BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU

advertisement
BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU
Uz. Dr. Abdulkadir TABO
‘ Dismorfik hasta gerçek bir ızdırap içindedir; günlük
rutinlerinin,konuşmalarının ortasında okurken, yemek yerken her
yerde ve herhangi bir anda deformite kuşkusuyla çepeçevre
kuşatılmıştır.’
E. Morselli 1891
Tanım
• Beden Dismorfik Bozukluğu (BDB) kişinin var olduğunu düşündüğü
bedensel kusuru ile ilgili aşırı zihinsel uğraşı ile karekterizedir.
• Eğer hafif bir fiziksel bir anormallik varsa da, kişinin bu anormallik
ile ilişkili kaygısı aşırı ve rahatsız edicidir.
• Bu endişe, bireye klinik olarak aşırı bir sıkıntı vermekte ve onun
sosyal, mesleki ve özel yaşamında belirgin bozulmaya yol
açmaktadır.
Tarihçe-1
• Bu bozukluk bir asırdan daha uzun bir süreden beri psikiyatri
literatüründe değişik isimlerle tanımlanmıştır.
• Dismorfofobi kavramı ilk kez 1881 yılında Morselli tarafından
tanımlanmıştır.
• Dysmorphia terimi, eski Yunanca’da çirkinlik anlamına gelmektedir.
Heredot bu kelimeyi Spartalı çok çirkin bir kızın öyküsünde
kullanmıştır.
Philippopoulos 1979
• P.Janet(1903) BDB’yi ’bedenden utanma obsesyonu’ olarak tanımlamış
ve OKB ile ilişkilendirmiştir.
Tarihçe-2
• ’Dermatolojik hipokondriyazis’, şizofreninin bir formu olarak
değerlendirilmiştir.
Zaidens 1950
• Avrupa’da uzun zamandır bilinen bu bozukluk, ABD’de ilk kez DSMIII’de ‘dismorfofobi’ adıyla atipik bir somatoform bir bozukluk olarak
tanımlanmıştır.
• DSM-III-R ve DSM-IV-TR’de ‘Beden Dismorfik Bozukluğu’ adıyla
somatizasyon bozukluklar içinde sınıflandırılmıştır.
• ICD-10’da hipokondriyak bozukluk tanısı içinde yer almıştır.
Epidemiyoloji
•
•
•
•
•
•
BDB prevalansına ilişkin geniş araştırmalar yapılmamış olsa da, günümüze
kadar yapılan çalışmalar hem klinik ve hem de klinik dışı populasyonda
BDB’nin görece sık olduğunu ortaya koymaktadır.
Genel populasyonda
% 0.7 - 1,1
Non-klinik öğrencilerde
% 2-13
Yatan psikiyatrik hastalarda
% 13
Dermatolojik hastalarda
% 9-12
Plastik cerrahi hastalarında
% 6-15
Phillips KA ve ark.2006
Etiyoloji - 1
• Tam olarak bilinmemektedir.
• Biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel hipotezler ileri sürülmektedir.
I. BİYOLOJİK YAKLAŞIM
Nörotransmitterler:
• Serotonin antagonisti olan Siproheptadin kötüye kullanımı ile BDB
ortaya çıkması
• Triptofan eksikliğinde BDB semptomlarında akut alevlenme olması
Etiyoloji - 2
• Açık ve kontrollü çalışmalarda yüksek doz serotonin geri alım
inhibitörleriyle(SGI) BDB tedavisinde olumlu yanıt alınması
• Primer noradrenerjik desipramine yanıtsızlık
• 5-HT 2 agonisti olan psilosibin ile semptomlarda azalma
• Bu bozuklukta serotonerjik işlev bozukluğu olabileceğini
düşündürmektedir.
Saxena S, Feusner JD 2006
• Dopaminin de, özellikle delüzyonel tipin patofizyolojisinde rolü
olabileceği ileri sürülmüştür.
Phillips KA 1996
Etiyoloji - 3
GÖRÜNTÜLEME ÇALIŞMALARI:
• Az sayıda çalışma mevcut.
• 8 kadın BDB ‘de yapılan bir ön çalışmada MRI’da kadın kontrol grubuna
göre kaudatda sola asimetri ve beyaz cevherde belirgin total azalma,
Rauch SL 2003
• 6 vakalık kontrolsüz SPECT çalışmasında; biletaral anterior-medial
temporal ve oksipital bölgelerde perfüzyon defisiti ve parietel lobda
asimetri,
Carey ve ark. 2004
• Bu bulgular OKB ile BDB arasında yakın bir ilişki olduğu varsayımını
desteklememektedir.
Etiyoloji - 4
NÖROPSİKOLOJİK ÇALIŞMALAR:
•
BDB’li hastalar öfke gibi yüzdeki duygu dışa vurumlarını, OKB’li hastalara
ya da kontrollere göre çok daha sık yanlış tanımladıkları saptanmıştır.
Buhlmann U ve ark. 2004
•
Görsel bilgilerin işlenmesindeki anormalliklerin, BDB’li hastada hayali kusur
ile ilgili sürekli zihni meşguliyet ve zayıf iç görünün oluşmasına katkıda
bulunabileceği bildirilmiştir.
Buhlmann U ve ark. 2006
Etiyoloji - 5
NÖROANATOMİK ÇALIŞMALAR:
• Vaka çalışmaları sağ temporal bölgenin hasarı ile BDB semptomlarının
ortaya çıktığını göstermektedir.
• Beden imaj bozukluğunun nörolojik temellerini araştıran çalışmalar
beden imajı algısının sağ parahipokampal ile,
• Görsel self-algısının bozukluğunun sürmesinin temporal ve parietal
kortikal bölgelerin spesifik disfonksiyonu ile,
• BDB’de temel bir bulgu olan kendisiyle ilgili görsel algıya karşı ortaya
çıkan anksiyete ve tiksinti reaksiyonunun insula ve amigdalın aşırı
aktivasyonuna bağlı olabileceği ileri sürülmüştür.
Saxena S ve Feusner JD 2006
Etiyoloji - 6
NÖROPSİKOLOJİK ÇALIŞMALAR:
• Sağlıklı kontrol grubuna göre BDB’li kişilerde sözel ve sözel olmayan
hafızanın bozulduğu gösterilmiştir.
Deckersbach T ve ark.2000
• Bir başka çalışmada sürdürücü fonksiyonların bozulduğu saptanmıştır.
Hanes KR 1998
• Bir ‘bilgi-işleme’çalışmasında BDB’lerin belirsiz durumları negatif
yorumlama eğilimi gösterdikleri ,özellikle diğer kişilerin kendilerinin
görünümü ve sosyal davranışları hakkında negatif yargıya sahip
olduklarına ilişkin skorların kontrollere ve OKB’li hastalara göre çok
daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
Buhlmann U ve ark.2002
Etiyoloji - 7
• Sonuç olarak; BDB’nin nörobiyolojik temelinde bir çok nöral
sistemin disfonksiyonunun kompleks bir rol oynayabileceği,
• Fronto-subkortikal döngü, sağ temporal ve parietal korteksler ve
limbik yapıların kombine disfonksiyonlarının BDB’nin karekteristik
semptomlarının ve norökognitif defisitlerinin ortaya çıkmasına neden
olabileceği ileri sürülmüştür.
Saxena S ve Feusner JD 2006
Etiyoloji - 8
•
•
•
•
GENETİK ÇALIŞMALAR:
Genetik faktörler muhtemelen etiyolojide önemli rol oynamaktadır. Bu
konuda veriler çok yetersizdir.
Tek bir ön çalışmada GABA geni ile BDB arasında ilişki bulunmuştur.
Richter MA ve ark.2004
BDB’li kişilerin % 8’inin bir aile üyesinde yaşam boyu BDB tanısı
saptanmıştır.
Bienvenu OJ ve ark.2000
Aile çalışmalarında BDB , OKB ile ortak kalıtsallık göstermektedir. BDB’li
hastaların %7 sinin birinci derece bir yakınında OKB saptanmıştır.
Phillips KA ve ark.1998
Etiyoloji - 9
•
•
•
II. PSİKOLOJİK FAKTÖRLER:
Herkesin bir vücut imgesi, kendi vücuduna ilişkin kalıcı bir algısı vardır.
Ancak bu algının doğası oldukça belirsizdir.
Vücut imgesi ‘vücudun somut özelliklerine ilişkin,hem şimdiki hem de
geçmişe ilişkin duyularla oluşan bir farkındalık, algısal bir görüngü olarak
tanımlanır.
Atbaşoğlu 1992
Psikodinamik modele göre BDB, cinsel ya da duygusal çatışmaların ilgisiz
gibi görünen beden bölümlerine yansımasıdır.
Etiyoloji - 10
•
Travmatik yaşantıların bedenden hoşnutsuzluk, utanç duyma ve bedenle ilgili
çarpık algılara sebep olabileceği öne sürülmüştür.
•
75 BDB hastasında yapılan bir çalışmada hastaların en çok duygusal ihmale
(%68) maruz kaldıkları tespit edilmiştir. Bunu sırasıyla duygusal istismar (%56),
fiziksel istismar (%35), fiziksel ihmal (%33) ve cinsel istismar (%28) takip
etmektedir.
Didie ER ve ark. 2006
•
BDB hastaların % 60’ının çocukluk çağında ve ergenlik döneminde görünümleriyle
ilgili sürekli alay edildikleri tespit edilmiştir.
Etyoloji - 11
• İnsanların çoğu bir şekilde görünümlerinden memnun değildir.
Yapılan bir çalışmada olguların %70’i vücut bölümleri ile ilgili
hoşnutsuzluk bildirmiştir.
Fitz,1989
• Utangaçlık, sosyal anksiyete, özgüven eksikliği, mükemmelliyetçilik
ve eleştiriye hassasiyetin BDB’ye yatkınlığı arttırdığı ileri
sürülmektedir. Aynı zamanda BDB’nin bu kişilik özelliklerini de
kuvvetlendirdiği bildirilmiştir.
Phillips KA 1996
Etiyoloji - 12
•
•
•
III. SOSYOKÜLTÜREL FAKTÖRLER:
Güzellik kavramı ile ilgili abartılı değer yargıları olan aile ve alt kültürlerde
yetişenlerde beden görünümünün abartılı bir biçimde önemsenmesinin de BDB’nin
oluşumunda yeri olduğu düşünülmektedir.
Sungur 1999
Bir çok ülkede( İngiltere,İtalya,İngiltere ve ABD) yapılan geniş sistematik
fenomenolojik çalışmalarda benzer klinik özellikler bildirilmiştir.
Kültürler arası yapılan karşılaştırmalı tek çalışmada Amerikalı ve Alman lise
öğrencileri arasında , Amerikalı grubun % 4’ü, Alman grubun ise % 5,3’ü BDB tanı
kriterlerini karşılamıştır.
Bohne ve ark. 2002
Etyoloji - 13
•
•
•
BDB’nin klinik özellikleriyle ilgili toplum ya da klinik örneklemlerde yapılan
kültürler arası karşılaştırmalı çalışmalar mevcut değildir.
Vaka bildirimi ve klinik serilerde kültürün bir takım nüansların oluşmasında
etkili olabileceği bildirilmiştir (Örneğin Japon hastalarda göz kapakları ve çekici
olmama ile ilgili endişelerin batı kültüründen daha sık).
Phillips 2004
Kimi durumlarda da kültür bir inancın, bir sanrının ya da aşırı değerlendirilmiş
bir düşüncenin içeriğinden sorumlu olabilir (örneğin Koro gibi ).
Sosyodemografik Özellikler
•
•
•
•
BDB genellikle erken adölesanda başlar ve çocuklukta da ortaya çıkabilir.
Cinsiyet oranında fark bildirmeyen çalışmalar yanında, kadınlarda daha sık
görüldüğünü bildiren çalışmalar da vardır.
Hastalar genelde evlenmezler ve işsizlik oranı görece yüksektir.
Bir çok belirgin farklara rağmen bozukluğun klinik özellikleri kadın ve
erkekte genel olarak benzer görülmektedir.
Phillips KA 2004
Klinik Özellikler - 1
•
•
•
•
Yakınmalar genellikle yüz ya da baş bölgesi ile ilgilidir
Yüzdeki yakınmalar sıklıkla çatlaklar, kırışıklıklar, lekeler, sivilceler, damarsal
lekeler, asimetri, aşırı kıllanma, kızarıklık ve orantısızlık ile ilgili olabilir.
Saçlarla ilgili yakınmalar saçların seyrelmesi ve kellik korkusu biçimindedir.
Diğer belirtiler burun büyüklüğü veya şekli ,gözler ve bileşenleri, kulaklar,
ağız, dişler, çene, yanaklar ve kafanın şekli ile ilişkili olabilir.
Klinik Özellikler - 2
•
•
•
Eller, ayaklar, boyun, sırt, kalça, penis ve vajen vb. her türlü beden
parçasıyla ya da tüm vücudun şekli ya da büyüklüğüne ilişkin endişeler
görülebilir.
Hastalar genellikle birden fazla beden bölgesi ile ilgili kusurdan söz ederler.
Bir araştırmada ortalama 4 beden kısmı ile ilgili endişeler olduğu
bulunmuştur.
Philips ve ark. 2005
Bazen hastalar hayali bir kusurla aşırı ilgilenirken, objektif sayılabilecek
başka kusurları ile ilgilenmeyebilirler.
Klinik Özellikler – 3
BDB De Sıklıkla Karşılaşılan Beden Yakınmaları
Bölge
%
Bölge
%
Saç
Burun
Ten
Baş,Yüz
Vücut,Kemik yapısı
Dudak
Çene
Karın
Dişler
Göğüs,Pektoral kaslar
63
50
50
27
20
17
17
17
13
10
Çirkin yüz(genel)
Kulaklar
Yanaklar
Gluteal bölge
Penis
Kollar,Bilekler
Boyun
Alın
Yüz kasları
Omuzlar ve Kalça
10
7
7
7
7
7
3
3
3
3
Phillips KA 1993
Klinik Özellikler - 4
•
•
•
BDB’li hastaların tipik olarak hayali kusurlarıyla ilgili zihni meşguliyetleri bir
günde 3-8 saati bulabilir.
Düşüncelere direnmek ya da kontrol etmekte genelde zordur.
Veale ve ark.1996
Hastaların nereyse tamamı tekrarlayıcı ve zaman alıcı davranışlar sergilerler;
hayali kusuru inceleme, düzeltme , gizleme ya da bu konuda güvence arama
gibi.
Klinik Özellikler - 5
• Bu davranışlar sıklıkla kompulsif olarak olarak tanımlanır.
• Bazen hastalar katastrofik bir korkuyu engellemek için ‘güvenlik
davranışı’ olarak isimlendirilen davranışlar gösterirler. Örneğin diğer
insanlarca korkutucu bir tarzda incelenmekten korunmak için
‘bembeyaz’ deriyi aşırı bronzlaştırarak kamufle olmaya çalışmak.
• En sık görülen davranışlar;
Saç, peruk, aşırı makyaj, bedene pozisyon vermek, güneş gözlüğü,
şapka ya da başka giysiler kullanmak gibi kamuflaj yöntemleridir.
Phillips 2004, Grant ve Phillips 2005
Download