Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?

advertisement
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
TİKA'nın Balkanlardaki 5 ülkeyi kapsayan ziyareti sonrası TİKA Danışmanı, Mimar Sinan
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tarih Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Süleyman Kızıltoprak
ile Osmanlı'nın Balkan stratejisi ile ilgili konuştuk.
Osmanlı'nın Balkanlara yerleşme stratejindeki tarihi dönüm noktalarını aktaran Kızıltoprak,
bölgenin Müslümanlaştırılması konusunda zorlama olup olmadığı ile ilgili sorumuza net cevap
verdi.
İşte Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak'ın sorularımıza verdiği cevaplar:
Balkanlar'da Osmanlı yayılması nasıl başladı ve ana özellikleri nelerdir?
Orhan Bey zamanında başlayan Balkan fetihleri Osmanlı kaynaklarında Rumeli fütuhatı olarak
adlandırılır. Rumeli'de yayılma siyaseti Osmanlı Devleti'nin kuruluş felsefesinin temel
noktalarından biridir. Osmanlı Devleti cihanşumül bir devlet olarak Balkanlar'da yerleşip
gelişmeye önem verdi. Hatta Devlet-i Aliyye yani yüce devlet olarak kendini adlandıran
Osmanlılar öncelikli olarak bir Balkan devleti olarak doğdu ve gelişti. Osmanlılar, yeni fethedilen
yerlerde kalıcı olmaya özen göstererek kısa değil uzun vadeli bir iskan siyaseti izledi. Devletin
ve tebaasının güvenliğini sağlamak amacıyla çok tutarlı bir yerleşim programı uyguladı. Bunun
başlıca unsuru yeni yerleşim alanları kurmaktır. Bir başka unsuru da lüzum görülen aşiretleri
sürgün kanunuyla Balkanlara yönlendirmektir.
- Bu nasıl oldu?
Bir uç beyliği olarak kurulan Osmanlılar'ın Rumeli'de sağladığı askeri başarılar Türkistan'dan
akın akın Anadolu'ya gelen Türkmen aşiretler ve akıncı gaziler nezdinde itibar kazanmasına yol
açtı. Kazanılan zaferler daha elverişli yaşam koşullarına sahip olmak ve ganimetlerden pay
elde etmek anlamına geliyordu. Bu faktörlerin etkisiyle Anadolu'nun her yerinden savaşçı
gaziler Osmanlılar arasına katılıyordu. Bu Osmanlı askeri saflarına muazzam bir savaşçı akını
demekti. İlk başta fethedilen toprakların cazibesine kapılanlar coğrafi açıdan elde edilen
imkanlara sahip olmak gayesindeydiler. Balkanlar, tarım ve hayvancılık imkanları açısından
1/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
nispeten zengindi. Fakat Yörükler denen göçebe topluluklar, padişahın emriyle nüfusu az
yerlerde stratejik ulaşım hatlarını korumak üzere iskana tabi tutuldular. Balkanlar'da Osmanlı
sınırları genişlerken, yeni gelen bu topluluklar hem yeni savaşlar ve toprak kazançları için
ordunun ihtiyaç duyduğu insan kaynağına katkıda bulunuyordu hem de sınırları korumak için
gerekli bir unsur oldular. Böylece, Yörükler Balkanlarda Osmanlı Devleti'nin gelişmesine katkı
sağlayan önemli bir topluluk oldular. Onların katkısı askeri ve idari açıdan olduğu kadar
demografik açıdan da Osmanlı yönetimini tahkim ediyordu.
Balkanlar XIV. Yüzyıldan başlayarak Anadolu'dan göçeden Türklerle karşılaşmıştır. XVII.
Yüzyıla kadar uzanan bu göçlerin çoğu Türkmen aşiretleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Söz
konusu aşiretler yeni kurdukları yerleşim alanlarına Anadolu'da kullandıkları yer adlarını veya
aşiret adlarını vermeye başladılar. Bunun yanında Osmanlı devlet adamları, akıncı ve gazilerin
adları da sancak ve köy gibi yerleşim yerlerine verildi. Balkanlar'da bugün bile bazı şehir ve
kasabaların bu adlara rastlamak mümkündür.
Bununla birlikte, söz konusu göç eden Türkmen aşiretler, yerleştikleri coğrafyadaki dağlara,
tepelere, yaylalara ve ırmaklara da Türkçe isimler vermektedir. Bölgeye Balkanlar adının
verilmesi en temel Türkçe isimlendirmedir. Tahrir defterlerinde yer alan bilgiler, Anadolu'nun
neresinden, hangi beyliklere mensup Türk oymak, boy ve aşiretlerinin Rumeli'ye göç ettiklerini
gösterir. Bu isimlerin hemen hemen hepsi Oğuz boylarına ya da Anadolu'daki yer adlarına ait
olup en çok Saruhanlı, Germiyanlı, Tatar ve Yörük adlarını almışlardır.
Naldöken, Tanrıdağı (Karagöz), Ofcabolu, Vize ve Kocacık yörükleri gibi yörük grupları
Balkanlar'da zaman içinde iskan edilmişlerdir. Aynı zamanda sürgünlerin de Balkanlar'da bir
iskan metodu olarak kullanıldığı görülmektedir.
Yapılan araştırmalara göre, Arnavutluk'taki 335 parça has ve tımar arazisinin yaklaşık üçte
birinin ismi Anadolu'da gelen Türk kökenli sipahilere ait olduğu görülmüştür.
Osmanlı belgelerinde geçen bazı yer adları Türkçe veya Türkçeleşmiş isimlendirmelerdir:
Deliorman, Egriboz, Ağrıcan, Ahyolu (Ahiyolu, Ahioğlu), Akçehisar, Alacahisar, Alaeddinovası,
Atina, Avlanya, Aydonyat, Aydos, Balkan, Bosna, Bozacık, Buca, Çatalca, Çepine (Çepini),
Çirmen, Devline, Dırama, Dimetoka, Dobruca, Dukakin, Edesa, Elbasan (İlbasan), Eskihisar
(EskiZagra), Fener, Filibe, Foça, Gelibolu, Germiyan, Gümülcine, Hasköy, Hersek, Köstendil,
İpek, İskenderiye, İslimye, Karadağ, Karapınar, Karınovası (Karinabad), Kavala, Kazanlık,
Kırkkilise, Kırklareli, Kocacık, Malkara, Mastar, Naldöken, Niğbolu, Ofçabolu, Saraybosna
2/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
(Sarayovası), Semendire, Serez, Silistre, Şumnu, Tekirdag, Tırhala, Tırnova, Tikveş, Tuna,
Tuzla, Ürgüp, Üsküp, Vize, Yanbolu, Yanya, Yenişehir.
- Bölgenin demografik yapısı ve ekonomik yapısında Türklerin ne gibi rolü oldu?
Balkanlarda Osmanlı öncesi ve Osmanlı dönemi nüfus açısından sistematik olarak incelenirse
buradaki Türk grupların varlığının bölgenin demografisine, siyasi idaresine ve ekonomik
yapısına çok büyük bir katkıda bulunduğu görülür. Bu bağlamda, Türklerle birlikte yeni şehirler
kurulmuş, ticaret, tarım ve zanaatlar gelişmiştir. Kemal Karpat Hoca'nın belirttiği gibi, Osmanlı
Devleti'nin Ortadoğu'da ve Balkanlar'da hüküm sürmesiyle modern çağ öncesi esnaf kuruluşları
veya loncalar ilk kez ekonomik faaliyetlerin idaresinde belli ölçüde bir rol almıştır. Başlangıçtan
itibaren loncalara Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler serbestçe üye olabilmiştir. Bu konuda
yapılan çalışmalardan birisi de Zülküf Oruç beyin doktora tezidir. Bu çalışma yayınlanırsa iyi
olur. Balkanlardaki Türk ve Müslüman varlığının kökenleri, tarihsel süreç ve bugünkü durumu
bu araştırmayla daha iyi anlaşılıyor.
Bazı batılı tarihçiler ve sosyalbilimciler Balkanlar'daki Osmanlı fethini anlatırken çoğu
zaman bir baskı zorlama ve esaret dönemini hikayeleştirirler. Bu konuda ne dersiniz?
Bu şekilde iddiada bulunanlar çoğunlukla ulusçu, komünist ve Hıristiyan tarih anlayışına sahip
kişilerdir. Üzülerek söylemek gerekirse önyargılarını gizleyemeyenlerdir. Balkanların komünist,
sosyalist ve Marksistleri de çoğu zaman gizli kalan ulusçuluklarını dışa vurarak bu kategoriye
girerler. Bu tür tarihçilerin değişmeyen temaları: kitlesel katliamlar, sürgünler ve zorla din
değiştirme vakalarıdır.
Gerçekten de bu tür vakalar yoktur. Kanıtlanamayan iddialar zorlama yorumlar ve uydurma
olaylara dayanır. Osmanlıların Balkanlara yerleşmesi tümüyle Ortodoksların desteğiyle
3/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
olmuştur. Stavrianos'un da belirttiği gibi, Balkanlara yerleşen Osmanlılar yerli halka karşı ne
kitlesel kıyım ve sürgün ne de zorla Müslümanlaştırma uygulamaları yapmıştır. Osmanlılar
Katoliklerle kanlı-bıçaklı olan Ortodokslarla stratejik işbirliği yaparak Balkanlara yayılmıştır.
Katoliklerin tahakkümünden kurtulan Ortodoks Balkan halkları Osmanlıların yeni şehirler
kurmasına veya mevcut şehirlerde yeni yerleşimler kurmasına karşı olmamış aksine artan
ticaret ve güven ortamından memnun olmuştur.
İstanbul Fatih tarafından fethedildiğinde gördüğü yıkım kesinlikle 1204 yılında Katolik Latinlerin
4. Haçlı seferi esnasındaki yıkım ve yağma ile mukayese edilemez.
Osmanlı ile Balkan halklarının ittifakında bir başka nokta da çözülmekte olan Bizans'ın açtığı
anarşik iktidar boşluğudur. Halil İnalcık'ın tespitlerine göre, Osmanlı Devleti Balkanlar'da
fethettikleri ülkelerin gayrı-müslim ahalisine adil davranmış ve Katolik baskıya karşı kendi
korumasına almıştır. Zımmi hukuk çerçevesinde cizye ödemeleri koşuluyla Müslüman
tebaadan ayrı tutulmayan gayri-müslimler, Osmanlı ile huzur ve emniyet içinde oldular.
Osmanlı'nın hoşgörü politikası, Müslim ve gayrı-müslim bütün tebaayı koruması esas alması,
Osmanlı egemenliğinin hızla yayılmasının en önemli sebebidir. Bu siyasetin referansı İslam'ın
en temel kaynağı Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an ifadesiyle Te'lifu'l-kulüb, yani kalblere hükmetmek
prensibi Osmanlı kaynaklarında
isti‘malet
politikası olarak ifade edilmiştir.
Balkan Hristiyanlarının İslam dinine girmeleri nasıl söz konusu oldu?
Balkan halklarının İslam'a girmesini etkileyen bir faktör çeşitli tarikatlarca devletin her yanında
temsil edilen İslami sufi hareketleridir. Hıristiyan manastır düzenini andıran biçimde organize
olmuş dervişler Balkan halklarının çok yabancısı olmadığı bir yapıdaydı. Bu dervişler yaygın bir
biçimde seferberlik halinde Osmanlı ordusuna eşlik ederdi ve yeni fethedilen topraklarda sultan
tarafından serbest hareket edebilme hakkı tanınırdı.
4/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
Tarikatlar fıkhi anlamda kendilerini sünni olarak ifade etmelerine rağmen, mistik yorumlarıyla
pratikte daha geniş bir alandaydılar. İslami mistisizme olan bağlılıkları ve hoşgörülü
tutumlarıyla yerli ve göçmen halkla daha samimi bağ kurmaları mümkün oldu. Tarikatların
eklektik, esnek ve pragmatik yaklaşımları sayesinde zamanla geniş kitleler nezdinde sempati
kazandılar. Toplandıkları dergahlar bazı fakihlerce İslam dışı ritüellerin ve pratiklerin de yaygın
olduğu yerlerdi. Bazı tarikatlar azizlere hürmet, kutsal türbeler gibi popüler Hıristiyan inançlarını
hakim görüşlerinin içine dahil ettiler.
Osmanlı Devleti'nin askeri alanda gösterdiği yayılma başarısına paralel olarak, tarikat
örgütlenmeleri de sivil alanda yayılarak Balkan Hıristiyanları nezdinde Türklerin sempati
kazanmasına hatta ihtidalarında önemli roller oynadı. Yeniçeri Ocağı'nda Bektaşiliğin
benimsenmesiyle birlikte, askeri yapıya bağlı noktalarla tarikat faaliyetlerinin yoğunlaştığı
bölgeler arasında kuvvetli bir irtibat olduğu söylenebilir.
Balkanlardaki yerel unsurların ihtidaları sürecinde tımarlı sipahilerin de ayrı bir yeri vardır.
Bunda Osmanlı toprak sitemi ve askeri yapı arasındaki ilişki etkilidir. Tımar sahibi Hıristiyan
sipahiler zamanla Müslümanlaştı. Bu durumun bir açıklaması daha az vergi ödemek ise diğeri
de Türklerin Müslüman olarak yönetim başarısına ortak olma amacıdır. XV. yüzyılın sonuna
ulaşıldığında Avrupa'daki toprak sahibi sipahilerin bütün üyeleri Müslüman inancını taşıyordu.
Balkan fetihlerinin başlamasından itibaren yerel askeri birlikler Osmanlı ordusunun yardımcı
kuvvetleri olarak savaşlara katıldı. Hemen her etnik kökenden gelen yerel Hıristiyan askerler,
orduda yer almaktan memnundular. Zira bu durum onlara bazı avantajlar sağlıyordu. Askerlik
köylü hayatının sınırlarından ve zımmi statüden gelen vergilere muhatap olmamak anlamına
geliyordu. Zaman içinde bu birimlerdeki Hıristiyan unsurlar Müslüman oldu.
Diğer taraftan Osmanlı yönetimi tarafından XIV. ve XV. yüzyıllarda Anadolu'dan Balkanlara
sürgün yoluyla gelen Yörük aşiretleri Ortodoks Hıristiyanların Müslümanlaşmasında bir başka
etken oldular.
Balkanların İslamlaşmasında zorlama olmuş mudur?
5/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
Balkanlarda İslamlaşma konusunu kısaca özetleyecek olursak, ilk olarak bir takım insani
güdülerden söz edebiliriz: mülkiyeti ve sosyal pozisyonu korumak ve vergi avantajları sağlamak
gibi. İkinci olarak tarikatların esnek yaklaşımları ve sosyo-kültürel faaliyetlerinin hüsnü kabul
görmesidir. Üçüncü olarak, Müslüman hakimiyeti olan bir orduda görev yapmak, askeri ve idari
alanda üst makamlarda bulunmak gibi sebepler sayılabilir. Bu bakımdan Müslümanlaşma
teşvik edicidir ama asla zorlamacı değildir. Osmanlıların Balkan Hıristiyanlarını zorla
Müslümanlaştırdığına dair hiçbir delil yoktur.
Soru Topluca İslam'a geçme hareketi oldu mu?
Ferdler, aileler ve bazen köyler halinde Ortodoks Hristiyanların İslam'a girmesi Balkanlar'da
hemen her yerde rastlanan bir durumdu. Kitle halinde İslam'a giren üç bölge vardır. Bunlar:
Bosna, Arnavutluk ve Bulgaristan. Bosna ve Arnavutluk örneklerinde ihtida hareketleri
tartışmasız bir biçimde halkların kendi arzusu ve talebiyle olmuştur. Bulgaristan'da ise durum
biraz daha farklıdır. Bu topraklar gerek İstanbul'a yakın olması gerekse yüzyıllar boyunca
Ortodoksluk ve Katoliklik arasındaki egemenlik mücadelesine maruz kalması sebebiyle farklı
bir konumdaydı. Balkanlarda dinin politik bir alet olarak kullanılmasına dair uzunca süredir
devam eden bir gelenek mevcuttu. Bu yüzden Bulgaristan'daki kaotik durumu ortadan
kaldırmak ve eski çekişmeleri sınırlamak amacı öne çıkarak İslamlaşma güçle birlikte teşvik
edildi. Bu zorla İslamlaştırma iddiasının çoğunlukla sahipleri Komünist, Marksist ve milliyetçi
tarihçilerdir. Bunlar objektif delillere dayanmak yerine önyargılı ve kanıtsız zorlama yaklaşımlar
ileri sürerler.
Özellikle Rodop ve Trakya bölgelerinde dikkate değer bir İslamlaşma olmuştur. Ortodoks
Bulgarlar buralarda kitleler halinde Müslüman oldu. Bir resmi görüş olarak paylaşılan iddialara
göre, XVI. yüzyıl ortalarında Rodop dağlarında yaşayan Bulgarlar zorla Müslümanlaştı. Peki bu
nasıl oldu? İddiaya göre, Rodoplular Venedik'le savaşmak üzere sefere giden bir Osmanlı
ordusu tarafından şiddet yoluyla İslam'a girdi. Böylece Bulgarca konuşan Müslüman ahali
Pomaklar ortaya çıktı. Ancak bu konudaki iddialar hakkında yapılan son araştırmalar söz
konusu iddiaları çürütmektedir. Rodop'daki kitlesel İslamlaşmaya dair bütün iddialar objektif
delillerden yoksun ve şüphelidir. Hiçbir orijinal belge ya da delile dayanmayan iddialar, tümüyle
XIX. yüzyılda üretilmiş sahte belgeleri kaynak olarak göstermektedir. Huphick'e göre, Rodop
Pomaklarının İslam dinini kabul etmeleri, Balkanlarda Osmanlı Devleti'nin zorlayıcı askeri
kuvvetiyle değil genel faktörlerin etkisiyle açıklamak mümkündür. Yine Rodoplular aniden değil
tedricen ihtida etmiştir.
Arnavutluk ve Bosna'ya gelince, Osmanlı fethinin ilk yıllarında devlet otoritesine mesafeli ve
hatta bir karşı pozisyon alsalar da vassal olarak orduda yer aldılar. Zamanla Osmanlı fetihleri
6/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
genişleyip askeri ve siyasi otorite kurulunca Bosna ve Arnavuluk'taki vassal statüleri de
sipahiliğe dönüştü. Özellikle Arnavutlar arasındaki güçlü kabile bağları sayesinde, kişiler
liderlerinin ardından kitlesel olarak Müslüman oldu. Böylece yeni sistem içinde eskiden sahip
oldukları pozisyonlarını koruyup genişlettiler. Dağlık bölgelerde yaşayan Arnavutlar kendilerine
bıkkınlık veren Katolik ve Ortodoksluk çatışmasından Osmanlı Devleti ile işbirliği sayesinde bir
ölçüde uzaklaştılar.
1463 yılında Bosna Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi. Bundan sonra, Boşnak toprak
sahibi aristokratları tedrici olarak İslam dinini kabul etti. Boşnakların topluca Müslümanlaşması
ile fetih öncesinde sahip oldukları Bogomil inancı arasında bir yakınlık olduğu iddia edilir. Ancak
şunu da ilave etmek gerekir ki, Bosna'nın İslamlaşması yaklaşık 150 yıl sürmüştür.
Bosnakların Müslümanlaşmasını biraz açacak olursak...
Bosnalılar büyük ölçüde en yaygın biçimde Balkanlarda İslam'a geçen bir topluluktur.
Bosnalıların yaşadıkları kentler, kasabalar, köyler kısa sürede Türk ve İslam kültürüyle
bütünleşti. Boşnakların yaşadığı kentler askeri açıdan Osmanlı Devleti'nin stratejik mevkilerine
dönüştü. Kültürel açıdan şehirlerin silüeti İslam medeniyetinin nadide manzaralarından biri
oldu. Öyle ki, Bosna kentleri İslam toplumunun maddi medeniyetinin adeta silinmeyen
mühürleri olan camiler, medreseler, kervansaraylar, tekkeler, çeşmeler, hamamlar ile süslendi.
Osmanlı öncesi Saraybosna ve Mostar küçük birer köyden ibaretken, daha XVI. yüzyılda
buralar önemli bir ekonomik, sosyal ve kültürel merkez oldu.
Saraybosna küçük bir köyken hızla İtalya-Dubrovnik-İstanbul hattında faaliyet gösteren
tüccarların konaklama yeri olarak önemli bir ticari merkez haline geldi. Osmanlı Padişahları da
kentin gelişmesini bizzat kontrol ettiler. Hatta zaman zaman burada konaklayarak kentin adına
saray isminin eklenmesine yol açtılar. Padişahların konakladıkları bir şehir olarak Bosna ismi
Saraybosna olarak anılmaya başladı. Katolik Dubrovnikliler ve Yahudi tüccarlar da kentin
sakinleriydi. Onların dışında XVI. Osmanlı kayıtlarında şehrin nüfusu tamamen müslümandır.
Şehrin idaresi Boşnak beylerinin kontrolünde idi. Osmanlı Valileri Saraybosna'nın bu iç
düzenine karışmayıp Travnik'te otururlardı.
7/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
Sarı Saltuk gibi büyüklerin Balkanlar için önemi nedir?
Türkler İslam'ı kabul ettikten yaklaşık bir asır sonra Anadolu'da yerleşmeye başladı. Yaylak ve
kışlak şeklinde sürdürdükleri yaşam tarzı Anadolu'da şehirlerde yeni bir hayat kurmalarıyla
değişmeye başladı. Bu dönüşüm esnasında bozkırda alışık olunan yaşam tarzı, kültürü ve
inanç unsurları birden kopmadı. İslam öncesi şamanistlerin doğaüstü güçlere sahip oldukları
algısı Anadolu'da devam etti. Baba İshak, Barak Baba, Sarı Saltuk ve diğer Türkmen babaları
İslamlaşan Türkmen aşiretleri üzerinde geleneksel şamanların bir şekilde rolünü aldı. Bu durum
İslamlaşan kitleler üzerinde eski ve yeni inanışları arasında bir ikilem yaşamadan yaşam
tarzlarını ve tedricen değiştirmelerine olanak verdi. Bu yaklaşım Anadolu'nun islamlaşmasına
katkı sağlamış olacak ki söz konusu erenler, dedeler ve babalar Balkanların da İslam'a
dönüşümü için harekete geçmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin genişleme siyasetine paralel olarak Balkanlarda da Sarı Saltuk ve Gülbaba gibi tarikat liderleri halkın gönlünü kazanmaya
çalışmışlardır.
Battalnâme, Saltuknâme, Dânişmendnâme gibi dinî içerikli destanlar, genellikle Hıristiyanlığa
karşı verilen mücadelelerin anlatıldığı eserler olarak bu değişimi en güzel şekilde ifade ederler. Din değiştirme motifinin sıkça yer aldığı destanlarda Hıristiyanlıktan Müslümanlığa doğru geçiş
anlatılır. Battalnâme'de ve Saltuknâme'de kahramana rüya yoluyla yardımcı olan Hz. Ali, Hızır,
Pîrler, Kırklar gibi büyüklere rastlanır. Bunlara izafe edilen olaylar insanlara hep yol gösterici,
cesaret verici ve İslam inancını yaşamanın mutluluğa ulaştırıcı yönlerini hatırlatır.
XIV. yüzyılda, Osmanlı fetihlerinden sonra Balkanlarda Türk-İslam kültürü dönemi başlamıştır.
Bu kültürün yayılmasında dervişlerin önemli rolleri vardır. Sarı Saltuk Baba gibi önderler çok
etkili olmuştur. O yüzden Balkanlarda bugün yaklaşık 10 noktada Sarı Saltuk Baba'nın makamı,
mezarı, dergahı vb. Nişaneleri vardır. Aslında Türklerin Balkanlara göçü Osmanlı öncesine
dayanır. Anadolu'dan Moğol istilasından kaçarak Balkanlara gelen Selçuklu Türkleri vardır.
Bunların önemli bir kısmı ahilerden oluştuğu ileri sürülmektedir. Ahi ve dervişlerden müteşekkil
grubun kısa bir zamanda İslamiyet'e önemli hizmetler yapması çok şaşırtıcıdır. Onların faaliyeti
gönüllerin kazanılmasına yöneliktir. Fakihlerce muteber olmayan hatta zaman zaman
zındıklıkla suçlanan bu faaliyetler öncü nitelik taşır. Dervişlerin ve ahilerin öncü çalışmaları
olmadan Osmanlı yayılması bu kadar hızlı olamazdı. Yine tarikatların Balkanlardaki faaliyetleri
kuşatıcı ve esnek olmasaydı, Türk ve İslam varlığı bu kadar kalıcı olmazdı.
Röportaj: Osman Ateşli
8/9
Osmanlı, Balkanları zorla mı Müslümanlaştırdı?
Yazar Süleyman Kızıltoprak
http://www.haber7.com/roportaj/haber/1056097-osmanli-balkanlarlari-zorla-mi-muslumanl
astirdi , 29.07.2013
9/9
Download