Slayt 1 - İbrahim SUCUOĞLU

advertisement
ABİDE ŞAHSİYETLER
(ROL MODELLER)
İbrahim SUCUOĞLU
HAZIRLAYAN:
MUHAMMEDİYE CAMİİ İMAM-HATİBİ
ERZİNCAN MÜFTÜLÜĞÜ
www.ibrahimsucuoglu.com
ْ‫ول ِّمنْ ْأَ ُنف ِّس ُكْم َع ِّزيز‬
ْ ‫اءكمْ َرُس‬
‫الر ِحيم‬
ِِ ‫الر ْح‬
ِِ ‫بِ ْس ِِم‬
َّ ‫من‬
َّ ‫للا‬
ُ ‫َلَقدْ َج‬
ْ‫ين َرُؤوفْ َّرِّحيم‬
َْ ‫َعَلي ِّْه َما َعِّنتُّمْ َح ِّريصْ َعَلي ُكم ِّبال ُمؤِّْمِّن‬
Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet
izzetli ve şereflidir.
Sıkıntıya düşmeniz
ona çok ağır gelir
üstünüze titrer,
müminlere gayet
merhametli ve şefkatlidir. (10.128)
‫الر ِحيم‬
ِِ ‫الر ْح‬
ِِ ‫ِب ْس ِِم‬
َّ ‫من‬
َّ ‫للا‬
‫اللُ غفُورِ َّر ِحيم‬
ِّ ‫اللُ وي ْغ ِف ِْر ل ُك ِْم ذُنُوب ُك ِْم و‬
ِّ ‫الل فات َّ ِبعُو ِني يُ ْح ِب ْب ُِك ُِم‬
ِّ ِ‫ل ِإن ُكنت ُِْم ت ُ ِحبُّون‬
ِْ ُ‫ق‬
“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi
sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir. .(Ali İmran:3/31)
ِ‫ب ْالكا ِف ِرين‬
ُِّ ‫الل لِ يُ ِح‬
ِّ ‫ن‬
َِّ ِ‫سولِ فإِن تولَّ ْوِاْ فِإ‬
ِّ ْ‫ل أ ِطيعُوِا‬
ِْ ُ‫ق‬
ُ ‫الر‬
َّ ‫الل و‬
De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.”
Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.”
(Al-i İmran, 3/32)
﴾٩٠﴿……ِْْۜ ‫ىِاللُِف ِب ُه ٰدي ُه ُمِاِْقت ِد‬
‫الَّ ۪ذينِهد‬
‫ه‬
"İşte onlar, Allah'ın hidayetine ulaştırdığı kimselerdir; öyleyse sen de
onların yoluna uy." (Enam; 90)
Mürşid, gerçek manada Allah-u Zülcelal'i kullarına, kulları da Allah-u
Zülcelal'e sevdirmektedir.
Çünkü Hz. Peygamber (sav) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Muhammed'in nefsini elinde bulunduran Allah 'a yemin olsun ki, hiç
şüphesiz, Allah-u Zülcelal'in en sevgili kulları; Allah 'ı kullarına, kulları
da Allah 'a sevdiren, yeryüzünde hayır ve nasihat için dolaşanlardır."
"Bana yüz tutanın yolunu tut." (Lokman; 15)
Hz. Peygamber (sav) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Alimler, peygamberlerin varisleridir." (Beyhaki)
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kişi kendi arkadaşının dini üzerinedir.
Öyle ise kişi kiminle arkadaşlık yaptığına baksın."
(EbuDavud)
Peygamber(sav) ile erişilmez bir dostluğu vardı.
Zengin bir tüccardı, kırk bin dirheminin otuzbeş binini müslüman
olan kölelerin hürriyetini kazanmaları için fidye olarak ödemiştir.
Hz Bilal( RA) fidyesinide Hz Ebu Bekir (RA) vermiştir.
Yoğun baskılar neticesinde müslümanlar Habeşistan’a göçtüğünde o
Peygamberimiz( sav) yanında kalan bir kaç müslümandan biri idi.
Kızı Hz Aişe’nin ifadesi “Vefat ettiğinde tek kuruş
bırakmamıştır.”
Hz Ebu Bekir (RA) “Allahım! Ahiret günü benim vücudumu o
kadar büyütki cehennemde benden başkasına yer kalmasın!”
diye dua etmiştir.
Asırlar sonra gelen son asrın müceddidi
Said Nursi Hazretleri’de “Bir kişi için cehennemde yanmaya hazırım”
Üç gün kaldıkları Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir (RA) dir,
mağarada keşif yaptıktan sonra Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)
içeri girmiştir.
Mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında o
sırada dizine yatıp uyumuş olan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’yı
uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hz. Muhammed’in
uyanıp ne olduğunu sorduğunda, “Anam-babam sana fedâ olsun
ya Rasûlullah” demesi olayı Ebû Bekir’in Hz. Muhammed’e olan
bağlılığının örneklerinden sadece biridir.
Kur’an-ı Kerim’de onun için”İkilerin ikincisi“Vasfı zikredilmiştir.
Ömer, Mekke'de Beni Adi kabiIesinde doğdu.
Babası Hattab bin HufeyI, annesi Fatıma bin
Haşam Beni Mahzum kabilesindendi. AiIesi
orta sınıfa mensuptu. Babası tüccardı
Hz Ömer Sözleri:
Sabır, boyun eğmek değil, mücadele etmektir. / Hz Ömer
Kalbinizde ilk sıraya Allah'ı koymazsanız; hem Allah'ı
kaybedersiniz, hem de ilk sıraya koyduklarınızı. / Hz Ömer
Beni kimsenin bilmesi önemli değil, rabbim bilsin yeter! Kim
ne derse desin bana, rabbim 'kulum' desin yeter! / Hz Ömer
Affın en güzeli, hasmını ezmeye muktedirken yapılandır.
EşiyIe namaz kıIan erkek; Şeytana kıIıç çekip kafasını koparan
MüsIüman erkeğidir. / Hz Ömer
Küçük Bir çocuktan Büyük Bir Ders– Amca, amca!
Bu işin büyüğü küçüüğü olmaz!
Mahallemizde daha dün bir çocuk öldü. Üstelik o, benden de
küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok!
O yüzden her yaşta buna hazır olmak gerek.
Hem bu yaşta namaza alışmazsam büyüyünce zor gelebilir!
Bir gün Hazreti Ömer (ra)’nın huzuruna bir bedevi (deve çobanı) gelir:
-Ey müminlerin emiri, acizleri medet umduğu kişi! Biliyorsun ki ben çöl
adamıyım. Benim devem hastalandı. Çoluk çocuğun iaşesi hep devede
kaldı.Bana yeni bir deve lazım. Bana bir deve ver de köyüme gideyim!
Devletin mumu ayrı kendi özeli ayrı idi
Hz. Osman, dört büyük halifenin üçüncüsü ve
Peygamberimiz'in (s.a.v.) iki kızıyla evlenme şerefine erdiği
için, "zinnureyn - iki nur sahibi" ünvanına sahip olan
mübarek bir sahabidir.
Çok cömertti. O kadarda haya ve edep sahibiydi.
Medine'de kıtlık olduğu bir sene, Şam'dan külliyetli bir miktarda
yiyecek getirmişti. Kendisi çok zengin. Diğer tüccarlar böyle büyük iş
yapamıyorlardı. Onun getirdiği yiyeceklere talip olan esnaf,
kendisinden fiat almak istediler.
Fakat o, fiat vermek yerine onlara sordu:
-Bana ne kadar kar vereceksiniz?
- Onda iki kar verelim.
- Daha fazla kar isterim.
- Onda dört kar verelim.
Hz. Osman'ın bu tavrını hoş karşılamadılar ve üzüldüler.
"Elinde fırsat var diye bu kadar da yapılır mı? Daha ne istiyor" dediler.
Hz. Osman:- Allah (c.c.) bire on veriyor. Hiç biriniz kadar kar
veremezsiniz. Ben bunların hepsinifakirlere dağıtıyorum, dedi ve öyle
Hz. Osman'ın (r.a) Ağlatan Şehadeti
Kuran önündeydi başını önüne eğmişti, sadece Kuran'a bakıyordu
kapıyı kıranlara bakmıyordu bile.. Sonra birisi içeri girdi, sakalından
tuttu onu ve o an başını kaldırdı baktı birde ne görsün sevdiği bir
insanın oğluydu, sevdiği bir dostunun oğluydu ve şunu dedi:
"Baban görseydi bunu sana ne diyecekti"
O an gözlerinden yaşlar geldi, ağlıyordu halife. Delikanlı bırakıp kaçtı.
Sonra üst üste başına gelen demir darbeleri meleklerin haya ettiği o
büyük insanın başını yarmıştı.
Mübarek kanı Kuranı Kerimin üzerine "Onlara karşı sana Allah yeter"
ayetinin üzerine damlıyordu..
Hz. Fatıma,
‘
- ya Ali' Hasan, Hüseyin aç,
evde yiyecek yok.. gidip
yiyecek birşeyler alsana" der.
Hz. Ali'nin sadece altı dirhemi vardır.
Yiyecek almak için evden çıkar
ve giderken yolda kavga eden
iki insan görür.
Hz Ali: "Niçin kavga ediyorsunuz? Şu âlemde Allah'ı düşüneceğiniz
yerde niçin birbirinizle mücadele ediyorsunuz?" diye sorar.
Kavga edenlerden biri, diğerinden altı dirhem alacağı olduğunu,
vermediğini, söyler. Hz Ali cebindeki altı dirhemi çıkarır ve alacaklıya
verir.
Evine geldiğinde eli boştur, 'Cennet kadınlarının seyyidesi',
"- Ya Ali, hiç mi bir şey almadın?" diye sorunca,
"- Ama ara düzelttim ya Fatma" der.
Hz Fatma'nın yüzünde nurlu bir gülümseme belirir.
Memnundur kocasının bu güzel hareketinden.
Daha sonra Hasan'la Hüseyin ağlamaya başlarlar, 'açız' diye.
Bu acı manzaraya dayanamaz ve evden çıkar.
Yolda bir adama rastlar. Elinde besili bir deve;
"- Ya Ali bu deveyi sana satmak isterim, ucuza satacağım."
"- Param yok" der Hz Ali.
"- Olsun" der adam.
"- Bu deveyi sana vermeyi çok istiyorum.150 dirhem bu deve. Al sonra
ödersin."
Alır Hz Ali o deveyi. Yolda giderken başka adama rastlar.
"- Ya Ali" der, "ne güzel bir deve bu. Ben bunu 300'e alayım ne olursun
reddetme beni."
Hz Ali: "- Ama ben bunu 150'ye aldım" der.
"- Olsun, ben çok beğendim bunu" ve deveyi satar.
Hz Ali mutlu bir şekilde gider yiyecekleri alır eve döner.
Sonra Peygamber'in huzuruna çıkar.Efendimiz(s.a.v.)
güler, "gel" der, "ya
Ali şu deve hikâyesini anlat". Anlatınca da der ki:
"- Sen ki ara düzelttin. Allah Cebrail'i ile sana deveyi
sattı. İsrafil'i ile de satın aldı.Her kim ki ara yapar,
birleştirir,
düzeltir, ikilikten insanları kurtarırsa o
”
bendendir ya Ali.
Hristiyan ve
Hazret-i Ali'nin Zırhı
Hz. Ali ve Hırsız hikayesi
“İnsan, sabretmemekle
sadece,helal olan rızkını
harama çevirir.Asla,
kendisine edilen rızkı
arttıramaz”
Bir gün Efendimiz, Hz. Ali’ye şunu sorar:
- Ya Ali Allah’ı seviyor musun?
- Evet ya Resulallah
- Peki beni seviyor musun?
- Evet, ya Resulallah.
- Peki eşini seviyor musun?
- Evet ya Resulallah.
- Peki çocuklarını seviyor musun?
- Evet ya Resulallah.
- Peki bunların hepsini bir kalpte nasıl yapıyorsun?
Hz. Ali bu beklemediği son soru karşısında şaşırmış ve cevap
verememişti. Bunu düşünmem gerek deyip oradan ayrılmıştı. Hz. Ali
düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma bu durumu fark edip
“Nedir bu hal, ya Ali?” der. “Eğer bu düşünceli halin, dünyevi kaygılardan
dolayı ise sana yakışmaz, bırak gitsin. Yok, bu halin Rahmani kaygılardan
dolayı ise, anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım” der.
Hz. Ali, Efendimizle geçen diyalogu bir bir Hz. Fatıma’ya anlatır. Hz.
Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder ve Hz Ali’ye derki:
- Ya Ali babama git ve deki,
kişi Allah’ı (cc) aklıyla ve ruhuyla sever,
Peygamberimizi (sav) kalbiyle sever,
eşini nefsiyle sever,
çocuklarını ise şefkatiyle sever.
Hz. Ali, aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Efendimizin
yanına gelir. Hz. Fatıma annemizden öğrendiklerini, Efendimize anlatır.
Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve derki,
“ya Ali bu bana getirdiğin gül, nübüvvet ağacından
koparılmıştır.”
İşte bu hadise, bize sevginin nasıl olacağını da anlatır. Selam olsun ona,
Peygamberimizi örnek alanlara selam olsun, aline ashabına ve onun
izinden gidenlere selam olsun.
Said Nursî, Bediüzzaman Said Nursî ya da
nüfus kaydında geçen hâliyle Said Okur,
İslam alimi, düşünürü ve tefsir yazarı.
Risale-i Nur kitaplarının yazarı ve Nur
Cemaati'nin kurucu lideridir. Vikipedi
Doğum tarihi: 1877, Hizan
Ölüm tarihi ve yeri: 23 Mart
1960, Şanlıurfa
Defin tarihi ve yeri: 1960
Ebeveynler: Mirza Said, Nuriye Said
Kardeşleri: Dürriye Hanım, Abdülmecid
Ünlükul, Mercan, Molla Abdullah, Alime
Hanım, Mehmet Okur
Süleyman Hilmi Tunahan, din adamı, âlim,
mutasavvıf. Vikipedi
Doğum tarihi: 1888, Delçevo, Bulgaristan
Ölüm tarihi ve yeri: 16 Eylül 1959, İstanbul
Defin tarihi ve yeri: Karacaahmet Mezarlığı, İstanbul
Ebeveynler: Osman Tunahan
Torun: Arif Ahmet
Denizolgun
Çocuklar:
Ferhan Denizolgun,
Faruk Tunahan,
Bedia Tunahan
Uzun yıllar vaaz verdiği İskender Paşa
Camii'nde birçok kesimden on binlerce
insanı irşad eden Zahid Kotku
Hazretleri, yazılı türde pek çok eser
bırakırken yetiştirdiği insanlarla öne
çıktı. Üstün ahlak ve faziletiyle
hatırlanan Mehmet Zahit Kotku
Hazretleri 13 Kasım 1980 tarihinde
Hakkın Rahmetine kavuşmuştu.
RABBİM CÜMLEMİZİ VE AİLE
EŞRAFIMIZI HABİBİNİN VE KURAN
AHKAMININ İZİNDEN GİDE
BİLMEYİ NASİB ETSİN.
ALLAH RAZI OLDUKLARINA
İLHAK ETSİN.
İbrahim SUCUOĞLU
HAZIRLAYAN:
MUHAMMEDİYE CAMİİ İMAM-HATİBİ
ERZİNCAN MÜFTÜLÜĞÜ
Download