORU VE CEVAPLARI
1- Ekonomik mal veya hizmet üreten kurumlar olarak işletmelerde başarı, …………….açık bir
şekilde oluşturulmasına ve bu ………….. tüm çalışanlar tarafından benimsenmesine
bağlıdır. Cümlesindeki boşluklara aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
a- Reklam planları
b- Satış planları
c- Amaçlar
d- Açık sistem yaklaşımı
2- Bazen amaç kavramı, genel bir kavram olarak görülürken kimi zaman da
………………….olarak ortaya konan genel bir kavramın alt unsuru olarak
belirtilmektedir. Bu bakış açısı ile değerlendirildiğinde karşımıza vizyon, misyon, amaç ve
hedef şeklinde parçalardan oluşan, hiyerarşik bir sıralama gösteren ve hepsi bir arada
işletmenin …………………ortaya koyan bir bütün çıkmaktadır. Cümlesindeki boşluklara
aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
A- stratejik niyet
B- Amaçlar
C- Hedefler
D- faaliyet
3- ………… işletmenin yaptığı iş ve bu işi yaparken benimsediği değerleri, yaklaşımları,
felsefesini rakiplerle kendini farklılaştıracak nitelikte açıklamasıdır. Cümlesindeki
boşluklara aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
a- Vizyon
b- Amaç
c- Hedef
d- Misyon
4- İşletme amaçları en genel şekliyle …………..ve ……………amaçlar şeklinde ikiye
ayrılabilir.
a- Uzun vadeli ve kısa vadeli
b- Kolay ulaşılabilir ve zor ulaşılabilir
c- Ekonomik ve ekonomik olmayan
d- Yararlı ve gerekli
5- …………….., işletmenin pay sahiplerinin elde etmek istediği amaçlardır.
a- Ekonomik amaçlar
b- Kolay ulaşılabilir amaçlar
c- Kısa vadeli amaçlar
d- Yararlı ve gerekli
6- Bu nedenle…………………….., işletmelerin hem kuruluşunda hem de faaliyetlerini
sürdürmesinde bir neden-sonuç ilişkisi bağlamında ortaya çıkmaktadır.
a- Verimlilik ve etkinlik
b- kâr ve kârlılık
c- zarar ve zararlılık
d- karlılık ve büyüme
7- Belirli ……………..altında faaliyette bulunan işletmelerin başarısı, içinde bulundukları
……………….tanıyıp bu koşullara ayak uydurmalarına bağlıdır.Cümlesindeki boşluklara
aşağıdakilerden hangisi gelmelidir.?
a- Ekonomik koşullar
b- Amaçlar
c- Çevresel koşullar
d- Pazar piyasası
8- İşletmenin yakın çevresi içinde Müşteriler , Tedarikçiler , rakipler , ……………… ve
finans kurumları yer alır . Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- Sendikalar
b- Politik çevre
c- Yasal çevre
d- Ekonomik çevre
9- İşletmenin faaliyetlerinden etkilenen ve bu faaliyetleri etkileyen en önemli çevre unsuru
…………..dır Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- müşteri veya tüketiciler.
b- rakipler ve aynı sektörde olanlar
c- Pazar piyasası
d- Fizyolojik koşullar
10- …………olarak adlandırılan bu unsur, faaliyette bulunulan ülkede, merkezi ve yerel
resmî makamların ve bunlara bağlı kuruluşların siyasi otoritesini sağladığı ve kullandığı
ortam şeklinde tanımlanabilir. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- Ekonomik çevre
b- Politik çevre
c- Yasal çevre
d- Pazar çevresi
11- Politik çevredeki aktörler çıkardıkları yasalar, yönetmelik ve kararlarla işletmelere etki
ederler. Bu doğrultuda ortaya çıkan ……………….politik çevre unsurlarının somut
kurallar hâline dönüşmüş şekli olarak tanımlamak mümkündür. Cümlesindeki boşluğa
aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- Ekonomik çevreyi
b- Politik çevreyi
c- Yasal çevresi
d- Doğal çevre
12- …………….., toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin sınırlı kaynaklarla
üretilip tüketildiği, kaynakların, mal ve hizmetlerin ve gelirin bölüşüldüğü ortamdır.
Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- Finansal çevre
b- Şirket paydaşları çevresi
c- Pazar gelir çevresi
d- Ekonomik çevre
13- …………….malzeme, süreçler ve ürün ortaya konmasında mevcut bilgi ve becerilerin
uygulanmasını anlatan genel bir kavramdır. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi
gelir ?
a- Teknoloji
b- Üretim
c- Faaliyet
d- Verimlilik
14- işletmelerin başarılı olabilmeleri, ………………….gelişmeleri takip edip bünyelerine
yansıtmalarına bağlıdır. ……………………… değişiklikler sadece ürün ya da hizmet
üretimine ilişkin süreçleri değiştirmekle kalmamakta, diğer çevresel unsurlarda da değişimi
beraberinde getirmektedir. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- Reklam dünyasındaki
b- Pazarlama piyasasında
c- teknolojik çevredeki
d- uluslararası piyasa
15- İşletmelerin faaliyette bulunduğu çevreyi ………. ve ………. olarak ikiye ayırmak
mümkündür. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- uzak ve yakın çevre
b- ekonomik ve siyasi çevre
c- reklam ve Pazar çevre
d- siyasi ve ulusal çevre
CEVAPLAR:
1-C 2-A 3-D 4-C 5-A 6-B 7-C 8-A 9-A 10-B 11-C 12-D 13-A 14-C 15-A
DOGRU-YANLIŞ SORU VE CEVAPLARI
D Y 1- İşletmelerde Amaçların açık bir şekilde oluşturulması ve bu amaçların tüm
çalışanlar
tarafından benimsenmesinin sağlanması, işletmeler açısından başarıya açılan
kapının
anahtarıdır.
D Y 2- tüm işletmelerin sahip olduğu ekonomik amaçlar; kârlılık, büyüme ve süreklilik
olarak ortaya
konur.
D Y 3- İşletmelerin en önemli amacının kârlılığı en üst seviyeye taşımak olduğunu belirten
yaygın
görüş yerini süreklilik sağlama, pazar büyümesi gerçekleştirme ve itibar
oluşturmayı daha
önemli gören bir anlayışa bırakmakta, kârlılığın ancak bunların bir türevi
olabileceği ifade
edilmektedir.
D Y 4- Amaç, işletmenin stratejik niyetini hedeflere uygun olarak fakat daha belirli ve
somut bir
içerikte belirten, ama yine de geniş ve genellemeler içermeyen ifadelerdir.
D Y 5- İşletme amaçları, faaliyetler sonucunda elde edilmek istenen sonuçlar olup,
yapılan iş ve
faaliyetlerin niçin ya da neyi elde etmek için yapıldığını belirtmez
D Y 6- İşletmecilikte sosyal sorumluluk anlayışının kabul edilmesiyle birlikte, işletmenin
ekonomik
çıkarları yanında genel anlamda toplumun çıkarlarına da hizmet etmesi gerekliliği
işletme
amaçlarına da yansımıştır. Buna işletmenin ekonomik olmayan amaçları
denilmektedir
D Y 7- İşletmedeki çıkar grupları, üretim ya da pazarlama bölümü gibi bütün bir bölüm
şeklinde
olabileceği gibi, bir proje takımı gibi, bölümler içerisinde daha küçük bir grup
olarak da ortaya
çıkabilir. Bazen bu tür farklı çıkar grupları oluşturmak işletmenin bilinçli yapısal bir
faaliyeti de
olabilir.
D Y 8- İşletmenin yakın çevresi işletme sınırları dışında kalan ve işletmeyle doğrudan
ilişki içinde
.
olup bu ilişkiler sonucu işletmeyi etkileyen çevre unsurlarıdır
D Y 9- Rekabetin giderek arttığı günümüz dünyasında rekabet analizinin daha önce
olduğu kadar
önem i kalmamıştır
D Y 10- İşletmelerin, yasal sınırlar içinde giriştikleri rekabet çalışanlar yararına sonuçlar
ortaya
koyar
D Y 11- İşletme ile işçi örgütleri arasındaki olumlu ilişkiler işletme amaçlarının etkili ve
verimli bir
şekilde gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaktır..
D Y 12- İşletmeler açısından teknolojik çevredeki gelişmeler, ürün ve süreçlerde
farklılıkları ortaya
çıkarmanın yanı sıra rekabet üstünlüğü için firmaların aralarında uyumsuz ve
olumsuz
değişimlere de neden olmaktadır.
D Y 13- Bugün uluslararası çevredeki değişme ve gelişmeler rekabeti artırmakta, müşteri
Beklentilerini karşılama noktasında işletmeleri daha fazla düşünmeye itmekte ve
başarılı
Olmayı güçleştirmektedir.
D Y 14- işletme, birbirinden farklı ve kimi zaman da çatışan amaçların dengelendiği bir
sistemdir.
CEVAPLAR:
1-D 2-D 3-D 4-Y 5-Y 6-D 7-D 8-D 9-Y 10-Y 11-D 12-Y 13-D 14-D
1) Aşağıdakilerden hangisi faaliyet alanlarına göre işletmelerden birisi değildir?
A)Sanayi işletmesi B) Endüstri işletmesi C)Hizmet işletmesi D)Ticaret işletmesi
2) Aşağıdakilerden hangisi sanayi malı üreten işletmelere örnek olabilir?
A) Süpermarket B) Hastane C) Mobilya D)RAFİNELER
3) Bir mal ya da hizmetin üretimini gerçekleştirebilecekleri gibi başkalarınca üretilen bir
çıktıyı satmak şeklinde de faaliyette bulunabilirler?
A) Hizmet B) Üretim C) İŞLETMELER D)Faaliyet
4) Yerel yönetim işletmeleri hangi grupta yer alır?
A) Özel işletmeler B) KAMU İŞLETMELERİ C) Karma işletmeler D) Yabancı
sermayeli işletmeler
5)Toplumsal faydayı esas alan işletmeler aşağıdakilerden hangisidir?
A) KAMU İŞLETMELERİ B) Özel işletmeler C) Karma işletmeler
sermayeli işletmeler
D) Yabancı
6)Üniversite ve hastaneler hangi işletmelere örnektir?
A)Özel bütçeli devlet işletmeleri B) Karma işletmeler C) Özel işletmeler D) DÖNER
SERMAYELİ İŞLETMELER
7)Aşağıdakilerden hangisi ticari işletmenin özelliklerinden değildir?
A)Süreklilik niyeti
B)Sadece 2 kişi yürütür
C) Kazanç sağlamayı amaç edinmek
D)Esnaf faaliyetleri sınırlarını aşan belli bir büyüklüktedir
8) I.Örgütsel yapının esnekliği
II) Kurulmasının kolay olması
III) Sözlü yada yazılı bir sözleşmeyle kurulur
IV) Büyüklükleri sınırlı değildir
Yukarıdakilerden hangisi tek kişi işletmelerinin özelliklerindendir?
A)
Yalnız I
B)
C)
D)
I,II,IV
I,II
HEPSİ
9)Adi şirketler …………. ………….. göre Ticaret şirketleri……………………………
göre düzenlenir?
A) Ticaret Kanunu - Borçlar Kanunu
B)Ticaret Kanunu - Medeni Kanunu
C)Borçlar Kanunu - Ticaret Kanunu
D) Borçlar Kanunu - Medeni Hukuk
10)Sermaye şirketlerinin temel özelliklerin birisidir?
A)Ortakları çoğaltmak
B)Her ortağın payını başkasına devredebilmesi
C) En az 50 ortak olması
D)Getirdiği sermaye kadar pay sahibi olamaması
11)Koperatiflerin temel amacı nedir?
Kar etmek değil, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmanın olması.
12)Aşağıdakilerden hangisi kooperatifin ilkelerinden biri değildir?
A) Serbest giriş çıkış ilkesi
B)Demokratik yönetim ilkesi
C) Karı artırma ilkesi
D)Özerklik ve bağımsızlık ilkesi
13)Koperatifler ayrıca yıl sonu gelir gider olumlu farkının bir kısmını da ortakların yapmış
olduğu alışveriş oranına göre dağıtırlar. Bu dağıtımın adı nedir?
A)RİSTURN
B)Miktar
C)Sermaye
D)Limited
14)Kurumsallaşma eksikliği en çok hangi işletmede vardır?
A)Cüce işletme
B)Küçük işletme
C)Büyük işletme
D)Dev işletme
15)teknolojinin gelişimi hangi işletmeyi daha çok etkiler?
A)Küçük işletme
B)Orta büyük işletme
C) Büyük işletme
D)Cüce işletme
16) Çalışan sayısı 100-499 olan …………………………. , 500- 1999 arasında olan
…………………………. İşletmeler nelerdir?
A) Küçük işletme - Büyük işletme
B)Orta büyük işletme - Büyük işletme
C) Büyük işletme - Dev işletme
D)Küçük işletme - Orta büyük işletme
17)Sermaye yoğun işletmeler hangi faktöre daha çok bağlıdır?
A)Üretim - Hizmet
B)Emek - Faaliyet
C)Tesis - Donanım
D)Ticaret - Endüstri
18) En az 5 kişi tarafından sermayesi paylara bölünmüş şekilde kurulan ve ortakların şirket
borçlarından dolayı sadece koydukları sermaye kadar sorumlu oldukları şirket türü
hangisidir?
A) ANONİM ŞİRKET
B)Limited şirket
C)Sermayesi bölünmüş şirket
D) Komandit şirket
İŞLETME BİLİMLERİNE GİRİŞ SORULAR
1. “……… , işletmenin yaptığı iş ve bu işi yaparken benimsediği değerleri, yaklaşımları,
felsefesini rakiplerle kendini farklılaştıracak nitelikte açıklamasıdır.”
İfadesi aşağıdakilerden hangisinin tanımıdır?
a.
b.
c.
d.
e.
Misyon
Vizyon
Hedef
Amaç
Fayda
2. “………… işletmenin üretimi için gerekli olan hammadde ve yardımcı malzemelerle ara
malları temin eden kişi ya da kuruluşlar olarak işletme ile sürekli iş yapmak, yüksek fiyatla
mal veya hizmet vermek, ödemeleri peşin ya da mal tesliminde almak gibi amaçlara
sahiptirler.”
İfadesi aşağıdakilerden hangisinin tanımıdır?
a.
b.
c.
d.
e.
Çalışanlar
Satıcılar
Müşteriler
Tedarikçiler
Toplum
3. “İşletmenin faaliyetlerinden etkilenen ve bu faaliyetleri etkileyen en önemli çevre unsuru
…… dir.”
Boşluğa gelecek en uygun ifade aşağıdakilerden hangisidir?
a.
b.
c.
d.
e.
Tedarikçiler
Rakipler
Müşteriler
Çalışanlar
Yönetiçiler
4. Aşağıdakilerden hangisi bir işletmede rekabete ilişkin analiz yaparken işletmeler açısından
birincil derecede önemli olgulardandır?
a. Rakiplerin sayısı, büyüklüğü, sektörde aynı yetenek ve kapasitedeki işletme sayısı
b. Pazarın büyüme hızı ve kârlılık seviyesi
c. Pazara giriş ve çıkış engelleri
d. İkame ürün ya da hizmetler
e. Hepsi
5. Aşağıdakilerden hangisi ekonomik çevredeki önemli unsurlar arasında yer almaz?
a. Enflasyon
b. Milli Gelir
c. İç Ödemeler Bilançosu
d. Konjoktür Devreleri
e. Üretim Faktör Maliyetleri
6. Aşağıdakilerden hangisi işletmenin yakın çevresinde yer almaz?
a. Müşteriler
b. Tedarikçiler
c. Rakipler
d. Sağlık Kurumları
e. Sendikalar
7. Aşağıdakilerden hangisi işletmenin uzak çevresinde yer almaz?
a. Politik çevre
b. Ulusal çevre
c. Yasal çevre
d. Demografik çevre
e. Ekonomik çevre
8. I- Ülkeler arasında bağımlı ticaret bölgeleri
II- Gümrük birlikleri ve ortak pazarlar
III- Ticari kaynaklı ambargolar ya da kotalar
IV- Ekonomik iş birliği anlaşmaları
V- Siyasi iş birliği anlaşmaları
Yukarıdakilerden hangileri uluslararası çevrenin işletmecilik açısından önemli etki
oluşturan boyutları arasında yer alır?
a.
b.
c.
d.
e.
II, III ve IV
I, II ve V
II, IV ve V
II, III ve V
Hepsi
9. Aşağıdakilerden hangisi sosyo-kültürel çevredeki önemli unsurlar arasında yer almaz?
a. Yaşam biçimleri
b. Davranış biçimleri
c. Değer yargıları
d. Olaylara bakış açıları
e. Siyasi bakış açıları
10.Aşağıdakilerden hangisi işletmenin sosyal sorumlulukları arasında yer almaz?
a. Toplumun çıkarlarını gözetmesi
b. Devlete ve kamuya karşı görevlerini yerine getirmesi
c. Çevreyi koruması
d. Ucuz ürünler satması
e. Müşterilerine karşı dürüst olması
1. Aşağıdakilerden hangisi işletmenin amaçlarından biri değildir.
a) Misyon
b) Vizyon
c) Değer
d) Amaç
e) Hedef
CEVAP : C (DEĞER)
2. Aşağıdaki kavramlardan hangisi işletmenin uzun vadeli zaman yönelimini ifade ederek,
nasıl bir işletme olmayı arzuladığını ortaya koyar?
a) Misyon
b) Vizyon
c) Değer
d) Amaç
e) Hedef
CEVAP : B (VİZYON)
3. İşletmenin yaptığı iş ve bu işi yaparken benimsediği değerleri, yaklaşımları, felsefesini
rakiplerle kendini farklılaştıracak nitelikte açıklamasıdır. Hangi kavramla ifade
edilmektedir.
a) Misyon
b) Vizyon
c) Değer
d) Amaç
e) Hedef
CEVAP : A (MİSYON)
4. İşletmenin stratejik niyetini misyona uygun olarak fakat daha belirli ve somut bir
içerikte belirten, ama yine de geniş ve genellemeler içeren ifadelerdir. İfadesinin tanımı
aşağıdakilerden hangisidir.
a) Misyon
b) Vizyon
c) Değer
d) Amaç
e) Hedef
CEVAP : D (AMAÇ)
5. Amaçların daha kesin, ölçülebilir ve eyleme yönelik olarak belirtilmesi ile ortaya çıkar
ve amaçların nicelik olarak belirtilmiş şeklidir. İfadesinin tanımı aşağıdakilerden
hangisidir.
a) Misyon
b) Vizyon
c) Değer
d) Amaç
e) Hedef
CEVAP : E (HEDEF)
6. İşletmelerde belirlenen amaçların bir bütünlük ortaya çıkarabilmesi için sahip olması
gereken birtakım özellikler olması gerekmektedir. Aşağıdakilerden hangisi bu
özelliklerden biri değildir.
a) Amaçlar açıkça ifade edilmeli, belirgin ve ölçülebilir olmalıdır
b) İşletme amaçları birbiriyle uyumlu ve aynı doğrultuda olmalıdır
c) İşletmelerde amaçlara ulaşmada belirli bir zaman sınırı yoktur
d) Amaçlar bunu yerine getirecek kişiler tarafından kabul edilebilir özellikte olmalıdır
e) Amaçlar motive edici olmalıdır. Tüm çalışanları yeni başarılara yönlendirmeli ve
onları teşvik etmelidir.
CEVAP : C (İşletmelerde amaçlara ulaşmada belirli bir zaman sınırı
yoktur)
7. I. Karlılık
II. Büyüme
III. Süreklilik
Yukarıdakilerden hangisi işletme amaçlarından ekonomik amaçlardan oluşmaktadır.
a)
b)
c)
d)
e)
Yalnız I
I ve III
II Ve III
Yalnız III
I,II, ve III
CEVAP : E ( I,II,III )
8. işletmenin koyduğu sermayeye göre pay sahiplerinin elde etmek istediği getiriyi belirtir.
İfadesinin temel kavramı aşağıdakilerden hangisi doğrudur.
a)
b)
c)
d)
e)
Süreklilik
Karlılık
Büyüme
Hedef
Amaç
CEVAP : A (SÜREKLİLİK)
9. işletmecilikte sayısal ve nitelik olarak bir gelişimi ifade eder. İfadesinin temel kavramı
aşağıdakilerden hangisidir.
a)
b)
c)
d)
e)
Süreklilik
Karlılık
Büyüme
Hedef
Amaç
CEVAP : C (BÜYÜME)
10.İşletmecilikte sosyal sorumluluk anlayışının kabul edilmesiyle birlikte, işletmenin
ekonomik çıkarları yanında genel anlamda toplumun çıkarlarına da hizmet etmesi
gerekliliği işletme amaçlarına da yansımıştır. Buna göre işletmenin amaçlarından
Ekonomik olmayan amaçlar aşağıdakilerden hangisidir.
a)
b)
c)
d)
e)
Çalışanlar
Tedarikçiler
Satıcılar
Ekonomik ve sosyo ekonomik değerler
Genel anlamda Toplum
CEVAP : D (Ekonomik ve sosyo ekonomik değerler)
11.öncelikle yüksek ücret, daha sonra bir iş garantisi, iyi çalışma koşulları, yükselme,
takdir ve ödüllendirme olanaklarını arzu ederler. İfadesinde ki temel kavram anlamı
aşağıdakilerden hangisidir.
a)
b)
c)
d)
e)
Tedarikçiler
Satıcılar
Çalışanlar
Müşteriler
Genel Anlamda Toplum
CEVAP : C (ÇALIŞANLAR)
12.İşletmenin üretimi için gerekli olan hammadde ve yardımcı malzemelerle ara malları
temin eden kişi ya da kuruluşlar olarak işletme ile sürekli iş yapmak, yüksek fiyatla mal
veya hizmet vermek, ödemeleri peşin ya da mal tesliminde almak gibi amaçlara
sahiptirler. İfadesi aşağıdaki temel kavramlarından hangisi doğrudur.
a)
b)
c)
d)
e)
Tedarikçiler
Satıcılar
Çalışanlar
Müşteriler
Genel Anlamda Toplum
CEVAP : A ( TEDARİKÇİLER)
13.işletmeden mal ve hizmet üretimi sürecinde toplumun çıkarlarını da gözetmesini,
devlete ve kamuya karşı görevlerini yerine getirmesini, çevreyi korumasını, güvenli
ürünler satmasını, çalışanlarına adil davranmasını, müşterilerine karşı dürüst olmasını,
yeni iş olanakları oluşturmasını ve yatırımlar yapmasını, eğitim ve sanata destek
olmasını bekler. İfadesindeki temel kavramlardan aşağıdakilerden hangisi doğrudur.
a)
b)
c)
d)
e)
Tedarikçiler
Satıcılar
Çalışanlar
Müşteriler
Genel Anlamda Toplum
CEVAP : E ( Genel Anlamda Toplum)
14.Aşağıdakilerden hangisi işletmenin yakın iş çevresi sonucu oluşan unsurlardan biri
değildir.
a)
b)
c)
d)
e)
Tedarikçiler
Müşteriler
Rakipler
Satıcılar
Finans Kurumları
CEVAP : D ( SATICILAR)
15. İşletmenin faaliyetlerinden etkilenen ve bu faaliyetleri etkileyen en önemli çevre
unsuru aşağıdakilerden hangisidir.
a)
b)
c)
d)
e)
Tedarikçiler
Müşteriler
Rakipler
Sendikalar
Finans Kurumları
CEVAP : B ( MÜŞTERİLER)
16.Rekabete ilişkin analiz yaparken işletmeler açısından birincil derecede önemli olgular
oluşmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi bu olgulardan biri değildir.
a) Rakiplerin sayısı, büyüklüğü, sektörde aynı yetenek ve kapasitedeki işletme sayısı
b)Pazarın büyüme hızı ve kârlılık seviyesi
c) İkame ürün ya da hizmetler
d) Pazar payının azalması ve kar oranının düşmesi
e)İşletmelerin gelişmesindeki genel eğilimler
CEVAP : D ( Pazar payının azalması ve kar oranının düşmesi )
17.İşletmenin içinde bulunduğu çevrenin bazı unsurları işletmeyi dolaylı olarak
etkilemektedir. Bir başka ifade ile işletme ile bu çevresel unsurlar arasında doğrudan bir
ilişki bulunmamakta, ancak buna rağmen bu unsurlar işletmeye etki etmektedir. Bu
unsurların bulunduğu çevre, genel çevre veya işletmenin uzak çevresi olarak
adlandırılmaktadır. Buna göre aşağıdakilerden hangisi işletmenin uzak çevresi olarak
tanımlanamaz.
a) Politik Çevre
b) Yasal Çevre
c) Ekonomik Çevre
d) Sosyo-Kültürel Çevre
e) Siyasi çevre
CEVAP : E ( SİYASİ ÇEVRE )
18.Aşağıdakilerden hangisi işletmenin uzak çevresi unsurları içerisinde yer
almamaktadır.
a)
b)
c)
d)
e)
Politik Çevre
Demografik çevre
Ekonomik Çevre
Siyasi çevre
Teknolojik çevre
CEVAP : D ( SİYASİ ÇEVRE)
19.Aşağıdakilerden hangisi bu kavramın tanımıdır. işletmelerin faaliyette bulunduğu
çevredeki nüfusun yapısı, özellikleri ve eğilimleri ile ilgili unsurları kapsamaktadır.
a)
b)
c)
d)
e)
Politik Çevre
Ekonomik Çevre
Demografik çevre
Teknolojik çevre
Sosyo-Kültürel çevre
CEVAP : C ( DEMOGRAFİK ÇEVRE )
20.Aşağıdakilerden hangisi, Uluslararası çevrenin işletmecilik açısından önemli etki
oluşturan boyutlarını oluşturan unsurlardan biri değildir.
e)
f)
g)
h)
i)
Ülkeler arasında serbest ticaret bölgeleri
Gümrük birlikleri ve ortak pazarlar
Ticari kaynaklı ambargolar ya da kotalar
Ekonomik iş birliği anlaşmaları.
Sermaye amaçlı anlaşmalar
CEVAP : E ( Sermaye amaçlı anlaşmalar )
ÜNİTE 2 DEĞERLENDİRME SORULARI VE CEVAPLARI
1. Aşağıdakilerden hangisi, işletmelerin ekonomik amaçlarından biri
değildir?
a) Kârlılık
b) Uzun süre yaşam
c) Verimlilik
d) Büyüme
e) Süreklilik
2. Tam tatminin değil yeterli tatminin, tam optimum çözümlerin değil,
yeteri kadar optimum çözümlerin altını çizen ve bunları bulduğunda,
bu çözümleri kabul eden anlayış aşağıdakilerden hangisidir?
a) Verimlilik
b) Etkinlik
c) Örgütsel Siyaset
d) Rasyonellik
e) Kısıtlı Rasyonellik
3. İşletmenin faaliyetlerinden etkilenen ve bu faaliyetleri etkileyen en
önemli çevre unsuru aşağıdakilerden hangisidir?
a) Müşteriler
b) Çalışanlar
c) Tedarikçiler
d) Satıcılar
e) Rakipler
4. İşletmenin faaliyette bulunduğu ülkede, merkezî ve yerel resmî
makamların ve bunlara bağlı kuruluşların siyasi otoritesini sağladığı ve
kullandığı ortam aşağıdakilerden hangisidir?
a) Politik çevre
b) Yasal çevre
c) Demografik çevre
d) Teknolojik çevre
e) Sosyokültürel çevre
5. Yeni bilgilerin yaratıldığı ve her ortamda uygulanarak ürün ve
süreçlerde gelişmelere yol açan faaliyetlerin oluşturulduğu platform
aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilmektedir?
a) Politik çevre
b) Yasal çevre
c) Demografik çevre
d) Teknolojik çevre
e) Sosyokültürel çevre
İşletmelerin Amaçları ve Çevresi
6. Aşağıdaki kavramlardan hangisi işletmenin uzun vadeli zaman
yönelimini ifade ederek, nasıl bir işletme olmayı arzuladığını ortaya
koyar?
a) Misyon
b) Vizyon
c) Değer
d) Amaç
e) Hedef
7. İşletmenin üretimi için gerekli olan hammadde ve yardımcı
malzemelerle ara malları temin eden kişi ya da kuruluşlar hangi
kavramla ifade edilir?
a) Müşteriler
b) Satıcılar
c) Tedarikçiler
d) Toplum
e) Çalışanlar
8. İşletme içerisinde bireyin ya da grubun, çıkarlarını korumasına yardımcı
olacak ödülleri sağlama gücüne sahip kişilere yönelik olarak sergilediği
sosyal etki çabaları hangi kavramı tanımlamaktadır?
a) Verimlilik
b) Etkinlik
c) Örgütsel Siyaset
d) Rasyonellik
e) Kısıtlı Rasyonellik
9. Aşağıdakilerden hangisi işletmenin yakın (iş) çevresindeki unsurlardan
biri değildir?
a) Müşteriler
b) Tedarikçiler
c) Rakipler
d) Teknolojik çevre
e) Finans kurumları
10. İşletmelerin faaliyette bulunduğu çevredeki nüfusun yapısı, özellikleri
ve trendleri ile ilgili unsurları kapsayan çevre kategorisi aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Politik çevre
b) Yasal çevre
c) Demografik çevre
d) Teknolojik çevre
e) Sosyokültürel çevre
Cevap Anahtarı
1.C, 2.E, 3.A, 4.A, 5.D, 6.B, 7.C, 8.C, 9.D,10.C
ÜNİTE 3: İŞLETMELERİN SINIFLANDIRILMASI
 FAALİYET ALANLARINA GÖRE İŞLETMELER:
1. SANAYİ İŞLETMELERİ: Sanayi ya da endüstri işletmeleri, üretim sürecinde
kullanılan her türlü ham madde ve malzemeyi işleyerek bunlarda fiziki nitelik, şekil
ve kimyasal özellik yönünden değişiklik meydana getirerek yeni ve farklı bir ürün
ortaya çıkaran işletmelerdir.
a) Sanayi malı üreten işletmeler: Bu işletmelerin ürünleri başka işletmelerin üretim
sürecinde kullanılacak girdileri oluşturmaktadır.
b) Tüketim malı üreten işletmeler: Bu işletmelerin ürünleri doğrudan tüketicilerin
ya da kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayabilecek özellikler taşımaktadır.
2. TİCARET İŞLETMELERİ : Üretilmiş malların toptancılığını, yarı toptancılığını ve
perakendeciliğini yapan işletmelerdir. Bir anlamda bu işletmeler üreticilerle
tüketiciler arasında yer alan aracı kuruluşlardır.
3. HİZMET İŞLETMELERİ: Maddi niteliği olmayan soyut araç ya da varlıkların
üretim ve pazarlamasını gerçekleştirmektedir.
 ÜRETİM ARAÇLARININ MÜLKİYETİNE GÖRE İŞLETMELER:
1. ÖZEL İŞLETMELER: Mülkiyet ve sermayesinin tamamı veya büyük bir bölümü
özel kişilere ait olan işletmelerdir.
2. KAMU İŞLETMELERİ: Sermayesinin tamamı ya da büyük çoğunluğu devlete ya
da kamu tüzel kişilerine ait olan işletmelerdir. Şöyle olabilir;
a) Sosyal Güvenlik Kuruluşları: Üyelerinden her ay topladığı fonları
değerlendirerek mensuplarına sosyal güvenlik sağlayan kuruluşlardır. (SGK)
b) Döner Sermayeli İşletmeler: Genel ve katma bütçeli kuruluşların genel idare
ilkelerine göre yönetilmesi mümkün olmayan üretim, ticaret ve hizmet
faaliyetlerini sürdürebilmek ve daha esnek davranabilmek amacıyla kurdukları
işletmelerdir. (üniversite hastaneleri)
c) Özel Bütçeli Devlet İşletmeleri: Özel yasalarla kurulan ve tüzel kişiliğe sahip
olan bu işletmelerin yönetim ve denetimleri kendi kuruluş yasalarında belirtilen
hükümlere göre yerine getirilir. (Milli Piyango İdaresi, Spor Toto ve Loto
Teşkilatı ve Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü)
d) Yerel Yönetim İşletmeleri: Bu işletmeler, belediyelere, il özel idarelerine ve köy
tüzel kişiliğine ait olan işletmelerdir. (Belediyelerin elektrik, su, doğal gaz ve
toplu taşıma için kurdukları işletmeler ve ekmek fabrikaları ile il özel idareleri
tarafından işletilen otel ve kaplıcalar)
3. KARMA İŞLETMELER: Özel ve kamu işletmelerinin ortak sermaye ile kurdukları
işletmelerdir. Bu tür işletmelerde kamu sermaye payı genel olarak yarıdan azdır. Bu
nedenle de yönetim özel sektördedir.
4. YABANCI SERMAYELİ İŞLETMELER: Üretim araçlarının mülkiyeti başka ülke
girişimcilerine ait olan işletmelerdir. Bu tür işletmelerde sermayenin tamamı yabancı
girişimcilere ait olabileceği gibi yerli sermaye ile çeşitli oranlarda ortaklık da söz
konusu olabilmektedir.
 HUKUKİ YAPILARINA GÖRE İŞLETMELER:
1. TEK KİŞİLİK İŞLETMELER: En basit ve en eski işletme türü tek kişi
işletmeleridir. Faaliyetlerle ilgili kararlar bir kişi tarafından alınır, uygulanır ve
denetlenir. Kâr ve zararın doğrudan bir kişiye ait olduğu ve işletmenin tüzel
kişiliğinin söz konusu olmadığı bu tür işletmelerde işletme sahibi ile işletme hukuki
açıdan ayrı tutulamamakta ve görece daha az sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır.
2. ŞİRKETLER (ORTAKLIKLAR) : Birden çok kişi tarafından sermayesi sağlanarak
kurulan ve yönetilen işletmelerdir.
a) Adi şirketler: İki veya daha fazla kişi tarafından sözlü ya da yazılı bir
sözleşmeyle kurulur. Türk Ticaret Kanunu’na göre değil, Borçlar Kanunu’na
göre düzenlenirler. Şirketin kârı ve zararı, ortaklar arasında belirlenen biçimde
bölüşülür. Eğer bu konuda bir belirleme söz konusu değilse, bölüşüm eşit olarak
gerçekleştirilir. Şirket rtaklarının sorumluluğu sınırsızdır ve tüm kişisel mal
varlıklarını kapsar.
b) Ticaret şirketleri: İki veya daha fazla kişinin bir araya gelerek belirleyecekleri
amaçlara ulaşmak için Türk Ticaret Kanunu’nun düzenlediği şekilde kurulan
şirketlerdir. Türk Ticaret Kanunu’na göre ticaret şirketleri;
 Şahıs şirketleri: Birbirini iyi tanıyan ve birbirine güvenen kişiler
tarafından kurulan az sayıda ortaklı işletmelerdir. Bunlar:
 Kollektif Şirketler: Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı
altında çalıştırmak amacıyla özel kişiler tarafından kurulan ve
ortakların hiçbirinin sorumluluğunun sınırlandırılmadığı şirket
türüdür. Bir şirketin kollektif şirket olabilmesi için
sözleşmenin yazılı olarak yapılıp, imzaların noterce
onaylanması gereklidir. Şirket ortakları şirketin borçlarına
karşı bütün mal varlıkları ile sorumlu olduğu için bu şirket,
birbirini çok iyi tanıyan fertler, genelde de aynı aileye mensup
kişiler tarafından kurulmaktadır. Şirket sözleşmesinde aksine
bir hüküm yoksa bütün ortaklar şirketi yönetmeye yetkilidir.
 Komandit Şirketler: Kollektif şirkete benzemekle birlikte bu
şirket türünde bazı ortaklar, kollektif şirketteki gibi sınırsız bir
şekilde sorumlu olurken, diğer bazıları ise yalnızca koydukları
sermaye kadar sorumludurlar. Sorumlulukları sınırsız olan
ortaklara komandite, sorumlulukları sınırlı olanlara ise
komanditer denmektedir. Şirketin yönetimi komandite
ortaklara aittir. Bu şirket türünde de yazılı bir sözleşme
esastır.
 Sermaye şirketleri: Bu şirketlerin temel özellikleri; işletmeye
sermaye getiren herkesin ortak olabilmesi, getirdiği sermaye kadar
pay sahibi olması ve her ortağın payını başkasına devredebilmesidir.
Şahıs şirketlerinden ayrılan en önemli özelliği ise, genel olarak
şirkete ortak olan pay sahiplerinin sorumluluğunun koydukları
sermaye ile sınırlı olmasıdır. Bunlar;
 Anonim şirket: En az beş kişi tarafından sermayesi paylara
bölünmüş şekilde kurulan ve ortakların şirketin borçlarından dolayı
sadece koydukları sermaye kadar sorumlu oldukları şirket türüdür.
Tüzel kişilerin de ortak olabildiği bu şirketlerin yönetimi, pay
sahiplerinden
oluşan genel kurulca seçilen en az üç kişiden oluşan yönetim kurulu
tarafından yerine getirilir. Ayrıca bir genel müdür tayin edilebilir. Bu
şirketlerin denetimi ise, genel kurulca seçilen en az bir, en çok beş
denetçi tarafından yapılır. Anonim şirketler kıymetli evrak
niteliğinde
olan pay (hisse) senetleri çıkarabilecekleri gibi uzun dönem sermaye
gereksinimine cevap verecek tahvil (borç senedi) de çıkarabilirler.
Bu şirketlerde pay senetleri satılarak kolayca el değiştirebilir.
 Limited Şirket: En az iki en çok elli gerçek ya da tüzel kişi
tarafından belirli bir ticaret unvanı altında kurulan ve ortaklarının
sorumluluğunun koydukları sermaye kadar olduğu esas sermayesi
belirli olan şirketlerdir. Yazılı sözleşme ve noter onayının esas
olduğu bu şirket türünde anonim şirketin aksine ortak sayısı
konusunda bir üst sınır bulunmaktadır. Limited şirketin karar organı
Ortaklar Genel Kurulu’dur, yönetim ve temsil organı ise Genel
Müdür’dür. denetleme organı ise ortak sayısı yirmiyi aştığında söz
konusudur. Limited şirkette payların birbirine eşit olması gerekmez
ve pay (hisse) senedi çıkarılamaz

Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket: Bu şirket modeli,
anonim şirket ile kolektif şirketin özelliklerini bir arada sunan bir
modeldir. Anonim şirkette olduğu gibi burada da sermaye paylara
bölünmüştür. Ortaklardan biri veya bir kaçı şirket alacaklarına karşı
sınırsız sorumlu iken, diğerleri koydukları sermaye oranında
sorumluluk taşımaktadır. Şirketin ortak sayısı en az biri sınırsız
sorumlu olmak üzere beş kişiden az olamaz. Şirket, noterce
onaylanan bir yazılı sözleşme ile kurulur. Şirketin yönetimi ve
temsili, sınırsız sorumlu ortaklara aittir. Bunlar yönetim kurulunu
oluşturur. Tüm ortaklar ise genel kurulu oluşturur ve bu genel kurul,
içinde sınırsız sorumlu herhangi bir ortağın bulunmadığı denetçileri
seçer. Şirketin yönetimi için ayrıca tamamen profesyonel yöneticiler
görevlendirilebilir.
3. KOOPERATİFLER: Kooperatifler kanunda belirtildiği şekliyle tüzel kişiliği
bulunan, ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarını, özellikle de meslek ve geçimlerine
ilişkin ihtiyatlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet aracılığı ile sağlayıp
korumak amacıyla gerçek ve kamu tüzel kişileri ile özel idareler, belediyeler, köyler
ve dernekler tarafından kurulan değişik ortaklı ve değişik sermayeli kuruluşlardır.
Kanun bu tanımla kooperatifi şirketlerden ayırmış ve kooperatifleri kamu tüzel
kişiliğine yakın bir halde numlandırmıştır. Bunun nedeni kooperatiflerde temel
amacın kâr değil karşılıklı yardım ve dayanışma olmasıdır. En az yedi ortak
tarafından kurulabilen kooperatiflerde her ortak genel kurul üyesidir. Uygulamaya
bakıldığında daha çok üretim, tüketim, tarım, satış ve yapı kooperatifleri şeklinde
oluşumlar görülmektedir. Kooperatiflerin kendine özgü birtakım ilkeleri vardır. Bu
ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz:
ilkesi
Kooperatifler bir sermaye ortaklığı olmadığı için yıl sonunda elde ettikleri olumlu
gelir gider farklılıklarının nasıl dağıtılacağı ve ekonomik faaliyetlerin nasıl
sürdürüleceği ana sözleşmede belirlenir ve genel kurul tarafından kararlaştırılır. Bu
doğrultuda ortaklara sermaye payları üzerinden sadece sınırlı bir faiz verilebilir.
Kooperatifler ayrıca yılsonu gelir gider olumlu farkının bir kısmını da ortakların
yapmış olduğu alışveriş oranına göre dağıtırlar. Risturn adı verilen bu dağıtım,
kooperatiflerin kâr amaçlı olmamasından hareketle gerçekleştirilmekte ve gelir gider
arasındaki olumlu farkın ortaklara dağıtılmasını amaçlamaktadır.
4. DERNEK VE VAKIF İŞLETMELERİ: Dernek ve vakıflar kazanç paylaştırma
dışında kurulan kişi ve mal toplulukları olduklarından kural olarak bunların işletme
kurup kazanç amaçlı olarak işletmeleri yasaktır. Ancak Medeni Kanun, derneklere
temel amaçlarına ulaşmak için iktisadi amaçlı işletme oluşturma izni vermektedir.
Vakıfların üniversite ve yüksekokul kurmaları buna örnek olarak verilebilir.
 BÜYÜKLÜKLERİNE GÖRE İŞLETMELER: Daha çok niceliksel ölçütler dikkate
alınarak yapılan ve genel kabul gören bir yaklaşıma göre işletmeler;
1. Cüce İşletmeler: Tek bir çalışanı tam gün çalıştıramayacak kadar dar bir iş hacmine
sahip ya da o ölçüde küçük işletmelerdir.
2. Küçük İşletmeler: Çalışan sayısı 1–49 arası olan işletmelere çok küçük işletmeler,
50–99 arası olan işletmelere ise küçük işletmeler denmektedir.
3. Orta Büyüklükteki İşletmeler: Çalışan sayısı ölçütü açısından orta büyüklükteki
işletmeleri, 100–499 arası çalışana sahip işletme olarak tanımlamak mümkündür.
4. Büyük İşletmeler: Çalışan sayısı 500–1999 arasında olan işletmeler büyük işletme
olarak kabul edilmektedir.
5. Dev İşletmeler: Çalışan sayısı 2000’den fazla olan işletmelere dev işletme adı verilir.
 KULLANDIKLARI ÜRETİM TEKNOLOJİSİNE GÖRE İŞLETMELER: Üretim
teknolojisi ölçüt lınarak yapılan sınıflamada işletmenin teknik özelliklerine göre bir
ayırım yapılmakta ve yaptığı işte hâkim konumdaki üretim faktörü önem
kazanmaktadır. Bunlar; 1.
1. Emek Yoğun İşletmeler: Üretim biçimi ağırlıklı olarak emek faktörüne dayalı olan
işletmeler, emek yoğun işletmelerdir.
2. Sermaye Yoğun İşletmeler: Bu işletmeler ağırlıklı olarak tesis ve donanım (araçgereç) faktörlerine dayalı olarak faaliyet gösterir ve toplam maliyetler içerisinde bu
unsurların oranı yüksektir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Üretilmiş malların toptancılığını, yarı toptancılığını ve perakendeciliğini yapan
işletmeler aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sanayi ya da endüstri işletmeleri
b) Ticaret işletmeleri
c) Hizmet işletmeleri
d) Özel işletmeler
e) Kamu işletmeleri
2. Aşağıdakilerden hangisi hukuki yapı ölçütüne göre yapılan sınıflamada ortaya çıkan
işletme türlerinden biri değildir?
a) Tek kişi işletmeleri
b) Şirketler
c) Kamu işletmeleri
d) Kooperatifler
e) Dernek ve vakıf işletmeleri
3. Bazı ortakları sınırsız bir şekilde sorumlu olurken, diğer bazı ortaklarının ise yalnızca
koydukarı sermaye kadar sorumlu olduğu şirket türü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Anonim Şirket
b) Limited Şirket
c) Kooperatifler
d) Dernek ve vakıf işletmeleri
e) Komandit Şirket
4. Aşağıdakilerden hangisi işletmeleri büyüklük açısından sınıflandırmada kullanılan
niteliksel ölçütlerden biri değildir?
a) Çalışan sayısı
b) Uygulanan yönetim tarzı
c) Hukuki yapısı
d) İş bölümü ve uzmanlaşma derecesi
e) Teknolojinin kullanım düzeyi
5. Ağırlıklı olarak tesis ve donanım (araç-gereç) faktörlerine dayalı olarak faaliyet
gösteren işletmeler aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
a) Teknolojik işletmeler
b) Büyük işletmeler
c) Emek yoğun işletmeler
d) Sermaye yoğun işletmeler
e) Sermaye şirketleri
6. Üretim sürecinde kullanılan her türlü hammadde ve malzemeyi işleyerek bunlarda
fiziki nitelik, şekil ve kimyasal özellik yönünden değişiklik meydana getirerek yeni ve farklı
bir ürün ortaya çıkaran işletmeler aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sanayi ya da endüstri işletmeleri
b) Ticaret işletmeleri
c) Hizmet işletmeleri
d) Özel işletmeler
e) Kamu işletmeleri
7. İşletmelerin tüketici ihtiyaçlarını karşılamak için sağladıkları taşınamayan,
dokunulamayan, biriktirilemeyen, bir başka anlatımla somut olmayan araç ya da varlıklar
aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
a) Sanayi malı
b) Tüketim malı
c) Ticari mal
d) Hizmet
e) Sermaye
8. Milli Piyango İdaresi, Spor Toto ve Loto Teşkilatı ve Maden Tetkik ve Arama
Enstitüsü aşağıdaki işletme türlerinden hangisine örnek olarak verilebilir?
a) Sosyal güvenlik kuruluşları
b) Döner sermayeli işletmeler
c) Özel bütçeli devlet işletmeleri
d) Kooperatifler
e) Dernek ve vakıf işletmeleri
9. Aşağıdakilerden hangisi bir sermaye şirketidir?
a) Komandit Şirket
b) Kollektif Şirket
c) Anonim Şirket
d) Kooperatifler
e) Adi Şirket
10. Çalışan sayısı 1-100 arasında olan işletmeler hangi sınıfa girmektedir?
a) Cüce işletmeler
b) Küçük işletmeler
c) Orta büyüklükteki işletmeler
d) Büyük işletmeler
e) Dev işletmeler
Cevap Anahtarı
1.B, 2.C, 3.C, 3.E, 4.A, 5.D, 6.A, 7.D, 8.C, 9.C, 10.B
ÇOKTAN SEÇMELİ SORULAR VE CEVAPLARI
1 -Aşagıdakilerden hangisi işletmelerin Faaliyet alanı ya da üretilen mal veya hizmet türü
açısından ayrılan alanlarından biri değildir ?
a- sanayi ya da endüstri işletmeleri
b- ticaret işletmeler
c- hizmet işletmeleri
d- teknoloji işletmeleri
2 -otel ya da motel biçiminde konaklama hizmetlerinde, tiyatro veya sinema olarak eğlence
hizmetlerinde, hastane gibi sağlık hizmetlerinde,
-okul örneğindeki gibi eğitim ve öğretim hizmetlerinde, banka örneğindeki gibi sigorta ve
finansman hizmetlerinde, ulaşım firmaları ya da
- telefon operatörleri örneklerindeki gibi taşıma ve iletişim hizmetlerinde, hukuk ya da ticaret
alanında danışmanlık yapan işletmeler gibi danışmanlık hizmetlerinde ve
-elbise temizliği ya da berber örneklerindeki gibi işletmeler üretim türüne göre
aşağıdakilerden hangisidir?
a- tüketim malı üreten işletmeler
b- ticari işletmeler
c- hizmet üreten işletmeler
d- endüstri malı üreten işletmeler
I-Özel işletmeler
II-Kamu işletmeleri
III-Karma işletmeler
IV- Yabancı sermayeli işletmeler
3 -Yukarıdaki işletme türlerinden hangisi yada hangileri üretim araçlarının mülkiyetine göre
işletmeler arasında sayılamaz?
a- hiçbiri
b- II-III
c- Hepsi
d- yalnız IV
4 -Kamu işletmeleri kendi içinde kategorilere ayrılmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi bu
kategoriye dahil değildir.?a- sosyal güvenlik kuruluşları
b- döner sermayeli işletmeler
c- özel bütçeli devlet işletmeleri
d- yerel yönetim işletmeleri
e- karma işletmeler
5 - Türkiye’de hangi tarih ve sayılı kanunla birlikte Bağkur, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Emekli Sandığı şeklinde ayrı ayrı faaliyette bulunan sosyal güvenlik kurumları tek bir çatı
altında toplanarak Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturulmuştur.
a- 16 Mayıs 2006 tarih 5502 sayılı kanun
b-02 Temmuz 2007tarih 2227 sayılı kanun
c- 10 Eylül 1999 tarih 1507 sayılı kanun
d-02 Temmuz 2011 tarih 502 sayılı kanun
6 -Sosyal Güvenlik Kuruluşları:Üyelerinden her ay topladığı fonları değerlendirerek
mensuplarına sosyal güvenlik sağlayan kuruluşlardır. aşağıdakilerden hangisinin Fonları veya
primleri kendileri tarafından ödenmeyen ama sosyal güvenlikleri devlet tarafından sağlanan
gruplardandır?
a-Bağkur mensupları
b- emekli sandığı mensupları
c- ssk mensupları
d- isteğe bağlı siğorta mensupları
7 -Kamu işletmelerinde son yıllarda gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları ile devlet ve
merkezî idareler bu tür alanlardan çekilmektedir. Bu gelişmenin altında yatan önemli
sebeplerden birisi aşağıdakilerden hangisidir ?
a- bu kuruluşların kar getirisi yüksek olduğu için özelleştirilmektedir
b- bu kuruluşların toplumsal fayda amacının dışına çıkması nedeniyle özelleştirilmektedir
c- bu kuruluşların çeşitli nedenlerle gereği gibi yönetilemediği için büyük zarar etmesi
nedeniyle özelleştirilmektedir
d- bu kuruluşların uluslararası andlaşmalar gereği özelleştirilmeleri gerekmektedir
8 -Genel ve katma bütçeli kuruluşların genel idare ilkelerine göre yönetilmesi mümkün
olmayan üretim, ticaret ve hizmet faaliyetlerini sürdürebilmek ve daha esnek davranabilmek
amacıyla kurdukları işletmelerdir. Bu işletmelerin gelirleri bağlı bulundukları kuruluşlara
esneklik imkânı tanımaktadır. Bu işletmelerin tüzel kişilikleri yoktur ve bağlı bulundukları
kurumun tüzel kişiliği ile anılırlar. Tanımı aşağıdakilerden hangisine aittir?
a- sosyal güvenlik kuruluşları
b- yerel yönetim işletmeleri
c- Döner Sermayeli İşletmeler
d- özel bütçeli devlet işletmeleri
9 -Özel yasalarla kurulan ve tüzel kişiliğe sahip olan bu işletmelerin yönetim ve denetimleri
kendi kuruluşyasalarında belirtilen hükümlere göre yerine getirilir. Milli Piyango İdaresi, Spor
Toto ve Loto Teşkilatı ve Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü bu tür işletmelere ilişkin belli
başlı örnekleri olan kuruluş çeşidi aşağıdakilerden hangisidir.? a-yerel yönetim işletmeleri
b-döner sermayeli işletmeler
c-sosyal güvenlik kuruluşları
d-Özel Bütçeli Devlet İşletmeleri
I- Kazanç sağlamayı amaç edinmek
II- Süreklilik niyeti
III- Esnaf faaliyetleri sınırlarını aşan belli bir büyüklük
IV- Ticari yöntem ve örgütlenmeye dayalı çalışmayı gerektiren büyüklük ve önemde
faaliyet. 10 -Yukarıda sayılan özelliklerden hangisi yada hangileri Ticari İşletme’nin
özelliklerinden dir?
a- hiçbiri
b- yalnız I
c- Hepsi
d- I-III-IV
11 -Hukuki yapılarına göre şirketler kaça ayrılır?
a-2
b-3
c-5
d-4
12 -Aşağıdakilerden hangisi hukuki yapılarına göre ayrılan şirket türlerinden biri değildir?
a- tek kişi işletmeleri
b- yabancı sermayeli şirketler
c- şirketler
d- kooperatifler
e- dernek ve vakıf işletmeleri
I- ANONİM ŞİRKET
II- LİMİTED ŞİRKET
III- SERMAYESİ PAYLARA BÖLÜNMÜŞ KOM. ŞİRK.
IV- KOLLEKTİF ŞİRKET
V- KOMANDİT ŞİRKET
13 -Hukuki yapılarına göre ayrılan işletmelerden şirketler den biri olan ticari şirketlerde kendi
içinde şahıs şirketeri ve sermaye şirketleri olmak üzere 2 ye ayrılır. Bunlardan sermaye
şirketleri de kendi içinde yine 3 ye ayrılır. Aşağıdaki şıklardan hangisi veya hangileri bu 3
şirket doğru olarak verilmiştir?
a- I-II-III
b- III-IV-V
c- II-IV-V
d- I-II-IV
14 -Aşağıdakilerden hangisi Tacir kavramına dayanan böyle bir yapının faydaları arasında
sayılamaz?
a- Kurulmasının kolay olması
b- Kârın bölüşülmemesi
c- Örgütsel yapının esnekliği
d- Büyüklüklerinin sınırlı olması 15 -Aşağıdakilerden hangisi Tacir kavramına dayanan
böyle bir yapının faydaları arasında sayılamaz?
a- Doğrudan bir kişinin sorumlu olmasından dolayı kredi kolaylığı sağlaması
b- Yetkilerin tek elde toplanması
c- Yaşamlarının tek kişinin hayatıyla sınırlı olması
d- Sahibine manevi yönden saygınlık sağlaması
16 - Aşağıdakilerden hangisi tek kişilik işletmelerin sakıncaları arasında sayılamaz?
a- Büyüklüklerinin sınırlı olması
b- Modern yönetim ve işletme esaslarından yoksun bulunması
c- Kârın bölüşülmemesi
d- Yaşamlarının tek kişinin hayatıyla sınırlı olması
e- Borçlar karşısında işletme sahibinin sınırsız sorumlu kabul edilmesi
17 -Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında çalıştırmak amacıyla özel kişiler tarafından
kurulan ve ortakların hiçbirinin sorumluluğunun sınırlandırılmadığı şirket türüdür. Tanımı
aşağıdakilerden hangi şirket türüne aittir?
a-adi şirket
b-kollektif şirket
c-komandit şirket
d-ticaret şirketi
18 -Aşağıdaki hangi şirket türünde bazı ortaklar, gibi sınırsız bir şekilde sorumlu olurken,
diğer bazıları ise yalnızca koydukları sermaye kadar sorumludurlar.
a-sermaye paylaşımlı şirket
b-ticaret şirketi
c-yabancı sermayeli şirket
d-komandit şirket
19 -Aşağıdakilerden hangisi Sermaye şirketlerinde kendi içinde farklı şekillerinden birisi
değildir.
a- Anonim Şirket
b- Limited Şirket
c- Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket
d- Adi şirket
-En az beş kişi tarafından sermayesi paylara bölünmüş şekilde kurulan ve ortakların şirketin
borçlarından dolayı sadece koydukları sermaye kadar sorumlu oldukları şirket türüdür.
-Tüzel kişilerin de ortak olabildiği bu şirketlerin yönetimi, pay sahiplerinden oluşan genel
kurulca seçilen en az üç kişiden oluşan yönetim kurulu tarafından yerine getirilir
-Bir genel müdür tayin edilebilir. Bu şirketlerin denetimi ise, genel kurulca seçilen en az bir,
en çok beş denetçi tarafından yapılır.
-Kıymetli evrak niteliğinde olan pay (hisse) senetleri çıkarabilecekleri gibi uzun dönem
sermaye gereksinimine cevap verecek tahvil (borç senedi) de çıkarabilirler. Bu şirketlerde pay
senetleri satılarak kolayca el değiştirebilir. 20 -Yukarıdaki tanım sermaye şirketlerinden
hangisine aittir?
abcd-
Limited Şirket
Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket
Sermayesi Paylara Bölünmüş Komanditer Şirket
Anonim şirket
I- Şirketin ortak sayısı en az biri sınırsız sorumlu olmak üzere beş kişiden az olamaz.
Şirket, noterce onaylanan bir yazılı sözleşme ile kurulur
II- Şirketin yönetimi ve temsili, sınırsız sorumlu ortaklara aittir. Bunlar yönetim kurulunu
oluşturur. Tüm ortaklar ise genel kurulu oluşturur ve bu genel kurul, içinde sınırsız
sorumlu herhangi bir ortağın bulunmadığı denetçileri seçer. Şirketin yönetimi için
ayrıca tamamen profesyonel yöneticiler görevlendirilebilir.
III- Bu şirket modeli, anonim şirket ile kolektif şirketin özelliklerini bir arada sunan bir
modeldir. Anonim şirkette olduğu gibi burada da sermaye paylara bölünmüştür
IV- Ortaklardan biri veya bir kaçı şirket alacaklarına karşı sınırlı sorumlu iken, diğerleri
koydukları sermaye oranında sorumluluk taşımaktadır.
21 -Yukarıdaki belirtilen Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket özelliklerinden
hangisi doğru değildir?
abcd-
I-II-IV
II-III
HİÇBİRİ
YALNIZ IV
A- Serbest giriş çıkış (açık üyelik) ilkesi
B- Demokratik yönetim ilkesi
C- Ortağın ekonomik katılımı ilkesi
D- Özerklik ve bağımsızlık ilkesi
E- Eğitim, öğretim ve bilgilendirme ilkesi
F- Kooperatifler ve üst birlikleri arası işbirliği ilkesi
G- Toplumsal sorumluluk ilkesi.
22 -Kooperatiflerin kendine özgü birtakım ilkeleri vardır. Yukarıdaki ilkelerden hangisi veya
hangileri bunlar arasında sayılamaz
a- hiçbiri
b- hepsi
c- A-D-F
d-Yalnız A
23 -Aşağıdaki Büyüklüklerine göre ayrılan işletmelerden hangisi veya hangileri bu ayrımın
dışında kalır?
abcd-
cüce işletmeler, küçük işletmeler
orta büyüklükteki işletmeler
büyük işletmeler ,dev işletmeler
hiçbiri
I - Emek yoğun işletmelerde üretimdeki değer büyük ölçüde emek faktöründen
kaynaklanmakta,
II - mal ve hizmetlere ilişkin toplam maliyetler içerisinde işçilik maliyetleri büyük olmaktadır.
III - Tekstil, torna, döküm ya da tesviyecilik emek yoğun işletmelerin bulunduğu sektörlere
örnek olarak verilebilir.
IV - Toplam varlıkları içerisinde sabit varlıkların önemli yer tuttuğu
24 -Üretim biçimi ağırlıklı olarak emek faktörüne dayalı olan işletmelerin özelliklerinden
Yukarıda sayılan özelliklerden hangisi veya hangileri yanlıştır ?
abcd-
II-IV
III-IV
YALNIZ I
YALNIZ IV
I - Bu işletmeler ağırlıklı olarak tesis ve donanım (araç-gereç) faktörlerine dayalı
olarak faaliyet gösterir
II - mal ve hizmetlere ilişkin toplam maliyetler içerisinde işçilik maliyetleri büyük
olmaktadır.
III - toplam maliyetler içerisinde tesis ve donanım unsurların oranı yüksektir.
IV - Toplam varlıkları içerisinde sabit varlıkların önemli yer tuttuğu sermaye yoğun
işletmeler daha çok petrol, tütün, kimya ve metalürji gibi alanlarda görülmektedir.
25 -Üretim biçimi ağırlıklı olarak sermaye faktörüne dayalı olan işletmelerin özelliklerinden
Yukarıda sayılan özelliklerden hangisi veya hangileri yanlıştır ?
a- Hepsi
b- Yalnız II
c- II-III
d- I-III-IV
CEVAPLAR:
1-D 2-C 3-A 4-E 5-A 6-B 7-C 8-C 9-D 10-C 11-D 12-B 13-A 14-D 15-C 16-C 17-B
18-D 19-D 20-D 21-D 22-A 23-D 24-D 25-B
BOŞLUK DOLDURMA SORU VE CEVAPLARI
1- ................, üretim sürecinde kullanılan her türlü ham madde ve malzemeyi işleyerek
bunlarda fiziki nitelik, şekil ve kimyasal özellik yönünden değişiklik meydana getirerek
yeni ve farklı bir ürün ortaya çıkaran işletmelerdir. Cümlesindeki boşluğa
aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a-Sanayi ya da endüstri işletmeleri
b- ticari işletmeler
c- hizmet işletmeleri
d- teknolojik işletmeler
I-Sanayi malı üreten işletmeler
II-Tüketim malı üreten işletmeler
III-Hizmet üreten işletmeler
IV-Ticari işletmeler
2- Sanayi işletmelerini de kendi içlerinde iki ayrı kategoride incelemek
mümkündür:Bunlar ........... ve.............dir. Yukarıdakilerden hangi ikisi cümledeki
boşlukları tamamlar?
a- II-IV
b- I-IV
c- I-II
d- II-III
3- ............ Üretici işletmeler için üretim gerçekleştiren işletmelerdir. Petro-kimya
işletmeleri, rafineriler, demir-çelik işletmeleri gibi. Bu işletmelerin ürünleri başka
işletmelerin üretim sürecinde kullanılacak girdileri oluşturmaktadır. Cümlesindeki
boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir ?
a- tüketim malı üreten işletmeler
b- Sanayi Malı Üreten İşletmeler
c- hizmet üreten işletmeler
d- ticari işletmeler
4- ................. Bu işletmelerin ürünleri doğrudan tüketicilerin ya da kullanıcıların
ihtiyaçlarını karşılayabilecek özellikler taşımaktadır. Örneğin beyaz eşya ürünleri,
mobilya, tekstil v.b. ürünler üreten işletmeler bu gruptadır. Cümlesinde ki boşluk
aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanır?
a- Tüketim Malı Üreten İşletmeler
b- sanayi malı üreten işletmeler
c- hizmet üreten işletmeler
d- ticari işletmeler
5- ............... üretilmiş malların toptancılığını, yarı toptancılığını ve perakendeciliğini yapan
işletmelerdir.işletmeler üreticilerle tüketiciler arasında yer alan aracı
kuruluşlardır.Örneğin bakkal ya da süper marketler gibi. Cümlesinde ki boşluk
aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanır?
a- sanayi malı üreten işletmeler
b- Ticaret işletmeleri
c- hizmet üreten işletmeler
d- ticari işletmeler
6- ................ maddi niteliği olmayan soyut araç ya da varlıkların üretim ve pazarlamasını
erçekleştirmektedir. Cümlesinde ki boşluk aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanır? aHizmet üreten işletmeler
b- tüketim malı üreten işletmeler
c- ticari işletmeler
d- sanayi malı üreten işletmeler
7- .........Özel ve kamu işletmelerinin ortak sermaye ile kurdukları işletmelerdir. Bu tür
işletmelerde kamu sermaye payı genel olarak yarıdan azdır. Bu nedenle de yönetim özel
sektördedir. Cümlesindeki tanım aşağıdakilerden hangisine aittir.
a- Karma işletmeler
b-yabancı sermayeli işletmeler
c- Kamu işletmeleri
d- özel işletmeler
8- Hukuki yapılarına göre ayrılan işletmelerden şirketler .......... ve............. olmak üzere 2
ye ayrılır . Cümlesindeki boşlukları aşağıdakilerden hangisi tamamlar?
a- kooperatifler- vakıf işletmeleri
b- tek kişilik şirketler- ortaklı şirketler
c- adi şirketler-ticaret şirketleri
d- yabancı sermayeli-yerli sermayeli şirketler
9- Hukuki yapılarına göre ayrılan işletmelerden şirketler den biri olan ticari şirketlerde
kendi içinde şahıs şirketeri ve sermaye şirketleri olmak üzere 2 ye ayrılır.Bunlardan
şahıs şirketleri de kendi içinde ........... ve .......... olarak yine 2 ye ayrılır.Cümlesinde
boşluklara aşağıdakilerden hangisi gelir
a- anonim şirket- limited şirket
b- adi şirket-kooperatif
c- kollektif şirket-komandit şirket
d- hiç biri
10-
En basit ve en eski işletme türü ............ işletmeleridir.
a- anonim şirket
b- limited şirket
c- adi şirket
d- tek kişi işletme
11Kanun ister gezici olsunlar, ister bir dükkânda veya bir sokağın muayyen
yerlerinde sabit bulunsunlar,iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni
çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan
sanat ve ticaret sahiplerini tacir olarak değerlendirmemekte, bunları ............
saymaktadır. Cümlesindeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi tamamlar? a- tüccar
b- esnaf
c-vergiden muaf
d- küçük tacir
12............. Şirketin kârı ve zararı, ortaklar arasında belirlenen biçimde bölüşülür.
Eğer bu konuda bir belirleme söz konusu değilse, bölüşüm eşit olarak gerçekleştirilir.
Cümlesindeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi tamamlar?
a-Adi şirketler
b-komandit şirketler
c-ticaret şirketlerin
d-sermaye paylaşımlı şirket
13…………….; işletmeye sermaye getiren herkesin ortak olabilmesi, getirdiği
sermaye kadar pay sahibi olması ve her ortağın payını başkasına devredebilmesidir.
Cümlesindeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi tamamlar?
a- Sermaye şirketleri
b- Şahıs şirketleri
c- Sermaye paylaşımlı şirketler
d- Karma işletmeler
14…………….En az iki en çok elli gerçek ya da tüzel kişi tarafından belirli bir
ticaret unvanı altında kurulan ve ortaklarının sorumluluğunun koydukları sermaye kadar
olduğu esas sermayesi belirli olan şirketlerdir. Cümlesindeki boşluğu aşağıdakilerden
hangisi tamamlar?
a- Anonim şirket
b- Limited Şirket
c- Adi şirket
d- Ticari şirket
15Şirketlerden farklı olarak ……………………temel amaç karşılıklı yardım ve
dayanışmadır. Cümlesindeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi tamamlar?
a- adi şirketler
b- kollektif şirket
c- kooperatifler
d-dernek ve vakıf işletmeleri
16……………..kanunda belirtildiği şekliyle tüzel kişiliği bulunan, ortaklarının
belirli ekonomik çıkarlarını, özellikle de meslek ve geçimlerine ilişkin ihtiyatlarını
karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet aracılığı ile sağlayıp korumak amacıyla gerçek
ve kamu tüzel kişileri ile özel idareler, belediyeler, köyler ve dernekler tarafından
kurulan değişik ortaklı ve değişik sermayeli kuruluşlardır . Cümlesindeki boşluğu
aşağıdakilerden hangisi tamamlar?
a- Kooperatifler
b- Dernek ve vakıf işletmeleri
c- Kollektif şirket
d- Adi şirket
17Kooperatifler ayrıca yılsonu gelir gider olumlu farkının bir kısmını da ortakların
yapmış olduğu alışveriş oranına göre dağıtırlar. …………………adı verilen bu dağıtım,
kooperatiflerin kâr amaçlı olmamasından hareketle gerçekleştirilmekte ve gelir gider
arasındaki olumlu farkın ortaklara dağıtılmasını amaçlamaktadır. Cümlesindeki boşluğa
aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Alışveriş payı
b- Üyelik aidatı
c- Risturn
d- Koppay
18…………………………kazanç paylaştırma dışında kurulan kişi ve mal
toplulukları olduklarından kural olarak bunların işletme kurup kazanç amaçlı olarak
işletmeleri yasaktır. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Kooperatifler
b- Sandıklar
c- Kulüpler
d- Dernek ve vakıflar
19………………………………işletmenin çalıştırdığı personel sayısı, işletmenin
kuruluş alanı ve tesis sayısı, belirli bir dönemdeki satış toplamı, sermaye miktarı,
kullanılan makine ve araç gereç miktarı, tüketilen ham madde ve yardımcı madde
miktarı ve bir dönemde ödenen ücret ve aylık toplamı gibi somut ölçütlerdir.
Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Nicelik belirten ölçütler
b- Nitelik belirten ölçütler
c- Kar ve zarar belirten ölçütler
d- Maliyet belirten ölçütler
20……………………., ise uygulanan yönetim tarzı, hukuki yapısı, iş bölümü ve
uzmanlaşma derecesi, teknolojinin kullanım düzeyi gibi soyut ya da niteleyici
ölçütlerdir. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Nicelik belirten ölçütler
b- Nitelik belirten ölçütler
c- Kar ve zarar belirten ölçütler
d- Maliyet belirten ölçütler
21Daha çok …………………..dikkate alınarak yapılan ve genel kabul gören bir
yaklaşıma göre işletmeler; cüce işletmeler, küçük işletmeler, orta büyüklükteki
işletmeler, büyük işletmeler ve dev işletmeler olmak üzere beşe ayrılmaktadır.
Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Niceliksel ölçütler
b- Niteliksel ölçütler
c- Kar ve zarar ölçütleri
d- Maliyet ölçütleri
22Bir berber ya da anahtarcı …………………….verilebilecek en iyi örneklerdir.
Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Küçük işletmeler
b- cüce işletmeler
c- meslek işletmesi
d- orta işletme
23Tek bir çalışanı tam gün çalıştıramayacak kadar dar bir iş hacmine sahip ya da o
ölçüde küçük işletmelere……………………………. denir. Cümlesindeki boşluğa
aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Orta işletme
b- Küçük işletme
c- Cüce işletme
d- Meslek işletmesi
24Çalışan sayısı ……………..arası olan işletmelere çok küçük işletmeler,
………arası olan işletmelere ise küçük işletmeler denmektedir. Cümlesindeki boşluğa
aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- 1–49/50–99
b- 1-99/100-199
c- 1-9/10-19
d- 10-50/51-100
25Çalışan sayısı ölçütü açısından orta büyüklükteki işletmeleri, ……………arası
çalışana sahip işletme olarak tanımlamak mümkündür. Cümlesindeki boşluğa
aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- 100-199
b- 100–499
c- 100-300
d- 500-999
26Çalışan sayısı ……………..arasında olan işletmeler büyük işletme olarak kabul
edilmektedir. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- 500-999
b- 5000-9999
c- 1000-5000
d- 500–1999
27Çalışan sayısı………….’den fazla olan işletmelere dev işletme adı verilir.
Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- 2000
b- 5000
c- 1000
d- 3000
28Değişime uyum sağlama ………………………….açısından en önemli
güçlüklerden biridir. Cümlesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelir.?
a- Küçük işletmeler
b- Çok küçük işletmeler
c- dev işletmeler
d- büyük işletmeler
CEVAPLAR:
1-A 2-C 3-B 4-A 5-B 6-A 7-A 8-C 9-C 10-D 11-B 12-A 13-A 14-B 15-C 16-A 17C 18-D 19-A 20-B 21-A 22-B 23-C 24-A 25-B 26-D 27-A 28-C
DOĞRU-YANLIŞ SORU VE CEVAPLAR
D Y 1- İşletmeler bir mal ya da hizmetin üretimini gerçekleştirebilecekleri gibi başkalarınca
üretilen bir çıktıyı
satmak şeklinde de faaliyette bulunabilirler.
D Y 2- Sanayi işletmelerini de kendi içlerinde dört ayrı kategoride incelemek mümkündür.
D Y 3- Sanayi işletmeleri hammedde işleyen ya da karmaşık ürünlerin montajını yapan
işletmelerdir. D Y 4- Üretim araçlarının mülkiyetine göre işletmeler; sanayi malı
işletmeleri, kamu işletmeleri, karma işletmeler
ve yabancı sermayeli işletmeler olarak ayrılır.
D Y 5- Her türlü alanda, her düzeyde ve boyutta faaliyette bulunabilen özel işletmelerde kâr
ya da zarar doğrudan
devlete aittir
D Y 6- Özel işletmeler, mülkiyet ve sermayesinin tamamı veya büyük bir bölümü özel
kişilere ait olan
işletmelerdir.
D Y 7- Kamu işletmeleri Sermayesinin tamamı ya da büyük çoğunluğu devlete ya da kamu
tüzel kişilerine ait olan
işletmelerdir.
D Y 8- Kâr amacı güden işletmelerle aynı olarak kamu işletmelerinde toplumsal fayda ön
plandadır.
D Y 9- Yerel Yönetim İşletmeleri: Bu işletmeler, belediyelere, il özel idarelerine ve köy
tüzel kişiliğine ait olan
işletmelerdir. Belediyelerin elektrik, su, doğal gaz ve toplu taşıma için kurdukları
işletmeler ve ekmek
fabrikaları ile il özel idareleri tarafından işletilen otel ve kaplıcalar bu tip işletme
örnekleridir.
D Y 10- Türkiye’de karma işletmelerin sayısı özelleştirme çalışmaları sonucunda hızla
artmaktadır.
D Y 11- Küreselleşmenin bir sonucu olarak yabancı sermayeli işletmelerin sayısı hem
ülkemizde hem de genel
olarak tüm dünyada hızla artmaktadır. D Y 12- Türk Hukuk sisteminde
işletmelerin yapısını düzenleyen temel kanun Türk Ticaret Kanunu’dur.
D Y 13- Hukuki yapılarına göre ayrılan işletmelerden şirketler den biri olan ticari
şirketlerde kendi içinde şahıs
şirketeri ve sermaye şirketleri olmak üzere 2 ye ayrılır.
D Y 14- tek kişi işletmeleri Kâr ve zararın doğrudan bir kişiye ait olduğu ve işletmenin
tüzel kişiliğinin söz konusu
olmadığı bu tür işletmelerde işletme sahibi ile işletme hukuki açıdan ayrı
tutulmakta ve görece daha fazla
sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır
D Y 15- Tekkişi işletmeleri Kâr ve zararın doğrudan bir kişiye ait olduğu ve işletmenin
tüzel kişiliğinin sözkonusu
olmadığı bu tür işletmelerde işletme sahibi ile işletme hukuki açıdan ayrı
tutulamamakta ve görece daha az
sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır
D Y 16- Birden çok kişi tarafından sermayesi sağlanarak kurulan ve yönetilen
işletmelerdir. Bu oluşumların ortak
özelliği sahipliğin birden çok kişi açısından söz konusu olmasıdır. Türk Hukuk
sisteminde şirketler adi
şirketler ve ticaret şirketleri olmak üzere iki biçimde ortaya çıkmaktadır.
D Y 17- İki veya daha fazla kişi tarafından sözlü ya da yazılı bir sözleşmeyle kurulur. Bu
şirketlerin kendini oluşturan
kişilerden ayrı bir tüzel kişiliği yoktur ve bunlar Borçlar Kanunu’na göre değil,
Türk Ticaret Kanunu’na göre
düzenlenirler.
D Y 18- Adi şirketlerde Şirket ortaklarının sorumluluğu sınırsızdır ve tüm kişisel mal
varlıklarını kapsar. D Y 20- İki veya daha fazla kişinin bir araya gelerek belirleyecekleri
amaçlara ulaşmak için Türk Ticaret Kanunu’nun
düzenlediği şekilde kurulan şirketlerdir. Türk Ticaret Kanunu’na göre ticaret
şirketleri; şahıs şirketleri ya da
sermaye şirketleri şeklinde ortaya çıkabilir
D Y 21- Şahıs şirketleri Birbirini iyi tanıyan ve birbirine güvenen kişiler tarafından kurulan
az sayıda ortaklı
işletmelerdir. Kolleftif şirketler ve komandit şirketler olarak iki şekilde ortaya
çıkabilir.+D Y 22- Bir şirketin kollektif şirket olabilmesi için sözleşmenin yazılı olarak
yapılıp, imzaların noterce onaylanması
gereklidir.
D Y 23- Sorumlulukları sınırsız olan ortaklara komanditer, sorumlulukları sınırlı olanlara
ise komandite
denmektedir. Şirketin yönetimi komandite ortaklara aittir. Bu şirket türünde de
yazılı bir sözleşme esastır. D Y 24- Sorumlulukları sınırsız olan ortaklara komandite,
sorumlulukları sınırlı olanlara ise komanditer
denmektedir. Şirketin yönetimi komandite ortaklara aittir. Bu şirket türünde de
yazılı bir sözleşme esastır.
D Y 25- Sermaye şirketlerinin Şahıs şirketlerinden ayrılan en önemli özelliği, genel olarak
şirkete ortak olan pay
sahiplerinin sorumluluğunun koydukları sermaye ile sınırlı olmasıdır.
D Y 26- limited şirket Yazılı sözleşme ve noter onayının esas olduğu bu şirket türünde
anonim şirketin aksine ortak
sayısı konusunda bir üst sınır bulunmamaktadır
D Y 27- Limited şirketin karar organı Ortaklar Genel Kurulu’dur, yönetim ve temsil organı
ise Genel
Müdür’dür.Denetleme organı ise ortak sayısı yirmiyi aştığında söz konusudur.
D Y 28- Limited şirkette payların birbirine eşit olması gerekmez ve pay (hisse) senedi
çıkarılamaz.
D Y 29- Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketleri diğer sermaye şirketlerinden
ayıran özellik bir takım
ortakların sınırsız bir takım ortakların ise sınırlı sorumlu olmasıdır.
D Y 30- En az yedi ortak tarafından kurulabilen kooperatiflerde her ortak genel kurul
üyesidir
D Y 31- Medeni Kanun, derneklere temel amaçlarına ulaşmak için iktisadi amaçlı işletme
oluşturma izni
vermektedir. Vakıfların üniversite ve yüksekokul kurmaları buna örnek olarak
verilebilir.
D Y 32- İşletmeleri büyüklük kriterini temel alarak sınıflandırmada farklı bakış açıları ve
ölçütler mevcuttur. Bu
ölçütleri kar ve zarar ölçütler şeklinde iki ayrı bölümde toplamak mümkündür.
D Y 33- İşletmeleri büyüklük kriterini temel alarak sınıflandırmada farklı bakış açıları ve
ölçütler mevcuttur. Bu
ölçütleri nicelik (miktar) ve nitelik belirten ölçütler şeklinde iki ayrı bölümde
toplamak mümkündür.
D Y 34- Büyüklüklerine göre işletmeler ya miktar veya rakam içeren bir takım ölçütlerle
ya da soyut bir içerikle,
niteleyici ölçütlerle sınıflandırılmaktadır.
D Y 35- Küçük işletmeler sınırlı ürün ya da hizmet çeşidine sahip olduklarından, bir
üründen diğerine geçmeleri yada
ürün veya hizmet sunumuna ilişkin çevresel değişimleri bünyelerine yansıtmaları
daha zordur.
D Y 36- Küçük işletmelerin çağın en önemli gereksinimlerinden biri olan değişimi
yakalayıp bünyelerine
yansıtabilmelerinin daha kolay olması önemli bir üstünlüktür.
D Y 37- Kullandıkları üretim teknolojisi açısından değerlendirildiğinde işletmeleri emek
yoğun ve sermaye yoğun
işletmeler olarak ikiye ayırmak mümkündür.
D Y 38- İşletmeler faaliyet alanı, üretim araçlarının mülkiyeti, hukuki yapı, büyüklük ve
kullanılan üretim teknolojisi
ölçütleriyle sınıflandırılmaktadır.
CEVAPLAR:
1-D 2-Y 3-D 4-Y 5-Y 6-D 7-D 8-Y 9-D 10-Y 11-D 12-D 13-D 14-Y 15-D 16-D 17Y 18-D 19-D 20-D 21-D 22-D 23-Y 24-D 25-D 26-Y 27-D 28-D 29-D 30-D 31-D
32-Y 33-D 34-D 35-Y 36-D 37-D 38-D
ÜNİTE 4: İŞLETMELERİN KURULUŞU
 İŞLETME KURMA NEDENLERİ: İşletmelerin kuruluşunda söz konusu olabilecek bir
dizi neden bulunmaktadır. Bunlar:
 Yüksek kar ve kazanç sağlama
 Kendi işinin sahibi olmak
 Sosyal saygı kazanmak
 Kendini ispatlamak
 Miras
 Başka fırsatların olmayışı
 İŞLETME KURMA AŞAMALARI: Bir işletmenin kuruluşuna karar verip bu kararı
uygulamaya geçirmede yedi aşamadan söz edilebilir:
 Yatırım düşüncesi
 Ön çalışmalar (Ekonomik, teknik, finansal, yasal araştırma)
 Ön proje
 Değerlendirme ve yatırım kararı
 Kesin proje
 Projenin uygulanması
 Faaliyete başlama
 KURULUŞ YERİ KAVRAMI: Doğru kuruluş yerinin belirlenmesi işletmenin başarısını
elirleyecek önemli inceleme ve analiz alanlarından birini oluşturmaktadır. Kuruluş yeri
seçiminde en önemli konu, bu seçimin ekonomik amaçlara uygun bir yer olmasıdır.
Başka bir anlatımla işletmenin üretim maliyetlerinin en az olduğu yer ekonomik
amaçlara en uygun yerdir. Bir işletmenin en iyi kuruluş yerini seçmesinin stratejik
öneminden hareketle kuruluş yerini belirleme sürecinde bir dizi faktörün varlığından
söz edilebilir. Bunlar:
 Hammadde
 Pazar (tüketicilerin belirli bir ihtiyacı karşılamak amacıyla satın
almak
istedikleri bir mal ya da hizmetin oluştuğu alandır)
 Emek
 Ulaştırma
 Enerji
 Diğer faktörler (doğa koşulları, çevre kirliliği, devlet düzenlemeleri)
EN UYGUN KURULUŞ YERİNİN BELİRLENMESİ : İşletmecilikte en temel amaçlar;
faaliyetleri verimli, ekonomik ve kârlı bir şekilde gerçekleştirmektir. Akılcılık ilkeleri olarak
da ifade edilen bu temel amaçlar, aynı zamanda en uygun kuruluş yerinin tespitinde
işletmelere yol gösteren ilkeler olarak da ifade edilmektedir. Bunlar;
 Verimlilik
 Ekonomiklik
 Karlılık
ÜNİTE 4 SORULAR
1) İşletme kurma nedenleri nelerdir ?
* Yüksek kar ve kazanç sağlamak
Kendiişinin sahibi olmak
Sosyal saygı kazanmak
Kendini ispatlamak
Miras
Başka fırsatların olmaması
2) İşletmelerin kurulmasına karar vermede ilk aşama hangisidir ?
* Yatırım düşüncesi
3) Yatırım düşüncesinin uygulanabilir olup olmadığının ortaya konduğu aşama hangisidir?
* Ön çalışmalar aşaması
4) Yatırım düşüncesine ilişkin olarak hangi konularda ön çalışma yapılması gerekir?
* Ekonomik araştırmalar
Teknik araştırmalar
Finansal araştırmalar
Yasal araştırmalar
5)İşletmelerin mal yada hizmet üretebilmesi için gerekli araç-gereç ,makine ve techizatın
seçimi yerleştirilmesine ilişkin çabalar ön çalışmalar kapsamında hangi aşamaya girer?
* Teknik araştırmalar
6)Yatırım kararına yönelik olarak verilen olumlu kararla birlikte ön projenin daha somut ve
ayrıntılı şekilde düzenlenerek netlik kazandığı aşama hangisidir?
* Kesin proje aşaması
7)İşletme kuruluşunda birincil öneme sahip olan konu nedir?
* Kuruluş yerinin seçimi
8) İşletmenin kuruluş yerinin seçiminde en önemli konu hangisidir?
* Kuruluş yerinin ekonomik amaçlara uygun olarak seçilmesi
9)İşletmenin kuruluş yerinin seçiminde önemli olan faktörler nelerdir?
Hammadde
Ulaştırma
Pazar
Enerji
Emek
Diğer faktörler
10)Tüketicilerin belirli bir ihtiyacı karşılamak için satın almak istedikleri bir mal yada
hizmetin oluştuğu alana ne denir?
* Pazar
11)Pazara yakın olmanın faydaları nelerdir?
* Rekabet açısından ve pazardaki değişimleri takip ederek bunlara uyum sağlamak açısından
önemlidir.
12) İşletmelerdeki emek kavramı neyi ifade eder?
*Kas beyin güçleri ile üretim sürecinde yer alan insanların katkıları işletmelerde emek
kavramını ifade eder.
13) Girdilerin işletmeye çıktıların ise müşteriye doğru ve kesintisiz olarak akışının
sağlandığı aşamaya ne denir?
* Ulaşım
14) Petrol arıtma tesislerinin liman kentlerine kurulmasının amacı nedir?
* Ulaştırma avantajlarından yararlanmak
15) İşletmecilikte en temel amaçlar nelerdir?
* Faaliyetlerini verimli ekonomik ve karlı bir şekilde gerçekleştirmek
16) Akılcılık ilkeleri tanımı nedir?
* En uygun işletme yerinin seçiminde işletmelere yol gösteren ilkelerdir.
17) Akılcılık ilkeleri nelerdir?
* Verimlilik
Ekonomiklik
Karlılık
18) Karlılık nedir?
* Elde idilen kazancın bu kazancı sağlamak için kullanılan sermayeye oranı
19) Ulaştırmada işletmelerin tercih edebilecekleri ulaştırma seçenekleri nelerdir?
*Hava yolu, Deniz yolu,Kara yolu,Demir yolu ve Boru Hattıdır.
20) Kuruluş yeri faktörleri nelerdir?
*Hmamdde
Ulaştırma
Pazar
Enerji
Emek
Diğer faktörler
*Hammadde işletmeler için giderdir bu giderleri azaltabilmek için işletmeler hammaddeye en
yakın yerlere kurulmalıdır.yine işletme yerlerinin seçiminde bazı ülkelerde ülkenin genel
anlamda kalkınması önemli bir konu olduğundan bu tür yatırımların gelişmemiş bölgelerde
yaygınlaşması için tedbirler alınmakta ve teşviklerde bulunulmaktadır.
* Pazar kavramında ise pazara yakınlık ve pazarın büyüklüğü önemlidir.Pazara yakınlık
rekabet açısından önemlidir ve ayrıca taşıma maliyetlerinin azaltılması karlılık açısından
önemlidir.
*Emek işgücü bakımından işletmeler iş gücü maliyetlerini düşürmek açısından iş gücünün
bol ve ucuz olduğu yerlerde kuruluş yeri belirlemeyi karlılık açısından tercih etmektedir.
*Ağır sanayi ve demir sanayi gibi işletmelerde taşıma ve ulaştırma maliyetleri son derece
önemli miktarlar ifade ettiği için bu işletmeler için ulaştırma çok daha önemli bir faktör
haline gelmektedir.
*
*İşletmeler kuruluş aşamasında enerji kaynaklarına yakın olan yerleri tercih etmek
durumundadır.Su kaynaklarına elverişli ve ucuz yakıt kaynaklarına kömür ve elektrik gibi
kaynaklara yakın olmak maliyetler açısından karlılık sağlayacaktır.
*İşletme yerinin seçimindeki diğer faktörler kısmına ise doğa koşulları, çevre kirliliği ve
devlet düzenlemeleri(teşvik ve vergiler) girmektedir.
ÜNİTE 5: İŞLETMELERİN BÜYÜMESİ
 işletmelerin büyümesi dinamik bir süreçtir. Dinamik işletme, sürekli ve dengeli
büyüyen işletmeler için kullanılır.
 İşletmenin mevcut durumu, faaliyet gösterdiği endüstri dalı, üretilen mallara olan
talebin artması, ürünlerini ve süreçlerini yenileme isteği, onu büyümeye iter. Çevresel
koşullar, tüketici tercihlerinin değişmesi, rakip işletmelerin yeni üretim teknolojileri ve
yöntemi kullanmaları, büyük sermayeyle pazarda faaliyet göstermeleri, işletmeleri
büyümeye iten diğer nedenlerdir.
 İşletmeler şu nedenlerle büyümek isterler:
 Hammade temininde kolaylık sağlamak
 Birim maliyetinin düşük olması
 Teknik yenilikleri izleme kapasitesinin yüksek oluşu
 Satış olanaklarında üstünlüklere sahip olma
 Nüfuz/etki yeteneklerindeki üstünlük
 İŞLETMELERİN BÜYÜME YÖNTEMLERi: İşletmeleri büyümeye iten nedenler
öncelikle ptimum büyüklüğe ulaşmak, kâr edebilmek ve varlıklarını sürdürebilmektir.
İşletme büyüklüğünün gfvyt6ekonomiklik prensibine göre optimal düzeyde olması
gerekir. Yani en yüksek gelirin, en düşük maliyetle elde edildiği bir büyüklükte olması
gerekir.
İŞLETMELERİN BÜYÜMESİ
İÇ BÜYÜME
1. YATAY BÜYÜME
DIŞ BÜYÜME
1. YATAY BÜYÜME
a. Ürün Farklılaşması
2. DİKEY BÜYÜME
b. Pazar Farklılaşması
3. ÇAPRAZ (KARMA)
BÜYÜME
4. DAİRESEL BÜYÜME
2. DİKEY BÜYÜME
a. Geriye Doğru Dikey Büyüme
b. İleriye Doğru Dikey Büyüme
 İç Büyüme: İşletmelerin kendi kaynaklarına bağlı olarak mevcut faaliyetlerin
genişletilmesi şeklindeki büyümedir. Borçlanma, oto finansman, yeni sermaye bulma
yoluyla gerçekleşir.
 Otofinansman: Bir işletmenin kendi gücü ile sermaye yaratmasına denir. Diğer bir
tanıma göre oto finansman; bir işletmenin üçüncü kişilere başvurmadan ve işletme
sahiplerinin sermaye getirmelerine gerek kalmadan, ihtiyaç duyduğu sermaye ihtiyacını
kendi içinden karşılamasıdır.

Yatay Büyüme: İşletmelerin aynı üretim alanında faaliyet kapsamını genişletmesidir.

Ürün farklılaştırması: Aynı ürünün biçim ve boyut değiştirerek değişik özelliklerde
piyasaya sürülmesidir.

Pazar farklılaştırması: İşletmenin ürünlerini farklı pazarlara sunması, farklı tüketici
kitlesine ulaşması pazar farklılaştırma örneğidir.
 Dikey Büyüme: Birbirini izleyen veya tamamlayan nitelikte mal üreten işletmelerin
aralarında kurdukları çeşitli anlaşma ve birleşmelere dikey büyüme denir.
 Geriye doğru dikey büyüme. İşletmenin daha önce tedarikçilerden sağladığı üretim
girdilerini kendisinin üretmeye başlaması bir geriye doğru büyüme olduğu gibi,
işletmeye ham madde, enerji veya ara mal veren başka bir işletme ile birleşmesi de
geriye doğru büyümedir.

Geriye doğru dikey büyüme şu nedenlerle tercih edilir:
 İşletmenin girdilerini üretmek için yeterli kaynağa sahip olması
 Tedarikçilerin yüksek kâr oranıyla çalışması
 Girdilerin zamanında, yeterli miktarda ve uygun kalitede tedarik
edilememesi .
 İleri doğru dikey büyüme. İşletmenin ürettiği malı satın alan işletme ile birleşmesi veya
işletmenin ürettiği malların tüketicilere ulaşması için yeni dağıtım kanalları kurmasıdır.
 İşletmeler ileri doğru dikey büyümeyi şu nedenlerle tercih ederler:
 Üretilen mallar için dağıtım kanalları kuracak kaynakları varsa
 Pazarlama kanalı çok uzun ve yüksek fiyat artışına neden oluyorsa
 Dağıtım kanallarında gecikmeler oluyorsa
 İşletmenin ürettiği ürünlerin dağıtıcısı yoksa
 Dış büyüme, bir işletmenin başka bir işletmeyi satın alması veya işletmenin başka bir
işletmeyle birleşmesi şeklinde olur.
 İşletmeler dış büyümeyi şu nedenlerle tercih ederler:
 Tek başına yapamayacağı işlere finansman bularak yeni projeler üretmek
 Kaynak yetersizliği nedeniyle daha önce cevap verilemeyen müşterilere ulaşmak
 Piyasaya hâkim olmak ve rekabeti kendi koşullarında yürütmek
 Yatay büyüme: Aynı iş kolunda çalışan birden fazla işletmenin birleşmesiyle meydana
gelen büyümeye şeklidir.
 Dikey büyüme: Dikey büyüme malların üretiminin ve dağıtımının farklı işletmeler
tarafından yapılması durumunda meydana gelen bir dış büyüme şeklidir.
 Çapraz (Karma) Büyüme: Bir işletme farklı faaliyet kolundaki başka bir işletme ile
birleşirse, çapraz büyüme gerçekleşmiş olur.
 Dairesel büyüme: Dairesel büyüme genellikle faaliyette bulunulan alandaki diğer
işletme faaliyetlerinin kontrolünü ele alan bir büyüme şeklidir.
 İşletmeleri büyümeye iten neden öncelikle optimum büyüklüğe ulaşmaktır. İkinci neden
rekabet ve kâr edebilmek, üçüncü neden ise varlıklarını sürdürebilmektir.
BİRLEŞMELER
DİKEY BİRLEŞME
ÇAPRAZ BİRLEŞME
YATAY BİRLEŞME
1. İLERİYE DOĞRU DİKEY BİRLEŞME
2. GERİYE DOĞRU DİKEY BİRLEŞME
 Dikey Birleşme: İşletmelerin pazarda rekabet gücünü artırmak, satın alma ve satış
giderlerini azaltmak amacıyla yapılan birleşmedir.
 Geriye doğru dikey birleşme Satın alınan işletmenin (tedarikçinin) çıktısı, satın alan
işletmenin girdisini oluşturuyorsa, buna geriye doğru dikey birleşme denir.
 İleriye doğru dikey birleşme. Dikey birleşme yapan işletmenin çıktısı, birleşilen
işletmenin girdisini oluşturuyorsa buna ileriye doğru dikey birleşme denir.
 Yatay Birleşme: Birbirinin aynı malları üreten ve pazarlayan işletmelerin birleşmesidir.
Yatay birleşme genel olarak, işletmelerden biri diğer işletmeyi satın alarak kendi
mülkiyetine geçirmek suretiyle olur.
 Çapraz (Karma) Birleşme: Adından da anlaşılacağı üzere bir işletme farklı faaliyet
kolundaki başka bir işletme ile birleşirse çapraz birleşme gerçekleşmiş olur. Yatay ve
dikey birleşmede, bir iş genişletmesi şeklinde gerçekleşirken, çapraz birleşme iş
zenginleştirmesi şeklinde olur.
 Çapraz birleşme 2 şekilde olur:
 En az bir şirketin, ortaklarının başka bir şirkete alınması karşısında, mal varlığı
veya işletmesini aktif ve pasifleriyle bir bütün olarak o ortaklığa devrederek,
tasfiyesiz dağılması (devralma yoluyla birleşme)
 En az iki şirketin, ortaklarının yeni kurulan bir şirkete alınmaları karşılığında,
işletmelerini aktif ve pasifiyle birer bütün olarak, bu ortaklığa devrederek
tasfiyesiz dağılmaları (yeni ortaklık kurulmasıyla birleşme) sonucunda iki veya
daha fazla ortağın tek bir ortak durumuna gelmesidir.
 İşletmeleri birleşmeye yönelten nedenler şunlardır:
 Büyüklüğün sağladığı avantajlardan yararlanma
 Yetenekli yönetime sahip olma
 Birleşmenin iç büyümeye göre avantajlarının olması
 Finansal nedenler
 Vergi avantajı
 Değerli sınaî haklara sahip olma
 Büyük bir işletme yaratma
 Rekabetin azaltılması
 Psikolojik nedenler.
BİRLEŞME ŞEKİLLERİ
EKONOMİK VE HUKUKSAL BAĞIMSIZLIĞI
EKONOMİK VE
HUKUKSAL BAĞIMSIZLIĞI
HUKUKİ BAĞIMSIZLIĞI KORUYAN
KAYBETTİRMEYEN BİRLEŞMELER
EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞI
KAYBETTİREN BİRLEŞMELER
KAYBETTİREN
BİRLEŞMELER
1. CENTİLMENLİK ANLAŞMASI
1. TRÖST
2. KONSERSİYUM
KONSERN
a. Ünit Tröst
3. KARTEL
a. Miktar Karteli
b. Fiyat Karteli
c. Pazarlama Karteli
d. Pazarlama Bölgesi Karteli
e. Satınalma Karteli
f. Uluslararsı Karteller
4. HOLDİNG
a. Saf Holding
b. Karma Holding
1.
b. Yatırım Tröst
2. KORNER
c. Oy Tröst
- Pool
2. TAM BİRLEŞME
c. Tek Aşamalı Holding
d. Çok Aşamalı Holding (salkım Holding)
e. Yavru Şirket Aracılığıyla Katılım
f. Ana Şirket Aracılığı İle Karşılıklı Katılım
g. Ana Şirket Aracılığı İle Ortaklaşa Katılım
 Centilmenlik anlaşması : İşletmeler genel olarak birleşmeyi ya iç büyüme veya dış
büyüme veya birleşme şeklinde yaparlar. Ancak bazı durumlarda işletmeler ne iç
büyüme, ne de dış büyüme yolunu seçerler. Centilmenlik anlaşması yaparak
birbirlerinin menfaatlerini korurlar ve inisiyatiflerini genişletirler. Centilmenlik
anlaşmalarına taraf olan işletmeler, karşılıklı söz vermeye dayanan, tarafların
çıkarlarının karşılıklı olarak korunduğu ve tarafların veya bunlardan birinin anlaşmadan
vazgeçmesi durumunda hiçbir müeyyidenin (yaptırımın) söz konusu olmadığı
anlaşmadır. Centilmenlik anlaşmasının şekil şartı yoktur. Yazılı veya sözlü olabilir.
Burada temel amaç içinde bulunulan şartları, anlaşmaya katılan işletmelerin lehine
değiştirerek yarar sağlamaktır.
 Konsorsiyum: Konsorsiyumlar iki veya daha fazla işletme, sınırlı bir zamanda
yapılması gereken ve büyük sermaye gerektiren faaliyetler için bir araya gelerek
birleşmeleridir. Konsorsiyumlar genellikle büyük çaplı taahhüt işlerinde, ihaleyi
kazanabilmek için aynı veya farklı ülkelerden, aynı veya farklı uzmanlık dallarındaki
işletmelerin finansal olanaklarını veya teknolojik ya da diğer üstünlüklerini birleştirip iş
birliği yapmak için kurulurlar.
 Kartel: Karteller, aynı iş kolunda faaliyet gösteren iki veya daha fazla işletmenin,
hukuksal ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybetmeden gerçekleşen birleşmedir. Temel
amacı, işletmelerin ortak çıkarlarını korumaktır. Kartel oluşturmak serbest pazar
ekonomisi kurallarına, iş ve şletme ahlâkına uygun olmadığı için çoğu kez gizli
anlaşmalar ile gerçekleştirilir. Kartellerde ekonomik bağımsızlık korunduğu için
işletmelerin sermayesi tamamen birleştirilmez. Burada sadece belirlenen amaç ve
faaliyetler için sermaye birleştirilir. Kartele giren işletmeler, ortak bir üretim ve fiyat
politikasını kabullenmek zorundadırlar. Kartelde birleşen işletmeler, anlaşmalarına
belirli bir süre için uymak zorundadırlar.
 Önemli kartel türleri şunlardır:
 Miktar kartelleri. Ortakların, üretim miktarını belli bir seviyede tutmak için
anlaşarak mal arzını istedikleri düzeyde ayarladıkları, böylece fiyatın düşmesini
engelleyerek, tekel kârı elde ettikleri kartellerdir (OPEC). Fazla üretimin elde
kalmasını önlemek, üretim ve satışları kısarak öncekinden daha fazla kâr elde
etmek amacıyla kurulan bu tür kartellere, kota ve kontenjan karteli de
denilmektedir.
 Fiyat kartelleri. Fiyat rekabetini önlemek amacıyla kurulan, üye işletmelerin
ürünlerini kartelin belirlediği fiyatın altında satamadıkları kartellerdir. Ürün aynı
zamanda dış pazarlarda satılan bir ürün ise, kartel üyeleri yapacakları anlaşma ile
sadece iç veya dış pazar için bir fiyat tespiti yapabilirler.









 Pazarlama kartelleri. Pazarlama kartelleri, üye işletmelerin ürünlerini tek elden
satmaları amacıyla kurulur. Pazarlama kartellerinin hukuki yapısı karteli
oluşturan üyelerin hukuki yapılarından farklı olabilir. Bu amaçla kurulan işletme
(örgüt), malı, aracı işletmeler yoluyla satabileceği gibi, doğrudan kendisi de
pazarlayabilir. P
 Pazarlama bölgesi kartelleri. Bu tür kartelde üye işletmeler, ürünün satıldığı
pazarı aralarında paylaşırlar ve her işletme ancak anlaşmada kendisi için
belirlenen bölgede ürününü satabilir. Pazarın ölüşülmesi sonucunda kendi
bölgesinde tek satıcı durumuna gelen üye işletme bu sayede malını daha yüksek
fiyattan satabilir.
 Satın Alma Kartelleri. Aynı ham maddeyi kullanan işletmeler arasında kurulan
bu tür kartelde amaç, mal alımlarında rekabeti oradan kaldırarak düşük fiyatla
almaktır. atın alma kartelleri, kartel türlerinin en zararlı şeklidir.
 Uluslararası Karteller. Uluslararası pazarlardaki rekabeti sınırlandırmak ya da
kaldırmak amacıyla kurulan ve dış alım, dış satım ya da hem dış alım hem de dış
satım yapmayı amaçlayan kartellerdir.
Holding : Bir veya daha çok işletmenin pay senetlerinin denetimine sahip olan şirkete
holding denir. Holdingler güçlü bir şirketin, diğer şirketlere ait hisse senetlerine sahip
olduğu ve diğer şirketi finansal olarak kontrol altına aldığı birleşme türüdür. Holdingler
açık olarak kurulurlar. Bunlarda kartel ve tröstlerde olduğu gibi gizli ve kanunlara
aykırılık söz konusu değildir.
Saf holding: Başka şirketlere katılma amacı ile kurulan holdinglerdir. İşlevleri
katıldıkları şirketlerin yönetim ve denetimine katkıda bulunmak ya da egemen olmaktır.
Karma holding: Çeşitli şirketlere katılmalarının yanı sıra doğrudan doğruya mal ya da
hizmet üretme işlevini de üstlenen holdinglerdir.
Tek aşamalı holding: Ana şirket bir kez katılımda bulunur, katılımda bulunduğu
şirketlerin başka şirketlere katılımı söz konusu değildir.
Çok aşamalı holding( salkım holding): Aşamalı holdingde aşamalı şirketin de başka
şirketlere katılımı vardır.
Yavru şirket aracılığıyla katılım: Bu katılım biçiminde herhangi bir şirket herhangi bir
holdingin çatısı altına girmekte ve böylelikle holdinge belli ölçülerde katılmış
olmaktadır.
Ana şirket aracılığı ile karşılıklı katılım: Bu katılımda ana şirketin ortak olduğu yavru
irketlerin birbiriyle karşılıklı ilişkileri ve katılımları söz konusudur.
Ana şirket aracılığı ile ortaklaşa katılım: Bu tür bir katılımda ana şirket her bir yavru
şirkette pay sahibi olmakta, yavru şirketler arasında ortaklaşa katılım bulunmaktadır.
Holdingleşmenin önemli sakıncaları vardır:
 Güç ve denetim belli kişi ve kümelerin ellerinde toplanır
 Yavru şirketler ana holdingin çıkarı doğrultusunda kullanılırlar,
 İşletme varlıklarının değerinin olduğundan daha yüksek gösterilebilir,
 Pazarda tam rekabet koşullarının oluşmasına izin vermezler,
 Yönetimde azınlıkta kalan ortaklar etkinliklerini yitirirler,






 Çeşitli ayrıcalıklar holdinglere yarar sağlarken devlet gelirlerinin azalması
sonucunu doğurabilir.
Tröst : İki veya daha fazla işletmenin ekonomik çıkarları için, hukuksal ve ekonomik
bağımsızlıklarını yitirerek, sermaye ve yönetimlerini birleştirmeleri şeklinde
gerçekleşen birleşmedir. Birçok ülkede tröstler yasalarla engellenmiştir. Kartellerde
süreklilik söz konusu değilken tröstlerde süreklilik vardır. Karteller aynı iş kolunda
çalışan işletmelerin bir araya gelmesiyle oluşurken, tröstler aynı iş kolunda olabileceği
gibi farklı iş kolundaki işletmelerin birleşmesiyle de oluşturulabilir. Kartele üye
işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını korurken, tröstü oluşturan işletmeler
bağımsızlıklarını tümüyle yitirirler.
Tam birleşme: Tam birleşmeler (İngilizce Merger, Fransızca Füzyon) genellikle büyük
işletmelerin küçük işletmeleri satın almasıyla gerçekleşen birleşme türüdür. Tam
birleşme üç şekilde ortaya çıkabilir: Bir A şirketin bir B şirketinin tüm mal varlığını
satın alması A şirketi, B’nin hisse senetlerini satın alarak onun holding şirketi olur. Bu
durumda B ayrı olarak faaliyetini sürdürür. A şirketi, B şirketinin bütün mal varlığını
ve borçlarını devralarak, B’nin kişiliğine son verirken, B’nin sahiplerine yeni senedi
ihraç eder. Böylece ödeme kısmen veya tamamen hisse senetleriyle yapılmış olur. Tam
birleşmeler, günümüzde şirket evliliği olarak da bilinen şirket birleşmelerinin bir
şeklidir. Bunların ayırıcı özelliği, işletme mülkiyetindeki birleşme olmasıdır.
Konsern : Konsern bir işletmeler arası birleşme şeklidir. Bu tür birleşmede iki veya
daha fazla işletme, finansal ya da teknik yönden daha güçlü olabilmek amacıyla hukuki
bağımsızlıklarını kaybetmeden ekonomik bağımsızlıklarını kaybettikleri birleşme
türüdür. kartele benzer, fakat konsernlerde daha az işletme daha yakın ilişki kurar.
Konsernlerin kuruluşlarında temel amaç, maliyeti düşürerek kârlılığı artırmaktır.
Korner : Kornerler, güç birliği ile sinerji oluşturmak amacıyla kurulur. Bunlarda hukuki
bağımsızlık korunabilse bile, ekonomik bağımsızlığın kısmen veya tamamen kaybolur.
Amaç finansal ve teknik yönden daha güçlü olmaktır.
Pool: Geçici ve gizli bir iş birliği ile kurulan ve işleyişi itibariyle kartele benzeyen
ekonomik birliklerdir. Pool genellikle fiyat kontrolünü elinde tutmak ve pazarları
aralarında paylaşmak isteyen işletmeler tarafından oluşturulur.
İşletmelerde sayısal (Niceliksel) büyüklük ölçütleri:
 Çalışanların sayısı,
 Belirli bir sürede çalışanlara ödenen ücret ve aylıkların tutarı,
 Belirli bir sürede kullanılan ham madde ve enerji miktarı,
 Arazinin ve binaların büyüklüğü,
 Belirli bir dönemde gerçekleştirilen satış miktarı veya tutarı,
 Üretim kapasitesi,
 Kullanılan makine ve tezgâhların sayısı ve gücü,
 Öz sermaye tutarı veya bileşimi,
 Toplam yatırım tutarı,
 Doğal kaynakların miktarı
 İşletmelerde Niteliksel ölçütler:





Yönetim biçimi
Sermaye koyanların sayısı
Pazar yapısı
Hukuki şekil
İş kolundaki nispî (göreli) durum
5.ÜNİTE SORULAR
1-İşletmelerin temel amacı nedir ?
Cvp:Kar sağlamak, devamlılığı sağlamak ,büyümek.
2-İşletmelerin büyüme isteğinin sebepleri nelerdir ?
Cvp: İşletmelerin mevcut durumu
Faaliyet gösterdiği endüstri dalı
Üretilen mallara olan talebin artması
Ürünlerini ve süreçlerini yenileme isteği
3-İşletme büyüklüğünü etkileyen faktörler nelerdir ?
Cvp: Pazar şartları ve talep durumu
Sermaye ve kredi tedarik durumu
Yöneticilerin beceri ve yetenekleri
4- İşletme büyüklüğünü etkileyen en önemli faktör nedir?
Cvp: Pazar şartları ve talep durumu.
5-İşletmeleri büyümeye iten nedenler nedir ?
Cvp:Optimum büyüklüğe ulaşmak
Kar edebilmek
Varlığını sürdürebilmek
6-iç büyüme nedir?
Cvp:İşletmelerin kendi kaynağına bağlı olarak mevcut faaliyetlerinin geliştirilmesi şeklindeki
büyümedir.Borçlanma ve otofinansman ve yeni sermaye bulma yoluyla gerçekleşir.
7-Otofinansman nedir?
Cvp:Bir işletmenin kendi gücü ile sermaye yaratmasına denir.
8-Yatay büyüme nedir?
Cvp: İşletmelerin aynı üretim alanında faaliyetlerini genişletmektir.
Örnek: Aynı üretim yapan fabrikanın sayısının artması,bir lokantanın merkezin veya bankanın
farklı şubeler açması.
9-Yatay büyümenin şekilleri nelerdir?
Cvp: Ürün farklılaştırması
Pazar farklılaştırması
10-İç büyüme çeşitleri nelerdir?
Cvp: Yatay büyüme
Dikey büyüme
11-Yatay büyümedeki ürün farklılaştırması nasıl gerçekleşir?
Cvp:Aynı ürün biçim ve boyutu değiştirilerek değişik özeliklerde piyasaya sürülmesidir.
12-Yatay büyümedeki Pazar farklılaştırılması nedir ?
Cvp:İşletmenin ürünlerini farklı pazarlara sunmasıdır.
13-Dikey büyüme nedir?
Cvp:Birbirini izleyen ve tamamlayan nitelikte mal üreten işletmelerin aralarında kurduğu
çeşitli anlaşma ve birleşmeler denir.
14-Dikey büyüme çeşitleri nelerdir?
Cvp: İlereye doğru dikey büyüme
Geriye doğru dikey büyüme
15-Geriye doğru dikey büyüme nedir?
Cvp: Firmanın daha önce tedarikçilerden sağladığı üretim girdilerin kendi kendisinin
üretmeye başlaması ve işletmeye ham madde enerji veya aramal veren başka bir işletme ile
birleşmesidir.
16-Geriye doğru dikey büyümeye örnek nelerdir?
Cvp: Örnek: Bir yayın evinin kağıt fabrikası ile birleşmesi.
17-Geriye doğru dikey büyümenin nedenleri nelerdir?
Cvp: işletmelerin girdilerini üretmek için yeterli kaynağa sahip olmasıdır.
Tedarikçilerin yüksek kar oranı ile çalışması
Girdilerin zamanında yeterli miktarda ve uygun kalitede tedarik edilememesi.
18-İleri doğru dikey büyüme nedir?
Cvp:İşletmenin ürettiği mal,satın alan işletme ile birleşmesi veya işletmenin ürettiği malların
tüketicilere ulaşması için dağıtım kanalları kurmasıdır.
19-İleri doğru dikey büyümeye örnekler nelerdir?
Cvp: Örnek: Meyve üreticisinin manav açması,hayvancılık yapanın şarküteri açması,giysi
üreticisinin ürettiği ürünlerinin bayiiler ve mağazalar açarak satması.
20-İleri doğru dikey büyümenin nedenleri nelerdir?
Cvp: Üretilen mallar için dağıtım kanalları kuracak kaynakları varsa
Pazarlama kanalı çok uzak ve yüksek fiyat artışına neden olursa
Dağıtım kanallarında gecikmeler oluyorsa
İşletmelerin ürettiği ürünlerin dağıtıcısı yoksa
21-Dış büyüme nedir?
Cvp: Bir işletmenin başka bir işletmeyi satın alması ve işletmenin başka bir işletme ile
birleşmesidir.
22-Dış büyümeye örnekler nelerdir?
Cvp:Konsorsiyon,kartel,konsern,tröst,holding.
23-işletmenin dış büyümeyi tercih etme nedenleri nelerdir?
Cvp: Tek başına yapamayacağı işler finansman bularak yeni projeler üretmek
Kaynak yetersizliği nedeni ile daha önce cevap verilemeyen müşteriye ulaşmak
Piyasaya hakim olmak ve rekabet kendi koşulunda yürütmek
24-Dış büyüme çeşitleri nelerdir?
Cvp: Yatay büyüme,dikey büyüme,çapraz büyüme,dairesel büyüme.
25-Yatay büyüme nasıl gerçekleşir?
Cvp: Aynı iş kolunda çalışan birden fazla işletmenin birleşmesi(bir işletmenin diğer işletmeyi
satın alarak kendi mülkiyetine geçirmesidir.)
26-Dikey büyüme nasıl gerçekleşir?
Cvp:Dikey büyüme malların üretim ve dağıtımının farklı işletmelr tarafından yapılması
durumudur.
27-Çapraz büyüme nasıl gerçekleşir?
Cvp:Bir işletmenin farklı faaliyet kolundaki başka bir işletme ile birleşmesidir.
28-Dairesel büyüme nasıl gerçekleşir?
Cvp:Dairesel büyüme genelde faaliyette bulunulan alandaki diğer işletme faaliyetlerinin
kontrolünü ele alan bir büyüme şeklidir.
NOT: İşletmelerin büyümeleri yatay dikey çapraz dairesel olabildiği gibi büyümeleri de aynı
şekilde gerçekleşir.
29-Dikey birleşme nedir?
Cvp:İşletmelerin pazarda rekabet gücünü artırmak,satın almak,ve satış giderlerini azaltmak
amacıyla yapılan birleşmedir.
NOT:dikey birleşme geriye doğru ve ileriye doğru dikey birleşme diye ikiye ayrılır.
30-Geriye doğru dikey birleşme nasıl gerçekleşir?
Cvp: Satın alınan işletmenin çıktısı satın alan işletmenin girdisini oluşturuyorsa buna
işletmenin geriye doğru dikey birleşmesi denir.Örneğin :Halı mağazasının halı atölyesi ile
birleşmesidir.
31-İleriye doğru dikey birleşme nasıl gerçekleşir?
Cvp:Birleşme yapan işletmenin çıktısı birleşilen işletmenin girdisini oluşturuyorsa buna ileri
doğru dikey birleşme denir.Örneğin:konsfeksiyon üreten bir işletmenin konfeksiyon mağazalrı
ile birleşmesidir.
32-Yatay birleşme nedir?
Cvp: Biribirinin aynı mallarını üreten veya pazarlayan işletmelerin birleşmesidir. Genellikle
bir işletmenin diğerini satın alarak birleşmesidir.
33-Yatay birleşmenin amaçları nelerdir?
Cvp: Pazar alanını genişletmek üretimi artırarak maliyeti düşürmek,rekabette güçlü olmak
veya rekabeti ortadan kaldırmak.
34-Çapraz birleşme nedir?
Cvp:Bir işletmenin farklı bir faaliyet kolundaki işletme ile birleşmesidir.Örneğin ayakkabıcı
ve kırtasiyenin birleşmesidir.
35-İşletmeler arası birleşmenin amaçları nelerdir?
Cvp: Pazara daha çok egemen olmak, tek başlarına gerçekleştiremeyecekleri işleri ortaklaşa
gerçekleştirebilmek,daha yüksek kar sağlamak,daha fazla olanaklara kavuşmak amacı ile
birleşmektir.
36-İşletmeleri birleşmeye yönelten nedenler nelerdir?
Cvp:Büyüklüğün sağladığı avantajlardan yararlanma,yetenekli yönetime sahip olma,
birleşmenin içi büyümeye göre avantajlı olması,finansal nedenler ,vergi avantajı, diğer sanayi
haklarına sahip olma, büyük bir işletme yaratma rekabetin azaltılması ,psikolojik nedenler.
37-İşletmeler arası hukuksal birleşme şekilleri nelerdir?
Cvp:Centilmenlikanlaşması,konsorsiyum,kartel,tröst,holding,mergel(füzyon),kornen konsern
ve iş veren birlikleri .
38-İşletmelerin hukuksal birleşmeleri kaça ayrılır ?
Cvp: Hukuksal ve ekonomik bağımsızlığı kaybettirmeyen birleşmeler
Hukuksal ve ekonomik bağımsızlığı kaybettiren birleşmeler
Hukuki bağımsızlığı koruyan ekonomik bağımsızlığı kaybettiren birleşmeler.
39-Ekonomik ve hukuksal bağımsızlığı kaybettirmeyen birleşmeler nelerdir?
Cvp : İşletmelerin tüzel kişileri,ekonomik ve hukuksal bağımsızlığı korur bu tür birleşme
şekilleri centilmenlik anlaşması,konsorsiyum ,kartel,holding.
40-Centilmenlik anlaşmaları nasıl gerçekleşir?
Cvp:Karşılıklı söz vermeye yarayan tarafların çıkarlarının karşılıklı olarak
korunduğu,tarafların veya bunlardan birinin anlaşmadan vazgeçmesinin hiçbir müeyyidenin
söz konusu olmadığı anlaşmalardır.
41-Konsorsiyum nasıl gerçekleşir?
Cvp : iki veya daha fazla işletmenin sınırlı bir sayıda yapılması,gereken ve büyük sermaye
gerektiren faaliyetler için bir araya gelerek birleşmesidir.
42- Konsorsiyumun temel amacı nedir?
Cvp: işletmelerin teknik finans ve yönetim imkanlarını birleştirerek büyük projeler
gerçekleştirmesidir. Konsorsiumlar baraj köprü demiryolu gibi büyük maliyet gerektiren işler
için kurulur.
43-Kartel nedir?
Cvp:Aynı iş kolunda faaliyet gösteren iki veya daha fazla işletmenin hukuksal ve ekonomik
bağımsızlığını kaybetmeden birleşmesidir.
44-Holding nedir?
Cvp: Bir veya birden fazla işletmenin pay senetinin denetimine sahip olan şirkete denir.
45-Ekonomik ve hukuki bağımsızlığı kaybettiren şirketler nelerdir ?
Cvp:Tröstler ve tam birleşmeler (megel fizyondur).
46-Tröst nedir?
Cvp:İki veya daha fazla şirketin ekonomik çıkarları için hukuksal çıkarlarını yitirerek sermaye
ve yönetimlerini birleşmesidir.
47-Tröst ve kartel arasındaki farklar nelerdir?
Cvp:Kartellerde süreklilik yoktur tröstlerde vardır.
Karteller aynı iş kolunda çalışan işletmelerden oluşur tröstler aynı iş kolunda olabileceği
gibi farklı iş kollarında da olabilir.
Kartele üye işletmeler hukuki ve ekonmik bağımsızlığını korurken tröste üye işletmeler
tamamen yitirmiş olabilir.
48-Tam birleşmeler nelerdir?
Cvp:Mergel fizyon,büyük işletmelerin küçük işletmeleri satın alması ile gerçekleşen tam
birleşme türüdür.
49-Konsern amacı nedir?
Cvp:güç birliği ve sinerji oluşturmak amacı ile kurulurlar bunlarda hukuki bağımsızlık
korunsa bile ekonomik bağımsızlık kısmen veya tamamen kaybolur.
50-İşletme büyüklüğünü ölçmede kullanıla ölçütler nelerdir?
Cvp:Kantitatif ve kaliatif ölçütlerdir.
NOT: Kantitatif (niceliksel) büyüklük ölçütleri sayısal verilere dayalı somut ve pratik
ölçütlerdir bu işletmelerin tek başına yeterli olmadığı durumlarda kalitatif kullanılır.İşletmenin
optimum büyüklüğünü belirlemede kullanılacak ölçütü işletmenin alanı belirler.
ÜNİTE 6: İŞLETMELERİN ULUSLARARASILAŞMASI
 Avrupa’da özel korporatif kurumlar tarafından yürütülen sistematik sınır ötesi ticarî
faaliyetler, Orta Çağla birlikte başlamıştır.
 Dev şirketlerin gelişiminde ikinci dönem, geçen yüzyıldaki sanayi devrimi ile
başlamıştır. Sanayi devrimi, hızla sanayileşen ülkelerin ham madde ihtiyaçlarını süratle
karşılanması sorununu doğurmuştur.
 Uluslararası işletmeler, farklı ülkelerde faaliyetlerini sürdüren küresel ağlar içinde
faaliyette bulunan işletmelerdir.
 Uluslararasılaşma kavramı, işletmelerin faaliyetlerini ulusal sınırlarının dışına taşıracak
şekilde yapmaya başlamasıdır. uluslararası piyasalara girebilmek için “her türlü
uygulamaya açık” olması durumunda uluslararası şirket; herhangi bir ülkeye bağlı
olmayan çeşitli uluslardan sermayedarların oluşturduğu bir yapıda ise uluslar ötesi veya
uluslar üstü şirket biçiminde adlandırılmıştır
 Uluslararası işletme, merkezî bir yönetimden yararlanarak diğer ülkelere girmeye ve
oralarda yerleşmeye çalışan firmadır
 Uluslararasılaşmanın diğer nedenleri şunlardır:
 İç rekabetin baskısından kurtulma arzusu
 Yerel pazarın doyması ile yabancı iş pazarlara açılma isteği
 Ölçek ekonomilerden yararlanarak maliyetleri düşürme
 Dış piyasada kullanılabilecek kapasitenin olması
 İşletme kârlılık oranlarının daha yüksek olması
 Yeni ürün geliştirme ve teknolojik gelişmeleri daha yakından takip etme fırsatı
 İşletmeleri uluslararasılaşmaya iten iktisadi nedenler kısaca aşağıdaki gibi açıklanabilir:
 Köken Ülkenin İtici Faktörleri:(İç piyasa koşullarının yetersizliği,Mevcut
pazarları koruma endişesi. Üretilen malın uluslararası niteliğinin olması. Ücret ve
vergilerin yüksek; sosyal hakların gelişmiş olması.
 Ev Sahibi Ülkenin Çekici Faktörleri: (Geniş bir pazara sahip olması. Himayeci
tedbirleri. İişgücünün ucuz olması.Kamu otoritelerince sağlanan kolaylıklar.
Yasal düzenlemeler. Elverişli rekabet koşulları. )
 Çevresel Nedenler: (Ekonomik entegrasyonların etkisi. Siyasî faktörler. )
 İşletmeleri uluslararasılaşma iten temel nedenler;
 Yüksek araştırma ve geliştirme maliyetlerini paylaşma düşüncesi,
 Konuyla ilgili sınırlı sayıdaki nitelikli bilim adamından ortaklaşa yararlanma
eğilimi ve küresel ölçekte iletişim ağı oluşturma,
 Örgütlü araştırma,
 Eşgüdümlü üretim ve malî alt yapı ihtiyacı duyan şirketlerin kendileri,
 Gelişmiş ülkelerde biriken sermayenin riski dağıtma isteği,
 Gelişmiş ülkelerdeki pazar doyumunun yeni pazar oluşturma ihtiyacı,
 Uluslararası sermayenin ülkelerin politik yapısını etkileme durumu,
 Sanayi yatırımlarının çevre sorunlarına neden olması ve içerden yükselen sivil
itirazlar,
 Gelişmiş ülkelerdeki yatırım maliyetlerinin artması şeklinde sayılabilir.
 İşletmeler bazen ülkelerin kendi aralarında imzaladıkları uluslararası anlaşmalar
nedeniyle uluslararasılaşma gereği duymaktadırlar.
Uluslararasılaşma Süreci
 Dış satışların genel satışlar içindeki payı ne kadar yüksek ise işletme o ölçüde
uluslararasılaşmış bir işletmedir
 Hangi giriş yönteminin seçileceği; pazarın büyüklüğüne, rekabet düzeyine, ekonomik,
yasal ve politik çevre koşullarına, uygulanan korumacı politikalara, hükümetlerin
sağladığı çeşitli teşviklere ve benzer koşullara göre tespit edilir.
 İşletmeler hedef pazar seçiminde şu ölçütleri kullanırlar:
 Coğrafî yakınlık
 Ortak kültürel geçmiş ve yabancı dil sorununun yaşanmaması
 Ekonomik gelişmişlik düzeyi
 Politik anlamda istikrar
 Yasal mevzuatın yabancı sermayeyi koruma yeteneği
 Ülke halkının yabancı ürünlere ve yabancı sermayeye kârşı tutumu
 İşletmeler uluslararasılaşmayı farklı aşamalarla gerçekleştirirler.





İç pazarlama aşaması.
İhracat öncesi aşama:
Deneysel katılım aşaması.
Aktif katılım aşaması.
Güçlü katılım aşaması.
 Toplam satışlarının %10’undan az ihracat yapan işletmeler “deneysel ihracatçı işletme”,
%40’ından fazla ihracat yapan iletmeler ise “ileri düzey ihracatçı işletme” olarak
adlandırılmaktadır.
 İşletmelerin uluslararasılaşma sürecini açıklayan farklı teori ve modeller geliştirilmiştir.
Uppsala Modeli
1. Asama. İhracat faaliyeti ya da düzensiz olduğu aşama
2. Asama: Bağımsız temsilciler (aracılar) yoluyla ihracat aşaması
3. Asama: Yurt dışı satış temsilciliğinin (şubesinin) kurulması aşaması
4. Asama: Yurt dışı üretim ya da imalat birimlerinin kurulması aşaması
Bu modele göre, uluslararası piyasalarda faaliyet göstermek genel bilginin yanı sıra,
pazara özel bilgileri de gerektirir.
Bu modelde işletmenin uluslararasılaşması, önce kendi piyasasındaki başarısıyla başlar,
sonra da dış piyasaya yönelerek süreç devam eder.
Yenilik modeli
Tüm modellerde başlangıçta ihracatı düşünmeyen işletmeler daha sonra birtakım itici
veya çekici faktörlerin etkisiyle ihracata yönelmeye başlarlar.
Uluslararasılaşma Ağ (Örgütleme) Modeli
Bu model, işletmelerin kurulan uzun dönemli ilişkiler sonucunda, uluslararası
pazarlarda kendi olanaklarının yanında, işbirliği yaptığı veya ortaklık kurduğu diğer
işletmenin olanaklarını kullanmasını ön görür. Ancak bu işletmelerin şebeke ağına bağlı
olmaları gerekir
İşletme ağ yapısında merkezî veya odak bir role sahipse, ağ yönetiminde bir aktör
olarak bulunuyorsa, kaynakları dolaysız olarak kullanma imkânına da sahip olabilmektedir.
Uluslararasılaşma Stratejileri
Her şeyden önce pazar güvencesi, firmalara, hem iç hem de dış rakipleriyle daha etkin
rekabet imkânı sağlamaktadır. Her şeyden önce pazar güvencesi, firmalara, hem iç hem de
dışrakipleriyle, daha etkin rekabet imkânı sağlıyor
Söz konusu ortaklık tipleri şunlardır: Hisse Senedi Yatırımları, Lisans Anlaşmaları,
Franchising, Sözleşmeli Üretim, Yönetim Sözleşmesi, Montaj Operasyonları, JointVenture,
Konsorsiyum, Anahtar Teslim Projeler, Yap-İşlet-Devret Sözleşmesi ve Direkt Yabancı
Yatırım vb.
Dış Satım (İhracat).
İhracat aşaması genellikle bir işletmenin dış piyasalara girmelerinin ilk adımı olarak
kabul edilmektedir. İşletmelerin sınır ötesi faaliyetlerde bulunmaya başlaması için başlıca iki
sebep bulunmaktadır: Birincisi, yerel kaynaklardan daha ucuz maliyetle girdi elde etmek;
ikincisi, yerel faaliyetlerle üretilen ürünleri daha uygun şartlarda dış piyasada
değerlendirmektir
Dış pazarlara girmenin en kolay yolu, ihracattır
Dış satım iki yolla yapılır:
Dolaylı Dış Satım. Dolaylı dış satım, daha çok ihracata yeni başlayan firmalar
tarafından tercih edilir. Bu yöntemde fazla yatırıma gerek yoktur
Doğrudan Dış Satım. Özellikle dış alıcılar tarafından kendilerine yaklaşılan satıcılar,
aracı kullanma yerine, doğrudan dış satımı tercih ederler
Hisse Senedi Yatırımları
Hisse senedi yatırımları yönetim uygulaması gerektirmeyen, uluslararası bir yatırım
biçimidir.
Hisse senedi yatırımları, küresel işletmenin, yabancı ülkelerde faaliyetlerini sürdüren
işletmelere katılması veya küresel işletmenin, yabancı bir işletme ile eşit veya belli bir
orandaki paylarla birleşmesi yoluna gitmesidir.
Lisans ve teknik anlaşmalar
Lisans anlaşmaları, bir işletmenin sahibi olduğu patent, ticarî sırlar, ticarî marka,
teknoloji, teknik bilgi (know-how) firma ismi veya pazarlama teknikleri gibi maddî olmayan
varlıklarını, bir anlaşma dâhilinde ve bir ücret kârşılığında, başka bir ülkede faaliyette bulunan
bir işletmeye, kullanma izin vermesidir.
Dış pazarlara girerken, lisans vermeyi, bir yöntem olarak kullanmanın sağlayacağı bazı
avantajlar vardır. Bu, aynı zamanda, pazara az bir sermaye ile çabuk ve kolay girmenin
yoludur. Pazar uzmanlığı gerektirmemesi, gümrük tarifeleri ve taşıma giderlerinden tasarruf
sağlaması bakımından da ayrı bir öneme sahiptir. Bunun dışında lisans verme, ithalata ve
doğrudan dış yatırımlara kapalı olan pazarlara, lisans veren şirketlerin girmesini mümkün
kılar.
Doğrudan Dış Yatırımlar
doğrudan dış yatırımlar, gümrüklerden çıkan malların miktarında bir azalışa neden
olmaktadır.
Ortak Girişim (JointVenture)
Bu tür ortaklıklar geçici bir süre ve belli bir amaç için kurulmuş işletmedir
JointVenture, iki veya daha fazla işletmenin bir araya gelerek, belirli bir alanda veya daha
fazla ülkeden işletmenin, mülkiyetini birlikte üstlendikleri bir işletmede üretim, teknoloji
transferi, yeni üretim metotları, lisans anlaşmaları gibi konuları kapsayan uzun dönemli bir
ortaklık anlaşmasıdır
JointVentureyoluna gitmekle, bazı avantajlar sağlamaktadır. Bu faydaların içinde en
önemlileri, risk paylaşımı ile toplam yatırım miktarında görülen azalmadır. Ayrıca yapılacak
bir “jointventure” anlaşması ile üretim faktörlerinin maliyeti, taşıma maliyeti, vergiler, genel
masraflar gibi faktörlerin azaltılması gibi bazı ekonomik faydalar sağlarlar.
Ortak girişimin ihracattan en önemli farkı, yurt dışında bir miktar üretim yapacak
ortaklık kurulmasıdır. Bunun doğrudan yatırımdan farkı ise o ülkeden bir yatırımcı ile ortaklık
kurulmasıdır. Ortak girişim aşağıdaki yöntemlerle yapılır:
Sözleşmeli üretim.
Yönetim hizmetleri sözleşmesi.
Doğrudan Satış ve Pazarlama.
Dışarıda Ortak Üretim.
Dışarıda Doğrudan Üretim.
Franchising
Franchise; belirli bir bölgede bir firmanın ürününü veya hizmetini satmak için verilmiş
olan resmî izin olarak tanımlanmaktadır. Franchising ise, ürün veya hizmetlerin üreticiden
tüketiciye en etkin biçimde ulaşımını sağlayan bir dağıtım sistemidir. Franchising, ana
işletmenin kullanım haklarını, belli ayrıcalıkları belli bir zaman dilimi için bir başka işletmeye
vermesidir. Ayrıcalığı veren firma franchisor, ayrıcalığı alan firma franchisee, ayrıcalığın
kendisine de franchiseadı verilmektedir.
Franchisingin üç unsuru bulunmaktadır:
sözleşme bulunmaktadır Anlaşmada franchisor, franchiseeye göre daha güçlü görülmektedir.
Ve yaptırım gücü bulunmaktadır,
Franchising yoluyla yabancı pazarlara girmek isteyen ana işletmeler (franchisor) hiçbir
maddî yatırım yapmadan, kendi isimlerini kullandırarak işyerleri oluşturmaktadırlar.
Stratejik İttifaklar (Stratejik Ortaklıklar)
Stratejik ittifak, küresel işletmelerin; bazen sermaye piyasalarındaki hisselerini
toplamak, bazen ülke içinde, bazen sınır ötesindeki firmalarla stratejik ortaklıklar kurarak,
bazen de, rakip gördükleri firmayı blok olarak satın alarak rakiplerini piyasadan silme yoluna
gitmeleridir.
Stratejik ortaklıklar, öncelikle şirketler arasında stratejik bağların gittikçe artması
entegrasyon, iş birliği, ortak girişim, personel mübadelesi, ortak proje, mülkiyet ortaklığı veya
ortak
üretim
gibi
yollarla,
yakın
bağlar
kurulması
yoluylafaaliyetlerini
yürütmektedirler.Stratejik ortaklıklarda göze en çok çarpan sektör, otomobil sektörüdür
Stratejik ittifakların oluşmasının nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
rün dolaşımının kolaylaştırılması
Konsorsiyum
Konsorsiyumlar iki veya daha fazla işletmenin, sınırlı bir zamanda yapılması gereken ve
büyük sermaye gerektiren faaliyetler için bir araya gelerek birleşmesidir. Burada temel amaç,
işletmelerin teknik, finans ve yönetimimkânlarını birleştirerek büyük projeleri
gerçekleştirmesidir. Konsorsiyumlar; baraj, köprü, liman, demir yolu gibi büyük miktarda
sermaye gerektiren işler için kurulurlar.
Doğrudan Yatırım (Yabancı Sermaye)
Doğrudan Yatırımcı (Direct Investor), yabancı doğrudan yatırımcı veya yatırımcıların
ikamet ettikleri ülke veya ülkelerin dışındaki bir ülkede doğrudan yatırım faaliyetinde
bulunmasıdır. Burada Ev Sahibi Ülke (Host Country), yabancı yatırımın geldiği veya yapıldığı
ülkedir;
ÜNİTE 7: İŞLETME KAPASİTESİ VE TÜRLERİ
 İşletme kapasitesi, işletmenin mal ve hizmet üretme yeteneğidir. İşletme kapasitesini
işletmenin üretim yeteneği belirler. Kapasite planlamasının asıl amacı, işletme
kaynaklarını rasyonel bir şekilde kullanarak uygun değer kapasiteyi gerçekleştirmektir.
 İşletme kapasitesi kavramı çoğu kez işletme büyüklüğü ile birbirlerinin yerine
kullanılmaktadır. Ama büyüme, kapasite artırımının yanında, işletmeler için, yönetim
becerisini geliştirmeyi, işletmenin teknoloji, pazar ve finans fonksiyonlarını etkin
yönetimeyi de kapsamaktadır.
 İşletmenin üretim kapasitesi, işletmenin belli bir zamanda mevcut üretim faktörlerini
rasyonel bir şekilde kullanarak gerçekleştirebileceği üretim miktarıdır.
 Kapasite, işletmenin mal ve hizmet üretebilme yeteneğidir. İşletme açısından kapasite,
bir işletmenin belli bir dönemde (çoğunlukla bir yıl olarak alınır) mevcut kaynaklarını
(beşeri, malî, fiziksel) kullanarak, elde edebileceği maksimum üretim miktarını ifade
eder. Bütün kapasite tanımlarının ortak özelliği, kapasitenin belli bir sürede işletmenin
üretim düzeyini veya üretim gücünü ifade etmesidir.
 Verimlilik, çıktılarla girdiler arasındaki orandır. Bu oran, ne kadar çıktılar lehine
gerçekleşirse; verimlilik, o oranda yüksek sayılır. verimlilik, bir işletmenin mal ve
hizmet üretirken kaynaklarını ne kadar iyi kullandığını gösterir.
 Yüksek verimlilik, aynı miktar kaynakla daha çok çıktı elde etmektir.

İşletme verimliliğinde girdi ve çıktıları makul düzeyde sağlamanın en etkin aracı ise
uygun (optimum) kapasite düzeyinde çalışmaktır.
 İşletmelerde verimliliği artırma teknikleri
 Zaman ve hareket etütleri,
 İş basitleştirme,
 İş genişletme ve iş zenginleştirme,
 Beyin fırtınası,
 Örgüt geliştirme,
 Nominal grup çalışması,
 Duyarlılık eğitimi gibi davranış teknikleri gibi teknik ve yöntemler
 Ekonomiklik, üretimden elde edilen gelir ile üretim sırasında yapılan maliyet giderleri
arasındaki orandır.
 KAPASİTE TÜRLERİ:
 Teknik veya mühendislik kapasitesi: Bir işletmenin fiilî üretim miktarı ile
maksimum üretim arasındaki ilişkiyi gösteren kapasitedir. Bu yaklaşıma göre
kapasite, maliyetler ve üretim göz önüne alınmadan bir işletmenin birim zamanda
üretebileceği maksimum ürün miktarını gösterir. Eleştiriye açık bir yönü vardır.
Birincisi insan gücü, ham madde ve diğer parasal maliyetleri dikkate almaması;
ikincisi, makine, teçhizat gibi üretken ünitelerin hiçbir arıza göstermeyeceği,
tamir ihtiyacı duymadan maksimum üretime devam edeceği varsayımıdır. Teknik
kapasite, maksimum kapasite olarak da nitelendirilmektedir.
 Maliyetler açısından veya ekonomik kapasite: Üretim yöntemi değişmediğinde
bir işletmenin minimum maliyetle üretebileceği ürün miktarıdır. Ekonomik
kapasite de optimum kapasite olarak da nitelendirilmektedir.
 İşletmelerde kapasite hesaplamasında kârşılaşılan zorluklar, kapasite konusunda değişik
yaklaşımlara ve çeşitli kapasite türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlar:
 Teorik kapasite planlanan ve teorik olarak kâğıt üzerine yazılan, makinelerin,
tesislerin ve insan kaynaklarının hiçbir kesinti ve aksamaya uğramadan çalıştığı
takdirde birim zamanda gerçekleşebilecek kapasitedir. Teorik kapasitede üretim
hacminde duraklama ve arıza için pay ayrılmamıştır. İki yönden eleştiriye açıktır:
1. İnsan gücü, ham madde ve diğer maliyetleri göz önüne almaz.
2. Makine ve teçhizat gibi üretken unsurların hiç arıza yapmayacağı,
bakım ve
tamire gerek duyulmayacağı varsayımından hareket edilir.
 Normal (pratik) kapasite; tamir, bakım, onarım gibi çeşitli aksamaların dikkate
alınmasıyla gerçekleşen kapasitedir. Pratik kapasiteyi artırmak için alınması
gereken tedbirlerden bazıları şunlardır:
 İş yöntemlerini iyileştirmek, makine hazırlık sürelerini kısaltmak




İleri teknoloji kullanmak, sürekli yenilik yapmak
İş görenlerin motivasyonlarını artırmak
Üretim süreçlerini iyileştirmek
Standardizasyona dikkat etmek
 Gerçek (fiilî) kapasite: İşletmelerin belli bir dönemde ulaşılabileceği gerçek çıktı
düzeyidir. Gerçek kapasite satış hacmiyle de ilgilidir. Kapasiteyi sürdürmek
üretilen ürünün satılabilmesiyle mümkündür. Talepteki düşmeler, üretimdeki
aksamalar gibi nedenlerle gerçek kapasite, pratik kapasitenin altında olabileceği
gibi; talebin mevsimlik dalgalanmalara bağlı olarak artmasıyla da gerçek
kapasite, normal kapasitenin üzerine çıkabilir.
 Tam Kapasite : Ürün başına ortalama maliyetin en düşük, dolayısıyla kârın en
yüksek olduğu kapasite “tam kapasite” olarak ifade edilir. Tam kapasitenin
altında veya üstünde çalışan işletmeler, maliyetlerinin artmasından dolayı rekabet
yetenekleri zayıflar ve pazarda tutunmaları zorlaşır.
 Atıl Kapasite : Normal kapasitenin kullanılmayan kısmına atıl (aylak-boş)
kapasite denir. Bir başka tanımla atıl kapasite, normal kapasite ile gerçek kapasite
arasındaki farkdır. İşletmenin belli bir dönemdeki üretimi normal kapasitenin
altında ise, aradaki fark atıl kapasite olarak ifade edilir.
 Aşırı (Zorlanmış) Kapasite : İşletmenin tam kapasite düzeyinden üretim hacminin
üzerine çıkmasına aşırı veya zorlanmış kapasite adı verilir.
 Kapasite ölçüsü olarak fiziksel üretim miktarı birimlerinin yanında, belli bir sürede
üretilen ürünlerin “değeri” de kullanılabilir. Uygun bir kapasite seçimi, proje kârlılığını
ve rekabet gücünü belirleyecek öneme sahiptir. Belli bir kapasitenin altında olan
işletmeler rekabet bakımından yetersiz kalır.
 Bir işletmenin kapasitesinin belirlenmesinde şu iki faktör önemlidir:
- En düşük maliyetle üretim yapılması,
- Yeterli talep hacminin bulunması.
 Kapasite seçimi yaparken; kurulu üretim kapasitesinin büyüklüğü, işletmenin yılda kaç
gün, günde kaç saat ve kaç vardiya çalışacağı, maksimum kapasitenin ne olacağı,
üretilecek mal ve hizmetlerin yıllık miktarlarının ne kadar olacağı araştırılır ve kapasite,
buna göre belirlenir.
 Kapasite seçimini etkileyen faktörler:
 Ölçek ekonomileri,
 Talep düzeyi,
 Maliyetlerin yapısı,
 Teknoloji olanakları,
 Finansal olanaklar,
 Kuruluş yeri,
 Çalışma süreleri
 Diğer faktörler (kalifiye işgücü, ürün özellikleri, ulusal ve uluslararası politikalar,
paranın değeri, pazarlama olanakları vb)
 Kapasite kullanım oranı arttıkça, işletme kaynaklarının rasyonel kullanım oranı artıyor
demektir. Kapasite kullanımı, bir işletmenin elinde bulunan gerek beşeri, gerekse fizikî
ve malî kaynaklardan yararlanma derecesini gösterir. Kapasite Kullanım Oranı (KKO)
olarak da bilinen bu rasyo şu şekilde ifade edilir:
KKO= (Gerçek Kapasite/Normal Kapasite) X 100
 En uygun (optimum) işletme büyüklüğü, ortalama maliyet giderlerinin en düşük olduğu
işletme büyüklüğüdür. Bir başka tanımla optimum işletme büyüklüğü, “üretimin birim
başına maliyet giderlerinin en düşük ve üretim başına elde edilen satış gelirleri ile birim
başına maliyet arasındaki farkın en yüksek olduğu büyüklüktür”
 Optimum işletme büyüklüğü şu durumlarda gerçekleşir:
 En verimli ve etkin üretim teknolojisinin kullanılması,
 Her üretim faktörünün kapasitesinin tam olarak kullanılması,
 Üretim faktörlerinin optimum bileşiminin sağlanmış olması.
 Optimum kapasite, belli bir amacı maksimum kârlılık, minimum maliyetle
gerçekleştirebilmeyi mümkün kılan kapasitedir. Diğer bir tanımla, birim başına
maliyetin en düşük olduğu kapasiteye “optimum kapasite” denir.
 Üretim ölçeğinde meydana gelen değişmeler sonucu, üretim miktarında meydana gelen
değişmelere “ölçeğe göre getiri” denilmektedir.
 İşletmeye minimum ortalama birim maliyetle çalışma olanağı yaratan yıllık üretim
hacmi, en uygun kapasite düzeyini gösterir.
 Ölçek ekonomisi, bir tesisin kapasitesi arttıkça birim yatırım ve üretim maliyetinin
düşmesi durumudur.
 Optimum kapasite düzeyinden uzaklaşıldıkça ölçek ekonomilerinden sağlanan
avantajlar kaybedilir.
ÜNİTE 6 İŞLETME BİLİMLERİNE GİRİŞ İŞLETMELERİN LUSLARARASILAŞMASI
1-Aşağıdaki uluslararası işletme tanımlarından hangisi doğru değildir?
a) Uluslararası işletmeler, farklı ülkelerde faaliyetlerini sürdüren küresel ağlar içinde
faaliyette bulunan işletmelerdir.
b) Uluslararası işletme, merkezî bir yönetimden yararlanarak diğer ülkelere girmeye ve
oralarda yerleşmeye çalışan firmadır.
c) Uluslararasılaşma kavramı, işletmelerin faaliyetlerini ulusal sınırlarının dışına
taşıracak şekilde yapmaya başlamasıdır.
d) Uluslararası işletmelerin uluslararası faaliyetlerinde mübadele ettikleri şey, nihaî
mallardan ziyade problem teşhis hizmetleri ve aracılık hizmetleridir.
e) İşletmelerin uluslararasılaşmasının bugünkü düzeye ulaşma, dünya ticaretinin
kendileri açısından oldukça olumsuz bir ortamda gelişmiş olmasından kaynaklanır.
CEVAP: Olumlu bir ortam olmalı
2-Aşağıdakilerden hangisi uluslararasılaşmanın nedenlerindendir?
a) İç rekabetin baskısından kurtulma arzusu
b) Yerel pazarın doyması ile yabancı iş pazarlara açılma isteği
c) Ölçek ekonomilerden yararlanarak maliyetleri düşürme
d) Yeni ürün geliştirme ve teknolojik gelişmeleri daha yakından takip etme fırsatı
e) Hepsi
3-İşletmeleri yabancı pazarlara iten ana sebep nedir?
CEVAP: İç ekonomik tıkanıklıktan kurtularak çok uluslu olmak ve istikrarlı bir
biçimde kar sağlamaktır.
4-Aşağıdakilerden hangisi işletmeleri uluslararasılaşmaya iten iktisadi nedenlerden
değildir?
a)Sosyal nedenler
b)Köken ülkenin itici faktörleri
c)Ev sahibi ülkenin çekici faktörleri
d)Çevresel nedenler
e)Siyasi faktörler
5-Aşağıdakilerden hangisi köken ülkenin itici faktörlerinden sayılmaz? a)İç piyasa
koşullarının yetersizliği
b) Mevcut pazarları koruma endişesi
c)Himayeci tedbirler
d) Üretilen malın uluslararası niteliğinin olması.
e) Ücret ve vergilerin yüksek; sosyal hakların gelişmiş olması
6- Aşağıdakilerden hangisi ev sahibi ülkenin çekici faktörlerinden değildir?
a) Geniş bir pazara sahip olması.
b) Elverişli olmayan rekabet koşulları (Elverişli rekabet koşulları)
c) İşgücünün ucuz olması
d) Kamu otoritelerince sağlanan kolaylıklar
e) Yasal düzenlemeler
7-İşletmeleri uluslararsılaşmaya iten iktisadi nedenlerden olan çevresel nedenler
nelerdir?
CEVAP: Ekonomik entegrasyonların etkisi ve siyasi faktörler
8 İşletmelerin uluslararsılaşmasının temel nedeni nedir?
CEVAP: Kar maksimizasyonu
9- İşletmeleri uluslararasılaşmaya iten temel nedenler nelerdir?
a) Yüksek araştırma ve geliştirme maliyetlerini paylaşma düşüncesi
b) Eşgüdümlü üretim ve malî alt yapı ihtiyacı duyan şirketlerin kendileri
c) Gelişmiş ülkelerde biriken sermayenin riski dağıtma isteği
d) Uluslararası sermayenin ülkelerin politik yapısını etkileme durumu
e) Hepsi
10-İşletmelerin uluslararasılaşma derecesi ne anlama gelir, bir işletme hangi aşamada
uluslararası bir işletmedir?
CEVAP: Buna göre, dış satışların genel satışlar içindeki payı ne kadar yüksek ise işletme
o ölçüde uluslararasılaşmış bir işletmedir. Ayrıca ihracatın toplam satışlarına oranının
yüksekliği de bir uluslararasılaşma ölçütü olarak kullanılabilir; ancak burada temel
sorun yurt dışında hiçbir üretim faaliyetinde bulunmayan, yurt dışına dönük tek
faaliyeti ihracattan ibaret olan bir işletmenin ihracatı ne kadar yüksek olursa olsun,
uluslararası bir işletme sayılıp sayılmayacağıdır. Bunun cevabı sayılmayacağıdır. Çünkü
bir işletmenin uluslararası işletme sayılabilmesi için üretim faaliyetlerinin bir kısmını da
yurt dışında yapması gerekir.
11-İşletmeler, uluslararasılaştıkça dış piyasalarda faaliyet yöntemleri
değişmektedir.Hedef pazara girmek için hangi yöntemin seçileceği;
1-Pazarın büyüklüğüne
2-Rekabet düzeyine
3-Ekonomik yasal ve çevre koşullarına
4-Uygulanan korumacı politikalara
6-Hükümetlerin sağladığı çeşitli teşviklere ve benzer koşullara göre tespit edilir.
12-İşletmeler uluslararasılaşma sürecinde birçok faktörü dikkat alırlar. Bu faktörlerden
biri;
İşletmenin uluslararası nitelik kazandıkça sattığı ürünün özelliklerinde ne gibi
değişiklikler yapması gerekeceği ile ilgilidir.
NOT: Uluslararasılaşma sürecinin ilk aşamasında, satılan ürünün standartlaştırılması
veya adaptasyonu sorununa çözüm aranırken; ilerleyen aşamalarda, ürün çeşitliliğinin
artırılması veya yeni ürünlerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulur. Ayrıca
uluslararasılaşmanın ilk aşamasında, faaliyet gösterilen sektördeki değer zincirinin alt
kademelerinde mal ve hizmet sunulurken; uluslararasılaşma arttıkça pazara katma
değeri daha yüksek ürünler sunulmaya başlanır.
13- işletmeler hedef pazar seçiminde hangi ölçütleri kullanırlar?
a)Coğrafi yakınlık ve ekonomik gelişmişlik düzeyi
b) Ortak kültürel geçmiş ve yabancı dil sorununun yaşanmaması
c) Yasal mevzuatın yabancı sermayeyi koruma yeteneği
d) Ülke halkının yabancı ürünlere ve yabancı sermayeye karşı tutumu
e)Hepsi
NOT: İşletmeler genellikle iç pazar için kurulurlar; ancak faaliyetlerini artırdıkça, dış
pazarlarda faaliyette bulunma yetenekleri arttıkça, bu kez dış pazarlarda faaliyette
bulunmanın daha kârlı olacağı düşüncesiyle uluslararası piyasaya açılma gereği
duyarlar. İşletmeler dış pazarlara kârlılık, gelişme büyüme ve varlıklarını devam
ettirme gibi temel işletme amaçları tarafından motive edilirler. İşletmeler ister gelişmiş
ülke işletmesi olsun ister gelişmekte olan ülke işletmeleri olsun bunların tamamı
uluslararasılaşırken kültürel yakınlığı dikkate alırlar.
14-İşletmeler uluslararasılaşmayı farklı aşamalarla gerçekleştirirler. Bu aşamalar
nelerdir?
CEVAP:1-İç pazarlama aşaması
2-İhracat öncesi aşama
3-Deneysel katılım aşaması
4-Aktif katılım aşaması
5- Güçlü katılım aşaması
15-İşletmelerin uluşlararasılaşma sürecinin belirlenmesine ilişkin araştırmalara göre
toplam satışlarının % 40´ından fazla ihracat yapan işletme aşağıdakilerden hangisidir?
a)Deneysel ihracatçı işletme
b)Doğrudan yatırım yapan işletme
c)Dolaylı yatırım yapan işletme
d)Konsinye ihracat yapan işletme
e)İler düzey ihracatçı işletme
NOT:12 OCAK 2013 FİNAL SINAVI SORUSU
NOT: İşletmelerin uluslararasılaşma sürecinin belirlenmesine ilişkin araştırmalara göre
toplam satışlarının %10’undan az ihracat yapan işletmeler “deneysel ihracatçı işletme”
olarak adlandırılmaktadır.
16-İşletmelerin uluslararasılaşma sürecini açıklayan farklı teori ve modeller
geliştirilmiştir.Bu modeller;
1- Uppsala Modeli
2- Uluslararasılaşma Ağ (Örgütleme) Modeli
3- Yenilik modeli
NOT: Bu modellerden en önemlileri Uppsala Modeli ve Uluslararasılaşma
Ağ (Örgütleme) Modelidir. Uppsala Modeli
17-Johanson ve Wiedersheim-Paul tarafından geliştirilen Uppsala Modeli’nde
uluslararası pazara girişte dört farklı pozisyon ileri sürülmüştür. Bu aşamalar şöyledir:
1. Asama. İhracat faaliyeti ya da düzensiz olduğu aşama
2. Asama: Bağımsız temsilciler (aracılar) yoluyla ihracat aşaması
3. Asama: Yurt dışı satış temsilciliğinin (şubesinin) kurulması aşaması
4. Asama: Yurt dışı üretim ya da imalat birimlerinin kurulması aşaması
18-Uppsala Modeli ;
1-Bu modele göre işletmeler, fiziksel olarak yakın oldukları pazarlara daha başarıyla
girerler.
2-Dil, kültür, politik sistem, eğitim seviyesi, ekonomik gelişmişlik düzeyi gibi faktörler
bakımından benzer olan ülkelerde faaliyette bulunmak işletmeler için daha çekici
faktörlerdir.
3-İşletme daha fazla pazara ulaştıkça deneyim ve bilgisi artacak, daha sonraki
aşamalarda fiziksel olarak daha uzak ve göreli olarak benzerlikleri daha az ülkelere
yönelme eğilimi gösterecektir.
4-. Bu modele göre, uluslararası piyasalarda faaliyet göstermek genel bilginin yanı sıra,
pazara
özel bilgileri de gerektirir.
5-U-Modeli, yerel işletmelerin uluslararasılaşma sürecini ele alır ve bu modele göre
ihracat faaliyeti, işletmenin kendi yerel pazarındaki başarısının bir sonucudur.
İşletmenin artan kapasitesinin dış pazarlarda kullanılmasıdır.
6-Bu modelde işletmenin uluslararasılaşması, önce kendi piyasasındaki başarısıyla
başlar, sonra da dış piyasaya yönelerek süreç devam eder.
19-Uluslararasılaşma Ağ (Örgütleme) Modeli;
1-Bu model, işletmelerin kurulan uzun dönemli ilişkiler sonucunda, uluslararası
pazarlarda kendi olanaklarının yanında, işbirliği yaptığı veya ortaklık kurduğu diğer
işletmenin olanaklarını kullanmasını ön görür. Ancak bu işletmelerin şebeke ağına bağlı
olmaları gerekir.
2-Ya da işletme, ağ yapısında merkezî veya odak bir role sahipse, ağ yönetiminde bir
aktör olarak bulunuyorsa, kaynakları dolaysız olarak kullanma imkânına da sahip
olabilmektedir.
20-Ağ modelinin başarısı neye bağlıdır?
CEVAP: Ağ modelinin başarısı uluslararasılaşan işletmelerin ağ ve örgüt yapılarını yeni
duruma göre uyarlamalarına bağlıdır. Bu nedenle işletmelerin yeni durumlara uyum
sağlayabilmek için yurt içi
faaliyetlerini esas alarak kurdukları örgüt yapılarını değiştirmeleri ve uluslararası
faaliyetleri yönetebilecek bir örgütsel yapıya geçmeleri gerekir.
20- ULUSLARARASILAŞMA STRATEJİLERİ;
1- Her şeyden önce pazar güvencesi, firmalara, hem iç hem de dış rakipleriyle daha etkin
rekabet imkânı sağlamaktadır.
2- İşletmelerin uluslararası alanda yatırım ve ihracat faaliyetlerinde önemli farklılıklar
yaşanmaktadır.
3- İşletmelerin uluslararası pazarlara girmeleri için önlerinde diğer seçenekler de vardır
ve bunlar genelde ihracat aşamasından sonra gelen ileri ticaret teknikleridir.
21-İşletmeler pazarlayacağı malları hedef ülkede üretme olanağına sahip olacağı
ortaklık tipleri kurar.Söz konusu ortaklık tipleri şunlardır
1-Lisans Anlaşmaları
2- Hisse Senedi Yatırımları
3- Franchising
4-Sözleşmeli Üretim
5-Yönetim Sözleşmesi, Montaj Operasyonları
6-Joint Venture, Konsorsiyum, Anahtar Teslim Projeler
7-Yap-işlet-Devret Sözleşmesi ve Direkt Yabancı Yatırım
22-İhracat aşaması nedir?
CEVAP: İhracat aşaması genellikle bir işletmenin dış piyasalara girmelerinin ilk adımı
olarak kabul edilmektedir.
23-İşletmelerin sınır ötesi faaliyetlerde bulunmaya başlaması için başlıca iki sebep
bulunmaktadır. Bunlar nedir?
CEVAP: 1-Yerel kaynaklardan daha ucuz maliyetle girdi elde etmek
2-Yerel faaliyetlerle üretilen ürünleri daha uygun şartlarda dış piyasada
değerlendirmektir. İhracat yoluyla dolaylı veya dolaysız olarak ihracat yaparak
işletmeler dış piyasaya ilk adımlarını atmaktadırlar. Her iki durumda da
uluslararasılaşmanın ilk adımı atılmış olmaktadır.
24-Dış satım iki yolla yapılır bunlar nelerdir?
1-Bağımsız uluslararası pazarlama aracılarıyla dolaylı dış satım şeklinde
2-İşletmenin kendi kurduğu örgütler aracılığıyla doğrudan dış satım şeklinde yapılır.
25-Dolaylı dış satımı daha çok kimler tercih eder?
CEVAP: Dolaylı dış satım, daha çok ihracata yeni başlayan firmalar tarafından tercih
edilir. Bu yöntemde fazla yatırıma gerek yoktur.
26- İhracat yapan işletme; üç tür yurt içi aracıdan yaralanabilir. Bu aracılar nelerdir?
CEVAP:1-Birinci yöntem, yurt içinde üslenmiş ihracatçı tüccarın, aracı ihracatçının
malını satın alıp yurt dışında kendi hesabına satmasıdır.
2-İkinci yöntem, yurt içinde üslenmiş ihracat acentesi komisyon, faiz, vb karşılığında
yabancı müşteri bulma sorumluluğunu üstlenir.
3-. Üçüncü yöntem, kooperatif örgütlerdir. Bu örgütler ihracat faaliyetlerini çeşitli
üreticiler adına yönetir ve kısmen üreticilerin yönetsel kontrolü altındadır. Bunlar
özellikle meyve, sebze, kuruyemiş vb. alanlarda çalışırlar.
NOT: Doğrudan Dış Satım. Özellikle dış alıcılar tarafından kendilerine yaklaşılan
satıcılar, aracı kullanma yerine, doğrudan dış satımı tercih ederler. Aynı şekilde büyük
satıcılar da bu yolu seçerler. Bunda yatırım riskli olmakla birlikte, kârlılık da o denli
yüksek olabilir.
27-Doğrudan ihracat konusunda geliştirilmiş çeşitli yöntemler vardır. Bunlar nelerdir?
1-Yurt içinde örgütlenmiş ihracat departmanı veya bölümünün bu işi yapmasıdır.
2-Denizaşırı satış şubesi veya bağlı işletme kurmaktır.
3-Yurt içinde üstlenmiş gezici dış satış temsilcilikleri kurmaktır.
4-Yurt dışında üstlenmiş distribütör veya acenteler eliyle dış satış yapmaktır.
28-Distribütör kimdir?
CEVAP: Distribütörler ürünlerin mülkiyetini satın alan aracı işletmelerdir.
29-Acente nedir?
CEVAP: Ürünleri satın almaksızın işletme adına ürünlerin pazarlaması işiyle uğraşan
firmalardır.
30-Hisse senedi yatırımı nedir?
CEVAP: Hisse senedi yatırımları yönetim uygulaması gerektirmeyen, uluslararası bir
yatırım biçimidir. Hukukî engellerin olmadığı veya göreli olarak daha az olduğu
ülkelerde, bir işletmenin, diğer bir ülkedeki işletmenin hisse senetlerinden satın
almasıdır.
31-Hisse senedi yatırım faaliyetinin amacı nedir?
CEVAP: Faaliyetin amacı, işletmenin elinde bulunan ve kendi ülkesinde de yatırıma
dönüştürmedikleri sermaye fazlasını, kendi belirledikleri ve politik riski olmayan
ülkelerde, yüksek kâr getirecek yerlere yatırarak sermaye kârını artırmaktır.
32-Lisans anlaşması nedir?
CEVAP: Lisans anlaşmaları, bir işletmenin sahibi olduğu patent, ticarî sırlar, ticarî
marka, teknoloji, teknik bilgi (know-how) firma ismi veya pazarlama teknikleri gibi
maddî olmayan varlıklarını, bir anlaşma dâhilinde ve bir ücret karşılığında, başka bir
ülkede faaliyette bulunan bir işletmeye, kullanma izin vermesidir.
33-Uluslararası lisans anlaşması nedir?
CEVAP: Bir işletmenin sahibi bulunduğu maddî olmayan varlıklarını ihraç etmesi
anlamına gelmektedir. Bu anlamda lisans verme; özellikle patent haklarını, teknolojiyi
kullanma haklarını, ticarî marka ve firma unvanı haklarını elinde bulunduran
firmaların, bunları devrederek dış pazarlarda faaliyette bulunmasıdır. Küresel
işletmelerin, yabancı sermaye getirmeden, ev sahibi ülkedeki firmalara teknoloji satmak
için yaptıkları lisans anlaşmaları, küresel ölçekteki faaliyetlerinin önemli bir kısmını
oluşturur. Gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi, daha çok bu yolla
gerçekleştirilmektedir.
34-Dış pazarlara girerken, lisans vermeyi, bir yöntem olarak kullanmanın sağlayacağı
bazı avantajlar vardır. Bunlar nelerdir?
1-Pazar uzmanlığı gerektirmemesi, gümrük tarifeleri ve taşıma giderlerinden tasarruf
sağlaması bakımından da ayrı bir öneme sahiptir.
2- lisans verme, ithalata ve doğrudan dış yatırımlara kapalı olan pazarlara, lisans veren
şirketlerin girmesini mümkün kılar.
3-Lisans anlaşmaları, küresel işletmeler için önemli bir dış kaynak sağlarken; anlaşmayı
yapan firmalar için, duyarlı bölgeler oluşturmaktadır.
4-Lisans anlaşmaları, her şeyden önce, dış pazar paylaşımın bir yoludur; aksi takdirde,
girilen pazarda, genişlemenin etkin bir yolu değildir. Ancak yeni pazar bulmanın yaygın
bir yolu olarak görülmektedir.
34-DOĞRUDAN DIŞ YATIRIMLAR:
1-Doğrudan dış yatırımlar, gümrüklerden çıkan malların miktarında bir azalışa neden
olmaktadır.
2-Doğrudan dış yatırımlar (forein direct ınvestment FDI), son on yıl boyunca, dünya
ekonomi tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
3-Doğrudan dış yatırımlar, dünyanın toplam sabit sermaye biçimindeki yatırımlarının
%80’ini oluşturmaktadır.
35-DOĞRUDAN SABİT SERMAYE YATIRIMLARI: Dünya ekonomisine, yalnızca
sermaye olarak katkıda bulunmaz; aynı zamanda, küresel işletmelerin yabancı
ülkelerdeki faaliyetlerinde, o ülkelere teknoloji transfer edilmesi, yeni ürünler ve daha
iyi yönetim tekniklerinin getirilmesi, rekabetin artırılması, diğer ülke pazarlarına
girilmesi gibi faaliyetlerinde de bulunur.
36-DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM: . Doğrudan yabancı yatırım, mamul mal
ticaretine alternatif yan üretim alanları yaratmakta ve montaj faaliyetlerini
kapsamaktadır; aynı zamanda otelcilik ve perakende satış gibi pazarlanabilir
hizmetlerin en önemli “ihraç” biçimidir.
37-Dış pazarlara açılmak isteyen işletmelerin izledikleri ikinci grup giriş stratejileri
nedir?
CEVAP: Üretim ve pazarlama tesisi kurmak için yerel işletmelerle ortaklaşa hareket
etmektir.
38-Ortak girişimler(Joint Venture)hangi nedenlerle tercih edilmektedir?
CEVAP: Ortak girişimler; yerel firmanın ana işletmeye sağladığı olanaklar, yerel
firmanın pazar bilgisinden, deneyiminden, müşteri portföyünden, dağıtım kanallarından
yararlanma imkânı, pazardaki riski beraber göğüsleme, pazarda yabancı firmalara
yasaklı bölgelere girebilme imkânı, sahip olduğu finansal kaynaklar, nitelikli eleman ile
ana firmanın ihtiyaçlarını gidermesi gibi nedenlerle tercih edilmektedir. 39-. Joint
Venture nedir?
CEVAP: İki veya daha fazla işletmenin bir araya gelerek, belirli bir alanda veya daha
fazla ülkeden işletmenin, mülkiyetini birlikte üstlendikleri bir işletmede üretim,
teknoloji transferi, yeni üretim metotları, lisans anlaşmaları gibi konuları kapsayan
uzun dönemli bir ortaklık anlaşmasıdır.
40- Küresel düzeyde Joint Venture’ler iki ayrı şekilde oluşmaktadır:
1-Bunlardan biri, farklı ülkelerde iki veya daha fazla işletmenin ortaklaşa kurdukları
JV işletmeleri: (Kordsa’nın Mısır’da Nil firmasıyla kurdukları ortak bir tesis)
2- Diğeri de, herhangi bir ülkenin, diğer bir ülkedeki firmaya sahip olma yoluyla, her iki
firmanın faaliyetlerinin önceden belirlenen bölgelerde birleştirilmesi (Olivetti’nin %25
hisselerinin AT and T firmasına ait olan bilgisayarları Avrupa’da üretmesi) gibi.
41- İşletmeler, Joint Venture yoluna gitmekle, bazı avantajlar sağlamaktadır. Bunlar
nelerdir?
CEVAP:1-Risk paylaşımı ile toplam yatırım miktarında görülen azalmadır
2-Üretim faktörlerinin maliyeti, taşıma maliyeti, vergiler, genel masraflar gibi
faktörlerin azaltılması gibi bazı ekonomik faydalar sağlarlar.
42-Ortak girişimin ihracattan en önemli farkı nedir?
CEVAP: Yurt dışında bir miktar üretim yapacak ortaklık kurulmasıdır. Bunun
doğrudan yatırımdan farkı ise o ülkeden bir yatırımcı ile ortaklık kurulmasıdır.
43-Ortak girişim hangi yöntemlerle yapılır?
CEVAP:1-Sözleşmeli üretim
2-Yönetim hizmetleri sözleşmesi
3-Doğrudan Satış ve Pazarlama.
4-Dışarıda Ortak Üretim
5-Dışarıda Doğrudan Üretim
44-Franchising nedir?
CEVAP: “Bir ürün ya da hizmet üzerinde imtiyaz hakkı olan özel ya da tüzel kişinin, bir
başka üretici ya da tacire bu ürün veya hizmeti belirli bir bölge ve süre ile sınırlı olmak
üzere üretmek ya da satmak hakkını, bir bedel kârşılığında vermesidir.
45- Franchisingin üç unsuru bulunmaktadır:
1-En az iki işletme arasında gerçekleştirilir, 2-Ayrıcalığı veren ile alan arasında, yüküm
ve sorumlulukların açıkça belirlendiği bir sözleşme bulunmaktadır Anlaşmada
franchisor, franchiseeye göre daha güçlü görülmektedir. Ve yaptırım gücü
bulunmaktadır,
3-Anlaşmada franchisorun ismi ile faaliyet gösterir. Bu yönteme en güzel örnek
McDONALD’s franchising firmasıdır.
46- Stratejik ittifak nedir?
Küresel işletmelerin; bazen sermaye piyasalarındaki hisselerini toplamak, bazen ülke
içinde, bazen sınır ötesindeki firmalarla stratejik ortaklıklar kurarak, bazen de, rakip
gördükleri firmayı blok olarak satın alarak rakiplerini piyasadan silme yoluna
gitmeleridir.
Stratejik ortaklıklar, öncelikle şirketler arasında stratejik bağların gittikçe artması
entegrasyon, iş birliği, ortak girişim, personel mübadelesi, ortak proje, mülkiyet
ortaklığı veya ortak üretim gibi yollarla, yakın bağlar kurulması yoluyla, faaliyetlerini
yürütmektedirler.
Stratejik ittifaklar, bir ürünün ya da şirketin milliyetini anlamanın giderek güçleştiği,
tek pazarlı bir dünyaya geçme sürecinin parçası olarak kurulmaktadır.
47- Stratejik ittifakların oluşmasının nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1- Müşteri ihtiyaçlarının ve tercihlerinin benzeşmesi
2- Küresel üretimde ölçek ekonomisinden yararlanmak
3- Uluslararası ticaret engellerinin azaltılması
4- Üretim yeri seçimi ve ürün dolaşımının kolaylaştırılması
5-Ortakların birbirlerine bilgi/teknoloji aktarmaları ve destek vermeleri
6- Gelişmekte olan pazarların ve bölgesel blokların engellerini aşmak
47-Konsorsiyum nedir?
CEVAP: Konsorsiyumlar iki veya daha fazla işletmenin, sınırlı bir zamanda yapılması
gereken ve büyük sermaye gerektiren faaliyetler için bir araya gelerek birleşmesidir.
48-Konsorsiyumda ki temel amaç nedir?
CEVAP: Burada temel amaç, işletmelerin teknik, finans ve yönetim imkânlarını
birleştirerek büyük projeleri gerçekleştirmesidir. Konsorsiyumlar; baraj, köprü, liman,
demir yolu gibi büyük miktarda sermaye gerektiren işler için kurulurlar. Hukuksal ve
ekonomik bağımsızlık korunur ve iş birliği söz konusu projenin bitmesi ile son bulur.
49-. Konsorsiyum kuran işletmelerin amacı nedir?
CEVAP: Bir işletmenin yerine getiremediği büyük taahhütleri
gerçekleştirmek için işletmelerin büyüme yoluna gitmesidir. Örneğin, Keban
Barajı ve Hidroelektrik Santrali, İtalyan ve Fransız işletmelerinin
oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından yapılmıştır. 50-NOT: DOĞRUDAN
YATIRIM (Yabancı Sermaye) Doğrudan Yatırımcı (Direct Investor),
yabancı doğrudan yatırımcı veya yatırımcıların ikamet ettikleri ülke veya
ülkelerin dışındaki bir ülkede doğrudan yatırım faaliyetinde bulunmasıdır.
Burada Ev Sahibi Ülke (Host Country), yabancı yatırımın geldiği veya
yapıldığı ülkedir.
İŞLETMELERİN ULUSLARARASILAŞMASI – 6. ÜNİTE
1. Avrupa’da özel korporatif kurumlar tarafından yürütülen sistematik sınır ötesi ticarî
faaliyetler, Ne zaman başlamıştır?
- ORTA ÇAĞ
2. Dev şirketlerin gelişiminde ikinci dönem ve hızla sanayileşen ülkelerin ham madde
ihtiyaçlarını süratle kârşılanma sorununu ne zaman doğmuştur ?
- SANAYİ DEVRİMİ
3. İşletmelerin faaliyetlerini ulusal sınırlarının dışına taşıracak şekilde yapmaya başlamasına
ne ad verilir?
-ULUSLARARASILAŞMA
4. Farklı ülkelerde faaliyetlerini sürdüren küresel ağlar içinde faaliyette bulunan işletmelere ne
ad verilir?
-Uluslararası İşletme
5. İşletmelerin temel kuruluş amaçları nelerdir?
- Kâr elde etmek, Varlıklarını devam ettirmek, İstihdama katkıda bulunmak,
Özellikle kâr sağlamak için uluslararasılaşıyor.
6. İşletmeleri uluslararasılaşmaya iten iktisadi nedenler nelerdir?
* Köken Ülkenin İtici Faktörleri
-İç piyasa koşullarının yetersizliği
-Mevcut pazarları koruma endişesi
-Üretilen malın uluslararası niteliğinin olması
-Ücret ve vergilerin yüksek; sosyal hakların gelişmiş olması.
* Ev Sahibi Ülkenin Çekici Faktörleri
--Geniş bir pazara sahip olması
--İnsanların satın alma güçleri
-Himayeci tedbirleri
-İşgücünün ucuz olması
-Kamu otoritelerince sağlanan kolaylıklar
-Yasal düzenlemeler
-Elverişli rekabet koşulları
7. İşletmeleri uluslararasılaşmaya iten çevresel nedenler nelerdir?
- Ekonomik entegrasyonların etkisi
- Siyasî faktörler.
8. İşletmeleri uluslararasılaşmaya iten temel faktörler sorulduğunda en büyük yüzdeyle ( %45)
hangisidir?
- Müşteriye teslimi hızlandırmak
9. Uluslararasılaşma sürecinin başında olan işletmeler önce diğer yöntemlere göre daha risksiz
bir yöntem olan ihracat ve ithalatı tercih ederken;
ilerleyen dönemlerde çok uluslu olurken ortaklık kurma ve direkt yabancı yatırım gibi
yöntemleri tercih etmektedirler.
10. İşletmelerin uluslararasılaşması arttıkça, faaliyet çeşitliliği de artmaktadır.
11.İşletmeler genellikle iç pazar için kurulurlar; ancak faaliyetlerini artırdıkça, dış pazarlarda
faaliyette bulunma istekleri artar.
12.İşletmeler neye göre farklı isimler alırlar ?
- İşletmeler uluslararasılaşma düzeyine
13. Johanson ve Wiedersheim-Paul tarafından geliştirilen Uppsala Modeli’nde uluslararası
pazara girişte dört farklı pozisyonlarını sayınız?
- İhracat faaliyeti ya da düzensiz olduğu aşama
- Bağımsız temsilciler (aracılar) yoluyla ihracat aşaması
- Yurt dışı satış temsilciliğinin (şubesinin) kurulması aşaması
- Yurt dışı üretim ya da imalat birimlerinin kurulması aşaması
14. İşletme ağ yapısında merkezî veya odak bir role sahipse, ağ yönetiminde bir aktör olarak
bulunuyorsa, kaynakları dolaysız olarak kullanma imkânına da sahip olabilmektedir.
15. Her şeyden önce pazar güvencesi, firmalara,en etkin ne imkânı sağlar?
- Hem iç hem de dış rakipleriyle daha etkin rekabet imkânı sağlar.
16. Bir işletmenin dış piyasalara girmelerinin ilk ve en kolay adımı olarak kabul
edilmektedir?
-İHRACAT
17. Daha çok ihracata yeni başlayan firmalar tarafından tercih edilen satım(ihracat) şeklidir?
- Dolaylı Satım (Bu yöntemde fazla yatırıma gerek yoktur.)
18. Özellikle dış alıcılar tarafından kendilerine yaklaşılan satıcılar, aracı kullanma yerine,
tercih ederler. Aynı şekilde büyük satıcılar da bu yolu seçerler. Bunda yatırım riskli olmakla
birlikte, kârlılık da o denli yüksek olabilir ?
- Doğrudan Dış Satım
19. Yönetim uygulaması gerektirmeyen, uluslararası bir yatırım biçimidir?
- Hisse senedi
20. Bir işletmenin sahibi olduğu patent, ticarî sırlar, ticarî marka, teknoloji, teknik bilgi gibi
maddî olmayan varlıklarının işletmeye kullanma iznini başka bir işletmeye vermesidir ?
- Lisans anlaşmaları
21. Lisans anlaşmaları, küresel işletmeler için önemli bir dış kaynak sağlarken, anlaşmayı
yapan firmalar için, duyarlı bölgeler oluşturmaktadır.
22. Dış pazarlara açılmak isteyen işletmelerin izledikleri ikinci grup giriş stratejileri, üretim ve
pazarlama tesisi kurmak için yerel işletmelerle birlikteki hareket tarzına ne denir?
-Ortak Girişim ( Joint Venture)
23. Ortak girişimin ihracattan en önemli farkı nedir?
- Yurt dışında bir miktar üretim yapacak ortaklık kurulmasıdır.
Bunun doğrudan yatırımdan farkı ise o ülkeden bir yatırımcı ile ortaklık kurulmasıdır.
24. Franchising, ne anlama gelmektedir?
Ana işletmenin kullanım haklarını, belli ayrıcalıkları belli bir zaman dilimi için bir
başka işletmeye vermesidir.
25. Franchising anlaşmasının başarılı olabilmesi için ne gerekmektedir?
- Uluslararası işletmelerin ürünlerinin ve hizmet şeklinin eşsiz ve standart olması
gerekmektedir.
26. En hızlı büyüyen pazar stratejisidir, dünyada hızla büyümesine rağmen, uluslararası
pazarda sık sık problemlerle karşılaşmaktadır?
- Franchising
27. Franchising yoluyla yabancı pazarlara girmek isteyen ana işletmeler (franchisor) hiçbir
maddî yatırım yapmadan, kendi isimlerini kullandırarak işyerleri oluşturmaktadırlar.
28. Küresel işletmelerin sınır ötesindeki firmalarla stratejik ortaklıklar kurarak, bazen de,
rakip gördükleri firmayı blok olarak satın alarak rakiplerini piyasadan silme yoluna
gitmeleridir.
- Stratejik ittifaklar
29. Stratejik ittifaklar, bir ürünün ya da şirketin milliyetini anlamanın giderek güçleştiği, tek
pazarlı bir dünyaya geçme sürecinin parçası olarak kurulmaktadır.
30. İki veya daha fazla işletmenin, sınırlı bir zamanda yapılması gereken ve büyük sermaye
gerektiren faaliyetler için bir araya gelerek birleşmesidir.
- Konsorsiyumlar
Temel amaç, işletmelerin teknik, finans ve yönetim imkânlarını birleştirerek büyük projeleri
gerçekleştirmesidir.
31. Aşağıdakilerden hangisi uluslararası pazara girişte geliştirilen dört aşamalı Uppsala
Modeli’nin yöntemlerinden biri değildir?
a) İhracat faaliyeti yok ya da düzensiz olduğu aşaması
b) Bağımsız temsilciler yoluyla ihracat aşaması
c) Ortak firmalarla ihracat aşaması
d) Yurt dışı satış temsilciliğinin (şubesinin) kurulması aşaması
e) Yurt dışı üretim ya da imalât birimlerinin kurulması aşaması
32. Aşağıdakilerden hangisi stratejik ittifakların oluşmasının nedenlerinden biri değildir?
a) Müşteri ihtiyaçlarının ve tercihlerinin benzeşmesi,
b) Küresel üretimde ölçek ekonomisinden yararlanmak,
c) Uluslararası ticaret engellerinin azaltılması,
d) Bölgesel birleşmelerden yararlanmak
e) Üretim yeri seçimi ve ürün dolaşımının kolaylaştırılması,
33. Aşağıdakilerden hangisi işletmelerin uluslararasılaşmasının nedenlerinden biri değildir?
a) İç rekabetin baskısından kurtulma arzusu
b) Yerel pazarın doyması ile yabancı niş pazarlara açılma isteği
c) Ölçek ekonomilerden yararlanarak maliyetleri düşürme
d) Dış piyasada kullanılabilecek kapasitenin olması
e) Nitelikli personelden yararlanma arzusu
34. Aşağıdakilerden hangisi ev sahibi ülkenin çekici faktörlerinden biri değildir
a) Ev sahibi ülkenin geniş bir pazara sahip olması.
b) Ev sahibi ülkenin himayeci tedbirleri.
c) Ev sahibi ülkede işgücünün ucuz olması.
d) Ev sahibi ülkede üretim maliyetinin yüksek olması
e) Kamu otoritelerince sağlanan kolaylıklar.
35. Aşağıdakilerden hangisi ortak girişim yöntemlerinden biri değildir?
a) Sözleşmeli üretim.
b) Maliyet paylaşımı
c) Doğrudan Satış ve Pazarlama.
d) Dışarıda Ortak Üretim.
e) Dışarıda Doğrudan Üretim
Cevap Anahtarı
31.C, 32.D, 33.E, 34.D, 35-B
ÜNİTE 7 İŞLETME KAPASİTESİ VE KAPASİTE TÜRLERİ
Soru 1: Çoğu kez İşletme Kapasitesi Kavramı yerine kullanılan kavram aşağıdakilerden
hangisidir?
 İşletme Büyüklüğü
Soru 2: Bir işletmenin belli bir dönemde (çoğunlukla bir yıl olarak alınır) mevcut kaynaklarını
(İşletmenin para, ham madde, malzeme, makine, işgücü ve bilgi gibi üretim faktörlerini en
uygun biçimde bir araya getirerek (beşeri, malî, fiziksel) ) kullanarak, elde edebileceği
maksimum üretim miktarını ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir?
 İşletme Açısından Kapasite
Soru 3: En genel tanımıyla işletme açısından kapasite nedir?
 İşletmelerin mal veya hizmetleri üretebilme yeteneğidir.
Soru 4: Ekonomi bilimi açısından kapasite ne demektir?
 Bir şeyin sığdırılabileceği miktar demektir.
Soru 5 : İşletmeler açısından kapasite nasıl bir ölçüttür?
 Sadece nicel bir ölçüttür.
Soru 6 : Kapasite artırımının yanında, işletmeler için, yönetim becerisini geliştirmeyi,
işletmenin teknoloji, pazar ve finans fonksiyonlarını etkin yönetmeyi de kapsayan kavram
aşağıdakilerden hangisidir?
 Büyüme
Soru 7 : İşletmelerde verimliliğin nasıl ortaya çıktığını aynı zamanda işletmenin optimum
kapasite düzeyinde çalışması anlamına gelen ifade aşağıdakilerden hangisidir?
 İşletmede kullanılan kaynakların rasyonel kullanımı sonucunda ortaya çıkan
kavram
Soru 8 : İşletme çalışanlarının verimliliklerini artırmanın en etkin araçlarından biri olan iş
yapma arzusu nasıl sağlanabilir/sağlanamaz?





İşi ilginç hâle getirerek
İşi zenginleştirerek
İşi genişleterek
Başarı güdüsü yaratarak,
Katılımı ve yetki devri vererek sağlanabilir.
Soru 9 : Örgütsel çabaların hedefleri gerçekleştirme derecesi olan ve aynı zamanda optimal
kapasite düzeyinde çalışmayı ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir?
 Etkililik
Etkililik: Yöntem, teknik, kişisel beceri, bilgi, davranış ve yeteneğin bir fonksiyonu olduğu
gibi, uygun araç ve gereçlerin ve insan kaynaklarının doğru yerde ve doğru ölçüde
kullanılması anlamına gelir.
Verimlilik: Ürünün minimum maliyetle üretilmesidir
Ekonomiklik: Üretimden elde edilen gelir ile üretim sırasında yapılan maliyet giderleri
arasındaki orandır.
Yüksek Verimlilik: Aynı miktar kaynakla daha çok çıktı elde etmektir.
Soru 10 : Üretime katılan üretim faktörleri ile bunun sonucunda elde edilen çıktı arasındaki
oranı tanımlayan ifade aşağıdakilerden hangisine aittir?
 Verimlilik
Soru 11 : Optimal kapasite düzeyinin altındaki kapasite hangi tür kapasitedir?
 Atıl kapasite
Soru 12 : Aşağıdakilerden hangisi İşletmelerde verimliliği artırmanın tekniklerinden biridir /
biri değildir ?
 Zaman ve hareket etütleri,
 İş basitleştirme,
 İş genişletme ve iş zenginleştirme,
 Beyin fırtınası,
 Örgüt geliştirme,
 Nominal grup çalışması,
 Duyarlılık eğitimi
Soru 13 : İşletme hangi kapasite düzeyinde olduğu zaman aynı miktarda kaynakla en uygun
düzeyde ürün üretebilir?
 Optimal kapasite düzeyinde
Soru 14 : İşletme verimliliğinde girdileri ve çıktıları makul düzeyde sağlamanın en etkin aracı
nedir?
 Uygun (optimum) kapasite düzeyinde çalışmaktır.
Soru 15 : Bir işletmenin fiilî üretim miktarı ile maksimum üretim arasındaki ilişkiyi gösteren
kapasite aşağıdakilerden hangisidir?
 Teknik veya mühendislik kapasitesi
Soru 16 : Teknik kapasite kavramının eleştiriye açık bir yönün olma nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
 İnsan gücü, ham madde ve diğer parasal maliyetleri dikkate almaması;
 Makine, teçhizat gibi üretken ünitelerin hiçbir arıza göstermeyeceği, tamir ihtiyacı
duymadan maksimum üretime devam edeceği varsayımıdır.
Soru 17 : Üretim yöntemi değişmediğinde bir işletmenin minimum maliyetle üretebileceği
ürün miktarını ifade eden kapasite türü aşağıdakilerden hangisidir.
 Maliyetler açısından veya ekonomik kapasite
Not: İşletme ekonomisi literatüründe teknik kapasite, maksimum kapasite; ekonomik kapasite
de optimum kapasite olarak nitelendirilmektedir.
Soru 18 : Aşağıdakilerden hangisi kapasite türlerinden biridir/biri değildir?







Teorik Kapasite
Normal Kapasite
Pratik Kapasite
Gerçek Kapasite
Tam Kapasite
Atıl Kapasite
Aşırı (Zorlanmış) Kapasite
Soru 19 : Üretim hacminde duraklama ve arıza için pay ayrılmayan kapasite aşağıdakilerden
hangisidir?
 Teorik kapasite
Soru 20 : İdeal koşullarda ulaşılan, arzu edilen maksimum üretim miktarını gösteren kapasite
aşağıdakilerden hangisidir?
 Teorik kapasite
Soru 21 : Tamir, bakım, onarım gibi çeşitli aksamaların dikkate alınmasıyla gerçekleşen
kapasite aşağıdakilerden hangisidir?
 Normal (pratik) kapasite
Soru 22 : Aşağıdakilerden hangisi İşletmelerde pratik kapasiteyi artırma yollarından biridir /
biri değildir?
 İş yöntemlerini iyileştirmek, makine hazırlık sürelerini kısaltmak
 İleri teknoloji kullanmak, sürekli yenilik yapmak
 İş görenlerin motivasyonlarını artırmak
 Üretim süreçlerini iyileştirmek
 Standardizasyona dikkat etmek
Soru 23 : Aşağıdakilerden hangisi normal düzeyde bir üretimi ifade etmekte ve genellikle bu
kapasite, işletmelerin ulaşmaya çalıştığı ortalama verimliliği ifade eder?
 Pratik kapasite
GERÇEK KAPASİTE: Belli bir üretim döneminde ortaya çıkan ürün miktarını gösterir.
Gerçek kapasite satış hacmiyle de ilgilidir
 Talepteki düşmeler, üretimdeki aksamalar gibi nedenlerle gerçek kapasite, pratik
kapasitenin altında olabileceği gibi; talebin mevsimlik dalgalanmalara bağlı olarak
artmasıyla da gerçek kapasite, normal kapasitenin üzerine çıkabilir.
Soru 24 : Aşağıdakilerden hangisi normal kapasitenin yararlanılan bölümünü ifade eder?
 Gerçek kapasite
Soru 25 : Aşağıdakilerden hangisi normal kapasitenin yararlanılamayan (kullanılmayan)
bölümünü başka bir deyişle normal kapasite ile gerçek kapasite arasındaki farkı ifade eder?
 Atıl (Aylak) kapasite
ÖRNEK : Mal ve hizmete olan talep düzeyindeki düşme, ham madde temini veya üretimdeki
aksamalar fiilî kapasitenin ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin bir otobüs işletmesi için
yıllık yolcu sayısı 50.000 iken bu sayı 35.000 olarak gerçekleşebilir. Gerçek kapasitenin %7580 civarında gerçekleşen kısmı firmanın gerçek kapasitesini gösterir.
Soru 26 : Üretim maliyetlerinin en düşük, üretim miktarının ise en yüksek ve üretilen ürünün
tümünün satıldığı bir noktayı ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir?
 Tam kapasite
Soru 27 : Tam kapasitenin altında veya üstünde çalışan işletmeler hangi durumda rekabet
yetenekleri zayıflar ve pazarda tutunmaları zorlaşır?
 Maliyetlerinin artmasından dolayı
Soru 28 : Satış miktarının kurulu ölçekten az olması işletme sermayesinin yetersiz olması
veya işletme kaynaklarının yeterince kullanılmaması gibi nedenlerle ortaya çıkan kapasite
türü aşağıdakilerden hangisidir?
 Atıl kapasite
Soru 29 : İşletmenin tam kapasite düzeyinden üretim hacminin üzerine çıkmasına ne denir?
 Aşırı veya zorlanmış kapasite adı verilir.
Soru 30 : Aşırı kapasite düzeyinde ortalama maliyet, tam kapasitedeki ortalama maliyetten
daha yüksek olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
 Azalan verimler kanunu
Soru 31 :Kapasite ölçüsü olarak aşağıdakilerden hangisi kullanılır?
 Belli bir sürede, üretilen mal veya hizmetlerin fiziksel birim sayısı
ÖRNEK: Bir fabrika günde 350 metre kumaş dokuyor ve yılda 300 gün çalışıyorsa, bu
fabrikanın yıllık üretim kapasitesi, 350 x 300 =105.000 metre kumaştır.
Soru 32 :Kapasite ölçüsü olarak fiziksel üretim miktarı birimlerinin yanında, belli bir sürede
üretilen ürünlerin “…………..” de kullanılabilir.Boşluğa aşağıdakilerin hangisi getirilebilir?
 Değeri
Soru 33 : Uygun bir kapasite seçimi, nasıl bir öneme sahiptir?
 Proje kârlılığını ve rekabet gücünü belirleyecek öneme sahiptir
Soru 34 : Bir işletmenin kapasitesinin belirlenmesinde önemli olan faktörler aşağıdakilerden
hangileridir?
 En düşük maliyetle üretim yapılması ile
 Yeterli talep hacminin bulunması
.
Soru 35 : Aşağıdakilerden hangisi Kapasite seçimi yaparken; araştırılır/araştırılmaz?




Kurulu üretim kapasitesinin büyüklüğü,
İşletmenin yılda kaç gün, Günde kaç saat ve kaç vardiya çalışacağı,
Maksimum kapasitenin ne olacağı,
Üretilecek mal ve hizmetlerin yıllık miktarlarının ne kadar olacağı araştırılır
Soru 36 : Yöneticilerin en uygun yatırım kararını verebilmek için, kapasite seçimini etkileyen
aşağıdaki hangi faktörleri göz önünde bulundurmaları gerekmektedir/gerekmemektedir?







Ölçek ekonomileri
Talep düzeyi
Maliyetlerin yapısı
Teknoloji olanakları
Finansal olanaklar
Kuruluş yeri
Çalışma süreleri
NOT
 Ölçek Ekonomileri. Firma ölçeği veya kısaca ölçek kavramı, firma büyüklüğünü ifade
eder.
 Maliyetlerin düşmesini sağlayan avantajlara pozitif ölçek ekonomileri (pozitif içsel
ekonomiler), maliyetlerin artmasına neden olan dezavantajlara ise, negatif ölçek
ekonomileri (negatif içsel ekonomiler) adı verilir.
 Parasal Avantajla: Üretim biriminin ölçeği büyüdükçe, işletmenin girdi satın alması ve
daha çok miktarda ürün pazarlaması söz konusu olur.
 İşletmenin kapasitesi artırılarak, üretim maliyetleri azaltılır. İşletmelerin üretim
faaliyetlerinde sabit, değişken ve ortalama maliyetler, kapasite seçimini etkiler. Burada
toplam maliyetin üretim miktarına bölünmesiyle, ortalama maliyet bulunur. Bir de
marjinal maliyet vardır ve bu, üretim bir birim arttırıldığında toplam maliyette
meydana gelen artışı ifade eder.

İşletme kapasitesi artırılarak, makine ve işgücü verimliliği
yükselir ve maliyetler azalır.
Soru 37 : Finansal kaynakların yeterli olması durumunda optimum kapasite, hangi noktada
gerçekleşir?

Ortalama ve marjinal maliyetlerin birbirine eşit olduğu
nokta
Soru 38 : Kapasite planlamasına veri toplamak amacıyla talep tahminleriyle ilgili hangi tür
araştırma yapılır?
 Pazar araştırması
Soru 39 : Aşağıdakilerden hangisi işbölümü ve uzmanlaşmanın sakıncalarından biridir/ biri
değildir?
 İşbölümü sonucu çalışanlar belli ve genellikle tek bir işi yaptıkları için
çalışma monoton ve sıkıcı bir hâl alır.
 İşbölümü belli bir işin yapılmasını zorunlu kıldığından, çalışanın ürettiği
ürüne olan ilgisi azalır; yaptığı işten ve ürettiği üründen zevk almamasına
neden olur.
 İşbölümünün sonucunda üretimin basit faaliyetlere bölünmesi ve emek
sahibinin bu faaliyetlerden sadece birini yapması sonucu, işgörenin
yetenekleri zayıflar.
NOT:
Optimal kapasitenin altında üretim yapılması, maliyetleri yükseltir; üstünde yapılması ise
amortismanları yükseltir.
Soru 40 : Aşağıdakilerin hangisi işletmenin kapasite büyüklüğünü doğrudan etkiler?
 Günlük, haftalık, aylık ve yıllık çalımsa süreleri
NOT:
Diğer Faktörler. Kapasite seçimini etkileyen diğer faktörler arasında; kalifiye işgücü, ürün
özellikleri, ulusal ve uluslararası politikalar, paranın değeri, pazarlama olanakları ve daha
birçok faktör sayılabilir. Ancak şu gerçektir ki bir işletmenin üretim kapasitesi, beceri
kazanmış işletmenin ihtiyaç duyduğu eğitimli işgücü potansiyelinin yanında işletmenin
kullandığı teknolojiye de büyük ölçüde bağlıdır.
Soru
41
:
Normal
kapasite
ile
……………………denir.Boşluğu doldurunuz?
 Çalışma derecesi
gerçek
kapasite
arasındaki
orana
NOT:
İşletmenin tam kapasiteyle üretim yapması, yani atıl kapasitenin bulunmaması durumunda
çalışma derecesi 1’e eşittir. Bu değerin 1’in altında olması, işletmenin atıl kapasite ile
çalıştığını, verimsiz olduğunu ve rasyonel bir üretim faaliyeti gösteremediğini işaret eder. Çok
seyrek de olsa, çalışma derecesinin 1’i aşması mümkündür. Bu durumda işletme zorlanmış
kapasite düzeyinde çalışıyor demektir.
Kapasite Kullanım Oranı (KKO) olarak da bilinen bu rasyo şu şekilde ifade edilir:
KKO= (Gerçek Kapasite/Normal Kapasite) X 100
Buna göre, bir işletmenin belli bir dönemde, normal aksamalar göz önüne alınarak
üretebileceği ürün miktarı 20.000 birim ve gerçekleşen üretim 15.000 birim ise
KKO= (15.000/20.000)X100
KKO= %75 demektir. (Vize Sınav Sorusu)
Soru 42 : Kapasite kullanım oranları ve işgücü giderleri bakımından işletmeler
kârşılaştırıldığında; kapasite kullanım oranı düşük olan işletmelerde toplam maliyetler içinde
hangi giderlerinin oranının da düşük olduğu görülmüştür?
 İşgücü giderleri
Soru 43 : İşletmenin sürekli değişim gösteren pazar koşullarına uyum sağlamak için neye
ihtiyacı vardır?
 Optimum işletme büyüklüğünde olma ihtiyacı vardır.
Soru 44 : Optimum büyüklükte faaliyette bulunan işletmeler düşük maliyet düzeyinde
çalışacakları için aşağıda belirtilen hangi yetenekleri artar?
 Rekabet yeteneği
Soru 45 : Üretimin birim başına maliyet giderlerinin en düşük ve üretim başına elde edilen
satış gelirleri ile birim başına maliyet arasındaki farkın en yüksek olduğu büyüklüğü ifade
eden tanım aşağıdakilerden hangisidir?
 Optimum işletme büyüklüğü
NOT:
Kitle üretimi kanununa göre, işletmenin üretim seviyesi artıkça, birim maliyet azalır. Kitle
üretimi kanunu iki farklı maliyet tasarrufunu ifade eder. İlki kapasite kullanım derecesine
ilişkin “maliyet tasarrufu”; ikincisi büyüklüğün sağladığı “maliyet tasarrufları”dır.
Soru 46 : Optimum işletme büyüklüğünü; işletme amacı, üretim teknolojisi, organizasyon
yapısı gibi faktörler belirler. İşletme amacının da dikkate alınmasıyla, optimum işletme
büyüklüğü hangi durumlarda gerçekleşir:
 En verimli ve etkin üretim teknolojisinin kullanılması,
 Her üretim faktörünün kapasitesinin tam olarak kullanılması,
 Üretim faktörlerinin optimum bileşiminin sağlanmış olması.
Soru 47 :
Aşağıdakilerden hangisi
sebeplerindendir/sebeplerinden değildir?






küçük
işletmelerin
tercih
edilme
Büyük işletmelerin hem kuruluş hem de işletme maliyetlerinin yüksek olması,
Hantallaşma
Bürokratik problemler
Yetersiz iletişim
Hiyerarşik ve merkezîleşme eğilimi
Değişime duyarlı ve esnek olmama
Soru 48 : Optimum işletme büyüklüğüne ulaşınca birim başına maliyetler, en düşük; ……..
..ise, en yüksek noktaya ulaşmıştır? İfadesinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisini
getirilmelidir?
 Kârlılık
Soru 49 : Optimum işletme büyüklüğüne ulaşmak için önce üretilecek ürünle ilgili………….
sonra söz konusu ürünlere ait……… yapılır. İfadesinde boş bırakılan yerleri doldurunuz?
 Talep tahminleri / Satış tahminleri
Soru 50 : Belli bir amacı maksimum kârlılık, minimum maliyetle gerçekleştirebilmeyi
mümkün kılan kapasite türü aşağıdakilerden hangisidir?
 Optimum kapasite
Soru 51 : Üretim ölçeğinde meydana gelen değişmeler sonucu, üretim miktarında meydana
gelen değişmelere “………………” denilmektedir.İfadesinde boş bırakılan yere
aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
 Ölçeğe göre getiri
NOT:
Üretim miktarıyla yakından ilgili olan ölçek değişmeleri üretim miktarını hep aynı yönde ve
aynı oranda değiştirmez. Özellikle, ölçek büyüdüğünde üretim miktarı her zaman artmayabilir.
Bütün üretim faktörleri birlikte ve aynı oranda değiştirildiğinde üç çeşit ölçeğe göre getiri
ortaya çıkâr. Bunlar; ölçeğe göre sabit getiri, ölçeğe göre azalan getiri ve ölçeğe göre artan
getiridir.
Soru 52 : İşletmeye minimum ortalama birim maliyetle çalışma olanağı yaratan yıllık üretim
hacmi aşağıda belirtilen hangi kapasite düzeyini gösterir?
 En uygun kapasite düzeyini gösterir
NOT:
Ölçek Ekonomisi: bir tesisin kapasitesi arttıkça birim yatırım ve üretim maliyetinin düşmesi
durumudur. Optimum kapasite noktasından sonra, maliyetler artmaya başlar.
Bir işletmede maliyetlerin artmasına neden olan faktörler :







Tesis içinde baş gösteren ve verimliliği düşüren programlama güçlüğü
Tedarik güçlükleri
Yönetim, haberleşme ve denetimde verimsizlik
Motivasyon düşüklüğü
Fazla mesai,
Bakım programlarının engellenmesi
Arızaların sıklaşması ve diğer nedenler
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. İşletmenin tam kapasite üretim hacminin üzerine çıkmasına ne denir?
a) Maksimum kapasite,
b) Teknik kapasite
c) Zorlanmış kapasite
d) Optimum kapasite
e) İşletme kapasitesi
2. Aşağıdakilerden hangisi işletmelerde pratik kapasiteyi artırma yollarından biri değildir?
a) İş yöntemlerini iyileştirmek,
b) İleri teknoloji kullanmak,
c) İşgörenlerin sayısını artırmak,
d) Üretim süreçlerini iyileştirmek,
e) Standardizasyona dikkat etmek,
3. Aşağıdakilerden hangisi yöneticilerin yatırım kararı verebilmesi için kapasite seçimini
etkileyen faktörlerden biri değildir?
a) Ölçek ekonomileri
b) Talep düzeyi
c) Maliyetlerin yapısı
d) Teknoloji olanakları
e) Demografik faktörler
4. Normal kapasitenin kullanılmayan kısmına ne denir?
a) Teknik kapasite
b) Maksimum kapasite
c) Normal kapasite
d) Atıl (aylak-boş) kapasite
e) Aşırı kapasite
5. İşletmelerin belli bir dönemde ulaşılabileceği çıktı düzeyine ne denir?
a) Maksimum kapasite
b) Gerçek (fiilî) kapasite
c) Normal kapasite
d) Atıl (aylak-boş) kapasite
e) Aşırı kapasite
Cevap Anahtarı
1. C,2.C,3.E,4.D,5.B
ÜNİTE 8 YÖNETİM
Genel olarak örgütler ve özelde de bir örgüt türü olarak işletmeler insanların hayatlarını
doğumdan ölüme kadar geçen süreç içerisinde etkilemektedir. Bu geniş etkileme alanından
hareketle içinde bulunduğumuz dünyayı örgütlerden oluşmuş bir örümcek ağına ya da örgüt
tellerinden dokunmuş bir kumaşa benzetmek mümkündür. Örgütler yaşamın o derece
içerisindedir ki çoğu zaman varlıklarının farkına varma ihtiyacı bile duymayız.
Yönetimin altı çizili bu öneminden hareketle bu bölümde yönetim olgusu ayrıntılı bir şekilde
ele alınacaktır. Öncelikle yönetim kavramı tanımlanarak, yönetsel kademe ya da düzeyler
açıklanacak, yönetim faaliyetinin boyutları ele alınacak ve yönetim türlerine değinilecektir.
Sonra yönetimin tarihsel gelişimi ele alınarak yönetimle ilgili önemli teori ve yaklaşımlardan
söz edilecek ve yönetimin fonksiyonları kısaca açıklanacaktır.
YÖNETİM KAVRAMI
İnsanın sosyal bir varlık olarak dünya arenasında yerini ilk günden beri yönetim kavramının
çok farklı tanımları yapılmıştır. Bu tanımlardan birinde yönetim, insanlar ve diğer kaynaklar
aracılığı ile örgütsel amaçlara ulaşma süreci olarak tanımlanmıştır. Belirli amaçları
gerçekleştirmek için oluşturulan örgütler ve bu örgütlerin yönetimi olayın iki farklı ama
birbirini tamamlayıcı boyutunu ortaya koymaktadır. Şöyle ki her örgütsel yapılanma yönetim
olgusunu, yönetim olgusu da bir tür örgütsel yapılanmayı beraberinde getirmektedir.
İnsanların ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri üreterek bu faaliyet sonucunda bir gelir elde
etmeyi amaçlayan işletmelerde çalışanları motive etmek, hedefe odaklanarak etkili ve verimli
bir şekilde iş yapmaya sevk etmek yönetimin görevidir. Ayrıca bugünün çalkantılı çevresel
koşullarında işletme için uzun vadeli hedefler oluşturarak işletmeyi bu hedeflere taşımak da
yine yönetimin sorumluluğudur.
Yönetim kavramı bazen bir süreç olarak ifade edilmekte, bazen ise bu süreci yöneten kişi veya
organlardan oluşan bir yapı olarak anlaşılmaktadır. Süreç olarak yönetim; planlama,
örgütleme, yön verme ve kontrol etme gibi işlevler aracılığı ile işletme amaçlarına etkili ve
verimli bir şekilde ulaşmayı sağlamak şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımda altı çizili noktalar;
işletme amaçlarının temel yönelim konusu olması (amaç odaklılık), bunu gerçekleştirmek için
başkaları aracılığı ile iş yapılması, bu süreç içerisinde planlama, örgütleme, yön verme,
kontrol gibi işlev ya da fonksiyonların kullanılması ve bu süreç boyunca etkili ve verimli
olmanın amaçlanmasıdır. Bir yapı olarak yönetim ise tüm bu süreci yöneten işletme
yöneticilerine işaret etmektedir.
YÖNETİM TÜRLERİ
Yönetime yön veren güçler açısından yönetim olgusu değerlendirildiğinde üç farklı yönetim
türünden bahsetmek mümkündür: Ailesel yönetim, siyasal yönetim ve profesyonel yönetim.
İşletme yönetiminde sahiplik, temel karar organlarına giriş ve hiyerarşik yapının
şekillenmesinde belirleyici olan bir ailenin mensubu olmak ise ailesel yönetimden söz
edilmektedir. İşletmecilik büyük ölçüde aile işletmeciliği şeklinde başladığı için bu yönetim
türüne işletmeciliğin başlangıç döneminde sıkça rastlamak mümkündür. Bu yönetim türünün
en önemli mantığı, işletmenin üst yönetiminin belirli aile mensuplarına ya da akrabalara ait
olmasıdır.
İşletme yönetiminde belirleyici olan siyasal eğilim ve ilişkiler olduğunda ise ortaya siyasal
yönetim çıkmaktadır. Bu yönetim türünün en önemli özelliği bireylerin siyasal düşünce ve
amaçlarının onların işletmede ne ölçüde söz sahibi olacakları noktasında belirleyici olmasıdır.
İşletme yönetiminde söz sahibi olmanın ve hiyerarşik yapının içinde yükselmenin belirleyici
faktörünün bir aile mensubu olmak ya da belli bir siyasal görüşe sahip olmak değil uzmanlık,
bilgi ve beceri olduğunda ise gündeme profesyonel yönetim gelmektedir. Bu bakış açısı ile
yönetim bir iş ve meslek olarak görülmektedir.
YÖNETSEL HİYERARŞİ
Biçimsel bir yapılanma şekli olarak örgütler, özellikle karar alma otoritesinin nasıl
dağıtıldığını açıklayan bir tür hiyerarşik örgütlenme içerir. Bu örgütsel hiyerarşinin
tamamında yöneticiler farklı seviyelerde yer alırlar. Küçük bir işletmede muhtemelen yalnızca
bir yönetim kademesi söz konusu iken büyük bir işletmede çeşitli yönetsel kademeler
mevcuttur.
Bu insanların hepsi yönetici sıfatını taşımaktadır çünkü örgütsel amaçlara ulaşmak için insan
kaynağını ve diğer kaynakları bir araya getirmektedirler. Ancak bu insanların yaptıkları işler
farklıdır. Bunun sebebi ise hepsinin farklı örgütsel kademelerde yer almasıdır.
İşletme yönetiminde üç ayrı yönetsel kademe ya da yönetici türünden söz edilebilir: Üst düzey
yöneticiler, orta düzey yöneticiler ve alt düzey yöneticiler.
 Üst Düzey Yöneticiler
 Orta Düzey Yöneticiler
 Alt Düzey Yöneticiler
 Çalışanlar
Üst Düzey Yöneticiler
Üst düzey yöneticiler bir işletmenin hiyerarşik yapılanması içerisinde en üst noktada bulunan
ve bir bütün olarak tüm işletmeden sorumlu olan kişilerdir. Bu seviyedeki yöneticiler
işletmenin stratejik yönünü belirler. Tepe yöneticisi (CEO), başkan ve başkan yardımcısı gibi
ünvanlara sahip olan işletmenin en üst kademesindeki bu kişiler stratejik planlama yaparak,
hangi endüstride yatırım yapılacağı, pazar payının nasıl elde edileceği ve faaliyetler sonucu
oluşan kârın nasıl değerlendirileceği gibi uzun vadeli soru ve sorunlara çözüm üretmeye
çalışırlar.
Orta Düzey Yöneticiler
Orta düzey yöneticiler, örgütsel hiyerarşi içerisinde orta seviyede yer alırlar ve iş gruplarından
ve bölümlerden sorumludurlar. Bu yöneticiler, üst yönetimin belirlediği amaç ve stratejilerle
uyumlu amaçlar oluşturmak ve bu amaçlara ulaşmak için alt bölümlerin stratejilerini
planlamak ve uygulamakla görevlidirler. Bir başka ifade ile bu seviyedeki yöneticiler, alt
düzey yöneticilerin ya da alt iş gruplarının yönetilmesi işini gerçekleştirmektedirler. Bölüm
başkanı, ürün yöneticisi ya da pazarlama yöneticisi gibi ünvanlara sahip olan bu yöneticiler,
bir noktada işletmenin genel stratejik planlarının uygulamaya geçirilmesi sürecini yönetirler.
Alt Düzey Yöneticiler
Alt düzey yöneticiler, yönetsel bir ünvana sahip olmayan, çalışanların performansına yön
veren ve işletmenin faaliyet konusunu oluşturan mal ya da hizmetlerin üretiminden doğrudan
sorumlu olan yöneticilerdir. Üretim sorumlusu, atölye şefi, büro yöneticisi gibi ünvanlara
sahip bu kişilerin temel yükümlülüğü işletmenin ürettiği ürün ya da hizmetin üretilmesi
sürecinde doğrudan yer alan çalışanların performanslarının yönetilmesidir.
YÖNETİMİN İŞLEVLERİ
Yönetimin bir süreç olarak ifade edilmesi, bu süreç bağlamında bir takım adımların ya da
yönetimin işlevlerinin varlığına işaret etmektedir. İşletme içerisinde konumu ve bölümü ne
olursa olsun tüm yöneticiler, örgütsel amaçların gerçekleşmesini sağlamak amacıyla bu
işlevlerden yararlanırlar. Yönetimin işlevlerine ilişkin farklı sınıflamalar olmakla birlikte, en
temel şekliyle yönetimin dört işlevinin olduğu söylenebilir: Planlama, örgütleme ya da
organize etme, yöneltme ya da yön verme ve kontrol etme. Dairesel bir faaliyet olarak ortaya
çıkan yönetim, planlama ile başlayacak, kontrol sonucu ortaya çıkan durumdan hareketle
yapılacak yeni bir planla devam edecektir. Bu anlamda yönetim süreci asla bitmeyen bir süreç
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Planlama
Planlama, amaçların oluşturulması ve izlenecek yolun belirlenmesi, kural ve usullerin tespiti,
hem işletme hem de çalışanlar için planların geliştirilmesi ve geleceğin işletme için neler
getireceğinin tahmin edilip yansıtılması sürecidir. İşletmeler, belirli amaçları gerçekleştirmek
için var olduğuna göre birilerinin bu amaçları ve bunlara ulaşma yollarını belirlemesi
gerekmektedir.
Planlamanın tanımından da anlaşılabileceği gibi yöneticiler planlamayı üç sebepten
dolayı gerçekleştirirler:
 İşletmenin gelecekteki genel yönünü tespit etmek (kârı ya da pazar payını artırmak
gibi),
 İşletme amaçlarını gerçekleştirebilmek için hangi kaynakların gerekli olduğunu
belirlemek ve bunları yönlendirmek,
 İşletme amaçlarına ulaşmak için hangi işlerin yapılması gerektiğine karar vermek.
Örgütsel hiyerarşinin her düzeyindeki yöneticiler planlamaya önem vermelidir. Üst yönetim,
genel amaç ve stratejileri belirlerken, hiyerarşik yapılanmanın daha alt kademelerinde yer alan
yöneticiler ise bölümleri, takımları ya da iş grupları için, genel örgütsel amaç ve stratejilere
uygun, operasyonel planlar yapmak durumundadır. Yönetim sürecinin ilk adımı olan
planlama, bir açıdan sürecin en önemli adımı olarak ifade edilebilir. Çünkü bu aşamada
yapılan bir hata ya da yanlışlığı sonraki aşamalarda düzeltmek mümkün değildir.
Örgütleme
Örgütleme; çalışanların, yönetimin planlarını ve işletmenin amaçlarını gerçekleştirmelerini
mümkün kılacak ilişki yapısının ortaya konma sürecidir. Bir başka ifade ile örgütleme,
yapılacak işlerin ve bu işleri kimin nasıl yapacağının belirlenmesi anlamını taşımaktadır.
Örgütleme işlevi, pozisyonlar ve bölümler oluşturarak bir yapısal bütün oluşturma işidir.
Böylelikle karar alma otoritesinin ne şekilde kullanılacağı, işlerin neler olduğu, işleri kimin
gerçekleştireceği, ne şekilde gruplandırılacağı ve kimin kime karşı sorumlu olacağı gibi
sorular cevaplanmış olacaktır.
Bir bütün olarak değerlendirildiğinde örgütleme işlevi şu adımları içermektedir:
 Yapılacak görev, iş ve faaliyetlerin belirlenmesi,
 Bu işleri yapacak kişilerin seçilmesi,
 İşlerin birbirleriyle ilişkilendirilerek bölümlerin oluşturulması,
 Otorite, karar alma gücünün ve bilgi akışının ya da iletişim mekanizmasının işletme
içerisinde dağılımının belirlenmesi,
 Çalışanların yapacakları işlerin eşgüdümünün sağlanması.
Yöneltme
Yöneltme, çalışanların örgütsel amaçları başarma yolunda motive edilebilmesi için etki
olgusundan yararlanılmasıdır. Her işletme içerisinde çalışanlar mevcuttur ve yöneticilerin en
önemli mücadele alanlarından birisi, çalışanların eylemlerinin örgütsel amaçlar doğrultusunda
yönlendirilmesidir.
Yöneltme işlevi paylaşılan bir kültür ve değerler bütünü oluşturma, işletme bütününde
amaçları çalışanlara aktarma, kabul ettirme ve çalışanlara yüksek performans ortaya koyma
isteğini aşılama anlamına gelmektedir.
Bugünün dinamik ve değişken koşullarında ayrıca geleceği öngörüp tasarlayabilmek ve bu
öngörüyü gerçekleştirme hedefi doğrultusunda çalışanları güçlendirmek de etkili yön verme
için gerekli diğer önemli noktalardır.
Kontrol
İşletme amaçları oluşturulup, planlar formüle edilip, yapısal düzenlemeler gerçekleştirilip,
çalışanlar işe alınıp, yerleştirilip motive edildikten sonra da işletme içerisinde yanlış giden bir
şeyler olabilmektedir. Bu nedenle yönetimin bir başka işlevi, işletme performansı ile stratejik
ve operasyonel planların gerçekleşme derecesinin izlenmesidir. Kontrol, planlanan ile
uygulamada gerçekleşen arasındaki sapmanın belirlenmesidir.
Kontrol işlevinde ölçüt olarak iki olgu öne çıkmaktadır: İşletmenin planları ve gerçek
performansı. Bu ise bir kere daha planlamanın en önemli işlev olduğunu hatırlatmaktadır.
Planlama işlevini etkili bir şekilde gerçekleştirip, uygun planlar ortaya koyamayan ya da zayıf
planlama gerçekleştiren işletmelerin kontrol işlevini de doğru bir şekilde yapabilmeleri
mümkün olmayacaktır.
Güçlendirme uygulamalarının artışı ve çalışanlara güvenin gittikçe daha fazla vurgulanması,
işletmelerin, kurum içerisinde yukarıdan aşağıya doğru kontrol mekanizmasına daha az önem
atfedip çalışanların eğitim ve geliştirme olanaklarını artırmaya daha fazla yer ayırmalarına
sebep olmaktadır.
YÖNETSEL BECERİLER
Yukarıda ifade ettiğimiz yönetim işlevlerini başarılı bir şekilde yerine getirebilmek için
yöneticiler bir beceri setine ya da karışımına ihtiyaç duyarlar. Beceri kelimesi, bir şeyi
maharetle ya da ustalıkla yapma yeteneğini ifade etmektedir. İşletmeler yöneticilerini seçerken
ya da değerlerken üç tür beceriyi ölçüt olarak kullanırlar. Şekil 8.2.’de farklı yönetsel
seviyelere göre gereklilik dağılımları verilen bu beceri türleri; teknik beceri, beşeri beceri ve
kavramsal beceri şeklindedir.
Teknik Beceriler
Uzmanlaşılmış bir alanda bilgi, yetenek ve deneyime sahip olunması ve bu bilginin
uygulamaya yansıtılması ile teknik beceriler ortaya çıkmaktadır. Teknik beceriler,
yöneticilerin belirli bir konu ya da alanda söz konusu araç, teknik, usul ya da işlemlere ilişkin
bilgilerini uygulamaya geçirmelerini sağlar.
Teknik beceriler özellikle alt düzey yöneticiler için son derece önemlidir. Çünkü alt düzey
yöneticiler, işletmenin ürün ya da hizmetini doğrudan üretmekle görevli çalışanlara en yakın
çalışan yönetici grubudur.
Beşeri Beceriler
Beşeri beceriler, diğer çalışanlar ile birlikte çalışabilme yeteneğini ortaya koyan becerilerdir.
Beşeri becerisi yüksek yöneticiler; takım çalışmasına yatkındırlar, diğer çalışanları duygu ve
fikirlerini açıklamaya teşvik ederler, onların düşünce ve ihtiyaçlarına duyarlıdırlar, iyi bir
dinleyici ve iletişim uzmanıdırlar. İşletme içerisinde yöneticiler grup dinamiklerini yönetmek,
işbirliğini teşvik etmek, yaygınlaştırmak ve çatışmaları çözmek zorundadır. Bu doğrultuda
beşeri beceriler, örgütsel hiyerarşik yapının her aşamasında önemli olmakla birlikte, özellikle
orta düzey yöneticiler için daha gereklidir.
Orta düzey yöneticiler sorumlu oldukları iş grubu dışındaki çalışan ya da yöneticilerle
etkileşimde bulunduklarında da orta düzey yöneticiler bir tür irtibat yetkilisi konumundadır.
Bu bağlamda da, iş grubunun ihtiyaçlarına ve karşılaştığı sorunlara ilişkin etkin iletişimde
bulunmak ve iş grubunun ihtiyaç duyduğu bilgiyi, işletmenin diğer bölümlerinden elde ederek
gruba aktarmak durumundadırlar.
Kavramsal Beceriler
Kavramsal beceri, işletmeyi bir bütün olarak görebilmeyi ve sistemin parçaları arasındaki
ilişkiyi anlayabilmeyi sağlayan bilişsel yeteneği ifade etmektedir. Kavramsal beceriler,
yöneticilerin işletme içinden ve dışından akan kapsamlı bilgi tabanını işlemelerini sağlayarak
bu bilgilerin ne anlama geldiğini belirlemelerine yardımcı olmaktadır. Üst düzey yöneticiler,
çoklu karmaşık sorunları teşhis etmek, anlamak ve çözmek zorundadırlar.
YÖNETSEL ROLLER
Rol, bir davranışsal beklenti setini ya da bir bireyden gerçekleştirmesi beklenen eylemleri
niteleyen kavramdır. Sosyal yaşam içerisinde bireyler, farklı ortamlarda farklı roller
üstlenirler. Mintzberg, yöneticilerin işletmede üstlendiği farklı rolleri üç ayrı başlık altında
toplamıştır.
Kişiler Arası Roller
Yöneticinin doğrudan biçimsel yetkisinden kaynaklanan bu roller, diğer işletme üyeleri ve
işletme dışındaki ilgili kişilerle ilişkileri kapsamaktadır. Daha önce açıklanan beşeri
becerilerle son derece yakından ilişkili bu roller, mevki sahibi (birinci adam), lider ve irtibat
yetkilisi rolleri şeklinde ortaya çıkmaktadır.
 Mevki sahibi rolü, yöneticinin işletme içerisinde bulunduğu mevki nedeniyle yer
alması gereken tören ve sembolik faaliyetlere dikkat çekmektedir. Biriminin en yetkili
kişisi olarak yöneticiler, doğası gereği törensel bir takım faaliyetlere katılmak
zorundadırlar. Örneğin yöneticiler sosyal faaliyetlere katılmak ya da gelen misafirleri
ağırlamak durumunda kalabilirler. Birimdeki bir çalışanın yüksek performans nedeniyle
aldığı bir ödül ona muhtemelen birim yöneticisi tarafından takdim edilecektir. Bu tür
faaliyetler içinde yer aldıklarında yöneticiler, mevki sahibi ya da birinci adam rolünü
gerçekleştirmektedirler.
 Lider rolü, motivasyon, iletişim ve etkileme çabalarıyla çalışanlarla yakın ilişki
oluşturulmasını içermektedir. Yöneticiler başında bulundukları birimin başarı ya da
başarısızlığının nihai sorumlusu olduklarından, bu başarıyı gerçekleştirmek için birlikte
çalıştıkları gruba liderlik etmek zorundadırlar. Bu sıfatla yöneticiler, çalışanları ile
birlikte ve onlar aracılığı ile örgütsel amaçlara ulaşmak için çaba gösterirler.
 İrtibat yetkilisi rolü, yöneticinin hem işletme içerisinde diğerleri ile birlikte çalışırken
kurmaları gereken temasa, hem de işletme dışındaki taraflarla olumlu ilişkiler
oluşturabilmelerinin gerekliliğine dikkat çekmektedir. Yöneticiler önemli örgütsel
konulara hassasiyet göstererek hem kurum içinde hem de kurum dışında kurumsal
amaçların gerçekleştirilmesini kolaylaştırıcı şebekeler kurmalıdırlar.
Bilgi Sağlama Rolleri
Bu kapsamdaki roller, yöneticilerin birlikte çalıştıkları işletme üyelerinin işlerini başarılı bir
şekilde gerçekleştirebilmeleri için ihtiyaç duydukları bilgiyi sağlamaktan sorumlu olduğunu
anlatan rollerdir.
Monitör rolü, yöneticinin yararlı bilgi elde etmek amacıyla işletmenin iç ve dış çevresini
sürekli bir şekilde taramasını kapsamaktadır. Yöneticiler, astlarından ve işletme dışındaki
diğer temas noktalarından bilgi elde ederek iş grupları ve genel olarak işletme için fırsat ve
tehditleri belirlemeye çalışırlar.
Dağıtıcı rolü ise, yöneticinin kendisinde toplanan bilginin büyük bir bölümünü ilgili kişilerle
paylaşması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda yöneticiler önemli ve gerekli
bilgileri iş gruplarındaki çalışanlara aktarırlar. Bilginin doğasına bağlı olarak yöneticiler bazen
de ilgili bilginin iş gruplarına ulaşmasına engel olurlar.
Karar Almaya İlişkin Roller
Bu rolleri ile yöneticiler elde ettikleri bilgiyi işleyerek bir sonuca varmaktadırlar. Elde edilen
bilgi, işlenip bir sonuca dönüştürülerek karara bağlanmadığı sürece anlamsız bir varlıktır.
Girişimci olarak da yöneticiler, tanımlanan fırsatlardan yararlanmayı mümkün kılan
projeleri başlatırlar. Bu rol genellikle yeni bir ürün, hizmet ya da süreç geliştirme şeklinde
kapsamlı değişim içeren bir roldür.
Rol uyuşmazlıkları çözücü rolü; her işletme içerisinde, yönetim işi ne ölçüde başarılı bir
şekilde gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, mutlaka bir takım sorunlar olacaktır. Bu nedenle
yöneticiler çatışmalar yaşandığında bu çatışmalarla başa çıkmak ve onları çözmek
zorundadırlar.
Kaynak dağıtıcı rolü; bu rolle yöneticiler işletme kaynaklarının hangi projelere tahsis
edileceğini belirlerler. Bu noktada öncelikle mali kaynaklar ya da donanıma (araç-gereç ve
teçhizat) ilişkin kaynaklar akla gelse de başka önemli kaynaklar da projelere tahsis
edilmektedir.
Müzakereci rolü; yöneticiler, zamanlarının önemli bir bölümünü müzakere etmekle ya da
herhangi bir konuyu birileriyle tartışıp çözümlemekle geçirirler. Bu müzakere; çalışanlarla,
tedarikçilerle, müşterilerle ya da diğer iş grupları ile olabilir. Yöneticiler, tarafı kim olursa
olsun bu müzakereleri sorumlu oldukları iş grubunun işletme amaçlarını gerçekleştirmesini
kolaylaştıracak şekilde yönetme sorumluluğundadırlar.
YÖNETİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Tarihsel gelişim süreci içerisinde bu çabaların sonucunda ortaya dört temel bakış açısı
çıkmıştır bunlar: klasik yönetim teorisi, neo-klasik yönetim teorisi, modern yönetim teorisi ve
post-modern yönetim teorisidir.
Klasik Yönetim Teorisi
Bu dönemin üç önemli yaklaşımı Frederick W. Taylor tarafından gerçekleştirilen Bilimsel
Yaklaşım, Henry Fayol’un öncülüğünü yaptığı Yönetim Süreci Yaklaşımı ve Max Weber’in
öncülüğündeki Bürokratik Yaklaşım’dır.
 Bilimsel Yönetim Yaklaşımı, Taylor ve arkadaşları tarafından 1880’de Midvale Çelik
Şirketinde yapılan deneylere dayanmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Amerikan
ekonomisinde önemli ölçüde büyüme yaşanmasına karşın, kullanılan üretim
tekniklerinin bilimsellikten uzak olması Taylor’u bu yönde çalışmaya itmiştir. İşlerin
tasarımı ve yapılma şeklinin hem mühendislik hem de bilimsel açıdan incelenip yeniden
düzenlenmesi ile verimliliğin artacağına, işletme ve işçilerin bu yeni düzenden daha
fazla pay elde edeceklerine inanan Taylor, bu deneyler sonucunda yönetime ilişkin
olarak dört temel ilkeye ulaşmıştır:
 Hareket ve zaman etütleri aracılığı ile işe ilişkin eylemler sistematik bir biçimde
incelenmelidir. İşlerin sistematik analizi, eskinin deneme yanılma yönteminin yerini
almalıdır. Bu şekilde her iş, bu işi oluşturan unsurlara ayrılmış ve her görev bilimsel
açıdan ayrıntılı olarak incelenmiş olacaktır. Bilimsel Yönetim Yaklaşımı, örgütsel
faaliyetlerin en ince ayrıntısına kadar tanımlanmasına, bir başka ifade ile bir işi
yapmanın en iyi yolunun bulunmasına büyük önem vermiştir. Sonuçta ortaya zaman ve
yöntem olarak standart hale getirilmiş görev ve işler çıkmaktadır.
 Çalışanlar işleri gerçekleştirmek için gerekli beceri ve kapasiteye sahip kişiler arasından
seçilmelidir. İşin gerekleri ve çalışanın nitelikleri birbiriyle örtüşmelidir. Aksi takdirde
işletmede verimlilik ve etkinlik sağlanamayacaktır.
 İşi gerçekleştirmek için gerekli nitelikler ortaya koyulup çalışanlar buna göre
seçildikten sonra çalışan, kendisine işi yapmanın en iyi yolunun gösterildiği bir eğitim
sürecinden geçirilmelidir.
 Başarı için yönetim ve çalışanlar arasında işbirliği sağlanmalıdır. Bu kapsamda teşvik
edici bir ücret sistemi geliştirilerek işgörenlerin öngörülen şekilde çalışmaları mali
açıdan desteklenmelidir.
 Fayol’un öncüsü olduğu Yönetim Süreci Yaklaşımı, örgütün tasarımına ve
yönetimine ilişkin ideal bir takım ilkelere ulaşmaya çalışmıştır. Denetim alanı,
istisnalarla yönetim, bölümlere ayırma, emir komuta birliği gibi ilkelerle bu yaklaşım
bir örgütü etkin bir şekilde yönetmek için gerekli tüm olguların tanımlanıp ortaya
koyulabileceğini iddia etmiştir.
Fayol’un 14 temel ilkesi
 İşbölümü: Uzmanlaşma çalışanların daha verimli olmalarını sağlar ve bu da toplam
çıktıyı artırır.
 Otorite: Yöneticilere diğerlerine emir verme hakkını veren olgu, otoritedir.
 Disiplin: Çalışanlar örgüte egemen olan kurallara uymalı ve saygı göstermelidir.
 Emir Birliği: Her ast yalnızca bir üstten emir almalıdır.
 Yürütme Birliği: Örgütsel faaliyet gruplarının her biri yalnızca bir yönetici tarafından
yönetilmelidir.
 Örgüt Çıkarlarının Bireysel Çıkarlardan Önce Gelmesi: Hiçbir çalışan ya da çalışan
grubunun çıkarı, bütün olarak organizasyonun çıkarı karşısında önceliğe sahip
olmamalıdır.
 Adil Ücretlendirme: Çalışanlara çabalarının karşılığı adil bir şekilde verilmelidir.
 Merkezileşme: Karar verme yetkisinin mümkün olduğunca üst kademelerde
toplanması gerekir.
 Hiyerarşik Yapı: Örgüt içi iletişim, en tepeden en alta kadar hiyerarşik kademeleri
izlemeli, herhangi bir kademe atlanmamalıdır.
 Düzen: Organizasyon içi unsurlar (çalışanlar ve materyaller) doğru zamanda doğru
yerde olmalıdır.
 Hakkaniyet: Yöneticiler astlarına karşı nazik, dürüst ve adil davranmalıdır.
 Personel Sürekliliği: Personel devir oranının yüksekliği verimliliği azaltır. Yönetim
personel planlamasını dikkatli yapmalıdır.
 Girişimcilik: Çalışanların yeni düşünce ve planlar ortaya koymasına ve bu yönde çaba
harcanmasına olanak sağlanmalıdır.
 Kurumsal Birlik: Takım ve örgüt ruhaniliği, işletme içerisinde birlik ve uyum
yaratacaktır.
Bürokrasi; işbölümü, açıkça tanımlanmış hiyerarşi, ayrıntılı kural ve düzenlemeler, kişisel
olmayan ilişkiler ve yasal yetkinin uygulanması ile nitelenen bir sistemdir.
Weber’in İdeal Bürokrasisi
 İşbölümü: İşler; basit, rutin ve iyi tanımlanmış görevler haline getirilmiştir.
 Yetki Hiyerarşisi: Yetki kullanımı açık ve seçik bir biçimde tanımlanmıştır ve her
kademe bir üst kademe tarafından kontrol edilmektedir.
 Biçimsel Seçim Süreci: Tüm çalışanlar biçimsel sınavlar aracılığı ile ortaya konan
teknik yetenekleri esas alınarak işe kabul edilirler.
 Biçimsel Kural ve Düzenlemeler: Çalışanların eylemlerinde standart sağlamak
amacıyla işlerin nasıl yapılacağı ile ilgili ayrıntılı ve somut ilkeler belirlenmiştir.
 Gayrı-Şahsi İlişkiler: Kurallar ve yöntemler, çalışanların kişiliklerini ve kişisel
özelliklerini sürece katmadan uygulanmaktadır.
 Kariyer Yönelimi: Yöneticiler, idare ettikleri birimin ya da genel anlamda işletmenin
sahibi değil, profesyonel olarak çalışan kişilerdir.
 Sosyal yapı ise bürokratik, dikey iletişimi vurgulayan, hiyerarşik, uzmanlaşmaya
dayalı ve kontrole odaklıdır. Kültür; durağanlığı, geleneği ve örfü ön plana çıkaran,
büyüme, verimlilik, standardizasyon ve denetim gibi örgütsel değerlere sahiptir.
 Fiziksel yapı ise insanların endüstriyel kasaba ve şehirlerde yerleşmesini öngören, yerel
milliyetçi yönelime sahiptir.
Klasik kuramları oluşturan tüm yaklaşımların temelinde ekonomik etkinlik yatmaktadır. Bu
yaklaşımlar tarafından geliştirilen ilkeler hep en iyi örgüt yapısının nasıl oluşturulabileceği
sorusu etrafında toplanmış, bu ilkeler her yerdeki ve her türdeki örgüt için evrensel ilkeler
olarak kabul edilmiştir.
Neo-Klasik Yönetim Teorisi
1930’lu yıllara kadar bu anlayış organizasyon yapı ve işleyişine yön gösteren tek teori olarak
süregelmiştir. Ancak bir yandan 1929’da dünya ekonomik krizinin ortaya çıkması, diğer
yandan işletmelerde çeşitli organizasyon sorunlarının artması sonucu klasik teorinin
eksiklikleri hissedilmeye başlanmıştır. Bu arada F. Roethlisberger ve E. Mayo önderliğindeki
bir grup tarafından gerçekleştirilen Hawthorne Araştırmaları adı verilen bir çalışma ile
motivasyon, gözetim şekli, çalışanlar arası ilişkiler gibi sosyal faktörlerin çalışanların
verimliliği açısından fiziksel faktörlerden daha önemli olduğu sonucuna varılmıştır. Böylece
klasik yönetim anlayışının eksik bıraktığı yön olan insan unsuruna daha fazla önem veren yeni
bir dönem başlamıştır. Bu dönemde iş yerinde, çalışan davranışının karmaşık bir olgu olduğu,
çalışanların basit bir şekilde kendilerinden bekleneni yapan pasif unsurlar olarak
görülemeyeceği, onların kendilerine özgü hisleri ve ihtiyaçları olduğu ve bu duyguların
onların iş performansına etki ettiği anlaşılmıştır. Bu şekilde ‘Klasik Teori’nin rasyonellik,
etkinlik ve düzen ana kavramlarının yanı sıra Neo-Klasik (Davranışsal) Teori, insan
unsurunun özellikleri, davranış, grup gibi, motivasyon, yönetime katılma ve tatmin gibi
kavramlar üzerinde durmuştur. Ancak yine de organizasyonla ilgili tüm sorunların yalnızca
insan unsuru üzerine odaklanarak çözülebileceği anlayışı mevcut ihtiyacı karşılama
noktasında yetersiz kalınmasına sebep olmuştur.
Modern Yönetim Teorisi
Modern çağda işletmeler teknoloji ve çevre gibi durumsal faktörlerden etkilenen birer açık
sistem olarak görülmeye başlanmıştır. Sistem bakış açısı işletmeyi birbiriyle ilişkili ve
birbirine bağımlı parçalardan oluşan bir bütün olarak görür. Temelde iki tip sistem vardır:
Açık ve kapalı sistem. Kapalı sistemlerin çevreleriyle ilişkisi yoktur ve çevrelerinden
etkilenmezler. Buna karşın açık sistem çevresel faktörler ile dinamik ve karşılıklı ilişkiye
sahiptir.
Modern çağ işletmeleri, adem-i merkeziyetçi ve açık sistemlerdir. Bu çağın örgütlerinde
vurgu; insan ilişkileri, takım çalışması, esnek çalışma modelleri, yerinden sorun çözme, kalite
ve müşteri hizmeti, durumsallık ve belirsizlik yönetimi gibi kavramlar üzerindedir. İnsanların
temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için çevrelerine bağımlı olmalarına benzer şekilde,
işletmeler de biyolojik metafor bakış açısı ile hammadde, işgücü ve sermaye bakımından
çevrelerine bağımlıdır.
Modern çağda geçerli olan yaklaşımlardan biri olan Popülasyon Ekolojisi Yaklaşımına göre
organizasyonlar da tıpkı canlı varlıklar gibi “katılık” yaşayabilir.
Farklı örgüt türlerinin varlığını kabul eden organik metafor, farklı türlerin farklı taleplere ve
farklı yönlere değişik tepki yolları geliştirmesi gerektiğini ifade eder. Dolayısıyla tüm
işletmeler için işe yarayacak “en iyi” bir örgütleme biçiminin varlığından söz edilemez.
Post-Modern Yönetim Teorisi
İşletmeler açısından post-modernizm çağın çevre koşullarına uyum sağlayan örgütsel tasarım
tipini ortaya koyar. İdealize edilmiş bir kavramı vurgulayan post-modern organizasyon ise;
şebeke edilmiş, zengin bilgisi olan, kademe azaltmış, küçülmüş, yalın, sınırsız, örgütsel
bağlılığın yüksek olduğu, çalışanların hem dışsal hem de içsel olarak ödüllendirildiği, açık
misyonu ve vizyonu olan, sözlü iletişime önem veren, yüksek becerili çalışanların kullanıldığı,
bilgi işçilerinin olduğu ve iyi ücret otonomisinin bulunduğu bir organizasyondur.
Post-modern toplum, bilgiyi elde etme, işleme ve dağıtma yöntemleri ile şekillenen ve
tanımlanan bir toplumdur. Post-modern çağın arka planını oluşturan bilgi toplumu,
dinamizmini kol gücü veya enerjiden değil, bilgiden alan, merkezi ve öncü insanı toplumun
talep ettiği bilgi ve becerilerle yetişmiş uzmanlar, ana üretim sektörü hizmetler olan, adeta
kişiler arası bir oyunun hüküm sürdüğü bir toplumdur.
Endüstri çağında bir makine olarak görülen örgütler hiyerarşiye, içsel süreçlere, kitle
üretimine, tekrarlanan işlere, tam zamanlı çalışmaya, doğrudan denetim, kontrol ve
tahmine, en iyi yolu bulmaya ve belirsizlikten kaçınmaya önem verirken teknoloji
çağının modern örgütleri; kendilerini birer açık sistem olarak görerek merkezi olmayan
insan ilişkilerine, sipariş üretimine, takım çalışmasına, esnek iş modeline, yerel sorun
çözümüne, kalite ve müşteri hizmetine, durumsal yaklaşıma ve belirsizliği yönetmeye
önem vermiştir.
UNITE 9 TEDARİK FONKSİYONU VE KAPSAMI
Tedarik ya da satın alma fonksiyonu, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için ihtiyaç
duydukları üretim faktörlerini sağlayan faaliyetlerin tamamını ifade eden bir kavramdır.
Günümüzde işgücü ihtiyacı, personel fonksiyonunun, sermaye ihtiyacı ise finansman
fonksiyonunun görev alanı içindedir. Üretim için gerekli ham madde, yardımcı madde, işletme
malzemesi, ambalaj malzemesi vb. ihtiyaçların sağlanması ve giderilmesi görevi ise, tedarik
bölümünün sorumluluğundadır.
Tedarik faaliyetleri ile üretim ve pazarlama faaliyetleri yakından ilişkilidir.
Tedarik fonksiyonu, üretim sisteminin ihtiyacı olan mal ve hizmetlerin en uygun fiyat ve
kalite ile güvenilir kaynaklardan temin edilmesi şeklinde tanımlanabilir.
Başka bir tanıma göre tedarik fonksiyonu, üretim süreci için gerekli üretim faktörlerinin
uygun nitelik ve nicelikte, gerekli zamanda ve uygun fiyatla işletmede hazır bulundurulması
ve bunların üretim hattına, depolara ve tüketiciye taşınmasına ilişkin tüm faaliyetleri içeren bir
işletme fonksiyonudur.
Dar veya geniş, basit veya karmaşık, tanımı nasıl yapılırsa yapılsın, etkin bir biçimde
yerine getirilen tedarik fonksiyonunun, işletme kârlılığı ve verimliliği üzerinde büyük bir
önemi olduğu tartışılmazdır.
Etkili bir tedarik fonksiyonu için, şu çalışmaların yapılması çok önemlidir.
- Düşük fiyat veren tedarikçileri araştırmak ve uygun fiyat anlaşmaları yapmak,
- Standart malzeme ve parçaları tercih etmek,
- Piyasadaki fiyat değişimlerini ve tedarikçi firmalar arasındaki rekabet durumunu yakından
takip -etmek,
- Stok bulundurma maliyetini en düşük düzeye indirecek yöntemler bulmak,
- En uygun taşıma yollarını araştırmak.
Tedarikte Uygunluk Kriterleri
Etkin bir tedarik sistemi, miktar, zaman, kalite, kaynak ve fiyat uygunluğu ile sağlanır
Miktar Uygunluğu
Zaman Uygunluğu
Kalite Uygunluğu
Tedarikte kalite uygunluğunun sağlanamaması, fire ve ıskarta miktarını artırarak, üretim
maliyetini yükseltir.
Kaynak Uygunluğu
Fiyat Uygunluğu
Soru 1: İşletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları üretim faktörlerini
sağlayan faaliyetlerin tamamını ifade eden bir kavram nedir.
Cevap 1: Tedarik ya da satın alma fonksiyonudur.
Soru 2: Tedarik foksiyonu işletme üzerinde ne gibi bir öneme sahiptir.
Cevap 2 : işletme kârlılığı ve verimliliği üzerinde büyük bir öneme sahiptir.
Soru 3: Etkili bir tedarik fonksiyonu için hangi çalışmların yapılması önemlidir.
Cevap 3:
A- Düşük fiyat veren tedarikçileri araştırmak ve uygun fiyat anlaşmaları yapmak,
B- Standart malzeme ve parçaları tercih etmek,
C-Piyasadaki fiyat değişimlerini ve tedarikçi firmalar arasındaki rekabet durumunu yakından
takip -etmek,
D-Stok bulundurma maliyetini en düşük düzeye indirecek yöntemler bulmak,
E-En uygun taşıma yollarını araştırmak.
Soru 4: Tedarikte Uygunluk Kriterler nelerdir.
Cevap 4 :
Miktar Uygunluğu
Zaman Uygunluğu
Kalite Uygunluğu
Kaynak Uygunluğu
Fiyat Uygunluğu
ÜRETİM FONKSİYONU
Üretim, “çeşitli üretim faktörlerini kullanarak, insan ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin
meydana getirilmesidir”şeklinde genel olarak tanımlanabileceği gibi, ekonomik yönü ile “fayda
yaratmak”, teknik yönü ile, “bir fiziksel varlık üzerinde değişiklik yapmak veya onu kullanılabilir
hale getirmek” şeklinde de ifade edilebilir.
Üretim, hem teknik, hem de ekonomik yönü olan bir faaliyettir.
Teknik yönü ile bakıldığında fiziksel bir nesneden, elle tutulan bir varlıktan bahsedildiği
görülmektedir. Oysa ki insan ihtiyaçları tamamen mal ya da mamul olarak adlandırılan somut
varlıklar ile giderilmemektedir. Bunun yanında hizmet adı verilen soyut bazı eylemler de insan
ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmaktadır. Eğitim, sağlık, güvenlik, adalet gibi temel
konulardaki hizmetlerin yanında bankacılık, sigortacılık, dağıtım ve depolama gibi ekonomik ve
finansal konularda da insan ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik hizmetler mevcuttur. Bu açıdan
bakıldığında üretim fonksiyonu için, ekonomik çerçevede yapılan tanım daha uygun
görülmektedir.
Üretim yapabilmek için ihtiyaç duyulan bir diğer faktör de, emek ya da işgücü olarak adlandırılan
unsurdur. İnsanın bedensel ve düşünsel çabalarının bütünü olarak tanımlanabilecek bu faktör,
üretim faaliyetlerinin yerine getirilmesinde doğa gibi asli bir faktördür.
Sermayeyi sadece nakit para olarak düşünmemek gerekir. Para ve para ile ifade edilebilecek her
türlü alet, araç, gereç, makine, donanım ve teknoloji gibi ekonomik varlıklar, sermaye olarak
adlandırılır.
Üretim, bir başka tanıma göre, üretim faktörlerinin (girdilerin) çeşitli çevre unsurlarının etkisi
dikkate alınarak mamul hale (çıktı) dönüştürülmesi sürecidir. Girdilerin çıktı haline
dönüştürülmesinde geçen süre, ürünün niteliğine ve kullanılan üretim yöntemine göre farklılık
gösterebilmektedir. Bu anlatıma göre üretim süreci şu şekilde şematize edilebilir.
Yukarıda en basit şekliyle ifade edilmeye çalışılan üretim süreci, geçmişten günümüze büyük
değişiklikler göstermiştir. Üretim sistemlerinin zaman içinde gösterdiği bu gelişmeyi genel
başlıklarıyla şu şekilde özetlemek mümkündür.
ÜRETİM SİSTEMLERİ
Üretim sistemlerinin tarihsel gelişimini, aşağıdaki başlıklarla özetlemek mümkündür.
El Sanayi Sistemi
Bu üretim sistemi genel olarak siparişe dayalıdır ve bu nedenle kişisel bir özellik taşımaktadır.
Müşteri sayısının sınırlı olması dolayısıyla, el sanayi sistemi ile üretim yapan birimler genelde
küçük işletmeler halinde kurulmaktadır. İşletmenin küçük bir birim olması ve üretimin kişisel
özelliği nedeniyle, üretim çoğu kez belirli bir alanda uzmanlaşmış ve işbölümü yapmayan
kişilerce gerçekleştirilmekte ve gelişmiş makine ve teknik donanımdan fazlaca
yararlanılmamaktadır.
Ev İşçiliği Sistemi
Bu üretim sisteminde belirli alanlarda (süs eşyası, tekstil, halı, seramik gibi) uzmanlaşmış ve el
becerisi kazanmış kişilerin, kendi yerlerinde ve çoğunlukla başka kişi ve işletmeler adına üretim
yapmaları söz konusudur.
İmalathane Sistemi
Bu sistem çoğunlukla el işçiliğine dayanan, ancak ayrı ayrı evlerde ya da mekânlarda değil,
imalathane olarak adlandırılan belirli bir iş yerinde gerçekleştirilen bir üretim yöntemidir. Bu
üretim sisteminde mallar özel alıcıların isteklerine göre değil, daha geniş bir alıcı kitlesinin genel
istek ve talepleri ön planda tutularak üretilir.
İmalathane sisteminde de üretim, makine ağırlıklı olmaktan ziyade emek ve el işçiliğine dayalı
olarak yürütülür.
İmalathane sisteminde araç, gereç ve makine kullanımına geniş oranda yer verilmediği için sabit
sermaye yatırımları büyük boyutlara ulaşmaz.
Fabrikasyon Sistemi
Fabrikasyon üretim sistemi, genellikle siparişe dayalı üretim faaliyetlerinden ziyade, önceden
belli olmayan alıcı kitlesi için başka bir ifade ile piyasa için üretim yapan bir sistemdir. Üretilen
mallar piyasanın talebinden yüksek olduğu dönemlerde stoklanmak suretiyle, üretimin
devamlılığı sağlanmaya çalışılır. Fabrikasyon sistemi, yukarıda söz edilen diğer üretim sistemleri
içinde en gelişmiş sistemdir ve üretim, gelişmiş makine ve donanım kullanılarak büyük
miktarlarda gerçekleştirilir. Bu nedenle bu sistemle üretim yapan işletmeler, büyük fabrika
binalarına, yönetim binalarına, ambar ve depolara ihtiyaç duyarlar.
Fabrikasyon üretim sisteminde genellikle yığın (kütlesel) üretim yapılır.
İmalâthane sistemi genellikle el işçiliğine dayalı iken, fabrikasyon sisteminde ağırlıklı olarak
makinelerden yararlanılır.
Bu üretim sisteminde üretim yönetimi kavramı, önceki sistemlere göre çok daha fazla önem
kazanmaktadır. Çünkü işletme ölçeğinin büyüklüğü, üretim bölümünün diğer bölümlerle
bağımlılığını ve ilişkisini yoğunlaştırmakta ve karmaşık hale getirmektedir. Bu tür işletmeler
genellikle profesyonel kadrolar tarafından yönetildiği için, işletme sahipleri ile yöneticilerin
uyum içinde olmaları, işletme amaçlarının birlikte tespit edilmesini ve bu amaçlar doğrultusunda
hareket edilmesini zorunlu kılmaktadır.
İleri Üretim Sistemleri
Fabrika sisteminde kullanılan makine ve donanım, teknolojide meydana gelen gelişmelere paralel
olarak sanayi robotları ve bilgisayar destekli otomasyon sistemleri haline dönüşünce, ileri üretim
sistemleri olarak adlandırılan yeni bir üretim sistemi ortaya çıkmıştır.
Esnek üretim sistemleri
Günümüzde piyasa koşullarının sürekli ve hızlı değişimi ve müşterilerin sık değişen farklı
talepleri, klasik üretim yöntemlerinin çoğu kez etkisiz ve yetersiz kalmasına yol açmaktadır. Bu
nedenle firmalar, müşterilerin taleplerini karşılayabilmek için, faaliyetlerinde geçmişe göre çok
daha esnek ve hızlı, dış etkenlere de daha fazla tepkici olmak zorundadırlar.
Esnek üretim sistemleri ile, küçük miktarlarda ancak yüksek verimlilikle ürün üretilmesi mümkün
olabilmektedir.
Bilgisayar tümleşik üretim sistemleri
Bilgisayar tümleşik üretim, bilgisayar kontrollü ürün ve süreç tasarımı, üretim planlama, kontrol
ve üretim sürecinde kullanılan bireysel ileri üretim teknolojilerinin bir arada kullanılması olarak
tanımlanabilir
Bilgisayar tümleşik üretim sistemleri, teorik olarak bir üretim sisteminde insanların yer
almayacağı düşüncesi üzerine kurulmuştur; fakat bu düşünce bugünkü uygulamadan oldukça
uzaktır. Ancak sistem, belki insanın üretim sürecinde yer almaması düşüncesini tam anlamıyla
gerçekleştirememiştir ama teknoloji kullanımından beklenen fayda da gün geçtikçe artmaktadır.
Tam zamanında üretim ve Yalın üretim sistemi
Tam zamanında üretim, gerekli parçaları, gerekli miktarda, gerekli olduğu yerde ve zamanda,
doğru kalitede üretmek olarak tanımlanabilir.
Bu açıdan bakıldığında sistem, malzeme, işgücü ve sermaye gibi üretim faktörlerinin kullanımını
en iyi hale getirme konusunda basit ve etkin bir üretim sistemi olarak algılanabilir. Bunun doğal
sonucu olarak, müşterilerin kalite, fiyat ve zamanında teslim beklentileri, en düşük maliyet
esasına göre karşılanabilecek bir üretim sisteminin kurulması sağlanabilecektir. Tam zamanında
üretim sistemi, çoğunlukla zannedildiği gibi basit bir stok yönetimi yöntemi olmaktan ziyade,
bütüncül bir yönetim felsefesini ifade etmektedir.
Yalın üretim sistemi ile, içinde gereksiz hiçbir unsur taşımayan üretim sistemi ifade edilmek
istenmektedir. Yalın üretimi, tam zamanında üretim sistemini de kapsayan bir sistem olarak
algılamak yanlış olmaz. Daha geniş bir ifade ile yalın üretim, en az kaynak kullanımı ile, en kısa
zamanda, en ucuz ve hatasız üretim, müşteri talebine bir bir cevap verecek şekilde en az israfla ve
tüm üretim faktörlerini en esnek şekilde kullanıp, sahip olunan potansiyellerin tümünden
yararlanmak şeklinde tanımlamak mümkündür. Tam zamanında üretim, stok bulundurma
maliyetlerinin azalmasını sağlar.
Üretim Sisteminin Temel Özellikleri
Uzmanlaşma Günümüzde bir mamul, üretim sürecinin bir kısmında uzmanlaşmış insan, makine
ve bölümler tarafından üretilmektedir.
Çeşitlendirme Piyasadaki duruma ve değişen taleplere uygun olarak üretimde çeşitliliği
sağlamak, işletme başarısı açısından son derece önemlidir.
Standartlaşma Standartlaştırma ise, ekonomik yaşamda kullanılan çeşitli standartlara göre,
tiplerin, modellerin, stillerin, ölçülerin, kalitenin ve daha birçok konunun belirlenmesi anlamına
gelmektedir. Üretimde standartlaşma, tüketiciye büyük faydalar sağlar.
Sadeleştirme Üretim teknolojilerinin gelişmesi ve sanayide işbölümünün artmasıyla, çeşitli
parçalardan oluşan mamulü tümüyle üretmek yerine, bir kısmını başka firmalardan almak, hem
ekonomik olması, hem de uzmanlaşmaya fırsat vermesi bakımından önemli bir üretim sistemi
özelliğidir. Böylece bir yandan birçok farklı parça üreten tesisler kurma zorunluluğu ortadan
kalkmakta, diğer yandan bütünü oluşturan parçaları daha kaliteli ve daha ucuza tedarik etmek
mümkün olmaktadır
Kapasite esnekliği Ekonomik hayatta ya da piyasa koşullarında ortaya çıkan değişikliklere uyum
sağlamak açısından, talebin yüksek veya düşük olduğu zamanlarda, işletme kapasitesinin yeni
durumlara en ekonomik biçimde cevap verebilecek esneklik özelliğine sahip olması, üretim
sisteminin önemli özelliklerinden biridir.,
ÜRETİM TİPLERİ
Üretim tiplerini, üretim yöntemi, mamul cinsi, mamul miktarı ve üretim akışı kriterlerine göre
dört grupta toplayabiliriz.
Üretim Yöntemine Göre Üretim Tipleri
Birincil (primer) üretim; Doğada mevcut çeşitli kaynak, maden ve ham maddelerin işlenmek
veya kullanılmak üzere çıkarılması ile gerçekleştirilen üretim şeklidir. Bu maddeler, üretilen tüm
mamullerin esasını oluşturduğundan bunlara temel ham maddeler denir. Demir, bakır gibi
madenler ile kömür ve ham petrol gibi kaynakların elde edilmesi, orman işletmeciliği ve
balıkçılık gibi faaliyetler birincil üretim sınıfına girmektedir.
Analitik üretim; Bazı ham maddelerin ayırıcı işlemlerle işlenerek çeşitli ürünlere dönüştürülmesi
sürecidir. Analitik üretimde ısı uygulanması, kimyasal reaksiyon ve damıtma gibi değişik
tekniklerle, şeker pancarından şeker, ham petrolden benzin, sütten yağ üretmek gibi çeşitli
örnekler söz konusu olmaktadır.
Sentetik üretim; Doğadan elde edilen temel ham maddelerin bazıları da birleştirici bazı işlemlerle
yeni mamullere dönüştürülürler. Sentetik kauçuk, cam, plastic gibi mamuller bu tip üretimin
örneklerin oluştururlar.
Fabrikasyon üretim; Doğal hali ile insan ihtiyaçlarını karşılamayan bazı ham maddelerin şeklini
değiştirmek suretiyle yeni ürünler elde edilmesidir. İmalat terimi ile belirtilen faaliyetler esasen
fabrikasyon üretimini ifade etmektedir. Döküm, tornalama, pres, kesme gibi çeşitli yöntemlerle
ham maddelerin fiziksel şeklini değiştirerek ürün üreten sistemler bu grupta sınıflandırılmaktadır.
Ayırıcı işlemlerle mamul üretmek analitik üretim, birleştirici işlemlerle mamul üretmek ise
sentetik üretim olarak adlandırılır.
Montaj üretimi; Ham madde, işletme malzemesi, yarı mamul gibi çeşitli parçalar, sistematik bir
biçimde bir araya getirilerek karmaşık bir ürün oluşturulur. Bir montoj fabrikası, ürünü yani
bütünü oluşturmak için gerekli parçaların büyük bir bölümünü diğer işletmelerden hazır olarak
alır. Montaj üretiminde en önemli konu, miktar ve nitelik olarak birbirinden çok farklı parçaların
en ekonomik biçimde biraraya getirilmesidir. Otomobil, buzdolabı, televizyon gibi ürünler
montaj yolu ile elde edilirler.
Mamul Cinslerine Göre Üretim Tipleri
Bazı durumlarda üretilen mamulün taşıdığı özellikler, üretim sisteminin karakterinin
belirlenmesinde büyük öneme sahiptir. Böylesi durumlarda, üretim yapılan binanın yapısı,
üretimde kullanılan makine ve donanım ve insan gücü yapısı, belirli bir mamule uygun bir
biçimde oluşturulmaktadır. Mamul cinsine göre yapılan sınıflandırmada, her bir mamul için ayrı
bir grup oluşturmak mümkündür. Mamul cinslerine göre; demir-çelik üretimi, kimyasal madde
üretimi, elektronik cihazlar üretimi, tekstil malları üretimi gibi belli başlı örnekler verilebilir.
Mamul cinsine göre tanımlanan grupların uygulamada birer endüstri dalı olarak adlandırıldığı
bilinmektedir. Kimya endüstrisi, tekstil endüstrisi, demir-çelik endüstrisi gibi.
Üretim Miktarına veya Akışına Göre Üretim Tipleri
Üretilen ürünün miktarı ile üretim faaliyetlerinin fabrika içindeki akışı arasında yakın bir ilişki
bulunmaktadır. Aynı cinsten bir ürünün az ya da çok üretilmesi, kullanılan donanımın tipini,
üretim yöntemlerini, standartları, işgücünden yararlanma biçimini, fabrikanın yerleşim düzenini,
üretim planlama ve kontrol yöntemlerini etkiler. Üretim miktarına ya da akışına göre üretim
tipleri şöyle sınıflandırılabilir:
Sipariş üzerine üretim; Tüketicinin veya alıcı firmanın zaman, miktar ve kalite bakımından özel
olarak belirlediği bir ürünün üretilmesidir.
-Tek ya da az sayıda ürünün sadece bir kez üretilmesi,
-Tek ya da az sayıda ürünün, talep oluştukça belirsiz aralıklarla üretilmesi,
-Tek ya da az sayıda ürünün, belirli aralıklarla (periyodik olarak) üretilmesi.
Parti üretimi; Bir ürünün, özel bir siparişi veya sürekli bir talebi karşılamak amacı ile belirli
miktarlardan oluşan partiler halinde üretilmesidir.
Sürekli üretim; Bu tip üretimde, mevcut makine ve tesisler sadece belirli bir mamulün
üretiminde kullanılır. Sürekli üretim tipi, kütle üretimi ve süreç üretimi olarak iki şekilde
gerçekleştirilir.
Proje üretimi; Proje üretiminde, belirli bir mamulün yalnız bir kez üretilmesi söz konusudur ve
bu haliyle sipariş üzerine üretim tipine benzemektedir. Ancak proje üretiminde akış yoktur. Gemi
yapımı, uçak montajı, bina inşaatı gibi faaliyetler proje üretimi sınıfına girmektedir.
ÜRETİM YÖNETİMİ KAVRAMI VE GELİŞİMİ
Gelişen teknoloji, artan insan ihtiyaçları ve yoğunlaşan rekabet üretim yönetimi kavramının
ortaya çıkışına neden olmuştur. Üretim sistemlerinin kurulması ve işletilmesi ile ilgili bu ve buna
benzer zorluklar ve sorunlar, günümüzde genel işletme yönetimi konularından ayrı olarak bir
üretim yönetimi kavramı ortaya çıkarmıştır.
üretim yöneticisinin üretim faaliyetleri sırasında çelişen unsurlar arasında uzlaştırıcı çözümler
bulması ve bu konuda kantitatif yöntemlerden ve bilgisayar teknolojisinden yararlanması gerekir.
Kaynakların verimli kullanılabilmesi için, üretim bölümünün diğer bölümlerle yakın temas içinde
olması gerekir.
Bugünkü anlamda üretim faaliyetlerinin başlangıcı için 18. Yüzyıl sonlarında gerçekleşen Sanayi
Devrimi, dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Buharlı makinenin icadı ve devamında ortaya
çıkan yeni buluşlar, atölye ve fabrika sistemlerinin doğmasına yol açmış ve üretim artışı büyük
boyutlara ulaşmıştır.
Üretim yönetiminin bir bilim dalı haline gelmesinde ve gelişmesinde birçokdeğerli bilim
adamının yanında özellikle, ünlü filozof ve ekonomist Adam Smith’in ve endüstri
mühendisliğinin temellerini atan Frederick Taylor’un büyük katkıları olmuştur.
Adam Smith, işbölümü ve uzmanlaşma konusunu ilk kez ortaya atmış, bu konuda çalışmalar
yapmış ve bu kavramların üretim yönetimi alanında kullanılmasını sağlamıştır. 1900’lü yılların
başlarında Amerikalı işadamı Henry Ford, kurduğu otomobil fabrikasında ilk montaj hattını
kurarak, bu düşünceleri hayata geçirmiş ve bu gelişme bir devrim niteliğinde olmuştur.
Frederick Taylor da, zaman etüdü konusunda yaptığı çalışmalar ve geliştirdiği teşvikli ücret
sistemleri ile endüstri mühendisliği alanında bir çığır açmıştır.
“Toplam kalite anlayışı” olarak ifade edilen yeni bir yaklaşımın gelişmesi ile, işletmelerin kalite
olgusunu sadece ürettikleri mal ve hizmet boyutunda değil, tüm kaynakları kapsayacak boyutta
ele almaları zorunlu hale gelmiştir.
Üretim Yönetimi üretim sisteminin kurulması ve işletilmesi şeklinde iki ayrı faaliyet gösterir.
Üretim Sisteminin Kurulması
Bir üretim sisteminin (tesisin, fabrikanın) kuruluşuna ilişkin en önemli konu, şüphesiz yer
seçimidir. Çünkü kuruluş yeri, tesisin iç yerleşme düzenini, yatırım ve işletme maliyetini, hatta
organizasyon yapısını bile önemli ölçüde etkiler. Kuruluş yerine karar verirken, enerji kaynakları,
yakın çevrede yan sanayi tesislerinin mevcudiyeti, ham madde tedarik, depolama imkanları ve
taşıma olanakları gibi çeşitli ekonomik ve fiziksel faktörler dikkate alınır.
Üretim Sisteminin İşletilmesi
Kuruluş işlemleri tamamlandıktan sonra sıra, kurulan sistemin işletilmesine gelir. Doğaldır ki, ne
zaman ve ne kadar üretim yapılacağına ilişkin üretim planlaması ilk sırayı alır.
Üretim Planlaması üretime başlamadan önce, üretimin nerede, ne zaman ve nasıl yapılacağı, ne
üretileceği ve ne kadar üretileceği, üretimin ne kadar süre alacağı gibi soruların cevaplanması
gerekmektedir. Böylece işletmeler önceden üretim planlaması yaparak mevcut kaynakları
rasyonel ve verimli olarak kullanabilirler.
Üretim planlaması, gelecekteki üretim faaliyetlerinin ve miktarlarının sınırlarını ve seviyelerini
belirleyen bir fonksiyondur. Üretim planlaması, işletmenin mevcut kaynaklarını rasyonel olarak
kullanarak üretim yapabilmesi konusunda karar alma sürecidir. Başka bir tanıma göre üretim
planlaması, işletmenin üretim faaliyetlerinin istenilen miktar, kalite, yer ve zamanda, kimler
tarafından nasıl ve ne zaman yapılacağına ilişkin çalışmaların bütününü oluşturmaktadır.
Üretim planlaması, üretim sistemlerinde ortaya çıkan gelişmelere paralel olarak günümüzde
geçmişe göre çok daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Bu durumun başlıca nedenleri şöyle
sıralanabilir:
- Gelişen ve genişleyen işletme faaliyetleri ile ilgili koordinasyon zorluğu,
- İşletmeler arasındaki hizmet, kalite ve fiyat rekabetinin artması,
- Üretim sistemlerinin yoğunlaşması ve karmaşık hale gelmesi,
- Tüketici zevk ve tercihlerinin kısa zamanda değişebilmesi,
- İşletme faaliyetleri sırasında malzeme, makine saati ve işgücü kayıplarının minimum düzeye
indirilmesinin zorunlu hale gelmesi.
Üretim planlaması, öncelikle üretim programlarının hazırlanmasını ve daha sonra da fiili üretimin
planlanmasını içeren iki aşamada gerçekleştirilir.
Üretim programları
Üretim programları, bir işletmede belirli bir plan dönemi içinde hangi malların, hangi
miktarlarda ve zamanda üretileceğini gösteren ayrıntılı çalışmalardır.
Fiili üretimin planlanması
Hazırlanan üretim programları doğrultusunda yapılacak üretimin planlanması ise, üretim için
gerekli hazırlıkların planlanması ve üretim işlemlerinin planlanması olarak iki aşamada
gerçekleştirilir.
Üretim hazırlıklarını planlayabilmek için üretim sırasında ihtiyaç duyulan işgücünün, makine ve
donanımın, malzemenin, diğer araç ve gereçlerin sayısının, miktarının, niteliklerinin, yapılacak
üretime uygun olarak hazır tutulması gerekir. Üretimin gerçekleştirilmesi için hangi işlerde, hangi
nitelikte kaç kişi gerektiği, işgücü planlaması ile saptanır. Makine ve araç gereç planlaması,
üretim için gerekli donanımın tür ve sayılarının, hangi bölümlerde bulunacağının tespiti ile
yapılır.
Üretim sürecinin planlanması, birkaç aşama halinde yapılmaktadır. Belirli bir ürünün üretilmesi
sırasında yapılması gereken iş ve işlemlerin tespit edilmesi, planlamanın ilk aşamasını
oluşturmaktadır. Yapılacak iş ve işlemler belirlendikten sonra, bu işlerin hangi sıra ile yapılacağı
tespit edilir ve işler
Stok Kontrolü
Bir üretim sürecinde, üretilen mamule dolaysız ve dolaylı olarak katılan tüm fiziksel varlıklar ile
mamulün kendisi stok kavramı içinde yer almaktadır.
üretim faaliyetlerinin aksamaması, üretim maliyetlerinin standartlaşması ve talebin
karşılanabilmesi için işletmeler yukarıdaki tanıma uyan nesneleri stoklarlar. Stok kalemleri cins,
değer, kullanım yeri ve stoklama biçimi gibi unsurlar dikkate alınarak belirli gruplara ayrılabilir.
Buna göre, ham maddeler, yarı mamuller, mamuller, hazır parçalar ve yardımcı malzemeler gibi
sınıflar oluşturulmaktadır.
Üretimin aksamaması için işletmeler, belirli bir miktar stok bulundurmak zorundadırlar
Stok Kontrol Yöntemleri
Stok kontrolünün amacı, piyasa taleplerini ve siparişleri yeterince ve zamanında karşılayabilmek
ve bunu en ekonomik şekilde yapabilmektir
Stokların en ekonomik düzeyde bulundurulması, yani en düşük maliyetle stok bulundurulması, az
önce sözü edilen maliyetler arasında denge kurulmasına ve değişen koşullara uygun yeni denge
noktaları tespit edilmesine bağlıdır. İşletmeler sahip oldukları ölçeğe, üretim tipine, yönetim
politikalarına, finansman olanaklarına ve diğer faktörlere uygun olarak farklı stok kontrol
yöntemleri uygulayabilir.
Gözle Kontrol Yöntemi
Stoklar belli aralıklarla, bu konuda deneyimli bir görevli tarafından gözden geçirilir. Belirli bir
düzeyin altına inmiş stok kalemleri için sipariş verilir. Özellikle küçük üretim işletmelerinde,
perakende satış mağazalarında, gıda marketlerinde, gözle kontrol yöntemi sıklıkla uygulanan bir
yöntemdir.
Çift Kutu Yöntemi
Bu yöntemde stok kalemleri, iki bölmeli bir kutuda bulundurulur. Birinci kutu boşaldığında
sipariş verilir ve sipariş edilen miktar işletmeye teslim edilinceye kadar, ikinci kutudaki stok
kullanılır. Çift kutu yöntemi ve gözle kontrol yöntemi, birim değeri düşük, küçük hacimli ve çok
sayıda stok kalemi barındıran işletmelerde yaygın biçimde uygulanmaktadır.
ABC Yöntemi
Bir stok kontrol yöntemi olarak ABC yöntemi, stok kalemlerinin toplam içindeki yüzdelerine
göre sınıflara ayrılması prensibine dayanır. Sınıflama yapılırken stoklar genellikle 3 gruba ayrılır.
A Grubu Stoklar: Toplam miktarın % 15-20’sini, toplam değerin ise % 75-80’ini oluşturan stok
kalemleri bu gruba dahil edilir.
B Grubu Stoklar: Toplam miktarda % 30-40, toplam değerde % 10-15 payı bulunan stoklar bu
grupta yer alır.
C Grubu Stoklar: Miktar olarak % 40-50, değer olarak % 5-10 oranında paya sahip stok
kalemlerinin yer aldığı gruptur.
Uygulamada bazı işletmelerin stok kalemlerini 3’ten daha fazla gruba ayırdıkları da
görülmektedir. Bu yöntemin sağlıklı sonuçlar vermesi için öncelikle düşük değerli kalemlerden
bol miktarda bulundurmak ve yüksek değerli kalemlerin miktarını düşük tutup, bunlar üzerindeki
kontrolleri yoğunlaştırmak gerekmektedir.
Bir stok kontrol yöntemi olarak ABC yöntemi, stok kalemlerinin toplam içindeki yüzdelerine
göre sınıflara ayrılması prensibine dayanır.
Sabit Sipariş Miktarı Yöntemi
Bu yöntemde stok miktarı belirli bir düzeye indiğinde, toplam stok maliyetini minimize edecek
şekilde önceden saptanmış olan sabit bir miktar sipariş edilir.
Tedarik süresi de her sipariş için sabit bir süre olarak bilinebiliyorsa, özellikle sabit bir üretim
hacmine sahip firmalarda sağlıklı bir biçimde uygulanabilir. Bu suretle işletmenin ilgili stok
kaleminin en düşük (emniyet stoku) ve en yüksek miktarları belirlenmiş ve stok düzeyinin sürekli
bu miktarlar arasında kalması sağlanmış olur.
Ekonomik Sipariş Miktarı Yöntemi
Uygulanan stok kontrol yöntemlerinin en büyük sorunu belirsizliktir. Eğer belirsizliğin olmadığı
veya ihmal edilebilir düzeyde olduğu kabul edilir ve bazı basitleştirici varsayımlardan hareket
edilirse, bu konuda geliştirilen matematik modellerin uygulanması mümkün olmaktadır.
Ekonomik sipariş miktarı yöntemi de, stok kaleminin bir dönemlik tüketiminin bilindiği, tedarik
süresinin değişmediği ve verilen sipariş miktarının aynı kaldığı varsayımları altında bir model
geliştirmiştir. Bu modele göre, ekonomik
sipariş miktarını (ESM = Q) veren formül;
Q = Ekonomik sipariş miktarı
D = Yıllık talep miktarı
C1 = Sipariş maliyeti
C2 = Stoklama maliyeti
Yukarıda değinilen varsayımlar altında, stok kalemleri ile ilgili veriler formüle uygulandığında,
firmanın her seferinde vermesi gereken sipariş miktarı elde edilmektedir.
Siparişin yılda kaç kez verileceğini belirlemek için stok kaleminin yıllık tüketim miktarını,
ekonomik sipariş miktarına bölmek yeterlidir.
Ekonomik sipariş sayısı (N) = D / Q
Ekonomik sipariş süresi ise bir yılın gün sayısı olan 365’in, ekonomik sipariş sayısına bölünmesi
ile bulunabilir.
Ekonomik sipariş süresi (T) = 365 / N
Yöntemin uygulanmasını basit bir örnekle göstermeye çalışalım. Bir işletmenin üretim sırasında
kullandığı bir stok kaleminin yıllık tüketim miktarının 24.000 birim, sipariş maliyetinin 90 TL ve
stoklama maliyetinin 3 TL olduğunu varsayarsak, ekonomik sipariş miktarı (Q) şöyle
hesaplanabilir.
Buradan hareketle, ekonomik sipariş sayısı (N);
N = 24.000 / 1.200 = 20 kez
olarak bulunur. Ekonomik sipariş süresi (T) ise,
T = 365 / 20 = 18 gün
Örneği bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, işletmenin ilgili stok kaleminden yılda 20 kez, yani
18 gün arayla, her biri 1.200 birimlik partiler halinde sipariş vermesi halinde, stoklarını en düşük
maliyetle kontrol edebileceğini söyleyebiliriz.
Kalite Kontrolü
Kalite kavramı genellikle yanlış algılanan ve kişisel yargılara göre tanımlanan bir kavramdır.
“Kaliteli bir mal” deyimi ile bir kişi malın fiyatının yüksekliğini, diğeri sağlamlığını, bir başkası
biçimini kasdediyor olabilir. Kalite çoğunlukla algılandığı gibi, mutlak anlamda en iyi demek
değildir. Yüksek niteliklere sahip pahalı bir ürün ile, düşük nitelikli ucuz bir üründe farklı
düzeylerde de olsa belirli bir kalite mevcuttur. Başka bir ifade ile, her iki ürün de kendi çapında
kalitelidir. Dolayısı ile kaliteyi, bir ürünün kendinden beklenen işlevleri, en üst düzeyde yerine
getirmesi olarak tanımlamak mümkündür.
Kalite Kontrol Yöntemleri
Yüzde yüz muayene
Bazı ürünler, miktarları ve özellikleri bakımından tamamının kontrol edilmesine uygun
yapıdadırlar.
Örnek muayenesi
Bazı ürünlerin tamamınnı yüzde yüz muayene yöntemi ile kalite kontrolünün yapılması mümkün
değildir.
Tamir ve Bakım Planlaması
makine, ekipman ve tesislerin sorunsuz olarak kullanılabilmesine bağlıdır. Makine ve ekipmanın
belirli zamanlarda bakımlarının ve beklenmedik zamanlarda oluşan arızalarının giderilmesi,
üretim akışını mümkün olduğunca aksatmadan yapılmalıdır.
İşletme ölçeği ve üretim sistemi büyüdükçe ve üretim miktarı arttıkça, tamir ve bakım
planlamasının ve faaliyetlerinin önemi daha da artar.
Tamir ve bakım faaliyetlerindeki aksaklıkların üretim akışı, verimlilik ve maliyetler üzerindeki
olumsuz etkileri ana başlıkları ile şöyle sıralanabilir:
- Makinelerin ve çalışan işçilerin boş kalması,
- Dolaylı işçilik ve genel üretim maliyetlerinin artması,
- Müşteri taleplerinin karşılanamaması, sipariş üzerine üretimde zamanında teslim edilemeyen
ürünler nedeniyle tazminat ödenmesi,
- Iskarta oranının artması.
Tamir ve bakım planlaması iki tip faaliyetten oluşur. Bunlar tamir ve koruyucu bakımdır
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi kalite kontrolünde yüzde yüz muayene yönteminin uygulanmasına
uygun değildir?
a) Otomobil
b) Televizyon
c) Mobilya
d) Buzdolabı
e) Çimento
2. Bir işletme üretim sırasında belirli bir stok kaleminden yılda 15.000 birim kullanmakta ve
stoğun sipariş maliyetini 50 TL ve stoklama maliyetini de 1,5 TL olarak hesaplamaktadır. Bu
işletmenin ilgili stok kaleminin ekonomik sipariş miktarı kaç birimdir?
a) 3.000 birim
b) 707 birim
c) 30 birim
d) 1.000 birim
e) 1.414 birim
3. Aşağıdakilerden hangisi ileri üretim sistemleri arasında yer almaz?
a) İmalathane sistemi
b) Esnek üretim sistemi
c) Bilgisayar tümleşik üretim sistemi
d) Tam zamanında üretim sistemi
e) Yalın üretim sistemi
4. Aşağıdakilerden hangisi, el sanayi sisteminin genel özelliklerinden biri değildir?
a) Emeğe dayalı bir üretim sistemidir.
b) Genelde sipariş üzerine üretim yapılır.
c) Sabit sermaye ihtiyacı yüksektir.
d) Müşteri sayısı sınırlıdır.
e) Küçük birimler halinde kurulurlar.
5. Aşağıdakilerden hangisi günümüzde üretim planlaması yapmanın zorunluluğunu ifade
etmekten uzaktır?
a) Malzeme, zaman ve işgücü kayıplarını azaltma isteği
b) Tüketici zevklerinin kısa sürede değişebilmesi
c) İşletme faaliyetleri arasındaki koordinasyon güçlüğü
d) Üretim sistemlerinin basitleşmesi
e) İşletmeler arası rekabetin artması
6. Aşağıdakilerden hangisi üretim yöntemine göre üretim tiplerinden biri değildir?
a) Analitik üretim
b) Primer üretim
c) Parti üretimi
d) Sentetik üretim
e)Montaj üretimi
7. Aşağıdakilerden hangisi hammadde ve malzemenin tedariki sırasında dikkat edilecek uygunluk
kriterlerinden biri değildir?
a) Miktar uygunluğu
b) Personel uygunluğu
c) Zaman uygunluğu
d) Kalite uygunluğu
e) Fiyat uygunluğu
8. Bir önceki sorudaki verilere göre, ilgili stok kalemi için ekonomik sipariş süresi ne kadardır?
a) 30 gün
b) 24 gün
c) 18 gün
d) 15 gün
e) 10 gün
9. Hammaddenin bazı ayırıcı işlemler sonucunda ürün haline dönüştürülmesi olarak tanımlanan
üretim tipi, aşağıdakilerden hangisinde ifade edilmektedir?
a) Sentetik üretim
b) Fabrikasyon üretimi
c) Primer üretim
d) Montaj üretimi
e) Analitik üretim
10. Stok kalemlerinin toplam içindeki yüzdelerine göre sınıflandırılması suretiyle uygulanan stok
kontrol yöntemi, aşağıdakilerden hangisidir?
a) ABC yöntemi
b) Çift kutu yöntemi
c) Ekonomik sipariş miktarı yöntemi
d) Sabit sipariş miktarı yöntemi
e) Gözle kontrol yöntemi
Cevap Anahtarı
1.E, 2.D, 3.A, 4.C, 5.D, 6.C, 7.B, 8.B, 9.E, 10.A
*İŞLETME BİLİMLERİNE GİRİŞ
9.ÜNİTE
ÖRNEK SORULAR
1-Aşağıdakilerden hangisi etkili bir tedarik fonksiyonunun yapılması için gereken çalışmalardan
değildir?
A)Uygun fiyat anlaşmaları yapmak
B)Standart malzeme ve parçaları tecih etmek
C)Firmalar arasındaki rekabet durumunu yakından takip etmek
D)Piyasadaki en pahalı malzemeleri kullanarak tedarik ihtiyacını gidermek
E)En uygun taşıma yollarını araştırmak
2-Aşağıdakilerden hangisi tedarikte bir uygunluk kriteri değildir ?
A)Miktar Uygunluğu
B)Zaman Uyğynluğu
C)Şekil Uygunluğu
D)Kalite Uygunluğu
E)Fiyat Uygunluğu
3-Aşağıdakilerden hangisi tedarikte ki uygunluk kriterlerinden biridir ?
A)Şekil Uygunluğu
B)Yer Uygunluğu
C)Maliyet Uygunluğu
D)Fayda Uygunluğu
E)Kaynak Uygunluğu
4- İşletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları üretim faktörlerini sağlayan
faaliyetlerin tamamını ifade eden kavrama ne denir ?
A)İhtiyaç
B)Fayda
C)Tedarik
D)Emek
E)Pazarlama
5- Çeşitli üretim faktörlerini kullanarak, insan ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin
meydana getirilmesine ne ad verilir ?
A)Yönetim
B)Finans
C)İnsan kaynakları
D)Üretim
E)AR-GE
6-Aşağıdakilerden hangisi bir üretim faktörü değildir?
A)Muhasebe
B)Emek
C)Sermaye
D)Toprak(Doğal kaynaklar)
E)Girişimcilik
7-Aşağıdakilerden hangisi üretim sisteminin temel özellikleri arasında yer almaz ?
A)Uzmanlaşma
B)Örgütleme
C)Çeşitlendirme
D)Standartlaşma
E)Sadeleşme
8) Gelişmiş makine ve teknik donanımdan fazlaca yararlanılmayan üretim sistemi
aşağıdakilerden hangisidir ?
A)El sanayi sistemi
B)Ev işçiliği sistemi
C)İmalathane sistemi
D)Fabrikasyon sistemi
E)İleri üretim sistemleri
9-Aşağıdakilerden hangisi üretim yönetimine göre üretim tiplerinden biri değildir ?
A)Proje Üretim
B)Analitik Üretim
C)Montaj Üretim
D)Sentetik Üretim
E)Fabrikasyon Üretim
10- Doğada mevcut çeşitli kaynak, maden ve ham maddelerin işlenmek veya kullanılmak üzere
çıkarılması ile gerçekleştirilen üretim şekline ne ad verilir ?
A) Analitik Üretim
B) Sentetik Üretim
C)Montaj Üretim
D) Fabrikasyon Üretim
E)Birincil(primer) Üretim
11-Aşağıdakilerden hangisi üretim miktarına veya akışına göre olan üretim tiplerinden biri
değildir?
A)Sentetik üretim
B)Sipariş üzerine üretim
C)Parti üretimi
D)Proje üretimi
E)Sürekli üretim
12- Belirli bir mamulün yalnız bir kez üretilmesinin söz konusu olduğu üretim miktarına göre
üretim tipi aşağıdakilerden hangisidir ?
A)Kısmi Üretim
B)Parti Üretimi
C)Sürekli Üretim
D)Proje üretimi
E)Sipariş üzerine eğitim
13- Bu yöntemde stok kalemleri, iki bölmeli bir kutuda bulundurulur. Birinci kutu boşaldığında
sipariş verilir ve sipariş edilen miktar işletmeye teslim edilinceye kadar, ikinci kutudaki stok
kullanılır.
Yukarıda açıklanan yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A)ABC Yöntemi
B)Tek kutu Yöntemi
C)Gözle kontrol Yöntemi
D)Çift kutu Yöntemi
E)Stok konrol Yöntemi
14- Aşağıdakilerden hangisi tamir ve bakım faaliyetlerindeki aksaklıkların üretim akışı,
verimlilik ve maliyetler üzerindeki olumsuz etkileri arasında yer almaz?
A) Makinelerin ve çalışan işçilerin boş kalması
B)Iskarta oranının artması
C) Dolaylı işçilik ve genel üretim maliyetlerinin artması
D) Müşteri taleplerinin karşılanamaması
E)İşçilerin uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışması
15- Üretime başlamadan önce, üretimin nerede, ne zaman ve nasıl yapılacağı, ne üretileceği ve ne
kadar üretileceği, üretimin ne kadar süre alacağı gibi soruların cevaplanmasına ne denir ?
A)Programlama
B)Satış koşulları
C)Yönetim
D)Vizyon
E)Üretim Planlaması
ÜNİTE 10 PAZARLAMA FONKSİYONU
Günümüz pazarlarında artan rekabet ve belirsizlik, sürekli değişen tüketici beklentileri,
pazarlamanın önemini daha da artırmıştır. Çünkü pazarlama, firmanın pazar bulma ve pazar
yaratma bölümüdür. Ancak pazarlama görevi sadece pazarlama bölümüne bırakılmamalıdır.
Firma çok yetenekli bir pazarlama bölümüne sahip olsa bile, üretim bölümü pazarın
beklentilerine uygun olmayan kalitesiz ürün ürettiği, muhasebe bölümü hatalı faturalar
gönderdiği, ürün zamanında pazara ulaştırılmadığı, özensiz bir ambalajla sunulduğu takdirde
başarılı olma şansı yoktur.
PAZARLAMA KAVRAMI VE TANIMLARI
Bütün işletmeler üretim ve pazarlama olmak üzere iki temel fonksiyon yürütürler. Bunlar
birbirini tamamlar ve biri olmadan diğerini yürütmek mümkün olmaz. Ancak çoğu kez üretimin
pazarlamaya oranla önemi fazla büyütülür. Yani iyi bir ürünün başarıyı beraberinde getireceği
zannedilir. Günümüz pazarlarında ürünün iyi olup olmadığı kararını tüketiciler verir. Ürün
üretilmeden önce yapılması gereken bir dizi araştırma ve inceleme söz konusudur. Bu süreç
içerisinde pazarlama yöneticisinin vermek zorunda olduğu bir dizi karar söz konusudur.
Bunlar;
 Tüketicilerin ihtiyaçlarını analiz edip ne tür ürün ve hizmeti talep edeceklerine karar
vermek,
 İhtiyaç duyulan ürün ve hizmetler içerisinden seçim yaparak, üretilecek ürün ve hizmeti
belirlemek,
 Mevcut ve potansiyel tüketici sayısını belirlemek,
 Mevcut ve potansiyel tüketicilerin pazarlarını belirlemek ve onlara nasıl ulaşılacağına karar
vermek,
 Tüketicilerin ödemeye gönüllü olacakları fiyatı belirlemek, Ürün ve hizmetlerin tanıtımı
için ne tür promosyon kullanılacağına karar vermek,
 Pazardaki rakipleri tanımlamak.
Mikro pazarlama
 Pazarlama, tüketicilerin gereksinimlerini gidermek ve işletmelerin amaçlarına ulaşmasını
sağlamak için ürün ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye akışını yöneten işletme faaliyetidir.
 Pazarlama, kişilerin ve örgütlerin amaçlarına uygun şekilde değişimini sağlamak üzere
malların, hizmetlerin ve düşüncelerin yaratılması, fiyatlandırılması, dağıtımı ve satış
çabalarının planlanması ve uygulanması sürecidir.
 Pazarlama, hedef pazarlar seçip üstün müşteri değeri yaratmak, belirtmek, iletmek
suretiyle müşteri kazanma, elde tutma ve sürdürme sanatıdır.
 Pazarlama, karşılanmamış ihtiyaç ve beklentileri belirleyip pazarı değerlendirerek en iyi
hizmet edebileceği pazarları seçip bunlar için en iyi pazarlama karmasını oluşturan,
organizasyondaki herkesin müşteri yönlü olmasını isteyen işletme fonksiyonudur; şeklinde
ifade edilmiştir.
Makro pazarlama
Makro pazarlama, toplumsal hedeflere ulaşacak talep ve arzı uyumlu hale getirecek şekilde,
ekonomideki mal ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye akışını sağlayan sosyal bir süreçtir.
Makro pazarlamanın üzerinde durduğu konu, bireysel organizasyonların aktiviteleri değil tüm
pazarlama sisteminin nasıl çalıştığıdır. Arz ve talep dengesini sağlayabilmek için her toplum
pazarlamaya ihtiyaç duyar.
Etkili bir makro pazarlama sistemi ekonomik gelişme için gereklidir. Etkin pazarlama az gelişmiş
ülkelerin gelişmesinde anahtar rolü oynar. Gelişmekte olan ülkelerin, fakirlik çemberini
kırabilmeleri için makro ve mikro pazarlama sistemlerinde köklü değişiklikler gereklidir.
Makro pazarlamanın amacı pazardaki ayrılık ve anlaşmazlıkların üstesinden gelmektedir.
Pazarlamanın Firmalardaki Rolü
Pazarlama ve pazarlama yönetimi hem toplumsal hem de firmalar açısından büyük önem taşır.
Daha önce belirtildiği gibi pazarlama, hedef pazarın ihtiyaçlarını karşılamak için değer arama,
yaratma ve sunma sanatıdır. Tüketicilerin tatmini yoluyla toplumsal (makro açıdan) amaçlara ve
firma amaçlarına (mikro açıdan) ulaşılır.
Pazarlamayı daha iyi anlayabilmek için konuya, firmanın önemli pazarlama kararlarını alan
pazarlama yöneticisi açısından bakmak gerekir. Karar ve problem çözme sanatındaki nisbi
yetenekleri, üstün vasıflı yöneticileri diğerlerinden ayıran özelliktir. Pazarlama yönetimi, soyut
düşünceyi ve subjektif analizi kapsaması dolayısıyla diğer yönetim birimlerine oranla daha
zordur.
PAZARLAMA YÖNETİMİ ANLAYIŞINDAKİ DEĞİŞMELER
Çoğu işletme pazarlama yönlü düşünmeye başlamış, üretme ya da satma düşüncesinin yerini
hedef tüketicileri değer yaratarak tatmin almıştır.
Ancak unutulmaması gereken nokta şudur; sistem içerisindeki bütün firmalar aşağıda belirtilen
evreleri geçip son aşamaya gelmemiştir. Bazıları üretim, bazıları satış aşamasında takılıp
kalmıştır.
Gerçekte “pazarlama” değil, pazarlama yönetim felsefesindeki değişmeleri açıklayan bu evrimsel
gelişmenin aşamaları şöyle sıralanıp özetlenebilir;
 Üretim yönlü aşamalar
 Üretim anlayışı aşaması
 Ürün anlayışı aşaması
 Satış anlayışı aşaması
 Pazarlama yönlü aşamalar
 Modern pazarlama anlayışı aşaması
 Bütünsel pazarlama anlayışı
Üretim Anlayışı Aşaması
Bu anlayışa malın talebinin arzından fazla, başlangıçtaki üretim maliyetlerinin yüksek olduğu
durumlarda pazarı geliştirmek için maliyetlerin düşürülmesi gerektiğinde başvurulur. Bu da yığın
üretim demektir. Talebin arzdan fazla olduğu durumlarda tüketicilerin fazla seçim hakkı yoktur,
bulabildikleri ile yetinmek zorundadırlar. Bu anlayış özellikle gelişmiş veya gelişmekte olan
ülkelerde çeşitli sektörlerde yaygındır.
Ürün Anlayışı Aşaması
Bu anlayış, tüketicilerin uygun fiyatlı, iyi kaliteli, performansı yüksek ürünlere hayır demeyeceği
düşüncesinden hareket eder. Bu nedenle işletmeler tüm çabalarını, ürün ve ürünü geliştirme
üzerinde yoğunlaştırırlar. Ürün anlayışı, tüketicilerin gerçekten neye ihtiyaçları olduğunu
çözümlemek yerine, ürünün kalitesiyle ilgilendikleri, pazarda birbiriyle rekabet eden ürünler
konusunda bilgi sahibi oldukları, ödedikleri paraya karşılık en iyi kaliteyi tercih edecekleri ve iyi
mal kendini satar gibi varsayımlara dayanır. Gerçekte, iyi mal her zaman satışı garantilemez
Satış Anlayışı Aşaması
Bu anlayışın en belirgin değişkeni satıştır. Tüm pazarlarda artan rekabet satışı zorlaştırmış ve
firmalar uygun fiyat, kalite dışındaki rekabet vasıtalarını aramaya başlamışlardır. İşletmeler
gayretlerini satış ve satışı artırıcı çabalar üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Satış anlayışında,
işletmelerin asıl amacının satış sağlamak olduğu, yeterli çaba gösterilmezse tüketicilerin
kendiliklerinden satın almaya gitmeyecekleri, çeşitli satış geliştirme araçlarıyla satın almaya
özendirmeleri varsayımlarına dayanır. Satıcı yönlü bu anlayışa "Klasik Pazarlama" anlayışı da
denilmektedir
Pazarlama Anlayışı
Pazarlama anlayışı, pazarların istek ve ihtiyaçlarını saptayıp, pazarlama değişkenlerinden
yararlanarak alıcıları tatmin etmek olduğunu savunur. Bu anlayışla işletme, faaliyetlerine
satıcının değil alıcının isteklerine göre yön verir.
Teknolojik gelişmeler, küreselleşme, tüketicilerin eğitim düzeylerindeki artış ve etkin iletişim,
satış odaklı pazarlamadan müşteri odaklı pazarlamaya geçişte etkin rol oynamıştır. Teknoloji ve
küreselleşme, tüm dünyayı bilinen bir pazar haline getirmiştir.
Bütünsel(Holistik) Pazarlama Anlayışı
Özellikle son yıllarda pazarlarda yaşanan değişimler, pazarlamada yeni yaklaşımların oluşmasına
neden olmuştur. Bu anlayışa bütünsel bir diğer ismi holistik pazarlama denilmektedir. Holistik
pazarlama modern pazarlamanın bir ileri aşamasını oluşturur. Bu anlayışta pazarlamanın dört
bileşeni vardır.
 İlişki pazarlaması, müşterilerle, çalışanlar, tedarikçiler ile, aracılarla uzun dönemli ilişki
kurarak, işletmeye sürdürülebilir bir rekabet avantajı sağlama amacı taşır.
 Bütünleşik pazarlama karması, firmanın pazarlama bileşenlerini değer ve sinerji
yaratacak şekilde bir araya getirmesidir.
 İçsel pazarlama, firma çalışanlarının da müşteri olarak kabul edilip, tatmin edilmesi ve
etkin bir iletişim kurulması gerektiğini savunur.
 Performans pazarlaması ise, pazarlama programlarında, firmaların geleceği, tüketicilerin
tatmini ile birlikte etik, yasal, sosyal sorumluluk, çevresel konular vb, yer almalı ve
değerlendirilmesi gerektiğini içerir.
PAZARLAMA YÖNETİM SÜRECİ
Günümüzde pazarlama yönetimi, etkinlik sağlamak, pazar payını artırmak ve kar elde etmek için
dört temel değişkene odaklanmıştır. Bunlar, kalite, değer, ilişki ve tüketici tatminidir.
Etkili bir pazarlama yönetimi için başarılması gereken bir diğer iş, personel, finansman, araştırma
ve geliştirme ve üretim departmanları ile tüketicinin ihtiyaç ve istekleri yönünde bütünleşmektir.
Pazarlama yönetim süreci;
 Pazarlama planlaması sürecinin organize edilip düzenlenmesi,
 Pazar fırsatlarının analizi,
 Hedef pazarların seçilmesi,
 Pazarlama karışımının geliştirilmesi,
 Pazarlama çabalarının yürütülmesi, şeklinde beş aşamadan geçer.
 Pazarlama planlaması
 Stratejik planlama ve pazarlama planlaması
 Pazarlama araştırması ve pazarlama bilgi sistemi
 Pazar fırsatlarının analizi
 Pazarlama çevresi
 Tüketici pazarları
 Örgütsel pazarlar
 Hedef pazarların seçimi
 Talep ölçümü ve tahmini
 Pazar bölümleme ve hedefleme
 Pazarlama karmasının geliştirilmesi
 Ürünlerin tasarımı
 Ürünlerin fiyatlandırılması
 Ürün dağıtım politikası ve stratejileri
 Ürünlerin tutundurulması
 Pazarlama çabalarının yürütülmesi
 Pazarlama programlarını yürütme, örgütleme
 Pazarlama plan ve programlarının kontrolü
Pazarlama planlamasının organize edilmesi: Her işletme nereye ve nasıl gitmek istediğini
belirlemelidir. Planlama işletmelerin hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak yolları belirlemektir.
Plan yapmayan bir şirketin faaliyetlerinde anlam ve yön yoktur. Hedefe varmada yönetimin takip
ettiği bir yolun olması için plan yapması gerekir. Planlar kapsadıkları zaman aralığına göre kısa
dönemli (1 yıl veya daha az zaman), uzun dönemli (5 yıl veya daha fazla ) şeklinde
sınıflandırılabilir. Yöneticiler gerek pazarlama planlarının hazırlanmasında gerekse tüm
pazarlama yönetim süreci sırasında çevre, alıcı veya müşteriler, rakipler, tedarik kaynakları,
aracılar ve kamuoyu gruplarının geçmişi, bugünkü durumu ve geleceği hakkında doğru, yeterli
bilgiler edinmelidirler. Bu bilgiler işletmeye pazarlama, araştırma ve bilgi sistemlerinden
sağlanır.
Pazar fırsatlarının analizi: Pazar fırsatlarının belirlenmesi ve değerlendirilmesini içerir. Her
örgüt veya firmanın yeni fırsatlar yakalamaya ihtiyacı vardır. Çünkü pazar dinamiktir. Tehditler
ve fırsatlar barıdırır. Tüketicilerin ihtiyaçları, rakipler ve çevre sürekli değişmektedir. Pazarın
belirsizliğini azaltmak, başarı ihtimalini yükseltmek için yapılması gerken şey pazarı
incelemektir. Fırsatlar, alıcının gereksinim duyduğu ve ilgisini çeken, karlı çalışma olanağının
yüksek olduğu pazar alanlarında bulunur. Fırsatların çekiciliği, alıcıların sayısına, satın alma
güçlerine ve isteklerine bağlıdır.
Hedef Pazarların Seçimi: Hedef pazar, firmanın hitap etmek istediği oldukça homojen müşteri
grubudur. Firmalar pazarı, çeşitli değişkenleri göz önünde bulundurarak bölümlere ayırıp,
içlerinde işletme imkân ve kaynaklan için en uygun olanları hedef pazar olarak seçer ve seçilen
her pazar dilimi için uygun pazarlama karması geliştirir. Pazarlama yöneticisinin belirli
tüketicileri hedef grup olarak seçmesinin nedeni rekabet avantajı elde etmektir. Buna karşılık
üretim eğilimli bir yaklaşım olan kitlesel pazarlamada firma tüm pazara aynı pazarlama karması
ile ulaşmayı amaçlar. Herkesi potansiyel müşterisi olarak görür.
Pazarlama karmasının geliştirilmesi: Pazarlama karması bir işletmenin kendi ürününe olan
talebi etkilemek için yapabileceği her şeyi temsil eder. Pazarlama karması, ürün, fiyat, dağıtım ve
tutundurma değişkenlerinden oluşmaktadır.
Ürün Kavramı ve Kapsamı
Ürün, bir istek ya da ihtiyacı karşılamak üzere tüketim, kullanım, ele geçirme ya da dikkate
alınması icin pazarlara sunulan herhangi bir şeydir. Ürün kavramı. fiziksel objeleri, hizmetleri,
mekânları, yerleri, örgüt ve fikirleri içerir. Normal olarak bir ürünün üç ana boyutu vardır:
 Öz Ürün: Tüketicinin, ihtiyaçlarını giderme açısından, üründe algıladığı potansiyel
tatminler demetidir. Buna öz veya çekirdek denilir. Alıcının bir ürünü satın alırken neyi
aldığını ifade eder.
 Somut Ürün: Öz ürünü saran maddi kısım ya da görünümüdür. Yani, bizim gözle görüp,
elle tuğumuz, özü saklayan etli kısımdır. Bir başka değişle ürünü öz ve somut madde
oluşturur. Somut kısmın maddesi, biçimi, özün algılanma zenginliğini artırır. Öz, dışı
etkilediği gibi somut kısımda öze farklı katkılar sağlar. Somut ürünlerin karakteristikleri
şunlardır: Kalite, biçim (stil), marka adı ve ambalaj.
 Zenginleştirilmiş Ürün: Maddi ürünle birlikte sunulan ek yarar ve hizmetler bütünüdür.
Yani ürün ya da hizmetin zenginleştirilmesidir. Garanti, kredi, satış sonrası hizmetler
(bakım, onarım, yedek parça sağlanması), aygıtın, aletlerin montajı, tesisatın yapılması,
yerleştirilmesi, kullanıcıların eğitimi, yetiştirilmesi vb. hizmetler ürünü daha da
zenginleştirir.
Ürünlerin sınıflandırılması
Çeşitli kriterlere göre ürünleri gruplamak mümkündür. Örneğin, kaynağına göre; madenler, tarım
ürünleri, imal edilmiş ürünler şeklinde; fiziksel niteliklere göre; kırılabilir, bozulabilir ve
dayanıklı mallar şeklinde sınıflandırma yapılabilir. Ayrıca, büyüklüğe, üretim biçimine, üretim ve
tüketim ölçüsüne göre de ayrım yapılabilir.
Ürünleri en yaygın gruplama şekli üretim ve tüketim malları şeklindedir.
 Tüketim malları: En son tüketicilerin ya da ailelerin emrine hazır kılınan, başka bir
işlemden geçirilmeksizin tüketilen ya da kullanılan mallardır.
 Üretim malları: Başka malların ya da hizmetlerin üretilmesinde kullanılan mallardır.
Tüketim malları
 Kolayda mallar: Kolayda malların en belirgin özellikleri şunlardır: Tüketici malı bilir ve
çok az çaba harcayarak satın alır. Fiyat ve kalite karşılaştırması yapmak için ek zaman ve
çaba harcamaz. Tüketici, malı ikame eden ve kolaylıkla bulduğu malı satın alır. Tüketici
bu malları ihtiyaç duyduğunda uğradığı ilk perakendeci mağazadan satın almak ister.
Kolayda mallar genellikle birim fiyatı düşük mallardır, modaya bağlı değildir, sık sık satın
alınırlar.
 Beğenmeli Mallar: Bu mallar satın alınmadan önce nitelikleri ve fiyatlan karşılaştırılır.
Tüketicilerin bu gruba giren mallarla ilgili bilgileri yoktur. Bu sebeple önce malların
ihtiyacı ve imkânlara uygunluğu araştırılır. Modaya bağlı giyecekler, mobilya bu gruba
girer. Bu malların birim değerleri yüksektir, sık satın alınmazlar.
 Özelliği Olan Mallar: Belirli nitelikleri ya da markaları nedeniyle tüketiciler bu malları
satın almak için özel çaba harcamakdan kaçınmazlar. Tüketiciler bu ürünlere ilişkin tüm
bilgilere sahiptirler ve ele geçirmek isterler. Bu ürünlere örnek olarak bazı ilaçlar, giysiler,
yiyecekler, fotoğraf araç ve gereçleri sayılabilir.
 Aranmayan Mallar: Tüketicinin bilmediği veya bilip de satın almayı düşünmediği ürün
ya da hizmetlerdir. Bunlar iki grupta ele alınabilir. Birincisi yeni ürünler. Tüketici bu
malların tanıtımı yapılmadıkça haberdar olmaz. İkincisi sigorta poliçesi, mezar taşı, mezar
yeri veya ansiklopedi vb. hizmetler ise genelde satın alınması düşünülmeyen ve en sona
ertelenen ürünlerdir. Her iki ürün de reklam ve kişisel satış çabası ister.
Üretim malları
 Ham maddeler: Doğadan elde edilen ve ihtiyaçlarımızı gidermeye yarayan malların
yapımında kullanılan şeylere ham madde denir. Bunlar taşıma, yükleme, boşaltma
sırasında gerekli korunma dışında, herhangi bir işlemden geçirilmez.
 Üretim gereçleri ve parçaları: Bitmiş malların içinde yer alırlar. Üretime girmeden önce
işlemden geçirilirler. Üretim esnasında daha ileri işleme girerler. Çelik üretiminde
kullanılan pik demir, kumaş yapımında kullanılan iplik, ekmek yapımında kullanılan un,
üretim gereçleridir.
 Donatım malları: İmal edilmiş üretim mallarıdır. Uzun süre kullanılan pahalı mallardır.
Örneğin, fabrika binası, demiryolu, dizel lokomotifler, demir çelik fırınları, elektronik
işlem makinaları, jet uçakları v b. mallardır.
 Yardımcı Araçlar: Üretim faaliyetini kolaylaştıran mallardır. Bitmiş malların içine
girmezler. Ekonomik ömürleri daha kısadır. Yazı işleri araçları, kasa makinaları, yükleme,
boşaltma araçları bu mal sınıfına girerler.
 İşletme Gereçleri: Bitmiş malın içine girmezler. İşletmenin işleyişine ve üretimine
yardımcı olurlar. Kısa ömürlü, düşük fiyatlı, çok az çaba ile ele geçirilen mallardır. Cila,
yağ, kırtasiye, tuvalet malzemesi bu gruba giren mallar arasındadır.
Yeni ürün geliştirme
 Benzeri olmayan ürünler. Örneğin, kanser ilacı.
 Var olan bir ürünün yerini alabilen, ancak var olan üründen farklı nitelikleri olan ürün.
Örneğin, radyo sinemanın büyük ölçüde yerini alan TV ve ev sinema sistemleri.
 Var olan üründe değişiklik yapılarak ortaya çıkarılan ve var olan ürünün yerini alan mallar.
Örneğin, yeni moda kıyafet ve otomobiller.
 Pazarda bilinen ama üretici işletme için yeni olan benzetme mallar. Örneğin, pazara yeni
giren bir işletmenin bilinen bir malı kendi markası altında üretip pazarlaması.
Ayrıca mamül daha düşük fiyatla satışa sunulduğunda, kullanılışı kolaylaştırıldığında veya yeni
kullanım imkanları bulunduğunda, malın fiziksel, ekonomik ve psikolojik özelliklerinde
değişiklikler yapıldığında da yeni ürün söz konusudur.
Yeni ürün geliştirmek isteyen bir işletmenin başlıca üç seçeneği vardır.
 Ürünü üretme ( ya da satma) izni almak
 Ürünü üretme ( ya da satma) yetkisini satın almak
 Ürünü işletme içinde geliştirmek
İşletmelerin yeni ürün geliştirirken izledikleri sürecin aşamaları ise şöyledir:
 Yeni ürün fikrinin yaratılması: Gerek işletme içindeki(satış elemanları, çalışanlar)
gerekse dışındaki(üniversiteler, ajanslar, aracı kuruluşlar vb) kaynaklardan elde edilen
fikirler toplanır.
 Fikirlerin ayıklanması: Bu aşamada firmanın hedef politikalarına aykırı olan fikirler
ayıklanır, uygun olanlar seçilir. Satış olanağı, maliyet ve firma hedeflerine uygunluk
açısından fikirler üstünlüklerine göre sıralanır.
 Yeni ürün kavramının geliştirilmesi: Bu safhada fikirler kavram haline dönüştürülür.
 Ürün tasarımlarının testi: Burada ürün tasarımı konusunda hedef kitleleri temsil eden
gruplara sorular sorulur. Bu tasarım açıkça anlaşılıyor mu, üründen hangi faydaları
bekliyorsunuz? vb.
 Pazarlama stratejisi geliştirme: Bu aşamalı süreçte, öncelikle hedef pazarın büyüklüğü,
yapısı konumlandırma satışlar ve karlılık konusunda stratejik kararlar alınır. Sonra
uygulanacak pazarlama karma stratejileri belirlenir. Üçüncü aşamada ise uzun dönemli
stratejiler belirlenir.
 İşletme analizi: Bu safhada ürün fikrinin karlı olup olmadığını belirlemek amacıyla
fizibilite çalışmaları yapılır.
 Ürün geliştirme: Ürünün fikir düzeyinden fiziksel ürün haline dönüştürülmek üzere ARGE departmanına gönderildiği safhadır.
 Pazar testi: Deneme niteliğinde sınırlı üretimin gerçek, pazar koşullarında piyasaya
sürüldüğü safhadır. Bu aşamada testler olumlu ise ticarileştirme kararı verilir.
 Ticarileştirme: Pazar testlerinde başarılı olan ürünler ticarileştirilir. Büyük miktarlarda
üretilerek pazara sürülür.
Ürün yaşam süreci
 Giriş safhası: Satışlar yavaş yavaş yükselir. Doğrudan rakip yoktur. Ürünün nitelikleri sık
sık değiştirilir. Üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatı yüksektir. Pazar geliştikçe fiyatlar
giderek düşer. Bu safhada pazarlama maliyetleri de yüksektir. İşletmenin tüketicilerin satın
alma alışkanlıklarını ve davranışlarını etkileyecekse, birim başına pazarlama maliyeti öteki
aşamalara göre yüksek olur. .
 Gelişme safhası: Bu safhada pazar hızla büyür. Satışlar giderek artan oranlarda yükselir.
Doğrudan rekabet artar. Rakiplerin sayısı artar. Üretim metodları yenilenir ve fiyat
değişiklikleri yapılır. Ürünün dağıtımı yaygınlaşır. Bu aşamada ürün en iyi durumdadır.
Ekonomik dalgalanmalardan etkilenmez.
 Olgunluk safhası: Bu safhada aşırı rekabet vardır. Küçük işletmeler güçlerini kaybederler.
Pazarın büyüme hızı düşer. Ürün ve hizmet ayarlamaları yapılır. Kâr oranı azalır. Marka
politikası değiştirilir.
 Doyma safhası: Bu safhada pazarın özellikleri değişir. Eski ürünü olanlar yeni ürün
almaya çalışırlar. Ürünün farklı kategorileri oluşturulur. Dağıtım kurumları değişir.
Fiziksel dağıtım karmaşıklaşır ve maliyet artar. Pazara girme güçleşir.
 Gerileme safhası: Pazar giderek geriler. Üründe değişmeler olur. Fiyatlarda düzeltme
yapılır. Rekabet azalır. Ürün bu safhaya ulaştığında kimi işletmeler yeni ürün üretmeye
kimileri de eski üründe değişiklik yapmaya çalışır. Bazı işletmeler ise pazardan çekilmeye
karar verir.
Fiyatlandırma
Fiyat, ürün ve hizmetlerin parasal değeridir. Fiyat, herhangi bir şeyin ticari değeridir. Diğer bir
deyişle herhangi bir ürün ya da hizmet karşılığında satıcı tarafından istenen, alıcı tarafından
ödenen para anlamına gelir.
Gerek üretici gerekse tüketici açısından çok önemli bir faktör olan fiyat, başlı başına bir karar
unsuru olan fiyatlandırmayı getirmiştir. Fiyatlandırma belli bir malın fiyatının, belirli piyasa
şartları altında tayin edilmesidir.
Fiyatlandırma kararlarında etkili olan gruplar
Firmanın mikro ve makro çevresinde bulunan gruplar fiyatlandırma kararları üzerinde etkilidir.
Firmanın fiyatlandırma kararlarında etkili olan bu grupları, firma içi ve firma dışı gruplar olarak
da değerlendirebiliriz. Firma içi gruplar çalışanlar ve sermayedarlardır. Firma dışı gruplar ise
müşteriler, rakipler, aracılar, tedarikçiler ve hükümet olarak ifade edilebilir.
Fiyatlandırma metodları
 Maliyete göre fiyatlandırma: Talep tahminlerinin güç olduğu durumlarda kullanılır. En
çok kullanılanları maliyet artı yöntemi ve hedef fiyatlandırmadır.
 Talebe göre fiyatlandırma: Modern pazarlama anlayışı, işletmelerin fiyatı
belirlemelerinde talebi dikkate almalarını gerektirir. Talebe göre fiyatlandırmada en çok
kullanılan yöntemler, algılanan değer fiyatlaması ve değer fiyatlamasıdır.
 Rekabete göre fiyatlandırma: Bu yaklaşımda firma fiyatlarını rekabete göre belirler. Ya
rakiplerinin altında, ya üstünde ya da aynı düzeyde belirler. Buna göre iki farklı
fiyatlandırma söz konusudur. Bunlar cari piyasa fiyatlandırması ve kapalı zarf usulü
fiyatlandırmadır.
Nihai fiyatı belirleme
 Psikolojik fiyatlandırma: Fiyatlandırmada psikolojik faktörlerin dikkate alınmasıdır. En
yaygın psikolojik fiyatlandırma türleri: Kalanlı fiyatlandırma, imaj fiyatlaması, alışılmış
fiyat ve fiyat hattı politikalarıdır.
 Kalanlı fiyatlandırma: Küsuratlı fiyatların yuvarlak olanlardan daha fazla tüketici cezp
ettiği düşüncesine dayanır. Örneğin 10, 20, 30 TL fiyatlardan ise 8.99,29.99 gibi fiyatların
satışları sağlamada daha etkili olduğu görülmüştür.
 İmaj fiyatlaması: Prestij fiyatlaması da denilmektedir. Burada firma ürününün fiyatını
kaliteyi, farklılığı yansıtacak şekilde yüksek tutar.
 Alışılmış fiyat: Bu fiyat politikasında tüketici fiyata öylesine alışmıştır ki bunun dışındaki
bütün fiyat alternatiflerini reddeder. Maliyet artışları karşısında firma ya kaliteyi ya da
miktarı düşürür.
 Fiyat hattı: Burada belırli bir mamül grubunun fiyatı belırli bölgelerde yogunlaşmaktadır.
Yani müşteriler bu bölgede yer alan fiyata ilgi göstermektedirler. Bu alanın üstündeki ya
da altındaki fiyat kabul görmez.
 Diğer Karma Elemanlarının Fiyat Üzerindeki Etkisi: Nihai fiyat belirlenirken markanın
kalitesinin, rekabete yönelik reklamların dikkate alınması gerekir. Yapılan çalışmalar
göstermiştir ki tüketiciler bildikleri, yüksek kaliteli ve reklamların yüksek kaliteyi
yansıttığı ürün ve markalara daha yüksek fiyat ödemektedirler.
 Firmanın Fiyatlandırma Politikaları: Planlanan fiyat, firmanın fiyatlandırma politikasını
yansıtmalıdır. Genellikle amaç firma için karlı, müşteriler için kabul edilebilir bir fiyat
düzeyi oluşturabilmektir.
 Fiyatın Pazardaki Gruplara Etkisi: Fiyat belirlenirken pazardaki grupların (rakipler,
tedarikçiler, kamuoyu grupları, aracılar vb) tepkisi de dikkate alınmalıdır. Örneğin, rakipler
fiyata nasıl tepki gösterecek, aracılar bu fiyatı yüksek bulacaklar mı? vb.
Fiyatın uyarlanması
Firma aşağıdaki fiyat farklılaşma yöntemlerini hitap ettiği pazar dilimine, kanal yapısına vb
değişkenlere göre kullanabilir. Bunlar: Coğrafik fiyatlandırma, iskontolar ve fiyat indirimleri,
promosyonel fiyatlar, farklılaştırılmış fiyatlandırma ve ürün karması fiyatlamasıdır.
Dağıtım Kanalı
Dağıtım kanalı, ürün ve hizmetlerin pazarlanmasını sağlayan işletme içi örgütsel birimlerle
işletme dışı pazarlama kurumlarının oluşturduğu yapıdır. Aracılar, işletmeler olabileceği gibi
kişiler de olabilirler.
Başlıca dağıtım kanalı üyeleri
Aracı, üretici ile nihai tüketici veya ürünleri kendi üretiminde kullanan endüstriyel kullanıcı
arasında yer alan bir kuruluş olup malın, alım ve satımında görev üstlenir. Malın mülkiyetini
üzerine alır veya almaksızın mülkiyetin devrinde aktif rol oynar. Aracıların sınıflandırılmasında,
genellikle mamulün mülkiyetini üzerine alınıp almaması esas alınır.
Mamulün mülkiyetini üzerine alan aracılara "tüccar aracı" denir. Bunun en tipik örnekleri
toptancılar ve perakendecilerdir.
Mamulün mülkiyetini üzerine almayan gruba ise "yardımcı aracı (tüccar yardımcısı)" denir. Bu
gruba örnek olarak acenteler, komisyoncular ve tellallar verilebilir.
Toptancılar
Toptancı aracı, satın aldığı ticari emtiayı perakendecilere, diğer tacirlere, endüstriyel, kurumsal
ve diğer ticari kullanıcılara satan ancak nihai tüketicilere satışı istisnai olan kişi ya da firmalardır.
 Tüccar toptancı: Tüccar toptancı başlıca işi toptancılık olan bağımsız bir işletmedir ve
dağıtılacak olan ürünün sahipliğini alır. Bu tür işletmeler tam hizmet veren toptancılar ve
sınırlı hizmet veren toptancılar olarak iki gruba ayrılır.
 Tam Hizmet Veren Toptancılar: Bütün toptancılık faaliyetlerini yerine getiren bağımsız
tüccar toptancılardır.
 Sınırlı Hizmet Veren Toptancılar: Bazı pazarlama hizmetleri sunan ve bu hizmetlerde
uzmanlaşan bağımsız tüccar toptancılardır. Bunlar, öde götür toptancıları, kamyonlu
toptancılar, masa başı toptancıları, raf toptancıları, üretici kooperatiflerı şeklinde
sınıflandırılabilir.
 Acente ve komisyoncu toptancılar: Tüccar toptancılardan farklı olarak acente toptancısı,
ürünlerin mülkiyetini üzerine almadan satar ve tüccar toptancıdan daha az hizmet yerine
getirir. Genellikle ürün hattı ve müşteri türüne göre uzmanlaşırlar. Acente ve komisyoncu
toptancılar şu şekilde sınıflandırılır:
 Üretici Acentesi: Tamamlayıcı hatlarda iki veya daha fazla sayıda üreticiyi temsil
etmektedir.
 Satış Acentesi: Üreticinin bütün ürünlerini satma yetkisine sahip kontratlı aracılardır.
 Satın Alma Acentesi: Genellikle alıcılar ile uzun vadeli ilişkileri olan ve ürünleri onlar
için araştıran, alan, depolayan ve alıcılara gönderen aracılardır.
 Komisyoncu: Başlıca fonksiyonu alıcı ile satıcıyı bir araya getirmek ve anlaşmalarını
sağlamaktır.
 Simsarlar(Brokerler): Namına hareket ettiği kişi ya da kuruluş adına mülkiyete sahip
olmaksızın malın alım ya da satımında aracılık eder.
 Müzayede firmalar: Müzayedeyeye uygun ürünlerin(antika eşya, çiçek, sanat eseri vb)
alım ve satımına aracılık eden kuruluşlardır.
 Üretici işletmelerin sahip olduğu şubeler ve bürolar: Üretici işletmeler, kendi
ürünlerinin dağıtımını çeşitli bölgelere yapabilmek için toptancılar kullanmak yerine, kendi
şubelerini ve satış ofislerini kurarak, toptancılık fonksiyonunu üstlenmektedirler. Üretici
işletmelerin sahip olduğu şubeler ve bürolar şu şekilde sınıflandırılır:
 Satış Şubeleri, ürünlerin stoklanması, satış ve tutundurmasını geliştirmek üzere üreticiler
tarafından kurulur. Bu şubeler ürünleri stoklar, dağıtımını yapıp teslim ederler ve
siparişlerle ilgili gerekli işlemleri tamamlarlar.
 Satış Büroları, stok bulundurmaz ve genellikle kuru ürünler ile manifatura endüstrisinde
daha yaygındırlar.
Perakendeciler
Perakendecilik, nihai tüketim mallarının nihai tüketicilere satışıdır. Perakendeci, müşterinin
istediği ürünü kolayca satın alması için müşterilerin satınalma acentesi gibi faaliyet gösteren
bağımsız tacirdir. Görevi, kendi ya da ailesel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacı taşıyan
nihai tüketiciye mal ve hizmet satmaktır.
 Sundukları Hizmet Miktarına Göre Perakendeciler: Farklı hizmetler farklı miktarda
hizmet gerektirir ve müşteri hizmetleri tercihleri farklılık gösterir. Perakendeciler kendin
seç-al yöntemiyle hizmet (self servis), sınırlı hizmet ve tam hizmet olmak üzere üç hizmet
türünden birini tercih edebilirler.
 Kendin seç-al yöntemini kullanan perakendeciler: Bu sistemde ürünler tezgah ya da
raflar üzerine konulur. Müşteriler satın almak istedikleri ürünü seçer, kasaya öder ve çıkar.
 Sınırlı hizmet sunan perakendeciler: Beğenmeli ürünler (giysi,mobilya vb.) satarlar.
Müşterilerin, bu ürünlerle ilgili bilgiye ihtiyacı olduğu için satış elemanı bulundururlar.
 Tam hizmet sunan perakendeciler: Özellikli ürünler satan, birinci sınıf departmanlı
mağazalardır.
 Ürün Çeşitliliğine Göre Perakendeciler: Perakendeciler aynı zamanda ürün hattının
uzunluğuna ve derinliğine göre de sınıflandırılabilirler. Ürün hatlarının uzunluğu ve
derinliğine göre perakendecilerin sınıflandırılması şu şekildedir.
 Genel Mağazalar: Birçok ürünün sınırlı çeşidini satan mağazalardır ve genellikle bu
ürünler kolay bulunan ürünlerdir.
 Özel mağazalar: Tek tür kolayda ya da beğenmeli malın pek çok çeşidini satan
mağazalardır. Bunlar ana ürünün yanında tamamlayıcı ürünleri de satarlar. Örneğin,
ayakkabı yanında terlik çanta, kemer, cüzdan vb.
 Departmanlı mağazalar: Bir biriyle ilişkisi olmayan birçok tür ve çeşit malı satan
mağazalardır. Ev eşyası, giysi, beyaz eşya ayrı bölümlerde satılır.
 Sınırlı türde ürün satan mağazalar: Bu tür mağazalar sık alışveriş yapılan marketlerden
oluşmaktadır. Birbiriyle ilişkili birkaç tür malın birçok çeşidini satarlar. Örneğin kuru gıda
satıcıları, kadın erkek kıyafeti satıcıları vb.
 Hipermarketler:
 Hizmet perakendecileri: Ürün hattında sadece hizmet bulunan perakendecilerdir.
 Fiyat Uygulamalarına Göre Perakendeciler: Perakendecilerin çoğu uygun fiyatlara
uygun kalitede ürünler ve müşteri hizmetleri sunarken bazıları da yüksek fiyata yüksek
kaliteli ürünler sunarlar. Fiyat uygulamalarına göre perakendecilerin sınıflandırılması şu
şekildedir:
 İskonto mağazaları: Bu mağazalar sürekli düşük fiyat ,düşük kar marjı ile yüksek
hacimde satış yaparlar. Pazarda bilinen tanınmış markaları rakiplerinden daha düşük
fiyatlarla satan mağazalardır. Büyük süpermarketler, elektronik, spor giyim mağazaları bu
gruba örnek gösterilebilir.
 Perakendeci fiyatının altında satış yapan mağazalar: Bu tür perakendeciler normal
toptancı fiyatının altında ürünleri satın almakta ve perakendecinin uyguladığı fiyatın
altında satmaktadırlar. Outlet mağazalar bu grubun en iyi örnekleridir.
 Örgütsel Yapılarına Göre Perakendeciler: Örgütsel yapılarına göre perakendecilerin
sınıflandırılması şu şekildedir:
 Bağımsız perakendeci mağazalar: Büyük ya da küçük her türlü perakendeci işletme
bağımsız olarak işletilebilir ve sahibi bir kişi olabildiği gibi işletme bir ortaklık tarafından
da kurulabilir. Geleneksel küçük olçekli giyim, tuhafiye mağazaları örnek verilebilir.
 Zincirleme perakendeci mağazalar: Bir işletmenin birden fazla mağaza açıp, ürünlerini
buralarda satışa sunmasıdır. Süpermarket ve mağaza zincirleri buna örnek gösterilebilir.
 Perakendeci kooperatifleri: Bağımsız perakendecilerin, büyük ölçekli perakendeciler ile
rekabet edebilmek için bağımsızlıklarını yitirmeden, büyük ölçeğin sağladığı üstünlüğü ele
geçirmek için kooperatif oluşturmalarıdır.
 Tüketici kooperatifleri:
çalıştırmalarıdır.
Tüketicilerin
kooperatif
kurarak,
perakendeci
kurum
 Lisanslı perakendeciler(Frençayzlar): Bir markanın imtiyaz hakkının belırli süre ve
koşullarla başka bir işletmeye verilmesiyle oluşan perakendecilik sistemidir. Örneğin,
fastfood zincirleri genellikle lisanslı perakendecilerdir.
Fiziksel Dağıtım
Fiziksel dağıtım, malların pazara fiziksel olarak akışıyla ilgilenir. Pazarlama kanalı ile fiziksel
dağıtım birbirini tamamlar. İkisi de üreticiyi pazara ulaştırır. Kanalı oluşturan işletmeler, hem
malın sahipliğinin devrini hem de malın akışını sağlarlar.
Fiziki dağıtım, çoğu kez taşıma ile eş anlamlı görülür. Ancak taşıma fiziksel dağıtım
eylemlerinden yalnızca biridir. Fiziksel dağıtım, taşımanın yanısıra, yükleme, boşaltma,
depolama, stok denetimi, koruyucu ambalajlama gibi türlü eylemlerden oluşur. Bu eylemler
birbirinden farklıdır. Her eylemin birbirinden ayrı işletmeler ya da örgüt birimlerince yerine
getirilmesi gerekir. Ayrıca her eylemin önemi işletmeden işletmeye değişir.
Tutundurma
Tutundurma, pazarlama karmasının önemli bileşenlerinden biridir. Aslında alıcılar firmanın
sunduğu pazarlama karmasını ayrı ayrı değil aldıkları ürün ya da hizmetle özdeşleştirerek
algılamaktadırlar. Çağdaş pazarlama, iyi bir ürün gelişitirip uygun şekilde fîyatlandırılarak hedef
alıcılarına sunmanın yanında bu alıcılarla uygun bir iletişim kurmayı da gerektirir.
Günümüzde işletmenin pazarlama faaliyetleri içinde önemli bir yeri olan tutundurmanın, stratejik
bir biçimde düzenlenmesi gerekir.
Tutundurma çabalarının temel amacı, kuruluşun kendisi ve pazarlama karması hakkında fiili veya
potansiyel alıcılara bilgi vermek, hatırlatma yapmak, ikna etmektir. Bu faaliyetlerle asıl olarak
yapılmak istenen alıcıların dikkatini çekmek, ilgi uyandırmak, arzu yaratmak, harekete
geçirmektir. Tutundurma amaçları birbirini tamamlar ve pazarlamanın diğer değişkenleriyle bir
arada pazarlamanın genel amaçlarını oluşturur.
Tutundurma Karması
 Reklam Karması
 Gazete, dergi
 TV
 Doğrudan posta
 Açık alan
 Mesaj
 Bütçe
 Ortak reklam
 Kişisel Satış Karması
 Tüketicilere
 Aracılara
 Satış elemanının
 Seçimi
 Eğitimi
 Ödeme
 Bölgeler
 Halkla İlişkiler Duyurum Karması
 Basınla ilişkiler
 Haber
 Kurumsal kimlik
 Kurumsal reklam
 Duyurum
 Konuşmalar
 Editörlük
 Satış Tutundurma Karması
 Kuponlar
 Örnek ürün
 Sergiler, fuarlar
 Çekilişler
 Yarışmalar
 İndirim
 Satış noktaları
 Para iadeleri
Tutundurma karması
Tutundurma karması, bir işletmenin, ürün ya da hizmetinin satışını kolaylaştırmak amacıyla
üretici-pazarlamacı işletmenin denetimi altında yürütülen, müşteriyi ikna etme amacına yönelik,
bilinçli, programlanmış ve eşgüdümlü faaliyetlerden oluşan bir iletişim sürecidir.
Tutundurma karmasının ortak özellikleri şunlardır:
 Tutundurma iletişim kuramına dayanır ve ikna edici olma özelliği vardır.
 Doğrudan satışları artırma amacına yönelik olduğu kadar, tutum ve davranışlara da
yöneliktir.
 Genellikle işletmelerin dış çevre ile olan iletişimini içerir.
 Fiyata dayalı olmayan bir rekabet aracıdır.
 Sadece tüketicilere yönelik değil pazarlama kanal yöneticilerine de yöneliktir.
Reklam: Oluç’a göre reklam; bir ürünün ya da hizmetin, bir kurumun, bir kişinin ya da fikrin
kimliği belli sorumlusu tarafından, tarifesi önceden belirlenmiş bir bedel ödenerek kitle iletişim
araçları ile kamuya olumlu biçimde tanıtılıp benimsetilmesidir.
İngiliz Reklam Uygulayıcıları’nın tanımına göre reklamcılık, olabilecek en düşük ücretle mal ya
da hizmetin doğru tanıtımında en inandırıcı mesajın verilmesini ifade eden uğraştır.
Reklamın karakteristik özellikleri
 Yayılabilme Özelliği: Satıcı mesajının sık tekrarlanması, rakiplerin mesajlarıyla
karşılaştırma yapmaya olanak vermesi, satıcının gücü hakkında olumlu izlenimler vermesi,
reklamın yayılmasını sağlamaktadır.
 Geniş Kitleye Sunulabilme Özelliği: Büyük kitlelere seslenebilme gücü, kamuoyu
önünde sunuşun yarattığı meşruluk izlenimini uyandırır ve ürünleri standart olmaya zorlar.
Reklamı yapılan ürün kamuoyu önünde savunulabilir görülür ve kitlelere karşı sorumluluk
taşır.
 Daha Geniş İfade Gücü: Baskı, ses ve renklerin sanatsal kullanımına, dramatik, etkin ve
canlı sunuşa yatkınlık, ifade gücünü arttırır. İlan ve duyuruda olduğu gibi çoğunlukla söze
dayalı bir ifade yerine reklamda görsel ve işitsel donanımlarla daha güçlü bir ifade elde
edilebilir.
 Bireysel olmama özelliği: Reklamın yüzyüze iletişim gerektirmemesi, hedef kitle üzerinde
baskı yaratmaması, iletişimin tek yönlü olması, tüketicilerden reklam verenlere doğru
olması beklenen geri bildirimin zaman içinde gerçekleşmesi reklamın “kitlesel satış”
olarak da değerlendirilmesine yol açar.
Reklamın işletmeler açısından temel amacı karlılığı arttırmak ise de pazarlama açısından bazı
özel amaçları vardır. Özel amaçlar dikkate alınmaksızın bir reklam kampanyasının başarılı olma
şansı zayıftır. Amaçlar genel olarak şu şekilde sıralanabilir:
 Haberleşme ile ilgili olan amaçlar
 Talebin artırılması ile ilgili olan amaçlar
 Karların artırılması ile ilgili olan amaçlar
 Diğer amaçlar: marka imajı oluşturmak, kişisel satış programını desteklemek, satışçıların
ulaşamadığı kişilere ulaşmak, aracılarla ilişkileri geliştirmek, yeni bir pazara girmek, ya da
yeni bir tüketici grubunu çekmek, önyargılara karşı durmak, işletmenin saygınlığını
arttırmak, alışkanlıkları değiştirmek, piyasaya egemen olmaktır.
Reklamın İşlevleri
 Bilgi verme işlevi: Ürün veya hizmetin pazara sunulduğu ilk dönemlerde özellikle dikkat
çekme, özellik ve kullanım bilgisi verme ve benzerlerinden ayırt etme amacıyla yapılan
reklamlar bilgi verme işleviyle yapılır. Birincil talebi oluşturmak için de bilgi verme işlevi
ön planda tutulur.
 İkna etme işlevi: Ürünlerin benzerleri arasında üstünlük sahibi özelliklerin öne
çıkarılması, kanıt göstererek, duygulara hitap ederek veya karşılaştırmalı reklam yaparak
marka bağımlılığı yaratılması yoluyla tüketiciler ikna edilmeye çalışılır.
 Hatırlatma işlevi: Benimsenmiş olan markalara ait olumlu izlerin zaman zaman
hatırlatılması yoluyla ikna işlevinin pekiştirilmesi yoluna gidilir. Hatırlatma işleviyle
reklamlar belli gün, olay veya özel durumlar da dahil edilerek hedef kitlesiyle iletişimi
sağlar.
 Değer katma işlevi: Reklamlar aynı zamanda markaların değerini arttırma anlamında
onları daha üstün ve seçkin göstererek reklamı yapılmayan bir ürüne göre prestijli hale
getirir. Bu işleviyle reklamlar değer yaratıcı veya değer katıcı işlev görürler.
Kişisel Satış: Satış, kişiler arası ilişkilere dayanır ve etkileme, ikna etme yoluyla karşılıklı
ihtiyaçların giderilmesine yöneliktir. Bu nedenle satış ürünü ya da hizmeti satın almaları için
insanları etkilemektedir. Amerikan Pazarlama Derneğinin yaptığı tanım ise; “Satış yapmak
amacıyla bir ya da daha fazla satın alıcı ile konuşmak, sözlü sunu yapmaktır.”
Kişisel satış çabalarını,
 Ürün tanıtımları
 Satış sunumları
 Teşvik programları
 Örnek ürün (eşantiyon) dağıtımları
 Satın almaya teşvik edici programlar
 Fuar ve sergilerdeki tanıtımlar,
Kişisel satışın genel amaçları, müşteriyi ikna ederek satışın olmasını sağlamak, işletmeye pazar,
rakipler ve müşteriler hakkında bilgilerin doğru ve zamanında ulaştırılmasını sağlamak,
müşterilere uygun seviyede hizmetlerin gitmesini sağlamak, müşteri tatminini sağlamak ve
geliştirmek şeklinde ifade edilebilir.
Halkla ilişkiler; örgüt ile ilgili çevreler arasında karşılıklı iletişimi, anlamayı, kabulü ve
işbirliğini sağlayıp sürdürmeye yardımcı olan bir yönetim fonksiyonudur.
Çeşitli tanımlardaki ortak unsurlara göre halkla ilişkilerin kapsamı, halkla ilişkilerin görevleri
bağlamında şöyle değerlendirilebilir:
 Örgüt yönetiminin bir parçası olarak planlı ve sürekli bir programı uygulamak,
 Örgüt ve kamuoyu arasındaki ilişkileri ele almak,
 Örgüt içinde ve dışında farkındalığı, görüşleri, tutumları ve davranışları izlemek,
 Politikalar ve eylemlerin kamuoyu üzerindeki etkisini analiz etmek,
 Kamuoyu çıkarları ve örgütün varlığını sürdürmesi açısından zıtlıklar bulunan politikalara,
prosedür ve eylemlere düzenleme getirmek,
 Örgüt ve onun kamuoyu açısından her iki tarafa da yarar sağlayan yeni politikalar,
prosedürler ve eylemlerin oluşturulmasında yönetime tavsiyelerde bulunmak,
 Örgüt ve kamuoyu arasında iki yönlü bir iletişim kurmak ve sürdürmek,
 Örgütün içinde ve dışında farkındalık, fikirler, tutumlar ve davranışlarda özgün değişimler
sağlamak,
 Kuruluş ve kamuoyu arasında yeni ilişkiler kurmak ve/veya var olan ilişkileri korumak için
çalışmak.
Halkla ilişkiler araçları
Kuruluş içi reklamlar: Kuruluş tarafından kendi bünyesinde belirli amaçlar için hazırlanan ve
dışarıya yönelik parasal bir ödemenin olmadığı reklamlardır(yaz döneminde yayınlanacak diziler,
programlar vb.).
Kamu hizmeti reklamcılığı: Medya tarafından ücret alınmaksızın kamu yararına yapılan
reklamlardır. Sigaranın zararları, AIDS’le mücadele vb.
Kurumsal reklam: Kurum imajı yaratmak amacıyla hedef alıcıların ilgisini kuruma çekmek,
kuruma olan sempatilerini pekiştirmek ve davranışlarını bu yönde etkilemek için yapılır.
Kurum içi yayınlar şunlardır: Kurum çalışanları ve ortakları hedef kitledir. Gazete ve dergiler,
broşür ve kitapçıklar, kurulu raporlar, mektuplar, afişler, pankartlar duyuru panoları fotoğraflar,
filmler toplantılar ve geziler, özel olaylardır.
Satış Tutundurma: Kişisel satış, reklam ve tanıtma dışında kalan iletişim çabalarıdır. Özel bir
şeylerin teklif edilmesi, sunulmasıdır.
Satış tutundurma vasıtaları tüketicilere yönelik, aracılara yönelik ve satış örgütüne yönelik olmak
üzere üç grupta değerlendirilir. Tüketicilere yönelik tutundurma çabaları, numuneler, kuponlar,
iadeler yarışmalar çekilişler vb. dir. Aracılara yönelik çabalar satış noktası malzemeleri,
yarışmalar, hediyelerdir. Satış örgütüne yönelik olanlar ise satış yarışmaları, kataloglar ve el
kitaplarıdır.
 TÜKETİCİLERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR
 Örnek ürün
 Kuponlar
 Para iadeleri
 Yarışmalar
 Çekilişler
 Süreklilik programı
 Paketleme
 ARACILARA YÖNELİK ÇALIŞMALAR
 Satış noktası malzemeleri
 Yarışmalar
 Hediyeler
 SATIŞ ÖRGÜTÜNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR
 Satış yarışmaları ve toplantılar
 Kataloglar ve broşürler
 Satış el kitapları
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi reklamın işlevlerinden değildir?
a) Bilgi verme
b) İkna etme
c) Tutundurma
d) Hatırlatma
e) Değer katma
2. Aşağıdakilerden hangisi örgütsel yapılarına göre perakendeci türlerinden
değildir?
a) İskonto mağazaları
b) Bağımsız perakendeci mağazalar
c) Perakendeci kooperatifleri
d) Tüketici kooperatifleri
e) Zincirleme perakendeci mağazalar
3. Aşağıdakilerden hangisi fiyatı uyarlama yöntemlerinden değildir?
a) Coğrafik fiyatlandırma
b) İskontolar
c) Kişisel fiyatlandırma
d) Farklılaştırılmış fiyatlandırma
e) Ürün karmasını fiyatlandırma
4. Tüketicinin bilmediği veya bilip de satın almayı düşünmediği mal ya da
hizmetlere ne ad verilir?
a) Kolayda mallar
b) Özelliği olan mallar
c) Beğenmeli mallar
d) Aranmayan mallar
e) Tüketim malları
5. Tüketicilerin uygun fîyatlı, iyi kaliteli, performansı yüksek ürünlere hayır
demeyeceği düşüncesinden hareket eden pazarlama anlayışı aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Üretim anlayışı
b) Toplumsal pazarlama anlayışı
c) Ürün anlayışı
d) Modern pazarlama anlayışı
e) Satış anlayışı
Pazarlama Fonksiyonu
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31
6. Aşağıdakilerden hangisi tüketicilere yönelik satış tutundurma
çabalarından değildir?
a) Örnek ürün
b) Para iadesi
c) Kuponlar
d) Katalog ve broşürler
e) Süreklilik programları
7. Aşağıdakilerden hangisi halkla ilişkiler ve duyurum karması içerisinde yer
almaz?
a) Basınla ilişkiler
b) Ortak reklam
c) Haber
d) Kurumsal kimlik
e) Editörlük
8. Birçok ürünün sınırlı çeşidini satan mağazalara ne ad verilir?
a) Özel mağazalar
b) Departmanlı mağazalar
c) Hipermarketler
d) Sınırlı türde ürün satan mağazalar
e) Genel mağazalar
9. Aşağıdakilerden hangisi ürünün giriş safhasına ait özelliklerden biri
değildir?
a) Pazar hızla büyür.
b) Doğrudan rakip yoktur.
c) Satışlar yavaş yavaş yükselir.
d) Ürün nitelikleri sık sık değiştirilir.
e) Ürünün fiyatı yüksektir.
10. Aşağıdakilerden hangisi holistik pazarlama kapsamı içerisinde yer almaz?
a) İlişki pazarlaması
b) Modern pazarlama
c) Bütünleşik pazarlama
d) İçsel pazarlama
e) Performans pazarlaması
Cevap Anahtarı
1.C, 2.A, 3.C, 4.D, 5.C, 6.D, 7.B, 8-E, 9.A, 10.B
UNITE 11 MUHASEBE VE FİNANSMAN FONKSİYONU
Muhasebe; “işletme varlıklarında ve kaynaklarında değişim oluşturan, tamamen veya kısmen mali nitelikte olan ve
para ile ölçülebilen işlemlere ait bilgilerin toplanması, doğruluklarının saptanması, kaydedilmesi, sınıflandırılması, elde
edilen sonuçların raporlanarak ilgililere sunulması ve bilgilerin analiz edilip yorumlanması” şeklinde tanımlanabilir.
Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi muhasebe, işletmenin ödeyeceği verginin tespit edilmesinin dışında da, stok yönetimi,
finansal kararlar alınması, finansal planlama yapılması ve yatırım kararları alınması konularını da kapsayan geniş bir
çerçevede düşünülmesi gereken bir faaliyettir.
Muhasebe sürecinde işlemler, belgelere dayandırılarak, objektif bir biçimde ve olduğu gibi kaydedilir. Bu suretle
işletmenin kaynakları, kaynakların kullanım şekli ve finansal yapısına ilişkin bilgiler elde edilmiş olur. Bu bilgiler işletme
içi ve işletme dışı ilgililer tarafından kullanılır. Muhasebe süreci özet olarak aşağıdaki biçimde işler.
MUHASEBENİN TEMEL İLKELERİ
Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nde şu şekilde ifade edilmektedir:
Sosyal sorumluluk kavramı
Muhasebe organizasyonunda, muhasebe uygulamalarında, mali tabloların düzenlenmesinde, belli kişi ve grupların
değil, tüm toplumun çıkarlarının
gözetilmesini ve bilgi üretiminde gerçeğe uygun, tarafsız ve dürüst davranılması gerektiğini ifade eder.
Kişilik kavramı
İşletmenin sahiplerinden, yöneticilerinden, personelinden ve diğer ilgililerden ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu ve
muhasebe işlemlerinin sadece bu kişilik adına yürütülmesi gerektiğini ifade eder.
İşletmenin sürekliliği kavramı
İşletmelerin faaliyetlerini bir süreye bağlı olmadan sürdüreceğini, bu sürenin işletme sahip ve ortaklarının yaşam
sürelerine bağlı olmadığını ifade eder.
Dönemsellik kavramı
İşletme sürekliliği ilkesi uyarınca sınırsız kabul edilen işletme ömrünün, belli dönemlere bölünerek, her dönemin
faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasını öngörür. Dönem kavramı, özel durumlar dışında
bir takvim yılını ifade etmektedir.
Parayla ölçülme kavramı
Parayla ölçülebilen iktisadi olay ve işlemlerin muhasabeye ortak bir ölçü olarak, para birimi ile (ulusal para birimi ile)
yansıtılmasını öngörür.
Maliyet esası kavramı
Para mevcudu, alacaklar ve maliyetinin belirlenmesi mümkün olmayan diğer kalemler dışında, işletmenin edindiği varlık
ve hizmetlerin muhasebeleştirilmesinde, bunların maliyet bedellerinin esas alınması gerektiğini ifade eder.
Tarafsızlık ve belgelendirme kavramı
Muhasebe kayıtlarının, gerçek durumu yansıtan ve usulüne uygun olarak düzenlenmiş objektif belgelere dayandırılması
ve muhasebe kayıtlarında esas alınacak yöntemlerin seçiminde tarafsız ve ön yargısız davranılması ilkesine dayanır.
Tutarlılık kavramı
Benzer olay ve işlemlerde kayıt düzenleri ile değerleme ölçülerinin dönemler arasında değişmezliğini ve mali tablolarda
biçim ve içerik yönünden tek düzeni öngörür.
Tam açıklama kavramı
Mali tabloların, bu tablolardan yararlanacak kişi ve kuruluşların doğru karar vermelerine yardımcı olacak ölçüde
yeterli, açık ve anlaşılır olması ifade edilmektedir.
İhtiyatlılık kavramı
Muhasebe olaylarında temkinli davranılması ve işletmenin karşılaşabileceği risklerin göz önüne alınması gereğini
vurgular.
Önemlilik kavramı
Bir hesap kalemi veya bir mali olayın nispi ağırlık ve değerinin, mali tablolara dayanılarak yapılacak değerlemeleri veya
alınacak kararları etkileyebilecek düzeyde olmasını ifade eder.
Özün önceliği kavramı
İşlemlerin muhasebeye yansıtılmasında ve onlara ilişkin değerlendirmelerin yapılmasında biçimlerinden ziyade özlerinin
esas alınması gerektiğini ifade eder.
MUHASEBE STANDARTLARI
Muhasebe standartları, mali niteliğe sahip bilgilerin üretilmesinde ve ilgililere sunulmasında uyulması gereken genel
kuralları gösteren ve genel kabul görmüş muhasebe ilkelerini uygulamaya geçiren evrensel kurallardır. Bu standart
ilkeler, ulusal ve uluslararası işletmeler arasında uygulama ve yöntemlerin tek düzen olmasını ve karşılaştırma yapmaya
uygun hale gelmesini sağlar.
22 Aralık 1992 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği” ile, Tekdüzen
Muhasebe olarak adlandırılan sisteme geçilmiş ve bilanço esasına göre defter tutan gerçek ve tüzel kişilerin,
belirlenen muhasebe usül ve esaslarına uymaları zorunlu hale getirilmiştir.
Ana hatları ile ifade etmek gerekirse, Tekdüzen Muhasebe Sisteminde, bilanço, gelir tablosu ve maliyet hesaplarından
oluşan hesap planında yer alan hesaplar için kodlar verilmiştir. Sözü edilen hesaplar için 100’den başlayan ve 799’a
kadar süren kodlar mevcuttur. 8. grup boş bırakılmış, 9. grup ise Nazım Hesaplara ayrılmıştır. Hesap planında
bilançoda yer alan aktif hesaplar likitidesi yüksek varlıklardan başlayarak sıralanmış, 1. grup dönen varlıklara, 2. grup
duran varlıklara ayrılmıştır. Pasif hesaplar kaynakların yararlanma sürelerine ve niteliğine göre sınıflanmış, 3. grup kısa
vadeli yabancı kaynaklara, 4. grup uzun vadeli yabancı kaynaklara ve 5. grup özkaynaklara ayrılmıştır. Gelir tablosu
hesapları 6.grupta yer almakta ve ana faaliyetlerle ilgili gelir ve giderler, olağan ve olağandışı gelir ve kârlar ile, olağan
ve olağandışı gider ve zararlar olmak üzere bölümlendirilmektedir. 7. gruptaki maliyet hesapları için ise 7/A ve 7/B
olarak iki seçenek getirilmiş ve hesapların kapatılmasında yansıtma hesaplarından yararlanılması ilkesi benimsenmiştir.
GENEL OLARAK FİNANSMAN KAVRAMI
Finansman, birbirini tamamlayan iki yönlü bir süreçtir. Bu sürecin birinci ayağını, ihtiyaç duyulan fonların (sermayenin,
parasal kaynakların) tedarik edilmesi, ikinci ayağını ise tedarik edilen fonların kullanılması oluşturmaktadır. finansman
kavramını; “İhtiyaç duyulan fonların en uygun şartlarla ve en uygun zamanda tedarik edilmesini ve en verimli biçimde
kullanılmasını içeren bir süreçtir” şeklinde biraz daha ayrıntılı bir biçimde tanımlamak mümkündür.
FİNANSMAN BÖLÜMÜNÜN İŞLETME ORGANİZASYONU İÇİNDEKİ YERİ VE İŞLEVİ
Her firmada finansman bölümünün görev ve sorumluluk alanları aynıdır. Ancak firmanın büyüklüğüne (ölçeğine), faaliyet
konusuna ve diğer şartlara göre, bu görevleri yerine getirenlerin kimliği, sayısı ve pozisyonu farklı olabilir. Küçük
işletmelerde genellikle diğer işletme fonksiyonları ile birlikte finansman fonksiyonu da firma sahibi veya sahipleri
tarafından yerine getirilir. Daha geniş çapta faaliyet gösteren büyük işletmelerde ise her bir fonksiyon, ayrı ayrı
olmak üzere profesyonel yöneticiler tarafından yürütülür.
Büyük ve modern işletmelerde finansal yöneticiler, genellikle genel müdür yardımcısı düzeyinde ve üst yönetimin bir
parçası olarak görev yapmakta, hatta bazı işletmelerde genel müdür ile genel müdür yardımcıları arasındaki bir
pozisyonda finans kurulu veya komitesi adıyla bir danışmanlar grubu da yer almaktadır.
İşletmelerde finansman bölümünün, dolayısı ile finansal yöneticilerin yürüttüğü görevler ana hatları ile şöyle
sıralanabilir:
- İşletmenin diğer bölümleri ile temas kurarak, fon ihtiyaçlarını tespit etmek ve tedarik etmek,
- İşletmenin nakit varlıkları ile menkul değerlerini yönetmek,
- Piyasanın ve işletmenin şartlarını göz önünde bulundurarak, kredili alış ve satış politikalarını oluşturmak, yürütmek ve
denetlemek,
- Kısa ve uzun vadeli finansal planlama yapmak, bütçeler hazırlamak,
-Yatırımlarla ilgili çalışmalar yapmak, öneriler getirmek,
- Finansal analiz ve denetim yapmak.
FİNANSMAN KAYNAKLARI VE YÖNTEMLERİ
Finansman Kaynakları
İşletmeler, sermayenin bir bölümünü çeşitli ödemelerini yapabilmek için nakit olarak kasa ve bankalarda tutar, bir
bölümünü kredili satışlardan doğan alacaklara bağlar, bir bölümünü stok kalemlerini tedarik etmek üzere harcarlar. Bu
kullanımlar, kısa vadeli sermaye fonlarına ihtiyaç gösterir ve bu amaçla kullanılan sermaye de, işletme sermayesi veya
çalışma sermayesi olarak adlandırılır. Ayrıca işletmeler, sermayenin diğer bölümünü faaliyetlerini sürdürebilmek için,
arsa ve arazi, bina, demirbaş, taşıtlar, makineler gibi çeşitli maddi varlıkları ve şerefiye, lisans, imtiyaz gibi çeşitli
hakları ifade eden maddi olmayan varlıkları kullanmak için harcarlar. Bu varlıklar bilindiği gibi sabit varlık veya duran
varlık olarak nitelendirilirler ve bunları edinmek için uzun vadeli sermaye fonlarına yani sabit sermayeye ihtiyaç
vardır.
Finansman sağlamak, başka bir ifade ile sermaye tedarik etmek için, genellikle ilk başvurulan kaynak ortaklardır.
Ortaklar, işletme için özkaynak teşkil ederler ve tahsis ettikleri sermaye de özsermaye olarak nitelendirilir. Ortaklar
dışındaki tüm unsurlar ise yabancı kaynak olarak adlandırılır ve bu kaynaklardan sağlanan sermaye de yabancı sermaye
olarak ifade edilir. İşletmenin ihtiyaç duyduğu fonların niteliğine, miktarına, süresine ve işletmenin niyetine bağlı
olarak, başka bir ifade ile, ne tür fonlara sahip olunması gerekiyorsa, başvuru kaynağı da buna göre şekillenir.
Finansman kaynağı belirlendikten sonra sıra finansman yöntemine gelir.
Finansman Yöntemleri
işletmeler özkaynak niteliğindeki fonlara ihtiyaç duyuyorsa, özkaynak finansmanı yöntemlerine, yabancı (dış) kaynak
ihtiyaçları varsa, yabancı kaynak finansmanı yöntemlerine başvururlar. Ayrıca, otofinansman adı verilen bir yöntemle
de finansman tedariki yapılabilir.
Özkaynak Finansmanı Yöntemi
Bir işletmenin kuruluşu sırasında ya da sonradan, sahip veya ortaklarından sağladığı sermayeye, kaynak açısından
bakıldığında özsermaye veya
özkaynak sermayesi, yöntem açısından bakıldığında ise, özkaynak finansmanı yöntemi adını verebiliriz.
Özkaynak fonlarının vadesinin bulunmaması, şirket tarafından önceden belirlenmiş bir getiri vaadi olmaması gibi
hususlar, firmayı hem sabit bir ödeme yükünden kurtarmakta hem de fonları çok uzun sürelerle kullanma imkânı
sağlamaktadır. Ayrıca özkaynak fonları (özsermaye), işletmenin kredi değerliliğini artırmakta ve kredi kurumları ve
tedarikçiler için güvenlik payı oluşturmaktadır.
Hisse senedi, anonim şirketler ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler tarafından çıkarılan, ortaklık
sermayesinin belirli bir bölümünü temsil eden, yasalara ve sermaye piyasasının kural ve şartlarına uygun olarak
düzenlenmiş bir kıymetli evraktır. Hisse senedi, kişilere şirkete ortak olma hakkı vermesinin doğal sonuçları olarak,
hissesi ile orantılı olmak üzere; kârdan (zarardan) pay alma, yönetime katılma (seçme ve seçilme), tasfiye halinde
tasfiye bakiyesinden yararlanma, çıkarılacak yeni hisse senetlerinden öncelikle alma hakkı (rüçhan hakkı) ve şirket
faaliyetleri hakkında bilgi edinme gibi haklar da sağlayan, şirket sermayesinin bir parçasını temsil eden, devri kolay bir
finansal araçtır. Ayrıca hisse senetlerinin devrinin kolay oluşu, ortak olma ve ortaklıktan ayrılma konusunda da
esneklik sağlamaktadır.
Özkaynak fonlarının vadesinin bulunmaması, şirket tarafından önceden belirlenmiş bir getiri vaadi olmaması gibi
hususlar, firmayı hem sabit bir ödeme yükünden kurtarmakta hem de fonları çok uzun sürelerle kullanma imkânı
sağlamaktadır. Ayrıca özkaynak fonları (özsermaye), işletmenin kredi değerliliğini artırmakta ve kredi kurumları ve
tedarikçiler için güvenlik payı oluşturmaktadır.
Otofinansman Yöntemi
Otofinansman, “bir işletmenin kendi kendine (bünyesi içinden) finansman sağlaması” anlamına gelmekte ve geçmiş
yıllarda elde edilmiş, ancak ortaklara kâr payı olarak dağıtılmamış kârların veya serbest yedeklerin ortakların onayının
alınmasından sonra yeni finansman kaynağı yaratmak amacıyla özsermayeye eklenmesi suretiyle uygulanmasıdır. Kaynak
yine ortaklardır.
Yabancı Kaynak Finansmanı Yöntemleri
İşletmelerin ortakları dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan fon sağlaması söz konusu olduğunda, yabancı kaynak
finansmanı yöntemleri kullanılmakta ve özkaynak fonlarından farklı olarak, fonların maliyetinin ve kullanım
süresinin de belirlenmesi gerekmektedir. Yabancı kaynaklardan borç alınan fonların mutlaka bir kullanım süresi
olmaktadır. Bir yıla kadar olan süre kısa vade, bir yıldan fazla olan süreler ise, orta ve uzun vade terimleri ile ifade
edilmektedir.
Kısa Vadeli Yabancı Kaynak Finansmanı Yöntemleri
Dönen varlıkların finansmanı, başka bir deyişle işletme sermayesi ihtiyacının karşılanması amacıyla çeşitli kısa vadeli
finansman yöntemleri uygulanması mümkündür. İşletme sermayesi ihtiyacı, firmanın toplam varlıkları içinde dönen
varlıkların oranına, firma ölçeğine, faaliyet konusuna ve satışların yıl içindeki dağılımına, ekonomik koşullara, nakit
yönetimi politikalarına ve benzeri koşullara bağlı olarak belirlenir. Başlıca kısa vadeli yabancı kaynak finansmanı
yöntemlerini şöyle sıralamak mümkündür:
Satıcı kredileri (Ticari krediler)
Satıcı kredileri, uygulamada en sık görülen, sağlanması kolay ve formalitesi az kısa vadeli bir finansman yöntemidir.
Özellikle henüz kredi itibarı edinememiş, fazla tanınmayan ve bankalarca kredi için istenen koşulları eksik olan,
firmaların daha çok tercih ettiği bir yöntemdir.
Satıcı kredisi, bir firmanın bir mal veya hizmeti, satıcıdan bedelini ileriki bir tarihte ödeme vaadi ile satın alması
işlemidir.
Müşteri avansları
Bir firmanın bir mal ya da hizmeti teslim etmeden önce, müşteriden bedelinin tamamını veya bir kısmını tahsil etmesi
olarak tanımlanabilecek müşteri avansları, ticari yaşamda kısa vadeli bir yöntemidir. Böylelikle, bir taraftan tahsilât
kısmen veya tamamen peşin olarak yapılmış, bu nedenle ödememe riski ortadan kaldırılmış, diğer taraftan da
işletmenin nakit ihtiyaçlarını gidermesi için bir kaynak yaratılmış olur.
Kısa vadeli banka kredileri
İşletmelerin kısa süreli nakit ihtiyaçlarını gidermede çok sıklıkla başvurdukları, geleneksel yabancı kaynak finansmanı
yöntemlerinden birisi de ticari banka kredileridir. Banka ve benzeri finansman kurumlarından sağlanan fonların,
kullanım süresinin yanında maliyetinin de diğer finansman kaynaklarından elde edilecek fonların maliyetleri ile
karşılaştırılması gerekir. İşletmeler bankalardan, avans kredisi, cari hesap kredisi, alacak senedi iskontosu, akreditif
kredisi gibi çeşitli şekillerde kısa vadeli yabancı kaynak sağlarlar.
Firma, bankadan ödünç olarak aldığı fonları hangi zamanda, hangi miktarda ve hangi maliyet ile geri ödeyeceğini
önceden bilmekte ve ödeme planını da
buna göre hazırlayabilmektedir. Bununla birlikte, her firma banka kredisi sağlama imkânına sahip olmayabilir. Bankalar
kredi kullandıracakları firmalarda bazı şartlar aramaktadırlar. Bu şartlar genel olarak, en azından yakın çevrede
tanınan ve güvenilen bir firma olması, istikrarlı ve kazançlı olması, aşırı düzeyde borçlu olmaması ve teminat
verebilecek imkâna sahip olması şeklinde sıralanabilir.
Finansman bonosu
Kısa vadeli borçlanma yöntemlerinden biri de, finansman bonosu ihracıdır. Bu araç Avrupa ülkelerinde ve Amerika
Birleşik Devletleri’nde uzun yıllardır ve yaygın bir şekilde kullanılmakta ve işletme sermayesi ihtiyacının giderilmesinde
önemli bir yer tutmaktadır.
Finansman bonosu, genellikle büyük ve güçlü şirketler tarafından, sigorta şirketleri, tasarruf ve emekli sandıkları ve
bankalar gibi kurumsal tasarrufçulara satılan, banka kredilerine göre nispeten daha düşük maliyetli ve daha kısa
zamanda fonlara ulaşılmasını sağlayan bir finansman yöntemidir. Ancak diğer taraftan, yeni kurulmuş, henüz
tanınmamış veya küçük firmaların bu yöntemi uygulama imkânları, yok denecek kadar azdır. Ayrıca vadesi dolduğunda
finansman bonosunun mutlaka geri ödenmesi gerekmektedir. Satıcı kredisi ve özellikle banka kredisi gibi diğer bazı
finansman yöntemlerinde, işletmenin nakit durumu uygun olmazsa, vadenin uzatılabilmesi imkânı, finansman bonosu için
geçerli değildir.
Ülkemizde finansman bonosu, 1986 yılından sonra uygulamada görülmeye başlamıştır. Finansman bonosu ihraç etme
imkânı, belirli koşulları yerine getirmek ve Sermaye Piyasası Kurulu’ndan izin almak şartıyla, özel kuruluşlar içinde
sadece anonim şirketlere verilmiştir. Finansman bonoları ihraççı kuruluşun, yasal sınırlar içinde belirlediği bir iskonto
oranı ile, nominal değerin altında bir bedelle günlük iskontolu olarak satılmakta, vadesi dolduğunda nominal değer
üzerinden geri ödenmektedir.
Factoring
Factoring, vadeli satış yapan firmaların, bu satıştan doğan alacak haklarının finansman kuruluşları (factoring
şirketleri) tarafından satın alınması şeklinde özetlenebilecek bir finansman yöntemidir. Başka bir ifade ile factoring,
her türlü mal ve hizmet satışından doğan, fatura veya fatura yerine geçen belgelere dayalı vadeli alacakların,
factoring şirketine temliki (devredilmesi) karşılığında finansman ve tahsilât hizmetlerinin sağlanmasını ifade eden
bir yöntemdir. Bu sistemde üç taraf vardır. Bu taraflar; vadeli mal veya hizmet alımı talebinde bulunan alıcı, bu
talebi karşılayacak olan
satıcı ve uzman aracı kuruluştan (factor) oluşmaktadır. İşlem, alıcının kredili mal veya hizmet alımı talebini satıcıya
iletmesi ile başlar. Satıcı, bu talebi factoring kuruluşuna iletir. Factor, alıcının güvenilirliğini araştırır. Olumlu bir
değerlendirme yaparsa, satıcı ile factoring sözleşmesinin koşulları, komisyon ve masraflar hakkında anlaşılır ve satıcı,
alacak haklarını factoring şirketine devreder. Daha sonra mal veya hizmet teslimi gerçekleşir, factor anlaşma
şartlarına uygun olarak satıcıya fatura bedelinin % 80’ine kadar varan oranda ödeme yapar. Daha sonraki süreçte
factor, alıcı ile muhatap olan taraftır. Borcun ödenmemesi halinde satıcının bir yükümlülüğü söz konusu değildir.
Bir finansman yöntemi olarak factoringi kullanan işletmeler şu avantajlardan yararlanırlar.
— İşletmeler, müşterileri hakkında bilgi toplama, bu bilgileri kayıt altında tutma ve tahsilât gibi işlemler yapmaktan
kurtulmakta, üretim ve pazarlama gibi faaliyetler üzerinde yoğunlaşabilmektedirler.
— Factoring ile sağlanan finansman kaynağı, satış büyüklüğüne göre esneklik gösterebilmektedir.
— Factoring uygulaması ile ihracat işlemlerinde kolaylık sağlanır. Ayrı müşteriler, akreditif açmaktan kurtulur,
ödemelerini kendi ülkelerindeki muhabir factoring şirketine yaparak zaman ve maliyet tasarrufu yaparlar. Böylelikle
ihracatçının pazarı genişlerken, ithalatçının alım gücü artar.
— Factoring şirketinin satıcı firmaya sağladığı ön ödeme hazır bir nakit kaynaktır. Satıcı hammadde, malzeme ve
işçilik giderleri için bu kaynağı kullanarak, hem nakit ihtiyaçlarını karşılamış, hem de bazı alışlarını peşin iskontosu
yaptırarak ucuza almış olur.
— Factoring uygulaması ile hem finansman kaynağı sağlanmış hem de alacakların ödenmemesi riski ortadan kaldırılmış
olur.
En önemli dezavantajı, alternatif finansman yöntemlerine göre, genellikle daha yüksek maliyetli olmasıdır.
Orta ve Uzun Vadeli Yabancı Kaynak Finansman Yöntemleri
İşletmeler günlük işlemleri için bulunduracakları nakit dışında, duran varlık yatırımları için, bu varlıkların nitelikleri
gereği bir yıldan daha uzun bir süre ile kullanabilecekleri fonlara da ihtiyaç duyarlar. Sabit sermaye olarak ifade
edilen bu ihtiyaçlarını, uzun vadeli kaynaklara ve finansman yöntemlerine başvurarak karşılamaları, vade uyumu
sağlamak bakımından son derece önemlidir. Bu konuda alınacak karar, işletme faaliyetlerini uzun yıllar etkileyeceği için,
son derece önemlidir.
Sabit sermaye ihtiyacı firmanın, toplam varlıkları içinde duran varlıkların oranına, faaliyet konusuna, uzun vadeli
yabancı kaynak sağlama potansiyeline, yatırım politikasına ve diğer bazı değişkenlere bağlı olarak ortaya çıkar.
Başlıca uzun vadeli yabancı kaynak finansmanı yöntemlerini şöyle sıralamak mümkündür:
Orta ve uzun vadeli banka kredisi
Firmalar için sık başvurulan yabancı kaynak finansmanı yöntemlerinden biridir.
Tahvil
Tahvil, ödünç para bulmak amacıyla, itibari değerleri eşit, ibareleri aynı olan ve mevzuatımıza göre sadece anonim
şirketler ve bazı kamu iktisadi teşekkülleri tarafından çıkarılabilen bir borçlanma senedidir.Ülkemizde uygulamasında
tahviller, en az 2 yıl vadeli olarak çıkarılabilmekte, anapara geri ödemesi ise, vade sonunda bir defada yapılmaktadır.
İki yıldan uzun vade taşıyan tahvillerde ise, ilk iki yıl ödemesiz olmak üzere, anaparanın eşit taksitlerle geri ödenmesi
mümkündür.
Tahvil türleri;
Teminatlı tahviller, anapara ve faiz ödemelerinde yatırımcıya güvence sağlamak açısından, şirketin taşınır ve
taşınmaz varlıklarının teminat olarak gösterildiği tahvillerdir.
Primli tahvil olarak adlandırılan tahvillerde, firma tahvili nominal değerin altında bir fiyatla satarsa ihraç primi, geri
ödeme sırasında (itfa) tahvili nominal değerin üzerinde bir fiyatla geri alırsa itfa primi söz konusudur.
İkramiyeli tahviller, tahvil sahiplerine çekilecek kura sonucu çeşitli ikramiyeler (ev, araba, eşya vb) verileceğinin vaat
edildiği tahvillerdir. Bu tür bir ihraç, ülkemiz uygulamasında mümkün değildir.
Kâra iştirakli tahviller, belirli bir faize ilaveten şirketin o yılki kârının belli bir bölümünden pay alma hakkı tanıyan ya
da önerilen faiz oranı ile, kârın belli bir bölümünden hangisi yüksekse onun ödenmesini öngören çeşitli şekillerde
düzenlenen bir tahvil türüdür.
Tahvil satışını cazip kılmak veya yatırımcıyı enflasyon riskinden korumak için, anapara ve faizlerin, altın, döviz ya da
fiyat endeksine göre belirlendiği indeksli tahviller ihraç etmek de mümkündür.
Bir başka tür tahvil ise, hisse senedi ile değiştirilebilir özelliği taşıyan tahvildir. Bu tahvil, önceden tespit edilmiş bazı
koşullarla sahibine, tahvili aynı firmanın hisse senetleri ile değiştirebilme hakkı verir.
Bu tür tahvillerin ihraç amacı, esasen özkaynak finansmanı (özsermaye) sağlamaya çalışan, ancak ihtiyaç anında bunun
için uygun ortam bulamayan firmaların, başlangıçta borç niteliğinde sağladıkları fonları, ileride özkaynak fonları haline
dönüştürebilmelerine imkân sağlamaktır.
Uzun vadeli yabancı kaynak sağlamak için başvurulan yöntemlerden birisi olan tahvil ihracı, gerek anonim şirketler
dışındaki işletmelerin yasal olarak gerçekleştiremeyecekleri, gerekse anonim şirket de olsa, küçük firmaların ihraç için
gerekli şartları ve formaliteleri yerine getirmekte yaşadıkları güçlükler nedeniyle belli düzeydeki firmalar için
geçerlidir.
Leasing (Finansal kiralama)
Leasing veya ülkemiz uygulamasında ifade edildiği şekilde finansal kiralama, bir ekonomik varlığın kullanım haklarının
belirli bir süre ile ve belirli ekonomik koşullarla, kiralayandan kiracıya devredilmesini öngören, orta ve uzun vadeli bir
yabancı kaynak finansmanı yöntemidir. Böylece, bir ekonomik varlığın kullanılabilmesi için satın alınması yerine, onun bir
kuruluş (leasing şirketi) tarafından satın alınmasını sağlayıp, daha sonra ondan kiralanması söz konusu olmaktadır.
Finansal kiralama düşüncesi, bir ekonomik varlıktan sağlanacak asıl faydanın, onun mülkiyetinden değil, kullanımından
kaynaklandığı fikrine dayanmaktadır.
Ülkemizde 10 Haziran 1985 tarihinde çıkarılan Finansal Kiralama Kanunu’nda bu finansman yöntemi şöyle
tanımlanmaktadır: “Finansal kiralama, kiralayanın kiracının talebi üzerine üçüncü kişiden satın aldığı veya başka bir
şekilde temin ettiği bir malın zilyetliğininin, her türlü faydayı sağlamak üzere ve belli süre feshedilmemek şartıyla,
bedeli karşılığında, kiracıya bırakılmasını öngören bir sözleşmedir”.
Ülkemiz uygulamasında finansal kiralama sözleşmelerinin süresi dört yıldan az olamaz. Özel nitelikleri itibariyle
fiziki veya ekonomik ömürleri kısa olan
varlıklar için, Bakanlar Kurulu kararı ile kiralama süresi iki yıla kadar indirilebilir. Kiralama bedelleri ile ödeme
dönemleri kiracı ve kiralayan arasında serbestçe belirlenir. Kira bedelleri sabit olabileceği gibi, değişken de olabilir.
Kira sözleşmesinin sonunda, varlığın mülkiyetini edinme hakkı kiracıya bırakılabilir. Taşınır ve taşınmaz tüm iktisadi
varlıklar finansal kiralamaya konu olabilir, ancak fikri ve sınaî haklar, kiralama konusu yapılamaz.
Leasing, yatırım kredisi, kiralama ve taksitli satış uygulamalarının bileşkesi olarak yorumlanabilecek ve orta ve uzun
vadeli banka kredisine alternatif oluşturabilecek bir finansman yöntemidir.
Forfaiting
Kredili bir mal ve hizmet satışından doğan alacak haklarının, bu konuda uzmanlaşmış bir finansman kuruluşuna, rücu
hakkı olmaksızın satılmasını içeren genellikle orta vadeli bir ihracat finansmanı yöntemidir. Bu yöntem yukarıda
bahsedilen factoring uygulamalarına benzemektedir. Factoring, kısa vadeli işlemler ve genellikle yurt içi satışlarda
kullanılırken, forfaiting orta ve uzun vadeli işlemlerde ve hem yurt içi, hem yurt dışı (ihracat) işlemlerde söz konusu
olmaktadır.
Forfaiting, uluslararası ticaretin son dönemlerde büyük bir artış ve gelişme göstermesiyle birlikte, rekabetin artması
ve dış satımların bu rekabet ortamında uzun vadelere yayılarak yapılması sonucu ortaya çıkmış bir yöntemdir.
Uluslararası piyasalarda yoğun rekabetin getirdiği vadeli satış zorunluluğu, firmaların finansman sorunu yaşamalarına,
tahsilât güçlüğü çekmelerine, faiz ve kur riski yüklenmelerine neden olmuştur. İhracatçı firmaların yaşadıkları bu
zorluklar, bir yandan onları korunma ihtiyacına sevk ederken, diğer taraftan yeni bir yatırım alanı oluşmasına ve bunun
sonucunda bir finansman yöntemi geliştirilmesine olanak sağlamıştır.
Forfaiting şirketleri (forfaiter) vadeli alacakları rücu hakkı olmaksızın satın aldıkları için, firma tahsilât güçlüğünden
ve ödememe riskinden kurtulmakta, ayrıca alıcı firma hakkında kredi değerliliğini belirlemek için gerekli istihbarat
çalışması ile uğraşmayacağı için kaynak ve zaman tasarrufu sağlamaktadır.
FİNANSAL ANALİZ
Finansal analiz, işletmenin finansal yapısını belirlemek, varsa sorunları gidermek ve geleceğe ilişkin planlar oluşturmak
amacıyla, mevcut yıla ve geçmiş yıllara ait finansal verilerden yararlanarak ve çeşitli yöntemler kullanmak suretiyle,
belirli aralıklarla yapılması gereken bir analizdir. Bu analiz sonucunda finansal yapı, faaliyetlerin etkinliği ve ihtiyaç
duyulan fonların miktarı ve türü tespit edilir.
Finansal Tablolar
Finansal analizde bilanço, gelir tablosu, fon akım tablosu, dağıtılmamış kârlar tablosu gibi çeşitli tablo ve cetvellerden
elde edilen verilerden yararlanılır. Bunlar arasında, “temel finansal tablolar” olarak tanımlanan bilanço ve gelir tablosu,
en önemli ve en sık başvurulan kaynaklardır.
Bilanço
Bilanço, belirli bir tarihte bir işletmenin sahip olduğu varlıkları ve bu varlıkların hangi kaynaklarla elde edildiğini,
sistematik bir biçimde gösteren temel bir finansal tablodur.
Aktif = Pasif
Fon kullanımları = Fon kaynakları
Varlıklar = Borçlar + Özsermaye
Bilançoda yer alan aktif ve pasif kalemler, aşağıda gösterilen sistematik yaklaşım içinde gruplandırılmaktadır.
AKTİF
Dönen varlıklar
Duran varlıklar
PASİF
Kısa vadeli kaynaklar (Kısa vadeli borçlar)
Uzun vadeli kaynaklar (Uzun vadeli borçlar)
Özkaynaklar
Bilançonun aktif tarafı, işletmenin sahip olduğu varlıkları (değerleri) ve bu varlıkların kullanım amaçlarını ve sürelerini
gösterirken pasif tarafı, varlıkların elde edildiği sermaye kaynaklarını ve bu kaynakların niteliklerini ve işletmenin
yararlanma sürelerini gösterir. Bilançonun aktifi en likit değerlerden, en düşük likitideye sahip değerlere doğru, pasifi
ise en kısa süreli fonlardan, en uzun süreli fonlara doğru sıralanmaktadır.
Dönen varlıklar, işletmenin tüketim amacıyla bulundurduğu, kasasında ve bankalardaki nakit varlıkları ile, bir yıl içinde
nakde dönüştürülebilmesi mümkün, menkul kıymetler, alacaklar ve çeşitli stok kalemlerinden oluşmaktadır. Duran
varlıklar, nitelik olarak kullanılmak amacı ile edinilirler. Arsa ve araziler, binalar, makineler, demirbaşlar, taşıt araçları
gibi varlıklar maddi; şerefiye, lisans, patent, imtiyaz gibi çeşitli hakları ifade eden varlıklar ise maddi olmayan
varlıkları oluştururlar.
Yabancı kaynak sermayesi belirli bir vadeye yani geri ödeme zamanına sahiptir; bu nedenle bir yıl içinde ödenecek
borçlar kısa vadeli, bir yıldan uzun zaman sonra ödenecekler, orta ve uzun vadeli borçlar olarak gruplandırılır. İşletme
sahiplerinin işletmeye tahsis ettikleri özkaynak fonlarının teorik olarak vade taşımadığı kabul edilir ve hem bu nedenle
hem de kaynağın farklı olması nedeniyle pasifte ayrı bir başlık olarak yer alır.
Gelir tablosu
Gelir tablosu, bir işletmenin belirli bir dönemdeki faaliyetlerinin sonucunu ( kâr veya zarar) ve bu sonuca nasıl
ulaşıldığını sistematik bir yaklaşımla gösteren temel bir finansal tablodur. Gelir tablosu sistematiğinde önce brüt
satışlarla, satışların maliyeti arasındaki farkı oluşturan brüt satış kârı (zararı) belirlenmekte, daha sonra faaliyet
giderleri bu tutardan indirilerek faaliyet kârı (zararı) rakamına ulaşılmakta; faaliyet kârı, diğer faaliyetlerden elde
edilen gelir ve kârlar ile gider ve zararlar dikkate alınarak düzeltilmekte ve olağan kâr (zarar) tespit edilmekte ve bu
rakam, olağandışı gelir ve kârlar ile, gider ve zararlar ile düzeltilerek dönem kârı (zararı) sonucuna ulaşılmaktadır.
Finansal Analiz Teknikleri
Finansal analizde; karşılaştırmalı tablolar yöntemi, trend analizi yöntemi, Dikey yüzdeler Yöntemi, Du Pont mali analiz
yöntemi, Rasyo (oran) analizi, Fon akım analizi, Kâra geçiş analizi, Faaliyet kaldıracı ve finansal kaldıraç olarak
sayılabilecek birçok yöntem ve teknik kullanılmaktadır.
Rasyo (Oran) analizi
Rasyo ya da oran analizi, finansal tablolardan elde edilen çeşitli rakamların birbirine oranlanması ile gerçekleştirilen,
uygulanması oldukça kolay bir finansal analiz yöntemidir.
Rasyoları, analiz konusuna göre; likitide rasyoları, faaliyet rasyoları, kaldıraç rasyoları, kârlılık rasyoları, büyüme
rasyoları ve değerleme rasyoları gibi başlıklar halinde gruplandırmak mümkündür.
Likitide rasyoları
Bir işletmenin kısa vadeli yükümlülüklerini ödeyebilme yeteneğini ölçmekte kullanılan bu rasyolar, temelde dönen varlık
kalemleri ile kısa vadeli borçları, dönen varlıkların likit niteliklerini de dikkate alarak farklı derecelerde
karşılaştırmaktadır. Bu rasyolardan ilki, dönen varlıkları o andaki nakit olma veya olmama durumuna bakmaksızın bir
bütün olarak değerlendiren cari rasyodur ve şöyle hesaplanır.
Cari rasyo, özellikle işletmeye borç verenler tarafından dikkate alınan ve bu nedenle çok kullanılan bir orandır. Genel
olarak cari rasyonun 2 veya civarında olmasının yeterli olduğu kabul edilir. Ancak bunun yanı sıra cari rasyonun
değerlendirilmesinde, dönen varlıkların yapısını, işletmenin tedarik ve satış şartlarını ve rasyonun geçmişe ait birden
fazla dönem içindeki eğilimini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Likitide durumunu ölçen rasyolardan bir diğeri de, nakte dönüştürülmesi diğer varlıklara göre daha uzun zaman alan
stokları, dönen varlıklar içinden çıkararak hesaplama yapan ve hassas rasyo ya da asit test olarak adlandırılan ölçüdür.
Bu ölçü, kısa vadeli borçların ödenmesi konusunda stokları hariç tutup, hazır değerleri, menkul varlıkları ve alacakları
hesaba kattığından, cari rasyoya
göre daha hassastır ve bu nedenle 1 civarında olması yeterli kabul edilmektedir.
Faaliyet rasyoları
İşletme faaliyetlerinde varlıkların ne ölçüde etkin kullanıldığını ölçen rasyolardır. Devir hızı oranları olarak da ifade
edilen faaliyet oranlarının yüksek olması, işletmenin faaliyetlerini etkin bir biçimde gerçekleştirdiği şeklinde
yorumlanır. Bu konuda en çok kullanılan ve anlam taşıyan oranlar şunlardır:
Bu oran kredili satışlardan doğan alacakların bir yıl içinde kaç kez devrettiğini ve dolayısıyla alacakların tahsil
kabiliyetini, süresini ve likitidesini gösterir. Satışların mevsimsel olarak büyük dalgalanma gösterdiği işletmelerde ise,
dönem başı ve dönem sonu alacak ortalamasının kullanılması daha sağlıklı olur.
Kredili satışlardan doğan alacakların ne kadar sürede tahsil edildiği ya da başka bir ifade ile müşterilere borçlarını
ödeme konusunda ne kadar süre tanındığı, işletmenin likitidesi bakımından önemlidir. Ancak bu konunun sağlıklı bir
biçimde değerlendirilebilmesi için, borç devir hızının ve buna bağlı olarak borç ödeme süresinin de bilinmesi gerekir.
Borç devir hızı, işletmenin borçlarını yılda kaç kez devrettiğini ifade eder. Satıcıların işletmeye ne kadar vade
tanıdığının gün olarak ifadesi ise borç ödeme süresi ile hesaplanır.
Bir işletmenin faaliyet etkinliğini ölçen diğer bir önemli gösterge ise stok devir hızıdır. Bu oran, işletmenin stoklarını
hangi hızda satabildiğini ve paraya çevirdiğini gösterir.
şeklinde hesaplanabilir.
Ortalama stoklar, dönembaşı stok tutarı ile dönemsonu stok tutarının aritmetik ortalamasıdır ve maliyet değeri
üzerinden kaydedilmiştir. Net satışlar rakamı ise, maliyet bedelini değil, üzerine kâr konmuş satış fiyatını ifade
etmektedir. Bu sakıncayı gidermek ve aynı cins değer yani maliyet
değeri üzerinden hesaplama yapabilmek için, net satışlar yerine satılan malın maliyeti rakamını kullanmak daha anlamlı
olacaktır.
Bu oranın yüksek olması genel olarak, stokların hızlı bir şekilde paraya çevrildiğini, etkin bir üretim, pazarlama ve stok
kontrolü programı yapıldığını ve stok kalemlerine daha az sermaye bağlandığını gösterir. Oranın düşük olması ise, stok
bulundurma giderlerinin yükseldiğini, stokların fiziki özelliklerinin bozulabileceğini ve demode olma riskinin
artabileceğini ifade eder.
Kaldıraç rasyoları
İşletmenin sermaye bileşimi ile ilgili oranlardır. Özkaynaklar ile yabancı kaynaklar arasındaki ilişkiyi ve derecesini
gösterirler. Bu oranlar işletmenin olumlu bir finansman politikasına ve emniyet payına sahip olup olmadığının da bir
göstergesidir. Özkaynaklar, özellikle kredi verenler için bir emniyet sübabıdır. Finanslama rasyoları içinde ilk sırada
akla gelen rasyo, toplam sermayenin öz ve yabancı kaynaklar arasındaki dağılımıdır.
Gelişmiş ülkelerde genel olarak bu oranın 1 olması beklenir. Oranın 1’den büyük olması işletme finansmanında yabancı
kaynakların yani borçla finansmanın, özkaynaklardan fazla olduğu ve işletmenin belli bir faiz yükü altında bulunduğunu
gösterir ve bu durum, kredi verenler için emniyet payının azaldığı anlamına gelir.
Oranın 1’den küçük olması ise toplam kaynaklar içinde özsermayenin daha fazla olması demektir ve borç anaparası ile
faizlerin ödenmeme riskini azaltır. Ancak böyle bir durum da teorik olarak özkaynaklara göre daha düşük maliyetli olan
yabancı kaynaklardan yeterince yararlanılamadığının göstergesidir. Bir başka finanslama rasyosu toplam aktiflerin
yabancı kaynakla finanse edilme derecesini ölçen kaldıraç rasyosudur.
Bu oran aktiflerin finansmanında kullanılan yabancı sermayenin yüzdesini gösterir. Bu oranın yüksek olması, kredi
verenler açısından emniyet marjının dar olduğunu, işletmenin faiz ve borç ödemeleri konusunda sıkıntı
çekebileceğini gösterir. Ancak bu olumsuzluğun olumlu tarafı ise işletmenin daha düşük bir özsermaye ile büyük bir
kaynağa sahip olduğu ve eğer faaliyet kâr marjı, yabancı sermaye maliyetinden yüksek ise,işletmenin özsermaye
kârlılığının yükseleceği ve finansman kaldıracı etkisinden yararlanacağı şeklinde yorumlanır.
Finansmanda göz önünde tutulacak ilkelerden biri de, emniyetli bir finansman politikası ile düşük oranda kâr etme veya
riske girerek yüksek kâr sağlama veya zarara uğrama politikası arasında bir denge oluşturmaktır. Özkaynaklara ağırlık
vererek emniyetli bir sermaye yapısı oluşturmak kârlılık oranını düşürebilir. Buna karşılık kârlılığa önem vererek
yabancı kaynakların toplam içindeki payını artırmak da riski yükseltebilir. Bu nedenle işletme, finansal yapıyı
oluştururken kârlılık ve emniyet amaçlarını birlikte düşünüp dengelemek zorundadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde
kaldıraç rasyosunun % 50 – 60 civarında olması normal sayılmalıdır.
Benzer şekilde aktiflerin finansmanında kullanılan özsermayenin tespit edilmesi de önemlidir. Özsermayenin aktiflere
oranı veya kısaca özsermaye oranı olarak ifade edilen ölçü, kaldıraç oranı ile birlikte bir bütünü oluşturur.
Oran aktiflerin hangi ölçüde işletme sahipleri tarafından yani özsermaye ile finanse edildiğini gösterir. Özsermaye
oranını yukarıda sözü edilen kaldıraç rasyosunun tersi olarak yorumlayabiliriz. Özsermaye oranının yüksek olması,
kredi verenler açısından bir güvenlik unsuru olduğu gibi, işletmenin yükümlülüklerini dışarıdan kaynak almadan yerine
getirebilmesi anlamına gelir. Ama aynı zamanda da kârlılık oranını düşürebilir. Düşük bir özsermaye oranı ise riskli bir
finansal yapının işaretidir ve yüksek kârlılık olasılığı yanında yüksek finansman giderlerinin ve borç ödemelerinde
sıkıntının da işaretidir. Bu nedenle bu oranın da farklı sektörler dikkate alınarak % 50 – 60 civarında olması yeterli
kabul edilir.
Kârlılık rasyoları
İşletmenin borç ödeme yeteneğinin ortaya konması, faaliyetlerini hangi ölçüde etkin biçimde yerine getirdiğinin
tespit edilmesi, sermaye yapısının belirlenmesi son derece önemlidir. Ancak tüm bu çalışma ve analizlerin sonucunda,
işletmenin kuruluş amacını oluşturan kârlılık konusu en önemli konudur. Şu ana kadar yapılan analizler araç, kâr ve
kârlılık ise amaç
niteliğindedir. Kârlılık oranları değerlendirilirken, hem işletmenin cari durumu geçmiş yıllarla karşılaştırılmalı hem de
diğer işletme ve sektör ortalamaları ile olan ilişkisine bakılmalıdır.
Kârlılık oranları, işletmenin faaliyetleri sonucunda ulaştığı başarıyı ölçtüğüne göre, işletmenin mevcut ortakları
yanında, ortak olmak için işletmenin hisse senetlerini almayı düşünen potansiyel yatırımcılar ve diğer kişi ve kurumlar
için de önem taşır.
Farklı açılardan kârlılık ölçümleri yapmak mümkündür. Bunlardan biri, sermaye kârlılığı oranıdır.
Bu oran, işletmenin belirli bir dönemde bir kısmı özkaynak bir kısmı yabancı kaynak olmak üzere kullandığı toplam
sermaye üzerinden ne oranda kârlılık sağladığını gösterir. Bu oran farklı zamanlarda, farklı sektörlerde ve farklı
ülkelerde değişiklik gösterebilir ve genelleştirilecek bir rakam olarak ifade edilemez ama ne kadar yüksek olursa
kaynakların kârlı kullanıldığını göstermesi bakımından o kadar iyi olduğu söylenebilir.
Bir başka kârlılık ölçüsü, işletmenin ortakları tarafından sağlanan fonların, hangi ölçüde kârlı kullanıldığını ifade eden
özsermaye kârlılığı oranıdır.
Bu oran ortaklar açısından büyük önem taşımaktadır. Ortaklar, aynı dönemde alternatif yatırım araçlarından sağlanan
verim oranları ile kendi sağladıkları özsermaye kârlılığı oranını karşılaştırarak bu oranın yeterli olup olmadığı
konusunda bir fikir sahibi olurlar.
Bahsedilen bu kârlılık oranları, işletme faaliyetlerinde kullanılan sermayenin niteliği de dikkate alınarak hesaplanan
çeşitli kârlılık ölçüleridir. Bunun dışında, işletme varlıklarının verimi ve satışların kârlılığı gibi sermaye dışında kalan
bazı unsurların da kârlılığı önemli ölçülerdir.
Kâr marjı olarak da adlandırılan bu oran, işletmenin gerçekleştirdiği satış tutarına oranla ne kadar kazanç sağladığını
gösterir.
Sağlıklı bir finansal analiz, sadece oranların hesaplanması ile değil, ortaya çıkan sonuçların hem geçmiş yıllara ait
sonuçlarla, hem de sektör
ortalamaları ile karşılaştırılıp, yorumlanması ve gereken çözümlerin bulunması ile gerçekleştirililebilir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. İşletmelerde kısa vadeli borç ödeme yeteneğini ölçen rasyolar hangileridir?
a) Kaldıraç rasyoları
b) Likitide rasyoları
c) Kârlılık rasyoları
d) Faaliyet rasyoları
e) Değerleme rasyoları
2. Bir faaliyet döneminde 300.000 TL. peşin, 600.000 TL. kredili olmak üzere toplam 900.000 TL. satış geliri elde
eden bir işletmenin, 100.000 TL. ticari alacağı bulunması halinde, müşterilerine tanıdığı ortalama ödeme süresi kaç
gündür?
a) 120 gün
b) 40 gün
c) 60 gün
d) 30 gün
e) 45 gün
3. Aşağıdaki ilkelerden hangisi, muhasebede benzer olay ve işlemlerde kayıt düzenleri ile değerleme ölçülerinin
dönemler arasında değişmezliğini ve biçim ve içerik yönünden tek düzeni gösterir?
a) Önemlilik ilkesi
b) İhtiyatlılık ilkesi
c) Kişilik ilkesi
d) Tam açıklama ilkesi
e) Tutarlılık ilkesi
4. Bir işletmede dönem başı stokunun 100.000 TL, dönem sonu stokunun 200.000 TL ve satılan malın maliyetinin
900.000 TL olduğu tespit edildiğine göre, işletmenin stok devir süresi kaç gündür?
a) 120 gün
b) 60 gün
c) 80 gün
d) 40 gün
e) 90 gün
5. Aşağıdakilerden hangisi, muhasebe sürecinde elde edilen bilgileri işletme dışından kullananların dolaylı ilgililerinden
biri değildir?
a) Kredi verenler
b) Devlet
c) Sendikalar
d) Diğer işletmeler
e) Tüketiciler
6. Aşağıdakilerden hangisi yabancı kaynak finansmanı yöntemi değildir?
a) Tahvil ihracı
b) Müşteri avansları
c) Finansman bonosu ihracı
d) Banka kredisi
e) Hisse senedi ihracı
7. Aşağıdaki işletme varlıklarından hangisi uzun vadeli fonlarla finanse edilirse daha doğru olur?
a) Demirbaşlar
b) Alacaklar
c) Nakit varlıklar
d) Stoklar
e) Menkul kıymetler
8. Aşağıdakilerden hangisi finansal yönetimin görevleri arasında değildir?
a) Kredili alış ve satış politikaları oluşturmak
b) İşletmenin fon ihtiyaçlarını belirlemek ve bu ihtiyaçları karşılamak
c) Finansal planlama yapmak
d) Kredi alınacak bankanın finansal yapısını analiz etmek
e) Finansal analiz yapmak
9. Tahvil anapara ve faizlerinin ödenmesinin güvence altına alındığı tahvil türü hangisidir?
a) Kâra katılmalı tahvil
b) İkramiyeli tahvil
c) Teminatlı tahvil
d) Primli tahvil
e) İndeksli tahvil
10. Aşağıdaki ifadelerden hangisi “Hisse Senedi”nin özelliklerinden biri değildir?
a) İhraç eden firmaya özsermaye fonları sağlayan bir araçtır.
b) Sahibine ortaklık hakkı verir.
c) Belirli bir vadesi yoktur.
d) İhraç eden firma açısından bir borçlanma senedidir.
e) Sahibine kâr ve zarara katılma hakkı verir.
Cevap Anahtarı
1.B,2.C,3.E,4.B,5.A, 6.E, 7.A, 8.D, 9.C, 10.D
UNITE 12 İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
İŞLETMELERDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY), örgütün insan kaynaklarının örgüte, bireye ve çevreye yararlı olacak şekilde, etkin
yönetilmesini sağlayan fonksiyon ve çalışmalarının tümüdür. İnsan kaynakları yönetimi, işletmenin genel amaçlarını
gerçekleştirmek için etkinlik ve verimliliklerini artıracak, iş gücünün temini, seçimi, yerleştirilmesi, eğitim ve
geliştirilmesi, tayin, terfi, nakil, işten ayrılmaları ve emeklilikle ilgili işlevlerin tümüdür. İnsan kaynakları yönetimi
(İKY), gerekli insan kaynağının tedariği, yerleştirilmesi ve bu kaynaklardan etkin biçimde yararlanabilme çabalarını
kapsar. Çalışanların işletmede yaptıkları işin niteliği ve örgütsel-yönetsel faaliyetlere katkı düzeylerine bakılmaksızın
örgütsel etkinliklerin tamamı, insan kaynakları yönetimini oluşturur.
Örgütlerde İKY fonksiyonundan bahsedildiği zaman insan unsuruyla ilgili faaliyetler akla gelir; iş analizi, iş gücü
analizi, işgörenlerin nitelik ve niceliklerinin belirlenmesi (İKY plânlaması), tedarikleri, seçilmeleri, istihdamları, başarı
değerlendirmelerinin yapılması, eğitim ve geliştirme gibi faaliyetleridir. İşletmelerin değişimi gerçekleştirmeleri, dış
çevreye uyumu ve çalışanların merkezi bir rol üstlenmelerinde İKY temel bir işleve sahiptir. İKY bugün insan odaklı,
çalışan ilişkilerini yönetsel bir yapı içinde ele alan, örgütün stratejik kararlarına uygun İKY politikaları geliştiren ve bu
yönüyle kurum yönetiminde kilit işlev gören bir yaklaşım olarak gelişmektedir.
İnsan kaynakları yönetimi çalışanların eğitimi, maaş ve ücret yönetimi vb. gibi rutin işlemlerin yanı sıra, çalışanların
performansları, yetenekleri ve profesyonel gelişimiyle ilgili fonksiyonları yerine getirir. Temel bir İKY fonksiyonu olan
işe alma, farklı departmanlardaki iş gücü ihtiyacını (pozisyon açıklarını) çıkarır. Her bir pozisyon ile ilgili olması
gereken özellikler ve iş spesifikasyonları çıkarılır. Sonra bu isteklere göre İK ihtiyacı çeşitli istihdam kuruluşlarından
temin edilmeye çalışılır. İstihdam kuruluşlarının önerdiği muhtemel adaylar ve ilân üzerine yapılan kişisel başvurular,
işe alma bölümünce bir ön mülâkata tabi tutulurlar. Mülâkatın sonuçları örgüt ihtiyacına göre değerlendirilir.
Diğer önemli bir İKY fonksiyonu olan ücret ve maaş yönetimi, insan kaynakları departmanı ve muhasebe departmanı
arasında eşgüdüm halinde yürütülür. Ücret ve maaş yönetimi ayrıca hayat ve sağlık sigortaları, performans ödenekleri,
satış komisyonları vb. işlevleri kapsar. Ücret ve maaş yönetimi kapsamında yapılan performans analizinde her bir
çalışan, ilgili departman yöneticisince çeşitli ölçütlere göre değerlendirmeye tabi tutulur. Bu ölçütler; başkalarıyla
çalışabilme yeteneği, yenilikçilik, amaçlara erişimdeki katılım ve katkı, terfi) potansiyeli, kendini ifade etme yeteneği,
uzmanlık derecesi vb. dir.
İnsan kaynakları yönetimi, örgütte rekabetçi üstünlükler sağlamak amacıyla gerekli insan kaynağının sağlanması,
istihdamı ve geliştirilmesi ile ilgili politika oluşturma, uygulama ve denetleme faaliyetlerinin yanı sıra, örgütün
amaçlarına ulaşabilmesi için gerekli olan işlevleri gerçekleştirecek yeterli sayı ve nitelikte çalışanın işe alınması,
eğitilmesi, geliştirilmesi, motive edilmesi ve değerlendirilmesi gibi faaliyetleri içerir. Entelektüel sermayenin üreticisi
olarak nitelendirilen insan kaynakları, bugün rekabet üstünlüğü sağlamanın en önemli kaynağı olarak görülmektedir.
İşletmelerde insan kaynakları departmanının amacı, İKY işlevlerini yürütmek ve diğer bölümlere bu konuda yardımcı
olmaktır.
İKY’nin amaçlarını ve işlevlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
İşletmenin hedeflerine uygun insan kaynakları politikalarının saptanması için gerekli araştırmaları yapmak, bilgi
ve önerileri üst yönetime sunmak,
Belirlenen politikalara uygun çalışmaları düzenlemek ve yürütmek,
Çalışmaları denetlemek ve değerlendirmek,
İnsan kaynakları ile ilgili yenilikleri izlemek ve gerektiğinde uygulamak,
İnsan kaynakları ile ilgili rutin işleri yürütmek,
İKY’nin temel amacı, insan kaynaklarını etkin ve verimli şekilde kullanmak, doğru insanları, doğru işlerde istihdam
etmek, iş için gerekli bilgi, beceri ve yeteneğe sahip kişileri seçmek ve bunları
kendilerine en uygun departmanlara yerleştirmektir. Başarı değerlendirmeleri yapmak çalışanları ödüllendirmek,
örgütte çalışanların motivasyonunu kıran faktörleri ortadan kaldırmak, ücret ve maddî teşvikleri hakkaniyete uygun
şekilde yapmak insan kaynakları yönetiminin temel amaçlarıdır.
İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN İŞLEVLERİ
İnsan kaynaklarının yerine getirmesi gereken işlevler; insan kaynakları plânlanması için iş yükü ve iş gücü analizleri
için iş analizi yapmak, performansı ölçmek ve değerlendirmek, ödüllendirmek, yetiştirmek, geliştirmek ve
motivasyonlarını artırmak için endüstri ilişkilerini yürütmek gibi işlevlerdir. Ayrıca son yıllarda önem kazanan bilgi
sistemleri kurmak ve işletmek de İKY’nin temel işlevleri arasındadır.
İnsan kaynakları işlevlerinin temel amacı, işletmenin rekabet üstünlüğü elde etmesini ve faaliyetlerinde
sürdürülebilirliği sağlamaktır. Bunun başarılması için, yeni ürün ve teknoloji yaratabilecek, kullanabilecek, yeni
pazarlarda rekabet edebilecek, büyüme ve gelişmeyi başarabilecek ve tüm bu işlevleri örgütün iç ve dış çevresiyle
etkileşim halinde yapabilecek çalışanları işletmeye kazandırmak İKY’nin temel işlevleri arasındadır.
İş Analizi
İş analizi, bir işin özellikleri, gerekleri ve çalışma koşullarının çeşitli yöntemlerle analiz edilmesidir. İş hakkında
güvenilir ve kullanılabilir bilgiler toplanır. İş analizi bir işin içeriğinin, gereklerinin niçin ve nasıl yapıldığının saptanması
işlemi olarak tanımlanabilir. İş analizi kısaca işin emarını çekme faaliyetidir. İş analizi ile örgütteki işler tek tek
tanımlanır ve özellikleri ortaya çıkarılır. İşlerin özellikleri, işin yapıldığı yer, çalışma koşulları, çevresi ile birlikte
incelenir ve işin niteliği, gerekleri ortaya çıkarılır.
Birim analizi, iş analizi, iş tanımları, iş nitelikleri veya iş gerekleri kullanılarak, çalışanların performanslarını
değerlendirecek bir dizi standart ortaya çıkarılır. Çıkarılan bu standartlar, performans standartlarıdır. Bu standartlar
çalışanların performanslarını nesnel biçimde değerlendirme olanağı verir.
İş analizinin temel amacı, bir örgütün mevcut pozisyonlarını, bu pozisyonların niteliğini, beceri, bilgi, tecrübe ve
eğitim gereklerini ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini belirlemektir. İş analizi, çalışanların performansını
belirlemek için yapılmaz; iş analizi, işlerin kendisi ile ilgilidir. İş analizi programı genel olarak; organizasyon içindeki
her bir işin göreli değerini belirleme, o işi yapmak için gerekli olan özel yetenek, faaliyet sayısı, iş tanımları, bireysel
gerekler, işin şartları, beceri, eğitim gerekleri ve sorumlulukları içerir.
İş analizi yöntemleri
İş analizi yapmak amacıyla bilgi toplamak çeşitli yöntemlerle yapılabilir. İş analizinde kullanılacak yöntemleri aşağıdaki
gibi açıklayabiliriz:
Gözlem yöntemi. Gözlem yönteminde çalışanlar iş başında gözlemlenir
Birebir görüşme yöntemi. Bu yöntemde mevki sahibi kişiler belirlenip, kendileriyle görüşmeler yapılır.
Yapılandırılmış anket yöntemi. Bu yöntemde çalışanlara yerine getirmeleri muhtemel görevlerin yer aldığı, bu
görevlerin yanlarına işaret koymalarının ya da derecelendirme yapmalarının istendiği bir anket formu verilir.
Anket yöntemi iş analizinde yaygın kullanılır.Anketi, en az bir işgörenin yanıtlaması gerekir.
Günlük tutma yöntemi. Günlük tutma yönteminde her gün yapılan işler kaydedilir.
Birleşik yöntem. Bu yöntemde görüşme ve soru kâğıdı yöntemleri birlikte kullanılır.
İnsan Kaynakları Plânlaması
Doğru sayıda ve nitelikte insanı, doğru yerde ve doğru zamanda istihdam etmek için yürütülen plânlama faaliyetidir.
İnsan kaynakları plânlaması stratejik bir yaklaşımdır.
İnsan kaynakları plânlama süreci; insan kaynakları ihtiyacının belirlenmesi, insan kaynakları arzının belirlenmesi, arz
ve ihtiyacın karşılaştırılarak plânın oluşturulması olmak üzere üç aşamada gerçekleşir.
İnsan kaynakları ihtiyaç tahmini; bir işletmenin kısa ve uzun vadede ihtiyacı olan iş gücünün sayı ve nitelik
olarak belirlenmesidir.
İnsan kaynakları arzını belirleme örgütte çalışanların durumunu nicelik ve nitelik açısından belirlemedir.
Yapılan karşılaştırmalar sonucu her pozisyonda ne kadar ve hangi beceri ve yeteneğe sahip personelin
bulunacağının kararlaştırılmasıdır.
İnsan kaynakları plânlarında; plânlama dönemi içersinde gerçekleşecek veya ortadan kalkacak işler, ihtiyaç duyulacak
personel sayısı ve yeterlilikleri, elde bulunan personel sayısı ve yeterlilikleri, eğitim ihtiyacı gibi temel konular yer
almalıdır.
İşletmelerde İKP yapılmasını gerekli kılan faktörler şu şekilde sıralanabilir:
İşgücü maliyetinin giderek artması,
Teknolojide yaşanan sürekli gelişmeler,
Hızlı toplumsal ve kültürel gelişmeler,
Yasal ve politik gelişmeler,
Ekonomik ve sosyal krizler
İnsan Kaynakları Plânlamasında temel düşünce, gelecekteki insan gücü gereksinimlerini saptamak ve bunu karşılayacak
eylem plânlarını geliştirmektir.
İnsan Kaynakları Tedariği
İnsan kaynakları tedariği, kadrolama faaliyetlerinin temelini, oluşturur. Kadrolama, istihdam edilecek iş gücünün
seçimi, geliştirilmesi, yerleştirilmesi, değerlendirilmesi, kariyer plânlamasının yapılması, eğitimi gibi insan kaynakları ile
ilgili faaliyetleri kapsayan bir yönetim fonksiyonudur. Kadrolama sürecinin aşamaları; iş gücü ihtiyacının belirlenmesi ve
personelin tedarik edilmesi (sağlanması), seçimi ve iş gücü plânlamasından oluşur. Kadrolama işlevinin temel unsuru
işleri yapacak olanların tedariği ve seçimidir.
Tedarik sürecinde şu hususlara dikkat edilir:
İş analizleri ve iş tanımları. İş analizlerinden elde edilen bilgilere göre iş tanımları yapılır. Ne kadar, hangi
özellik ve nitelikte insan kaynağına ihtiyaç duyulduğu iş yükü analizi ve iş tanımlarına göre belirlenir. Bu
süreçte “iş gerekleri” yani iş analizleri ile ortaya çıkan iş özellikleri ile adayların özelliklerinin karşılaştırılması
gerekir.
İnsan kaynakları plânlaması. İKP, işletmenin ihtiyaç duyduğu veya duyacağı personelin önceden plânlamasıdır.
Bu aşamada, iş analizleri ve iş tanımlarından toplanan bilgiler doğrultusunda, iç ve dış faktörler dikkate
alınarak tedarik edilecek insan gücü nicelik ve nitelik olarak belirlenir.
İnsan kaynağı arz ve talep durumu. İnsan kaynakları tedariği için mevcut işgören arz ve talep durumu
dikkate alınır. İnsangücü arzı, mevcut işletmede çalışan işgörenleri ifade eder. Tedarik sürecinde önce
bunların envanteri çıkarılır. Mevcut durumda ve gelecekte işgören ihtiyacı insangücü talebini gösterir.
İşgören arama ve bulma faaliyetleri, kapsamlı bir işgören araştırması gerektirir. Temelde işletmelerin iş gücü temin
edebilecekleri iki kaynak vardır. Bunlar işletme içi kaynaklar ve işletme dışı kaynaklardır. İşletme içinden işgören
tedariği, örgütte mevcut insan kaynağından yararlanmadır. İşletmede tayin, terfi nakil, rotasyon gibi yöntemlerle
insan kaynağı tedarik edilir. Genel olarak işletmelerde iç kaynaklardan yararlanma aşağıdaki gibi üç şekilde olmaktadır:
Terfi ve nakil. Terfi yani yükselme bir işgörenin bulunduğu görevden daha fazla yetki ve sorumluluk gerektiren üst
düzeyde başka bir göreve yükseltilmesidir. Terfide kıdem veya performans ölçüt olarak kullanılabilir. Nakil ise,
işletme içerisinde işgörenlerin ihtiyaç duyulan başka birimlere kaydırılmasıdır. Gerek yükselme ve gerekse nakiller
işletme içinden olabileceği gibi holding, ortaklık, bağlı şirketler içinden de olabilir.
İç duyurular. Bu yöntemde ihtiyaç duyulan insan kaynağı özellikleri panolara asılarak ilân edilir ve bu yolla
işletmede çalışan işgörenlerin başvurusu sağlanır.
İş zenginleştirme ve geliştirme: Bazı işgörenlerin iş yükü arttırılarak, ilâve görevler ve sorumlulukların verilmesidir.
Günümüzde işletmeler, işletme dışından eleman bulmak için farklı yöntemler kullanmaktadırlar. Bunların başlıcaları;
doğrudan başvurular, işletmelerin ilân panoları işletmede çalışanların referansları, internet, ilânlar (gazete, dergi, vb
duyuruları), resmi veya özel işçi bulma kurumları, meslekî ve teknik eğitim kurumları, üniversitelerin kariyer duyurularıdır.
İnsan Kaynaklarının Seçimi
insan kaynağını tedarik etme, insan kaynakları plânlaması sonucunda ortaya çıkan iş gücü gereklerini karşılamak üzere
gerekli bilgi, beceri ve yeteneğe sahip insanları istihdam etme etkinliğidir. Seçim sürecinde iş gerekleri, işletmenin
kısa ve uzun dönem ihtiyaçları dikkate alınır. Diğer bir husus seçim sürecinde adayların nesnel ölçütlere göre seçiminin
yapılmasıdır. Aksi halde firma itibarına zarar vermek kaçınılmaz olur. İnsan kaynakları seçimi sürecinin aşamaları
şunlardır:
İş analizlerinin yapılması,
İnsan kaynakları plânlaması,
İnsan kaynakları tedariği (aday havuzu oluşturma),
İnsan kaynaklarının seçimidir.
İşgören tedariği bittikten sonra işgören seçim aşamasına geçilir. Yapılacak işleri görecek nicelikte işgörenin tedariği
süreci bunların seçimi ile tamamlanır. Seçim sürecinde adayların nitelikleri belirlenir. Adaylar arasından, en iyileri
seçilir, işe yerleştirilir ve yeni görevlerine alıştırılır. Bir kişiyi işe almanın kolay, buna karşın onu işten çıkarmanın hem
maddî, hem de manevî yönden önemli zorlukları vardır. Yapılacak iyi bir seçim, örgüt için kritik ve stratejik başarı
faktörüdür.
Seçim sürecinde aranan niteliklere uygun kişilerin belirlenmesi ve bunlar arasından en iyisinin seçilmesi aşağıdaki
aşamalarda gerçekleşir:
Başvuruların kabulü. Bu aşamada, açık pozisyon için iş şartları ve temel vasıflara göre başvurular kabul edilir. İş
gereklerini karşılamayanların başvuruları zaman kaybetmemek için kabul edilmez.
Ön eleme. Öz geçmiş elemesinden geçen adayları ön görüşmeye davet etmeden önce gerçekleştirilen telefon
görüşmesidir. Telefon görüşmesi gereksiz bürokrasi azaltır. Adayın iletişim yeteneği ve işe ilgisi ölçülür.
Ön görüşme. Genellikle İKP departmanında çalışan bir yetkili tarafından yapılan kısa görüşmelerdir. Ön
görüşmede, ayrıntılara girmeden aranan niteliklere sahip olmayan adaylar elenir; elenmeyenlere başvuru formu
doldurtulur.
İşe giriş testleri: Ön görüşmeyi geçen adaylara bazı genel ve meslekî bilgi ve beceri testleri uygulanır. Testin
amacı, kişisel özellik ve yeteneklerin ölçülmesi için objektif veriler sağlamaktır.
Mülâkat. Adayın belli bir pozisyon için uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılan bir seçim yöntemidir.
Mülâkatın üç temel amacı vardır. İlki adayın görev için doğru kişi olup olmadığını belirlemek, ikincisi adaya işin
kendisi için uygun olup olmadığını değerlendirme olanağı tanımak, üçüncüsü olumlu bir işletme imajı oluşturmaktır.
Referans kontrolü. Son kararı vermeden önce adayın verdiği bilgilerin doğruluğunu belirlemedir. En doğrusu,
referansların hâlihazırdaki ya da önceki işverenlerinden alınmasıdır.
Sağlık kontrolü. İşe alma kararı vermeden önce, adayın sağlık kontrolü yapılarak işin fiziksel ve sağlık gereklerini
karşılayıp karşılayamadığı tespit edilir.
İş teklifi. İşe alınacak kişi belirlendikten sonra başvuru sahibi, kendisine iş teklifi yapılmak üzere tekrar
görüşmeye çağrılır. İş teklifi, sözlü ya da yazılı olabilir. İş teklifini kabul eden adayla hizmet sözleşmesi imzalanır.
İşe yerleştirme. İşe alınmasına karar verilen işgören işletmeye alınır ve belirli bir süre deneme çalışması için işe
yerleştirilir. Bu deneme sürecinde işgörenin yeteneğini ortaya koyma ve işletme ile bütünleşmesi için fırsat tanınır.
Deneme süresi tamamlanan işgören değerlendirmeye alınır. Eğer eğitim açığı var ise eğitim verilir ve istenilen iş
standartlarına uyumu sağlanır.
İşe Alıştırma
Oryantasyon, çalışacak kişi işe gelmeden başlar ve iş ortamına uyum sağlayıp, iş tatmini buluncaya kadar devam eder.
İlk etapta çalışana gerekli bilgiler verilir. Fazla ve gereksiz bilgi, işe yeni başlayan işgörenin gerçekten ihtiyacı olan
bilgilere önem vermemesine neden olabilir. Oryantasyon programı kişiden kişiye değişir. Yeni işe başlayan bir işgörenin
en çok ihtiyaç duyduğu şey, kendini rahat hissetmesi ve verilen sorumlulukları yerine getirebileceğine inanmasıdır. Bu
yüzden, işe yeni başlayan bir kişiye uygulanacak oryantasyon programı dört ayrı konuyu kapsamalıdır:
Çalışma arkadaşlarına uyum ve çalışma ortamının benimsetilmesi. İşgörenin ilk çalışmasını bir grup içinde yapmasını
sağlamak hem grup arkadaşlarıyla tanışmasını sağlayacak, hem de sorumluluk paylaşımı aracılığı ile arkadaşlarının
güvenini kazanma imkânına sahip olacaktır.
Alacağı görevin niteliğini ve kendinden ne beklendiğinin açıkça belirtilmesi. İşletmenin, henüz çekingen davranan
işgöreni nelerin beklediğini ve kendisinden nelerin beklendiğini sormadan ihtiyacı olan bütün detayları vermesi,
işgörenin uyum sürecini kısaltır.
Verilen görevi başarabilecek bilgi ve beceriye sahip olduğuna dair moral verilmesi. Getirildiği pozisyonu hak ettiği,
bilgi ve becerisinin verilecek işleri yapmaya yeterli olduğunun vurgulanması, çalışanın kendine olan güvenini arttıracak
ve daha yaratıcı olmasını sağlayacaktır.
Örgüt kurallarının ve şirket kültürünün net bir şekilde anlatılması. Mevcut kuralların anlatımı, çalışanın üzerindeki
baskıyı kaldıracaktır ve bir derece çalışma özgürlüğü sağlayacaktır.
Belirtilen görevler, örgüt yöneticilerinin ve örgütün insan kaynakları departmanının yapması gereken görevlerdir.
İnsan kaynakları bölümünün görevi, daha çok resmi bilgileri sağlamaktır. Örgütün tanıtımı, örgüt düzeninin anlatımı
ve gerekli evrakların hazırlanması, insan kaynakları departmanının yapması gereken işlerdir.Adaptasyon sürecinde
insan kaynakları departmanının yapması gerekenler şunlardır:
Örgütün tanıtımı. Örgüt tarihçesinin, geleneğinin ve kültürünün anlatılması, örgüt ürünlerinin/ hizmetlerinin
tanıtılması, örgüt şemasının ve bölümlerin genel tanıtımı, değerlerin paylaşımı, örgüt vizyonunun aktarılması, örgüt
tanıtım kitapçığının verilmesi, ücret sisteminin ve prosedürünün tanıtımı, ödüllendirme, bireysel öneri sistemi gibi
sistemlerin tanıtımı gerekir.
Sistem ve prosedür tanıtımı. Sağlık hizmetlerinin ve izin prosedürlerin tanıtımı bu aşamada yapılır. Çalışma
saatlerinin ve iş koşullarının tanıtımı,
ulaşım imkânlarının tanıtımı, disiplin prosedürünün tanıtımı, yerleşim yerinin ve kullanılacak malzemelerin hazırlanması
çalışma masası vb.
İnsan Kaynaklarının Eğitim ve Geliştirilmesi
Örgütlerin verimlilik arttırmada en güvenilir kaynağı, insan kaynağıdır. Bu nedenle örgüt çalışanlarının niteliklerini
artırmak amacıyla eğitmek önemidir.
Eğitim konusunda yapılması gereken ilk faaliyet, eğitim ihtiyacının belirlenmesidir. Diğer bir ifadeyle, işgörenin
eğitim ihtiyacının saptanmasıdır. Eğitim ihtiyacının belirleyecek pek çok yöntem bulunmaktadır. İşgöreni gözleme,
teknik el kitapları, danışmanlar ile görüşme, eğitim açığının tespitine yönelik hazırlanmış anketleri doldurmalarını
isteme bu yöntemlerden bazılarıdır. İşgören eğitiminin önce plânlanması gerekir. Eğitim plânlaması, eğitimle ilgili
olarak mevcut durumdan gerçekleştirilmek istenen amaçlara ulaşmak için takip edilecek yolların, yöntemlerin ve
kullanılacak kaynakların önceden belirlenmesi ile ilgili faaliyetleri plânlama sürecidir.
İşbaşında eğitim yöntemleri
İşbaşında eğitim yöntemlerinde, eğitime tabi tutulan işgören, işletme içinde çalışmakta ve işinden ayrılmadan, bir
yandan işini yaparken diğer yandan da eğitilmektedir. Diğer bir ifade ile kişi hem işini yapar, hem de öğrenir.
İşletmelerde kullanılan en sık iş başı eğitim yöntemleri aşağıda açıklanmıştır.
Âmir nezaretinde eğitim. “Sistemli gözetim” olarak da bilinen bu yöntem, en çok kullanılan eğitim yöntemidir.
Dayandığı fikir “yaparak öğrenmenin en iyi yol olduğu ve bir işgöreni en iyi eğitecek kişinin kendi âmiri olduğu
fikridir. Çünkü yönetici astını herkesten daha iyi tanır. Ayrıca, yönetimin her asttan ne beklediğini en iyi bilen ve
tanıyan kişi yöneticidir.
Yetki devri yoluyla eğitim. Bu yöntemde, en önemli husus yetki devrinin verilmesi ve yönetimde merkezleşmeden
kaçınmaktır. Bir yönetici astını samimî ve güvenilir biçimde yetiştirmek istiyorsa, bunun etkin araçlarından biri
astına belli bir düzeyde yetki ve sorumluluklarını devretmesidir. Âmirin astlarına yetki devretmesi, onların
yetişmelerini ve gelişmelerini sağlar.
Yöneticiye yardımcı verme. Yöneticiye yardımcılık yetki devri gerektirmez. Yetiştirilmesi ve geliştirilmesi arzu
edilen çalışan, yöneticiye yardımcı tayin edilerek, yöneticiye yardım eder. Bu yöntemin, yardımcının tecrübe,
liderlik ve karar verme yeteneklerinin gelişmesine katkıda bulunması beklenir.
İş rotasyonu. İşgören eğitimi, yetiştirilmesi ve geliştirilmesinde en çok kullanılan yöntemlerden biri de iş
rotasyonudur. Bu yöntemde işgören doğrudan üstünün gözetiminde değildir. Rotasyon, genellikle örgütte aynı
seviyedeki işler arasında ve kısa süreli olarak yapılan görev değiştirmedir.
Staj yoluyla eğitim. Staj, işgörenlerin belli bir konuda bilgi sahibi olabilmeleri ve tecrübe kazanmaları için işletme
içinde veya dışında belli bir görevde bulundurulmalarıdır. İşgörenlere yapacakları işlere ilişkin çalışma ortamlarını
tanıtma, işleri öğrenme ve meslekî sorumluluk taşıma gibi yararlar sağlar.
Çıraklık Eğitimi. Zorunlu temel eğitimini tamamladıktan sonra, gerçek iş ortamında fiilen çalışmak suretiyle
meslek öğrenmek isteyen 15 yaş ve üzerindeki kişilerin teorik ve pratik meslekî eğitimlerinin bir programa göre
yapılmasını sağlayarak, onlara ihtiyaç duydukları beceri ve yeteneğin kazandırılmasıdır.
Komiteler yoluyla eğitim. İşletmelerde çeşitli komiteler oluşturulur. Bunlar, karar verme komiteleri, bilgi verme
komiteleri, öneri ve danışma komiteleridir. Burada amaç, yeni yetişen yöneticilerin sık sık katılmasıyla olgunluk,
karar ve davranış yeteneklerinin geliştirilmesidir.
İş dışı eğitim yöntemleri
İş dışında eğitim yöntemleri, işgörenlerin, belli bir süre işten uzaklaşarak yapılan eğitim çalışmasıdır.Çok sayıda iş
dışı eğitim yöntemi vardır. En yaygın iş dışı eğitim yöntemleri şunlardır:
Anlatma (konferans) yöntemi. Anlatma bir mesajın başkasına aktarılmasıdır. Yöntemin başarısı anlatana bağlıdır.
Alışılmış bir yöntem olması, kolaylıkla düzenlenmesi ve masrafsız olması, özel eğitim araç ve gereçlerine ihtiyaç
göstermemesi, az zamanda çok sayıda kişi ile ilişki kurulmasına olanak sağlayarak eğitim süresini kısaltması bu
yöntemin üstünlükleridir.
Panel, sempozyum (symposium) ve forum. Panel, bir dinleyici kitlesi önünde bir grubun, fikir alışverişi ile konuyu,
yöneticinin idaresinde ve resmî olmayan bir hava içinde tartışmasıdır. Panel uygulamada bir sorunun zıt görüşlere
sahip küçük bir grup (panel) tarafından tartışılması ve daha sonra dinleyicilerin tepkisinin alınması şeklinde olur.
Sempozyum ise iki veya dört kişi arasındaki konuşmacının yönetici nezaretinde, bir konunun çeşitli yönlerini belirli
süreler içinde dinleyiciye sunmalarıdır. Forum ise, bir tartışma veya konuşmadan sonra, dinleyicilerin de görüşlerini
belirtmeleri veya sorular sormaları suretiyle tartışmaya katılmalarıdır.
Seminer. Üniversiteler veya meslekî kuruluşlarca düzenlenen seminerlere katılanlar genel, meslekî veya teknik
konularda bilgilerini yenileme olanağı elde ederler.
Kurslar. Çalışma saatlerinde düzenlenen kurslar seminerlere göre daha uzun süreli eğitim faaliyetleridir. Bu
kurallar altı ay ve bir yılda sürebilir.
Grup tartışması. 8-12 kişilik küçük bir grubun bir yönetici başkanlığında yaptığı tartışmalardır. Amacı grup
üyelerinin bilgisini artırmak ve belli davranışlar kazandırmaktır. Grup tartışmalarında sorunlar açıklanır, çözüm
yolları tartışılır.
Duyarlılık eğitimi. Grup eğitimi, duyarlılık eğitimi, grup dinamiği eğitimi veya grup ilişkileri eğitimi adıyla da
görülen uygulamalı grup (Traning) “T” eğitimi yöneticilerin yetiştirilmesinde yeni bir yöntemdir. Bu yöntem adayın
tutum ve davranışlarının geliştirilmesine yardım eder.
Pratik çalışma. Pratik çalışma, işgörenlerin iç girişimcilik yeteneğini artıran bir çalışmadır. Verilen görev sadece
bir uygulama görevi veya bir rapor hazırlama olabilir. Örneğin, resmi raporların incelenmesi ve özetlenmesi gibi.
Rol oynama. Bu yöntem, daha çok beşeri ilişkilerle ilgili problemlerin çözümünde kullanılır. Adaylardan iki veya
daha fazla kişi, bir gurubun önünde gerçek bir durumu canlandırır. Adaylara yapacakları roller önceden açıklanır.
Beklenmeyen sorunlar (in basket method). In-basket sözcüğü, görevlinin masasında bulunan ve gelen evrakın
konulduğu evrak sepeti için kullanılmaktadır. Eğitilecek aday, oturduğu masadaki evrak sepetinde çözüm bekleyen
problemlerle baş başa bırakılır.
Gezi-Gözlem: Gezi-gözlem, çalışılan işyerinin dışındaki bir yerde yapılan işleri, oluş ve yapılış halinde görmedir. Bu
bakımdan pratik ve doğrudan doğruya bir yaşantıdır.
Literatürü izleme. Bazı büyük işletmeler, personelin yararlanması için kütüphane kurmaktadır. Yöneticilerini de
hem bilgilerini geliştirmek hem de en yeni yönetim uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla kütüphaneden
yararlanmaya teşvik etmektedirler.
Örnek olay. Bu yöntem, işletme ile ilgili herhangi bir gerçek sorunun, yazılı bir metin halinde eğitime tabi
tutulanlar tarafından tartışılmasını ifade eder.
İşletme oyunları (simülâsyonu) yöntemi. Kelime anlamıyla benzetim olan simülâsyon, askeri araştırmalar
sonucunda karmaşık sistemlerin hareketini öğrenmek için geliştirilmiş bir yöntemdir. Simülâsyon yönteminde
eğitimin gerçek koşullarda yapılması amaçlanır.
İş Değerleme ve Yöntemleri
Bir örgütte âdil bir ücret politikası geliştirmek için yetenek, bilgi ve beceri açısından birbirine yakın olan işler aynı
ücret programına dâhil edilir. İş değerleme ile kurum içinde, işlerin önem açısından birbirleriye kıyaslanması sağlanır.
İş değerlemesi, ücret sistemlerinin temelini oluşturur. İşlerin örgüt içinde birbiriyle kıyaslanarak sıralanmasını sağlar.
İdeal yapı oluşturulduktan sonra, işgörenler bu ideal yapıya ne kadar uyduklarına, o pozisyonun gereklerini ne derece
yerine getirdiklerine göre ücret skalasındaki yerlerini alırlar. iş değerleme yöntemleri;
Sıralama yöntemi
İşletmedeki tüm işlerin güçlük derecelerine göre sıralanmasından ibaret bu yöntem, daha çok, küçük işletmelerde
uygulanmaktadır. Her iş diğerleri ile kıyaslanırken bir bütün olarak göz önüne alınır, işin güçlük faktörleri ayrı ayrı
hesaba katılmaz. Sıralama genellikle işleri iyi tanıyan kişilerden oluşturulan bir komite tarafından yapılır. Bu yöntemin
uygulandığı işletmelerde farklı iş unvanı sayısının 25-30 kadar olması gerekir.
İkili karşılaştırma yöntemi
Bu yöntem kart yöntemine göre daha güvenilirdir; fakat daha uzun süre çalışmayı gerektirir. Yöntemde her iş
diğerleri ile tek tek karşılaştırılır. İşlerin isimleri ikişerli düzende kartlara yazılır. Her seferinde bir çift olmak üzere
kıyaslama yapılır. İki işten hangisi zor ise bir işaret konulur. En sonunda fazla işaret alan en zor olarak kabul edilir.
Yöntemin diğer bir uygulaması ise işlerin oluşturulan bir tablo ile tek tek birbiri ile kıyaslanmasıdır. Eğer
karşılaştırılan iş diğerinden zor ise 2, eşit ise 1, kolay ise 0 puan verilir. Puanlar toplanır. En yüksek puan alan en zor,
en düşük puan alan ise en kolay iş olarak kabul edilir.
Sınıflandırma yöntemi
İşlerle ilgili bilgiler toplanarak, analiz edilir ve dereceleri veya nitelikleri farklı faaliyetlerden oluşan iş sınıfları
tanımlanır. Tanımlarda her iş sınıfının içerdiği görev, yetki ve sorumluluklar yer alır ve bunlar kıyaslamalarda temel
veri kabul edilir. Ayrıca her sınıf için birkaç “temsilci iş/kilit iş” olarak seçilir. Bunlar bulundukları sınıfın birçok
niteliğine sahiptirler. Böylece önceden hazırlanmış ve sınıflanmış iş tanımları daha sonra yapılacak değerlemelerde
standart kıyaslama araçları olarak kullanılır.
Faktör kıyaslama yöntemi
Faktör kıyaslama, kantitatif bir yöntemdir. Yöntemin uygulanmasında parasal değerler kullanılır. Yöntem sıralama ve
sınıflama yöntemlerine göre daha hassas sonuçlar verir. İşlerin göreceli zorluk dereceleri her seferinde tek faktöre
göre kıyaslandığı için sonuçları daha doğrudur. Faktör kıyaslama yöntemi için öncelikle iş tanımları yapılır. Bunun için iş
tanımlarının belirlenmesine yönelik standart bir talimat kullanılır. Her değerlemecinin hazırladığı tanımlar daha sonra
grup içinde tartışılarak eksiklikler giderilir. Daha sonra tüm işler arasından 10 ile 20 kadar temsilci (mastar) iş seçilip,
faktörlere göre tek tek karşılaştırarak bir skala oluştururlar. Diğer işler bu skalaya göre değerlendirilerek iş
değerlemesi yapılır.
Puan yöntemi
Bu yöntemde faktör kıyaslamada olduğu gibi işlere sayısal değerler verilerek değerleme yapılır. Faktör puan
yönteminde iş tanımlarına ve nicel verilere göre değerleme yapıldığı için değerlemeciler arasındaki farklılıklar azdır. İş
değerlerinin puan ile ifade edilmesi, iş sınıflarının ve ücret tarifelerinin oluşturulmasına kolaylık sağlar. Puan yöntemi
nicel olduğu için sübjektif yargılar minimum düzeydedir. Puan sisteminin kurulması ve bu sisteme göre iş değerlemesi
yapılması oldukça güç, karmaşık ve uzun işlemleri gerektirir. Faktör-puan yönteminde faktörlerin sayısı ve ağırlığı
sonuçları etkilediği için faktör seçimi, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
FAKTÖRLER
1. Beceri
Ön yetiştirme
AĞIRLIK
% 50
% 14
Tecrübe
İnisiyatif
2. Gayret
Bedensel çaba
Zihinsel çaba
3. Sorumluluk
Başkalarının işinden
sorumlu
Başkalarının
emniyetinden sorumlu
Malzeme veya üründen
sorumlu
Makine ve teçhizattan
sorumlu
4. İş koşulları
Çevre koşulları
İş kazası
% 22
% 14
% 15
% 10
%5
% 20
%5
%5
%5
%5
% 15
% 10
%5
Faktörlerin tartılandırılmasında, seçilen faktörlerin işlerin toplam değeri içindeki payları belirlenir. Faktör ağırlıkları
yüzde olarak belirtilir ve faktörlerin her birine 100 üzerinden ağırlık verilir. Faktörlere eşit ağırlık verilmez. Genel
olarak işletmeden işletmeye değişmesine rağmen, faktörlere verilen ağırlıklar birbirine yakındır. Beceri, güç
bulunduğundan ve daha fazla yatırım gerektirdiğinden, yaklaşık ağırlığı %40-55 dolaylarında tutulmaktadır.
Yetkinlik bazlı değerleme yöntemi
Yetkinlik bazlı insan kaynakları yönteminin amacı, örgütün misyon, vizyon, strateji ve değerleri ile uyumlu bireysel
yetkinliklerin geliştirilmesi, insan kaynaklarının sistem ve uygulamalara entegre edilmesi yoluyla örgütte yön birliğinin
ve performans artışının sağlanmasına destek verilmelidir. Burada önemli olan bilgi, beceri ve davranışsal özelliklerin
birbirini tamamlamasıdır. Yetkinlik bazlı değerleme yöntemi, yetkinlik bazlı insan kaynakları araçlarının tartılanmasına
ilişkin değerleme yöntemidir. Burada faktör-puan yönteminde kullanılan faktörlerin yerini yetkinlikler almıştır.
Performans Değerleme İşlevi
Performans değerlendirmesi, işgörenlerin kendilerinden beklenenleri ne ölçüde gerçekleştirdiklerini tespit etmeye
yönelik bir süreçtir. Performans değerlendirmesinin amaçları değerlendirme ve geliştirme olmak üzere iki grupta
incelenebilir. Değerlendirme amaçları, ücretlendirme, ödüllendirme, yükselme, pozisyon düşürme, işten uzaklaştırma
gibi yönetsel faaliyetler olabilir. Geliştirme amaçları ise yönetici geliştirme, başarı geliştirme, geri bildirim gibi insan
kaynakları fonksiyonlarıyla ilgilidir.
Performans yönetimi, bir örgütün gelişmesini sağlayacak etkinliklerinin plânlanması, uygulanması ve kontrol edilmesi
sürecidir. Performans değerleme ise uygulamaların ne ölçüde gerçekleştirildiği ile ilgili faaliyetlerdir. Değerleme,
performansın plânlanan şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğini anlamayı sağlayacak ölçme ve değerleme ölçütlerinin
ortaya çıkarılmasıyla başlar. Performans ölçütleri, performans plânlamasında kullanılan bilgiler ve sürecin diğer
bilgilerine göre tespit edilir.bunlara ek olarak ;
 İşgörenlerin eğitimi ve örgütün geliştirilmesi
 Eğitim program ve politikalarının değerlendirilmesi.
 İşgörenleri seçme sürecinin geçerliği eklenebilir.
Performans değerlemenin işlevlerini “bireysel” ve “kurumsal” açıdan ele almak mümkündür. Performans
değerlemesinin kurumsal yararları şunlardır:
Örgütün performansının iyileştirilmesi,
İletişimin iyileştirilmesi,
İlişkilerin iyileştirilmesi,
Var olan ve potansiyel sorunların ortaya konması,
Gelişme ve eğitim ihtiyaçlarının saptanması,
Performansın örgüt lehine ortaya çıkarılması,
Düzeltici önlemlerin alınması.
Performans değerlemenin amaçları şunlardır:
Personelin zayıf ve güçlü yönlerinin belirlenmesi,
Personelin tutumlarına ilişkin daha geçerli bilgi edinme,
Kişinin kendi rolünü belirleme ve ona açıklık kazandırma,
Çalışanın kendine güven duygusunun artırılması,
Kendi güçlü ve zayıf yönlerini öğrenme olanağı,
Eğitim ve geliştirme plânlarının somut verilere dayandırılması.
Performans Değerlendirme Yöntemleri
Performans değerlendirme yöntemleri, görevin niteliğine ve değerlendirme sonuçlarının kullanılacağı alana göre
değişmektedir. Her kurum faaliyet alanına göre farklı bir performans ölçüm yöntemi ile performansını ölçebilir.
Performans değerleme yöntemleri şunlardır:
Karşlatırmalı standartlar yaklaşımı
Bu yöntemde değerlendirmeler, bir işgörenin performansının, bir veya daha fazla işgörenle karşılaştırması esasına
dayanır. Karşılaştırmalı standartlar yaklaşımında kullanılan yöntemler şunlardır:
Doğrudan sıralama yöntemi,
Sıraya koyarak değerleme yöntemi,
İkili karşılaştırma yöntemi,
Zorunlu dağılım yöntemi.
Bu yöntemlerden ilk üçünde işgören diğer bir işgörenle karşılaştırılırken; zorunlu dağılım yönteminde değerleyiciler
değerlendirdikleri işgörenleri, en yüksek performanstan en düşük performansa doğru tespit ettikleri nispî oranlara
göre değerlendirirler.
Kesin standartlar yaklaşımı
Bu yaklaşım, her işgörenin performansını diğer işgörenden bağımsız olarak kendi iş tanımı kapsamında değerlendirir.
Bu yaklaşımda, karşılaştırmalı standartlar yaklaşımının aksine, performans değerleyiciler işgöreni diğer işgörenlerden
bağımsız olarak değerlendirirler.
Amaç-sonuç yönelimli yaklaşımı
Bu yaklaşımda performans, elde edilen sonuçlara göre değerlendirilir. İşgörenler davranışlarından ziyade gerek
bireysel gerekse grup olarak yapmış oldukları faaliyetlerin sonuçlarına göre değerlendirilirler.
Bu yaklaşımda kullanılan yöntemler şunlardır:
Amaçlara göre yönetim,
Sorumluluk merkezleri yaklaşımı,
İş standartları yaklaşımı,
Değerleme merkezi tekniğidir.
Direk indeks yaklaşımı
Bu yöntemde standartlar, verimlilik, devamsızlık ve iş gücü devri gibi somut kriterlere göre belirlenir. Müşteri
şikâyetleri sayısı, bozuk ve hatalı ürün sayısı gibi nitelik; satış miktarı, belirli bir sürede üretilen ürün miktarı, hizmet
verilen müşteri sayısı gibi nicelik ölçütleri bu yöntemde dikkate alınan değerleme ölçütleridir.
360 derece performans değerleme yöntemi
Bu yöntem, yönetenlerin veya yöneticilerin performansının, iş arkadaşlarından, kendisine doğrudan rapor
verenlerden, iç ve dış müşterilerden derlenen iş performansı bilgilerinden elde edilen verilere dayalı bir
değerlendirme yöntemidir. Yöntemde bilgiler çeşitli kaynaklardan toplandığı için değerlendirme sonuçları göreli olarak
güvenilirdir. Çoklu bireysel performans değerleme sistemi olarak 360 derece geri besleme sisteminin literatürde
farklı tanımlarını yapılmıştır. 360 derece geri besleme sistemi, yöneticilerin, astların, müşterilerin kısaca ilgili tüm
tarafların katılımıyla elde edilen verilere dayalı bir geri besleme yöntemidir. Bir başka tanımla 360 derece geri
besleme sistemi, değerlendirilen şahsın çok boyutlu olarak değerlendirildiği bir performans değerleme yöntemidir.
360 derece performans değerlendirme sisteminde, değerlendirilen kişilerin tutum, davranışları ve bu davranışların
sonuçları hakkında çalışanın üstlerinden, eşit statüde olanlardan, astlarından ve ilgili tüm kişilerden veriler toplanır.
360 derece geri bildirim sisteminin temel amacı, “performans değerleme” için farklı kaynaklardan geri bildirim
sağlamaktır. Değerlendirilen kişinin kişisel ve meslekî gelişimine katkı sağlamak bu sistemin temel amacıdır. Bu nedenle
360 derece performans değerleme sistemi, hem bir değerleme sistemi, hem de bir işgören eğitim ve geliştirme
sistemidir.
Ücret ve Maaş Yönetimi
Ücret, “iş gücünün bir iktisâdi faaliyete katılması karşılığında elde ettiği gelir” olarak tanımlanmaktadır.
Ücretlendirmenin bazı temel ilkelere dayandırılması gerekir. Bu ilkeler şu şekilde özetlenebilir:
Eşitlik ilkesi. Kısaca, eşit işe eşit ücret verilmesidir. Diğer bir ifadeyle, işin ve işi yapan kişinin kapasitesi
belirlenerek ücret eşitliğinin sağlanmasıdır.
Dengeli ücret ilkesi. Ücret çalışanların ekonomik anlamda yaşam standardını yükseltecek kadar tatmin edici,
fakat işverenlerin maliyetlerini aşırı derecede artırmayacak kadar ölçülü ve dengeli olmalıdır.
Terfi ile orantılı ücret ilkesi. Bir çalışanın normal şartlarda bir üst makama geçmesi durumunda alacağı
ücretin farklı olmasıdır.
Bütünlük ilkesi. İşletmelerde ücret açısından memur-işçi ayırımı yapmaksızın tüm çalışanlara yönelik ücret
politikasının izlenmesidir.
Nesnellik ilkesi. İşletmelerde ücretin sübjektif (hissi) olarak değil, objektif olarak herkesin hak ettiği ölçüde
verilmesidir.
Açıklık ilkesi. İşletmenin ücret politikasının çalışanlara anlatılması ve ücret düzeninin herkesin anlayacağı
açıklıkta olmasıdır.
Esneklik ilkesi. Ücret politikasının değişen çevre şartlarına uyum sağlaycak esneklikte olmasıdır.
Ücret düzeyini etkileyen dış faktörlerin başlıcaları devlet, sendikalar ve iş gücü pazarıdır. İç faktörlerin başında ise
işletmenin büyüklüğü, amaçları, politikaları ve stratejileri gelmektedir.
Disiplin
Disiplin, örgütsel amaç için bir araya gelmiş insanların uyum içinde çalışmalarını sağlayıcı kural ve yaptırımları kapsar.
Disiplin, davranış standartları olarak kuralların oluşturulması, işgörenlerin o işyerinde neleri yapmakla ve neleri
yapmamakla yükümlü olduğunun, aksi takdirde nelerle karşılaşacağının belirlenmesidir.
Farklı disiplin uygulamaları vardır. Bunlar;
Önleyici disiplin yaklaşımı. Disiplin sürecinin ilk iki aşaması olan kural ve düzenlemelerin oluşturulmasına ve
personele iletilmesine önem veren, suçun ortaya çıkmasına neden olan zemini ortadan kaldıran bir disiplin
uygulamasıdır.
Düzeltici disiplin yaklaşımı. İstenmeyen davranışların ceza uygulanarak sona erdiren ve suçun ortaya çıkardığı
olumsuzlukları telafi etmeyi amaçlayan bir disiplin uygulamasıdır.
Kademeli disiplin anlayışı. İşgörenin ilk hatasında daha hafif bir ceza uygun görülürken, bu hata
tekrarlandıkça verilen cezanın şiddetinin arttırılmasıdır.
Yapıcı (cezasız) disiplin yaklaşımı. Temelinde işgörenin hatalı davranışını suç olarak değil nedenleri
belirlenmesi gereken bir sorun olarak gören ve çözümü için ona rehberlik etmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır.
İş Sağlığı ve Güvenliği
İş sağlığı, çalışanların bireysel özelliklerinden ve işletmenin çevresel koşullarından kaynaklanan sağlık problemlerinin
önlenmesini içerirken; iş güvenliği, çalışanların hatalı davranışlarından ya da işyerinin hatalı uygulamalarından ortaya
çıkan iş kazalarının önlenmesinin yanında çalışanın işini kaybetmeme güvenliğini de kapsar.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin en çok kabul gören tanımına göre iş güvenliği: İşyerlerindeki çalışma koşullarının sağlık
ve güvenlik içinde olmasını temin eden ve sonucunda iş kazaları ile meslek hastalıklarını azaltmaya yönelik tüm
çabalardır.
Çalışma İlişkileri
Sendikaların en önemli işlevleri, işverenle üyelerinin istihdam koşullarını içeren toplu iş sözleşmesini pazarlık etmek,
üyelerini işverenlerin keyfi ve haksız işlemlerinden korumak ve uyuşmazlıkların çözümünde onlara yardımcı olmaktır.
İşçilerin sendikaya üye olma nedenleri ekonomik çıkarlar elde etmek, iş güvenliği sağlamak, yönetimin haksız
tutumlarına karşı güvence sağlamak, sosyal ihtiyaçlarını karşılamak ve sendika hizmetlerinden yararlanmaktır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bir insanın yalnızca bedenen değil, ruhsal ve sosyal yönden de tam bir iyilik haline ne denir?
a) İşgören sağlığı
b) İş güvenliği
c) İşgören performansı
d) İşgören tatmini
e) Çalışma performansı
2. Personel görev ve yetkilerinin belirlenmesine ne ad verilir?
a) Görev paylaşımı
b) Başarı tanımı
c) İş değerlemesi
d) İş tanımı
e) İş analizi
3. Aşağıdakilerden hangisi İKY’nin amaçlarından biri değildir?
a) Belirlenen politikalara uygun çalışmaları düzenlemek ve yürütmek
b) Çalışmaları denetlemek ve değerlendirmek
c) İnsan kaynakları ile ilgili yenilikleri izlemek ve gerektiğinde uygulamak
d) Örgütün üretim politikalarını değerlendirmek
e) İnsan kaynakları ile ilgili rutin işleri yürütmek
4. Aşağıdakilerden hangisi İnsan Kaynakları Planlaması yapmayı gerekli kılan faktörlerden biri değildir?
a) İşgücü maliyetinin giderek artması
b) Teknolojide yaşanan sürekli gelişmeler
c) Hızlı toplumsal ve kültürel gelişmeler
d) Yasal ve politik gelişmeler
e) Demografik faktörlerdeki gelişmeler
5. Aşağıdakilerden hangisi karşılaştırmalı standartlar yaklaşımında kullanılan yöntemlerden biri değildir?
a) Doğrudan sıralama yöntemi
b) Rol oynama yöntemi
c) Sıraya koyarak değerleme yöntemi
d) İkili karşılaştırma yöntemi
e) Zorunlu dağılım yöntemi.
Cevap Anahtarı : 1.A, 2.D, 3.D, 4.E, 5-B
UNITE 13 KİŞİSEL KORUYUCU DONANIMLAR
İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması için risklere
karşı koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
Risk değerlendirmesi yapılarak çalışanların maruz kalabilecekleri tehlikelere karşı alınacak koruyucu ve önleyici tüm
tedbirler, risklere kaynağında müdahale edilmesi yoluyla ve toplu korunma tedbirleri önceliklendirilerek alınmalıdır.
Kişisel koruyucu donanımlar, çalışanların sağlıklı ve güvenli olarak çalışmalarını sağlamak amacıyla, gerek kaynağında
kontrol altına alınamayan risklere karşı koruyucu olarak, gerekse mevcut şartları daha iyiye taşımak için
kullanılabilecek ürünlerdir.
Ortam koşulları, tehlikenin cinsi ya da çalışanın özellikleri dolayısıyla riske kaynağında müdahale edilemeyen
durumlarda, doğrudan doğruya kişinin sağlığının korunması ve güvenliğinin sağlanması için ilk ve en öncelikli koruyucu
tebdir kişisel koruyucu donanım olabilir.
Tüm koruyucu ve önleyici tedbirler alınmış olmasına rağmen, riskin yüksek olduğu durumlarda ekipman ya da güvensiz
davranış kusurlarından oluşabilecek tehliklere karşı ya da ihmal ihtimali veya farkındalığın düşük olduğu çalışma
koşullarında yine son tedbir olarak KKD kullanımı önemlidir.
Kişisel koruyucu donanımlar; kullanan çalışanı, doğru koruma sınıfında seçilmişse ve doğru bir şekilde kullanılırsa korur.
Doğru kişisel koruyucu donanım seçilmeli ve seçilen kişisel koruyucu donanım çalışanın maruziyeti süresince, kullanım
talimatlarına uygun olarak, doğru şekilde kullanılmalıdır.
KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM (KKD)
Kişisel koruyucu donanım; kullanıcıların sağlıklarının korunması ve güvenliklerinin sağlanması için bir veya daha fazla
sağlık ve güvenlik tehlikesine karşı koruma sağlamak amacıyla, bir kişi tarafından giyilmek, takılmak veya elde tutulmak
üzere, temel sağlık ve güvenlik gereklerini yerine getirerek tasarlanmış bir teçhizat veya cihazdır. Bu tanım ile;
Koruyucu teçhizatının veya cihazın kendisi,
Aynı anda meydana gelen bir veya daha fazla potansiyel tehlikeye karşı korunmayı sağlamak için üretici
tarafından birbirini tamamlayıcı birkaç cihaz veya teçhizattan oluşturulmuş takım,
Belirli bir faaliyeti yapmak için giyilen, takılan ya da elde tutulan kişisel koruyucu olmayan donanım ile birlikte
birleşik olarak kullanılan, ayrılabilen ya da ayrılamayan koruyucu teçhizat veya cihaz,
Koruyucunun yeterli şekilde çalışması için gerekli olan ve bu cihazlar için özel olarak kullanılan değiştirilebilir
KKD parçaları kişisel koruyucu donanım olarak tanımlanır.
Kişisel Koruyucu Donanım tanımı, içerdiği önemli terimler üzerinden incelenecek olursa;
KKD, bir veya daha fazla sağlık ve güvenlik tehlikesine karşı kullanılır. KKD, tehlikelere karşı koruyucu olarak
tasarlandığı için temel fonksiyonu tehlikeye maruz kalan kişinin zarar görmesini önlemektir. Aynı anda farklı riskler
oluştuğunda, sadece tek bir riske karşı değil tüm risklere karşı da koruma sağlamalıdır. İşitme koruyucu kulaklık ile
yüz koruyucu vizör takılmış olan baş koruyucu baret birden fazla sağlık ve güvenlik tehlikesine karşı bir KKD’ dir.
Ancak kişiler tarafından riskleri önlemek amacıyla kullanılan alarm cihazları, gaz dedektörleri veya gürültü uyarıcıları
(indikatörleri) gibi koruyucu bir işlevi olmayanlar KKD olarak sınıflandırılmazlar.
KKD, koruma amacıyla tasarlanır. KKD genellikle, her türlü riske karşı kişinin korunması için vücudun ilgili bölümü ile
tehlike arasında bir kalkan oluşturur. Koruma sınıfları da genellikle koruyucu üzerinde kalkan simgesi ile işaretlenir.
Cildi çizebilecek tehlikelere karşı eldiven, gözlere zarar verebilecek ışınıma karşı filtre görevi gören bir gözlük, vücut
hücrelerine zarar verebilecek X ışınlarına karşı kurşun bir giysi, tehlike ile vücudun ilgili bölümü arasındaki koruyucu
kalkandır.
KKD, kişi tarafından giyilir, takılır veya elde tutulur. KKD’yi toplu koruyucu tedbirlerinden ayıran en önemli unsur
budur. KKD, kişilerin korunmasına yönelik geniş bir alana hitap eder. KKD alanı, genel olarak çalışanlar tarafından
kullanılan donanım olarak sınırlı değildir; aynı zamanda sportif faaliyetler, “kendin yap” uğraşları veya boş zaman
faaliyetleri gibi işle bağlantısı olmayan alanları da içerir. Güneş gözlükleri, dağ bisikletçileri için sırt koruyucusu, bahçe
eldivenleri, futbolcu dizlikleri (incik kemiği korumaları), dağcıların kuşamlarının tamamı da KKD’dir.
Yüksek görünürlüklü yelek, toza karşı koruyucu tulum, ergimiş metal sıçramalarına karşı koruyucu giysi veya
düşmekten koruyan kuşam gibi KKD’ler giyilirler. Aslında KKD’lerin çoğu kıyafet, başlık, eldiven veya ayakkabı
şeklindeki giyim eşyalarıdır. Gözlük, işitme koruyucu kulaklıklar ve baret gibi koruyucular takılırlar ve diğer bazı
KKD’ler, kaynak sırasında gözleri ve yüzü koruyan maskeler gibi elde tutulurlar. KKD’nin sağladığı koruma, tehlikeye
maruz kalan kişinin donanımı giymesi, takması veya tutması faaliyetine bağlıdır. Dolayısıyla, giyilmeyen, takılmayan ya
da elde tutulmayan taşınabilir bir donanım KKD olarak düşünülmez. Örneğin elektrikçiler tarafından kullanılan yalıtım
matları veya tabureler ile iş istasyonlarında kullanılan koruyucu perdeler KKD sayılmaz.
KKD, kullanan kişiyi, tehlikelere karşı korumak için giyilerek, takılarak ya da elde tutularak kullanılmak sureti ile
korur. Üçüncü kişiler tarafından ya da zarar oluştuktan sonra kişide kullanılan teçhizat veya cihazlar KKD değildir.
Buna ilk yardım malzemeleri örnektir. Yangında itfaiyecilerin kişileri kurtarırken onlara takarak kullandıkları solunum
cihazları KKD değildir. Itfaiyecilerin kendileri için kullandıkları solunum koruyucu ekipmanlar KKD olarak
değerlendirilir.
Aynı şekilde kişisel koruyucu donanım açısından tehlikeler, donanımın kullanıcısına zarar verebilecek olanlardır. Eğer
donanım, hastanedeki hastaları korumak için kullanılan maskeler gibi giyen kişi dışındaki kişileri korumak için
kullanılıyorsa, bunlar KKD değildir. Benzer şekilde örneğin gıda maddelerini veya elektronik parçaları korumak için
giyilen eldivenler gibi, eşyaları veya yapılan işi korumak için kullanılan donanım da KKD değildir.
TEMEL SAĞLIK VE GÜVENLİK GEREKLERİ
Genellikle kabul edilen son teknolojiye göre, mümkün olan en yüksek koruma seviyesini sağlayan temel sağlık ve güvenlik
gerekleri (TSGG’ler), üç ana unsur arasında optimum uyumluluk dengesi ile belirlenir.
Koruma verimliliği
Kullanılabilirlik
Konfor ve rahatlık
Bu gerekler, kişisel koruyucu donanım için öngörülen kullanım koşullarına göre uygulanarak, olası korunma hedeflerini
belirlerler ve/veya koruyucu donanımın kendisinin performansına atıfta bulunurlar.
Tüm Kişisel Koruyucu Donanımlarda Bulunması Gereken Genel Özellikler
KKD’ler, hedeflenen doğrultuda kullanımı sırasında karşılaşılan tüm risklere karşı yeterli koruma sağlamalıdır.
Tasarım ilkesi
Ergonomi
KKD, öngörülebilen kullanım koşulları altında, kullanıcıyı mümkün olan en yüksek düzeyde koruyarak riskli işin güvenle
yapılabileceği şekilde tasarlanmalı ve üretilmelidir. Bunun için KKD'nin tasarım aşamasında ergonomi ilkelerinin
uygulanması gerekir. Aynı zamanda mevcut en ileri teknoloji ile en yüksek seviyede korumalı ve yapılacak işin çevresel
etkenlerine ve farklı kullanıcı gruplarının karakteristik özelliklerine uyarak, en üst düzeyde "kullanılabilir" olmalıdır.
Koruma sınıfları ve seviyeleri
Mümkün Olan En Üst Koruma Seviyesi
KKD' nin koruma verimliliğinin, giyilmesi, takılması veya elde tutulmasından kaynaklanan zorlayıcı kısıtlamalar yüzünden
riske maruz kalınan sürede ya da normal kullanımda önlenebileceği dikkate alınmalıdır. Olabildiğince yüksek seviyede
koruma ile en düşük seviyede kısıtlama arasındaki en iyi uyum sağlanmalıdır.
Bazı belirli uygulamalarda kullanıcının güvenliği önceliklidir. Çok yüksek tehlike seviyelerine karşı son teknoloji ile
koruma ve rahatlığın aynı anda sağlanmasının mümkün olmadığı durumlarda öncelikle kişinin güvenliği geçerlidir.
Farklı Risk Seviyeleri İçin Uygun Koruma Sınıfları
KKD'nin sahip olması gereken bir veya birkaç özelliğinin performans değerleri belirlenerek hedeflenen risklerin
seviyesine uygun farklı koruma sınıfları tanımlanır. Kullanıcılar tarafından KKD seçimi aşamasında güçlüklerin ve
hataların önlenmesi için koruma sınıfı sayısı en düşük seviyede tutulmalıdır.
Farklı koruma sınıfları ortama veya kişisel maruziyete göre seçilebilir. Koruma Sınıfları, gerekli olmadığı hâlde
yüksek seviyede koruma sağlayan KKD’nin yerine daha rahat ve konforlu bir KKD’nin kullanılması imkânını sunmak
açısından yararlı olabilir. Hem risk seviyeleri hem de ergonomi faktörleri açısından farklı uygulama alanlarında
kullanıma uygun, farklı koruma seviyeleri KKD'nin kullanılabilir olmasını sağlar.
Her durumda birkaç koruma sınıfı veya performans seviyesi kullanılıyorsa, karşılık gelen risk seviyeleri ve/veya
uygulama alanlarının dikkatli bir şekilde belirlenmesi ve üretici tarafından ürün ile ilgili bilgilerde açıkça belirtilmesi
gerekir.
KKD’nin kendisinin de riske yol açmaması ilkesi
Rahatsızlık veren faktörlerin ve KKD risklerinin olmaması
KKD, öngörülebilir koşullarda kullanımı sırasında rahatsızlık verici diğer faktörleri ve riskleri engelleyecek şekilde
tasarlanmalıdır. Bu ilave riskler KKD'nin koruma sağladığı risklerle ilişkili değildir.
KKD' nin tasarımı sırasında olası rahatsızlık nedenleri mümkün olduğunca ortadan kaldırılsa bile, KKD kullanımı bazen
kullanıcısı için rahatsızlığa neden olur. Böyle bir durumda ya KKD doğru seçilmemiştir ya da yanlış kullanılmakta veya
uygun olmayan çalışma durumlarında kullanılmaktadır. Bu nedenle doğru seçim ve doğru kullanım gereksinimleri çok
dikkatle incelenmelidir.
Uygun malzemeden üretilmesi
KKD malzemeleri ve bileşenleri dâhil herhangi bir parçası kullanıcının hijyen ve sağlığını olumsuz yönde
etkilememelidir. KKD'yi oluşturan malzemeler ve onların olası ürün kırılımlarının kullanıcıların hijyen ve sağlığı üzerinde
zararlı etkileri olmamalıdır.
KKD'yi oluşturan malzemeler, toksik, kanserojen, mutajen, allerjen, teratojen veya başka zararlı olduğu bilinen
maddeleri içeremez, yayamaz veya yayacak şekilde kendi niteliği bozulamaz. Plastikleştiricilerin, tepkimeye girmemiş
bileşenlerin, ağır metallerin, saflığı bozucu maddelerin varlığına ve boyarmadde ile boyaların kimyasal niteliklerine
özellikle dikkat edilmelidir.
KKD’ nin kullanıcıya temas eden yüzeyinin uygunluğu
Giyildiğinde veya takıldığında kullanıcıya temas eden veya etmesi muhtemel herhangi bir KKD parçası, tahriş ya da
yaralanmalara neden olabilecek derecede sert ve pürüzlü olmamalı, keskin kenarlar ve çıkıntılar bulunmamalıdır.
KKD'nin tüm parçaları ve aksesuarları için de bu özellik geçerlidir.
KKD’nin kullanıcıyı engellememesi
KKD'nin yapılacak hareketlere, iş yaparken alınacak duruş pozisyonlarına ve duyusal algıya getirebileceği engeller en
aza indirilmelidir. KKD, kullanıcısına veya diğer kişilere tehlikeli olabilecek hareketlerin yapılmasına da neden
olmamalıdır.
KKD’nin boyutları, sertliği, ağırlığı, görüş mesafesi vb. fiziksel özellikler kullanıcının üzerinde engelleyici etki
oluşturabilir. KKD'nin ağırlığı ve tasarım ebatları belirlenirken sadece hedeflenen kullanıcıların yapıları değil, aynı
zamanda yapılacak işin gerektirdiği dinamik hareketler de göz önüne alınır. KKD parçalarının ayarlanabilir olması ve
malzemelerinin sahip olduğu özellikler, hareket engeli açısından da değerlendirilmelidir. Örneğin KKD'nin kalın ve sert
olan malzemelerden olan parçaları, bedensel hareketleri daha yüksek oranda engelleyecektir.
Duyusal algının engellenmesi çok farklı şekillerde olabilir. Duyusal algı ile ilgili olarak, güvenlik ve kullanılabilirlik
arasında mümkün olan en iyi uyumun seçilmesi gerekir.
Konfor ve etkinlik ilkesi
KKD’nin kullanıcının vücut yapısına uygunluğu
KKD, ortam etkenleri, yapılacak hareketler ve alınacak vücut duruş pozisyonları göz önünde bulundurularak kullanıcı
üzerinde doğru koruyuculuk görevini yapacak şekilde durmalıdır. Öngörülebilir bir kullanım süresi boyunca giyildiği ya
da takıldığı gibi, olması gereken yerde kalmasını kolaylaştıracak şekilde tasarlanması ve üretilmesi gerekir. Bu amaçla
KDD’nin, yeterli ayarlama ve sabitleme sistemleri veya yeterli boyut / beden aralığının sağlanması gibi tüm yollarla
kullanıcının vücut yapısına en iyi şekilde uyarlanması mümkün olmalıdır.
KKD, onu kullanan, giyen, takan herkes için, dolayısıyla farklı vücut şekilleri ve beden ölçüleri farklı olan kadın ve
erkekler için de mümkün olan en yüksek konforu sağlaması amacıyla tasarlanmalı ve imal edilmelidir.
KKD’lerin tasarlanması sırasında güncellenmiş antropometrik veritabanlarına başvurulması ve vücut yapılarının dikkatli
bir şekilde ele alınması gereklidir. Antropometri insan vücudunun boyutlarının fiziksel ölçülerini, fonksiyonel
kapasitelerini ve formunu inceleyen ve tanımlayan bilim dalıdır ve vücut ölçülerinin ele alınarak insan ile ilişkili eşya
boyutu tasarımında kullanılır.
KKD' nin koruyuculuk özelliğini sürdürülebilmesi için kullanıcının KKD üzerinde herhangi bir müdahale ile değişiklik
yapmaması gerekir. Bu sebeple de koruyuculuğu ve kalıcılığı olmayan el yapımı ürünlerden kaçınmak için KKD’nin giyen
herkese uymasını sağlayabilecek ayarlama sistemleri kullanışlıdır.
KKD'nin iş yaparken KKD' nin dengesini etkileyecek dış kuvvetler, işin gereği olan hareketler ve vücut duruş
pozisyonları gibi olası faktörlere karşı giyildiği, takıldığı yerde kalmasını sağlayacak parça ve aksesuarlar ile
donatılması gereklidir.
Hafiflik ve dayanıklılık
KKD, dayanıklılık ve işlevselliğini azaltmayacak şekilde olabildiğince hafif olmalıdır. KKD, öngörülen kullanım
koşullarındaki ortam unsurlarının etkisine dayanabilmelidir.
KKD, ağırlığından dolayı kas gerilimini veya enerji tüketimini artırarak vücut üzerinde olumsuz etkiler yapabilir.
KKD'nin ağırlık dağılımı vücudun ilgili bölümüne ya da etkilenme olasılığı olan bölümlerine göre olmalıdır. KKD'nin
verimliliği, çevresel faktörlerden ve ortam koşullarından da etkilenebilir. Bu faktörler zaman içinde koruma
verimliliğini düşürebilirler.
Aynı anda kullanılan farklı KKD tipleri veya sınıflarının uyumu
Aynı anda birden fazla riske karşı kullanılacak birbirinden farklı sınıflardaki ya da tiplerdeki KKD'lerin güvenlik
fonksiyonları ve konforları birbiri ile uyumlu olmalıdır. Örneğin işitme koruyucu kulaklık ile yüz koruyucu vizör barete
takılarak birlikte kullanıldığında hiçbiri diğerinin koruma fonksiyonunda ve konforunda azalmaya sebep olmamalıdır.
Üretici tarafından sağlanacak bilgiler
Üretici, piyasaya sunduğu KKD ile birlikte aşağıdaki konularda kullanıcının bulunduğu ülkenin resmî dil veya dillerinde
kullanım kılavuzunu vermelidir:
Üreticinin veya yetkili temsilcisinin isim ve adresi,
Depolama, kullanım, temizlik, bakım, onarım ve dezenfekte bilgileri,
KKD’nin sağladığı korumanın sınıfını ya da seviyesini ölçmek için uygulanan teknik testlerde kaydedilen
performans sonuçları,
KKD’ye uygun aksesuarların ve yedek parçaların özellikleri,
Farklı risk seviyeleri için uygun koruma sınıfları ve kullanım limitleri,
KKD veya belirli parçalarının kullanma ömrü veya son kullanma tarihi,
Taşımaya uygun paketleme şekli,
İşaretlerin anlamı,
Eğer varsa, Uyumlaştırılmış Standartlar ve referans numaraları,
Eğer varsa, KKD’lerin TSGG'leri yerine getirdiğini tasdik eden onaylanmış kuruluş’un unvanı, adresi ve kimlik
numarası
Kullanıcı doğru KKD’yi seçerken, tüm bu TSGG’ lerin ilgili üründe olup olmadığını kendisi test edip belirleyemez. Basit
bazı KKD’ ler için geçerli ve yeterli olsa da sağlık ve güvenlik açısında ciddi risklere karşı koruyucu olması gereken
KKD’ ler için üreticinin kendi beyanı da geçerli ve yeterli olmaz. Bu sebeple bu ürünlerin piyasaya arzı, ülke mevzuatı
ile kontrol edilmekte olup, hem ürün güvenliği açısından hem de ticari açıdan denetlenmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği için kişisel koruyucu donanım kullanımı gerektiğinde, mevzuata uygun ürünün seçilmesi gerekir.
Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği ve Kişisel Koruyucu Donanımların İş Yerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik
güncel olarak kontrol edilerek ilgili tebliğ ve genelgeler takip edilmelidir.
Mevzuat gereği KKD’lerin TSGG’leri sağlayıp sağlamadığı ile ilgili kontrol mekanizmaları ve belgelendirme süreçleri
belirlenmiştir. Bu anlamda
ticari olarak ürünlerin piyasaya arzı için CE işareti, tüm ilgili uygunluk değerlendirme prosedürlerine uyulduğunun bir
beyanı olarak kabul edilir.
Bu belgelendirme işlemlerinin yapılabilmesi için KKD’ler kategorilere ayrılmıştır. Her bir kategori için de belgelendirme
prosedürü belirlenmiştir. Hangi tip KKD’lerin hangi kategoriye girdiğini listeleyen kategorizasyon rehberi de yine
mevzuat olarak yayımlanır. Kategori I KKD’ler için üreticinin uygunluk beyanı yeterli iken, Kategori II için ürünlerin ve
Kategori III için ürünlerin ve üretim devam ettikçe üretilen ürünlerin ve üretim hattının denetlenmesi ve
belgelendirilmesi bağımsız onaylanmış kuruluşlar tarafından yapılır. Onaylanmış kuruluşların tasdik ettiği ürünlerde
kuruluşun 4 haneli Kimlik Numarası da CE işareti yanında işaret olarak kullanılır. Kategori II ve Kategori III için bu
işaret zorunludur.
Kategori
Kategori 0
KKD Yönetmeliği kapsam dışı
KKD’ler
Bazı Örnekler
• Miğfer, kalkan gibi kolluk kuvvetlerinin
koruyucuları
• Nefsi müdafaa için caydırıcı ekipmanlar ve
spreyler
• Mevsimlik giysi, eldiven, ayakkabı, başlık
Kategori-I
Basit Yapıdaki KKD’ler
Kullanıcının kendisinin
değerlendirebileceği, yavaş yavaş
ortaya çıkan ve farkedilebilen
düşük derecedeki risklere karşı
KKD’ler
• Bahçıvan eldiveni, dikiş yüksüğü, yüzeysel
mekanik etkilere karşı KKD’ler
• Yüzme ve/veya dalgıç gözlüğü, kayak gözlüğü
• Seyreltik deterjan çözeltisi, etkisi çabuk geçen
temizlik malzemesine karşı eldiven, mesleki önlük
• Kullanıcıları 50 oC’yi geçmeyen sıcaklıklara sıcak
parçaların işlenmesinden doğan risklere karşı
koruyucu
• Vücudun hayati bölgelerini etkilemeyen, kalıcı
lezyonlara sebep olmayan darbelere karşı KKD’ler
Kategori-II
Kategori-I ve
Kategori-III’ ün dışında kalan tüm
KKD’ler
• Göz koruyucu donanımlar ve lensleri
• Statik elektriğe karşı koruyucu donanım
• Titreşime karşı koruyucu donanımlar
• Başka kişiden kaynaklanan risklere karşı veya
spor için koruyucular (dağ bisikletçileri sırt
koruyucusu, futbol tekmelikleri)
• Yüksek görünürlük sağlayan giysi ve aksesuarlar
Kategori-III
Karmaşık Yapıda KKD’ ler
Ani tehlikelerin zamanında fark
edilemediği ve hayati tehlike
oluşturan, ciddi ve geriye dönüşü
olmayan zarar veren risklere karşı
KKD’ ler
• Katı partikül ve sıvı aerosollardan veya tahriş
edici, tehlikeli, zehirli ya da radyotoksik
gazlardan korunmak için filtreli solunum
koruyucuları
• Atmosferden tam yalıtım sağlayan solunum
koruyucu
• Kimyasal maddelere veya iyonlaştırıcı
radyasyona karşı sınırlı bir koruma sağlayan
araçlar
• Yüksekten düşmelere karşı kullanılan donanımlar
• Elektrik ve tehlikeli voltaja karşı yalıtıcı
donanımlar
KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM LİSTESİ
Baş Koruyucuları
Endüstride (madenler, inşaat sahaları ve diğer endüstriyel alanlar) kullanılan koruyucu baretler,
Saçlı derinin korunması (kepler, boneler, siperlikli veya siperliksiz saç fileleri),
Koruyucu başlık (kumaştan veya geçirimsiz kumaştan yapılmış boneler, kepler, gemici başlıkları ve benzeri)
İşitme Koruyucuları / Kulaklıklar
Kulak tıkaçları ve benzeri cihazlar
Tam akustik baretler/başlıklar
Endüstriyel baretlere takılabilen kulaklıklar
Düşük frekanslı kapalı devre haberleşme alıcısı olan işitme koruyucuları / kulaklıklar
İç haberleşme donanımlı işitme koruyucuları
Göz ve Yüz Koruyucuları
Gözlükler
Tam kapalı gözlük (dalgıç tipi gözlük)
X-ışını gözlüğü, lazer ışını gözlüğü, morötesi (ultraviyole), kızılötesi (infrared), görünür ışıma radyasyon
gözlükleri
Yüz siperleri
Ark kaynağı maskeleri ve baretleri (elle tutulan maskeler, koruyucu baretlere takılabilen maskeler veya baş
bantlı maskeler, kaynakçı başlıkları)
Solunum Sistemi Koruyucuları
Gaz, toz ve radyoaktif toz filtreli maskeler
Hava beslemeli solunum sistemleri
Takılıp çıkarılabilen kaynak maskesi bulunduran solunum cihazları
Dalgıç donanımı
Dalgıç elbisesi
El ve Kol Koruyucuları
Özel koruyucu eldivenler:
 Makinelerden (delinme, kesilme, titreşim ve benzeri)
 Kimyasallardan
 Elektrikten
 Sıcak ve soğuktan
Tek parmaklı eldivenler
Parmak kılıfları
Kolluklar
Ağır işler için bilek koruyucuları (bileklik)
Parmaksız eldivenler
Koruyucu eldivenler
Ayak ve Bacak Koruyucuları
Normal ayakkabılar, botlar, çizmeler, uzun botlar, güvenlik bot ve çizmeler
Bağları ve kancaları çabuk açılabilen ayakkabılar
Parmak koruyuculu ayakkabılar
Tabanı ısıya dayanıklı ayakkabı ve ayakkabı kılıfları
Isıya dayanıklı ayakkabı, bot, çizme ve tozluklar
Termal ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları
Titreşime dayanıklı ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları
Antistatik ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları
İzolasyonlu ayakkabı, bot, çizme ve kılıfları
Zincirli testere operatörleri için koruyucu bot ve çizmeler
Tahta tabanlı ayakkabılar
Takılıp çıkarılabilen ayak üst kısmı koruyucuları
Dizlikler
Tozluklar
Takılıp çıkarılabilen iç tabanlıklar (ısıya dayanıklı, delinmeye dayanıklı)
Takılıp çıkarılabilen çiviler (buz, kar ve kaygan yüzeylere karşı)
Cilt Koruyucuları
Koruyucu kremler / merhemler
Gövde ve Karın Bölgesi Koruyucuları
Makinelerden korunmak için kullanılan koruyucu yelek, ceket ve önlükler (delinme, kesilme, ergimiş metal
sıçramalarına karşı)
Kimyasallara karşı kullanılan koruyucu yelek, ceket ve önlükler
Isıtmalı yelekler
Cankurtaran yelekleri
X ışınına karşı koruyucu önlükler
Vücut kuşakları / kemerleri
Vücut Koruyucuları
Düşmelere karşı kullanılan donanım: o Düşmeyi önleyici ekipman (gerekli tüm aksesuarlarıyla birlikte)
 Kinetik enerjiyi absorbe eden frenleme ekipmanı ve aksesuarları
 Vücudu boşlukta tutabilen donanım (paraşütçü kemeri)
Koruyucu giysiler:
 Koruyucu iş elbisesi (iki parçalı ve tulum)
 Makinelerden korunma sağlayan giysi (delinme, kesilme vb)
 Kimyasallardan korunma sağlayan giysi
 Kızılötesi radyasyon ve ergimiş metal sıçramalarına karşı korunma sağlayan giysi
 Isıya dayanıklı giysi
 Termal giysi
 Radyoaktif kirlilikten koruyan giysi
 Toz geçirmez giysi
 Gaz geçirmez giysi
 Florasan maddeli, yansıtıcılı giysi ve aksesuarları (kol bantları, eldiven vb)
 Koruyucu örtüler
KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM SEÇİM KRİTERLERİ
Risk Değerlendirmesi sonucunda sağlıklı ve güvenli çalışma ortamını sağlamak ya da mevcut durumu iyileştirmek için
KKD kullanımı öngörülür ise, bir Kişisel Koruyucu Donanım Programı oluşturulmalıdır.
KKD Programının 8 temel bileşeni şunlardır:
Saha analizi ve ihtiyaç kontrol listesi
Yapılan işin ve işi yapan kişinin gözlemi ve kontrol listesine işlenmesi
Doğru koruma sınıfında KKD belirlenmesi
Kişiye uygun KKD seçimi
Neden, Ne zaman, Ne seviyede, Nasıl, Ne kadar, Ne şekilde - 6N eğitimi
Yönetsel ve örgütsel destek
Temizlik ve bakım
Denetleme
KKD’ler iş yerlerinde tehlikelerin kontrolü stratejisinin çok önemli bir parçasıdır. Bunlar risklerle mücadelede en son
ancak can kurtaran bir tedbirdir. KKD programının ilk aşaması saha analizidir. Risk değerlendirmesi sonucu belirlenen
tehlikelerin etkilerinin neler olabileceğinin belirlenebilmesi için saha analizi yapılmalı ve basitçe bir kontrol listesi ile
ihtiyaçlar tespit edilmelidir.
Ardından her bir işin nasıl yapıldığı, ortam faktörleri ve tüm etkenler gözlemlenerek, iş akışının ve bu iş akışı
sırasında KKD’li ve KKD’siz iş akışının nasıl gerçekleşeceği planlanmalıdır. İşi yapan kişinin işi yaparken bedensel
aktiviteleri, kullandığı diğer ekipmanlar ile vücut uyumu, kişinin fiziksel özellikleri gibi KKD’ yi kullanması öngörülen
kullanıcının gözlenmesi ve kontrol listesine kaydı gerekir.
Doğru KKD seçiminde KKD’nin tipini veya koruma sınıfını belirleyebilmek için riskin sebebi olan tehlike; ölçülebilir ise
kayıt altına alınmalıdır. Böylece performans değerlerine göre uygun koruma sınıfındaki KKD’yi belirlemek mümkün
olacaktır.
Yapılan gözlemler ve ölçümler akabinde işi yapan kişiye uygun KKD’nin seçilmesi önemlidir.
KKD Altılı Seçim Yöntemi
Kişisel koruyucu donanım seçimi için Altılı Seçim Yöntemi kullanılabilir.
Yok edilemeyen ve kaynağında kontrol edilemeyen tehlikeler listelenir.
Analiz tablosu yapılır, insan vücuduna etkileri belirlenir.
Maruziyete uygun koruma seviyesi ve sınıfı tespit edilir.
İşi yapan kişiye göre KKD seçilir.
Seçilmiş KKD ile çalışırken maruz kalınan asgari risk tekrar incelenir.
İş değişikliği ve/veya işi yapan kişi değişikliğinde tüm bu işlemler yenilenir.
Örneğin, çalışma ortamında boyalı metal tozu ve amonyak kimyasalının buharı tehlikeleri var. Bunlar insan vücudunda
solunum sistemine, sindirim sistemine, göze, cilde zarar verebilir. Malzeme Güvenlik Bilgi Formlarından (MGBF veya
MSDS) bu zararlar tespit edilebilir. Bu durumda ölçümler yapılmalı ve Maksimum Kabul edilebilir Konsantrasyon
seviyeleri tespit edilerek ölçüm sonuçları ile kıyaslanmalıdır.
Solunum sistemini korumak için; partiküllere karşı koruyucu filtre seçimi ve amonyak’a karşı koruyucu filtre seçimi
yapılır.
Gözü ve cildi korumak için; yüzü tam kapatacak, cildi açıkta bırakmayacak tam yüz maskesi seçilebilir. Böylece göz de
koruma altına alınabilir.
Vücuda nüfuziyeti önlemek için kimyasala karşı kullan-at tulum ve kavrama hassasiyeti olan eldiven seçimi yapılmalıdır.
Bu ortamda çalışanların %80’i erkek %20’si bayan ise bedensel özelliklerine uygun tam yüz maskesi, tulumu ve eldiveni
seçilmesi ile saha analizi sonucunda belirlenen bu riske karşı koruyucular seçilmiş olur.
Bu sadece genel bir örnektir. Ortam koşulları, iş akışı ve çalışan özelliklerine göre KKD seçilmesi gerekir. Örneğin
oksijeni yetersiz ortamda filtreli bir maske ile solunum koruma yapılamaz, temiz hava beslemeli solunum sistemi
kullanmak gerekir. Kullanıcının alerjen yapısı olabilir, eldiven kullanamayabilir. Mutlaka KKD Programının her aşaması
dikkatle yapılması gerekir.
KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM KULLANIM KRİTERLERİ
Risklerin kaynağında kontrol altına alınması, kontrol altına alınamayan risklere karşı toplu korunma tedbirlerinin
ardından kişisel koruyucu donanım kullanımı hiyerarşisisine uygun oluşturulan KKD programının ilk dört bileşeni doğru
KKD’nin seçilmesi ile ilgilidir. Diğer dört bileşen ile seçilmiş olan KKD’nin doğru bir şekilde kullanılarak kişinin
korunması ve güvenliğinin sağlanması için gerekli aşamalar tamamlamış olur.
Kullanıcılar KKD kullanma gereksinimini algılarsa, nasıl kullanacağını bilirse ve KKD’nin fayda ve performans değerleri
hakkında bilgi sahibiyse, ancak o zaman KKD tam anlamıyla koruyucu olabilir. Çalışanların “güvenli davranış”
sergilemeleri için güvenlik ihtiyacı hissetmeleri önemlidir. Güvenlik ihtiyacı ile birlikte KKD’nin
ulaşılabilir ve kullanılabilir durumda olması çalışanı güvenli davranışa, yani
KKD’nin doğru kullanımına sevk edebilecek ortamı hazırlar. Bu nedenle, KKD dağıtılmadan önce, kullanıcılar KKD
kullanımı eğitimine tabi tutulmalıdır. Bu eğitim sadece bilgi ve beceri alanlarını değil, aynı zamanda davranışsal alanı da
kapsamalıdır. Sonuç olarak, çalışanlar KKD kullanma gereksinimini algılamadıkça, uygulatma çabaları yetersiz kalabilir.
Kullanıcıya işe başlamadan önce ve iş başında 6N eğitimleri verilmelidir. 6N eğitimleri;
Neden KKD kullanması gerektiği,
Ne zaman, hangi koşullarda KKD kullanması gerektiği,
KKD’nin onu Ne Seviyede koruyacağının,
Nasıl giyeceğinin, takacağının ve taşıyacağının,
Ne Kadar süre kullanacağının, hangi durumlarda değiştireceğinin,
Kullanımı bitince Ne şekilde çıkarıp, temizliğini ve bakımını yapacağı hususlarını içerir.
Eğitim, davranış değişikliğine sebep olmalı, ölçme ve değerlendirme ile eğitim takibi yapılıp, denetlenmelidir.
KKD’nin doğru bir şekilde kullanım talimatlarına uygun giyilmesi, takılması ve taşınmasının yanısıra, doğru bir şekilde
çıkarılması da çok önemlidir. Tehlikelerle temas etmiş olan KKD’lerin vücuttan çıkarılırken tehlikenin vücuda bulaşma
riski de oluşmamalıdır. Çıkartma talimatları hazırlanıp kullanıcıya öğretilmelidir. Duruma göre kullanılmış KKD’nin
işletmenin çevresel atık prosedürlerini uygulayarak bertaraf edilmesi de gerekebilir.
KKD’nin kullanımı ve özellikle doğru kullanımı için yönetsel ve örgütsel çalışmalar yapılmalıdır. Yapılan araştırmalar
göstermiştir ki KKD’nin kullanımında yönetimin, yöneticilerin örnek davranışları, teşvik edici uygulamaları, diğer
kullanıcılar, ödül ve ceza yaptırımlarının etkisi yüksektir. Eğitimler ile KKD’yi neden kullanması gerektiğini öğrenen
kullanıcı, kendisine hızlı temin edebileceği yakın bir noktada, kolay giyilen, takılan veya elde taşınan, konforlu, kullanım
kolaylığı olan KKD temin edildiğinde, hem kendisi isteyerek hem de diğer kullanıcıları olumlu yönde etkileyerek KKD’yı
doğru kullanmaktadır. Rol model olan birinci derece amirler ile diğer çalışma arkadaşları bu konuda yol gösterici
olmaktadırlar.
KKD kullanımı alışma süreci ile de doğrudan orantılıdır. Kullanıcı alışık olduğu çalışma düzenine yeni bir unsur
eklendiğinde bu unsur ile çalışmaya alışma süreci geçirir. Bu yüzden değişen şartlara göre yeniden belirlenen KKD’ler
için ilk etapta alışma süreci göz önünde bulundurulmalıdır.
KKD programının en önemli bileşenleri olan yönetsel ve örgütsel destek ile denetleme bileşeni için öncelikle KKD
kullanımını destekleyen yazılı politikalar oluşturulup, çalışanlar bilgilendirilmelidir. KKD kullanım kuralları konmalı ve
uygulatılmalıdır. Söz konusu uygulatma, iş yerinin iş sağlığı ve güvenliği denetim ve teşvik sisteminin yeterliliğine
bağlıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi KKD değildir?
a) Kaynak başlığı
b) Yüksekte çalışma güvenlik ağı
c) Yalıtkan eldiven
d) Toz maskesi
e) Emniyet kemeri koşum bağlantı karabinası
2. Aşağıdakilerden hangisi KKD kullanmanın amaçları arasında yer almaz?
a) Kullanıcının sağlığını korumak
b) Maliyetleri azaltmak
c) Riskli işin güvenle yapılmasını sağlamak
d) Meslek hastalıklarını önlemek
e) Mevcut çalışma koşullarını iyileştirmek
3. Aşağıdakilerden hangisi KKD’nin özelliklerinden biri değildir?
a) KKD’nin kendisi de herhangi bir riske sebebiyet vermemelidir.
b) Kullanıcının sağlığına zarar vermeyen malzemeden üretilmelidir.
c) Tüm çalışanların kullanabileceği tek tip ve modelde olmalıdır.
d) Mümkün olan en ileri teknoloji ile üretilmelidir.
e) Birden fazla riske karşı birlikte kullanılan KKD’ler birbirinin koruma özelliğini zayıflatmamalıdır.
4. KKD Altılı Seçim Yöntemi’ne göre doğru olan seçim hangisidir?
a) Ellerinde alerjik rahatsızlık olan çalışan için pudralı eldiven
b) Metan gazı bulunan kapalı alanda %98 verimli FFP3 toz maskesi
c) Kaynak ışınlarına karşı şeffaf mekanik çizilmeye karşı dayanıklı gözlük
d) Baş üstünde hareketli vinç ve ekipmanların bulunduğu sahada sertleştirilmiş şapka
e) Yerde sivri metal parçaların olduğu saha için sertleştirilmiş tabanı olan ayakkabı
5. KKD programı bileşenleri içinde yer alan madde hangisidir?
a) Yönetsel ve örgütsel destek
b) Maliyet analizi
c) Kaza önleme politikası
d) Üretim planlaması
e) Ham madde depolanması
6. KKD’lerin sahip olması gereken TSGG’lerine hangisi uygundur?
a) KKD vücudu tam koruması için sımsıkı sarmalıdır.
b) KKD rahat kullanılması için bir beden büyük olmalıdır.
c) KKD’nin kullanıcıya temas eden keskin, pürüzlü yüzeyi olmamalıdır.
d) KKD’ler sadece yumuşak silikon malzemeden yapılmalıdır.
e) KKD hava almıyorsa kullanıcı tarafından uygun yerlerinden havalandırma deliği açılmalıdır.
7. Aşağıdakilerden hangisi üreticinin sağlaması gereken bilgilerden biri değildir?
a) Depolama bilgileri
b) KKD üzerindeki işaretlerin anlamı
c) Üretici adı ve adresi
d) Üretim tekniği
e) Kullanma ömrü veya depolama ömrü
8. KKD kullanımı için verilen 6N eğitim içeriğine hangisi uygun değildir?
a) Ne kadar süre kullanacağı
b) Neden kullanması gerektiği
c) Nasıl giyeceği, takacağı, taşıyacağı
d) Nereden satın alındığı
e) Ne seviyede korunacağı
9. Aşağıdakilerden hangisi KKD’dir?
a) Yara bandı
b) Uyarıcı levha
c) Titreşimölçer
d) Kaydırmaz bant
e) Reflektifli Yelek
10. Titreşim önleyici eldiven kullanımı için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Kullanıcı titreşime karşı tamamen korunur.
b) Bu eldiven ile titreşim kaynağı makinede çok daha uzun süre çalışabilir.
c) Kullanıcının eldiven ile birlikte halen titreşimden etkilenme olasığı vardır.
d) Kullanıcı hiçbir şekilde titreşimi hissetmez.
e) Bu eldiveni kullanırken titreşim kaynağı makinede iş kazası olmaz.
Cevap Anahtarı
1.B, 2.B, 3.C, 4.E, 5.A, 6.C, 7.D, 8.D, 9.E, 10.C
ÜNİTE:14 İŞLETMELERDE HALKLA İLİŞKİLER
HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI
Özel veya kamu örgütlerinde, örgütün tanıtımı, çalışmaları ve örgüt hakkında çevrede olumlu izlenim
itibar oluşturabilecek ilişkileri kurmak, halkla ilişkiler fonksiyonu ile olabilir.
Halkla ilişkiler, örgüt ile çevreleri arasındaki karşılıklı iletişimi, etkileşimi ve iş birliğini sağlamayı
amaçlayan bir yönetim işlevidir.
Halkla ilişkiler; örgütlerin kişilerle, kitlelerle ve diğer örgütlerle sağlıklı ilişkiler kurup bunu
sürdürmesidir.
İngiltere Halkla İlişkiler Enstitüsü halkla ilişkileri; bir kuruluş ile hedef kitlesi arasında iyi niyetli ve
karşılıklı anlayışa dayalı ilişkileri sürdürmeye yönelik çabalardır.
Halkla ilişkiler, hedef kitleleri etkilemek için hazırlanmış plânlı, inandırıcı, bir iletişim çabasıdır.
Nihayet halkla ilişkiler, örgütle ilgili çevresi arasında karşılıklı iletişimi, anlaşmayı, kabulü ve iş birliğini
sağlamaya yardımcı bir yönetim fonksiyonudur.
Halkla ilişkiler üretim, pazarlama, insan kaynakları gibi temel fonksiyonlarının yanında söz konusu
fonksiyonları destekleyici bir işletme İşletmelerde Halkla İlişkiler fonksiyonudur.
Halkla ilişkiler işletmelerde şu özelliklere sahip bir yönetim fonksiyonudur:
İşletme yönetimi tarafından yürütülen plânlı ve sürekli bir programdır,
 İşletme çevresi (iç-dış) arasındaki ilişkilerle ilgilidir,
 Kamu yararı ile organizasyonun çıkarını dengeler,
Halkla ilişkilerin çeşitli tanımlarına bakıldığında, bir yanda özel ya da tüzel kişi diğer yanda ise ilişkinin
kurulmak veya geliştirmek istendiği hedef kitle olduğu görülür. İşte bu ilişki ve bu ilişkiyi elde etmek için
yürütülen faaliyetler dizisine halkla ilişkiler denir.
Halkla İlişkilerin Özellikleri
Halkla ilişkiler örgütlere özgü bir faaliyettir. Örgütler belli amaçlarla kurulan ve sürekliliği olan bir
ilişkiler düzenidir. Halkla ilişkiler gerçek kişiler arasında bir iletişim değil, kurum ve kuruluşlar arasında
yürütülen plânlı bir etkileşim faaliyetidir.
2-Halkla ilişkiler ilgili çevrelere yönelik bir faaliyettir. Hedef kitle, organizasyonun faaliyet alanıyla ilgisi
olan, örgütün ulaştığı veya ulaşmayı gerekli gördüğü, özel ya da tüzel kişilerden oluşur. Halkla ilişkilerin
hedefinde hem örgütün dış çevresi, hem de iç çevresi yani çalışanlar ve halk vardır.
3- İletişim, anlayış, kabul ve iş birliğidir. Halkla ilişkilerde organizasyon ile çevresi arasında karşılıklı
etkileşim (iletişim) vardır. Bu etkileşimin istenen düzeyde olabilmesi için karşılıklı olarak anlama, kabul
ve iş birliği gerekir. Söz konusu iletişimin ikna edici bir iletişim olması gerekir. İkna edici iletişim halkla
ilişkilerin başarısını belirleyen temel faktördür.
4- Halkla ilişkiler bir yönetim fonksiyonudur. Halkla ilişkiler birkaç yönüyle bir yönetim fonksiyonudur.
Birincisi, kurum ile çevresi arasındaki ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesi görevi öncelikle yöneticilere
düşer. Bu nedenle halkla ilişkiler kurum yöneticilerinin başta gelen görevleri arasındadır. İkinci olarak
yönetim fonksiyonları denildiğinde; plânlama, örgütleme, yönetme, koordine etme ve kontrol süreçleri
anlaşılır.
Halkla ilişkilerin temel ilkeleri

Dürüstlük. Halkla ilişkilere anlam kazandıran ve sürmesini sağlayan dürüstlüktür. Halkla
ilişkilerdeki “ilişki”nin sürmesi dürüst davranmaya bağlıdır. Halkla ilişkiler görevlisi, öncelikle
dürüstlüğün olmadığı bir etkileşimin sürdürülebilir olmadığına inanması gerekir. Doğruluk ve
güvenilirlik, halkla ilişkilerde dürüstlüğün temelini oluşturur.

İnandırıcılık. Güven sağlanmasında en önemli faktörlerden biri inandırıcı olmaktır. İnandırıcı
olmak için öncelikle verilen mesaja mesajı verenin inanması gerekir. İnandırıcı olmak için hedef
kitleyi tanıyıp ona göre mesajı iletmek gerekir. Ancak bu şekilde inandırıcı olunabilir. Böylece
doğru kitleye doğru mesajlar verilerek inandırıcılık artırılır.

Yineleme. Halkla ilişkilerin önemli ilkelerinden biri, mesajların verilme sıklığının artırılmasıdır. Bu
sayede mesaj akılda kalır. Bu ilişkinin sürdürülebilirliğine yardımcı olur. Mesajların sık
yenilenmesi ise kitlede bıkkınlık oluşturur.
HALKLA İLİŞKİLERİN AMACI VE ÖNEMİ
Halkla ilişkilerin temel amacı, kurum ve kuruluşların ilgili çevreleriyle olumlu ilişkiler kurmasını
sağlamak, etkin bir iletişim, etkileşim ortamı yaratmaktır.
İşletmelerde halkla ilişkiler fonksiyonunun amaçları şunlardır:

Halkla ilişkiler, halkı aydınlatmak ve onlara çalışmaları benimsetmek,

Halkın işletmeye karşı olan olumlu tutum ve davranış göstermesini sağlamak,

Halkın yönetimle olan ilişkilerini güçlendirmek,

Halkla iş birliği kurarak hizmetlerin daha çabuk ve kolay ulaşmasını sağlamak,

Halkın istek, tavsiye, telkin ve şikâyeti şeklindeki geri bildirimlerinden yararlanarak işletme
politikası ve stratejisi belirlemektir.
Halkla ilişkiler “mutlu bir çevre” imajı amaçlar. Çevrede yer alan kişi ve kuruluşlarla olumlu ilişkiler
kurmak, işletme-insan-toplum bütünleşmesini sağlamak halkla ilişkilerin temel amacıdır. Bu yapısıyla
“mutlu insan” sloganını benimseyen insan ilişkileri ile “mutlu çevre” yaratmak isteyen halkla ilişkilerin
özde birleştikleri görülür. Bu iki eylem iç içe girmiş durumdadır.
Genel anlamıyla halkla ilişkiler kavramının önemli bir parçası olan iki yönlü iletişim, işletmenin halka
tanıtımını sağlarken, işletmenin beşeri çevresini oluşturan halktan işletmeye geri bildirim sağlar.
Halkla ilişkiler, iki yönlü iletişim sürecinde yönetimi ve hedef kitleyi bir sistemin önemli ve farklı iki
parçası olarak etkileşim hâlinde tutar.
İşletmelerde halkla ilişkiler aynı zamanda bir örgütsel iletişim yönetimidir. Bir kurumun hem kurum
içinde hem kurum dışında iletişime ihtiyacı vardır.
Halkla ilişkiler, bir örgütü etkileyen pek çok çevresel faktörün örgüt lehine düzenlenmesini sağlar.
Halkla ilişkiler örgüte uzun dönemde olumlu bir kimlik, imaj ve itibar kazandırır.
Halklar ilişkilerin örgüt için önemi:
Halkı aydınlatarak faaliyetlerini benimsetir,
 Halkta yönetime karşı olan olumlu kanaatin oluşmasını sağlar,

 Halkın yönetimle olan ilişkilerini geliştirir,

Halkla iş birliği sağlayarak hizmetlerin daha çabuk ulaşmasını sağlar,
 Geri bildirim alarak örgütle çevresi arasındaki etkileşimi artırır.
İŞLETME YÖNETİMİNDE HALKLA İLİŞKİLER
Halkla ilişkiler, işletme ile çevresi arasında karşılıklı iletişimi ve iş birliği sağlamayı ve bunu sürdürmeyi
olanaklı kılan yardımcı bir yönetim fonksiyonudur.
Halkla ilişkiler uygulaması her şeyden önce bir örgütsel iletişim etkinliğidir. Adına iletişim literatüründe
“besleyici yankı” denilen geri bildirim (feed-back) alabilmek için mesajı ileten kaynak özel bir çaba
harcar.
Besleyici yankı elde edilmediği sürece, halkla ilişkiler süreci eksik kalır. Verilen bilgilerin halkta yarattığı
tepkinin ne olduğu, halkın isteklerinin neler olduğu, bunları karşılamak için ilgili yönetimin neler
yapması gerektiği besleyici yankı sayesinde öğrenilir.
Bu özelliğinden ötürü, uygulamada halkla ilişkilerin iki yönlü bir iletişime dayandığı kabul edilir.
Örgütle halk arasında iletişim kurmakla görevli olanlar, örgütün halk katındaki vitrinleridir.
Bu kişilerin toplum bilimleri ve insan psikolojisi üzerinde uzman olmaları gerekir.
Halkla ilişkiler uzmanları öncelikle kendilerini yönetmeye önem vermelidirler.
Bunun için kendini ;kontrol ve yeniden üretme, sosyal psikoloji konusunda uzmanlık, güvenilir inanılırlık
halkla ilişkiler için önemli özelliklerdir.
İşletmelerde halkla ilişkiler genel olarak şu işlevleri yerine getirir:

Öneri ve danışmanlık hizmeti verir,

Kurumsal yayınların kaynağı olur,

Müşteri (toplum) ilişkilerini geliştirir,

Kurumsal imaj ve itibarı artırır,
 Kamuoyu yaratmanın aracıdır.
İşletmelerde halkla ilişkiler olmadan örgüt çevresiyle iletişim kuramaz. Özellikle hizmet örgütleri için
halkla ilişkiler daha önemli bir yönetim fonksiyonudur.
Hatta hizmet sunmak bir bakıma halkla ilişkinin bizzat kendisidir denebilir.
Pazarlama Yönlü Halkla İlişkiler
pazarlama yönlü halkla ilişkiler, işletmenin satışını artırmak amacıyla pazarlama stratejileri
doğrultusunda pazarlama faaliyetlerini destekleyen halkla ilişkiler uygulamalarıdır.
Pazarlama iletişimi, rekabetin yoğun yaşandığı pazarlarda örgüte ilişkin pozitif yönlü bir imaj inşa
etmekle yükümlüdürler.
Müşterileri ile iletişim içinde olması gereken işletmeler için halkla ilişkiler pazara girmenin, pazarda
tutunmanın ve pazar payını genişletmenin aracıdır.
Günümüzde pek çok işletme, artık iletişimin gerekli olup olmadığı sorusundan çok, nasıl ve ne kadar
iletişim kurulacağını düşünmektedirler.
İşletmeler daha iyi iletişim için reklâma olan ihtiyaçlarını genellikle ;
 reklâm ajanslarından,
 satışları hareketlendirmek için satış promosyon uzmanlarından
 kurumsal imajı geliştirmek için ise halkla ilişkiler firmaları ve uzmanlarından destek alarak
karşılamaktadırlar.
İşletmenin durumu ve imajı hakkında yönetime danışmanlık yapmak, halkla ilişkilerin görev ve
uygulama alanı içinde yer almaktadır.
Pazarlama yönlü halkla ilişkilerin temel faaliyetleri şunlardır:


Ürün tanıtımına yardımcı olmak,
Tüketicilerin ürüne olan ilgisini pekiştirmek güvenlerini kazanmak,

Ürüne destek veren güçlü kurum imajını yaratmak,

İşletmeyi uzman ve lider olarak konumlandırmak.
Pazarlama yönlü halkla ilişkiler, proaktif halkla ilişkiler ve reaktif halkla ilişkiler olmak üzere iki grupta
incelenmektedir.
Proaktif Halkla İlişkiler
Bir işletmenin pazarlama amaçları tarafından yönlendirilmesidir. Defansif olmaktan çok ofansif
eğilimlidir. Problem çözmekten çok, fırsat kollayıcıdır.
İşletmenin ürün ve hizmetini tanıtmak, ek bir görüntü, haber değeri, meşruiyet ve güvenilirlik
kazandırmak için diğer pazarlama iletişimi araçlarıyla bütünleşik bir şekilde kullanılır.
Proaktif halkla ilişkilerin en önemli rolü, ürün tanıtımları (lansman) ve var olan ürün yelpazesinde
meydana gelen değişikliklerinde oynamaktadır.
Pro-aktif halkla ilişkiler, diğer pazarlama iletişimi unsurlarını bütünleştirerek ürün/hizmet lansmanına
haber özelliği ve değeri katmaktadır. Genel olarak pazarlama ile iletişimin birlikteliğini içermektedir.
Reaktif Halkla İlişkiler
Herhangi bir kurum ya da kuruluşun karşı karşıya kaldığı olumsuz durumlarla başa çıkmak için giriştiği
halkla ilişkiler çabalarıdır. Reaktif halkla ilişkiler, dış etkenlere bir cevap tavrıdır.
Reaktif halkla ilişkiler firma için olumsuz sonuçlar doğuran olayların gerçekleşmesinden sonra sürece
müdahale ettiği için etkici (proaktif) değil, tepkici (reaktif) bir yaklaşımdır.
Reaktif halkla ilişkiler, işletmenin imajını güçlendirmek amacında olan pro-aktif halkla ilişkilerin aksine,
işletmenin zedelenen itibarını onarmak, pazar kaybını önlemek ve düşen satışları tekrar kazanmak
amacındadır.
Reaktif halkla ilişkiler, genel olarak kriz zamanlarında yapılan halkla ilişkiler faaliyetleridir.
İŞLETMELERDE HALKLA İLİŞKİLERİN FAALİYET ALANLARI
İşletmelerde halkla ilişkiler; müşteri tatmini sağlamak, tutundurmayı desteklemek, kurum imaj ve
itibarını yükseltmek gibi amaçlarla yürütülen faaliyetleri kapsar..
Halkla ilişkiler departmanının yerine getirmeleri gereken sorumluluklar:
1- Araştırma yapmak
2- Halkla İlişkiler Politikası Saptamak ve Program Hazırlamak
3- Halkla İlişkiler Stratejisi Oluşturmak
1-Araştırma Yapmak
Hedef olarak seçilen kitlenin özelliklerini, eğilimlerini, görüş, tutum ve davranışlarını belirlemek,
problem alanlarını tespit etmek, fırsatlar ve muhtemel çözümleri bulmak, araştırma yapmak halkla
ilişkiler uzmanının önemli görevleri arasındadır.
Halkla ilişkiler uzmanları araştırma yapmak, analiz etmek, yorumlamak ve işletme politikası ve stratejisi
için veri hazırlamak durumundadır.
Araştırma kapsamında halkla ilişkiler departmanının yerine getirmesi gereken faaliyetlerden biri çevreyi
izleme amaçlı araştırmalardır. Sosyal gelişmeleri, örgütün çevresini oluşturan kişi ve grupların
eğilimlerini belirlemek bu amaçla yapılabilecek araştırmalardır.
Bir diğer araştırma, imaj araştırmalarıdır. İmaj araştırmaları, halkın işletmeyle ilgili olarak ne
düşündüğünü, kuruluşun halkla ilişkiler etkinliklerinden ne dereceye haberdar olduğu, ürünlerinden ve
hizmetlerinden, çalışanlarından, finansman gücünden, sahip olduğu teknolojik düzeyi hakkında bilgisi
olup olmadığı ile ilgili analizleri kapsar.
Örgütün yayınladığı gazete, bülten, yıllık raporlar gibi yayınların okunma derecesini ve verilen mesajın
algılanma düzeyi belirlenmeye çalışılır.
Halkla ilişkiler kapsamında yapılabilecek diğer bir araştırma, sosyal sorumlulukla ilgili araştırmalardır.
İşletmelerin kamu yararına yaptığı etkinliklerin, toplum tarafından nasıl karşılandığı, güçlü ve zayıf
yönlerin neler olduğu, işletme imajına olumlu katkı sağlayan faktörlerin ve olumsuz imaj faktörlerinin
neler olduğunu tespit etmeye yönelik araştırmalardır.
2-Halkla İlişkiler Politikası Saptamak ve Program Hazırlamak
Halkla ilişkiler uzmanlarının işletmenin üst düzey yöneticileriyle halkla ilişkiler politikası oluşturmak ve
söz konusu politikanın gerçekleştirilmesi için takip edilecek programı belirleme görevleri vardır.
Halkla ilişkiler politikası çerçevesinde hazırlanacak programlar bir süreç şeklinde gerçekleşir.
Söz konusu süreçte yerine getirilecek faaliyetleri aşağıdaki gibi tespit edebiliriz:
1-Fon tedariki. İşletmelerin gerek mevcut hizmetlerini sürdürebilmesi, gerekse yeni hizmet alanlarının
oluşturulması, ihtiyaç duyulan araç ve gereçlerin alınması ve yeni yatırımların yapabilmesi için kaynağa
ihtiyacı vardır.
2- Medya ile ilişkiler. Medya ilişkileri, işletmelerin halkla ilişkiler açısından en önemli ilişkileri
arasındadır. halkla ilişkiler uzmanı medya ile iletişim kurarak işletme ile ilgili haberleri doğru bir biçimde
yayımlatabilmelidir.
Bunun için gerekli olan çalışmalar şöyle sıralanabilir:
 Gerekli malzeme ve araçların tedariki. İşletmenin toplumda pozitif imajına katkı sağlayabilecek,
görsel-işitsel yeteneklerini artıran araç ve malzemeleri tedarik etmektir. Görsel yayınlar daha
etkilidir
 Yayın işlerini yürütmek. İşletmenin tanıtımı ve müşterilerin bilgilendirilmesi konusunda hazırlanan
haberler, bültenler, yıllık raporlar, broşürler, kitapçıklar, el ilânları gibi dokümanların hazırlanması
ve dağıtılması halkla ilişkiler departmanının faaliyetleri arasındadır. Halkla ilişkiler departmanı,
basın bültenleri ve yıllık faaliyet raporları hazırlayarak kamuoyunu bilgilendirebilir.
 Eğitim vermek. Halkla ilişkiler yöneticileri işlerini en etkin bir şekilde yapabilmek için, sosyoloji,
sosyal psikoloji, siyaset bilimi, iletişim, kültürel antropoloji gibi sosyal bilimlerin farklı alanlarında
kendini ve çalışanlarını eğiterek halkla ilişki kanallarını güçlendirebilir. Kaldı ki bir disiplin olarak
halk ilişkiler çok hızlı bir değişim içindedir.
 Toplum katılımı. İşletmeler toplum içinde faaliyette bulunur. İşletmenin kuruluş amaçlarından biri
de topluma hizmet sunmaktır. Hizmet verdiği toplumla iç içe olmalı, onların kanaatlerini
açıklamalarına fırsat sağlamalıdır.
 Özel gün, sergi, toplantı, seminer ve konferans düzenlemek. Özellik arz eden durumları plânlamak
ve uygulamak halkla ilişkiler bölümünün görevleri arasındadır. Bu amaçla, seminer, konferans
workshop gibi eğitsel toplantılar organize edilmelidir.
 Kulis ve lobicilik. İşletmeyi ilgilendiren yasaların çıkartılmasına yardımcı olmak ve gerekli
kamuoyu oluşturmaya çalışmaktır.
3-Halkla İlişkiler Stratejisi Oluşturmak
İşletmelerin iç ve dış çevre ile sağlıklı ilişkiler geliştirmek için yürütülen halkla ilişkiler faaliyetleri bir
strateji çerçevesinde yürütülmelidir.
Halkla ilişkiler stratejisine bir içerik kazandırmak için misyon ve vizyon oluşturulmalı, tüm işletme
çalışanlarına söz konusu misyon ve vizyon benimsetilmelidir.
Halkla ilişkiler yardımıyla olumlu bir işletme imajı oluşturmak için yürütülecek faaliyetlerin başında
tanıma ve tanıtma faaliyetleri gelir.
Bu amaçla hedef kitlenin aydınlatılması, işletmenin faaliyetlerinin açıklanması ve duyurulmasına
tanıtma; hedef kitlenin ya da halkın isteklerini şikâyetlerini öğrenmeye ise tanıma denir.
Halkla ilişkiler stratejisi çerçevesinde yürütülecek diğer bir faaliyet medyanın izlenmesidir. Bu işletmenin
çevreden bilgi edinmesinin en önemli araçlarından biridir.
HALKLA İLİŞKİLER VE ÖRGÜTSEL İLETİŞİM İLİŞKİSİ
İletişim, örgütsel faaliyetlerin yürütülmesinde yönlendirme ve eşgüdüm aracıdır. Örgütsel iletişim, örgüt
içinde ve örgüt dışında gerçekleşen iletişimdir.
Örgütsel iletişim doğrudan, ya da dolaylı olarak örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi ile ilgilidir. Örneğin,
sendika, üniversite ve devletle olan ilişkiler, bunlar arasında sayılabilir.
Örgütsel iletişim, tüm örgütlerin değişim ve gelişme çabalarında zorunlu bir unsurdur.
Örgütsel iletişimin temelini, kişisel iletişim oluşturur. Kişisel iletişim, bireyin örgüt hakkındaki öznel
yargılarından oluşur. Birey bu yargıya göre, örgüte karşı bir tutum geliştirir.
Örgütsel iletişimin ikinci aşamasını, örgütteki gruplaşmamış kişiler arasındaki ilişkiler oluşturur.
İşgörenler örgütte hem biçimsel, hem de informel kanallarla birbirleriyle iletişim kurarlar.
Örgütsel iletişimin üçüncü kaynağını, bireyle grup arasındaki ilişkiler oluşturur. Bireyle grup arasındaki
ilişki, iki biçimde ortaya çıkar. Bunlardan biri resmi (biçimsel) gruplar, diğeri de informel gruplarla
bireyin ilişkisidir.
Örgütlerde iletişim; kişiler arası iletişim, biçimsel ve informel gruplar arasındaki iletişim şeklinde
gerçekleşir. Örgütsel iletişimin; iş tatmininde, verimlilikte ve etkinlikte önemli bir payı vardır.
Örgütsel iletişimde, örgüt hiyerarşisi içinde yukarıdan aşağıya, emirlerin, kararların, hedeflerin, plânların
talimatların, aşağıdan yukarıya doğru ise bilgilerin, gönderildiği “dikey iletişim” kurulur.
Halkla İlişkiler ve Kitle İletişimi
Kitle iletişimi veya toplumsal iletişim, diğer iletişim biçimlerine benzer ve bazı amaçlara kurulur. Kitle
iletişimi, toplumu bilgilendirmek, bir kurumu veya kişiyi övmek, suçlamak, savunmak amacıyla
kurulabilir. İletişim, yaşamı temel özelliği olan sosyalliğin bir sonucudur.
Dünyayı etkileyen boyuttaki değişimlerin temelinde, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler var.
İletişim alanında en önemli gelişme, kitle iletişim teknolojileri alanındaki gelişmelerdir. Kitle iletişim
alanındaki uydu teknolojileri, kitleler arasında iletişimi sağladığı gibi, tüm dünya uluslarını birbirine
bağlamak-tadır.
HALKLA İLİŞKİLER VE KURUMSAL İTİBAR
Kurumsal itibar, algılanan bir değer olmakla birlikte, bugün çağdaş örgütlerin fiziksel, malî ve insan
kaynaklarının yanında, kurumların önemli aktiflerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Kurumsal itibar, toplumun kuruma verdiği değerler bütünü olarak tanımlanmaktadır. İtibar kurumun
topluma yansıyan görüntüsüdür.
Kurumsal itibarın elde edilmesi için, kurumun iç ve dış çevresi arasında, karşılıklı yarar ilkesine dayalı
ilişkilerin kurulması gerekir.
İtibar ve Kurumsal İtibar
İtibar,“saygı görme, değerli ve güvenilir olma durumu, saygınlık ve prestij” anlamında kullanmıştır.
Kişisel itibar, insanların kişi hakkındaki izlenimidir.
Kurumsal itibar ise, toplumun kuruma verdiği değerler bütünü olarak tanımlanmaktadır. İtibar kurumun
topluma yansıyan görüntüsüdür. kurumun iç ve dış çevresinin kurum hakkındaki izlenimidir.
Kurumsal imaj, kurumun insan zihnindeki çağrışımları, kurumla ilgili hisler, algılama biçimleri ve
izlenimlerin olumlu veya olumsuz görüntüleridir. Kurumun imajını , kurumun fiziksel yönü ve ürünleri
oluşturur.
Kurumsal kimlik ise, kurumun iç çevresi tarafından nasıl algılandığı ile ilgilidir. Kurumun kimliğini ,
kurumun iklimi, kültürü, örgütsel ve yönetsel yapısı oluşturur.
Kurumsal itibar ise, kurumun iç ve dış çevresinin kurum hakkındaki algılama biçimlerdir; yani kurumsal
imaj ve kurumsal kimliğin toplamıdır. Kurumun iç ve dış paydaşlarının kurum hakkındaki algılarının,
duygularının, inanç ve düşüncelerinin bütünüdür.
İtibar yönetiminin amacı, kimlik ile imaj arasındaki uyumu sağlamak ve bunu kurum lehine çevirmektir.
Kısaca, iç ve dış müşterinin kurumsal algılarını kurum lehine dönüştürmektir.
Kurumsal itibar, paydaşların kendi arasında ve örgüt ile paydaşlar arasında oluşan etkileşimin
sonucunda oluşur.
Kurumsal İtibarın Önemi
İyi bir itibar, toplumsal düzlemde iyi bir görünüm ve güvenirlik kazandırır. İtibar yönetiminin temelinde
kurumsal güveni sağlamak vardır. Kurumsal itibarı inşa etmek ve kurum hakkında güven tesis etmek için
öncelikle kişisel imajın (iş gören imajı) güçlendirilmesi gerekir. Kurumsal güven ve itibar sağlayacak diğer
bir imaj faktörü ürün imajıdır. Ürün imajı, kurumsal itibarın kamuoyuna yayılmasını sağlar.
Çalışan ve ürün imajı kurumsal imajın oluşturulmasına katkı sağlar.
Kurumsal soyut sermaye niteliğindeki itibar, kurumun en önemli değerlerinden biridir. Kurumlar kısa
vadede somut varlıklarına, uzun vadede ise soyut varlıklarına bağlı olarak değer kazanırlar.
Güçlü bir kurumsal itibar, kuruma üç bakımdan değer katar. Bunlar;
 finansal değer,
 pazar değeri ve
 insan kaynakları değeridir.
İtibarın finansal değeri: İtibar, ölçülebilir bir değerdir. İtibarın bir değeri vardır ve bu finansal olarak
ifade edilebilir. Aynı fiziksel varlığa sahip olan kurumlardan birinin diğerinden marka değerinin daha
yüksek olması, ancak itibar değeriyle açıklanabilir.
İtibarın pazar değeri: Pazara girmenin ve pazarda tutunmanın arkasındaki en güçlü motivasyon, iyi bir
itibara sahip olmaktır. Yüksek itibara sahip kurumların varlıklarını devam ettirmeleri daha kolaydır.
İtibarın insan kaynakları değeri: İyi bir kurumsal itibara sahip olmak, insanların kurumla özdeşim kurma,
kurumsal vatandaşlık, bağlılık ve sadakat göstermelerine katkı sağlar.
Kurumsal başarı için iyi bir itibar çok önemlidir. Bu durum organizasyonun fiziksel, finansal ve
entelektüel değerlerine önem verilmesini gerektirir.
KURUMSAL İTİBARIN YÖNETİMİ
Connolly itibar yönetimini; sosyal çevrenin bakış açısını kurum lehine çevirmek şeklinde
tanımlamaktadır.
Bulletpoint itibar yönetimini “kurum lehine ortak düşünceler oluşturmak” şeklinde tanımlamıştır.
 İtibar yönetiminin amacı, kurumsal algılamayı, kurumun lehine çevirmedir. Algılama yönetiminin
temel amacı, toplumsal düzlemde kurumsal itibar lehine kanaat oluşturmaktır.
Kurumsal itibarın yönetilebilmesi veya paydaşlarda kurum lehine bir kanaatin ortaya çıkabilmesi için,
öncelikle algılamanın yönetilmesi gerekir. Algılama yönetimi çeşitli unsurlardan oluşan bir süreci kapsar.
Algılama yönetimi sürecini oluşturan söz konusu unsurları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

 Hedef kitlenin değerleri ile uyumlu davranmak: İnsanların değerleri ve inançları vardır. Tutum ve
davranışlarının arkasındaki temel motif, söz konusu inanç ve değerlerdir. Kurumsal itibar
yönetimi söz konusu inanç ve değerlere saygılı tutum ve davranış geliştirmeyi içerir.
 Beklenen ile gerçekleşen arasındaki fark pozitif olmalıdır: İnsanların beklentileri ile algıladıkları
arasındaki fark, onların doyum (/tatmin) bulmasını sağlarken, algılanan ile gerçekleşen arasındaki
farkın olumsuz olması tatminsizliğe neden olur.
 Ölçülebilir standartlar koymak: Ölçülemeyen yönetilemez ve ölçülemeyen performans
geliştirilemez. İtibar, algı ve imaj gibi soyut değerleri bilimsel bakımdan ele alabilmek için,
ölçülebilir standartlar geliştirilmelidir.

Kanıtlanmış doğrulara dayanmak: Algılamanın başarıyla yönetilebilmesi için, dürüstlük,
doğruluk, açıklık ve şeffaflık olmalı, güveni sarsacak her şeyden uzak durulmalıdır. Kalıcı bir güven
ancak, dürüstlük ve doğrulukla sağlanabilir.

Yeniliği (innovation) yönetmek: Değişim çağında insanlar rutine tahammül edemiyorlar.
Kurumsal sadakatin en azından vatandaş memnuniyetinin sağlanması için, kurumsal
yenileşmenin kesintisiz biçimde sürmesi gerekir.

Görselliği yönetmek: Bir kurum veya kuruluşta görselliğin doğru yönetimi için, insanların yakın
hafızalarına ve kısa süreli belleklerine hitap etmek gerekir. Ortalama insanın kanaatleri yoğun
dikkat gerektiren düşüncelerden çok, kısa süreli görselliklere dayalıdır. 3-5 saniyelik görsel imajlar
kanaatlerin oluşmasını sağlar.
Heidgger'e göre modern çağda var olmak demek, olumlu algılanma demektir. Modern çağın en ayırıcı
yanı dünyanın bir resim haline gelmesidir.
Sonuç olarak itibar yönetimi, kurumun varlık nedenidir. Tüm kurumlar kuruluş amaçlarına yaklaştıkları
ölçüde itibarları artar, uzaklaştıkları ölçüde itibarları azalır.
Örgütsel itibarın yönetimi örgütün iç ve dış çevresiyle olan ilişkilerinin yönetimidir.
ÜNİTE İLGİLİ SORULAR
1-)S-İngiltere Halkla İlişkiler Enstitüsü halkla ilişkileri ne şekilde tanımlamaktadır?
C-İngiltere Halkla İlişkiler Enstitüsü halkla ilişkileri; bir kuruluş ile hedef kitlesi arasında iyi niyetli ve
karşılıklı
anlayışa dayalı ilişkileri sürdürmeye yönelik çabalar olarak tanımlamaktadır.
2-)S- Halkla ilişkiler işletmelerde hangi özelliklere sahip bir yönetim fonksiyonudur:
C- Halkla ilişkiler işletmelerde şu özelliklere sahip bir yönetim fonksiyonudur:
 İşletme yönetimi tarafından yürütülen plânlı ve sürekli bir programdır,
 İşletme çevresi (iç-dış) arasındaki ilişkilerle ilgilidir,
 Kamu yararı ile organizasyonun çıkarını dengeler,
3-)S- Halkla ilişkilerin özellikleri nelerdir?
C- Halkla ilişkilerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.




Halkla ilişkiler örgütlere özgü bir faaliyettir.
Halkla ilişkiler ilgili çevrelere yönelik bir faaliyettir
İletişim, anlayış, kabul ve iş birliğidir.
Halkla ilişkiler bir yönetim fonksiyonudur.
4-)S- Halkla ilişkilerin temel ilkeleri nelerdir?
C - Dürüstlük
İnandırıcılık
Yineleme
5-) S- İşletmelerde halkla ilişkiler fonksiyonunun amaçları nelerdir?
CEVAP
 Halkla ilişkiler, halkı aydınlatmak ve onlara çalışmaları benimsetmek,
 Halkın işletmeye karşı olan olumlu tutum ve davranış göstermesini sağlamak,
 Halkın yönetimle olan ilişkilerini güçlendirmek,
 Halkla iş birliği kurarak hizmetlerin daha çabuk ve kolay ulaşmasını sağlamak,
 Halkın istek, tavsiye, telkin ve şikâyeti şeklindeki geri bildirimlerinden yararlanarak işletme
politikası ve stratejisi belirlemektir.
6-) S-Halkla ilişkilerin örgüte sağladığı faydalar nelerdir?
CEVAP
Halkı aydınlatarak faaliyetlerini benimsetir,
 Halkta yönetime karşı olan olumlu kanaatin oluşmasını sağlar,
Halkın yönetimle olan ilişkilerini geliştirir,
 Halkla iş birliği sağlayarak hizmetlerin daha çabuk ulaşmasını sağlar,
 Geri bildirim alarak örgütle çevresi arasındaki etkileşimi artırır.
7-) S- İşletmelerde halkla ilişkiler genel olarak hangi işlevleri yerine getirir:
CEVAP
 Öneri ve danışmanlık hizmeti verir,

Kurumsal yayınların kaynağı olur,

Müşteri (toplum) ilişkilerini geliştirir,

Kurumsal imaj ve itibarı artırır,

Kamuoyu yaratmanın aracıdır.
8-) S-Pazarlama yönlü halkla ilişkilerin temel faaliyetleri nelerdir?
C EVAP

Ürün tanıtımına yardımcı olmak,

Tüketicilerin ürüne olan ilgisini pekiştirmek güvenlerini kazanmak,

Ürüne destek veren güçlü kurum imajını yaratmak,

İşletmeyi uzman ve lider olarak konumlandırmak.
9-) S- Proaktif Halkla İlişkilerin işlevi nedir?
C-Bir işletmenin pazarlama amaçları tarafından yönlendirilmesidir. Defansif olmaktan çok
ofansif eğilimlidir.
10-) S-Reaktif Halkla İlişkilerin işlevi nedir?
C- Herhangi bir kurum ya da kuruluşun karşı karşıya kaldığı olumsuz durumlarla başa
çıkmak için giriştiği halkla ilişkiler çabalarıdır. Reaktif halkla ilişkiler, dış etkenlere bir cevap
tavrıdır.
11-)S- Halkla ilişkilerin medya ile olan ilişkilerinde yapması gereken çalışmalar nelerdir?







Gerekli malzeme ve araçların tedariki.
Yayın işlerini yürütmek.
Eğitim vermek.
Toplum katılımı.
Özel gün, sergi, toplantı, seminer ve konferans düzenlemek.
Kulis ve lobicilik.
12-) S-Kurumsal itibarın yönetilebilmesi veya paydaşlarda kurum lehine bir kanaatin ortaya
çıkabilmesi için, öncelikle algılamanın yönetilmesi gerekir. Algılama yönetimi çeşitli unsurlardan
oluşan bir süreci kapsar. Algılama yönetimi sürecini oluşturan söz konusu unsurları nelerdir?
CEVAP
 Hedef kitlenin değerleri ile uyumlu davranmak
 Beklenen ile gerçekleşen arasındaki fark pozitif olmalıdır
 Ölçülebilir standartlar koymak,
 Kanıtlanmış doğrulara dayanmak,
 Yeniliği (innovation) yönetmek,
 Görselliği yönetmek
13-)S- Güçlü bir kurumsal itibar, kuruma hangi bakımdan değer katar. ?
CEVAP
 finansal değer,
 pazar değeri
 insan kaynakları değeridir
14-) S-işletmelerde halkla ilişkilerin faaliyet alanı nelerdir?
C- İşletmelerde halkla ilişkiler;
 müşteri tatmini sağlamak,
 tutundurmayı desteklemek,
 kurum imaj ve itibarını yükseltmek
gibi amaçlarla yürütülen faaliyetleri kapsar..
15-) S- kurumsal itibar nedir?
C- kurumun iç ve dış çevresinin kurum hakkındaki algılama biçimlerdir; yani kurumsal imaj ve
kurumsal kimliğin toplamıdır. Kurumun iç ve dış paydaşlarının kurum hakkındaki algılarının,
duygularının, inanç ve düşüncelerinin bütünüdür.
16-)S-Örgütsel iletişimin aşamaları nelerdir ve nasıl sıralanır?
CEVAP
 temelini, kişisel iletişim oluşturur
 ikinci aşamasını, örgütteki gruplaşmamış kişiler arasındaki ilişkiler oluşturur.
 üçüncü kaynağını, bireyle grup arasındaki ilişkiler oluşturur.
17-) S- Halkla ilişkiler yardımıyla olumlu bir işletme imajı oluşturmak için yürütülecek faaliyetlerin başında
neler gelir?
CEVAP
Halkla ilişkiler yardımıyla olumlu bir işletme imajı oluşturmak için yürütülecek faaliyetlerin başında
tanıma ve tanıtma faaliyetleri gelir
Bu amaçla hedef kitlenin aydınlatılması, işletmenin faaliyetlerinin açıklanması ve duyurulmasına
tanıtma; hedef kitlenin ya da halkın isteklerini şikâyetlerini öğrenmeye ise tanıma denir.
NOT: ÇALIŞMALAR ORTAK ÇALIŞMA VE ÇEŞITLI
KAYNAK BIRLEŞTIRMELERINDEN OLUŞMAKTADIR…
Download