Din Nedir? (2) Açıklama: Kategori: Köşe Yazıları Eklenme Tarihi: 14.Haziran.2012 Geçerli Tarih: 19.Temmuz.2017, 02:44 Site: Adır Köyü URL: http://www.adirli.com/default.asp/yazar.asp?yaziID=297 Genel olarak dine bakışımızda, yaşadığımız hayat içerisinde bilinçaltımızda yatan düşünceler şunlardır; “Din işleri ayrıdır dünya işleri ayrı”, “Din işleri ile devlet işleri birbirinden ayrılmalı”, “Dini dünya ile karıştırmamak lazım”, “Ben bilmem hoca/imam bilir”, “Hoca camide” gibi ifadeler… Sürekli tekrarlana gelen ve bizim din anlayışımızı ele veren ve bu şekilde ifade ettiğimiz “dini algılama biçimimiz” ortadadır. Dini mabetlere, basmakalıp hareketlere hapsedip; dondurup, hayat içerisinde bir karşılığı olmayan ayinlere, folklorik ritüellere çevirip onu gelenekleştirip kültürleştiriyoruz. Hz. İsa Yahudilerin imansızlığını, dogma ve kör inanç/akide ile açıklarken, adeta ateş püskürür ve ahlaksızlıklarını da, şekilci ve ritüelci olmalarında görür. Kendi döneminde ki Yahudi din adamlarının dinselliğini eleştirmek için de kullandığı benzetmeler özü itibariyle tarihin her dönemine ışık tuttuğu gibi, bizim için de hala geçerliliğini korumaktadır; Mesela; “Siz Ferisiler bardağın ve tabağın dışını temizlersiniz, ama içiniz açgözlülükle ve kötülükle doludur. Ey akılsızlar! Dışı yapanla içi yapan aynı değil mi? Siz yemeği başkasıyla bölüşün o zaman sizin için her şey yıkanmış olur (Siz kaplarınızın içindekini sadaka olarak verin, o zaman sizin için her şey temiz olur)(şükür budur). Ama vay halinize Ferisiler! Siz nanenin, sedef otunun ve her tür sebzenin ondalığını (öşür) verisiniz de adalet ve merhameti (yani Allah’ı sevmeyi) ihmal edersiniz; esas bunları yerine getirmelisiniz. Havralarda başköşeye kurulmaya, meydanlarda selamlanmaya bayılırsınız… Ondalıkla uğraşacağınıza asıl bunları yerine getirmeniz gerekirdi.” (Luka; 11:37-47, Matta; 23:1-36, 12:38-40) Günümüze baktığımızda aynı hastalığın Müslümanlar arasında da devam ettiğini görmekteyiz. Müslümanlara baktığımızda görünürde dinsellik artmasına rağmen, hakiki dindarlık geride kalmış, gelişmemiş ve zayıflamış vaziyettedir. Dini emirlerin; hayatın gerçekleri ile bir alakası kalmamış durumda. Din ve ibadetler; şekilciliğe oturtularak sevap niyetine tekrarlanıp duruluyor. Hâlbuki din ve ibadetler; hayatın her karesinde canlı olarak yaşanmaktadır. Allah’ın kur’an’da tarif ettiği ibadet tanımı; hayatın her karesinde adil, dürüst ve ahlaki bir duruş sergileyerek, bu uğurda yapılan onurlu ve haysiyetli mücadele hali ve tavrıdır. Dinin tanımında (kur’an’da), yaşayan hayatın ta kendisi, canlı devam eden yaşamın bizzatihi kendisi olan ve bu hayatın asıl atar damarları olan “adalet (yani her konuda eşitlik), mülkiyet (yani Allah’ın mülkünün paylaşımı ve bölüşümü nasıl olacak. dolayısıyla eşitçe ve hakça paylaşılmalı) ve velayet (yani İslam’ın/kur’an’ın; dost ve düşman idrakini/şuurunu vermesi meselesi)” İslam’ın sac ayaklarının bu üç mesele olduğunu, dinin direklerinin bunlar olduğunu bir türlü kavrayamıyor ve göremiyoruz. Maalesef! Onu bir şekil, bir tapınma olarak algılayıp; ruhlardan, ölülerden, cenazelerden, tabiatüstü ve güce dayalı mucizelerden, kutuplardan, şeyhlerden, hocalardan, dedelerden, türbelerden, kutsal geceli kandillerden, ayinlerden, yani tüm ritüellerden bahsetmeyi, dinden bahsetmek gibi algılıyor ve anlıyoruz. Ritüeller, sürekli tekrar edilen şeyler, dine götürücü araçlar, dinin yerine geçmiş ve “dinin amacı” olmuş vaziyette… Dinin gerçek anlamı, yitirilmiş durumda… Dini anlayış bugün maalesef; “adalet (eşitlik), mülkiyet ve velayet” üzerine örülmeyerek, anlamını da bilmeden sadece; görüntü, ritüel ve ayinlerden ibaret olarak yapılan bir çeşit hareketlerden oluşuyor denilebilir. Din, esasında nedir? İbadet nedir? Ne içindir? Nasıl olmalıdır? Ne şekilde manalı hale gelir? Hayat içerisinde bir karşılığı var mıdır dan çok; isim, etiket, figür, şekil, sembol ve ayinlerden oluşmuş halde… Güce, korku ile tapınarak; Körü körüne, basmakalıp, yapmacık, anlamsız ve şekilci bağlılık devam etmekte… Dinin, hayat içerisinde bir karşılığının olabilmesi için daha da önemlisi, kafa yormamız gereken; Nasıl bir Allah! Dolayısıyla nasıl bir insan sorusu!