CEDAW Komitesinin RKB başvurusu hakkında verdiği karar.

advertisement
CEDAW/C/51/D/28/2010
Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
Dağıtım: Genel
13 Nisan 2012
Orijinal: İngilizce
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi
Başvuru No. 28/2010
13 Şubat-2 Mart 2012 Tarihli 51. Oturumda Komite Tarafından Kabul
Edilen Görüşler
GE.12-
Başvuru sahibi:
R.K.B. (Vekili Özge Yıldız Arslan tarafından
temsil edilmiştir.)
Mağdur Olduğu İddia Edilen Kişi:
Başvuru sahibi
Taraf Devlet:
Türkiye
Başvuru Tarihi:
14 Temmuz 2009 (İlk Başvuru)
Referanslar:
Taraf Devlete 28 Ekim 2010’da iletilmiştir. (Belge
formatında yayımlanmamıştır.)
Karar Kabul Tarihi:
24 Şubat 2012
CEDAW/C/51/D/28/2010
Ek
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesinin
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi’nin İhtiyari Protokolü’nün 7. Madde 3. Fıkrası
Uyarınca Aşağıdaki Başvuruya İlişkin Kabul Etmiş Olduğu
Görüşler (51. Oturum)
Başvuru No. 28/2010* **
Başvuru Sahibi:
R.K.B. (Vekili Özge Yıldız Arslan tarafından
temsil edilmiştir.)
Mağdur Olduğu İddia Edilen Kişi:
Başvuru sahibi
Taraf Devlet:
Türkiye
Tebliğ Tarihi:
14 Temmuz 2009 (İlk Başvuru)
Referanslar:
Taraf Devlete 28 Ekim 2010’da iletilmiştir. (Belge
formatında yayımlanmamıştır.)
Karar Kabul Tarihi:
24 Şubat 2012
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin 17. Maddesi
Uyarınca Kurulan Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi,
24 Şubat 2012 tarihinde toplanarak,
Aşağıdaki görüşleri kabul etmiştir:
İhtiyari Protokol’ün 7. Madde 3. Fıkrası Doğrultusundaki Görüşler
1.
Başvuru sahibi 1 Ocak 1969 doğumlu T.C. Vatandaşı R.K.B’dir. Kendisi Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 1. maddesi; 2.
Maddesinin (a) ve (c) fıkraları; 5. maddesinin (a) fıkrası; ve 11. maddesinin 1 (a) ve (d)
fıkraları uyarınca Türkiye’de hak ihlallerinin mağduru olduğunu iddia etmektedir. Başvuru
sahibi, vekili Özge Yıldız Arslan tarafından temsil edilmektedir. Sözleşme ve İhtiyari
Protokol Türkiye için 19 Ocak 1986 ve 29 Ocak 2003 tarihlerinde yürürlüğe girmiştir.
__________________
* Komitenin şu üyeleri işbu başvurunun kabul edilmesi sürecinde rol oynamıştır: Nicole Ameline,
Magalys Arocha Domínguez, Violet Tsisiga Awori, Barbara Evelyn Bailey, Olinda Bareiro Bobadilla,
Niklas Bruun, Náela Mohamed Gabr Soledad Murillo de la Vega, Violeta Neubauer, Pramila Patten,
Victoria Popescu, Zohra Rasekh, Patricia Schulz, Dubravka Šimonović ve Zou Xiaoqiao.
** Pramila Patten tarafından imzalanan bir bireysel görüşün (Aynı görüşte) metni de işbu belgeye dahildir.
2
CEDAW/C/51/D/28/2010
Olay
2.1
Başvuru sahibi Haziran 2000’den itibaren Kocaeli’de bulunan, hem kadın hem
erkek müşterilere hizmet veren kuaförde kasiyer, ön muhasebe personeli ve makyöz olarak
çalışmıştır. 8 Şubat 2006’da sözleşmesi bir müşterinin hakkında şikayette bulunduğu
gerekçesiyle feshedilmiştir. İşten çıkarılmasının nedenleriyle ilgili bunun dışında herhangi bir
bilgi almamıştır. Başvuru sahibi Komite’ye yaptığı ilk başvuruda kuafördeki yöneticilerden
birisinin kendisi işyerinden ayrılmadan önce ona tüm haklarından yararlandığını gösteren bir
belgeyi imzalamaya mecbur ettiğini teyit eden G.D.’nin tanıklığına başvurmuştur. Aynı tanık
ifadesine göre, yönetici başvuru sahibini belgeyi imzalamaması halinde ‘‘diğer erkeklerle
ilişkilerine dair söylentiler yayacağı’’ şeklinde tehdit etmiştir. Evli bir kadın olan başvuru
sahibi her ne kadar imzalamaması halinde zarar göreceğinden ‘‘çok korkmuş’’ olsa da söz
konusu belgeyi imzalamayı reddetmiştir.
2.2
Başvuru sahibi, 10 Şubat 2006’da sözleşmesi geçerli sebep olmaksızın feshedildiği
için kıdem tazminatı ve diğer iş tazminatı ödemeleri talebiyle Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne ilk
başvurusunu yapmıştır. Başvuru sahibi İş Kanunu’nun 19. Maddesine göre işverenin
çalışanın sözleşmesini feshetme nedenlerini açıkça belirtme yükümlülüğü olduğunu
belirtmektedir. Başvuru sahibi Kocaeli 3. İş Mahkemesinde 1.715 TL tazminat talebinde
bulunmuştur. Islah dilekçesiyle tazminat istemini 19.424,14 TL’ye artırmıştır.
2.3
Başvuru sahibinin işvereni 1 Mayıs 2006’daki savunmasında Kocaeli 3. İş
Mahkemesi’ne bir cevap dilekçesi ve belirtilmemiş bir tarihte 8 Şubat 2006 tarihli fesih
bildiriminin bir nüshasını göndermiş ve Başvuru sahibinin birçok defa iş etiğine ters düşen
davranışlarından dolayı sözlü olarak uyarıldığını ve bu davranışlarına yönelik açıklama
yapmadığını iddia etmiştir. Söz konusu belgelerde işveren başvuru sahibinin sıradan
arkadaşlığın ötesinde ‘‘iş yerinde karşı cinsten şahıslarla cinsel eğilimli olduğu görülen bir
ilişkiler sergileyerek’’ söylentilere sebep olduğunu iddia etmiştir. İşveren kendi faaliyet
alanlarında çalışanların ahlaka aykırı en ufak hareketten dahi kaçınmalarının hayati öneme
sahip olduğunu Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne belirtmiş ve davanın reddi talebinde
bulunmuştur. İşveren aynı zamanda Başvuru sahibinin kıdem tazminatı veya bildirim
tazminatı hakkına sahip olmadığını; iş tazminatının tamamının ödendiğini; tüm talepleriyle
ilgili sürenin geçtiğini; başvuru sahibinin tüm bordroları itirazsız imzaladığını ve Şubat 2006
için maaşının kendisine postayla gönderildiğini iddia etmiştir.
2.4
Mahkeme sürecinde Kocaeli 3. İş Mahkemesi her iki tarafın tanıklarını da
dinlemiştir. Başvuru sahibinin eşi, Kocaeli 3. İş Mahkemesi önünde eşinin ahlaki
bütünlüğüne ve başvuru sahibinin ilişkisi olduğuna dair söylentiler olan iş arkadaşının
yalnızca bir aile dostu olduğuna dair tanıklık etmiştir. Aynı zamanda, kuaförde çalışan evli
erkeklerin çoğunun evlilik dışı ilişkileri olduğu ve bazen eşinin bu durumdan tiksintiyle söz
ettiği yönünde tanıklık etmiştir. Başvuru sahibinin eski iş arkadaşı G.D. başvuru sahibinin
versiyonunu teyit etmiş ve başvuru sahibinin işten çıkarılmasını takiben D.U.’nun
kendisinden davadan vazgeçmesini istediğini, aksi takdirde işverenin kendisini M.Y. adlı bir
erkekle ilişki yaşamakla suçlayacağını söylediğini belirtmiştir. G.D. aynı zamanda başvuru
sahibinin D.U. ile ilişkisi olmadığını doğrulamış ve sorunların evli bir erkek olmasına karşın
kız arkadaşını başvuru sahibinin evine götürmek üzere başvuru sahibinin evinin anahtarlarını
isteyen kuaförün ikinci yöneticisi M.A.’ya evinin anahtarlarını vermeyi reddetmesiyle
başladığını düşündüğünü ifade etmiştir.
2.5
Kocaeli 3. İş Mahkemesi işverenin tanıklarını da dinlemiştir. Başvuru sahibinin
işten çıkarılmasıyla ilgili öne sürülen nedenler açısından işverenin tanığı H.U. başvuru sahibi
hakkında bir müşterinin şikayette bulunduğunu ifade etmiş ve işverenin başka bir tanığı,
kuaförün yöneticisi M.A. Başvuru sahibinin yöneticilerden birisi D.U. ile ilişkisi olduğunu
3
CEDAW/C/51/D/28/2010
belirtmiştir. Ayrıca D.U. ve başvuru sahibinin bekarken de ilişkilerinin olduğunu ve
ilişkilerinin Başvuru sahibinin işten çıkarılmasından iki ya da üç sene önce her biri
evlendikten sonra da devam ettiğini eklemiştir. M.A. ayrıca başvuru sahibi ve D.U.
arasındaki ilişkinin işini etkilediğini belirtmiştir. Bu durumun özellikle D.U.’nun kadın
müşterilerle ilgilendiği zaman yaşandığını; başvuru sahibinin bu duruma kıskançlık belirtileri
göstererek ve meslektaşlarına ve müşterilere rahatsızlık vererek tepki gösterdiğini ifade
etmiştir. Aynı zamanda başvuru sahibinin ve D.U.’nun işyerinden ayrılıp işyeri dışında
yemek yediklerini ve başvuru sahibinin D.U. ile ilişkisinden faydalanarak işe sık sık geç
geldiğini eklemiştir. başvuru sahibinin son beş sene içerisinde hoşlanmadığı müşterilere
makyaj yapmadığını fakat bu davranışına göz yumulduğunu belirtmiştir. M.A. aynı zamanda
Başvuru sahibinin işten çıkarılmasından kısa bir süre önce A.A. adlı bir müşterinin işyeri
sahibi A.G.’ye başvuru sahibinin iş arkadaşıyla ‘‘uygunsuz bir ilişki’’ yaşadığına dair
şikayette bulunduğu yönünde tanıklık etmiştir. M.A. Başvuru sahibinden açıklama yapması
istendiğini; başvuru sahibinin açıklama yapmadığını ve işten çıkarıldığını belirtmiştir. M.A.
aynı zamanda meslektaşının ev anahtarlarını talep etmesinin (Bkz. 2.4 numaralı paragraf)
yalnızca kendi özel hayatıyla ilgili olduğunu ve başvuru sahibiyle hiçbir ilgisi olmadığını
ifade etmiştir.
2.6
Başvuru sahibi sözleşmesinin ‘‘karşı cinsten şahıslarla cinsel eğilimli olduğu
görünen ilişkiler sergilemek’’ nedeniyle feshedildiğini ‘‘ilk defa işverenin cevap dilekçesinde
ve dava sırasında sunulan feshi bildiriminden öğrendiğini’’ belirtmektedir. 6 Haziran
2007’de başvuru sahibi haksız yere işten çıkarılmasıyla ilgili ek bir dava açmıştır. Başvuru
sahibi, işverenin başvuru sahibinin işten çıkarılma sebebinin D.U. ile ilişkisi olduğunu iddia
etmiş olması ve D.U.’nun işine son verilmemesi sebebiyle işverenin davranışının İş
Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ‘‘işyerinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığı yapıldığının
göstergesi’’ olduğunu belirtmiştir.1 Bu yüzden mahkemeden ilgili hüküm doğrultusunda
4.446 TL (Dört aylık brüt maaş kadar) tazminat talebinde bulunmuştur. 5 Temmuz 2007’de
Kocaeli 3. İş Mahkemesi (a) kıdem tazminatı ve işsizlik tazminatı ve (b) cinsiyete dayalı
ayrımcılıkla ilgili davaları birleştirmiştir.
14 Eylül 2007’de Kocaeli 3. İş Mahkemesi sözleşmenin feshedilmesinin geçerli bir sebebi
bulunmadığı kararını almıştır. 8 Şubat 2006 tarihli fesih bildirimini ve tarafların tanıklarının
ifadelerini inceledikten sonra Mahkeme işverenin başvuru sahibinin ‘‘karşı cinsten şahıslarla
cinsel eğilimli ilişkiler’’ sergilediğine dair herhangi bir somut kanıt sunamadığına karar
vermiştir. Mahkeme başvuru sahibinin D.U. ile ‘‘beraber yemek yemek ve işe birlikte gelip
birlikte işten ayrılmak’’ gibi eylemlerinin iş etiğini ihlal ettiğini ve derhal sözleşmenin
sonlandırılmasını gerektirdiğini iddia etmenin mümkün olmadığı iddiasını kabul etmiştir.
Müşteri A.A.’nın Başvuru sahibine yönelik şikayetin içeriğiyle ilgili olarak, Kocaeli 3. İş
2.7
__________________
1
4
4857 sayılı İş Kanunu’nun (2003) 5. Maddesi ‘‘Eşit Davranma İlkesi’’ aşağıdaki gibidir: İş ilişkisinde
dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.
İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi
karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.
İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının
oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem
yapamaz.
Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.
İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.
İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki
uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31. maddesi
hükümleri saklıdır.
20. madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle
yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle
bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur.
CEDAW/C/51/D/28/2010
Mahkemesi tanıkların birbirine ters düşen ifadeler verdiklerine karar vermiştir. Mahkeme
başvuru sahibinin çalışma süresi düşünüldüğünde işten çıkarılmasının haksız olduğuna karar
vermiştir. Mahkeme, kurulu iş faaliyetine göre bilirkişi tarafından yapılan prim ödemeleri
değerlendirmesinin ardından işverenin başvuru sahibine toplam 15.295,04 TL kıdem
tazminatı ödemesi ve ihbar tazminatı ödemesine karar vermiştir.
2.8
Başvuru sahibinin sözleşmesinin cinsiyete dayalı ayrımcılık sebebiyle feshedildiği
iddiasına ve bu sebeple İş Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca tazminat alma istemine ilişkin
olarak, Kocaeli 3. İş Mahkemesi başvuru sahibinin ‘‘kadın’’ olması sebebiyle işten
çıkarıldığını iddia etmenin mümkün olmadığına karar vermiştir. Mahkeme D.U.’nun hala
kuafördeki işine devam ediyor olmasını cinsiyete dayalı ayrımcılık yapıldığını kanıtlamak
için yeterli bulmamıştır. Aynı zamanda işverenin başvuru sahibinin D.U. ile ‘‘duygusal
ilişkisi’’ konusunda eşit muamele ilkesini ihlal ettiği sonucunu çıkarmak da mümkün
değildir. Bu tür bir ilişki başvuru sahibinin işten çıkarılması için sebep gösterilmiş olsa da ne
işveren tarafından kanıtlanmış ne de başvuru sahibi tarafından kabul edilmiştir. Her ne kadar
başvuru sahibi işverenin yukarıdaki savunması sonucunda bir başka yasal dayanak nedeniyle
tazminat talep etme hakkına sahipse de işverenin tutumunun İş Kanunu’nun 5. Maddesinde
belirtilen eşit davranma ilkesine aykırı olduğu düşünülemez. Kocaeli 3. İş Mahkemesi bu
kararı alırken Başvuru sahibinin işten çıkarılma biçimini; işten çıkarılmasından önce
gerçekleşen olayları; tarafların tanıklarının ifadelerini; ‘‘karşı cinsten şahıslarla’’ ifadesinde
çoğul kişi ifadesi kullanılmış olmasını, Başvuru sahibinden açıklama talep edilmesini; işten
çıkarılmasıyla ilgili müşterinin hakkında şikayette bulunmuş olmasıns atıfta bulunulmuş
olmasını; Başvuru sahibinin D.U. ile herhangi bir ‘duygusal veya gayri ahlaki’’ ilişkisi
olduğunu reddetmiş olmasını ve kuaförün özellikle kadınların işe alınması gerekliliğini
ortaya koymuş olmasını dikkate almıştır.
2.9
14 Temmuz 2006’da başvuru sahibi kuaförün yöneticisine, M.A. ve Başvuru
sahibinin işyerinde karşı cinsten şahıslarla cinsel eğilimli ilişkiler sergileyerek etik dışı
davrandığını belirten fesih bildirimini hazırlayan iki çalışana karşı hakaret davası açmıştır. 5
Eylül 2007’de Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı kuaförün yöneticisine, M.A. ve fesih
bildirimini yazan diğer iki çalışana karşı iftira davası açmıştır. İddianame başvuru sahibi
tarafından Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne kanıt olarak sunulmuştur. 1 Nisan 2008 tarihli
kararıyla Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi kuaförün yöneticisini, M.A.’yı ve diğer bir
çalışanı iftira suçundan suçlu bulmuş ve 8 Şubat 2006 tarihli fesih bildirimindeki tanık
ifadesinin tamamen Başvuru sahibinin özel hayatıyla ilgili olduğu kararını almıştır.
2.10
Başvuru sahibi Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin kararını Yargıtay’da temyize
götürmüştür ve ilgili kararın yalnızca İş Kanunu’ndaki eşit davranma ilkesine aykırı olmakla
kalmayarak Türkiye’nin Sözleşme doğrultusundaki yükümlülüklerine de aykırı olduğunu
belirtmiştir. Temyiz başvurusunda Başvuru sahibi işten çıkarılmasıyla ilgili olarak öne
sürülen sebeplerin cinsiyete dayalı ayrımcılık olduğunu iddia etmiş ve Kocaeli 3. İş
Mahkemesi’nin kararının bozulmasını talep etmiştir. Yargıtay, 2 Nisan 2009’da başvuru
sahibinin Sözleşme uyarınca cinsiyete dayalı ayrımcılık yapıldığına ilişkin iddialarına
herhangi bir gönderme yapmaksızın temyiz başvurusunu reddetmiştir.
Şikayet
3.1
Başvuru sahibi, Sözleşme’nin 2. Maddesinin (a) fıkrasının ihlalinin mağduru
olduğunu iddia etmektedir. Her ne kadar kadın ve erkeklere eşit davranılması İş Kanunu’nun
5. maddesiyle teminat altına alınıyor olsa da ne Kocaeli 3. İş Mahkemesi ne de Yargıtay bu
ilkeyi uygulamıştır. Başvuru sahibi, yerel mahkemeler nezdinde Türkiye’nin Sözleşme’ye
taraf olduğu ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca Sözleşme’nin iç hukukun bir parçası
olduğunu ve mahkemelerin Sözleşme’nin hükümlerini uygulamış olmaları gerektiğini
5
CEDAW/C/51/D/28/2010
savunduğunu belirtmektedir. Ancak, mahkemeler başvuru sahibinin iddialarını dikkate
almamış ve cinsiyete dayalı ayrımcılıkla ilgili sunmuş olduğu kanıtları göz önünde
bulundurmamıştır. Ayrıca, Yargıtay başvuru sahibinin başvurusunun neden reddedildiğine
ilişkin herhangi bir gerekçe göstermemiş veya açıklamama getirmemiştir.
3.2
Başvuru sahibi ayrıca Taraf Devlet’in İş Kanunu’nun 5. maddesinde toplumsal
cinsiyet eşitliği ilkesinin yer almasına rağmen kendisini cinsiyete dayalı ayrımcılıktan
koruma yükümlülüğünü yerine getiremediği için Sözleşme’nin 2. maddesinin (c) fıkrasının
ihlalinden de mağdur olduğunu belirtmektedir.
3.3
Başvuru sahibi Sözleşme’nin 5. maddesinin (a) fıkrasının da ihlal edildiğini iddia
etmektedir. İş Kanunu’nun 5. maddesine rağmen mahkemeler kararlarında genel olarak
geçmişten gelen çizgileri takip etmektedir. Başvuru sahibinin cinsiyete dayalı ayrımcılık
iddiası göz ardı edilmiştir; mahkemeler toplumsal önyargıyla hareket etmiştir; ve başvuru
sahibinin ahlakının ve mahremiyetinin işvereni tarafından kadın olduğu için sorgulanıp erkek
çalışanların davranışlarının hiçbir zaman ahlak açısından incelenmemesine itiraz etmemiştir.
Erkek çalışanların gayrimeşru hareketleri göz ardı edilirken, başvuru sahibinin gayrimeşru
hareketlerinin olduğu iddiası işine son verilmesi için geçerli bir neden olarak görülmektedir;
çünkü Kocaeli 3. İş Mahkemesi başvuru sahibinin işten çıkarılmasının yalnızca işverenin
başvuru sahibinin karşı cinsten şahıslarla cinsel eğilimli olduğu görülen ilişkiler yaşadığına
dair somut kanıt göstermediği için hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir.
3.4
Başvuru sahibi Sözleşme’nin 11. maddesinin 1 (a) ve (d) fıkraları uyarınca mağdur
olduğunu belirtmektedir. Başvuru sahibinin işvereni Başvuru sahibinin kendisini dava
etmesini engellemek üzere Başvuru sahibine tüm haklarından faydalandığını belirten bir
belge imzalatmaya çalışmıştır. Başvuru sahibini imzalamaması halinde diğer erkeklerle
ilişkisi olduğuna ilişkin söylentiler yaymakla tehdit etmiştir. Bu şekilde işveren tarafından
cinsiyete dayalı ayrımcılığa –‘‘mobbing’’- maruz bırakılmış, mahkemeler bu durumu
çözüme kavuşturamamış ve başvuru sahibinin tazminat alması yönünde karar vermemiştir.
Aynı zamanda kadın bir çalışanın işyerinde evlilik dışı ilişki yaşadığı iddiası üzerine işten
çıkarılmasıyla eşit davranma ilkesi de ihlal edilmiştir.
3.5
Son olarak, Başvuru sahibi Sözleşme’nin 1. maddesinin de ihlal edildiğini iddia
etmektedir. Başvuru sahibi Taraf Devlet’in Sözleşme’nin birçok hükmünün ihlal edilmesine
izin vererek Sözleşme’nin 1. maddesindeki yükümlülüklerini de yerine getirmediğini iddia
etmektedir.
Taraf Devlet’in Kabul Edilebilirlik ve Esasla İlgili Gözlemleri
4.1
Taraf Devlet 28 Nisan 2011’de Sözleşme’nin İhtiyari Protokolü’nün 4. maddesi 2
(b) ve (c) fıkraları uyarınca dosyanın kabul edilebilirliğine itiraz etmiştir. Olaylara ilişkin
olarak Taraf Devlet, işverenin ifadesiyle Başvuru sahibinin sıklıkla işe geç geldiğini ve
görevlerinden bazılarını yerine getirmeye itiraz ettiğini belirtmiştir. Ancak bu durum
müşterilerden birisinin başvuru sahibi hakkında şikayette bulunmasına kadar tolere
edilmiştir. Başvuru sahibinden bu şikayete ilişkin açıklama yapması istenmiş ancak Başvuru
sahibi bu açıklamayı yapmayı reddetmiş ve takip eden günlerde işe gelmeme kararı almıştır.
4.2
Taraf Devlet Sözleşme’nin 2. maddesinin (a) fıkrasının ihlal edildiği iddiasının
Başvuru sahibi başvurusunda herhangi bir yasal boşluğa gönderme yapmadığı ve Taraf
Devlet 90’lardan bu yana kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili önemli yasalar
yürürlüğe koyduğu için Sözleşme’nin hükümlerine uymadığı, açıkça temelsiz olduğu ve
doğruluğunun yeterince kanıtlanmadığını belirtmiştir. Taraf Devlet spesifik olarak
6
CEDAW/C/51/D/28/2010
Sözleşme’nin 2. maddesinin 2004 yılında Anayasası’nın 10. maddesine derç edilmesine atıfta
bulunmaktadır.2 Taraf Devlet yalnızca cinsiyete dayalı ayrımcılığı önlemek üzere değil aynı
zamanda kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmaları ve bu haklardan yararlanmak
için eşit araçlara sahip olabilmeleri için ihtiyaç duyulan tüm tedbirleri alma ve politikaları
kabul etme yükümlülüğünü de üstlendiğini eklemiştir.
4.3
Taraf Devlet, Sözleşme’nin 5. Maddesinin (a) fıkrasının ihlal edildiği iddiasının
başvuru sahibi Taraf Devlet’in değiştirmek için uygun tedbirleri almadığı herhangi bir sosyal
ya da kültürel bir davranış biçimine gönderme yapmadığı için Sözleşmenin hükümlerine
aykırı, temelsiz ve doğruluğu yeterince kanıtlanmamış bir iddia olduğunu belirtmiştir. Bu
yüzden, Başvuru sahibinin işten çıkarılması ve bir sosyal ve kültürel davranış biçimi arasında
açık bir bağ bulunmamaktadır.
4.4
Taraf Devlet ayrıca Sözleşme’nin 11. Maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiği
iddiasının açıkça temelsiz ve doğruluğu yeterince kanıtlanmamış bir iddia olduğunu
belirtmektedir. Başvuru sahibinin işten çıkarılması ve D.U. ile ilişkisi olduğu iddiası veya
D.U. ve kendisi arasında herhangi bir muhtemel bağ kurmayı başaramadığını eklemektedir.
Taraf Devlet başvuru sahibinin işe düzenli gelmemesi ve iş etiğine uygun hareket etmemesi
nedeniyle işten çıkarıldığını D.U.’nun ise işe devam konusunda herhangi bir sorunu
olmadığını ve kendisi hakkında herhangi bir müşterinin şikayette bulunmadığını
belirtmektedir.
4.5
Başvurunun esasıyla ilgili olarak Taraf Devlet Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin
‘‘davacının iş sözleşmesinin davalı tarafından geçersiz bir neden olmaksızın feshedildiğine’’
ve davalıya yaklaşık 15.000 TL para tazminatı ödenmesine atıfta bulunmaktadır. Kocaeli 3.
İş Mahkemesi ‘‘D.U.’nun işveren tarafından işten çıkarılmaması cinsiyete dayalı ayrımcılık
yapıldığını kanıtlamak için yeterli değildir ... bu yüzden, ek tazminat için dayanak
bulunmamaktadır.’’ kararını almıştır. Taraf Devlet Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin İş
Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca almış olduğu karar uyarınca ve başvuru sahibinin
iddialarının aksine başvuru sahibinin D.U. ile ilişkisinin sonucunda değil düzenli işe
gelmediği ve iş etiğine aykırı hareket ettiği için işten çıkarıldığını belirtmektedir. Bu yüzden,
Taraf Devlet başvuru sahibinin iddiasında Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin kararından farklı bir
karar için temel oluşturacak herhangi yeni bir unsur olmadığı sonucuna varmaktadır.
Başvuru sahibinin Taraf Devlet’in Gözlemlerine Dair Yorumları
5.1
3 Haziran 2011’de Başvuru sahibi Taraf Devlet’in Komite nezdindeki iddialarını ve
yerel mahkemelerin kararlarını yanlış anladığını iddia etmiştir. Başvuru sahibi Taraf
Devlet’in toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda mevzuatında ve Anayasası’nda bazı yenilikçi
ve önemli değişiklikler gerçekleştirdiğini kabul etmektedir. Ancak bu yeni hükümlerin
uygulanmadığını iddia etmektedir. Bu yüzden, başvuru sahibi bir mevzuat eksikliği değil
toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin uygulanması konusundaki bir eksikliğin mevcudiyetini
iddia etmektedir.
5.2
Sözleşme’nin 11. maddesinin 1 (d) fıkrasının ihlali iddialarına yönelik olarak
Başvuru sahibi Taraf Devlet’in davanın her iki tarafının Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ndeki
iddialarını yanlış anladığını iddia etmektedir. Başvuru sahibi, böylece, işten çıkarıldığı sırada
işverenin kendisine işten çıkarılma nedeninin müşteri şikayeti olduğunu belirttiğini ve başka
açıklama getirmediğini tekrar etmektedir. Başvuru sahibi kendi adına tanıklık yapan G.D.’nin
tanıklığına gönderme yaparak yöneticilerden birisinin kendisine tüm haklarından
__________________
2
Anayasa’nın 10. Maddesine göre ‘‘Kadın ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür.’’.
7
CEDAW/C/51/D/28/2010
faydalandığını gösteren bir belge imzalamaya zorlayarak imzalamadığı takdirde kendisi
hakkında başka bir müşteriyle ilişkisi olduğuna dair söylentiler yaymakla tehdit ettiğini
hatırlatmaktadır. Başvuru sahibi söz konusu belgeyi imzalamayı reddetmiş ve Kocaeli 3. İş
Mahkemesi’nde kıdem tazminatı ve diğer çalışma tazminatlarını alma istemiyle dava
açmıştır.
5.3
Ancak dava sırasında işveren Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne bir cevap dilekçesi ve bir
fesih bildirimi sunmuştur. Bu belgede işveren başvuru sahibinin erkek bir çalışanla ilişkisi
olduğu, cinsel eğilimli davranış sergilediği, iş etiğine aykırı hareket ettiği ve işyerinde
söylentilere yol açtığı iddiaları yer almaktaydı. İşverenin tanığı M.A. da başvuru sahibinin
işvereni D.U. ile ilişkisi olduğu yönünde tanıklık etmiştir. Bu yüzden, başvuru sahibi Taraf
Devlet’in iddiasının aksine bu iddiaların işveren tarafından yöneltildiğini vurgulamaktadır.
Başvuru sahibi, işverenin iddialarını göz önünde bulundurarak Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nde
işyerinde cinsiyete dayalı ayrımcılıkla ilgili ek bir dava açmış, bu dava diğer davayla
birleştirilmiştir. Başvuru sahibi, işverenin kendisinden açıklama talep ettiği, başvuru
sahibinin açıklama yapmadığı, işe düzenli gelmediği ve iş etiğine aykırı hareket ettiği
iddialarının Kocaeli 3. İş Mahkemesi tarafından kabul edilmediğini belirtmektedir. Tam
olarak da bu sebepten dolayı Kocaeli 3. İş Mahkemesi işverenin başvuru sahibine kıdem
tazminatı ve diğer çalışmayla ilgili ödemeleri ödemesi kararı almıştır.
5.4
Ayrıca, Başvuru sahibine göre Taraf Devlet’in mahkemelerinin işverenin Başvuru
sahibi hakkındaki meslektaşıyla ilişkisi olduğuna dair iddiasını, işveren tarafından verilen
fesih bildirimini ve tanıkların ifadelerini dikkate alması gerekirdi. Bu unsurlar birlikte
dikkate alındığında çalışanlara uygulanan kuralların çalışanın cinsiyetine göre değişiklik
gösterdiği, kadın ve erkek çalışanların özellikle performanslarının değerlendirilmesi
konusunda eşit muameleye tabi tutulmadığını göstermektedir. Ayrıca, Taraf Devlet’in
mahkemeleri başvuru sahibi tarafından kanıt olarak sunulan, Cumhuriyet Başsavcısı’nın 5
Eylül 2007 tarihli suç duyurusunu da dikkate (Bkz. Paragraf 2.9) almamıştır. Kocaeli 3. İş
Mahkemesi Başvuru sahibinin cinsiyete dayalı ayrımcılık iddiasıyla ilgili olarak bu unsurları
dikkate almamıştır. Yargıtay, temyizde Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin kararını onama kararı
konusunda herhangi bir gerekçe vermemiştir. Bu yüzden, mahkemeler başvuru sahibinin
Sözleşme’nin 11. maddesinin 1 (d) fıkrası uyarınca eşit muameleye tabi tutulma hakkını ihlal
etmiştir.
5.5
Başvuru sahibi, aynı zamanda Taraf Devlet’in İş Kanunu’nun 5. maddesini
uygulamamasından dolayı Sözleşme’nin 2. maddesinin (a) fıkrası uyarınca da bir ihlal
olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, Başvuru sahibi Taraf Devlet’in kadınların haklarını
erkeklerle eşit temelde koruyamamasından ve yetkili yerel mahkemeler yoluyla kadınların
her türlü ayrımcılığa karşı etkin bir şekilde korunmasını sağlayamamasından dolayı 2.
maddenin (c) fıkrasının da ihlal ettiğini belirtmektedir.
5.6
Başvuru sahibi, Sözleşme’nin 5. Maddesinin (a) fıkrasının ihlali iddiasına ilişkin
olarak hem Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin hem de Yargıtay’ın kararlarını eski uygulama ve
alışkanlıklara göre aldıklarını ortaya koyduğunu düşünmektedir. Başvuru sahibi, her ne kadar
İş Kanunu’nun 5. maddesine göre mahkemelerin işverenlerin cinsiyete dayalı ayrımcılık
yapıp yapmadıklarını araştırma yükümlülükleri bulunsa da kendi davasında Başvuru
sahibinin cinsiyete dayalı ayrımcılıkla ilgili sunmuş olduğu tüm olay ve kanıtları dikkate
almayarak başvuru sahibine karşı basmakalıp erkek egemen rol ve davranışları
onayladıklarını tekrar belirtmektedir. Ayrıca, Kocaeli 3. İş Mahkemesi kararında başvuru
sahibinin işyerinin genelde kadınları istihdam ettiğini belirtmiştir. Bu iddia duruşmalarda dile
getirilmeyen ve gerçeklerle uyuşmayan bir iddiadır. Bu yüzden, Başvuru sahibinin
düşüncesine göre bu tür bir iddia da önyargı teşkil etmektedir.
8
CEDAW/C/51/D/28/2010
Taraf Devlet’in Diğer Yorumları
6.1
Taraf Devlet, 26 Temmuz 2011’de esaslar ve kabul edilebilirlikle ilgili 28 Nisan
2011’de yapmış olduğu yorumları tekrarlamaktadır. Esasa ilişkin olarak, Taraf Devlet
Başvuru sahibinin iddiasının aksine Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin kararının İş Kanunu’nun 5.
maddesinde yer alan eşitlik ilkesi uyarınca alındığını savunmaktadır. Başvuru sahibi D.U.’yla
ilişkisi sebebiyle değil işe düzenli devam etmemesi ve iş etiğine aykırı hareket etmesi
sebebiyle işten çıkarılmıştır.
6.2
25 Ekim 2011’de Taraf Devlet Komite’nin talebi üzerine Kocaeli 3. İş
Mahkemesi’nin ve Yargıtay’ın kararlarının orijinal dilinde ve İngilizce çevirisiyle birer
nüshasını göndermiştir.
Komite Önündeki Hususlar ve Görüşmeler
Kabul Edilebilirliğin Değerlendirilmesi
7.1
Tüzüğü’nün 64. kuralı doğrultusunda, Komite dosyanın İhtiyari Protokol
çerçevesinde kabul edilebilir olup olmadığını inceler.
7.2
Gönderilen bilgiler temelinde ve Taraf Devlet’in herhangi bir itirazda bulunmaması
halinde Komite Başvuru sahibinin tüm iç hukuk yollarını tükettiği ve İhtiyari Protokol’ün 4.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan gerekliliklerin yerine getirildiğine karar verir.
7.3
İhtiyari Protokol’ün 4. Maddesinin 2 (a) fıkrası uyarınca Komite dosyanın herhangi
başka bir uluslararası soruşturma veya çözüm süreci dahilinde inceleniyor olmadığından
emin olur.
7.4
Komite Taraf Devlet’in Başvuru sahibinin Sözleşme’nin 2., 5., ve 11. maddelerine
göre yönelttiği iddiaların Sözleşme’nin hükümleriyle uyumsuz, açıkça temelsiz ve doğruluğu
yeterince kanıtlanmamış olduğu için İhtiyari Protokol’ün 4. maddesinin 2 (b) ve (c)
fıkralarına göre dosyanın kabul edilmez olarak düşünülmesi gerektiğini savunduğunu
kaydetmektedir. Komite, aynı zamanda Taraf Devlet’in Başvuru sahibinin dosyasında
herhangi bir yasal eksikliğe; Taraf Devlet’in değiştirmekte başarısız olduğu herhangi bir
sosyal ve kültürel davranış biçimine gönderme yapmadığını; ve başvuru sahibinin işten
çıkarılması ve D.U.’yla ilişkisi olduğu iddiası arasındaki muhtemel bağlantı veya D.U. ve
kendisi arasında ayrımcılık yapıldığına dair yeterli bilgi sağlayamadığını ifade ettiğini
kaydetmektedir.
7.5
Komite, başvuru sahibinin söz konusu iddialara cevaben Taraf Devlet’in Komite
nezdindeki iddiaları ve yerel mahkemelerin kararlarını yanlış anladığını savunduğunu
kaydetmektedir. Başvuru sahibi bir mevzuat eksikliği değil toplumsal cinsiyet eşitliği
ilkesinin pratikte uygulanmasıyla ilgili bir eksiklik olduğunu ve Taraf Devlet’in kadınların
haklarının yasalarla korunmasını erkeklerle eşit zeminde gerçekleştiremediğini ve yetkin
yerel mahkemeler aracılığıyla kadınların herhangi bir ayrımcılığa karşı etkin bir şekilde
korunmasını sağlayamadığını iddia etmektedir.
7.6
Bu bağlamda, Komite Başvuru sahibinin cinsiyete dayalı ayrımcılık iddialarının
işveren ve/veya temsilcileri tarafından ‘‘işyerinde karşı cinsten kişilerle cinsel eğilimli
olduğu görülen ilişkileri’’ sergilediği savunması; kendisinin sözleşmesi feshedilirken
kendisiyle ilişkisi olduğu iddia edilen erkek meslektaşının kuaförde çalışmaya devam
etmesiyle; ve erkek çalışanların evlilik dışı ilişkilerine göz yumulması ve bu ilişkilerin ahlak
açısından değerlendirilmemesi varsayımı temelinde yapıldığını kaydetmektedir.
9
CEDAW/C/51/D/28/2010
7.7
Ayrıca, Komite Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin başvuru sahibinin sözleşmesinin
feshinin geçerli bir nedene dayanmaksızın yapıldığı kararını aldığı ve işverenin başvuru
sahibine kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ödemesine karar verdiğini kaydetmektedir.
Ancak, mahkeme kanıtların cinsiyete dayalı ayrımcılık yapıldığını belirlemek için yeterli
olmadığı kararını vermiştir. Komite, aynı zamanda Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin
kuaförün yöneticisi M.A.’yı ve bir başka çalışanı fesih bildiriminde Başvuru sahibinin karşı
cinsten kişilerle cinsel ilişki yaşayarak etik dışı harekette bulunduğunu belirterek yalnızca
özel hayatla ilgili konular ele aldıkları için iftira etmekten suçlu bulduğunu da
kaydetmektedir.
7.8
Komite, bu olayların oluşturduğu arka plan ışığında başvuru sahibinin iddialarının
açıkça temelsiz olarak düşünülemeyeceğini; ancak başvuru sahibinin iddialarının
Sözleşme’nin İhtiyari Protokolü uyarında kabul edilebilirliğine ilişkin konuların ve mevcut
başvuruda bu iddialarla ilgili sunulan kanıtların davanın esasıyla çok yakından bağlantılı
olmasından dolayı bu iddiaları duruşmanın esası aşamasında değerlendirmenin uygun olacağı
yönünde karar vermiştir. Bu yüzden, Komite Başvuru sahibinin Sözleşme’nin 1. maddesi, 2.
maddenin (a) ve (c) fıkraları; 5. maddesinin (a) fıkrası; 11. maddesinin 1 (a) ve (d) fıkraları
doğrultusundaki iddialarının kabul edilebilirlik açısından yeterince kanıtlanmış olduğunu
düşünerek dosyanın kabul edilebilir olduğunu beyan etmektedir.
Esasa İlişkin Değerlendirme
8.1
Komite işbu başvuruyu Başvuru sahibinin ve Taraf Devlet’in Komite’ye sunduğu
tüm bilgiler ışığında İhtiyari Protokol’ün 7. Maddesinin 1. fıkrası uyarınca
değerlendirmektedir.
8.2
Komite, Taraf Devlet’in Sözleşme’nin 2. maddesinin (a) ve (c) fıkraları uyarınca
yasalar ve yetkili yerel mahkemeler yoluyla kadınların her türlü ayrımcılığa karşı etkin bir
şekilde korunmasını sağlama yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak, başvuru
sahibinin herhangi bir yasal boşluk olduğunu iddia etmediğini; 90’lardan bu yana kadın
hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli yasalar kabul ettiğini; ve 2004’te
Sözleşme’nin 2. maddesini Anayasası’nın 10. maddesine derç ettiğini vurguladığını
kaydetmektedir. Taraf Devlet, ayrıca yalnızca cinsiyete dayalı ayrımcılığı cezalandırma
yükümlülüğünü yerine getirmekle kalmayarak kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip
olması ve bu hakları kullanmak için eşit araçlara sahip olması için tüm gerekli tedbirleri
aldığını belirtmiştir.
8.3
İşbu başvuruda Komite Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nde görülen davada, işverenin
cevap dilekçesinde ve fesih bildiriminde başvuru sahibinin işten çıkarılmasına yönelik ortaya
koyduğu temel iddianın Başvuru sahibinin ‘‘karşı cinsten şahıslarla cinsel eğilimli olduğu
görülen ilişkiler sergileyerek söylentilere yol açtığı’’ iddiası olduğunu kaydetmektedir.
Kuaförün yöneticisi M.A. da Başvuru sahibinin yöneticilerden D.U.’yla ilişkisi olduğunu
iddia etmiş ve bu ilişkinin Başvuru sahibi ve D.U. bekarken başladığı ve her ikisi de
evlendikten sonra da devam ettiğini belirtmiştir. Öte yandan, tanıklar başvuru sahibinin
ahlaki bütünlüğüne tanıklık etmiş, kuafördeki erkeklerin çoğunun evlilik dışı ilişkileri olduğu
ve başvuru sahibinin bu durumu tasvip etmeyerek bu durumdan tiksintiyle söz ettiğini
belirtmiştir. Ayrıca, Komite başvuru sahibinin yerel mahkemelerde işveren tarafından
yapılan toplumsal cinsiyete ilişkin önyargı içeren savunmanın İş Kanunu’nun 5.
maddesindeki eşit davranma ilkesini ihlal ettiğini iddia ettiğini kaydetmektedir. Bu itibarla,
Komite, işbu maddeye göre çalışanın eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine dair güçlü bir ihtimal
göstermesi durumunda iddia edilen ihlalin gerçekleşmediğinin ispatlanması yükünün
işverene ait olduğu görüşündedir.
10
CEDAW/C/51/D/28/2010
8.4
Komite gördükleri davalarda olayların ve kanıtların değerlendirilmesi
yükümlülüğünün Taraf Devlet mahkemelerine ait olduğunu kabul etmektedir ve işbu davada
kanıtları dinledikten ve inceledikten sonra Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin başvuru sahibinin
işine son verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğuna ve başvuru sahibine kıdem tazminatı
ödenmesine karar verdiğini kaydetmektedir. Ayrıca, Komite mahkemenin İş Kanunu’nun 5.
maddesinde yer alan eşit davranma ilkesinin ihlalinin söz konusu olmadığı; Başvuru
sahibinin ‘‘kadın’’ olduğu için işten çıkarıldığının söylenmesinin mümkün olmadığı; ve
Başvuru sahibinin ilişkisi olduğu iddia edilen D.U.’nun hala işyerinde çalışıyor olmasının
cinsiyete dayalı ayrımcılık yapıldığını kanıtlamak için yeterli olmadığı yönünde karar
aldığını kaydetmektedir. Aynı zamanda, Komite dava sürecinde işverenin kendi faaliyet
alanlarında ‘‘çalışanların ahlaka aykırı en küçük bir hareketten dahi kaçınmaları
gerekliliğinin hayati öneme sahip olduğunu’’ iddia ettiğini kaydetmektedir. Ayrıca, Komite
Başvuru sahibinin işyerindeki erkek çalışanların çoğunun evlilik dışı ilişkilerinin olduğu ve
sıklıkla bu durumdan tiksintiyle söz ettiği; ve evlilik dışı ilişki yaşadığı iddia edilen D.U.’nun
hala çalışıyor olduğu iddiasına karşı çıkılmadığını kaydetmektedir.
8.5
Ayrıca, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nde görülen dava sırasında bir tanığın M.A. ile
sorunların başvuru sahibinin M.A.’ya evine kız arkadaşını getirmesi için evinin anahtarlarını
vermeyi reddetmesiyle başladığı yönünde tanıklık etmesinin ardından Mahkeme’de Başvuru
sahibinin ahlaka aykırı hareket ettiğini iddia eden M.A. bu ifadeye itiraz etmemiş ve diğer
meslektaşlarının evlerinin anahtarlarını istemesinin yalnızca kendi özel hayatıyla ilgili
olduğunu ve başvuru sahibiyle ilgisi olmadığını belirtmiştir. Komite, Mahkemenin başvuru
sahibinin haksız yere işten çıkarıldığı ve başvuru sahibine kıdem tazminatı ödenmesi kararını
almış olmasına rağmen başvuru sahibinin yönelttiği cinsiyete dayalı ayrımcılık iddiasını ve
bununla ilgili kanıtları yeterince değerlendirmediği görüşündedir. Komite mahkemenin
Başvuru sahibinin yalnızca kadın olması sebebiyle işten çıkarıldığını iddia etmenin mümkün
olmadığı ve D.U’nun hala kuaförde çalışıyor olmasının cinsiyete dayalı ayrımcılık
yapıldığını kanıtlamak için yeterli olmadığı kararını alırken İş Kanunu’nun 5. maddesindeki
‘‘eşit davranma’’ ilkesini çok dar bir biçimde yorumladığı görüşündedir. Komite, Kocaeli 3.
İş Mahkemesi’nin işverenin iddialarının başvuru sahibinin örnek davranış sergileme ve
elbette ‘‘ahlaka aykırı en ufak bir hareketten dahi kaçınma’’ görevi olan otorite konumundaki
yönetici D.U. ile ilişkisine dayandığı gerçeğini dikkate almadığı görüşündedir. Komite
Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin başvuru sahibinin D.U’nun kendisinden işverene karşı
şikayetini geri almasını istediğini aksi takdirde Başvuru sahibini bir başka kişi M.Y. ile ilişki
yaşamakla suçlayacağını belirttiği yönünde sunduğu kanıtları dikkate almadığını
gözlemlemektedir.
8.6
Komite ne Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin ne de Yargıtay’ın İş Kanunu’nun 5.
maddesi uyarınca başvuru sahibinin karşılaştığı ayrımcılığı çözümlemediğini ve bu şekilde
toplumsal cinsiyete duyarlı hareket etmediklerinin ortaya çıktığı görüşündedir. Mahkemeler
istihdam alanında eşit muamele yükümlülüğünün ihlali yönündeki ilk bakıştaki göstergeyi
yeterince değerlendirmemiştir. Komite, özellikle Yargıtay’ın başvuru sahibinin temyiz
başvurusunu kararını gerekçelendirmeksizin reddetmesi hususunda endişelidir. Mahkeme
aynı zamanda işverenin ana tanığı M.A. ve bir başka çalışanın Kocaeli 1. Sulh Ceza
Mahkemesi tarafından iftira etmekten suçlu bulunduğunu ve Kocaeli 1. Sulh Ceza
Mahkemesi’nin fesih bildirimindeki iddiaların Başvuru sahibinin özel hayatını
ilgilendirendirdiği kararını aldığını da dikkate almamıştır. Komite, Taraf Devletlerin
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin 2. maddesi
doğrultusundaki yükümlülükleriyle ilgili 28. Genel tavsiyesindeki (2010) ‘‘(c) bendine göre
Taraf Devletler mahkemelerin Sözleşme’de yer aldığı şekliyle eşitlik ilkesinin uygulamaları
ve yasaları mümkün olduğunca Taraf Devletlerin Sözleşme doğrultusundaki
yükümlülükleriyle uyumlu olarak yorumlamaları gerekir’’ gözlemlerini anımsar. Bu şartlar
11
CEDAW/C/51/D/28/2010
altında, Komite Taraf Devlet’in İş Kanunu’nda yer alan eşit muamele ilkesinin pratikte
uygulanmasını ve kadınların her türlü cinsiyete dayalı ayrımcılıktan etkin bir şekilde
korunmasını sağlamayarak Sözleşme’nin 1. maddesiyle bağlantılı olarak 2. Maddesi (a) ve
(c) fıkralarını ihlal ettiği görüşündedir.
8.7
Komite, başvuru sahibinin 5. maddenin (a) fıkrasının ihlaliyle ilgili iddiasına ilişkin
olarak Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin işverenin Başvuru sahibinin ‘‘karşı cinsten şahıslarla
cinsel eğilimli ilişkileri’’ olduğu iddiasına ilişkin herhangi somut bir kanıt sunamadığı için
başvuru sahibinin işten çıkarılması haksız bir gerekçeye dayanmakta olduğu ve tanıkların
ifadelerinde çelişkiler bulunduğu yönündeki kararını kaydetmektedir. Komite Kocaeli 3. İş
Mahkemesi’nin işveren adına sunulan kanıtın toplumsal cinsiyet açısından önyargılı ve
ayrımcı doğası konusunda hiçbir noktada olumsuz bir yorumda bulunmamış olmasını
endişeyle karşılamaktadır. Mahkeme işverenin eşit davranma ilkesine aykırı olarak başvuru
sahibine karşı cinsiyete dayalı ayrımcılık teşkil eden bu savunmasını doğrudan reddetmek
yerine işverenin sunduğu kanıtları ve erkek çalışanlar M.A. ve D.U.’nun değil yalnızca
‘‘kadın’’ çalışan olan başvuru sahibinin ahlaki bütünlüğünü incelemiştir. Kocaeli 1. Sulh
Ceza Mahkemesi’nden farklı olarak Kocaeli 3. İş Mahkemesi ve Yargıtay hiçbir zaman
işverenin sunduğu kanıtları ‘‘tamamen Başvuru sahibinin özel hayatıyla ilgili olduğu’’
gerekçesiyle reddetmemiştir. Komite, Taraf Devlet’in Başvuru sahibinin Taraf Devlet’in
değiştirmek için uygun tedbirleri almadığı herhangi bir sosyal veya kültürel davranış
biçimine gönderme yapmaması sebebiyle iddiasının açıkça temelsiz ve yeterince doğruluğu
kanıtlanmamış olduğu iddiasını reddetmektedir. Komite, işbu davada mahkeme sürecinin
basmakalıp algılar teşkil eden daha çok evlilik dışı ilişkilerin kadınlar için daha ağır olduğu,
erkeklerin evlilik dışı ilişki yaşamasının kabul edilebilir olduğu, kadınlar içinse bu durumun
kabul edilemez olduğu ve yalnızca kadınların ‘‘ahlaka aykırı en ufak hareketten dahi
kaçınmaları gerektiği’’ algıları temelinde gerçekleştiği görüşündedir.
8.8
Komite Sözleşme’nin tam olarak uygulanmasının yalnızca Taraf Devletlerin
doğrudan ve dolaylı ayrımcılığı önlemek ve kadınların de facto konumlarını iyileştirmek
değil aynı zamanda kadınlara karşı ayrımcılığın temel sebeplerinden birisi olan toplumsal
cinsiyetle ilgili basmakalıp fikirleri değiştirmek ve dönüştürmek ve haksız yere toplumsal
cinsiyetle ilgili basmakalıp fikirlerin oluşmasını engellemelerini de gerektirdiğini
vurgulamaktadır. Komite toplumsal cinsiyetle ilgili basmakalıp düşüncelerin yasaların ve
hukuk sistemlerinin de içinde bulunduğu çeşitli araç ve kurumlarla devam ettirildiğini ve bu
tür düşüncelerin Devletlerce hükümetin tüm kol ve kademelerinde ve özel sektör aktörleri
tarafından devam ettirildiği görüşündedir. Sözkonusu davada Komite Kocaeli 3. İş
Mahkemesi’nin açıkça yasalar ve olaylar temelinde alınması gereken kararın basmakalıp
fikirlerden etkilenmesine izin vermiş ve Yargıtay toplumsal cinsiyet yönünü hiç ele
almayarak erkeklerin evlilik dışı ilişki yaşamalarının kabul edilebilir olduğu düşüncesiyle
kadın ve erkeklerin rolleri hakkındaki basmakalıp düşünceleri devam ettirmiştir. Bu yüzden,
Komite, Taraf Devlet’in Sözleşme’nin 5. maddesinin (a) fıkrasını ihlal ettiği görüşündedir.
8.9
Başvuru sahibinin Taraf Devletçe 11. maddenin 1 (a) ve (d) fıkraları
doğrultusundaki haklarını ihlal ettiği iddiasına yönelik olarak Komite Başvuru sahibinin
işyerinden ayrılmadan önce işveren adına hareket eden kuaförün yöneticilerinden birisi
tarafından ‘‘mobbing’e’’ maruz bırakıldığı veya rahatsız edildiği; tüm alacaklarını aldığı ve
tüm haklarından faydalandığına dair bir belge imzalamaya zorlandığı; imzalamaması halinde
‘‘diğer erkeklerle evlilik dışı ilişkisi olduğuna’’ dair söylentiler yaymakla tehdit edildiğine
dair iddialarını kaydetmiştir. Komite Başvuru sahibinin kendisine yapılan baskı neticesinde
belgeyi imzalamış olsaydı işverenini dava etmesinin engelleneceğini kaydetmektedir. Komite
aynı zamanda evli bir kadın olarak başvuru sahibinin tehditler karşısında çok korktuğunu
belirttiğini kaydetmektedir. Komite Başvuru sahibine yapılan baskı, tehdit ve tacizin
12
CEDAW/C/51/D/28/2010
doğasının kadın olması ve evli bir kadın olmasından kaynaklanmasının eşit davranma
ilkesine aykırı olduğu görüşündedir. Ayrıca Komite aynı zamanda işverenin taciz de dahil
olmak üzere cinsiyete dayalı ayrımcılıktan kaçınma yükümlülüğünün iş sözleşmesinin sona
ermesiyle sonlanmadığı görüşündedir. İşbu davada, Komite işverenin yalnızca Başvuru
sahibini evlilik dışı ilişkiler yaşadığı söylentisini yaymakla tehdit etmekle kalmayarak
Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nde ‘‘işyerinde karşı cinsten şahıslarla cinsel eğilimli olduğu
görülen ilişkiler sergilediğini’’ iddia ettiğini kaydetmektedir. Komite, aynı zamanda kuaförün
yöneticisinin ve başka bir çalışanın Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından fesih
bildiriminde başvuru sahibinin karşı cinsten şahıslarla cinsel ilişki yaşayarak etik dışı
davranış sergilediğini belirtmelerinden dolayı iftira etmekten suçlu bulunduklarını
kaydetmektedir. Yukarıda belirtilenler ışığında, Komite eski işvereninin Başvuru sahibine
karşı iş sözleşmesinin Başvuru sahibinin çalışma ve eşit muamele görme hakkını ihlal
ederek haksız yere sonlandırmakla gösterdiği tutumun Sözleşme’nin 11. maddesinin 1 (a) ve
(d) fıkraları uyarınca cinsiyete dayalı ayrımcılık teşkil ettiği ve bu yüzden başvuru sahibinin
bu hükümler doğrultusundaki haklarının ihlal edildiği ve Taraf Devlet mahkemelerinin
kararlarında bu ihlali karşılamadığı kararını almıştır.
8.10
Komite, Sözleşme’nin İhtiyari Protokolü’nün 7. maddesinin 1. fıkrası
doğrultusunda hareket ederek ve yukarıda belirtilen değerlendirmeler ışığında Taraf
Devlet’in Sözleşme’nin 1. Maddesiyle bağlantılı olarak okunarak 2. Madde (a) ve (c)
fıkrasının ve 5. Maddenin (a) fıkrası ve 11. maddesinin (a) ve (d) fıkralarını ihlal ettiği
görüşündedir ve Taraf Devlet’e aşağıdaki tavsiyelerde bulunmaktadır:
(a)
Başvuru sahibiyle ilgili olarak:
Yeterli maddi tazminat da dahil olmak üzere İş Kanunu’nun 5. maddesine
uygun olarak yeterli tazminatın sağlanması;
(b)
Genel:
(i) Kadınların işte cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılık karşısında etkin bir
şekilde korunmalarını sağlamak için İş Kanunu’nun 5. maddesinin ve Sözleşme’nin pratikte
ilgili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından uygulanması
yönünde tedbir almak;
(ii) Sözleşme, Sözleşme’nin İhtiyari Protokolü ve genel tavsiyeler üzerine
hakimler, avukatlar ve kolluk güçlerine yönelik olarak toplumsal cinsiyete duyarlı olacak
şekilde, basmakalıp önyargıların ve değerlerin karar alım süreçlerini etkilememesini
sağlamak amacıyla uygun ve düzenli eğitim sağlamak.
8.11
İhtiyari Protokol’ün 7. maddesi 4. fıkrası doğrultusunda Taraf Devlet Komite’nin
görüşlerini ve tavsiyelerini gerektiği gibi değerlendirecektir ve Komite’ye altı ay içerisinde
Komite’nin görüş ve tavsiyeleri doğrultusunda aldığı tüm tedbirleri de içeren bilgilerin de yer
aldığı yazılı bir cevap sunacaktır. Ayrıca, Taraf Devlet’ten Komite’nin görüş ve tavsiyelerini
yayımlaması, resmi dile çevirmesi ve toplumun tüm ilgili çevrelerine ulaşması için
dağıtımının sağlanması istenmektedir.
[İngilizce orijinal versiyon olmak üzere Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça dillerinde
kabul edilmiştir.]
13
CEDAW/C/51/D/28/2010
Ek
Komite Üyesi Pramila Patten’in Bireysel Görüşü (Aynı Görüşte)
Her ne kadar Komite’nin Taraf Devlet’in Sözleşme’nin 1. Maddesiyle bağlantılı olarak
okunan 2. Maddesinin (a) ve (c) fıkraları doğrultusundaki yükümlülüklerini ihlal ettiği
yönünde ifade ettiği çoğunluk görüşüne katılıyor olsam da gerekçeye ilişkin olarak eklemek
istediğim başka hususlar da bulunuyor. Öncelikle, 2. maddenin (c) fıkrasının ihlaline ilişkin
olarak Taraf Devlet’in ulusal sistemler içerisinde kadınların insan haklarının ‘‘etkin olarak
korunmasını sağlama yükümlülüğünün’’ bağlayıcı bir sonuç olduğunu vurgulamak isterim. 2.
maddenin (c) fıkrası uyarınca ‘‘etkin’’ koruma hem hak ihlali karşısında hukuki olarak
bağlayıcı ve etkin bir çözüm hem de bu çözümün uygulamada mevcut olmasıyla ilgilidir. İşbu
davada, İş Kanunu’nun 5. maddesinin başvuru sahibine etkin koruma sağladığını söylemek
mümkün değildir.
Aynı zamanda her ne kadar Taraf Devlet’in İş Kanunu’nda eşit davranma ilkesini
içeren spesifik bir hüküm bulunuyor olsa da Kanun’un 5. maddesinin yalnızca 5 aylık maaş
tutarında tazminat öngördüğü ve eski göreve yeniden getirilmeyle ilgili herhangi bir hüküm
içermediğini de belirtmek gerekir. Aynı zamanda aynı hüküm çerçevesinde ihlale ilişki ispat
yükünün çalışana ait olduğunu ve ispat yükünün yalnızca çalışanın ‘‘bu tür bir ihlalin varlığı
ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda’’ işverene geçtiğini
kaydediyorum.
Komite birçok kez yasal hükümlerin mevcut olmasının yeterli olmadığını ve
Sözleşme’nin eşitlik ilkesinin biçimsel olarak değil somut olarak uygulanmasıyla ilgili
olduğunu anımsatmıştır. 2. maddenin (c) fıkrası uyarınca Taraf Devletler mahkemelerin eşitlik
ilkesini Sözleşme’de yer aldığı şekilde uygulamalarını sağlamak ve mümkün olduğunca
yasaların Taraf Devlet’lerin Sözleşme doğrultusundaki yükümlülükleri doğrultusunda
yorumlanmasını sağlamakla yükümlüdür.
İşbu davada, yerel mahkemelerde görülen dava sırasında başvuru sahibi cinsiyete
dayalı ayrımcılığa maruz kaldığını ve eşit muamele ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Başvuru sahibi, kendisine yöneltilen cevap dilekçesinde ve fesih bildiriminde yer alan
iddialardan haberdar olmasının hemen ardından hiçbir işverenin iş sözleşmesinin
imzalanması, koşulları, uygulanması veya feshi sırasında ‘‘doğrudan veya dolaylı olarak’’
çalışanı cinsiyet ya da gebelik durumu temelli hiçbir ayrımcılığa maruz bırakmayacağını
belirten 4857 sayılı İş Kanunu’nun (2003) 5. maddesi uyarınca ikinci bir dava açmıştır.
Mahkeme başvuru sahibi tarafından açılan iki davayı birleştirdiği için başvuru sahibinin
iddiaları tamamen maruz kaldığı cinsiyete dayalı ayrımcılık ve cinsiyeti sebebiyle işten
çıkarılması üzerine kuruluydu. Başvuru sahibi kendisine karşı iddialar içeren fesih bildirimini
kaleme alan M.A. ve diğer iki çalışana karşı iftira davası dahi açmıştır. İşbu davada Kocaeli 3.
İş Mahkemesi ve Yargıtay Başvuru sahibi tarafından yöneltilen cinsiyete dayalı ayrımcılık
iddiası ve bu iddiayı destekleyen güçlü kanıtların varlığına rağmen bu iddiayı olması gerektiği
kadar dikkate almamıştır. Mahkemeler İş Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan ‘‘eşit
davranma’’ ilkesini çok dar bir şekilde yorumlamış ve başvuru sahibinin İş Kanunu’nun 5.
maddesi doğrultusundaki iddiasını reddetmiştir.
Başvuru sahibinin 2. maddenin (a) fıkrası uyarınca maruz kaldığı hak ihlaline ilişkin
olarak başvuru sahibi bir mevzuat eksikliği olduğunu değil cinsiyet eşitliği ilkesinin pratikte
14
CEDAW/C/51/D/28/2010
uygulanmadığını iddia etmiştir. Taraf Devlet’in eşitlik ilkesinin pratikte uygulanması
yükümlülüğünü açık olarak anlamadığı kanaatindeyim. Taraf Devlet Komite’ye kadın hakları
ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli yasalar kabul ettiğini ve cinsiyete dayalı
ayrımcılığı cezalandırılması yükümlülüğünü yerine getirdiğini tekrarlamış; ancak yasalarında
ve Anayasası’nda toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili bazı yenilikçi ve önemli değişiklikler
olduğunu kabul eden ancak bu hükümlerin pratikte uygulanmadığını vurgulayan başvuru
sahibinin gözlemlerini dikkate almamıştır.
2. maddenin (a) fıkrası hakların kullanılmasının öneminin ve resmi olarak Komite’nin
açıkça ve düzenli olarak belirttiği bir farkın altını çizmektedir. Komite anlaşmaya özel
raporlama ilkelerinde Taraf Devletlerin daha analitik olan raporlarında yasaların yarattığı etki
konusunda da bilgi vermesini talep etmektedir.
Bu şartlar altında, Taraf Devlet’in İş Kanunu’nda belirtilen eşitlik ilkesinin pratikte
uygulanmasını ve kadınların cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılığa karşı etkin olarak
korunmasını sağlamayarak Sözleşme’nin 1. maddesiyle bağlantılı olarak 2. maddesinin (a) ve
(c) fıkralarını ihlal ettiği görüşündeyim.
Komite’nin aldığı Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin açıkça yasalar ve olaylar temelinde
karar almak yerine kararının basmakalıp fikirlerden etkilenmesine izin verdiği ve Yargıtay’ın
alt mahkemenin kararını bozmak yerine erkeklerin evlilik dışı ilişki yaşamalarının kabul
edilebilir olduğu düşüncesiyle kadın ve erkeklerin rolleri hakkındaki basmakalıp düşünceleri
devam ettirdiği yönündeki çoğunluk görüşünü tamamen destekliyorum. Buna göre, Taraf
Devlet’in Sözleşme’nin 5. maddesinin (a) fıkrasını da ihlal ettiği görüşündeyim.
Komite’nin aldığı, 11. Maddenin 1(a) ve (d) fıkraları uyarınca başvuru sahibinin
haklarının Taraf Devlet tarafından ihlal edildiği yönündeki çoğunluk görüşüne katılıyorum.
Ancak, sözkonusu ihlallere ilişkin çoğunluk görüşünde belirtilen gerekçeye katılmıyorum.
Başvuru sahibi, Sözleşme’nin 11. Maddesinin 1 (a) ve (d) fıkraları doğrultusundaki
haklarının ihlaline ilişkin olarak işvereninin kendisini tüm haklarından yararlandığına dair bir
belge imzalamaya mecbur bıraktığını ve imzalamaması halinde başka erkeklerle ilişki
yaşadığına dair söylentiler yaymakla tehdit ettiğini iddia etmiştir. Başvuru sahibi, bu haliyle
işvereni tarafından cinsiyete dayalı ayrımcılığa –mobbing- maruz kaldığını ve mahkemelerin
çözüm getiremediğini ve kendisine tazminat verilmesi kararını alamadığını iddia etmiştir.
Başvuru sahibi, aynı zamanda kadın bir çalışanın işte iddia edilen evlilik dışı ilişkisi nedeniyle
işten çıkarılmasıyla eşit davranma ilkesinin ihlal edildiğini belirtmiştir.
Taraf Devlet’in 11. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiği iddiasının açıkça temelsiz ve
doğruluğu yeterince kanıtlanmamış bir iddia olduğu; Başvuru sahibinin işten çıkarılması ve
D.U. ile yaşadığı iddia edilen ilişki veya D.U. ve kendisi arasında ayrımcılık yapılması
arasında bağlantı olduğu ihtimali hakkında yeterli somut bilgi sağlayamadığı; ve Başvuru
sahibinin işe düzenli gelmediği ve iş etiğine aykırı hareket ettiği; D.U.’nun ise işe devam
sorunu bulunmadığı ve kendisi hakkında herhangi bir müşteri şikayeti bulunmadığı yönündeki
iddiasına katılmıyorum.
Başvuru sahibinin Taraf Devlet’in her bir tarafın Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nde görülen
davada savundukları iddiaları yanlış anladığı iddiasına katılıyorum. Başvuru sahibi, haksız
yere işten çıkarmayla ilgili davada işverenin başvuru sahibinin erkek bir iş arkadaşıyla ilişkisi
olduğu, cinsel eğilimli ilişki sergilediği, iş etiğine aykırı davranışlar sergilediği ve iş yerinde
söylentilere sebep olduğunu iddia ettiğini tekrar ifade etmiştir. İşverenin adına tanıklık eden
M.A. başvuru sahibinin iş arkadaşı D.U. ile ilişkisi olduğuna dair tanıklık dahi etmiştir.
Ayrıca, başvuru sahibi Taraf Devlet’in iddiasının aksine bu iddiaların işveren tarafından
yöneltildiğini ve işverenin iddialarının temelini oluşturduklarını belirtmiştir. Başvuru sahibi,
15
CEDAW/C/51/D/28/2010
işverenin bu tür iddialar yöneltmesi üzerine Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nde ek olarak cinsiyete
dayalı ayrımcılık davası açtığını belirtmiştir. Daha sonra, Kocaeli 3. İş Mahkemesi bu iki
davayı birleştirmiştir. Başvuru sahibi işverenin yönelttiği başvuru sahibinin açıklama talebini
reddettiği, işe düzenli gelmediği ve iş etiğine uygun olarak hareket etmediği yönündeki
iddialarının tamamının Kocaeli 3. İş Mahkemesi tarafından reddedildiğini eklemiştir.
Mahkeme, Başvuru sahibinin işten çıkarılmasının haksız gerekçelere dayandığına ve başvuru
sahibine işveren tarafından kıdem tazminatı ile diğer işle ilgili diğer ödemelerin yapılmasına
karar vermiştir.
Başvuru sahibinin iddiasına göre hiçbir işverenin çalışanlar arasında iş sözleşmesinin
imzalanması, koşulları, uygulanması ve feshinde çalışanın cinsiyeti veya gebelik durumuna
göre ‘‘doğrudan ya da dolaylı olarak’’ ayrımcılık yapmamasını öngören 4857 sayılı İş
Kanunu’nun (2003) 5. maddesi doğrultusunda mahkemelerin işverenler tarafından yapılan
hem doğrudan hem de dolaylı yapıdaki ayrımcılığı soruşturma yükümlülükleri bulunmaktadır.
Mahkeme tarafından Başvuru sahibinin açtığı iki davanın birleştirilmesiyle dava tamamen
cinsiyete dayalı ayrımcılık ve cinsiyeti sebebiyle Başvuru sahibinin işine son verilmesi üzerine
kurulmuştur. Başvuru sahibi mahkemelerin taciz ve başka erkeklerle ilişkisi olduğuna dair
söylentiler yayma tehdidi yönelterek hakları ve ödemelerle ilgili bir belge imzalaması için
kendisine uygulanan baskı da dahil olmak üzere cinsiyete dayalı ayrımcılıkla ilgili olarak
sunduğu hiçbir olay ve kanıtı dikkate almadığını iddia etmiştir. Sonuç olarak, başvuru
sahibinin İş Kanunu’nun 5. maddesine ilişkin iddiası reddedilmiş ve başvuru sahibinin bu
madde uyarınca tazminat almayacağı yönünde karar alınmıştır.
11. maddenin (d) fıkrası primler de dahil olmak üzere eşit değerde işe eşit maaş ve eşit
muamelenin yanı sıra performansın değerlendirilmesinde eşit muameleyle ilgilidir. 11.
Madenin 1(d) fıkrasında yer alan ‘‘maaş’’ sözcüğü 100 sayılı ILO Sözleşmesi’ndeki ödemenin
geniş tanımını içerecek şekilde ‘‘travaux preparatoires’da’’ (Hazırlık çalışmalarında) mutabık
kalındığı şekliyle kullanılmaktadır. Buna göre ödeme ‘‘işveren tarafından çalışanın çalışması
karşılığında doğrudan ya da dolaylı, ayni ya da nakdi olarak ödenen olağan, temel asgari ücret
ya da maaş ve her türlü ek ücret’’ olarak tanımlanmıştır. Bu tür geniş bir tanım içerisine diğer
ödemelerin yanı sıra kıdem tazminatı ve haksız yere işten çıkarma tazminatı da girmektedir.
Her ne kadar Kocaeli 3. İş Mahkemesi Başvuru sahibinin işten çıkarılmasının haksız ve
hukuka aykırı olduğuna karar vermiş olsa da haksız işten çıkarma için başvuru sahibine
yalnızca kıdem tazminatı ve bildirim tazminatı ödemesi yapılmasına karar verilmiş ve başvuru
sahibi altı yıldır çalıştığı işini kaybetmiştir. Kocaeli 3. İş Mahkemesi ve Yargıtay başvuru
sahibinin cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kaldığına dair iddiasını da reddetmiştir. Bu
nedenle, Başvuru sahibinin İş Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca yaptığı tazminat talebi
reddedilmiştir. Ne Kocaeli 3. İş Mahkemesi ne de Yargıtay Başvuru sahibinin işten
çıkarılmasının keyfiyetini; işverenin haksız eylemlerinin ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın
Başvuru sahibinin kariyeri üzerindeki etkisini ele almıştır. Şikayette bulunduğu 2009 yılında
40 yaşında bir kadın olan başvuru sahibi için yeni bir iş bulmak kolay olmayabilir.
Taraf Devlet’in İş Kanunu’nda başvuru sahibine eski görevinin iadesi veya başvuru
sahibinin işine yeniden entegre edilmesi ihtimaline ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı
için başvuru sahibinin çalışma hakkının uluslararası hukukta güçlü bir şekilde ortaya
koyulmuş ve evrensel insan haklarının kökeninde bulunan temel br insan hakkı olduğunu
vurgulamak isterim. Sözleşme’nin 11. maddesi kadınların çalışma haklarıyla ilgili en kapsamlı
hükmü içermektedir ve 1. ve 3. fıkralarda iş güvencesi, eşit prim ve yapılan işin kalitesinin
değerlendirilmesinde eşit muamele hakkını da içeren çalışma hakkının temel unsurları
belirlenmiştir. 11. madde Taraf Devletlerin özellikle meslek ve iş seçiminde seçim özgürlüğü,
terfi hakkı, iş güvencesi ve tüm haklar ve çalışma koşullarında eşit hakların sağlanması için
istihdam alanında kadınlara karşı ayrımcılığın erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlik temelinde
16
CEDAW/C/51/D/28/2010
önlenmesine yönelik her türlü tedbiri almalarını gerektirir. Komite, çalışmanın kadınların
hayatı üzerindeki merkezi rolünü birçok kez vurgulamıştır; ancak, işbu davada başvuru sahibi
mahkemenin işten çıkarılmasının haksız ve hukuka aykırı olduğu yönünde karar almasına
karşın işini kaybetmiştir. Bu yüzden Taraf Devlet’in başvuru sahibinin çalışma hayatında eşit
olmasını sağlayamadığını; işverenin ve temsilcilerinin eylem ve hareketlerinin başvuru
sahibinin çalışma ve iş güvencesi hakkını ihlal ettiği görüşündeyim. Yukarıda belirtilenler
ışığında Başvuru sahibinin Sözleşme’nin 11. maddesinin 1(a) ve (d) fıkraları doğrultusundaki
haklarının da ihlal edildiği görüşündeyim.
Komite’nin çoğunluk kararıyla benimsediği tavsiyeleri destekliyorum..
(İmza) Pramila Patten
[İngilizce hazırlanmıştır. Komite’nin Genel Kurul’a sunduğu yıllık raporun bir parçası olarak
Arapça, Çince, Rusça ve İspanyolca versiyonları da yayımlanacaktır.]
17
Download