İstanbul Finans Merkezi Vergi Çalışma Grubu Vergi Tekniği Alt Çalışma Grubu Raporu’na İlişkin Görüş ve Önerilerimiz Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği 29 Nisan 2009 Finansal Yatırımcıların Vergilendirilmesi - Vergileme Sistemi Sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirlerinin vergilendirilmesine yönelik olarak geçici bir süre için öngörülen tevkifat sisteminin; gerçek gelirin vergilendirilmesi ve vergilemede eşitliğin sağlanması açısından bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmesi nedeniyle Birliğimiz üyesi aracı kuruluşlarca, sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesinde beyan esasına dayalı bir sistemin esas alınması önerilmiştir. Söz konusu öneride; sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirlerin; yatırımcılar tarafından ayrı bir beyanname ile yıllık olarak beyan edilmesi ve beyan edilen gelirlerin tek bir oran üzerinden vergilendirilmesinin en uygun vergi politikası olduğu belirtilmiştir. Vergi Tekniği Alt Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda; tam mükellefler açısından yalnızca finansal ürünlerden değil her türlü kaynaktan elde edilen her türlü ekonomik kazancın beyan suretiyle artan oranlı gelir vergilemesine tabi olması öngörülmektedir. Dünyadaki finansal piyasaların çok çeşitli olması nedeniyle, sermaye piyasası araçlarından elde edilen kazançların her türlü ekonomik kazançla birlikte artan oranlı bir vergilemeye tabii tutulmasının, artan oranlı vergilemenin getireceği vergisel yükler nedeniyle tasarrufların yurtdışına çıkmasına ve ülkemiz piyasalarının rekabet gücünün azalmasına sebebiyet verebileceği görüşündeyiz. Bu bakımdan, sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirlerin münferit bir beyanname ile beyan edilmesi ve beyan edilen gelirlerin tek bir oran üzerinden vergilendirilmesi gerektiği görüşündeyiz. Yurtdışı uygulamaları ve karşılıklı vergi anlaşmaları da incelenerek sermaye piyasası araçlarının beyanname suretiyle vergilendirilmesinde uygulanacak oranın düşük tutulması gerektiği görüşündeyiz. Ayrıca, Vergi Tekniği Alt Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda, ters- repo ve yatırım fonu katılma belgelerinden elde edilen gelirlere ilişkin tevkifat sisteminin uygulanması ve bu kapsamda finansal kurumların tevkifat sorumluluklarının devam ettirilmesi önerilmektedir. Önceden getirisi belirlenebilen para ve sermaye piyasası araçlarından menkul sermaye iradı niteliğinde elde edilecek gelirlerin (mevduat, ters repo) tevkifata tabi tutulabileceği görüşündeyiz. Ancak, Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri uyarınca halktan katılma belgeleri karşılığı toplanan paralarla, belge sahipleri hesabına, riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre faaliyette bulunan yatırım fonlarının katılma belgelerinin alım satım kazançlarının beyan esasına dayalı sistem içerisinde vergilendirilmesi gerektiği görüşündeyiz. Zira yatırım fonlarının katılma belgelerinin yatırımcılar tarafından alımı aşamasında, elde tutma süresi, vade, portföy getirisi gibi hususların belirlenmesi mümkün olmadığı gibi portföyünde hisse senetleri bulunan yatırım fonları katılma belgelerinin alım satımından zarar edilmesi olasılığı da bulunmaktadır. Finansal Ürünlerin Vergilendirilmesi – Elde Tutma Süresi Hisse senetleri ve yatırım fonları katılma belgelerinin vergilendirilmesinde elde bulundurma süresine bağlı olarak vergi muafiyeti tanınmasının yararlı olacağı görüşündeyiz. Ülkemizde hisse senetlerine ve kurumsal yatırım araçlarına yatırımın teşvik edilmesi amacıyla, elde tutma süresine bağlı vergi muafiyetinde sürenin 3 ay olarak belirlenmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir. Finansal Kurumların Vergilendirilmesi - BSMV Türkiye’de de genelde BSMV kapsamına giren bütün işlemlerin, para ve sermaye piyasası yatırımcı kuruluşlarının maliyetlerini azaltacak bir çerçevede KDV bünyesine alacak yasal düzenlemenin TSPAKB 2 yapılması para ve sermaye piyasasının gelişmesine hem fon arzı hem de fon talebi yönünde çok olumlu etkiler yapacaktır. Vergi Tekniği Alt Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda sunulan BSMV’nin tamamen kaldırılması ve finansal kuruluşların ana faaliyet konusu işlemlerinin KDV’ye tabii olmamasının sağlanması yönündeki görüş ve önerinin, İFM - Vergi Çalışma Grubu’nun başlıca önerisi olarak sunulması, diğer alternatif önerilere yer verilmesinin yararlı olacağı görüşündeyiz. Finansal Kurumların Vergilendirilmesi - Damga Vergisi ve Harçlar Vergi Tekniği Alt Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda, yurtiçi ve yurtdışı yerleşik finans kurumlarının ana faaliyetleri kapsamında verdiği hizmetlere ilişkin olarak düzenlenen kağıtlara damga vergisi istisnası getirilmesi ve bu kapsamda yapılan işlemlere ilişkin harç istisnası tanınması önerilmektedir. Damga vergisine ilişkin önerinin, sermaye piyasası araçlarının kredili alımı, açığa satışı ve ödünç alma ve verme işlemleri ile ilgili olarak aracı kurum ile yatırımcı arasında işlemin niteliğine göre düzenlenecek sözleşmeleri de kapsadığı sonuçlarına ulaşılmakla birlikte, söz konusu durumun Çalışma Grubunun raporunda açıkça belirtilmesinin daha yararlı olacağı düşünülmektedir. Sermaye piyasası faaliyetinde bulunan kurumlar, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan aldıkları yetki belgelerinin her biri için hem başlangıçta hem de yıl içinde finansal faaliyet harcı ödemektedirler. 492 sayılı Harçlar Kanununun ekinde yer alan 8 Sayılı tarifenin “Finansal Faaliyet İzin Belgesi Harçları” başlıklı XI. Bendinde belirlenen tutarlar (2009 yılı için 26.941,70.-TL) Ocak ayı içerisinde yatırılmaktadır. 2009 yılı için tespit edilen tarifeye göre, tüm belgelere sahip olan bir kurumun 161.650,20.-TL tutarında harç ödemesi gerekmektedir. Aracılık maliyetlerinin düşürülmesini teminen her bir yetki belgesi için ayrı ayrı ödenen finansal faaliyet harçlarının tamamen kaldırılması veya harçların azaltılması amacıyla sadece yetki belgesi alınması aşamasında harç ödenmesine yönelik bir öneriye yer verilmesinin yararlı olacağı görüşündeyiz. Finansal Kurumların Vergilendirilmesi - GSYO Şirketlere hem sermaye hem de yönetim ve pazarlama becerisi sağlayacak Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıkları’nın (GSYO) özendirilmesi amacıyla; • GSYO'ların iştirak ettiği girişim şirketlerine, kurumlar vergisi istisnası getirilmesi ya da girişim sermayesi yatırımı olduğu süre ile sınırlı olarak bu şirketler için kurumlar vergisi oranının % 0 olarak uygulanması, GSYO’dan kar payı elde eden kurumların iştirak kazancı istisnasından yararlandırılması, • Türk sermaye piyasalarına yatırım yapan yatırımcıların ellerindeki GSYO hisse senetlerinin alım-satımdan doğan değer artış kazançlarının vergileme dışında tutulması önerilmektedir. Finansal Kurumların Vergilendirilmesi – Kurumlar Vergisi Halka Açık Anonim Şirketler: Kurumlar Vergisi ve Hisse Senedi Kar Payları (Temettü Gelirleri) Halka açık şirket sayısı ve bu şirketlerin toplam piyasa değeri, uluslararası kıyaslamalarda bir ülkenin sermaye piyasasının gelişmişliğinin ölçüsü olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Sermaye piyasasının temel işlevi reel sektöre uzun vadeli kaynak aktarımı sağlamaktır. Bu yüzden halka açık TSPAKB 3 şirket sayısı, sermaye piyasasının o ülkede ne kadar etkin olduğunu, reel sektöre finansman sağlamada ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir. Halka açılmanın şirketlere getirdiği avantajlar yanında, yüklediği sorumluluklar da vardır. Diğer bir deyişle, halka açılmanın şirket üzerinde yarattığı maliyetler vardır. Örneğin, bağımsız mali denetim yaptırma, düzenli bilgi açıklama, sermaye piyasası kurumlarının denetimine tabi olma zorunlulukları gibi yükümlülükler vardır. Bu yüzden, gelişmekte olan ülkelerde şirketlerin halka açılmalarını teşvik etmek için çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. Şirketler açısından en önemli teşvik ise halka açık şirketlere doğrudan veya dolaylı vergi avantajları sağlanmasıdır. Ülkemizde de bu amaçla benzer düzenlemeler yapılmıştır. Nitekim, bu doğrultuda mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 25’te şirketlerin halka açıklık oranı arttıkça kurumlar vergisi oranı gerileyen bir düzenleme getirilmiştir. Ancak, giderek bozulan kamu maliyesi çerçevesinde 1999 yılında yapılan bir düzenleme ile halka açık şirketlere tanınan sözkonusu Kurumlar Vergisi avantajları kaldırılmıştır. Yürürlükteki mevzuata göre halka açık şirketler ile halka açık olmayan şirketler arasında kurumlar vergisi açısından bir fark bulunmamaktadır. Halka açık şirketlere tanınan vergi avantajları neticesinde herhangi bir vergi kaybı yaşanıp yaşanmadığını belirlemek üzere 2002 yılında TSPAKB tarafından bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada İMKB’ye kote olan ve finans sektörü dışında faaliyet gösteren 33 şirketin halka arz öncesi ve sonrası üçer yıllık dönemlerindeki mali tabloları incelenmiştir. GELİR TABLOSU mn. $ Net Satışlar Brüt Kar Esas Faaliyet Karı Diğer Faal.Gelir Finansman Gideri Faaliyet Karı Vergi Öncesi Kar Vergi Net Kar Efektif Vergi Oranı H.A. H.A. Halka Arz Halka Arz Öncesi 3 Sonrası 3 Yıllık Ort. Öncesi Sonrası Yıl Top. Yıl Top. Değişim Marjlar Marjlar 16.303 21.328 9,4% 100,0% 100,0% 2.479 3.752 14,8% 15,2% 17,6% 1.440 2.205 15,3% 8,8% 10,3% 483 1.436 43,8% 3,0% 6,7% -298 -469 16,4% -1,8% -2,2% 1.416 2.751 24,8% 8,7% 12,9% 1.394 2.732 25,1% 8,6% 12,8% -572 -942 18,1% -3,5% -4,4% 822 1.790 29,6% 5,0% 8,4% -41,0% -34,5% Kaynak: TSPAKB Şirketlerin Vergi/Vergi Öncesi Kar şeklinde hesaplanan Efektif Vergi Oranları halka arz öncesi üç yılın toplamında %41 iken, halka arz sonrası dönemde geçmişte var olan vergi teşviklerinin etkisi ile %34,5’e düşmektedir. Efektif vergi oranındaki düşüşe rağmen, şirketler halka arz sonrasında aşağıda açıklanan nedenlerden dolayı karlılıkları arttığı için dolar bazında dahi çok daha yüksek vergi ödemektedirler. Halka arz öncesi üç yılda ödenen vergi toplamı 572 milyon $ iken halka arz sonrasında bu rakam 942 milyon $’a çıkmaktadır. Sadece bu 33 şirketten üç yılda 370 milyon $ (yılda ortalama 123 milyon $) daha fazla vergi toplanmıştır. Şirketlerin halka arz sonrasında karlılıklarının artışında iki önemli faktör etken olmaktadır. Birincisi, mali durumları iyileşmektedir. İkincisi, halka açılma şirketlerde bir vizyon değişikliği yaratmakta ve yüksek kar edip şirket değerini artırmaya yönlendirmektedir. Şirketler, ileride doğabilecek fon ihtiyaçlarını sermaye piyasasından ikincil halka arzlarla karşılamaya devam edebilmek için karlılıklarını korumak ve şirket değerini artırmak durumundadırlar. TSPAKB 4 Bu noktada halka arzın şirketlerin mali tabloları üzerindeki etkisine bakıldığında ilk dikkati çeken şirketlerin kar marjlarındaki iyileşmedir. Kar marjlarındaki iyileşmenin çeşitli sebepleri vardır. Öncelikle, şirketlerin halka arz sonrası nakit pozisyonlarında önemli bir iyileşme sağlanmaktadır. Bu nakit, faiz vb. faaliyet dışı gelirleri artırarak karlılığa katkıda bulunmaktadır. Öte yandan şirketler borçluluklarını azaltarak da karlarını artırmaktadırlar. Bunların dışında, yüksek nakit varlığına kavuşan şirket, hammadde temininde daha uygun koşullar elde edebilmektedir. Hammadde ihtiyacını vadeli olarak satın almak yerine peşin alarak maliyetlerini düşürme imkanına sahip olmaktadır. Halka arzın en önemli katkısı ise şirketleri yeni yatırımlara yönlendirmesi, şirket verimliliğini ve istihdamı artırmasıdır. Şirket, halka arzdan elde ettiği gelirle yeni bir üretim sahası açabilir, mevcutları modernize edebilir, stok ve maliyetlerini kontrol edecek sistemleri kurabilir, sonuç olarak elde ettiği kaynağı karlılığını artıracak alanlara yönlendirebilir. Bu da ülke ekonomisinin büyümesine ve verimliliğin artmasına, nihai olarak da vergi gelirlerinin artmasına yol açmaktadır. Halka açılmaların bir diğer önemli etkisi ise kayıtlı işlemlerin artmasıdır. Halka açık olmanın gerektirdiği denetimlerden dolayı (bağımsız mali denetim, SPK, İMKB denetimleri, yatırımcı gözetimi, vb.) şirketler daha etkin çalışmak, kayıtlarını daha düzenli tutmak ve maliyetlerini daha rasyonel kontrol etmek durumunda kalmaktadırlar. Denetim ve kayıt içine çekilme etkisi sadece halka açılan şirketle de sınırlı kalmamaktadır. Bu şirketlerin hammadde temin ettiği veya ürün ve hizmet sunduğu sektörler de zamanla kayıt içine çekilmek durumunda kalmaktadırlar. Dolayısıyla, diğer sektörlerdeki olası vergi kayıpları da zaman içinde azalmaktadır. Sonuç olarak, vergi teşvikleri ile halka arzların özendirilmesi vergi gelirlerinin azalmasına değil, tam tersine önemli ölçüde artmasına yol açmaktadır. Halka arzlar reel sektörün mali yapısını güçlendirmekte, karlılığını artırmakta ve sanayinin daha sağlıklı bir yapıda büyümesine katkıda bulunmaktadır. Fakat, halka arzın şirketler üzerinde yaratacağı ek maliyetleri bir ölçüde dengelemek için halka açık olmayanlara göre bazı teşvikler sağlanması gerekmektedir. Hisse senetleri elden çıkarılmadığı sürece elde edilecek tek gelir temettülerdir. Uzun vadeli yatırımcılar için hisse senedi yatırımın amacı aynen faizli araçlarda olduğu gibi düzenli kar payı alabilmektir. Temettü gelirlerinin vergilendirilmesine ilişkin olarak; halka açık anonim ortaklıklarca gerçek kişi ortaklara dağıtılan temettüler üzerinden stopaj yapılması, uzun vadeli hisse senedi yatırımının tek amacı olan temettü gelirlerinin azalmasına, sonuç itibariyle de hisse senetlerine olan ilginin düşmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla halka açık ortaklıkların dağıtacakları temettülerde stopaj oranı sıfır olarak belirlenmelidir. TSPAKB 5