müdahaleci ekonomistler

advertisement
Doç. Dr. Mahmut BİLEN
HETEREDOKS İKTİSAT
Heterodoks İktisat Nedir?










Heterodoks okul, iktisatta ortodoksiyi oluşturan
neoklasik iktisadın dışında farklı paradigmalara ve
sosyolojik anlamda bir okul olmanın unsurlarına sahip
oluşumları kast eder.
Heterodoks okulların en temel ortak noktası neo-klasik
iktisada olan muhalefetleridir.
BU MUALEFET OKULLARI:
Tarihçi Okul
Kurumsal iktisat
Post-Keynesci iktisat
Marksist Okul
Avusturya iktisat Okulu
Kamu Tercihi (Public Choice) Okulu
İslam İktisadı ve Finans Okulu olarak sayılabilir.
2
Tarihçi Okul

Neoklasik iktisadın doğuş ve kendini kabul ettirme
yıllarında AImanya'da ortaya çıkan, daha sonra
İngiltere ve ABD'de de etkili olan bir okuldur;
metodolojik açıdan neoklasik apriori (deneyle
kanıtlanmamış durum kabul) yönteme karşı empirik
tarihselci bir tutumu savunmakta ve tamamen empirik
çalışmadan ve tarihsel verileri değerlendirmeden
yanaydılar. Kökeni Alman tarihselci felsefi geleneğe
dayanmaktadır.
3
Tarihçi Okul

Serbest piyasa ekonomisinin her ülke ve her durumda
en yüksek refahı sağlayacağını iddia ediyor. Bu doğru
olmadığını tarihçi okul ileri sürmekteydi.
 Ücret fonu kavramına eleştiri var.
 Her arz kendi talebini oluşturur genel prensibine
eleştiri..
 Tüketicinin her zaman fayda maksimizasyonu
amaçladığı eleştiri
4
Tarihçi Okul
Tarih yorumları farklı lineer veya helezonik tarih
yorumu
 Bu, tümden gelinci neoklasisizm ile tümevarımcı
tarihçi okul arasındaki bir anlamda hakimiyet
kavgası olmuştur.
 Zaman içinde tarihçi okulun ivme kaybetmiştir.
Fakat tarihçi okulun tesiri daha sonra Amerika'da
kurumsalcı iktisatçılar üzerinde görülmüştür.

5
ALMAN TARİHÇİ OKULU
 XIX
uncu yüzyılın ortalarında
 Wilhelm Roscher,
 Bruno Hildebrand ve
 Karl Knies'in yayınları ile kurulan Alman
Tarihçi Okulu klasik düşünceye bir tepki
olarak ortaya çıkmıştır.
Wilhelm
Roscher
Bruno
Hildebrand
Karl Knies
 Aynı
yüzyılın sonlarına doğru
 Gustav Schmoller,
 Lujo Brentano,
 Karl Bücher,
 Wilhelm Lexis,
 Werner Sombart gibi ünlü profesörlerin
yayınları ile doruk noktasına ulaşmıştır.
Lujo
Brentano
Gustav
Schmoller
Karl Bücher
 Tarihçi
Okul'a mensup ekonomistler Klasik
Okul'un
 i) ekonomik yaşamı zaman ve yerden
soyutlayarak incelemesini;
 ii) insanları birer homo-economicus olarak
ele almasını;
 iii) her yerde, her zaman geçerli ekonomik
ilkelerin bulunduğu yolundaki düşüncesini
eleştirerek, iktisadi yaşamın içinde
cereyan ettiği sosyal ortamdan
soyutlanarak incelenemeyeceğini,
homo-economicus
her zaman
her yerde geçerli Değil
 sosyal
ortamın tarihi gelişmeye bağlı olarak
ülkeden ülkeye değiştiğini, ekonominin
hukuk, doğa, toplumun sosyal, kültürel ve
politik yapısı ile yakından ilgili bulunduğunu
ileri sürmüşler; insanların birer homoeconomicus olduğu varsayılarak her zaman
her yerde geçerli mutlak ilkelere
varılmasının doğru olmayacağını;
 KİŞİSEL
ÇIKAR TEK MOTİVASYON DEĞİL
 insanların
iktisadi faaliyetlerde
 kişisel çıkar ve kâr motifi yanında
 şan ve şeref kazanma,
 görev hissi, acıma duygusu, yardım etme
arzusu, başkalarını sevme ve
alışkanlıklar.... gibi motiflerle hareket
edebileceklerini; bu nedenle ekonomik
ilkelerin mutlak değil, nisbi (relatif) olduğunu
ileri sürmüşlerdir.
 SOYUTTAN
 Gerçekten,
SOMUT OLANA YÖNELME
J. B. Say, D. Ricardo'dan
sonra ekonomi ilmi giderek artan biçimde
soyut bir bilim haline gelmiş, gerçek
hayatın her zaman teoriye uymaması
Alman Tarihçi Okulu'na mensup
ekonomistleri ekonomi biliminin
konusunun soyut teoriler yerine, gerçek
yaşamın açıklanması olduğunu iddia
etmelerine yol açmıştır.
 Bununla
beraber, bu konuda Alman Tarihçi
Okulu'na mensup ekonomistler arasında tam
bir görüş birliği olduğu ileri sürülemez.
 Yeni tarihçiler eskilerin aksine deterministtir;
ekonomik ilkelerin varlığını kabul etmişlerdir.
Ancak bu kanunların ortaya konulmasında
klasik metodu eleştirmişlerdir.
 Ekonomi biliminin tarihi incelemelerden
yararlanmasını, tümdengelim metodu yerine
tümevarım metodunun kullanılmasını ileri
sürmüşlerdir. Onlara göre ekonomik yaşam
içinde cereyan ettiği ortamın, doğanın, coğrafi,
sosyal ve politik koşulların etkisi altındadır.
 Ekonomik
yaşamı incelerken, bunları
dikkate almak, ekonomi ile sosyal yaşamın
ilişkilerini göz önünde bulundurmak
zorunludur. Bu ise tarihi inceleme ile
mümkündür.
 İnsanların bugünkü durumunu anlamak
için bugünkü duruma nasıl geldiğini
anlamak, toplumun geçirdiği gelişme
merhalelerini incelemek zorunludur. Bu ise
tümevarım metodu ile mümkün olabilir.
 Klasik
ekonomistler buna karşı, bazı
değişkenler sabit varsayılarak, bir veya bir
kaç değişkenin etkilerinin incelenmesi,
sabit varsayılan değişkenlerin etkisinin
olmadığını ifade etmez şeklinde cevap
vermişlerdir.
ekonomik olaylar arasındaki
muntazam ilişkiler izah edilirken, her iki
metoddan yararlanılmaktadır. Bilimin
amacı olaylar arasında muntazam ilişkileri
ortaya koymaktır. Bu ilişkiler bu
metodlardan biri veya her ikisi birlikte
kullanılarak tespit edilebilir.
 Günümüzde
 İktisat
ilmi Alman Tarihçi Okulu'nun elinde
adeta ekonomik kurumları, iktisadi
yaşamın tarihini inceleyen bir bilim dalı
haline gelmiş, özellikle 1860 dan sonra
giderek artan biçimde teorik meseleler
yerine, pratik meselelerin tartışılması ön
plana alınmıştır.
 Tarihçi
Okula mensup ekonomistler
çoğunlukla ekonomiye devletin müdahale
etmesinden yanadırlar.
 Onlara göre, liberalizmi yaratan koşullar
her zaman, her yerde mevcut değildir.
Liberalizm her ülkenin çıkarlarına uygun
değildir. Bu yüzden modern devlete
ekonomik ve sosyal yaşamda milli
üreticilerin korunması, sosyal sigortaların
kurulması, sosyal adaletin sağlanması gibi
bir çok görevler düşmektedir.
Kurumsal İktisat
 Amerikan
kökenli olan okul, metodolojik
düzeyde Alman tarihçi okulundan etkilenmiştir.
Tarihi 19. yy.'m sonu ve 20. yy.'ın başlarında T.
Veblen'in çalışmalarına gider. Okul uzun bir
suskunluktan sonra 1960’lı yılların sonlarıyla
birlikte tekrar canlanmış, 80’li yıllarda ise ivme
kazanmıştır.
24
Kurumsal İktisat
iktisadın metodolojik bireyciliğine
karşı, holistik (bütünsellik, her şeyin birbiriyle
irtibatlı olduğu yaklaşım) bir yaklaşımı
savunmaktadırlar. Analizlerinin temeli neoklasiklerin yaptığı gibi birey değil, kurumlardır.
Bu yüzden kurumsalcı iktisat adını alır.
Kurumun temel analiz aleti haline getirilmesi
beraberinde birçok sosyolojik unsurun
paradigma içine dahil edilmesi yol açar.
 Neo-klasik
25
İktidar ilişkileri iktisadi dünyada oldukça belirleyici rol
oynamaktadır. Diğer bir araştırılma alanı kültürdür.
Neo-klasiklere göre hayli relativist ve tarihselci bir
tutumları olduğu için, kültürel ve tarihsel farklılıkların
iktisadi ilişkiler üzerindeki rolüne dikkat çekerler. Bu
yüzden evrensel teoriler, apriori yöntemler yerine,
daha relativistik bir tutum ve empirik yöntem
peşindedirler.
 Tarihsel sürecin determinist olmayan ama evrimci bir
seyir izlediğini varsaymaktadırlar. Yani neo-klasiklerin
mekanistik fizik evren tasavvurlarına karşı, organistik
biyoloji temelli bir yaklaşımları vardır.

26
KURUMSAL İKTİSAT
 Kurumsal
iktisat Amerikan menşeli bir
iktisadi düşüncedir. Kurucusu olarak
Thorstein B. Veblen kabul edilir. Diğer
önemli temsilcileri ise istatistiksel
yöntemlerin kullanılmasına önem veren
Wesley Mitchell ve yasama yoluyla pek
çok ekonomik ve sosyal reformların
gerçekleştirileceğini savunan John R.
Commons’tur.
Thorstein B.
Veblen
ve Marksist iktisadın
görüşlerine alternatif fikirler üretme
üzerinde yoğunlaşmıştır. İktisat bilimini
interdisipliner olarak kabul eder. İktisat,
sosyoloji, psikoloji, siyaset, maliye,
yönetim gibi bilimleri birlikte
değerlendirmektedir. İktisadi olay ve
faaliyetlerin gelişiminde kurumların önemi
büyüktür. Ekonomide istikrar için devletin
ekonomiyi sürekli olarak izlemesi ve
yönlendirmesi gerekmektedir. Devlet gelir
dağılımında adaleti sağlayıcı olmalıdır.
 Neo-klasik
 Kurumsal
İktisat her iki görüşün (neoklasik
ve marksist) dışında, karma bir ekonomi
modeli öngörmektedir. Kurumsal iktisada
göre sosyal politikaların ana amacı
topyekün insan refahının yükseltilmesine
yönelmiştir. Devlet bireyin durumunu
iyileştirmek için onun önündeki engelleri
kaldırmalıdır.
 Onlara
göre insanlar mülk sahipliği ve
paylaşımı konusunda sürekli çatışma
içerisindeler. Bu çatışmanın herkesin
yararına disiplin altına almak için kolektif
kurumlara ihtiyaç vardır. Ekonomik
düzenin kendiliğinden meydana geleceğini
beklemek yerine ekonomik sistemi
yönetmek ve yönlendirmek gerekmektedir.
Kurumsalcılar sistemli teoriler kurmak yerine
gelenekleri, kurumları ve davranışları incelerler.
Tümevarım metodu kullanarak sonuca varmaya
çalışırlar. Ekonominin sadece piyasadan ibaret
olmadığı mantığı çerçevesinde ekonomiyi tüm
yönleriyle inceleyerek gelişmenin temel
dinamiklerini belirlemeye çalışırlar.
 Kurumsalcılar ekonomiyi ve evreni
yönlendirmektense varolan kurum ve kuralları
inceleyerek bir sonuç çıkarmaya çalışırlar.
Kapitalizmin ve sanayi toplumunun ortaya
çıkardığı sorunların nasıl çözümleneceği
üzerinde araştırma yapmaktadırlar.

Temel Görüşleri
parçalar halinde değil, bir
bütün olarak dikkate almak gerekir. Çünkü
ayrı ayrı değerlendirmek yanıltıcıdır.
Ekonomi diğer bilimlerle ilişkili bir bütündür
ve bütün parçaların toplamından daha
büyüktür.
 *Ekonomiyi
rolüne büyük önem verirler.
Onlara göre kurumlar sadece mevcut
yapılanmayı değil, daha ileriye doğru inşa
edilecek insan davranışlarının organize
edilmiş yapılanmalarını da kapsar.
 *İstikrarın tek yolu devletin ekonomiyi
sürekli gözetmesi ve yönlendirmesidir.
 *Kurumların

*Kurumcular gelir ve servetin daha adil
dağılımını sağlamak için liberal ve demokratik
reformları desteklerler. Ancak piyasa kurallarıyla
kaynakların etkili dağılımı ve gelirin
bölüşümünün sağlanamayacağını ileri sürerler.
 * Kurumcular geleneksel teorinin ekonomik
yaklaşımda bir uyum olduğuna dair görüşlerine
karşı çıkarlar. Onlara göre ekonomide uyum
değil kurumlar arası çatışma vardır. Başka bir
deyişle ekonomik birimler uyum içinde değil,
çatışma halindedir.
*
Ekonomik olaylar neden-sonuç etkileriyle
birlikte bütünsel olarak ele alınmalıdır.
 * Devletin ekonomide gözetim, denetim ve
müdahalesi kaçınılmazdır.
 * Bireylerin davranış güdülerinde sadece
kişisel çıkarlar yoktur,
 * İktisadi olaylar değişkendir,
 *Hem kapitalizmi hem de Marksizm’i
eleştirirler,
*
Paranın rolü sadece mübadele değil,
spekülasyon ve ihtiyat saiki rolü de vardır.
Bunu Keynes’ten önce söylemişlerdir.
 *Konjonktür modelini kurmuşlardır. Belli
dönemler ve uzun dönemli iktisadi
hareketleri inceleyerek toplumsal bir
denetim kurulabileceğine inanmışlardır.
 * Kamu harcamaları dengeleyici bir araç
olarak kullanılabilir.
*
Depresyonla mücadelede ücret
indirimlerine karşı çıkmışlardır.
 * İktisat bilimine “güç”, “toplumsal denge”
gibi kavramları getirmişlerdir. Onlara göre
güç kamusal müdahalenin temelinde
yatar. Kapitalizmin ileri safhalarında
piyasalar oligopolleştikçe firmalar güç
sahibi olurlar. Buna karşılık alıcıları
koruyan sendikalar vardır. Fakat bu güçler
dengeyi sağlayamazlar. Devletin
müdahalesine ihtiyaç vardır.
 Toplumsal
denge ise, özel ve kamu
girişiminin arz ettiği mal ve hizmetler
arasında dengesizlik vardır. Toplum üretim
sorununu çözse de bölüşüm sorununu
çözemez. Bu sebepten toplumsal
dengenin sağlanabilmesi için kamu
hizmetlerinin artırılması gerekir. Ücret-fiyat
kontrollerine ihtiyaç vardır. Bunun için
kamu müdahalesi ve bu müdahalenin
devamına ihtiyaç vardır.
 Kurumsal
iktisatçılara göre iktisat biliminin
temelini bireyler değil kurumlar oluşturur.
Bireyler bu kurumların etkisi altındadır.
Bireysel tercih, istek ve seçimleri veri
kabul etmek yanıltıcıdır. Ayrıca iktisadi
sistem de sosyo kültürel sistemin bir alt
dalıdır.
 Kurumsal iktisatçılar toplumsal değişme
üzerinde de dururlar. Toplumun devamlı
değiştiğini dolayısıyla toplumla ilgili kesin
bir şeyin söylenemeyeceğini ileri sürerler.
 Kurumsal
iktisat deneyciliğe önem verirler.
Yani metafizik olguları kabul etmezler.
 Kurumsal iktisatçılar statik yerine dinamik,
duygular yerine faaliyetler, bireysel
davranış yerine grup davranışı, denge
yerine yönetim, bırakınız yapsınlar yerine
denetim terimlerini kullanmışlardır.
Kurumsal İktisadın Eleştirisi
 Bu
eleştiriler dört grupta toplanabilir.
 1- Kurumsal iktisat diye bir teori yoktur.
Çünkü kurumsal iktisadın fikir babaları bile
kurumsal iktisadın ne olduğu hususunda
bir uzlaşmaya varamamışlardır.
Kurumsal iktisatçılar iktisattan ziyade
sosyal bilimler üzerinde dururlar ki bu
durum ilgili kişilerin iktisatçı olduğu
hususunu tartışmalı hale getirir. Mesela
iktisat için çok önemli olan fiyat
mekanizması üzerinde bile
durmamışlardır. Bağımsız bir teori
geliştirememişlerdir.
 3-Kurumsal iktisatçılar daha çok iktisadi
politikaların gelişimi ve iktisadi değişme
konularıyla ilgilenmektedirler.
 2-
Kurumsal iktisatçılar sürekli eleştirdikleri
neo-klasik iktisatçılara karşı da bir
alternatif teori geliştirememişlerdir. Yani
topladıkları bilgi ve deneyler bir teori
ortaya koyamamaktadır. Kurumsal
iktisatçılar bir eleştiri iktisadı olarak ortaya
çıkmaktan ileri gitmediği kurumsal
iktisatçılara yönelen eleştirilerin temelini
oluşturur.
 4-
Post-Keynesci iktisat
Post Keynescilerin en köklü itirazı neoklasik denge
fikrinedir.
 Onlara göre Keynes'in asıl ayırıcı vasfı belirsizliğe
yaptığı vurgu ve buradan kullanarak denge fikrini
reddetmesidir.


İkinci önemli itirazları, neo-klasiklerin gerçek zamanı
hesaba katmayan analizlerinedir.
45
Post-Keynesci iktisat
Post Keynescilerin en köklü itirazı neoklasik denge
fikrinedir.
 Onlara göre Keynes'in asıl ayırıcı vasfı belirsizliğe
yaptığı vurgu ve buradan kullanarak denge fikrini
reddetmesidir.


İkinci önemli itirazları, neo-klasiklerin gerçek zamanı
hesaba katmayan analizlerinedir.
46
Avusturya iktisat Okulu
Avusturya İktisat okulu birçok açıdan her zaman
neoklasik ortodoksinin içinde addedilmiştir.
 Pozitivizm karşısında her zaman hassas olan Hayek
metodolojik düalizmden yanadır. Yani sosal bilimler
ve fizik bilimleri farklı yöntemlere sahiptir. Bu açıdan
iktisadın mekanistik fiziğe benzetilip,
matematikselleştirilmesine sıcak bakmazlar.
 Metodolojik bireycidirler ve güçlü bir apriori yöntem
taraftarıdırlar.

47
Download