ÇOCUKLARDA YAS VE KRİZ TEPKİLERİ

advertisement
ÇOCUKLARDA YAS VE KRİZ
TEPKİLERİ
Hatice Köroğlu
06010656
Farklı Yaşlardaki Çocukların Ölüm
Hakkındaki Değerlendirmeleri
Çocukların ölümü anlamaları onların
bilişsel olgunlaşma düzeylerine bağlı olarak
değişir ve gelişir.
Tam olarak anlaşılması çocuktan çocuğa
değişmekle birlikte ölüm kavramının
gelişiminde izlenen sıra aynıdır.
Beş yaşından küçük olanlarda
Beş yaşından küçük çocuklar ölümün bir son olduğunu
anlamazlar ve bunu ölüm hakkındaki konuşmalarında açıkça
ortaya koyarlar.
“Mezarından kalkması için ona yardım edemez miyiz?”
Onlara göre ölüm geri dönüşü olan bir olaydır, yaşamın
tüm işlevlerinin durduğunu kavrayamazlar.
“Dedemin mezarına biraz limonata götüremez miyiz?”
Küçük çocukların “Nasıl besleniyorlar, ısınıyorlar mı?”
şeklindeki soruları, ölmüş kişinin fiziksel sağlığıyla
ilgilendiklerini göstermektedir. Bu yaşlardaki bir çocuk,
ölümün herkesin başına gelebilecek evrensel bir olay olarak
kavrayamaz.
“Bebeklerde ölür mü?”
Küçük çocuklar ölüm sözcüğünün anlamını tam olarak
bilmeden kullanırlar. Bu dönemde çocuk ölüme ilişkin
soyut açıklamaları anlamakta güçlük çeker.
“Cennete giden otobüse nereden binebiliriz?”
Çocuklar bu yaşlarda çok somut düzeyde düşünürler.
Bu nedenle soyut açıklamalar yapmaktan ya da olayı
söylendiği gibi algılayacağı için, ölü kişinin uyuduğu ya da
uzun bir yolculuğa çıktığı şeklinde mistik ve üstü örtük
sözler söylemekten kaçınmak daha iyi olur.
Küçük çocuklarda zaman kavramı yeterince
gelişmediğinden kısa ayrılıklar bile kalıcı kayıplar
olarak yaşanabilir.
Küçük çocuklarda ölüm kavramı tam olarak
gelişmiş olmasa da bu yaşta sevdikleri birini
kaybetmeye aşırı tepki göstermelerini beklemek
doğaldır.
Çok küçük çocuklar mantık öncesi düşünme
sürecine bağlı olarak ölüme neyin yol açtığı konusunda
yanlış akıl yürütürler.
“Kliniğe gitmeseydin bebek ölmeyecekti.”
Çocuklar kendilerini her şeyin merkezinde olarak
algılarlar. Kendi duygu ve düşüncelerinde olağanüstü
sihirli bir güç olduğuna inanırlar. Kendilerinin ve
başkalarının başına gelen olaylara kendi düşüncelerinin,
duygularının, isteklerinin ve eylemlerinin yol açtığına
inanabilirler. Bu düşünce biçimi ölüm olayından
kendini sorumlu tutmasına neden olabilir.
Küçük çocuklar ölümün ciddi sonuçlarını
anlamada yetersizdirler. Bu nedenle tepkileri
hafif olabilir.
Çocuklar, tanıdıkları birinin ani ölümünü
öğrendiklerinde “Artık dışarı çıkıp oynayabilir
miyim?” diye sorup günün sonunda, ölen kişinin
ne zaman geleceğini sorabilmektedirler.
Okul öncesi yaştaki çocuklar duygularını
yaşça büyük çocuklar kadar iyi ayırt
edememektedirler. “Çok çok çok üzgün”
olduklarını sık kullandıkları “çok” kelimesi,
yoğun keder duygusunu betimlemek için
kullanılmaktadır.
Beş Yaşından On Yaşına Kadar
Bu yaştaki çocuklar, zamanla ölümün geri dönülmez
oluşunu ve tüm yaşam işlevlerinin durduğunu anlamaya
başlarlar.
Yedi yaş civarında, ölümün engellenemez ve evrensel bir
olgu olduğunu kavramaya başlarlar. Ancak, bunun kendileri
için de geçerli olabileceğini düşünmeye karşı hala
dirençlidirler.
Yas olgusunu anlamaları için somut ifadelere gereksinim
duyarlar. Ölümün, hem kazalar ve şiddet gibi dışsal
nedenlerden kaynaklandığını hem de hastalık ve yaşlılık gibi
içsel süreçlerin bir sonucu olduğunu anlayabilirler.
İlgileri; ölüm süreci, bedenin çürümesi ve ölüm nedeni
üzerinde toplanmaya başlar.
Ölülerin yaşayanları gördüğünü ya da işittiğini varsayarlar
ve bunu sonucu olarak öleni memnun etmek için uğraşırlar.
Bu yaş dönemindeki çocukların başkalarının bakış
açısını anlayabilme yetileri artar. Bu nedenle annebabalarını veya kardeşlerini kaybeden arkadaşlarına daha
fazla merhamet duyarlar.
Olanlara ilişkin haklılık ve haksızlık konularıyla daha
fazla ilgilenerek düşüncelerini “Bu olayın onun başına
gelmesi haksızlık; her zaman öyle iyiydi ki” ifadesiyle
yansıtırlar.
Çocuklara olayın farklı yönleri hakkında ayrıntılı
bilgi verildiğinde olayla daha iyi başa çıkarlar.
Okul çağına yeni girmiş çocuklar duygularını ifade
etmede isteksizleşebilirler. Anne-babalar ise çocuklarının
yaslarını kendilerine sakladıklarını ve olay hakkında
konuşmaya istekli olmadıkları izlenimini edinebilirler.
On Yaşından Ergenliğin Sonuna Kadar
On yaşından sonra çocuğun ölüm kavramı giderek daha
soyut hale gelir ve bir kayıp olgusunun uzun vadeli
sonuçlarını daha iyi görebilir.
Bu yaşlarda ortaya çıkan hızlı ve yoğun biyolojik,
psikolojik ve sosyal değişimlerin yanı sıra ölümler de oldukça
şiddetli tepkilere yol açar.
Bunun evrensel ve kaçınılmaz olduğunu algıladıkları için
kendilerinin başına gelebileceğini kavrarlar. Bu nedenle ölüm
düşüncesini belli bir mesafede tutmaya gereksinim duyarlar.
Çocukların ölümü anlama yetilerinin gelişimi genel
bilişsel gelişimlerine bağlı olmakla birlikte aynı zamanda
ölüm olayıyla ilgili yaşantılarını yansıtır. Eğer çocuk ölümü
yakından yaşamışsa ve kendisine olayla ilgili uygun ve yeterli
açıklamalar yapılmışsa, yaşamın bu gerçeğini diğer çocuklara
kıyasla daha kolay kavrayabilir.
Çocukların Kayıplar Karşısındaki
İlk Yas Tepkileri
Bir ölüm olayı beklendiğinde, çocukların
gösterdikleri tepkiler, yaklaşmakta olan ölüm
hakkında nasıl bilgilendirildiklerine bağlı olarak
değişir. Zihinsel olarak hazırlıklı olma ve
vedalaşma fırsatı, onları yas yaşantısına hazırlar ve
böylece ani bir ölümden sonra ortaya çıkabilecek
şok tepkisi yerini daha hafif bir tepkiye bırakır.
Ancak; çoğu ölüm olayı zihinsel hazırlık için
zaman ayrılmış olsa bile, çocukta yas tepkilerinin
açığa çıkmasına neden olacaktır.
İlk anda gösterilen en yaygın tepkiler :
Şok ve inanmama
Korku ve itiraz
Hissizlik ve donup kalma
Her zamanki etkinliklere devam etme
Şok ve İnanmama
Çocuklar “Bu doğru olamaz.” “Yanılıyorsun, sana
inanmıyorum.” gibi sözler söylediklerinde yaşadıkları
şok ve inanmama hali açıktır. Yaşça daha büyük çocuklar
özellikle bu şekilde tepki gösterirler ve olaydan sonra
donup kalırlar. Ölümü kabullenmeyi reddedebilirler ve
acı veren gerçeği belli bir mesafede tutabilmek için bu
davranışı ısrarla sürdürebilirler.
Olay adım adım kabul edilecek ve böylece bu
mekanizma çocuğun duygusal olarak aşırı etkilenmesini
önlemede yararlı olacaktır. Bu süreç, aşırı durumlarla
başa çıkmamızı kolaylaştırmada yararlı ve gerekli bir
koruyucu mekanizmadır.
Korku ve İtiraz
Bazı çocuklar hemen korku ve itirazda bulunarak tepki
gösterirler ve yatıştırılmaları pek kolay olmaz.
Diğer Tepkiler
Bazı çocuklar sanki duyguları donmuş gibi
hissizleşebilirler.
Bazıları sanki hiçbir şey olmamış gibi, sanki devreye
otomatik-pilot girmiş gibi yaşantılarına devam ederler. Bu
durum çocuklar için, dünya karmakarışık ve güvensiz bir hal
aldığında, farklı tepki bekleyen yetişkinleri kızdırır. Ama bu
alışılan ve iyi bilinen etkinlikleri sürdürme olanağı sağladığı
için daha güven vericidir.
Çocuklarda Sık Rastlanan Yas
Tepkileri
Kaygı
Canlı anlar
Uykuya dalmada güçlük
Üzüntü ve özlem
Öfke ve dışa vurma davranışları
Suçluluk, kendini kınama ve utanç
Okul sorunları
Fiziksel şikayetler
Kaygı
Çocuklar kendilerine yakın biri öldüğünde, temel güve
duyguları sarsılır. Çocukların duyduğu kaygı büyük ölçüde,
anne-babalarının da başına bir şey gelebileceği korkusunda
odaklaşır. Ergenlik döneminde ise kendi ölümlülükleriyle ilgili
düşünceleri daha yoğun hale gelir.
Küçük çocuklar daha ısrarcı ve talepkar hale gelirler.
Anne-babalarının sürekli yanlarında olmasını isterler ve
ayrılmalarına karşı aşırı tepki gösterirler. Söyledikleri sözler ve
sordukları sorularla anne-babalarının veya sağ kalan ebeveynin
başına bir şey gelebileceği konusunda duydukları endişeyi
gösterir.
Yaşça büyük çocuklar ise bu korkuyu daha ileri düzeyde
dile getirirler. “Bir şey olursa bana kim bakacak” , “Babam bu
kadar uzun süre hasta yatarsa maaşını alabilecek mi?”
Anne-babadan biri hastalandığında ve özellikle daha
önce ölen ebeveynin veya başka bir kişinin ölmeden önceki
belirtilerine benzer belirtiler gösterdiğinde, çocukların sağ
kalan ebeveyn için duydukları korku daha da artar.
Çocukların korkusu çoğu kez yatma saatinde ortaya
çıkar ve yatağa gitmeyi belirgin bir şekilde geciktirirler.
Yalnız uyumaktan korkabilir, anne-babalarıyla uyumayı
isterler, ışığın ya da kapının açık kalmasını isterler, evde
tek başlarına kalmaya direnebilirler.
Ölüm olayı ani ve çarpıcı bir biçimde gerçekleştiğinde
yaygın olarak huzursuzluk hali görülür ve kaybın
kendisinden çok yaşanan travmadan kaynaklanır. Çocuk
tehlikeye karşı giderek artan bir hazırlık içine girerler ve
her an yeni şeyler olacakmış gibi bir beklentiyle tetikte
olurlar.
Tehlikeye hazırlıklı olma hali uzun süre
devam ederse baş ağrılarına, kaslarda gerilmeye
ve kas ağrılarına yol açabilir. Dikkati toplamada
güçlüklere ve bellek sorunlarına neden olabilir.
Bazı çocuklar birinin ölümünde sonra,
özellikle olaya tanık olmuş ya da kişiyi ölü
bulmuşlarsa, korku ve kaygı davranışları
gösterebilirler. Olayı hatırlatan şeylerin
tetikleyebileceği güçlü duygulardan
uzaklaşmaya çalışırlar. Bu davranışları, “Eğer
olup biten hakkında konuşursak, bir kez daha
meydana gelebilir.” şeklindeki batıl inançlarını
yansıtmaktadır.
Canlı Anılar
Ölümle ilgili tüm görüntüler güçlü anılar oluşturur.
Çocuklar tesadüfen bir ölüme tanık olmuşlarsa ya da ölen
birinin cansız bedeniyle karşılaşmışlarsa, bir içsel video filmi
gibi birbirine bağlanır. Bu görüntüler daha sonra, tekrar tekrar,
rahatsız edici biçimde göz önüne gelebilir. Görsel izlenimlere ek
olarak ayrıntılı işitsel, tatsal ve temas izlenimleri de rahatsız
edici bir hal alabilir.
Bu canlı anıla bazen hayal gücüyle üretilir ve sonra yeniden
zihinde canlandırılırlar. Zihinde canlanan anılar genellikle
geceleri çok güçlenir ve uykuya dalmada sorun yaratır.
Çocuklar istenmeyen tekrarlayıcı düşünce ve görüntülerden
kaçınmak için genellikle farklı etkinliklere başvurur.
Huzursuzluk ve tedirginlik, istenmeyen anıları kontrol etmeye
çalışmanın doğrudan bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.
Uykuya Dalmada Güçlük
Hem uykuya dalma hem de uykunun kesintiye uğraması
şeklinde gözlenen uyku sorunları yas tutan çocuklarda
yaygındır. Eğer uyku sözcüğü ölümü anlatmada kullanıldıysa,
çocuklar uyumaktan korkabilir ve anne-babaları uyurken tetikte
olurlar.
Ölüme ilişkin güçlü anılar varsa, bunlar, çocuğun başka
şeyleri düşünmediği akşam saatlerinde daha çok aklına gelme
eğilimindedir.
Çocuklar tekrarlayan rüyalardan korkmaya başlayabilir ve
bu nedenle uyumaya direnç gösterebilirler. Geçirdikleri bir
travmayı anlayabilmeleri ve özümseyebilmeleri için gündüz
saatlerinde fırsat tanınmayan ya da olanlar hakkında düşünmeyi
özellikle kendileri reddeden çocuklar, yüzleşme fırsatı verilen
çocuklara kıyasla daha fazla rahatsız edici rüya ve kabus
görmektedirler.
Üzüntü ve Özlem
Küçük çocukların üzülme süreleri daha kısadır ve
genellikle uzun bir dönem boyunca üzüntü duymazlar. Ancak,
üzüntü başka biçimlerde de ortaya çıkabilir. Çocuk
başkalarından uzaklaşarak kendi başına kalır ya da daha çok
içine kapanır.
Ψ
Ψ
Ψ
Ψ
Kaybedilen kişi için duyulan özlem şu şekillerde gözlenir:
Kaybedilen kişinin aranması
Sürekli anılarla meşguliyet
Ölen kişinin varlığını hissetme
Ölen kişi ile özdeşleşme
Bazı çocuklar, ölen kişinin sanki kendi
içlerinde bir yere yerleştiğine, onunla kendi
aralarında özel bir ilişki kurulduğuna dair hayaller
kurarlar. Bu tür tepkiler sağlıksız, normal
olmayan bir yas tepkisinin işareti olabileceğinden,
ruh sağlığı uzmanlarına başvurmak gerekir.
Çocukların ölen kişi ile farklı biçimlerde
yakınlık arayışları, kaybedilenin bırakılmasındaki
acıyı yansıtırken bir yandan da kaybın adım adım
kabullenmesine yardımcı olur.
Öfke ve Dışa vurma
Küçük çocuklar duydukları derin üzüntüyü doğrudan
ve açık biçimde gösterirler. İtip kakarlar, tekme atarlar ve
“Kötü baba, arabayı çok hızlı sürdü ve öldü.” gibi şeyler
söylerler.
Çocukların öfkesi değişik biçimlerde görülebilir:
Ψ Ölümü kişileştirerek sevdiklerini aldığı için ölme kızarlar.
Ψ Bu olayın olmasına izin verdiği için Tanrı’ya kızarlar.
Ψ Yaslarına çocukları katmadıkları, üzüntülerini onlarla
paylaşmadıkları için yetişkinlere kızarları.
Ψ Bu olayı engelleyemedikleri için diğer kişilere kızarlar.
Ψ Ölümü engelleyemedikleri için kendilerine kızarlar.
Ψ Kendilerini terk ettiği için ölen kişiye kızarlar.
Olup bitenlerden anne-babalar sorumlu tutulup, öfke
onlardan çıkarılabilir. Çocukların bu tepkileri bazen
anne-babalarını girdikleri derin yastan kurtarma çabası
olarak da kabul edilebilir. Çocuklar, farkında olarak ya
da olmayarak, yaşadıkları kaybın sonunda annebabalarının yıkılmalarını önleme işini üstlenebilirler.
Erkek çocuklar duygularını ve anılarını söze
dökmede, kızlardan daha fazla zorlanırlar. Ancak, öfke
erkek çocuklarda daha kabul edilebilir bir tepki
olduğundan daha sık görülür.
Üzüntü ve depresyon çocuklarda giderek artan bir
hareketliliğe yol açar. Bu durumda öfkeyi dışa vurma
davranışları, erkekler için üzüntü ve depresyonu uzakta
tutma yolları olarak görülmektedir.
Suçluluk, Kendini Kınama ve Utanç
Çocuklar, ben-merkezci ve kendilerinin olağanüstü
güçlere sahip olduklarına ilişkin inançları nedeniyle, olan
bitenden kendi davranışlarını sorumlu tutma
eğilimindedirler.
Çocukların suçluluk tepkileri genellikle ölüm olayından
önce yaptıkları veya düşündükleri şeylerle ilişkilidir.
Ölüm olduğunda çocuklar orada bulunmuşlarsa suçluluk
duygusu artabilir. Bu gibi durumlarda ocuğun kendine
yönelik öfkesi ve nefreti çok güçlüdür.
Bazen yetişkinler ölümün acılı ortamı sırasında çocuğun
sorumluluk ve suçluluk duygusunu artıracak biçimde “Ona
daha iyi göz kula olmalıydın.” türünden sözler edebilirler.
Bunlar da zaten yaşanan suçluluk duygularını daha da
arttırabilir.
Okul Sorunları
En sık rastlanan durum dikkatini toplamada
güçlüktür. Ölüm olayına ilişkin düşünceler ve anılar
düşünme sürecini engeller. Düşünceleri uçuştuğundan
okul ödevlerini bitirmeleri güçleşir. Her zamankine
kıyasla ezberlemeleri ve öğrenmeleri daha yavaşlar.
Sonunda okul başarıları azalır.
Çocuğun çalışmalarında, örneğin resimlerinde,
kompozisyonlarında ve giriştiği diğer etkinliklerde
üzüntü verici unsurlar izlenebilir.
Sorunların bir çoğu ilk yıl içinde silinse dahi
sevilen kişinin ölümünü izleyen yıllar boyunca
okuldaki başarısızlık devam edebilir.
Fiziki Yakınmalar
Yas tutan çocuklarda baş ağrılarının, karın
ağrılarının veya kaslardaki gerginliğin artması
türünden bedensel yakınmalar görülür. Bu
yakınmalar yetişkinlerin ilgisini çekerek,
çocukların ulaşmak istedikleri amaçlara yönelik
belirtileri pekiştirirler.
Yakınmalar öleninkine benziyorsa ailede aynı
şeyin tekrar yaşanacağına ilişkin kaygı artar.
Bazen çocukların kendileri de bedensel tepkilerini
ölümle birleştirirler.
DİĞER OLASI YAS TEPKİLERİ
Ψ
Yaşça daha küçükmüş gibi davranma
Ψ Sosyal açıdan yalnızlaşma
Ψ Hayaller
Ψ Kişilik değişikliği
Ψ Gelecek hakkında kötümserlik
Ψ Nedensellik ve anlam hakkındaki düşüncelerle aşırı uğraşma
Ψ Olgulaşma ve büyüme
Yaşça Daha Küçükmüş Gibi Davranma
Küçük çocuklar yataklarını ıslatmaya
başlayabilir, daha bağımlı hale
gelebilirler.
Daha büyük olanlar yetişkinlere yakın
olmak isterler ve kendi tarzlarında
bağımlı hale gelebilirler. Bir süre çocukça
davranarak bebek diliyle konuşabilirler.
Sosyal Açıdan Yalnızlaşma
Bazı çocuklar bir kayıp olayından sonra kendilerini
yaşıtlarından ve diğer kişilerden ayrı tutarlar. Bu sosyal
yalnızlık, bazen akranlarının ve arkadaşlarının, çocuğun
durumunu anlamamasından kaynaklanabilir.
Bazı çocuklar, okul arkadaşlarının ölüm hakkında
sorabilecekleri sorulardan kaçınmak isterler, çünkü
okulda ağlamaktan, duygularını kontrol edemezlerse
yaşayacakları utançtan korkarlar. Bundan korunmak
için de çevrelerinden uzaklaşırlar.
Hayaller
Çocuklar ölüm veya ölen kişi hakkında çeşitli
hayaller kurarlar. Bunlar genellikle yetişkinlerin
verdiği yetersiz bilgiye dayalı yanlış algılardan
kaynaklanır.
Hayaller ölümün nedeni, ölen kişinin intikam
almak için geri döneceği veya ölen kişinin nasıl
gözüktüğüyle ilgilidir. Çocuklar o ana kadar
bildikleri şeylerle, ölüme ait bilgi parçacıklarını
bir araya getirirler ve bu şekilde ölümü
kavramaya ve anlamlandırmaya çalışırlar.
Kişilik Değişikliği
Yakın birinin ölümünden sonra çocuğun
karakteri değişebilir. Bu kişilik değişiminin dikkat
çekici olması gerekmez. Çocuk daha sessiz ve
yalnız veya daha kaygılı ve korku dolu hale
gelebilir.
Travmatik ölümlerden sonra çocuklara
travmayla başa çıkmada yeterli yardım
sağlanamazsa kalıcı bir kişilik değişimi olasılığı
artar.
Gelecek Hakkında Kötümserlik
Aşırı stres yaşayan çocuklar gelecekten
ümitlerini keserler. Büyüme, evlenme ve çocuk
sahibi olma konularında ümit beslemeleri çok güç
hale gelir. Bu tepki, şiddet gibi travmatik koşullar
sonucu olan ölüm olaylarında ortaya çıkar.
Travma yaşamış çocuk her yeni ve belirsiz
olayın geleceğe gölge düşüreceğini
varsaydığından gelecekle ilişkili olarak
karamsardır.
Nedensellik ve Anlam Hakkındaki
Düşüncelerle Aşırı Uğraşma
Nedensellik ve anlamla ilgili
düşünceler çocukların kafasını sık sık
kurcalar.
Bu olay neden oldu? Neden bizim
başımıza geldi? Nasıl oldu?
Olgunlaşma ve Büyüme
Çocuklar ailedeki bir ölümden sonra
büyüyebilir ve giderek olgulaşabilir.
Başkalarına merhamet duyabilir, onları
gözetebilir, anne-babalarını daha iyi anlayabilir
ve yardım etmekten gurur duyabilirler.
Travma ve Yaş Arasındaki Fark
Ölümün öğrenildiği anda yaşanan şok, beklenen
bir ölümden sonraki duygudan tamamen farklıdır.
Ölüm ani olduğunda çocuğun tepkileri, kısmen
ölümün nedenine ve haberdar oluş biçimine,
kısmen de kaybın kendisine bağlıdır.
Ölümden sonraki gereksiz etkileri önlemek
için anne-babaların, çocukların yas için olduğu
kadar travmayla da başa çıkabilmeleri konusunda
daha fazla bilgi sahibi olmaları gerekir.
Download